Professional Documents
Culture Documents
Veysel Ünüvar. Kurtuluş Savaşında Bolşeviklerle Sekiz Ay, 1920-1921 (1997)
Veysel Ünüvar. Kurtuluş Savaşında Bolşeviklerle Sekiz Ay, 1920-1921 (1997)
KURTULUŞ SAVAŞINDA
BOLŞEVİKLERLE SEKİZ AY
1920. 1921
�CIOÇEB&
��VINLAA I
Emekli General Veysel ÜNÜVAR
KURTULUŞ SAVAŞINDA
BOLSEVİKLERLE
, SEKİZ AY
( 1920 - 1921 )
�GÖÇEBE
1':.�YINLARI
Göçebe: 9
Tarih Dizisi, Belgesel-anlatı
Kurtuluş Savaşında Bolşeviklerle 8 Ay
Ön Kapak Resmi:
Mustafa Kemal Garp cephesini ziyaret eder;
Azeraycan ve Sovyet görevlileriyle
Arka Kapak Resmi :
Mustafa Kemal ve Sovyet Büyükelçisi,
Ilgın Manevralarında
ISBN: 975-8143-23-3
�aOÇl!!B I!
��VlNL..ARI
Bahariye Cad. 37/41 Kafkas Pasajı
81310 Kadıköy-İstanbul
TeVFax: (0216) 337 72 75
İÇİNDEKİLER
SUNUŞ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7
İSTİKLAL HARBİNDE
BOLŞEVİKLERLE SEKİZ AY . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ................. 13
1 ) 1919 yılı Van dolaylarında genel durum . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 13
il) Bayazit-Nahcivan-Bakü yolculuğu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...... 15
111) Nahcivan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 19
iV) Aras Türk Hükümeti . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 20
1 - Milli terbiye ·hakkında . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 22
2 - Milli müesseselere biğanelik . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . 22
3 - Zenginlerle fakirler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... 23
4 - Ruslaşma meselesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 23
5 - Ermeni meselesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...... . . . . . . . . . . . . .. . . . . .. . . . . . . . . . 24
6 - Sünni Şii meselesi · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · :· · · · · · · · · · · · · · · · · · · · ·· · · · · · · · · 25
V) Aras Türk Hükümetinin İstiklal Savaşı . . . . . ................ 25
VI) Nahcivan Şfüa Hükümeti . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29
VII) Ermeniler istila hareketlerine başlıyor . . . . . . . . . . . . .... . . . 33
VIII) Nahcivan'a askeri kuvvetle yardım . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 36
IX) Ermenilerin Nahcivan'a taarruzu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 39
X) Şerur Paniğinden Sonra . . . . . . . . . ... . . . . . . , . . . . . . . . . . . . . ..... . . . . . . .. 42
XI) Ermenilerin cevabı, Nahcivanlıların karşılığı. ........ 45
•
. . .
7
mizle] temas ve musahabe/erine [konuşmalanna] ilk
andan itibaren hakim olmak basiretli [öngörülülüktü/.
Kızıl kuvvetlerin vürudu haberi üzerine Nahcivan mi
lisleri de canlanmış ve 600 mevcutlanyla Şahtah
tı 'ndaki müfrezemizle iltihak etmişlerdir [katılmışlar
dır].
Burada biraz duralım. Elinizdeki kitabın 3 üncü krokisin
de Veysel Paşanın elyazısıyla "C. Türkiye İnkılabı Kızıl Müf
rezesi" diye gösterildiği birlik, XIV. bölümün sonunda veri
len açıklamaya göre, resmen Cephe Komutanı Karabekir ta
rafından adı konulmuş ve mührü yaptırılmıştır. Bu nokta, eli
nizdeki kitabın özüyle yakından ilgili. Çünkü her ne kadar,
gerek burada gerekse Karabekir'in eserinde, bir kısım asker
lerimizin Bolşeviklerle ilişkiye girmelerinden hiçbir sakınca
doğmadığı iddia ediliyorsa da, Veysel Beyin Kum1ay başka
nı olduğu 11 inci Kafkas Tümeni, bu kitabın kapsadığı za
man diliminden sonra, 1922'de Batı cephesine kaydırıldığın
da lağvedilmiş ve birlikleri dağıtılmıştır. 1968-1969 yıllarında
askerliğimi yaptığım Harb Tarihi (şimdiki Atase) Dairesinde
Tarih Başyazarı (şimdi merhum, o zaman emekli general Se
lim Sun Paşa, bunun nedeninin askerlerin Bolşevik etkisinde
kalmaları olduğunu söylemişti. Onun örnek verdiği etki be
lirtileri, "yoldaş" hitabı ve rütbe işaretleriydi. Burılardan Ka
rabekir Paşa da söz ediyor. Ayrıca o sıralar 15. Kolordu'yla
eylem birliği yapan ve Nahcivan Müfrezesini Komuta eden
[Enver'in kendisinden küçük yaştaki amcası], Halik [Kut] Pa
şa da, mektuplarını "Yoldaş Halil" diye imzalamakta, Karabe
kir de ona yazdığı mektupları "Yoldaş Halil Paşaya" diye yol-
8
laınakt
' adır. Bu istitra<l<lan [arasöz<len] sonra, İstiklal Harbi
miz'den başladığımız alıntıyı kaldığunız yerden. sürdürelim.
"Fakat 24 Temmuzda Ermeniler (in] bir zırhlı tren
ve bir batarya himayesinde yaptık/an taanuzda, mi
lisler sağ cenahtaki mevzileri terkle kaçmışlar, sağ ce
nahtaki bölüğümüzün gerisine Ermenilerin sarktığını
gönınce Veysel Bey'de gece ric'at emrini vermiş. Müf
rezemiz kamilen Aras nehrinin garbine yani İran
arazisine çekilmiş. (Esasen Bayazıt'tan Şahtahtı ya
gitmek için de buradan geçmiştir.) Ermeni kıtaatını
oylamakla beraber Kızı/ordu müfrezemizin şömendü
fer hattı Aras kıyısından geçtiğinden hat boyunca Er
menilerin hareketine mümanaat (engel olma] lannı
bildirdim. Temmuzun 28'inde bir Kızıl müfreze Nah
civan 'a geldi. Kuvvetleri 820 süvari, dört dağ topu, 30
makineli tüfek (Levis) den mürekkep Birinci Kafkas
Süvari alayı Liva kumandanı Parkof kumandasında.
İkinci alay da (Ankelaot) dan geliyormuş. Artık Nah
civan 'ın bedbaht halkı Ermeni katliamında kurtul
muştu. 29'da Şahtahtı'nın tahliyesiyle murahhasları
nın Nahcivan 'a gönderilmesi için Kızıl müfreze ku
mandanlığından Ermeni müfrezesine tebliğ olunmuş,
akşam beş sonrada kırmızı bayraklı bir tren Şahtah
tı'dan Nahcivan 'a geçmiştir. Bu akşam Halil Paşa da
iki yüz süvari ile Nahcivan 'a gelmiştir. Halil Paşa Şah
tahtı müfrezemizin hemen Nabcivan'a gönderilmesi
ni, zira Ermen ilerle yapılan mütarekenin 31 Temmuz
öğle vakti biteceğini bildirdi. Derhal müfrezeyi Nabci-
9
van'a tahrik ettim. Kızıl müfrezenin iltihakıyla artık
Veysel Bey Ermenilere karşı mukabil taarruza geçebi
lecekti. Bu müfrezenin Nahcivan'da Bolşevik müfre
zesiyle temasından korkanlar çoktu. Bayazıt'tan [11
inci} Fırka kumandanı Cavit Bey de 'Kendi elimizle
ateşe atılıyoruz' diye [s. 774} pek büyük endişeye düşü
yorlardı. Bolşevikler hakkında o kadar fena şayialar
yayılmıştı ki, bunlann geçtiği yerct,e herşeyin yanıp kül
olacağı kanaatı kökleşiyordu. İçinde bulunduğumuz
vahim vaziyetin akibeti bile unutulmuştu.
Hemen bütün muhitimde dahi bu münakaşa ve
kanaatler karşısında, ben büsbütün başka düşünü
yor, mütemadiyen her tarafı teskin ve iknaa çalışıyor
dum. Ve idrak sahibi o/anlan da şöyle ikna etmiştim:
'İşte Nahcivan'a Kızıllarla temasa bir müfreze gönder
dim. Göreceksiniz ki, efradımız Bo!.şeviklerle temastan
sonra kendi din ve an'ane/erine daha ziyade sadık
olacaklar ve zabitlerine itaatten kat'iyyen aynlmaya
caklardır. Aynca kuvvetli ve şuurlu bir hey'etimiz de
orada mütemadi tarassut ve tetkikatta [sürekli gözle
me ve incelemelerde} bulunuyor, vaziyetten günü gü
10
rağbet etmeyecektir. Buna karşı en mühim silah da di
ni hislerin halkımızdaki kuvvetidir. '
Mütemadiyen hu tarzda yazılar, sohbetler, beya
nat ile beraber Komünist fırkasının mıntıkamda ha
berim olmadan her hangi bir teşebbüsüne de fevkata
de kulak veriyordum. Hayatımda en müşkil ve en
buhranlı bir zamanlara girmiştim. Nahcivan 'daki kı
taatımızın teması tahminim vechile çıktı. Gerçi Bolşe
vik efradı sırmalı apoletlere düşman olduğunu işiten
zabit/erimiz apoletleri daha evvel çıkarmışlarsa da, kı
taat pek muntazam ve samimi karşılaşmışlar ve iki
müttefik ordu parçalan gibi hareket etmişlerdir. Bolşe
vik efradının bazı dini ve içtimai hareketlerini, zabit
/erimiz ve hey'etimiz ihtann vechile, efrada tazımı gi
bi göstermişler ve tesadüfen kadınlar hamamına gir
mek isteyen Bolşevik neferlerini de bizim neferlerimiz
görmüş ve men' etmişler, bu suretle kat'iyyen efradı
mız bozulmak şöyle dursun daha dindar ve daha mu
ti olmuştur. Apolet mes'elesini de ben bütün ordumda
kollara işleme işaret takmak suretiyle toptan hallettim
ve Ankara ya da bildirdim. [fıki Osmanlı ordusunun
apoletlerinin yeni tarzı bu suretle vücut buldu - Kara
bekir'in dipnotu.]
Kazun Karabekir Paşa, 1920 yılının Temmuz ve Ağustos
aylarında bu apolet ve üniforma - özellikle askerlerimizin
başlıklarına Kızıl yıldız takmaları - sorunu ile hayli uğraşmış;
bu değişikliklerde, Bolşeviklere özenme etkenini yadsımakla
birlikte, pratik gerekliliklere değinmiştir. Ama bir dipnotun-
11
da da (s. 807'de) Ankara ümerasını bu konuda gösterdikleri
hassasiyete karşın, resmi başlık yerine kalpak ve rastgele pal
to giydikleri, nizami kılınç yerine pala taktıkları için eleştir
miştir [Atatürk ve İnönü'nün ünlü bir birlikleri denetleme fo
toğrnfındaki bellerinde asılı, gümüş kınlı palalar, Azerbaycan
sefiri Abilov'un armağanıdır.]
Bu kitap 1920 yılı Güz ve Kışında Doğu Cephesi 'nin as
keri tarihi için önemli bir kaynak olmakla birlikte, asıl Kızıl
ordu'yla işbirliği hakkında birinci elden bir tanıklık olarak
değer taşımaktadır. Genel çerçeve için, yukarıdaki dipnotun
da gönderme yaptığım resmi kaynağa bakılmalıdır.
Kitabın ilginç bir özelliği de, Veysel Paşa'nın Genelkur
mayca haksızlığa uğratıldığı iddiasıdır. (Bl. XXVI). Ona ve
başında bulunduğu Nahcivan Müfrezesi'ne, Daşnak Ermenis
tan'a karşı kazanılan zaferden pay verilmemesi, kanımca yi
ne bu Bolşevik etkisinden ötürüdür.
• Gnkur. Bşk. Harb Tarihi Dairesi Resmi Yayınları 1 inci
Serisini oluşturan Türk İstiklal Harbi adlı çok ciltli eserin III.
cilt "Doğu Cephesi 1919-1921," s. 259'da, 11. Kafkas Tüme
ni'nin (ki merkez Karargahı Van'da olmak üzere 11. Topçu
Alayı ile, 18, 33 ve .34. Piyade Alayını kapsamaktaydı). 1921
yılı sonunda Erzurum ve Erzincan'da toplanarak, 1922 Nisa
nında Kayseri'ye gönderildiği; burada Batı Cephesinin 11.
Tümeni ile işin karışıklığı önlenmek için numarasının 21'e
çevrildiği belirtilmektedir.
Temmuz 1997
MeteTUNÇAY
12
İSTİKLAL HARBİNDE
BOLŞEVİKLERLE SEKİZ AY
1
1919 yılı Van dolaylarında genel durum
13
rın sözlerinin ne anlama geldiğini aşiret ağaları çok iyi anla
dılar. Musul'daki İngiliz siyasi yetkilisinin altınlarına sırt çe
virdiler. Güney sınırımıza bekçi oldular. Tehlike yalnız Do
ğu'dan gelebilecekti. Doğu'da, İran'da, küçük bir aşiret reisi
Simiko, kurnazlığı ve cüretkarlığıyla komşu aşiretleri soy
gunculuk amacı etrafında birleştirmişti. Bu adam 1. Dünya
Savaşından önce bize karşı hareketlere başlamış, savaşın ge
lişmelerine bağlı olarnk, bir kaç defa bizden Ruslara, Ruslar
dan bize geçmişti.
1919 yılı başında memleketimizde gene hırsızlık, soygun
culuk yapmaya başladı. Bu adam İngilizlerle birleşemezdi.
Çünkü Nasturilerle aralarında ağır ve tehlikeli bir kan dava
sı vardı. 1 Ermenilerle birleşebilirdi. O zamanki İran hüküme
tinin ise şaşılacak bir hali vardı: savaştan önce sınırda olan
bitenlerden haberi yokmuş gibi davranır ve bunları Osman
lı hükümetini eleştirmek için bahane yapardı. Savaş döne
minde ortadan silindi, savaşın sonunda bizden 1960 sene
önce Parth-Roma sınırını, yani Fatih Sultan Mehmet zama
nındaki Fırat sınırını istedi. Ve 1919'da kabul ettiği bir söz
leşme ile İngiliz denetimi altına girdi. Onun için Simiko so
rununda, İran'dan olumlu bir çabalama bekliyordu. Doğru
dan doğruya Simiko ile görüşüp anlaşmakla görevlendiril
dim. Kendisi gelmedi. Şeyhislamı olan, o bölgedeki Küresin
adlı sünni Türkmen aşireti mollası Seraceddin Efendi'yi Dir
1
1918 yılı başlarında Simiko, Rumya Nasturilerinin reisi Mir Şamun'u pu-
suya düşürüp, yanındakilerle birlikte öldürüyor. Bunun üzerine Nasturiler de,
müslüman köylerini basarak, katliam yapıyorlar. Anlatılanlara göre, hu katli
amlarda 10 bin kişi öldürülmüştür.
14
köyüne gönderdim. Orada kendisine dünyanın ve bizim du
rumumuzu anlattım. Şimdi, bağımsızlık için dünyaya karşı
ayaklanmış bir ulus olduğumuzu, hiçbir şeye.len çekinmeye
ceğimizi uygun şekilde hissettirdim. Bundan sonra Simiko
bizden ayağı kesti. İran'da bir hanlık kurmak için uğraşma
ya başladı. İran hükümeti tehlikeyi gördü. Şerefhane ve
Hoy'da bir askeri güç bulundurmak zorunda kaldı. Biz de
bu sorundan kurtulduk, asıl düşmana karşı serbest kaldık.
1919 senesi Erzurum Kongresi'nin sonunda merhum Ka
zım Karabekir Paşa, tümen komutanına arzedilmek üzere
bana verdiği sözlü talimata şöyle başlamıştı: "Her tar-aftan
kuşatılmış durumdayız; yalnız Azerbaycan'a açık Nahcivan
penceresi var. Onun kapanmamasını istiyorum."
il
Bayazit-Nahcivan-Bakü yolculuğu
1920 senesi ilkbaharında İngilizlerin koltukladığı Ermeni
hükümetinin ele ge�irme girişimlerine karşı Doğu Cephesi
Komutanlığı savunma düzeni aldı. 1 1. Kafkas Tümeni de,
büyük bölümü ile Van'dan Doğubayazıt istasyonuna gelmiş
ti. Kafkasya'da Azerbaycan'ın, Ermenistan'ın, Gürcistan'ın
gerçek durumları, hele Kafkasya'dak.i Bolşevikler'in ne ka
dar kar-a birliklerinin olduğu, bize karşı nasıl bir siyaset izle
mek niyetinde oldukları, Denikinci olan ve Bakü'deki Bol
şevik yönetimini yıkan Ermenileri İngilizler'in bize musallat
edip etmeyecekleri...Sözün kısası, bizim Doğudaki davamız
için ne gibi güç ve unsurlardan yararlanılabileceği hakkında
açık ve kesin bir bilgi edinmek amacıyla Bakü ile bir bağ-
ıs
lantı kurmak gerekiyordu. Doğu Cephesi Komutanlığı 1 1 .
Kafkas Tümeni Kurmay Başkanı'nın Nahcivan-Culfa yoluyla
ve özel talimatla Bakü'ye gönderilmesini emretti. Özellikle
Bolşeviklerin İngilizlerle olan ilişkilerinin belirlenmesine
çok önem veriyordu. Eğer kuvvetleri varsa Hindistan'a,
Irak'a ve hatta Mısır'a bile saldırabilecekleri düşünülüyordu.
Adı değişen Rus Devletinin emperyalist siyasetinin değişme
yeceğine o zamanki yüksek komuta makamla nn<la varolan
görüşü göstermesi bakınundan, bu düşünce dıh.kat çekicidir.
1920 senesi Mayıs'ının altıncı günü kendılerini seneler
den beri tanıdığım ve takdir ettiğim yol ve görev arkadaşla
rım Teğmen Kamil ve Celal beylerle Bayazit'ten hareket et
tik. İran s�nınnda askeri postamız bizi karşıladı. İranlılar bi
zim dürüstlüğümüzden o kadar eminlerdi ki, hiçbir zaman
sınırın korunması için askeri önleme gerek gönnemişlcrc.lir.
1918'de Tebriz'de özgürlük şehitleri için düzenlenen bü
yük törende bir konuşma yapan Meşrutiyet Partisi Başkanı
Hacı Mirza Billuri, İran'ın sınırları konusundakı kayıtsızlığını
şu sözlerle eleştirmişti: "Osmanlılar bizim canımız ciğerimiz
dir. Fakat orduları Culfa'dan geçerken önlerine çıkıp, hiç ol
mazssa, hoş geldiniz diyen olmadı." İki buçuk yıldanberi bu
sınırlarda bulunan askerlerimiz İran'ın bu yokluğuna o ka
dar alışmışlardı ki, ileri karakol postasının onbaşısına kasten
İran postasının yerini sorduğum zaman onbaşı şaşırdı, hay
retini kendi kelimeleri ile şöyle dile getirdi: "İran'ın da pos
tası ola! ... "
16
kağnı arabası kadar yol alabiliyordu. Bütün gece yağmur
yağmış, her taraf bataklık haline gelmişti. Ruslar'ın savaş za
manı yaptırdığı demiryolu bütünüyle tahrip edilmiş, yollar
sabanla sürülmüştü. Böylece memleketin savunmasına yö
nelik engelleme yapılmıştı. Bu bölgeden geçecek yabancıla
rın kılavuzsuz yola çıkması mümkün değildi. Biz a�a
- ğı-yu
kan böyle olması gerekir diye tahminle belirlediğimiz yön
de ilerlerken, bir adam çıka geldi ve Kafkasya göçmenlerin
den olduğunu, bize hizmet edeceğini söyledi. Israrlarımıza
rağmen gönüllü kılavuzluğumuzu yaptı. Böylece Mako Ser
darı bizi gözaltına almış oluyordu. Mako'ya yakın Senger
köyünde Mako Serdarı adına Şemsettin Han tarafından kar
şılandık. Sırmalı resmi elbisesi ve g9zel bir faytonu vardı.
Mako'da Serdarın oğulları Abbas ve Balık Han Paşalar tara
fından kabul edildik. Yemekte memleketimiz ve Bolşeviklik
hakkında konuştuk. Anadolu'nun Bolşevik olduğunu işittik
lerini söylediler. Şimdi düşünüyorum da, o zamanki konuş
malarımız çok safiyane ve masumane ve hiçbir esasa dayan
mayan laflardan ibaretmiş ..Biz de onlar gibi bu konuda bil
gisiz idik. Zaten Bolşevikler, bu zamanlardaki ilk zaferlerini
halkın tereddüdü ve komünizmin türlü türlü yorumlarıyla,
herkesin bu karışık dünya durumunda bir kurtarıcı aramak
ta oluşu sayesinde kazanmışlardı.
7 Mayıs günü saat 1 9'da Serdar bizi çalışma odasında ka
bul etti. Boyu eninden uzun, daha doğrusu bir koridora
benzeyen bu odada Serdar yüksekçe bir sandalyede, ayaklı
bir çekmece önünde oturuyordu. Tam karşısında sedefli bir
rahlenin önünde diz çökmüş bir katip Serdarın emirlerini·
17
yazmaya hazır, bekliyordu, odayı kırkar numaralık iki gaz
lambası aydınlatıyordu. Ayrıca Serdarın önünde çekmecenin
üstünde çıtır çıtır mum yanıyordu: Serdar konuyu türkçe
söyledi. Katip farsça kaleme aldı. Okuduktan sonra geldi
Serdarın masasındaki mühürü aldı, mühürledi.
Ertesi günkü konağımız olan Dize köyünde misafir oldu
ğumuz evde bir çok türkçe kitaplar gördüm. Köylülerin
türkçe yazdığını göremedim. Halk Türk olmakla birlikte,
mezhep yoluyla birbirinden ayrılıyordu. Daha 1918 senesin
de İran'da bulunuyorken bu kanaatı edinmiştim. Bu defa
köyde mezhep yoluyla yapılan propagandaların kökleştirdi
ği yaman düşüncelerin tanığı oldum.
Ev sahibi yaşlı bir adamdı. Şahların zulmünden, baskısın
dan uzun uzun sözettikten sonra coştu, hiddetlendi, boyun
damarları kabardı, bağıra bağıra dedi ki:
- Zaten şahın sülalesi Hazreti Hüseyin'in başını kesen
Şümürlainin kabilesindendir. Onun hançeri halen bu kasa
badadır. Bu kabile bu hançerden kurtulamaz, suya da atsa
lar, kırsalar, yaksalar hançer kaybolmaz, yine gelir kabileyi
bulur.
1914'de henüz savaşa girmediğimiz bir zamanda bir ke
şif göreviyle sınırda dolaşırken Zanzak köyünde dinlediğim
yaşlı Enneni'yi hatırladım. O da aynı şiddet ve öfkeyle ba
ğırmıştı:
- Yalnız Sarıkamış taraflarında eski zamanda kırk bin ki
lisemiz vardı ! . . .
9 Mayıs 1920 sabahı Dize'den yola çıktık. Şahtahtının tam
karşısından ve Aras'ın batısında Mako Serdarı'nın sınır köyü
18
Araplar civarında arabamız kırıldı. Buranın egemeni ve sınır
komutanı Serdarın oğullarından 22 yaşındaki Ali Kuluhan
bizi karşıladı, misafir etti. Arabamızın onarılmasını üzerine
aldı. Bizi kendi arabasıyla gönderdi. Araplar köyünde tümen
komutanlığından aldığım farsça bir telgrafta "emir yoldadır,
bekleyiniz" deniliyordu.
m
Nahcivan
Saat 13.30'da Aras köprüsünü geçtik Şahtahtılıların içten
liğiyle karşılandık. Buranın entellektüellerinden İbrahim
Ağa, her yolcuyu olduğu gibi bizi de misafir etti. 1918 ya
zında tanıdığım İbrahim Ağa'ya Kafkasya'run en iri adamı
derlerdi. Komünist Behbud Şahtantinski'nin akrabası ve böl
genin sayılı zenginlerindendi.
10 Mayıs sabahı Şerurluların davet; üzerine trenle Yenice
kasabasına gittik. Dönüşte lokomotif bozuldu. Nahcivan is
tasyonuna 10 Mayıs sabahı,· saat Ol'de vardık. Farsça telgra
fın bildirdiği emir geldi. Benim Bakü'ye gitmeme gerek kal
manuştı. Ernire uyarak, 10 Mayıs'ta teğmen Kamil ve Celal
beyleri Bakü'ye doğru uğurladım.
Aras Türk Hükümeti güç ve örgütlenmesini göstermek
için, memlekette bir gezi progranu düzenledi. Kuzey'de De
veli'ye, Güney'de Culfa'ya kadar gidildi. İstasyonlardaki halk
ve asker mutlu, Rus ve Enneni baskısından kurtulmuş olma
nın sevinci içinde bizi sevgiyle selamladılar. Develi'deki ye
di taburlarını, Yenice'de Şerur taburlarını denetledik. Delme
boğazında tahrip edilmiş olan Ermeni askeri treninin erzakı-
19
nı gördük. Gece Yenice'de Meşhedi Hüseyin'in evine misa
fir olduk. Bu kişi Şerur Türklerinin kahramanı sayılıyordu.
Ermenilerle yapılan muharebelerde malı ve canı ile büyük
fedakarlıklar yapmış, cesaret ve yiğitlikle döğüşmüş bir ihti
yardı.
16 Mayıs günü, istasyonda okul öğrencileri, "Millete Hi
tap" 2 şiiriyle bizi uğurladılar. Şahtahtı'ndaki dostlarınuza ve
da ederek Bayazit'e yollandık. Gelirken olduğu gibi dönüş
te de İranlıların ve Serdar'ın dostluk gösterilerine tanık ol
duk.
iV
Aras Türk Hüküm.eti (Kroki 1 ; sayfa 1 09)
Rus ihtilalinden sonra teşekkül eden Aras Türk Hüküme
ti, Ordubad'dan Gernibasar bölgesine kadar dağlarla Aras
nehri arasındaki araziyi ihtiva ediyordu. Dereilyas (Derele
gez) mıntıkasından Şuşa ve Civanşir üzerinden Gence ile ir
tibat yapar. Buralarda her yerde Türkler ve müslümarılar ço
ğunluk teşkil ederler. Eskiden orada da Türkiye'de olduğu
gibi sanat, ticaret Ermenilerin elinde idi. Çoğu şehirlerde
oturuyorlardı. Rus ordusunda askerlik öğrenirlerdi. Türkler
daha çok çiftçilikle meşgul olmakla beraber, ticarette de on
lardan geri kalmıyorlardı. Gerilikleri milli teşkilat konusun
da göze çarpar durumdaydı. Eski çağın Doğu-Batı büyük
göç yollarından birisi üzerinde bulunması, ayrıca Kuzey-Gü
ney yönünde en elverişli geçit yeri olması, Nahcivan'ın öne-
20
mini artırıyordu. Kimmerler, İskitler buralardan geçtiler. Ha
zer Türkleri ile Araplar arasındaki savaşlarda ordular bura
lardan geçtiler. Ötedenberi Türklerin yerleşik olduğu bir
yerdi. M.Ö. Van dolaylarına yerleşen Haylar, zamanla istila
yollan üzerinden Gökçe göl dağlarına doğru çekildiler. Nah
civan sıra ile Timurleng'e, Karakoyunlu, Akkoyunlu padi
şahlarına karargah oldu. Akkoyunlular Şah İsmail Safevi ile
Nahcivan civarında çarpıştılar. Yavuz Tebriz'den dönerken,
Dördüncü Murat Tebriz'e giderken buradan geçti. Bu bölge
Türkler için ideal bir yurt idi. Su basar ovalan, Aras nehrinin
iki tarafında yüksek yaylaları, tuzlalanyla hem tannu, hem
hayvancılığı kolaylaştırıyordu. Denizden 700 - 800 metre
yüksek olmasına rağmen sıcağı fazladır. Pirinç, pamuk, şa
rap, tahıl, tuz başlıca ürünleridir.
Ruslar 1828 Türkmençayı Anlaşmasıyla Rev:ın ve Nahci
van Hanlıklarını pençelerine geçirdiler. Birinci dünya sava
şından önce nüfusu 180 bin kişi idi. Türkiye-Rusya savaşla
rında bir çok Ermeni Türkiye'den kaldırılıp, buralara getiril
di. 1829'da 40 bin kişi çektiler. Ermeni köylerinin çoğu eski
Türk adlarıyla haritalara geçmiş bulunmuyor. Yine büyük
savaştan önce resmi kayıtlar bu bölgede, 19.000 Türk, 3700
Ermeni ailesi gösteriyordu.
1905'de Rusya'da patlak veren Ermeni İhtilali, Türklerin
gözünü açtı. İran İnkılabı, sonra Türkiye'de Meşrutiyet ilanı,
Rusya'da Duma'nın kuruluşu, Kafkaslılan cesaretlendirdi.
Türkçe bir çok gazete yayıınlarunaya başlandı. Bu gazeteler
sayesinde bir uyanış ortaya çıktı, yüksek bir bilgi ve refah
düzeyine yetiştiler, toplumsal adalet düşüncesi de ilerledi.
21
Kafkas Türklerinde halk arasında dil farkı, lehçe farkı
yoktur. Bakülü bir köylü ile Nahcivanlı bir köylünun ve bü
tün şehirlilerin ve İran Azerbaycanı'nın okumamışlarının,
tahsil görmüş-görmemişlcrirı dilleri aynıdır. Gazeteler zehir
gibi eleştiri yazıları yazarlardı. Milli meseleler hakkındaki ya
zılardan bir kaç örnek: (Molla Nasreddin mizah gazetesin
den).
1. Milli terbiye hakkında: İn<limenim yadıma düşür ki,
analarımız aziz balalarım sevende ve ellerirıde yoharı atup
tutanda hemişe bele bele vatan perest nağmeler ohuyorlar:
.
Mamani hay mamani
İşşeklerirı samani
22
kimi uşahlar urus saldatları kimi birden baş endireller. Son
ra muallim dilenci kimi elini açar. Feruh beyin kabağına
(önüne):
-Aman günü, ay ağa bize rahim olsun, bize biı.ız kömek
(yardım) eyle.
Bey hırslı cevap verir:
- Men mektebe bir kapık vermem"
Gazete sebebini şöyle anlatıyor:
"Bir gün Feruh beyin anası oturmuş imiş akuşkanin (pen
cerenin) kabağında. Yedi sekiz yaşında burnu firtihli, cen
der mender mektep uşakları geçende hanıma baş yindirmi
yorlar. Hanım Feruh beye şikayet eyleyup ki-bu uşahlar bi
raz da ohusalar gözleri açılacak, o zama!l işler biraz özge
(başka) cür (çeşit) olacak."
3. Zenginlerle fakirler.- (Molla Nasreddin'in) taze hayat
gazetesinde çıkan toprak meselesine ait bir makalesine ce
vabı:
"Ahırda (en son olarak) - Taze Hayat- bunda diyor:
(Mülkdarlar görek raiyete pişverlik (Öncülük) edüp her
yerde onun ve terbiye işine terakki (ilerleme) ve temeddün
(medenileşme-uygarlaşma) meydanına gelmeğine sayetsun
(çalışma). Biz bu işlerin hamisini mülkdarlara pişkeş eyle
dik. Ancak mülkdarlar kızkı ellerine ava gidende küçe (so
lak) de görülüp demesiler (a köpek oğlu, neye mene baş
eğmedin) ! Birce (yalnız) bunu demeseler kifayet. Kalan iş
lerin hamisi mülkdarlara kurban olsun.
4. Ruslaşma meselesi.- Rusya'da meşrutiyet ilan edil
dikten sonra müslümanlann her toplantısında birisi ayağa
23
durup "Hökümet koymur mekteplerde ana dilimizi örğenek
diyor, molla Nasreddin bu vesile ile şunları yazıyor:
"Hele mezesi budur ki bu nutuklar Urus dilinde söylenir.
Bu sırdanda idiyedek hiç kes baş açabilmeyüp (anlamak).
Bir saatlığa tutah ki hökümet koymuyor. Pes ana dilimizi is
temeği, ana dilimize muhabbet etmeği ana dilimizi hoşlan
mağı kim koymıyor ? Rus mekteplerinde okumuş iki Müslü
man görmedik ki, birbirile müslümanca danışsınlar. Pes kim
bizi öz dilimizden utanmağa, öz dilimiz ile danışmağı (ko
nuşmak) ar bilmeğe vadar idi? Hökümet ne vakit Müslüma
nı mecbur edüp kızının adını Fatma ivezine Fatıza koysun,
oğlunun Hasan adını değiştirtip Gasanğa eylesun.
Dil baresinde �ökümet Ermenilere ettiği reftarin onda bir
hissesini bize etmeyüp, 1883 ci ilda bağlanan Ermeni mille
ti ancak bir nice il (yıl) bundan ileri açıldılar. İndiye kim hiç
kes görmeyüp ki iki ohumuş Ermeni birbirile rusça danışsın.
5. Ermeni meselesi:
Bi marhemet ayanlarına şükür hüdaya
Bu sahip milyanlarına şükür hüdaya
Millet ğamına bakmayan anzar-i keremle
İşan-i ziş�;ılarına şükür hüdaya
24
Hasse, Baku şehrinde o şöhretlu mekanda
Derya tek (gibi) akan kanlarına şükür hüdaya
Hunhar olan efradı beni nevine daim
Bu vahşi garranlarına şükür hüdaya
v
Aras Türk Hükümetinin İstikW. Savaşı
1917 İhtilali Rus boyunduruğu altındaki milletlerin ba
ğımsızlık ilan etmelerine fırsat verdi. Ermeniler fazla olarak
25
birdenbire Erzincan'dan Gence'ye kadar egemen olacakları
nı sanmıştılar. Rus ordusundaki başka uluslar köylerine dön
müş; ordunun bütün silah ve donanımı Ermeni erat ve su
baylar ile birlikte Taşnakların eline geçmişti. Evet bu bir rü
ya değildi. Sanki Allah istediklerinin imkansızlığını Ermeni
lere fiilen göstermeye karar vermişti.
Rus istilasının sebep olduğu büyük kayıplara ve geniş öl
çüde göçlere rağmen Doğu Anadolu'nun dağlık bölgelerine
sığınmış olan Türkler ve Müslümanlar bu ermeni kuvvetleri
ni doğu vilayetlerimizden sürüp çıkarmaya yetmişti. Üçüncü
Ordu Komutanlığı, önünde bir Ermeni ordusu bulunduğunu
farzetmişti. Gönüllülerin yardımını sağlamak için cephenin
öbür tarafını örgütlendirmek için subaylar gönderilmişti. Or
du epeyce geç harekete geçtikten sonra yalnız hafif bir kaç
tabur, bir kaç alay. büyük şehirlerimizi temizlemeye yetmiş
ti. Ermeniler Arpaçayı'na ve ötelere kadar bir direniş, bir güç
göstermediler. Karakilis'te aı>ıl Ermeni ordusu imha edilirken
ünlü çeteci Antranik ağanın kumandasındaki bir Ermeni
kuvveti, Rus mirası diye İran'ın Hoy, Rumye havalisini bek
liyordu.
11. Tümen İran'a gitmek üzere Aras boylarından geçer
ken Nahcivan yerli Türklerin elinde idi. Ermeniler, Karatepe
civarında yukarı Noraşin ile Nahcivan şehrinin yarısında
mahsur bir halde bulunuyorlardı. Bunlar çetenin talimatına
uygun olarak, Büyük Ermenistan hesabına Türkleri baskı al
tına almak için dayanak noktalarını kurınuş, Ermeni ordusu
nu bekliyorlardı. Türklerin anlaşma teklifini reddetmişlerdi.
O zaman Nahcivan bağımsızlık kazanmıştı.
26
•••
27
leniyor, onun kendisinin bir vilayeti sayıyor; İngilizler ise bu
bölgeyi Ermeniler'e veriyordu . Amerikalılar da başka türlü
düşünüyordu. Amerikalı Haskel tarafından Azerbaycan
Cumhurbaşkanına ve Ermenistan Başbakanına Nahcivan'ın
yönetimi hakkında gönderdiği bir mektup 22 Eylül 19 19'da
Azerbaycan gazetesinde yayımlannuştı. Bu yazıya göre 29
Ağustos 1919'da Haskel ile Azerbaycan Currılıurbaşkanının
anlaştıkları esasların önerrılileri şunlardır:
1- Nahcivan, Şerur bölgeleri tarafsız ilan edilecek, bu böl
ge bir Amerikalı Genel Vali yönetiminde bulunacak, yerel
memurları bu Vali atayacak.
2- Azerbaycan ve Ermenistan bu bölgedeki memurlarını,
askerlerini ve tahrikçilerini geri çekecekler.
3- Büyük Vedi müslüman köyünün ahalisi tarafsız bölge
de Genel Valinin uygun bulacağı bir yere nakledilecek.
Bu anlaşma yürütülmemiştir.
•••
28
Sevr için çalışmak bu demekti.
Bu hayal Ermenileri de coşturmuştu . Yıllardan beri Sason
dağlarında hasretini çektikleri İngiliz yardımı gerçek olmuş
tu, şimdi omuz omuza yürüyorlardı.
Hindlilerin Ermenilere devamlı olarak muhafızlık etmele
rine imkan yoktu. Bir gün bunlar çekilince çok sürmedi,
yerliler harekete geçti. Bir gece bütün garnizonlar aynı an
da basılarak dağıtıldı. Takviye kuvvetleri, silah ve cephane
getiren bir tren yoldan çıkarıldı, kırk makinalı tüfeğe elko
nuldu. Ermenilerin çeşitli saldırıları püskürtüldü. Artık Erme
niler Nahcivan'a saldıramaz olmuşlardı. Kuzey sınırda otu
ran kahraman Yedililer, Türk topraklarına siperlik yapıyor
lardı. Yediye "Bizim Yerdün" diyorlardı.
vı
Nahcivan Şdra Hükümeti
Nahcivan'dan ayrıldığım zaman durum çok iyi idi. Teşki
latları muntazam, kuvvetleri gıpta edilecek halde bulunuyor
du . . Neşelerini yalnız yaklaşmakta olan Rus tehlikesi gölge
lendiriyordu. Bolşevikliğin ne olduğunu bilen yoktu . Bunu
memlekette açlık ve sefaleti yok etmek, herkese insan gibi
bir muamele etmekten ibaret sanıyorlardı. Nahcivanlılar bu
insani muameleyi şiar olarak kabul etmiş, Rusya'dan gelen
bir sürü komüniste hüsnü kabul göstermiş, onlara ikram edi
yor, telkinlerini ciddiyetle dinliyorlardı.
29
Komünist mitingi: Ben orada iken kömünist 3 Şahtah
tınski'nin girişimiyle bir miting yapılması kararlaştırılmıştı. O
zaman bizim gibi herkes de davulu uzaktan dinliyordu: Bu
davula göre Bolşevikler adalet, hakkaniyet, insaf ve şevkatin
temsilcisi idiler, zalimlerin tahtlarını başlarına geçirmişlerdi .
Dünya cennetini, altın çağı kuracaklardı. Azerbaycan faciası
henüz oynanmamıştı. Rusya'da kafaları koparılanlar da mil
letlere zulüm ve gadri kendilerine geçim aracı yapan Rus
Çar taraftarları idi. İngilizleri dünyanın en hain ve alçakları
gibi gösteriyorlardı. İşte bu ustaca propagandanın yaratmış
olduğu hava içinde bir iyi insanlar mitingi yapılacak ve ko
münistler tarafından nutuklar söylenecekti. Ben, vali Kara
Bey ve Nazın ve Başkomutan konumunda bulunan genç,
ateşli, cesur bir adam olan Kerbi Ali Han ile beraber bu
mitingde hazır bulunduk. Toplantıya ancak 200 kişi gelmiş
ti. Bize Kerbi Ali Han'ın evinden, oturmak için sandalye ge
tirdiler. Tabii Bolşevik mitingi yapılırken bizim sandalyede
oturmamız münasebetsiz düşecekti. İlkin Behbud yoldaş kı
sa bir nutuk söyledi. Zavallının öğrenimi Rusça, kendisi Rus
lar arasında yaşamış olduğu için türkçesi kıttı. Behbud'u
Tebrizli bir Yahudi komünist takip etti. Tevfik Fikret'in "Kı-
3 Behbud yoldaş 1921 Kars Konferansında Azerbaycan delegesi idi. Anl aş
manın imzalanmasından sonra misafirlere bir ziyafet verildi. Ziyafette Dehbud
Şahtahtınski söylediği nutukta şu dikkate değer sözleri söylemişti. "Azerb-.ıy
can Türkiye ile Rusya arasındaki rabıtanın bir halkasıdır. Doğunun uyanması
için geçecek insani gayelerin bir köprüsüdür. Halkadır iki taraf asılmış çeki
yor. Bir köprüdür. Ruslar üzerinde at koşturuyor". Bu sözler ilk safüada ko
münistlerin samimiyetini ve nasıl aldatıldıklarını gösterir.
30
lınç" manzumesiyle söze başladı. İran Osmanlıcası ile (!) ko
nuştuğu için halk bir şey anlamadı. Bundan sonra beyaz ka
vuğu ve haki maşlahıyla Ahmet Mirza Ali kanapenin üzeri
ne çıktı. İslamlar arasında yapılan Bolşevik propagandasının
kaynağını açıklar gibi konuştu: "Şura ile meşveretle yönetim
islamda esastır. Hazreti Allah bile Adem peygamberi yarat
madan kabak (önce) melaikeleri yığdı, bu cur (böyle) bir
adam yaratacağım, sizin fikriniz nicedir, diye soruşturdu."
dedi. Şimdiye kadar Türk birliği için gizlice çalıştıklarını, ma
deınki bundan sonra her millet özgür ve bağımsızdır, bu
günden itibaren cemiyetlerini meydana çıkaracaklarını söy
ledi. Türk ordusuna, Mustaf kemal Paşa'ya, Kazım Karabe
kir Paşa'ya dualarla sözünü bitirdi. Mirza Ali Alıund sözle
rinde cidden samimi idi. Hür fikirli, zulme, fenalığa düşman,
temiz yürekli bir Türktü.
Bundan sonra Kerbi Ali Han, söz diyecek başkası var
ını ? diye sordu. Kır bıyıklı, tıknaz bir adam Kerbi Ali Han'a
dönerek, "Ben çıhım orada ne söz danışım. (Konuşayım).
Kızılları (altınları) aparmış, yığmışsan. Getir o kızılları ahali
ye ver mi diyem ?" deyince etraftan "ağıllı (akıllı) danış !" di
ye adamı susturdu, aldı götürdüler. Bu da bolşevikliğin baş
ka bir tecellisi..
Bolşevikler daha sonra Güney Kafkasya'ya inmeden Cen
giz Han'ın, Timurleng'in deıvişleri gibi bir kısım komünist
lerini memleketin her tarafına saldırtmışlardı.
Bunlar birinci kademe idi. Bunların vazifesi Bolşeviklere
karşı sempati uyandırmak, eski Rus mezalimini unutturmak;
31
Bolşeviklikten refah ve mutluluk umdurmak suretiyle millet
lerin harimine girecek gediği açmaktı. Bunlar ihtimal ki yap
tıklarının farkında değillerdi. Samimi, hakperest, doğruluğu
seven yufka kalpli, milliyetçi insanlardan seçilmişlerdi. İlkin
kendileri inandırılmış ve kandırılmıştı. Bunların gönderildik
leri yerler, savaşın kötülüklerinden zarar görmüş, sefalete
uğramış yerlerdi. Ermeniler Nahcivan bölgesi halkını birkaç
defa kaçmaya, göçmeye mecbur bırakmıştı . Memlekette gü
ven yoktu, kimse sermayesini böyle zamanda tehlikeye at
mıyordu. Mahsule para veren yoktu. İktisadi darlık herkesi
kıvrandırıyordu. Bununla beraber memleket gene oluruyla
yönetiliyordu. Toplumsal değerler sağlamdı. Herkes haddi
ni, hududunu, birbirini tamamlayan birbirine muhtaç bulu
nan bir kütle içinde bir nizam, bir düzen bulunacağını bili
yordu. Onun için Kerhi Ali Hanın kızıllarına göz koyan
adam müstesna ve yalnız kaldı.
Bu yeni yönetimin adını islim memleketlerine "şura"
ayetini (suresi) hatırlatan isimle şeytani maksatlarını gizliyo
lardı.
Bütün Kafkasya müslümanları şura adını kullanıyorlardı.
Samimi ve cidden saf birer insan olan bu komünistlerle
Nahcivan'da bir çok tartışmalar yaptık. Dünyayı cennete çe
virecekler, insanlar melek olacak, dünyada haksızlık yapa
cak insan kalmayacaktı. Bunun imkansızlığını gösterince de:
"Evet bu iş gökteki yıldızı yere indirmek gibi güçtür ve onun
için dövizimiz (amblem) yıldızdır." dediler.
Nahcivan'dan dönerken Bolşeviklik hakkında hala kesin
bir fikir edinememiştim. Dışarı doğru estirdikleri hava bizim
32
illerde de hafif kafaları sersemletmişti. Rusya'dan dönen
esirlerimize de bu havayı yutturmuşlar, bunların hükümleri
de kişisel izlenimlerine ve duygularına göreydi. Gördükleri
yahut yaşadıkları dehşet günlerinin etkisi altında Bolşevikli
ğin, kesin ve yakın bir felaketten kurtulmanın çaresi oldu
ğunu telkin ediyorlardı. 1920 senesi yazında Dışişleri Baka
nı ve arkadaşları Bayazit'te tümen karagahında bulunurken
Bahattin Bey namında bir eski İttihatçıyı saatlerce dinlemiş
tik. Rusya'da gördüklerini, anlattıklarını hikayet ettikten son
ra Bolşevik olmaktan başka çare bulunmadığını söyleyerek
sözünü bitirmişti. Özet olarak fikirleri Bolşevikliği gönüllü
olarak kabul etmeye hazırlamak için her hafta ateşli bir ça
lışma seziliyordu. Tümen Komutanım merhum Cavid Paşa
çok zeki ve bilgili bir kişiydi. Uzun süre Fr.ınsa'da bulunmuş
bir alpinist idi. Beni dikkatle dinledikten sonşa, "pek rengi
ne aldanma ki, felek eski felektir." demişti.
VII
Ermeniler istilil hareketlerine başlıyor
E�eniler 1920 Haziranında Oltu'dan Ağrı dağına kadar
olan bölgedeki bütün Türk çoğunlukluklarının şuralarını si
lahla, terörle dağıtmaya başladı, hiçbir anlaşmaya yanaşma
dılar. Amaçlarına ulaşmak için silahtan başka araç kullanma
dılar. Kendilerini böyle yapmaya mecbur görüyorlardı. Çün
kü çoğunlukların nasıl bir tehlike olabileceğini 1918'de Er
zincan ile Sarıkamış arasında denemişlerdi. İrn11a ve göçet
tirme ile kendi çoğunluklarını kuracaklardı. Ermenilerin bu
tecavüzleri "Büyük Sevr Ermenistaru'ru" kurmak konusunda-
33
ki silahlı girişimlerinin bir başlangıcı idi. "Türkiye Büyük
.
34
içten olduğunu kabul etmişti. Fakat sonraki olaylar, Rusların
iki yüzlü bir siyaset kullandıklarını, şu taktiği izlediklerini or
taya koydu: İki taraf birbirini kıracak, olgunlaşmış armut gi
bi ikisi birden Bolşeviklerin ağzına düşecekti. Ruslar Erme
nilere mümkün olduğu kadar sevimli görünmek için her yo
la başvuruyorlardı. Moskova'da bizimle dostluk anlaşması
imzalamak için Çiçerin'in ilk şartı, Van ve Bitlis vilayetleri
nin Ermenilere verilmesi, oradaki müslüman çoğunluğun
35
vm
Nahcivan'a askeri kuvvetle yardım
Temmuz 1920 başına kadar Ermeniler, Kars, Sarıkamış,
Iğdır bölgelerini istila etmişlerdi. Derelegez, Zengezur böl
gelerindeki müslüınan köylerini dağıtmışlardı. İstila sırası
Nahcivan'a gelmişti. Bu bölgedeki Türk hükümetlerinin en
güçlüsü bu idi. Ermeniler Nahcivanlıların Azerbaycanla bağ
lantılarını kesmeyi gerekli görmüşlerdir. 1 Temmuz 1920'de
Zengezur bölgesine gelen Bolşevik sGvarilerine saldırarak
kaçırmış, Angelavut şehrini almışlardı.
Nahcivan hükümetine karşı Ermenilerin saldırı hazırlıkla
rı dikkat çekecek ölçüye çıktı. Bayazit'ten Binbaşı Ali Demir
Bey (merhum Albay Deİnir Ali Bey değil), zayıf mevcutlu iki
taburla Nahcivan'a g�nderildi. O zaman zaten bütün tabur
larımız zayıf, hemen hemen kadro halinde idiler. O sıralar
da Bolşevikler Azerbaycan Müsavat hükümeti kuvvetlerini
bozguna uğı-J.tmış, memleketi işgal etmişti. Kaçabilenler
İran'a ve Nahcivan'a iltica etmişlerdi. Bu yüzden Nahci
van'da siyasi hava değişmişti.
,Şimdiye kadar Nahcivanlılar'ın savunmasını örgütlendi
ren ordumuzun değerli subaylarının başında merhum Halil
Bey bulunuyordu . O da Nahcivanlıların gütmeye başladıkla
rı Ermenilerle anlaşma siyaseti yüzünden istifaya mecbur ol
muştu.
İşler bu durumda iken, Nahcivan bölgesi müfettişi ün
vanıyla oraya gitmek, özellikle Ermenilerin tecavüzlerine
karşı memleketin savunmasını sağlamak emrini aldım.
5 Temmuz 1920'de Bayezit'ten hareket ettim. Yolda Bol-
şeviklerden kaçmış Azerbaycan ordusu süvarilerine rastla
dım. Türkiye'ye ilticaya gidiyorlardı. İki saat bunların anlat
tıkları tüyler ürpertici acıklı hikayeleri dinledim. Hiç bir yer
de oyalanmadan cebri yürüyüşle • Nahcivan'a geldim.
Yukarıda söylediğim gibi Nahcivan'daki siyasi hava bu
sefer bambaşka idi. Eski serin Bolşevik havası bu defa müt
hiş bir fırtına halini almıştı: Azerbaycan'daki Bolşevik meza
limi Ermeni terörünü unutturmuştu. Ermenilere rahmet
okutmuşlardı. Nahcivanlılar Türkleri Ruslarla müttefik ol
makla suçluyorlardı. Nahcivan'ın çok kuvvetli ve kahraman
bir Türk şehri olan Nehram'da bir toplantı yapıldı. Azerbay
can'ın uğradığı felaket anlatıldı, Bolşevikler lanetlendi. Açık
tan açığa "Türkiye kendisini kurtarmak için bizi kurban edi
yor. Eğer Bolşeviklerin hatırı için taarruzdan vazgeçmeseler
di bu gün iki düşman arasında kalmayacaktık. " dediler.
Nahcivan, Azerbaycan, Osmanlı partileri, Bolşevik teh.li
kesi karşısında birleşmişlerdi. Ermenilerle anlaşmak, birlikte
Bolşeviklere direnmek istiyorlardı. Ama Ermenilerin ne dü
şüncede olduğunu bilen yoktu. Milli Şura tereddüt içindey
di. Erivan'a gönderilen heyeti Ermeniler tutuklamış ve bir
cevap da vermemişlerdi.
Bolşeviklerin ele geçirdikleri Azerbaycan'ın valisi Kara
Bey, henüz Nahcivan'da idi. Bir süvari alayı, bir piyade ta
buru, bir dağ bataryası, bir general ve birçok subay buraya
çekilmişlerdi. Azerbaycan'ın bir vilayeti olan Nahcivan'ın
4 Cebri yürüyüş, bugün de kullanılan bir askeri terimdir. Bir noktadan bir
diğer noktaya, olağan yürüyüşe göre daha önce vannak için, yürüyüş hızını
amırrnadan, günlük yürüme süresini uzatarak yapılan }ilrüyüş şeklini anlatır.
37
anavatan Azerbaycan için çalışması, istilacılara karşı Ermeni
lerle birleşip bağımsızlığını savunması gibi doğru bir pren
sip takip ediyorlardı. Fakat ne yazık ki, gerçekte bu prensip
teoride kaldı. Şöyle ki; Önce Ermenilerin çıkarlarının nere
de olduğunu öngörebileceklerini sanmışlardı. İkinci hataları
da Ermenileri samimiyetlerine inandırmak için silahlarını
teslim etmek, direnmekten vazgeçmekti. Üçüncü olarak si
lahlı kuwetlerini bizim, direnişe yöneltmemize ve teşvik et
memize engel olmak için, aleyhimize propaganda yapmala
rı, bizim elimizde bulunan cephane, yiyecek malzemesi ve
para gibi savunma unsurlarını bizden almaya uğraşmaları
idi. Yani bizi de üçüncü derecede bir düşman sayıyorlardı.
Bizim tezimiz herkese karşı kuwetli kalmaktı. Ermenileri
anlaşmaya yatırmak için, yenilmemekten ibaret bir yola yü
rümekti. Mantık ve askeri ilkeler bunu gerektiriyordu . Fakat
Nahcivanlılar arasında panik havası esiyordu, söylenen söz
lerin hepsini kendi amaçlarının aleyhine yorumlamaktaydı
lar.
Bununla beraber Ermenilere karşı direnişi örgütlendirme
ye çalışmaktan geri durmadık. Binbaşı Ali Demir Beyi bir ta
bur ve iki salıra topu ile Kuzey sınırda Develiye, kahraman
Vedilileri desteklemek üzere gönderdim. Aynca Karalar ve
Serur milis taburlarıyla da güçlendirdim.
Bir taburumuzu 100 km. genişliğindeki Doğu Cephemize
Zengezur, Derelegez yönlerine karşı kullanmak üzere, genel
ilıtiyat olarak Nahcivan'da bıraktım. Milis taburlarının emir
lerimizi kuzu gibi bir itaatle yapması ümidlerimizi güçlendir
mişti. Ermenileri durdurduktan sonra sorun yoktu.
38
Şüphe yok ki Bolşevik terör hareketlerinin Nahcivan'da
bu kadar gürültülü bir yankı yaratmasının başlıca nedeni,
casusların ve gizli güçlerin yaygara ve telkinleriydi. Fakat
hazırlıksız, örgütsüz ve donanımsız bu gibi manevi saldırıla
rın önüne geçmek mümkün olmuyordu. Bütün çabalarımızı
savunma işlerine yöneltmekten başka bir şey yapamıyor
duk.
IX
Ermenilerin Nahcivan'a taarruzu
İşte deyim y�rindeyse, hükümetle yönetim ve yönlendir
me makamı aıasında bu düşünce farklılığı sürerken, 1 1
Temmuz 920 sabahı saat OS'te Ermeniler Vedi Basar ' cep
hesinden taarruza başladılar. Bu haber gelir gelmez Nahci
van'daki ihtiyacımı da Develi'ye göndermeye kara verdim.
Bütün Doğu Cephesini Milislere bırakacak, eldeki bütün ih
tiyatı cepheye yakın toplayacaktım. Böylece duruma göre
müdahaleye hazırlanıyordum. İlk trenle iki düzenli bölüğü,
c.laha sonra Nahcivan milis taburunu, Azerbaycan piyade ta
burunu, iki ağır makinalı tüfek ve bir dağ topunu gönder
dim.
1 1 Temuz'da düşman kuvveti 2000 piyade ve on top tah
min edilmişti. Düşman bugün mevzilere yaklaşmakla yetin
di.
12 Temmuz sabahı Ali Demir Bey'den şu raporu aldım :
"Tekmil Vedi Cephesinde sükunet vardır. Çünkü düşman
'
Aras vadisindeki bölgelerden bazılarına onları sulayan büyük çayların
39
daha ortada yokken bütün milis kıtaları mevzilerini terketti
ler." Bu ha}Jer maneviyat kırıcı ve felaket işareti idi. Kahra
man Vedililerin 6 bir kurşun atmadan çekilmeleri inanılma
yacak bir hareketti. Maalesef doğru idi. Nahcivan hükümeti
oturduğu dalı kestiğini bilmiyordu.
Nahcivan idarecilerine böyle tehlikeli bir oyunun zararla
rını anlattım. Azerbaycanlı Habip Selimof Paşa ile Kerbi Ali
Han'ı süvari alayı ile birlikte cepheye gönderdim. Bu uysal
lıklarını fikrimi kabul etmelerine vererek sevinmiştim. Bu
ümitle şöyle bir savaş planı yaptım :
Binbaşı Ali Demir Bey kuvvetlerini Delme Boğazına çe
kerek Doğu'dan arkasının kesilmesi tehlikesinden kurtar
dım. İhtiyatlar da burada toplanacaklardı. Mevzinin dayanık
lılığından yararlanarak burada bir direniş kurulacaktı.
13 Temmuz'da düşman Delıne Boğazı karşısına geldi. 14
Temmuz'da üstün kuvvetle taarruza geçti. Karşısında bizim
dört piyade ve bir makinalı bölüğümüzden başka bir kuvvet
bulamadı.
Hicret: Vedi Basar'dan başlayarak Güneye doğru bütün
halk yurtlarını bırakmış kaçıyordu. "Milisler direnmesin!" di
yenler, bunu düşünememişlerdi. Milislerin Ermenilere karşı
direnmemeleri kolaydı. Kolay olmayan çoluk çocuklarını
onların insaf ve merhametlerine terk etmekti. Bütün memle
ket boşaltılıp Ermenilere bırakıldıktan sonra, onlardan eşit
bir hak istemek için neye dayanacaklardı ? O zaman Erme-
40
niler pek ejderdi. Bizimle birlikte Bolşeviklere direnmek is
tiyorsanız, Milis taburlarınızı general Nazarbekofun emrine
veriniz, demezler miydi ? . . .
Göçmen toplulukları Şahtahtı köprüsüne dayannuştı.
İranlılar köprüden geçirmiyorlardı. Milisler tüfekler omuzla
rında üçer sıra aşırma fişeklerle çocuklarının ellerinden tut
muş, köprüden geçmek için, arabalar, davarlar, sürüler ara
sında sıra bekliyorlardı. Köprünün açılmasını, göçmenlerin
Ermeni saldırısından kurtarılmasını rica için Araplar Köyün
de Baburhana bi! subay gönderdim.
Şahtahtı istasyonunda lokomotife bir vagon bağlatarak
Şerur Ovası içinde durumu görmek, Şahtahtı Kuzey'inde
mevziyi inceleme� amacıyla ilerdeki istasyona kadar gittim.
Hiçbir canlıya rastlamadım. Halk zırhlı tren tehlikesi nede
niyle demir yollarından uzak olan şoseden çekiliyordu. Zırh
lı trene karşı tahrip edilecek noktalan belirledikten sonra
Şahtahtı'na döndüm.
Başta Binbaşı Ali Demir Bey olmak üzere birliklerimiz
kendilerini feda edercesine gayret ve örnek göstermiş, düş
manla temasta kalnuş, çekilen halkın artçılığını yapnuştı. Ye
nice ve Kuşçu, Demirci'de depo edilmiş cephanelerimizi,
koşumsuz bir topumuzu, kadınlar kendi eşyalarını atnuş, ta
şıyorlardı. Birinci Dünya Savaşında başınuzın belası olan Şi
nayder sahra topları burada da bizi bulmuştu. İkinci mermi
den sonra havaları kaçmıştı. Tulumba yoktu. Kamacı ustası
yoktu. Öküzden başka çekim aracı yoktu . Bunlar da göç
men topluluklarının arasında ve hatta onların gerisindeydi.
Şahtahtı Kuzey bölgesi milislerden artık hayır ve çıkar
41
umulamazdı . Nehram taburlarının Şahtahtı'na gönderilmesi
ni şundan istedim. Yanımda yalnız 40-50 kişilik düzenli bö
lüğümüz vardı. Nahcivan ve Azerbaycan birliklerinden ha
ber yoktu . (Bunların Nahcivan'a çekildiğini sonradan öğren
dim.)
Şfüa'ya, şu telgrafı yazdım: "Bu vatan sizin, biz yardımcı
yız. Vatanınızı Ermenilere peşkeş çekmek istemiyorsanız
kuvvet gönderin. Yoksa hen de askerimi çekerim. " Bu telg
raf üzerine Şura ilk iş olarak gece yarısı silahlı adamlar gön
derip askeri ambara ve demiryolu yönetimine el koydu.
x
Şerur Paniğinden Soll('a
Bir insan selinin gelip biriktiği köprü başına düşmanın
yaklaşması ve ateş açması bir felaket olacaktı. Elde mevcut
düzenli ordu bölüğünü üç kilometre kuzeyindeki tepeleri
savunmak, karargah erlerini de köprü başında düzeni sağ
lamakla görevlendinniştim. On binlerce insan arasında kötü
ve mütecavizler bulunuyordu . Sınır daha açılmamıştı. Telg
raf ve telefonla ralunetli Maka Serdarını birden çok defa ra
hatsız ettim. Sonunda gece yarısı köprü açıldı. Göçmenler
birbirini çiğneyerek geçmeye başladı. Bu geçiş ertesi gün
geceyarısına kadar yirmi dört saat sürdü .
1 5 Temmuz akşamı müfreze Şahtahtı'nda toplandı. Mu
harip mevcudumuz 197 piyade, 28 makinali tüfek, 17 süvari,
17 topçu eri ve on beş subaydan ibaretti.
Binbaşı Ali Demir Bey bitkin bir hale gelmişti. O kadar
bağırmak zorunda kalmıştı ki; sesi tamamen kısılmıştı, ko-
42
nuşamıyordu . Öfkesi ve üzüntüsü hali geçmemişti. Pek güç
lükle anlattı : "Bize Ermeniler değil, ne yaptıysa politikacılar
yaptı ! Ermeniler peşimizden seyis gibi geldiler. Biz yürü
dükçe onlar da yürüdü . " dedi.
14 Temmuz paniği hazırlayanların başı Kerbi Ali Han ,
Habib Selimof Paşa ile birlikte 16 Temmuz'da dört milis ta
buru ile Şahtahtı'na geldi.
Ayrı karargah kurdu: Bana şu ültimatomu vçrdi:
"Cepheleri takviye etmek temennisinde bulunuyorsanız,
vatan ve millet nanuna idarenizde bulunan cephane ve top
ları ve harp levazımını binbaşı Sofiyofa teslim etmenizi aci
zane (!) rica ve istirham eylerim efendim."
Bu kağıdı getirenle şu cevabı gönderdim. "İstediği şeyler,
onları düşmana karşı kullanmasını bilenlere mahsustur. "
Bu gerginliği yaratmanın nedeni üzerinde çok düşün
düm, yerlilerle konuştum. Anladım ki Ermenilere ateşkes
önerisinde bulunmuşlar. Bu önerinin Ermenilerce kabul
edilmesine bizim orada bulunuşumuzun engel olacağı dü
şüncesiyle, bizi içlerinden çıkarmayı kurmuşlar. Bunu açık
ca kendi hemşehrilerine ifade edemedikleri için cephane
vermemek, topla yardım etmemek yoluyla, bu yenilgiye se
bep olduğumuzu ileri sürüyorlardı. Durum böyle olunca bir
baskına, suikaste girişmeleri ihtimali de ortaya çıkıyordu. İki
yüz Mehmetçiğin dört milis taburu ile teslim alınmasını
mümkün görebilirlerdi. Fakat unutuyorladı ki. . tek Mehmet
çiğin sevgisi değil dört milis taburunun, bütün Kafkaslıların
gönüllerini dolduruyordu .
Asteğmen Saadettin'i milis taburlarına gönderdim. Tüfek
43
çatılarını demiryolunun ötesindeki çayırlığa taşımalarını ve
demiryolunun bu tarafına silahlı kimseyi geçirmemelerini ri
ca ettim. Taburlar Kerbi Ali Han'a danışmadan arzularımızı
yaptı, bizim askerin bulunduğu yerden uzaklaştı. Bunun
üzerine de galiba Kerbi Ali Han kimin milislerine güvenebi
leceğini anlanuş olacak ki, ertesi gün Şahtahtı'nda bırakarak
Nahcivan'a gitti.
•••
44
renişle karşılaşacaklarını sanarak şimdilik elde ettiklerini ye
terli görmüş olacaklardır. Müfrezemiz bu fırsattan yararlana
rak Şahtahtı köprüsüne hakim tepeleri tahkim etti, evlerini
koruma altına aldı. İran'a geçen milisleri toplamaya çalıştı,
tabur komutanları geldi, askerlerini toplamayı vaad ettiler.
Fakat bir daha görünmediler.
XI
Ermenilerin cevabı, Nahcivaolılann karşılığı
19 Temmuz'da Azerbaycan birliklerinin komutanı Habib
Selimof Paşa Şahtahtı'na geldi. Nahcivanlılar adına üzüntü
lerini bildirdi. Ermenistan'a giden kurul üyelerinin dönüşün
den sonra genel komutanlığı gene bana vereceklerini, beni
Nahcivan Milli Şfüası'na üye yaptıklarını (!), subaylara şeker
göndereceğini söyledi !
Yine bu akşam Nahcivanlıların Kurulu Erivan'dan döndü.
&:ni de görüşmelerde hazır bulunmak üzere Nahcivan'a ça
ğırdılar. Gece yansı oraya vardım.
Ermenilerin ateşkes koşullanrıın en önemlileri şunlardır.
Ve Asur krallarının kitabelerine ne kadar benzer :
"1 - Bütün Nahcivan Aras devletinin arazisi Ermeni hükü
metine ilhak edilecek. Ahali Ermeni hükümetinin reayası
(İspartalıların Heliotleri gibi) olarak kalacaklar, bunu kabul
etmeyenler, istedikleri yerlere gidebilecekler.
2 - İki hafta içinde müslümanlar Ermeni hükümetine her
biri elli bin manat 7 kıymetinde üç yüz at, her biri otuz bin
' Çarlık zamanında 10 manat bir Rus ahını idi. Puı, yaklaşık 16 kg.
45
manat kıymetinde iki yüz sığır, bu ayın içinde 300 bin put
buğday parasız, ayrıca her putu bin manat hesabı ile parn
ile 300 bin put buğday, her putu üç bin manat hesabı ile iki
ay zarfında 1 00 bin put pirinç verilecek.
3 - Demiryollarının onarımı için istenilecek ameleyi vere
cek.
4 - 1919'da Ermeni hükümetinden alınan (zapt) edilen si
lahlardan başka, her evden iki silah hesabıyla 1 500'den aşa
ğı olmamak şartıyle tüfeklerini teslim edecekler.
Not : 30 bin Müslüman evi bulunduğu tahmin ediliyor.
5 - 24 saat içinde asker, silah, mühimmat ve malzemele
rini teslim edecekler.
6 - Yukarıdaki teklif tamamiyle yerine getirilinceye kadar
her şehirden beş, her köyden üç nefer rehin verilmelidir.
7 - Cevap için 6o saatlik mühlet verilmiştir, "
20 Temmuz sabahı Milli Şlıra toplandı. Kalabalık bir halk
kütlesi de Şura binasının önünde sonucu bekliyordu. Erme
nilerin bu kabulü imkansız şartları karşısında politikacılar
sersemlemiş, halk köpürmüş idi. Cehri köylü Kerbelayı Ke
rem namında vatanseverliği ile meşhur seksenlik ihtiyar si
lahlarını kuşanmış olduğu halde meclise girdi. Kimseden
söz almaya gerek görmeden, açtı ağzını, yumdu gözünü,
meclis üyelerine söylemediği kalmadı, hepsi kuzu gibi din
ledi. Ondan sonra üyelerden biri "Kerbi Kerem düz deyir!"
diye konuşmaya başladı.
Sonunda Ermenilere şöyle bir cevap hazırlandı:
"Ermenistan, Nahcivan ve Şerur dolaylarında, gelecekte
kanlı olaylara son vermek amacıyla ve bu arazide halkın
46
göçetmiş olması dolayısıyla, Nahcivan Milli Şurası, bunların
müslüman ahalisi adına öneriyor ki:
1 - Müslüman ahalisi şu arazinin Ermenistan'ın ayrılmaz
bir hissesi olduğunu olvakıt kabul eder ki, Delme Boğa
zı'ndan Ordubad'a kadar müslüınanlara istiklal versin.
2 - Şu meselenin halli için, Nahcivan ve Şerur müslüman
ları Erivan şehrinde, belli bir günde, iki tarafın mürahhasla
rı ve müttefik hükümet sefirlerinden birinin başkanlığı ile
müzakere olunsun.
3 - Ermeni hükümeti bizim şartlarunızı kabul ederse o va
kit taraflar arasında mesele hal oluncaya kadar mütareke
olunsun.
4 - Teklif olunmuş şeraitin kalan on beş maddesine şim
dilik cevap vermeyüp Erivan'da evvelki maddenin müzake
resi günü hal olunsun. 20-VIII- 1920 Nahcivan Milli Şura Sad
ri Cafer Kulu Han.
Bu arada ben de milis kuvvetlerinin yeniden toplanması,
inzibat altına alınması için kesin emirler verilmesini Şura'ya
önerdim. Hemen kabul edildi. Bu işleri kuvveden fiile çıka
racak kişiler görevlendirildi. Ben Nahcivan'dan ayrılırken bu
kişileri otelin kahvehanesinde tavla oynarken bıraktun.
XII
Ermenilerin tekrar taara
ruz başlaması
Ermenilerin verdiği süre 22 Temmuz'da bittiği zaman bir
liğimiz Aras nehriyle Kıvrak köyü arasında Şahtahtı'nın ku
zeyinde dayanak noktalarından oluşan bir mevzi hazırlamış
bulunuyordu . Müdahalem olmamakla birlikte milislerin Kıv-
47
rak köyü doğusu ile dağlar arasındaki mevzilerini dolaşmış,
vazifeleri ve savunma düzenleri hakkında aydınlatmıştım.
Tahkimat için kazma kürek vermiş Habib paşa ile de savun
ma planı üzerine görüşmüştüm. Böylece işbirliğini sağlamış
olduğumu sanıyordum.
23 Temmuz'da Ermeniler zırhlı trenle ve küçük piyade
keşif kollarıyla milislerin cephesini yoklamaya başladı. Fakat
milislerin kanını ateşlemiş olacaklar ki, ne kadar atlı milis
varsa, hepsi cepheleri önündeki en yakın Pusyan köyü yö
nünde taarruza geçtikleri görüldü. Bu hareketin amaç ve he
defini anlamak için Habib paşanın muharebe yönetim yeri
olan köye gittim. Paşa da milislerin yaptığını ve düşmanın
durumunu henüz öğrenememişti. Milisler plan dışında ve
kendiliklerinden ileri atılmışlardı. Geniş ova cirid meydanı
na benzemişti. Tüfek sesi yok, düşman yok, İskit usulü ta
arruz talimi yapıyorlardı, ara sıra gelen raporlarda yalnız şu
cümle var:
"Davanın şirin yerindeyiz, cephane gönderesiniz ! "
•••
48
şımızın çaresine bakmak, milisleri yok saymak gerekiyordu.
Mevziin Aras nehri kıyısı yönündeki kısnunı savunmakla gö
revli birlikleri, gözcüler bırakarak sağ kanat gerisine ihtiyata
aldım. Emir subayı üsteğmen Asım Beyi (şimdi İller Banka
sı Muhakim Müdürü) Habib Paşa kuvvetlerinin durumunu
öğrenmek için gönderdim. Şahtahtı'nda kimseyi bulamadı.
Saat 19.00'da Kıvrak köyü yanmaya, Şahtahtı tarafından bü
yük göç toplulukları köprü başına gelmeye başladı.
Bütün bu kötü beli rtiler artık her şeyin bittiğini gösteri
yordu. Artık birliklerimizin de Şahtahtı'nda bulunmasının
hikmeti kalmamıştı. Tümen Komutanlığının talimatına göre
çekilmeye karar verildi. Fakat çekilme emrini veremedim,
karanlığı bekledim.
Köprü başı göçenlerlc tıkalı idi. Köprüden geçme izni ge
ne gecikmişti. Göçenlerin arkası alınıncaya kad�r beklemek,
düşmanın muhtemel bir taarruzuna karşı bu masum halkı
savunmak vicdani bir borçtu. Çoluk çocuğu çiğneyerek kaç
mayı mertliğe yakıştıran yoktu.
Bununla birlikte iki yüz erden oluşan bir kuvvetin eşine
pek az rastlanır bir bunalım durumunda, paniğin ortasında
ölüm tehdidi altında Aras nehri gibi bir engele sıkışmış du
rumda saatlerce, adeta savunmasız, ölümünü bekler gibi
beklemesi bazı zayıf ruhlar üzerinde korkutucu etkisini gös
terdi. GerçeRten teorik olarak bu durumda birliği bekletmek
doğru değildi. Gece karanlığı, etrafı görüp tehlike hakkında
fikir edinmeye imkan vennediğinden, deneyimli olmayanla
rı ürkütür. Birinci dünya savaşında da böyle durumlarda çok
kere telaş eserleri görülürdü.
49
Birliklerimiz saat yinniden başlayarak mevzi değiştirme
ye başladı. Şahtahtı köprüsünün hemen yanı başındaki sırt
larda gece savunması için tertiplenildi. Bu zamana kadar bir
arkadaş çok şaşırmış, kendisini köprü başında bulmuştu.
Üstelik bölüğünün de esir olduğunu söylüyordu. Bunun ter
sine Üsteğmen Vanlı Sait Bey açık kanatta bulunmasına rağ
men komşu tabur komutanının gönderdiği çekilme emrine
karşı kendi taburundan henüz emir almadığını söyleyerek
yerinden kımıldanmamıştı.
xı:ıı
İran arazisjnde
Panik dalgaları önünde granit bir kaya gibi duran bu bir
avuç askerimiz, tehlikeden kurtulma sırasını, en son göçme
ne vennişlerdi.
Birliğin emir subayı Asım Bey köprünün öbür tarafında
ki İran telgraf merkezinden aldığı tümen emrini gece yarısı
na doğru binbir güçlükle köprüyü ters geçerek bize getire
bildi. Emirde "düşmanın gözünden kapalı bir yerde kalma
mız" emrediliyordu.
25 Temmuz saat bir'de köprüyü geçme sırası geldi. Saat
üç'e kadar Araplar köyünde askeri dinlendirdik. Ondan son
ra dalgalı bir araziye geçerek çadır kurduk. Araplar köyün
de bulunan erzakımızın ve revirimizin bulunduğu vagonları
da iterek buraya getirdik, ama sivrisinekler karşısında çare
siz kaldık. Kıymetli dokturumuz Behçet Beye şikayet ettik.
O da bizi başka tarafa göçertmekten başka çare bulamaya-
50
cağını söyledi.
25 Temmuz sabahından başlayarak Ermeniler artık ser
bestçe Şahtahtı'na gelmeyi başardılar. Durumdan haberi ol
mayan, İran'a geçmek için Şahtahtı'na gelen Nahcivan'ın
uzak köyleri ahalisinden beş yüz nüfustan oluşan bir kafile
yi yokettiklerini üzüntüyle öğrendik.
27 Teınmuz'da Nahcivan'dan dönen kurulun başkanı
merhum Reşat Bey, (Büyük taarruzda 57. Tümen Komutanı
idi.) Nahcivan' da ahalinin savunmadan vazgeçmiş olduğu
nu ve İran'a çekildiğini söyledi.
51
4 - Ermenilerin kuzeye çekilmeleri halinde Şahtahtı köp
rüleri yapmak isteyecekleri muhakkaktır. Buna mani olmak
için şimdiden Araplar köyünde piyade ve makineli kuvveti
saklamak ve makinelileri köprüleri ateş altına alabilecek bi
naların içine yerleştirmek, müfrezenizden ayrıca bir kısım
kuvvetin çantasız olarak hemen köprüleri işgal kuvvetine
yardım için hazır bulundurmak. Bunları icab ederse süratle
köprünün zaptı için ileri sevketmek, topçudan (!) seri bir su
rette istifade etmek vesaire gibi tedbir ve tertibatın alınması.
5 - Nahcivan bölgesiyle aranızda seri bir muhabere için
münasip bir mal�alde bir süvari muhabere postası tesis et
mek, bu suretle çabuk birleşmeyi tamin eylemek.
•••
•••
52
Bolşevikler ilk hayal kırıklığını beraber getirdi.
53
tin başına sıkıntı çıkarmayı sürdürüyorlardı. Fransızlar ve
onların hizmetkarı Milli Aşireti yediği darbe üzerine çöle ,
Fransızların himayesine kaçmıştı. Ama gene Urfa bölgesi
için bir tehlike olmaya devam ediyorlardı. Orta Anadolu
ayaklanmalarla sarsılmıştı. Halk ile yeni yönetim arasında
güven sağlanması için zaman gerekiyordu.
Yunanlılar Anadolu'da Bandırma-Bursa-Alaşehir hattına
kadar ilerlemiş, zaten zayıf ve yetersiz olan güçlerimizi hır.:
palamıştı. Esaslı bir ordumuz henüz yoktu . Kişisel girişimler
le kurulmuş milislerin direnme istek ve yetenekleri ne ölçü
de olursa olsun, düzenli ordu ile kıyaslanamazdı. Ordunun
düzenli güçlerinin önemli bir bölümü ise ayaklanma bölge
lerine bağlanmıştı. Yunanlıların istila hareketini sürdürmele
ri durumunda kötü durumlar karşısında kalınacaktı.
Doğu sınırlarındaki durum daha az gergin değildi. Erme
ni ordusu Türk topraklarını çiğneyerek Türk yönetimlerini
(Olti, Sürme!!, Pimavut, Kağızman, Kars, Sarıkamış) yıkarak
Doksanüç sınırına dayanmış, daha ileri atılmak için hazırla
nıyorlardı. Bu geniş sınırları savunmak için elde çok zayıf
mevcudlu dört tümen bulunuyordu. Yüksek komuta ma
kamları bu bunalımı atlatabilmek için zamana ve sükunete
muhtaçtı.
Bolşeviklerin yapacağı taarruzun, Ermenilerin bize taar
ruzdan vazgeçmelerine neden olacağı umuluyordu . Daha
açığı onların yapacağı muharebelerden biz yararlanacaktık.
Kimin kimden yararlandığını Herdeki olaylar gösterecektir.
Şin_ıdilik biz Nahcivan'a gelen Bolşeviklere muhafızlık etmek
için gidiyoruz. Halil Paşa'nın önerisi üzerine Doğu Cephesi
54
Komutanı şu emri verdi : "Veysel Bey müfrezesinden süvari
bölüğü Şahtahtı geçidi karşısındaki Ermeni kuvvetleriyle te
ması muhafaza etmek için terk edildikten sonra geri kalan
kuvvet Karaçuh geçidinden hızla Nahcivan'a gidecek ve
orada Halil Paşa'nın emrine girecektir."
XIV
Nahcivan'a Gidiş
Emir 31 Tenunuz sabahı alınmıştı. Her zaman yapılması
gereken işlerden başka bir de subayların rütbe işaretleri so
runu vardı ve işittiklerimize göre, Bolşevikler apolet ve sır
maya düşmanmış. Bir bölüm asker sırmalı, ötekiler sırmasız
olmazmış. Dostlarımızı zor durumda bırakmamak için rütbe
işaretlerini çıkardık, kalpaklarımıza kırmızı bezden birer yıl
dız diktik. Aynı gün saat 16.00'da iki yol ile hareket ettik.
Birlik emir subayı Asım Beyin keşfini yaptığı, arabaların geç
mesine elverişli yolu topçu ve arabalı ağırlıklara, patikayı pi
yade ve mekkareye verdik. 1 Ağustos 1920 saat 03.00'de pi
yade, saat 10.00'da topçu ve arabalar Şibli köyüne vardılar.
Halil Paşa, Naim Cevad Bey, yoldaş Bakrof, Şibli'de bizi
karşıladılar. Geç kaldığımızdan şikayet ve sitem ettiler. Er
meniler taarruz eder Nahcivan'a gelen bu emanetleri
öldürürlerse ayıp olurmuş, onun için harekatımızı çabuklaş
tırıyorlardı. Gece saba)ıa kadar yürümüş olan askeri dinlen
dirmek, kuvvet ve kudretini yeniden kazandırmak gereki
yordu . Bereket versin Ermeni zırhlı treni Şibli köyü önlerine
kadar gelmişti ve saat 10.00'a kadar orada kaldı da, o saye
de askere yemek pişirebildik.
55
18. Kafkas Alay Birinci Taburu 'ndan teğmen Kerim Efen
diyi bir kaç kişi ile ve köyden sağlanan atlarla görünmeyen
bir yerden Aras nehrinin ötesine geçirdik. Demiryolunu tah
rip edecekti. Birlikte tahrip kursu görmüş kimse olmadığı gi
bi bir araç ve alet de yoktu. Fakat dostlarımızda güven duy
gusu uyandırmıştı. Onlar hattın tahrip edildiğini sanıyorlar
dı. Çünkü 8 bombanın ayrı ayrı patladığını işitmişlerdi .
Duşman zırhlı treni saat 10.00'da defoldu. Birlik öğlenin
kızgın güneşi altında saat 1 1 .00'de hareket etti. Aras'ın kıyı
sındaki kumluk çöl etkisi yapıyordu . Asker sıcaktan bunal
dı, gölgelenecek bir tek ağaca raslanmadı. Dostlarımızın ra
hatı uğruna bu zahmete katlanmak gerekiyordu.
Geçit yerine saat 13.00'de vardık. Aras nehri burada bir
metreden fazla derin, genişliği yüz metreye yakındı. Geçit
bir bükük hattı izliyor, geçidin biraz aşağısında sular girdap
lar yapıyordu . Piyadeler soyundu,el ele tutunarak birbirle
riyle kolda kılavuzu izledi. Karşı kıyı dikti. İki yüz metre su
yun içinde gidildikten sonra kıyıya çıkılıyordu. Bu arada bir
kurban verdik. Bir askerimiz hayvanla birlikte burada battı.
Piyade birlikleri geçtikten sonra kol başındaki karagih ara
basını su götürüyor, esterler (katırlar) boğuluyor, arabanın
üstlüğü yüzerek kıyıya gidiyor. Bu deney üzerine top, cep
hane ve eşya develerle geçiriliyor. Geçit harekatı 16.00'ya
kadar, giysileri kurutma saat 18.00'e kadar sürdü.
Saat 18.00'de Nahcivan'a hareket ettik, şehre yakın bir
yerde Rus komutanı, siyasi komiser, 30 kadar atlı ile bizi
karşıladı, Enternasyonal marşla selamladılar. Uygun bir me
safe uzaklaştıktan sonra selamı cevaplandırmak için biz de
56
düzenlendik, ama hangi marşı söyleyecektik ? Sordum:
- Çocuklar, hangi marşı iyi biliyorsunuz ?
- Aç bağrını biz geldik.
- Haydi beraber !
Akşam Halil Paşa'nın ziyafetinde Ruslar marşımızın çok
hoşlarına gittiğini söyledi. Adını sordular:
" Türk inkılap marşı " dedim .
•••
57
xv
Bolşeviklerde İnzibat
Nahcivan'a senelerden beri cephe hayatıyla iyice çelik
leşmiş 500 er, dört top, iki makineli tüfek, yüz doksan hay
vanla vanruştık.
Ertesi günü emniyet ve yerleşme düzenleri alındı. Süvari
bölüğü Kamber geçidine alındı. Bayazit'ten bir istihkam
mangası ile Tombaz bir katır yükü patlayıcı madde gönde
rildi. Bir revir açıldı.
Ermeniler'in Nahcivan'a karşı bir girişimi olmadı. Yalnız
6 Ağustos'ta zırhlı tren Nahcivan'a yakın bir demiryolu bek
leme yerine geldi.İleri karakol takım komutanı yedek teğ
men Saadettin o sırada abdest almak için soyunmuş durum
daymış. Tren gürültüsünü duyunca yalın ayak kaçıyor, pa
puçlarını bırakıyor.
Bolşeviklerle bir araya gelince, zihnimizi en çok meşgul
eden, disiplin sorunu idi. Yeni girdiğimiz çevrenin, erler
üzerinde yapmakta olduğu etki, hangi biçimlerde ortaya çı
kacaktı ? Bu yabancısı olduğumuz ortam içinde bir avuç
kuvvetimiz eriyip gidecek, memleket bunlardan yararlana
mıyacak mıydı? Yoksa Bolşevik şoförü gibi mi iş görecekler
di ?
Bir gün Halil Paşa ve Bolşevik komutanlarıyla, otomobil
le kışla tepesine arnziyi incelemek için gidiyoruz.
Ama ne gidiş ! Dört komutanın yalnız makineden dışarı
fırlaması kaldı. Eski bir Rus subayı olduğunu sonradan öğ
rendiğim komutan sapsarı olmuş dudaklarını kemirdi durdu .
Araziyi gördük, otomobilin yanına geldik. Şoför kışlada
58
Sobranyaya (toplantı) gitmiş, epeyce bekledik ! Kimin had
di elini komaya sürmek ! Şoför geldi, bir süre de yardımcı
sını bekledik. Dönüşte şoförün aynı ters ve çiğ hareketleriy
le az kaldı dereye yuvarlanıyorduk. Tekerleğin birisi köprü
korkuluğu üzerine çıktı. Bize bir şeyler oldu ama gene de
arabadan sağ salim çıktık. Lastik patlamıştı. Şoför krikoyu
komutanın eline verdi.
Bu şoför ne istiyordu ?. . Neden böyle sinirliydi ? . . Araba
sürerken ağzındaki sigarasına ilişen olmadı. Komutan değer
li zamanını feda ederek onu bekledi ve geç kalmasına ses
çıkarmadı. Daha ne istiyordu?
Türklerin böyle anlamsız, hoyratça hareketler yapmasına,
kendi görevini unutmasına ilıtiıru11 vermiyorum. Ama bir
gün batarya komutanı geldi: "Erler tımara çıkmıyorlar. Şim
diye kadar biz tımar ettik. Bundan sonra da onbaşılar tımar
etsin diyorlar" dedi. Bir gün de inzibat bölüğünden Veysel
Çavuş, göğsü açık, iş odama girdi. İnzibat subayı Hüseyin
Efendiyi değiştirmemi istedi.
Bunlar günün modası ve iyi niyetle yapılmış girişimlerdi.
Bereket versin, çevrenin uyandırıcı etkileri imdadımıza ye
tişti: Bolşevikler bütün yiyeceklere el koymuş, bunları ken
dilerine ayınruşlardı. Taşıma araçlarına da el konulmuştu .
Her şey bozulmuştu . Memlekette bu işleri düzleyecek araç
ve eleman çoktu ama hepsi bir biçimde ortadan çekilmişti.
Sokaklarda sürünen Zengibasar, Şerur, Yağcı, Dereilyas göç
menlerinin durumu yürekleri sızlatıyordu . Bir gün Bolşevik
Tugay komutanı ve gölgesi gibi ondan ayrılmadan siyasi ko
miserle birlikte sokaktan geçerken duvar dibinde toprağa
59
serilmiş, cenaze kılıklı gençlerden birisi kalktı bize doğru
geldi.
- Çörek (ekmek) dağıtan han hangisidir ? diye sordu. Ta
bii bir cevap alamadı . Bir gün iki Rus neferi kadınlar hama
mına giriyor. Bizim inzibat erleri bunları döverek hamam
dan çıkarıyorlar. Bu vukuat Bolşevik Tugay komutanına
yansıtılmadı. Yahut bizden sakladılar. İşte kötü insanların
utanmazlıklan, halkın genel durumu, yoksulluğu, Bolşevik
lere karşı mükemmel bir propaganda yerini tutuyordu.
Bolşevik Tugay karargahında dört beş tane Türk komü
nisti bulunuyordu. Bunları çağırdım. Bolşevik askerliği hak
kında konferans vermelerini rica ettim. Bu önerim heyecan
la karşılandı, çok hoşlarına gitti. Birliği ellerine geçirmek
umuduna kapıldılar. Konferans konularını ben şöyle düzen
ledim: "Kızıl Orda'da itaat, Kızıl Ordu'da disiplin araçları, va
zife yapma usulleri. Birliğin erleri talan geçirmiş sinema bi
nasında toplandı. Melunetçiklerim göğsü bağrı açık döşeme
ye bağdaş kurdular. Hallerinden memnun, konferans dinle
meye hazırlandılar. Kızıl ordunun zayıf zamanı olduğu için,
komünistlerin onu abartıyla anlatacaklarını umuyordum.
Gerçekten de öyle oldu. Konferansçı, Kızıl Ordu'yu dünya
nın en düzenli ve disiplinli ordusu yaptı. Hatta dedi ki:
- Mangada bir er görevini yapmazsa, manga arkadaşları
hemen onu yargılar, kışla duvarına dayar, kurşuna dizerler.
İçimden "hay Allah razı olsun!" dedim. Zaten daha konfe
. rans esnasında melunetçiklerim sezdirmeden göğüslerini
iliklemiş ve diz çökmüşlerdi.
Başka konferansa gerek kalmadı. Başkaca gözleriyle gör-
60
dükleri Bolşevik uygulamalardan ders aldılar. Bundan sonra
subaylarım, erlerin Bolşeviklere karşı tepki duygularının
gözle görülür bir hal aldığını rapor ediyorlardı. Şimdi işimiz
eratı sakinleştirmek, şiddetli hareketlere yönelmelerini önle
mekti.
XVI
Ağustos ayı boş geçti
İnan'ın Şibli köyünde birliğimizi karşılayan komünistle
rin, birliği bir an önce Nahcivan'a götürmek için telaş · gös
termekte ve acele etmekte hakları varmış: Süvari alayı diye
cephe komutanlığına bildirilen Bolşevik kuvveti elli kadar
atlı ile Türk ve Ermeni komünistlerinden ibaretmiş. 9
Gerçek bu iken Bolşevikler korku ve telaşlarını, tehlike
durumlarını gözlemede beceri gösteriyorlardı . . Biz de bunla
rı bir kuvvet sayıyor ve Nahcivan'a gelir gelmez kara gözle
rimiz için Ermenilere taarruz edeceklerini sanıyorduk. Onlar
bizde uyandırdık.lan bu hayali beslemeyi ihmal etmiyorlardı.
9 Halil Paşa, Mustafa Kemal Paşa'nın bilgisi ile Moskova'ya gidiyor. Tür
kiye'ye yardım sağlıyor, iki milyon altın ve yardım işini düzenlemek için bir
sürü komünist ile Nahcivan'a hareket ediyor. Gerus'a geldiği zaman yolun Er
meni kuvveı.leri tarafından kesildiğini görüyor. Ruslardan kuvvet istiyor. Bir
süvari tümeni (?) geliyor; yolu açmak için harekata başlıyor. Hali Paşa bunla
rın harekatını beklemeden, Ruslann isteğiyle, 50 kadar Rus süvarisiyle dağ yo
lundan Nahcivan'a hareket ediyor. Ennenilerin durumu anladıkların� öğreni
yor; son gün hızla altı yedi saat at koştur.ırak Enneni kuvvetlerinin bulundu
ğu bölgeyi geçip, 28 Temmuz'da Nahcivan'a varıyor. Fakat geriden gelmekte
olan süvari alayı ateşe uğruyor, altın külçe yüklü arabaları bırakıp kaçıyorlar.
Ruslar Nahcivan'ı Ermenilere venneyi vaadederek yolu anlaşma ile açıyorlar,
çünkü kuvvetleri yoktu.
61
Yakında tümenlerinin geleceğini söyleyip duruyorlardı. Ey
lül ayına bu umutla girdik. Çünka Ağustos sonunda Bakü
yolu açılmıştı . Gönlümüz bizi böyle bir umut beslemeye
zorluyordu. Çünkü, Anadolu'da durumumuz daha ciddi ve
bunalunlı bir hal almıştı. Güney cephemizde Urfa cephesin
de Milli Aşireti Fransızların ikinci Urfa taarruzunu kolaylaş
tırmaya uğraşıyorlardı. 26 Ağustos 1920'de bu vatansız sürü
ler memleketimize akın etti. Viranşehir'i ellerine geçirdi.
Telgraf ve telefon hatlarını kestiler.
Batı cephesinde 29 Ağustos'ta Yunanlılar Uşak'ı işgal et
ti. Dumlupınar önlerine kadar geldiler. Bir kolordu ile de
Nazilli yönünde ilerliyorlardı. Bursa, daha önce düşman eli
ne geçmişti. Hainler memleketin her tarafında fesat kazanla
rını kaynatıyorlardı. Ordumuzun büyük bölümünün cephe
ye gitmesini engelliyorlardı.
Hayal bu ya, Bolşevik tümeni gelir, birlikte bir "sille-i
te'dip" (yokedici tokat) atarak Ermenilerin akıllarını başları
na getirirsek, Anadolu'nun şimdiye kadar sağlam kalan Do
ğu kısmını saldırıdan kurtarabilirdik .
•••
62
larla ilgilenmedikleri, halkın ölmemek için komünist partisi
ne girmelerini bekledikleri anlaşılıyordu. Biz ne bekledik,
ne oldu ? Karabağ ve Azerbaycan'a yerleşebilmek için Ağus
tos ayında yaptıkları anlaşma ile Nahcivan'ı Ermenilere va
adetmişlerdi. Bu gerçekler anla�1ldıktan sonra Nahcivan'da
bu adamlarla atıl bir ömür sürmek ağır gelmeye başlanuştı.
Halil Paşa zamanından beri karargah olan yer komünist par
tisinin merkezi idi. Ermeni Azaryan hergün konferans verir
di. Her gün de aynı adamlar gelirdi. Otuz kişi, otuz bir ol
muyordu. Biran önce bu zalim ortamdan kurtulmak için is
tifa etmek hatırıma geldi. 8 Eylül 1920 'de kaleme sarıldun:
"Harb-i umumide bir defa 1917'de vazife yolum uğradı
da bir gece evime misafir oldum." diye başladım. Teğmen
Saadettin şifreledi, merhum Cavid Paşa reddetti. Ben ısrar et
tim, aldırınadı. Özetle, bu cehennemden kurnılamadım.
63
Tabur gitti ama akşam saat 20.00'de aldığım şifre, Ermenile
rin sınırınuzı geçtiğini bikliriyor, benim uygulamamın tersini
emrediyordu . "24 sabahı Ermeniler baskın tarzında Bardiz
nuntıkasın<la taarruza geçti. Or<luba<l'da tugay komutanıyla
görüşün. Bu harekatı sonraya bırakın. Şahtahtı yönünde Er..
menilere hiç değlse bir gösteri yapın ! "
Sabah.leyin trenle hareket e<lerek taburu geri çevirece
ğim. Orduba<l'a gidip Tugay Komutanı ile görüşeceğim. Bol
şevikler bu öneriye olumlu yaklaşacaklar nu, durumları uy
gun mu ? diye düşünüyordum. Daha başka şeyler <le akla
geliyor :
Ermenilerin taarruza başladıkları gün, Türk komutanlığı
nın düşündüğünün tersine, Ermeni ordusu lehine birliğimi
zin aykırı bir yöne <lavet edilmesi raslantının garip bir cilve
si midir; yoksa Nahcivan'ı Ennenilere bırakan Rus-Ermeni
anlaşmasının bir sonucu mudur, kestiremiyorum. Üzgün, ez
gin bir yürekle 27 Eylül sabahı trene binmeye hazırlanırken
bir şifre daha geldi; artık gösteriye gerek kalmadığından, bir
liğimizin hareketinde serbest olduğu bildiriliyordu.
Durumun lehimize dörunüş olmasının verdiği sevinçle
trene atladım. Culfa'dan sonra atla o akşam Ordubad'a var
dım. Şu haberleri aldım: Bolşevikler Miğri'yi fethetmek için
taarruz etmiş, fena halde yenilmişler. Bizim vasıtamızla bu
dağlık bölgeyi ele geçirip, Tivariş (yoldaş) Vartanyan'ı oraya
diktatör olarak yerleştirmek istiyorlar. Fakat bu amacı gizli
yor, "tümen geliyor" .teranesine devam ediyorlar. 30 Eylül' de
tümenin kol başısının Miğri'_ye gelmesi bekleniyormuş, 29
64
Eylül'de, mutlaka taarruz edilmesi gerekirmiş . . .
Bizim ve Bolşeviklerin topyekün yetenek ve gücümüzün
dışında olan böyle bir girişimle yıpranmanın anlamsızlığı
açık, gel de bunları anlat! Böyle bir öneri, <lüpe düz korkak
lık göstermiş olmaktan başka bir işe yaramayacak. Ancak
zorluğu gözleriyle gördükleri, hayat tehlikesi karşısında kal
dıkları zaman, doğru yolu bulacaklar diye <lüşünüyordum.
29 Eylül sabahı arazi keşfi ile meşgul oldum. Saat
16.00'da yürüyüşü başlattım. Evvela sınır üzerindeki en yük
sek 3000 rakımlı Soyoh dağını işgal edecektim. Kenze kö
yünde mola esnasında askere maksa<lı, vazifesi anlatılırken,
Bayazit'ten bir telgraf geldi. Or<lumuzun taarruza geçtiği, iki
top alındığı, başarıyla harekata devam edilmekte olunduğu
bildiriliyordu. Karanlık basmasını bekledik. Şaat 20.00'de
yürüdük. Altı buçuk saat yokuş çıktıktan sonra. mola verdik.
Bir buçuk saat tugay komutanını bekledik. Nihayet, hasta ol
duğu, harekatın tarafımdan yönetilmesini rica ettiği haberi
geldi.
Tugay komutanı bir gazeteci idi. Hastalığı da siyasi idi. 30
Eylül saat 04.00'de tekrar yola düzüldük. Saat ye<li buçukta
Soyuh dağının eteğine, saat 1 2.00'de tepeye çıktık. Kuş uçu
şu beş kilometre, havaya doğru iki buçuk kilometre yol al
mıştık. Bolşevik subaylara dağın zirvesirıden tabiatın azame
tini gösterdim:
- Miğri takriben şu yöndedir, hay<li bakalım, dedim.
Hepsi bu önerimi şakaya aldılar. İki buçuk kilometre derin
liğindeki çeşitli vadilerden birine inmek isteyen, daha vadi
65
yatağına varmadan ormanlar, kayalıklar arasında tasfiye edi
lir. Bu muhakkaktı.
Bolşevik tümenin varlığına işaret olacak hiçbir belirti
yoktu. Vadilerdeki geniş bahçelikler arasında köyler sakin,
ocaklarını tüttürüyorlardı.
Hatt-ı bala üzerinden güneye doğru yürüyüşe devam
edip Aras nehri kıyısında harekatı bitirmeye karar verdim.
Küçük çatışmalardan sonra birinci geceyi, Küçük Soyuh da
ğında soğuktan uykusuz geçirdik. İkinci gece Horhat dağın
da susuz kaldık.
Şöyle bir su kavgası oldu. Bizim suyumuz geç kalmıştı.
Bir başıbozuk, bir su testisi ile yakınımızdan geçiyordu .
Emirerim Ali, bir matara su istedi. "Ruslara götürüyorum,
vermem" deyince, İskilipli Ali kılıcını çekti. Adam destiyi bı
rakıp kaçtı . Bolşeviklere seslendi. Bolşevikler Ali'nin başına
üşüştüler. Kılıncı görünce subaylarına "yetişin suyumuzu alı
yor! " diye bağırdılar. ·Ali'nin matar.ısını doldurmasını seyre
koyuldular. Ben de bu manzarayı doya doya seyrettim.
2 Ekim 1920 saat 14'ten itibaren, muharebe vaziyetimiz
bozuldu. 40 Rus, 60 Türk'ten ibaret kuvvetimizi Ermeni köy
lüleri çevirmeye başladılar. Arkası 70 derece meyilli yamaç
olan bir kayalığa çekildik. Burada durmakta bir fayda olma
dığını beklediğimiz Bolşecik tümeni üç günden beri gelme
diği için harekata burada son vermek zorunda olduğumuzu
Bolşeviklere anlattım. Bu dik yamaçtan büyük zorluklar ve
zahmetle çekildi. Ermeniler farkına varmadılar, yoksa hali
miz haraptı. Askerler 3 Ekim sabahı 02.00'de Ordubad'a var
dı .
66
Tugay komutanı hu harekatı tekrarlamak fikrinde idi.
Nahcivan'daki tabura benim imzamla kendiliğinden emir
vermiş, Ordubad'a çağırmıştı. "Artık bizden hareket yok.
Böyle işler bir defa yapılır, iki defa değil !" cevabını verdim.
Askerlerimi dinlendirdikten sonra Nahcivan'a haraket ettir
dim.
9 Ekim'de Nahcivan'a geldim. Tümenin istediği bir tabu
ru Aras geçidinden geçirerek Bayazit'e selametledik. Tesa
düfen 4 sınıf arkadaşı müfrezede bir araya gelmiştik. Üçü de
maiyetimde tabur komutanı idi. Taburu daha kuvvetli oldu
ğu için Bitlisli Adil beyi gönderiyordum. Hepimiz kendisini
gıpta ile selamladık.
xvm
Bolşevilderde Seçim
Bolşeviklerin işVgidişi ortaya çıktıktan sonra eski propa
gandaların estirdiği hava tamamiyle bozulmuş, samimi ko
münistler ağız açamaz hale gelmişlerdi. Memleketi zorla fet
hetmek doğrultusundaki komünist planlarının ikinci aşama
sı başlanuştı.
Yerlilerin arasında Rus emelini gerçekleştirecek kukla
adam arıyorlardı. Bizim gözümüzün önünde Rus süngüsü
kullananuyorlardı. Nahcivan'da yönetime geçirilen adamla
rın adları Türk'e benziyordu, ama asıl ve nesillerini bilen
yoktu. Uzak yerlerden gelmişlerdi. Yönetime koyacakları
adamları nasıl seçtiklerini ben hikaye edeyim:
Kuvveüli Cehri ve Nıhram köylerinde idari teşkilatı yap
mak için yalnız gitmekten korkmuş olacaklar ki, beni de da-
67
vet ettiler. Red etmek için mazeret bulmak kolaydı. Fakat
taktiklerini öğrenmek hevesiyle daveti kabul ettim. Cehri
köyünde bizi yetmişlik ihtiyar Kerbi Kerem misafir odasına
aldı. Bu köyün en yoksul adamını sordu ve getirilmesini is
tediler. Köyün çobanı geldi. Komünistler buna şu emri ver
diler: Bu dakikadan itibaren sen bu köyün büyüğü , Refkum
Sadrisen (Başkanısın!)
Zavallı delikanlı güldü :
- Benimle eylenmeyin. Ben bir zad (bir şey) bilmem, de
di.
Biçare ne bilsin ki, maiyetlerin bir şey bilmesi değil; bir
şey bilmemesi lazım. Ki Bolşevik idaresi kurulabilsin.
Türk'ün fazilet ve bilgiye hürmet şiarı bu yoksul ve cahil ço
banda da parlaklığını gösteriyordu . Adam böyle bir işi yapa
mayacağında ısrar etti. Bolşevikler kırk dereden su getirdik
ten sonra adama bu vazifeyi yüklediler. Onlar düşünüyorlar
dı ki, bir defa bu işin başına geçsin, ihsanların tadını alsın,
o zaman uskumru gibi midesinden yakalanacak, bir daha
emirlere itiraz edemeyecektir.
•••
XIX
Bir diktatör aranıyor
Nahcivan hükümeti topraklarında aydın ve zengin kimse
ve hiçbir ulusal örgütlenme kalmamıştı. Bizim Nahcivan hal
kı üzerindeki manevi etkimizden yararlanmalarına rağmen
komünistler, dört aydan beri didinmelerin faydalı bir sonu
cunu göremediler. Buna karşılık biz Bolşevikliğin incelikle
rini anlar gibi olmuştuk. Yukarıda söylediğimiz gibi ilk aşa
madaki "fukarayı kasibe ile bir dilim ekmeği paylaşmak"
sloganını herkes beğeniyor ve gerçekleşmesini sempati ile
bekliyordu. İkinci aşamaya gelince halk tam bunun tersini,
halkın elindekinin alınaı.ık parti üyelerine verildiğini görü-
yor, direnmeye başlıyor. . . Ruslar için sorunun çözümü ko
laydı. Süngüye başvuracaklar<lı . Fakat bunu bizim gözümü
zün önünde yapamayacaklardı. Öbür taraftan cephaneleri
tükenmiş, Baku yolu kapanmış, yardım imkanı belli olma
yan bir zaman için, kalmamıştı . Nahcivan halkını kendileri
ne düşman yapmışlardı. Bolşevikler bu zor durumda bir
ayaklanmadan korkuyorlardı. Beni bir toplantıya davet etti
ler. Bu zor <lurumda, _Ermenilerin hiyanet ve vahşeti; bunla
ra karşı savunma önlemleri almanın gerekleri üzerine görü
_
şüldü. En iyi savunmanın Şahtahtı köprülerini zaptedip Tür
kiye ile bağlantı kurmak olacağını söyledim. Tehalükle (can
atarak) kabul ettiler. Böylece Mako'dan kolaylıkla erzak sağ
layabileceğime de sevindiler. Buna karşılık onlar da bana bir
ilısanda bulundular. Hayretten mi, sevinçten mi bilmem, ağ
zım bir karış açık kaldı:
Beni Nahcivan Fukara-yı kisibe Cumhuriyeti Başkanlığı
na tayin (!) ettiklerini söyledi ve kabulünü rica ettiler. Hiç
düşünmeden kabul ettim. Buna da sevindiler. Bunun altın
dan çıkacak oyunu merakla bekliyordum. Başka bir teklifte
bulunmadılar. Bir kaç defa toplandık. Adının ne olduğunu
bilmediğim bu yöneticilik makamında beş kişi idik. Türk ol
duğunu söyleyen ve kimin nesi olduğu bilinmeyen "Veli Be
kof' Rusların nahcivan valisi gibi bir vaziyette bulunuyordu.
İçimizde "fukara-yı kisibeden" yahut halk tarafından seçil
miş kimse yoktu. Toplantıda Rusça konuştular. Sonunda ka
ran bana söylediler, imza aldılar. Bütün bu toplantıların so
nucu Bolşevik Tugayına bir kaç on kilo kağıt para tahsisat
vermekten ibaret kaldı. Durumum Cehri çobanının duru-
.. . . . . ..
· ·:-- · ""
70
... .: . f
... .. ....
'l
muyla aynıydı. Onu zayıf olduğu için, beni de kuvvetli gör
dükleri için tayin etmişlerdi. Bu tayin dahiyaneydi: Balığı
baştan kokutacaklardı .
Rahmetli Tümen komutanım Cavid Paşa, buna ait rapo
rumu okurken çok gülmüş ve bana alaylı bir tebrik yazmış
tı. İki gün sonra istifa ettim, arkadaşlarımı hülyalarından
uyandırdım.
xx
Şahtahtı'nı almak için hazırlık
Bizim Nahcivan'da bulunmaktaki asıl amacımız Ermeni
lerin tecavüzüne .engel olmak; Ermeni ordusundan üzerimi
ze kuvvet çekmek suretiyle ordumuza yardım etmekti. On
beşer, yirmişer kişilik bölüklerle, iki taburun önemli bir iş
görmesi şüpheliydi. Elli Bolşevik atlısı, önemli bir güç değil
di. Taburları milislerle takviye etmeyi düşündüm. Zaten faz
la milis teşkillerini yönetecek subay ve erbaş yoktu .
Sekiz Ekim 1920'den itibaren, silah kullanmaya elverişli
milislerin kaydına başlandı. On gün içinde 650 piyade, 400
süvari kayıt edildi . Bir araba kolu, bir sıhhiye birliği, bir mu
habere kıt'ası, iki tüfenkli, bir ağır makineli takımı oluşturul
du.
Eldeki silah ve cephane ve taburların çerçeveleri daha
fazla kuvvet toplamaya imkan vermiyordu. Bunları giydir
mek de bir sorundu . Kendi esas erlerimizin altmışının da ka
putu yoktu . İki tür manga yaptık. Esas erlerden oluşan man
galarla, iki esas erin emrinde milislerden oluşan mangalar.
Yeniden iki gönüllü milis kıtası kuruldu. Bunlar o bölgeye
71
yerleşmiş eski savaşçılarla çerçevelenmişti . Birisi teğmen
Halil İbrahim Beyin, ötekisi Mustafa Kamil Beyin emrinde
idi.
...
72
leğine kadar ıslarunış bir halde harap köye varıldı. Öküz
arabalarından ibaret ağırlıklar çamurlara saplanrµış kalmış
lardı. Bütün zorluklara ve yoksunluklara herkes gönülden
katlanmış, büyük bir feragatla taarruz saatini yıkık duvar
diplerinde bekliyor, dinlerunek denebilirse, dinleniyorlardı.
Ben de su çekmiş çizmemi çıkamuş, ateşte çorabımı ku
ruturken, yanımda iki Bolşevik peyda oldu . Yalnız adı mev
cud ikinci Bolşevik alayının siyasi komiseri olduğunu söyle
yen tivariş, beni bu vaziyette görünce galeyana geldi. "Gör
dün mü komutan" diye başladı, uzun uzun hitabette bulun
du. Bu sırada yani 4 Kasım 1920, saat bir'de iki atlı milis gel
di. Rusların milis süvarilerini de alarak Nalıcivan'a döndük
lerini, ikinci alaya emir götürdüklerini fakat alayı hiçbir yer
de bulamadıklarını söylediler. Emirde şöyle yazılı idi: "Taar
ruz ertelendi. Geri dönünüz, ayrıca e mir verilecektir. "
Bu karar hakkanda bize bilgi vermediler. Prensip bakı
mından böyle bir karar vermeye, hele milisleri alıp götürme
ye yetkileri yoktu . Ermenilerin Doğu'dan Selesöz köyü üze
rinden Nahcivan yönünde taarruz ihtimali akla geliyordu.
Bu durumda bize haber vermeleri gerekirdi. Durumun ay
dınlatılmasını beklemeye karar verdim. Bu gece Bolşevikle
rin yaptığı şeyin özeti şu: Bir komünist hiçbir neden ve iliş
ki yokken karargahıma gelip beni tavlamaya uğraşırken,
öbür taraftan Bolşevikler yan çizivenniş. Gel de bunun ön
ceden düzenlenmiş bir oyun olduğundan kuşkulanma . . .
4 Kasım 1 920, saat 06'ya kadar başka hiçbir yeni haber
gelmedi. Bizim taarruz planı bozulmuştu. Yalnız başımıza
taarruz etmek, yahut bulunduğumuz yerde beklemek telıli-
73
keli idi. Saat 07'de, Nahcivan'a hareket ettik. Ermeniler si
perlerinin üzerine çıktı, bizi seyrettiler.
Saat 1 4'de Nahcivan'a girerken, muharebeye (!) gitmekte
olan Bolşeviklere rasladık. Tugay komutanı "nereye ?" der
gibi durdu . Ben de yalnız gülmekle karşılık vererek yoluma
devam ettim.
Anlattıklarına göre Bolşevik askerleri üşümüşler, bu gece
gidelim, yarın gelelim diye karar vermişler ve komutanlarını
önlerine katıp gitmişler. Fakat mevcut olduğu vehmedilen
ikinci Bolşevik alayına haber gönderdiklerini bize anlatma
yı unutmamışlar. Propagandalarını yürütürken bizi de ha
berdar etmişler! . . .
XXI
Yeni taarruz planında "olmasa da olur"
hanesini açmaya mecbur olduk
Şahtahtı'na taarruzdan vazgeçemezdik, vazgeçmeye ne
den de yoktu. Yeni bir planla bu işi kendi başımıza yapma
ya karar verdik. Gerçi Doğu'daki ordumuz Kars'ı işgal etmiş
.
Ermenileri Arpa çayına doğru sürüyordu . Fakat Batı Anado
lu'daki ordumuz son zamanlarda Bursa ve Uşak cephelerin
de iki yenilgiye uğramıştı. Çerkez Ethem'in milislerinin tutu
mu da bozgunculuğa doğru gidiyordu. Ermenileri bir an ön
ce barışa zorlayarak Batı Cephesine yardun edebilecek bir
duruma gelmek, Doğu ordumuz için en önemli bir sorun
idi. 7 Kasım 1920'de taarruza karar verdik. Bolşeviklerin ka
tılmaması, katılsalar da ummadık bir zamanda gene yan çiz
meleri beklenebilirdi. Muharebe planında onları olmasa da
74
olur, hane.sine yazdık. Kroki - 3 (Sayfa 1 1 1 )
Sağ kanana Mustafa Kamil'in milisleri, Sust köyünden Ka
rabağ köyü yönünde, teğmen Halil İbrahim Bey komutasın
daki piyade ve süvari milisler ve yegane topumuz Şahtahtı
yönünde oyalama taarruzu yapacaklardı. Müfreze, iki tabu
ru ile şosenin kuzeyinden Hok köyü yönüne taarruz ede
cek, düşmanın Şahtahtındaki alayını Ara.s nehrine doğru sü
recekti.
Planın ruhu bu idi. 6/7 Kasım gecesi saat 22'de Nahci
van'dan hareket ettik. İleri sürülmüş postanın korumasında
gece saat 03'te askere çay ve kahvaltı verdik. Şoseyi terk
ederek Hok köyüne giden patikaya saptık. Soğuk yoktu . Fa
kat çamur çok zalunet veriyordu . Asıl taarruzu yapacak olan
müfrezenin kuvveti 1 45 nizamiye, 3 1 0 milis eri, iki ağır ma
kineli tüfek ile dört levis tüfeğinden ibaretti. Sağ kanadımız
da gönüllüler elli kişi, sol kanattakiler yetmiş piyade ile 1 50
süvariydi.
Düşman tepelikler üzerinde idi. Bu araziye doğru gittik
çe yükseliyor, sarplaşıyor, ormanlarla kapanıyordu . Düşman
mevziinin gerisi düz arazi sayılırdı. Müfreze 7 Kasım 1920'de
saat sekizde düşman mevzilerinin önüne geldi ve şöyle ter
tiplendi. 18. Kafkas alayının �irinci taburu taarruzla görev
lendirildi. İkinci tabur ihtiyatımdı. Ağır makineliler ateşe ha
zırlanınca tabur yaklaşmaya başladı. Düşman zayıftı. Uzak
tan ateş ediyor, süngü hücumunu beklemeden çekiliyordu .
Daha ilk hamlede düşmanın Hok köyü güneyindeki cephe
si darmadağın oldu, ama sağda ve solda düşman yerinde
duruyordu. Müfreze Hok köyüne yaklaşınca Halil İbrahim
75
Beyin süvarileri önündeki düşman da çekildi. Saat on bu
çukta Hok köyünü işgal ettik. Süvariler düşmanın peşine ta
kıldı. Yalnız sağ kanaduruzdaki milislerin önündeki düşman
direnmeye devam ediyordu. Biz ise direnen düşmanın yan
gerisine ginniştik. Yeni bir vaziyet ortaya çıkmıştı. İkinci bir
taarruz yapmak gerekiyordu.
•••
76
gösteri taarruzuna başladı. Makineli tüfekler ateş açtı. Düş
man ürktü. Kuzey batı yönünde kaçtı. Karabağlardan yanı
mıza taarruza yeltenen düşman süvarisi de makineli ateşi ile
tardedildi. Böylece düşmanın bütün cephesi söküldü.
Yaklaşık saat onbeşte Bolşevik tugay komutanının saat
onda yazılmış bir rnporu geldi. Karşılarında Ermenilerin dört
topu bulunduğunu, ilerleyemediklerini belirtiyor ve yardım
gönderilmesini istiyordu . Gerçekten düşman topçusu karşı
sında at üstünde o tepeden ötekisine koşmak suretiyle ateş
ten korunmaya çalıştıklarını biz de görmüştük. Bu gayretle
rine karşılık esirleri ve ganimetleri kendilerine verdik.
Kıt'alanmız bugün ar.ı.lıksız yinni bir saat uyumadı, faali
yet gösterdi, enerji sarfetti, vazifenin yapılması.nda herkes
birbiriyle yarıştı. Zayiatımız on şehit ile biri subay, yirıni üç
yaralıydı. Şehitlerin hepsi yaralıların yedisi birinci taburdan
dı. Tabur komutanı Yüzbaşı Eınin Bey, metin sevk ve idare
siyle müfreze komutanlığının muharebe planını gerçekleştir
mişti .
Ermenilerin zayiatı 180 esir, koşulu iki dağ topu, iki man
telli, altısı koşumu ile onbir ağır makineli tüfekdi. Koşulu
dağ topları Karabağlar köyünde bulunuyonnuş. Alay komu
tanı karaltımız ve gürültümüzden korkmuş. Dağ yolu ile çe
kilmeye karar vermiş. Toplar, tümene gönderdiği raporla
birlikte "Kıvrak" köyünde milis süvarilerin kucağına düş
müştü.
. ..
77
!arın emrine vermekle hata etmiştim. Hem sevk ve idare bil
miyorlar, hem de politikacılığı askerlikten ileri tutuyorlardı.
Politikacılıkları bizimle samimi işbirliğine engel oluyordu.
Her konuda üstünlük iddialarına rağmen zaferi biz kazan
mış, onları kızdınnıştık. Ben onlara hizmetlerinden dolayı
teşekkür mektubu gönderdiğim halde, cevap verme nezake
tini göstermediler.
8 Kasım sabahı taburlar ve gönüllü kıt'alar, bulundukları
Karabağlar ve Hok köylerinden Baş Nuvarşin yönünde ha
reket ettiler. Müfreze Baş Nuvarşin'i, gönüllü kıt'ası Mahmut
Ket'i işgal etti. Karatepe savunma durumuna konuldu. Bu
tepe Arpa vadisinin ovaya açılan ağzındadır. Ermeni çetele
ri Arpa bölgesindeki müslüman köylerini dağıtmış oldukları
için bu yönden her zaman bir taarruz ihtimali mevcuttu .
Bolşeviklerden ve emrindeki gönüllülerden bugün de
haber alamadık. Yalnız haberi aldık: Ahalinin söylediğine
göre Bolşevikler gönüllüleri alarak Yenice'ye gitmişler, mak
satları Ermenilerin zırhlı trenini zaptetmek imiş .
•••
78
ne Boğazı yönünde gönderilen keşif kolumuzun peşine ta
kılmışlar. Keşif kolumuz Boğaz'da düşmanın makinalı ateşi
ne uğramış. Rusların biri de yaralanmıştı. Onların postası da
bu oyunu oynamıştı.
•••
XXII
Zırhlı tren nasıl zaptedilir?
Ateşkese rağmen (Ermeni Taşnak hükümeti şartları ağır
bulduğu içirı ateşkes bozulmuş, bizim haberimiz olmamış.)
Ermeni zırhlı treni taarruza devam ediyordu . Ruslar, Yenice
kasabasında yalnız başlarına kalmayı tehlikeli bulmuş ola
caklar ki, bizim bölgeye, Mahmutlu köyüne geldiler. Karar
gahları da eskisi gibi bana misafir oldular. Ermeniler, 12 Ka
sım'da Kuşçu Demirci, Düdenge, Zeyve köylerine keşif taar
ruzu yaptı. Ateşle karşılaşınca çekildiler. Ateşkes şartlarına
uymamalarını protesto ve devletler hukukuna uymalarını is-
79
tedik. Ermeniler mektubumuza cevaben ateşkes için Kar.ıte
pe'nin teslimini şart koştular. Zırhlı trenle köyleri ateşe tut
maktan vazgeçmediler.
Zırhlı trene bir taarruz düzenledim. Ruslar buna sevindi.
Fakat trenin sağlam zaptedilmesini istediler. Buna imkan bu
lunmadığını, zırhlı trenden kurtulmanın, bizim için yeterli
olduğunu açıkladım. "Biz Rusya'da çok tren zaptettik!" dedi
ler. Buna "pek ala!" demekten başka çare yoktu. İstihkam
onbaşısı Bayburd'un Şengah mahallesinden Mahmut Onba
şıya verdiğim talimatı degiştirdim. Tren köprü üzerinde iken
değil, köprüyü geçtikten sonra ateşlemesini tenbih ettim.
Bolşevikler toplandı. Yeniceye gitti. Bunları korumak için
"Tazekerid'e" 1 50 milis gönderdim. 14 gecesi Kuşçu Demir
ci ile Tazekend arasındaki küçük bir köprüye lağım (patla
yıcı) yerleştirildi. (Kroki - 4; Sayfa 1 1 2)
14 Kasım sabahı Kuşçu Demirci civarındaki tepeden bu
taarruzu seyretmeye hazırlandık. Saat yedide her zaman ol
duğu gibi, zırhlı tren boğazdan çıktı. Malıta, Kuşçu Demirci,
Tazegena köylerine ateş ederek ilerliyordu. Dürbünleriınizi
köprüye çevirdik. Trenin sonu köprüden ayrılır ayrılmaz la
ğım patladı. Zırhlı tren derhal durdu . Bolşevikler Taze
kent'ten atla hücuma geçtiler. Trenin makineli tüfekleri işle
meye başladı. Bolşevikler sola geri çarkettiler, bu sırada Er
meni mevzilerinden sekiz topun ateşine uğradı. Tazekend'e
giremedi, Yenice yönüne döndüler. Ermenilerin bir piyade
taburu da zırhlı trenin korumasına geldi, mevzi aldı. Köprü
de kalaslarla bir geçit yapılıncaya kadar dört saat mevzide
kaldı, treni kurtardıktan sonrn çekildiler. Gerçekte treni Bol-
80
şevikler kurtarnuşlardı.
İstihkam onbaşısı, köprüyü havaya uçurdukt_an sonra tek
başına düz ve açık arazide, iki yüz metrelik Kablonun öbür
ucunda ateşleme makinesinin başında, her an görülme 'teh
likesi içinde altı saatten fazla bir z�man kımıldamadan kal
dı. Ölüm korkusu onun yanına uğramamıştı; çehresinde
ufak bir solgunluk izi yoktu. Sanki bu taarruz, onun kahra
manlığını tarihe geçinnek amacıyla yapılmıştı.
XXIII
Ermenilerin birliğimizi imha planı '0
15 Kasım 1920 sabahı, tatlı bir uykudan uyandırdı, elime
bir rapor verdiler. Mahmut Kendek.i gönüllü milis kıt'asın
dan geliyordu . :
"Düşman sağ yanınuzdan bir top, yüz elli piyade, yüz sü
vari ile, cephemizden de miktarı meçhfü bir kuvvetle taar
ruz ediyor. . . "
81
Esasen müfreze bütün kuvvetiyle Karatepe ile Zeyve ara
sında idi. Sol kanadımız kilometrelerle açık ve düşmanın asıl
.
82
at ona doğru Bolşevik alay komutanı geldi. Şunları söyledi:
- Alay Karatepe'nin gerisinde iki taraftan taarruz eden
düşmana karşı ihtiyattadır. İki taraftan tehlikeyle karşı karşı
ya olan Karatepe'yi takviye etmek gerekiyor.
Alay komutanı basit bir asker gibi, yalnız kendi tarafını
görüyor. Onun hakkı itaat etmekti. Öte taraftan bizim taar
ruz kararımız <la basit insanlar için eksantrik bir hareket gi
bi görünebilirdi. Müfrezenin subaylarına verdiğim açıklama
ları Rus alay komutanına da yaptım:
"Düşman, elindeki ihtiyatı buraya göndenniştir. 8 - 10 ki
lometre uzaktan yardıma gelinceye kadar buradakini çevirir
temizleriz. Tehlikeden ancak böyle kurtuluruz. Karatepe'de
beklemekle değil . . . "
Bu sözlerden bir şey anlamadığını görünce:
- Biz başlıyoruz, dedim.
Kıt'alar hazırlık vaziyetinde idi, işareti alınca yürüdüler.
Rusda Karatepe'ye gitmediğime gücendi .
•••
83
karargah efradından piyadeler de bu taarruzda figüranlık
için gittiler. Emir atlıları ve Topçu Komutanım Gümüşhane
li bir er ile arkadaşları kaldı. Topçum ile meşgfil olmak ha
tırıma gelmemişti. Şahtahtı taarruzundan da bu topu göste
riş tarafına görevlendirmiştim. Nahcivanlıların istiklallerinde
Ermeniler'dcn zaptetmiş oldukları bu Rus dağ topunu şehir
müzesinden almıştık. Top komutanı Harbi umumi'de dağ
topçusu imiş. Topun nişan aletleri bozuktu .
- Merak etme, dedim. Top gibi değil, paşa tüfeği gibi
kullanırız.
Topu açığa çıkardı, üçüncü mermiyi hedefe düşürdüler.
Düşman muharebe idare yeri olması muhtemel tepe boşal
dı. Zaten top ateşinden maksat, düşmanı kendi taarruzu
_
muzdan haberdar edip, bir an önce ürkmelerini sağlamaktı.
Bu Varda topundan sonra topçuların vazifesi bitmişti .
Düşman alayında karışıklık başladı. Karına karışık çekilme
ye başladılar. Neden sonra milis süvarilerimiz Bolşeviklerle
beraber düşmanı gerisinden takip etmek istediler. Kaçanla
rın ateşi buna fırsat verınedi. Atlı olarak hücum etmeleri im
kansızdı.
Bu vaziyet ortaya çıktıktan sonra da dostlarımız bize ka
tılmadılar. Herhalde ya kibirleri, yahut siyasetleri engel oldu.
Doğu yönünde çekilen düşmanın peşinden seyis gibi gitti,
bizden ayrıldılar.
Bu hezimete uğradıktan sonra, düşmanın Yağcı yönün
den taarruz eden güçleri de geri çekildi.
�- ı
XXIV
Çifte başarı
Düşman alayı hezimete uğrayınca , asıl savunma mevzii
olan tahkimli mevziinin yanı ve gerisi açıldı. Müfreze de, za
ten bunun yan gerisine gelmişti. Düşmanın Delme dağında
ki asıl mevziine geriden taarruz için yürüyüş yönü küçük
Delme bağazı yönüne çevrildi.
Müfreze iki taburu ile şoseye en yakın istikamette düş
man gerisine sür'atle ilerliyor, şoseye hakim sırtları ele ge
çirmek için var kuvvetini sarfediyordu . Ağır makineli tüfek
ler, komutanlar, uçta idi. Yedi buçuk kilometre bir yürüyüş
ten sonra piyadelerimiz kan ter içinde şoseyi gören sırtlara
vardığı zaman, duşmanın bir tabur kadar kuvvetiyle bir sah
ra bataryasının aheste beste ve yalnız, ileriye doğru emniyet
tertibatıyla Revan yoluna revan olmaktaydı. Bir tren de
.
uzaklarda dumanını savunarak kuzey yönüne yol alıyordu.
Düşmana yetinmemizin imkanı yoktu. Ağır makinelilerle
ateş açtık, düşman yolun batısındaki ağaçlıklara kaçtı, bir
daha görünmedi. Herhalde oradan Aras nehrini takip eden
adi yola saptılar. Bataryası dört nal ile Sederek yönüne çe
kildi. Güneş Ağrı dağının arkasında batarken milis süvarile
ri Sederek güneyinde göründü, karanlık bastı, Bolşeviklerin
öldürülen Ermeni Alay komutanının cesedine işkence yap
mak için geciktikleri söyleniyordu. Bununla beraber pek eli
boş kalmadık. Dehne'dekilerin yardımına koşturulan Revan
muhafız taburu ayagıyla geldi, Sederek'te kucağımıza düştü.
Böylece karşı taarruzla hem kendimizi kurtardık, hem de
düşmanı çok çetin mevziinden attık.
85
Karanlık bastıktan sonra müfreze ve milisler Sederek kö
yünde toplandı. Milislerin çoğu Vedi'li ve cesur sergerdeler
den Abbaskulu Bey ile Mustafa K�mil'in komutasında idi.
16 Kasım 1920'de milisler Vedi üzerine yürüyecek, müf
reze kıtaları Noraşin'e, eski yerlerine döneceklerdi.
Böylece savunma ve bekleme durumuna geçiyorduk.
Çünkü Doğu'dan Karatepe'ye taarruz eden kuwet geri çe
kilmişti, ama sağlam kalmıştı. Aras nehri boyunca şerit gibi
bir arazide Sederek'den Şahtahtı'na kadar doğu yanımız
açıktı.
1 5/16 Kasım 1920 gecesi Bolşevik tugay komutanı ile bir
likte Delme boğazı yoluyla Noraşin'e geldim.
Milisler Vedi yönüne gideceği için kahraman Cehri köyü
milislerinden 50 atlıyı karargaha göndermelerini istedim. 1 6
Kasım 1920'de atlılar geldi. Yedek teğmen Tahsin bey em
rinde bir süvari bölüğü oluşturdum. Yine bugün Vedililerin
köylerine vardığı, Arafat istasyonunun işgal edildiği haberi
geldi.
xxv
Karatepe keşfinden çıkan tartışma
Düşmanın Arpa vadisi ağzını ileriden tutmakta olması ta
86
de her ihtimale karşı milis süvari bölüğüne haber gönder
diın. O vakte kadar boş dunnamak için bir hafif makineli tü
fek rica ettim. Bir Tatar delikanlısı geldi. Bunun korumasıy
la bizim ileri karakol mangası çayı geçti; düşman postasının
gerisi yönünde ilerledi; düşman postası çekildi. Geniş bir
cephe tutan öteki karakolların yerlerini de Tahsin beyin sü
vari bölüğü geldikten sonra öğrenebildik. Bolşevikler adet
lerine uygun olarak bizim girişimimizi desteklemediler. Ka
ranlık bastıktan sonra kıt'aları yerine gönderdim; sadık ve
kahraman emirerim Malatyalı Receple saat yinniye doğru
Başnoraşin'e dönmek üzere yola çıktık .
•••
87
lamaya başladılar; suçum, milislerden bir süvari bölüğü
oluşturmak, keşif hareketini kendilerinden habe rsiz yap
makmış.
Tartışmamız pek sert oldu, bu Rusların açtığı ilk tartışma
idi. Cevaplarımız şunlardı:
1. Süvari bölüğü oluşturmaya beni siz zorladınız. Muha
rebelerdeki hareketlerinizi düşünün, dedim; nasıl yan çiz
diklerini anlattım.
2. Siz yaptığınızı bize söylemiyorsunuz. Ben düşmanı
keşfetmek istediğimi size söylemedim, siz de düşmanla gö
rüşmelere giriştiğinizi söylemediniz.
Gerçekte Bolşeviklerin Ermenilerle ilişkiye giriştiklerini
kesin olarak bilmiyordum. Nahcivan'dan Revan'a doğru ko
münistlerin geçmekte olduklarını haber alınıştım; bundan
Ermenileri avlamak istediklerini tahmin ediyordum. Bu son
cevabım havayı yumuşattı. Öğle yemeğini dostça yine bera
ber yedik. Öğleden sonra ateşkes emri geldi.
•••
88
Birinci tabur komutanı Emin Bey cevap verdi:
- Kuşkulansalar <la faydası yok. Erivan muhafız taburunu
esir ettik, Erivan'ı zaptetmiş sayılırız.
XXVI
Ermenistan'ı barışa zorlayan nedenler
hakkında bir açıklama
Büyük Millet Meclisi'nin 99. toplantısının ikinci oturu
munda 18 Kasım 1920, saat 1 5 . lO'da okunan Şark Cephesi
Komutanlığı'nın telgrafından bir parça: "Son raddeye ka<lar
harbe karar vermiş olduklarını ilan eden Ermeniler, 14 Ka
sıın 1920'<le Gümrü Batısında büyük zayiata uğradıkları
mağlubiyetin ve Şahtahtı'nın Kuzey bölgesinde 1 5 Kasım
1920'de yaptıkları bir taarruzun mukabil harekatımız netice
sinde hasıl ettiği hezimetin akabinde 1 5 Kasım 1920 akşamı
yola çıkarmış oldukları bir Ermeni yüzbaşısı karargahıma va
sıl ol<lu . "
Tabur kumandanı Eınin Beyin tahmini doğru çıkmıştı. 1 5
Kasıın 1920 akşamı ansızın, Ennenileri ateşkes istemek için
Güınrü'ye koşturan sebep ne idi ?
14 Kasım'<lan beri Gümrü'nün 1 5 - 20 kilometre doğu
sunc.laki cephemizde hiç bir hareket olmamıştı. Gürnrü'deki
asıl ordumuzun kuvveti beş bin muharipten ibaretti. Doku
zuncu Kafkas tümeni 3267 ve 12. Tümen 2057 muharipten
oluşmuştu. Bu kadar kuvvete Ermeni nüfusunun yoğun bu
lunc.luğu Karakilis ve Delican c.lağlık bölgesine doğru, taar
ruzu devam ettirmek, o zamanki şartlara göre mümkün gö
rülemezdi . Ermeniler için en tehlikeli cephe Iğdır cephesi
89
idi. Orayı çok kuvvetli tutuyorlardı. Nahcivan cephesinde de
kendilerini kuvvetli buluyorlardı. Genel olarak bütün cephe
lerde kendilerine güvendiklerini, 14 Kasım 1920'de Gümrü
cephesinde yaptığımız taarruza karşılık ertesi gün 15 Ka
sım'da Nahcivan cephesinde taarruza geçmekle gösterdiler.
Görülüyor ki 15 Kasım 1920 günü en az 14.00'e kadar
ateşkes istemek niyetinde değillermiş.
Öğleden sonra Ermenileri ateşkes istemeye mecbur eden
Nahcivan müfrezesinin karşı taarruzudur.
Bu başarıyı Başkomutanlığa bildiren ve Büyük Millet
Meclisi'nde okunan rapor, müfrezemizin kazandığı zaferin
etkisiyle Ermeniler'in silahlarını teslime mecbur olduğunu
açıkça gösteriyor.
Buna 14 Kasım 1920 günü yapılan taarruzda Ermenilerin
verdiği tahmin edilen 500 kişilik zayiatın etkisi bulunduğu
nu sanmak doğru değildir.
Kroki 5'de görüleceği gibi (Sayfa 1 1 3) Nahcivan müfreze
sinin karşısındaki kuvvetleri dağıtaı-.tk ansızın hükümet mer
kezi Erivan kapılarına dayanması, . beklenmedik bir vaziyet
yaratmıştır. Bu vaziyette, başka cephelerden kuvvet yetişme
den müfrezemizin ve on binlerce Türk halkının Erivan'ın al
tını üstüne getinnesi mümkündü. Erivan için, dört tarafı, ya
nı başındaki Zengibasar, Gernibasar, Vedibasar halkının
ayaklanarak intikam hevesine düşmesi pek muhtemeldi. Bu
tehdidin gerek hükümet merkezi, gerek Iğdır cephesindeki
kuvvet için taşımakta olduğu felaket, bir gün önce verilen
beş yüz kişilik zayiatla kıyas kabul etmez bir ihtilali, bir da
ğılmayı gerektirebilecekti. Ermeni hükümeti bu tehlikeyi
90
görmüş, ateşkes şartlarını kabul etmiştir.
Bunu belirtmeyi harp tarihimiz ve milli menkıbemiz için
bir borç bildim.
Ermeni harbinde ödüllenen qldu. Fakat birliğimizden
ödüllendirilen olmadı. Hatta 1 5 Kasım 1920 zaferini kazanan
birliğimize bir "aferin" telgrafı bile gelmedi. Tarihte böyle
•
örnekler vardır: Milattan önce 53 senesi bir Roma ordusunu
yalnız başına imha ve Kralı bu şereften mahrum eden Parth
süvari komutanı Surenas, idam edilmiştir.
Müfrezeden yalnız bana dönüşümde merhum Kazım Ka
rabeltir Paşa ve Kurmay başkanı Kazım Orbay çok iltifat
gösterdiler ve gayri resmi olarak gümüş imtiyaz harp madal
yası hediye ettiler.
Savaşta rastlantıların da beklenmedik durumlar ortaya çı
kardığı bilinir. O zaman bütün cephelerde, herkesin vatanı
kurtarmak için çalışmaktan başka bir şey düşündüğü yoktu.
Büyük zaferden sonra 30 Ağustos 1922 taltif terfiine (rütbey
le ödüllendirme) giremedim. Bu yüzden, Harbiumumide ka
zandığım kıdem mükafatlarıyla beraber, esas kıdemimi de
kaybettim. 1 Eylül 1922'de kıdem olarak terfi etmekle bera
ber, benden dört sene kıdemsiz olan arkadaşlarımın altına
düştüm. Acaba bu zaferi rastlantı sonucu mu kazandım ?
XXVII
Bolşevik komutanıyla arkadaşlık
Askeri arkadaşlık denilen bir ilişki kurmak mümkün ol
madı. Her alanda düşünce ve amaç ayrılığı, işbirliğine engel
idi. Hele savaş amacımız taban tabana zıt bulunuyordu.
91
Yukarıda sözü edilmişti: Rusların hedefi, İngilizlerinki gi
bi zayıf bir Ermenistan'ı bahane ederek Doğu Anadolu'ya
gitmekti. Moskof Dışişlcri Komiseri M. Çiçcrin'in bu siyaseti
yürütmek için kullandığı araçlar, bu amacı pek güzel göster
mişti: "Ulusal sınırlar" uçurtması ile bizi oyaladı, Ennenileri
ilerletti. Sonra da Moskova Anlaşmasını imzalamak için Van,
c
Bitlis vilayetlerini istedi.
Hükümetin hedefi bu olunca Studniyef yoldaşın hareket
leri de bu amaca uygun olması gerekirdi:
A - Nahcivan yolunu açmak için, Nahcivan'ı Ermenilere
vaadeden Bolşeviklerin, Türk müfrezesini Ordubad yönün
de, Şalıtahtı'ndan uzaklaştırmak için yaptıkları girişimin, Er
menilerin Erzurum sınırını geçtiği 24 Eylül gününe rastlama
sı çok garip değil mi ? Sonra da bu anlamsız harekette ısrar
etmenin anlamı neydi ?
B - Şahtahtı taarruzunun yapılacağı gece ansızın mevzii
terkedip haber bile vermemeleri, 7 Kasım 1920 taarruzun
dan sonra milis süvarilerimizi alıp günlerce kaybolmaları ar
kadaşlık değildi.
C - Bir zırhlı trenin atlı hücumla zapte<lilemeyeceğini an
lamayacak kadar budala mıdırlar ? Nasıl olsa Ermeni komü
nistleri tarafından kendilerine teslim edilecek bir silahın ha
rap olmamasını mı istiyorlardı?
D - 15 Kasım karşı taarruzuna katılmamakta ısrarın sebe
bi neydi ?
E - Benim Karatepe'de yaptırdığım keşif hareketine ne
den sinirlendiler?
İşte Bolşevik komutanının askeri alandaki bütün bu ma-
92
11
nevraları Moskof siyasetinin bir sonucu idi.
Özel arkadaşlığımıza gelince: bundan şikayetim yoktur.
8 Aralık 1920 tarihine kadar Başnoraşin'de Bolşevik ko
mutanıyla aynı çatı altında yaşadım. Her günümüz aynı ge
çiyordu. Günlük hayatımız da birbirine benziyordu: Boş za
manlarınuzda her birimiz bir köşede düşünüyor, yahut salo
nu adımlayıp duruyorduk. O da benim gibi okuyacak kitap
bulamıyordu. Kış geldi, sobamızı kim dolduracak ? Tugay
komutanı bir balta buldu. Bahçeden odun yapar, kucağında
getirir, yerli sobanın (peç) önünde yukarıdan küüc! diye bı
rakır. Yan gözle de mağrur mağrur bana bakardı. Ben de
kalkar sobayı doldururdum.
O zamanın Bolşevikleri para ile almayı unutmuşlardı. Ga
vurların malı onlara helal idi, ama biz onları dostça misafir
ediyorduk. Halil Paşa'nın hatırı vardı. Halil Paşa BakCı'ya gi
derken cepkiğıdına Emirof adına yazılnuş bir emir bıraktı.
Eski Ro�anof banknotlarını Tebriz'<le geçer akça ile değiş
tirecek yoldaş (!) Vcysel'e verecek! Üzerinden Kerenski me
renski gibi bir kaç banknot nesli geçmiş bu kağıtlara kimse
nin beş para vermeyeceği meydanda idi . . . Bize misafir olan
<la tugay komutanıyla komiserinden ibaretti. Büyük bir yük
değillerdi . Kendileri de halden anlayan kimselerdi . Bir gün
"çay bini" dediler.
11
Siyasi alandaki manevralar ba:_ikadır. Denim sonradan öğrendiklerim
şunlardır: Ermenilerle aramızda barış görüşmeleri lxişladıktan sonra Rusların
Erivan sonımlusu, görüşmelere katılmak istemiş . . . �ıbul edilmemiş. Ruslar
Erivan'a hakim Ôlcluktan sonr.ı Ermeni hükümeiine bu anlaşmayı tan ınııyon.ız
declirtnıişler.
93
- Niçivo, gelsin sıcak su.
Başka bir gün "şeker bitti! " dediler.
- Niçivo! dedi. Bahçeye koştu , bir kucak ayva ile geldi.
Ondan sonra da sıcak suya ayva doğradı, yedi ve içtiler. Biz
de 8 Aralık'ta Şahtahtı'na taşındık.
xxvm
Ruslar Erivan'ı aldıktan sonra bize karşı
sinir harbine başladılar
Gümrü Antlaşması imzalandığı sırada Ermenistan'daki
komünist kışkırtması sonuçlarını vermeye başlamıştı. Azer
baycan sınırı yakınlarında Delican bölgesindeki Ermeni
kıt'alara ayaklanıyor, subaylarını öldürüp Bolşeviklere katılı
yorlar. Böylece Ruslar, rahatça Ermenistan'a yerleşiyorlar.
Ermeni komünistleri sayesinde Erivan hükümetini elleri
ne aldıktan sonra Moskoflar bizimle daha çok uğraşmaya
başladılar. Hedefleri bir an önce bizi Nahcivan bölgesinden
uzaklaştırmaktı. Biz Nahcivan'ın bağımsızlığını istiyorduk.
Onlar Nahcivan'ın boğazına tırnaklarını geçirebilmek için
uydurma bir komünist partisi yapmak istiyorlardı. Biz ora
dayken baskı ve zora başvuramıyorlardı. Zapt ve istiladan
ibaret olan amaçlarını da her zaman olduğu gibi gizliyorlar
dı. Çünkü siyasetlerini açıkça savunamıyacaklarını biliyorlar
dı. Bizim amacımız açıktı:
94
Nahcivan'ın bağımsızlığı
Bu bağımsızlık verilinceye kadar Ermeni saldırılarından
çok, Bolşevik zulmüne karşı halkın korunması gerekiyordu,
ama buna imkan yoktu . Ermenilerle barıştan çok Moskova
Konferansının sonucunu beklemekten başka çare kalmanuş
tı. Bu konuda Doğu cephesi komutanlığından hiç bir direk
tif almanuştım, ama emirsiz yerimden kımıldayacak değil
dim.
Nahcivan bölgesinde Ruslar ise en irisinden en ufağına
kadar, hepsi siyaset yapıyordu. Hedef bendim. Amaçları bi
zi Nahcivan'dan kaçırmaktı. Kullandıkları taktik yalan ile if
tira ve zorbalıktan ibaretti:
l. Bizi halka zulüm yapmakla suçluyorlardı; "Mağduru
sorsalar, gaddar kendini gösterir" . Halkla hiçbir temasımız
yoktu. Zaten meydanda halktan kimse görünmüyordu.
2. Öteden beri halkın bizimle temasını engelliyorlardı.
3. Askerlerimizi elde etmeye, böylece Ermeni ordusuna
yaptırdıklarını bize de yaptınnak istiyorlardı.
4. Üzerinde açıkça konuşabildikleri fikir de şu idi:
"Ermenilerden korku kalmadı. Biz de buradayız. Artık si
zin burada bulunmanıza gerek kalmadı" . Yeni gelen bir kı
ta komutanı da bunu söyledi. Buna şu cevabı verdim: "Bi-
zim burada bulunduğumuzu, aramızda fark olmadığını bili-
'
yordunuz da neden geldiniz?"
Benim emir almadan buradan çekilmeyeceğimi bilmez
değillerdi. Ancak boş durmamak, kendinden olmayanları ra
hatsız etmekten zevk alıyorlardı galiba!
95
•••
• ••
96
XXIX
Gergin vaziyetler
97
gun bulmuş, erbaş komutasındaki bir mangayı ambar ve
sevk işleri için Nahcivan istasyonuna göndermiştim.
Harap bir binanın pencerelerini portatif çadırlarla kapa
tarak yerleşmişlerdi. Nahcivan diktatörü Velibekof Erivan'a
gittikten sonrn Nahcivan'dan. bir protesto aldım. Nahcivan
istasyonundaki askerlerin karşı devrimcilere yardım ettikle
rinden şikayet ediyordu. İkinci taburdan ihtiyat teğmen Tah
sin Beyi tahkikat için gönderdim, şu bilgiyi getirdi: "Nahci
van' claki yönetim yabancı komünistlerin elindedir; bunlar
istasyondaki manganın bir istihbarat merkezi olmasından
kuşkulanıyor, aynı zamanda köylülerin bu mangaya güve
nerek komünist partisine yazılmadıklarını düşünüyorlar. "
Sözde komünist yerlilerden oluşan yüz kişilik bir kuwet
le sabah erkenden geliyor, askerlerimizin yattığı binayı sarı
yorlar. Askerlerimiz savunmaya hazırlanıyorlar; gelenlerin
hepsinin yerli olduklarını görüyorlar, manga komutanı man
gasını hazırlıyor, ansızın dağınık düzende ve ellerinde bom
balarla dışarı fırlıyor.
"İkişer ol!" komutunu veriyorlar. Mangayı almaya gelen
ler gayri ihtiyari toplanıyorlar. Manga komutanı bunları gö
türüp , Nahcivan' da Refkum Başkan Yardımcısı (Sifrifkom)
Ebullcisım'a teslim ediyor. . . İki seneden beri Ermenilere kar
şı fedakarane çarpışan bu kahramanlar bizden korkmuyor,
bizi sayıyordu. Bolşevikler de işte bunun için bize diş bile
mekte idiler.
98
Nahcivan'da ayaklanma belirtileri
12 Ocak 1921 sabahı Bolşevik tugay komutanı Şahtah
tı'na, karargahıma geldi. Nahcivan' da milislerin miting yap
tıklannı, dağılmamakta olduklarını, beraber Nahcivan' a gi
dip, bunlara söz anlatmamı rica etti.
Bolşevikler sözümona komünist yaptıkları gençlerden
Nahcivan'da bir komünist taburu oluşturmuşlardı. Nahcivan
istasyonundaki yollama memurlarımızı bunlara bastınnak is
temişlerdi. Bunlar Ermeniler'e karşı 1917' den beri memle
keti savunagelmiş kahı.:ı.manlardı. İnsanlık adına hareket
etiklerini söyleyen Bolşeviklerin sözleriyle hareketleri ara
sındaki başkalık, bu yiğitlerde de bizim müfrezenin erlerin�
de olduğu ,gibi, yalnız nefret hisleri uyandırm��.aı.
Akşama doğru Nahcivana vardık. İstihbarat subayım Hik
met Beyin evine misafir oldum. Nahcivan taburunun şikaye
ti bolşevik yönetimdendi . Yani bolşevikleri istemiyorlardı,
memlekette altın bırakmadıklarını, halkın aç kaldığını, bir
çok kıymetli insanın mahvolduğunu, bir an önce insani yö
netim kurmak için Bolşeviklerin çekilmesini, yoksa burada
ki bir avuç Moskof' u kollarından tutup sınır ötesine atacak
larını söylüyorlardı.
Nahcivanlılar bizim Bolşeviklerle beraber olduğumuzu,
Bolşevikler de bizim aksi inkılapçıları (karşı devrimcileri)
koruduğumuzu sanıyorlardı. Bizim tarafsızlığımızın bundan
büyük delili olamazdı. Kan dökülmesine engel olan ·da bu
idi. Yoksa bolşevikleri temizlemek Nahcivanlılar için iş de
necek külfet değildi.
Ertesi sabah tek başıma tabur kar.ugihına giderken bir
99
takım Rus süvarisi ile yokla karşıfaştım. Süvarilerin her biri
ayrı ayrı rusça bana söylemediği küfür bırakmıyordu. Nah
civan komünist taburu, okul binasında toplanmıştı . Genel
durumu açıkladım, şunu anlatmak istedim: "Bu öyle bir Al
lahın belasıdır ki, bu ancak hükümetler arası halledilebilir.
Sizin burada yapacağınız bir hareket boş yere kan dökmek
ten başka sonuç vermez" dedim. Dilim döndüğü kadar bu
kahramanları sakinleştirdim. Moskova Konferansının Nahci
van'a bağunsızlık vereceğini umduğumuzu söyledim. Tabur
kendi kendini lağvedip evlerine dönmeye karar verdi ve öy
le yaptılar. Bundan sonra bazı çete hareketlerinde bulun
muşlar. Fakat sonra zararını görüp vazgeçtiler.
•••
100
ufak hareketlerine dikat kesilmiş bir halde fransızca sözleri
mi rusçaya çeviriyor. Adam dolu ağzı ile bazı homurtular ya
pıyor. Kadıncağız bunları söz diye bana anlatmaya çalışıyor.
Adamın asabi bir bunalım geçirmekte olduğuna hükmettim.
Yanında fazla kalmaktan korktum. Kadını başımla selimla
yarak çıktım; sonradan rivayet ettiler ki bir fukara verdiği
malın parasını almak için komutanın üzengisine sarılmış, o
da kendini kurtarmak için adamı vunnuş . . . !
xxx
Bolşevik kuvvetleri artırıldı.
12 Şubat 1921 ' de bir piyade taburu ile iki top, Şahtah
tı'na geldi. Toplan koyacak yer bulamadılar. Top namluları
bizim karargahın pencerelerine çevrildi.
Ayrıca bir tabur Hok köyüne, bir tabur da Kıvrak köyü
ne . gelmişti . Nahcivan'da da kuvvetleri vardı. Böylece Şah
tahtı her taraftan çevrilmişti.
Her halde geçen günlerdeki olaylardan kuşkulanıruşlardı.
Bizim varlığımız yüzünden altı aydan beri Rus siyaseti yerin
de sayıyordu. Açlık ve tehdit yeterli bir araç değildi. Eyleme
geçmek gerektiğini düşünmekteydiler. Anlaşılan Ermenis
tan'dan da emin değillerdi. Nahcivan'la Ermenistan birleşti
ği takdirde Rusların Kafkasya'daki durumu çok kötüleşecek
ti. İşte bu değerlendirme ile olacak ki, o zaman Ruslar için
büyük bir kuvvet sayılan dört taburla çevremizi sardılar.
Yeni gelen taburun komutanı çok nazik görünüyordu.
Ziyaretime geldi. Ben de onu ziyaret ettim. Fazlalığımdan
sözetmedi; bir gün sonra şarap içmeye davet etti, hem de
101
gecenin geç vakitlerinde ! Emir subayımla birlikte gittim. Ge
ce yansından sonraya kadar pis bir bodrumda, Mustafa Ke
ınal'in Lenin'in şerefine içtik. Bir gün ara ile tekrnr davet et
ti. Aksi gibi dişim ağrıdığı için yerime emir subayı ile bir ta
bur komutanını gönderdim.
Bu sık sık davetlerin, böyle tehlikeli girişimlerin nedeni
neydi? Karşı devrimciler bizi basıp öldürebilirdi, bizim yüzü
müzden tabur komutanı da canından olurdu. Nedenini öğ
renemedik . Hiç bir bolşeviğin kendi adına bir adım atına
yetkisi yoktur. · Onun için bu hareketlerinde de siyasi bir ne
den aramak gerekiyordu.
Kasaba içinde yabancı bir askeri birlikle beraber bulun
mak bile bazı önlemleri gerektirmez mi? Hele böyle karşı
devrimcilerin oyuncağı olan bu çeşit bir yabancı kıt'aya kar
şı çok ihtiyatlı bulunmak lazımdı. Askerlerimin oturduğu
yerler eski pazar yerinde beş on dükkandan ibaretti. Bolşe
vik askerleri hep bu pazar yerinde vakit geçirmeye başla
mışlardı. Dikkat ettim, yemek ve başka nedenlerle askerler
dağılıyor, silahsız bir koğuş nöbetçisi kalıyor. O sırada Rus
neferleri koğuşlarımıza doldu mu, askerimiz silahtan arındı
rılmış olacaktı. Bunun için şehir içinde bazı önlemler aldım:
Askerin yerlerini ayrıca bombalı gizli nöbetçilerle baskına
karşı güvenceye aldım. Tek erlerin dolaşması yasaklandı,
alarm işareti, alarm gözcüleri, subaylara uzaktan postaların
refakat ettirilmesi ve benzerleri. . .
102
XXXI
Erivan bolşeviklere isyan etti
Bir sabah uyandığım sabah Şahtahtı'ndaki bolşevik dost
larımızın bilinmeyen bir yönde geceleyin yola çıktıklarını
öğrendim. Sonra haberler birbirini izledi. Hok ve Kıvrak
köylerindeki Bolşevikler de gitmiş. Keşişkend'de ve Eri
van'da isyan çıkmış, komünistleri ve bu arada bir zaman
Nahcivan Refkomunda bulunmuş olan Askerof 'un da hap
sedildiği söyleniyordu. Bu Askerof saf bir delikanlı ve süse
meraklı idi. Bir milyon manata aldığı kalpağını bir çocuk
edasıyla bana göstermişti. 16/17 Şubat 1921 gecesi Enneni
milletinin Bolşeviklere açtığı harbin on ikinci günü Bolşe
vikler Erivan'dan çıkarılmıştı. (28 Şubat 1921) Madalyanın
tersini görünce dostlarımızın bize muhabbet hisleri yine coş
tu. Şahtahtı'nda kalan subay sık sık ziyaretime geldi, iki şişe
de şarap hediye eni.
Şimdi, hatta o zaman bile şuçunu hatırlamadığım bir genç
Bolşevik, ağlayarak odama girdi. "beni affet !" diye yalvardı,
elimi öptü. Tercümansız gelmişti, bilmediğim suçunu affet
tim. Bu çocuğun suçu neydi ? Her halde bir zamanlar bir
yerde bana rasladığı zaman, yahut şüphelendiği bir adamın
yanında bana küfretmiş, sonra benim Rusça bildiğimi haber
alıruş, ne olur ne olmaz diye gönlümü almaya lüzum gör
müş olacak. Kısaca bu çocuk amcasını darıltmıştı: Nasreddin
Hoca pazardan bir merkep alınış evine götürürken, yaramaz
çocuklar merkebi çalmaya karar veriyorlar. Birisi eşeğin yu
larını çıkarıp kendi boynuna takıyor, öteki merkebi kaçırı
yor. Evinin önünde hoca merkebin yerinde çocuğu görünce
103
hayrete düşüyor. Çocuk anlatıyor: "Amcasını darılttığı için
Allah onu merkep yapmıştı. Şimdi hocanın yüzü suyu hür
metine eski haline getinniş . Ertesi gün hoca, merkebi yine
pazarda görünce yanına yaklaşıyor, kulağına fısıldıyor: Ga
liba yine amcanı danlttın . "
•••
1 04
lemezler dememiş miydim ?
•••
105
hak ve özgürlÜklerinin savunucusu kesilmişler, bunu bizim
üzerimizde basınç yaratmak için sebep yapmışlardı. Bu böl
gedeki insanlar istedikleri gibi aç, çıplak, muhtaç bir hale
gelmişti. Şimdi onlara koruma yoluyla kancayı geçim1ek za
manı idi. Kabahati bize yüklemek suretiyle halkı bize karşı
kışkırtıyor, halkın koruyucusu görünerek sempati toplamak
istiyorlardı. Yoksa onların istediği şey, halkı daima bir lok
ma için zengin devletin her türlü isteğini yapacak bir ahlak
düşkünlüğüne uğratmaktı. Yönetmek, itaat ettirmek için aç
ve sefil bir hale getirmek, ondan sonra onu barsaklarından
yakalamak lazımdı. Bir Meşhedi Hüseyin, bir Kcrbi Kerem,
bir Abbaskolu ve daha birçok kahraıüanlar gibi adamlar bir
daha yetişmemeli idi.
XXXII
· Son tartışma
Vedi bölgesi savunucularından, eski muhariplerdcn sıhhiye
onbaşısı Mustafa Kamil'i Bolşevikler yakalamış, hapsetmiş
lerdi. Günahı, cesur, becerikli ve Nahcivan'da şöhretli bir
adam olmasından başka bir şey değildi. Nahcivan bölgesine
yerleşmiş, ev bark sahibi olmuştu. Ordumuzun bu eski mu
haribi artık Rus idaresinde yaşayamayacağını anlamış, İran'a
çekilmişti. Bir gün eşyasını almak için Aras'ı geçiyor ve Rus
lar evini basıyor, zavallıyı götürüp hapsediyorlar.
Erivan'da Ermeni isyanı çıktığı zaman Ruslar, yukarıda
kendisinden sözettiğim Behbut Şahtahtınski'yi Türkiye'ye
(Diverziyan) avutma turnesine çıkarmışlardı . Behhı;t
Kars'tan sonra 10 Nisan'da Şahtahtı'ndan geçerken kendisin-
1 06
den Mustafa Kamil'in salıverilmesini rica eltim. Belıbud ce
saret gösterdi. Ertesi gün 1 1 Nisan 1921 akşamı Mustafa Ka
mil Şahtahtı'nda karargahıma geldi. Yemeğimi yerken Rus
tabur komutanı odama girdi. Söze şöyle başladı:
- Bugün yanlışlık olmuş, Mustafa Kamil hapisaneden çı-
karılmış, burada mı?
- Evet burada, işte yemek yiyor, dedim.
- Ben emir aldım, onu götüreceğim.
- Ben de emir aldım, Kazım Karabekir'e göndereceğim.
- Nasıl olur.. Nasıl olur . . Derken tartışma şiddetlendi. Bu-
gün gündüz, Rusların evhama kapılarak panik yapmasına
sebep olan olayı ortaya attı, halkı ezdiğimizi, onlara kötü
muamele ettiğimizi ileri sürdü.
Ben de alay komutanının öldürdüğü fukaradan başlaya
rak yaptıkları çirkin hareketleri açık açık birer birer saydım.
Bir aralık dışarı çıktım. Emirberlerin odasına bir manga sün
gülü Rus askeri dolmuştu. Zırhlı tren de istasyondan vakit
vakit oturduğum binaya ışıldak tutmaktaydı.
Henüz Erivan'ı zaptedememiş olan Bolşeviklerin bize
karşı zor kullanmak istemelerine akıl erdiremedim. Bir tabu
rumuzun Mako'ya gitmesi onları umutlandırabilirdi. Bunun
la birlikte her ihtimale karşı bizim karargaha dolan süngülü
Ruslara karşı bir manga asker getirmesi için teğmen Saadet
tin'i gönderdim, içeri girdim.
Bir süre ikimiz de sustuk. Ben bu akşam kurdun kuyru
ğu kopacak diye düşünürken Bolşevik komutanı atıldı:
- Ben şimdi Mustafa Kamil'i alıp götürsem ne yaparsın?
dedi.
Buna cevap vermedim. Karşımda oturan emir subayı teğ
men Tahsin'e hitaben . .
- Haydi . . silah başına! . . Emrini verdim.
Tahsin topuklarını birbirine çarpıp dışarı çıkıncaya kadar
Bolşevik de meseleyi tercümandan öğrendi . . Derhal ayağa
kalktı.
Tahsin Beye döndü, Rusça:
- İstemez, istemez, dedi. Onu durdurdu.
Bana da,
- İyi geceler, dedi çıktı.
Doğrusu bu maharete hayran oldum, iki saatten fazla sü
ren acı tartışmaları bu kadar tatlılıkla bitirebileceğimi sanmı
yordum.
•••
1 08
Kroki: 1
�
Kroki: 2
Kroki : 3
-zpı, e:':"f«Jttt �,
ııa � Aft-K ;
1WO ( t1iluı.:
� €,. .... .,.. ;
'tCttlu 2' �1. ·.A:-14.·
o 7üık ,,.. ü 9 4t·
t.p eL, .
7 Ct>_;..,·.,,.. "
't'""
-1>- ,.,., �frıtJ t ..
.:...
G�"i "' �
1 q
--·--
Kroki: 4
Çıkacak Kitaplarımız:
Terry Eagleton
Estetiğin İdeolojisi
Çeviren : Bülent Gözkan
Lillian Fadennann
Erkek Aşkını Aşmak
" Rönesans'tan günümüze
Kadınlar ar.ı.sı aşk ve romantik arkadaşlık"
Leon Troçki
Onların Ahlakı Bizim Ahlakımız
•
Machiavelli
Hükümdür
Çeviren : Anita Taclıer
Alan Musgrave
Sağduyu, Bilim .ve Kuşkuculuk
Çeviren : Pelin Uzay
Redaksiyon : Bülent Özkan
Yves Lacoste
Sınıf Açısından Azgelişmişlik
Çeviren : Sevil Avcıoğlu
Maxime Rodinson
Hazreti Muhammed
Çeviren : Attila Tokatlı
Sorokin
Bir Bunalım Çağında Toplum Felsefeleri
Çeviren : Mete Tunçay
Orhan Gökdemir
Felsefi Aklın Eleştirisi
Alişan Akpınar
Osmanlı Devletinde Aşiret Mektebi
L. Seidler
Bizans Siyasal Düşüncesi
Çeviren : Mete Tunçay
Tadeusz Borowski
Böyle Buyurun Gaz'a Bayanlar, Baylar
Çeviren : Mete Tunçay
Veysel Ünüvar
Kurtul� Savaşında Bolşeviklerle Sekiz Ay
Mete Tunçay'ın Önsözüyle
NİÇİN OYUN
Çocuğun Gelişiminde ve Çocuğu tanımada
Oyunun Önemi
Prof Dr. Mücella Uluğ, bu kitabında insan yaşamının her evresi için
geçerli olan çok değerli bir etkinliği, oyunu kuramsal ve uygulama
boyutlanyla irdelemektedir. Oyun doğuştan itibaren başlayan ve
bireyin eğitim ve gelişimini önemli ölçüde etkileyen bir etkinliktir.
Oyun sayesinde, bireyin zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimi
gerçekleşir. İşte Yazar kitabında okul öncesi dönemden erginliğe
kadar, engelli ve problemli çocuklar dahil, farklı bireylerle oyun
ilişkisini ele almış ve bunu konu ile ilgili uzmanlara olduğu kadar,
eğitimcilere ve anne babalara da akıcı bir dille yansıtmışur. Çocukla
ilgilenen tüm yetişkinlere önereceğimiz bir başucu kitabı ve son
derece yararlı ve önemli bir yapınır.
Prof Dr. Haluk Yavuzer.
DİN KURAMI
İnsanlaşma Sürecinde
Din'in Oluşumu
B o l ş e v i k l e r l e i l i ş k i l e r i a n l a t ı l m a k t ad ı r .