You are on page 1of 4

İnsanın yaratılışından itibaren farklı şekil ve uygulanış biçimleriyle her toplum

ve dönemde şiddet var olmuştur. Evde, sokakta, işyerinde, okulda, toplu taşımada,
spor müsabakalarında, film ve dizilerde, kamu kurumlarında, kısacası zaman ve mekan
gözetmeksizin yaşamın her alanında mevcut olan şiddet kadına, çocuğa, yaşlıya, yani
genellikle daha güçsüz konumda olanlara yönelik olsa da sadece insanlara karşı
değildir.
Kadına yönelik şiddet, toplumsal bir sağlık sorunu ve insan hakları ihlalidir.
Kadınları temel hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakan kadına yönelik şiddet,
kadın-erkek eşitsizliğinin nedeni ve sonucudur. Dünyanın her yerinde ve her zaman
kadınlar şiddete maruz kalmaktadırlar. Kadının günlük hayatının her sahnesinde
kadına yönelik şiddet vardır: evde, işte, sokakta, kısacası her yerde. Şiddet
denilince ilk akla gelen fiziksel şiddet, duygusal şiddet, cinsel şiddet, ekonomik
şiddet, sözel şiddet, ısrarlı takip ve mobbing kadının hayatının her alanında
mevcut olan şiddet türlerindendir.
Her ne kadar kadına yönelik şiddetin bir sorun olarak ele alınması çok eski
zamanlara dayanmıyorsa da günümüzde kadına yönelik şiddetin önlenmesinde gerek
uluslararası gerek ulusal hukuk bağlamında çok çeşitli düzenlemeler mevcuttur.
Ancak çok boyutlu, kompleks bir karaktere sahip olan kadına yönelik şiddetin
önlenmesi için sadece hukuksal çalışmalar yeterli değildir. Toplumlar ne zaman
kadına yönelik şiddeti olağan ve sıradan karşılamayı bırakır, kadına olan bakış
açılarını değiştirirler, işte o zaman kadına yönelik şiddet önlenebilir(Ulusal Tez
ALARA DİLEM ÖZÇOBAN)
Kadına Yönelik Şiddet Türleri
Fiziksel şiddet
Bireyin bedenine zarar vermek, bedenini hırpalamak, sert bir cesimle vurmak, ya da
herhangi zarar verici bir araçla vurmak, ölümüne sebebiyet verici darbelerle
vurmak, silah çekmek, boğazını sıkmak, tekme atmak gibi bedenine zarar vermeye
çalışmak fiziksel saldırı biçimini ifade etmektedir.
Fiziksel saldırı; bireyi ezerek, sindirerek, bireye dışardan baskı uygulayarak,
bireyi cezalandırma aracı olarak görülüp bireye kaba kuvvet ve baskının
uygulanmasıdır (Uçar, 2003:85). Örnek verecek olursak; ebeveynlerin çocuklarına
tokat atması, karı-kocanın birbirine vurması elle ya da ayakla tekme atarak eylemde
bulunması fiziksel şiddet içerikli davranışlardır. Ülkemiz kapsamında bu alanda
yapılan çalışmalara baktığımızda, 2001 yılında yürütülen çalışmaya göre; eşlerin
birbirlerine bedensel saldırı ve sözel hakaret uygulamalarının % 85 oranında olduğu
gözlenmiştir (Akın, 2013:28).
Ülkemizde fiziksel ve sözel saldırı olaylarını öncelikle evde aile içinde, iş
yerimizde, sokaklarda ve okullarda da görebilmekteyiz. Yaşanılan şiddet olaylarına
karşı ailelerin ve bu olayları kamuyla paylaşan sosyal medyanın, radyo televizyon
kurumlarının bireylerde farkındalık oluşturmak, bireyleri bilinçlendirmek amacıyla
bu haberleri ailenin sağlıklı bir şekilde korunup devamlılığını sağlayabilmesi
hassasiyetiyle kamuoyunu bilinçlendirmesi gerekir.
Diğer saldırı biçimlerinin tanımı yapılmadan önce günümüze kadar sadece bedensel
saldırının saldırı niteliğinde olduğu kabul edilmekteydi. Oysa günümüzde, bedensel,
sözel, cinsel ve ekonomik olmak üzere şiddet biçimlerinin çeşitli olduğunu kabul
etmekteyiz. Bedensel şiddet, karşı tarafı korkutma, sindirme, zorla kabul ettirme,
baskı altına alma, kaba eylemlerde bulunarak bedenine zarar verme şekli olarak
yorumlanmaktadır (Yetim-Şahin, 2005: 50)
Sözel Şiddet
Kişinin kişiliğini rencide edici konuşmalar yapmak, kişinin zayıf olan yönlerini
bilip onu küçümsemek, ‘sen zaten busun’ ve bunun gibi kelimeler kullanıp kişiye
ağır ithamlarda bulunma, hor görmek, sövmek, kişiye bağırarak konuşmak, ‘çocuğunu
bir daha göremezsin’ gibi söylemlerde bulunmak ve aile düzenini yıkmakla, ölümle
korkutmaya çalışmak gibi birçok söylem sözel saldırıyı ifade etmektedir.
Ekonomik Şiddet
Ailenin temel ihtiyaçlarını karşılamamak, eş ve çocuklara yeterli miktarda para
vermemek, kadının ev dışında çalışmasına karşı gelmek, kadın çalışıyorsada parasına
el koymak, kadının varsa eğer yatırımlarını takip edip kontrol altına almaya
çalışmak, kadının parasını nasıl tükettiğini denetlemek, iktisadi idare anlamında
tenkit etmek ve yaftalamak ekonomik şiddet anlamına gelmektedir.
Cinsel Şiddet
Kadının rızası olmadan, kadına baskı yaparak cinsel birlikteliğe zorlanmasına
cinsel şiddet denir. Cinsel saldırılar kapsamına, toplumsal cinsiyet
ayrımcılığından ötürü kadınların arzu etmediği kişiyle birlikte olması, kız
çocuklarının doğmadan ve doğduktan sonra istenmeyip hayatına son verilmesi, evlenme
yaşı gelmeden istemediği biriyle zorla evlendirilmeleri, kadının zorla doğum
yapmasını istemek ya da çocuğun aldırılması için zorlamak cinsel saldırı kapsamına
girmektedir.
Psikolojik Şiddet
Ruhsal şiddet; kişiye ruhsal yönden baskı yaparak kişinin duygu ve düşüncelerinin,
duygusal isteklerinin yok sayılması anlamına gelmektedir (Uçar, 2003:80). Burada
psikolojik baskılar birey üzerinde tehdit unsuru olarak görülmektedir.(Ulusal Tez
MELİKE PEHLİVAN)
Kadına yönelik ev içi şiddet en az 2700 yıldır evlilik hayatında önemli bir role
sahiptir . Günümüzde de geniş kapsamlı sosyal bir problem olan kadına yönelik
şiddetin tüm dünyada oldukça yaygın olduğu görülmektedir. Dünyadaki kadınların %10-
69’u yaşamlarının bir döneminde, partnerleri tarafından fiziksel şiddete maruz
kaldıklarını bildirmişlerdir (World Health Organization, 2002). Kadınlara yönelik
şiddetle ilgili yapılan çalışmalara bakıldığında, kadınların yaklaşık %61.0’ının
partnerleri veya eşleri tarafından şiddete maruz kaldıkları ve bununla birlikte
kadınların erkeklere oranla on kat daha fazla sayıda cinsel şiddet ve saldırıya
uğradıkları belirtilmektedir. Şiddet korkusu, tecavüz korkusu kadının sosyal
yaşamını da olumsuz etkilemektedir (Crowell ve Burgers, 1998).
Şiddetin kadın sağlığı üzerinde kısa ve uzun vadede olumsuz etkileri vardır. Şiddet
kadının sağlığı üzerinde kalıcı hasarlar bırakabileceği gibi depresyon, aşırı alkol
kullanımı, anksiyete, intihar davranışı, istenmeyen gebelikler, cinsel yolla
bulaşan hastalıklar gibi kadının psikolojik ve davranışsal problemler
geliştirmesine de neden olur (World Health Organization, 2002).
Şiddetle ilgili yeni çalışmalar, şiddeti fiziksel gücü çok olanla, zayıf olan
arasındaki ilişkiyi temel alarak açıklayan biyolojik determinist yaklaşımlara karşı
çıkmış; şiddetin toplumsal yapılanması ve ideolojik meşrulaştırılması boyutlarını
vurgulamıştır (Crowell ve Burgers, 1998). Halk sağlığının şiddete bakış açısı,
şiddete maruz kalmış bireylerin davranışlarından, bu olaya toplumun bakış açısına
kadar birçok farklı değişkeni içerisinde bulundurmaktadır (World Health
Organization, 2002). Biyo- psiko-sosyal yaklaşımla, kadına yönelik şiddet, kadının
hem fiziksel, hem psikolojik, hem de sosyal açıdan zarar gördüğü bir sağlık
sorunudur ve sorunun yaygınlığı ve derinliği onu önemli bir halk sağlığı sorunu
haline getirmektedir.
Toplumda kadın ve erkek arasındaki eşitsizlik göstergeleri, geleneksel cinsiyetçi
roller, kültürel normlar (erkeğin kadının duygularına aldırmaksızın cinsel isteğini
haklı bulan), yasal yaptırımların zayıflığı kadınların eşleri tarafından
istismarına neden olmaktadır. Bu faktörler aynı zamanda kadının istismar
ilişkisinden ayrılmasını zor ya da tehlikeli kılmaktadır(Ulusal Tez NUR OKUTAN)
ŞİDDETE YOL AÇAN SEBEPLER
Kadınlar şiddetin her çeşidi ile karşılaşmaktadırlar. Kadınları şiddet mağduru
yapan sebeplerin neler olduğu konusunda doktrinde birden çok sebep sayılmıştır. Biz
çalışmamızda bu sebepleri, bireysel, sosyal ve kültürel sebepler çerçevesinde
inceleyeceğiz.
1. Bireysel Sebepler
Bireysel sebeplerin en başında şiddet uygulayanın, çocuklukta kendi ailesinde
şiddet görmesi yatmaktadır. Çocukluk döneminde şiddet görmüş olan çocuk, bu durumu
kanıksamakta ve yetişkin olduğunda eşine veya aile bireylerine şiddet uygulamayı
normal saymaktadır. Çünkü bu bireysel sebebin altında saldırganlığın öğrenilebilir
bir davranış olduğu yatmaktadır82. Bununla beraber kendisi maruz kalmamış olsa da,
kadınların ve erkeklerin ailelerinde ya da yakın çevrelerinde şiddete uğradıklarına
tanıklık etme de şiddetin normalleştirilmesine neden olmaktadır83. Yine erkekteki
özgüven eksikliği, bağımlılık gibi kişilik bozuklukları, evlilik sürecinde ortaya
çıkan çatışmalar, fikir ayrılıkları ve özellikle yoğun alkol kullanımı, kadının
şiddet görmesini tetikleyen bireysel sebepler içinde yer almaktadır84.
2. Toplumsal Sebepler
Kadının şiddete uğramasının altında yatan toplumsal sebeplerde, aile mahremiyeti
ile ilgili sosyal normlar, şiddetin toplumda gördüğü onay, kadın erkek rolü için
benimsenmiş gelenek görenekler, toplumda işlenen şiddet suçlarının işlenme sıklığı,
erkeğin kadın üzerindeki otoritesi gibi sebeplerdir. Bununla beraber şiddet
olaylarının toplumun yoksul kesiminde daha çok yaşandığı gözlenmiştir. Yoksulluk
içinde yaşayan erkeğin tükenmişlik duygusu, ailenin geçimini sağlayamama gibi
sebeplerle biriktirdiği stresi eşinden, partnerinden, aile bireylerinden çıkardığı
görülmektedir85. Oysa aynı stresi, belki daha fazlasını kadın da yaşamaktadır ancak
onun stresini boşaltacağı hedefi kocası olmamakta-olamamaktadır.
3. Kültürel ve Çevresel Sebepler
Ülkemizde cinsellik, kadın kavramları üzerine konuşmak hatta düşünmek bile tabu
sayılmaktadır. Henüz yeni yeni olarak bu kavramlar üzerine konuşulabiliyor,
derslerde kısmen de olsa bilgi veriliyor. Yapılması gereken kadın, cinsellik, aile,
namus kavramları üzerinde toplumumuza yerleşmiş dogmaların bir an önce etkisini
silmektir86. Yapılması gereken bir diğer şey de kadınlar kadar erkeklerin de
eğitimi ve bilinçlendirilmesidir87. Geleneksel yapıda kız çocuklarının edilgen
olmaları ve itaat etmeleri istenirken erkek çocuklarının aktif ve saldırgan olması
desteklenmektedir. Bu kültürel anlayış içinde yetişen88 kız çocuğu evlenince de
yaşadığı koca şiddetine karşı kendini savunamamakta ve kendisine öğretildiği gibi
itaat etmek, katlanmak zorunda bırakılmaktadır.
Çevresel sebeplere gelince, endüstri alanındaki gelişmelerin sonucunda ortaya çıkan
kimyasal ürünler, rahatsız edici kokular kişilerde şiddet davranışlarını
tetikleyebilmektedir. Bununla beraber, alışveriş merkezlerindeki fazla elektrikli
ortam, çevre kirliliği, gürültü kirliliği, aşırı sıcaklık, yoğun trafik,
kişilerdeki negatif davranışların ortaya çıkmasına yol açıp, şiddete yönelmelerini
sağlayabilmektedir89. Küçük bir nüans gibi gözükse de bu ve benzeri faktörler
kişilerin içindeki şiddeti ortaya çıkarmaktadır.
4. Medya
Günümüzde hemen her hanede en az bir tane televizyon bulunmaktadır. Bu da yaşanan
her olayın anında evlerde tüm aile bireyleri tarafından izlenmesini sağlamaktadır.
Eğer amacına uygun kullanılırsa bu çok faydalı bir durumdur. Zira insanlar,
televizyonlar sayesinde dünyanın öbür ucunda olan bitinden haberdar olabilmektedir.
Ancak günümüzde medyayı yakından incelediğimizde üzülerek görmekteyiz ki, medya
yayıncılık ilkelerine uymak yerine diğer kanallarla rekabet etmek, reytinglerini
arttırmak uğrana, şiddet içeren programlara ya da insana hiçbir şey katmayan
programlara yer vermektedir. Dünyanın küreselleşmesi sonucu, savaşlar, çatışmalar,
ölüm, acı, gözyaşı getiren programların anında tüm insanlar tarafından izlenmesi
hem de medyanın bu programları günde birkaç kez yayınlaması insanları medya da
şiddet olgusu ile tanıştırmıştır90 ve günümüzde şiddet, medyanın yaşamsal gıdası
halini almıştır91. Bu halde kişi herhangi bir suçun direkt olarak mağduru olmasa da
medya aracılığıyla yapılan şiddet haberlerinden dolaylı olarak mağdur olmaktadır92.
Bu açıdan değerlendirdiğimizde, medyanın şiddet haberlerini, daha fazla izlenme
amacıyla yoğun ve şiddet dozu yüksek biçimde vermesi, izleyiciler/okuyucular
üzerinde olumsuz etkiler bırakabilir.
ŞİDDETİN KADIN ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Şiddetin kısa vadeden uzun vadeye birçok etkileri görülmektedir. Bu olumsuz etkiler
şu şekilde sıralanabilir;
-Korku,
-Çaresizlik,
- Şiddetin bir gün biteceği inancı,
-Yoğun endişe ve panik,
-Migren, baş dönmesi, panik atak, -Depresyon,
-Sakat kalma derecesine varan yaralanmalar, -İntihar düşüncesi,
- Özgüven eksikliği,
-Değersizlik duygusu,
-Hayatta tek başına hiçbir şeyi başaramama inancı, -Suçluluk ve utanç duygusu,
- Erkeklere karşı nefret duygusu,
-Cinsel hayatta isteksizlik,
-Öfke patlamaları,
-Dengesiz davranışlar,
- Dengesiz ve huzursuz bir sosyal yaşam, kendini çevreden soyutlama, -İletişim
bozukluğu,
-Alkol bağımlılığı, uyuşturucu bağımlılığı,
-Cinayet
-Suçluluk oranının artması.
(Ulusal Tez ÖZGE TUÇE GÖKALP)

You might also like