You are on page 1of 21

Bir l(utlu Doğum Şaheseri


MEVLIDve
•• •
SULEYMAN ÇELEBI

-=Editörler
Bilal l(emildi
Osman Çetin
Mevlid ve Süleyman Çelebi
Bi/al Kemikli-Osman Çetin

Yayın No: 476


Sempozyum ve Paneller Serisi : 45

ISBN·-,978-975-389-649-8
1o.ci6.Y.ooo5.476

Yayıncı Sertifika No: 15402

© Bütün Hakları Türkiye Diyanet Vakfı'na aittir.


1. Baskı, Eylül 201 O, Ankara 1.000 Adet

iLKSAY Kurulu'nun 09.02.2010 tarihve 2/5 sayılı kararıyla


uygun görülmüş ve Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti'nin
16.02.201 Otarih ve 1333 /16 sayılı kararıyla basılmıştır.

Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık ve


Ticaret işletmesi'nin dizgi, fotomekanik, ofset ve cilt
tesislerinde hazırlanıp basılmıştır.

TÜRKiYE DiYANET VAKFI


Yayın Matbaacılık ve Ticaret işletmesi
Alınteri Bulvan 1256 Sokak No: 11
Yenimahalle 1ANKARA
Tel: 0312. 354 91 31 (pbx) Faks:O 312 354 91 32
web: www. diyanetvakfiyayin.com.tr.
e-posta: tdvyayin@diyanetvakfi .org .tr
Mevlid ve Süleyman Çelebi 131

MEVLİD VEYA BİR MEDENİYET BEYANNAMESi

Prof. Dr. Sadettin ÖKTEN


Emekli Öğretim Üyesi

1. Giriş
Bu çalışmada Türk toplumunda kısaca "Mevlid" adıyla arulan d:ini
ve edebi esere bu özelliklerinin yanı sıra ayrıca bir medeniyet
telakkisinin ifadesi veya temsilcisi olabilirliği noktasından bakılınaya
çalışılnuştrr. Bilindiği üzere Süleyman Çelebi tarafından Bursa' da
812/1409 yılında yazılan Mevlid (Vesiletü'n-Necat) Osmanlı medeniyet
telakkisinin ve bu telakkiye istinad eden hayat tarzının toplum
tarafından benimsenerek yaşandığı zamanlarda ve zeminlerde büyük '
bir ahikaya mazhar olmuş ve hayatın acı tatlı bütün cilveleri karşısında
bazen bir hüznün teseliisi bazen de bir şükrün ifadesi olarak
okunagelıniştir. Bu toplumsal kabulün neticesi olarak düzenlenen
Mevlid merasimleri zamanın getirdiği birtakım değişikliklerle de olsa
bugün dahi devam etmektedir. Buradan şu neticeye varmak
mümkündür: Mevlid metni ve bu metnin okunduğu Mevlid ceıniyetleri
veya merasimleri, kaynağını. Hz. Muhammed (sav)' e karşı duyulan
maşerl muhabbetten alan ve ona karşı hissedilen bağlılık ve ilitirarnı
ifade eden bir örf olarak toplum ölçeğinde dünden bugüne sürüp gelen
bir alaka ve itibara sahiptir.
İnsanlar her vesileyle Mevlid ceıniyetleri tertip etmekte, keder ve
elem vakitlerinde Mevlid' den bir teselli ve şifa beklemekte, neşe ve sürur
zamanlarında ise onu bir şükür borcunun edası olarak görmektedir.
Mevlid'in böyle algılanışı, bu niyet ve gaye ile Mevlid ceıniyetlerinin
tertiplenişi toplumun hemen hemen bütün kesimleri ve katmanları için
geçerlidir. Diğer bir deyişle ister sıradan kimseler ister seçkinler olsun
insanlar gerekli olduğunu hissettikleri zamanlarda, mesela bir vefat
vuku bulduğunda, kendi ölçüleri ve imkanları dahilinde Mevlid ceıniyeti
tertip etmekte ve bundan vazgeçmemektedirler. Hatta böyle bir
· merasim yapılmazsa sanki bir şeylerin eksik kaldığını hissetınektedirler.
Bu ahval takriben alb asır süresince toplumda bu şekilde yaşanmış ve
yukarıda kısaca temas edilen duygularla beslenmiştir.
32 1 Mevlid ve Süleyman Çelebi

Bu tespitiere göre Mevlid metni hakkında şöyle bir hüküm


verilebiliri. Bu metin toplumun bütün veçhelerini ihata eden, huzur ve
sürur ya da hüzün ve elem gibi duygusallıkları maşeri ölçekte tatmine
kavuşturan bir özelliğe sahiptir. Diğer bir deyişle Mevlid üzerinde,
asırlar boyu yaşanan maşeri tecrübelerden süzülerek gelen toplumsal bir
mutabakat teessüs etmiştir. Buradan hareketle üzerinde maşeri
mutabakat teessüs eden bu eserin toplumun zihninde ve gönlünde yer
alan medeniyet telakkisinin bir temsilcisi, sözcüsü veya ifadesi olduğu
söylenebilir. Kısaca, böyle bakıldığında Mevlid bir medeniyet
beyannamesidir.
Bu çalışmada Mevlid metni bir medeniyet telakkisinin kurucu,
temel ve ana hükümleri veya unsurları ve bunların aralarındaki
münasebetler açısından ele alınmaya gayret edilmiştir. Metinde
zikredilen ve medeniyet telakkisinin temel unsurları olan varlık ve
kavramlar tespit edilmiş ve bunların arasındaki alaka yine metinde
verildiği kadarıyla ortaya konmuştur. Bunun için önce Mevlid metninin
her faslı nesre çevrilerek hülasa edilmiş, bunu takiben metinde geçen
varlık ve kavramlar ve bunların aralarındaki münasebet buradan
süzülerek belirtilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın sonuç bölümünde ise
metin incelemesi sırasında tek tek veya parçalı bir biçimde elde bulunan
varlık, kavram ve ilişkilerden yola çıkılarak kendi içinde bütünlüğü olan
bir medeniyet telakkisiifade edilmeye çalışılmıştır..

Burada incelemeye konu olan Mevlid metni Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından 2008 yılında Ankara' da yayınlanan ve yayma Prof.
Uğur Derman ve Prof. Dr. Mehmet Akkuş tarafından hazırlanan
Vesiletü'n-Necat (Mevlid) (Reisü'l-hattatin Ahmet Kamil Akdik'in
hattıyla) adlı eserdeki metindir. Şüphesiz Mevlid'in bu <7serdeki
metinden farklı ve burada bulunmayan bölümleri ihtiva eden birçok
nüshası olduğu bilinmektedir. Ancak bu çalışmadan murad, temel ve
sağlam bir Mevlid metninden yola çıkarak bunun ne mertebede bir
medeniyet beyannamesi olduğu hususunda bir tahlil yapmaktır. Bu
iddiasız, alçak gönüllü ve muhtemelen Mevlid ve medeniyet ilişkisi
açısından ilklerden olan çalışma muhakkak ki natamamdır ve tekarnille
muhtaÇtır. Ümit ve niyaz edilir ki istikbalde bütün Mevlid metinleri
dikkate alınarak yapılacak etraflı tahliller ve değerlendirmeler bu eserin
bize ait bir medeniyet telakkisinin ifadesi olarak değer ve ehemmiyetini
bütün veçheleri ile ortaya koyacaktır.
Mevlid ve Süleyman Çelebi 133

2. Mevlid Metni ve Tahlili


Bu bölümde yukanda adı verilen eserden alınan Mevlid metni önce
nesre çevrilerek hülasa edilmiş bunu takiben medeniyet telakkisi
açısından incelenmiştir. Bu tahlilde medeniyet telakkisinin temel
unsurlan · ve bunların aralarındaki münasebetler tespit edilmiştir.
Eserdeki metin fasıl adı verilen on bir adet bölümden oluşmaktadır.
Ancak bunlardan beşinci fasıl Mevlid metnine dahil olmayan Arapça bir
kasidedir. Dolayısıyla burada incelemeye alınmamıştır. Netice olarak
aşağıdaki incelemede Tevhid, Nur-i Nebinin Yaratılışı, Nur-iNebi'nin
intikali, Veladet, Mucizeler, Bi'set, Miraç, Refref'in Zuhuru, Tazarru ve
Münacaat, Dua ve İltica başlıkları altında on adet fasıl bulunmaktadır.
Bunların bazılan tek tek, bazıları birleştirilip incelenmiştir.

Tevhid Faslı
Hülasa
Her işe başlarken önce Allah'ı zikredelim. Böylece Allah o ışı
kolaylaştırır. ve hayırlı olarak nihayete erdirir. Ey Müslüman! Her
nefeste Allah'ı an, bir kez bile olsun aşk ile Allah desen bütün
günahlarından arınırsın. O' nun temiz ismini her an zikreden kimse
bütün muradlarına nail olur. O halde şimdi gel, aşk ile Allah diyelim. Bu
dert ve gözyaşı ile ah ederek, nadim olarak ve hasret çekerek Allah
demektir. Umarız ki Allah bize rahmet eder çünkü O, Kerim ve
Rahim'dir.
Allah birdir ve birliğine hiç şüphe yoktur. Alemler yok iken, O
vardır. O varken ins ve melek, yer, gök, ay, güneş ve felekler yoktu. O
bütün bunları kendi sun'u ile yaratmıştır. Ve bu yarattıkları O'nun
birliğine iman etmişlerdir. Yaradılış O'nun hem kudretinin ızlıarı hem
de birliğinin (tevhidin) delilidir. O bir kere "Ol!" dedi, cihan var oldu,
"Olma!" derse hemen mahvolur. Bu açıklamalar kafidir, kısacası "Allah
birdir ve O'ndan başka tanrı/ilah yoktur."
Bu varlık aleminin yaratılışı Hz. Muhammed (sav) sebebi iledir. O
halde ey Müslüman, vazifen sıdk ile onun rızasını istemektir. Ateş
azabından kurtulmak istiyorsan aşk ve derdile ona salat ü selam getir.

Ey azizlerı Söze başlarken size vasiyetimi söyleyeyim. Bunu yerine


getirenleri Allah rahmetine nail etsin. Bana dua ediniz ve beni Fatihalar
ile yad ediniz.
34 1 Mevlid ve Süleyman Çelebi

Tahlil
Medeniyet telakkisinin temel rüknü tevhid itikadıdır. Bu itikad
şöyle açıklanır: Allah birdir ve O'nun birliğinde zerre miktan şüphe
yoktur. Bütün aiemler yaratılınarruşken O vardır. O bütün yarattıklarını
kendi sun'u ile yaratnuş ve yaratılanlar O'nun birliğine iman
etmişlerdir. Yaradılış O'nun kudretinin ızlıarı ve aynı zamanda
birliğinin yani tevhidin delilidir. Yaradılış O'nun bir kere "Ol!" demesi
ile var olmuştur ve "Olma!" derse hemen mahvolur. Kısacası medeniyet
telakkisinin temelinde yer alan Allah inancı yukanda ifade edildiği
gi5ldir. Bunun özlü bir biçimde ifadesi ise" Allah birdir ve O'ndan başka
ilah yoktur." şeklindedir.
Bu telakkiye sahip olan insan her işine başlarken önce Allah' ı
zikretmek mecburiyetindedir. Böyle yaparsa Allah o işi kolaylaştırır ve
hayırlı bir şekilde bitama erdirir. Ey Müslüman! Her nefeste O'nun adını
gönlün aşk haleti üzere olarak anmalısın. Aşk haleti üzre olmak demek
gözyaşı ile dost olmak, nedamet ve hasret duygulan içinde ah etmek
demektir. Böyle bir ruh hali ile hayatında bir kez olsun Allah demiş isen
bütün günahlarından arındırılırsın. Çünkü Allah Rahim ve Kerim' dir.
Bu satırlarda insanın (veya kulun) Allah ile olan münasebeti, esasları
üzerinde durularak açıklanmıştır. Kul her işinde ve her an ve özellikle
aşk haleti içinde Allah demeli kısacası Allah'ı hiç unutmamalı ve gönlü
O'nun aşkıyla memlft olmalıdır .

İnsan, Allah'ı bu aiemin yaradılışma sebep olan Hz. Muhammed
(sav)'in tebliği, talimi ve irşadıyla tanıyabilir. O halde vazifesi sıdk u
sadakat ile Hz. Peygamber (sav)'in rızasını talep etmektir. Onun rızasını
kazanmak ve ateş azabından kurtulmak için aşk ve derd ile ona salat ü
selam getirmelidir. Burada medeniyet telakkisinin ikinci rüknü ifade
olunmaktadır. Bu rükün Hz. Muhammed (sav)'dir. Ve yine burada
insanın 1 kulun Hz. Peygamber (sav) ile ne için ve nasıl bağlantı
kuracağı anlatılmaktadır. İnsan 1 kul Allah' ı ancak Hz. Peygamber (sav)
vasıtasıyla tanıyabilir ve O'nun emirlerine sadece o vasıta üzerinden
itaat edebilir. Diğer bir deyişle hayatının veya yaradılışının gayesini
ancak Hz. Peygamber (sav)'i taruyarak tahakkuk ettirebilir. Hz.
Peygamber (sav)'in hoşnutluğunu kazanması için de ona aşk ile salat ü
selam getirmelidir.
Mevlid ve Süleyman Çelebi 135

Tevhid faslında son olarak Mevlid müellifi eserini okuyan insanlara


dua etmekte ve onlardan Fatiha istemektedir. Bu durum ise medeniyet
telakkisinin önemli bir tenbihi ve tavsiyesidir.
Nilr-i Nebi'nin Yarahiışı ve İntikali Fasılları
Hülasa.
Önce Allah' ı andık. Allah evvellerin evveli ve ahirlerin alıiridir.
Ezeli ve ebedidir. Bu hali akıl açıklayamaz. O, cümle mahlılkattan evvel
ilk olarak Hz. Muhammed (sav)'in nurunu yarattı ve onu sevdi. Bu nura
her türlü saadeti ve güzel ahlakı verdi. Onu bütün yaratılmışlardan
daha kemalli ve faziletli kıldı. Onun sebebiyledir ki gizli açık her şey,
yer ve gökteki bütün varlıklar yaratıldı. Hz. Muhammed (sav) olmasa
idi zemin ve asuman olmazdı. Allah'ın Adem (as)'in tevbesini kabul
etmesi ve ona izzet tacını giydirmesi de yine Hz. Muhammed (sav)' den
dolayıdır. Nuh (as) onun hürmetine tufandan kurtuldu. İbrahim (as)'e
onun sebebiyle ateş cennet kılındı. Musa (as)'nın elindeki asa onun
hürmetine ejder oldu. İsa (as) da onun ümmetinden olmak için ölmeyip
göğe alındı. Bu peygamberlerin hepsi Hz. Muhammed (sav)'in
ümmetinden olmak için Allah' a çok yalvardılar. O hepsinden ekmel ve
efdaldir. Ey Müslüman! Onun ümmetinden olmak için sen de onun
şer'ine ittiba et ki Allah'ın rahmetine nail olasın.

Allah alemi müzeyyen kılmak için Adem (as)'i yaratmıştır. Adem


(as)' e melekler secde etmiş, Allah da çok büyük bir lütufta bulunmuştur.
Bu lütuf Adem (as)'in alnıha Muhammed Mustafa (sav)'nın nurunu
koymasıdır. AllahAdem (as)' e "Bu nur habibimin nurudur." dedi ve o
nur orada nice zaman kaldı. Nur-i N ebi daha sonra Havva'ya geçti. Bir
süre sonra Şit (as) doğunca ona intikal etti. Daha sonra İbrahim (as) ve
İsmail (as)'e verildi. Bu intikal kesintisiz devam etmiş ve Nur-i Nebi
nihayette aleınl~re rahmet olan Mustafa (sav)' da karar kılmıştır. Ey dini
seven kişi, Hz. Peygamberin bu vasıflarını bil ki bütün peygamberlerin
övünç kaynağı olan o zatın kim olduğunu idrak edebilesin.
Tahlil
Allah evvellerin evveli ve ahirlerin ·alıiri olmak hasebiyle ezeli ve
ebedidir. Bu durum akıl ile izah olunamaz çünkü aklın bir sınırı vardır.
Her şeyden önce, ilk yaratılan Hz. Muhammed (sav)'in nurudur. Allah
bu nuru sevmiş, her türlü güzel huyu, hasleti ve saadeti ona vermiş ve
onu bütün yaratılmışların en mükemmeli ve faziletiisi kılmıştır. Bu
36 1 Mevlid ve Süleyman Çelebi

alemdeki bütün varlıklar onun sebebi ile yaratılmıştır. Bu satırlarda


Allah'ın Hz. Muhammed (sav)'e yüklediği anlam ve bu anlama göre
medeniyet telakkisinin onu tanımlayışı anlatılmaktadır.
Hz. Muhammed (sav) diğer peygamberlerin hepsinden ekmel ve
efdaldir. Onlar onun ümmetinden olmak ıçın Allah'a çok
yalvarmışlardır. Onların gösterdikleri mucizeler de yine Hz.
Muhammed (sav)'in sebebiyledir. Böylece Hz. Muhammed (sav) etraflı
olarak tanıtılmakta ve' medeniyet telakkisinin bu çok mühiın unsuru
zihinlerde ve gönüllerde daha derin ve etraflı olarak aydınlatılmaktadır.
>', Allah yarattığı alemi müzeyyen kılmak için Adem (as)'i halketmiş
ve melekler ona secde kılmışlardır. Burada insanoğlunun yaradılışının
sebebi ve varlığının değeri beyan olunmaktadır. Böylece medeniyet
telakkisinin üçüncü unsuru olan insan yaradılış sebebi ve varlığının
değeri ile ortaya konmaktadır. AllahAdem (as)'i Nur-i Muhammedi'yi
kendisine tevdi, ederek taltif etmiştir. Bu nur ondan sonra gelen
peygamberler üzerinden devam ederek teselsülen Hz. Muhammed
(sav)' e kadar gelmiştir. Ey insan! Bu hadiseleri bilirsen Hz.
Peygamber'in kim olduğunu ve onun ümmetinden olmanın ne demek
olduğunu anlayabilirsin. Onun ümmetinden olmak ve bu sayede
Allah'ın rahmetine kavuşmak için onun şer'ine, dinine tabi olmalısın.
Burada Hz. Muhammed (sav)'in önemi nur unsuru üzerinden ifade
edilmektedir. İnsan ademoğlu olmak bakımından bu nura asla yabancı
değildir. Adem (as)' e te~di edilen bu nur insan için hem bir taltif vesilesi
hem de bir mesuliyet kaynağıdır. Böylece insan, için hayatta takip
edeceği yol çizilmiş olmaktadır. Bu da hayatın Allah tarafından beyan
buyrulan gayesinden başka bir şey değildir.
V eladet Faslı
Hülasa
Hz. Peygamber'in annesi doğum gecesi olağanüstü hadiselere
şahid olur. Evinden bir nur çıkar parıldayarak gökleri doldurur, bütün
karanlıkları yok eder. Sonra üç melek görünür, biri şarkta, biri garpta
·biri de Kabe'nin üzerindedir. Ve bütün melekler gökten inerek
Arnine'nin evini tavaf ederler. ·
Bunu takiben bir melek tarafından muallakta bir yatak serilir.
Birden evin duvarı yarılır ve oradan üç huri zuhur eder. Bunlardan biri
Asiye diğeri Meryem Hatun'dur. Arnine'ye selam vererek çevresine
Mevlid ve Süleyman Çelebi 137

otururlar ve doğmak üzere olan oğlunu müjdelerler. "Bir oğlun olacak,


böyle bir kimse cihan yaratılalı beri gelmemiştir. Bu gelen ilm-i ledün
sultanı, tevhid ve irfan kaynağıdır. Felekler onun aşkına devreyler, ins
ve melek onun hasretini çeker. Bu gece o doğuyor, onun nuru alemleri
latif kılıyor. Hak her şeye rahmet ediyor. Mustafa (sav) alemiere
rahmettir ve günahkarlara şefaatçidir."
Arnine doğum vaktinin geldiğini fark etti, çok susanuşh, ona bir
cam dolusu şerbet sunuldu, onu içince kendisi de nura gark oldu. O
anda Arnine'nin yardımına bir ak kuş geldi. Ve ol vakitte Hz.
Muhammed (sav) dünyayı teşrif etti. Gökler ve yer nura gark oldu.
Bütün mahlUkat bu doğum ile mesud oldu, cihanda gam kalmadı.
Herkes ve her şey bütün zerreleri ile o gelene merhaba dediler. Ve onu
şu sıfatlarla selamladılar. "Yüce sultan, irfan kaynağı, Kur' an' ın sırrı,
derde derman, Allah' a aşina olan, asi ümmetin sığınağı, çaresizlerin
şefaatçisi, a.şıkiara yol gösteren." Risalet tahh ve peygamberlik güneşi
onunla son bulmuştur. Nuru kainah aydınlahnış, cemali alemleri gül
bahçesi yapmıştır. Cehalet ve dalaletin karanlığı zail olmuş, marifet
bahçesi kemal bulmuştur. Ey Allah'ın sevdiği, bize imdat eyle! Ve son
nefesimizde veçhin ile bizleri şad eyle. Ey Müslüman! Azaptan
kurtulmak istiyorsan ona aşk ile salat ü selam getir.
Hz. Peygamber (sav)'in doğumundan hemen sonra zuhur eden bu
olağanüstü hadiseler neticesinde Arnine Hatun bir müddet hayret ve
hayranlıkta kaldı. Sonra aklı. başına geldiğinde her şeyin tekrar olağan.
hale geldiğini fark etti. Bir an için oğlunu göremedi, merakla etrafına
bakındığında onu bir köşede Beytullah' a karşı secde etmiş, hamd ve
tevhid haleti içindeyken temaşa etti. O "Ya ilahi! Ümmetimi bana
bağışla." diye dua etmekteydi. Annelik sevgisiyle yavrusunu bağrına
bash. Çocuğun yüzü güneş gibi nurlu idi. Kulak verip kıpırdayan
dudaklarını dinledi. Hz. Peygamber (sav) Allah' a iltica etmiş "Ah
ümmetim" diye yalvarmaktaydı.
Ey Müslüman! O peygamber daha yeni doğmuş iken sana
ümmetim diyor ve ümmeti için Allah' a yalvarıyor sen ise erişkin bir
insan olduğun halde onun sünnetini terk ediyorsun. Sana yakışan o
peygamber için aşk ile ve derdile salat ü selam getirmektir. öyle yap ki
azaptan korun ve gönlün ferahlasın.
38 1 Mevlid ve Süleyman Çelebi

Tahlil
Hz. Muhammed (sav)'in annesi Arnine Hatun doğum gecesine
kadar olağan bir hanrilelik geçirir. Fakat o gece olağanüstü hadiselere
şahit olur ve bunlan nakleder. Evinden çıkan bir nur gökleri doldurmuş
ve karanlıkları yok etmiştir. Bu sırada üç melek görür; biri doğuda, biri
bahda, üçüncüsü de Kabe'nin üstündedir. Bu ifadelerde medeniyet
telakkisinin Kabe merkez olmak üzere doğuya ve bahya yayılacağına .
işaret edilmiştir. Medeniyet telakkisine arz üzerinde kutsal bir merkez
olarak Kabe de dahil edilmiştir. O gece olağanüstü tecelliler devarn eder.
..A:siye ve Merhem Hatun gelirler.· Arnine Hatun'a doğacak çocuğunun
yüce evsafını beyan ile anneyi tebrik ederler ve hepsi doğacak olanın
nuruna. yönelirler. Burada Asiye Musevileri, Meryem Hatun iseviieri
çağrıştırmaktadır. Her ikisi de anneyi kutlayarak doğacak çocuğun
getireceği tebliğe tabi olacaklannı ve bu zümreler için de böyle olmak
gerektiğini ima etmişlerdir.

Hz. Muhammed (sav)'in doğumu ile cihan yeniden hayat bulmuş


ve dirilmiştir. Herkes ve her şey ona "hoş geldin" demiş ve onu en güzel
sıfatlar ile övrnüştür. O bütün nebilerin sultanıdır ve son peygamberdir.
Burada Hz. Muhammed (sav)' in tebliği olan İslam (İslam Medeniyeti)'ın
cihanda diriitici bir nefes, hayat bahşedici bir hamle olduğuna işaret
edilmektedir. Varlık alemi bunu beklemekte ve beklediğinin zuhuriı ile
mutlu olmaktadır. Bu. medeniyetten sonra ilahi menşeli yeni bir hamle
de arhk olmayacaktır. •
Doğum sırasında yaşanan olağanüstü hal geçince Arnine Hatun
yavrusunu Kabe'ye müteveccih secde ve dua halinde görür. Hz.
Peygamber (sav) Allah'tan ümmetinin bağışlanmasını niyaz ehnektedir.
Veladet faslında genel manada annelik kavramına vurgu yapılırken hem
olağan hem olağanüstü hallere ahflarda bulunulmuştur. ·Böylece
medeniyet telakkisinde anneliğin önemine işaret edilmiş ancak bu arada
hayahn içinde olağan ve olağanüstünün iç içe, üst üste, yan yana
bulunabileceği de zarif bir şekilde beyan olunmuştur. Bu fasıl medeniyet
telakkisinin çok önemli bir ikazı ile bitrnektedir. "Ey Müslüman! O
· peygamber dünyayı teşrif ettiği an seni düşünüyor ve senin için Allah' a
yalvarıyor. Sen ise hala onun yolunu terk ediyorsun. Bu vefasızlık ve
pervasızlık sana yakışıyor mu?"
Mevlid ve Süleyman Çelebi 139

Hz. Peygamber (sav)'in Mucizeleri ve Bi'set Fasılları


Hülasa
Mekke şehrinin ileri gelenleri onun doğduğu gece Kabe'nin
secdeye vardığını ve her bir rüknünün, "O hayrü'l-enam doğdu."
dediğine şahit oldular. Kabe birden nida etti ve "Şems-i cihan doğdu, o
beni küfürden kurtaracak ve putlardan arındıracaktır. Ümmeti de
yalınayak ve baş açık beni tavaf edeceklerdir." dedi. Onun doğduğu
gece şeytan göklerden sürüldü, nice puthane yıkıldı ve küfür ehlini bir
elem sardı.
Fahr-i alem kırk yaşına geldiğinde risalet tacı başına konuldu ve
Allah ona "Ya Emin! Seni alemiere rahmet kıldım." diye nida eyledi.
Bundan sonra Kur' an ayet ayet indirildi ve nice mucizeler zahir oldu.
Onun mübarek cisminin gölgesi yere düşmezdi çünkü o bir nur idi.
Mübarek başı üzerinde her dem bir bulut bulunur ve o nereye gitse
onunla beraber gelirdi. Önünü nasıl ayan görüyorsa arkasını da öyle
aşikare görürdü. Cibril vahiy getirmek için gökten ayrılsa o anda
Cibril'in gelmekte olduğunu bilirdi. O ay yüzlü dudağını oynatsa güneş
harekete gelir, saba rüzgarı saçına değse hava ınisk gibi kokar, inci
dişlerinin parıltısı ve göğsünden intişar eden nur geceleri etrafı
aydınlatırdı. O, parmağıyla bir işarette bulundu gökyüzünde ay ikiye
bölündü. Bir hurma fidanı dikti, fidan hemen o anda meyve verdi. Hz.
Peygamber (sav)'in mucizeleri haşre kadar devamlı aniatılsa yine
bitınez. Ey Müslüman! Ateş azabından kurtulmak istersen ona aşk ve
derdile salat ü selam getir.
Tahlil
Hz. Peygamber (sav)'in doğduğu gece Kabe secdeye kapanır ve
onun kendisini küfürden kurtaracağını, ümmetinin de kendisini tavaf
edeceğini nida eyler. Kabe yani Beytullah Allah'ın evidir. Bu dünyaya
ait madde ile inşa edilmiş olduğu halde bu yapısıyla kalbe ait bir olguyu
yani tevhidi dış alemde ifade eden bir simgedir. Kabe'nin insandaki
karşılığı kalptir veya gönüldür. Tevhid kalbe ait bir hadisedir. Hz.
Peygamber (sav) kalbi teınizleyen, gönlü aydınlatan yolun müjdecisi ve
rehberidir. Onun yoluna salik olan insan kalbini temizler, gönlünü
aydınlatır. Burada insan ile peygamber arasında manevi bir ilişki
kurulmaktadır. Medeniyet telakkisinin Kabe, insan ve Hz. Peygamber
(sav) arasındaki alakayı beyan eden açıklamaları yukarıda söylenildiği
gibi insanın Hz. Peygamber (sav)' e tabi olması ile gönül Kabe' sinin
40 1 Mevlid ve Süleyman Çelebi

aydınlanacağı ve kalbinde artık hiçbir kötü halin hannamayacağı


şeklindedir.

Hz. Muhammed (sav) kırk yaşına geldiğinde


risalet tacını giymiş
ve kendis·ine Kur' an ayet ayet indirilmiş, nice mucizeleri dahi zahlr
olmuştur. Burada Kur'an ile mucizeler birbiri içinde zikrolunmaktadır.
Onun mucizeleri varlığı ile bütünleşmiştir ve o varlığın ayrılmaz
parçalandır. Bu mucizeler bilinmeden Hz. Peygamber (sav)' in tanınması
ve daha önemlisi içselleştirilmesi adeta mümkün değildir. Mucizeler,
olağanüstü haller olduklan için akıl ile idrak ve ihata edilemezler. Hz.
Peygamber (sav)'i anlatırken bunlara vurgu yapılması, onun bilinmesi
ve sevilmesi için sadece aklın yeterli olmadığına, aklın ötesinde bir
başka güce mesela derin bir duygusallığa lüzum olduğuna işaret eder.
Medeniyet telakkisi Hz. Peygamber (sav)'i bilme, tanıma, benimseme ve
içselleştirme aşamalannda yalnız aklın yetmeyeceğini, derin
duygusallığa kısaca aşka ihtiyaç olduğuna vurgu yapar. Nitekim metnin
devam eden fasıllannda aşka etraflıca yer verilmiştir.
Miraç Faslı
Hülasa
Bir pazartesi Kadir Gecesi idi. Hz. Peygamber (sav),
ümmühani'nin evinde bulunuyordu. Allah Cebrail' e buyurdu,
"Cennete git, bir mur&ssa taç, bir hulle, bir kemer ve bir de burak al.
Bunlan Habibime götür. Buraka binsin gelsin, Arşımı seyreylesin ve
beni görsün." dedi. Cebrail cennete vardığında sayısız Burak arasında
çok ağlayan, kederli bir Burak gördü. Hüznünün sebebini sorduğunda
ondan şu cevabı aldı: "Ya Eınin! Bir zaman. bir ses işittim, aklım
başımdan gitti. Yürekleri delen o sada "Ya Muhammed" diyordu. O
zamandan beridir ki o ada aşık oldum. Yüreğim yandı, cennet bana dar
geldi. Zahlrde cennet içreyim ama manada hasret azabı çekerirrı. Eğer
onun visaline erişemezsem can ü teni terk ederim." Cebrail, Buraka
müjdeyi verdii "Ağlayıp üzülme, Allah senin muradım hasıl etti. Kimde
aşktan bir nişan varsa akıbet o maşukuna vasıl olur. Gel seni de
maşukuna ileteyim." Ve birlikte Hz. Peygamber (sav)' e geldiler, Cebrail
ona şöyle söyledi: "Allah'ın sana selamı var. Gönlün hoş olsun. 'Gelsin
misafirim olsun, beni görsün, arşıını seyretsin. Melekler, arş, kürsi,
dokuz felek onun yüzünü görmek ister.' dedi." Hz. Peygamber (sav) o
dem tacı başına koydu ve Buraka süvar oldu. Cebrail'in rehberliğinde
bir anda uçarak Kudüs'e vasıl oldular. Orada Hak'tan gelen bir emir
Mevlid ve Süleyman Çelebi 141

üzerine Hz. Peygamber (sav) Mescid-i Aksa' da mihraba geçti, bütün


nebilerin ruhianna iki rekat namaz kıldırdı.
Hz. Peygamber (sav) oradan göğe yükseldi. Birinci kat gökte bütün
gök ehlini ibadat ve taat ile meşgul gördü. Bunlardan bazıları aşk haleti
içinde hayran ve hayretteydiler. Gök ehli Mustafa (sav)'yı "Sana selam
olsun" diyerek karşıladılar. Miraç'ıru kutlayıp ona ikramda bulundillar.
Ona şöyle hitap ettiler: "Saadet tacını giydin, senden evvel hiç kimse
böyle yüceltilmedi. Ne hacetin varsa kabul edilir."
Hz. Peygamber (sav) orada durmadı. Bütün felekleri seyran eyledi,
her birinde nice hikmetler gördü. Ve nihayet Sidre'ye vardı. Burası
Cebrail için son merhale idi. Cebrail Hz. Peygamber (sav)'e, "Ben
bundan somaki yolları bilmem, garibem, bundan soma nereye gideyim?
Lakin sen kendini garip sanma, felekler, ins ü cin, huri ve melek hep
senin için yaratıldı. Allah bana, 'Bundan semasına kanat açma' diye
emretti. İleri geçersem yanarım." dedi. Hz. Peygamber (sav) Cebrail'e
şöyle cevap verdi: " Sen hemen bu makamda kal. Aşk ta ezelde bana
delil oldu. Yanar isem ben yanayım. 'Li maallah' vakti benimdir. O
vakte can u başı kurban edeyim. Aşk yolunda canını sakınan cananını
göremez. Aşk yolunu gafil ve serseri bir yol sanma. Bu yolda baş
vermek çok önemsiz ve sıradan bir iştir." Ey Müslüman! Ateş azabından
kurtulmak istersen Hz. Peygamber (sav)' e aşk ile salat ü selam getir.
Tahlil
Miraç faslı aşk kavramı ile başlar ve hemen ilk beyitlerde şöyle
söyler: "Ey kendini aşık sanan kişi, gel Miraç'ın hikayesini dinle ve her
dem aşk ateşine yan." Buradan Miraç'ın akıl ile değil derin duygusallık
yani aşk ile hissolunabileceği ve o hadiseye ancak aşk yolu ile
yaklaşılabileceği anlaşılır. Allah'ın huzuruna varmak için bir merhaleye
kadar Burak ile gidilmiştir. O Burak cennette Hz. Peygamber (sav)'in
· adını duymuş ve o ada aşık olmuştur. Cennette bulunduğu halde firak
ve hasret duyguları içinde giryandır. Cebrail ona ınınadının hasıl
olduğunu müjdeler ve şu düsturu söyler: "Bir kimsede aşktan bir nişan
varsa o kimse akıbet maşukuna vasıl olur." Burada aşkın, maşuka karşı
duyulan derin ve yahşmaz bir iştiyak olarak zuhur ettiği ve yaşanılan
yer cennet bile olsa yani maddi şartlar ne denli mükemmel olursa olsun
asla teskin olmayacak bir duygu olduğu belirtilmektedir. Medeniyet
telakkisi bu açıklamalarla aşkı tarif etmektedir. Ve aşk ateşi ile yanan
insana eğer gerçek aşık isen maşukuna mutlaka vasıl olursun müjdesini
42 1 Mevlid ve Süleyman Çelebi

vermektedir. Mekke' den Mescid-i Aksa'ya gelirken Hz. Peygamber (sav)


Buraka binmiş, Cebrail de onlara rehber olmuştur. Medeniyet telakkisi
bu ifadelerle dünya üzerinde hem akla hem de aşka ihtiyaç olduğuna
işaret eder. Burada Burak aşkı, Cebrail de aklı temsil etmektedir.
Mescid-i Aksa ve Kudüs İseviler ve Museviler için kutsal mekanlardır.
Hz. Peygamber (sav)'in burada bütün peygamberlere imam olması o
peygamberlerin onun risaletini tanımaları ve ona ittiba etmeleri·
demektir. Bu ifadelerle medeniyet telakkisi diğer ümmetiere bakışını ve
o ümmetler hakkındaki değerlendirmesini beyan ediyor ve diyor ki: Hz.
Muhammed (sav) geldikten soma diğer peygamberlerin ümmetieri de
artık ona tabi olmalıdırlar.

Hz. Peygamber (sav) bütün felekleri geçip Sidre'ye geldiğinde


Cebrail bundan soma yolu bilmediğini, öteye gidemeyeceğini, Allah'ın
kendisine böyle emrettiğini, ileri geçerse yanacağını söyler. Buna karşılık
Hz. Peygamber (sav) ona," Aşk ezelde bana delil oldu. Yanar isem ben
yanayım. Aşk yolunda canını vermeyen cananını göremez." diye cevap
verir. Burada Cebrail aklı temsil ediyor. Ve akıl Allah'tan aldığı emir
mucibince sınırlı kalıyor, sınırlı kalmak zorundadır. Hz. Peygamber
(sav) Allah yolunda bir merhale olan Sidre'ye kadar aşk ve akılla
birliktedir. Ancak 6 merhalede aklı terk etmiş ve sadece aşk ile kalmıştır.
Yine o merhalede aşk haletinin her varlığı terk ve feda etmek olduğunu
beyan buyurmuştur. Bu olgu medeniyet telakkisinin aşk kavramına
yüklediği mana ve muHtevadır. Yine bu fasılda kat kat göklerden ve her
kattaki gök ehlinden bahsolunarak bir evren modeli ortaya
konmaktadır. Bu modelin seküler ve çağdaş bilimle ilişkisi ayrı bir
inceleme konusudur.
Refref'in Zuhuru Faslı
Hülasa
Hz. Peygamber (sav) Sidre' de Cebrail ile konuşurken Refref gelir,
selam verdikten soma onu alarak daha ileriye götürür. Birden bire bir
feza görülür, orada ne mekan ne arz ve ne de sema vardır. Orası ne
boştur ne de doludur. O hali akıl ve düşünce asla anlayamaz. Hz.
Peygamber (sav) için yetmiş bin perde kalkar ve nur-i tevhid nikabını
açar. Her bir perdeden geçerken Allah "Ya Muhammed! Gel beru"
diyerek onu çağırır. Ve nihayet o, Allah'a erişir. Her türlü noksandan
münezzeh olan Allah Hz. Peygamber (sav)' e cemalini gösterir. Bu halin
niteliği ve niceliği yoktur. Hz. Peygamber (sav)'in gözü gördüğünden
Mevlid ve Süleyman Çelebi I 43

şaşmarruştır. Bakışlannı O'ndan ayırrnarnıştır. Allah'ı aşikare .


görmüştür. Onun ümmeti de ahirette öyle görecektir. Allah Mustafa'ya
harfsiz, sözsüz ve sessiz, benzersiz bir hitapla şöyle söylemiştir: "Can ile
sevdiğin, rnatlubun, rnaksudun, rnabudun benim. Gece gündüz
durmayıp Cemcilimi görrnek istiyordun. Gel habibim, ben dahi sana aşık
oldum, cümle halkı sana bende kıldım. Ne rnuradın var ise yerine
getireyirn. Bir derde bin deva göndereyim." Hz. Peygamber (sav) şöyle
cevap verir: "Ey Rahirn olan Rabbim! Ey hataları örten, çok cömert olan
Kerim. Ürnrnetlerim zayıftır, Hazretine nasıl vasıl olsunlar. Her dem
isyan içindedirler. Korkarım ki yerleri cehennerndir. Hazretinden
niyazırn ümmetimin senin katında makbul olmasıdır." Hak Teala nida
eyler: "Ya Muhammed! Ben sana ata eyledirn. Ürnrnetini sana verdim.
Cennetimi de onlara nasip ettim. Ben sana aşık olmuşurn, her iki cihan
da senin olmaz mı? Zatını, zatıma rnir' at edindim. Adını da adım ile
birlikte yazdım. Ben seni bilirim. Beni seyretmeye doyarnazsın. Lakin
d:inin emrinin tamarn olması ve ümmetinin bana yol bulması için geri
dön ve kullarımı davet eyle. Gelsinler ve ilidarımı görsünler. Sen rniraç
eyleyip bana niyaz kıldın, ümmetinin rniracı da narnazdır. Bu namazı
kıldıklarında cümle gök ehlinin sevabını alırlar." Çünkü her türlü
ibadet, Allah'a yakınlaşma ve vuslat bundadır. Beş vakit namaz sıdk ile
eda olununca Allah elli vaktin ecrini ilisan eder.
Kelarn böylece tamarn oldukta Hz. Peygamber (sav) göz açıp
kapahneaya kadar geçen l9-sa bir zaman içinde tekrar Ürnrnühani'nin
evine döndü. Vaki olan hadisab ashabına anlattı. Ashabı Hz. Peygamber
(sav)'e, "Ey İslam dininin kıblesi Miraç'ın kutlu olsun, biz hepimiz
kullarız sen ise şahsın, gönlürnüzü aydınlatan rnehtabsın. Ümmetin
olmak bizim için ne yüce devlettir. Hizmetinde bulunmak bize izzettir."
dediler.
Tahlil
Medeniyet telakkisiİle göre Allah' a giden yolda öyle bir rnerhale
vardır ki o rnerhaleden sonrası aklın işi, iliatası ve kudreti dahilinde
değildir. Ondan sonra bilgi, rnuhakerneve idrak tükenir. İnsanoğlunun
bu yetenekleri aciz kalır. Çünkü bunlarİn iş yapabilmeleri için gerekli
olan zaman ve mekan özellikleri ortadan kaybolmuştur. Bunlar ortadan
kaybolunca aklın yapacağı hiçbir şey yoktur. Ondan sonrası bilgi ve
tefekkürün değil sadece- aşkın hükürnferma olduğu sahadır. Hz.
Peygamber (sav)'in Allah'ın cemalini görmesi ve onunla tekellürnü de
bu kabil ahvaldendir. Metinde harfsiz, sözsüz ve sessiz, benzersiz
44 f Mevfid ve Süleyman Çelebi

kelimeleri ile tarif edilen bu görüşme sadece ve sadece aşk ile kurulan
bir irtibat sonucu gerçekleşmiştir. Kısacası Miraç aklın değil aşkın
sahasıdır.

Hz. Peygamber (sav)' in yaşadığı Miraç hadisesi bütün müminlerin


iştirak edebileceği ve feyiz alabileceği ilahi bir lütuftur. Miraç sırasında
ümmet üzerine farz kılınan namaz ile kulun Allah'a vasıl olmak için yol
bulahileceği müjdelenmiştir. Ancak bu vuslatın gerçekleşebilmesi için ·
Miraç nasıl aşk haleti içinde vaki olmuşsa namazın da mutlaka aşk haleti
!~inde eda edilmesi icap etmektedir. Hz. Peygamber (sav) Miraç'tan
döndükten sonra başından geçenleri ashabına anlattığında onlar onun
anlattıklarını tam bir teslimiyetle tasdik etmişlerdir. O halde Hz.
Peygamber'in ümmetindenim diyen kişinin dahi böyle bir tasdiki
yapmak mecburiyeti vardır. Netice olarak kısaca söylemek gerekirse bir
kul için Allah' a giden yolda bir merhaleden sonra aklı terk edip aşkın
rehberliğine iltica etmek ve Hz. Peygamber (sav)'in tebliğine tam bir
teslimiyetle itaat etmek lazım gelir. Medeniyet telakkisinin gösterdiği
istikamet budur.
Tazarru ve Münacat ile Dua ve İltica Fasıllan
Hülasa
Gel şimdi nale vü zar ü feryad edelim. İnsan ne kadar uzun
yaşarsa yaşasın sonunda ölecektir. Ölümün verdiği elemle her dem

istiğfar edelim. Allah' a layık arnelimiz yoktur. Halimiz ne olur
bilemeyiz. Kötü işlerimizi düzeltmedik ve ahiret hazırlığı yapmadık.
Gerçi halk içinde (zahirde) itibarımız yüksektir. Fakat yalnız kalınca ne
olduğumuz.u, nasıl paslı bir gönüle sahip bulunduğumuzu biliriz. Her
nefeste yüz bin günah eyledik ve bir günah için bile pişp:ıanlık
duymadık. Nefsin arzularına uyarak hadsiz günah işledik ve nazenin
ömrü bütünüyle yele verdik. Ne rehber ne de ilah tanıdık. Çaresiz,
mücrim ve asiyiz, kulluğunda çok kusurlu ve çok sıkıntılı ve dar
gönüllüyüz. Ancak isyanımızı biliyoruz ve rahmetini umuyoruz. Senden
inayetler, rahmet ve şefaat niyaz ediyoruz.
Y~ İlahi! Habibin olan o Muhammed (sav), o şefaat kaynağı
Ahmed hakkı için, Sidre, Arş-ı Mualla ve Miraç hakkı için, Miraç'ta
söyleşilen söz ve seni gören göz hakkı için, Kur'an'ın sırrı ve yüce nur
hakkı için, aşıkların gözü yaşı ve sadıkların yaralı gönüllerinin hakkı
için, aşk ateşi ile ciğeri yananlar ve dert ile kan ağlayanlar için, sadakatle
yolunda kaim olan kullarıri ve Hazretine doğru ilerleyenler için, hayat
Mevlid ve Süleyman Çelebi 145

bitip ömür tükendiğinde ve nihayet ölüm vanp eriştiğinde ya İlahi,


imanınuzı muhafaza edelim ve canırruzı bu iman ile verelim. Biz
günahkar, asi, mücrim kullarız. Sen bizi affet ve günahlarmuzdan
arındır. Kabrimizi imanın nuru ile pür nur kıl, huri ve gılman da
enisirniz olsun; Hesap günü yüzümüzü ak .eyle. Lütfun ile cennete
girelim. Ya Rahim! Cennette Mustafa (sav)'ya yakın olalım, Firdevs içre
bulunalım. Orada bize didarını göster. Kullarını bu lütfun ile de
nimetlendir. Babibinin gözyaşlan hürmetine isyanırruzı affeyle. Bize
rahmetinle muamele eyle. Bizleri sana layık olan kulların ile hemdem et.
Derd ehlinin sohbetine de mahrem eyle. Mevlid sahibi Süleyman fakire
de rahmet edip yoldaşını iman ve makamını cennet eyle. Ya İlahi! Bizleri
dıilalet ehlinden kılma bu duaya dinleyenlerin cümlesi funin desin.
Allah Muhammed (sav) ümmetinden razı ve Allah'ınrahmeti hepsinin
üzerine olsun.
Tahlil
Bu fasıllarda medeniyet telakkisi kulun beşer olarak hayata ve
özellikle hayatın sonuna yani ölüme nasıl bakması gerektiğini ifade
etmektedir. Bu anlayışa göre insan ölümü bilir ve ölümden korkar. Buna
rağmen yaşadığı hayat boyunca günahkar, asi ve mücrimdii:. Her ne
kadar halk içinde itiban yüksek olsa da her kul kendi ahvalini özellikle
yalnız kaldığı zaman esefle idrak eder. Ancak bir Müslüman' ın kul
olarak kendi isyanını fark etmesi ve bunu itiraf etmesi gerekir. Bunun
neticesi olarak Allah' ın inayetine, lütfuna ve rahmetine sığınır ve
O'ndan aifedilmesini niyaz eder. Bunu yaparken tabi olduğu Hz.
Muhammed (sav)'i ve onun Allah'tan alarak ümmete getirdiklerini
vesile ittihaz eder. Medeniyet telakkisinin ilk niyazı kulun ölüm anında
imanını muhafaza etmesi ve bu iman ile göçmesidir. Bundan sonraki
niyaz Allah tarafından bağışlanmak ve günahlarından arındırılmaktır.
_ Sonra hesap günü Allah' ın lütfu ile cennete girmek ve orada Hz.
Peygamber (sav)' e yakın olmak niyaz edilir. Ve nihayet kulun Allah'a
son ilticası onun didarını, cemalini görmek noktasındaki yalvarışıdır.
Medeniyet telakkisi bu dünyada iken Allah' a şöyle yalvarmaktadır:
Bizleri sana yakın kulların ile dost eyle;· Ve bizi dalalet ehlinden kılma.
Burada Allah yolunda olan kimselerle dost olmanın adeta bir medeniyet
düsturu olarak tavsiye edildiğini görmekteyiz.
Yukandaki açıklamalan kısa bir şekilde şöyle de ifade edebiliriz.
Müslüman her ne kadar mücrim ve asi olsa da bu halini bilmeli, bunu
itiraf etmeli ve bundan nadim olmalı ve hiçbir zaman Allah' tan ümid
46 1 Mevlid ve Süleyman Çelebi

kesmemelidir. Her ne hal üzre olursa olsun mutlaka Allah' a sığınınalı ve


ondan affedilmesini niyaz etmelidir. Dünya hayatındayken duası
Allah' ın kendisine salih kullarını refik etmesi ve kendisini dalalet ehline
karşı muhafaza eylemesi olmalıdır. Ölüm ve sonrası için duası ise
ahirete intikal ederken iman selameti ile can vermek, hesap günü
bağışlanmak, cennete dahil edilmek, orada Hz. Peygamber (sav)' e
komşu olmak ve nihayet Cemal ile müşerref kılınmak olmalıdır..
Medeniyet telakkisin:lıı. hayat ve ondan sonrası hakkındaki temel tavsiye
ve değerlendirmesi bundan ibarettir.
-,
' -. 3. Sonuç
Mevlid metninde yer alan medeniyet telakkisi, eser sanat yönü ağır
basan coşkulu ve duygulu bir şiir olduğu için çok zarif bir şekilde satır
aralarına gizlenmiştir. İkinci bölümde yapılan tahlillerden yola çıkılarak
bu medeniyet telakkisinin başlıca unsurları aşağıdaki gibi ifade
edilebilir.
1. Medeniyet telakkisinin temel unsuru, "Allah birdir ve O'nun
birliğinde zerre miktarı şüphe yoktur." ifadesi ile verilen tevhid
itikadıdır. Metinde Allah şöyle tanımlanmaktadır: Bütün alemler
yaratılmamışken O vardır. Bütün yaratılanlar O'nun sun' u ile yaratılmış
ve hepsi birliğine iman etmiştir. Yaratılış Allah'ın kudretinin ızharı ve
tevhidin delilidir. Kainat O'nun bir kere "Ol!" demesi ile var olmuştur
ve "Olma!" derse hemen mahvolur. Allah evvellerin evveli ve ahirlerin
ahiri olmak hasebiyle ezeli ve ebedidir. Bu konu akılla izah olunamaz
çünkü aklın bir sınırı vardır. Mevlid'deki medeniyet telakkisi Allah'ı
yukarıdaki gibi herkesin anlayabileceği açık seçik ve muhtasar bir tarzda
ifade etmektedir. Toplumun bütün kesimlerine mal olmuş olan bir
telakkinin herhalde bu özelliklerde olması icap eder.
2. Allah, insan tarafından ancak Hz. Muhammed (sav)'in tebliği,
talimi ve irşadı ile tanımlanabilir. Mevlid' deki medeniyet telakkisinin
ikinci unsuru Hz. Muhammed (sav)' dir. Bu telakkiye göre kainatın
yaratılışına sebep Hz. Muhammed (sav)'in varlığıdır. Allah cümle
mahlUkattan evvel Hz. Muhammed (sav)'in nurunu yaratmış ve onu
sevmiştir. Bu nura her türlü saadeti ve güzel ahlakı vemıiş ve onu bütün
yaratılmışlardan daha kemalli ve faziletli kılmıştır. Bütün peygamberler
Hz. Muhammed (sav)'in ümmetinden olmak için Allah'a çok
yalvarınışlardır. O hepsinden ekmel ve efdaldir. O peygamberlerin
mucizeleri yine Hz: Peygamber (sav)'in hürmetine gerçekleştirilmiştir.
Mevlid ve Süleyman Çelebi 147

Medeniyet telakkisine göre Allah, Hz. Peygamber (sav)'i çok sevmiş,


onu kendisinin aksettiği bir ayna olarak halk etmiş ve adını adı ile
birlikte yazmıştır. Buna göre Allah'a itaat etmek ve ona vasıl olmak
isteyen Müslüman mutlaka ve mutlaka Hz. Peygamber (sav)'in yoluna
intisap etineli ·ve onu bütün veçheleri ile . rehber edinmelidir, Hz.
Peygamber (sav)'in vasıflan, Asiye ve Meryem Hatun, cihanın bütün
zerreleri ve melekler tarafından beyan olunmuştur. Bunları şöyle
özetleyebiliriz: ilm-i ledün sultanı, tevhid ve irfan kaynağı, Kur'an'ın
sırrı, her d erde qerman, Allah' a aşina olan, çaresizlerin şefaatçisi,
aşıklara yol gösteren, her haceti kabul edilen. Hz. Peygamber (sav) gerek
yeni doğmuş bir çocuk iken gerek Miraç' ta daima ümmetiili düşünmüş
ve ümmeti için Allah'tan bağışlanma dileıniştir. O, kırk yaşına
geldiğinde risalet tacını giyıniş ve Kur' an kendisine ayet ayet
indirilmiştir. Bu arada birçok mucizeler de zahir olmuştur. Mucizeler
onun varlığı ile bütünleşiniş ve o varlığın ayrılmaz parçaları olarak Hz.
Peygamber (sav)'in anlaşılmasında çok mühim bir rol oynarlar. Bunlar
olağanüstü haller oldukları için akılla açıklanamazlar. Medeniyet
telakkisinin beyanına göre Hz. Peygamber (sav)'in bilinmesinde ve
sevilmesinde sadece akıl yeterli değildir. Derin duygusallığa yani aşka
da ihtiyaç vardır. Mevlid' de yer alan medeniyet telakkisine göre Asiye ve
Meryem Hatun'un Hz. Peygamber (sav)' in doğumunu müjdelemeleri ve
Arnine Hatun'u kutlamalan, Musa (as) ve İsa (as) ümmetierinin Hz.
Peygamber (sav)' e tabi olmalarına ilişkin bir imadır. Bu tabi oluş Hz.
Peygamber (sav)' in Mescid-i Aksa' da bütün nebilerin ruhlarına imam
olması ile daha kesin hale gelıniştir. Yine medeniyet telakkisine göre bir
kulun Allah'la olan ilişkisi bir noktaya kadar akıl ve duygu ile birlikte
gidebilir ancak o merhaleden sonra yolcunun yola devam edebilmesi
için her varlığını terk etmesi sadece aşk haleti ile kalması icap eder.
Medeniyet telakkisi bu noktada çok somut ve çok kolay gibi görülen bir
olguya gönderme yapıyor ki bu da namazdır. Ancak namazın her
haletten soyunarak sadece aşk ile eda edilmesi icap etmektedir.
3. Allah aleıni müzeyyen kılmak için Adem (as)'i halk etmiş ve
melekler Adem (as)'e secde kılmışlardır .. Allah, Adem (as)' e Nur-ı
Muhammediyi tevdi ederek onu taltif eyleıniştir. Bu beyanlarla
medeniyet telakkisi ademoğlunun yaratılış sebebini ve varlığının
değerini ifade etmektedir. Bu sebep ve değer üzre yaratılan ademoğlu
yani insan, yarahcısıyla arasında o yarahcıyı her dem aşk haleti üzre
derd ve gözyaşı ile dost olarak, nedamet ve hasret duygulan içinde
48 1 Mevlid ve Süleyman Çelebi

anmak suretiyle bir irtibat kurabilir. Medeniyet telakkisi burada insana


şöyle bir müjde de veriyor: Eğer hayatında böyle bir ruh haleti içinde bir
tek kez olsun Allah demiş isen bütün günahlarından anndınlırsın. İnsan
Allah'ı ~cak ve sadece Hz. Peygamber (sav)'in tebliği, taliıni ve
irşadıyla tanıyabileceği ıçın vazifesi Hz. Peygamber (sav)'in
getirdiklerine sıdk u sadakatle itaat etmek veya tabi olmak ve aşk ile
onun rızasını talep etmektir. Onun rızasını kazanmak ve bu suretle ateş.
azabından kurtulmak ıçın ona salat ü selam getirmek
mecburiyetindedir. O peygamber yeni doğmuş bir sabi iken ve Miraç'ı
_şırasında Allah'tan ümmetinin bağışlanmasını niyaz etmiştir. O halde
.onun ümmetinden olan insana yakışan Hz. Peygamber (sav)'in bütün
getirdiklerine gönülden tabi olmak ve onu her daim aşk duyguları
içinde salat ü selam ile yad etmektir. Mevlid' deki medeniyet telakkisine
göre, Hz. Peygamber (sav)' e gönülden tabi ol unduğu zaman insanda dış
alemdeki Kabe'nin karşılığı olan kalp her türlü kötülükten temizlenir.
Böyle temiz bir kalp ise yaratılışın gayesini gerçekleştirebilecek bir
seviyeye erişme imkanma sahiptir. Aıeıni mÜZeyyen kılan insan Hz.
Peygamber (sav)' e tabi olup onun talim ve irşadıyla kalbi böylesine
anndırılan insandır. Medeniyet telakkisinin ifadesine göre kamatta,
olağan ve olağanüstü iç içe ve yan yanadır. Sadece olağan bir kamat
anlayışı ile hayata bakmak, insanı ve hayatı sadece akılla anlamaya
çalışmak ve bu sebeple de insan ve hayattaki esrar ve güzellikleri
görernernek ve takdir-edernernek anlamına gelir. Mevlid metni Veladet
ve Miraç fasıllarında bu konuya kuvvetli atıflar yapmaktadır.
Yukarıdaki satırlarda Mevlid' deki medeniyet telakkisinin Allah, Hz.
Peygamber (sav) ve insan hakkındaki tespit ve tarifleri ve bunların
arasındaki ilişkiler kısaca hülasa edilmiştir.

You might also like