Professional Documents
Culture Documents
Bizim Evin Halleri
Bizim Evin Halleri
Oyuncular:
1) Adile
2) Kemal
3) Filiz
4) Tarik
5) Ayşen
6) Türkan
7) Fatma
8) Emel
9) İlyas
10) Şener
11) Bohçacı
Kız kardeş (Ayşen): Babacım günaydın. Ben okula gidiyorum. Harçlığımı alabilir miyim?
Baba (Kemal): Bir gün de annen versin harçlığını
Anne (Filiz): bulaşıkları çamaşırları da sen yıkar, yemekleri de sen yaparsın artık.
KEMAL: Vallahi yaparım. Ne iş yapıyorsunuz ki evde? Akşama kadar bol bol vaktiniz var. Bulaşıkları
çamaşırları makineler yıkıyor, siz mi yıkıyorsunuz? Yemek yapmaya ne var ki hem.
Fili: Tabi ya… Yemeği yapmak bir yana, her gün ne yemek yapayım diye düşünmek bile başlı başına bir
sorun bizim için.
KEMAL: Ohoooğoo… o iş benim için çocuk oyuncağı. Bir çırpıda yüz tane yemek ismi sayayım sana…
ANNE: Say hadi. Say bakalım.
KEMAL: bamya, fasulye, pilav, makarna, kızartma, borani… pırasa…. Mercimek çorbası….
ANNE: Eee… Devam et. Daha 8 tane oldu. Bir çırpıda söylemesi bile zor olan o yıllardır yediğiniz yemeği ben
pazardan alıp, eve getirip, yıkayıp, soyup, doğrayıp, pişirip, yağını, suyunu, tuzunu, baharatını ayarlayıp,
tabaklarınıza koyup, size yediriyorum.
KEMAL: Amma abarttın hanım. Öyle bir anlatıyorsun ki, sanki dünyayı yeniden yaratıyor gibi oldu. Alt tarafı
iki tabak yemek yapıyorsun.
Ceren: Baba, hadi okula geç kalıcam. Ver artık harçlığımı da gideyim.
Kemal: Dur kızım. Şurada ağız tadıyla bir konuşturmadın.
ANNE: Ceren, dur kızım beş dakika. Abin seni okula bırakır. Şu hayati meseleyi bir çözelim.
KEMAL: Hayati mesele mi? Yemek yapmak mı hayati mesele? Güldürme beni. Sen yemek yapmayınca
açlıktan ölmeyiz herhalde.
ANNE: Deneyelim istersen. Ben bir hafta grev yaparsam bu evi…
KEMAL: Eee…
ANNE: Bu evi…
KEMAL: Eeee…
Ceren: Bu evi kim temizler, kim düzenler, kim yemeğimizi yapar, kim… Kim baba kim…
Büyük Oğul (Şükrü): (Aniden girer) Ben…
KEMAL: Hayır, ben.
TARIK:Hayır. Baba. Mesele ne bilmiyorum ama erkek dediğin babasının yanında olur.
KEMAL: Madem çok ısrar ediyorsun. Peki. Sen yap Şükrücüm.
TARIK:Tabi ki, bu evin erkeği benim. Senden sonra babacım.
ANNE: Eh artık, ütüdür, çamaşırdır, bulaşıktır, süpürge, paspas falanı da unutmazsın oğlum.
TARIK:Nasıl yani. Siz neyi çekiştiriyordunuz ki. Baba…
2
KEMAL: Eee.. Oğlum sen ısrar ettin. Ben de dayanamadım. Madem bu kadar istiyorsun, bir baba olarak,
oğlumun bu isteğini onaylıyorum.
TARIK:İyi de ben meseleyi başka bir şey sandıydım. Hayatta olmaz. Daha okulum var benim. Üniversiteye
gidiyorum ben. Geleceğimi karartmayın…
ANNE: Ben bu işleri her gün yapıyorum. Hem de yıllardır aksatmadan. Hayatımı karartmayın dedim mi hiç?
Şu an itibariyle karar verdim, bu evde grev var. Aranızda anlaşın, biriniz ev işlerine başlasın. Mesela birisini
sehpanın üstünden, birisini yatağın altından bulduğum çıkartıp attığınız, çoraplarınızı toparlayıp yıkamaktan
başlayabilirsiniz. Sanki kırkayak ailesi…
KEMAL: Amaaan. Ne olcak ki. Ben yaparım. Ev işi dediğin ne kadar yorar ki insanı.
TARIK: Baba, bu yaştan sonra olacak iş mi? Neler söylüyorsun. Nerede senin o soğan erkeği hallerin.
KEMAL: Soğan erkekliğim şöyle dursun. Ona laf ettirmem. Ama şu ev işlerini ben yaparım yapmasına da,
sen benim kahveyi sabah açıp, akşama kadar çaydır kahvedir, müşterileri ağırlayacak mısın? Evin geçimini
sağlayacak mısın?
ANNE: Ne var o işte? Zaten ocakta çalışanın var. Çayları o demliyor, dolduruyor, sen müşterilerin masasına
koyuveriyorsun. Evde de ben sana çay demliyor, ayağına kadar getiriyor, sonra da onları yıkıyorum. Ne var
ki bunda.
KEMAL: Tabi ya. Çok kolay. O zaman al bakalım şu anahtarı. Geç kalma, müşteriler sabah çayını içip işlerine
gidecekler daha. İşlerine geç kalmasınlar. Acele et.
Anne. Peki. Sen de al bakalım şu önlüğü. Sen de fazla oyalanma da, akşama kadar yemekti, bulaşıktı, evi
toparlamaktı… Ancak yetiştirirsin.
TARIK: Valla çok yakıştı babacım bu önlük sana…
Ceren: Anne, baba, siz işi baya bir ciddiye aldınız ama benim paramı hala kimse vermedi. Hem okula geç
kalırsam, sorumlusu siz siniz ona göre.
KEMAL: Her şeyden biz sorumluyuz zaten. Siz hiç sorumluluk almayın. Al şu harçlığını. Ağabeyinle birlikte
çıkın, o seni okuluna bırakıp öyle geçsin okuluna.
TARIK: Baba, benim de harçlığım yok.
KEMAL: Bak gördün mü Filiz. Artık bu çocuklara verdiğim son harçlıklar. Yarından itibaren sen vericeksin.
Kahveden kazandıklarınla bu evi döndürmek öyle kolay değil.
ANNE: Sen nasıl döndürüyorsan bu evi, ben de döndürürüm. Hem de alasıyla. Merak etme. Sen evin işlerini
aksatma da…
NENE: Günaydın çocuklar. Ne oluyor, gürültünüzden uykum yarım kaldı. Aaaa… Kemal, ne bu önlük böyle.
Ay, çok da yakışmış da, ne oluyor burada?
CEREN Annemle babam iş değiş tokuşu yaptı ananecim. Artık evin hanımı babam oldu.
KEMAL: Öhööö.. Öhööö… O nasıl söz kızım. Ben ev hanımı olmadım. Sadece bir süre ev işlerini ben
yapıcam. Annen de kahveyi işletecek.
NENE: eee, tamam işte. Çocuk doğru söylüyor. Sen evin hanımı, Filiz de evin beyi olacak.
TARIK:babam önlüğü taktığına göre, annem de bıyık falan bıraksın oldu olacak. Bir de tespih… On numara
olur.
ANNE: Gerekirse onu da yaparım. Ne var ki. Hem iyice havaya girer, işime daha uyumlu olurum.
KEMAL: Öyle herkese yakışmaz bıyık tespih…
ANNE: sen öyle san… (Anne çıkar ve bıyık takıp gelir. Babadan tespih ve yeleği alır) Ver bakalım şu tespihle
yeleği…
NENE: Kızım… Ben seni kız doğurup, yıllardır kız diye büyüttüm. Meğer senin ruhunda tam bir erkek varmış
da haberimiz yokmuş.
ANNE: Hadi bakalım çocuklar… Düşün önüme. Siz doğru okula, ben de şu kahveyi açıp, çayları demleyeyim
de, müşterileri bekletmeyelim dimi ama…
Şükrü. O hooooğo… Anne, sen hemen girdin havaya…
KEMAL: Görücez o havaya girmeyi. Akşama kadar diycem ama öğlene kadar zor dayanır anneniz.
ANNE: Asıl sizi görücez Kemal bey. Akşam evi bıraktığım gibi bulursam ne ala…
NENE: Eh.. Bize de evdeki bu şenliği izlemek düşer. Hadi bakalım hayırlısı…
TARIK: Hadi çıkalım, sonra hepimiz geç kalıcaz.
KEMAL: Allah kolaylık versin Filiz hanım.
ANNE: size de Kemal Bey…
3
Kadınlar bir anda KEMALin çevresinde, onu hayretle ve şaşkınca izlemeye başlar. Kemal ortada
oynamaktadır. Bir anda durur ve müzik kısılır.
KEMAL: Ne oldu yine hanımlar. Müziği mi beğenmediniz yoksa.
NENE: Bence sorun müzik değil DAMAT:..
KEMAL: Ne peki.
TÜRKAN: Sorun sizsiniz Kemal bey.
KEMAL: Ben ne Yaptım hanımlar. Şurada ne isteseniz yapıyorum. Daha ne yapayım. Kadın olan bile yapmaz
benim yaptıklarımı.
EMEL Hah… İşte mesele de burada. Kadın olan…
FATMA: Evet. Bence de. Kadın olmadığınız için yabancılık çekiyoruz. Rahat olamıyoruz.
KEMAL: Yok devenin pabucu…
ADİLE: Canım sana kadın ol diyen yok. Sadece bir peruk takıver bari.
TÜRKAN: O zaman gözümüze daha hoş gelir, yadırgamadan, rahat rahat oynar, döktürürüz…
KEMAL: Ben asla peruk falan takmam… O kadar da değil…
FATMA: Kalkın hanımlar, Bu böyle olmuyor. Onu yapmam bunu yapmam… Gidiyoruz eve..
KEMAL: Durun durun hanımlar, peruk takmam dedim se, ben beceremem takmayı, siz takıverin demek
istedim.
EMEL: Haaah şöyle. Lütfen kadın günü kurallarına uyalım değil mi ama Kemal bey.
ADİLE Damat, boşuna debelenme. Günlerde, misafirlerin tüm isteklerini yapmak zorundasın. Gün sırası
kimseyse, misafirlerini memnun etmezse, ele güne rezil olursun vallahi.
Emel: (Kemale Peruğu takar, bıyığının üstüne de bir tülbent bağlar) Hah şöyle. Siz de bize artık ayak
uydurdunuz kemal bey. Bak ne güzel oldu. Derler ve müzik girer, oynamaya başlarlar.
Bir süre oynarlarken kapı çalar.
KEMAL BEY oynama esnasında ağzını kapatacak şekilde peçe takmıştır. Kapıyı açmaya gider.
İLYAS: İyi günler abla… Ben Kemal abime bakmıştım.
KEMAL: Benim oğlum. Ne ablası…
İLYAS: Kemal abi… Sen ne çeviriyon abi.. Ne oldu sana böyle…
KEMAL Olanlar oldu İlyas. Sus artık. Kimseye demek yok bak…
İLYAS: İyi söyleme de abi. Ç:ok da yakışmış hani.
KEMAL Gülme İlyaaas.. Sus… Zaten burnumdan slouyorum. Almayayım seni ayaklarımın altına.
İLYAS: Tamam abi tamam… Sustum.
KEMAL: Geç hele içeri. Seni de bu eğlence kervanına ortak edelim de, bülbül gibi öteceğine, süt dökmüş
kediye dön…
İlyası içeri alır ve hanımlara
KEMAL. Hanımlar, bakın bu arkadaşta artık günümüze katılacakmış. Hadi onu da kırmayıp alalım aramıza.
İLYAS: Ne günü abi. Ben seni merak edip geldim…
NENE: aaa… Öyle gelip de güne katılmadan olur mu? Al şu kısırdan yemeye başla…
İLYAS: kısırdan yer ve kendini oynamaya kaptırır.. Oh ohh… Hanımlar ne gzelmiş bu gün meselesi. Bundan
sonra hep sizinleyim.
FATMA Ablaa.. Bir peruk da İlyas beye mi taksak. Erkeklerin aramızda olması hoş olmuyor bari görüntüyü
halledelim.
İLYASIN başına peruk takarlar…
Hep birlikte oynamaya devam ederken yine kapı çalar. Bu defa gelen fal bakan bir bohçacıdır.
KEMAL: (Kapıyı açar) Hoş geldin hanım. Buyur… Kadınlar içeriden seslenir. Gelsin gelsin. O bizim müdavimi
olduğumuz bohçacı…
KEMAL: bohçacı mı?
TÜRKAN: Hem bohçacı hem falcı…
İLYAS: Haaah… Bir bu eksikti. O da oldu. Ben de ne eksik diyordum…
NENE: Eee… Kahveler olmadı mı?
BOHÇACI: Kahveye sonra bakarız hanımlar. Hele bir bakla falı açıvereyim size
EMEL: Önce benim bakla falıma bak bakalım…
Bohçacı baklalarını saçar, başlar fala bakmaya…
6
BOHÇACI: Ayol hanım abla, senin bir kısmetin var be şuracıkta görünür. Nedir bu kısmet… Baklalar
saçılıverdi kısmetten ablacım.
EMEL: Ayol kocamı ev işlerini yapsın diye eve bırakıp geldim. Adamcağız evde hem temizlik yapar, hem beni
bekler durur. Ne kısmetim olacak benim.
FATMA: Para vardır belki Emelcim kısmetinde.
BOHÇAACI: Para da var, eğlence de vaar…
TÜRKAN: Eğlence burada zaten var ayol. Bundan ala eğlence mi olur. Yakında mahallenin bütün erkeklerini
ev hanımına çevirip, her gün bir yerde toplanıp eğlenicez.
İLYAS: Kemal abi, biz de fala baktırsak mı?
KEMAL: Sen baktır İLYAS: Meraklısın bakıyorum.
BOHÇACI: Sana el falı bakarım be abi.Erkeklere bakla açılmaz. Ver şu elini ağabeycim.
Elini alır avucuna bakarak, Aboooovv… Bu el ne abim yav. Ne yol var ne yolak. İzi belli değil, yüzü belli değil.
İLYAS: O eller var ya.. Hafife aldığın o eller kahvede oynarken hep okey çeker.
BOHÇACI: abi sen bırak okeyi de, sana başka oyunlar gözükür be abi.
İLYAS: Pişti oynamaya çağırdı arkadaşlar bu akşama. Onu görmüşsündür sen.
BOHÇACI: ne okeyi, piştisi abim. Sana daha büyük oyunlar oynanıyor. Başına çoraplar örüyorlar senin güzel
abim.
İLYAS: Ne oyunu ablacım, ben yemem öyle oyunları. Kaçın kurasıyım ben bi bak şu gözlere… Var mı bende
oyuna gelecek göz?
BOHÇACI: Abi senin gözlerinin feri gitmiş be. Açcık sen bir şöyle aynaya bakıversene. Bir ayağın çukura
girecek nerdeyse. Azıcıkın evinde dinlenesin de kendine gelesin.
KEMAL: Yav, bu İlyas benim kahveden çıkmazdı. Ne oldu ki İlyasıma.
NENE: Daha ne olsun Damat. Baksana adamı sirk maymununa çevirdiler.
FATMA: Kemal bey, siz de falınıza baktırsanıza…
BOHÇACI: İyi de ablalar, ben bir göbecik attırmadan bakamam bir fal daha. İçime sıkıntılar geldi be. Açıverin
şu müziği de hep bir biraz göbeciklerimizi attırıverelim.
MZİK ÇALAR: Herkes oynamaya başlar….
Tam oynarlarken bir süre sonra kapı yine çalar.
Bu defa gelen ŞENER dir.
ŞENER: İyi günler bacım. Kemal abim yok mu?
KEMAL: İçerde. Gel içeri gel… (Kadınsı sesle içeri alır)
ŞENER: Ne oluyor hanımlar. Bu ne eğlencesi böyle?
TÜRKAN: Ne olacak, Kemal beyin ev hanımlığı işine girişmesini kutluyoruz.
FATMA: İlyas bey de ev hanımı olmak için aramıza katıldı.
NENE: Eee.. Biz de düşündük taşındık, senin de eksik kalmana gönlümüz razı olmadı. Şimdi göbek atmakla
başla bakalım ev hanımlarının en özel toplantısına. Çalın bakalım müziği…
Hep birlikte oynamaya başlarlar…
ŞENER: İyi de hanımlar, arkadaşlar bir hata yapmış, size katılmışlar da, bana uymaz öyle şeyler. Ben evde
kalkıp su bile almam. Hanıma söylerim, o getirirrrr…
EMEL: yaa.. Öyle mi? O zaman sen şu kısırdan ye bakalım da, sonra konuşalım. Açsındır sen.
ŞENER: Eh.. biraz açım. Yiyeyim bari.
FATMA: ye bari…
TÜRKAN: Eee.. hadi bakalım. Ne duruyoruz. Çalsın müzik de kalan kurtlarımızı döktürelim şuracıkta.
(Bir süre oynadıktan sonra otururlar)…
BOHÇACI: Devam edelim fallara bakmaya be ağabeycim. Şimdi sıra KEMAL abimde… Ver bakalım şu elini.
(Elini alır ve avuna bakarak) Abi, senin elinde neler görünür böyle…
KEMAL: Ne görünür ki…
BOHÇACI: Abi senin hanım adam olmuş görünür be ya..
ÜÇ KADIN: Aaaa… adam mı olmuuuş….
NENE: Eee. Ne olacaktı. Sen evin hanımı olunca ona da adam olmak düştü.
ÜÇ KADIN: Aaaa…
ŞENER: Abii… Neler oluyor. Sen böyle değildin. Nedir bu olanlar…
BOHÇACI: Sen dur daha abi. Senin de falına bakıvericem birazdan.
7