Professional Documents
Culture Documents
AYE AVCISI*
EDUARDO GALEANO, Montevideo, Uruguay'da orta sını
fa mensup Katolik bir ailede doğdu. On dört yaşında ilk po
litik çizgi romanı, Sosyalist Parti'nin haftalık yayın organı El
Sol' da yayınlandı. Gazetecilik kariyerine 1960'larda, Marcha' da
editör olarak başladı. 1973'teki askeri darbe sonucunda hapse
atıldı, ardından sürgüne yollandı. Yerleştiği Arjantin'de Crisis
adlı bir kültür dergisi çıkarmaya başladı. 1976'da Atjantin'de
Videla rejimi, askeri bir darbeyle iktidara gelince İspanya'ya
kaçmak zorunda kalan Galeano, 1985 yılında geri dönebildiği
Montevideo'da 13 Nisan 2015'te hayatını kaybetti.
SATIŞ - DAGITIM:
Çatalçeşme Sokak, No: 19, Giriş Kat
Cağaloğlu - İstanbul
E-mail: siparis@selyayincilik.com
Tel. (0212) 522 96 72 Faks: (0212) 516 97 26
HİKAYE AVCISI
Eduardo Galeano
Deneme
Özgün Adı:
El cazador de historias
Hikaye Avcısı
Türkçesi: Süleyman Doğru
Deneme
Yayıncının Notu
5
iznini kendimize verdik. Bu bölüm, onun cildin kapanışı olarak
kararlaşhrdığı ve eseri gerçekten kapatan şiirin ismini taşıyor:
"İstedim, istiyorum, isterdim."
Bu eklemeler dışında, onun her zamanki gibi aşırı titiz ve na
zik tüm talimatlarına saygı gösteriyoruz.
Tek başımıza hareket etmediğimiz bu çalışmaya son bir nokta
koymak kolay olmadı. Daniel Weinberg çok değerli yorumları ve
gözlemleriyle bize destek oldu. Gabriela Vigo ve Siglo XXI'in geri
kalan ekibi uzun yayın süreci boyunca, muhtemelen Eduardo'ya
karşı besledikleri özel sevginin motivasyonuyla, çok büyük bir
özveriyle çalışh.
Hikaye Avcısı' na nihai şeklini verirken değerli yardımlarından
ötürü Helena Villagra'ya müteşekkirim. Çok sevilen ve aynı za
manda da son derece zorlu bir yazarla bizi yeniden buluşturan
keyifli bir çalışma oldu.
Carlos E. Dfaz
6
Teşekkür
7
Zaman Değirmenleri
İzler
11
--..-�"
...
Yolculuğa Övgü
12
Özgürler
13
Kazazedeler
14
Rüzgar
15
Pirincin Yolculuğu
16
Yitik Nefes
17
Yıldızlar
18
Buluşmalar
19
Yeni Dünya
20
Şeytani Çeşitlilik
21
Barbarca Gelenekler
22
Dilsizler
23
Körler
24
Buenos Aires Canavarı
25
Sağırlar
26
Kudretli Sıfır
27
Tehlike
28
Cochabamba'ya Göre İsa'nın Hayatı
29
Açıklama
30
Doğa Öğretir
31
Yürüyen Ormanlardık
32
Kapok Ağacı
33
Aruera*
34
Büyükbabayla Kimse Başa Çıkamaz
35
Kitabın Teni
36
Semboller
37
El İşi
38
Urraka'nın Müttefikleri
39
Sapancı
Seni severek,
seni düşleyerek,
öleceğim.
40
Tup ac Amaru'nun Peygamberleri
41
Buenos Aires İki Defa Doğdu
42
İlk Flüt
43
Davul
44
"En Yaşlı Kim?" Yarışması
Bir yıl fazla bir yıl eksiğiyle birkaç bin yıl önce, jaguar, köpek
ve çakal aralarında iddialaşhlar. İ çlerinde en ihtiyar hangisiydi?
En yaşlı, buldukları ilk yemeği ödül olarak alacakh.
Tam o sırada tepeden aşağıya doğru sarsılarak inen kırık dö
kük bir arabadan mısır tortillası dolu bir torba yere düştü.
Bu hazineyi hangisi hak ediyordu?
En yaşlı hangisiydi? Jaguar dünyanın ilk şafağını gördüğünü
söyledi. Köpek evrensel tufandan bir tek kendisinin sağ kurtul
duğunu söyledi.
Çakal hiçbir şey söyleyemedi, çünkü ağzı doluydu.
45
Bunu Bana Bir Öykü Anlatıcı Anlattı
46
Samuel Ruiz İki Kez Doğdu
47
Jose Falcioni İki Kez Öldü
48
To prağın Yolculuğu
49
Öfkeli Toprak
50
Saygı ve Hürmet
51
Andresito
52
Charrua Pençesi
53
Kahvenin Yolculuğu
54
Tarihle Dolu Kafeler
55
1919' da, Kahire' deki Cafe Riche, Britanya işgaline karşı Mısır
başkaldırısının merkezi oldu.
Louis Armstrong ve Benny Goodman'ın mehdilerinin kanat
landığı Sunset Cafe 1921'de Chicago'da açıldı.
56
Öğle Vaktinin İhtişamı
57
Hafızanın Elleri
58
Hafıza Nesli Tükenmekte Olan Bir Tür Değildir
59
Kimlik Tohumları
60
İlahi Armağan
61
Amneziler
62
Canavar Aranıyor
63
Bayanlar, Baylar!
64
Biraz Dolaşacağız
65
Yabancı
66
Ezop
67
Ezop Döneminden Bir Fabl
İhtiyar bir kadın yere ahlmış kınk dökük boş bir testi buldu.
Testiden geriye kalan yegane işe yarar kısım, içinde taşınmış
olan iyi Palermo şarabının kokusuydu.
İhtiyar kadın ince bir işçiliğin ürünü testinin kalınhlarıru gi
derek büyüyen bir zevkle koklamaya başladı.
Uzun süre kokladıktan sonra övgülerini testinin taşımış oldu
ğu şaraba yöneltti:
"Eğer bunlar senin ayak izlerinse, adımların nasıl bir şeydi acaba ?"
68
Eğer Larousse Bunu Söylüyorsa...
1885'te, Haitili bir siyah olan Joseph Firmin alh yüzü aşkın
sayfalık, İnsan Irklarının Eşitliği Üzerine isimli bir kitap yayınladı.
Eser ne geniş bir kesime yayıldı ne de herhangi bir yankı
uyandırdı. Sadece sessizlikle karşılandı. O günlerde içindekiler
hala kutsal söz addedilen Larousse sözlüğünde aynı konuyla il
gili şöyle bir açıklama yer alıyordu:
"Siyah ırkta beyin beyaz ırktakine nazaran daha az gelişmiştir. "
69
Las Vegas Böyle Doğdu
70
Bana Emri Tekrarlayın, Lütfen
71
Alhn Taht
72
Kitap Kurdu Küçük Diktatör
73
Yenilmez Küçük Diktatör
74
Korkutucu
75
Arıtma
76
Kapalı Kapılar
77
Görünmezler
78
İlk Grev
79
Rüzgar Kırıcılar
80
Yankılar
81
Düzen Yeniden Sağlandı mı?
82
Birleşik Yuvalar
83
Başka Okul
84
Militan Kadın
85
Terzi Kadın
86
Tehlikeli Kadın
87
Efendinin Gözü
88
Hayranlık Duyulan Kahramanlar,
İstenmeyen Konuklar
89
Sülükler
90
Aleluya
1972 yılı ortalarında bir öğle vakti, Quito şehri unutulmaz bir
dini törene ev sahipliği yaph.
Gazetelerde, televizyonda ve radyolarda büyük haber olarak
verildi. Şehrin dedikodu mekanlarının yegane sohbet konusu
buydu.
Saygı gösterisi Kahramanlar Mabedi'nin zirvesine doğru
boru sesi eşliğinde yükselirken, suratları gözyaşlarıyla yıkanan
kalabalık milli marşı söylemeye başlayınca ayin zirve noktasına
ulaşh.
Bu büyük gün için inşa edilen sunak yukarıda ışıl ışıl parıl
dıyordu.
Sunağın tam ortasında, etrafı çiçeklerle çevrili bir halde,
bu saygı gösterisinin muhatabı duruyordu: Texaco şirketinin
Ekvator' da çıkarmış olduğu ilk petrolün içinde bulunduğu varil.
Yere diz çökmüş olan kalabalık ona teslimiyetlerini sunuyor
lardı.
Petrolü o şirkete armağan etmiş olan iyi kalpli diktatör Gene
ral Guillermo Rodrfguez Lara müjdeyi verdi:
"Petrol ekeceğiz! Yeni bir çağ başladı !"
Tüm Amazonlar tarihinin en acımasız doğa katliamlarından
birinin başladığı ise daha sonra anlaşıldı.
91
Özelleştirilmiş Meryem
92
Hoş Karşılanan
93
Cennetin Kapıları
94
Cehenneme Yolculuk
95
Benim Yüzüm, Senin Yüzün
96
Maskeler
97
Ayakkabı Darbesi
98
Doktor
99
Suyun Huzuru
1 00
Bir Zamanlar Bir Nehir Vardı
101
Bir Zamanlar Bir Deniz Vardı
1 02
Gezegenden Taşınmak Gerekecek
Tanrı Hindistan 'ın günün birinde Batı tarzı bir gelişme yolunu
izlemesini yasaklıyor. Tek bir küçük bir adanın, Britanya Krallığı 'nın
ekonomik emperyalizmi bütün dünyayı zincire vurmuş durumda. Eğer
üç yüz milyonluk ulusumuz bu modeli benimseseydi bütün dünyayı
çıplak bırakmaya muktedir ıstakozlar olurduk.
103
Çöp Diye Adlandırılan Bir Ulus
1 04
Büyücü Çırakları
105
Otizm
106
Bilmece
1 07
Dindarlığın Bedeli
Her yıl yirmi beş bin fil, dişlerinin dinsel bağlılık objelerine
dönüşmesi için balta darbeleriyle ya da helikopterlerden ateş
edilerek öldürülüyor.
Gökyüzü meleklerinin ve yeryüzü azizlerinin üretiminde fil
dişi çok iyi para ediyor.
Fil katliamlarından ortaya, kucağında küçük İsa'yla Kutsal
Bakire Meryem' in iyilik ve merhameti simgeleyen çok lüks hey
kelcikleri çıkıyor ve katledilen fillerin dişleri İsa'nın ıshrabının en
yürek parçalayıcı görünümlerini tasvir etmeyi mümkün kılıyor.
1 08
Kehanetler
1 09
Sihirbazlar
110
Çağdaş Tarihin Çok Kısa Özeti
111
Uygarlığın Teşhisi
112
Çağımızın Sağlık Raporu
113
Bilgelikler 1 -
114
Bil gelikler - 2
115
Nehrin Bana Anlattığı
116
Kahraman
117
Tarih Günlükçüsü
118
Davalar
119
En Saygın Tarih Günlüğü Yazarı
1 20
Suskun
121
Öykü Anlatıcılar
122
Şarkıcı
1 23
Müzisyen
1 24
Şair
1 25
Ahlaksız
1 26
Vaftiz
127
Kaçırılan Kadın
1 28
Büyüteçli Hanımefendi
Romancı ve arkeologdu.
Agatha Christie gizemli cinayetleri çözerken de binlerce yıllık
kalınhlan kazarken de aynı meydan okumalara cevap veriyordu.
Kitaplarının isimleri bu konuda çok açıklayıcıdır: Mezopo
tamya 'da Cinayet, Bağdat ' ta Entrika, Nil 'de Ölüm, Kudüs 'te Randevu,
Doğu Ekspresinde Cinayet. . .
Belki de eski uygarlıkların kendi kökenlerinde yer alan cina
yet ve soygunları sakladığından kuşkulanıyordu ve merak onu,
o silinmiş ipuçlarını, o yalancı izleri takip etmeye itiyordu: Onun
tarafından yarahlmış olan Dedektif Hercules Poirot büyütecini
ona ödünç veriyordu.
1 29
İdol Kadın
1 30
İlk Kadın Yar gıç
131
Bir Diğer Münasebetsizlik
Juan yoksa Juana mıydı? Aziz Petrus'un tahhnı iki yıl, bir ay
ve dört gün boyunca bir kadın mı işgal etti?
Kadın Papa Juana'run 855 yılından itibaren Vatikan'ı yönet
tiğini söyleyenler var. Bu doğru mu değil mi? Gerçek tarih mi
yoksa sadece efsane mi? Peki ama bu konu neden hala Kilise'yi
öfkelendirmeye ve halkı şaşkınlığa uğratmaya devam ediyor?
Bu o kadar vahim bir şey miydi, hala da vahim midir?
Diğer dinlerde tanrılar ve tanrıçalar var, papazların üstlendi
ği görevi de kadınlar üstlenebiliyor. Acaba bu yüzden mi o din
lerin bahl inanç olduklarına inananlar var?
Ben diyorum ki, ya da soruyorum, bilmem nasıl söylesem?
Katolik Kilisesi'nde iktidar tekeli kurmuş bekar erkekler hiç mi
sıkılmıyor?
1 32
Tanrı Seni Kutsasın, Dalmiro
1 33
Yağma Hakkı
1 34
Sana Yemin Ederim
1 35
Geleceğin Savaşları
1 36
İftiralar
137
Savaşlara Karşı Savaş
------@
1 38
Futbolda Devrim
1 39
Bana Bir Kupa Daha Lütfen
1 40
Yalınayak İdol
141
İtiraf Ediyorum
142
Topu Alet Etmek
143
Hilekar Ama Samimiler
1 44
Y ozlaşmışlar
1 45
Mahkum Edilen
1 46
Yasaklanan
1 47
Sevilen, Nefret Edilen
1 48
Tanrı Seni Kutsasın, Daima Gül
1 49
Dokuyucu
1 50
Şapka
151
Kumaşlar ve Saatler
1 52
Marangoz
1 53
Mucit
154
Işığın Süvarisi
1 55
Heykeltıraş
156
Aşçı
1 57
İtfaiyeci
1 58
Sanatçılar
1 59
Merhum
1 60
Baba Stadyuma Gidiyor
161
Kaybolan İzler
1 62
Haber Vermeden Ortadan Kaybolan
1 63
Armağan
1 64
Başka Yıldızlar
1 65
Mezarlığın Kralları
166
Son İstek
1 67
Tetiklerde Müzik
1 68
Renkler
1 69
Şarkı Söyleyen Bedenler
1 70
Beden Günahtır
171
Kutsal Aile
Cezalandırıa baba,
fedakar ana,
itaatkar kız,
dilsiz eş.
Tann'nın emrettiği, geleneğin öğrettiği ve yasanın mecbur
ettiği gibi:
İtaat etmek için doğmuş olan
nineyi dövmüş olan
dededen dayak yemiş olan
babadan dayak yiyen bir oğul,
çünkü dün bugünün istikameti ve yaşanan her şey yaşanma-
ya devam edecek.
Ama herhangi bir yuvanın duvarına birisi şunları karalar:
Ben nefes almakla yetinmek istemiyorum.
Ben yaşamak istiyorum .
1 72
İlk Gençlik
İlk kez uzun pantolon giyeli çok olmamışh ki bir gece, yasak
saatlerde, dışarı çıkıp Montevideo Limanı'nın barlarında tek ba
şıma dolaşmaya başladım.
Bir köşeyi dönünce, Yacare Sokağı'ndan kulağıma inleme ve
tokat seslerinin yankısı geldi.
Derin bir nefes aldım, cesaretimi topladım ve oraya gittim.
Gördüm. Bir sokak lambasının ışığında, sırlı duvara dayalı ve
kollan açık bir halde dayak yiyen bir kadın gördüm ve çekingen
bir şekilde yaklaşıp adama şöyle dedim ya da demek istedim:
"Bakın beyefendi, bu yaptığınız . . .
"
1 73
Zevk Bir Erkek Ayrıcalığıdır
1 74
Virtüözler
1 75
Cezalar
1 76
Beni Çok Öp
1 77
Başına Buyruk
1 78
Gastronomi Günlüğü
1 79
Suçlular
1 80
Lanetli Kadın
181
Love Story
1 82
Bitler
183
Örümcekler
1 84
O Ense
1 85
O Gözler
1 86
O İnatçı Ses
187
Çift Kav g aları
1 88
Aile Kav g aları
1 89
Farkındalıklar
Telefon çaldı.
Aksanı başkasıyla karıştırmak imkansızdı ama sesi tanıyama
dım.
Ondan haber almayalı uzun zaman olmuştu. Ben sürgüne
gittiğimde Montevideo' da kalan o arkadaş hakkında hiçbir şey
bilmiyordum.
"Gelsene," dedim ve Katalan sahili boyunca Calella de la
Costa'ya kadar çalışan trenin saatlerini söyledim.
İstasyona doğru yürürken paylaştığımız bazı anıları hatırla
dım.
Arkadaşım fazla değişmemişti, yüzünde de aynı içten gülüş
vardı.
Köyün sokaklarında dolaştık.
Bir şey söylemedi, ta ki en sonunda dişlerinin arasından şu
yorumu yapana dek:
"Ne çirkin!"
Sessizlik içinde yürümeye devam ettik.
Birinin bunu söylediğini ilk kez duymuştum. Belki de yine ilk
kez bunun doğru olduğunu fark ettim.
İçim sızladı.
İçim sızladığı için şunu fark ettim ki ben içinde yaşadığım
köyü seviyordum.
190
Taksici
191
Yeni Doğan Kız Bebek
192
Afrodit
193
Lilario
1 94
Mucit
1 95
Çocuklar İsim Veriyor
1 96
Orada, Çocukluğumda
5 ya da 6 Ocak gecesiydi.
Ayakkabılarımın içine bir mektup bırakhm ve onların yanı
na da, dünyanın doğusundan gelecek bitkin develer için birkaç
avuç çimenle birkaç bardak su.
Bütün gece gözümü kırpmadım. Arada sırada, devasa yük
leri sırtlanmış develerin ayak seslerini işitiyor ve üç müneccim
kralın gölgesini hayal ediyordum.
Güneş doğar doğmaz yataktan fırladım ve koşa koşa, kralla
rın bana getirdiği oyuncakları bulmaya gittim.
Birkaç ay sonra okula başladım.
Teneffüs saatinde, sınıf arkadaşlarımdan bir tanesi beni bilgi
lendirme nezaketini gösterdi:
" Sersem. Müneccim kralların aslında anne baba olduğunu daha öğ
renemedin mi?"
Tepki vermekte zorlandım. Öfkeden kudurmuş bir şekilde
gerçekliğe geri dönünce onu köşeye sıkışhrdım ve ağlatana ka
dar vurdum.
Müdire beni kovdu.
Affedilip geri döndükten sonra, bir daha bu tehlikeli konuyu
açan olmadı.
197
Yaşam Yolu
1 98
O Soru
1 99
Yağmur
200
Bulutlar
201
Tuhaf Nehir
202
Ateşin Yolları
203
o Ay
204
Deniz
205
Öyküler Anlatıyor
Carlos Bonavita bana her zaman şunu söylüyordu:
"Eğer şu yürüyerek yol ya� ılı � �özü doğruysa, senin
,
Bayındırlık Bakanı olman gerekırdı.
Kendilerini Montevideo'nun sahillerinde, La
. :;..
· . -·
Plata Nehri'nin kıyılarında yürümeye bırakmak
ayaklarımın çok hoşuna gider. 1956'da Antonio de Leon Pinelo
Madrid' de onun cennetin dört nehrinden biri olduğunu yazdı.
Sanının birazcık abartb, ama şu bir gerçek ki, benim çocuklu
ğumda o nehrin suları, en azından benim hahramda, berraktı.
Aradan yıllar geçti ve deniz kadar geniş o nehrin sulan artık
berrak değil, ama ben doğduğum topraktaki yürüyüşlerim esna
sında kıyılarında dolaşmaya devam ediyorum.
Ben yürürken, benliğimin derinliklerindeki sözcükler de yü
rüyor ve anlatmak istedikleri hikayeleri anlatmak için başka söz
cükler arıyorlar.
Sözcükler, tıpkı dünya üzerinde dolaşan gezgin ruhlar gibi
hiç acele etmeden ve güney göklerinde kendilerini arada sırada
yavaşça aşağıya bırakan kimi uçan yıldızlar gibi yürüyorlar.
Sözcükler nabız atışı ritminde yürüyor. Bugünlerde tamamen
bir tesadüf eseri, Türkçede yürümek ve yürek sözcüklerinin aynı
kökten geldiğini öğrendim.
209
Birkaç yıl oluyor, Katalan sahilindeki sürgün yılla
rımda, sekiz ya da dokuz yaşlarında ve eğer yanlış
hahrlamıyorsam Soledad adındaki bir kızın ufuk açı
cı yorumunu dinledim.
Benim gibi sürgün olan anne babasıyla birlikte bir
iki kadeh içki içtiğimiz sırada beni kenara çekip sordu:
"Peki siz ne yapıyorsunuz?"
"Şey . . . ben . . . yazıyorum."
"Kitap mı yazıyorsun ?"
"Şey . . . evet. "
"Ben kitapları çok sevmem," dedi.
Beni bu şekilde ringin iplerine yapışhrdıktan sonra nihai dar
beyi indirdi:
"Kitaplar hareketsizdir. Ben şarkıları severim, çünkü şarkılar uçar. "
Tanrı'nın o meleğiyle karşılaşmamın ardından şarkı söyleme
yi denedim. Ama asla başaramadım; duştayken bile. Ne zaman
şarkı söylemeye kalksam komşular, susturun şu köpeği diye ba
ğırıyorlar.
210
Bu ücretsiz ve gezgin bir kitaptır. Onu okuduktan sonra başka bi
rine verin.
Böyle devam ediyor.
211
i�
Anlah sanahndaki ustalarımdan birinin adı Rolendio
Martfnez' di.
Zannedersem okuma yazma bilmiyordu.
Onu tanıdığımda yaklaşık yüz yaşındaydı ve şöyle diyordu:
"Benim yaşım yok. Ben artık ne yılları sayıyor ne de saat kullanı
yorum. "
Çok eski zamanlardaki dostlarından sevgi dolu bir şekilde
ama onları hiç parlatmadan bahsediyordu:
"Evet, o iyi birisiydi. İyiydi. Ama sadece iyi biri işte."
Savaş hakkında konuşmadan önce, işe aydınlatarak başlıyordu:
"Ben geçmişiyle yaşayan bir ihtiyar değilim; ama o sahne gözümün
önünden hiç gitmiyor. "
Çok uzak geçmişteki çocukluğuna ait görüntüler hiç silinme
yecek şekilde zihnine kazınmışh ve onları görmeye devam edi
yordu.
Bazı atlılar çocuk gözlerinin önünden rüzgar gibi geçmişler-
di. Gırtlağı kesilmiş biri vardı, onun görüntüsü hala zihnindey
di, bir kulaktan diğerine kadar uzanan kesikten durmadan kan
fışkırıyordu.
"Talihsiz adam atını kaybetmişti ve öldüğünün farkında değildi, eli
ni kolunu sallayarak düşe kalka yürüyordu."
,
Aradaki duvarları yıkmak için Gölgede ve Güneşte
Futbol adlı kitabımı yazdım. Okuma fanatiklerinin
futbol korkularını, futbol fanatiklerinin de kitap
korkularını yenmelerine yardımcı olmak istedim. Ama bundan
fazlasını hiçbir zaman düşünmedim.
Ne var ki, Meksikalı federal milletvekili Vfctor Quintana'nın
anlattığına göre, bu kitap onun hayatını kurtarmış. Quintana
1977 yılı ortalarında, kirli işlerini ortaya çıkardığı için onu ceza-
212
landırmak isteyenler tarafından tutulan kiralık katiller tarafın
dan kaçırılmıştı.
Katiller onu bağlayıp yüzükoyun yere yatırmışlar, öldüresiye
tekrneliyorlarmış ve nihai darbeyi indirmeden önce verdikleri
son molada, futbol üzerine bir tartışmaya tutuşmuşlar. Bunun
üzerine, diriden ziyade ölü olan Vfctor da kaşığını çorbaya daldı
rıp benim kitaptan hikayeler anlatmaya başlayınca, anlattığı her
hikaye karşılığında -bin bir gecelik yaşamın her bir gecesi için
bir masal anlatan Şehrazat misali-, yaşam dakikaları kazanmış.
Saatler ve hikayeler geçmiş .
En sonunda katiller onu terk edip gitmişler; eli kolu bağlı, dö
vülmüş olarak ama canlı bırakmışlar.
Giderken şöyle demişler: "Seni sevdik."
Ve mermileriyle birlikte oradan çekip gitmişler.
213
Birkaç yıl sonra, Alejandro Amorin adındaki tanımadığım bi
rinden bir mektup aldım: Devanni artık futboldan uzaklaşnuştı
ve Karayip sahilinin bir taraflarında bir büfe işletiyordu. Ale
jandro ona o olayı sormuştu. İlk başta Devanni hahrlamadığını
söylemişti. Ardından öyle bir şeyin yaşanmış olabileceğini söyle
mişti, kim bilir, belki de o penaltıyı kötü kullanmışh, ayağımdan
öyle çıktı, kötü vurdum, istemeden oldu, fu tbolda olur böyle şeyler . . .
Sanki çok saygıdeğer biri olmaktan özür diler gibi.
214
Aşkın ve Savaşın Gündüz ve Geceleri Kari Marx'ın
yaydığı iyimserlikten ötürü çok sevdiğim bir cüm
lesiyle başlıyor:
Çürüme, doğada olduğu gibi tarihte de yaşamın la
boratuvarıdır.
Kitap Almancaya çevrildiğinde, Marx'ın eserini baştan sona
çok iyi bilen çevirmen, hiç hahrlamadığı ve hiçbir kitapta bula
madığı bu cümleyi nereden çıkardığımı sordu.
Şunu açıklığa kavuşturmam gerekiyor ki, ben dört büyük
destanın şu an hayatta olan az sayıdaki kahramanından biri
yim: İncil'i başından sonuna kadar okudum; Kapita/'in tama
mını okudum; Los Angeles şehrini başından sonuna yürüyerek
geçtim; aynı şekilde, Meksiko'yu da yürüyerek geçtim. O sözün
Kapital'den olduğunu sanıyordum ve ben de aradım, aradım,
ama bulamadım. Büyük sakallı Alman'ın diyalektik düşüncesi
nin o mükemmel sentezine hafızamın ihanet etmediğine emin
dim ve çevirmene şöyle cevap verdim:
"Cümle Marx 'ın, ama onu yazmayı u n u tm uş."
215
diktatörlüğün ilk alh ayı boyunca askeri hapishanelere serbestçe
girmesine izin verilen kendi ülkem Uruguay. Bu çok tuhaf, zira
Akbaba Planı'nın yürürlükte olduğu o yıllarda, diktatörlükler
farklı Latin Amerika ülkelerinde birbirine çok benzeyen -nere
deyse hpahp aynı- özelliklerle çoğalıyor ve hepsi aynı şeyleri
yasaklıyorlardı.
Uruguaylı sansürcüler ismine bakınca bir anatomi kitabının
karşısında olduklarını zannettiler ve hp kitapları yasak değildi.
Hatalarından dönmeleri çok sürmedi.
216
Netice itibarıyla kitap onca dolaşhktan sonra bana ulaşh.
Ve şimdi benim ellerimde.
O isimsiz delikanlıdan geriye kalan yegane şey o.
Kurşunlanan bu kitap onun bedeni.
217
Torunum Catalina on yaşındaydı. Buenos
Aires'te sokakta yürürken birisi yanımıza yak
laşh ve benden kitaplarımdan birini (hangisi
olduğunu hahrlamıyorum) imzalamamı istedi.
Ve ikimiz hiç konuşmadan, sarmaş dolaş yürümeye devam et
tik, ta ki Catalina kafasını çevirip şu kışkırha yorumu yapana dek:
"Ben bile seni okumazken, bunca tan tana ne için anlayabilmiş de
ğilim."
o
Bu hikaye ülkemin okullarında sıklıkla okunur.
Bir öğleden sonra Rod6 Parkı'nda, Monte
video'nun nehir-deniz kıyısında dolaşırken, ken
dimi bir anda Üzerlerinde okul üniformaları ve
başlarında kocaman fiyonkları olan şamatacı bir çocuk kalabalı
ğının arasında buldum.
218
Çocuklar çığlık ahyordu:
"Bu ateşçikleri yazan beyefendi! Bu ateşçikleri yazan beyefendi!"
O öğleden sonra o ufaklıklar çetesi bana hayatım boyunca al-
dığım yegane soyluluk unvanını bahşetti.
219
demirden başka bir şey kalmadığını bana anlattı. Ayrıca, ertesi
gün öğretmenlerden birinin o kalıntılara girme yasağına meydan
okuduğunu ve elinde yarı yanmış bir kitapla geri geldiğini söyle
di. Dış kısmı büyük ölçüde yanmasına rağmen ismi hala iyi kötü
okunabiliyormuş ve o kitap Ateş Anıları ymış.
'
220
taşlan- karalamaktan o lanetlenmiş aşkın anlahsı tek bir sahra
inene kadar.
İşte o zaman, Femando nihayet yenilgiyi kabul etti.
O tek sahr şöyle diyordu:
" İki ayrı kişi olmaları yanlışlığını gece düzeltiyor. ""
·�"�ı�
Ateş Anıları üçle �em Konstantinos Kavafis'in bir
�-: /� w ş�irinden doğdu . Iskenderiyeli büyük Yu� an �ai
.
�'AC: n okurken kendıme meydan okunmuş hıssettım:
Evrene neden anahtar deliğinden bir göz atmaya
yım? Geçmiş zamanı neden küçük hikayeden yola çıkıp büyük
hikayeyi anlatarak yazmayayım? Marcus Antonius'un Yuna
nistan'daki zaferi, Kavafis'in şiirinde, eşeğinin üzerinde bir şey
satmaya çalışan ama kendini kimseye dinletemeyen zavallı bir
tüccarın bakış açısıyla anlahlıyor.
221
Hayatim boyunca muhatabı olduğum en bilge edebi eleştiriyi
teşkil eden bu cümleyi söyledikten sonra bana sırtını döndü ve
vedalaşmadan gitti.
222
Taksici de hemen götürüyordu. Olimpia'yı giyotin sehpasına
çıkhğı anda görmek ve o güzelim cümleyi söylerken dinlemek
istiyordum. Şöyle demişti o cümlede:
"Biz kadınlar idam sehpasına çıkabiliyorsak, neden kürsülere çıka
mıyoruz."
Rüyaya dönersek, orada taksiciyle giderken, bu kez ona şöyle
diyordum:
"Şimdi de beni Brezilya 'ya, Congonhas do Campo 'ya götür.
Aleijadinho 'yu peygamberlerini yon tarken görmek istiyorum."
Bu kez de oraya gidiyorduk. Yeri gelmişken şu güzel paradok
sa değinmeden geçmeyelim: Brezilya'nın en çirkin adamı olan
Aleijadinho, Sömürgeci Dönem Amerikan Sanah'nın en güzel
örneklerini yarattı. En çirkin adam en üst düzey güzelliği yarattı.
İşte ben orada bütün bunları tanımak istiyordum, ama doğ
rudan görerek, bizzat orada bulunarak. Taksici talimatlarıma
uymaya devam ediyordu ve ben rüyada dünyanın yollarından,
hiçbir sınıra -ne haritalarınkilere ne de zamanınkilere- takılma
dan gidiyordum. O kitap böyle çıkh: Onu önceden düşlediğim
için oturup yazmam zor olmadı.
223
lamışlar ve Uruguaylı oyuncular da şaşkına dönmüş, hiçbir şey
anlamamışh.
O kadar mı kötü oynamışlardı? Bu protestoyu hak ediyorlar
mıydı?
O sorumsuz grubun bir parçasını teşkil etmiş olan China Zo
rilla uzun yıllar sonra Montevideo' da bana bu olayı anlahnca,
ilk anda doğru olamayacağını düşündüm. Ama hemen akabinde
şöyle bir tahminde bulundum: Zemindeki o gümbürtü belki de
kızıl, eşcinsel ve tuhaf olan yazar içindi. O hareket belki de şunu
demenin bir biçimiydi:
"Ne kadar canlı olduğunu bilesin diye, Federico. "
İşte bu hikayeyi Meksika Üniversitesinde anlahnca, onu an
lattığım başka seferlerde, Endülüs İspanyası'nın değişik şehir
lerinde ve başka birçok yerde olmayan bir şey oldu: Öğrenciler
ayaklarıyla alkışladılar ve alh bin ayak coşkuyla yeri dövdü.
Hikayemi ve hikayemin anlathğını, sanki bütün bunlar yıllar
önce Madrid' deki bir tiyatro salonunda yaşanıyormuşçasına,
bu şekilde devam ettirdiler. Zemindeki aynı gümbürtüyle, şunu
söylemenin aynı biçimiyle:
"Ne kadar canlı olduğunu bilesin diye, Federico. "
224
Yedi yıl sonra, 201 O yılında, Yunan öfkesi patladı. Yunanistan' ı
W all Street' in günahlarını temizlemeye mecbur eden yok edici
ülkelere karşı düzenlenen protesto gösterilerinde üniversite öğ
rencileri başı çektiler ve toplumsal tepkinin en önünde, gazların
ve alevlerin arasında net bir şek.ilde görünen bir köpek vardı.
Onu fotoğraflardan tanıdım. O Kanelos'tu. Lak.in Yunan dostla
rım bana Kanelos'un bir buçuk yıl önce öldüğünü söylediler.
Yanıldıkları konusunda onları aydınlathm. O protestocu kö
pek, o münasebetsiz serseri, Kanelos' tu. Düşmanı şaşırtmak için
adını Lukanikos olarak değiştirmişti.
225
d '
Birkaç yıl oluyor, haftalık Marcha dergisinde Carlos
Quijano' dan çok şey öğrendim.
Politikacıların seçim kampanyası esnasında rad-
..:. :.w-
yodan yayınlanan konuşmalarını dinlediğimiz o öğ
leden sonrayı hiçbir zaman unutmayacağım.
Çok şey vaat ediyor, az şey söylüyor, neredeyse hiçbir şeye
inanmıyorlardı.
Don Carlos dinliyor ve susuyordu. Derken şöyle mırıldandı:
"Affı olmayan yegane gii nah umuda karşı işlenendir."
226
!arına savaş açan Dahomey Kralı Agaja Trudo'nun hikayesini
anlattım.
Kitabın yayınlanmasından kısa bir süre sonra Carlos Feo'dan
bir mektup aldım: O Dahomey'in başkentindeki kraliyet sarayı
müzesini gezmişti ve orada söz konusu kraldan hiç iz yoktu. Aga
ja Trudo tarihten silinmişti, çünkü kendi döneminde Avrupalı
büyük güçler için en karlı ticarete karşı çıkma günahını işlemişti.
Bana ayrıca o asi kralın en büyük düşmanının babasının kan
sı olduğunu söyledi; bu kadının tahtta gözü varmış ve insan sat
ma hakkının en ateşli savunucusuymuş. Ve Agaja Trudo köleliği
yasakladığında tek bir istisna yapmış, onu satmış.
227
O andan itibaren, kızları yeni doğmuş birçok anne babadan
mektup aldım: Kızlarına Milay adını koymak istiyor, ama bürok
rasi engellediği için yapamıyorlardı. Arjantin'in Rosario şehrin
den Nelida G6mez, başından geçenleri bana anlatmıştı:
"Kızım ın belgelerini hala çıkartamadım," diyordu 1999 Mart'ında
gönderdiği mektubunda.
Bu tuhaf isim ne azizler listesinde yer alıyor ne de Ulusal
İsimler Kaydı olarak belgelenen geleneğin bir parçasını teşkil
ediyordu. Milay'ın Milay ismini taşımaya hakkı yoktu .
228
Uzun yıllar önce Altamira Mağaraları'nı gezdiğim
de o resimlerin inceliği karşısında gözlerim kamaştı.
Ve yüksek sesle kendime sormaya cüret edemedim:
"Bu harikulade şeyler erkeklerden ziyade kadınların
eseri değil midir ? "
Soru sadece benim şaşkınlığımdan doğuyordu, başka bir şey
den değil, ama onu kitaplarımdan birine dahil edince beni femi
nist demagojisi yapmakla suçlayanlar eksik olmadı.
Yıllar geçti ve 2013'e geldiğimizde Kuzey Amerikalı bir pro
fesör, Dean Snow, değişik prehistorik mağaralarda birkaç yıl bo
yunca yaptığı araştırmalarını sonuçlandırdı:
"Bu resimlerin birçoğu nun erkekler tarafından değil, kadınlar tara
fından yapıldığı sonucuna ulaştım."
Üstelik bu düşüncesini temellendirdi.
Benim sorum salt hayalgücünden doğmuştu. Şimdi onu pay
laşan birini bulmuştum.
229
Kılavuz
Hiç Eksiksiz Otobiyo grafi
233
Yazarın Özellikleri Hakkında Çok Kısaca
234
Neden Yazıyorum? / 1
Size benim için çok önemli olan bir hikaye anlatacağım: Yaz
ma uğraşında bu benim ilk meydan okuyuşum oldu ve kendimi
de ilk kez bu uğraş tarafından meydan okunmuş hissettim.
Bu dediğim Bolivya köyü Llallagua' da oldu. Orada, o maden
bölgesinde kısa bir süre geçirdim. Bir önceki yıl aynı yerde, içki
içerek, dans ederek San Juan Gecesi'ni kutlayan maden işçileri
Diktatör Barrientos tarafından kurşun yağmuruna tutulunca,
aynı yerde San Juan Katliamı yaşanmışh. Diktatör köyün çevre
sindeki tepelerden mitralyözlerle ateş açılmasını emretmişti.
Ben oraya bu korkunç katliamdan yaklaşık bir yıl sonra,
1968' de geldim ve çizerlik vasfım sayesinde orada bir süre ge
çirdim. Çünkü, başka şeylerin yanı sıra, hep bir çizer olmak iste
dim, ama çizgilerim hiçbir zaman dünyayla aramda bir açık alan
bulunduğunu hissettirecek kadar iyi çıkmıyordu.
Yapabildiğimle yapmak istediğim arasındaki boşluk bü
yük bir uçurumdu, ama becerebildiklerim bazı konularda, me
sela portre çizerken bana az çok yetiyordu. Netice itibarıyla
Llallagua' da kaldığım süre boyunca, oradaki her bir madenci
çocuğunun portresini yapmamın yanı sıra, karnavalın, kamusal
etkinliklerin ve daha bir sürü şeyin afişlerini hazırladım. İyi bir
afişçiydim, bu yüzden beni aralarına kabul ettiler ve doğruyu
söylemek gerekirse soğukla ikiye katlanan bir yoksulluğun hü
küm sürdüğü, sefalet içindeki o buz gibi yerde çok iyi zaman
geçirdim.
235
Veda gecesi geldi çattı. Madenciler benim dostlarımdı, bu
yüzden bol içkili bir veda gecesi yaphlar. Singani dedikleri, tadı
çok güzel ama korkunç sert bir Bolivya içkisi ve chicha içtik; ora
da şarkı söyleyerek, hepsi birbirinden kötü espriler yaparak kut
lamamızı sürdürürken, madendeki işbaşına çağıracak sirenin,
tam hahrlamıyorum ama, sabaha karşı beşte ya da alhda çala
cağını ve elveda deme vakti gelince, her şeyin orada biteceğini
biliyordum.
O an yaklaşırken, sanki beni bir şeyle suçlayacakmış gibi et
rafımı sardılar. Ama bunu beni herhangi bir şeyle suçlamak için
değil, benden denizin nasıl bir şey olduğunu onlara anlatmamı
istemek için yapıyorlardı. Bana şöyle dediler:
"Şimdi bize denizin nasıl olduğunu anlat."
Biraz sersem bir halde kalakaldım, çünkü aklıma bir şey gel
medi. Madenciler yerin derinliklerinde soludukları silisyum toz
ları yüzünden erken ölüme mahkum insanlardı. O günlerde ma
den ocaklarındaki yaşam ortalaması 30-35 yıldı, bunun üzerine
çıkmıyordu. Onların denizi asla göremeyeceklerini, onu görme
ihtimalinin oluşmasından çok önce öleceklerini, zira sefalet yü
zünden bu yoksul ötesi Llallagua köyünden kımıldamamaya da
mahkum olduklarını biliyordum. Bu yüzden omuzlarımda de
nizi onlara getirme, onları ıslatmaya muktedir sözcükleri bulma
sorumluluğu vardı. Yazmanın bir işe yaradığı kesinliğinden ha
reketle, yazar olarak ilk meydan okuyuşum işte bu oldu.
236
Tanrı' nın Melekçiği
237
Neden Yazıyorum? / 2
238
Netice itibarıyla insanın moralinin dibe vurup soluğunun kesil
diğini hissetmesi de iyisiyle kötüsüyle insan ya da insancık oldu
ğunun bir kanıhdır, hepsi bu.
Bir insancık olarak, günün saatlerine göre moral ya da moral
sizlik tarafından çekiştirilirken yazmaya, bu lüzumsuz tutkuyla
uğraşmaya devam ediyorum.
239
Sessizlik Lütfen
240
Yazma Uğraşı
241
Neden Yazıyorum? / 3
Öncelikle, bir itiraf: Bebekliğimden beri bir futbolcu olmak
istedim ve iyilerin en iyisi, bir numara oldum, ama sadece rüya
larımda.
Uyanınca, daha kaldırımda birkaç adım ahp bir taşı tekmele
yince, futbolun benim için olmadığını anlıyordum. Her şey apa
çık ortadaydı: Benim başka bir mesleği denemekten başka çarem
yoktu. Birçoğunu denedim ama bir sonuç elde edemedim, ta ki en
sonunda, bakalım bir şey çıkacak mı diye yazmaya başlayana dek.
Bu karanlık zamanlarda yarasalar gibi karanlıkta uçmayı öğ
renmeye çalışhm, hala da bunu yapmaya çalışıyorum.
Nötr kalmayı ve nesnel olmayı becerememe özelliğimi kabul
lenmeye çalıştım, hala da bunu yapmaya çalışıyorum ve bu dav
ranışımın sebebi belki de, insani tutkulara kayıtsız bir nesneye
dönüşmeyi reddetmemdir.
Zamanın ve haritaların sınırlarının çok ötesinde adalet ve gü
zellik peşinde koşan kadınları ve erkekleri bulmaya çalıştım ve
hala da bulamaya çalışıyorum, çünkü nerede doğmuş olurlarsa
olsunlar ve ne zaman yaşamış olurlarsa olsunlar onlar benim va
tandaşlarım ve çağdaşlarım.
Her şeye rağmen biz insancıkların oldukça kötü yapıldığımı
za, ama henüz tamamlanmadığımıza inanmakta inat ettim, hala
da bu inadımı sürdürmeye çalışıyorum. Ve insanlık gökkuşağı
nın gökteki gökkuşağına nazaran çok daha fazla renk ve ışıltıya
sahip olduğuna, ama bizim kör olduğumuza ya da daha doğru
su, uzun zamandan beri süregelen uzun sakatlayıcı gelenek tara
fından körleştirildiğimize inanmaya da devam ediyorum.
242
Son olarak da şunu söyleyebilirim ki, rezillerle öfkeliler ara
sındaki ezeli mücadelede seçim yapma vakti geldiğinde, hata
yapma ya da cezalandırılma korkusu karşısında daha güçlü ol
mamızı sağlamaya çalışarak yazıyorum.
243
.
247
Son Kapı
248
Kabuslar
249
Her Günün Sonunda
250
Her Gecenin Sonunda
251
Yaşamak, Ölmek
252
İstedim, İstiyorum, İsterdim
253
/OINKJ
AD DİZİNİ
255
Beyaz Saray, 1 1 3 Cafe Tortoni, 55
Bieber, Rafael, 98 Cayman Adaları, 1 05
Bihari, Lal, 1 60 Calella de la Costa, 1 90
Binbir Gece Masalları, 1 2 California, 35
Birleşmiş Milletler, 135 Campos, Lea, 85, 1 3 1
Bogota, 2 13 Cantero, James, 2 1 6
Bolivya, 34, 40, 86, 235-6, 252 Canuto, 1 89
Bonaparte, Napoleon, 73 Capone, Al, 88
Bonavita, Carlos, 209 Caracas, 192
Boston, 1 25 Cardenas, Juan de, 28
Bouton, Roberto, 1 89 Cartwright, Samuel, 127
Brahma, 1 7 Casablanca, Emilio, 1 58
Breccia, Sonia, 226 Casa de !as Americas, 215
Brezilya, 34n, 55, 66, 1 1 6, 131, Casa del Libro, 228
1 39, 142-3, 1 48, 1 68, 223, Catalina, 1 93, 2 1 8
Brezilya Edebiyat Akademisi, 55 Caupolican, 51, 89
Bryant, Brandon, 1 36 Ceara, 1 68
Bry, Theodor de, 24 Cebelitarık Boğazı, 20
Buceo (semt), 1 1 4 Cehennem, 95
Budapeşte, 5 5 Cenevre, 219
Buenos Aires, 42, 55, 75, 1 67, Cennet, 81
2 1 8, 220, Chalatenango, 216
Buenos Aires Bölgesi Polis Charenton, 1 54
İstihbarat Müdürlüğü, 87 Chavez, Hugo, 1 84
Buenos Aires Canavarı, 25 Chiapas, 47, 1 5 1
Chicago, 56, 219
c Chicheface, 1 79
Cadiz, 1 1 8-9 Christie, Agatha, 1 29
Cafe A Brasileira, 55 Cihualtepec, 1 64
Cafe Central, 55 Cobo, Bemabe, 2 1
Cafe Colombo, 55 Cochabamba Vadisi, 29
Cafe de la Paix, 55 Cocteau, Jean, 220
Cafe du Croissant, 55 Colangelo, Mirta, 214
Cafe El Brasilero, 240 Cole, Nat King, 70
Cafe El Cairo, 55 Columba, Aziz, 63
Cafe Els Quatre Gats, 55 Condorcanqui, Jose, 41
Cafe New York, 55 Congonhas do Campo, 223
Cafe Paraventi, 55 Cooper, James Fenimore, 51
Cafe Riche, 56 Corinthians, 139
256
Corrientes, 1 1 6 Felipe, ı 93
Costa, Dalmiro, ı 33 Feo, Carlos, 227
Courçon, Robert de, ı 7S Ferreira, Jose Maria, 1 1 7
Cruz Gonzalez, Andres de la, Feuillee, Louis, 25
ısı FIFA, ı 40
Cruz, Rogelia, ı 8S Firmin, Joseph, 69
Cuitiii.o, Ciriaco, ı67 Fitzgerald, Ella, 70
Fontanarrosa, Roberto, 55
ç Franco, Francisco, 74, 76, 2 ı 7,
Çavuşesku, Nikolay, 62 223
Çin, ı S, 36, 240 Frankenstein, 105
Fransız İhtilali, 222
D Fray Bentos, 93
Dahomey, 227
Darwin, Charles, ı82 G
Davis Junior, Sammy, 70 Gandhi, Mahatma, 103, 240
De Campos Melo, Nina, 85 Ganga, 10ı
Devanni, Omar, 213-4 Gap, 78
Doğu Ekspres inde Cinayet, ı 29 Garay, Juan de, 42
Dolores, ı 63 Garbo, Greta, 1 30
Donnelle, Daidie, 227 Garda Lorca, Federico, 223
Don Kişot, ı 49 Gauchito Gil, 1 1 6
Dotti, Püskürtücü, ıs8 Ghiggia, ı 42
Dünya Bankası, 62 Gij6n, 84
Dünya Kupası, ı 40, ı 43 Gioconda, la, ı 28
Glasgow, 63
E Goebbels, Joseph, ı 43
Einstein, Albert, ıss Goldman, Bob, ı44
Ekvator, 82, 9ı G6mez, Nelida, 228
El Salvador, 2ı6 Goodman, Benny, 56
Etiyopya, 54 Gouges, Olimpia de, 222
Ezgiler Ezgisi, ı46 Gölgede ve G ü neş te Fu tbol, 2 ı 2
Ezop, 67-8 Gran Chaco, 64
Guacurari, Andresito, 52
F Guadalupe Bazilikası, 92
Falcioni, Jose, 48 Guadalupe Meryemi, 92
Fals Borda, Orlando, 1 1 7 Guagnini, Galulu, ı 92
Fas, 1 35 Guatemala, 50, ı 8S
Felice, Jacoba, ı 80 Guayaquil, 82
257
Guayas Nehri, 82 K
Gutierrez, Ladislao, 220 Kahire, 56
Günahsız Doğum, 1 69 Kahramanlar Mabedi, 9 1
Kali, 1 4 1 , 1 98
H Kaminsky, Adolfo, 1 59
Hagenbeck, Kari, 64 Kanelos, 224-5
Halk Evi, 48 Kapital, 2 1 5
Havva, 1 78 Karayip, 2 1 4
Hephaistos, 72 Kavafis, Konstantinos, 221
Hera, 72 Kerala, 1 24
Hindistan, 1 0 1 , 1 03, 1 24, 14 1 , Kilise, 47, 67, 1 32, 1 75, 196
198 Kissinger, Henry, 143
Hindistan Merhumlar Derneği, Kolombiya, 1 1 7, 1 96, 2 1 3
1 60 Kongo, 6 7
Hitler, Adolf, 58, 233 Krallar Vadisi, 79
H&M, 78 Kucaklaşmaıı ı n Kitabı, 2 1 9
Hollywood, 1 4, 5 1 , 93 Kudüs, 1 1 3
Huerte, Antonio de la, 30 Kudüs 'te Randevu, 1 29
Kutsal Engizisyon, 146
Küba, 33, 2 1 5
Irak, 1 34
L
i Lacandona, 2 1 5
İncil, 22, 71, 80, 1 1 3, 1 25, 146, L a Matanza, 42
215 Landa, Matilde, 2 1 7
İngiltere, 37, 1 40, 1 71 Lange, Ernesto, 84
İnsan Irklarının Eşitliği Üzerine, La Paz, 86
69 Larousse, 69
İsa, 29, 54, 79, 1 08, 1 53, 1 56, 1 80, Las Casas, Bartolome de, 47
1 96, Las Vegas, 70
İskenderiye, 221 Latin A merika 'nm Kesik
İspanya, 76, 1 00, 1 04, 2 1 7, 224 Damarları, 2 1 5
Lautaro, 89
J Lenin, 55
Jaures, Jean, 55 Leningrad, 58
JCPenney, 78 Le6n, Luis de, 1 46
Jorge, 38 Le6n Pinelo, Antonio de, 209
Juana, 1 64 Liege, 24
Juana, kadın papa, 1 32 Lilith, 1 78
258
Lizbon, 55 Mendieta, 55
Lizbon Belediye Meclisi, 1 76 Merida, 1 66
Llallagua, 235-6 Meryem Ana, 1 69
Londra 63, 1 40 Mestas, Remigio, 150
Los Angeles 2 1 5 Mezopo tamya 'da Cinayet, 1 29
Louis, Joe, 70 Mısır, 55-6, 67, 79
Louvre Müzesi, 1 28 Mısır ' dan Çıkış, 71
Lukanikos, 225 Mısırı Koruma Ağı 59
Lun, Cai, 36 Millonarios, 213
Luther, 80 Milton, John, 1 25
Moatize, 94
M Mohun Bagan, 259
Machado de Assis, Joaquim, 55 Molnar, Ferenc, 55
Mad rid, 209, 223-4 Monteiro Lobato, 148
Magdalena Nehri, 1 1 7 Montevideo, 57, 65, 1 26, 1 33,
Majfud, 1 98 1 48, 1 73, 1 90, 209, 211, 2 1 8,
Mali, 1 52 224, 240
Mani, Yucatan, 1 57 Montevideo Eski Şehri, 1 58
Manna, Sailen, 141 Moore, Charles, 1 04
Manresa, Joaqufn, 1 87 Mozambik, 94
Manzaneda, Simona, 86 Mufıoz, Guma, 248
Maracana, 1 42 Mussolini, Benito, 1 43
Ma rcha, 226 Mühendis White Rıhtımı, 48
Marcus Antonius, 221 Mühlhausen, 80
Mariani, Clara Anahi, 87 Müntzer, Thomas, 80
Mars, 1 09, 1 94 Mysore, 1 24
Marta, 1 99
Marta, köle, 1 26 N
Martin, 2 1 4 Naranjo, Javier, 196
Martinez, Fortunato, 1 66 Nemo, 1 09
Martinez, Juan, 1 1 8 Ness Gölü, 63
Martfnez Montanes, Juan, 1 56 New Mexico, 1 36
Martinez, Rolendio, 2 1 2 New York Herald, The, 1 09
Martinez, Sixto, 1 6 1 Newton, John, 54
Marx, Kari, 2 1 5 Nil 'de Öl ü m, 1 29
Mayıs Meydanı, 42 Ninova, 1 34
McCay, Winsor, 1 09 Nixon, Richard, 62
Meksika, 1 9, 29, 38, 59, 92, 1 50, Nolo, 1 99
1 62-4, 2 1 2, 223 Nubiya, 67
Meksika Üniversitesi, 224
259
o Plata, La (nehir), 209
Oaxaca, 1 50 Platte Nehri, 1 8
Obdulia, 142 Poirot, Hercules, 1 29
Odisseas, 20 Porto, 187
O' Gorman, Camila, 220 Prestes, Luiz Carlos, 55
Olimpos, 72 Punta A renas, 225
Onetti, Juan Carlos, 240-1
Orinoco Nehri, 226 Q
Ortaçağ, 1 79 Quijano, Carlos, 226
Oruro, 123 Quintana, Victor, 212
Ourense, 221 Quito, 9 1
ö R
Ölüler Günü, 1 63, 1 65 Rama, 198
Raval (semt), 66
p Reagan, Ronald, 62
Padr6n, Justo Jorge, 1 30 Ribeiro, Darcy, 1 49
Pafnucio, 1 64 Riggs Bank, 73
Palermo, 68 Rio de Janeiro, 55, 1 40
Panama, 39, 1 83, 210, 237 Rios Montt, Efrafn, 50
Paraguay, 75, 77, 1 1 6, Rfos y Lisperguer, Catalina de
Parana Nehri, 228 los, 1 8 1
Paris, 55, 1 54, 1 59, 1 80 Rivera, Diego, 1 63
Pasifik Okyanusu, 1 04, 237 Rivera, Fructuoso, 53
Pasteur, Louis, 1 54 Rivera, Norberto, 92
Pavese, Cesare, 1 86 Rod6 Parkı, 2 1 8
Pele, 143 Rodrfguez, Femando, 220
Pereyra, Inelte, 1 1 5 Rodrfguez Lara, Guillermo, 91
Pereyra, Inodoro, 55 Rodrfguez, Lila, 194
Perez, Jorge, 214 Rojas, Orlando, 75
Perrot, Marie-Dominique, 2 1 9 Romanya, 62
Peru, 21, 37, 41, 60 Rosaldo, Manuel, 1 95
Pessoa, Fernando, 55 Rosales Rıhtımı, 214
Picasso, Pablo, 55 Rosario, 55, 228,
Pickles, 1 40 Rosenbaum, Lew, 219
Pinochet, Augusto, 73 Ruiz, Samuel, 47
Pfo IX, Papa, 1 69 Rusya, 58
Piriapolis, 1 1 5, 202 Ruskin, John, 171
Pizarro, 21
260
s ş
Sabaneta, 1 84 Şehrazat, 211, 2 1 3
Sainte-Anne, 154 Şeytan, 21, 25, 1 96
Salazar, Bemardo de, 28 Şili, 51, 73, 89, 1 45, 181,
Salsipuedes Deresi, 53 Şili Ordusu Harp Akademisi, 73
Salta, 2 1 8
Samir, 1 34 T
San J uan Gecesi, 235 Tacuaremb6, 1 99
San Juan Katliamı, 235 Tanrı, 30, 54, 67, 71, 81 -2, 101,
Sanare Timsahı, 1 22 1 03, 1 1 3, 1 33, 142, 149, 1 69,
San Blas Takımadaları, 1 83 1 72, 1 78, 1 96, 210, 234, 237,
San Jose, 84 Tenali, 198
Sao Paulo, 55, 85, 1 39 Texaco, 91
San Roque, 1 1 9 Tezcatlipoca, 1 9
San Severiano (semt), 1 1 8 Thuram, Lilian, 67
Santafe, 2 1 3 Tijuana, 38
Santa Lucia Tepesi, 5 1 Toledo, Jose Bonifacio de, 126
Santiago, Şili 5 1 , 145 Torino, 1 86
Sartre, Jean-Paul, 238 Torote, Ignacio, 41
Schiaffino, 1 42 Tristan Narvaja, 57
Scotland Yard, 1 40 Troçki, Lev, 55
Sears, 78 Tuna Nehri, 55
Senegal, 1 25 Tunupa, 61
Sevilla, 1 56, 1 6 1 Tupac Amaru, 41
Sezar, Jül, 1 20 Twain, Mark, 147
Shen Nong, 99
Siçuan, 1 6 u
Siyah Meryem, 67 Uaxacrun, 27
Snow, Dean, 229 Ulusal Başkaldırı, 217, 261
S6crates, 1 39 Ulusal İsimler Kaydı, 228
Sole, Carlos, 142 Uluslararası Çalışma Örgütü,
Son Mohikan, 51 1 53
Sosyalist Parti, 158 Ungerfelder, David, 38
Sports Illustrated, 144 Urraka, 39
St. Petersburg, 58 Urtubia, Lucio, 1 59
Stockholm, 1 30, 191 Uruguay, 53, 84, 93, 1 1 6, 1 33,
Sular Mahkemesi, 1 00 1 40, 1 42-3, 1 89, 1 99, 2 1 6, 223-
Sunset Cafe, 56 4, 227, 240,
Uttar Pradeş, 1 60
261
v Yeni Dünya, 20, 24
Valencia, 1 00 Yeni Dünyanın Tarihi, 21
Valladolid, 1 46 You Lin, Wu, 92
Ve G ü n ler Yürümeye Başladı, 226 Yucatan (yarımada), 26, 1 57
Ventocilla, Jorge, 2 1 0 Yunanistan, 1 80, 221 , 225
Veracruz, 59 Yürüyen Kelimeler, 227
Veraguas, 39
Vergilius, 1 25 z
Vietnam, 1 85, 227 Zama n ı n Ağızları, 2 1 3-4, 223
Villagra, Helena, 6, 7, 220 Zepeda, Maximo, 1 85
Viotran, 92 Zeus, 72
Viyana, 55 Zola, Emile, 55
Zorrilla, China 224
w Zürih, 1 40
Waka, 54
Wallparrimachi Mayta, Juan, 40
Wall Street, 225
Walmart, 78
Wheatley, Phillis, 1 25
Weinberg, Daniel, 6, 7, 1 53
Winstanley, Gerrard, 8 1
y
Yacambı.l Nehri, 1 22
Yacare, 1 73
262