You are on page 1of 22

SİNİR SİSTEMİ ANATOMİSİ arkaya doğru olanı columna posterior ve dışa

doğru olanı da columna lateralis olarak adlandırılır.


MEDULLA SPINALIS
Ağırlıklı olarak hücrelerin aksonları tarafından

Vücudun büyük bir bölümünden gelen uyarıları oluşturulan ve inen ve çıkan yolların bulunduğu

beyine taşıyan, beyinden gelen ve istemli hareketleri beyaz cevher tıpkı gri cevher gibi üç bölümde
incelenir: Sulcus anterolateralis’in iç bölümündeki
başlatan impulsları ilgili bölgelere ileten ve organlara
giden özellikle sempatik sistem olmak üzere bazı funiculus anterior, sulcus anterolateralis ile

bölgelere giden parasempatik sisteme ait liflerin de posterolateralis arasındaki funiculus lateralis ve
sulcus posterolateralis’in iç bölümündeki funiculus
çıkış merkezi olan medulla spinalis, columna
posterior. Funiculus anterior’da korteksden gelen
vertebralis’in içerisinde yerleşmiştir. Embriyonel
dönemin yaklaşık olarak üçüncü ayına kadar ve çapraz yapmayan vücudun aynı yarısındaki
iskelet kaslarını kontrol eden motor yollar olan
medulla spinalis, columna vertebralis’in tamamını
tractus corticospinalis anterior, iç kulaktan ve
kaplar. Bu dönemden sonra kemik yapı daha hızlı
büyüyerek gelişir ve medulla spinalis’in alt ucu olan cerebellum’dan gelen vücudun pozisyonu ile ilgili

conus medullaris yeni doğanda üçüncü lumbal uyarıları taşıyarak kas tonusunun ayarlanmasını
dengenin korunmasını sağlayan tractus
vertebra’nın alt kenarı seviyesine, erişkinlerde
vestibulospinalis, vücuttan gelen basınç ve temas
normal seviyesi olarak erkeklerde L1-2 vertebralar
duyularını taşıyan tractus spinothalamicus
arasındaki discus intervertebralis, kadınlarda L2
anterior gibi yollar bulunur. Funiculus lateralis’de
vertebra ortaları seviyesine kadar çıkar. Conus
korteksden başlayarak iskelet kaslarının çok büyük
medullaris’in altında devam edip kendilerine ait
intervertebral deliklere doğru uzanan spinal sinir bir çoğunluğunu kontrol eden ve bulbus’daki
decussatio pyramidum’da çapraz yapan tractus
liflerinden oluşan topluluk görünüşünden dolayı
corticospinalis lateralis, ağrı ve ısı duyularını
cauda equina olarak adlandırılır.
taşıyan tractus spinothalamicus lateralis ve
Medulla spinalis’in dış yüzünde pek çok oluk şuursuz derin duyuları cerebellum’a taşıyan tractus
bulunmaktadır. Bunlarda orta hatta ön tarafta yer spinocerebellaris anterior ve posterior gibi yollar
alan geniş yarık fissura mediana anterior, arkada bulunur. Funiculus posterior’da ise gövdenin üst
orta hattaki daha az belirgin olan oluk sulcus ve alt yarılarından gelen şuurlu derin duyuyu taşıyan
medianus posterior olarak isimlendirilir. Spinal sırasıyla fasciculus cuneatus ve fasciculus
sinirlerin köklerinin medulla spinalis’e girdiği ve gracilis yer almaktadır.
çıktığı ön ve arka dış taraftaki oluklar ise sulcus
anterolateralis ve sulcus posterolateralis olarak Beyin ve Medulla Spinalis’in Zarları

isimlendirilmektedirler. Bütün medulla spinalis


Columna vertebralis içerisindeki medulla spinalis,
boyunca uzanan bu oluklar dışında T6 medulla
meninksler olarak adlandırılan üç tabaka zar ile
spinalis segmenti ve yukarısındaki bölümde yer alan
çevrelenmiştir. Bunlar dıştan içe doğru dura mater,
sulcus medianus posteror ile sulcus posterolateralis
arachnoidea mater ve pia mater olarak
arasında yerleşmiş sulcus intermedius posterior
isimlendirilirler. Aynı zarlar kranium içerisinde beyni
olarak isimlendirilen bir oluk daha bulunur.
de sararlar ve foramen magnum içerisinden geçerek

Medulla spinalis’in içyapısına bakarsak iç kısmında medulla spinalis çevresinde devam ederler. Medulla

hücre gövdelerinden oluşan substantia grisea’yı spinalis çevresindeki dura mater genellikle S2
vertebra seviyesinde filum terminale’nin yapısına
(gri cevher) bunun dışında ise hücrelerin
uzantılarından oluşan substantia alba’yı (beyaz katılarak aşağı doğru devam eder ve filum terminale

cevher) görürüz. Gri cevherin oluşturduğu ile beraber 2. coccygeal vertebra seviyesinde

çıkıntılardan öne doğru olanı columna anterior, periost ile kaynaşarak sonlanır. Dura mater’İn iç
yüzünü döşeyen arachnoidea mater tabakası
kranium içerisinde beynin iki hemisferi arasındaki arachnoidales tarafından emilerek venöz sisteme
büyük yarık olan fissura longitudinalis cerebri’nin katılır.
içerisine uzanır. Vertebral kanal içerisinde ise
Medulla spinalis’in sonlandığı nokta olan conus
yanlarda spinal sinirlerin çevresini saran uzantılar
medullaris seviyesinin altında medulla spinalis’in
gönderir. En içteki beyin zarı olan pia mater beyin
çevresini saran pia mater, filum terminale’nin
ve medulla spinalis yüzeyini sıkıca sararak bu
yapısına katılarak aşağı doğru uzanır. Bu noktadan
yapılardaki bütün oluklara girer. Bu yapı aynı
itibaren pia ve arachnoidea mater arasındaki aralık
zamanda perifere, dural kılıfa doğru uzanan,
oldukça genişlemiş durumdadır. Bu nedenden ötürü
ligamentum denticulatum olarak isimlendirilen,
BOS’nın incelenmesi gerektiği durumlarda bu
medulla spinalis’i asan bağları oluşturur. Pia mater,
aralığa girişler conus medullaris’in bulunduğu seviye
medulla spinalis’in sonlandığı nokta olan conus
olan ikinci-üçünü lumbal vertebranın altındaki bir
medullaris’in distalinde filum terminale’yi
seviyeden daha kolay ve güvenli gerçekleştirilebilir.
oluşturarak aşağı doğru uzanır.
L3-4 veya daha ziyade L4-5 vertebralar arasından bir
Bu meninksler birbirleriyle ve vertebral kanalın iç iğne ile girilerek BOS alınması yöntemine lumbal
yüzü ile aralarında epidural, sudural ve ponksiyon adı verilir.
subarachnoid aralıkları oluştururlar. Dura mater’in
dış bölümü olan epidural aralıkta yağ dokusu,
spinal sinir kökleri ve damarlar bulunur. Dura mater PERİFERİK SİNİR SİSTEMİ
ile arachnoidea mater arasındaki subdural aralık
aslında pek çok bölgede arachnoidea mater, dura Periferik sinir sistemi medulla spinalis ile bağlantılı
mater’e neredeyse yapışık olarak seyrettiği için spinal sinirler, direkt olarak beyin veya beyin sapı ile
potansiyel bir aralık olarak tanımlanabilir. bağlantılı kranial sinirler ve otonom sinir sisteminin
Arachnoidea mater ile pia mater arasındaki bölge bölümleri olmak üzere üç ana başlık altında
olan subarachnoid aralık, içerdiği beyin-omurilik incelenebilir. Periferik sinirlerin çoğunluğu miyelinli
sıvısı (BOS) nedeniyle oldukça önemli bir boşluktur. sinir liflerinden oluşur. Spinal sinirler ve kranial
sinirlerin büyük bir bölümü bu şekildedir. Miyelinsiz
Beyin Omurilik Sıvısı (BOS):
lifler özellikle otonom sinir sisteminde preganglionik
lifler olarak bulunurlar.
Lateral ventriküller ile üçüncü ve dördüncü
ventrikülde bulunan plexus choroideus’lar tarafından SPİNAL SİNİRLER
üretilen BOS, berrak ve renksiz bir sıvıdır. BOS’nın
büyük bir bölümü lateral ventriküllerden Medulla spinalis’te 33 segment bulunmasına
sentezlendikten sonra foramen rağmen bu segmentlerden ayrılan 31 çift spinal sinir
interventriculare’lerden geçerek üçüncü ventriküle vardır: Sekiz servikal, 12 torakal, beş lumbal, beş
gelir. Burada da üretilmeye devam eden BOS sakral ve bir koksigeal çift olmak üzere. Son iki
mesencephalon içerisinde bulunan aquaductus koksigeal medulla spinalis segmentinden ayrılması
cerebri (Sylvius kanalı) aracılığıyla dördüncü gereken spinal sinirler gelişmemiştir. Birinci servikal
ventriküle geçer. Dördüncü ventrikülden de spinal sinir atlas ile occipital kemik arasından,
apertura mediana (foramen Magendi) ve sekizinci servikal spinal sinir C7-T1 vertebraları
lateralis’ler (foramen Luschka) aracılığıyla arasından çıkarken geri kalan bölgelerdeki spinal
subarachnoid aralığa geçen BOS bütün merkezi sinirler kendi sayılarına uyan vertebranın
sinir sisteminin çevresine yayılır. Subarachnoid aşağısından çıkarlar.
aralıktaki BOS dural sinüslerden sinus sagittalis
Spinal sinirler medulla spinalis ile ön ve arka kökleri
superior çevresinde yerleşmiş olan villi
aracılığıyla bağlanmıştır. Ön kökler (radix anterior)
medulla spinalis’i terk eden ağırlıklı olarak motor anterior’ları servikal, brakial, lumbal ve sakral sinir
bunun yanı sıra medulla spinalis’in segmentine bağlı ağlarını (plexus) oluştururlar.
olmak üzere simpatik ve parasimpatik liflerden
Plexus Cervicalis
oluşurken medulla spinalis’e giren arka kökler (radix
posterior) vücuttan gelen duyuları taşıyan sensitif
İlk dört servikal spinal sinirin ön dallarının
liflerden oluşurlar. Her bir arka kökte spinal
birleşmesiyle oluşan plexus cervicalis boyun kasları
ganglion olarak isimlendirilen sensitif liflerin
ve derisinin innervasyonunun yanı sıra
pseudo-unipolar karakterde hücre merkezleri diaphragma’nın da motor innervasyonunu sağlar.
bulunur. Bu spinal ganglionların dış tarafında ön ve
Plexus cervicalis, sternocleidomastoideus kasının
arka kökler birbirleriyle birleşerek spinal sinirleri (SCM) derininde levator scapula ve orta skalen
oluştururlar. Radix anterior ve posterior birleşip kasların yüzeyelinde yerleşmiştir.
spinal siniri oluşturana kadar dura mater’den
oluşmuş bir kılıf ile sarılıdır. [Plexus cervicalis’in yüzeyel deri dalları:]

Spinal sinirler vertebraların arasındaki intervertebral Bu sinirler boyunda sensitif innervasyonu sağlayan
deliklerden geçtikten hemen sonra ramus anterior C2-C4 spinal sinirlerin ön dallarının oluşturduğu
ve ramus posterior olarak isimlendirilen ön ve arka liflerdir. Çıkan (n. occipitalis minor ve n. auricularis
dallarına ayrılırlar. Ramus posterior, vertebraların magnus), inen (n. supraclavicularis) ve transvers
transvers çıkıntıları arasından arkaya doğru dönerek düzlemde ilerleyen (n. transversus colli) dalları
medial ve lateral dallarına ayrılır. Bu dallar ilgili bulunur. N. occipitalis minor (C2), SCM’nin arka
vertebral kasların motor innervasyonunu sağlar. kenarının orta noktasından (punctum nervosum)
Ayrıca arkada bu kasları örten derinin sensitif dönerek yukarı doğru ilerler ve kulak kepçesinin üst
innervasyonu da bu ramus posterior’lar tarafından 1/3’lük bölümü, mastoid çıkıntı ve occipital bölge
algılanır. Ramus anterior’lar ise ön tarafa doğru derisinden duyu alan dallarına ayrılır. Bir diğer
seyrederek vücudun geri kalan bölümlerindeki yukarı doğru çıkan dal olan n. auricularis magnus
kutanöz ve somatomotor innervasyonu sağlar. (C2-3) plexus cervicalis’in en kalın kutanöz dalıdır.
Tıpkı n. occipitalis minor gibi SCM’nin arka orta
Birinci ve ikinci servikal spinal sinirler haricinde bölümünde yüzeyelleştikten sonra angulus
spinal sinirlerin ön dalları arka dallarından daha mandibula’ya doğru ilerler. Kulak kepçesinin alt
kalındır. Bu ilk iki servikal spinal sinirin arka dalları 2/3’lük bölümü, mastoid çıkıntı ve massetter kası ile
özeldir. Birinci servikal spinal sinirin arka dalı n.
parotis bezinin üstünü örten derinin innervasyonunu
suboccipitalis olarak isimlendirilir. İkinci servikal sağlar. N. transversus colli (C2-3) punctum
spinal sinirin arka dalı atlas ile axis arasından nervosum’da yüzeyelleştikten sonra platysma ve v.
geçtikten sonra medial ve lateral dallarına ayrılır. N.
jugularis externa’nın derininde öne doğru uzanır. N.
occipitalis major olarak isimlendirilen medial dalın supraclavicularis (C3-4), plexus cervicalis’in diğer
motor ve sensitif lifleri bulunur. Sensitif lifler başın deri dallarının biraz daha aşağısında yüzeyelleşerek
arka kısmında vertex’e kadar olan kafa derisinin
aşağı doğru uzanarak clavicula’nın altındaki bölge
innervasyonundan sorumludur. derisinde dağılır.

Boyunun bir kısmının, gövdenin ve ekstremitelerin [Plexus cervicalis’in derin dalları:]


motor ve duyusal innervasyonunun büyük bir
bölümü spinal sinirlerin ramus anterior’ları Bu dallar rectus capitis anterior ve lateralis’ler,
tarafından sağlanır. Gövdenin innervasyonu longus capitis ve cervicis gibi vertebraların önünde
segmental olarak torakal spinal sinirlerden ayrı ayrı yerleşmiş olan kasların motor innervasyonlarını
sağlanırken; boyun ve ekstremitelerin sağlarlar. Bunun dışında levator scapula’nın
innervasyonunu sağlayan spinal sinirlerin ramus innervasyonuna ve n. accessorius’un yapısına
katılarak SCM ve trapezius kaslarının motor inferior’un ön dalı tek baçına axiller arterin
innervasyonuna katkıda bulunurlar. medialinde fasciculus medialis’i oluşturur.

[N. phrenicus:] Plexus brachialis’den ayrılan sinirleri gruplara


ayırarak seviye seviye incelersek:
N. phrenicus (C3-5) motor lifleri ile diaphragma’nın
motor innervasyonunu sağlayan, sensitif lifleri ile de 1. Direkt olarak plexus’un yapısına katılan spinal
diaphragmanın merkezi bölümünün yanı sıra pleura sinirlerden ayrılanlar:
ve perikard’dan da duyu alan plexus cervicalis’in en
 Skalen kaslara ve longus colli’ye giden
önemli dalıdır. Anterior skalen kasın dış kenarında
musküler dallar
C3-5 spinal sinirlerin ön köklerinin birleşmesiyle
oluşan n. phrenicus aşağı doğru yoluna devam
 N. phrenicus’un yapısına katılan bit dal
ederek kasın medial kenarında subklavian arter ve
venin arasından geçerek thoraks içerisine girer. Bu  Rhomboid kasları ve levator scapulae’yı
sırada sağ tarafta soldan farklı olarak ductus innerve eden n. dorsalis scapulae
thoracicus’u arkadan çaprazlar. Thoraks içerisinde
sağ tarafta ağırlıklı olarak büyük venler, sol tarafta  Serratus anterior’un innervasyonunu

ise arterler ile komşuluk göstererek n. vagus’un ön sağlayan n. thoracicus longus

tarafında mediastinal pleura ve perikard arasında


2. Trunkuslardan ayrılanlar:
yoluna devam eder. Diaphragma’yı sağ tarafta
genellikle v. cava inferior’un geçtiği delikten sol da  M. subclavius’un innervasyonunu sağlayan
ise perikardın diaphragma ile birleşim yerinin hemen ve n. phrenicus’a gönderebileceği dallar
dış tarafından geçerek motor liflerini verir. dolayısıyla klinik olarak önemli olabilen n.
subclavius
Plexus Brachialis
 N. suprascapularis: Scapula’nın üst
Üst ekstremitelerin motor ve duyusal
kenarındaki incisura scapula’nın
innervasyonunun neredeyse tamamını sağlayan
içerisinden geçer ve m. supraspinatus ve
plexus brachialis, C5-T1 spinal sinirlerin ön köklerine
infraspinatus’un innervasyonunu sağlar.
C4 ve T2 den gelen dalların katılması sonucunda, ön
ve orta skalen kasların arasında oluşur. Başlangıçta Her iki sinirde truncus superior’dan ayrılırlar.
C5 ve C6’ya C4’den gelen dalların katılımıyla
truncus superior, C7’den çıkan lifler tek başına 3. Fasciculus medialis’den ayrılanlar:

truncus medius, C8 ve T1’e T2’den gelen dalların


 M. pectoralis major ve minor’un
katılımıyla da truncus inferior oluşur. Truncus’lar
innervasyonuna katılan n. pectoralis
skalen kasların arasından geçtikten sonra, birinci
medialis.
kostanın dış kenarına kadar uzanıp burada ön ve
arka dallarına ayrılırlar. Truncus’ların ön ve arka  Kolun iç bölümünün derisinden duyu alan
dalları kendi aralarında birleşerek fasciculus’ları n. cutaneus brachii medialis.
oluştururlar. Bu fasciculus’ların isimlendirilmeleri
axiller arter ile olan pozisyonlarına göredir. Her üç  Ön kolun iç bölümünün derisinden duyu

truncus’un arka dalı axiller arterin arkasında bir alan n. cutaneus antebrachii medialis.

araya gelerek fasciculus posterior’u, truncus


 Plexus terminalis’in terminal dallarından
superior ve medius’un ön dalları axiller arterin dış
olan n. medianus’u oluşturan dallardan
tarafında birleşerek fasciculus lateralis’i, truncus
biri olan radix medialis n. mediani
 Terminal dallardan biri olan n. ulnaris Omuz eklem kapsülünün ön-alt bölümünde dağılan
eklem dalını verdikten sonra ön ve arka dallarına
4. Fasciculus lateralis’den ayrılanlar:
ayrılır. Ön dalı deltoideus kasının distal bölümünün
motor innervasyonunu sağlarken arka dalı
 M. pectoralis major’un innervasyonuna
deltoideus’un yanı sıra teres minor’un de motor
katılan n. pectoralis lateralis.
innervasyonunu sağlar ayrıca duyusal lifleri r.
 Plexus terminalis’in terminal dallarından cutaneus brachii lateralis superior adı altında kol
olan n. medianus’u oluşturan dallardan üst-dış bölümünün derisinde dağılır.
biri olan radix lateralis n. mediani
[N. musculocutaneus:]
 Terminal dallardan biri olan n.
Radix lateralis n. mediani’den sonra pectoralis minor
musculocutaneus
kasının alt kenarı hizasında fasciculus lateralis’den
5. Fasciculus posterior’dan ayrılanlar: ayrılan n. musculocutaneus C5-7 spinal sinirlerden
kaynaklanır. Başlangıçta axiller arterin lateralinde
 M. subscapularis ve teres major’un seyreden n. musculocutaneus, coracobrachial kası
innervasyonunu sağlayan iki dal şeklinde delerek kola girer ve kolun ön yüzünde m. brachialis
başlayan n. subscapularis. ile m. biceps brachii arasında dış tarafa doğru
seyrederek her üç kasında motor innervasyonunu
 N. subscapularis’in üst ve alt dalları
sağlar. Dirsek ekleminin hemen üstünde fascia
arasından geçerek göğüs duvarının yan
profunda’yı delerek yüzeyelleşir ve önkolun dış
tarafında seyreden ve m. latissimus
bölümündeki derinin innervasyonunu sağlayan n.
dorsi’nin innervasyonunu sağlayan n.
cutaneus antebrachii lateralis olarak uzanır. Bu
thoracodorsalis.
ciltten duyu alan sensitif dal dışında önce dirsek
 Plexus brachialis’in en kalın dalı ve aynı eklemine de duyusal dallar verir.
zamanda terminal dallarından biri olan n.
[N. ulnaris:]
radialis

Radix medialis n. mediani dalını verdikten sonra


 Terminal dallardan biri olan n. axillaris
fasciculus medialis’in aşağı doğru devamı şeklinde

Plexus brachialis’in üst extremitenin büyük bir uzanan bu sinir C7-T1 spinal sinirlerinden köken alır.

bölümünün duyusal ve motor innervasyonunu Başlangıçta axiller arter ve ven arasında seyreden

sağlayan büyük dalları olan n. axillaris, n. bu sinir daha sonra kolun ortalarına kadar brachial

musculocutaneus, n. ulnaris, n. medianus ve n. arterin medialinde uzanır. Yaklaşık olarak

radialis dalları terminal dallar olarak isimlendirilir. Bu coracobrachial kasın humerus’a tutunduğu

önemli sinirleri ayrıntılarıyla incelersek: sonlanma noktası hizasında septum intermusculare


mediale’yi delerek arka tarafa geçer ve burada
[N. axillaris:] triceps brachii’nin medial başının ön yüzünde
seyreder. Bu sırada sinire brachial arterin dalı olan
C5-6 spinal sinirlerinden kaynaklanan axiller sinir
a. collateralis ulnaris eşlik etmektedir. Humerus’un
fasciculus posterior’dan ayrıldıktan sonra axiller
medial epikondilinin arkasında kemiğe dayalı olarak
arterin arkasından seyrederek spatium axillare
geçtikten sonra m. flexor carpi ulnaris’in iki başı
laterale’den a. ve v. circumflexa humeri posterior ile
arasından dirsek eklem kapsülünün medial yüzünde
beraber geçer ve fossa axillaris’i terk eder. Spatium
geçerek önkola girer. Önkolun alt yarısında unlar
axillare laterale: dışta humerus, içte triceps
arter ile beraber seyreder.
brachii’nin uzun başı, yukarıda teres minor, aşağıda
teres major arasında sınırlanmış olan aralıktır.
Önkoldaki seyri esnasında m. flexor carpi ulnaris ve N. medianus dirsek eklemine kadar herhangi bir dal
m. flexor digitorum profundus’un medial bölümünün vermez. Dirsek ve el bileği eklemine bazı sensitif
innervasyonunu sağlayan motor dallar verir. dallar ve önkolun ön yüzündeki kasların çoğunun,
Önkolun distal bölümünde ramus dorsalis nervi elde thenar bölge kaslarının ve ilk iki lumbrikal kasın
ulnaris ve ramus palmaris nervi ulnaris dallarına motor innervasyonunu sağlayan dallar verir. Ayrıca
ayrılır. Ramus dorsalis nervi ulnaris genellikle üç elde thenar bölge derisinde ve dış 31/2 parmağın
dala ayrılarak el sırtında, 5. parmakta ve 4. dorsal yüzeyinin derisinde dağılan cilt dalları vardır.
parmağın medial yüzünde dağılarak bu bölgelerden Thenar bölgede dağılan dal olan ramus palmaris
duyu alır. Bazen 4. parmağın tamamı ve 3. nervi mediani el bileğinin hemen proximalinde
parmağın medial bölümü de bu sinir tarafından yüzeyelleşir ve thenar bölgeye uzanır. Ayrıca bu
innerve edilebilir. Ramus palmaris nervi ulnaris daldan ayrılan ve lumbrikal kaslara giden motor
ise flexor retinakulum’un yüzeyelinden a. ulnaris ile dallar görülebilir.
beraber geçerek avuç içine uzanır. M. palmaris
[N. radialis:]
brevis’in derininde yüzeyel ve derin dallarına ayrılır.
Yüzeyel dal sensitif lifler içerir ve tıpkı dorsal dal gibi Axiller arterin arka bölümünde C5-T1 spinal
avuç içerisinde ve parmaklarda dağılır. Derin dal ise sinirlerinden gelen dalların birleşmesiyle oluşur.
hipotenar kasların, palmar ve dorsal interosseal
Fossa axillaris’de m. subscapularis, m. teres major
kasların ve 3.-4. lumbrikal kasların motor ve m. latissimus dorsi’nin tendonunu önden
innervasyonunu sağlar. Ayrıca n. ulnaris’in el bileği çaprazlayarak aşağı doğru uzanır. Plexus
eklemine gönderdiği dalları da vardır.
brachialis’in en kalın dalıdır. Triceps brachii’nin uzun
başı ve medial başı arasından kolun arka yüzüne
[N. medianus:]
girerek brachial arterin dalı olan a. profunda brachii
Fasciculus lateralis’den gelen radix lateralis (C 5-7) ile ile birlikte humerus üzerindeki sulcus nervi
fasciculus medialis’den gelen radix medialis’in (C 8- radialis’de uzanır. Humerus’un dış kenarına kadar
T1) axiller arterin ön yüzünde birleşmesi ile oluşan n. uzandıktan sonra septum intermusculare laterale’yi
medianus kolda başta a. brachialis’in lateralinde delerek kolun anterior kompartmanına girer ve m.
seyrederken kolun ortalarına doğru arteri önden brachioradialis ile m. brachialis arasında uzanır.
çaprazlayarak medialine geçer. Dirsek eklemi Humerus’un lateral epikondilinin ön yüzünde
hizasında m. biceps brachii’nin aponevrozu ve v. posterior interosseal ve yüzeyel dallarına ayrılarak
mediana cubiti’nin derininden geçerek önkola girer. sonlanır.
Önkol üst bölümünde pronotor teres’in iki başı
Sinir seyri boyunca kol ve önkolun arka tarafında
arasından geçer. Bu kasın ulnar başı a. ulnaris ile n.
yer alan ekstensor kompartman kaslarını innerve
medianus arasında uzanmaktadır. N. medianus, a.
eden musküler dallar verir. Bu musküler dallar
ulnaris’i içten dışa doğru ön taraftan çaprazladıktan
medial, lateral ve posterior dal olmak üzere üç ana
sonra önkolda m. flexor digitorium superficialis ve
grup şeklinde bulunurlar. Medial dal fossa
profundus arasında el bileğine kadar ilerler. El
axillaris’de, lateral dal septum intermusculare
bileğine doğru yaklaştıkça yüzeyelleşen n.
laterale’nin önünde, posterior dal sulcus nervi
medianus, carpal tünelden geçmeden önce sadece
lateralis’de radial sinirden ayrılırlar. Bu dallar m.
deri ile örtülü durumdadır. Bu seviyede dış tarafında
triceps brachii, m. brachioradialis, m. anconeus, m.
m. flexor carpi radialis’in tendonu, iç tarafında ise m.
extensor carpi radialis longus’un innervasyonunu
palmaris longus ve m. flexor digitorium
sağlar. Ayrıca esasen n. musculocutaneous
superficialis’in tendonları bulunur. Carpal tünelden
tarafından innerve edilen m. brachialis’e de dallar
geçtikten hemen sonra medial ve lateral dallarına
verir. Geri kalan arka kompartman kasları radial
ayrılır.
sinirin posterior interosseal dalı tarafından innerve
edilir. Bu dal m. supinator’un içerisine girdikten burada m. pectineus ve m. adductor longus’un
sonra radius’u dış taraftan dolanarak ön kolun arka arkasında seyreder. Seyri esnasında kalça eklemine
kompratman kasları arasında seyreder. dallar verir. Adductor longus, brevis ve gracilis
kaslarına motor dallar verdikten sonra diz ekleminin
N. radialis ayrıca kol ve önkolun arka yüzündeki ve
medialinde yüzeyelleşir ve bacağın iç yüzünün
kol lateral bölümünün alt yarısındaki deriden duyu
derisinden duyu alan kutanöz bir dal olarak ilerler.
alan kutanöz dallar verir. El sırtının duyusal
Arka dalı ise obturatorius externus’u delerek
innervasyonunu ise radial sinirin yüzeyel dalı sağlar.
adductor magnus ve brevis arasında aşağı doğru
Bu dal m. brachioradialis’in derininde posterior
seyreder. Daha sonra adductor kanaldan geçerek
interosseal dal ile beraber radial sinirden ayrıldıktan
fossa poplitea’ya girer ve burada eklemi innerve
sonra radial arterin dış tarafında seyrederek el
eden bir dalını vererek sonlanır.
bileğin uzanır ve genellikle ilk 31/2 parmağın medial
falanksları dahil olmak üzere el sırtındaki deriden [N. femoralis:]
duyu alır. Bu dal el bileğinde 1. metakarpal kemiğin
Plexus lumbalis’in en kalın dalı olan femoral sinir m.
proksimaline cilt altı lokal anestezik infiltrasyonu
psoas major’un lifleri arasında oluştuktan sonra
yapılarak bloke edilebilir.
psoas major ve iliacus arasında seyrederek inguinal
Plexus Lumbalis ligamentin altından uyluğa girer ve burada ön ve
arka dallarına ayrılır. Ön dal m. pectineus ve m.
Ağırlıklı olarak L1-4 spinal sinirlerinin ön köklerine
sartorius’un motor ayrıca uyluk ön ve medial bölge
T12’den gelen dalların katılımıyla lumbal
derisinin sensitif innervasyonunu sağlayan dallar
vertebraların dış tarafında m. psoas major’un iç-alt
verir. Arka dal ise m. quadriceps femoris’in motor
bölümünde oluşan bir yapıdır. T12’den gelen lifler L1
innervasyonunun yanı sıra kalça ve diz eklemine
ile birleştikten sonra oluşan sinir yapısı üst ve alt
duyusal dallar verir. Bacağın medial yüzünden duyu
dallarına ayrılır. Üst dalından n. iliohypogastricus
alan femoral sinirin en uzun ve kalın dalı olan n.
ve n. ilioinguinalis ayrılırken alt dal L2’den gelen
saphenus da ön daldan ayrılır.
dallarla birleşerek n. genitofemoralis’i oluşturur.
L2’nin geri kalan bölümü L3 ve L4 ön ve arka Sadece duyusal dallar içeren n. saphenus, femoral
dallarına ayrılırlar. L2-3 arka dallarından n. cutaneus arterin lateralinde n. femoralis’den ayrıldıktan sonra
femoris lateralis, L2-4 arka dallarından n. canalis adductorius’a girer ve burada femoral arteri
femoralis, L2-4 ön dallarından n. obturatorius ve önden çaprazlayarak damarın medial tarafına geçer.
eğer varsa L3-4 ön dallarından n. obturatorius Sartorius ve gracilis’in arsından geçerek kanalı terk
accessorius (%20-%30 oranında görülür) oluşur. ettikten sonra v. saphena magna’nın arkasında ayak
Bunlar dışında direkt olarak lumbal plexusdan bileğin doğru iner. Medial malleolun ön tarafından
ayrılıp m. psoas major ve minor, m. iliacus ve m. veni çaprazlayarak geçer ve 1. metatarsal kemiğin
quadratus lumborum’un innervasyonunu sağlayan distal bölümüne kadar ilerleyerek bu bölgenin
musküler dallar da bulunur. sensitif innervasyonunu sağlar.

[N. obturatorius:] Plexus Sacralis

M. psoas major’un medial kenarında plexus Plexus sacralis, L4 spinal sinirin ön dalının bir
lumbalis’den ayrılarak aşağı doğru seyreden bu sinir bölümü, L5-S3 spinal sinirlerin ön dallarının tamamı
internal iliak damarlar ve ureter’in lateralinde pelvis ve S4 spinal sinirin ön dalının bir araya gelmesiyle
duvarında seyrettikten sonra obturator damarların pelvis içerisinde sacrum’un her iki yanında oluşur.
ön tarafından obturator kanala girer. Kanaldan L4’den gelen lifler L5’in ön dallarının tamamı ile
çıkarken ön ve arka dallarına ayrılır. Ön dal m. birleşerek psoas major kasının medial kenarında
obturatorius’un üzerinden geçerek uyluğa girer ve obturator sinirin iç tarafında truncus
lumbosacralis’i oluşturur ve bu yapı plexus [N. tibialis:]
sacralis’e katılır. Sacral plexus önde pelvik fasia ile
N. ischiadicus’un terminal dalarından daha kalın
arkada m. priformis arasında yerleşmiştir.
olanıdır. Medial’de semitendinosus ve
Sacral plexus’un dallarını kollateral ve terminal semimembranosus, lateral’de biceps femoris’in uzun
dallar olarak iki grupta inceleyebiliriz. Kollateral başı ile örtülü olan bu sinir fossa poplitea’ya
dallar üç bölümde incelenir: Musküler dallar, m. geldiğinde eklem kapsülü ve m. popliteus’un
quadratus femoris, m. obturatorius internus, m. üzerinde seyreder. Daha aşağıda m.
priformis gibi bölgedeki kaslara gider. Ayrıca gluteal gastrocnemius’un iki başı tarafından örtülmüştür.
kasların innervasyonunu sağlayan n. gluteus Başlangıçta popliteal damarların lateralinde
superior ve inferior’da musküler dallar arasında yerleşen n. tibialis aşağı doğru inildikçe damarları
sayılır. Deri dallarından olan n. cutaneus femoris yüzeyelden çaprazlayarak mediale geçer.
posterior uyluk arka bölümü derisinden duyu alır.
N. tibialis, fossa poplitea seviyesinde m. popliteus,
Visseral dalları, S2-4 medulla spinalis
m. gastrocnemius, m.soleus ve m. plantaris’e
segmentlerindeki parasimpatik merkezden ayrılarak
musküler dallar verir. Ayrıca bu seviyede diz
otonom sinir sitemine ait pelvik plexus’un yapısına
eklemine artiküler dalların yanı sıra bacak dış bölge
katılır ve ilgili organlara gider. N. gluteus superior,
derisinden duyu alacak olan n. suralis’i verir. N.
pelvisi terk ederken foramen suprapriforme’den
suralis ayak bileğinde lateral malleolun arkasından
geçer ve burada m. gluteus medius-minimus ve m.
geçerek 5. parmağın dış yüzündeki deride dağılır.
tensor fascia lata’ya dallar verir. N. gluteus inferior
(m. gluteus maximus’un motor siniri) ve n. cutaneus Fossa poplitea’nın distalinde m. gastrocnemius’un
femoris posterior ise pelvisi foramen iki başı arasından geçen n. tibialis, posterior tibial
infrapriforme’den terk ederler. Plexus sacralis’in
damarlarla beraber tibia arkasında medial malleolun
terminal dalları n. ischiadicus ve n. pudendus’tur.
arkasına kadar seyreder. Bu seviyede ayak
tabanında dağılacak terminal dalları olan n.
N. ischiadicus:
plantaris medialis ve lateralis’e ayrılır.
İnsan vücudundaki en kalın sinir olan n. ischiadicus
[N. peroneus (fibularis) communis:]
uyluğun ön ve iç tarafındaki kaslar hariç alt
ekstremite kaslarının tamamının motor N. ischiadicus’dan ayrıldıktan sonra m.biceps
innervasyonunu, bacak ve ayak derisinin büyük
femoris’in medial kenarını oblik olarak takip eder ve
bölümünün duyusal innervasyonunu sağlar. S4 hariç bu kas ile gastrocnemius’un lateral başı arasından
plexus sacralis’i oluşturan bütün spinal sinirlerden geçerek caput fibula’ya doğru uzanır. M. fibularis
dallar alarak oluşan n. ischiadicus, pelvis boşluğunu
longus’un derininde fibula boynunu dolanarak
foramen infrapriforme’den terk ettikten sonra fossa terminal dalları olan n. peroneus profundus ve
poplitea üzerindeki herhangi bir seviyede esas superficialis dallarına ayrılır.
olarak kendisini oluşturan ana dalları olan n. tibialis
ve n. peroneus communis dallarına ayrılır. Siyatik [[N. peroneus profundus:]]
sinir, m. priformis’in altından geçerek pelvis
Ana daldan ayrıldıktan sonra m. extensor digitorium
boşluğunu terk ettikten sonra gluteal bölgede tuber
longus’un derininde membrana interossea cruris’in
ischiadicum ve trochanter major arasında çizilen bir
ön tarafında anterior tibial damarlarla beraber
çizginin yaklaşık olarak ortalarından aşağıya doğru
seyreder. Aşağıda ayak bileğinin ön yüzüne doğru
ilerler. Sinir gluteal bölgede m. gluteus maximus
ilerlerken m. extensor digitorium longus ve m. tibialis
tarafından örtülmüştür. N. ischiadicus bu kasın
anterior arasında uzanır. Seyri boyunca m. tibialis
distalinde m. biceps femoris’in uzun başının
anterior, m. extensor hallucis longus, m. extensor
lateralinden medialine doğru seyreder.
digitorium longus ve m. fibularis tertius’a dallar verir.
Ayak bileğine giden artiküler dallarını verdikten Duyu Organları ve Reseptörler
sonra retinaculum extensorium’un derininde 1. ve 2.
Duyu organları, çevremizden ve kendi
parmakların birbirlerine bakan bölge derisinde vücudumuzdan kaynaklanan uyarıları algılayan
dağılacak olan medial ve m. extensor digitorium organlardır. Algılama olayının gerçekleşmesi için,
yani uyaranın farkına varabilmek için, uyarının
brevis’in motor innervasyonunu sağlayacak olan
reseptörlerce algılanması, alınan uyarının sinirler ile
lateral terminal dallarına ayrılır. merkezi sinir sistemine iletilmesi ve kendisine
iletilen bu uyarıyı değerlendirecek merkezi sinir
[[N. peroneus superficialis:]] sisteminin sağlam olmasını gerekir. Dolayısıyla bu
kompleks olayın başlangıcı reseptörlerdir.
Fibuler kaslar ile bacağın extensor grup kasları
Reseptörleri iç ve dış reseptörler olmak üzere iki
arasındaki intermusküler septum üzerinde seyreder. grupta toplayabiliriz. Dış veya exteroreseptörler
M. fibularis longus ve brevis’e dallar verdikten sonra çevremizdeki ortamdan, iç veya interoreseptörler ise
kendi iç ortamımızdan kaynaklanan uyarıları alan
bacağın alt 1/3’lük bölümünde yüzeyelleşir ve ayak
reseptörlerdir. Görme ve işitme organlarında olduğu
sırtından duyu alan n. cutaneus dorsalis medialis gibi, bazı reseptörler, uyarıları temas olmadan
ve intemedius isimli iki dalına ayrılır. Medial dal uzaktan alabilir (telereseptör). Bazı reseptörler ise
temas-kontak reseptörleridir. Temas reseptörleri, tat
başparmağın mediali ile 2. ve 3. parmakların dorsal
duyusunda olduğu gibi kimyasal veya dokunma
bölümünden, Lateral dal 3-4. parmaklar ile 4-5. duyusunda olduğu gibi mekanik uyarıları
parmaklar arasındaki bölgeden duyu alır. algılayabilir.
Bu basit sınıflamanın ardından özel duyuları ve bu
[N. pudendus:] duyuları algılayan organları inceleyelim.

Plexus sacralis’in diğer terminal dalı olan n. GÖZ (OCULUS)

pudendus, foramen infrapriforme’den geçerek Görme organımız, göz küresi ile bunu tespit eden
bağlar, hareket ettiren göz kasları, bu yapıları
pelvisi terk eder ve fossa ischioanalis’de canalis
koruyan göz kapağı, gözyaşı sistemi gibi birbirini
pudendalis’e girerek perineal bölge ve dış genital tamamlayan sistemlerin bir bütünüdür.
organlara doğru uzanır. Kanalın içerisinde m.
Göz Küresi (Bulbus oculi): Göz çukurları (orbita)
sphincter ani externus’un motor innervasyonunu içerisindeki yağ kitles inin (corpus adiposum
sağlayan n. rectalis inferior dalını verir. Daha orbitae) içerisine gömülü olarak bulunan yaklaşık
2,5 cm çapında ve 7 gr ağırlığındaki kürelerdir. Göz
sonra kanaldan çıkmak üzereyken terminal dalları
küresi 3 ana tabakadan oluşur.
olan n. perineales ve n. dorsalis penis/clitoridis
 Dış (fibröz) tabaka (tunica fibrosa bulbi =
dallarına ayrılır. Bu sinirler m. sphincter urethrae tunica externa bulbi)
dahil olmak üzere diaphragma urogenitale’deki
 Orta (vasküler) tabaka (tunica vasculosa
kasları, perineum ve dış genital organların derilerini bulbi = tunica media bulbi)
innerve ederler.  İç (sinir) tabaka (tunica nervosa bulbi =
tunica interna bulbi = retina)
Plexus Cocygeus:

Tunica fibrosa bulbi: Bu tabakanın arka 5/6’lık


S4-5 ve Co1 medulla spinalis segmentlerinden
bölümüne sclera, ön 1/6’lık bölümüne cornea denilir.
ayrılan spinal sinirlerden oluşan plexus cocygeus Kollagen liflerden yapılmış, kas kirişine benzer
çok küçük bir yapıdır. Bu plexus’un en önemli dalı şekilde beyaz renkte görülen sclera, hem gözü dış
olan n. anococcygeus sacrotuberal ligamenti etkilerden korur, hem de gözün iç basıncına karşı
koyarak göz küresinin şeklinin ve hacminin
delerek yüzeyelleşir ve koksigeal bölge derisinde
korunmasını sağlar. Embriyolojik kaynak ve
dağılır. gelişimine bakıldığında, sclera’nın görme sinirinin
(n. opticus) çevresindeki dura kılıfının devamı
olduğu görülür. Sclera’nın, optik sinirin liflerinin
delerek geçtiği arka bölümü (lamina cribrosa sclera)
DUYU ORGANLARI en zayıf yeridir. Cornea ile kaynaştığı ön ucu ise
kesitte çatal şeklinde görülür. Bu çatala cornea’nın olanlar ise daha büyüktür (processus ciliares). Bu
ince periferik bölümü (limbus cornea) oturur. Bu çıkıntılar çok zengin bir damar ağına sahiptir ve
çatalın iç bölümü ağ şeklinde aralıklı bir yapıya humor aquosus denilen göz sıvısını salgılarlar.
sahiptir (reticulum trabeculare, lig. pectinatum). Proc. ciliaris’lere aynı zamanda lensi asal lifler
Humor aqueus (göz sıvısı) bu aralıklarda emilerek (fibrae zonulares) tutunur.
sinüs venosus sclera’ya (Schlemm kanalı), buradan
Vasküler tabakanın en ön bölümü olan iris, 12 mm
da gözün venlerine boşalır. Cornea, sclera’ya oranla
çapında ortası delik (pupilla) bir bölme şeklinde
daha ince ve tamamıyla şeffaftır. Göze gelen
cornea ile lens arasında bulunur. İhtiva ettiği
ışınların geçişine engel olmamak için kan ve lenf
pigmentler nedeniyle gözün rengini verir. Bu
damarı içermez. Beslenmesi içeriden humor
nedenle gökkuşağı anlamına gelen iris adı
aquosus’den, dışarıdan gözyaşı ve havanın
verilmiştir. İçerdiği pigmentlerin rengi her canlıda
oksijeninden, sclera ile birleştiği periferik bölümde
aynıdır, fakat miktarları değişiktir. Az pigment ihtiva
ise sclera’yı besleyen damarlardan difüzyon yoluyla
edenler açık (mavi), çok pigment ihtiva edenler ise
olur.
koyu (kahverengi, siyah) renkli görülürler.
Tunica vasculosa bulbi: Damardan çok zengin
Iris, yapısındaki özel düz kasların yardımıyla
olan bu tabaka, arkadan öne doğru choroidea,
pupilla'nın daralıp genişlemesini sağlar. Pupilla’nın
corpus ciliare ve iris olmak üzere 3 bölüme ayrılır.
çapı göze gelen ışık miktarına bağlı olarak 1 – 8
Embriyonik gelişimine bakıldığında, vasküler
mm arasında değişebilir. Iris’in cornea’ya yakın dış
tabakanın beynin etrafındaki zarlardan archnoidea
kenarından başlayarak pupilla’ya yakın iç kenarında
mater ve pia mater’in uzantısı olduğu görülür.
sonlanan, ışınsal tarzda pupilla’nın etrafına dizilen
Bu tabakanın en büyük bölümü olan choroidea kas liflerinden oluşmuş m. dilatatör pupillae,
(arka 2/3), sclera'yı iç taraftan kaplar. Sclera’ya, simpatik sistem tarafından uyarılır. Özellikle ışığın
optik sinirin göz küresini terk ettiği arka bölümünde az olduğu durumlarda çalışarak iris’in iç kenarlarını
sıkı, geri kalan ön bölümde ise gevşek olarak dışa çeker, böylece pupilla’yı genişletir (midriasis).
tutunmuştur. Kendisine yaslanan retina'nın pigment Iris’in pupilla’ya yakın kenarında bulunan ve
tabakasına ise sıkıca yapışıktır. Retina’nın, daha dairesel şekilde pupilla’nın etrafını dolanan liflerden
içteki reseptör hücreleri (koni ve çubuk hücreleri) de oluşmuş m. sphincter pupillae ise parasimpatik
dahil olmak üzere büyük bölümünü choroidea’dan sistem tarafından uyarılır. Işığın fazla olduğu
beslenir. Choroidea'daki pigment hücreleri ortamlarda kasılarak pupilla’yı daraltır (miosis).
(melanositler), buraya koyu kahverengi bir görünüm Böylece göze giren ışığın miktarını ayarlanmış olur.
verir. Böylece göz küresinin içi, pupilla gibi dar bir
Iris ile cornea arasında oluşan açıya iridokorneal açı
delikten giren ışığın, düştüğü alanda absorbe
(angulus iridocornealis) denir.
edilerek yansımasının engellendiği, karanlık bir
odacık şekline dönüşür. Tunica nervosa (sensoria) bulbi: Bu tabakaya
retina da denilir. Retina da kendi içinde iki
Choroidea önde corpus ciliare olarak devam eder.
tabakadan oluşmuştur. Dışta bulunan ve vasküler
Choroidea ile corpus ciliare arasındaki sınırı
tabakaya yaslı durumdaki pigment tabakası
belirleyen hat ora serrata’dır. Corpus ciliare ise
(stratum pigmentosum) ile daha içte bulunan,
daha önde vasküler tabakanın iris bölümü ile devam
reseptör hücrelerini (koni ve çubuk hücreleri) içeren
eder. Vasküler tabakanın en kalın bölümü olan
stratum nervosum. Stratum nervosum reseptör
corpus ciliare’nin yapısında m. ciliaris denilen düz
hücrelerini içermesi nedeniyle ışığa duyarlı
kas bulunur. Bu kas parasimpatik sinirlerin (n.
tabakadır. Reseptör hücreler dışında, sinir hücresi
oculomotorius) etkisiyle kasılarak göz merceğinin
yapısında olan ve reseptörlerce algılanan uyarıyı,
(lens) aşıcı sisteminin (fibrae zonulares)
uzantıları ile merkezi sinir sistemine taşıyan görme
gevşemesine neden olur. Bu gevşeme lens’in kendi
sinirini (n. opticus) oluşturan hücreler de bu
elastikiyeti sayesinde kalınlaşması ile sonuçlanır.
tabakada bulunur. Retina’nın iki tabakası, ora
Bu şekilde kırıcılığı artmış bir lens, yakında bulunan
serrata denilen düzensiz hatta kadar beraber
cisimlerin görüntülerini retina üzerine düşürerek net
bulunurlar. Dolayısıyla bu hatta kadar olan retina
bir şekilde görülmesi sağlar (akomodasyon). M.
bölümü kendisine ulaşan ışığı algılayabilir. Bu
ciliaris gevşediği zaman, kasın ora serraya’ya yakın
nedenle chorodea’nın iç yüzünde bulunan retinanın
uçlarındaki elastik lifler lens'in aşıcı sistemini
bu bölümüne gören retina (pars optica retinae)
çekerek gerer. Gerilen aşıcı lifler, elastik olan lens'i
denir. Bu hattın önünde ise retina’nın sadece
bastırarak yassılaştırırlar. Bu şekilde gözün uzaktaki
pigment tabakası bulunur. Corpus ciliare ve iris’in iç
cisimleri net olarak görmesi mümkün olur.
yüzünü döşeyen bu bölüm reseptör içermediği için
Corpus ciliare’de bulunan, ışınsal tarzda iç yüzde ışığı algılayamaz. Bu nedenle retina’nın bu
görülen çıkıntılardan ora serrata’ya yakın bölümüne kör retina (pars caeca retinae) denir.
yerleşenler daha ince (plica ciliares), lense yakın
Gözün iç yüzünün arka bölümüne göz dibi (fundus) sınırlandırır. Ön ve arka kamara’yı birbirine pupilla
denir. Göz dibi oftalmoskop ile incelenirken retina bağlar. Bu iki kamara’yı dolduran sıvı (humor
üzerinde 2-4 mm çapında sarı pigmentli yuvarlak bir aquous) arka kamarada proc ciliaris’ler tarafından
alan görülür. Gözün optik ekseni üzerinde bulunan üretilir. Arka kamaraya dolan bu sıvı, mercek ve iris
bu alana macula lutea denir. Bu alanın hafif çukur arasından pupilla'ya ulaşır. Pupilla'dan geçen sıvı
olan orta bölümüne ise fovea centralis denir. Burası ön kamaraya gelir. İris’le temas eden sıvı, buradaki
göze gelen ışığın en iyi algılandığı, retina’nın en damarların çokluğu nedeniyle ısınır. Isınan sıvı ön
ince fakat renkli ve keskin görmeden sorumlu koni kamarada yukarı doğru çıkar ve cornea ile temas
hücrelerin en yoğun bulunduğu bölümüdür. Bu ederek soğur. Soğuyan sıvı aşağı inerken bir
bölgenin yaklaşık 3 mm iç (nasal) tarafında n. sirkülasyon oluşur. Bu esnada iris ile cornea
opticus’u oluşturan liflerin bir araya geldiği yer hafif arasındaki (angulus iridocornealis) açıda bulunan
bir kabarıklık olarak görülür. Bu kabarık sahaya aralıklardan (reticulum trabeculare’nin lifleri
optik disk (discus nervi optici) denir. Ortası hafif arasındaki Fontana aralıkları) emilerek önce sinus
çukur (excavatio disci) olan bu alan aynı zamanda venosus selera’ya ( Schlemm kanalı) buradan da
papilla olarak da isimlendirilir. Optik disk üzerindeki venöz dolaşıma geçer. Bu şekilde humor aquous'un
retina, reseptör hücrelerini içermemesi nedeniyle yenilenmesi ve basıncının sabit kalması (normal
üzerine düşen ışığı algılayamaz ve kör nokta olarak göz tansiyonu) sağlanır. Humor aquous berrak bir
bilinir. Optik sinir ile birlikte göz küresine arkadan sıvıdır. Özellikle corpus ciliare ile iris’in iltihabı
giren a.v. centralis retiane optik diskin ortasındaki değişikliklerinde içerdiği iltihabi hücrelerden dolayı
çukurdan geçerek retina üzerinde dağılır. Retina’nın berraklığı bozulabilir.
iç tabakalarını besleyen bu arter göz dibi
Humor aquous’un emiliminde ortaya çıkan
muayenesinde rahatlıkla görülebilir. Vücutta
problemlerde göz içi basınç artar (glokom). Bu
doğrudan görülebilen tek arter olan santral retinal
basınç artışı tedavi edilmez ise retina’nın stratum
arterin muayenesi, damarları etkileyen birçok
nervosum tabakasının basınç altında kalması
hastalığın (diyabet, hipertansiyon vb.) seyri
nedeniyle körlük ile sonuçlanabilir.
hakkında çok önemli bilgiler verir. Ayrıca optik sinir
ile kılıfı arasındaki aralığın beynin etrafındaki Lens (Mercek): Pupilla'nın ve iris'in arkasında,
subaraknoid aralığın devamı olması nedeniyle, kafa corpus vitreum'un önünde bulunan, iki yüzü
içindeki basınç artışı optik sinir etrafındaki bu konveks, yaklaşık 9 mm çapında bir mercek olan
aralığa da yansır. Sinirle birlikte uzanan venleri lens, elastikiyeti sayesinde kalınlığını, dolayısıyla da
etkileyerek kanın geri dönmesini zorlaştıran bu kırıcılığını değiştirebilir. Erişkin bir insanda lens
basınç, papilla üzerinde görülebilen ödemi ortaya damarsız, renksiz ve şeffaftır. Beslenmesi humor
çıkarır (papilödem). aquosus’den difüzyon yoluyla olur. Gözün mesafeye
göre uyumu olarak tanımlayabileceğimiz
Retina'nın duyu hücreleri stratum nervosum’un en
akkomodasyon lens’in şeklini değiştirebilmesiyle
dış tabakasına yerleşmişlerdir. Buradaki
mümkündür. İstirahat halindeki bir göz, uzağa
hücrelerden koni hücreleri yaklaşık 3 milyon kadar
ayarlanmıştır. M. ciliaris’lerin gevşemiş halinde,
olup daha çok arka tarafta toplanmışlardır ve
aşıcı sistem (fibrae zonulares), diğer e la st ik
öncelikle renk duyusunu alırlar. Sayılan 75 milyon
yapıların etkisiyle gerilerek lens’in kenarlarını dışa
kadar olan çubuk (basil) hücreleri ise daha ziyade
doğru çeker ve ön arka yönde bastırır. Bunun
siyah-beyaz ışık duyusunu alır. Optik retina’nın her
sonucu olarak lens yassılaşır. Bu durumda da uzağı
yerine dağılmış olarak bulunan bu hücreler özellikle
net olarak görebiliriz. Yakını net olarak
şiddeti düşük ışıkta (alacakaranlıkta) görmeyi
görebilmemiz, için m. ciliaris’lerin kasılarak aşıcı
sağlarlar.
sistemin gevşemesi, dolayısıyla lens'in kalınlaşması
Işığı kıran yapılar: Göze gelen ışınlar cornea, gerekir. Yaşlandıkça merceğin elastikiyetinin,
camera anterior, lens ve corpus vitreum'dan dolayısıyla yakına bakarken gerçekleşen lens’in
geçerek retina'ya erişirler. uyumunun azalması, yakındaki cisimlerin yaşlılarda
net olarak görülememesinin nedenidir (presbyopia).
Cornea daima nemli ve cam gibi berraktır. Öne
Yaşlılıkla birlikte lens, içine çöken bazı maddeler
doğru olan konveksliği, esas kırıcı ortam olarak
nedeniyle saydamlığını kaybedebilir (katarakt). Bu
fonksiyon görmesini sağlar. Şayet bu konvekslik
maddelerin birikimi, bazı metabolik hastalıklarda
muntazam olmazsa, görüntü çizgili şekilde dalgalı
olduğu gibi (diabet, galaktozemi gibi) maddenin
algılanır (astigmatismus). Camera anterior, önde
kanda normalden fazla konsantrasyonda seyrettiği
cornea’nın arka yüzü, arkada iris ile pupilla’nın
durumlarda daha erken yaşlarda hatta bebeklerde
orduğu yerde lensin ön yüzleri tarafından
de ortaya çıkabilir.
sınırlandırılır. Camera posterior’u ise önden iris’in
arka yüzü’nün lens ile temas etmeyen periferik Corpus vitreum: Lens’in arkasında kalan boşluğu
bölümü, arkadan lens, corpus vitreum, proc. (camera vitrea) dolduran corpus vitreum, şeffaf ve
ciliaris’ler ve bunlara tutunan lens’i asan lifler %99’u su olan humor vitreus denilen jelatinöz bir
sıvı ile doludur. Bu sıvıyı çevreleyen zara ise M. obliquus inferior: Maxilla’nın orbital yüzünde,
membrana vitrea denir. Corpus vitreum, pars optica fossa sacci lacrimalis’e yakın bir alandan başlar.
retina’ya sıkıca tutunur, lens’i arkadan destekler ve Göz küresinin arka-alt-dış bölümüne tutunur. Göz
retinayı yerinde tutar. Ayrıca dış ortamdaki basıncın küresini yukarı-dışa çeker. Aynı zamanda dış
etkisiyle göz küresinin çökmesini engeller. rotasyon yaptırır.
Şekiller retina üzerinde baş aşağı ve karşı taraf Gözün çeşitli yönlere döndürülmesini sağlayan bu
üzerine düşerler. Fakat bu uyartılar beyindeki görme kaslardan başka, üst göz kapağının açılmasını
merkezine i l et i li rk e n ve değerlendirilirken, cisimler sağlayan m. levator palpebrae superioris de
çevredeki gerçek durumları gibi algılanırlar. mevcuttur. Kasın liflerinin bir bölümü düz kas
yapısındadır ve simpatik sistem tarafından uyarılır.
Gözün Yardımcı Oluşumları (Structure oculi
Simpatik sisteme ait liflerin omuriliğin üst göğüs
accessoriae)
segmentlerinden çıkışından bu kasa ulaşıncaya
Göz kasları, gözyaşı sistemi, göz kapakları, kadar herhangi bir yerde kesilmesi durumunda
kojunktiva, kaşlar gözün yardımcı oluşumlarıdır. kasın bu liflerinin felcine bağlı olarak üst göz kapağı
düşük kalır (pitosis).
Göz kasları (musculi bulbi)
Bu kaslara ek olarak fissura orbitalis inferior’u
Göz küresi içerisine gömülü olduğu yağ dokusunu
kapatan, m. orbitalis olarak isimlendirilen, düz kas
ön taraftan örten ve sclera’dan gevşek bir bağ
liflerinden oluşmuş bir kas daha bulunur. Bu kas
dokusu ile ayrılan ince bir zar (vagina bulbi = Tenon
simpatik sistem tarafından innerve olur ve
kapsülü) üzerinde göz kaslarının etkisiyle, küre gibi
uyarıldığında göz küresini öne doğru iter. Simpatik
hareket edebilir. Küre şeklindeki eklemlerde olduğu
lifler kesilecek olursa göz küresi içe çöker
gibi göz küresinin de 3 ana ekseni vardır. Göz
(enoftalmus).
küresi transvers eksende yukarı (elevasyon) ve
aşağı (depresyon), vertikal eksende içe Gözde bu kasların fonksiyonu veya dengeleri
(adduksiyon) ve dışa (abduksiyon) hareket edebilir. bozulacak olursa çeşitli klinik tablolar ortaya çıkar.
Ayrıca sagittal eksende göz küresi içe ve dışa doğru Mesela bunlardan m. rectus medialis'in felci halinde
dönebilir (iç – dış rotasyon). gözü dışa çeviren kasların üstünlük kurması
sonucunda, göz dışa kayar ve dış şaşılık oluşur.
Her bir göz küresine tutunan 6 çizgili kas mevcuttur.
Eğer m. rectus lateralis felç olacak olursa, bu göz
Bunlardan 4 tanesi düz ve 2 tanesi oblik olarak
içe doğru kayar ve iç şaşılık oluşur.
seyreden kaslardır. Düz kaslar, orbita’nın dibinde
bulunan, içerisinden n. obticus ve a. opthalmica ile Gözyaşı Sistemi (Apparatus Lacrimalis)
birlikte göze ulaşan bir çok sinirin geçtiği halka
Gözyaşını salgılayan bez ile birlikte bu salgıyı göz
şeklindeki ortak bir tendondan (anulus tendineus
küresinin ön yüzüne boşaltan kanallar, göz
communis, Zinn halkası) başlarlar ve sclera’ya
pınarında toplanan gözyaşını gözyaşı kesesine ve
tutunurlar.
buradan da burun boşluğuna taşıyan kanalların
 Düz seyreden kaslar (musculi recti): tümüne apparatus lacrimalis denir. Gözün ön
yüzünün korunması ve daima nemli tutulmasını
M. rectus superior: Göz küresinin üst bölümüne
sağlayan gözyaşı orbita'nın üst-dış kısmında
tutunarak onu yukarı ve biraz da içe çeker. Aynı
bulunan gözyaşı bezi (gl. lacrimalis) tarafından
zamanda içe doğru çevirir.
salgılanır. M. levator palpebrae superioris’in kirişi ile
M. rectus inferior: Göz küresinin alt bölümüne ikiye ayrılan bezin salgısı yaklaşık 12 adet kanal
tutunarak onu aşağı ve biraz da içe çeker. Aynı (ductuli excretorii) aracılığı ile üst gözkapağının
zamanda dışa doğru çevirir. altında konjuktivanın üst çıkmazına boşalır. Göz
küresinin önüne gözkapağının da hareketiyle
M. rectus lateralis: Göz küresinin dış tarafına
yayılan gözyaşının fazlası, göz kapaklarının
tutunarak onu dışa çeker.
arasında iç tarafta bulunan göz pınarında (lacus
M. rectus medialis. Göz küresinin iç tarafına lacrimalis) toplanır. Buradan göz kapaklarının
tutunarak onu içe çeker. serbest kenarlarının iç tarafında bulunan birer adet
küçük delikten (punctum lacrimale) emilerek küçük
 Oblik kaslar (musculi obliqui):
kanalar (canaliculi lacrimalis) aracılığı ile gözyaşı
M. obliquus superior: Arkada sfenoid kemiğin kesesine (saccus lacrimalis) aktarılır. Gözkapağının
gövdesinden başlar. Orbita’nın üst-iç tarafında açılıp kapanması bu emilimi kolaylaştırır. Gözyaşı
ilerleyerek frontal kemikteki fossa trochlearis’e kesesi maxilla ile os lacrimale tarafından oluşturulan
tutunan, cartilago trochlearis adı verilen fibröz fossa sacci lacrimalis’e yerleşmiştir. Kesenin alt
kıkırdak yapısındaki halkadan geçip göz küresinin ucundan başlayan ductus nasolacrimalis gözyaşını
üst-dış-arka bölümüne tutunur. Göz küresini aşağı- burun boşluğunun meatus nasi inferior bölümüne
dışa çeker. Aynı zamanda iç rotasyon yaptırır. boşaltır. Gözyaşı bezi n. facialis’den gelen
parasimpatik lifler ile uyarıldığında salgısını artırır. konjunktivada biriken bilirubin nedeniyle gözün
Simpatik sistem ise bu salgılamayı frenleyici etki beyaz kısımları (sclera) sarı renkte gözükür.
gösterir. Özellikle duygusal e tkil erle ağlama
Kaşlar (Supercilium)
dediğimiz durumda gözyaşı o kadar artar ki, normal
boşaltma yol ve kanalları yeterli olmadığından Orbita’nın üst kenarına paralel olarak yerleşen bu
gözkapağı kenarından dışarıya akar. kıllar oldukça kalındır ve aşağı dışa yönelmişlerdir.
Bu dizilimleri sayesinde alından gelen terin göze
Göz Kapakları (Palpebrae)
girmesini engelleyerek dışa doğru yönlendirir.
Gerektiğinde kapanarak göz küresini koruyan, kas Kaşlarda kıldibi kası bulunmaz.
ve bağ dokusundan yapılmış olan göz kapakları üst
Görme Yolları
(palpebra superior) ve alt (palpebra inferior) olmak
üzere iki tanedir. Margo palpebralis denilen serbest Işığın düştüğü alanda gözün retina tabakasındaki
kenarları arasında kalan eliptik aralığa rima koni ve basil hücreleri bunu algılayarak
palpebrarum denir. Margo palpebralis künt bir oluşturdukları elektriksel impulsu yine retinada
kenardır. Bu kenarın ön bölümüne kirpikler (cilia) bulunan bipolar nöronlara iletirler. Bipolar nöronlar
tutunur. Yine bu bölüme ggl. ciliares (Moll bezleri) bunu multipolar nöronlara aktarırlar. Bu nöronların
denilen modifiye ter bezleri ile ggl. sebaceae (Zeiss aksonları papilla’ya uzanırlar. Sclera’nın arka
bezleri) denilen modifiye yağ bezleri açılır. Margo kısmında bulunan delikli sahadan göz küresini terk
palpebralis’in arka bölümüne ise ggl. tarsales eden bu lifler göz küresinin hemen arkasında n.
(Meiboim bezleri) denilen özel yağ bezleri açılır. Bu opticus’u oluştururlar. N. opticus 2.5 cm orbita içinde
bezlerin yağlı salgısı göz kapaklarının kenarlarını arkaya doğru uzanır. Sonra canalis opticus’tan
yağlayarak kapakların kolay hareket etmesini sağlar geçerek kafa boşluğuna girer. Burada retinanın iç
ve gözyaşının kapaklardan dışarı akmasını önler. (nasal) yarısından gelen lifler çapraz yaparak
Aynı zamanda gözyaşının üzerinde bir tabaka (chiasma opticum) karşıya geçer ve karşı taraftaki
oluşturarak gözyaşının buharlaşmasını engeller. retina’nın dış (temporal) yarısındaki liflerle birlikte
Böylece göz küresinin ve cornea’nın ön yüzlerinin tractus opticus’u oluşturur. Tractus opticus corpus
nemli kalmasına yardımcı olur. Bu bezlerin akut geniculatum laterale’ye bağlanır. Buradan başlayan
iltihabı (hordeolum – arpacık) görülebileceği gibi, lifler, radiatio optica adı verilen lif demetini
kapaklarda küçük kistik lezyonlarla seyreden kronik oluşturarak lobus occipitalis’teki kortikal görme
granülomatoz hastalıkları (chalazion) görülebilir. merkezine ulaşır. Böylece göze gelen ışık beyne
kadar iletilerek görme olayı gerçekleşir.
Göz kapakların iskeletini oluşturan özel bağdokusu
yapı "tarsus" adını alır. Tarsus superior ve inferior’u Görme ile ilgili refleksler:
orbita’nın periostuna (periorbita) bağlayarak orbita
Direkt ve endirekt ışık refleksi: Bir göz kapatılarak
kenarları ile tarsus’lar arasındaki açıklığı kapatan
diğer göze ışık tutulduğunda ışık tutulan gözde ve
membranöz yapıya septum orbita denir.
kapatılan gözde pupilla daralır. Işık tutulan gözde
Göz kapaklarının açılması m. levator palpebrae pupilla’nın daralmasına direkt, kapatılan gözde
superior’un tonusu ve göz küresinin dışarı itilmesi ile pupilla’nın daralmasına endirekt ışık refleksi denir.
gerçekleşir. Kapanmasını ise m. orbicularis oculi Retina’da algılanan ışık merkeze iletilirken, tractus
sağlar. Kapakların bağ dokusu oldukça gevşektir. opticus’tan ayrılan bir kısım lifler, hem kendi
Bu nedenle küçük bir kanama ya da enfeksiyon tüm tarafında hem de comissura posterior’dan geçerek
göz kapağına kolayca yayılabilir. Ayrıca vücuttaki karşı tarafta n. oculomotorius’un parasimpatik
genel ödem kendini en kolay ve erken göz çekirdeği ile bağlantı kurar. Bu sinirin taşıdığı
çevresinde gösterir. parasimpatik lifler ile göze gelen uyarı, m. sphincter
pupillae’yı çalıştırarak pupilla’ların her iki gözde
Tunica Conjunctiva
daralmasına neden olur.
Mükoz bir membran olan konjunktiva göz
Kornea refleksi: Cornea’ya dokunulduğunda göz
kapaklarının arka yüzünü (tunica conjunctiva
kapaklarının refleks olarak kapanır. N. ophthalmicus
palpebralis) ve sclera’nın görülen bölümünü (tunica
aracılığı ile alınan dokunma duyusu, beyin sapına
conjunctiva bulbaris) örter. Üst ve alt göz
taşınır. Ara bağlantılar ile n. facialis’in motor
kapaklarının arkasından sclera’nın üzerine geçtiği
çekirdeğinin uyarılması, bu sinir aracılığı ile göz
yerlerde biri üstte diğeri altta olmak üzere iki çıkmaz
kapaklarının yapısındaki m. orbicularis oculi’nin
oluşturur (fornix conjunctivae superior ve inferior).
uyarılmasına neden olur. Bu kasın kasılması ile göz
Bu çıkmazlardan sonra sclera üzerine geçen
kapakları kapanır.
konjunktiva cornea’ya kadar sclera’nın üzerini örter.
Konjunktiva’nın üst çıkmazına gözyaşı bezinin Orbita içindeki yapıların damar ve sinirleri
kanalları açılır. Bu müköz membranın iltihabına
Göz küresi ile birlikte orbita içindeki yapıları
conjunctivitis denir. Sarılık dediğimiz halde ise
besleyen esas damar, a. carotis interna’nın dalı olan
ve n. opticus’la birlikte canalis opticus’tan geçerek kulak kepçesi, dışa ve biraz da öne bakar. Kulak
orbita’ya giren a. ophthalmica’dır. Bu arterin dalları kepçesini en dıştan sınırlayan kenara helix, kulak
olan ve n. opticus’un göz küresine bağlandığı yerin memesine lobulus auricula denir. Dış kulak yolunun
etrafından sclera’yı delerek göze ulaşan aa. ciliares başlangıcındaki çukura concha auriculae adı verilir.
posteriores, ile gözü hareket ettiren kasları besleyen Bu çukurun ön tarafında bulunan çıkıntıya ise tragus
damarların, bu kasların sclera’ya tutundukları denilir. Kulak kepçesinin yapısında tek parçalı bir
alanlardan göz küresine ulaşan dalları (aa. ciliares kıkırdak (Cartilago auricularis – pinna) bulunur. Bu
anteriores) gözü besleyen damarlardır. Bu kıkırdak kulak memesinde bulunmaz.
damarların yanı sıra yine a. ophthalmica’nın dalı
Dış kulak yolu (meatus acusticus externus): Concha
olan, a. centralis retinae n. opticus içinde göz
auricula’dan itibaren kulak zarına (membrana
küresine ulaşır ve papilla’nın ortasından retina’ya
tympani) kadar uzanan bu yol erişkinlerde 2,5 cm
dağılır. A. ophthalmica’nın ggl. lacrimalis’i besleyen
kadardır. Dış 1/3’lük bölümü cartilago auricularis ile
dalı ise a. lacrimalis’dir. Gözün vasküler
davam eden kıkırdak yapısında, iç 2/3’lük bölümü
tabakasındaki venlerin bir araya gelerek
ise kemik kanal şeklindedir. Kanalı örten deri
oluşturdukları venler sclera’yı ekvatora yakın
altındaki kemik ve kıkırdak yapıya sıkıca tutunur.
alanlardan delerek çıkar (v. vorticosa). Bu venler de
Dış kulak yolunda özel bir salgı yapan bezler (gl.
orbita içindeki diğer venlerle birlikte v.
ceruminosae) bulunur. Bu bezin cerumen denilen
ophthalmica’ya açılırlar. Oftalmik venler fissura
salgısı, kulak yolu epiteli ve içeri giren toz ile
orbitalis superior’dan geçerek sinus cavernosus’a
karışarak kulak kirini oluşturur.
açılır.
Orta kulak (auris media): Orta kulak, yutağa bağlı,
Görme siniri n. opticus’tur (bak. Görme yolları).
içi hava ile dolu, dıştan içe basılmış, yüksekliği 2
Bunun dışında göz kaslarını innerve etmek ve göz
cm, dış-iç duvarı arasındaki mesafe ise sadece 2
küresi ile gözün yardımcı oluşumlarının duyusunu
mm olan dar bir aralık şeklindedir. Orta kulağın
almak üzere orbita’ya kranial sinirler gelir. Bu
büyük bölümünü, kulak zarının iç tarafında bulunan
sinirlerden n. oculomotorius (III. kranial sinir) m.
cavum tympani (cavitas tympanica) oluşturur.
rectus lateralis ve m. obliquus superior dışında gözü
Bunun üstünde, yani kulak zarının yukarısında
hareket ettiren tüm kasları, m. levator palpebra
kalan kısma ise recessus epitympanicus denilir.
superior’u innerve eder. Bu kaslar dışında göz
Orta kulağın dış duvarını (paries membranaceus)
küresinin içinde bulunan, parasimpatik sistemden
kulak zarı (membrana tympani) oluşturur. Orta
innerve olan m. ciliaris ve m. sphincter pupilla’yı
kulağın en önemli duvarı ise iç duvarıdır (paries
innerve eder. N. trochlearis (IV. kranial sinir) m.
labyrinthicus). Bu duvardaki çıkıntı (promontorium)
obliquus superior’u, n. abducens (VI. kranial sinir)
cochlea'nın ilk kıvrımının yapmış olduğu bir
m. rectus lateralis’i innerve eder. Göz küresinin
çıkıntıdır. Promontorium'un arka üst kısmında oval
duyusunu (cornea’dan dokunma duyusu gibi) ise n.
pencere (fenestra vestibuli), arka alt kısmında ise
ophthalmicus (V. kranial sinir’in 1. dalı) alır.
yuvarlak pencere (fenestra cochlea) bulunur.
Fenestra vestibuli'ye stapes'in tabanı oturur ve
hareket edebilecek şekilde kenarlarına bağlanmıştır.
KULAK (AURIS)
Bunun hareketini m. stapedius kontrol eder.
Kulak işitme ve denge organımızdır (organum Fenestra vestibuli'yi ise membrana tympani
vestibulocochleare). Dış kulak (auris externa), orta secundaria kapatır.
kulak (auris media) ve iç kulak (auris interna) olmak
Kulak zarı (Membrana tympani): Dış ve orta kulak
üzere üç bölümde incelenir. Dış kulak yolundan
arasındaki sınırı oluşturur ve ortalama çapı 1 cm
itibaren tamamı temporal kemik içine yerleşmiştir. İç
kadardır. Kulak zarının dış yüzü deri, iç yüzü
kulağa ait yarım daire kanalları ile bunların bağlı
mukoza ve orta kısmı da bağdokusu yapısındadır.
olduğu vestibulum bölümü denge duyusu ile ilgilidir.
Sirküler ve radier tarzda uzanan bu bağdoku lifleri
Cochlea bölümü ise ses duyusunu alır. Her iki duyu
dış kulak yolunun dibinde bulunan halka şeklindeki
organının da siniri n. vestibulocochlearis'tir (VIII.
bağa (anulus fibrosus) tutunur. Malleus'un sap kısmı
kranial sinir). Her iki organın da özelliği, endolimfa
(manubrium mallei) kulak zarına yapışıktır.
ile dolu zar yapısındaki kese veya kanalcıklarının,
Malleus'un kulak zarını orta kulak tarafına doğru
perilimfa ile dolu sağlam kemik boşluklar içersinde
çekmesi nedeniyle, orta kısmı çökük görülür (umbo
bulunmalarıdır.
membrana tympani). Kulak zarının dış kulak yoluna
Dış kulak (auris externa): Dış kulak, kulak kepçesi bakan yüzü yassı epitelle örtülmüş olup parlak gri-
(auricula) ve dış kulak yolu (meatus acusticus pembe renktedir. İç yüzden daha iyi görülebilen, üst
externus) olmak üzere iki bölümden oluşur. bölümdeki iki küçük plika arasında kalan, orta
tabakası olmadığı için diğer alanlardan daha ince
Kulak Kepçesi (Auricula): Sesleri toplayan, bütünü
bölümüne pars flaccida, geri kalan bölümüne ise
düşünüldüğünde ön yüzü konkav bir yapı gösteren
pars tensa denir. İltihaplı orta kulak mukozası
hastalıklarında (otitis media) kulak zarı, muayenede tutunduğu manubrium mallei’yi, dolayısıyla da bu
kırmızı renkte görülür. yapının tutunduğu kulak zarını içeri çekerek gerer.
Böylece sesler gergin olan zar aracılığı ile kulak
Kulak zarının arkasında üst yarısında kulak
kemikciklerine daha fazla iletilir. Kasın çalışmaması
kemikcikleri ve chorda tympani bulunması nedeniyle
durumunda ise düşük şiddetteki seslerin gevşek
kulak zarından girilerek orta kulak boşluğuna
olan zarı yeterince titreştiremeyeceği için kulak az
ulaşmak istendiğinde en tehlikesiz yer olan alt-arka
duyar (hypoacusis). Bu kası n. mandibularis innerve
bölüm tercih edilir. Otoskop ile kulak muayene
eder. Vücudun en küçük çizgili kası olan m.
edilirken kulak zarının ön-alt bölümünde ışığın
stapedius ise eminentia pyramidalis içinden
yansıması ile oluşan üçgen bir saha görülür. Bu
başlayarak stapes’in boynunda sonlanır. M.
üçgen sahaya Politzer üçgeni denir.
stapedius’un innervasyonu n. facialis tarafından
Östaki borusu (tuba auditiva): Orta kulak boşluğunu sağlanır. M. stapedius tutunduğu stapes’i oval
nasopharynxı'e bağlayan yaklaşık 3,5 cm pencereden geri çekerek yüksek seslerin kulağa
uzunluğunda bir borudur. Orta kulağa yakın 1/3’lük aşırı iletilmesini ve zarar vermesini engeller. Kas
kısmı kemik, farinkse yakın 2/3’lük kısmı ise kıkırdak çalışmaz ise stapes’in tabanı fenestra vestibuli’den
yapıdadır. Kemik bölümünü temporal kemiğin uzaklaştırılamaz. Ses titreşimleri kontrolsüz olarak iç
semicanalis tubae auditivae denilen kemik kanalı kulağa iletilir ve seslere karşı duyarlılık artar
oluşturur. Nasopharynx’e açılan deliğine ostium (hyperacusis)
pharyngeum tubae auditivae, cavum tympani’ye
İç kulak (auris interna): Os temporale’nin pars
açılan deliğine ise ostium tympanicum tubae
petrosa’sı içinde bulunan iç kulak , hem işitme hem
auditivae denir. Östaki borusunun yutkunma
de denge duyusu ile ilgili önemli bir organdır. Denge
esnasında gerçekleşen açılma olayını m. tensor veli
ve işitme duyusu ile ilgili organlar birbiriyle ilgili ve
palatini ve m. salpingopharyngeus sağlar. Dış
hatta devamlıdırlar. Bir labirente benzeyen
ortamdaki artan yada azalan basınç dış kulak yolu
dolambaçlı kanallardan oluşması nedeniyle kulağın
aracılığı ile kulak zarının dış yüzünde iletilirken,
bu bölümüne labyrinthus da denilir. Her iki organ da
açılan östaki borusu arcılığı ile de orta kulak
os temporale'nin pars petrosa’sı içersinde bulunan
boşluğuna da yansır. Böylece bu boru, kulak zarının
kemik boşluklar ve kanallar ile (labyrinthus osseus,
her iki tarafındaki basıncın eşit olmasını sağlar. Dış
kemik labirent) bu boşlukları tamamen
ortamdaki basınç değişikliği (otomobille yüksek bir
doldurmayan, şekil itibariyle içinde bulunduğu kemik
dağa tırmanırken veya uçakla yükseliş sırasında
kanallar ile neredeyse aynı olan zar borular ve
olduğu gibi) durumlarda kulak zarının her iki
keseciklerden (labyrinthus membranaceus, zar
tarafındaki basıncın farklı olması halinde rahatsız
labirent) oluşmuştur. Kemik labirent ile içini
edici bir duyu a l ı n ı r . Bu duyu insanda yutkunma
tamamen doldurmayan zar labirent arasında kalan
suretiyle giderilebilir. Üst solunum yollarının
boşluğu perilympha, zar labirentin içini ise
hastalıklarında çok defa nasopharynx ile birlikte
endolympha doldurur.
tuba auditiva da şişip ödemleneceği için bu
fonksiyon bozulabilir. Labyrinthus osseus (kemik labirent)

Kemik labirent üç ana bölümden oluşur, bunlar


vestibulum, canales semicirculares (yarım daire
kanalları) ve cochlea (salyangoz)'dır. Cochlea
Kulak kemikcikleri (ossicula auditus): Orta kulak işitme, vestibulum, canales semicirculares ise denge
boşluğunda, membrana tympani’den oval duyusu ile ilgilidir.
pencere'ye (fenestra ve st i bu li ) kadar uzanan bir
Vestibulum kemik labirentin orta bölümü olup dış
kemik zinciri bulunur. Bunlar dıştan içe doğru
tarafında orta kulak boşluğu ön tarafında cochlea
malleus (çekiç), incus (örs) ve stapes (üzengi)
arka tarafında ise canales semicirculares bulunur.
olarak isimlendirilir. Bu kemikçikler kulak zarının
Orta kulak boşluğu ile arasındaki duvarda fenestra
aldığı titreşimin genliğini azaltıp şiddetini çoğaltarak
vestibuli (oval pencere) ve fenestra tympani
stapes'in tabanı aracılığı ile iç kulaktaki perilympa’ya
(yuvarlak pencere) bulunur. Arka tarafındaki 3 adet
aktarır.
adet yarım daire kanalı 5 delikle vetibulum’a açılır.
Kulak kemikcikleri kasları (musculi ossiculorum
Canales semicirculares (yarım daire kanalları) bir
auditoriorum): Orta kulak boşluğunda kulak
dairenin 2/3’ü kadar olan 3 adet kanaldan oluşur. Bu
kemikciklerinin hareketlerini kontrol eden iki kas
kemik kanallardan biri ön-üstte (canalis
bulunur. Östaki borusunun kıkırdak bölümünden ve
semicircularis anterior (superior)), biri arkada
içine yerleştiği kemik kanaldan (semicanalis m.
(canalis semicircularis posterior), diğeri ise dış
tensor tympani) başlayan m. tensor tympani
tarafta horizontal planda (canalis semicircularis
(Eustachi kası) membrana tympani’ye tutunan
lateralis (horizantalis)) bulunur. Bu üç yarım
manubrium mallei üzerinde sonlanır. Çalıştığında
daireden iki tanesinin (canalis semicircularis anterior
ve posterior) birer uçları birleşerek ortak bir bölümü macula utriculi (horizontal planda yerleşmiştir) ve
(crus osseum commune) oluştururlar. Her yarım macula sacculi (vertikal planda yerleşmiştir) düz bir
dairenin bir ucunda ampulla ossea denilen şişlikler hat boyunca oluşan hareketleri algılamamızı sağlar.
bulunur. Ortak bölüm ile birlikte kalan diğer uçlar 5 Macula utriculi öne-arkaya (hızlanan ya da
delik halinde vestibulum’a açılırlar. yavaşlayan bir otobüste hız değişikliğinin
algılanması gibi), macula sacculi ise yukarı-aşağı
Salyangoz kabuğuna benzeyen cochlea, modiolus
(asansörde yukarı ya da aşağı hareketin
adı verilen koni şeklindeki bir kemik çekirdeğin
algılanması gibi) hareketleri algılar. Eğer vestibular
etrafına sarılmış 2,75 tur atan kemik kanaldan
sistemde bir bozukluk olacak olursa, hasta baş
(canalis spiralis cochlea) oluşur. Bu kanalın iç
dönmesinden şikayet eder yahutta gözde nistagmus
duvarından ortasına doğru uzanan ve tüm kanal
denilen belirli yönde seyirme hareketleri görülür
boyunca devam eden yarım bir kemik bölme (lamina
spiralis ossea) vardır. Bu yarım kemik bölme ile Zar yarım daire kanalları içlerine yerleştikleri kemik
birlikte bu bölmenin kanalın içindeki serbest kanallar gibi isimlendirilir (ductus semicircularis
ucundan başlayan membrana basilaris, canalis anterior (horizontalis), ductus semicircularis lateralis
spiralis cochlea’yı biri üstte biri altta olan iki bölüme (horizantalis) ve ductus semicircularis posterior). Bir
ayırır. Bu bölme içine yerleştiği kohlear kanalın uçlarında bulunan genişlemiş bölümlerine ampulla
dibine ulaştığında bir açıklık bırakarak sonlanır. Bu membranaceae denir. Bu bölgelerde zar kanalın
açıklığa helicotrema denir. Lamina spiralis ossea iki merkezine dik olarak yerleşmiş crista ampullaris
ince yaprak şeklindedir. Bu iki yaprak arasında denilen çıkıntılar başın dönme hareketini
kalan, kemik bölmenin dış ucundan başlayarak algılayacak reseptörleri içerir.
merkezdeki modiolus’a uzanan ve modiolus içinde
Ductus cochlearis, canalis spiralis cochlea içinde, iki
de devam eden kanallar bulunur.
ucu kapalı, yaklaşık 35 mm uzunluğunda zar yapıda
Labyrinthus membranaceus (zar labirent) bir tüptür. Kesitte üçgen şeklinde görülen bu tüpün
tabanı içinde bulunduğu kemik kanalın dış duvarına
Çapı, içinde bulunduğu kemik labirentten küçük
yapışık olarak durur. Üçgenin tepesi ise kemik
olduğu için o nu tamamen dolduramaz. Aralarında
kanalın içine iç taraftan uzanan yarım bölmenin
kalan boşluğu perilympha doldurur. Zar labirentin
(lamina spiralis ossea) serbest ucuna tutunur. Alt
içinde ise endolympha bulunur. Perilympha ile
duvarına membrana (lamina) basilaris denir. Esas
endolympha arasında bağlantı bulunmaz.
işitme duyusunu alan corti organı (organum spirale),
Zar labirent, kemik labirentin vestibum bölümüne ductus cochlearis'de lamina spiralis ossea'dan
yerleşen utriculus ve sacculus adı verilen keseler ile itibaren karşı duvara kadar bölmeyi tamamlayan
canales semicirculares içine yerleşen ductuli lamina basilaris'in üzerine oturur. Ductus cochlearis
semicirculares ve canalis spiralis cochlea içine endolimfa sıvısı ile doludur. Bu boşluğun üst
yerleşen ductus cochlearis’den oluşur. kısmında bulunan scala vestibuli ve alt kısmında
bulunan scala tympani, kıvrımları boyunca refakat
Üç adet zar semisirküler kanallar, 5 delik ile
eder. Ductus cochlearis bu iki scala arasında kaldığı
utriculus’un arka tarafına açılırlar. Utriculus ductus
için scala media olarak da isimlendirilir.
utriculosaccularis araclığı ile ductus
endolymphaticus’a bağlanır. Böylece sacculus’dan
başlayan ductus endolymphaticus aracılığıyla
İşitme organı (kulak) çevreden gelen hava titreşimi
sacculus ile de bağlantı kurmuş olur. ductus
şeklindeki ses dalgalarını kulak kepçesi ile alıp, dış
endolymphaticus kendine ait kanalda ilerleyerek
kulak yolu vasıtasıyla kulak zarına getirir ve kulak
temporal kemiğin arka yüzünde dura mater’in
zarını titreştirir. Kulak zarının arkasında, ona yapışık
altında bulunan saccus endolymphaticus denilen
durumdaki malleus ve bir zincir şeklinde malleus’la
keseye bağlanır. Ayrıca sacculus alt bölümünden
eklem yapan incus ve stapes de bu şekilde titreşir.
ayrılan ductus reuniens aracılığı ile ductus
Sonunda titreşim, stapes'in tabanı aracılığıyla
cochlearis’e bağlanır.
üzerine oturduğu oval pencere'den iç kulaktaki
İç kulaktaki vestibular sistem vücudumuzun içinde perilympha’ya aktarılmış olur. İç kulağın vestibulum
bulunduğu ortamdaki yerine oryante olmamız ve bölümünden scala vestibuli'ye geçen titreşim
başımızı normal durumda tutabilmemiz için gerekli cochlea'nın tepesine kadar çıkar ve helicotrema’dan
refleksi sağlar. Bu sistem içersine 3 yarım daire geçerek scala tympani'ye girer. Sesin oluşturduğu
kanalı (canales semicirculares) ve iki kese (utriculus titreşim en sonunda, scala tympani’nin alt ucundaki,
ve sacculus) dahildir. Buradaki duyu merkezleri yuvarlak pencere'yi kapatan membrana tympani
vücudumuzla çevre arasındaki hız ve hareket secundaria'yı orta kulak boşluğuna doğru iterek
farklılıklarını kaydederler. Çok büyük hızlar dahi bir söner. Ses titreşiminin perilympha’daki bu seyri
değişikliğe uğramadığı takdirde bu merkezlerce esnasında lamina basilaris’i titreştirmesi, bu
algılanamaz. Utriculus ve sacculus içinde bulunan membranın üzerinde (ductus cochlearis’e bakan
yüzünde, endolympha’nın içinde) yerleşen Corti enjeksiyonla verilen bir madde de tat cisimciklerine
organını uyarır. Cochlea tabanı civarında dar olan kan yoluyla belirli oranda gelecek olursa, tat
lamina basilaris ince sesler ile titreştirilirken, duyusunu uyandırabilir.
cochlea'nın tepesine doğru genişlediği için kalın
Dilde bu papillalar yanında, dile kadife görünümünü
sesler tarafından titreştirilir. Corti organında bulunan
veren, üzerinde tat reseptörü bulunmayan ince tüy
sinir hücreleri tarafından algılanan bu uyarılar, sinir
şeklinde papillalar da bulunur. Bu papillalara papilla
impulslarına dönüştürülerek n. vestibulocochlearis
filiformis adı verilir. Dokunma, sıcak-soğuk gibi
(VIII. kranial sinir) bir bölümü olan n. cochlearis
mekanik duyuları algılarlar.
vasıtasıyla, beyin sapında'daki terminal
çekirdeklerine (nucleus cochlearis dorsalis ve Dilin ön 2/3 bölümünden tat duyusunu chorda
ventralis) gelir. Buradan lemniscus lateralis tympani (n. facialis) taşırken, mekanik (genel)
aracılığıyla colliculus inferior ve corpus geniculatum duyuyu n. lingualis (n. mandibularis) taşır. Dilin arka
mediale'den oluşan subkortikal işitme merkezlerine 1/3 bölümünden ise (papilla vallata’lar dahil) hem
iletilirler. Bu oluşumlar işitme ile ilgili refleks genel duyu hem tat duyusu n. glossopharyngeus
merkezleridir. Corpus geniculatum mediale'den tarafından merkeze taşınır. Dil kökünün en arka
başlayan radiatio acustica, lobus temporalis’deki bölümü ve epiglottidis’in önünde kalan sahadan ise
kortikal işitme merkezine (gyrus temporalis tat ve mekanik duyu n. vagus ile taşınır. Bu sinirlerin
superior'da, gyri transversi veya Heschl gyrusu) tamamı betin sapındaki nucleus tractus solitarius’a
il etili r ve ses duyulmuş olur. gelir. Buradan da lobus parietalis’te bulunan primer
tat alanına ulaşarak algılanmış olur.
A. basilaris’den ya da a. inferior anterior
cerebelli’den ayrılan a. labyrinthi ve a. occipitalis’in Koku duyusu (organum olfactorium): Burun
dalı olan r. stylomastoideus iç kulağı beşleyen boşluğunun üst bölümünde (concha nasalis
damarlardır. superior’un üstü, burun boşluğunun tavanı ve
septum nasi’nin üst kısmı) regio olfactoria denen 2.5
cm2’lik bir alan, özel bir duyu epiteli ile örtülmüştür.
KİMYASAL DUYU ORGANLARI Bu alanda bulunan bipolar nöronların kısa
uzantılarının uçları genişleyerek keku reseptörü
Genellikle sindirim ve solunum yollarının
olarak çalışır. Uzun uzantıları ise yaklaşık 20 lif
başlangıcında bulunan bu organlar suda eriyen
demeti şeklinde (fila olfactoria) os ethmoidale’nin
maddelerin analizini yaparak değerlendirirler. Burun
lamina cribrosa’sından geçerek frontal lobun altına
boşluğunda bulunan regio olfactoria'daki sinir
yerleşen bulbus olfactorius’da sonlanır. Bulbus
hücreleri, solunum havasının analizini yaparken,
olfactorius’dan başlayan ikinci nöron tractus
ağız boşluğu içersindeki tat cisimcikleri alınan besin
olfactorius’u oluşturur. Tractus olfactorius’dan
maddelerini incelerler.
ayrılan liflerin bir bölümü temporal lobdaki koku
Tat duyusu: Tad cisimcikleri tek tek ağız alanına ulaşır. Koku duyusu thalamus’a uğramadan
mukozasında bulunabilirler. Fakat dil üzerinde tat beyin korteksine giden tek duyudur.
duyusunu algılayan reseptörlerin yoğunlaştığı
Burundaki regio olfactoria’da reseptör hücreleri
papillalar (papillae linguales) vardır. Üzerindeki
(bipolar nöronlar) yanında destek hücreleri ve basal
reseptörün özelliğine bağlı olarak, belirli tipteki
hücreler vardır. Mukoza epitelinin derininde ise
papillalar belirli tatları algılarlar ve dilin farklı
glandulae olfactoriae (Bowman bezleri) denen
bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Acı tadını algılayan
müköz salgı bezleri bulunur. Bu bezlerin salgısı
papilla vallata’lar, dilin arka bölümüne yerleşmiş,
mukozayı nemli tutar. Böylece koku uyarısını
sulcus terminalis adı verilen “V” şeklindeki oluğun
oluşturacak moleküllerin çözülerek reseptörler
hemen önüne dizilen, sayıları 8-12 arasında
tarafından algılanabileceği bir ortam oluşur.
değişebilen papillalardır. Dil papillalarının en
büyükleridir. Dilin arka bölümü bu papillalar Koku duyusunun esas görevi solunum organlarımızı
nedeniyle acıya duyarlıdır. Papilla foliata’lar dilin yan zararlı tesirlerden korumak ve besin maddeleri
kenarlarının arka bölümüne yerleşmiş, küçük 4-5 hakkında bilgi sağlamaktır. Koku fonksiyonu büyük
yaprakcık şeklinde papillalardır. Bu papillalar, ölçüde buharlaşan ve solunum havası içersine
dolayısıyla dilin bu bölümü ekşi tadını algılar. Dilin katılan maddelere bağlıdır. Kokusu olan maddelerin
kenarlarının ön bölümlerinde ve ucunda daha yoğun kimyasal yapısı ile alınan duyu arasında direkt bir
olmak üzere dilin üzerine dağılan papilla bağlantı tesbit edilememiştir. Birçok zehirli gazların
fungiformis’ler ise mantar şeklinde kücük çok belirli kokuları olduğu halde, bazılarının da
çıkıntılardır. Tatlı ve tuzluyu algılarlar. Dilin ucu bu (mesela karbonmonoksit) belirli bir kokusu yoktur.
nedenle tatlı ve tuzluya duyarlıdır. Hoşa giden kokular parasimpatik sistem üzerinden
bazı refleksleri başlatırlar. Kötü ve pis kokular
Tadın algılanması için tükürükte maddenin
kusma refleksini uyandırabilir.
çözülmesi gerekir. Bununla birlikte vücuda
etkilere karşı sağlamlığı, dermis’deki sağlam
kollagen ve elastik lif tabakası ile temin edilir.
MEKANİK TEMAS ORGANLARI
Hypodermis (tela subcutanea, fascia superficialis):
Deri ve Eklentileri
Dermis’in derininde bulunan gevşek bağ dokusu
Deri tabakasıdır. Kasların üzerini kaplayan derin fasianın
yüzeyinde bulunan bu tabaka aslında derinin gerçek
Vücudumuzun iç ve dış ortamı arasındaki sınırını
bir bölümü değildir. Yüzeyel fasia olarak bilinen bu
oluşturan deri, vücudumuzu her türlü zararlı
tabaka iki yapraklıdır ve bu yapraklar arasında
kimyasal, fiziksel ve biyolojik etkenlerden koruyan
yüzeyel arter, ven, sinir, lenf nodülleri, meme bezleri
bir bariyerdir. Bu fonksiyonun yanı sıra vücut
ve mimik kasları bulunur. Yüzeyel yaprağı (lamina
ısısının düzenlenmesi, duyu fonksiyonu ve
superficialis) bol miktarda yağ dokusu içerir ve
metabolik fonksiyonları olan çok önemli bir organ
kalınlığı vücudun değişik bölgelerinde farklılık
olarak da görev yapar.
gösterir. Derin yaprak (lamina profundus) ise çok
Kalınlığı vücudun değişik yerlerinde 1.5 mm ile 4.0 incedir, yağ dokusu içermez, bunun yerine bol
mm arasında değişen deri, vücut yüzeyinde 2 m2’lik miktarda elastik lif içerir.
alanı kaplar. Bunun %9’u başı, %9’u üst
Derinin fonksiyonları aşağıda sıralanmıştır.
ekstremiteyi, %18’i alt ekstremiteyi, %18’i gövde
duvarının ön yüzünü, %18’i arka yüzünü, %1’i ise Koruma: 3 ana başlıkta incelenebilir.
genital organları örter.
Kimyasal: Vücuda zararlı olabilecek birçok
Deriyi oluşturan 3 tabaka bulunur. Yüzeyden derine madde derinin epidermis tabakasından geçemez.
doğru epidermis, dermis ve hypodermis (fascia Ayrıca deri bezlerinin düşük pH’daki salgısı (asit
superficialis, tela subcutanea). mantosu), üzerinde bulunan bakterilerin aşırı
çoğalmasını engeller. Yine deride bulunan yağ
Epidermis: En yüzeyde bulunan ektodermal kökenli
bezleri derinin ve kılların yumuşak olmasını
bu tabaka, çok katlı yassı epitel hücrelerinden
sağlayan ve su geçirmelerini engelleyen sebum adlı
oluşmuştur. Damar içermez, dermis’teki
yağlı sıvıyı salgılar. Bu salgı bazı bakterilere ve
damarlardan beslenir. Beş tabakadan oluşur.
mantarlara karşı koruyucudur.
Stratum corneum denilen en yüzeyel tabaka ölü
keratinize hücrelerin oluşturduğu tabakadır. Üst Fiziksel / Mekanik: Dışarıdan gelen ısı,
yüzeydeki hücreler zamanla dökülürken alttan zararlı ışın ya da travmalar için deri önemli bir
gelenler hücreler bu hücrelerin yerini alır. Bu tabaka bariyerdir.
el ayası ve ayak tabanı gibi basınca maruz kalan
Biyolojik: İçerdiği bağışıklık hücreleri
alanlarda oldukça kalındır. Stratum lucidum, seffaf,
(epidermis’teki langerhans hücreleri ve dermis’teki
homojen, Stratum granulosum keratohyalin
makrofajlar) ile dışarıdan gelen mikroorganizmalara
granülleri içermeleri nedeniyle granüllü görünen
karşı bariyer oluşturur.
hücrelerin oluşturduğu tabakadır. ince bir tabakadır
ve güneşin ultraviyole ışınlarından korur. Stratum Vücut ısısının düzenlenmesi: Hayatımızın devam
spinosum tabakası oldukça kalındır ve hücrelerin etmesi için gerekli kimyasal olaylar belirli bir ısıda
dikensi çıkıntıları vardır. Stratum basale çoğalarak gerçekleşir. Isının sabit tutulmasında deri aktif rol
yüzeye doğru ilerleyen ve zamanla diğer oynar. Deri damarlarının ve kapiller ağının
tabakalardaki hücrelerin yerini alan en alt tabaka genişlemesi veya daralması, dolaşan kanın
hücreleridir. Bu hücrelerin arasında melanosit miktarını dolayısıyla ısı yayılmasını ayarlar. Ayrıca
denilen, derinin rengini veren melanin pigmentini terleme yoluyla da ısı kaybını artırarak vücut ısısını
üreten hücreler bulunur. düzenler.
Dermis (Corium): Mezoderma'dan menşeini alan Duyu: İçerdiği duyu reseptörleri ile özellikle yüzeyel
dermis (corium) tabakası bağ dokusundan duyuların algılanmasını sağlar. Böylece vücut için
yapılmıştır. Epidermis’e yakın bölümüne stratum zararlı objelerden uzak durmamız mümkün olur.
papillare, daha altta bulunan bölümüne ise stratum
Metabolik: D vitamini öncülerinin sentezi deride
reticulare denilir. Papiller tabaka içerdiği Meissner
ultraviyole ışınlarının etkisiyle gerçekleşir.
ve Krause korpuskülleri ile hafif temas duyusunun
algılanmasında önemli bir alandır. Retiküler tabaka Kan depolanması: Deri toplam kan hacminin % 5’ini
ise ter ve yağ bezlerini, kıl foliküllerini ve kıl dibi alır. Gerektiğinde derinin damarlarının kasılması ile
kaslarını (m. arrector pili) içerir. Ayrıca yine içerdiği bu kan dolaşıma katılarak daha fazla ihtiyacı olan
Pacini korpuskülleri derin basınç duyusunun, organlara yönlendirilir.
Ruffini’nin uç organları ise vibrasyon duyusunun
Zararlı maddelerin dışarı atılması: Nitrojen içeren
algılanmasını sağlar. Ayrıca içerdiği damarlar ile
atıklar (amonyak, üre ve ürik asit) terleme yoluyla
epidermis’in beslenmesini sağlar. Derinin mekanik
sınırlı da olsa vücuttan atılırlar.
Deri Eklentileri ve üzerine yerleştiği tırnak yatağı ile birlikte tırnak bir
komplekstir.
Kıl, tırnak, yağ bezleri, ter bezleri ve meme bezleri
deri eklentileridir. Tırnağın proksimalde görülemeyen gömülü
bölümüne radix unguis, burada bulunan gizli
Kıllar (Pili): Kıl taslakları, embriyonel hayatın
kenarına ise margo occultus, görünen bölümüne
üçüncü ayında epidermis’in derine doğru çökmesi
corpus unguis, uzayan serbest kenarına margo liber
(invaginasyon) ile oluşur. Bu şekilde gelişen kıl
denir. Matrix unguis, tırnağın uzayan kısmını
folikülleri epidermis’in tüm tabakalarını içerir. Derinin
oluşturur ve epidermis’in stratum germinativum
yüzeyinden dermis ve ya subkutis tabakasına kadar
tabakasının karşılığıdır. Üç bölümde incelenir. Radix
çoğalarak folikülü oluşturan hücreler, çekirdeğini
unguis’i üstten örten deri katlantısının alt yüzünde
kaybeder ve stratum corneum tabakasının
kalan; radix unguis’den başlayarak lunula’nın
oluşturduğu kıl derinin yüzeyine doğru uzar.
(tırnağın dibinde beyaz olarak görülen kısmı) altında
Kılların deri içinde bulunan kök kısmına radix pili, devam eden ve buradan itibaren tırnağın altında
dışarıdan görünen bölümüne ise corpus pili devam eden (bu son bölüm tırnak yatağı olarak da
(scapus) denir. Radix pili kıl folikülünün içinde adlandırılır) bölümler. Tırnağı lateralden ve
bulunur. Radix pili’nin geniş alt bölümüne bulbus pili proksimalden örten deri katlatısına vallum unguis
denir. Dermis tabakası bulbus pili’nin alt kısmından denir. Proksimalde bu katlantıdan tırnağın üzerine
sokularak papilla pili’yi oluşturur. Kıl folikülünün doğru uzanan ince bir zar görülür. Stratum
beslemesi papilladan kıla sokulan damarlar corneum’un oluşturduğu ve lunula’yı kısmen örten
tarafından sağlanır. Kıl folikülünün yaklaşık bu yapıya eponychium (kütikül) denir. Tırnağın
ortasından ve deri ile yaptığı geniş açılı taraftan uzayan serbest kenarının altında kalan, epidermis
tutunan kıl dibi kası (m. arrector pili) kasıldığında tabakasının oluşturduğu kalınlaşmaya is
folikül ve beraberinde kıl dikleşir. Radix pili ile kıl hyponychium denir.
folikülü arasındaki aralığa yağ bezleri ve bazı özel
Tırnak yatağı, matrix unguis ile birlikte tırnağın
ter bezleri açılır.
oturduğu dermis tabakasına verilen isimdir. Tırnak
Kıllar el ayası, ayak tabanı, distal falanksların dorsal yatağında epidermis’in sadece stratum basale ve
yüzleri, göbeğin içi, meme başı, glans penis, spinosum tabakaları bulunur. Dermis tabakasında
preputium’un iç yüzü, clitoris, labium minus pudendi ise bol miktarda Meissner ve Merkel cisimcikleri
ve labium majus pudendi’nin iç yüzü hariç vücudun bulunur. Bu parmak uçlarında dokunma duyusunu
her yerinde bulunur. Vücudun bazı bölgelerinde daha hassas olarak algılanabilmesi bu sayede
bulunan kıllar farklı özellik gösterir ve farklı isimler gerçekleşir. Dermis’in altında subkutan tabaka
alır. Saç (capilli), kaş (supercilia), kirpik (cilia), sakal bulunmaz ve tırnak yatağının dermis tabakası distal
(barba), bıyık (mystax), dış kulak yolu kılı (tragi), falanks’ın periostuna direk olarak tutunur.
burun deliği kılı (vibrissea), koltuk altı kılı (hirci),
Tırnağın büyüme hızı yerleştiği parmağa, yaşa,
mons pubis’teki kıllar buna örnek olarak verilebilir.
çevre ısısına ve mevsime, beslenme durumuna,
Bunların dışında doğumdan önce fetus derisinde
travma ve ya değişik hastalılara bağlı olarak değişir.
bulunan kıllara ise lanugo denir. Kaş, kirpik, sakal,
En hızlı orta parmakta (ortalama günde 0,1 mm ya
bıyık, koltuk altı, dış kulak yolu, burun deliği
da ayda 3 mm) en yavaş küçük parmakta uzama
kıllarında kıl dibi kası bulunmaz.
görülür. El tırnakları ayak tırnaklarına oranla dört kat
Kılların etrafında bulunan sinir ağları nedeniyle kıllar hızlı uzar.
temas duyusu organı olarak da fonksiyon görürler.
Deri bezleri (Glandulae cutis): Ter ve yağ bezleri
Kılların rengi hücrelerdeki özel pigmente bağlıdır.
olarak iki grupta incelenir.
Hücreler arasına hava girmesi nedeniyle kıllar gri-
beyaz renkte gözükürler. Ter Bezleri (Glandulae sudoriferae): Merokrin
(ekrin) ve apokrin olmak üzere iki tipi vardır. Ter
Tırnaklar (Ungues): Parmakların son falanksının
bezleri basit kıvrımlı tubuler tipte bezlerdir. Simpatik
dorsal yüzünde bulunan tırnakların, küçük objelerin
sinir lifleri tarafından uyarılırlar.
tutulmasının yanı sıra, distal falanksın korunması,
hassas dokunma duyusunun parmak uçlarında Ekrin bezler ter bezlerinin bulunmadığı kulak zarı,
daha iyi algılanabilmesi ve estetik açıdan elin dudak kenarları, tırnak yatağı, meme başı, labium
görünümünü tamamlaması şeklinde sıralanabilecek minus pudendi’ler, glans penis, glans clitoridis ve
önemli fonksiyonları vardır. Epidermisdeki stratum preputium’un iç yüzü hariç tüm vücutta bulunur.
corneum tabakasında olduğu gibi, tırnakların Kanalları deri yüzeyine direk açılırlar. Berrak, asidik,
uzayarak kesilen bölümü de yassı, keratinize bir kokusuz, salgılarıyla özellikle sıcak ortamlarda
yapıdır. Dışarıdan görülen bu sert bölümü ile birlikte vücut ısısının düzenlenmesinde önemli rol oynarlar.
derinin altında kalan, uzamasını sağlayan bölümleri
Apokrin bezler ise koltuk altında, burun
kanatlarında, dudaklarda, areola mammae’da,
göbek ve anüs çevresinde, scrotum, mons pubis, denilen genişlemeleri oluştururlar. Sinüsler de tekrar
labium majus pudendi ve perineal bölge derisinde daralarak meme başına 15 – 20 delikle açılırlar.
bulunur. Ekrin bezlere göre salgı oluşumu açısından
Meme bezlerinin arasını bol miktarda yağ dokusu
farklıdır. Bu bezlerde salgı hücre zarı ile sarılı
bulunur. Laktasyon dönemi hariç meme kitlesin
vezikül şeklinde hücreden ayrılır. Ekrin bezlerin
büyük bölümünü oluşturan yağ dokusu, meme
salgısından farlı olarak özel bir kokusu vardır.
basına yakın merkezi bölümde az periferde ise
Bezlerin kanalları genellikle kıl folikülüne, kılın
fazladır.
olmadığı alanlarda ise direk deriye açılır. Ayrıca göz
kapaklarının kenarlarında bulunan Moll bezleri Meme bezleri yüzeyel fasia ile sarılmıştır. Bezi
apokrin bezlerdir. loblara ayıran ve memenin üst bölümünde daha
belirgin olarak gözlenen bu bağ dokusu bantlar,
Yağ Bezleri (Glandulae sebacea): El ayası ve ayak
memenin tabanını örten yüzeyel fasianın derin
tabanında bulunmayan holokrin tipteki (hücrelerin
yaprağını meme üzerindeki derinin dermis
parçalanarak içindeki salgı ile birlikte atılması) bu
tabakasına bağlar. Ligamenta suspensoria
bezlerin kanalları kıl folikülüne, kılların olmadığı
mammaria (Cooper ligamentleri) denilen bu bağlar
alanlarda ise direk deri yüzeyine açılır. Sırt, yüz,
memenin pozisyonunu koruması için çok önemlidir.
alın ve kafa derisinde yoğun olarak bulunurlar. Bu
Süt kanallarından gelişen meme kanserinde, bir
bezlerin otonom (visseromotor) uyarısı yoktur.
süre sonra bu bağların tutularak büzüşmesi,
Salgılarını androjen yapısındaki hormonlar artırır.
bağların deride tutundukları alanlarda küçük
Göz kapaklarında bulunan tarsal bezler özelleşmiş
çöküntülere yol açar. Arada kalan deri ile beraber bu
yağ bezleridir.
çöküntüler portakal kabuğuna benzer bir görünüm
Meme (Mamma): Ektoderm’den köken alan ortaya çıkarır.
memeler, göğüs duvarının ön yüzünde bulunan,
Memenin damarları: A. thoracica lateralis’in rr.
yüzeyel fasianın iki yaprağı arasına yerleşmiş bir çift
mammarii laterales dalları, a. thoracica interna’nın
bezdir. Normal pozisyonda meme 2. – 6. kaburgalar
rr. mammarii mediales dalları, 2.-4. a. intercostalis
seviyesinde, meme başı ise 4. interkostal aralık
posterior’ların rr. mammarii laterales dallarından
seviyesinde bulunur.
beslenir. Meme başının etrafında bir ağ yapan
Tabanı hafif konkav olan meme kısmen m. (plexus venosus areolaris, Haller pleksusu) venler
pectoralis major, kısmen de m. obliquus externus arterleri takip ederek v. axillaris, v. thoracica interna
abdominis ve m. serratus anterior’un üzerine oturur. ve v. intercostalis’lere dökülür.
Bu kasların fasiası ile memenin arkasında bulunan
Memenin lenfatikleri: Memenin lenfatik drenajı
yüzeyel fasianın derin yaprağı arasında gevşek bağ
özellikle kanser hücrelerinin yayılımı açısından çok
dokusu ile dolu bir boşluk (retromammaryan boşluk)
önemlidir. Meme başından, areola’dan ve memenin
bulunur. Bu gevşek bağ dokusu memenin göğüs
bez dokusundan kaynaklanan lenf damarları areola
duvarı üzerinde hareketine izin verir. Meme
altında bir ağ yapar (subareolar lenfatik pleksus). Bu
kanseri’nin ilerleyen evrelerinde, kanser hücrelerinin
ağdan başlayan lenf damarlarının büyük bölümü
derindeki bu alana ve derin fasiaya ulaşmaları ile
(özellikle memenin dış kadranlarından gelenler)
memenin göğüs duvarı üzerine yapışır. Muayenede
(%75) başta pektoral grup olmak koltuk altı (aksiler)
memenin göğüs duvarı üzerindeki hareket
lenf nodüllerine uzanır. Bu lenf damarlarının bir
yeteneğinin sınırlandığı tespit edilebilir.
bölümü pektoral grup dışında diğer aksiler lenf
Meme başı (papilla mammaria), areola mammae nodülü gruplarına ya da interpektoral, deltopektoral,
denilen koyu renkli bir sahanın ortasında bulunur. supraklaviküler ve derin servikal lenf nodüllerinin alt
Bu sahada bulunan yağ bezleri (gll. areolares, grubuna uzanabilir. Geri kalan bölümü ise (özellikle
Montgomery bezleri) gebelik ve laktasyon
memenin iç kadranlarından gelenler) (%25)
dönemlerinde büyürler ve deride küçük kabarıklıklar
(tubercula areolae, tubercula Montgomery) sternum’um yanında, internal torasik damarların
oluştururlar. Bu bezlerin yağlı salgısı bebeğin çevresine yerleşen parasternal lenf nodüllerine
emmesi sırasında hava yutmasını engeller. uzanır. Mediale doğru giden bu lenf damarları karşı
taraf memenin lenf damarları ile bağlantı kurar. Alt
Memenin yapısına bakıldığında üç bölümden
kadranlardan kaynaklanan lenfatik damarların bir
oluştuğu görülür. Bez dokusu, yağ dokusu ve bağ
kısmı diyaframın altındaki lenf nodüllerine (inferior
dokusu.
frenik lenf nodüllerine) gidebilir. Areola ve meme
Meme bezleri birbirinden fibröz bölmeler ile ayrılmış başı hariç meme derisi, kendi tarafındaki aksiller,
15 – 20 adet bileşik tubuloalveoler bezdir (lobi inferior derin servikal, infraklaviküler ve karşı taraf
glandulae mammariae). Her bir lobun meme başına da dahil olmak üzere parasternal lenf nodüllerine
yönelen ayrı bir kanalı (ductus lactiferi) bulunur. Bu gider.
kanallar areola mammae altında sinus lactiferi
Memenin sinirleri: 2.-6. interkostal sinirlerin deri
dalları memenin duyusunu taşır.
oluşturur. Orta kulak, östaki borusu ile yutağa bağlı,
içi hava ile dolu, dıştan içe basılmış dar bir aralık
Özet.
şeklindedir. Östaki borusu, kulak zarının her iki
Göz tarafındaki basıncın eşit olmasını sağlar. Orta
kulak’ın dış duvarında kulak zarı, iç duvarında ise
Görme organımız, göz küresi ile bunu tespit eden
oval pencere (fenestra vestibuli) ve yuvarlak
bağlar, hareket ettiren göz kasları, bu yapıları
pencere (fenestra cochlea) bulunur.
koruyan göz kapağı, gözyaşı sistemi gibi birbirini
tamamlayan sistemlerin bir bütünüdür. İç kulak, hem işitme hem de denge duyusu ile ilgili
önemli bir organdır. Os temporale'nin pars
Göz Küresi: 3 ana tabakadan oluşur.
petrosa’sı içersinde bulunan kemik boşluklar ve
 Tunica fibrosa bulbi (tunica externa bulbi): kanallar ile (labyrinthus osseus, kemik labirent) bu
sclera, cornea boşlukları tamamen doldurmayan, şekil itibariyle
 Tunica vasculosa bulbi (tunica media bulbi): içinde bulunduğu kemik kanallar ile neredeyse aynı
choroidea, corpus ciliare ve iris olan zar borular ve keseciklerden (labyrinthus
membranaceus, zar labirent) oluşmuştur. Kemik
 Tunica nervosa bulbi (tunica interna bulbi = labirent üç ana bölümden oluşur, bunlar vestibulum,
retina): pars optica retinae, pars caeca
canales semicirculares (yarım daire kanalları) ve
retinae
cochlea (salyangoz)'dır. Zar labirent ise kemik
Göze gelen ışınlar cornea, camera anterior, lens ve labirentin vestibum bölümüne yerleşen utriculus ve
corpus vitreum'dan geçerek retina'ya erişirler (Işığı sacculus adı verilen keseler ile canales
kıran yapılar). semicirculares içine yerleşen ductuli semicirculares
Gözün Yardımcı Oluşumları: Göz kasları, gözyaşı ve canalis spiralis cochlea içine yerleşen ductus
sistemi, göz kapakları, kojunktiva, kaşlar gözün cochlearis’den oluşur.
yardımcı oluşumlarıdır. İşitme reseptörlerini içeren corti organını cochlea’da
Göz Kasları: M. rectus superior, m. rectus inferior, bulunur. Bu nedenle iç kulağın işitme ile ilgili bölümü
m. rectus lateralis, m. rectus medialis düz; m. cochlea’dır. Denge ile ilgili bölümleri ise yarım daire
obliquus superior ve m. obliquus inferior ise oblik kanalları, utriculus ve sacculus’tur. İşitme ve denge
seyreden kaslardır. ilgili reseptörler tarafından alındıktan sonra n.
vestibulocochlearis (VIII. kranial sinir) aracılığı ile
Gözyaşı Sistemi: Gözyaşını salgılayan bez ile merkezi sinir sistemine iletilir.
birlikte bu salgıyı göz küresinin ön yüzüne boşaltan
kanallar, göz pınarında toplanan gözyaşını gözyaşı Deri ve Eklentileri
kesesine ve buradan da burun boşluğuna taşıyan Vücudumuzun iç ve dış ortamı arasındaki sınırını
kanalların tümüne gözyaşı sistemi (apparatus oluşturan deri, vücudumuzu her türlü zararlı
lacrimalis) denir. kimyasal, fiziksel ve biyolojik etkenlerden koruyan
Bir göz kapatılarak diğer göze ışık tutulduğunda ışık bir bariyerdir.
tutulan gözde ve kapatılan gözde pupilla daralır. Işık Yüzeyden derine doğru 3 tabakadan (epidermis,
tutulan gözde pupilla’nın daralmasına direkt, dermis ve hypodermis) oluşur. Epidermis, en
kapatılan gözde pupilla’nın daralmasına endirekt yüzeyde bulunan, çok katlı yassı epitel
ışık refleksi denir. Cornea’ya dokunulduğunda göz hücrelerinden oluşan ve damar içermeyen
kapaklarının refleks olarak kapanır. Buna kornea tabakadır. Dermis tabakası bağ dokusundan
refleksi denir. yapılmıştır. İçerdiği kollagen ve elastik lif tabakası ile
Göz küresi ile birlikte orbita içindeki yapıları derinin mekanik etkilere karşı sağlamlığını, damarlar
besleyen esas damar, a. carotis interna’nın dalı olan ile de epidermis’in beslenmesini sağlar. Hypodermis
ve n. opticus’la birlikte canalis opticus’tan geçerek (fascia superficialis) dermis’in derininde bulunan
orbita’ya giren a. ophthalmica’dır. gevşek bağ dokusu tabakasıdır. Yüzeyel fasia
olarak bilinen bu tabaka iki yapraklıdır ve bu
Kulak yapraklar arasında yüzeyel arter, ven, sinir, lenf
Kulak, dış kulak (auris externa), orta kulak (auris nodülleri, meme bezleri ve mimik kasları bulunur.
media) ve iç kulak (auris interna) olmak üzere üç Kıl, tırnak, yağ bezleri, ter bezleri ve meme bezleri
bölümde incelenir. Dış kulak yolundan itibaren deriden köken alan yapılardır (deri eklentileri).
tamamı temporal kemik içine yerleşmiştir.
Meme (Mamma):
Dış kulak, kulak kepçesi (auricula) ve dış kulak yolu
(meatus acusticus externus) olmak üzere iki Yüzeyel fasianın iki yaprağı arasına yerleşmiş bir çift
bölümden oluşur. Dış kulak yolu ile orta kulak bezdir. Normal pozisyonda meme 2. – 6. kaburgalar
arasındaki sınırı kulak zarı (membrana tympani) seviyesinde, Dördüncü interkostal aralık seviyesinde
bulunan meme başı (papilla mammaria), areola
mammae denilen koyu renkli bir sahanın ortasında
bulunur.
Memenin yapısına bakıldığında üç bölümden
oluştuğu görülür. Bez dokusu, yağ dokusu ve bağ
dokusu. Meme bezleri birbirinden fibröz bölmeler ile
ayrılmış 15 – 20 adet bileşik tubuloalveoler bezdir
(lobi glandulae mammariae). Her bir lobun meme
başına yönelen ayrı bir kanalı (ductus lactiferi)
bulunur. Bu kanallar areola mammae altında sinus
lactiferi denilen genişlemeleri oluştururlar. Sinüsler
de tekrar daralarak 15 – 20 delikle meme başına
açılırlar. Meme bezlerinin arasını bol miktarda yağ
dokusu bulunur. Memenin bağ dokusunun
oluşturduğu ligamenta suspensoria mammaria
(Cooper ligamentleri) denilen bağlar memenin
pozisyonunu koruması için çok önemlidir. Meme
kanserinde, bu bağların tutularak büzüşmesi,
bağların deride tutundukları alanlarda küçük
çöküntülere yol açar. Arada kalan deri ile beraber bu
çöküntüler portakal kabuğuna benzer bir görünüm
ortaya çıkarır
Memenin lenfatik drenajı özellikle kanser
hücrelerinin yayılımı açısından çok önemlidir. Lenf
damarlarının büyük bölümü (özellikle memenin dış
kadranlarından gelenler) (%75) başta pektoral grup
olmak koltuk altı (aksiler) lenf nodüllerine uzanır.
Geri kalan bölümü ise (özellikle memenin iç
kadranlarından gelenler) (%25) parasternal lenf
nodüllerine uzanır.

You might also like