You are on page 1of 1

Struma

Halit Kakınç

Belgesel roman türünde , 2012 yılı basımı, 231 sayfa.

1940 yılıydı. Romanya’da yaşayan zengin yahudiler villaların olduğu semtlerde, şarkı söyleyerek, danslı
partilere katılarak zaman geçiriyorlardı. Öğrenciler ve sporcular ülkelerini gururla temsil ediyor, ancak politik
gelişmelerden dolayı ortaya çıkan ırkçı baskılar yüzünden sosyal hayatlarına kısıtlama getiriyor, okullarını
bırakmak zorunda kalıyorlardı. Bu sırada ülkede 750binden fazla Yahudi yaşıyordu ve 1923 yılında vatandaşı
oldukları bu ülkede aslında barış için yaşıyorlardı.

2. dünya savaşı sırasında Hitler’in ortaya çıkması ile birlikte baskılar daha çok zulüm haline gelmeye başladı.
Lokantalarda, yolda ve halka açık yerlerde nazi askerleri sürekli kimlik kontrolleri yapıyordu. Yahudi olduğu
anlaşılan kişiler ya sudan bahanelerle dövlüyor, işkence görüyor, kadınlara ve kızlara tecavüz ediliyor ve hatta
öldürülüyorlardı.

Nazi istilasından kaçan Romanya’lı bazı zengin Yahudiler , vadedilmiş toprakları olan Filistin’e gitmek üzere
Struma isimli gemiye bindiler. Panama bandıralı Struma bir yük gemisiydi ve geminin sadece mürettebat için
kullanılan bir adet tuvaleti vardı. Gemideki depolar kamaraya dönüştürüldüğü için havasızdı ve işletmeciler
gemiye büyük paralar karşılığında 769 yolcuyu doldurmuşlardı. Gemide nefes almak neredeyse imkansızdı. Açık
denizde sığınacak yer ve yeterli gıda olmadığından sağlıksız şartlarda özellikle çocuklar ve yaşlılar hastalanmaya
, ölmeye başladılar. Gemi eski ve bakımsızdı. motor bakımları yapılmamıştı. Yolculuk sırasında iki kez
arızalandı ve ikinci sefer arızalandığında 15 Aralık 1941’de Struma gemisi Sarayburnu açıklarına demir attı ve
sökülen motorunun tamir edilmesi bekledi. Gemidekilerin 72 gün boyunca gemiden inmesine izin verilmedi.

Türk hükümeti politik nedenlerden dolayı ikinci dünya savaşı sırasında tarafsız kalmayı seçmişti. O dönem
Filistin’de İngiltere hakimiyeti vardı. Filistin’e doğru yola çıkan Struma için İngiltere bu kadar yahudinin Filistin
topraklarına gelmesinin sakıncalı olduğunu ve izin vermeyeceklerini bildirdi. Almanya ise gemide salgın olduğu
gerekçesiyle yolcuların karaya inmemesi için baskı yapıyordu.

Baskılar sonucu 23 Şubat 1942 günü Türk hükümeti gemiyi Şile açıklarına götürdü ve burada demirleyen
gemide artan hastalıklar, ölümlere rağmen hiçbir yardımda bulunulmadı. Geminin Şile açıklarında beklediği
sırada sadece Kızılay ve türk Yahudi örgütü gemiye her gün düzenli olarak erzak götürüyordu. O zamanlar
Standart Oil Company of New York Petrol Şirketi'nin Türkiye temsilcisi Vehbi Koç'un girişimleri gemide
bulunan Romanya Müdürü Martin Segal ve ailesi ile kanaması olan hamile bir kadının gemiden inmesine izin
verildi ve hastaneye yatırıldı.Diğer yolcular ise kaderlerine bırakıldılar.

Bütün geme motoru olmadığı için Karadeniz’in hırçın dalgalarına karşı koyamayan gemi 24 Şubat sabahı şafak
vakti, puslu ve yağmurlu bir günde büyük bir patlama ile battı. Patlama esnasında ortadan ikiye bölünen geminin
alt güvertesinde bulunan tüm yolcular o an boğuldular. Üstte bulunan yolcular ise denize savruldular. Kimi
soğuktan donarak, kimi tutunacak bir gemi parçası bulamadığı, kimi yüzme bilmediği, kimi ise zaten bakımsızlık
ve hastalıktan dolayı güçsüz düştüğünden dalgalara yenik düştü. Böylece 103ü çocuk 768 kişinin cesetleri denize
yayıldı.

sabaha kadar bir tahta kirişe tutunarak hayatta kalmaya çalışan David Stoliar adlı 20 yaşında bir yolcu ve
yanından geçen cesetler arasında sağ olduğunu anlayarak kendi tutunduğu tahta kirişe çektiği Ivanof Diko isimli
ikinci kaptan sağ kurtuldular. Dikof torpilin kara tarafından geldiğini gördüğünü ve kaptan köşküne koşarken
patlamanın olduğunu anlattı. Yanlarından geçen bedenler arasında sevgilisi İlse’ninkini arayan Stoilar nihayet
sarı saçlarından tanıdı ve Ilse’nin bedenini kendi tutundukları kirişe çekti. Fakat çok geçti. Uzun süre ağlayan
Stoiler kirişe tutunamayacaklarını anlayınca ilse’nin bedenini sulara bırakmak zorunda kaldı. Bir süre sonra
kurtarılmaktan umudunu kesen Diko da kendini akıntıya bırakarak yaşamına son verdi. Stoliar donmak
üzereyken bir Türk Kurtarma Kayığı tarafından bulundu ve karaya çıkartıldı.

1970’li yıllarda yapılan bir araştırma sonucunda geminin bir Rus denizaltısı tarafından batırıldığı ortaya çıktı.

You might also like