Professional Documents
Culture Documents
Biyolojik uyumluluğu
yeterli olmayan
materyellerin kullanımı Modern implantoloji,
nedeniyle, uygulanan titanyum implantların
implant destekli kullanılması ile başlamıştır.
restorasyonların ömrü
oldukça kısa olmuştur.
• Dental implantlar, eksik dişlerin
protetik tedavisini kolaylaştırmak
için geliştirilmiş, genellikle
titanyumdan yapılmış, yapay diş
kökü fonksiyonu gören silindirik
veya konik şekildeki vidalardır.
Dental
İmplant
Tipleri
Dental İmplant Yüzeyleri
• 1950 Per-Ingvar Brånemark, kemikteki
kan dolaşımını incelerken, tarihe geçecek
bir bulguya ulaştı.
• Branemark, titanyumun insan sert ve
yumuşak dokuları ile son derece uyumlu
olduğunu ve immünolojik reaksiyona
neden olmadığını saptayarak, tıp alanında
titanyum kullanımı ile ilgili çalışmalar
yapmaya başladı.
• Bu çalışmalarda, titanyumun kemik ile,
yüklere dayanıklı, güçlü bir bağlantı
kurduğunu buldu ve bu olguya
osseointegrasyon adını verdi.
• Branemark ve ekibini ilk hastaları doğumsal çene defekti olan 34 yaşında bir
erkek hasta oldu.
• Alt çeneye 4 adet titanyum implant üzerine sabit bir restorasyon
• 1965 yılında başlayan bu dental implant araştırmaları 10 yıl boyunca takip
edilmiş ve başarılı sonuçlar 1977 yılında bildirilmiştir.
Branemark ve ekibi,
osseointegrasyonu “yaşayan
kemik dokusu ile titanyum Dental implant uygulamalarının
implant arasında oluşan, ışık başarısı, implant yüzeyi ile
mikroskobu düzeyinde kemiğin osseointegrasyonu ve
büyütme ile gözlenen direkt süratli iyileşmeye bağlıdır.
temas” şeklinde
tanımlamışlardır.
• İmplant stabilitesi, implantların
yüklenebilmesi ve uzun dönem
başarı için osseointegrasyon
şarttır.
İmplant Makro-
Tasarımı
• Sıkıştıralarak yerleştirilen
silindirik (mermi biçiminde,
açılan bir deliğe basınçla
oturtulan veya çakılan)
implantlar.
Subperiosteal İmplantlar
Kişiye özel üretilen, çene kemiğinin yüzeyine adapte edilebilen implant formları
• Transmandibuler (post ya da çubuk biçiminde, anterior
Transosseöz mandibulada’ya yerleştirilen) olarak bilinen tasarımlardır.
İmplantlar
Bu implantların bir bölümü önceleri 5 yıl gibi kısa sürelerle ağızda kaldığında
başarılı kabul ediliyordu. Ancak, bu süreden sonra stabilite ortadan kalkıyor
ve gevşediği için çeşitli semptomlarla implant kaybediliyordu.
•
•Osseointegrasyon gerçekleştikten sonra, implantlar okluzyon kuvvetlerine yıllarca karşı
koyabilir ve fonksiyon görür. Tek aşamalı implantlarda, biomekanik değerlendirmeler, implant
yerleştirildikten sonraki ilk haftalarda, stabilitede bir azalma olduğunu göstermektedir.
•Bu durum, ilk iyileşme fazında kemik erimesi olduğunu gösterebilir. İlerleyen zamanda stabilite
artar ve yıllar boyu devam eder.
•İmmediat bir protetik uygulama yapıldığında (ilk gün veya 1-2 hafta içinde), aşırı yük bindirme
konusunda dikkatli olunmalıdır.
•Sınırlı primer stabilite veya kemik-implant temasının az olduğu bölgelerde, bu ilk iyileşme
fazındaki kemik erimesine bağlı olarak erken dönemde kemik desteği daha da azalabilir.
Yumuşak Doku Arayüzü
• Yaklaşık 20 yıl boyunca, araştırmalar ve klinik ilgi kemik-implant arayüzüne odaklanmış, komşu
yumuşak dokular büyük ölçüde göz ardı edilmiştir.
• Branemark ve ekibinin yazdığı klasik el kitabında, bir kaç tanımlayıcı cümle dışında, yumuşak
doku arayüzü hakkında herhangi bir detay ya da bilgi yoktur. Bunun nedeni bir ölçüde, hastaların
büyük bir çoğunluğunun tam dişsiz olgular olması ve Branemark sisteminde kullanılan implant
yüzeylerinin yumuşak doku enflamasyonu ile ilişkisinin olmamasıydı.
•Bilindiği üzere, hem implantlar hem de dişler alveolar kretten çıkarken yumuşak dokunun
içinden geçerler.
•Yumuşak dokular epitel ile örtülü bağ dokusundan oluşur. Gingival/mukozal bir oluk, uzun bir
birleşim epiteli bağlantısı ve dişleri destekleyen kemiğin üzerinde de bağ dokusu vardır.
•Doğal dişlerin, semente ve kemiğe giren bağ dokusu fibrilleri ile dişi kemik içinde destekleyen
periodontal ligamenti olmasına karşın, osseoentegre implantlarda periodontal ligament yoktur.
Osseoentegre implantların arayüzünde hiç bir yerde, kollagen fibriller yoktur. Kemik, arada
yumuşak doku olmaksızın implant ile direkt temastadır.
• Klinik olarak, peri-implant yumuşak dokuların kalınlığı 2 mm veya daha fazladır. Bir
hayvan deneyinde, peri-implant yumuşak dokunun “biolojik genişliğinin” toplam yüksekliğinin
yaklaşık 3-4 mm olduğu, bunun 2 mm’sinin epitelyal ataşman, 1-2 mm’sinin de suprakrestal bağ
dokusu olduğu saptanmıştır.
• Bu bulgu ile uyumlu olarak, insanlarda yapılan bir histolojik çalışmada epitelyal ataşman ve
suprakrestal bağ dokusundan oluşan peri-implant yumuşak dokunun “biolojik genişliğinin”
toplam yüksekliği 4.0-4,5 mm civarında bulunmuştur. (Histolojik kesit; Fig.74.7)
Epitel
• Doğal dentisyonda olduğu gibi, implant çevresindeki oral epitel de, gingival sulkus’un iç kısmını
kaplayan sulkular epitel ile devam eder; gingival sulkus’un apikal bölümü uzun birleşim epiteli ile
kaplıdır.
• Histolojik çalışmalar, epitelyal yapıların ve lamina propria’nın (bağ dokusu) normal dişlerin
çevresindekilerden farklı olmadığını göstermektedir.
• İmplant çevresinde, sağlıklı durumlarda sulkuler epitel 0.5 mm ve epitelyal ataşman da
yaklaşık 2 mm dir ve bu da periodontal epitelyal ataşman’a göre biraz yüksek bir değerdir.
• Epitelyal ataşman’ın apikal sınırı, kemiğin kenarının yaklaşık 1,5-2 mm üzerindedir. Sağlıklı
peri-implant dokularda, epitelin apikale doğru proliferasyonu görülmez. İmplanta giren
kollagen
lifler (doğal dişlerdeki sharpey lifleri) olmadığına göre, bu durumu engelleyen başka etkenlerin
olduğu düşünülebilir.
Bağ Dokusu
•Peri-implant bağ dokusu morfolojisi doğal dentisyonla yakın benzerlik gösterir, ancak
periodontal ligament, sement ve implant yüzeyine giren fibriller yoktur.
•Peri-implant bağ dokusunun boyutları (dikey Boyut) 1-2 mm dir, bu da ortalama periodontal
bağ dokusu boyutundan daha yüksektir.
•Suprakrestal bağ dokusunun, stabil bir yumuşak doku-implant arayüzünün idamesinde önemli
fonksiyonu vardır ve dış ortama (ağız ortamına) karşı koruyucu bir bariyer görevi görür.
•Lif kümeleri,ayrıca, bir manşet gibi sirküler oriyentasyona da (dairesel dizilim) sahiptir. Bu
fibrillerin rolü bilinmemektedir, ancak, implantın çevresinde “sızdırmazlık” sağlayan bir yumuşak
doku oluşturduğu düşünülür.
Several animal and human studies have shown that the alignments of connective fibers were circular and horizontal around the implants1,15,35,48,51,52,99 (Fig. 74.10).
Histologic scheme of epithelial attachment (EA) (identical for tooth and implant). T/I, Titanium implant; BC, basal complex; LBI, lamina
basalis interna; LBE, lamina basalis externa (only location where cell divisions occur); a, long junctional epithelial attachment zone; b,
sulcular epithelial zone; c, oral epithelial zone.
Implant, abutment (Ab), and crown within alveolar bone and soft tissues. Im, Endosseous part of implant; MR, margin of gingiva/alveolar mucosa;
Bo, marginal bone level; 1, implant crown; 2, vertical alveolar-gingival connective tissue fibers; 3, circular gingival connective tissue fibers; 4,
circular gingival connective tissue fibers; 5, periosteal-gingival connective tissue fibers; a, junctional epithelium; b, sulcular epithelium; c, oral
epithelium; A/I, abutment/implant junction; aAE, apical (point) of attached epithelium.
•Bağ dokusu arayüzü, ataşman düzeylerinin ölçümü ile değerlendirilir. Ataşman düzeylerinin,
sağlıklı peri-implant dokuları olan bireylerde, alveolar kretin koronalinde olduğu görülür. Bu da,
bağ dokusunun implant yüzeyi ile doğrudan teması olduğunu gösterir.
•Sağlıklı dokularda periodontal sont ile yapılan ölçümde elde edilen derinlik, alveol kretine
yaklaşık 1,5 mm uzaklıktadır.
•Enflamasyonlu bölgelerde, sont kemiğe kadar gidebilir ve elde edilen ölçüm, kemiğin üzerindeki
toplam yumuşak doku kalınlığını (yüksekliğini) bize gösterir.
•Doğal dentisyonda olduğu gibi, implant çevresinde de keratinize dokunun gerekliliği konusu
yıllardır tartışılmaktadır. Yapılan çalışmalarda, vida şeklinde düz yüzeyli implantların
değerlendirilmesinde, uzun dönem stabilite için, keratinize diş etinin varlığı ya da yokluğunun bir
ön koşul olmadığı bildirilmiştir.
•Ancak, sadece mukoza (keratinize olmayan) ile çevrili implantların, peri-implant sorunlara daha
yatkın olduğu ileri sürülmüştür.
•Bir hayvan çalışmasında, ligatür ile oluşturulan peri-implantitis, çevresinde keratinize olmayan
alveolar mukoza olan implantlarda, keratinize mukoza olanlara göre daha sıklıkla görülmüştür.
•Keratinize mukoza, nonkeratinize mukozaya oranla, kollagen fibrillerle alttaki periosta daha sıkı
bir şekilde bağlanır. Non keratinize mukozada daha fazla elastik fibril vardır ve alttaki kemik
üzerinde daha fazla hareket eder.
• Çevresinde keratinize mukoza olan veya olmayan implantların değerlendirildiği bir
çok klinik çalışmada, implant başarısı açısından belirgin bir fark olmadığı bildirilmiştir.
• Ancak, keratinize doku olmayan bölgelerde, oral hijyen uygulamaları veya diğer fonksiyonlar
sırasında, hastalarda ağrı ve rahatsızlık konusunda daha fazla şikayet etme eğilimi vardır.
İmplant çevresinde keratinize doku miktarı, yumuşak doku greftleri ile arttırıldığında bu
semptomların hafiflediği bildirilmiştir.
Bir araştırmada, implant çevresinde keratinize yapışık diş eti olmamasının, yumuşak doku
kaybına ve diş eti çekilmesine neden olduğu, ancak, implantın sağkalımını etkilemediği sonucuna
varılmıştır.
• Keratinize diş etinin periodontal ve peri-implanter dokuların sağlık ve stabilitesi üzerine
etkisi
konusunda çelişkili görüşler bulunsa da, klinik önemi dikkate alınmalıdır.
• Benzer şekilde, aşırı periodontal yıkımı ve mobilitesi olan dişlere komşu olarak yerleştirilen
implantlar, okluzal kuvvetlerden kurtulmak için hareket eden doğal dişlere gelen yükleri de
taşımak zorunda kalır.
• Uygun olmayan üstyapı tasarımı, parafonksiyonel alışkanlıklar veya aşırı okluzal yük nedeni ile
aşırı yükleme, kemikte mikrogerilim ve mikrokırıklara neden olarak kemik kaybına ve implant
arayüzünde fibröz enflamatuvar reaksiyona yol açar.
Sonuç
•Diş hekimlerinin, osseointegrasyon olayını ve bunun sınırlarlamalarını değerlendirebilmesi için
kemik biolojisini çok iyi anlaması gerekir.
•Okluzal yükleri karşılayacak biçimde implant yüzeyi ile çevreleyen kemik arasındaki sıkı
bağlantının öngörülebilir bir biçimde oluşturulması ve uzun süreli korunmasını engelleyebilecek
bir çok etken sayılabilir.
•Ayrıca, yumuşak doku-implant arayüzünün kalitesi de, implant çevresinde ki marjinal kemik
düzeyinin stabilitesinin sürdürülmesinde önemli bir rol oynar.
.
• Aşağıdaki dokulardan hangisi peri-implant sulkular kompleks içinde yer almaz?
a) Kemik
b) Sulkular Epitel (Gingival oluk epiteli)
c) Bağ dokusu
d) Birleşim epiteli
İmplant çeveresindeki sulcular kompleks bir yumuşak doku kompleksidir ve sert
doku içermez.
• Bir implant çevresindeki bağ dokusu fibrilleri nasıl tanımlanır?
a) Sirküler (Dairesel)
b) Vertikal alveolar-gingival
c) Periosteal-gingival
d) Yukarıdakilerin hepsi
Bir çok insan ve hayvan çalışmasında implant çevresindeki bağ dokusu fibrillerinin
diziliminin
sirküler ve implant yüzeyine parallel olduğunu göstermiştir.
• Birleşim epitelinin en apikal bölümü, implant-destek (abutment) birleşimininin
(arayüzün)
a) üzerinde (koronalinde) yer alır
b) aynı düzeydedir
c) altında (apikalinde) yer alır.
Peri-implant yumuşak doku, üzeri epitel ile örtülü bağ dokusundan oluşur. Uzun
birleşim
epitelinin altında (apikalinde) ve destekleyici kemiğin üzerinde bağ dokusu vardır.
• İmplantın en üst (Koronal) bölgesini hangi doku/dokular çevreler?
a) kemik ve epitel
b) sadece bağ dokusu
c) kemik ve bağ dokusu
d) sadece epitel
Yeterli Kemik Var İse
Yeterli Kemik Yok İse
İmmediate Yükleme • Tork değeri 45 N/cm üzerinde olmalı
İçin • ISQ (Implant Stability Quotient) 70 üzerinde olmalı
Mandibulada
All on 4
Konsepti
Anterior İmplantlar Kanine Değil
Laterale Yerleştirilir
• A-P mesafesine dikkat edilmediğinde hibrit
protezde oklar ile gösterilen kırıklar. Şekilde
A-P mesafesi çok kısadır.
Kantilever uzunluğu A-P mesafesi :
A-P mesafesinin 2 min: 10 mm
katını geçmez. max:10 cm