Professional Documents
Culture Documents
ANATOMİ
BAŞ (CAPUT)
• Başın dış örtüsünü
• Kutis, subkutis, başın yüzeysel fasyası ve başın deri fasyası
oluşturur.
• Başın derin fasyası bölgedeki, kas damar, sinir ve bezlerler
bağlantılıdır.
• Derin fasya içerisinde yer alan kaslar m. levator nasolabialis,
m. caninus, m. levator labii superior (sığırda m. depressor
labii superior), m. Buccinator, m. depressor labii inferior ve
masseter yer alır. Baş bölgesinde yer alan kan damarları ve
sinirlerin çoğu bu fasyanın altındadır.
• N. facialis masseter’i yüzlek olarak geçer.
• Etçillerde başın büyük kan damarları derin fasyanın altında
bulunur.
BAŞ BÖLGELERİ
• Regio nasi (burun bölgesi)
• Regio oris (Ağız bölgesi)
• Regio mentalis (gıdık bölgesi)
• Regio buccalis (yanak bölgesi)
• Regio infraorbitalis (infraorbital bölge)
• Regio masseterica (maseterik bölge)
• Regio orbitalis (orbita bölgesi)
• Regio intermandibularis (intermandibular bölge)
• Regio temporalis (alın bölgesi)
Regio Nasi
• Atlarda burun deliklerinin geniş olmasının
sebebi iki adet olan burun kanadı
kıkırdaklarıdır. Atlarda burunda yer alan
diverticulum nasi adı verilen bölgeye
nasogastrik sonda uygulamalarında dikkat
edilmelidir. Sonda ile gerçek burun boşluğuna
ulaşmak için sonda ventrale doğru bastırılarak
uygulanmalıdır. Bu yapılmazsa kör olan yalancı
burun deliğine girilebilir.
• Ductus nasolacrimalis’in vestibulum nasi’de deri
ile mukozanın birleştiği sınırda bulunur.
• Burun bölgesinin duyusal (sensible) innervasyonu
n.infraorbitalis, motor innervasyonu ise n. facialis
tarafından sağlanır.
• Regio Buccalis
• Yanak bölgesidir. Yüzün deri kasının bulunduğu
bölgedir. Deri kası bölgenin caudal kısmında
incisura vasorum facialium’u örtmüştür. Atlarda
bu çentikten geçen anatomik yapılar a. facialis, v.
facialis ve ductus parotideus’tur.
Regio infraorbitalis
• Bu bölgede m. caninus yer alır. M. Levator nasolabialis kası
atlarda arasından geçen m. Caninus tarafından 2 bölgeye
ayrılmıştır. Kasın altında a. ve v. facialis bulunur.
• Atta for. İnfraorbitale’yi bulmak için crista facialis’in ön
ucundan incisura nasoincisiva’ya sanal bir çizgi çekilir. Delik
bu çizginin ortasının 1-2 parmak eni caudal’inde lokalize
olmuştur. Bu delikten a, v, ve n. İnfraorbitalis kafatasını terk
eder. Bu bölgede sinus maxillaris ve canalis infraorbitalis
bulunur. Atlarda sinus maxillaris 2 parçadır. Lateralden
yapılan trepenasyonda her iki bölümünde ilaçla yıkanması
gerekmektedir. Sinüsü 2 parçaya ayıran septur’u bulmanın
en iyi yolu crista facialis’in ön ucu ile planum medianum
arasına sanal bir çizgi çekmektir. Septum bu çizginmin tam
ortasına denk gelmektedir.
Regio masseterica
• Bölgede yer alan m. masseterden ismini
almaktadır. Atta nabız alınan a. facialis yine bu
bölgeden geçmektedir. ve n.
auriculotemporalis'in transversal yüz dalı bu
bölgeden geçer. N. facialis m. masseter'i
transversal olarak geçer ve burada dorsal ve
ventral yanak dallarına (plexus buccalis) ayrılır.
• Etçillerde ve küçük ruminantlarda ductus
parotideus bu kasın üzerinden geçer. V.
profunda faciei (geniş olduğu için sinüs olarak
da ifade edilir) crista facialis'in ventralinde ve
maxilla'nın üzerinde yerleşmiş olarak bu kasın
altında bulunur. Bu yerin, çeneye doğru, daha
aşağısında a buccalis, v. buccalis (sinus) ve n.
buccalis yer alır.
• Bölgede yer alan diğer yapılar: a. carotis
externa'dan köken alan masseter dalı, a.
transversa faciei ve a. facialis'ten orijin alan
masseter daldır.
• M. masseter’in innervasyonu: (V3) 'un masseter
dalı; bu sinir incisura mandibulae'den geçerek
yaklaşık olarak çene eklemini incisura vasorum
facialium'a bağlayan bir çizgi boyunca ilerleyerek
m. masseter'e girer.
Regio orbitalis
Göz küresi ve yardımcı organları burada bulunur.
Üst ve alt göz kapakları dışarıdan deri, içeriden
de konjonktiva ile kaplanmıştır. Bağdoku kökenli
olan tarsus göz kapakları için destek ve
biçimlendirme görevi görür. Göz kapaklarının
kirpikleri içeren serbest kenarları tarsus içinde
yer alan gl. tarsalis (Meibomian bezi) tarafından
ıslak tutulur.
Üst göz kapağını yukarı kaldıran kas m. levator
palpebrae superior’dur ve n. oculomotorius (kranial III)
tarafından innerve edilir. N. Facialis’in paralize olması bu
siniri etkilemez. Gözkapağının diğer kasları m. orbicularis,
m. malaris ve m. levator anguli oculi medialis’tir. Bu
kasların tamamı n. facialis (kranial VII) tarafından innerve
edilir. Bu bölge derisi ve korneanın sensörik innervasyonu n.
ophthalmicus (kranial VI) ve n. Zygomaticus’un (kranial V2)
dalları tarafından sağlanır. N. frontalis üst göz kapağının
orta kısmını innerve eder. N. lacrimalis göz kapağının şakak
tarafındaki bölümünün innervasyonundan sorumludur. N.
infratrochlearis göz kapaklarının medial birleşim yerini
innerve eder. N. zygomaticus ise alt gözkapağının
innervasyonundan sorumludur.
Caruncula lacrimalis ve ductus lacrimalis’in iki deliği
gözün medial köşesinde bulunur. Burada ayrıca üçüncü
göz kapağı, palpebra tertia, yer alır. Üçüncü göz kapağının
kıkırdağı (cartilago palpebrae tertiae) bezler ile çevrili bir
şekilde orbita derinliğine doğru genişlemiştir. Ductus
lacrimalis vasıtasıyla canaliculus lacrimalis’e doğru akan
gözyaşı ventral konjiktiva kesesine, oradan ductus
nasolacrimalis vasıtasıyla vestibulum nasi’ye dökülür.
Göz küresi, kasları ve n. opticus, periorbita kesesinin
içinde orbita’da bulunur. Kese kollajen bağdoku ihtiva
eder. Kesenin iç ve dış duvarları arasında gömülü olarak
yağ dokusu vardır. Göz küresi periorbitanın içinde ince bir
fasya tarafından sarılmıştır. Bu ince bağdoku katmanı n.
opticus’a yakın başlar ve göz küresini sulcus sclera’ya
kadar sararak askıda tutar.
Regio intermandibularis
Bu bölge iki mandibula arasında yer alır ve çenenin
ucundan baş ve boyun ayrımına kadar uzanır. Deri
kaldırıldıktan sonra yüzün deri kası ortaya çıkar. Bu
kasın altında mandibular lenf düğümleri bulunur.
Truncus linguofacialis ve ductus parotideus (etçiller
ve küçük ruminantlar hariç) bu lenf düğümlerinin
lateralinde seyrederler. At ve sığırda m.
sternomandibularis'in tendosu bu bölgenin
kaudalinde bulunabilir. Bölgenin daha derinlerinde
m. mylohyoideus (n. mylohyoideus, kranial V3), m.
digastricus (kasın rostral bölümü), yer almaktadır.
Bölgenin daha derinlerinde ise m. geniohyoideus, a.
ve v. sublingualis, ductus mandibularis ve n.
lingualis (kranial V3) seyreder.
Regio temporalis
Şakak bölgesi ruminantlarda bulunan boynuz bölgesi ile
birlikte klinik açıdan önemlidir. Bölge linea temporalis ile
dorsalden, arcus zygomaticus ile ventralden sınırlandırılmıştır.
Boynuz bölgesi, regio cornualis, bu yapıların kaudodorsalinde
bulunmaktadır. Başın yüzlek fasyası tarafından sarılmış olan
güçlü m. frontalis bu bölgede derinin kaldırılmasından sonra
ilk görülen yapıdır. N. cornualis (N. zygomaticus'un, kranial V2,
alt dalı olan n. zygomaticotemporalis'in bir dalı) bu kasın
altında ve linea temporalis'e paralel seyreder. Sinir lateralinde
seyreden a. ve v. cornualis ile birlikte bulunur (Bu damarlar
sırasıyla a. ve v. temporalis superficialis'in dallarıdır). M.
temporalis bu bölgenin daha derin katmanıdır. Keçide boynuz
kökü fazladan n. infratrochlearis'in (kranial VI) boynuza gelen r.
comualis 'i tarafindan da innerve edilir. N. infratrochlearis
foramen supraorbitale seviyesinde alın bölgesini geçer ve
boynuzun medial ve dorsal kenarına ulaşır.
Klinik Uygulamalar
Başta bulunan bölgeler günlük klinik uygulamalarda
önemli bir rol oynarlar çünkü temelde pek çok
önemli yapı ve organlar burada yerleşmiştir. Beyin,
duyu organları ve kranial sinir çiftleri çok değişik
belirtilerle hastalıklara tepki verirler. Bu belirtiler
sadece başı etkilemez diğer tüm bölgeleri de etkiler
ve hatta davranışsal problemlere de yol açar.
Sindirim ve solunum kanallarına ait başta bulunan
yapılar patojenler için en önemli giriş yerleridir ve
hekim tarafından iyi bir muayene ve tedavi
gerektirir.
Ağız boşluğu
Ağız boşluğu mukozası bez içermez. Dilin mekanik
papillaları kedi ve sığırda keratinize olmuştur. Sığırda
papillae conicae sert damak, yanak ve recessus
sublingualis lateralis’te kaudale dönük olarak yerleşmiştir.
Bu papillalar lokmayı veya çiğnenen besini kaudale
yönlendirerek yutulmasını sağlarlar. Yabancı bir cisim
alındığında da aynı şekilde arkaya doğru yönlendirilir.
Sığırda üst kesici veya köpek dişi yoktur. Bunların yerine
keratinize mukoza ile kaplı sertleşmiş bir damak vardır.
Sığır dilinin dorsalinde bünyesinde çukur bir yastık (fossa
linguae) bulunduran belirgin bir kabartı vardır (torus
linguae). Bu çukur aynı zamanda mikroorganizmalar için
bir giriş yolu olabilir.
Köpekte dilin derin arterinden dil ucunun altından nabız
alınabilir. Burası, cerrahi bir işlem esnasında arka bacağın
iç tarafına ulaşılamayan durumlarda, alternatif bir nabız
alınma yeridir. Kedi ve köpekte toplardamarların kollabe
olduğu ve çöktüğü, dolayısıyla intravenöz enjeksiyonun
mümkün olmadığı durumlarda, ilaç uygulaması damar ağı
oldukça zengin olan dile yapılabilir. Bu metot ile, verilmek
istenilen ilacın kandaki konsantrasyonuna diğer herhangi
bir uygulamadan çok daha hızlı ulaşılır.
Gl. mandibularis ve gl. sublingualis
monostomatica’nın (at hariç) akıtıcı kanal delikleri,
caruncula sublingualis’te ağız boşluğunun kranial
yarımının tabanında bulunurlar. Köpeklerde bu
bezlerin kanalları tıkanabilir ve ağız boşluğunda
(ranula) veya boyun bölgesinde (meliceris) kistik
büyümelere yol açabilir. Bu gibi bir durumda her iki
tükürük bezini de cerrahi müdahale ile almak
gerekir. Gl. mandibularis fossa retromandibularis’te,
v. maxillaris ve v. linguofacialis’in birleşim yerinin
oluşturduğu açıda bulunur. Gl. sublingualis
monostomatica bu bezin hemen rostralinde yer alır.
Buraya yakın olarak ayrıca mandibular lenf
yumruları da yerleşmiştir.
Dişler
Bir hayvanın yaşı sıklıkla diş muayenesi ile tahmin edilebilir.
Göreceli genç yaşta, geçici süt dişleri düşer ve yerini daimi
dişler alır. Dişlerdeki aşınma devamlı olduğu için diş yüksekliği
ve şekli yaş ile ilişkilidir. Atlarda alt çene kesici dişleri rutin
olarak yaş tahmini için kullanılır.
Sığırda, geçici süt dişlerinin düşmesi ve erişkin dişlerin varlığı
yaş tahmininde kullanılır. At ve sığırda dişler arası boşluk
(diastema) kesici ve premolar dişler arasında bulunan dişsiz bir
bölgedir. Bu bölge vasıtasıyla dili tutmak amacıyla ağız
boşluğuna ulaşmak mümkündür. Bu şekilde hayvan ağzını
açmaya zorlanır ve ağız boşluğunun muayenesi mümkün olur.
Hastalıklı bir üst azı dişinin alınması ancak maxilla üzerine
trepanasyon ile mümkün görünmektedir. Bahsi geçen dişe bu
şekilde trepenasyon ile ulaşılabilir. Diş köklere vurularak ağız
boşluğundan çekilip alınır.
Köpeklerde hem üst hem de alt köpek dişleri, ilk iki ön azı
diş köklerinin altında arkaya kadar uzanan güçlü köklere
sahiptir. Köpeklerde bu dişlerin radyogramı hayvanın
yaşını tahmin etmeye yarar. Dişin dentinum tabakası
yaşam boyunca pulpa boşluğunun iç duvarına devamlı
olarak eklenir. Yaş ilerledikçe bu boşluk sürekli olarak
daralır ve kanalın eni radyogam ile hesaplanabilir.
Üç adet köke sahip üst köpek dişi, camassial diş, (P4)
klinik açıdan özel bir diştir. Bu dişin çekilmesi sırasında bu
durum göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, bu diş güçlü
kemikleri öğütme örneğinde olduğu gibi kolayca zarar
görebilir. Dişte çatlaklar oluşabilir ve diş kökü
granulomasına sebep olabilen yangılara yol açabilir.
Granuloma fistül oluşturup göz önü bölgesine akabilir.
Burun boşluğu ve paranazal sinüsler
Canalis nasolacrimalis vestibulum nasi'nin tabanı 'na açılır.
Açılma deliği, özellikle atta, derinin mukozaya dönüştüğü
yerde görülür. Konjonktivaya bu kanal yoluyla ulaşılabilir.
Vestibulum nasi atlarda diverticulum nasi'yi oluşturmak için
dorsale doğru devam eder. Nazogastrik sonda kullanılırken bu
divertikuluma girmekten kaçınılmalıdır. Sonda meatus nasi
ventralis'e yönlendirilerek yavaşça kaudale doğru itilmelidir.
Laringoskop, pharynx ve diverticulum tubae auditivae'yı
görmek için bu geçit kullanılarak ileriye doğru yönlendirilir.
Burun deliği ile lateral göz açısı arasındaki dışardan ölçülen
uzaklık, burun deliğinin pars nasalis pharyngis'e açıldığı yer ile
tuba auditiva'nın yutağa açılan deliği'nin bulunduğu yer
arasındaki mesafe ile yaklaşık olarak aynıdır. Bu delik medial
taraftan üzerinde mukoza olan kıkırdak bir tabaka ile kaplıdır.
Bu tabaka ventrale doğru açılan deliğin kranial ucunu gizler.
Meatus nasi dorsalis dardır ve koku bölgesinde
sonlanır. Olfaktorik mukoza ve burun boşluğundaki
diğer bölgeleri kaplayan respiratorik mukoza
damarlanma açısından son derece zengindir. Bu
bölgedeki cerrahi müdahaleler aşırı kanamalı olur.
Paranazal sinüsler, sinüs geçidi de denilen meatus
nasi medius'a açılır. Bu delikler veteriner hekimliği
kliniğinde insanlarda olduğu gibi bir avantaj olarak
kullanılamaz. Hayvanlarda, sinüs geçitleri
kullanılarak bu deliklerden paranazal sinüslere
ulaşmak mümkün değildir. Paranazal sinüslere
trepanasyon ile ulaşılır.
kemiksel bir septum ile iki bölüme ayrılmıştır.
Her iki bölüme de tam olarak bu septumun
üzerinden yapılacak bir trepanasyon ile
ulaşilabilir. Septum yaklaşık olarak, medial göz
açısı ile göz önü bölgesinde bulunan crista
facialis arasına çizilen sanal bir çizgınin ortasına
denk gelir.
Atın premolar ve molar dişleri çok gevşek
olmadıkları sürece ağız boşluğundan çıkarılamaz.
Bu dişler, sadece sinus maxillaris yoluyla
ulaşılabilen köklere buradan hafifçe vurulmak
suretiyle çıkartılabilir.
Sığırda sinus frontalis klinik olarak önemlidir çünkü bu
sinüs boynuz tabanına kadar ulaşır. Boynuz kesimi işlemi
sırasında bu durum unutulmamalıdır. Sinus frontalis atta
sinus conchae dorsalis ile bağlantılıdır ve bu iki sinüs sinus
conchofrontalis'i oluşturur. Lateral göz açısı ile başın
medial çizgisi arasına çekilen sanal bir çizgi bu sinüsün
yerini ortaya çıkartır. Trepanasyon bu çizginin orta
noktasına yapılmalıdır. Benzer olan fakat medial göz
açısından başlayan sanal bir çizgi ise sinus conchalis
dorsalis'in trepanasyon yerini belirler.
Nazal sinüs hastalıklarını tedavi etmek için kullanılan
ilaçlar en iyi şekilde lokal olarak uygulanırlar. Çünkü bu
yapıların mukozası, respiratorik ve olfaktorik
mukozaların aksine, iyi damarlanmamıştır.
Bu yüzden, ilaçların damar içi veya kas içi
uygulamaları, yüksek oranlarda aktif ilacın kan
yoluyla bu hastalıklı bölgeye ulaşması
sağlanamadığı için, etkili olmaz Atta, sinus
mandibularis, sinus paranasales, pharynx ve
diverticulum tubae auditivae'de squamoz-hücre
karsinomu görülebilir. Bu tümörler CT ve MRI
yoluyla elde edilen transversal kesitler veya
endoskopik muayeneler ile teşhis edilebilir. Sinus
maxillaris'te nadir olmasına rağmen
haemangioendothelioma da görülebilir.
Radyografik olarak başın muayenesi ile ilgili
sınırlamalar vardır. Bu bölgede yer alan anatomik
yapıların yoğunluğu radyografide karışık görüntü
vermelerine, dolayısıyla burun boşluğunun ve
paranazal sinüslerin tanımlamasını
zorlaştırmaktadır. Konvensiyonel radyografi ile
değişik yapıların ayırt edilmesi bu yoğunluk
dolayısıyla zorlaşmaktadır. CT ve MRI gibi yeni
tomografik görüntüleme tekniklerinin kullanımı,
başta bulunan yapıların detaylı muayenesini ve
teşhise yönelik değerlendirilmelerini mümkün
kılmaktadır. Tomografik görüntüler burun boşluğu,
paranazal sinüsler ve ilgili deliklerin yeri, genişliği ve
büyüklüğünün doğru şekilde belirlenmesini
sağlamaktadır.
Regio naris
Regİo labialis İnferİor Regio mentalis
Regio buccalis
Regio mandibularis
Regİo İntermandibularis
Regio masseterica
Regio subhyoidea Regio laryngea
Regio trachealis
Regio colli ventralis
Regio colli lateralis
Yutak
Atlarda sağ ve sol ostium pharyngeum tubae
auditivae yutağın nazal bölümünde yer alır. Bu
delikler klinik açıdan önemlidir çünkü
diverticulum tubae auditivae'ya girişi sağlarlar.
Endoskop meatus nasi ventralis vasıtasıyla
yutağa ulaşana kadar itilir. Sağ ve sol ostium
pharyngeum tubae auditivae diagonal yerleşmiş
kaudoventral kabartılar şeklindedir. Endoskop bu
delikler vasıtasıyla yapıların içine yönlendirilerek
muayene ve ilaçla yıkama yapılabilir.
Tonsilla palatina köpeklerde oropharynx'deki arcus
palatoglossus'da bulunur. Yapı yumuşak damak ve
dil kökü arasında yer alan yutak duvarındaki
mukozada bulunan bir oyukta yerleşmiştir. Yapının
medial tarafı plica semilunaris adı verilen bir
mukoza membranı kıvrımı ile örtülüdür. Bu mukoza
oyuğunun tabanı lenforetiküler doku ihtiva
etmektedir. Tonsillaların kronik hastalıkları
tonsillektomi gerektirir. Tonsillalar her ikisi de a.
lingualis tarafından gönderilen ve a. tonsillaris
rostralis ve caudalis adı verilen iki küçük damar
tarafından beslenir.
Gırtlak
At gırtlağının yapısını bilmek klinik açıdan, özellikle
hemiplegia laryngis (inspirasyon sırasında hırıltılı
solunum) şüphesinde, önemlidir. Her iki ventriculus
laryngis lateralis de rima glottidis'in yan
taraflarında yer alırlar. Hastalıklı olan taraftaki cep
standart cerrahi yöntemi ile alınır. Hırıltılı
solunumu olan bir atın laringoskop ile
muayenesinde, inspirasyon sırasında rima glottidis
yeterince genişlemesine rağmen gırtlak hareketinde
yetersizlik ortaya çıkar.
Hemiplegia laryngis olgusunda sol tarafta,
çoğunlukla n. laryngeus recurrens (caudalis)
denilen sinirin fonksiyon bozukluğundan
kaynaklanan paraliz hali görülür. Bu sinir atlarda ve
uzun boyunlu olan diğer hayvanlarda vücudun en
uzun aksonuna sahiptir. Orta boy bir atta bu sinirin
aksonu sol tarafta ortalama 230 cm iken, sağ tarafta
160 cm uzunluğundadır.
Sinir sol tarafta arcus aortae'nın etrafından
dolanarak orta ve ön mediastinumu geçer ve en
sonunda tunica adventitia içinde soluk borusu
boyunca ilerleyerek gırtlağa girer. Sağ tarafta yer
alan sinir ise arcus aortae'nın hemen yanında yer
alan truncus costocervicalis'in etrafından dolanarak
geriye döner.
Atta sol tarafta şekillenen hemiplegia laryngis olgusunun
sebebini belirlemenin zorluğu patologları "distal aksonopati"
terimini kullanmaya itmiştir. Sağ ve sol n. laryngeus caudalis
gırtlağın en güçlü dilatator kası olan m. cricoarytenoideus
dorsalis gibi gırtlak kaslarını innerve eder. Bu sinirlerin
perikaryonu, sinir hücresinin gövdesi, medulla oblongata'da
bulunan nucleus ambiguous'ta bulunur. Bu çekirdekte
görülebilecek protozoa kaynaklı ensefalit gibi merkezi bir
bozukluk bu sinirlerin paralizine neden olur (inspiratorik
dispne). Bu sinirlerin aksonları n. accessorius'un kranial kökü
içinde medulla oblongata'yı terk eder ve n. vagus'a katılır.
Sinirler daha sonra kafatasını, diğer evcil hayvanlarda for.
jugulare'ye karşılık gelen, for. lacerum'un arka yarısından terk
ederler. Spatium retropharyngeus'a yakın bölgede yer alan
sinir bölümü, aspergillosiz gibi diverticulum tubae
auditivae'da görülen herhangi bir hastalık veya Iymphonodus
retropharyngeus'da görülen bir apse dolayısıyla etkilenebilir.
N. vagus'un boyun bölgesinde gerilmesi hemiplegia
laryngis'e de yol açabilen tümör benzeri oluşumlar
tarafından da nadir olarak tetiklenebilir. N. laryngeus
caudalis'in arcus aortae civarındaki bölümü nabız ile
bağlantılıdır. Bu sinirde pleuritis veya hilus pulmonis
bölgesinde bulunan lenf yumrularının şişmesi ile de
hasar oluşabilir. Tiroit bezinin büyümesi veya bu organ
üzerinde ya da yakınında gerçekleştirilen cerrahi
prosedürler (insanlarda da gözlemlenir) ilgili sinirin bu
organın dorsal kenarında geriye doğru seyrettiği bölümde
sıkıntı oluşturabilir. Yine, atta botilismus toksini veya
myasthenia gravis hastalığı da bu sinirin m.
cricoarytenoideus dorsalis üzerinde bulunan motor
sonlanmasını etkileyebilir ve hemiplegia laryngis ile
sonuçlanabilir. At dışında diğer hayvanlarda gırtlak
boşluğunun yapısının bilinmesi inhalasyon anestezisi için
takılan endotrakeal tüpün doğru yerleştirilmesi için
önemlidir.
Kranial Sinirler
Toplam 12 kranial sinir çiftinden, n. trigeminus (V) ve n.
facialis (VII ) klinik olarak en önemlileridir.
Sadece sensörik sinirler: sinir çiftleri I (n. olfactorius), II (n.
opticus) ve VIII (n. vestibulocochlearis, işitme ve denge
siniri), çoğunlukla motor lifler: sinir çiftleri III (n.
ocolomotorius), IV (n. trochlearis), VI (n. abducens) ve XI
(n. accessorius), göz kaslarının sinirleri: sinir çiftleri III, IV ve
VI, vagus grubu: sinir çiftleri IX (n. glossopharyngeus), X (n.
vagus) ve XI (n. accessorius), bu sinirler kafatasını for.
jugulare vasıtasıyla terk ederler XII. kranial sinir çifti (n.
hypoglossus), bu sinir tek başına dil kaslarını innerve eder
ve gelişim açısından ilk servikal sinir sayılır.
Atta başın derin organ ve yapılarının topografisi.
N. trigeminus en büyük kranial sensörik sinirdir.
Bu sinirin ilk dalı olan n. ophthalmicus (kranial
VI) göz küresini ve göz kapaklarını, sinüs
frontalis'i ve burun mukozasının kaudal
bölümünü innerve eder. Sinirin anestezisi fissura
orbitalis seviyesinde yapılır.
Anestezi için iğne, orbitanın kaudal ucunda,
kaudoventral ve medial olarak orbita tabanında
fissura orbitalis'e kadar yönlendirilir. Bu yöntem
tartışmalıdır çünkü göz küresi arkasında
kanamaya yol açabilir.
Sinirin ikinci dalı, n. maxillaris (kranial V2),
çoğunlukla sensörik lif taşıması açısından n.
opthalmicus'a benzen dal, üst dudağı, burunu,
burun boşluğu mukozasını, yumuşak ve sert damağı
ve üst dişleri innerve eder. Bu dalın ana alt dalı, for.
infraorbitalis'ten geçerek kafatasını terk ettikten
hemen sonra n. infraorbitalis ismini alan ve bu delik
çıkışında anesteziye alınabilen sinirdir. Atta for.
infraorbitalis'i belirlemek için, crista facialis'in ön
ucu ile inc. nasoincisiva arasına çekilen sanal bir
çizgi kullanılır. Delik bu çizginin orta noktasının bir
parmak genişliği göz tarafındadır.
Anestezik maddenin miktarına göre, üst çene dişleri
az ya da çok anesteziye girer. Bir burunluk, üst
dudak ve burun etrafında n. infraorbitalis
tarafindan yoğun bir şekilde sağlanan innervasyonu
geçici olarak sekteye uğratarak, bazı klinik
durumlarda atın kontrolünü sağlamada yardımcı
olur (akut ağrı, endorfinler, hayvanın dikkatini klinik
müdahaleden başka tarafa yönlendirme), Etçillerde
for. infraorbitale, ya P3'ün veya P3 ve P4'ün (P4
köpek dişi) bir parmak eni dorsalinde bulunur.
Köpeklerde diş çekiminden önce bu sinirin lokal
anestezisi, yaşlılık veya şişmanlık sebebiyle genel
anestezinin çok riskli olduğu durumlarda yapılabilir.
N. mandibularis (kranial V3) n. trigeminus'un hem
sensörik hem de motor lif taşıyan tek dalıdır. Motor
lifler çiğneme kaslarını innerve eder. Sensörik lifler ise
dış kulak ve dudakların birleşim yeri ile arcus zygomaticus
arasına çekilen çizginin ventralinde kalan tüm bölgeyi
innerve eder. N. mandibularis ayrıca alt çene dişlerini ve
dilin ön üçte ikisinin innervasyonundan sorumludur.
Etçillerde, bu sinirdeki patolojik bir durum "çiğneme ile
ilgili yüz felci”ne sebep olur. Bu olayda, genellikle dil de
paralize olur (Bu gibi bir durumda genelde n.
hypoglossus, XII, da paralize olduğu için). Yüzün her iki
tarafındaki bu sinirlerden her birinin patolojisi çenenin
düşmesiyle sonuçlanır. Bu semptom, n. trigeminus'ta
oluşan geçici bir sinir yangısı sonucu oluşabilir ama kuduz
hastalığının bir göstergesi de olabilir.
N. alveolaris inferior diş tedavisi için anesteziye
alınabilir. Kesici dişlerin tedavisi için anestezik
madde sinirin mandibuladan ayrıldığı for.
mentale'ye uygulanır. Atta for. mentale
dudakların birleşim yerinin iki parmak kalınlığı
ventralinde bulunur. Etçillerde bu deliklerden
en büyük olanı mandibula gövdesinin ortası
seviyesinde P1 veya P1 ve P2'nin ortasının
altına denk gelir. Anestezi için iğne, yukarıda
belirtilen bölge derisine dışarıdan veya ağız içi
mukozasından deliğe doğru yönlendirilir. Bu
uygulama sırasında hayvanda ağrı oluşur.
N. alveolaris inferior'un tam anestezisinin gerekli
olduğu durumlarda, anestezi yeri olarak ramus
mandibulae'nin medialinde yer alan for.
mandibulare seçilir. Bu delik mandibulanın proc.
condylaris'i ile incisura vasorum facialium arasına
çekilen çizginin merkezinde yer alır. İğne iki
mandibula arasında ve lateral göz açısından
başlayan dikey bir çizgi seviyesinde mandibulanın
medialine doğru yönlendirilir. İğne atın
büyüklüğüne bağlı olarak yaklaşık 9-14 cm derinliğe
kadar sokulur. Etçillerde, bu sinirin anestezisi ağız
boşluğu yoluyla yapılır. Delik alt çenenin son molar
(M3) dişinin yaklaşık 2 cm kaudalinde bulunur.
N. trigeminus'ta olduğu gibi, n. facialis (kranial VII)
de miks bir sinirdir. Fakat bu sinirin lifleri
çoğunlukla yüz kaslarını (mimik kasları) innerve
eden motor liflerdir. N. facialis, m. digastricus'un
kaudal bölümü ve atta bulunan dalı olan güçlü m.
occipitomandibularis gibi çenenin açılmasından
sorumlu olan kasları innerve ettiği için ağıza besin
alımında da önemlidir. Sinir m. buccalis'i innerve
ederek ağıza alınan besinin premolar ve molar
dişlerin çiğneme yüzlerine gelmesini sağlar. Ayrıca,
dudaklar m. orbicularis oris tarafından sıkıca
kapatılabilir. N. facialis'in motor çekirdeği medulla
oblongata'nın kranial yarımında bulunur.
Bu lifler merkezi sinir sisteminde, önce dorsale
giden ve n. abducens'in (VI) çekirdeğinin
etrafında kıvrım yapan, daha sonra da tekrar
ventral yönde devam eden bir seyir izler. Sinir bu
seyrinde parasempatik preganglioner lif
taşımaz. Bu lifler bağımsız ve ayrı bir şekilde n.
facialis'in çıkış yerine ilerlerler. Çıkış yerleri,
medulla oblongata'da bulunan corpus
trapezoideum'un lateralidir.
N. facialis'in merkezi sinir sistemi içindeki bölümü,
internal bölüm, klinik açıdan önemlidir. Bu
bölümdeki patolojik süreçler n. facialis'in
fonksiyonunu kötüleştirir. Bu durumda, merkezi
dipleji olarak adlandırılan ve apse, tümör, kuduz gibi
hastalıklar sebebiyle her iki taraftaki sinirlerin de
etkilendiği merkezi bir n. facialis paralizi görülür. N.
facialis medulla oblongata'yı terk ettikten sonra
şakak kemiğinin pars petrosa bölümüne girer. Sinir
bu kemiğin içinde orta kulağın (epitympanicum) üst
bölümlerine yakın seyreder ve geniculum n. facialis
adı verilen bir kıvrım, eksternal bölüm, oluşturur.
Sinir burada genişleyerek sensörik bir ganglion olan
ganglion geniculi'yi yapar.
Sinirin bu kemik içinde seyreden bölümünün neredeyse
tamamı cavum tympani'ye yakın seyreder. Her iki yapı sadece
cavum tympani mukozası ile ayrılmıştır. Parasempatetik lifler
burada n. facialis'ten ayrılarak chorda tympani ve n. petrosus
major'u oluştururlar. İki yapı birbirine çok yakın oldukları için
iç kulak enfeksiyonları n. facialis'i etkileyebilir. Bu durum
periferal n. facialis paralizine (monoplegia) yol açabilir ve
sonuçta kulak kepçesi, gözkapakları (üst göz kapağının levator
kası hariç), burun ve dudaklar tek taraflı etkilenir. Bu şekilde
felç geçiren İnsanlar sese karşı aşırı bir duyarlılık (hyperacusis)
gösterirler. Bu durum m. stapedius'un fonksiyonundaki bir
sorundan kaynaklanabilmektedir. Bu kas, sesin kulak
kemikçikleri vasıtasıyla iletimini hafifletmektedir. Köpek ve
kedilerde ortakulak yangısı, orta kulakta seyreden sempatetik
lifleri (plexus tympanicus) etkileyebilir. Bu durum, diğer
semptomlar yanında miyozis (pupillanın daralması) ile
karakterize olan Horner sendromu ile sonuçlanır.
N. facialis şakak kemiğini pars tympanica üzerinde
bulunan for. stylomastoideum vasıtasıyla terk eder.
Sinir lifleri burada kulak kepçesi ve göz kapakları
kaslarım innerve etmek üzere dallanırlar. Atlarda,
sinirin bu bölümü diverticulum tuba auditivae' ye
çok yakın seyreder. Sinir daha sonra masseter
bölgesinin kaudalini, m. masseter'in üzerinde ve
derialtında, çaprazlayarak geçer. Bu bölgede, n.
facialis'in dalları plexus buccalis'i oluşturur. Atlarda
çiğneme esnasında ince bir deri altında görünür
durumda olan bu pleksus dudak ve burun kaslarını
innerve eder.
Atlarda, n. facialis'in bu bölümü sıkı bir yular
tarafından oluşturulan aşırı baskı tarafından
zarar görebilir. Anestezi gibi atın çok uzun süre
yanı üzerinde sabit kalmasının gerektiği
durumlarda hatalı hekim yaklaşımlarından
kaynaklanan sinir felci meydana gelir. Bu
durumda felç tek taraflı oluşur ve sadece dudak
ve burun kaslarını etkiler.
Bu şekilde oluşan bir yüz siniri felci, sağlam
tarafta bulunan kasların hareketleri dolayısıyla
açık bir şekilde görülen bu tarafa doğru eğilme
ile tespit edilir.
Atta diverticulum tubae auditivae
Diverticulum tubae auditivae, equidae'ye özgü
bir yapı olup, tuba auditiva'nın kıkırdak
bölümünden şekillenmiştir. Bu yapının ventral
bölümü yarık benzeri bir aralık vasıtasıyla açık
durumdadır. Bu aralığı kaplayan mukoza kör bir
kese oluşturmak için genişlemiştir. Kesenin
hacmi yaklaşık olarak 500 ml dir. Her iki kesenin
arasında dorsal bölgede m. longus capitis,
ventralde ise m. rectus capitis bulunur.
Her iki kesenin mukozaları ventral bölgede birbirine
çok yakındır ve sadece bağdoku ile ayrılmışlardır.
Her bir kese gevşek bir şekilde stylohithyoideum
üzerinde yerleşmiştir. Bu kemik keseyi daha büyük
olan recessus medialis ve daha küçük olan recessus
lateralis olmak üzere iki bölmeye ayırmıştır.
Retrofaringeal lenf yumruları, Iymphocentrum
retropharyngeum, kesenin çok yakınında
bulunmaktadır. Bu lenf yumrularında oluşan apseler
keseyi etkileyebilir (örneğin, streptococcus equi
enfeksiyonu olan genç atlarda hastalığın etkeni
gelişmeyi önler).
Kese pek çok önemli anatomik yapının seyrine
yakındır. A. carotis communis medial kesenin
kaudal kenarı yakınında a. carotis externa, a.
occipitalis ve a. carotis intema isimli dallara
ayrılır. A. carotis interna kafatasmm tabanına
doğru kesenin kaudal duvarı boyunca ilerler. N.
vagus (kranial X) bu damara paralel olarak
seyreder. Kafatası boşluğuna n. carotis interna
olarak devam eden ganglion cervicale craniale,
n. vagus'un ön tarafında, yaklaşık 2 cm
uzunluğunda ve iğ şeklinde yerleşmiştir.
A. carotis interna, n. vagus ve ganglion cervicale craniale'nin
seyirleri sırasında oluşturdukları yapı, kesenin kaudal duvarı
üzerinde ve iç kısmında mukoza dürümü şeklinde görülen
belirgin bir yapı oluşturur. Burada ayrıca, n. hypoglossus
(kranial XII) ve n. glossopharyngeus (kranial IX) bulunur. Bu iki
yapı da kesenin medial bölümünün ventral duvarı boyunca
rostroventral olarak seyrederler. Bu yapılar kesenin
endoskopik muayenesinde bir doku dürümü olarak görülürler.
A. carotis externa ve devamı niteliğindeki a. maxillaris kesenin
lateral bölümünün duvarı boyunca seyreder. Kesenin
lümeninden her iki atardamarın nabzı da hissedilebilir.
Özellikle aspergillozis başta olmak üzere kese ile ilgili
hastalıklar, yakınında bulunan bu atardamarlara zarar vererek
ciddi burun kanaması ile karakterize ölümcül kanamalara yol
açabilir. Bu tür hastalıklar sinirleri de etkileyebilir. N.
hypoglossus hatalı yapılan endoskopik muayene sonucu felç
olabilir.
Kese, çene eklemi, dış kulak yolu ve atlanto-oksipital
eklem ile bağlantılıdır. Kesede herhangi bir hastalık
şekillendiğinde bu topografık yakınlık unutulmamalıdır.
Keseye dışarıdan Viborg üçgeni vasıtasıyla ulaşılır. Bu
üçgenin sınırlarını, m. sternomandibularis'in tendosu, v.
linguofacialis ve parotis bölgesinin ventral kısmında
bulunan mandibula açısı oluşturur. Kese sadece, kendisini
aşağıya doğru çeken irin gibi patolojik bir sıvı ile dolduğu
zaman bu üçgen ile sınırı çizilen bölgeye iner. Patolojik
sıvmm dışarıya akıtılması için, m. occipitohyoideus
seviyesinde ve mandibula ile atlas kemiğinin kanadı
arasında bulunan fossa retromandibularis'in dorsal
bölümünden ikinci bir ensizyon yapılmalıdır. Atta boynun
üst bölgesindeki anatomik yapıların ayrımı ultrason ile
sağlanabilir.
Göz
Göz, göz küresi (ışık reseptörü) ve gözün yardımcı
organlarından oluşur. Bu organlar gözyaşı aygıtı, göz
kasları ve göz kapaklarıdır. Göz küresi birbiri içine geçmiş
üç adet yuvarlak küre ihtiva eder. En dışta yer alan kornea
en kolay muayene edilen ve en kolay ulaşılabilen yapıdır.
Korneanın mukoza katmanı damarsızdır fakat sensörik
olarak n. opthalmicus tarafından yoğun şekilde innerve
edilmiştir. Kornea refleksi, medulla oblongata'daki
retiküler formasyon üzerinde bulunan nucleus
trigeminus'daki sensörik hücrelerin n.
intermediofacialis'in motor çekirdekleri ile olan
bağlantısını kullanır. Gözdeki camera anterior bulbi'yi
(jilen iç epitelyum, temel bir membran (Descement
membrane, Desement zarı) üzerine oturmuştur.
Kornea yaralanmalarının derinliği prognoz için
belirlenmelidir. Kornea ve güçlü desement
zarının delinmesi camera anterior bulbi 'nin
dışarıya açılmasına ve humour aqueous'un
dışarıya akmasına neden olur. Bu hızlı bir şekilde
tedavi edilmesi gereken bir durumdur. Aksi halde
göz küresinde geriye dönüşümsüz zararlar
şekillenir. Korneanın kronik irritasyonu bu yapı
içinde kan damarlarının oluşmasına yol açar ve
bu durum daimi donukluğa yol açabilir.
Göz küresinin ikinci katmanı uvea'dır (tunica
vasculosa bulbi). Bu katmanın sadece iris kısmı
dışarıdan görülebilir. Yansıtıcı bir katman olan
tapetum lucidum domuz hariç diğer tüm evcil
hayvanlarda geceleri ışığı kendi üzerinden yansıtır.
İris üzerinde bulunan pigment gözün rengini belirler.
Albino hayvanların irisinde pigment yoktur. Bundan
dolayı iris, bünyesinde bulunan çok fazla kan damarı
yüzünden kırmızı renkli görünür. Lens zonula ciliaris
yardımıyla proc. ciliaris'e bağlanmıştır (Zinn fibres,
Zinn lifleri). Lensin buradan çıkartılması daima proc.
ciliaris'in kısmi olarak yırtılmasına yol açar.
Üvea yoğun bir şekilde damar ağına ve ışığı
engelleyen çok miktarda pigmente sahiptir. Işık göz
küresinin içine doğru sadece pupilla vasıtasıyla girer.
Toplam dört adet v. vorticosa, uvea boyunca ilerler.
Bu damarlar daha sonra göz küresinin ekvatoru
düzeyinde üvea ve coroideanın proksimal
bölgesinden ayrılıp sclerayı (tunica fibrosa bulbi)
delerler. Damarların çıkış noktalarında çevre
dokudan üzerlerine aldıkları daraltıcı baskı
dolayısıyla göz küresindeki basıncı artırdığı, bu
durumun da glokom gelişimine yol açtığı tahmin
edilmektedir. Diğer taraftan, göz küresindeki
yetersiz basınç retinanın yerinden ayrılması (ablatio
retinae) ile sonuçlanabilir.
Retina, üzerinde bulunan damarlar ve dalları fundus
seviyesinde oftalmoskop ile gözlemlenebilir.
İnsanlarda bulunan A. centralis retinae evcil
hayvanlarda yoktur. Retinadaki atardamarların
dallanma şekli türe özgüdür. Aa. cliares breves
tarafından gönderilen kollateral dallar discus n.
optici etrafında damarsal bir halka oluştururlar
(circulus vasculosus n. optici).
Fundus atardamarlarında gözlemlenen sıkı
kıvrımlanmalar yüksek tansiyon (hypertension)
belirtisidir. Şeker hastalığı da (Diabetes mellitus)
retina damarlarında görülür nitelikte değişiklikler
yapar. Bu durumda damarlar kıvrımlı haldedir ve
kanama görülür. Köpekte şeker hastalığı lensin
opaklaşmaşına yol açabilir (diabetik katarakt).
N. opticus orbitayı direk olarak geçmez. Bunun yerine for.
opticum'a doğru geniş bir yay çizerek yaklaşır. Bu seyir
Sinirin orbita içindeki bölümünün uzunluğunu artırarak
travma kaynaklı ekzoftalmus olgularında sinirin zarar
görmesini önler ve göz küresinin orbitadaki yerine tekrar
dönmesini sağlar. Bu durum görüşü etkilemez ve gözün
aşırı ışık almasını engeller. Konjonktiva gözkapaklarının
altında görülebilir ve skleranın görünen kısımlarını örter
(beyaz kısımlar). Konjonktivanın görüntüsü hastalıkta
değişebilir ve hekime patolojik durumla ilgili kanıt sunar.
Ateş veya allerji sonrası kırmızı renkte görülen
konjonktivanın sarımtırak bir renk alması, ikterusun
(sarılık) işaretidir. Kansızlık veya şok durumlarında yapı
solgun görünür. Göze konjonktiva kesesi yolu ile lokal
olarak ilaç uygulanabilir.
Üçüncü göz kapağı (palpebra tertia), membrana
nictitans, bir kıkırdak iskelet ile
desteklenmektedir ve küçük lenf yumruları
(noduli Iymphatici conjunctivales) ihtiva eder.
Köpeklerde bu lenfatik yapılar kronik olarak
yangılanabilir ve küretaja veya daha ciddi
durumlarda üçüncü göz kapağının cerrahi işlem
ile alınmasına gerek olabilir. Köpeklerde bu
lenfatik yapıların kronik olarak yangılanması
küretaj gerektirir. Daha ciddi durumlarda
üçüncü göz kapağı cerrahi işlem ile alınır.
GL lacrimalis göz küresinin dorsotemporal yüzeyinde
yerleşmiştir. Gözyaşı, korneayı ıslayan bir tabaka meydana
getirerek besinlerin korneaya gitmesini veya korneadan
ayrılmasını sağlayan ve transport sistemi gibi çalışan bir
medyum oluşturur. Gözyaşı üretimindeki bir azalma,
durma veya sıkıntı korneanın kurumasına neden olur. Bu
durum ise korneada opaklığa ve en nihayetinde körlüğe
yol açar. Bu durumla ilgili olarak köpeklerde ductus
parotideus transpozisyonu uygulaması yapılabilir. Bu
işlemde, ilgili tükürük bezi kanalı kornea için gerekli olan
ıslaklığı sağlamak üzere dorsal konjonktiva kesesine
yönlendirilir.
Göz küresi arkası bozukluklarından şüphelenilirse, teşhis
için ultrason (10-MHz prob kullanılmalı), CT ve MR kullanı-
lır.
Kulak
Kulak işitme ve denge duyuları için görevli bir organdır. Kulağın dış
kısmında kulak kepçesi ve dış kulak yolu bulunur. Dış kulak orta
kulaktan kulak zarı (membrana tympani) ile ayrılır. Kulak kepçesinde
bulunan kıkırdak bu yapıya iskelet görevi görür ve şeklini ortaya çıkartır.
Kıkırdağı saran ince deri bu yapıya gevşek bir bağ doku katmanı ile
bağlanmıştır. Kıkırdağı besleyen kan damarları bu katman içinde
bulunur. Damar yaralanmalarında deri kıkırdaktan ayrılarak yoğun bir
kulak hematomu şekillenir.
Kulak yolu (meatus acusticus), içte yer alan bir kemik bölüm ve daha
dışta bulunan bir kıkırdak bölümden oluşur. Köpek ve kedilerde, kulak
yolu kulak zarına doğru düz seyretmez, hokey sopası açısına benzer
şekilde keskin bir kıvrım yapar. Bu durum hem otoskop uygulaması
hem de kulağı temizleme işlemi için önem arz etmektedir.
Çok yoğun bir şekilde damar ağına sahip olan kulak zarı
(membrana tympani) ve kulak zarının ortası (umbo mem-
branae tympani) otoskop ile gözlemlenebilir. Orta kulakta
görülen ciddi hastalık veya yangı durumu sıvı birikimiyle
seyreder. Bu durumlarda kulak zarı patolojik sıvının
alınması için delinir (myringotomy). Kulak zarındaki bu
delik kısa zamanda kapanır. Kulak zarı ayrıca ventralden
de açılabilir (kulak zarı osteotomisi). Bu durumda, n.
hypoglossus (kranial XII) ve a. carotis internae gibi komşu
yapıların zarar görmemesine dikkat edilmelidir.
Kulak kemikçikleri epitympanicum bölgesinde orta
kulağın üst bölümünde yerleşmiş bir zincir
oluştururlar. N. intermediofacialis bu bölgeye yakın
olarak seyreder. Orta kulak hastalıkları n. facialis'i de
etkileyebilir. Östaki borusu (Eustachian tubes, tuba
auditiva) yutağı orta kulak boşluğuna bağlar. Yutak
enfeksiyonları bu boruyu kullanarak orta kulağa
ulaşır. Ventralde bulunan yarık benzeri tüpler
atlarda diverticulum tubae auditiva'mn giriş deliği
gibi görev yaparlar. Bu yüzden atlarda yutakta
oluşan bir enfeksiyon nadir olarak orta kulağa ulaşır
çünkü yutaktan kulağa doğru yayılan yangı süreci
diverticulum tubae auditiva'ya yönelir, orta kulağa
çıkmaz.
Orta kulak yangısı n. facialis felcine yol açar ve iç
kulağı da etkileyerek denge sorununa yol açar.
Dalmaçyalı gibi bazı köpek ırklarında konjenital
duyma bozuklukları görülür. Bu genetik yaradılış
canlının tüy rengi ile ilişkilidir. Bu canlılara ait Korti
organının histolojik değerlendirmelerinde sensörik
hücrelerinin olmadığı belirlenmiştir. Postmortem
muayenede, iç kulağı muayene etmek için bazen iç
kulak yolunda yerleşmiş olan ganglion vestibulare'yi
kaldırmak gerekir. Bunun için cochlea'mn merkezi
direğine (modiolus) doğru bir ensizyon
gerçekleştirilmelidir. Bu sayede ganglion spirale ve
Korti organından doku örneği alınabilir. Kafatasının
tabanına göre ensizyon açısı her ırka göre değişir.
Beyin
Beyin ile ilgili yaralanmalar, davranış değişiklikleri ve
kranial sinirlerin innerve ettiği alanlar ile ilgili fonksiyon
bozuklukları şeklinde kendini gösterir. Merkezi yüz siniri
felci, diplegia, daha önce tanımlanmıştı (bakınız, bu
bölümdeki Kranial Sinirler başlığı). Yaşlı hayvanlarda, kan
damarlarında daralma ve tıkanmalar oluşabilir ve süreç
felç semptomları ile ortaya çıkan krizlerle sonuçlanır.
Beyin korteksinde oluşan yaralanmalar da felce yol
açabilir. Semptomlar insanlardaki kadar belirgin olmaz
çünkü korteks onlardaki kadar gelişmiş değildir. Bu
sebeple hayvanların insanlar gibi oldukça gelişmiş bilinç
hali gösteremedikleri farz edilir.
Tümörler de yerleştikleri bölgeye (örneğin limbik sistem,
amygdala bölgesi) göre değişen anormal davranışlara
sebep olabilir. Beyin ventriküllerindeki beyin omurilik
sıvısının dolaşımındaki bozukluklar hayvanlarda
hidrosefalus oluşturabilir. Beyin sapında oluşan
yaralanmalar, ya ilgili kranial sinirlerde ya da inen ve çıkan
bağlantı yollarında bozukluklara neden olur. Bağlantı
yollarındaki bozukluklar ise duyarlılık kaybı veya felç ile
sonuçlanır. Ayrıca, yutma ve göz kırpma refleksleri gibi
beyin sapı tarafindan organize edilen fonksiyonlar
bozulabilir. Beyincikte oluşan lezyonlar denge kaybına
neden olur. CT ve MR gibi görüntüleme teknikleri
günümüzde kafada gelişen hastalıkların kesin tanısını elde
etmek için uygulanmaktadır. Sığırlarda ve domuzlarda
sinüs frontalis baş yüzeyi ve beyin arasında bulunur.
Boyun
Katmanlar
cutis ve subcutis,
parotis fasya,
gl. parotidea,
dış kulak yolu,
m. cleidomastoideus,
m. obliquus capitis cranialis,
m. occipitohyoideus,
m. digastricus ve m. sternomandibularis'in pars
occipitomandibularis'i,
gl. mandibularis, pharynx, Inn. cervicales profundi craniales,
gl. thyroidea, o diverticulum tubae auditivae.
Parotis fasya, başın yüzeysel fasyasını bir
bölümüdür. M. parotidoauricularis bu fasyanın
içinde yer alır ve gl. parotis'i örter. Boynun
transeversal siniri (ikinci servikal sinirin ventral
dalı), kulak kepçesinin büyük kaudal
toplardamarı ve kulak kepçesinin büyük siniri
(ikinci servikal sinirin ventral dalı) bu tükrük bezi
üzerinden geçerler. Ayrıca, v. maxillaris, kulak
kepçesinin iç siniri (VII. ve X. kranial sinirlerin
dalı), boynun transversal siniri (ikinci servikal
sinir), v. temporalis superficialis ve a. ve v.
masseterica da bu bez üzerinden geçer.
Parotis lenf yumruları da bu bezin ön kenarında
bulunur. Bu bezi kaldırdıktan sonra, dış kulak
yolu, m. cleidomastoideus, m. rectus capitus,
m. occipitohyoideus, m. diagstricus'un pars
occipitomandibularis'i ve m.
sternomandibularis (aponevrozu) görünür hale
gelir. Yine, gl. mandibularis, pharynx, Inn.
cervicales profundi craniales ve gl. thyroidea da
bu şekilde görülebilir.
Bölgeler
Önemli boyun bölgeleri şunlardır:
regio parotidea,
regio colli ventralis,
regio prescapularis ve o regio colli dorsalis.
Regio parotidea
Parotis bezinin olduğu bölge baştan boyuna
geçiş bölgesidir. Bölge, dorsalden kulak kepçesi
bölgesi ve boynun dorsal bölgesi, ventralden
boynun ventral bölgesi, kranialden ise
mandibulanın ilgili bölümü tarafından
sınırlanmıştır. Bu bölge equidae için özellikle
önemlidir ve fossa retromandibularis olarak
isimlendirilir.
N. facialis for. stylomastoideum'u bu bölgenin
dorsal bölümü'nden terk eder. Bu sinirden bu
seviyede, n. auricularis caudalis, ramus
auricularis internus, n. auriculopalpebralis,
ramus digastricus, n. transversus colli'ye bir
bağlantı dalı ve deri kasının boyun bölümünü
innerve eden bir dal ayrılır. Bu bölgeden ayrıca,
n. auriculotemporalis (kranial V3), a. carotis
externa ve a. temporalis superficialis geçer.
Bu yapıların ventral tarafında, n. accessorius
(kranial XI), hyoid kasları innerve eden ilk iki
boyun sinirinin ventral dalı, v. maxillaris, a.
thyroidea cranialis, a. pharyngea ascendens ve a.
laryngea cranialis isimli yapılar yer almıştır.
Viborg üçgeni, mandibula, v. linguofacialis ve
m. sternomandibularis'in tendosu tarafından
oluşturulur. Diverticulum tubae auditivae'ye
yapılacak olan cerrahi müdahale yeri burasıdır.
Diverticulum tubae auditivae bu bölgenin
derininde bulunur. Yapı stylohyoideum
tarafından küçük bir lateral kese ve büyükçe bir
medial keseye ayrılır. A. carotis externa, a.
maxillaris ve a. temporalis superficialis lateral
kesenin dış duvarı boyunca ilerler.
A. carotis interna, ganglion cervicale craniale, n. carotis
internus, truncus sympathicus, n. vagus, n. accessorius ve
a. occipitalis ise medial kesenin kaudal duvarı boyunca
yerleşmişlerdir. N. hypoglossus (kranial XII) ve n.
glossopharyngeus (kranial IX) kese mukozasının
kaudoventralde yapmış olduğu bir kıvrım içinde yer alırlar.
N. hypoglossus a. carotis externa'yı lateralden geçerken n.
glossopharyngeus bu damarı medialden çaprazlar.
Diverticulum tubae auditivae mukozası kaldırıldıktan
sonra Inn. retropharyngeum ve Inn. cervicales profundi
craniales görünür hale gelir. Bölgenin ventralinde ise a.
carotis communis'in a. carotis externa, a. carotis interna
ve a. occipitalis'e dallandığı yer görülebilir.
Regio colli ventralis
Boynun ventral bölgesi sadece soluk borusunu
dışarıdan kaplayan alanı içermektedir. Diğer
taraftan bu bölgede, gırtlak bölgesi, sulcus
jugularis ve fossa jugularis de yer alır. Bölgenin
derisi ve yüzeysel fasyası kaldırıldıktan sonra, m.
sternohyoideus, m. omohyoideus (kedi ve
köpekler hariç) ve bu iki kasın lateralinde yer
alan m. sternothyroideus ortaya çıkar. Atta, os
hyoideum'a bağlanan kasların kaudal kısımları
tek ve geniş bir kas oluşturmak için birleşirler.
V. thyroidea caudalis hemen hemen median
hatta, soluk borusunun ventral kenarında ve bu
organa paralel olarak seyreder. Etçillerde iki tiroit
lobunu birleştiren ince isthmus genellikle 5.-8.
soluk borusu kıkırdak halkaları arasında bulunur
fakat küçük köpek ırklarında olmayabilir. Isthmus
atlarda bağdokudan oluşmuştur ve 3. kıkırdak
halkadan başlar, sığırda ise 2. halkadan
başlamaktadır.
Boynun yüzeysel fasyası (fascia cervicalis
superficialis) yüzeysel ve derin olmak üzere iki
örtü halindedir. Yüzeysel katman ense bağına
bağlanır. Bu katman lateralde tekrar ayrılarak
deri kasının boyun kısmı ile birleşir. Katman
ventral ve medialde boynun median hattı
boyunca bir bağlantı yeri oluşturur. Derin
katman ise sulcus jugularis'i örter.
Boynun derin fasyası (fascia cervicalis profundus) da
yüzeysel ve derin olmak üzere iki örtü halindedir.
Lamina praetrachealis olarak da adlandırılan
yüzeysel katman, fasciae cervicalis superficialisin
yüzeysel katmanı tarafından oluşturulan median
hattaki bağlantı yerinin kaudaldaki devamını
oluşturur. Her iki fasya tarafından oluşturulan bu
yapı soluk borusuna yakın olarak seyreden ve
vagina carotica (karotis kılıfı) olarak adlandırılan bir
kılıf formundadır. Kılıfın sardığı yapılar a. carotis
communis, truncus vagosympathicus ve at hariç
olmak üzere, v. jugularis interna’dır.
Boyun fasyasının değişik katmanları damar ve
sinirler için yollar oluşturur ve gl. thyroidea ve gl.
parathyroidea gibi bezler ve Inn.
retropharyngeales ve Inn. cervicales profundus
için alanlar meydana getirirler.
Boyun oluğu (Sulcus Jugularis)
M. brachiocephalicus ve m. sternocephalicus bu
oluğu sırasıyla dorsal ve ventralden sınırlarlar (at ve
sığırda sadece m. sternomandibularis bulunur).
Oluk kaudalde boyun çukuru fossa jugularis, ile
sonlanır. Bu alanda deri kası direk olarak derinin
altında bulunur. Köpeklerde, bu alanın kranialinde
platysma, kaudalinde ise m. sphincter colli
yerleşmiştir. At ve sığırda, boyun oluğunun kaudal
bölümü boynun deri kası tarafından örtülmüştür. Bu
kas ise, 2. servikal sinirin ventral dalından orijin alan
n. transversus colli tarafından innerve edilir.
M. omohyoideus at ve sığırda v. jugularis
externa'nın ön ve orta bölümünün altında yer alır.
Köpeklerde bu kas olmadığı için yerini m.
sternomastoideus almıştır. V. cephalica sulcus
pectoralis içinde bulunur. Hem v. cephalica hem de
preskapular bölgenin kanını toplayan v. cervicalis
superficialis fossa jugularis'de v. jugularis externa'ya
açılır. Köpeklerde v. omobrachialis daha kranialde v.
jugularis externa'ya bağlanır. Bu damar v. jugularis
externa ile v. axillaris'i dolaylı olarak bağlamaktadır.
Fossa jugularis'i örten deri 6. servikal sinir, n.
supraclavicularis tarafından innerve edilir.
V. cephalica
Regio prescapularis
Bu bölge scapula'nın kranialinde bulunur ve boynun
lateralinin bir bölümüdür. Bu bölümün derisi n.
supraclavicularis tarafindan innerve edilir.
Lnn. cervicales superficiales, bu bölgede bulunan m.
omotransversarius'un altında (atta m.
brachiocephalicus'un altmda) ve omuz ekleminin
kranialinde lokalize olmuştur. A. cervicalis superficialis bu
lenf yumruları seviyesinde iki son dalını verir. N.
accessorius (kranial XI), m. brachiocephalicus, m.
omotransversarius ve m. trapezius tarafından oluşturulan
dorsal köşeden geçer.
Boynun dorsal bölgesi
cutis,
subcutis,
boynun yüzeysel fasyası,
m. cleidocephalicus ve m. splenius'un aponevrozları,
ligamentum nuchae, bu yapının lateralinde m. spinalis
capitis ve m. longissimus capitis,
m. rectus capitis dorsalis major ve minör, bu kasların
lateralinde m. obliquus capitis cranialis,
art. atlantooccipitalis, eklem kapsülü (eklem membranı),
Bursae synoviales
Boynun dorsal bölgesinde her zaman olmayan iki
adet bursa synovialis bulunmaktadır: bursa
synovialis subligamentosa nuchalis cranialis ve
bursa synovialis subligamentosa nuchalis caudalis.
Bu yapılar bu bölgede ligamentum nuchae'nin pars
funicularis'inin altında bulunurlar.
Kranialde yer alan bursa ligamentum nuchae'nin
başlangıç yerinin altında bulunur ve özellikle at ve
sığırda omuz başı fistülü ve ense bursitisi gibi
hastalıklara ve yangıya (bursitis) meyillidir.
Klinik Uygulamalar
Boyun başı gövdeye bağlar ve atlas ile os occipitale
arasında bulunan transversal düzlem İle omuz
(preskapular oluk) arasında yer alır. Bölgede atlas'ın
kanatları ve 3.-6. boyun omurlarının yanal çıkıntıları palpe
edilebilir. Boyun bölgesinde soluk ve yemek boruları ve
genç hayvanlarda timus bulunur. Tiroit bezi soluk
borusunun başlangıcına yakın olarak yerleşmiştir. Bu
bölgenin önemli yapıları: a. carotis communis, a.
vertebralis, a. cervicalis profundus, truncus sympathicus
ile birlikte truncus vagosympathicus'u oluşturan n. vagus,
n. laryngeus recurrens ve truncus trachealis (lenf kanalı).
Medulla spinalis, canalis vertebralis içinde meninges
tarafından sarılmış durumdadır.
Medulla spinalis, canalis vertebralis içinde
meninges tarafından sarılmış durumdadır. Bu
tabakanın devamında;
periosteum,
epidural boşluk ve duramater spinale,
cisterna arachnoidea,
cisterna cerebellomedullaris
Köpekte bölgede bulunan üç lenf merkezi (Ic.
mandibulare, Ic. parotideum ve Ic. retropharyngea) ve
tükrük bezlerinin görüntülenmesi için bilgisayarlı
tomografi (CT) kullanılmaktadır. Bu sistemle özellikle
patolojik olarak büyümüş olan Ic. retropharyngea'da
bulunan lenf yumruları ayırt edilebilir. Atlarda, boyun
omurlarında oluşan herhangi bir bozukluk veya travma
omurilik kanalının daralmasına yol açarak koordinasyon
bozukluğuna neden olur. Bu bozukluğun şekillendiği
atlarda, ani dönüşlerde kalçalarda problemler ve yürürken
tökezlemeler görülür. Bu belirtiler "wobbler sendromu”
olarak bilinen ve sallantılı yürüme ile karakterize spinal
ataksi terimi ile özetlenmektedir.
Enjeksiyon uygulamaları
Derialtı ve kasiçi enjeksiyon uygulamaları boyun
bölgesinden yapılır. Derialtı enjeksiyon uygulaması
m. brachiocephalicus'un bulunduğu bölgeden, regio
brachiocephalica, gerçekleştirilir. Kas içi enjeksiyon
ise sınırları ense bağı, boyun omurları ve m.
subclavius tarafından oluşturulan üçgen alanın
ortasına yapılır. Enjeksiyon yeri dikkatli bir şekilde
temizlenmeli ve dezenfekte edilmelidir çünkü boyun
fasyası herhangi bir komplikasyonda meydana
gelebilecek patolojik sıvının dışarıya akmasını
engelleyebilecek durumdadır.
Boyun oluğu, sulcus jugularis, boynun lateral bölümünün
ventralinde bulunur. V. jugularis externa bu olukta yer alır
ve damariçi enjeksiyon için seçilen bir damardır. İri
hayvanlarda, oluğun ön ve orta bölümlerinde a. carotis
communis ile v. jugularis externa'yı birbirinden ayıran
m. omohyoideus kasının varlığını bilmek önemlidir. Bu
kas atardamarı ve derinde yeralan diğer yapıları korur.
Dolayısıyla, damar içi enjeksiyon boynun ön veya orta
kısmında gerçekleştirilmelidir. V. jugularis externa
boynun arka üçte birlik bölümünde deri kasının kalın
olduğu bir boyun bölümü tarafından örtülmüş
durumdadır. Bu kas kasıldığı zaman iğnenin yönünü
değiştirdiği için damarın iğne ile delinmesi zorlaşır. Bu
bölgede a. carotis communis'in iğne ile yaralanması
mümkündür.
Kedi ve köpeklerde, v. jugularis externa 'dan kan
alınabilir. Her iki v. jugularis externa'nın, iki v.
lingualis arasında varolan ve arcus hyoideus diye
adlandırılan bir anastomoz vasıtasıyla dolaylı
olarak bağlandığını unutmamanız gerekir. Bu
anastomoz dolayısıyla her iki damara da
kompres uygulanmalıdır.
Omuriliğe giriş
Omuriliğe boyunda ense bölgesinden girilir. İğne
ucu spatium suparachnoideale'nin cistema
cerebellomedullaris'ine yönlendirilir. Boşluğa
girmek için iğne ucu, atlarda yaklaşık 8 cm,
taylarda 1,5 cm, köpeklerde (Ömeğin; Alman
çoban kurdu) 4,8 cm sokulur. Köpeklerde
atlantooksipital boşluk çok dardır ve cistema
cerebellomedullaris çok az beyin-omurilik sıvısı
içerebilir.
Tiroit bezi
Tiroit bezi atlarda 2. ve 3., etçillerde 5. ve 9.
kıkırdak halkalarının dorsolateralinde
yerleşmiştir. Bezin genişlemiş hali palpe
edilebilir. Ultrason bu bezi incelemek için bir
tercihtir. Tiroidektomi yapılırken dikkatli
olunmalı, bezin paratiroit bezlerle iç içe
olduğunu unutmamalıdır. Aksi halde serum
kalsiyum seviyesi bozularak tetani oluşumuna
yol açar. Süreç ölüme kadar gidebilir.
Trachea
Göreceli olarak küçük cüsseli ırkların yaşlı bireylerde
kronik öksürük veya solunum güçlüğü görülebilir. Bu
belirtiler soluk borusunun lümeninin daralarak hava
geçişinin sınırlandığı durumlarda ortaya çıkar.
Endoskobik muayenede soluk borusunun dorsal
bölümünün düzleştiği görülür. Tedaviye cevap
vermeyen köpeklerde, soluk borusunun kranial
bölümüne trakeotomi uygulaması gerekebilir. Bu
uygulama için soluk borusuna median hatta
gırtlağın 2.3 kaudalinden ulaşılır.
Derinin ensizyonundan sonra boynun büzücü
kası ve ardından boyun fasyasının yüzeysel
tabakası ortaya çıkar. Ensizyon kraniale doğru
genişletilemez çünkü burada bulunan venöz
hyoid kemer yaralanabilir. Sonraki tabaka,
boyunda beyaz çizgi şeklinde görülen ve iki m.
sternoyoideus arasında bulunan beyaz renkli
ince bağdoku çizgisidir. Soluk borusunun ventral
yüzeyinin ortasında ve bu çizginin altında v.
thyroidea caudalis yer alır. Bu cerrahi işlem
sırasında bu damar çoğunlukla zarar görür.
En derinde yer alan tabaka ise derin boyun
fasyasının soluk borusu üzerindeki tabakası ve
bu organın tunica adventitia'sıdır. Bu cerrahi
işlem ayrıca tiroidektomi için tiroit bezlerine
ulaşma imkânı da verir. Derin boyun fasyasının
soluk borusu üzerindeki tabakası kesildikten
sonra, soluk borusunun laterodorsal yüzeyindeki
tiroit bezi muhakkak görülür. Tiroit bezinin
büyümesi genellikle kendisini besleyen
damarların da büyümesine neden olduğu için bu
damarlar ayrı ayrı bağlanmalıdır.
Gırtlak-Larynx
Hemiplegia laryngis için standart cerrahi işlemi, soluk
borusunun kranial ucundan bir ensizyon ile başlar. Daha
sonra uzun hyoit kasları görülür ve laterale ekarte edilir.
Gırtlak boşluğuna ulaşmak için ise lig. cricothyroideum
üzerinde, gerekirse cartilago cricoidea üzerinde, median
bir ensizyon yapılır. Hastalıktan etkilenen tarafta bulunan
ventriculus laryngis cerrahi işlem ile uzaklaştırılır. Sonuçta
oluşan nedbe dokusu ilgili plica vocalis'i daimi olarak
laterale, cartilago thyroidea üzerine doğru çeker. Bu
durum hastalık dolayısıyla oluşan havanın geçişindeki
kısıtlamayı ortadan kaldırarak hırıltılı soluma belirtilerini
ortadan kaldırır.
Yemek Borusu
Yemek borusu, tıkanma durumlarında boynun orta
üçte birlik bölümünde cerrahi açıdan ulaşılabilir
durumdadır. Mide tüpünün yerleştirilmesinden
sonra, sol tarafta deri, boynun yüzeysel fasyası ve
deri kasının boyun bölümüne bir ensizyon yapılır. En
sonunda, boynun derin fasyasının soluk borusunun
üzerinde bulunan tabakasında bir ensizyon ile
devam edilir. V. jugularis externa‘nın
yaralanmamasına dikkat etmek gerekir. Operasyon
sırasında, yemek borusuna komşu olan a. carotis
communis ve truncus vagosympathicus gibi
yapıların da korunması gerekmektedir.
Intervertebral disk
Özellikle küçük köpek ırklarında intervertebral disk
fıtığı omurganın boyun bölümünde görülebilir. Böyle
bir durumda omurgaya boynun ventral bölümünden
ulaşılmaya çalışılır. Nucleus pulposus laterale veya
dorsale fıtıklaşır. Lateralde olan fıtıklaşma spinal
sinir köklerini etkileyerek çok fazla ağrıya sebep
olur. Dorsalde olan fıtıklaşma omuriliği ventralden
baskılar. Omurilikte, inen motor bağlantı yolları bu
organın ventral bölümünde bulunur. Ortaya çıkan
belirtiler ağrı ve daimi veya geçici felçtir. Omuriliğe
boyun bölümünde pencere açmak (fenestrasyon)
ventralden girilir.
Boyun omurlarına cerrahi müdahale trakeotomi
işlemine benzer şekilde başlar. Organlar ve pek
çok yapı tanımlanıp laterale ekarte edilir. Her iki
m. longus colli de boyun omurlarını açığa
çıkarmak için yukarı kaldırılır. Operasyonda
sadece fıtıklaşmış nucleus pulposus değil aynı
zamanda geriye kalan omurlar arasındaki
disklerde diskler de (C 2/3, C 3/4, C4/5 ve C 5/6
arasındaki diskler) ilerde oluşabilecek fıtıkları
önlemeye yönelik olarak kaldırılabilir.
Göğüs
Göğüs gövdenin kranial bölümü, boynun kaudale
doğru devamıdır. Göğüsün kranial girişi göğüs
boşluğunun kranial ağzını oluşturur. Girişte; yemek
ve soluk boruları, aorta kemerinin kranial dalları
(truncus bicaroticus, a. subclavia dextra ve a.
subclavia sinistra), v. cava cranialis, v. jugularis, lenf
yumruları, n. vagus, ganglion cervicale ve ganglion
cervicothoracicum ile birlikte truncus sympathicus,
m. longus colli ve genç hayvanlarda timusun boyun
ve göğüs bölümü, gibi anatomik yapılar mevcuttur.
Göğüs boşluğu (cavum thoracis), sırt omurları,
kaburgalar ve sternum tarafından oluşturulan bir
kemik yapı tarafından sınırlandırılmıştır. Diyafram
öne, göğüs boşluğuna doğru bir kavis yapar ve bu
boşluğu (cavum pectoris) karın boşluğundan ayırır.
Diyafram göğüs boşluğuna doğru bir kavis yaptığı
için, kaudal kısmında kalan ve göğüs boşluğunun
kemiksel çatısı (thorax) içerisinde yer alan bir bölüm
vardır. Bu bölüm karın boşluğu kısmında
anlatılacaktır. Göğüs boşluğu iki pleural boşluğa
(cavum pleurae) ayrılır. Bu boşluklar arasında pek
çok organ ve yolun bulunduğu mediastinum
bulunmaktadır.
Diyaframdan pek çok organ ve yol geçer: aorta,
ductus thoracicus, v. cava caudalis, truncus
vagalis dorsalis ve ventralis ile birlikte seyreden
yemek borusu, her iki truncus sympathicus ve
nn. splanchnicus. Göğüs boşluğunu lateral
duvarı ön bacaklar tarafından çok iyi bir şekilde
sarılmıştır. Önbacaklar göğüse, sadece kas ve
fasyadan oluşan göğüs kemeri ile bağlanır.
Görülen ve palpe edilen kemik yapılar
Hayvanın besi durumuna göre, önbacaklar
tarafından sarılanlar hariç olmak üzere kaburgalar
görülebilen ve palpe edilen yapılardır. Küçük
hayvanlarda, ön bacaklar öne doğru çekilerek daha
çok kaburga ve kaburgalar arası alan palpe edilebilir.
Göğüste bulunan yüzeysel kas olukları şunlardır;
-lateral göğüs oluğu (sulcus pectoralis lateralis).
-medial göğüs oluğu (sulcus pectoralis medianus)
-dirsek oluğu (sulcus musculi tricipitis), bu yapı aynı
ismi taşıyan kasın kaudalinde olmak üzere margo
tricipitalis olarak da isimlendirilir.
Göğüs boşluğunda bulunan organlar
Klinikte kullanılabilen çizgiler
Aşağıda belirtilen horizontal çizgiler göğüs boşluğunda
yapılabilecek uygulamalar için yön göstericidirler;
--tüber coxae çizgisi (CL, her iki tüber coxae'ya doğru yere
paralel olan kraniokaudal çizgi).
--omuz eklemi çizgisi veya merkezi göğüs çizgisi (SL,
her iki omuz eklemine doğru yere paralel çizgi),
--dirsek çizgisi veya sternum'dan lateral çizgi (OL, her iki
dirseğe doğru yere paralel olan kraniokaudal çizgi).
Akciğerler
Akciğerlerin kaudal sınırı:
Evcil hayvanlarda akciğerin kaudal sınırı farklılık gösterir. Vücut
yüzeyinde akciğerin kaudal sınırı, tuber coxae (TC), omuz
eklemi (OE) ve dirsek (Dİ) çizgileri ile belirlenir. Hayvan
türlerine göre sınır şu şekildedir:
Akciğerlerin dorsal sınırı:
Regio abdominis caudalis Regio abdominİs media
Akciğerlerin dorsal sınırı, m. iliocostalis'in lateralinde seyreden
tüber coxae çizgisini takip eder.
Akciğerlerin cranial sınırı: Akciğerlerin kranial sınırı, ön
bacakta yer alan m. Triceps brachii’nin caput longum’unun
caudal sınırı tarafından oluşturulur. Küçük hayvanlarda bu sınır
biraz daha craniale çekilebilir.
Akciğerlerin kranial sınırı, ön bacakta yer alan m. triceps kaudal sınırı (m.
anconeus oluğu) tarafından oluşturulur.
Akciğerlerin caudal sınırı:
Evcil hayvanlarda farklılık gösterir, vücut yüzeyinde akciğerlerin caudal sınırı,
tuber coxae (TC) omuz eklemi (OE) ve dirsek çizgileri (Dİ) ile belirlenir.
• Diyafram kubbesi: ikinci kaburgalararası boşluk
ile son kaburgalararası boşluk arasında, 6.
kaburgalararası aralık ve 7. kaburganın kıkırdak
ve kemik bölümünün birleştiği yerden geçen
ve kraniale konveks olan bir çizgi ile dışarıdan
belirlenebilir. For. venae cavae'nın yeri hayvan
türlerine göre aşağıda belirtildiği şekilde,
göğüs boşluğunun üst üçte bir seviyesindeki
çapının orta üçte bir seviyesindeki çapına geçiş
yerinde bulunur.
Kalp
Kalbin pozisyonu
Kalp dorsalde ilk kaburganın ortasından yere paralel
olarak çizilen çizgiye kadar ulaşır. Kalbin
kraniokaudal pozisyonu ise 3. 6., köpeklerde bazan
3. — 7., domuz ve gevişenlerde ise 3. — 5.
kaburgalararası aralık izdüşümlerine denk
gelmektedir. Atlarda 2. — 6. kaburgalar arasına
denk gelebilir. Kalbin köpek ve atlardaki pozisyonu
esas olarak hayvanın idman kondisyonunana göre
değişir.
Köpek-sağ
Köpek-sol
Klinik uygulamalar
Kalbin kan damarları
Köpeklerde koroner atardamarlar arasında
doğuştan anastomozların olduğu araştırmalarda
bildirilmiştir. Bu anastomozlar gerekli olduğunda
geniş lümenli damarlara gelişebilmektedirler. Bu
durum büyük damar tıkanmalarında hayati
derecede önemli hale gelir. Diğer taraftan
domuzlarda bu durum çok nadir görülür. Bu
gerçek; köpekleri damar tıkanıklığı araştırmaları
için iyi bir deney hayvanı olarak kullanma
düşüncesine götürür.
Persiste aort kemeri
Bu durum Alman çoban köpeği yavrularında kongenital olarak
bulunabilen bir anomalidir. Aorta normalde gövdenin sol
tarafında bulunur. Ductus arteriosus (Botalli) denilen yapı 4.
kaburga seviyesinde, a. subclavia sinistra'nın orijininden
hemen sonra yerleşmiştir. Sağ aorta varlığında, a. subclavia
sinistra yemek borusunun sağ tarafında yer alır. Bu yüzden,
ductus arteriosus 4. kaburga seviyesinde bulunur ama sağ
taraftan orijin alır ve truncus pulmonalis'e ulaşmak için yemek
borusunu çaprazlayarak geçmesi gerekir. Bu durumda, yemek
borusu ductus arteriosus tarafından kısmen baskılanarak, bir
daralmaya yol açar ve sonuçta yemek borusunun
genişlemesine neden olur. Ductus arteriosus, 4.
kaburgalararası aralık seviyesinde yapılacak olan bir lateral
torakotomi ile ortaya çıkartılıp kesilebilir.
Köpekte patent duktus arteriosus
Fötal hayatta aktif olan ductus arteriosus, truncus pulmonalis ve aorta
descendens'i birbirine bağlar ve genellikle doğumun ilk haftası
içerisinde kapanır. Damarın aktif kalıp kapanmaması kan için soldan
sağa geçiş imkânı vererek, oksijen açısından zengin olan aorta'daki kan
ile oksijen seviyesi daha düşük olan truncus pulmonalis'teki kanın
karışmasına neden olur. Bu yolun genişliğine göre, ventriculus sinister'e
devamı olarak fazla kan gelir ve sonunda bu yapı genişler. Ductus
arteriosus'un bu şekilde devamlı açık kaldığı durumda, kalbin steteskop
ile dinlenmesi sonucunda devamlı olan bir mekanik üfürüm sesi
duyulur. Bu ses kanın kalpteki dolaşımı boyunca duyulur ve en iyi 3.
kaburgalararası aralıkta dinlenir. Bu bozukluğun görüldüğü hayvanlarda
çabuk yorulma ve solunum yetmezliği, hatta çok ciddi solunum güçlüğü
ortaya çıkar. Tedavi için tek seçenek aktif olan bu damarın
kapatılmasıdır.
Abdomen
Abdomen göğsün kaudalinde yer alır. Karın boşluğu
kranialde diyafram ile başlayıp, kaudalde pelvis
boşluğuna girişin sınınnı belirleyen linea terminalis
ile biter. Diyaframın kaudalinde kalan ama göğüs
kafesinin içinde bulunan alan cavum abdominis'e ait
pars intrathoracalis olarak isimlendirilir Karın
boşluğunda; sindirim ve ürogenital sistem organlan,
endokrin bezler ve bütün bu organlara ait damarlar,
sinirler, asıcılar ve ligamentler bulunmaktadır.
Karın boşluğunun tavanını omur sütunu ve ilgili
kaslar oluşturur. Bu bölgede yer alan böbrekler,
böbreküstü bezleri, aorta, v. cava caudalis, truncus
Iymphaticus'un lumbal bölümü ve lumbal sinirler
tavana yakın olarak yer alan retroperitoneal alanda
yer alırlar. Karın boşluğunun lateral ve ventral
duvarları, karında yer alan organlar bu duvarların
belli bölgelerine doğru yaslandıkları için, teşhis
amaçlı erişim ve cerrahi müdehaleler açısından çok
önemlidirler. Vücudun bu kısmında yer alan bölgeler
hekim açısından büyük önem taşır.
Görülen ve palpe edilen kemik yapılar
Bir hayvanın tüy yapısı ve besi durumu bu bölgelerde
bulunan hangi yapıların görülebilir velveya palpe edilebilir
olduğunu belirler. Genel olarak 6. kaburga seviyesinden
itibaren, normalde palpe edilebilir yapıların çoğu iyi besili
hayvanlarda bile hissedilebilir. Arcus costaIİs kaudalde yer
alan kaburgaları örter ve çoğunlukla palpe edilebilir.
Sığırda bel omurlarının yanal çıkıntıları görülebilir
durumdadır, Bu yapılar diğer evcil hayvanlarda genellikle
palpe edilebilir. Sternum ve cartilago xiphoidea karın
boşluğunun ventral duvarında palpe edilebilir. Tüber
coxae ve patella farklı bölgelerin palpe edilebilir sınırlarını
belirlemede kullanılır.
Kan damarları