You are on page 1of 107

KİTAPÇILIK TİCARET LİıMiTIID ŞİRKETİ YAYINLAR!

• • •

GENERAL TRIKUPIS'IN
HATIRALARI

Yazan Cxeneıral Nikolaos TRtKUPIS

Çeviren . Ahmet ANGIN


Kapak Etem Çalı.şkan
Dizgi - baskı Hüsnütabiat Matbaası
Kapak: baskısı : Ar Matbaası

Basıldığı tnıih : 1967 - İstanbul


iÇİNDEKİLER
Sayfa.
ÖNSÖZ ... .... ... . . ...... . .... . ... . . ..
. .. . .. .... .. .... ... . . 5
Birinci Dünya savaşından önce Yunanista,n 9
Yunaıiistan'da Liberalizm ................................... . 10
Balkan Savaşı ...................................... , .. . . ... . . .. . 11
Balkanlıların Biribirine Düşmesi . . . . . ...... . ..... . . .
. . . .. . . 12
Birinci Dünya savaşı ......................................... . 13
Müttefikler Arasındaki Rekabet ........................... 16
Anadolu Harekatı 17
Türk-Yunan Dostluğunun Bozulması ................... . . 21
Trikupis'i Kim Esir Aldı? ................................... . 22
GİRİŞ . . . . . . . . . . . ..... . . . . ..
. . . . . ..... .. . .
. .. . . .. . . . ... . . 26
Seferberlik 27
Farsala savaşı .................................................. . 30
Dömeke Savaşı .................................................. . 31
Ta.ratsa Savaşı ................................................. .. 32
1912 : TÜR KİYE'YE KARŞI MÜTTEFİK SAVAŞI 33
Glikovo Savaşı .................................................. . 33
Burgaz Savaşı .................................................. . 34
Yenice Savaşı .................................................. . 35
Morava Dağı (Arnavutluk.) ............................... . . 35
Leskoviki . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . .. . . . . .. . . . ... . . 36
Klisura Savaşı .................................................. . 37
1913: BULG:ARİSTAN'A KARŞI SAVAŞ ............. . . 38
Kilkis Savaşı ................................................... 38
Kelender Savaşı .................................................. . 39
Petsovo Savaşı .................................................. . 40

1916 :SELANİKTE DURUM . . .. . . . ... .. .. . . . . . ... . . . .. . . . . . ·


41
1918-1919 : BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI : . .. . . . . ... . . . .. . . . 44
Ciciler, Florina .................................................. . 45
Taarruz .................................................. . 46
Üsküp, Pristine .................................................. . !48
Niş .................................................. . 49
Sa;rfa
:Pirot (Prut) . .. .. . .
.. .. . . . . ....... . . . .. .. . ... .. . . . . . .
. . .. . . . . . . . 50
cSiz Kurtarıcılarımız Hoş Geldiniz. .. . .
. .. .... .. . . .. ... . 30
Sofya (Bulgaristan ) .... .................. . . . . ..... . . . . . . . . .... ·. . 53
Asvestohori (Makedonya) ................................ . 54
·smardesi . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . .. . . ....... . .. . . . . .. . . . . . 58
Manisa (Küçük Asya) ............................................ . 61
Bursa (Küçük Asya) ............................................ . 63
·soma, Susurluk .................................................. . 65
Avgin _ inönü (Savaş) ........................................ . . 66
Haziran-Tenunuz 1921: Kütahya Harekatı . .......... . 68
Eskişehir (Dorilea) ............................................ . 70
2 6 Temmuz- 19 Eylül 1921: Güney Tüm. Gr. (Harekat) 72
Afyonkarahisar (Küçük Asya) ............................ . . 72
22-30 EylıU 1921: 2. Ordu Grubu (Bordi Yön. Harekat) 74
Dışviran ............................................... . 75
1921. Aralık-1922 Haziran : Türklerin Tasarlanan Ha.-
rekat Planı Hakkın da Tahmin .. . . . .. . .. .
.. ... . ..
. . . ... . . . .. 77
1922 Ağustos: Türk Taarruzunun Arifesinde 81
Birinci Ordu Grubunun Savunma Tertibatı 86
Türk Ordusu 88
TÜRK GENEL TAARRUZU : 13 Ağustos 1922 (Birinci
Gün) ................................................... 69
14 Ağustos 1922: Taarruzun İkinci Günü (Çekiliş) .. . 91
15 Ağustos 1922 : Taarruzun Üçüncü Günü (Çekilişe
Devam) ............................................... . 92
16 Ağustos 1922 : Taarruzun 4. Günü ( Ulucak ve
Hamurköy savaşları) .................................... 93
17 Ağustos 1922: Taarruzun 5. Günü (Aliviran savaşı) 95
18 Ağustos 1922 : Taarruzun 6. Günü (Banaz'a Doğru
Çekiliş) ................................................ g7
19 Ağustos 1922: Taarruzun 7. Günü (Uşağa Doğru
Çekiliş) ................................................... 98
20 Ağustos 1922 : Taarruzun 8. Günü (Uşağa çekilişe
Devam) 99
ESARET, Yunanistan'a Dönüş ............................. , 102
Savaşçıların Dönüşü . . .. .
. . .. . . . . ... . • ...... . . ..... .... . . . . 104
ÖN SÖZ

M ustafa K emal'in Samsun'a ayak bastığından bu


yana 48 yıl geçti. Yani, yarım yüzyıla yalı.::ı n bir
zaman.. Bugün, bizim ((Milli Kurtuluş», Yunanlıların da
«Küçük Asya» adını verdikleri harekatta yaşamış ve
bunda fiilen görev almış kişilerden çok azı hayatta. Hep­
si birer birer tarihin derinliklerine çekiliyor. Tabii on­
larla beraber Anadolu Harekatı da tarih olmakta..
Hatta bu olay çoktan ((tarihıı olmuştur diyebiliriz.
.
Biz bu kanıda olduğumuz için General Trikupis'in
Savaş Anıları'nı dilimize çevirmeyi yararlı bulduk. Her­
halde, Türk ve Yunan milletlerini ayni zamanda ilgi­
lendiren tarih olmuş bir olay hakkında, hasım tara­
fın da görüşlerini bilmekte fayda vardır. Hele bu karşı
taraf, bizzat Türkiye'ye karşı harekatı yürütmüş ve
Atatürk'e esir olmuş, üstelik de esir olduktan sonra
Başkomutanlığa terfi ettirildiğini Atatürk'ten öğren­
mi.ş bir kişi ise, bu önem bir kat daha artar.
Biz bugüne kadar, Anadolu Harekatı'nı yalnız
kendi açımızdan gördük ve karşı tarafın bu konudaki
düşüncelerinden hemen hemen habersiz kaldık. Oysa
bu düşünceleri bilmek, hem olayları, hem de karşı tara­
fın görüş ve ölçülerini değerlendirme bakımından ya­
rarlıdır.
Bununla General Trikupis'in görüşlerinde tama­
miyle haklı olduğunu söylemek istemiyoruz. Aksine
olarak, kitapta da, görüleceği üzere kendisinin bizim
bildiklerimizden başka değerlendirmeler yaptığı mu-

5
hakkak. Ö rneği n, Büyük Taarruz'da Türk k uvvetlerinin
Yunan kuvvetlerind en çok fazla olduğunu iddia ediyor.
Oysa bizimı bildiğimiz bunun aksidir. Fakat, gerek bu
noktada, gerekse ayrılık gö steren diğer noktalarda hük­
·

mü biz değil, ta rih verecektir.


Buna rağmen burada, şuna işaret etmeyi bir borç
biliyoruz: General Trikupis bu eserinde g ayet efendice
bir dil kullanmıştır.· Yani, koca bir savaşı kaybetmiş,
esir düşmüş ve bu yüzden kendi memleketine döndü­
ğünde aşağılanmış bir insan, hislerine kapılarak çok
daha başka şekilde bir kitap yazabilir, en azından ağ­
ZJnı bozarak ileri geri konu şabilirdi . O i se, aksini yap­
mış, nezaket çerçev esini n dışına çıkmamıştır.
* * *

Burada· Trikupis'in hayatı hakkında bilgi vermi­


yoruz. Kitapta hayatını kendisi anlatıyor. Zaten onun
hayatının en önemli kısımlan bu anlattıklarından iba­
ret olup onun dışı ndakiler kimseyi ilgilen dir mez .
Trikupis adını biz daima «Trikopi s ıı diye yazar ve
söyleriz. Halbuki aslı «Trikupisıı dir Bizce bu fark, bi­
zim eski yazılardan ileri gelmektedir . Eski yazıda «vavıı
adı verilen harf hem ((Oıı, hem de <CU» diye okunurdu.
Herh alde Trik upis'in esir olduğu sıralarda adı bu ccüıı ve
ccUn karışıklığından dolayı c< Trikupis ıı yerine «Trikopisıı
diye okunmuş, sonra buna alışılmı ş ve yeni harfler çı­
kınc a da «Trikopisıı denmeye d evam e dil miştir.
Anadolu harek atı hakkında Türkçe yazılmış bir­
çok ldtap var. B1,mlarm kimisi tarihi ldmisi askeridir.
Hatta bu harekat, edebiyatnnıza dahi geçmiştir ve böy­
le olmas ı da tabiidir. Çünkü, bu h ar ek atta millet ola­
rak bizim var olup olm amamız bahic� konus u idi. Ka­
z an ama zs ak yok olac aktık , kazandık ve var olduk.
Fakat, A nadolu ye nilgisi Yunanistan'da bizdekin­
den az etki yapmamıştır. Yani biz zafe rimizi kutlayıp
bayram yaparken, yenilmiş olanlar da bunun yasım
tutuyo rd u . Haksız da olsa, büyük ümitlerle «Küçük As­
ya)) adını verdikleri An adolu 'ya gel enler, üç yıl sonra
perişan bir halde. ters yüz o lmuş , binlerce ölüyü savaş

6
alanlarında bırakmış, Ege'deki bütün dindaşla r ını,
Mustafa Kemal'in akıncıları karşısında kaçırmak zo­
r unda kalmış ve bu hercümerç içinde de birçok zayiat
vererek binlerce kişiyi zaten dar olan topraklarına çek­
mek zorunda kalmış bir millet, elbette ki bu acıyı ko­
lay kolay unutamaz. Netekim unutmamıştır da! Nasıl
bi,z her yıl onlara karşı kazandığım ız zaferleri kutla­
yorsak, onlar da yenilginin acısı içinde pek çok kitaplar
yazmışlar, bunlarda suçu biribirlerinin üzerine atmış­
lar , ayni acı ile, hem bizi, hem kendikendilerini suçla­
yarak teselli bulmağa çalışmışlardır. Bugün Yunanis­
tan kütüphanelerinde «Küçük Asya Harek§.tı ıı ile il­
gili her çeşitten kitap bulmak mümkündür. Bunlar
arasında işi askeri yönden incele yenle rden tutun da
şii.re kadar herşey var! Ve tabii en çok kitabı yazan­
lar da Ege'de otururken, büyük yenilgi üzerine Yuna­
nistan'a kaçmak zorunda kalanlar olmuştur. Bunların en
güzel örneğini ise eski Papagos hükumetinde Sosyal Yar­
dım Bakanlığı yapmış olan Hristos Solomonidis teşkil
eder. Solomonidis'in babası İzmir'in istirdadına kadar,
orada Amaltia gazetesini çıkarıyormuş. Türk orduları
İzmir'e. girince kendisi ölmüş ve Hrıstos Solomonidis
nasılsa kaça rak Atina' ya gitmiş. Orada avukat olmuş
ve nihay et pol itikaya atılarak bakanlığa kadar yüksel­
miş. Bir ara kendisiyle tanış tığ ım ız H. Solomonidis Ati­
na'da Türkiye ile ilgili birçok kitap çıkarmış. Tabii bu
davranış baştan aşağı İzmir ve Ege hasretinden doğu­
yor. Kıbrıs olaylarına kadar çıkardığı kitapla r dan birer
tane de bize gönderirdi. Bunların hepsi İzmir ve Ege ile
ilgili idi : «İzmir'e Methiye ve M ersiy e, İzmir'de Taba­
bet, İzmir'de Ti yatro ıı , v.b.. Bu eserlerin hepsinde İzmir
hasreti buram buram tütüyordu. Öyle ki, eski bir Ege'li
olan yaşlı dostum gazeteci Ahileas Vafiadis, bana Ge­
neral Trikupis'in hatıralarını yolladığı z a man okuyun­
ca, ikisi arasındaki tezat karşısında hayrete düştüm.
General Trikupis'in anıları, Solomonidis'in kitaplarının
aksine olarak, histen uzak, tam askerce bir kitaptı.
Burada bunlardan bahsetmemizin nedeni, «Küçük
Asyaıı harekatı dolayısiyle Yunanistan' da da en az· bi-

7
zim kadar kitap yazılmış olduğunu belirtmektir . Gönül
ister ki, başkaları da bu konu ile ilgile nerek, mevcut
·

Yunanca kitaplar arasından, hisse kapılmadan yazılmış


olanlarını Türkçe'ye çewrsinle:r. Böylece tarihçileri!­
miz daha kolay hüküm verme imkanım bulmuş olurlar.
General Trikupis'in savaş anılarını Türk okuyucu­
suna sunarken, «Anadolu Harekatın sırasında Yuria­
nistan'daki durum hakkında birkaç söz söylemeği.
yararlı ,hatt§. zorunlu buluyoruz. O zamanki durumun
hatırlanmasiyle, sanırız ki şu kitap daha kolay anla�
şıhr.
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDAN ÖNCE YUNANiSTAN

'
.
1 908 yılında Jön Türkler, Sultan Hamid'i kenara
iterek tekrar Anayasa rejimini getiriyorlardı.
Bu ve ondan önce Türkiye'de olup bitenlerin Yuna­
nistan'da da etkiler yaratmaması imkansızdı. Netekim
Abdülhanıid'in ekarte edilmesi, Yunanistan'daki siyasi
çevrelerde olduğu gibi h.alk arasında da bir memnun­
suzluk uyandırmıştı. Bu, Abdülhamid'e olan sevgiden
ileri gelmiyordu. Yalnız gayri memnunlar hem sarayı,
hem de hükumeti Türkiye'deki karışıklıklardan yarar­
lanmayı bilmemekle suçluyorlardı.. Bulgaristan bun­
dan yararlanıp, Ferdinand kendini Bulgar kıralı ilfuı
ederken, Makedonya ve Trakya'daki Yunan halkı ar�­
sında hoşnutsuzluk başgöstermiş ve Girit Yunanistan
ile birleşme isteğini tekrarlamağa başlamıştı. Durumun
kritik bir hal alması üzerine «Büyükn devletler yine
müdahalede bulunmuş ve bir Türk-Yunan savaşım ön­
lemişl erdi. Ama, Yunan k�ralmın bu durumda pasif
kalması da halk arasında kendisine karşı bir antipati
yaratıyordu. Bunun sonucu olarak ((ittihad-ı Terakkin
yi taklit edercesine, 1909 Mayısı'nda Yunanistan'da da
bir askeri birlik kurulmuştu. Bunlar, kara ordusu ile
bahriyenin yeniden örgütlenmesini kırallarla prensle­
rin askeri komutanlıklardan uzaklaşmasını lstiyorlardı.
Politikacılar buna karşı gelince 1909-Ağustosu'nda bir
hükumet darbesi oldu. Bu darbe Kiriakulis Mavromi­
halis hükumetiyle kıralı, asilerin isteklerinin çoğunu
kabul etmek zorunda bıraktı. Bu suretle Elef.therios Ve­
ni.zelos, Yunanistan'a geliyor ve Yunan tarihinde yeni
bir çığır açılıyordu.

9
YUNANİSTAN'DA LİBERALiZM

B
·
u çı ğ ır, Yunanistan'da Batı liberalizmini örnek
alan bir modern Devlet'in kurulması ile başlar.
Aşırı bir ılımlılık g ö steren Venizelos siyasi ve sosyal bir
reform yapmaya kalkıştı. Yeni güçler bir Kurucu Mec­
lis'i ve eski kastlarla kır aliyet sarayı otoritesinin yıkıl­
masını isterken, Venizelos 191l'de revizyoncu bir Mec­
lis'i kabul ettirdi ve 1864 Anayasası' nı n r eviz iyon u ndan
.b aşka bir ş ey ol mayan 1911 Anayasası'nı hazırlattı. Bu
yeni Anayasa, yönetim kuvvetile politikacıların müda­
halesine karşı kişi özgürlüklerini ve memurların temi­
natını garanti altına alıyordu. Böylece Eleftherios Ve­
nizelos Yunanistan'da ilk hukuk Devletini kurmayı ba­
şarmış oldu. Bu başarı, 1910-1920 yılları arasında geçen
sürekli savaş ve karışıklıklara rağmen yeni Yunanis­
tan'ın ileri hamleler yapması sayesinde daha da sağ­
lam laşmıştır. Bu işi için, önce Devlet kuruluşlarının ye­
niden örgütlenmesi çalışmalarına girişildi. Ordu için
Fransa'dan, bahri ye için de in gi ltere'den birer heyet
getirildi. Adalet ve milli eğitim işleri ele alındı. Devlet
milli ekonorrıi bakımından önemli tedbirlere başvurdu
ve bilhassa tarım alanında tarım okulları ve teknik ku­
ruluşları açmakla esaslı ilerlemeler kaydetti.
Fakat işin daha ilginç olan yönü, bütün bu yenilik­
leri ele alanın Yunan burjuvazisi olması idi. Ayni bur­
juvazi sosyal refonnları da ihmal etmedi. Köylülerle
işçiler arası nda başlangıçta zayıf olan, fakat gi ttikçe
güçlenen bir memnuniyetsizlik havası esmeğe başlamış­
tı. Sosyal alandaki reformları zorunlu kılan da bu mem­
mmiyetsizlikti. Çünkü gerek köylüler, gerekse işçiler,
memleketin si.yası hayatı üzerinde ağırlıklarını hissettir­
meğe başlamışl ardı. Bu, biraz da bizim bugünkü du­
rumumuzu andırıyordu. Bu baskının sonucu olarak ge­
lir vergisi kond u, çiftçiler yararına birçok kanunlar çı­
kanldı, Orta Çağ'dan kalma tarı m statüsü kaldırıldı,
Mill.1 Banka.'dan yardım gören tarım koopera tifleri ku­
ruldu. Fakat, bundan da önemli olan şe y , eski Anaya -

10
.sa'nın ı 7 nci maddesinin değiştirilmesi idi. Bu madde
mülkiyet dokunulmazlığı prensibini yaşatan bir madde
idi. Yeni Anayasa ise, bu durumu tamamen değiştiri­
yor, sosyal amaçlarla büyük toprak parçalarının istim­
Iakini mümkün kılıyordu. Bundaki amaç, topraksız köy-­
lüleri toprağa kavuşturmaktı. Fakat bunun uygulanma­
sı işi ertelendi. Onun yarımda, işçi sınıfı da birtakım ye­
ni haklar elde etti. Bunda iyi örgütlenmiş olan Sclanik
işçileri sosyalist Federasyonu'nun rolü büyük olmuştur.
1910 da Pire ve Atina'da işçi merkezleri kuruldu. Ayni
yıl içinde 231 sayılı kanunla patronların işçi örgütlerine
müdahalesi ve bunlara üye olması yasaklandı. Bu dav­
ranış Yunanistan'da sendikalizmin başlangıcı sayılmak­
tadır. Mamafih, araya Balkan ve I. Dünya Savaşı'nın gir­
mesi bu gelişimi bir süre için durdurdu. Çünkü halkın
dikkatleri birden dış olaylara dönmüştü. Ancak 1914-
1918 savaşından sonra gözler yenidell' ve bu defa daha
kuvvetle sosyal alana dönecekti.
Bu duraklamanın daha iyi anlaşılması için, bir ara
biz de gözümüzü, bu dış olaylara çevirelim:

R4LKAN SAVAŞI :

'T ürkiyede vukubulan 1908 ayaklanması ve Jön Türk-


lerin milli nitelikteki hareketinin başarıya ulaşma­
sı, Osmanlı yönetimi altında bulunan Avrupa toprak:la­
rındaki hristiyanları memnun etmemişti. Bu memnuni­
yetsizlik, Makedonya ile Trakyada kendini daha çok his­
settiriyordu. Bu gayri memnun sınıflar, Osmanlı yöneti­
minin uyanmasından ve aktif bir tutum takınmasından
hoşlanmıyordu.. İtalya ile Türkiye arasında 'l'rablus Sa­
vaşının patlak vermesi imdatlarına yetişti. Balkanlarda­
ki gayri müslimler, Osmanlı yönetimine karşı birleşebi­
lirdi.. Fransa, İngiltere ve Rusya da bu birleşmeyi des­
tekler bir tutum takınmıştı. İngiltere ve Almanyanın Os­
manlı hükumetine yaklaşmasını ve onunla işbirliği yap­
masını., kendi Orta Doğu politikası için tehlikeli bulu-

1l
yordu. F'ransa ile Rusya da Almanların bu Doğu'ya
doğru , dönüşünden kuşkulanıyorlardı.
Onun için aralarındaki ufak tefek anlaşmazlıkları bir
tarafa bırakmaları kendi çıkarlarına idi. Zaten Osmanlı
İmparatorluğu iç olaylardan dolayı tam bir birlik gös�
termiyordu. Öyle ise Fransa, Rusya ve İngiltere, Osman­
lıları bırak ıp , onların yerine Balkan ülkelerile işbirliği
yapabilirlerdi. Bunun sonucu olarak Balkan Birliği ku­
ruldu. Yani Yunan-Sırp, Sırp-Bulgar ve Yunan-Bulgar
anlaşmaları imzalandı. Bu anlaşmalarda Rusya hakem-.
lik yapıyordu. Bulgaristan, Osmanlılara karşı ka zanıla­
cak zaferden sonra Makedonya ile 'I'rakya'daki Yunan­
Bulgar sınırlarının yeniden tes biti yolundaki Venizelos'
un teklifini kabul etmişti. Balkan ülkeleri arasındaki
birlik gerçekleşince, biribirile anlaşan Balkanlılar, Os­
manlı Devleti'nden reform istediler. Bab-ı Ali, 17/Ekim/
1912'de Sırbistan' a savaş ilan etti. Ertesi günü, otonom
olan Girid'in milletvekillerini kendi Meclis'ine kabul
eden Yunanistan, Osmanlı İmparatorluğu'na karşı sa­
vaş açtı. Balkan Savaşı başlamıştı. Yunanlılar Selanik'i.
aldı, Epir'in kuzey bölgesinin başkenti sayılan Yanya'yı
işgal etti. Buna paralel olarak Yunan donanması da
Ege'deki Sakız, Sisam ve Midilli adalarına asker çıka­
rıp buralarını işgal ediyordu . Bulgarlar ile Sırplar ise .
Makedonya ve Trakya'nın bir kısmını alıyor, Üsküp,
Manastır ve Edirne'ye giriyorlardı. Nihayet 30-Mayıs-
1913'de imzalanan Lo ndra Antlaşması ile birinci Bal­
kan Savaşı sona erdi ve Osmanlı sınırları Meriçe kadar­
daraltıldı. Böylece Meriç'in Batı'sında kalan bütün top­
raklar Balkanlı müttefiklere bırakılıyor ve Girid'in Yu�
na.nistan'a ilhakı resmi bir hal alıyordu .

BALKANLILARIN BİRİBİR{NE DÜŞMESİ:

F akat bu zafer, Balkanlı müttefiklerin başını dön-­


dürdü ve bu defa Makedonya ile Trakya'nın bölü­
şülmesi konusunda. müttefikler anlaşmazlığa düşerek bi--

12
ribirlerile savaşa tutuştular.. Başta Almanya olmak üze­
re, Orta Avrupa Devletleri'nin desteklediği Bulgaristan,
önce Sırbistan'a, sonra da Yunanistan'a saldırdı. Fakat
Yunanistan'a karşı başarı sağlıyamadı. Bu arada Os­
manlı hükumeti ile Romanya Bulgaristan'a karşı savaş
.açarak onu yendiler ve 10-Ağustos-1913 Anlaşmasını im­
zalamak zorunda bıraktılar. Bunun sonunda Sırbistan,
Manastır ile Vardar vadisi de dahil olmak üzere, Kuzey
Makedonya'nın Radoviça ve Strumiça'ya kadar olan ke­
simlerini aldı. Yunanistan ise Halkidikya'yı, hemen bü­
tün çevresi ile Kavala limanını ve Yanya ile birlikte
Epirin güneyini ve İtalyanların elinde kalan 12 Adalar
hariç olmak üzere, bütün Ege Adalarım alıyordu. Yal­
nız İmroz ile Bozcaada Osmanlılara bırakılmıştı. Bul- .
garistan Lagos ile Dedeağaç arasında ki bir koridorla 1
Akdeniz'e bağlanıyor. Edirne ile Doğu Trakya Osmanlı­
lara bırakılıyordu.
Bövlece Balkan Savası sona ermişti. Yunan halkı­
nın dikkatlerini dışarıya doğru çevire n olayların birin­
cisi bu idi. İkincisi ise, kendi inisiyatifinde olmadan pat­
lak veren I. Dünya Savaşı oldu.

BİRİNCİ DÜNYA ŞAVAŞI :

A vrupa 1904'.d�nberi ·iki .dü�rnan kampa a:yrılmışt�.


Bunların bırı Fransa, Ingıltere ve Rusya'nın teşkil
ettiği Müttefikler. cephesi, ikincisi ise İtilaf devletleri,
yani Orta Avrupa ülkeleri idi. Her iki cephe de birtakım
siyasi entrikalarla küçük ülkeleri kendi saflarına çek­
me ğe çalışıyordu. Yavaş yavaş Almanya'ya yanaşan Os­
manlı İmparatorluğu, Balkan Savaşı'nı.n da etkisile,
Trakya ve Ege'deki Rumlar üzerinde baskı yapmıya baş­
lamıştı. İtalya ise 1-Temmuz-1912 beyannamesile «Enq­
sis» isteyen Oniki Ada'daki Rumlar üzerinde baskı yapı­
yor ve Epir ile Arnavutluk ile ilgili isteklerini açığa vur­
maldan kaçınmıyordu.

13
Kuzey Epir halkının hemen hemen yarısı Rum,.
protokol üzerine çeki lmek zorunda kalmışsa da oradaki
yarısı d a Arnavuttu. Bu bölge Aralık-1913'de Floransa
Protokolü ile Arnavutluk tarafından ilhak edilmişti.
1912'den itibaren burasını işgal eden Yunan ordusu, bu
protokol ü ze rin e çekilmek zorunda kalmışsa da oradaki
Rumlar ayakl anmıştı. Yu nan hükumeti as ilere yardım.
etti.. Bu nların karsısındaki Arnavutluk birliklerini de
İtalya destekliyord�. İtalya 1913'de B atılılara bu bölge­
nin Arnavutluk egemenliği altına girmesini kabul et­
ti rdi . Bun a paralel olarak Balkan Devletl eri de biribiri
peşisıra Avrupa hükümetlerile ittifaklar yap ıyordu. Sır­
bfatan Müttefikler ile işbirliği yapmıştı. Bulgaristan ise,
kendisine Trakya, Makedonya ve Balkan üstünlüğünü
vaadeden Almanya ile Avusturya-Macaristan tarafını
tutmaktaydı. Yunanistan'ın durumu karışıktı. Çünkü
her iki kampın da bu ülke üzerinde nüfuzu vardı. Al­
manya ile çevresi Saray ve Kıral Konstantin üzerinde
nüfuz sahibi i di , zira 18-Mart-1913'de Selfuıik'de katle­
dilen babasının y erini alan Konstantin. II. Vilhelm'in
hem sir esi ile evli idi. Müttefiklere gelin ce , onlar da Ve­
nizelos'un liberalist hareke tine day anıyorlardı.
Saray-Bosna komplosu üzerine 1914 Temmuzu'nda
Avusturya Sırb is tan'a taarruz ettiği sırada, Yunanis­
tan tarafsız kalmıştı. Buna rağmen sefe rberlik il§n et­
mis bulunuyordu. Fakat ortada Venizelos ile 1913'de
i mza lan an Sırı)-Yunan Antlaşması vardı. Bu antlaşma ­
nın ortak savunma faslına dayanan Venizelos, Bulga­
ristan'ın sald ı rmas ı halinde Sırbistan'a yardın1 ed eceği­
nj vaadetti. Bu arada Müttefikler Sırb istan, Bulgaris­
tan ve Yu nanistan'ı barıştırmak için e linden geleni yap­
m aktaydı . Müttefikler baskısile Venizelos Kavala bölge­
sini BuJ.r· arlara bırakmayı kabul ediyordu. Buna kar$ı­
lJk kendisine Küçük Asya'nın Batı kıyıları vaadedilmiş­
ti. Birkaç av sonra Sı rbistan Bulgaristan'a bazı imtiyaz­
lar tanıdı, fa!zat B alkan Antantı gerçekleşemedi. Veni­
zelos'un teklifine ra ğm en Yunan kıralı ile çevresi, Yu­
nanistan'm Ç ana kkale boğazına saldırmasını red detti
ve l9i5-Martı'nda iktidar, muhalefet lideii Gunaiis'e
verildi. Şüphesizbunda kıralın Alman taraftarı oluşu­
nun rolü olmuş tu. Ama, tarafsız kalma yolunda güttü­
ğü politlka d�. m esnetsiz değildi. Çfüıkü Müttefikler Yu ­
nanistan'a zaferden sonrası içi n her hangi bir garanti.
verı:niyordu. Yani ortada Yunanistan'ın sağlıyacağı
avantajlar ile Bulgarist an' a karşı durumu hakkında be­
lirli birşey yoktu . Bunun yamnda Venizelos'un Kava­
la'yı Bulgarlara b ırakma ğa razı olması, h asıml ar ı tara­
f ından istismar kon usu olmuştu ve bu hal dur umu nu
zayıflamış bulunuyordu. Rusya, 6-Mar t-19 15 An tlaşma ­

siyle müttefikler' in , İstanbul'u işgal etmesi konusundaki


muvafakatini sağlamıştı. 18/ Ma rt't a Müttefiklerin Ça­
nakkale ' de yenilgiy e uğraması, Rusya'nm Yunanis ta n' ı
B oğazlar savaşına sokmak istemesi· yolundaki gayre tle ­

rini kuvvetlendirmişti. Fakat bu hal, ayni zamanda Yu­


nan Kıralı'nın Boğazlar Savaşı'na girmekten kaçınm a ­

sını da haklı çıkarıyordu. Bunun için Guna.ris hükum e ­


ti mütte fiklerin her türlü t eklifini ihtiyatla karşılamak­
ta idi. Bulgaristan'a karşı hiç bir imtiyazı kabul etmi­
yor ve uKüçük Asyan üzerindeki isteklerini genişleti­
yordu. Bu yüzden Müttefikler, İt alya' ya döndüler ve 26-
Temmuz-1916'da imzalanan bir Antlaşma (Lon dra' da) ile
Oniki Adayı italya'ya. bırakmayı kabul ettiler. Fakat
ayni yılın Ha.ziran ayında yapılan Yunan seçimlerinde
çoğunluğu Venizelos:· alm,ıştı. Ve nizelos 16-Ağustos'ta
tekrar iktidara geldi. O andan itibaren de Yunanistan'­
da Kıralcılar ile Venizelosçula.r arasında çetin bir müca­
dele başladı. Kıralcılar tarafsız kalmakta inat e diyor ,
Venizelosçular ise Y unanistan'ı Müttefikler safında sa­
vaşa sokmak istiyorlardı. Kıralcılar bu tutumun , hem
Yunanista.n'ı savaşın tahribatından koruyac ağ ına , hem
de A lman ya ile müttefiklerinin yararına olacağına ina­
nıyorlard ı .
R.usya Bulgaristan."a savaş ilan etti, ,Bulgaristan
ise 11-Ekim-1915'de Sırbistan·a �'.aldırdı. · Sırbis tan' s
yardım etmek üzere Müttefik kuvvetlerinin Selanik'e
çıkmasını kabul etmiş olan Veni zelos 5-Ekim-1915'de
Kıral tarafı n dan istifa etmek zorunda bırakıldı. 19-Ara­
lıkta yapıl an se çiml ere yeni zelosçul ar kat ılm adı.
Bu davr:;ınışlarile Meclis'in gayri meşru şekilde dağıtılı­
�anı protesto etmek istiyorlardı . Buna rağmen seçimler
yapıldı ve Alman taraftarı partiler iktidara geldi. Fa­
kat, Kıral'ın tarafsız kalma yolundaki iddiaları mesnet�
siz kalmıştı. Çünkü Bulgaristan tarafg irliğini açığa vur­
muştu. Selanik'de üslenmiş bulunan Müttefik kuvvetle­
rinin birçok tahkimli yerleri ve bu arada Karaburun,
Korfu, Argostoli ve Dua Te pe ' yi işgal etmiş olması. Yu­
nani.stan'ın ta raf sızlığını fiilen bozmuş oluyordu. Buna
karşılık Yunan hükumeti 1915-Aralık ayında Almanlar
. ile, Makedonya'nın Alman ve Bulgar kuvvetleri tarafın­
dan muhtemel işgalinin şartlarını müzakereye başla­
mışlardı. Netekim Almanlarla B ul garlar 26-Mayıs-1916'
da Rupel'i işgal etmiş, Makedonya'ya doğru ilerlenie ğe
başlamışlardı. 4. Yunan Ordusu Almanya'ya nakledilir­
ken Fransızlar da Pire 'yi ele geçirmişti.
Bu durum karşısında Venizelosçular boş durmadı.
Bir askeri bi rl ik kurarak isyan bayrağını kaldırdılar.
Asiler Selanik'de geçici bir hükumet kurdular. Bunu Ve­
nizelos , Amiral Kunduryotis ve General Danglis yöneti­
yordu. Böylece Yunanistan ikiye bölünmüş oldu. Niha-·
yet Venizelos Müttefikler'in ya rdırnile Kıralcılan kena­
g
ra itti ve A tina 'v a irdi. İktidarın Venizelos eline J?;eç­
mesi üzerine Kıral Yunanistan'dan kaçmak zorunda
kaldı. Yerine, 12-Haziran-1917'de ortanca oğlu Aleksan­
dros geçti. Böylece Yunanistan tamamile Müttefikler
k
safına geçmiş oldu. 15-Eylfü-1918'de B üy ü Balkan Ta­
arruzu'na katıldı. Ayni ayın 29'unda Bulgaristan müta­
i k
reke imzaladı. Onu, 30-Ek m-1918'de i Mondros Müta­
rekesile Türkiye i z ledi ve ll-Kasım- 1918'de Almanya ile
imzalanan m.ütareke sayesinde de Birinci Dünya Savaşı
sona ermiş oldu.

MÜTTEFİKLER ARASINDAKİ REKABET:

A rtık müzakere masasına oturulmuştu. 27 Kasım-


1919'da imzalanan Neuilly Antlaşması ile Makedon-

16
_ya ve Batı Trakya sorunları kolayca bir sonuca bağlan­
dı. Bununla Bulgaristan Ege kıyısındaki mahrecini Yu­
nanis tan'a bırakmıştı. Fakat ((Geç kalmış müttefik» gö­
zü ile bakılan Yunanistan'ın Kuzey Epir, Yunan Adala­
rı ve Küçük Asya üzerindeki istekleri bir yandan İtal­
-
yanların muhalefeti, bir yandan da İngilizler ile Fran­
sızlar arasında çı kan anlaşmazlı�la karşılaştı. 10-Ağus­
tos-1920 de imzalanan Sevr Antlaşması Doğu Trakya'yı
ve İmroz ile Bozcaada'yı Yunanistan'a bırakıyor, 1913'
denberi kendi işgalinde bulunan Ege Adaları üzerindeki

egemenliğini tanıyor, İzmi.r b ölges ni Yunanistan'a ve­
riyordu. Yunanistan, beş yıl sonra Izmir bölgesinde ple­
-bisit yapacak ve bunun sonunda bölgenin tam hı'.l.kimi
·olacaktı. Fakat, bu antlaşmada Kuzey Epir ile ilgili hiç­
bir açıklama yoktu. Türkiye ise Oniki Ada'yı italya'ya
birakıyordu Kıbrıs da· Sevr Antlaşması ile İngiltere'ye
.

.ı:hrakılmıştı.

ANADOLU HAREKATI:

B urada Sevr Antlaşması'nın gerçekleşmesi demek


Yunanistan'ın Anadolu'da savaşa devam etmesi de­
·mekti. Çünkü, Sevr Antlaşması'nın (10-Ağustos-1920)
imzalanmasından çok önce (bir yıla yakın bir zaman) _

. 19-Mayıs-1919'da Mustafa -Kemal Samsun'a ayak bas­


mış ve haziran ayından itibaren milli mücadeleyi ha­
zırlamağa başlamıştı. Zaten Yunanlılar Sevr'in imza­
lanmasını beklemeden, Müttefikler'in verdikleri söz
üzerine, Mustafa Kemal'in Saınsun'a çıkmasından dört
gün önce, 15-Mayıs-1919 g_ünü İzmir'e asker çıkarmağa
başlamışlardı. Mustafa Kemal ise, Samsun'a çıktıktan
sonra, milli bağımsızlık yolundaki hazırlıklara hemen
girişmiş, bir yandan vatanı işgal eden düşmana karşı
asker hazırlıkl ar yaparken, öbür yandan da İstanbul'da­
ki Osmanlı hükumetini yıkmak içjn siyasi çalışmalara
girişmişti. Amaç. yeni Türkiye'nin kurulması i çin milli
bağrmsızlığın elde edilmesi idi. Birçok temas ve kongre-

ı7
Trikupis F: 2
lerden sonra 3-Mayıs-1920'de Ankara'da ilk milli hükü-­
met kurulmuştu. Bu hükümet Sevr Antlaşması'nı ta­
nımıyordu. Şu halde Yunanistan, Antlaşma'yı uygula-·
mak için Mustafa Kemal'i yenmek zorunda idi. Fakat
bu işte Venizelos'u İngiltere'den başka destekleyen kim­
se yoktu. Bu yüzden 15-Mayıs-1919'da Yunanlıların
cıİoniaı> adını verdikle:ti Ege'ye asker çıkarmaları, daha
başından itibaren Barış Konferansı Yüksek Konseyi'n­
de bir takım tepkilere yol açmıştı. Yunanlılar İzm.ir böl-·
gesinden çıkıp Ankara'ya varmak ve Mustafa Kemal'i
yenmek üzere faaliyete geçince, İtalyanlar ile Fransız­
lar'ıri tepkisi açıkça kendini gösterdi. İtalya 22-Tem­
muz-1920' de 29-Ağustos-1919'da imzalanan Yunan-İtal­
yan antlaşmasını bozdu ve 2'-Ağustos-1920'de Arnavut­
luk ile imzaladığı bir antlaşma ile bu üll{enin bağımsız­
lık ve toprak bütünlüğü.nü kabul etti. Bunun yanında.
Fransa da Ankara ile 20-Mayıs-1920 mütarekesini imza­
lamış ve Kilikya'daki çarpışmalar durmuştu. Mustafa
Kemal ayni zamanda, 1920-Ağustos'unda Sovyetıer ile
imzaladığı anlaşma sı:'l.yesinde onların hem maddi, hem
manevi desteğini sağlamıştı. Artık, üç büyük Batılı Dev­
let'in 'kendisile antlaşma imzalamaları sayesinde Yuna­
nistan'a karşı Türk·· mukavemeti, resmen bir ·kurtuluş
savaşı halini alıyor ve Yunanistan bir fetih savaşına
girmiş durumda kalıyordu. Anadolu'ya çıkmış bulunan
Yunan askerlerinin durumu, zaten anavatanlarındaki
karışık siyasi durumdan dolayı, sağlam değildi. Kasım-
1920 seçimleri sonunda bu durum bir facia halini alma­
ğa başladı. Bir taraftan Mustafa Kemal'in kuvvetleri
çete olmaktan çıkıp düzenli. bir ordu halini alıyor ve
Yunan kuvvetleri gitgide büyüyen bir mukavemetle
karşılaşıyor, bir yandan da Yunanistan'da Kıral ile Ve­
nizelos arasındaki çekişme sürüp gidiyordu. Venizelos
siyasi balümdan sağlamdı ama, Kıral Konstantin de
h_alk ·tarafından seviliyordu. Bu ikisi arasındaki müca­
dele ve· biri birine kar şı açtikları propaganda, Anadolu
seferini ikinci planda bırakmağa başlamıştt Zaten Yu­
nan milleti 1912'denberi devam eden savaşlardan dola-·
yı yorgun. düşmüştü. Sosyal reformlar çözüm bekliyor-

ur
du. Halk, kıralcıların barışçı propagandasını benimse­
meğe başlamıştı ve barışa gerçekten taraftardı. Bu at­
mosfer içinde yapılan seçimleri Venizelos kaybetti ve
Kıra! tahtına dönerek (bir plebisit sonunda) iktidarı kı-
. rakılar ele geçirdi. Bu siyasi değişiklik ise, kıralın Al­
man taraftarı olaral{ tanınmasının bir sonucu olarak
Yimanistan'ın Müttefikler tarafından terkedilmesi de­
mekti. İngiltere Yunanistan'daki Alman taraftarı parti-.
ler ile lnraldan çekiniyordu. Fransa ise, Yakın Doğu'da
dengeyi kurmak için İngiliz ve Yunanlılara karşı Ke­
malist hareketi destekleme yoluna girmişti. Buna rağ­
men Anadolu'ya çıkmış olan Yunan ordusu savaşa de­
vam ediyor ve kendi topraklarını savunan Türk ordu­
sunu, haTekatın başlangıcında çekilmelc zorunda bıra­
kıyordu. Yunan taarruzu Sakarya Savaşı'na kadar de­
vam etti ve orada durdu. Artık gerileme devresi başla­
mıştı. Ağustos-1922'de Türk Ordusu Yunan hatlarını
·

yardı. Türk askeri 9-EylCı.l günü izmir'e giriyordu. Ey­


IU.l'un ikinci yarısında Küçük Asya, Yunan birliklerin­
den tamamen temizlenmişti. İngiltere Mustafa Kemal'in
başarısına karşı tepki göstermeğe hazırdı. Fakat Anka­
ra hükumeti ile 1921-Haziranı'nda .. bir antlaşma imzala­
mJş olan Fransa buna karşı geldi. Bunun üzerine İngi­
lizler 11-Ekim-1922'de Mudanya Mütarekesi'nin imza­
lanmasına razı olmak zorunda kaldılar. Tam bu sırada
Venizelosçu subaylar birli �;'i ayaklanarak General Plas­
tiras'ı iktidara getirdiler. Kıral Kon st antin yeniden Yu�
nanistan'ı terketti. 24-Temmuz-1923'de im�alanan Lo­
zan Antlaşmasile Yunanistan Küçük Asya'dan tamami­
le vazgeçiyordu. Trakya'da ise Türk-Yunan sınırı Meriç
nehri olarak tesbit edilmisti. Oniki Ada İtalya'ya, Ku­
zey Epir de Arnavutluk'a kalıyordu.
* * *

Y unanistan'ın Birinci Dünya Savaşı sonunda giriştiği


ııKüçük Asya harekatından önce ve bu harek§.tın
» .

deva.mi boyunca Yunanistan'daki iç durumun özeti bu­


dur. General Trikupis de, elinizdeki kitabında yenilgi-

19
sının esas temelini bu dunıma bağlamaktadır. Bu
yenilginin Yunanistan'daki e·tkileri konumuzun dışında
kalıyor. Kısaca şunu söyliyebiliriz: Venizelistler, Lozan
barışından sonra, üllrnlerinin iç durumu ile ilgilenmek
zorunluğunu duydular. Bu cümleden olarak, önce vergi
reformu ele alındı, ·çıkarılan bir kanunla milli sanayiin
lmru.nması yoluna gidildi, işçi ve ücretliler için bir ta­
kım tedbirler alındı, patronlarla işçiler �rasındaki iliş­
kilerin düzeltilmesi yolunda bazı çabalar sarfedildi, gün­
de sekiz saat çalışma usulü kabul edildi. Bütün bu ted­
birler, sosyal olmaktan çok ekonomik karakterde idi ve.
du�_\mda bir değişiklik yapmağa yetmeyecekti.
Venizelos taraftarları bu işlerle uğraşırken, onun
dışında kalan siyasi gruplar da yeni yeni partiler kur:..
mağa başlamıştı. Buniarın en önemlilerinden biri, sos­
yalist eğilimli Demokratik Birlik'ti. Onun yanında Sos­
yalist İşçi Partisi (ki 1924 de Yunan Komünist Partisi
olmuştur) gibi partiler monarşi rejimini ekarte ederek
Cumhuriyet'in kurulmasına yol açtılar. Bu arada Go­
natas-Plastiras'ın İhtilfil Komitesi Venizelosçular ile
Kıralcıları barıştınnağa çalışırken General Metaksas
kıralcı bir hükfunet darbesine teşebbüs etti, fakat bu,
cumhuriyetçi hareketi kuvvetlendirmekten başka bir
sonuç veremedi. 16-Aralık-1923 seçimlerinde çoğunluğu
Venizelosçular alınca durum yine karıştı. Cumhuriyet­
çiler kırala hasım olan Ordu ile Bahriye'ye dayanıyor­
du. Venizelos ise kırallık taraftarı idi. Fakat seçimleri
Venizelos'un kazanmasına rağmen Cumhuriyetçiler'in
dayatması sonunda Meclis 25-Mart-1924 de Cumhuri­
yet ilfuı etti. Bu Cumhuriyet ancak 1936'ya kadar yaşa­
yabildi. Bu süre içinde hükumet darbelerile hükumet­
ler biribirini izledi. 1932'de Venizelos oldukça sağlam bir
hükı1met kurmayı başardı. Bu arada Yunanistan ile
Türkiye arasında mübadele olmuş ve İstanbul Patrik­
hanesi'nin yalnız din işlerile ilgilenmesi konusu sonuca
bağlanmıştı. Venizelos bu olaylardan, Kemalist hareke­
tin herşeyi değiştirme yoluna girdiğini anladı ve 1930'
da Ankara'yı ziyaret etti. 1931 'de bu ziyareti İsmet İnö­
nü Atina'ya yaptığı bir seyahatle iade etti.

20
Böylece, Atatürk ve Venizelos'un gayretiyle Yu­
nanistan-'lürkiye arasındaki ilişkiler düzelme yoluna
girdi ve bundan Türk-Yunan dostluğu doğdu.
Bu dostluk, 617 Eylül olaylarına kadar devam ede­
cekti. Bu olaylardan sonra Türkiye'de de iç politikada
büyük' değişiklikler doğuracak olan olaylar biribirini iz­
ledi.

. i·.
TÜR'K-YUNAN DOSTLUGUNUN BOZULMASI:

ilindiği üzere 6/7 Eylül olaylarının temelinde Kıb­


B rıs meselesi vardı. İç politika planında büyül� bir
başarı sağlamış olmasına rağmen Menderes hükumeti
iktisadi bakımdan güçlüklerle karşılaşmağa başlamıştı.
1954 seçimlerinden büyük bir çoğunlukla çıkan Mende­
res'in karşısında Yunanistan'da, başbakanlığı Gene­
ral Papagos yapmakta idi. Papagos da ekonomik alan­
da birtakım güçlüklerle karşı karşıya bulunuyordu. Bu­
gün «geri kalmış ülkelerıı adı verilen ve ozaman çoğu
sömürge olan yerlerde ise, Birleşmiş Milletler Yasası'­
nın ışığı altında, ((kendi kaderini tayin», hareketleri
başlamıştı. Kıbrıs'ın da bu hareketler dışında kalması­
na imkan yoktu. Çünkü ada halkının çoğu Rum, beşte
birinden biraz fazlası da Türk olmasına rağmen Kıbrıs
İngiliz yönetiminde idi. Adanın Türk ve Rum halkı, İ n­
giliz egemenliğinden kurtulmak için harekete geçti.
Başlangıçta Türklerle Rumlar ayni amaç, yani Kıbrıs'ın
bağımsızlığı için çalışıyordu. Ortada ne ENOSİS vardı,
ne de Kıbrıs'ın bütününün Türkiye'ye verilmesi konusu.
General Papagos hükumeti, karşı karşıya bulunduğu
iktisadi güçlükleri halkına unutturmak ve dikkatlerini
başka tarafa çekme zorunluğunu duyarak Kıbrıs işine
dört elle sarıldı. Kıbrıs bağımsızlık hareketinin ilk ön­
cüleri yerli iken, işin içine Amerika'dan gelen bir papaz
(Ma.karios) ile Yunan çetecisi Grivas karıştırıldı. Bu su­
retle hareketi Yunanistan'a mal etme çabası kısa za­
manda kendini göstermişti. Fakat, azınlıkta da olsa
adada, bir de Türk topluluğu vardı. Ve Menderes hüku-

21
meti de iktisadi alanda başarısızlıklarla karşılaşın.ağa
başlamıştı. Menderes de, bir asker olan Papagos kadar
politik alandaki acemiliğini ispatta gecikmedi ve verdi­
ği bir nutukla «Kıbrıs Türktür.ıı tezini ortaya attı. Bu­
nu yaparken Birleşmiş Milletler Örgütü'nün ((keneli ka­
derini tayin-self determtnation n p rensibin den habersiz
olduğunu g ös t ermiş oluyordu. Netekim bu hatası onu
6/'l Eylül olayları ile karşılaştırınca, bu defa .da «Ya
Taksim, ya ölüm ! ıı iddiasını öne sü rdü , Sokak miting­
lerinde <<Kıbrıs Türktürıı ve «Ya, Taksim, ya ölüm ! ı> id­
diaları biribirine karışmıştı. Yapılan mitingler, çekilen
nutuklar ve papaz mankenleri yal{ma gibi davranışlar
bir süre için halkı oyaladı. Fakat ekonomik durumu dü­
zeltmekten çok uzak kaldı. 6/7 Eylfü olaylarından do­
layı muhalefet o zaman M en deres hükfunetinin karşısı­
na dikilmişti. Böylece Kıbrıs iç p oll tilrn alanında muha­
lefetle iktidar için bir çekişme konusu oldu. Muhalefet
Men deres hükumetini tahrip olayl a rından dolayı suçlu­
yor, Menderes ile etrafı is e, ana muhal efet partisi olan
C.I-I.P.'ni ve daha do ğrusu İsmet İnönü'yü İkinci Dün­
ya Savaşı sonunda Oniki Ada'yı Yunanlılara kaptırmak­
la itham ediyordu. -

TRİKUPİS 'İ KİM ESİR ALDI?


.
} ktidar-Mubalefet çekişmeleri böyl e uzayıp gider-
ken, Uşak Olayı patla!\: ve rdi . ismet Paşa Ege gezisi
sırasında Uşak'a uğradı, fakat iktidar onu şehre sokma­
mak için acemice tertiplere girişti. İnönü'nün b aşın a
taş atılması olayı da bu sırada vukubuldu. Kurtuluş Sa-
vaşı sırasında Uşak civarında Yunan o rduların ın bozul­
masile Yunanlı başkomutan Trikupis'i esir alarak A ta­
türk'e götünnüş olan bir İsmet Paşa'mn 1 922'de bir
kurtarıcı olarak giımiş o lduğu şehre sokulmaması ve
başına taş atılması, iktidara karşı olan antipatinin do­
zunu arttırdı. :&ıiuhalif gazeteler, General Trikupi s 'i esir
al a n
İsmet Paşa'mn Uşak'a sokulmak istemnemesini

.22
;tenkit ederken, iktidar saflarından bir ses yükseldi :
(< Trikupis'i İsmet Paşa esir almamıştır ! ))
O günlerde iktidar s inirlerini gittikçe bozduğu içi.n
durmadan gaf üstüne gaf yapıyordu. Bu gaflardan biri
.de gazete toplatmak v e neşir yasakları koymaktı. Biz o
sıralarda İzmir'deki bir muhalif gazetede çalışıyorduk.
İktldar gazeteleri General Trikupis'in ismet Paşa tara­
fından esir edilmemiş olduğunu ortaya attığı zaman,
General Trikupis'in elinizdeki şu kitabın aslı kitaplığı­
:mızda duruyordu. Tarihin tahrif edilmek istenmesi üze­
rine, bu kitabın sonlarına doğru okuyacağınız kısmın­
.dan General Tri1rnpis'in nasıl esir olduğunu anlatan kı­
sımları al arak bi.r fıkra haline sokmuştuk. Amacımız ik­
tidara «Sen böyle diyorsun ama bizzat esir olan Yunan
lı General, kitabının şu sayfasında senin dedi�;.inin aksi­
ni söylüyorn diyerek yalanını yüzüne vurmaktı. Yazıyı
gazeteye verdik, fakat ertesi sabah o nüsha toplatıldı.
OndJu1 bu yana General Trikupis'in ((Savaş Anıla­
rı>ını bir kitap haline sokma imkanını bulamamıştık.
Bu imkan şu anda elimize geçince, Yunanlı generalin
kim tarafından esir edildiği noldasını da hatırlatmayı
yararlı bulduk.
Tabii bundaki amacımız İsmet Paşa'nın savunmasını
yapmak değildi ve hala değildir. Çünkü Milli Kurtu­
luş Savaşı 'na bizzat katılmış bir kişinin, tarih ortada
iken, herhangi bir savunmaya ihtiyacı olduğuna ina­
nanlardan değiliz.

* * *

B izce General Trikupis'in (cSavaş Anıların nın değeri,


bundan çok Mustafa Kemal hakkında yazdıkları ve
MlJstafa Kemal ile yapmış olduğu konuşm ayı a nlatma ­
smdadır. Yukarıda da söylediğimiz gibi Nikolaos Triku­
pis, belki kitabının birçok yerlerin de aldanıyordur ama,
biz burnm bHerek yapılmadığı kanısındayız. Eğer olay­
ları değiştirmek isteseydi, daha kaba bir dil kullanabi­
lir ve birtakım suçlamalara giderdi. Oysa kendisinin

23
böyle bir suçlamasına rastlanmıyor. Hatt�, beklenenin
dışında olarak birçok noktalarda bizi doğrulayor da. .
Generalin hfüa yaşayıp yaşamadığım bilmiyoruz.
Iı,akat yaşıyorsa bile, şimdi hayli ihtiyardır. Başka bir
kitap yazıp yazmadığını da bilmiyoruz. Ama, bilhassa l
Türkiye'de geçirdiği esaret günlerini kaleme alması 11er
halde yararlı birşey olurdu.
Ancak şu kitabile General Trtkupis, Anadolu Hare­
katı'nın devam ettiği sırada. kendi vatanındaki ikilik­
leri doğrulamış bulunuyor. Gerçi bunu bütün Yunan ve
dünya efkarı da artık iyice bilmektedir ama, Anadolu
Harek§.tı'nın bizzat içinde ve Yunan saflarının en önün­
de bulurı_muş . olan bir Generalin de söylemesi, tarihi ba-·
·

kımdan ayrı bi'r değer taşır.


Elinizdeki kitapta, dikkatinizi çekecek bir nokta da,
kitabın yazılışındaki kuruluktur. Bunu biz, yazarın bir
asker oluşuna ve konunun da fazla edebiyata uyacak
soydnn bülunmayışına verdik.
General Trikupis kitabının sonunda kendini ve ken­
disile bern.ber esir olanları savunma ihtiyacını duymuş.
Bu, kendisinin bir insan olması bakımından normal sa­
yılabilir. F'akat bizce, bu konudaki hükmü tarib e bırak­
ması daha yerinde olurdu. Söyledikleri doğru olabilir
ama, daha önce çok söylenmiş şeyler . . Lakin unut­
mamalı ki, kendisi, esaretten dönünce ağır tenkitlere
uğramıştı !
Bu kitabı Türk kitaplığına kazandırmayı faydalı
bulduğumuz için dilimize çevirdik. Bugün Türk-Yunan
i lişkil eri , Kıbös olaylarından dolayı hala · düzelmiş de­
ğildir VP Kıbrıs m eselesi bir çözüme kavuşmadıkça da
düzdeceğini pek sanmıyoruz. Elimizdeki kitap ela, diğeı
birçokları gibi, hepimizin bildiği bir gerçeği ispatlıyor:. .
milletler arasındaki geçimsizlikler sil§.h yolu ile çözüm
"k�nmeye kalkışılınca, çatışan tarafların ikisinin de bun,
dan tamamen zararsız çıkmaları iml{ansızdır. Bu gerçe­
ği çok iyi anlamış olan Atatürk ile Venizelos, biribirile
savaşmış kişiler olmalarına rağmen, savaştan sonra
kaqılıklı. olarak dost elini uzatmış ve Türk-Yunan dost-·
luğunu kurmuşlardı. Aradan geçen yıllar ve ortaya çı-

24
kan birtakım olaylar bu dostluğu kısa bir zaman için­
de yıkıp yok etti. Bugün gönül ister ki, Atatürk ve Ve­
nizelos gibi insanlar her iki tarafta da eksik olmasın
ve Hti k omşu ülke birbirile dost geçinmenin, düşman ol­
maktan daha yararlı olacağını anlayarak, Kıbrıs mese­
lesine en akıllıca çözüm yolunu bulsunlar.
«Sel gider kum kalırıı sözünün de ifade ettiği gibi,
aradaki olaylar gelip geçer ama, milletler daima yaşar.
Coğrafi ve tarihi zorunluklar da Türk ve Yunan millet­
lerini biribirinin yanında yaşamak zorunda bıraktığına
göre, bizce en akıllıca davranış, yabancı çıkarlarına alet
olmaksızın iki milletin dostça geçi.nmesi ve Atatürk ile
Venizelos'un kurmuş ol dukları eski dostluğu tekrar
canlandırmağa çalışmalarıdır.

İSTANBUL: Temmuz-1967
AHMET ANGIN
G İ R İ Ş

B M:isolongi'den
en Misolongi'de doğdum ve orada büyüdüm. 14 yaşımda
ayrılarak 1881 - 1882 yılında Pire'deki as­
ker'i okula girdim.
o devirde, askeri okuldaki öğrenim yedi yıl idi. Mektepten
.l888. yılında asteğmen olaralc çıktım ve topçuluğu tercih ettim.
Mümlcün olduğu kadar mükemmel ve tam bir formasyona
sahip olmak istediğim için, hemen 1889 şubatında tahsil mü­
saadesi alarak Fransa'ya gittim. Orada da takriben yedi yıl kal­
dım ve bir yıldan fazla bir zaman Le Man'daki 26 n cı Sahra
Topçu Alayı'nda bulundum. Ovur'da ve bilahare Orlean ci­
varında serkoti'deki kampta topçululc eğitimi ve atış üze­
rinde çalıştım.
. Bundan sonra ( 1 890- 1892) imtihana girdim ve müteakiben
de, öğrenci olarak: asteğmen rütbesile gelinip, teğmen rütbesi­
le çıkılan Fontenblo'daki Topçu T atbikat Olmluna öğrenci-su­
bay olarak yazıldım. Sonra, Somür'deki Süvari Tatbikat Okulu.,.
na girdim. Bundan sonra da (1893 - 1895) Paris•telü Yülcsek Harp
Okuluna yazıldım; orada yabancı subay olarak, hepimizi Fran­
·sız üniforması giymeğe mecbur ettiler.
Bu tedbir, meşhur Fransız subayı Dreyfüs hadisesi dolayı­
·siy le alınmıştı.
o zaman, benimle beraber Harp Okulu'nda bulunan Fran­
sız sub aylarıyüzbaşı, bazıları da teğmen üniforması giymişler­
di.. Yalnız
benim rütbem asteğmendi. Benim, yukarıda zikredi­
len, Fransa'dakt tahsilimi bildikleri için, şalrn ederek: .sen, AV­
rupa'nın en eski asteğmenisinıı diyorlardı.
Nihayet, 1 895 lrnsımmda. Yunanistan'a döndüm.

26
Şüphesiz şu anda amacım, ne otobiyografimi ve ne de Yu­
nanistan'ın 1 897 den Hl22 ye t�adar biribiri arkasına girdiği sa­
vaşları yaızmalı:: değildir. yani, yukarıda anlattıklarım ve ileride
anlatacaldarıın, sayesinde sadece kaçan ve kaçarken bizde yal-
. ruz hatıra tesellisi bırakan gençliğe ait olaylar, hatıra tabloları
ve simalarını idrak ettiğimiz daüssıla zevld anlaşılmamalıdır .
Gerçekten öyle ! . . Gençlik çağımızdan hafızamızda kalanlar,
ister sevinçli, ister. heyecanlı ve elemli veya ihtiyatsız ve baht­
sız yıllar olsun, bunların. t atlı meiankolisi içinde, hafızamızda
kalan hadise ve hareketlerimize ve başarılarımızla bahtsızlık­
larımıza aklen avdet ederek onları hatırlar ve kafamızda y e ni­
·den teşkil ederiz.
Ben de, bu suretle geçmişe dönerek aşağıki h arp anılarımı
yaz1yonım.
Nikolaos 'rltİmlJPİS
SEFERBERLİK
1 397 yılında Türkiye ' ye karşı savaş ve buna paralel ola­
rak seferberlik ilan edildiği valı;:it ben ve birçok topçw
subayları, o zaman Nauplion'da bulunan Mühimmat Deposu'n­
da idik.
Nauplion'daki Mühinım �t Deposu'nda bulunan topçu su­
bayları arasında bu kadar heyecanın, Yunan milletinin uzun
zamandanberi beslediği h ay al ve isteklerden mi, vazife d uy gu ­
sundan nıı, yoksa kuvvetli bir t ahrikten mi ileri g eldi ği ni an­
lamak güç idi. :F'akat seferberlik, bunların ne birincisini, ne
de ikincisini tahrik etti ve bu, mümkün ·dahi değild i ; mamafih,
gerçekten öylesine bir heyecan vardı ki, Nauplion'u keyfi su­
rette terketme ğe ve bütün talep ve çalışmalarımıza rağmen .
idare, Nauplion civ arın daki mühimmat deposunun kaldırılması
i şin i tatbik mevkiine sokmazsa, Larisa'ya gitmeğe kar ar ver­
mi ştilc
Malum olduğu üzere L arisa, o zamanlü Türkiye hudutlar:ı­
mı.za. yakındı ve olacaksa, taarruz orada olacaktı.
Bu arada ve bu s abırsızlık heyecanı içinde bir emir gelc!i.
ve bu emre göre ben, o sırada Larisa'da bulunan ve kumanda­
nı General Nikolaos Makris olan Birinci Tümen erkıl.n-ı h ar­
biyesin e t ayin e dili yordum.

LARt..�A

A ra.dan uzun zaman geçmedi


Londra'da
ve ayni yılın mart ayında, .
yayınlanan Daily Chronicle gazetesinin mu­
habiıi ve Kıral Birinci Jorj 'un mektubunu taşıyan Narman
adındaki bir zat Larisa'da bulun.uyordu ; bu mektupta hamiline

28
büyük kolaylık gösteıilmesi ve verdiği haberlerin efkar-1 wnn-­
miyede büyük bir tesir icra ettiği bildirilmel{te idi. Hasılı, ona
rehberlik yapmam emredildi; kendisi hudutlarımızın muhtelif
lusımlarını ziyaret etmıeği azruladığından istedikl�rini yeline
getirdim.
o günlerden bir gün Tırnova'ya gittik ve oradaki yüksek
askeri kumandan bizi yemeğe davet etti.
Yemek salonunun duvarlarında, parça kınn aşlardan yapıl­
nuş ve ü7..erinde şu halk sözünü taşıyan bir levha vardı: .Bu da
geçer ! ıı
İngiliz gazetecisi saf saf etrafına bakınırken bunu gördü .
'° andaki bakışından bunu tetkik mi ettiği, yoksa sadece bak­
tığı mı anlaşılmıyordu. Bana bakarak sordu:
- Bunun anlamı nedir?
Ben cevap verdim:
- Anlamı şudur ki , • bu da geçecekdir ! •

Ve bu sözün anlamını açıkladım.


İngiliz gazeteci izahatımı duyunca:
- A! dedi.
Ve birden, duv.arda asılı çerçeveye gözünü dikerek belli bir
:heyecanla baktı ve ayni zamanda şunları söyledi:
- YUnanlılara filozof millet denmesi haklı i.mi'ş.
Sonra, kalemini ve rı.ot defterini çıkararak bu sözü not etti.
Daha sonra, bu seyahate ait hatıralarını yayınladığı za- ·

man bu sözü zikretmeği de unutmadı; sözün derin felsefi an.­


lamı karşısındaki hayranlığını da ilave etti.
4 nisan 189 7 de muhasamat b aşladı. Ateşin başlamasile
içimde, mücadeleye. girmek ve savaşan askerlerimizin yanında
yer almak isteği doğdu. Böylece, muhasamatın başlamasından.
sonra, savaşın cereyan ettiği Boyacı-Tırnova'ya gitme iznini
istedim.
y
İzin verildi. Bo acı'ya doğru giderken ateş alanına girelim
ve etrafımda düşman ·kurşunlarının vızıldadığını duydum. Baş­
langıçta, kurşun vızıltıları karşısında kendimi korumak için
başımı eğiyordum.
Bu, kendimi koruma sevki tabiisinin canlı bir ifadesi idi
ve bu sinir aksülameline otomatik: olarak uyuyordum.
:Pak.at bu otomatik. eğilimlerden sonra eğilmenin boş, mak.­
;:;atsız ve manasız olduğunu düşündüm. Şüphesiz ki, vızıltı ku-
lağıma geldiği zaman vızıldıyan kurşun da gelip geçmiş olu­
yordu.
Bu boş ve anlamsız şek:ilde korunma gayretimden dolayı
kendi kendimle alay ederek güldüm ve Türk kurşunlarına karşi.
nazikane eğilmelerime son verdim. Artık bir daha eğilmedim..
Ondan sonra, kurşunların vızıltısına önem vermiyordum.
. 11 nisanda Kritiri mevkiinde Mati s avaşı cereyan etti. Bu sa­
vaşta, General Nikolaos Mal�ris erkan-ı harbiyesile birlikte, bi­
rinci Momfera bölüğü top b ataryasının bulunduğu yerde idi.
Fakat ateş başlayınca, savaşa girişilmiş olan yerde, Türk top­
çusuna karşı ateşe devam etmek için yer değiştirdim. Ama öğ- '
leden sonra, Deleria'daki lrnnadımızın kuvvetli bir basın lı::ar­
şısında' bulunduğu ve dağılma halinde oldu ğu haberi . geldi.
Hemen General Malais'ten, Deleria'ya �itmek ve olup bi­
tenleri öğrenmek görevini aldım.
Köye varınca kanşıklığın büyük ve karakteristik: olduğunu
gördüm. Köylüler ve askerler, kovalanıyormuş gibi her . tarafa
koşuşuyordu. Bu arada, köyün kenar sokaklarından birinden,
benim bulunduğum tarafa dört nala gelen Türk. süvarileri gö:..
. ründü. oradan kaçmam imkansızdı. Fakat, bereket versin ki
yan tarafta sık ağaçlı bir bahçe vardı. Atımı mahmuzladım ve
şahlanan at çiti aşarak bahçeye girdi. Hemen koştum ve sık
ağaçların arkasına saklandım. Biraz sonra bahçenin önüne
Türk süvarileri geldi, fakat beni görmediler; Onlar yeteri kadar
uzaklaşınca b ahçeden ve köyden ayrıldım ve atlım dörtnala
Iı:.oşturarak General Malcris'e gi derek durumu . anlattım.
Ertesi günü ( 12 nisan) BJrinci Tümen, Larisa'nın banli- .
yösü olan Aksaray'daki kışlanın. önünde toplanmıştı.
Sabahın saat 6 sında, Genel Karargahtan, Birinci Tfimen'in
Farsala'ya hareket etmesi emri geldi. Hareket s aati yedi ola­
ral{ tesbit edilmişti. Tümen'in kurmay b aşkanı Yarbay zafi­
ropulös Genel Karargah'ın emrini alınca yanında kurmay su­
bayları olduğu hald,e, Tümen'in Larisa'daki karargahına ha­
reket ·emrin i bildirme ğe gitti.
Ben General Makris ' in yanında' kaldım.
Epey zaman geçti , kurmay _başkanı, bütün hazırlıklara rağ­
men henüz hareket etmemişti. General Malnis endişelenmeğe
başladı. Kurmay b&�kanımn bekletmesi yüzünden Tümen'in
h areket saati gecikiyordu. Saat 7 oldu , fakat biz hala kurmay
başkanını bekliyordu!{. Biraz daha geçip lmrınay başkanı gö- ·

rünmeyince ,General MakTis Tümeni benim h areket ettirmemi


emretti.
Bunun üzerine muhtelif bfrliklerle hizmet birliklerinin bir­
biri arkasından hareket t arzlarını tesbit ettim. Bir Titrk ta­
arruzu ihtimaline karşı, topçunun arkasına artçı bir kuvvet .
ayırdım ve Tümen Farsala'ya do ğru yola çıktı.
Öğleye yakın, saat ıı de, kurmay b aşkanı ile beraberinde­
kiler, Tümenin hareketinden sonra Aksaray• a gelmişlerdi. Fa­
k.at orada, ne general Makris'i, ne de Tümen'i bulabildi. Gerek
Tümenin, gerekse Genıeralin Farsala'ya hareket ettiğini hay­
retle öğrenmişti.
Bunun uzerine, yanında alakoyduğu subaylarla birlikte
Farsala')"a hareket etmek zorunda kaldı.

FARSALA SAVAIŞI

23
·
' rusancta !"arsala savaşı başlamıştı . Daha önce hareket
eden düşman, demiryölu istasyonunu işgal etmişti. Şeh­
rin şim aJ kesiminde bulunan Tümen komutanı, piyadenin dü­
zensiz bir şekilde gerilediğini ve demiryolu istasyontmun işgal
edildiğini gördü. o zaman ( s aat öğleden sonra beş buçuktu)
derhal · bana, geri çekilen bölüklerden birinin komutasını ele
alarak demiryolu istasyonunu. geri almamı emretti.
,' Bunun . üzerine, bir bölüğün başına geçip demiryolu istas­
yonu üzerine sevkettini . ve askerleri galeyana getirmek için
şöyle b ağırdım:
- İleri çocuklar ! Yaşasın vatanı Yaşasın millet !
Tabii bölük beni takip etti. Ben sağlam bir §ekilde ilerli·­
yordum. Kurşunların vızıldıyarak bana doğru geldiğini. duy­
dum ve aklıma tuhaf şeyler geldi.
Şüphesiz, az sonra öleceğim diye düşünüyordum. Ama, top­
Çıi subayı oJ.mam a rağmen bir piyade bölüğünün b aşında öl­
düğüm de söylenecekti. Fakat bu düşünce beni da çok heyecan­
landırıyordu. ve atla ilerliyordum. insan budur işte ! . .
Dörtyüz metre ve b elki daha fazla ilerlemiştik ki, komutan­
lık, demiryolu istasyonunun Türkler tarafından işgal edilmiş
olduğunu, · bunu bir bölüklük bir kuvvetle geri almağa kalkış­
manın anlamsız ve kanlı bir hareketten ba.şlca bir şey olmıya­
cağını anlamış ve çekilmemizi emretmişti.
31
DÖMEl{E

·2 5 nisanda Tümen l\:arargahı idi ve bilhassa


Dömeke'de
·
Kasi.diari dağından Kotreli köyüne kadar Dömeke'nin
Kuzey-B atı arazisinin, Kuzey'den gelen ve bizim · Dömeke' deki
askerimizi sarması muhtemel olan Türklerin geçmesine mü­
sait geçitleri ihtiva edip etmediğini öğrenmek için keşif z�­
runluğu ortaya çıktı.
Bu keşfi yapma görevi bana V'erildi ve ben araziyi tanı­
yan beş atlı kılavuz aldım. Ormanı inceleyerek ilerlemek su­
retile en yüksek tepesine geldim, tepenin zirvesine çıktım, at­
tan indim ve b ir ağacı siper alarak. dürbünümle etrafı yok­
ladım. Birden, Kuzey yönünden bulunduğum tepeye doğru bir
Türk süvari müfrezesinin geldiğini gördüm.
Bir an için, bu müfrezenin bizi gördüğünü ve tepeye bizi
bulmak maksadile geldiğini sanmıştım.
Muhakkak ki, çelrilmek içi11 kafi zamanımız ve uygun ara­
·zi vardı. Bunun üzerine yanımdaki süvarilere ·attan inmelerini
emrettim . ve onları t epenin arkasında dağıtarak, savaşa .hazır
bir durumda Türk müfrezesinin yaklaşmasını bekledim.
Fakat, yanlış düşünmüştüm anlaşılanı
Türk müfrezesi bizi görmemişti. Tepenin eteğine gelince
Kuzey'e doğru etrafını dolaştı ve tepede keşif y apmağa lözum
görmedi.
Ben, bu görevi bitirince Dömeke'ye döndüm ve Tümen ku­
mandanına yaptığım keşfin raporunu verdim.

DÖMEKE SAVAŞI

D ömeke savaşından bir gün önce, 4 mayıst a. Garibaldi bir­


liği nin gelmesi bekleniyordu.
Garibaldi'cilerin karargah kuracağı yeri tesbit ve bu yeri
· kendilerine göstermek üzere karşılama görevi ba.ıia verildi.
Atla onları karşılamağa gittim ve b aşında, kırmızı ünifor­
malı bir süvarinin bulunduğu bu mızraklı alayı k arşıladım.
Tabii yabancı atlıyı karşılamış ve bu frenkleri teşçi etmiş­
tim. Fakat bana çok temiz bir Yunanca ile cevap verdiğini du­
yunca · hayrette kaldım. '

32 : '
Bu klnnızı üni formalı süvari, Zakinthos'lu Aleksandros
:Romas adındaki Yunanlı idi.
Dömeke ve Derben-Furka savaşlarınd an sonra gayri mun­
tazam bir ş ekild e çekilen ordumuz 7 mayısta Lamia' ya gelmişti.
Artçı kuvvetlerin yanında bulunan General Makris, çekilen tü­
menlerin durmasını ve savaş vaziyeti alnıalarını emretti. F akat
bu gayret boştu. Bunun üzerine, gayri muntazam ııekilde çeki­
len bu tümenleri durdurmak üzere kendisine yardım etmemi
istedi. Bunda muvaffak olmak i çi n emirler verdim ve askerlerin
vatani duygularını tahrik ederek b oş yere u ğraştım . sonunda
onları yerlerinde durdurabilmek için tabancamı çekmek zorun­
-da kaldım.
Tümgen�ral Makris, benim bu hareketimi, hakkımda tanzim
ettiği r aporda şu kelimelerle anlatmıştır:
.Birinci Tümen komutanı Yarbay Zafiropulos'un yaptık­
larını ve ayrıca t op çu asteğmeni Nikolaos 'I'rikupis'in Taratsa'da­
ki Kamilovrisi'de k açanları durdurmak için tahrik ve tab ancasi­
le tehdit ederek durdurmağa muvaffak olduğunu teyid ederim.
Ş ayet b aşk aları, manen taltif edilmek gerekirse, onun daha bü­
yilk bir takdirle taltifi lazımdır .•

TARATSA SAVAŞI

B il in di ği üzere, Taratsa'da (Kuzey Lamia) bir savaş vukubul-


du. Bu savaşı da, Tümen kumandanı Makris'in yanında ve
çok y akından takip ederken, birden, arkamızda ve b iraz ötedeki
Lamia yolu üzerinde, gelen bir araba gördük ; arabacı elindeki
beyaz bir b a yr a ğı başının üstünde sallıyordu. Bu hfidi s eyl bir
türlü izah edemedik ve Tümen kumandanı benim, gidip bu ge­
len hakkında bilgi almamı emretti. Derhal koştum, arabanın
önüne çılttım ve ayakta duran bir bir adamın, elile, açık bir
beyaz b ayrağı yukarı kaldırdığını gördüm. Arabacıyı tanım adı­
ğım için onu yabancı farzettim ve kendisine Fransızca olarak
kim olduğunu, ne istediğini sordum.
o bana Yunanca cevap verdi :
- Ben L amia valisiyim ve savaşın hfila devam edişine hay­
ret ediyorum., çünkü Epir ' de mütareke yapıldı!
Ben ona:

33
Trikupis F: 3
- Siz isterseniz dedim, araya girip bunu karşıdaki Türkle
, -

re haber verebilirsiniz .
Cevabı şu oldu:
- Ben de onun için geldim.
Ben bunu Tümen komutanına haber verdim, o da ateşin ke­
silmesini emretti ve biraz sonra b izlın hatlarda ateş kesildi.
Türkler, beyaz bayraklı bir arabanın kendilerine doğru git­
tiğini görünce, onlar da ateşi • kestiler ve vali onların hattına
girdi.
Biraz sonra geri döndüğünü gördftk. Fakat bu arada, onun
gelişini beklerken nişancılarunızın yanında at üstünde duruyor ­

duk ve Türkler de karşıdan bize bakıyordu.


Fakat vali bizim nişancıların hattını geçmeden evvel bizim
hatlara doğru gelen Türklerle karşılaştı. Türk nişancılarının bu
hareketinden şüphelenerek Tümen komutanın a, uygun . görürse
soldaki çukura girmemizi söyledim ve böyle yaptık. Bunu tam
zamanında yapmışız.
Vali bizim nişancıların hattına gelir gelmez Tfirkler, biraz
evvel benim Tümen komutam ile birlikte bulunduğum yere yay­
lım ateşi açtılar.

1912 .
TÜRKİYE1YE KAB.ŞI MtlTrEFiK SAVAŞI
·

alkanlı müttefiklerin Türkiye'ye karşı açtıkları savaş es­


B nasında ben, topçu binbaşısı rütbesiyle III . Tümen Kur­
may Başkanı idim ve şefim GeneI'al Damyanos'du.

GLİKOVO SAVAŞI
ı o Ekimde cereyan eden Glikovo savaşı esnasında Tfimen Ko­
nmtaniyle ben kamış . bir çitin arkasından muharebeyi takip
ediyorduk; Benim yanımda Tümen Kurmayına mensup maki ­

na y üzb aşısı Y. Valetes vardı. Birden elini midesine koyarak


bana şöyle dedi :
- Yaralandım!
Ve yere kapandı. Ellerini vücudunun bir tarafına götür­
mfıştü, . oraya bakınca saatinill p aramparça olduğunu gördük.
·

Bir piyade mermisi oraya tslıbet etıliiş ve saati p arçalamasına


rağmen k:endisine hiçbir şey olmamıştı. sa.at parçalanınca yüz­
başı Valetas yaralandığını samnıştı.

BUR.GAZ SAVAŞI

19 Ekim sabahı nı ncü Tümen, Yenice savaşının arefe-


einde, öncü olarak 12 nci Tabur ile birlikte Burgaz
(Yenice'nin güney - batısında) a doğru ilerliyordu. Tabur Ko­
mutanı Binbaşı A. Bairas, Kurmayı ile beraber öncü kıt'asının
esas kuvveti arasında bulunan Tfimen Komutanına bir haber
göndererek köylülerden öğrendiğine göre, düşmanın karşı te­
peleri işgal ettiğini bildirdi. Bu haberler üzerine Tümen Ko­
mutanına, Binbaşı Bairas'ın yanına gideceğimi ve yerinden
dah a . noksansız bilgi alacağımı söyledim.

ilerleyip Binbaşı Bairas'ın yanına gittim; o zamana ka­


dar gelen haberlere nazaran T{irkler karşı tepeleri işgal ettiği
için binbaşı atından inmiş vıe nişancıların arkasında yaya
olarak ilerleme ge başlamıştı ; ta.burun daha küçük rütbedeki
diğer subayları atlı olarak karşı tepelere doğru ilerliyorlardı.
Binbaşı Bairas, karşı tepelerin işgal edildiğine dair ha­
berleri doğruladı. Ben,. aradaki mesafenin 600 metreden fazla
olmaması sebebiyle bu haberlerin doğru . olamıyacağı ve eğer
Türkler karşıki tepeleri işgal ediyorsa çoktan ateşe b aşlarna-
1arı icap ettiği cevabım verdim.
Fakat ayni anda karşı tepelerden bir yaylım ateşi duyuldu.
Birden, önde yürüyen subaylarla silahlı askerler önümde yüzü
koyun yere yattılar, ben at üstünde idim; Binbaşı Bairas ile
diğer bazıları da ötekilerin yanına yattı. oradaki mevcudiyeti­
mi lüzumlu addetmiyerek uzaklaşmayı düşündüm, fakat o an­
d çı kur�un vızıltılan duyduğum ve atlıların büyük bir hedef
teşkil ettiğini düşündüğüm için yerimde kalmaya ve sırtımdan
vurulacağıma göğsümden vurulmanın müreccah olduğuna ka­
rar verdim;

Biraz sonra, tepeleri terkeden Türklerin ateşi kesildi ve


ben de Tümen Komutanının yanına gitmek üzere yola çık­
tım. o beni görfır görmez:
- Yüzünden yaralısın ı dedt
Ben şu cevabı verdim:

35
- Adam sen de, ben hiçbirşey hissetmiyorum!
Fakat elimi yüzüme koyup balanca kan gördüm. Daha
sonra düşününce, bunların, arkasından yaralanan atımdan
ileri geldiğini anladım; yaralar kuyruğa yakındı ve kuyruk
sağa sola vurdukça kana bulanıyor, durduğu zaman ucundan
kan damlıyor ve sallandıkça kanlar yüzüme bulaşıyordu.

YENİCE SAVAŞI

ı o Elümde vukubulan Yenice savaşında ur. Tümen 6 ncı


ve ı o uncu taburlariyle muharebe · ediyordu, 12 nci
taburu ihtiyatta lrnlmıştı.
Sabahın saat ıo unda, savaşan iki taburun ( 6 ve ıo uncu
taburlar) yanında muharebeyi takip ettiğ·im sırada, Tümen
Komutanının yaveri ilarhos V. Kapsambelis, Tümen Komutanı
:;ı,dma yanıma gelerek bana bir eırllr getfrdi. Bu emre göre,
Komutanın yanına, yardıma gidecektim. 400 metre kadar geri
çekilince İlarhos Kapsambelis, bir sigara yakmak üzere dur:­
mamızı rica etti. Durduk ! Tam sigarasını yakarken şakağın­
dan bir kurşun yedi ve cansız yere düştü.
ll
MORAVA DA!GI (ARNAVUTLUK)

K ı:ısım sonlarında Kasteria'ya hareket eden III. Tümen


Görice'ye doğru ilerlerken, 5 Aralık gecesi Morava Dağı
yakınında Ayios Nikolaos köyüne geldi; Morava Dağı karla
örtülü idi.
Kerkira'da kalan ıo uncu tabur da geceleyin Morava da­
.

ğına gelmişti. Askerler geceleyin karları eritmesi maksadiyle


y
Ayios Spiridonos'a mucize göstermesi içfrı dua edi orlardı. O
zaman askerlere şunu söyledim: .
·
- Ayios, karın ne olduğunu bilmediği için ne yapabilir?
A.yios Kerkira'da. hiç kar görmüş müdür?

GÖRiCE
örice'ye girdiğimiz 6 Ekimden takriben iki kü çük ay
G kadar sonra,
· ocak ayının bir gününde Göri�e eşrafı
karargaha gelerek bana şunu sord� :

36
- Görice, · Ytmanistan'a geçince, dilimizi konuşabilecek
miyiz?

Onlara her şeyde olduğu gibi, bizde, lisanda da özgürlük


olduğu ceva�ını verdim. Halen, Atina yakınındaki köylerde
bile Arnavutça konuşuluyordu. Bundan başka, Atina civarın­
da Elevsinos ve Madras'ta oturup Arnavut dilini bilen iki
subayı çağırdım ve onları, oradaki eşraf ile Arnavutça konuş- ·
turdum. Bu konuşma üzerine çok memnun lrnldılar ve b ana
şunları söylediler :
- Oo!.. Güzel ! Çok güzel !..

1 913 şubatının ikinci o n günlük devresinde bütün Görice


bölgesinde sıkı bir kar y ağmaya ba.'ıladı ve bütün ormanı kalın
bir kar tabak.ası kapladlı.; Yany a'ya giden araba yolu görünmez
oldu ; yolun ancak ağaçlık kısımları farkediliyordu ve patika
yolJarı tamamen silinmişti. Bütün ova bembeyazdı.

Durum bu merkezde iken, 2 ,5 aydan fazla bir müddet


Görice'de lrnlan III. Tümen, daha sonra Ordudan, Türlclerin
arkasını sarmak üzere Yanya'ya gitmek emrini aldı. H areket
halindeki III. Tümen 19/Şubat gecesini Görice kuzeyindeki
F'lioki köyünde geçirdi.

Karanlık bastıktan biraz sonra, benim komutanın yanın­


da bulunduğum bir sır�da an'i. olarak sık silah sesleri duyduk.
Ben, bir an için Türklerin baslnn y aptığını sandım. Karargah
bin asımn önüı-ı.e geldiğim zaman kaçışan bir kurt sürüsü gör­
dUın; bunlar, kar yüzünden ormanda yiyecek bulamadıkları
için köye, karinlannı doyurmak. amaciyle inmişlerdi. Duydu­
b'1lllUZ
l silah sesleri, köyün muhafazası için k alan birliğimizin
kurtlara açtığı ateştendi.

LESKOVİKİ
III.
Tümen 22/Şubat'ta Leskoviki'yi işgal etti. işgalden
bir gün evvel, Leskoviki'ye doğru yola çıkan alay­
lar, askerlerin istirahati için yolda bir saat durdular. Öncü
birliği ile beraber bulunan Komutanlık. duruş esnasında köye
yakın bir yerdeki büyük bir konağın yanında idi, bu köşk, asil

37
bir Arnavuda ait olup adam, kahve ikram etmek üzere komutan
ile kurmayını evine davet et:rnişti.
Ev'e gittik ve bir salonda oturdıuk. Biraz sonra bize, bir
tepsf içinde kahve getirdiler. Ben salonun dip tarafında bina
lrnpısının kaırşıslnda oturuyordum; salonun dışında, kaçak
gözlerle bize bakan ve gözetler gibi görünüp kaybolan birini
gördüm Aniden ortaya çık an bu adıam beni huylandırdı. Bi­
raz sonra ilünci kahve geldi. Yine yukarılti olayın tekrarlan­
dığını, yani, birisinin kapıdan ani olarak görünüp kayboldu­
ğunu gördüm.

Binadan çıkınca olayı inceledim ve anladım ki, Ttlrk Met­


lerine göre, misafirlerle dolu bulunan binanın, onlar dışarı
çıkıncaya kadar birisi tarafından gözetilmesi gerekmektedir.
23/Ş.ubat'ta Tfimen Komutanlığı. Leslrnviki'de idi ve şehrin
eşrafı Komutan ile Kurmayını y eme ğe d avet etti..
Yemek esnasında; hernekadar salon tavanda asılı bfiyük
bir lamba ile aydınlatılmış idiyse de, masanın ortasında du­
ran bir Arnavut sağ elinden sol eline aktardığı mumlu bir
şamdanı masanın üzerinde tutuyordu. Bu daha ·sonra öğren­
diğimize göre, misafirlere saygı göstermek için yapılırmış.

KLİSURA SAVAŞI

JJ
J
T ümen 3 M artta Premetis'in işgalinden sonra Klisu­
• r::v mn ü;gali için Türkl ere karşı muharebeye giriş­
miş ve Ç B;rpı�ma sabahın saat sekizinde başlayıp ö ğleden sonra
saat ı de Türklerin Berat' a çeldlmesiyle sona ermişti.

Klisura köyü, Aus nehrinin sağ tarafındadır. Klisura•nın


hemen batısında yük:sek bir dağ vardır. Bu dağın, t a}�riben
200 metr e yfikseğinde, Klisura beylerinin oturduğu büyük ve
oldukça güzel bir bina görülüyordu.
Çekilen Türklerin ateşi kesilince, Klisura Beyinin iki er­
kek: k arde şi gelerek Komutan ile beni lrnhvaltıya davet etti.
Eve çıkışmuzda, yemeğin hazırlanışının sabah saat ıo da
başlaması gerektiğini düşünerek Klisura beyl eri bu yemeğin,
sava§tan sonra sağ· kalanlara, yani muzaffer olanlara tahsis
edildiğini söyleyip ı_ıaka ediyorlardı. İçlerinden biri, bunun üze ­
r-ine benim üzüldüğümü görerek sordu :

38
- Size doğrusunu söylememe müsaade eder mic;iniz'?
Ben şu c e vabı verdim:
� Nahoş da olsa, gerçeği daima severim.
o rla bunun üzerine şunları söyledi :
- Oyle ise dinleyin: Türkler kaçarken onlara yine görft­
'§elim diyoruz. Siz gelince hoş geldiniz diyoruz. Doğrusu şu ki,
biz onlan da, sizi de istemiyoruz.
Kahvealtıdan sonra o zata, hatırladığıma göre 1906 se­
nesinde, o zaman mevcut olan Avusturya-Macaristan gibi bir
Yunan-Arnaıvut klırallığını;n kurulmasını teklif amaciyle iki
kişinin Atina'ya geldiğini söyledim. Onlar Atina'ya gelince
d.ışi şleri bakanı kendilerini başbakana, başbakan da Kırala ve
sonra kıra! başbakana, başbakan da dışişleri bakanına gönder­
mişti. Bunlar dört ay kadar Atina'da kaldı ve hiçbir sonuç ala­
mıyarak oradan or aya gö nderildiler .

1913
RUL.GAR.iSTAN'A. KARŞI SAVAŞ
·B. ulgari-stan'a karşı yapılan sava.'jta ben top çu binbaşısı
rütbesiyle III. Tümen in Kurmayı idim ve şefim Tuğ­
'

general Damianos'du.

IOLKİ..� SAVAŞI

T.{ jJkis savaşı sırasında III. Tftmen, Killı::is'in b atı sında idi.
l ı. i
Sabahleyin, saat 9.30 da ateş kesil nce 12 nci T abur şeh­
re girm ek üzere yola çıktı. Saat 12.3 0 a gelmişti. Ya­
nında Kurmaybaşkanı olarak bulunduğum ıo uncu Tabur Kil­
kis'in hemen kuzeyindeki tepeleri işgal etmişti ve oradan Yan­
nes'i ve daha üsrtteki tepeleri işgal ederel{ dü şmanın gerisini
kesecel(ti (IH . Tümen sahası) .

III. Tümen ile birlikte tepelere çıktım; oradan her taraf


görünüyordu ; kuzey yönünde ve dört kilometreden fazla olmı­
yan bir mesafede, düşman ordusunun geniı,ı çapta yığına!{ yap­
tığını ve bir alayın Herakleon'a doğru yürüdüğünü- gördüm.
Hemen yanımdaki süvariyi dörtnala ge ri gönderdim ve ne
olursa olsun topçu Komutanına haber vererek buraya dört­
nala gelmesini söylemesini emrettim.
Biraz sonra, bir süvari subayının, yanında dört atlı oldu­
ğu halde tepelere çıktığını gördüm. Bana, süvari tu g ay komu­
·

tanlığından geldiğini durumu görmek için buraya çıktığını, gö­


rülen kuvvetin dost mu, düşman mı olduğunu tesbit edeceğini
ve hakkında bilgi almak istediğini söyledi.
Bu arada, gönderdiğim süvarinin haber vermesi üzerine,
yüzbaşı İ. petridi'nin komutasında bir dağ topçu birliği dört­
nala geldi ; yüzbaş ı toplarını yerleştirdik.ten sonra bana nasıl
ateş etmesi gerektiğini sordu.
Ben şu cevabı verdim:
- Karşıda, toplu halde b.ulunan düşmana hemen gülle
atmağa başlayın.
Ateş hemen başladı.
Buna paralel olarak, keşif için gelen süvari subayı vası­
tasiy le hemen süvari tugay komutanlığına harekete geçmesini
bildirerek. .karşıda toplanmış düşman ordusunun topçu ate­
şinden huylanarak: faaliyete geçtiğini ve süvari düşmana ya..1{-.
!aşıncaya kadar topçu ateşinin devam edeceğ'ini. haber verdim.
ve ilave ettim: .şimdi süvannın muzaffer olması için özel bir
hareket fırsatı doğmuştur. •

IH. Tümen'in raporu b u hususta şunları yazmaktadır:


.Topçunun sür'atli ateşi neticesi olarak saat, öğleden son­
ra 1 .3 0 dan itibaren düşman tam bir sürprizle kar şıl aşmış
ve bozularak dağılanlar lmzey ve Kuzey-Doğudaki tepelere doğ­
ru kaçmaya başlamıştır.•

•Düşmanın sürprizle karşılaşan kuvveti on bin kişi tah­


ınin edilmiştir. Genel Kurmayın verdiği bilgi üzerine Yannes'e
yalclaşan süvari tugayı, süvarinin düşmana yaklaşmasiyle top­
çu ateşi kesilir kesilmez düşmanı takibe başlamıştır.•

KELENDER SAVAŞI

K
ilkis savaşından sonra, 22 Temmuz'da ur. Tümen Bul­
gar aslrnrini Kelender ve Doyran istikametinde takibe
devam etti.
öncü kuvvetler, süvari tugayının ve tümenin diğer kuv­
vetleri himayesinde, sab ahın saat ll'inde Kelender'in bir ki-
lometre kuzeyinde iken Tümen'in bir alayı Kersova-Kelender­
Doyran yolu boyunca, Kelenderin Kuzey-Batı yönünden gelen
bir topçu ateşinin baskınına maruz kaldı.
Bu topçu baskını Türnen'in yol boyunca ilerliyen alayı
arasında kargaşalık., itaatsizlik ve panik doğurmuştu. Hemen
dörtnala ilerliyerek, yanımda dağ topçu sunun bir kısmı olduğu
halde karışıklığın hüküm sürdüğü yola vardım. Hemen t op­
çuları en yakına ve yolun doğusundaki tepelere yerleştirdim
ve ateşe başladım. Bu topçu ate şinin duyulması üzerine he­
men panik durdu, birlikler t op landı ve atılan birk a ç gülleden
sonra düşman. topçusunun da sesi kesildi.

PETSOVO SAVAŞI

JJI Tümen S trumi ç e ve Petsovo'nun işgalinden sonra


" ilerliyerek Petsovo'nun Kuzey - Batısında 1450 ra­
kımlı tepeyi işgal etti. 14 T emmuzda 1450 rakımlı
t epede yapılan s av aşta (ki burada komutan ile kurma­
yi kalmıştı) yaralı bir Bulgar subayını getirdiler. Karşımız­
daki düşmanın kuvveti hakkında inceleme yapıp gerekli bil­
giyi alınca, yaralı içi n sedye tedarik ederek bunun Pe ts ovo ' ­
daki hastahaneye kaldırılmasını e mrettim.
15 -Temmuz'da takviyeli büyük Bulgar kuvvetlerinin, bi­
zim solumuzda bulunan, fakat anlaşılan pasi f savunmayı ter­
cih eden Sırpların karşısında olduğu haberini aldık.
III. Tümen bu büyük sarılma tehlikesi karşısında, 16-Tem­
muz'da Petsovo kö yünü de terkederek çekilmek zorunda kaldı;
köy hastahanesindeki hafif yaralılar da orasını terketti ve
yalruz ağır yaralılar kaldı.
17-Temmuz'da, III. Tümen bir karşı taarruz yaptı ve
süngü hücumu ile düşmanı püskürterek petsovo'yu geri aldı.
Petsovo hastahanesine geldiğim vakit, orada kalmış olan ağır
yaralılanmız kendilerini benim kurtardığımı söyliy erelc teşek­
kür ettiler; zira Tümen Petsovo'yu terke mecbur kaldığı za­
man, Bulgar ordusundan bir birlik hastahaneye gitmiş ve ora­
daki yaralı Bulgar subayı gelen Bulgarlara şöyle demiş :
- Onlara dokunmayın. itina etmeğe çalışın, çünkü on­
lar da bana iyi bakJıJ.ar.
Bunun üzerine Bulgarlar da ayni şekilde h areket etmişler.
Bu Bulgar subayı, Bulgarların Petsov'dan ayrılışı arasında
onlarla beraber gitmiş.
ıs-Temmuz sabah:ıı, Genel Karargah'tan « 18-Temmın.ı,
saat sabahın 5 .1 5 İn tarihli bir emir geldi ; bu emirde , 18-Tem­
muz- 191 3 günü öğle valüi başlamak üzere beş günlük bir müta­
reke yapıldığı bildiriliyordu.
III. Tümenin Genel Karargah'a �ektiği telegrafta şöyle
d enmekt e y di :

.Bu sabah, münadiler çık.ardık.tan · sonra, bir kurmayımı


düşman nezdine elçi olarak, hudut hattını tesbit etmesi için
gönderdim.

Bulgarlar da, Kurmayın gittiği yere kadar ilerledi. Kur­


maya ileri hareketin durması icap ettiğini, aksi h ald e hattın.
tesbit edilemiyeceğini' söyledi. Bulgarlar i.se, mütarekenin öğ­
leyin başladığını ve o saate kadar ilerlemekte serbest olduk­
larını bildirdiler. Kurmay, bunun üzerine müzakerenin sona
erdiğini ve Bulgarlar hudut hattı olarak neresini g öst erir ­

lerse kabul edeceğimizi söyledi..


Sonra, iki ordu arasındaki hattın d erh al tesbitine baş­
landı
Bulgar Tümeni'nin Kurmayı ile vukubulan konuşma esna­
sında, ras,tgele JII. Balkan Tfimeni'ne · mensup olduğunu .söy­
liyen bu subay bana şöyle dedi :

- 15 Temmuzda, 1450 rakımlı tepede bulunuyordum, ora­


dan tümeninizin tecanüs, intizam v.e. derli top lu halini görünce
yanımdaki subaylara şöyle dedim: .Bakın, bir asker ki, ha­
rek.et halinde bile hürmet telkin ediyor ı .

1916
SELANiK'TE DURUl\l

( 17-18 Ağustos 19 16)

1 9 1 5 EY1ı1lü'nde Yanya'da 9 uncu D a ğ Topçu taburunun


komutanı olarak bulunurken, Tümgeneral Moshopu-

los'un emrinde, seH.\n.iktelö HI. Ordu Kurmaylığına tayin


edildim.
Selanik'te Antant'a dahil (Fransa, İngiltere, İtalya, Sır­
bistan) müttefik kuvvetlerin M akedony a Başkomutanı Fran ­
sız Generali seraig' vardı.

General Moshopulos , 19 16-Temmuzu'ndan itibaren, gene ­


ral v. Dusmanis'in yerine muvakkaten genel lrnrmayba.şkam­
olarak Atina'da bulunuyordu.
G€neral Moshopulos, Selanik'e h areket ederlcen bana,
kendisinin yokluğunda -binbaşı rütbesiyle kurm ay olarak - ,

-emir üzerine- ordu komutasını alma görevini verdi.

17-Ağustos sabahı XI. Dağ Topçu Alayı Komutanı Yarbay


Mazarakis'in Kathesto'.da isy an ettiği, beraberinde bütün ala­
yı sürüklemeyip yalnız iki subayı kandırabildiği haberini al­
dnn. Ben bunu öğrenir öğrenmez alay komutasını Topçu Bin­
başısı Polihroniadis'e bıraktım. Ayni zamanda, bütün birlik
subaylarını yanıma çağırdım, onları olup bitenden haberdar
ettim ve devriyelerle düzeni sağlamalarını, asker kışlaları ile
depoları şiddetle muhafaza altına almalarını bilhassa depo­
söyledim.
lan işgal etmek istiyeceklere ateş etmelerini

Atina ile telefon bağlantımız kesik olup bu y üzden Milli ,

Savunm a Balrnnlığından emir almama imkan bulamadığım için


Karargah' a vali Bay i. At h inoyemis ile mahkeme başkanı Bay
Romanos'u davet ettim ve durumu kendilerine anlattım. Son­
ra valiye şöyle dedim:
- Bütün ordu vazifesine sadıktır; yalntz j andarma isyan
ediyor; ben, elimdeki asken kuvvetlerle bu hareıceti bastıra­
bilirim; fakat telegraf bağlantısı kesik bulunduğun d an hüku·· ,

mett en emir almama imlcan yoktur ; bunun için hükumetin


mümessili olarak size baş vunıyorum, Bay Vali.
Vali muhtelif ilrrarlarda bulunarak. ve müttefik davasına
inanmış bir halde şöyle dedi :
- Ben, Zaimis hükumetinin mümessili ve vali olarak,
kat'i surette asilerle her türlü muhasamattan kaçmayı ve
p asif müdafaada kalmayı tavsiye ederim.
Gece olunca, birlik komutanları, ertesi günü i çin aslcerin
ekmeğe ihtiyacı olduğ·unu bildirdiler. Bunun üzerine rn ncü Pi­
yade Taburuna yarım takımlık bir kuvvetle şafakta Alatini De­
ğirm en ini işgal e tmesini emrettim
, .

� ��:r�·

:"
Geceleyin, yarım takımlık kuvvet Değirmen'e doğru gi­
derken asi devriyeleriyle k arşılaşmış ve asiler .ona ateş açµıış­
lar. Bu, ordu ile asiler arasında ilk ç arpışma oldu ve sonunda
talmna mensup iki kişi öldü. Asilerden de yedi kişi ölmüştü .

Alatini Değirmeni'nin işgali teşebbüsü boş çıkınca, birlik


komutanlarına, kışlaların Kuzey kısmından ilişki kurarak. şe­
hirden ekmek tedarik etmelerini söyledim.

18-Ağustos günü sabahın saat 6 sında, harekatın başlan­


gıcındanberi lrnldığım karargaha, General Seraig'in mümessili
olarak Fransız yüzbaşısı Marie geldi. Yüzbaşı Marie bana, Ge­
rierı:ı.l seraig'in şehre karşı herhangi bir hareketi müsamaha ile
kar�ılıyarnıyacağmı müttefilc kuvvetlerinin kaldığı şehirde dü­
zenin bozulmasına müsaade edemiyeceğini, ak.si halde müda­
haleye karar vermiş olduğunu bildirdi.
Ben, ordunun kendi loş.laları önünde savunma h alinde
bulunduğu askeri bir birliğe karşı ilk ateş açanların asiler ol­
duğu cevabını verdim ve Fransız generali Seraig'in bizzat şe­
hirde, askeri kanunun cari olmasına rağmen asi harekatına
göz yumduğundan şüphe ettiğimi söyledim..
Sabahın saat 8.30 unda, topçu ile talı::viye edilmiş Fransız
askeri birlikleri, cepheleri merkez kışlalarda ve ordu yazıha­
nelerinde olmak üzere Kıra! Yeoryios caddesi'nin deniz kıyısı
tarafında yer aldılar. Bununla aynı zamanda askeri birliklere·
ait yazıhanelere, Fransız ordusu ile üçüncü Ordu Karargahı ara­
sında irtibat subaylığı yapan Fransız yüzbaşısı Dekre geldi ve·
o da, yüzbaşı Marie'in söylediklerini tekrarladıktan sonra şun­
ları ilave etti :

- Eğer, ordu birlikleri, .öğleden evvel saat ona kadar çe­


kilmezlerse, Fransız ordusu önce mermisiz bir top atacak, ar­
kasından da kışlalar ile yazıhaneleri top ateşine tutacaktır.
Ben şu cevabı verdim :
- Ben buna, General Seraig' den yazılı bir emir ahnadan
cevap veremem, aksi halde bize karşı top ateşi açabilirler. Gör­
düğünüz üzere, ben buradayım.
Yukarıda konuşulanlardan sonra Fransız yüzbaşısı Dekre,.
doğru Fransız karargahına gitti ve geri gelerek, General Se­
raig'in yukarıdaki sözlerini tekrar ettikten sonra yazılı emir
getiremiyeceğini bildirdi .

44
Ben yine, sözü geçen teklifleri reddedince takrar General
Seraig'e gitti ve generalin arzularını taşıyan bir yazıyı getirdi.
General Seraig'e kat'i bir cevap vermeden evvel, bunun
isteklerini yerine getireyim mi, yoksa red mi edeyim diye dü­
şündüm. Fakat, askerimizin Selanikteki Müttefik kuvvetleriyle
çarpışmasının boş yere kan döküp zayiat vermekten başka,
devletlerimiz arasında diplomatik gerginliğe sebebiyet ve­
receğini ve neticede milli menfaatlerimizin zarar göreceğini,
buna mukabil Milli savunma B akanlığı'nın müttefiklerle her­
hangi bir ç atışmaya sebebiyet verilmemesi hususunda emir
vermiş olduğunu hatırlayarak Makedonya Müttefik Kuvvetleri
B aşkomutanı olan Fransız generalinin dediğini yapmak zaru­
retine kanaat getirdim ve bunun yüksek vataıı. menfaatlerine
hizmet ettiğine inanmak istedim.

1918 - 1919
BİRİNCİ :püNYA SAVAŞI
( I II . TÜMENİN SIRBİSTAN'DAKİ 'l'EŞEBBÜSÜ)
PATRAS

1 !>18-Şubatı'na doğru, Atina'da Albay rütbesiyle I. ordu


Topçu Birliği Komutanı bulunuyordum; Patras'taki
III . Tümen Komutanlığına nakledildiğim emrini aldım ve bu
görevi Şubat ayında devraldım .
. Seferberlik 25-Nisan (8 Mayıs) da ( 1 ) başladı.
Birkaç gün sonra, Fransız Generali Bordo, Patras'a teftiş
için geldi.
Teftiş esnasında, seferberlik üzerine muhtelif birliklere
yeni gelen ihtiyatlara şu suali · soruyordu :
- Tümen komutanınız kimdir?
Bu soruyu birkaç defa tekrar etmekteydi.
Teftişten sonra b ana :
- Bu, .tümen komutanı kimdir sorusunu birkaç defa
t:elcrarladım, çünkü manevraları t akip edip etmedi ğ inizi

(1) Burada Yunan takvimi kullanıldığından aı-ada 13 gün ­


lük fark vardır. çeviı'en.
-

45
öğrenmek istiyordum. ve hepsi sızı tanıdığına göre, siz sık
sık geliyor ve eğitimi takip ediyorsunuz demektedir; buna çok
memnun oldum.

CİCİLER

S
eferberliğin başlamasından yinni gün kadar sonra, 15-
Mayıs'ta P�tras ve Mesolongi'den hareket ·başladı; vo­
los'a kadar gemi ile gittik ve oradan da, karadan Ciciler
(Merkezi Makedonya) e geldik.
III. Tümen orada, Fransız noğlı Ordusu Komutanı Gene­
ral Arni'nin emrine girdi ve -kendisiyle sıkı bir işbirliği yaptı.
General Arni 1893-95 senelerinde Paris'teJrJ. Yüksek Harp Oku­
lu'ndan mektep arkadaşımdı. o zaman Afrika Avcıları süvari
,

Tabur Komutanı rütbesini abruştı.


Okulu bitirdik.ten sonra, uzun zaman mektuplaşmıştık.
Sonralan, yalnız yılbaşlarınd.a biribirlerimize tebrik yolladık.
Sonra kendisi Afrik.a'ya nakledilince aramızdaki ilişki kesildi.'
Yüksek Harp Okuluda bulunduğumuzdan 23 yıl sonra.,
Makedonyada, yukanda zikrettiğim şekilde büsbütün başka
şartlarla karşılaşmıştık.

FLORİNA
c iciler'dek:i Tümen, . .Flopna yııJonına nakletti ve ka.­
uı. '
:rargt'ihını
Kladeron'da1·_kurdu; Tümen orada, Fransız
subaylarının jdaresi altında yeni siHihların kullanılışı ve
siper savaşını öğrenmek üzere talim gördü.
Bir gün General Arni bana şöyle dedi :
- Sizde, Şnayder-Dangli marka dağ topları var. Bizde ise
bu tip silah yok ve icabında size mühimmat veremeyiz, Fran­
sız topları edinmeniz lil.zıın.
Ben şu cevabı verdim :
- Fransız toplarına ihtiyacımız olduğUnu kabul ediyorum
ve buna karşı hiç bir itirazım yok.
Fransız toplarını aldık ve 15 gün sonra generali, oağ Top­
çu Alayının savaş atışlarında hazır bulunmak üzere da.vet et­
tim. , Abşlarda, . Frari.sız Ordu$u Komutanı Al'Di'den başka Fran-
topçu Komutanı bir Albay ile General Monbelli'nin Komu­
Sıt;
tasındaki 35 .İtalyan Tümeni, topçu komutanı da hazır bulun-·
muştu ve burada, Fransız ordusu yanından Yunan Tümeni de
temsil edilmekteydi. Askerlerin, Fransız toplarına intibakını
sağlayan eğitimin muvaffakıyet derecesini görmek için tatbi­
katta hazır bulunan General Arni bana şunlan söyledi :
- Biz Fransızlar, 15 gün zarfında, topçu eğitimini dahi ta­
.. hakkuk ettiremezdik, halbuki siz savaş eğitimini bile be cerdiniz.
Hayret ı Fakat siz ne imişsiniz! . .
. III. Tümen birliklerinin eğitimi 6-Ağustos' a kadar devam
etti; bu arada TO.men'in piyadeleri yerlerine gelmeğe başladı ve
siper savaşını öğrenmek i çin Fransız ordusunun yanında yer
alıp b aşlangıçta ihtiyat kuvveti olarak kullanıldılar.
I. SJrp ordusu ile (Doğuda) 35. İtalyan Tümeni. (Batıda)
arasında. yer alan 1 1 . Fransız Sömürge Tümeni, Erigonos
(Tseria) nehrin.in iki tarafında, Manastır'ın 25 J:r..ilometre Do­
ğusunda savunma durumunda idi. Bu Fransız Tümenine pi­
yade alayları iltihak etti.
3 1 -Ağustos'ta ıır. Tümen, Fransız birliklerind en ayrılarak
bu kesimde görev aldı. Prespa gölü bölgesini III. Tümen'e
bağlı 2/39. Evzon aJa.J'.1 işgal ediyordu.

TAARRUZ

1 ··· Eylul g'(iıüi , Müttefil{ topçusu tar1afından umumi taar-


, ruzun hazırlığma başlandı.
tepenin (Kanice civarında) yamacında baş­
877 rakımlı
lıyan. ileri harekette Bulgar ordusundan bir taburla karşıla­
şıldı; bunun karşısında 42 . Fr ansız sömürge Alayı'nın bir ta­
bunı vardı ve bu tabur düşman tarafından püskürtüldü. Bu­
nu, Fransız alayının başka taburunun taarruzu takip etti ; o da
püsltürtilldü.

o zaman General Arni bana :


- Şimdi sıra sizin! dedi.

F..n yakında 12. Alaydan Binbaşı Panayotakopulos'un 3. Ta­


buru vardı. . Taburu . toplayıp. kısa bir konuşma yaptım. ve
özetle şunları söyledim :
- Şimdi, bilhassa Fransızların karşısında Yunanlıların
me şhur olan cesaretini göstermenin sırası geldi.

Taarruz b aşladı ve bir gün bir gece, h att tı. daha fazla de-
· ·

vam eden inatçı bir savaştan sonra, tepenin kayalık ve dik


yamacını tırmanarak, sonunda makinalı tüfekler ve el b omba­
lanyle tepeyi işgale muvaffak. olduk.

Pirlepe'den beri devam eden muharebelerden sonra Fran­


sız Doğu or dusu' nun III. Tümen'i ı ı . Alman Ordusunu ta.kip
ederek Bulgar .ordusunun yanına kadar gelmişti.
ııı. T üm en teşkilatı itibariyle bir dağ tümeni olduğu için
Trcska vadisi üzerinden Üsküp'e varma vazifesini (3904/3 sa­
y ılı 1 02/27 /9/18 hususi emir) aldı; bundan maksat ı ı . Alman
Or dusunun arkasını kesmekti.

29-Eylıll'de ııı. Tümen, başta esas birlikler komutanlığı


olduğu halde dağ yolundan üsküp'e hareket etti. Bu ilerle­
me esnasında ve Bresniç y akınınd a, Tümenimizin üstünde
uçan bir uçak g örd ük ve biraz sonra bunun Fransız uçağı ol- .
duğunu anladık. Derhal, toprak üzerine çarşaf kadar bir Yu­
nan bayrağını yaydık; uçaktan bunun üstüne, takriben 0 ,20 m.
uzunlukta madeni bir üstüvane atıldı; bunun bir ucunda şu
ibareyi taşıyan bir kurdela vardı: .ııı. Yunan Tümeni Komu-.
tanı Tümgeneral Trikupis'e •. üstüvanenin içinde, beni Bul g ar
ordusu ile mütareke müzakeresi yapmağa ve anlaşma imzala­
mağa memur eden Fransız ordusu Komutanının emri vardı.
Derhal bu hayırlı haberi dağda bulunan Tümen karargahına.
bildirdim ve bunun, zaptedilemiyen bir h eye canla ve Zitoı ı
(Yaşa) sesleriyle lrnrşılandığını gördüm.

Dağdan Üsküp' e doğru ilerlerken, kayalık bir yamaçtan


geçtiğimiz bir sırada atım · birden kap aklandı ; ben yere düşerek
hafifçe yüzümden yaralandım ve orama pansuman yapt ır dım.
Yürüyfü�ümüze devamla üsk üp ' e geldik ve Baraken kışlalarını
'
işgal ettik.

Ben, bu esnada ili. Tümenin başında idim ve yüzümdeki


sargı duruyordu ; bizi gören gürültücü şehir halkı etramıza top ­
fanaral{ benim savaşta yaralandığımı söyledi ve alkışlamağa
başladı.

48
VSK"OP

E mirleri üzerine HL Tümen'in üsküp şe,hrine borazan ve


bayraklarla girdiği Fransız ordusu 2. Tümenler G rubu
Komutanı Pate askerlerin vakarı . ve söyledikleri m arş-
. lardan heyecanlanaralt bizzat Tümen karargahına geldi ve ba­
na memnuniyetini bildirdi.
Üsküp'te kaldığımız kısa süre z arfı n d a , III. Tümenin hare­
katı esnasında gösterdiği cesaretten dolayı aşağık.i zevattan teb ­
rik telegrafları aldık :
1) Maj este Kıral Hazretleri,
2) Ordu Komutanı General P. Danglis,
:n MiUi savunma Bakanı Al. Griv as,
4) Ordu, II. Küme Komutanı General M. Komninos.

PRİŞTiNE

24.
-Eylı'.'ıl'de, 22. Fransız Karma Tugayı v e III. Yun an Tü -

m enin'den kurulu, General Tranie'nin grubu kuzeye


doğru hareket etti.
III. Tümen Ekimde, karargahı Pristine şehrinde olmak üze­
re, Priştine bölgesinde lrnrargah kurdu. şehrin s akinle ri y l e eş­
rafı, Tümen karargahını heyecanla karşıladılar.
7-Ekim 1 9 1 8'de alaylar, o zaman Karadağ'a ait olan Priş­
tine'dcn Sırbistandaki Niş'e hareket e tti , K aradağ hudutl arını
geçti ve Eski sırbistan'a girdi. Dağ bölgesinde, sebze i le dolu
büyük bir b ahçe vardı. Herhangi bir yağmaya mani olmak i ç i n
etrafına nöbetçiler diktim. Fakat, daha atımdan inmeden , y a ­
nım a kırk v e belki d e daha fazla yaşta iri yarı b i r kadın gelerek
ordunun komutanı olup olmadığımı sordu. Benim d o r;rula�·ıcı
cevabım k aqısında, ke n d i s i ne ait sebze bahçesinin e trafında
askerlerin hangi sebeple durduğunu sordu,
Ben cevap verdim :
- Belki, sebze yemek: istiyecek askerlerimiz de bulunur,
bunların bilhassa müttefiklerimize zarar . vermelerini istemem ;
burada, kendi memleketleri imiş gibi hareket etmelidirler.
Kadın şu cevabı verdi :

Trikupis F: 4
- Benim için mühim değil. Ne olursa olsun, nöbetçilerin
gitmesini rica ediyorum.
Ben izah ettim:
- Şunu nazarı itibara almalısınız ki, nöbetçiler çekilirse,
bahçeye askerler girer ve büyük zararlar verebilirler.
1 ,..
Onun cevabı şu oldu : .

- Fakat siz ne söylüyorsunuz? Siz bize özgürlüğümüzü


verdiniz, şimdi sebzelerimizi korumamızı mı istiyorsunuz? Ne
olacaksa olsun ı
Bunun üzerine nöbetçilerin çekilmesini emrettim.
22-Ekimde Tümen, Sırbistan'ın bir · şehri olan Niş batısın­
daki Prokop şehrine bayraklarını açmış bir şekilde girdi. şehir
halkı ellerinde çiçek ve buketler olduğu halde kadınlı çocuklu
şehrin giriş yerinde toplanmışlardı. Tümen'i heyecanla karşı­
layıp sub aylarla askerlere ellerinden gelen ihtimamı gösterdiler.
Belediye başkanı şehrin giriş yerinde ve henüz atlarımızın
üzerinde iken bana bir tepsi uzattı; İslav adetleri gereğince
tepside tuz ve ekmek vardı ve başkan bana III. Yunan Tümeni
savaşçılarını .Kurtarıcı" olarak kabul ettiklerini bildirdi.
'Ben ona., milletlerimiz arasındaki sılo ve tam dostluktan
bahisle 1 9 1 2, 1913 ve 1 9 18 savaşlarında kanla biribirine bağlan­
dıkları cevabını verdim.

N İ Ş

12 /25 Ekim günü III. Tümen Niş'e vardı, Uliça obreneviça.


caddesinde, 21 numarada daha önce Yunan konsolos­
luğu olan binada karargılh kurdu. Alaylarla · diğer bir­
likler Niş'in B atı'sındaki köylerde konakladı.
14/27-Ekim günü Fransız Doğu Ordusu' ndan hareket em­
ri geldi ; bu emre göre nı. Yunan Tümeni'nin bağh. bulunduğu
Tranie Tümenler Grubu Belgrad' a gidecekti. III. Tüİnen .29-
Ekim sabahı Niş'ten hareket edecekti. Fakat Tfirkiye ve Avus­
turya ile mütarekenin imzalanmasından sonra, Yüksek Fransız
Komutanlığınca bütün Müttefik ordularının nonau (Belgrad) a
gitmelerine lüzum yoktu ve Bulgaristan tarafından Mütareke'nin
şartları üzerinde güçlült çıkarıldığı için mütareke şartlarının
zorla k abul ettirilmesi gerekecekti. Bunun için Yükselt Fransız
Komutanlığınca orada askeri kuvvetin bulundurulması emre-

50
dilmiş ve bu işe nı. Yun.an 'rümeni tayin olunmuştu. Hareket­
ten bü· gün önce, akşam üzeri General Tranie'den gelen biT
emirle Tümen'in Bel.grad' a hareket etmeyip ikinci bir emre
.k.a.dar · Niş'te kalm ası bildiriliyordu.

PİROT (PRUT) .

B
irkaç gün sonra nı. Tümen, emir üzerine Pirot'a gitmek .
. için Niş'ten ayrıldı,. Yolda, Pirot'tan Niş'e otomobille
gelmekte olan Müttefik Orduları Başkomutanı Franse d'Es­
pere ile karşılaştun. Durup otomobilinden indi; ben de
atımdan indim. Mutad selamlaşmadan sonra Tümen'in başa­
nlı hareketlerinden dolayı beni tebrik etti.
1918-Ekiminin (6-Kasım) 24 ncü günü saat 14'de Tümen ka­
rargahı pirot'a yerleşti. şehrin belediye başkanı ile halkı ka­
rargahı karşılamak için büyük hazırlıklar yapmıştı; Bu su­
retle fizerinde Sırpça ve .Fransızca şu ibareyi taşıyan koca­
man takların altından geçtik:

" s ız. K U R T ,ı R I CIMIZ H O S G f::ı_ of N İ Z ,.

K arargah Tiyia-Bara mahallesinde, yeni kilisenin yanın­


o ıı.ki okuI b in asın d a yerleşti.
8/21;..Kasım'da Fransız Doğu Ordusu'ndan gizli bir emir
geldi: bu emirde III. Tümen'in, Sofya'daki General Kretine ta­
rafından, lüzum gösterildiği anda BUlgaristan' a karşı hare­
kete hazır olması bildiriliyordu.
Bütün düşman devletleriyle genel mütareke yapılm asın ­

dan yararlanarak Pirot kalesi komutanı ile fikir teatisinde bu­


lundulc Kumandan, bu buluşmamızda, Yunanistan'ın o za­
manki yayılmasından. dolayı beni tebrik etti. Bu münasebetle
kendisine gereken teşekkürlerde bUlundum ve münasip bir
nezaketle, bizim yayıldığımızı, fakat kendilerinin beş milyon­
dan on iki · milyona çıktıklarını söyledim. o bana şu cevabll
verdi :

- Evet ama, siz hiç olmazsa, hepiniz yUnanlısmız.


Tümen Pirot'ta ve etraftaki köylerde kaldığı sürece, bir�

51
liklerin civar ormanlardan ısınmak: için odun tedarik etmesi
müsaadesini almıştık. Bir gün, tanıdığım Sırp kale komuta-.

nından bir yazı aldım, bu yazıda oduna giden yunanlı asker­


lerin erik ağaçlarını da kestikleri bildiriliyor ve bunların ce­
zalandırılması isteniyordu. Ona, haklı olduğunu kabul ve za-

rarı yerinde tesbit için üçü Yunanlı, Hüsi Sırp olmak üzere beş
subaydan müte§ckkil bir heyet tesbit ettiğim cevabını verdim.
Kale Komutanı, Sırp ormanlarında .bulunduğumuz için heye­
tin iki Yunanlı ve üç Sırp subayından teşekkül etmesi icap
ettiğini ve bu meseleyi vekalete bildirip alacağı cevabı bana da
bildireceğini yazdı. Ben de, bunun üzerine meseleyi yerinde

tetkil\: etmesi için be§ Yunanlı subaydan müteşekkil bir heyet


kurduğumu bildirdim.

Sekiz günden fazla bir zaman sonra Kale Komutanı bana


yazılı olarak, vekaletin teklifini kabul ettiğini bildirdi.
Ben de meselenin bir Yunan heye�i tarafından incelen­
diği cevabını verdim.

Pirot'da bulunduğum sırada asli olarak Tümgenerallik rüt­


besini aldım.

Tümen sür'atle ilerlediği için, kaybettiği şerefli subay ve


askerlerine karşı namus ve şükran borcunu yerine getireme-
mi�ti; bu . sebeple Pirot•ta güzel bir mezarlık yapmağa karar
verdi. · .

· $ehir belediyesi, benim isteğim üzerine, şehir mezarlığı­·


'
nın bir kısmını buna tahsis etti ve burası y alnız ölü askerleri-

mizin ebedi istirahatgahı olmakla kalmayıp, ölülerimizin anıl­


ması için de bir anıt oldu.

Bu alanın ortasına 3 .6D m. yüksekliğinde, kaide vazifesini


görmeK üzere hakedilmiş bir taş kondu; bilahare bunun üze-

rine san'atkarların yapacağı . bir taş konacaktı ; bunu gerçek­


leştirmek için Tümen askerleri arasında p a ra topladım ve Yu­
nan Mim Bankasının Patras'taki şubesine gönderdim.

Sözü geçen k aidenin üzerine, bir mermerin taşıdığı şu


Yunanca kitabe konmuştu :

52
.. ÖZGÜRLÜ-GÜN ZULME K ARŞI S AVAŞINDA ÖLEN
m. . YUNAN TÜMENİNİN 358 EVLADI
BURADA YATMA K TADIR .•
1918

Bunun altına da Sırpça şunlar yazılmıştı :

..ili. YUNAN TÜMENİ


BU MEZARI D O S TU .S IRBİS TAN İLE YAPTIGI
OR'fA K S AVAŞLARIN HATIRA S I OLARA K
PİROT'A EMANET EDER.o
. 1918

Mezarın kaidesi için, ayrıldlkları sırada Almanların dina­


mitle uçurdukları Pirot demiryolu istasyonunda bulunan üzer­
leri işlemeli taşlar kullanıldı.
Kaidenin yapılmasına başlandığı sırada, kendisini t an ıdı­
ğım Pirot belediye başkanından bir y azı aldım ; bunda, şehrin
büyük zararlar gördüğü ve şimdi, hiç olmazsa, demiryolu is­
tasyonundan topladığımız işelemeli taşlar için bir tazminat
verilmesini istiyordu.
Kendisine isteğinde haklı olduğu cevabını verdim ve onu,
anlaşmak üzere Tümen Komutanlığına çağ-ırdım. Gelince ona,
bahis konusu taşların, kendi memleketinin lrnrtuluşu için Sır­
bistan'da Ölenlerin mezarının kaidesini yapmakta kullanıldı­
ğını anlattım.
Hiçbir itirazda bulunmadı.
1933-Kasımında, Atina'da bulunduğum bir sırada gazete­
lerde, Pirot'ta yapılan mermer mezarın açılış töreninde Yu­
nanistan'ı temsil etmek üzere bir askeri kıtamız gönderilece­
ğini okudum. Bu haber y ayınlandıktan sonra, bu hususta e n
küçük teferruatı kaçırm adım. Bahis konusu mermer mezar,
1918 de III. Tümen'in malfun mezarının bulunduğu şehirde ve
ayni yerde yapılmıştı.
- Yeni mezarın üzerine şu kitabe yazılmış bulunuyordu:

Uğruna burada dü�tüğünüz


Güzel Savaş sayesinde,
Kurtulan kahraman toprak
Ananız oldu?

53
Sırp ile Yunanlının başında.
Ayni şerefin tacı vardır.

Defne sizin kanınızdan

Solmaz bir halde biter.

ın. Tümen'in Patras•taki eski muharipleri lıu şiiri öğre­


nince bana müracaat ederek mezkur mezarın hangi sebep ve
kimler için yapılmış olduğunun kitabede belirtilmesini sağla­
mak. amaciyle Milli s avunma Bakanlığına başvurmamı iste­
diler.
Milli Savunma Bakanlığı 111. Tümen savaşçılarının şikdye­
tini haklı bularak kitabeye aşağıdaki sözlerin eklenmesini
emretti :

.. YUNANİSTAN :

m. YUNAN TÜMENLERİ 358 EVLADI İLE .•

19 1 8 - Kasımı sonunda 111. Tümen Sofya (Bulgaristan)


ve Üsküp (Sırbistan) üzerinden Pirot yolu ile yunanistan'a
dönme emrini aldı.

SOFYA (BlULGAltİSTAN)

25 -Aralık 1918 de, Yani Noel · günü Tümen ile Sofya'y a


vardım v e orada ilü gün kaldım. Orada kaldığım süre
zarfında, Noel günü, küçük Yunan kilisesinde yapılan mağ­
firet töreninde hazır bulundum ve Sofya'daki bütün Yunan
azmlığ·ı her su retle Yunan vatanına karşı sevgisini belirtti ..

Yunan azınlığının yaptığı bu tören esnasında, hazır bulu­


nanların dualarından sonra · yeni bir, yüz drahmilik Yunan
banknotunun üzerine, Yunan ordusunun Sofyadan geçişinin
hatırası olarak imzamı ve o günün tarihini attrm. Sofya'dalti
fakir Yunan ailelerinin yararına olaral� artırmaya çıkarılan
yüz drahmilik banknot ı o.ooo drahmiye satıldı:
S ofya'daki Miittefilc Devletler temsilciler.inin başı olarak
Bulgaris,tan ile mütareke anlaşmasını imzalamayı üıstüne alan
Fransız Generali Kretien ile karşılaştım. Bu buluşmamızda
bana şunları söyledi :

54
- Bulgaristan ile yapılacak olan mütarelrnyi imzalamak
ve ellerindeki topların teslimi işinde HL Tümen'e güveniyoruz.
Nitekim de öyle oldu, çünkü Bulgarlar zahiıi sebepler öne
sürülerek mütareke şartlarının tesbiti t arihini geciktiriyorlar­
dı; nihayet bir gün, birbirini izleyen ertelemelerden hiddetle­
nerek Bulgar hükumetine, üç saat zarfında t atminkar bir ce­
vap vermediği t iı.kdirde, III. Yunan Tümeni'ne Sofya'yı işgal
emri vereceğimi bildirdim.
Yarım saat sonra, talebimize t atminkar bir cevap aldık .

ASVESTOHORi (MAKEDONYA)

T ümen'in Pirot'tan hareketi 1918 Aralık aynının ortasında


b aşJ amıştı. Yunanistan' a 1919 ocalc ayının ortalarında
vardı ve Makedonya'da seianik'in lrnzeyindeki bölgede,
karargahı Asvestohori'de olmak üzere yerleşti. Yani, Laris'a­
dan hareket edince, sefil ve çok defa daracı!{ yollardan geçe­
rek · birçok molalardan sonra, çarpışa çarpışa ı .135 km.
katettik. Eğer Selanik bölgesindeki bir aylık dural{lama­
dan sonra yürüyüşe Serez ve Yeniköy'den Trakya'ya ka­
dar gidiş ve buradan da 320 km. tutan Buldan ve Eleuthera'öan
Drama'ya dönüşümüzü de eklerselc cem'an 1 .455 km. yol yü­
rümüş olduk demektir.
Tümen karargahının bulunduğu Asvestohori'de Fransız
Doğu Ordusu'nun sonuncu ve 5 . 1 80ı/3 sayılı veda emirnamesi
geldi.
Fransız Doğu Ordusu
Genel Kurmay
3 ncü Daire.
Sayı: 5.180/3
K arargah : 1.8/ Aralık/1918

GENEL EMİR
..ın. Yunan Tümeni Makedonya'ya gicliıı Fransız Doğu Or­
dusunu terkederken Tümgeneral Trikupis 'e saygı ve memnu­
niyetimi arzederim, zira Ill,/ Tümen, emrim altında, gerek
Komutanları ve gerekse askerleriyle en iyi başarılarını gös­
termiııtir.

55
Onların gerçek değerlerini, güzel eğitimlerini, sava� kabi­
liyetlerinin fedakarlıklarını takdir ett i m .
Yunan orduları Peristeri tepesinde, Çerna kıyılarında ve
Trcska vadisinde, dağ yamaçlarında görevlerini her tarafta.
hayret verici bir şekilde ba�ardılar ve Bulgarları kovdular.
Doğudaki Müttefik Or<luları'nın büyük taarruzunda Fran­
sız tümenleriyle 3.5. İtal yan Tümcni'nin yarı mda, III. Yunan
Tümeni, Frnnsız Doğu Ordusuna 77 .000 esir er, L500 subay, 3
ge n eral ,450 top ve sayısız silah bırakan 11. Al m an Ordusu'nun
eslr alınmasına yardım etmiştir.
HI. Y unan 'fÜmeni'ne, F ransız Doğu Ordusundan ayrıl­
dığı için tcessürüınü b ildiririm;

Ortak gayretler, ortak muharebe alanlarındaki çalışmalar,


kesin savaşlarııı ortak ruhunu takviye etmiş ve merkezi otok­
rasilerin tamir kabul et mez yenilgisini sağlamıştır.
IH. Yunan Tüm eni ' nin subay ve erlerine en hararetli
dileklerimi bilcliririm.

Ne�ir için
Erkan-ı Harbiye Reisi İmza :
(İmza) A nri

1 9 1 8 Birinci Dünya Savaşı'nda Ballrnn Müttefik Orduları


Komutanı Fransız Generali Franchet d'Esperey. Revue de
Deux Mondes'un Eyllı.1-Ekim 1 918 sayısında hatıralarını yayın­
larken burada, Fransız Doğu Ordusuna bağlı ııı. Yunan Tüme­
ni Komutanı olarak benden b ahsetmiştir.

Ben, bu y azının yayınlandığını görünce, kendisine teşek­


kür etmeyi uygun buldum. Cevap olarak bana mektup gön­
derdi ve benim tarihi değerim olduğundan bahisle şöyle dedi:
.Benim kanaatimce sizin Tümen, bütün Yunan orduları için­
de en çok kuzeye ilerliyen birliktir ve eğer Başkomutan Foch'­
un mütareke emri olmasaydı Berlin' e kadar gidecekti. Daima
görevinizi y aptınız, bunun i ç in herkesin takdirlerini .haketti­
niz .•

III. Tümen Trakya'daki yürüyüşünde, 1919-Mayısı'nda


Serez.' de mola verdi.
Tümen'in orada durması münasebetiyle 2/39 . Evzon alayı
bir eğlence tertip etti ve ben de oraya at üstünde gittim.

56
Evzonlar'ın Yunan horonu olan Camilrnn'u oynadıklarını
görünce, attan inip ben de oynadım.
Bu, evzonlar arasında tarif edilmez bir heyecan y arattı;
öyle ki, ben de horonun • arkasından .Tümgeneralin Horonu.
adlı aşağıdaki şiiri okudwn:

· TÜMGENERALİN HORONU

Evzonlarm kalbine,
Az olan horon
ve bol olan levcntliğinle,
Bol miktarda serptin.
Efsundan, sonsuz sevinçten,
Aşk ate�inclen .
Ve fazla gururundan
Sarhoş bir halde.

Generalim , sana gizlice


Söylemeğe cesaret ediyorum,
Çünkü sen bütün Evzonların
Kalbini kazandın.

Seni bir yerde doğurdu


Sihirbaz bir kadın,
Ve efsunlu bir halde
Efsunluyorsun, şanlı generalim.

:.
Sağlam palikaryalarını doğuran,
Ve şerefli ocak olan,
Ölümsüz doğum
Mutlaka odur . . .

Hayretle, zaferle ve
İnsan üstü kudretteki
Çoeuklariyle şerefi fetheden
.Sağlam Mesolongi'miz.

6'1
Sağlam ka.lırama.nların
Vatanımclaki ahfattansın
imanlı n.umelililerin
İçine girelim.

•**

Yunan çocuklannı
Karşılamaya hazır
Kalpleri açıp
Gülüşünle kendine esir e dersin.
***

Cessur ruhunun
Sevincinden sarhoşsun,
,
Evzonlara benziyorsun
Ve s en asilsin.
***

Horon ile alçalıp


Yükselmeye kalktın,
Kimsenin yükselemediği
O ufka. . .
*"*'
Yalnız bilenl erin
Saygı ve şükranı,
Ve bağlılık ve � evgisi
Ve sahici muhabbeti.

Yaşa, ya�a generalim


Ve parlak bir şekilde kıvılcımlan .•

Vatanın gururu
Ve küçüklerin tesellisi için.

ve bir gün Poli'de (1)


Uçar ak raksedesiıı
Defnenin, ihtişamın
Ve ışığın içinde.

1 0-Mayıs-1920 de, izinli olarak Atina'd::t (III. Tümen ka'­


rargahı Patrasta kalmı�tı) bulunuyordum; orada Ordu Komu-

( 1 ) Poli'den maksat İstanbul'dur. (Çeviren)


tanı General Paraslcevopulos, beni davet e der ek Florina'da
emri.mde kurulacak karma bir tugay ile, G örice' nin an
bir
önce i.s,gal edilmesi ıaz.ım g·eldiğini ve bunun, Görücenin Fran­
sızlar tarafından işgalinden önce, yani en geç 1 5 .Mayıs•a ka­
dar gerçelde�mesi gerektiğini b ildir di. Ayni gün ( 1 0 M ayıs)
saat 17. de hükumet başkanına gidip daha fazla tafs ilat al-
, mam gerel?:.ti.

Yine ayni gün, yani ıo Mayıs ak�amı, 9. Girit Alayı (Kar­


m a Tugay'a mensup ) nın yanına g ittim ve bunlar 12 Mayıs
günü öğle vak.ti Florina'ya h areket ettiler.

FLORİNA

Q0lir gelmez bir günlül:;: emir yaymlayıp gerekli bilgileri


verdim ve askerlerin Görice'lilere n asıl muamele ede­
ceklerini bildirdim. Bunda şöyle diyordum :

.. sub ay, assnba.y ve erler, karşılaştığınız her yerde, her


zaman mağlfip ettiğiniz dfü;man ka:rşısımla rlaiına. cessurane
hareket eden sizler, silahsız kimselere karşı nazik ve mertçe
davranmalısmız. Bize, muntazam ve iyi idat'eli bir hiikfı.mctin
temsilcileri gÔziiyle bakan Görice ve dvarı halkının yalnız
saygı ve takdh:inI de ği:l sevgilerini ele kazanmak için hu
, an­

Ia:vı:sıı göstermenizi istjyonım.,,


Birlik komutanlarmm, Florina'ya geldikten sonra bütün
gece dev3m. eden faaliyet ve çalışmalan göze görü nen noksan­
lıkların t ama.mlanmasını ve K arm a Tugay'ın, ertesi gü nü (13
Mayı s ) şafakla beraber hareketini müml�ün kıldı.
Geceleyin hükumet baŞkanından aldığımız gizl i bir emir­
de, K arma Tugay'ın ye ni bir emre kadar sınırı ge çmeme s i bil­
diriliyordu.

J ki
-
günlük bir yürüyü�ten so nra, 14 Mayıs'ta K arma Tu-
gay sınıra geldi ve Bigli.cis ile K ap e citis tepeleri arasın­
da muhafız kuvveti olarak bir tabur bırakt.ı. Karargah
Smardesi'de kurulmuştu.
:.,r.. ..

59
oraya geldiğimizden y arını saat kadar sonra, hükf.ımet
b a�anından a şağıki telegrafı aldık :
.. Tekrar ediyorum ki. yeni bir emre kadar, askerimiz Gö-
rice'nin i'lgaline tevessül etmemelidir...
VENİZELOS
Saat 17 sıralarında, Görice Arnavutlarını temsilen bir he­
yet g·eldi; bunlamn refakatinde, Görice metropolitinin, mek­
tubunu ta�ıyan bir temsilcisi de vardı; bunlar, Yunan askeri­
nin, bo; yere kan dökülmemesi için ve bu arada Yunan ve
Arnavut hükumetleri arasında bir anla�ınanın vu.l<uu ihtima­
liyle Görice ükzerine ilerlememesini istiyorlardı.
Ben hükumetten, hududu geçmemelı:: üzere malılm emirleri
almış olduğum için, Arnavut heyetinin bu hareketinden istifa­
de etmeğ'i faydalı buldum ve bu sebeple onlara, Görice•vi işgal
hususunda sarih emir almadığım için kendileriyle hiçbir anlaş­
maya varamıyacağım ve ileri hareketimi durduramıyacağun
cevabını verdim.
Bunun üzerine, hiç olmazsa taleplerini Yunan hülı::u metine
bildirmemi rica ettiler, fakat ben buna da, böyle bir şeyin müm­
kün olmadığı ve yapabileceğim yegane şeyin, kendilerine biz­
zat Florina'ya gitme müsaadesi vermek v€ oradan hükumetle
temasa geçmeleri, o isterse . yeni bir emir verebileceği ol­
duğunu bildirdim . Heyet üyelerinin Arnavut toprakların a dö­
nü5.ü meselesine gelince, eğer o arada, bizim Görice ileri ha- .
reketimiz b�lamazsa, geçmelerine müsaade edeceğimi söyle­
dim.
Söz konusu heyet saat 1 8'de Florina'ya hareket etti.
Hemen telefonla, Florina'da bulunan Genel Komutan B.
İLİAKİS'i buldum (ki heyet de oradan geçecekti) ve hükume­
'
te, ileri hareketin durdurulması mukabilinde herhangi bir fay­
da sağlıyabileceğini haber vermesini söyledim.
Ertesi günü, 15 Mayıs'ta, şafakla beraber (saat 4.3 0 da) he­
yet Florina'dan smardes'iye geldi; elinde kendisine Genel Komu­
tanlıktan verilmiş, Görice'ye geçme müsaadesi vardı.
Fakat saat ıo dan biraz önce Görice'den ayrılan ve Flori- ··

na'da lwnaklıyan' .Fransız Orduları Komutanı, S mardesi'ye ge �


lerelc bizim karargahı ziyaret etti ve Biglicis ile Smardesi ara­
sındaki Yunan ordularının (ileri k ar akollar ve esas birlikler)
durum.unun ç ok iyi olduğunu söyledi. Bana dedi ki :

60
- Bende uyandırdıkları bu intiba sayesinde, mulrnvemete
hazırlanan Arnavut ordusuna, kan dökülmemesi için mukave­
.. metten vazgeçmesini ve aslında kat'iyen muvaffak olmaları
ihtimali bulunmadığını bildirdim.
Saat ıoı a doğru Umum Kumandan Bay İliakis ile telefonda
konuştum ve Arnavut hükumeti temsilcileriyle yapılacak mü­
zakerelerde onun ve bizim Yunan hükumetini temsil etmek
üzere tayin edildiğimizi öğrendim.
Saat 15 de Smardesi'ye Genel Komutan, yanında Florina
belediye b aşkanı ve Riza Mamca Hurşit olduğu halde geldi.
Bu zevatla birlikte Kapecici'deki karakollara kadar git­
tik ve orada bize yazılı nizamı saHihiyetnamelerini veren Ar­
n avut hükumetinin temsilcileriyle karşılaştık. Kısa bir mü­
zakereyi müteakip, tercümesi aşağıda bulunan protolrnlün
metnini (Fransızca olarak) hazırladık :
.Aşağıda imzaları bulunan B atı Makedonya Genel Komu­
tanı İ.Y. İliakis ile Tuğgeneral Nikolaos Trilrnpis Yunan hü-
. kumetinin mümessilleri olarak ve Tirana hükumeti B ayındır­
lık genel müfettişi Eşref Frasari, A siller Meclisi başkanı Yeor­
yios Racis, Arnavut bakanlarından Pandelis Çalis, Asiller
Meclisi üyesi Yikane Desnit, iktisat müfettişi Nikolaos Zoiz ve
yüzbaşı Selahaddin, 1 5 Mayıs 1920 de Kapecici'de toplanaralc
aşağıdaki kararları almışlardır :
Yunan ordusunun Görice'yi işgal etmek üzere ilerlemesi
melhuz iken, ikincilerin ricası üzerine birinciler Yunan ve
Arnavut hükumetleri arasındaki anla�mayı lrnlaylaştırmalc, iyi
kom�uluk münasebetlerini muhafaza etmek ve iki kardeş mil­
let arasında kan dökülmesini önlemek için ileri hareketi dur­
-durmayı kabul etmişlerdir.
Yunan ve Arnavut hükumetleri arasında bir hal çaresi
bulmak veya doğrudan doğruya anlaşmalc suretiyle mesele
halledilir edilmez, Arnavutlar özellikleri balnmından aşağılci
zorunlulcları üzerlerine alırlar:
İLK OLARAK : Yunan ordusu · tarafından ifigal edilmiş
topraklarda oturan Yunanlılardan tek bir fert dahi zarar gör­
miyecektir.
İKİNCİ OLARAK : Bu topraklardaki Yunan okulları ile
Yunan kiliseleri serbestçe faaliyet göstereceklerdir.
ÜÇÜNCÜ OLARAK : vb
. ...•

61
Ertesi günü hükumet reisinden aşağıki tele grafı aldım:
genel sebeplerle Göriceyi işgal et­
.Her nekaıdar bugün,
men'Jd:-:; isek de. K.a.rma TUgay'ın bu şehir sınırlarına .kadar iler'"'
lcnııes�.• Vatan için siyasi değer taşıyan bir h areket olmuştur. ·
Görevinizi yapmak hususunda. gösterd�ğiniz faaliyet ve ince-
u:ı.kt�n cfola.:yı sizi tebrik ederim.
VENİZELOS.•
ın. Tümen, 1920-Ternmuzu•nda izmire gitti ve Manisa'da
kara.rgah kurdu.

MANİSA (:KÜÇÜK ASYA)

O . 'rdu komutanı General Paraskevopulos tarafından, Ma­


ni sa' dan İzmir'e çağrılmış ve ayni günün gecesi otomo­
bille Manisa'ya dönmüştüm. Yolda, yan tara ft a, farların ya­
kınından otomobili izleyen bir tavşan gördüm. T ab ancamı
çıkarıp kolaylıkla tavşanı vurmak için şoföre ot omobili dur­
durmasını söyledim. Fak.at otomobil; durur durmaz t avşan
k ayboldu. ,

Karargahı b aşlan gıçt a Akhisar'da : olan ve sonra Soma'ya


n akledilen III. Tümen, 1920'nin son aylarında Manisa-Balıke­
sir-Bandırma demiryolunun savunması işini üzerine almıştır.
l -Kasım-1920'de, Yunanis�an'da yapılan seçimlerden son­
ra Küçüle Asya'.dak.i orduların Komutasını General Papulas
aldı ve büyük birlikler komutanları arasında nakiller ba§ladı.
Kasım ortalarında Bursa•ya gitmek ve geçici olarak 3 ncü
Ordu Komutasını deruhte etmek emrini aldım. 3 ncü Ordu'da
yapılan bu geçici komuta değişikliğinin manasını anlıyamıyo-_
mm. Fal{at bilahare nedenini öğrendim. o sıralarda 3 ncü
Ordu Komutasını deruhte eden ve ı -Kasım- 192 0 seçimlerinden
sonra yüksek komutanlar arasındaki değişikliği öğrenen Ge­
neral Yoannu şöyle demişmiş :
·- Buraya, ordu komutasını devir almağa gelecek olanı
bağlarını.,,
o sıralarda G eneral Paraskevopulos'un yerine Ordu Ko­
ınutanlığmı alan General Papulas bu tehdidi öğrenmişti; fak.at
190ı9 senesinde Arta'da benimle General Yoannu arasın d a ge­
çen şu olayı da biliyordu :

62
o devirde ve Gudi'deki .zorba,, hareketinden sonra, � za­
man binbaşı rütbesini taşıyan Yoannu'dan, yüzbaşı rütbesin-·
de olan benden, üsteğmen rütbesinde olan zafirlos'dan müte­
şekkil bir heyetin Epir ayaklanması meselesini tetkik etmek
üzere Arta'ya gitmesi kararlaştırılmıştı.
Heyet üyeleri, Arta'da kaldığımız otelde toplanmıştı ve
Yoannu görevimizi tesbit ettikten sonra arazinin öğrenilmesi
için ertesi ve daha ertesi gü nü atla takip edilecek yolu tayin
etti. Benim, bir keşif kolu değil de, bir heyet olduğumuzu ve
ve bir heyetin takip edeceği yolu günü gününe tesbit edece­
ğini söylemem üzerine, b aşkanın kendisi olduğu ve t akip edi­
lecek yolları kendisinin tesbit edeceği cevabını verdi.
Toplantı bittikten sonra, üsteğmen Z afirios ile ben, bin­
başı Yoannu•nun karakterinin çetin olduğunu bilmemize ve
iddianın haklı olduğuna inanmamıza rağmen, ikinci derecede
olan esas mesele ile doğrudan doğruya ilgili bulunmayan sorular
üzerinde durmamağa karar verdik. Zaten benim iddiamı ger­
çekleştireıniyeceğimizi de anlamıştık. Fakat anlaşılan yoann.u,
bizim · bu küçük meseleler üzerindeki fikir ayrılığımızı bir ruh
zaafı olarak kabul etmişti.
Ayni gün, öğle vakti Arta'nın meyd.arilık yerinde attan
ırup, Merkez Kahvesine gittik ve orada birçok adliyecilerle
subayların teşkil ettikleri grubun arasına oturduk. Araziyi tet­
kikten döndüğümüz ve o sıralarda açık yerler emin olmadığı
için herkes.in yanında tabancası vardı.
ı o dakika kadar sonra Binbaşı Yoannu herkese hitaben
·
yüksek sesle şunları söyledi :
- Aramızda, bize kabadayılık taslıyan Trikupis de varı
Bunu duyunca hiddetlendim. ve kendimi tutamadım :
-:- Evet, sana kabadayılık taslıyorum, dedim, sıkı ise kah­
v eden dışarı çıkıp tabancalarımızla boy ölçüşelim.
,
o zaman Yoannu :
·
· -Ulan Niko, dedi, ben şakadan söyledim, sen ciddiye al­
dın!
General Papulas bu hikayeyi biliyordu ve Bursa'daki Ge­
neral Yoannu'nun 3 ncü Ordu Komutasını t eslim etmiyecegi
hakkındaki sözlerini öğrenince, durumun açıklanması için
3 nc11 Ordu Komutasını bana vermeyi kararlaştırdığı anla­
şılıyordu.
BURSA (KÜÇtiK ASYA)

B en, Ordu Komutanlığının emrini alınca doğrµ Burs a•ya.


giLtim ve hemen General Yoannu·nun bulunduğu 3 ncü
Ordu Komutanlık. binasına yollandım.
General Yoannu beni görünce hayret etti :
- Ho.ş geldin generalim, dedi, buralarda ne arıyorsun?
.Ben cevap verdim :
- Ordu Komutasını devir almaya geldim.
o daha fazla hayret etmiş gibi :
- Yaaı dedi, ben böyle bir emir almadım.
(Daha sonra bu emri almış olduğunu öğrenmiştim.)
Kısa bir konu�madan sonra ayrıldım ve komutanlığa bir
telegraf çektim.
ErL.esi günü General Yoannu'y a komutanlıktan şu ni tc ­
lil<te bir emrin gönderildiğini öğrendim:
.Ordu Komutasını derhal General Trikupis ' e teslim e din.
Teslimi geciktirmek mes'uliyetinizi mucip olac aktır .•

Komutanlığın emrini alınca, derhal General Yoannu'ya


gittim ve emri alıp almadığını sordum.
- Evet, diye cevap verdi, ama komutayı sana teslim etmi­
_yeceğim.
Ben :

- Nasıl, dedim, kumandanlığın emrini yerine getirmlye-


cek misini?
Cevabı şu oldu :

- Ben, b enden genç olıın Papulas'ı nu dinliycceğim?


Ben devam ettim :
- Bu halde, ben sizin yerinizde olsam, Milli s avun m a
Bakanlığına bir telegraf çekerek, bend � n genç olan General
Papulas 'ın ordu komutanlığına tayini yüzünden işgal ettiğim
kornuı.,anLkta k alamıyacağımı bildirir ve vazifemi devredecek
birini tayin etmelerini isterdim.
Bana �öyle cevap verdi :

- Yani, komutayı sana teslim etmemi istiyorsun ı Hayır.


teslim e tmem ve icabında dağa çıkarım. Kısacası komutar..lı ğı
sana teslim etmem!..
Bu hikayeden sonra 3 ncü Ordu Grubu Komutanlığından
ayrıldım.

Durum biçimsizdi. Subaylar General Yoannu ile aramızda


geçenleri öğrenmişlerdi. ve ben zor durumda k almıştım . Boşluk
ifade eden bu durum devam edemezdi ve düşündüm ki, bunun
biric.ik hal çaresi, Komutanlığın tümenlere, 3 ncü Ordu Gru­
bu Komutanı ben olduğumu bildirmesi olacalüı. Komutanlığa
gizli bir yazı yazıp Bursa'daki durumu ve bulduğum hal çare-
·

sini anlattım.
Ertesi günü, akşam üzeri otelde, Tümen Komutanı Ge­
neral Haralambos Çerulis ile birlikte yemek yediğim bir sıra­
da, Komutanlıktan, benim teklifim üzere hazırlan mış b i r er
telegraf emri aldık. General Çerulis bu telegrafı ald ıl{ t an sonra
duruma üzüldüğ·ünü, gidip General Yoannu ile konuşacağını
söyledi ve bu arada benim hiçbir şey yapmamamı r ic a etti.
General Çerulis ayrıldığından yarım saat sonra döndü ve
Yoannu'nun maalesef inat ve Komutanlığı teslim etmemekte
ısrar ettiğini bildirdi.
Bunun üzerine, bir zamanlar benim alayda iken tanıdığ·ım,
Bursa kale komutanı, Topçu yarbayı ı. G arezos'a bir emir gön­
dererek kale karargahında ertesi sabah 3 ncü Ordu Grubu
Komutanlığını kurmam için yer ayırmasını bildirdim.
Ertesi günü, sabah erkenden k aleye giderek ayrılan dai­
reye yerleştim ve tümenlere gönderdiğim emirle, bundan böy­
le, Komutanlığın emri üzerine, 3 ncü Ordu Grubu Komutasını
deruhte ettiğimi ve hiçbir birliğin, benim imzamı taşımıyan
bir emri tanımaması icap ettiğini bildirdim.
Kale komutanlığına d a bir emir göndererek, bundan böy­
le 3 İıcü Grup Karargahı'n a nöbetçi göndermemesini. zira o
günden itibaren 3 ncü Ordu Grubu karargahının kale komu­
tanlığında olduğunu h aber verdim.
Bundan sonra odama General Yoannu'nun yaveri gelerek
benden ordu grubu karargahına gitmemi rica ile Genenılin
komutayı devredeceğini bildirdi : Generalin, istediği te\{ şey
birinci daireyi birkaç gün için hususi bazı işlerini halletmek
için alakoymaktı.
Ben şu cevabı verdim :
- Bir başa ilti takke olmaz. Ya o, ya ben.

65
•rrikupis F: 5
Bunun üz.erine, bi r az sonra getireceği cevabı beklememi
rica etti.
Biraz sonra geri geierek komutanlığa kadar beraber git­
memizi ve orada Generalin beni beklediğini söyledi

Daireye gidince Yoannu eğildi ve ye,rini bana verdi.


Olup bitenlerden dolayı ona teessürlerimi bildirdim, ar­
k.asından, aramızda kısa ve dostane bir konuşma geçti. serdet­
tiği bütün i ddi aları haklı buldum, o da ayrılmak üzere ayağa
kalktı.

Derhal karargah nöbetçilerinin gönderilmesini emrettim ve


onunla beraber merdivenleri inerek dış Irnpıya kadar uğurla­
<ll.ını .
o zamand anberi General Yoannu ile sıkı dostuz.

SOMA (KÜÇÜK ASYA)


On gün kadar sonra Bursa'ya, top çu albayı Konstantinos
Petime.zas geldi, ona 3 ncii Ordu Grup Komutasını dev­
rederek , karargahı soma köyünde bulunan III. Tümen'in
komutasını. hlmak. üzere yola çıktım.

JIUJRıSA (KÜÇÜK ASYA) Mart 1921

1 921 şub atmda IH. Tümen, Bursanın Kuzey - Doğusun­


Grubu'nun yanında iken , 3 ncü Grubu takviye için Bur­
sa'ya gitti .

SUSURLUK (KORUMA)

1 921 şubatında HI. Tümen, Bursanın Kuzey - Doğusun..'.


- d a, SusurJuk. bölgesinde konaklamış ve Bursa'nın
30 km. DQğusund a. Dimboş mevkiinin muhafazasına memur
edi!mi:}ti.
Tümen orada iken 3 üncü Ordu Grubuna gelen bir emirde,
bu ordunun Türk kuvvetlerini bertaraf etmek veya çevirmek
için Eskişehir'i (Dorilea) işgal etmesi bildiriliyordu .

ıti6
Hareket günü 4 Mart olarak. t e sbi t edilmişti, fakat çok
kar yağmış olduğundan, bu tarih ıo Mart olarak değiştir ildi.
3 p.cü Ordu Grubu'nun hareketi sırasın.da, HL Tüm en Bur­
sa'yı korumak. üzere işgal ettiği mevki itibari yle, sağında X.
Tümen, solunda da vn. Tümen oJmak üzere iki tümeni n ara­
sında . bulunuyordu.

· Boğazköy savaşından. sonra, rn· Martta, 3. Ordu Grubu'n­


dan b ir emir geldi ; bu emre göre, X ve HL Tümenler , ilerliye­
rek Bilecik' te birleşecek ve JH. Tiimen sol kan.adı, X. Tfımen de
ortayı tutacak.tL
Bilecik:'te, X. Tüme n Komutanı General Leonardopulos ile
buluşunca, bana tümenler arasında yapılan bu yer değiştirme­
lerinden dolayı . teessüriinü bildirdi çünk.ü , x. Tüm.en•in mer­
l;;:ez kesim ini işgal etmesini küçültücü bir hal olarak kabul
edi yordu. sonunda bunun hakJıı. olduğunu kabul ett i ve acı bir
eda ile k.endisinin savaş tecrübesi olmamasının bir neticesi ol­
duğunu i tiraf etti. onun bu kanaatini değiştirmeye çalıştım.
Fakat boşuna oldu.
Doğru olan şudur ki, X. ve HL Tümenlerin kavuşmasın­
-dan, eğer mutlaka lüzumsuz değilse, her suretle kaçınılması
Jca.p ederdi. Fakat anlaşı lan, HI. Tümenin dİŞ k anada . veril­
mesi bu Irnvuşmanm en avantaj sız tarafını teşkil ediyordu .

AVGİN - iiNÖNlü (SAVAŞ)


B ütün · gün devam eden Avgin savaşı, en kanlı savaşlar­
dan biri olmuştur. Bizjmle kıy as kabul etmiyecek kadar
fazla s ayıda Türkle çarpış](yorduk:. Türk ordusundan Yar-
b ay Hakkı bu hususla ilgili olarak şunları yazmıştır:
.Batı cephesi (Türk) İnönü'nqeki düşmandan (Yunan) sa-
1
zıca ç ok ü st ün idi.,,
Subaylarla . askerlerin hareketi. sırf yiğitlik ve fedakarlık­
tan ib aretti . Fak.at Türkler dıe :i.şitilmemi§ bir cesaret ve taassup­
la , dövüşerek birbi rln i takip eden mllkabil hücumlar yaptllar.
Taarruzumuzun ilk günü., öğleden sonra saat beş sıraların­
da Türkler, Samantaş"ın 2/39. Evzon alayına hücum ederek
kırıldılar ve t ar de dildiler . Çekilirken alayın. cephesi önün._
de 300 · den fazla Tıirk ölüsiiı. vardı. Türkler çok. defa cephane­
leri olmadığı i.çin el bombasI ve süngüye başvuruyordu.

67
Savaşın beşinci günü ıır. T ümen in sağında savaşa giren
'

x. Tümen, kuvvetli ;bir basın karşısında Düzağaç'a çekildi


Türkler daha evvel X. Tümen'in işgal ettiği tepeyi alarak bizi
yarıdan top ateşine tuttu ve o andan itibaren X. Tümen ile
irtiba.t kesildi.
Altıncı günü, Tümen'in vaziyeti kritik olduğu i çi n , mut­
laka lüzumlu olduğuna kanaat getirerek alayların birbirlerini
destekleyerek geri çekilmelerini emrettim. Evvela top çu ku:..
mandanma, piyadenin çekilişini �esteklemesi için birbirini ta­
kipedecek topçu mevzilerini tesbit etmesini bildirdim.
· Saat 1 7 de Türkler, yalnız cepheden değil, fakat sağ ka­
nadımızdan ve bilhassa kuzeyden .:.daha e vve l X. Tümenin çe­
kildiğfai s ö yledi ğ imiz yerden- hücum ederek III. Tümen in ar­
" '

kasını çevirmek istedi. Türklerin geniş bir sahada yaptı ğı taar­


ruzu durduracak ihtiyat kuvvetimiz olmadığı ve bizim topçu,
cephane y okluğundan piyadenin çekilişini destekliyemediği
için, daha evvel verdiğim emri tamamlamak üzere bütün tü­
menin ç ekilmesi emrini verdim. Geceleyin, saat 23 sıralarında
T üm en bizim ile Türkler arasındaki mesafeyi açacak şekilde
,

gerilem e ğ e başladı.

Türk Genel Kurmayına mensup Albay Cevdet Kerim'in ki­


tabına göre, Türklerin İnönü adını verdikleri altı günlük AV- ·
girı savaşı esnasında • VII. Yw1an Tümeninin karşısında ı ı .
Türk Tümeni, X. Yunan Tümeninin karşısında 24. Türl{ Tü­
meni ve III. Yunan Tümeninin karşısında 5. Türk süvari alayı
ile üç Türl{ tüı;neni vardı; bunlar İzmit Tümeni ı. ve 6 1 . Tü­
,

menler olup son ikisinin komutanları Kemalettin ve Halit Pa­


şalar idi ve · ikisi de yar:ı.lanmışlardı.. Kitap ayrıca şunları d a
yazıyor: .cavit bey kesiminde ( Av gin kesimi) taarruzu ve
mukabil taarruzlar ile iş g al ve istirdatlar birbirini takip edi­
yordu. ı. ve 6 1 . Tümenler düşmanın her hücumuna kahra­
manca karllı koyuyordu . •
B u h arekatt a III. Tümen bir hayli hırpalandı, her çarpış­
mada bir komutan değiştiren 2/39. Evzon alayı birbiri arka­
sına dört komutan değiştirmiş ve o da bir hayli yıpranmıştı;
bu a� a yın değişen dört k omutanı nd an ikisi (Yarbay stamelakos
ve Binba�ı samantas) ölmüş, ikisi de ( Yarb ay Zoitopulos ile
Yarbay Drosinos) yaralanmı§tL

68
İstisnasız bütün birliklerimiz z ayi at vermişti. Benim ko­
muta merkezimde beş ölü vardı. orada, benimki öldüğü için
başım bir ata binmek zorunda kaldım� Tümen'in bütün kayıp­
ları 105 i subay olmak üzere 2Qı0 0 idi. Piyade taburlarının ve
bilhassa 2/39. Evzon alayının Avgin savaşından önce normal
teşkilatın yansı kadar kuvvette oldukları da düşünülürse mev­
cutları çok azalmış demektir.
Benim tarassut noktam, Türk h atlarından 1800 metre me­
safedeki bir tepede bulunuyordu.
S avaşın 4 ncü günü bir ç alılığın arkasındaki tarassut yerine
sürünerek: gittim ve bizim taburlarla Türk hatları arasındaki
mesafeye ', bak:arken t aburlarımızdan birinin noksan olduğunu
gördüm. Yanımda bulunan kurmay subayı Yüzbaşı Spiridonos
Ruvalis'e taburun nerede olduğunu sordum. o şu cevabı verdi :

- Zannederim, bulunduğumuz tepenin eteklerindedir.


Görmek , için eğildim ve o sırada Türk topçusunun attığı
bir güllenin şarapnelleri bacaklarımın arasından geçti.
S avaşın beşinci günü, dövüşenlerin arasında atla dola�ıp
onları te şvik etmek zorunda kaldım; çünkü beş gündenberi
durinadan çarpışmışlardı.
Türk Avgin köyünün adı Yunanca olup A vşin (boyun) ke­
limesinden gelmektedir. Türkler A vgin savaşında, Avgin kö ­
yün.ün 16 km. Kuzey-Batısında bulunan ve demiryolu istasyo­
nuna salıip İnönü köyünden dolayı bu savaşa İnönü s avaşı
derler ; buna Küçük Asya savaşlarının en kanlısı nazariyle b a­
karlar ve Türkiye cumhurbaşkanı Mustafa Kemal tarafından
Türklerin soyadı almaları emredilince, bilahare birçok: sene­
ler Türkiye cumhurbaşkanı olan General İsmet, İnönü soya­
dım aldı ve şimdi adı ismet İnönü'dür.

Haziran-Temmuz 1921
TÜMENLERİN KUZEYDE TOPLANMASI
(KÜTAHYA HAREKATI)
B U R S A

1 0 -Haziranda
şehir
Komutanlıktan alınan emir üzerine, Eslö­
istikametinde girişilecek müstakbel teşebbüsler
için , , III . ve xı. Tümenlerden kurulu Kuzey Tümenler

69
Grubu teskil edildi ve bunun komutası b ana ve rildi . III. Tümen
19 Hazir �
'da Bmsa'nm Kl.ızey Doğusundaki Tepecik, Kestel
mevkiinde kon aklamıştı ; TUğ gen eral N. Kladas'ın komutasın­
daki XI. Tümen ise, Askania ğölunün kuzeyinde Ermeni-Selus
bölgesinde idi.
komutanlıktan alınan genel emre göre, bu ' tümen, Türk
kuvvetlerinin başlıca savunma bölgesi olan Kütahya'ya gi­
decekti.
Bu genel taarruzda, iki tümenden müteşekkil Kuzey Gru­
bu, Türklerin Ayinegöl, Yeni şehir bölgesindeki taarruzu des·­
tekliyecek ve ilk hedefi Nazif Paşa ve Köprü Hisar geçitleri.
olacaktı. Şimfil Grubunun taarruzdan gayesi, genel taarruz
planını desteklemekti . Kuzey Tümenler Grubu Nazif Paşa ve
Köp rü Hisar geçitlerini işgal ettikten sonra orada, Kuzeydeki
Türk kuvvetlerine karşı ilerlemesini bekliyecek ve mümkün ol­
du ğu kadar çok Türk kuvvetini Kütahyadaki büyük savaşın.
dışında tutmağa çalışacaktı.
8-Temmuzda, birçok savaşlardan sonra, XI. Tüµıen, benim.
verdiğim emir üzerine Bilecik bölgesini temizlemeye gitti ve
III . Tümen, XI. Tümenin Bilecik'teki sevkülceyşi durumu te­
mizlemesine kadar Bozhöyük'te kaldı.
Alcşamın .saat 1 8 inde ESkişehirdeki 3 üncü Ordu Grubu'n­
dan bir telegraf aldım; bu emirde, sabahtanberi Eskişehir Ku. .

zeyinde devam eden kuvvetli taarruzu takviye etmem bildiri·­


liyordu.
'l:Jir an için, tereddüt ettim, çünkü benim emrimdeki
Ben,
XI. Tümen Bilecik Bölgesindeki T'ürk kuvvetleriyle meşgul
olup icabında onu desteklemem gerekirken 3 ncü Ordu Grubu
Eskişehir'e gidip taarruiu takviye etmemi istiyordu.
Fakat, Bilecik'teki hareketin, muvaffak. o1masa da bunun
mevzii karakterde · olacağını, halbuki Eskişehir' deki büyük
t aarruz muvaffak olamazsa bunun bütün cepheye te.sir edece­
ğini düşünerek 3 ncü Ordu Grubuna müt eve cc ihen yola çık·­
mağa karar verdim ; vakit gece de olsa, TÜrk topraklarından
geçecektim.
Saat 21 de HI. Tümen'i, en kısa yoldan Parya ve Ç'Ukur ­
. Hisar üzeri nden Eskişehir istikametinde yola çılrnrdım. Gece­
leyin i lerli ye n H I . Tümen gece y ansından biraz sonra Porya'ya

70
vardı ve orada iki saatlık bir mola verdL Bu molad a n istifade
ederek Tümen telsizinin kurulmasını emrettim ve 3 ncü Ordu
Grubu ile irtibat t esis etmek istedim fakat ınuvaffal< olaına·­
,

dım.
Bütün iki saatlık mola müddetince 3 ncü Ordu Grubu ile
irtibat kurmaya muvaffak olamayınca , IIL Tümen' i çukur­
Hisar istikametinde tekrar yola çıkardım. Telsize de 3 ncü
Ordu Grubu ile Tümen artçıları yola çıkıncaya kadar irtibat
aramakta devam etmesini ve artçılardan sonra yola çıkmasını
emrettim.
Bereket ki, biraz sonra 3 ncü ordu Grubundan, Türk kuv ­
vetlerinin bozulduğunu bildiren bir telegraf aldık. Derhal IH.
Tümen'in hareketini durdurdum ve b irliklere bulundukları yerde
istirahat etmelerini emrettim.
Bu arada, b aşkomutanlıktan bir telegraf emri geldi; bu
emirde, sırf Eskişehir taarruzu dolayıs.iyle kurulmuş oJan Kure:y
Tümenler Grubunun lağvedildiği ve !il. Tümen'in İnönü böl­
gesinde konaklaması bild.iriliyordu.

ESKİŞEHİR (OORİ!LEA)

12 -Temmuzda başkomutanlığın emri üzerine nı. Tümen


Esl<işehir'e gitti ve mı-sak nehrinin kuzeyinde muha­
fİ.zlık vazifesini aldı.
18 Temmuzda, Eskişehir'de Klral Konstantin adına, kıralm.
prenslerin, başv ekilin, Milli savunma B akanının mümessilleri, ·
Ordu Komutanı ve diğer birÇok zevatın huzurunda cesaret
Madalyası dağıtımı yapıldı.
2 1 -T'emmuzda Küçük As.ya baŞkomut anlığının emri ile
Güney Tümenler Grubu tekrar lnuuldu. Bunun ko mut anlığı
bana verildi ve Afyonk arahisar'da karargah lrnrmam bildi­
rildi.
23 Temmuz 1 9 2 1 de III. T ü men d e n
' ayrılışım dolayısiyJe
aşağıdaki günlük enwi çıkardım :
.. Küçük Asya Komutanhğmm 74774/22/7/21 numaralı tc·­
legra.f emriyle Afyonkarahisar'da yeni kurulan Güney Tümeıru·­
ler Grubunun kumandanlığı bana verilmişti r .
Şu anda, çok sevdiğim ffi . Tiimen'den ıııyrılırken, l!H2··

n
1913 senelerindeki harekattanberi karşılıklı bağlarla merbut
b ulunduğu m ve 1918 Şubatında komutasını aldığım kahraman
ve şerefli 111. Tü mc n'c muvakkaten olsa da veda ederim; 1918
yılmdaki o muzafferane hareketten Doııau ve Avgin savaş des­
tanına kadar bu tümenin, subay ve erleı·inin kahramanlığı
Yunan ordusu için şetefin zirvesini teşkil eder.
Ben, Hl. Tümcn'den aynlıyorsam da, kalben daima onun
cessur sulıay ve askerleriyle beraber olacağım. Yalnız nı. Tü­
men adını cluymam beni . hcyecanlanclırmağa kii.firlir.
Subaylar; assub ayla.r ve erler, gelecekteki harekatta ela�
sevgili 111. •rümen 'iroin bu kahramanca ve şerefli tarihini de­
vam ettirrncsinj candan temenni ederi m.,.

Kütahya harekatı esnasında Kuzey Grubu karşısındaki


Türk kuvvetlerini K araköy · boğazındaki tepelere kadar süre­
rek sonuna kadar Türk Yüksek Komutanlığ·ının dik.katini o
tarafa çekmeğe muvaffak oldu; bu suretle büyük Yunan ta­
arruzunun gerçek hedefi meçhul kaldığından, Bursa'daki Doğu
cephesinden vaktinde kuvvet ayırıp Kütahya'da cereyan eden
büyük savaştalci kuvvetlerini takviye edemiyordu. Böylece
Kuzey Tümenler Grubu bu sahte taarruzun muvaffak olması­
nı ve büyük Türle kuvvetlerinin savaş dışı kalmasını temin işini
ba§armış oluyordu.
Bu hususu Türkiyedelci Komutanlar da do ğrulamaktadır­
lar. Çok sene evvel bi.r gün, Türk sefareti ataşemiliteri, 1921
Kütahya askeri harekatı hakkında bana şunları söylemişti :
- Bu harekat esnasında siz, K iızey Tümenler Grubuna
...._
lrnmut a edıyordunuz ve karşınızda altı tümene komuta eden
şımdıkı Türkiye Cwnhurb aşkanı General ısmet Inönü vardı.
Iki tümeninizle onun altı tümenini meşgul etmeğe muvaffak
oldunuz; eğer k arşınızda dört tümeni bırakıp ikisini büyük
savaşın cereyan ettiği Kütahya'ya gönderseydi, savaşın sonucu
aaniba§ka ve Türklerin lehine olurdu. Bu sebeple, o sırada Tür­
kiye'de de sizi medh ve General ismet İnönü'yü takbih etti­
ler .•

-
Bundan b aşka, o zaman ( 1 921 de) 3 ncü Ordu Grubunun
Kurmaybaşkanı ve sonra Genel Kurmay Başkan vekili olan
General Spiropulos, genel askeri teftiş esnasında ( 1932 Nisanı)
III . Tümen'in ani hareketini tetkik ederken tehlikede buhuıaıı

72
3 ncü Grubun yardımına koşmak için geceleyin yola çıktığıım
görünce sonunda şöyle demişti :
- 3 ncü Ordu Grubu Tümen'e, vaziyetinin kritik ve ken­
disinin yardıma koşmasının zaruri olduğunu bildirince III. Tü­
rnen'in derhal Bozhöyük'ten yola çıktığını görüyorum. Bu tü­
menin kumandanı Tuğgeneral Nikolaos Trikupis'in o durum­
da gösterdiği metanet şayanı t akdirdir ve unutulmamağa
müstahaktır.

26 Temmuz-19 EylUl 1921


GÜNEY '.l'ÜMENLER GRUBU
(HAREKAT)

23 -Temmuz 1921 de, Kuzey Tümenler Grubu ( 111. ve XI.


. · tümenler) nun lağvından ve aldığım tclegraf emri
üzerine Eski�ehir'den hareketimden sonra, kumandanlı­
ğın 20 Temmuz'da verdiğ·i emir üzerine te�ekkül eden G üney
T ü me nler Grubu'nun komutasını almak üzere Al'yonkarahısar ' a
gittim.

AFYONKARAHiSAR (KÜÇÜK ASYA)

26 - T eınmuzd a Afyonkarahisar'a vardım ve a.dı gecen gru -


1'ım. kom ut.� <;ı nJ aldım : bu gruo TV. ve TX. Tüm e nle rle
karma Çivril v e Bul antan (B uld an ) bölgesi bir1iklerin d en ku­
ru1u olup ordunun sağ kanadını emniyete almak görevi ile
mükellef i d i .
Afyonkarahisar'da bahriye hava filosu vardı: buna, her­
gün ker,if yapmasını ve ucu<;ları esnasında k arşıla şa cağı Türk
birliklerini bomba rd ıma n etmesini emrettim.
5 Ağustos'ta Komutanlıktan bir emir geldi : buna göre IV.
Tümen Bulavanti (Bolvadin) 'deki Ça:v b ölge sini ordunun sağ ,

kanadını tutmak amaciyle işgal edecekti.


IV. Tüm e n benim emrim üzerine 6-Ağustos•ta yola çıktı ve
ert e si günü 7-Ağustos sabahı Çay'a geldi ve bundan beş kilo­
metre mesafede şehri n asillerinden müteııekkil bir heyet gelip
. bize bağlılıklarını ve Yunan ordusunun oradaki ikametinden
.dolayı şehir mukimlerinin sevincini bildirdi.
Küçül\: bir kolumuz, Türklerin b azı kollariyle birkaç el
ateş teatisinde bulunduk.tan sonra E.ulavanti'ye gitti.
Bir ay d an fazla bir zamandanheri Afyonkarahisar .ve çay
bölgelerinde · muhte li f küçük hareketler oluyordu.
Karargahın, Sakarya nehrinin sol kıyısın a geçişinden son·­
ra ( çekilişin başlangıcı ) 31 Ağustos t arihli bültenden (bu bül­
ten 3 Eylfılde geldi) Güney Grubu durumunu öğrendim ve
ben şöyle düşündüm :
1) Yunan ordusunun karşısmdaki Tilrkler, iki de­
miryolu hattımn müıınkalesiyle ilgilidir; bmıı. ­
Iarclan biri Kuz ey ' d eki Ankara-Eskişehir hattn,
cliğeri de Güney'deki Mersin-Çay hattıdıır.
2) Sakarya çekilişi ile birincisini n tarafımızdaın ka.y·­
bedilmesi üzerine, ikincisi Cay' a kadar dokunul­
'
;
mamış bir durumda kalıy rdu.; burası bol mal­
zemeli ve zengi� Ada.na ve Konya bölgeleriyle
münakale bakımından Türklere geniş yardımlaır
temin ediyordu.
3) Ve Türkler, ordumuzun Sakarya'ya çekilmesin­
den sonra boş durmayacak, kuvvetlerini Güne'ye,
Sakarya cephesinden Afyonka:ralıisar önüne ge··
getirecekti.
Yukarıki mülahazalardan sonra, derhal bir uçağın Sak.ar-­
ya' dan Afyona gelen yolda lceşif yapmasını emrettim ve saat
1 1 .30 da komutanlığa aşağıdaki gizli ya-zıyı yazdı"f!1 :
No : E. P. 779/321/3 (Telsizle şifreli) .

KÜÇÜK ASYA KOMUTANLIGI


DERECE 1.
Karargahıu Doril'ea (Eskişeh;ir)
' ya çekilmesi üzerine vıe

Polatlı-Dorilea demiryoJu hattının tahribinden TÜrk­


sonra,
l erin başka t arafta harekete geçmesi muhtemeldir, stop. BUi!.
t araf da Afyonkaraılıisar olarak görünmektedir, çünkü bnraı.·­
cla. Afyon-Çay hattı tahrip edildiği takdirde Afyon'a ka.rşn
h a.rekat yapına i mkanı kalmaz, sto p . Afyo n' un takviyesi mıe·­
selesıinin incelenmesi gerekir stop .
Güney Grubu Karargahı,
4/Eylô.111921
1)l'. TRJİK.UPİS

74
14
.
-Eylülde, Kuzey-Doğu yön ü n de y apılan hava lteşfin -
de, 15.000 ki15itlen fazla, muhtelif TÜrk alaylarının Af-
yonkarahisar istikametinde yola çıktığı tesbit edildi ;
ben derhal bun u komutanlığa bildirdim ve üç· uçağa, görülen
alayları bulup bombardıman etmeleri emrini verdim. Hava ke -
şifleri de, bomb ard ıman da t am b aş ar ı ile s onuçl andı.
II. T ümen, komutanlığın emri üzer in e beni takviye etmek
için vaktinde Afyonkarahisar'a geldi ve bu arada, lmmanda:n·­
İıktan I. Türnen•in de Güney Tümenler Grubu'nun takviyesi ­
ne gelmek emrini aldığı bildirildi.
Bundan b aşka, muhtelif Türk alaylarının Afyonkarahisar·
yönü'nde yola çıktığının görüldüğünü hava keşifleriyle h aber
al arak ı . Ordu Grubu'nun geri kalan birliğine, y ani XII. Tümen
ile tümen dışı birliklere de, Güney Tümenler Grubu'nu t ak ­
viye için yola çıkmaları emredildi.
İ9"-Ey1Cı.l' de A f�onkarahisar' a 1 . Ordu Grubu Komutam
General Kor;ıtulis, kurmayı ile beraber geldi ; bunun I. , II. ve
:Xn. tümenleri daha önce Güney Tümenler Grubu'nun takvi-:
yesi için biribiri arkasına yola çıkarılmıştı; bu gönderilen bir·"
likler Komutanlığın Emriyle ı . Ordu Grubuna bağlanmışb.
Bana da, or adan ayrılan prens Andre o s 'un Komutasındaki,
Eskişehir'in Gün e y Batısında bulunan 2. Ordu Grubunun ko ­
mutası verilmişti .
L.a ğved ilen Gü ney Tümenler Grubu, ko mutanlığın tasa:r·­
lanan harekatı için Ankara'ya müteveccihen toplanmıştı ve
maksadı savunma değil, işgal ve Türk yı ğınakları nı dağıtmak:
içi n sağ kanadı emniyete almaktı.
Hasılı, komutanlığ·ın, kuvvetlerin S ak ary a ' nın sol kıyısına
çelülmelerine dair olan Sakarya Bülteni'nden ve Türklerin
Afyonkarahisar'a karşı hareketini vaktin de haber alarak mü­
nak alenin tahribine başlanmasından sonra takviye b irlilcleri.
ist emiştim ve bunlar vaktinde gelmişti .

2��-30 F�YLÜL 192Jl


2. Ordu Gmbu
(BORDİ YÖNÜNDE HAREKAT)

19 Eylul 1 9 2 1 'de
tığım ve birllkleri
lağ·vedile n, Komutanlığını benim
ı . Ordu Grubu'na iltihak eden
yap ­
Af-
yonkarahisar'daki Kuzey Tümenler Grubu'ndan sonra bana,
karargahı Eskişehir'in 25 km . Kuzey-Doğusundaki nışviran'da
bulunan 2. Ordu Grubu'nun Iwmutası verildi.

DIŞVİRAN

�l�şamı
22 �·
ylıll Dı§viran'a vardım �e 2 . ordu Grubu'nun
ıdaresını aldım. varışımdan t akrıben yarım · saat son­
ra Ordu Komutaıılığı'ndan acele bir emir aldım; bu emirde ,

önemli sayıdaki Türk kuvvetlerinin ı. Ordu Grubu'nu hedef


tuttuğu ve Afyonkarahisar'ı Doğu'dan tehdit ettiği bildirili.­
yordu. V. ve XIII. Tümenlerden kurulu 2. Ordu Grubu'nun
acele ile I. Ordu Grubunun y ardımına gitmesi ıazımdı.

•Bu. emri yerine getirmek hususunda, önümde harita ol­


duğu halde şöyle düşündüm :
"
Eğer 2. Ordu Grubu Afyonk:arahisar ' a müteveccihan yola.
.•

çıkarsa, 'I'ürkleri de cepheye sevlcetmiş olacalüı, buna karşılılc


Bordi'ye, yani Türklerin münakale hatlarına doğru giderse
yandan ve kuzeyden hareket etmiş olur ve bu halde Türk 2 .
Ordu Grubunun mak:sadını öğrenip, ya bizi k arşılaınağa, yani
durmağa, ı. Or du Grubu'na son darbenin vurulmasına kadar
hiç olmazsa bizim ilerlememizi gecildirmeğe çalışır , y ahut
da derhal, lrnrşısmdalci ı. Ordu Grubu ile s avaşı bırakıp yenil­
memek için çekilirdi.,,

Yukandaki mülahazalardan sonra şu kararı aldım: İki


tümend en (V, ve XIII) ibaret olan 2. Ordu Grubunu iki kısma
ayırıp bunların, b irbirinden en çok üç kilometre mesafede
olmalarını temin edecektim ; bunlar ilerlerken soldaki kısım.
Türlclerle karşılaştığı takdirde soldaki tümen meşgul olacak
ve bu sırada sağdaki tümen yoluna devam etmeğe muvaffak
olacaktı. Eğer Türklerle cepheden karşılaşırlarsa, iki tümenin.
öncüleri onu cepheden meşgul ederdi. ·

Yukarıdaki düşüncelere uyarak, 2 . ordu Grubu'nun, ertesi


sabah ( 23 Eylıll) iki kısım halinde Bordi'ye müteveccihen yola
çıkmasını ve Afyonkarahisardaki ı . ordu Grubu'nu ciddi su­
rette taciz eden Türklerin sağ kanadına taarruz etmesini em- .

rettim.

76
Yürüyüşün ikinci günü, 24 .Eylül vakti, solda ilerliyen V.
Tümen soldan t aarruza uğradı, Bordi boğazında Türkleri kar­
şılamal{ üzere durdu ve irtibat subayı ile durumu bana bil­
dirdi.
Ben, ı . Ordu Grubu ile savaşa tutuşan Türklerin, kuvvet­
lerini orada toplamakta çıkarı olduğunu düşündüm. Muhak­
kak ki v. Tümen ile karşılaşan kuvvet az olup maksadı, bizim
Bordi istikametindeki yürüyüşümüzü durdurmak, veya hiç
olmazsa, 1. ordu Grubu bertaraf edilinceye kadar geciktirmek­
ti. sonuç itibariyle 2. Ordu Grubu, ne olursa olsun, ı . Grub'un
y ardımına gitmek istiyordu. Bu esas üzerine v. Tümen'e, daha
evvel verdiğim emir gereğince ileri h arelrntine devam etmesini
bildirdim ve Türkleri karşılamak ve boğazı emniyete almak
üzere topçu ile takviye edilmiş bir birlik ayırdım.
V. Tümen Komutanı General Trilivas, benim emrim üze­
,rine, tehlikeye aldırmayarak dış gedik Türkler tarafından iş­
gal edilmiş olmasına ve iç gediğin de i§gal edilme tehlikesine
maruz bulunmasına rağmen, Bordi bo ğazına girmekte acele
ediyordu. sonuç olarak, Tümenin tehlikeye doğru koşması bir
faciaya sebep olabilirdi.
V. Tümen, boğazın yanındaki tepelere topçu ile t akviye
edilmiş bir piyade taburunu bıraktıktan sonra ilerliyerek, ka­
ranlık b asmadan boğaza girdi ve durdu.
Tümenin ilerleyişini ve boğaza girişini, Türk süvari bir­
likleri önlemeğe çalıştıysa da kolayca tardedildiler.
Sağda ilerliyen XIII. Tümen Samanlı Dağ'ın batı yamaç­
iarına devriyeler çıkardı ve ben de XIII. T ümen ile beraber
olduğumdan geceyi Ordu Grubu karargahında geçirdim.
Ertesi günü, 25 Eylülde, v. ve XIII. Tümenlerin ortak ça­
baları sayesinde Türkler çekilmek mecburiyetinde kaldı ve ı.
ürdu Gurubu Türk baskısiyle içine düştüğü kritik durumdan
·

kurtuldu.
Böylece, 2. Ordu Grubu, Türklerin, karşısına fazla mil{tar­
da kuvvet getirmek suretiyle tehlikeli duruma düşen Afyon­
karahisar bölgiı..lindeki ı. Grubun acele olarak yardım�na koş­
malda mükemmelen vazifesini yapı,nıştı.
1 924 E yllllü'nde, Dumlupınar'da bir gazeteci ile görüşen
Mustafa Kemal Pasa'nın Genel Kurmaybaşkanı Fevzi paşa,
bir ara şunları söylemişti:

77
- S akarya. muharebesinden sonra, ordu birliklerine sü:...
vari ile birlikte Afyonkarahisar'da yerleşen düŞmana taarruz
etmelerin i emrettik. Bu birlikler vazifelerini cesaret ve isa­
betle yaptılar. Fa.kat Kuzeyden gelen bir düşman birliği on­
Jarı, bu başarılı hareketlerini durdurmağa mecbur etti. ..
Bahis mevzuu birlik, benim 2. Grub'un'ı idi.

1921 Arahk-1922 Haziran


,
AFYONKARAHİSAR ( K. ASYA)
(TüRKLERiN TASARLANAN HA REKAT PLANI
HAKKINDA TAHMİN, DÜŞMANIN ORDU
TEŞ:SiLATINUA DEGiŞil<:LİK
GAZLIGÖL - HAMAM

S ak.arya. ve Afyonkarahisar h arekatından sonra, 1 921 Ekim


ayı s ır alarında Küçük Asya Komutanlığı Kuzey ve Gü ney
olmak üzere ikiye ayrıldı.

Kuzey Ordu Grubu 3. ncü. Ordu Grubundan müteşekkil


olup cephenin ESkişehir bölgesindeki kuzey ke simini işgfil edi­
yordu. Geri kalan ı . ve 2. gruplardan kurulu Güney Grubu,
cephenin Afyonkarah�ar' daki Güney kesim.ini işgfil etmek�.
teydi.

Ben o zaman, 2. Ordu Grubuna Komuta �diyordum.


1921 Aralık ayında, henüz Gazlıgöl - Hamam bölgesinde­
ki 2. Ordu grubuna komuta ettiğim bir sırada, komutanlık­
tan aldığım bir emirde, ı . Ordu Grubu ile Afyonkarahisar'da
1:mlunan. Kuzey Grubu'nun komutasmı almam bildiriliyordu.

AFYONKARAHİSAR

K omutayı
Grupla.tı )
·
ele alın ca, Güney
Türklerin
Grubunun ( ı. ve 2.
harekatta bulunması
Ordu
ihtimaline
karşl! nasıl harek.et edeceğini d ü şündüm ve ı . ve 2 . Ordu grup­
larına 23/12/ 1 92 1 tarih ve . 4.345/3 sayılı gizli emri ver­
Oim. Aşağıdaki hususlara de ğinen bu emri Kuzey Grubu ile
Komutanlığa da. bilclirnüştim:

]) 'Türk bölgesi Yalbm:mfa, düşmanın Trıa.şı>ıca.


ıınünakaJesi,


Z) Türk hareket üsleri yakmn:ufakl kısımlar�
3) TÜrkJeriııı , Güney Gruıbu'na kaırşı harekette
bulunması muhtemel olan mu,iıtelif bölgeler,
4) Her birliğin. karşı taarruz ama.m ile yapacağı
savuııına.ıı
.ın .ıı tarzı,
5) Belirli k arşn taarruzlar hail.inde her tümenin ya­
pacağı ha.zırbldar.
Yukarıda görülen gizli emirdeki 3 ncü madde hakkında
Türklerin muhtemel hareka.tı halinde muhtelif şıklan. düşüne­
rek aşağı d aki izahatı verdim :
.Başlıca gayemizin en hassas tarafı, İzmir ile beJli b aşlı
irtibatı sağlayan demiryoludur. Türklerin faaliyet göstermesi
en muhtemel olan P aşaköy ve Banaz bölgesidir ve savaş düze­
ninin en sol kan.adında. oyalama h areketi yapabilir . •
Sekiz aylık bir durgunluk.tan. sonra, 1922 Ağustosunda. gö­
rÜlen Türk ordusunun tasarlanmış pianı da gerçekten bu idL
Ordu Komutanlığının General Hacıanesti tarafından de­
ruhte edihnesinden önce cenup Grubunu teşkil eden ı. ve 2.
Ordu Grupları bir hat üzerinde toplamruştı. ikisini, Afyonk a­
rahisar'dan Çay'a doğru giden Akar çayı ayırıyordu. ı. Grup
Çay'ın batısında idi. Her Grup ilk hatta ikişer tümen çıkar­
mış, iki tümeni de i htiyatta. bırakmıştı.
Fakat Komutay ı son olarak ele alan General ııacianesti,
cepheyi teftiş edip i.zmir'e döndükten sonra, 1922 Temmuzun ­
da ordu ve tümen gruplarını lağvetti ve benim, Türklerin muh­
temel bir taarruzunu düşünerek. Güney Grubuna verdiğim
emirleri bozdu. Ayni zamanda ı . ve 2. Ord.u gruplarının teş­
kilil.tını da değiştirdi. Böylece, ı. Ordu Grubu birinci hatta
'bulunan I, JV, V ve XII tümenlerden teşekkül etti; halbuki
dl.aha önce I ve IV tümenler ı . Gruba ve v ve XII tüme nler de
2. Gruba dahil bulunuyordu.
Anlaşıldığına göre, Güney Grubunun. bu şekilde 1§.ğvedil­
mesi veOrdu G rupları yerlerinin. değiştirilmesi , Hacianesti­
nin cepheyi tesbit için izmi r'den ayrılışından önce kararlaş­
tırılmıştı. Genera.l Hacianesti'nin şehirde bulunan ordu bir­
liklerini te ftişinden. sonra, 23 M·ayıs 1922 de benim Afyonlta­
rahisardaki dairemde vuku.bulan konuşmadan ela bu anlaşılı ­
yordu. De.ha sonra Kurmay Başka.mm Stilianos Gonatas' a
nakletti ğim bu konuşmamız sırasında şu sözler teati edildi:

79
Hacianestis :
- Rica ederim, söyler misiniz, ordu komutanı kimdir?
Siz mi, ben mi?
Trlımpis: (Bu sorudan dolayı hayret etmiş bir hald e) :
- Zannederim sizsiniz.
Hacianestis:
- Zahiren evet, fakat gerçekte hayır.
Trikupis:
- Anlamıyorum.
H acianestis:
- Gayet basit. Ben, tek bir 3 ncü birlikten ibaret olan
xuzey Grubuna komuta ediyorum, halbuki siz ı ci ve 2 ci
Gruplardan ibaret C enup Grubun a komuta edi yorsunuz. son­
ra, ben bir ordu birliğine kumanda ediyorum, siz ise iki ta­
nesine. şu halde, ordunun gerçek komutanı sizsiniz.
Tripukis:
- Siz de, iki birliğe komuta eden bana emrediyorsunuz;
·şu halde üç birliğe de komuta ediyorsunuz demektir.
Hacianestis :
- Hayırı Ordu birliklerinin başkalarına bağlı olmaması
ve do ğrudan doğruya benim mutlak emrim altına girmesi lil­
zımdır.
İki birliği ayıran Akar çayının, Afyon cephesinin teşkil
ettiği kö§ede bulunduğunu ileri sürerek iki Ordu birliğinin
mevcudiyetinin haklı olduğuna onu inandırmağa ve fikrinden
vazgeçirmeğe ç alıştım . Bu fikrimi takviye amacile sonunda
o n a, dairemin penceresinden, Afyon'un y akınında ( sağda
Akar çayı) ve karşıda tepelere bakmasını söyledim. Bunu gös­
terirken ı;ıöyle dedim:
- Bu tepeler, 2. Ordu Grubunun XII. Tümenine ait alanın
içindedir. Fakat ben, ı nci Grubun komutanı olarak dikkatimi
o t a r a fa da çevirmek mecburiyetindeyim ; zira bu tepeleri Türk­
ler i0ızal ederse Afyon ve demiryolu üzerinde de harekfttta bu­
lunabilir,
Benim bu sözlerime cevap vermedi, sadece ordu birlikleri­
n i n b aşkalarına bağ'lı olmıy acağmı ve derhal kendi emrine
b a �;lanacaklarını söyledi.
Cepheyi teftişten sonra, izmir'e dönerken n. Tümen'in ko_.
mutasını, benim kurmayını olan Stilianos Gonatas'a verdi.
l
80
o.Onun ayrılması üzerine Birliğin topçu komutanı olan Topçu
.Alb ayı Aleksandros Meredinis'i davetle kendisinden birlik
.kurmaylığını almağa hazırlanmasını istedim, çünkil, Kurmayı­
ın a bağlı yüksek rütbeli subaylara harita üzerinde izahat ve­
Tirken onun kabiliyetli olduğUnu görmüştüm. Albay Meredinis
bana, göst erdiğim bu teve ccü ht en dolayı teşekkür ettikten son­
.Ta, l\:endisinin bu . görevi alacak lrnbiliyette olmadığını söyledi.
Bu bü yük bir tevazu es eri idi. Fakat bilahare, benim israrnn
:üzerine bu görevi aldı ve muvaffakiyetle başardı.
Birgün, askerler sabah istirahati yap arken bir Türk uça
, ­

.ğı Afyon üzerine gelerek birkaç bomba attı ve bir hayli askerin
ölmesine sebeb oldu ve ben dikkat ettim, çoğu vücudunun üst
kısmından yaralanmıştı. Bunun üzerine erlerin, bombalar düş­
tüğü zaman yaralanmamak için yüzü koyun yere yatmalarını
emrettim.
Mart ayında, ç oktanb eri et yememiş olduğumuz için, o za­
manki Kurmayını olan Albay st. Gonatas ile beraber et yemek
ihtiyacını duyduk ve Gonatas bunları temin etme görevini üze­
rine aldı. Ertesi günü yemekte kaynarruş otumuz vardı ve biz
·bunların yabani hindiba olduğunu sanıyorduk. Yemekten sonra
yazıhanemde kaldım ve her zamanki on dakikalık uykumu al­
n'ı.ak istedim, fakat bu defa bir saat uyumuşum ve güçlükle
uyanabildim. Kurm ayım Albay Gonatas odama geldiği zaman
ona bu hadiseyi anlattım ve o da bana, gerek kendisinin gerek­ ,

:se Kuımaylığa mensup diğer subayların da başından ayni ola­


yın geçtiğ'ini anlattı. Başlangıçta bu hadiseyi nasıl izah edece­
ğimizi bilmiyorduk, fakat sonra sebebini anladık.
RiZim hindiba sandığınuz ot, Afyonkarahisar'a ismini ve­
ren, bu bölgede çok miktarda ekilen ve fidanı gerek g0rQn1lıı
ve gerekse lezzet b akımından hindibaya benziyen .Afyon. imiş.
Bu nebatın meyvesi nara benzer ve üzeri çizilince, çizilen yer-
1erden afyonu ihtiva eden bir sıvı akar. Bu meyvanın içinde,
y ağı çılrnrılan ç ekirdekler de vardır, fakat bu yağın afyon
h assası olmayıp, onu biz de başka yağın yokluğundan dolayı
kullanıyorduk.
Bir gün, Afyon Tlirk belediye başkanı beni ziyaret etti;
kençlisine başımıza gelenleri anlattım . o da bana, bu otu yi­
yenin iyi uyuduğu cevabım verdi.

ın

Trikupis F: G
12 Temmuz'da, şafakla beraber bir Türk uçağı hatlarıı:ruzm
üstünde uçmağa başladı. Bunun üzerine, başçavuş stauropu­
los'un idaresindeki bir uçağımız bu Türk uçağını kaçırmak için
havalandı ve havada onunla muharebeye tutuştu, sonunda,,
içinde biri binbaşı, di'ğeri yüzbaşı olan iki Türk subayının bu­
Junduğu Türk uçağı düşürüldü.
Uçak ate�ler içinde ve adı geçen subaylar kömlir . halinde.
Afyon yakınındaki hatlarımızın içine düştü. Derhal bunların
defnedilmesini ve bir taburumuzun ihtiram görevini ifa etme­
sini emrettim.
Bu merasimçl e ben de hazır bulundum ve bu hareketimiz
Afyondaki Türkler arasında büyük memnuniyet uyandırdı.
Arkadaşlardan bazıları Türklere karşı gösterilen bu say­
gıya hayret ettiler. Onlara, buraya bizim kendimizden geldi­
ğimizi, ölülerle değil, canlı ve silahlı insanlarla savaştığımızı
ve onlarında, bizim gibi vatanları için ç3.Iışıp "görevlerini yap­
tıklarını. anlattım.
- 1922 AGUSTOS -
TtlRK TAARRUZUNUN AREFESİNDE
A.
(ORDUNUN MANEVİYATI)

Y "
unan ordusu, zaferle biten 1 9 18 savaşından sonra. 19 19
Mayısında Küçük Asya'ya çıktığı zaman maneviyatı sağ­
lamdı. Küçük Asya'da ordunun maneviyatı daha da Yük­
selmişti, çünkü başlangıçta Türklerin ancak çeteleri, sonra da
düzensiz birlikleri karşısmda ilerleyişi kolay olmuş ve bu hal
demiryolu konvoylarının ele geçirilmesi için düşmanın tak.ip
edildiği 1920 Haziranına kadar devam etti.
Fakat, 1 920 . sonlarında düzensiz Türk birliklerinin düzenli
ordUhaline gelmesi ve kısa bir zamanda yeni silahlar, mitral­
y_?zler, mak:inalı tüfekler, el ve tüfek bombaları, muhtelif çap­
larda to lar, uçaklar, v.b. ile teçhiz edilince bizim ordu, 1921
Mart'ında Eski ehir ve Afyonkarahisar önlerindeki hare atta.
'J'ürlderin ciddi mukavemetile karşılaşmış ve bilhassa vgin
savaşında benim komut a ettıgım III. tümen ciddi bir imtihan
qeçırip 2.0001 ki§i zayıat vermıştı. Bu kuvvetler zaten çok hata­
lı ve teşkil:lt b a.kımından yarımdı. Türkler bu savaşa .inönü
Savaşı . adım verirler ve bu ismi, Türkiye Cumhurbaşkanı is-

32
met inönü (o zaman İsmet Paşa) , soyadı olarak almıştı. Daha
önce de ( 1921 Haziran'ında) Eskişehir ve Kütahya harekatı
sırasında ordumuz, maneviyatını bozan kayıplar vermişti.
Bu harekattan sonra, Eskişehir'de bulunduğum ve III. ve
XI. tü..ıTienlerden kurulu kuZey tümenler grubuna komuta etti­
f;r:im sırada Ordu Komutanı Tümgeneral Papulas'tan aldığım
gizli bir emirde .Ordunun Ankara•ya kadar ilerlemek isteğin­
de olup olmadığı,. sorusu da vardı.
Ben buna, askerlerin yorgun olduğu ve dinlenmek istedik­
leri ve fakat Ankara'ya kadar ilerlemeleri gerekiyorsa, asker­
lerin bu - fedakarlığa da katlanabilecekleri ve bu suretle harbi
bitirerek dinlenebilecekleri cevabını verdim.
Bilahare, diğer ordu b irlikleri k.omutanlarının da ayni su­
ale ayni cevabı 'verdiklerini öğrendim.
Askerler, uzayan vazifelerinde
_ niyetsr gı açıkça göstermeğe b asladılar . ve bunu. Eski§ehir'de
Kahramanlık Madalyası dağıtma töreninde Kıral Konstantin'e
5luyurmaktan da kaçınmadılar. rn2·1 haziran'ında yayınlanan
· resmi ordu tebliğinde şöyle deniliyordu:
. Kıraliyet arabası tören yerine giderken yol kenarında top­
lanan askerlerin şöyle bağırdıkları işitiliyordu: TERHİS ! TER.-
.
HİS! ..
Ayni resmi ordu tebliğinin belirttiğine göre, o zamanın
Ba.<Jkumandanına kru-§ı .da ayni şekilde hareket edilmişti :
. Ba�bakan, refakatinde Milli savunma Bakanı olduğu hal­
de Esldşehirden ayrılırken IX. Tümenin önünden geçmiş ve
bu türnendeki ru>kerler yaşa diye bağıracaklarına, Başbakanın
otomobili yavaş yavaş geçerken şöyle b ağırıyorlardı: TERHİS!
TERHİS!ıı ,
Sakarya harekatı sırasında da ordumuz ciddi kayıplar ver­
İn:iş ve sefil vaziyete düşen ordunun maneviyatı bozulmuştu.
Cephede muharebe eden bölüklerden çoğu yedek asteğ­
menlerin idaresinde idi; buna karşılık birçok yüzbaşı ve daha
a:Şağı Iiitbelerdeki muvazzaf subaylar memlekette görevlendi­
riliyordu.
Milli Savunma Bakanhğı 1921 Mayıs'ında aşağıdaki 185.026
sayılı tamimi vermek gibi acıklı bir duruma düşmüştü:
.. Kfü,)Ük Asya Komutanlığında görev ala.o subayların acele
ola-rak ve hiçbir suretle gecikmeksizin yeni görevlerine gitme-
!eri hususunda birbirini izleyen ciddi emirler verdirdim. Fakat lbu
emirlerimden sonra da, eski durum devam etmektedir. Yani,
nakledilip de derhal yola çılonıyan, yahut da, nakledildiklerin­
den başka garnizonlarda veya başka herhangi bir garnizonda.
sebepsiz olarak kalan ve sıhhi sebepler ileri sü ren, fa.kat nakle­
clililikleri z amana kadar hiçbir şikayetleri olmayan ve Küçük
Asya Komutanlığ·ından başka bir birliğe nakledilmek istiyeııı.
subaylar mevcuttur. Kısacası, ne nakledilen subaylar daima.
emirlerime itaat etmiştir, ne de nizami şekilde gelenler yuka­
n makam l arın arzusuna uyınuştur.u
Daha aşağıda da şöyle den iyordu :
.. subayın harekata iştiraki, onun için daima l>ir :pam:ns
meselesidir.,,
Bundan başka, 1 9 22 de Milli Savunma Bakanlığının ,çıkar­
dığı 1 28.819/67 1 s ayılı emirde isimleri geçen 255 subayın 4 gün
zarfında :Küçük Asya Komutanlığına doğru yola çıkmaları em­
rediliyordu ; bunlar memlekete izinli olarak gitmiş, fakat izin­
leri bir buçuk aydanberi bittiği halde ·geri dönmek ist ememiş­
lerdi .
'
·İzinle Yun anistan ' a gidip de Kü çük Asya ya, dönen subay­
lar memleketteki durumu gayet kötümser bir şekilde anlatarak
ordu · arasına bedbinlik sokuyorlardı, zira Yunanistan'da buia­
caklarını umdukları cesarete karşılık, aksine olarak:, KilçOk
Asya'nın derinliklerinde üç senedenberi yokluklar içinde ,dövü­
şen orduya karşı nadir bir ilgisizlikle karşılaşıyor ve bu suret­
le, cephedeki yoklukların, kötülük, tehlike ve fedakfu'lıklacın
akıldan bile geçirilmediğine kanaat getiriyorlardı .
Fakat bunlardan başka ve bunlara paralel olarak ayni sene
içinde bu bitmek bilmeyen durumdan dolayı sabırsızlık başla­
mış ve askerler, daha önce, terhis edilmiş olarak evlerine dö­
neceklerini um.arlarken, bu işin bir türlü bitmeyip aksine uza­
dığını görüyorlardı,

Küçük Asya'daki ordu birliklerinin komutanları (1- Gene-:­


ral Kontulis, 2 - General Tı·ikupis, 3 - General . Polimenakos)
192 1 eldminde gerek yazı ve gerekse sözle Komutanlığa bu acık­
lı durumu anlatırnş ve bu halin, orduyu dağıtabileceğini bildir­
mişlerdi. Hükumet , verdiği emirlere rağmen memlekette kalan
ve sayılan birkaç defa on bini bulan ve evlerinde rahat rahat

84:
oturan subaylarla itaatsiz ve Asi askerlere sö:z. geçiremiyordu.
Buna paralel olarak, cephedeki. diğer askerler de, kendilerin­
den önce memlekete gidenlerin geri dönmemeleri yüzünden
izin alamıyorlardı. seferberlik halinde bulunan memleketin
üzerindeki ağırlık da cephedeki ordunun kolunu kanadını kırı­
yor ve ürkütüyordu.
Sakarya ve Afyonkara.hisar harekatından sonra, yüzde beş
oranında izin vermek emrini aldık . Fakat izin alıp Yune.nis­
t.an'a giden ilk izjnJi k a file si geri dönmediği için izinl er de
kal)ınuştı.
Mektupların kontrolden geçmesi münasebetiyle buradaki
askerlerin memleketlerinden gelen mektuplarını okum ak fırsa­
tını buldum; bu mektuplarda onların acıklı aile durumlarım
öğrenmiştim. Bunlar, okuyanın yüreğini burkacak nitelikte idi.
Bu mektupların içindekiler genellikle şöyle oluy ordu :
"Neden b izi unuttun? Senin kalb in yok mn? Bize acıını­
yor · m usun ? Ha.yatımızı sürdürm ek için bütün h ayvanlarımızı
· ve mevcut bütün miicevheratımı sattım. Tarlalarımız siirii lme­
mis. h a.i de duruyor. Bana, izin vermeclilderi için geleıniycceğini
yazıyorsun. Neden yalan söylüyorsun? Y.D ., ıK.P. v.b. uzun za­
manıfaııbcri nasıl 1>luyor da köyd e bulunuyor ve kimse tarafın ­
dan rah atsız edilmeksizin t arlada çalı!'jıyı>rla.r? Fakat anla.şılan
'
sen orada başka. bir kadın buldun ve bizi uııuttnn. Biz burada
ölüyoruz, sen keyif �'apıyorsmı . Bu unutnşnndan dolayı Tanrı
seni cezalandıracaktır.•
Para sızlıktan c eph e deki subayların maaşları aylardanb eri
,

verilmiyordu ve zamanın, 25 drahmi karşılığında genel karava­


n aya katılma usulünft dftzeltmen1n de yolu yoJcto, çQnkü o 7"
man askerlerin ortaklaşa yedikleri yemek, devlet tarafından
kısmen ayni, kısmen de para olarak temin ediliyordu.
Askerlerin arasında göriilen memnuniyetsizlik yUnanistan­
d aki bolşevik propagand.aşı tal'afından da kışkırtılıyordu; bun­
lar askerlere mektuplar gönd eriyo r ve ask:er arasın a girmesi
y asal< ol an Atina'd a yayınlanmış Risozpastis ad ınd aki gazete.
Türkler tarafından, uçaktan atılmak, Türk devriyeleri tara­
fından geceleyin bizim tel örgüleıimize kadar solrnJmak sureti­
le paketler halinde bırakılarak ceph e d eki askerlerin arasına
sokuluyordu. Ayni şekillerle. Kemalist propagand a , cephedeki
1."l.m an askerlerinin maneviyatım bozmak maksadile aslrnri ma-

85
kaleleri ihtiva eden Ko nstantinop oleos adlı gazete de 8.Skerle ­
rirrtlz. arasına sokuluyordu.
Her ay, ordunun dununu hakkında Komutanhğa verdiği­
miz raporlarla şunlardan bahsediyorduk:
..Ordu t aarruz yapacak durumda. değildir.a
·:BununaÇikÇafilaskersavaf-yap·aına:z··aeritiek i. Atina ga..-

�.���i����-�
� If�
�!ii� �li,3Şi�:ÇY:yö�!�:·�� .,-·.,·· ·-··---· ..-···· -----" ·-"' ......� �-·······: �-
Yukarıki olaylar hakkında ilgililere daiıni surette haber
veriyordum. ve bunu, ilk defa olarak 1921 Eylfil'ünde Afyonk.a­
rahisar'da Güney Tümenler Grubuna Komuta ettiğim sırada
y apmıştım. o zaman Ordu Genel Kurmaybaşkanı Tuğgeneral
K. Pallis gelmiş ve bana ordunun maneviyatını sormuştu.
ona şu cevabı verdim:
1
- Harp halinin bu kararsızlığı ortadan kalkmalıdır, zira
askerler arasında ruhi ve bedeni bir bıkkınlık. görülmektedir ve
insan buna mukavemet e deme di ği nden cezalandırılması da dfı­
şü nülemez.
Ö:
- Sizinle hemfikirim ve kıştan önce ( 1921 ) bu hal telafi
edilecektir, dedi.
Bilahare, 192'1 sonbaharında, yani ben. 2. Ordu Grubuna
Komuta ederken bu durumu o sıralarda cepheyi teftiş eden
Prens Yorgos'a da anlatımştım.
Ayni d evi r de , me�lekete gitmek üzere 15 günlük izin alan
2. Ordu Grubu topçu komutanı Yoannis Papayoannis'ten Ati­
na'daki alfiltalılara, Küçük As yada'ki ordunun durumunu bil­
dirmesini ve cephedeki iki ordlınun hareketsiz ve faaliyetsiz
bir halde kalamıyacakları nazarı itibara alınarak. kat'i bir ka­
rara varılmasının zorunlu olduğunu söylemesini rica ettim. Bu­
na ilave olarak da �aldığımız haberlere göre, Türklerin günden
güne kuvvetlenmesine karşılık, bizim aksine olarak azaldığum­
zı,, bildirmesini istedim.

Dönüşünde bana durumu bütün etrafı ile Başbakan ve


.hemşerisi Kaloyeropulos'a anlattığını: onun da «durumu tama­
men bilip askerin Küçük Asya'yı terketmesine taraftar olmakla
beraber, bunun siyasi sebeplerle geciktiği. cevabını verdiğini
söyledi .
Bundan başka ordunun durumunu komutanlığa ve komu-
tayı ye nialan General Hacianesti'ye, yalnız yazı ile değil, fak.at
Afyon dak.i teftiş sırasında sözle de bildirmiştim
' .

Bu genel durum ve memlekette, Küçüle Asya'da tehlikelerle


karşı ·karşıya bulu�an orduya karşı gösterilen aHikasızlık faz­
la bir üzüntü doğurmuş ve bu hal zamanla başlangıçta savaş ,

durtırnundan dolayı ifade edilerniyen kine dönüyordu; fakat


1922 Ağust o s undaki Türk taarruzundan sonra, Küçüle Asya'da­
'

ki bozgun üzerine, malum olduğu gibi bu kin b ir isyan halini


aldı .
• Askerin Anası. olarak vasıflandırılan Anna Papadopulu,
bu bozgun münasebetiyle 3 1 Ağustos 1 922 t arihli Eleftheron
Vima gazetesinde, b enim 1922 Ternrnuzu'nda Afyonkarahisar­
dan gönd erdiğim aşağıdaki mektubumu yayınlamıştı:
..Mektubunuzu aldıhı ve memlekette mevcut olan ikilik ve
anlaşmazlıktan dolayı çok müteessirim. Yanan meselelerini ta­
kip etmek istiyecek herhangi bir yabancının gazeteleri okuyun­
ca, Yunanistan'm savaş halinde olduğuna ve ordunun silah
elde, Küçük Asya'nın içlerinde, mahvımızı bekleyip ilerlemeğe
hazır olan Tilrklerin karşısında bulunduğuna inanması im.,.
ka.nsızdır. Gazetelerde, senelerdenberi aile ve memleketlerin­
den uzak cepheyi bekliyen askerler hakkında maneviyat düzel­
tecek bir kelime bile yok. Ve memleketteki sefalet, ordunun
bozguna uğraması halinde, bütün Yunanistan•ın mezara sü­
riikleneceğinden habersizdir .•

� B.
1. ORDU GRUBUNUN SAVUNMA TERTİBATI

B izim ı . Ordu Grubu cephesinin savunma durumu, h erbiri


di#;erini destckliyecek şekilde yan yana bulunan rnuka­
·vemet merkezlerinden teşekkül etmişti. Bu mukavemet mer­
kezleri, arazinin durumuna göre büyük veya Ieüçük birer
topçµ birliğiyle taleviye edilmiş piyade taburları tarafından iş­
gal ediliyordu ve bunlar da piyade alayına ve topçu birliğine
bağlı idi. Savunma tertibatı tel örgülerle takviye edilmiş iki
h att an ibaretti ..
Güney Grubu birlikleri arasında yaptığım teftişlerde, bir­
liklerden çoğunun yerlerinde bulunmadığı k anaatini edindim
ve bunun için verdiğim 18/1/1922 tarihli emirde her b i rli ğ in

87
muhtemel her türlü hareketlere karşı yerini işgal etmesi ge­
rektiğini b ildirdim. Bu amaçla diyordum, bütün tabur ve diğer­
birliklerin yerlerini tamamen işgal edip etmed1klerini anlamak:
·
için hatların arazi üzerindeki durumunu sık sık teftiş edece­
ğim. iki silahın işbirliğini sağlamak için piyade ile topçunun
birbiıini desteklemesi lazım geliyordu..

Fakat, yeni Ordu Komutanı General Hacianesti'nin emri


üzerine 1 922 T eınmuz'u.nda cenup Grubu lılğvedilmiş ve benim
kuınanda.Sını deruhte ettiğim ı . Ordu Grubu'nun müdafaa ter­
tibatı tamamen değişmişti.

Böylece . . daha evvel ı. ve IV. tümenler ı. Ordu Grubuna,


V . . ve XII. türiıenler 2·; Ordu Grubu.'na dahil iken, şimdi 1. Gru­
ba ı. ıv. y. . ve XII Tümenler b ağlanmıştı ve bu Tümenler cep­
hedeki birinci hattı işgal ediyordu. Ş imdi ı. ordu Grubu'mm
arzettiği t ek fark, bir EVZon alayı ile şehrin batısındaki Afyon-­
karahisar'da bulunan dağ topçu bl.rliği ( Pl§.stiras Grubu) nin
ilil.ve edilmiş olmasıydı. Boylece ı. Or du Grubu, evvelce ı. ve 2.
Ordu Gruplarının bulunduğu 170 km. lik bir cepheyi işgal edi­
yordu.

Esir mübadelesi suretiyle ve günün birkaç saatinde uça.k­


laı'la keşif yaptırarak Türklerin durumu ve tahşidat merkezle-­
ri hakkında malumat alıyor ve birliklere bütün gün, hatta ge­
celeri bile keşifler yaptrrıyordum.

Askerlerin demiryolu ile naklinin, Afyonkarahisar'm tah­


Ji yes·i nin ve t ahliyenin kolaylaştınlma&J,llln zaruri ·olduğUna.
k a n aat getirdiğimden aşağıdaki emirleri verdim:

l) Afyond aki iV. Ordu Dairesi'nin alelacele,


Afyon istasyonnııd!a nekadar vagon ve lokomotif'
ırarsa, asker ile malzemenin nakli için derhal top­
laması,

2) Sıhhiye teşkilatı müdürünün, hastaların nak­


li işine hazırlanması ve 13/26 Ağnstos'a kadar Af­
yondaki hastahanede bulunan hastaların demiryo-­
hı ile Uşak - İzmir'e nakil için gerekli tertibatı al-
ması.


TüRK ORDUSU

K üçük As.y a' daki Türk hükum etinin bir tek gayesi vardı :
her ne suretle olursa olsun, cephedeki ordunun takviyesi.
Mustafa Kemal mutlak bir diktatörlük tatbik ettiğinden
her türlü muhalefeti, cesaretsizlik ve kork akhğı şiddetle takip.
memleketteki vatanseverliği takviye ediyordu. Personelin ta­
sarruf edilmesi için dairelerin sayısı azaltılmış, dahili hizmet:.
ler kısılmış ve bu iş genel kurmay ile Milli Savunma Bakan­
lığına bile tatbik edilmişti. Küçük Asya'nm para, yiyecek ve
malzeme olarak nesi vru.·sa hepsi cephedeki orduya tahsis edi­
liyordu. Avans ile çifte maaşı ancak cephede canlarını teh­
likeye atan subaylar alıyordu. Buna mukabil, cephe gerisin­
de bulunanlar, yaralı dahi olsalar bir şey alamıyorlardı. Hat­
ta, cephe g erisindeki subaylar, cephede kendi rütbelerini ta­
şıyanların aldığı maaşın yarısını almakta idi. Yani, genellik­
le idare şekli, Yunan hükumetinin kendi memleketinde tat­
bik ettiğinin tamamen ak sin e bulunuyordu .

TÜRK ORDUSUNUN KUVVETİ

1 1922 �
A ustosu�daki ta arruzdan önce ismet Paşa (bila-
hare Ismet Inönü ve Türkiye Cumhurbaşkanı) nın
Komutasındaki Türk Ordusu, sayı b akımından Yu nan ordu­
sundan çok Yüksekti ve bu hususu, o zaman Türk Kurmay
Başkanlığında Albay olan Cevdet Kerim de «Türk - Yunan
Harbi,, adlı es erin de şu şekilde teyid etmektedir:
"Anadolu ordusu, taarruz hazırlıklarına 25 Ağustos 1922
de başladı ve imkanları bir hayli tükenmiş olan dü şm an d an.

mutlak surette ü stündü . ,.

Yunan hükümeti, Trak y a ordusunun komutasını da elin­


de tutan Küçük Asy a komutanlığının tavsiyesi üzerine, Kü ­
çük Asya mesele sini n bir an önce halli için büyük kuvvetle­
rin bir araya get.irilmesi maksadile Trakya ordusunun istan­
bul üzerine yürümesi meselesini de ele almıştı. Küçük Asya
ordUsundan alınan birliklerle takviye e dilmiş Trakya ordu-
sunun ı 7 /30 Temmuz 1922 tarihinde harekete geçtiği iHln
edildi, fakat bundan iki gün önce istanbul'daki Büyük Dev­
letler konsolosluk komiserlerinin müdahalesiyle bu hareket
durduruldu.
Fakat, cephedeki kuvvetlerden bir kılsrnıntn Trakya ya

nakledildiğini haber alan Türkler, Yunan ordusuna nihai


darbenin vurulması zamanının geldiğine kanaat getirmişler­
di; buhusus, o zamanki Türk ordusu Komutanı ismet Paşa­
nın 6 Ağustos 1922 deki şu emrinden de anlaşılmaktadır:
«Düşman Trakya'da geniş çapta tahşidat yapmakta ve

ordusunu hazırİamaktadır. Bunun için, onlar bn kuvvetlerini


Anadolu'ya getirmeden önce taarruza haşlamak mecburiye­
·Undeyiz. (Türk Erkan-ı Harbiyesi Albayı Cevdet Kerim
Bey. . . ) • .

1 3 AGUS.TOS 1922
TÜRK GENEL TAARRUZU
(TAARRUZUN BİRiNCi GÜNtJ
AFYONKARAHİSAR'HA) .

13 Ağustos'ta, saat 4,30 da Afyon'da ıv. Tümen'in sa­


ğınd an kesif bir topçu ateşi gelmeğe b aşladı; bu
bana, bilahare bütün ı . Ordu Grubu cephesine ya­
yılan _ Türk taarruzunun b aşlangıcı olduğunu anlatmıştı. Cep­
hedeki esas tararruz Akar çayının cenubunda bulunaiı ı. Gru­
bun IV. ve r. Tümenlerine yönetilmişti .

Kuvvetli bir baskı karşısında kalan ıv. Tümen cephesi


gerilemeğe başlayınca derhal elde bulunan ve tek ihtiyat olan
Karma Pliistiras · Birliğini ileri sürdüm. Komutanlıktan, Türk
taarruzu halinde, gerekirse muvakkat olarak 2 . Ordu Grubun­
dan da istifade etmek emrini almış olduğUmdan, çok kötü bir
durumda olan I. T ümen'i t akviye iç in VII. Tümeni verdim
Türkler durmadan ı. Tümene t aarruz ettiğinde n, 2. Ordu Gru­
buna bunu t akviye için IX. Tüme n i de ileri sürmesini emret­
'

tim ve bu işin sür'atle gerçekleşmesini sağlamak amacı ile de


Afyonkarahisar demiryolundan faydalandık.
Bu arada:, Afyondan 420 km . ötedeki izmir'de bulunan ğe-:­
nel karargah 2 . Ordu Gmbuna bir emirle, ı . Ordu Grubunu ,
·takviye edecek birlil\.leri vermemesini bildirmişti ; zira, anla­
şılan biı grubu büyük savunma için saklıyorlardı.
Bana gelen bu emir üzerine komutanlığa 3.298/3 sayılı
telegrafla ( acele) şu cevabı verdim:

.Akarçay kuzeyinde toplanmış Türk birlikleri var. Türk­


. !erin gayesi I. Tümen'i yok etmektir. Bunun neticesi bütün
orduya tesir edeceğinden, bu tümene derhal yardım edilmesi
ururidir .•

Kritik durumda bulunan ı . Ordu Grubunun takviyesi için


komutanlığın 2 . Ordu Grubu'ndan kuvvet göndermesini bek­
lerken 3 .307/3 sayılı yazı ile müracat ederek şunları bildirmiş­
tim:

. E ğer Akar'ın cenubundaki cephe Türk basla.sına karşı


koyarna.zsa, ı. ordu Grubunu taarruza geçirmeniz. zanııiclir .•

Herkes biliyordu ki, Türk ordusu sayı bakımından bizim


ordudan üstündü. Türk Süvari Tümenleri Grubu komutanı
Fahrettin Paşa'nın daha sonra yayınlanan raporunda da bil­
dirildiği üzere, Türk Ordusu bu taarruz için 75 km. uzunlu­
ğundaki ı. ve ıv. Tümenlerin iş gal ettiği cepheye, her biri­
'nin biner mermisi olan 2 00 top getirmiştL Her biri bizimkilerle
ayni kuvvette olan on bir piyade tümeni ile üç süvari tüme­
.nini de bu cepheye sürmüş bulunuyordu. Bu arada, diğer sa­
vaşlar esnasında, bUldukları boş zamanda talim ettirilmiş
30.00()! yeni kur'a askeri de vardı.

Sonuç olarak Türklerin taarruz için toplanmış olan ordusu,


bizim r. ve JV. Tümenlerimizden on misli, ı. Ordu Grubundan
altı misli ve ı� ve 2. ordu Gruplarının toplam kuvvetinden üç
misli fazla. idi.

Bunun sonucu şudur ki, Türklerin 1921 Aralık ayındanberi,


yani sekiz ay süren hazırlıklarını ben 4.345/25-1 2-21 sayılı ya­
zı ile komutanlığa bildirmiştim.

Bu sebeple, savunma iÇin, o zaman ı. ve 2 . ordu Grupla ­


rından ibaret Güney Grubunu teşkil etmiştim, fakat komutan­
lık tekrar ı . ve 2. Ordu Gruplarını teşkil ederek 'I'ürk taarru­
zuna karşı yalnız bir grubu bırakmıştı.


14 �GUS'fOS 1922
('l'AARR.U ZUN iKiNCİ GÜNÜ. AFYONKARAHİSAR
SAVAŞININ DEVAMI)
ÇEKİLİŞ:

S a.at 1,20 de, mevkilerinde savuııma halinde bulunan.


tümenlerin , eski y erlerin i tekrar işgal etmek için karşı
taarruzlar yapmağa hazırlanmalarını emrettim.
Bu sırada Türkler, rv. ve ı. Tümenlerin cephesini tazyike
devam ediyordu.
Saat g da komutanlığa 3. 138/3 sayılı şu telgrafı çektim :
"Akar'ııı Güneyinde toplanmış olan Türkler, oıı tümenle
ceı>heyi şiddetli surett e sıkıştırıyor. 2. ve 3. Ordu Grupların­
dan, sarsılmış olan cephenin takviy_esi için kuvvet gönderil­
mesi za.ruridir, zira 2 . Ordu Grubunun hazırlanmış olan, taar­
ruzu, karşı clarbeyi zamanında vurallllyacaktır. Lütfen emil!·
VCl'İll İ z.,.
Bu ar ada, ıv. Tümen' in 2. ve 3 . D airesine mensup subay­
lardaı1 A ndr onilrns ve Petrunakos bana gelerek, Tümen ko­
mutanından tümen sağ· kanadının yıkıldığı haberini getirdi­
ler. Buna paralel olarak T ürkler Afyonkarahisar demiryolu
i stasyonu ile onun Batısındaki münakalıltı da ele geçirmişti.
Biraz sonra yanıma, ıv. Tümen kurmay başkanı Binbaşı
Çolakoğlu ( eski B aşbakan ) gelerek T üme n kararg:lhının da ..
düştüğünü ve art ık durumun düzelmesine imkan olmadı ğ ını
bildirdi.
I. Tümen de bana Türk . t azyikinin şiddetli olduğunu ve·
cephedek:i son h atta büyük bir güçlükle tutunal;>ildiğini haber
verdi.
İş bu duruma girin c e , hemen Afyonkarahisarı, dah a evvel'
de komut anlığa bildirmiş olduğum üzere, tahliyeye karar ver­
diın ve derhal hastahane: ile sairenin boşaltılmasını emrettim..
İhtir ari1 k ıt' asile son demiryolu tahliye vagonundan son­
ra, saat 13 de Afyon'dan ayrıldım. o sırada komutanlıktan 2.
Grubun IX. T ü menin i n ı . Grubu takviye için yola çıktığı ha­
berini aldım.
Maalesef iş işten geçmişti.
Ben , top arlanmak üzere Bal-Mah�11ut ve Ayvalı sırtları-

9'2
na çekilme emri verirken, bir gün evvel ( 1 3 Ağustos ) lcomu­
tanJığ·ın 22 . 000 sayılı emrinden 2. Grub ile 3 . Grubun Çay i&­
tilrn.me tinde
mukabil taarruzda bulunacaklarını öğTenmiştim_
Ben zaten, Afyonkarahisar"dan fazla uzaldaşamazdım, çün­
}{Ü artık ı . Ordu'dan kurtulan Türkler bütün kuvvetleri ile 2 .
Ordu Grubuna yüklenir ve bir felakete sebep olabilirdi.
Geceleyin, 2. Ordu Grubu Kurmay Başkanından aldığım
bir h abere göre, y eni taktik üzerine 2 . Ordu Grubu, bir mu­
k abil taarruz y apmayı imkansız buluyordu; bu durumu Komu­
tanlı?;a da bildirmişti; ben de bunun üzerine ı . Ordu Grubu­
na saat 23.30 da, ert e si sab ah için Dwnlupmar'a, (Batıya) çe ­
kilme emri ni verdim.

' 15 AıGUSTOS 1922


(TAARRUZUN ÜÇÜNCÜ GÜNÜ EYRET
- SAVAŞI)
(ÇEKİLİŞE DEVAM) .

S abahın sa at 3 ünde 2. Ordu Grubunun muvakk aten em­


k rime verildiği ve çekilişi emniyet altına almak için iz­
mir ile olan münakale yi muhafaza etmem emredildi.
,

Türk süvari birlikleri taarruzun ilk gününden Akarçay'ı


geç er ek izmir telgraf ve demiryolu hatlarını tahribe muvaffak
olmuştu. o civı:ırlarda Türk süveri birlikleri dolaşıyordu.
T aarruzun üçüncü günü •rürk'leıin 2. süvari tümeni, le­
vazım ve ikmal kollarına karşı kazandığı başarıdan cesaret
alarak, o sırada uıucak civarındaki Eyret'te bulunan IX. TO.­
mene taaşruz etmeğe k alkıştı . Bu Türk tümeni pü skürtülerek
tamamen · yok edildi. Biraz sonra XII . Tümen ile temasa geç­
miş ve T ürk tümeninin yokedildiği yere giderek Uluc ak sırt­
larından Türklerin, öldürülmüş süvarilerile atlarının cesetleri­
ni görmüştüm. Bu arada, biri subay olmak üzere bir miktar da
esir alınmıştı Ele geçenler arasında, üzerinde Rusca ya.7.ılar
.

bulunan ş.naıyder-Dangli tipi dört adet de dağ topu vardı.


Ulucağa gidince IX. Tümen ile beraber orada lı::arargfill ku­
ran 2 . Ordu Grubu komutanı ile buluştum.

Biraz sonra ıv. Tümen Kınmay Başkanı Binbaşı Çaka.l­


,

o ğlu b ana, gelerek Tümen Komutanının şu haberini getirdi:


. ıv. Tüınen'in bütün birliklerinden 500 kişililc bir kuvvet­
le birlikte tümen karargiilu olarak uıucak sırtları yakınında
bulunuyordum. o sırada rv. Tümen, sabah vakti Bal Mahmut
istikametinden gelen ani bir ateşle karşılaştı ve birden şaşı­
ran birUkler muhtelif istikametlerde dağ"'lldılar .•

Şaşkınlığın doğmasına sebep gerek VII. v e gerekse 1. Tü­


menj n 14 Ağustos akşamı emretmiş olduğum yerleri işgal et­
memiş olmalarıdır. Bu mevkiler ertesi günü ı. ve 2. Ordu
Grublarının Batıdan yapacakları harekatta Güneyden rol oy­
nıyacaktL üstelik bu mevkiler, daha evvel . aldıkları birer
emirle r. Tümen komutanı General Franko'ya ve ondan önce
ı . Ordu Grubu kararg:lh komutanı Albay Papayoannu, ı. Or­
du Grubu topçu komutanı ve makina şefi binbaşı Strimber'e
de gösterilmişti. Buna rağmen 1. Tümen, gerektiği üzere, 14/15
A,ğustos gecesi, ertesi günü ne yapılacağını öğrenmek amacile
herhangi bir subay göndermemişti.
Dumlupınar istikametinde çekilen alayların yanlarına ve
Güneyine doğru Türk birlikleri ve büyük topçu ve süvari kol­
lan ilerlemişti. Ben bu sırada Ulucak civarındaki Bayram
Göl'e doğru ilerlerken Ç atal Çeşme köyüne gittim ve orada
temi:;Jik hareketini yapacak birliklerin geL'llesini bekledim. Bu
kuvvetin gelmesinden önce JV. Tümen'in 2 . Kurmaylık D aire ­
sin den yüzbaşı Petrunakos yaralı olarak yanıma geldi.
15 Ağustos gecesi saat 23 te, Tümenlerin ve ı. ve 2. Grup­
ların sabahleyin Dumlupınar istikametiI?-de harekete hazır ol­
malarının bildirdim. I. ve VII. Tümenlere rastlamak ürnidile
gecenin saat 2 sinde hareket edilmesini emretmiştim.
ı. Ordu Grubunun telsizi tahrip edilniiş olduğundan 2.
Gmbunkini kullanmak mecburiyetinde kaldık, fakat bütün ge­
ce çalışmamıza rağmen ı, rr. ve VII Tümenlerin telsizlerile ir­
tibat kurmak mümkün olmadı ve yaptığımız bütün aramalar
esnasmda TÜI'klerin Uşak, İzmir ve F..skişehir' deki telsizlerinin.
müd ahalesile karşılaştık.

16 AıGUSTOS 1922
. .

(TAAJi1�rı:�.UZUN DÖRDÜNCÜ GÜNÜ. ULUCAK VE


H�L\1VfURKÖY SAVAŞLARI)

16 Ağustos sabahı emrim üzerine yürüyüş halinde olan


Tümenler Güney'de saat 6 sıralarında karşılaştıkları
Türk lrn.vv etleriyle çarpışmağa başlamışlardı.
Bfrliklerin birbirinden bir hayli uzak mesafelerde araba­
lar için'.de ilerledikleri Ulucak'taki boyun noktasında Türk
topçu ateşile karşılaştık ve bu ateş lnt' alar:ımız arasında ka­
rışıklık, .intizamsızlık ve hareketsizliğin doğmasına sebep ol­
du. o sırada oraya · varıp yürüyüşün durduğunu anlayınca du­
rumu düzeltmek ve yürüyüşü devam. ettirmek için müdahale
etmek zorunda kaldnİı ve askerlere cesaret vermel{ için biz­
zat boyun mıntıkasında durdum.
Öğle vakti, Türklerin bütün cephedeki tazyiki arttı ve kuv­
vetlerimiz Güney'den Kuzey'e kadar Türk piyade birlikleriyle
iki süvari tümeninin baskısı altında kaldı.
Hava kararmağa b aşladığı zaman Türklerin Güney'den.
yaptığı baskı şiddetlendi ve Irnvvetlerimizin sağ kanadı çöke­
rek ayni . zamanda Kuzey'den açılan topçu ateşine maruz kal­
dık ve Tfırkler tarafından sarıldık.
Buna paralel olarak, küçük çapta bir panik de başlamış­
tı. orada bulunan subaylar durumun vahametini konuşuyor­
lardı. Bunların morali t amamen bozuktu. Benim y anımda bu­
lunan subaylar, yürüyüş yolumuz kesildiğine göre, teslim olma
hazırlıklarına b aşlamanın en makul hareket tarzı olduğu ka­
naatindeydiler. Bu fikri. bana gayri resmi bir şekilde bildir­
mi<Jlerrli. Fakat büyük birliklerin komutanlarile Grubun topçu
komutanı tarafından bana durumun tetkiki ve ona göre bir
Irnra.r alınması maksadile lreşif yapılması teklif edildi. Ben
gayet enerjik bir hareketle bunu reddettim ve henüz" kesilme­
mi§ olduğunu tahmin ettiğim salköy, yani Kuzey B atı istika­
metinde yürüyüşün d evam etmesini kararlaştırarak aşağıki
eriıri verdim:
..Tümenler Salköy istikametinde geceleyin yiirüyüşe devam
edecek ve Türklerle karşılaştıkları takdirde onları vüskürtm<'>­
ğe çalışacaktır.n
ve yürüyüş emri verdim.
Yürüyüş saat 2 3 te başladı.
Bu gece yürüyüşü esnasında zifiri karanlık vardı ve bu
durumda etrafı görmek imkansızdı. Birden top sesleri duyul­
du, h erek.et ki uzaktan geliyorlardı. Bereket ki, diyorum, çün­
kü o lmranblı::ta birliklerin durumunu t.esbit etmek. mümkün
olmıyaca.1\:tJ .
ACUSTOS 1922
17
{TAARRUZUN BEŞİNCİ GÜNü', ALİ VİRAı"l SAVAŞI)

ifiri karanlıkta yapılan


Z
bu y ürüy üş esnasında ve ordu­
nun içinde bulunduğu vaziyet te sub ayların emirlerini
duyurma.lan ancak birliklerin yanına kadar gitmeleriyle müm­
kün oluyordu.
Sabaha karşı S alköy ( Çalküy olacak ) y akınındaki tümenlere
icabında iki taburu bir araya getirmek sw·etiyle alaylarını
yenide n te şkil etmelerini emrettim.

T üme nle rin çeki lmeleri için tesbit edilmiş olan s aat ı ı de,
topçu ateşi başladı, fakat bu ateş kesif olmadığı iç in Banaz is­
tikamet i nd e yürüyüşe devam edilmesini emrettim. Aldığımız
haberlere göre açık olan tek yol burasıydı ve dağ topçumuz da
bur adan geçebilirdi.
Biraz sonra, Kuzeyden mitralyöz ve topçu ateşine tutul­
duk ve bu arada ağır bir mermi, Karargah birinci daire su­
baylarının da dahil bulunduğu bir alayın ortasına düştü . Ya­
kında bulunanları p arçaladı, birçok beygiri öldürdü ve arala­
rında piyade binbaşısı Yiotis ile Yardımcı Albay Petridis'in de
bulunduğu birkaç sub ayı yaraladı. 2. or du Grubu komutanı
General Diyenis de, kurmayı ile birlikte 2'00 metre arkad.ap
geliyordu. Bombanın patlayışını gören General bilahare · bize,
havaya taş ve topraktan ibaret bir bulutun yükseldiğini ve bi­
zi gözden lrnybedince öldüğümüze kanaat getirdiğini söyledi.
Birden Doğu'dan gelen Türk ateşile karşılaştık: ve arka­
sı n dan Türk birlikleri taarruza geçtiler.
Savaşı lrnbul etmelc mecburiyetinde kaldığımdan tümen­
lere, Do ğu'dan, Kuzey•den ve Güney'den gelen Türklere karıµ
koymalarını emrettim ve mevkiimi topçumun yanıbaşında tes­
bit ettim.

Savaş şiddetle devam ediyordu.


İhtiyatların tük.ewnesi, bize doğru ilerliyen mühim mik ­
tard a Türk kuvvetlerinin görüldüğü h ab erinin gelmesi sebe­
bi ve bu şiddet li savaşın karanlık basıncaya lcadar devam et ­
mesi maksadile Yarbay Nikolareas' a Tümenler Grubu ile di­
ğer birliklerin ve Kuzey topçu birliğinin idaresini alıp bunlar­
dan ayıracağı kuvvetleri savas,a sürmesini .emrettim .
Durumwnuzu gayet iyi · kontrol edebilecek bir mevkide
bulunan Türk topçusu Kuzey, Doğu ve Güney'den bizi ateş al­
tına aldı ve birliklerimiz arasında kargaşalık. çıkarıp moralle­
rini çok bozdu. Ateş okadar şiddetli idi ki, y anıma gelen beş
asker ile iki onbaşı bana Türk topçu ateşinden masun olan bir
yere çekilmemi söylediler.
Karanlık basmadan biraz evvel, Türklerin şiddetli baskısı
karşısında cephede muharebe eden . birlikler arasında çözülme
ve panik haşladı ve atlı olanlar Batıya doğru dört nala atla­
rını koşturmağa başladılar.
Top gürlemelerinden dolayı emirlerim duyulmadığından
borozana . dikkat. borusu çalmasını emrettim. Fakat bu işaret
- de düzeni sağlay:;tmadı ve ancak karanlık basıp da topçu ateşi
nisbeten azalınc � muvakkat bir sükunet teessüs edebildi.
17 Ağustos'ta,1 muhtelif ordu birliklerinden elimde kalan,
,
. savaşabilecek du nlpıdaki kuvvet bir tümen kadar bile değildi
ve o zaman vadide toplanan bu kuvvetle, Ali Viran'da, Türk­
lerin muhtelif taarruzları esnasında yaptığımız keşiflerden de
anladığımıza göre Türklerin sekiz tümenine karşı durmuştuk
ve bunu, . bizzat Komuta mevkiinde bulunan Türk Süvari Ko­
. mutanı Bahrettin Paşa nın ( ı ) daha sonra yayınladığı notlar
'

da teyid etmektedir. Buna rağmen ordwnuz geceleyin, kuru -

· ıan kıskaçtan kurtulmağa muvaffak olmuştu.


Bu Ali Viran savaşina Türkler .Başkumandanlık savaşı.
· derler, çünkü bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından idare
, edilmişti .

Başkomutan Mustafa Kemal, Ankara'daki Millet Mecll­


: si'nde bu savaşı anlatırken şöyle demiştir :
.. 17 Ağustosta, çevirme hareketinin etkili olması için taal'­
ruzun yakından idare edilmesi faydalı görüldü. Bunun için,
Erkan -ı Harbiye-i Umumiye Reisi bizzat 2. Ordu ile Süvarinin
yanına gitti, ben de cenuptakl 1. Orduya gittim. Orada vazi­
yeti subaylara anl �ttım ve bütün birlikleri ertesi günü yapı­
. lacak taarruzdan haberdar ettim.
Oraya 3. Ordu Grubu kumandanıyla birlikte gitmiştim.
Vaziyet o kadar iyi idi ki, kendimi daha .ileri gitmekten

( 1 ) Fahrettin Paşa olacak.

97

· Trikupis F: 7
a.l.akoyanıadım. Salköy ( Çalköy olacak) civarında bir yere git­
r
tim. Bu ası, biraz · �wel düşman işgalinde idi. Oradan Uşağa..
doğm gideli :Geı1eraı Tıi.k'upis kuvvetıerlnin kıskaç ' içinde ol­
duklarını ve 'Kızll Da� yanğını; :giineylerinde bırakarak Salköy'­
ün batısında . Aydemir, Ada Tepe ve · Ağaç Köy mevkilerinde­
t.oplandıklannı gördüm. ·

1. Ordumuza mensup birliklerimiz losk::\.cı doğudan ve gü­


neyden teşkil ederken, 2. Ordu da Salköy, Mezarpınar ve daha
ha.fada kıska�ıA bir · kanadıiti tutıı:yord·u . Süvarimize; düşmanı
çeviren ordumuzla birlikte hareket etmesi emri verildi.
Artık hi çb i r şeyi ihmal etmemek lazımdı� Topçumuza,.
xnümkün olduğu kadar yakından' ve iyi yerlerden ateş açma­ ·

sını emrettfı� ve Öğleden soiıriı. dii şm an her taraftan ateş al­ ··

tına alındı. D�iŞ�anı� karişıkli:k içinde olduğunu kendi 'gö­


·
. '

ziimle görüyordu.ın. Başını şimale , Şarka ve cenuba' vııruyordu. '

Fakat her istikamet a teşle kapatılmıştı .•

Ordumuztiiı 'gel.·i kalan kıs:mllıi n çelÜlebilmesi için b en artçı_


vazifesini görerek · Türk · ku�etlerİhirı, yaklaşmasını önliyen
son birlikle beraber' 'ka:ı:niıştım. . .
· '

'

,
'

Hareket anrnda kendi atımı bulamadlğlmdan 2. Ordu ku­


mandanm.ın s eyisinin· 1atını aJinağa mecbur kaidım. .

saat 2ı' de muht�lif birliıderin hareketi b a.Şladı · Türklerle· .

yapılacalc savaşta ycH açma , (şhii gorec-ek btrİikforimizin y anın ­

da bulunmaJ.c ist edi ğ'im · için '. _s�föest kalan y'oidan Batı istika­
' ..

. metinde yola· · �ıkti:İ:rı: YürüyÜŞtimüZüı::İ.: . 'b'aş!nda, Ali Viran köyü


'

civarinda makinalı tüfek sesleri :lşitihneğe b aşladı ' .

Bu s avı;ı.şa .katılan ask erler, ordumuzun uğradığı büy ük ka-·


yıplan ifade i�in Ali V'ira� suvaşıha . Ôlfim ÇUkuru .. adım ver-
.

mişlerdi.
: ı , , r • 1 � , . ,. • .

·
·
.

.
. ·· .
' • • ı · ı . ı . . r , • ; ı
·

·
ıs AGUSTos' 1922.
, : ·. .
,

. ' (f,4\Jüu�iTZuN · ·A��I��CI 0GÜNÜ) .


,BANAZA DOPrB.U . ç�dıişrn . DEVAMI

. . . 1 7 rehberınm·.
·
- ıi ��us.t�s ·-g�7es( hari'tarri.1Z0' olınasi ve
bulunmaması sebebıyle dağlık ve ormanlık
; yanlış bir

araziden ilerliyerek yolumuzu şaşırmış ve sonunda, şa­


fak sökerken , Murat Dağın Bolova boyun · noktasina gelmiştik . .

98
Alayı te§kil eden askerler, 1 6 Ağustos s ab ahı nd an 18 Ağus­
tos al.cşamına kadar hiç istirahat etmemi ş hiç durmadan sa­
,

vaşmş ( 16-:17 A ğu stos savaşları ) ve üstelik uykusuz da _kal­


mıştı. Yorgunluk, açlık ve devamlı surette hareket halinde
oluş (bilhassa 17 Ağustos Ali Viran savaşı esnasında) birçok
askerler üzerinde maddi lfükinlikten başka ruhi b i r karışık­
lık da yaratmıştı. 17. ıs ve 19 Ağust o s. geceleri Murat D ağ or­
manında bulurianlardan ba �arı bu heyecan içinde ağaç dal-
' larını güzel bir p arlrn ve ağaç g-övdeler i n i de musanna s.ara y .

sütunları sanmıştı.
Orm an içind e yaptığımız yürüyüş esnasında, yanımda bu­
lunan 2. Ordu Grubu kornutarıı General · Diyenis güzel bir vil­
laya geldiğini sanıyordu ve bunu bana bildirdi. Villa filan
görmediğim i çin itiraz edecek oldum. Fakat o i srar ettiği için
kendimden şüphelenmeğe b aşladım.
Biraz sonra. alay muvakkat bir duraklama yaptı; bu sıra­
da Diyenis'in başı dönerek atından düştü ve öldü ; hemen bm
·

kesilmişti.
Onun kurmay ba.şkanı ölünün ceb i nden evrakını aldı. Fa­
kat biraz sonra, öldü sandığımız general kendine gelmişti.
Biaş tabip müdahele etmiş ve onu bir tah tanın üzerine
yatırmıştı; fakat general villanın hayali kapısını açmak için
. bir hareket yaptı ve boşluğu kapı sandığı için uçuruma yu­
varlandı.

19 AGUSTOS 1922
(TAARRUZUN YEDİNCİ GtJNü)
UŞAıGA DoGRU ÇEKİLİŞ

sonr a ve ortahk ağarmağa başlarken


Q ece yürüyüşünden '

Murat Dağ'ın tepelerinden birinde ve Sukur.:.Evren ( Su­


sUZÖren olınası muhtemel) den üç kilometre Güney-Do­
ğu'da bulunuyorduk.
O zaman, Banaz istikametinde yürümeyi faydasız buldu­
ğumdan MUrat Çay vadisi nden Batı istikameti n de ilerlemeğe
karar verdim. Fakat yüıiiyüş esnasında Türklerin iki piyade
tümeni ( 1 6 ve 17 nci Tümenler) ve bir süvart tümeni ( 14 tü­
men) ile karşıf aşae ağımız haberini aldığım ve· silahlarımızın

99
noksanlığı ile askerim.izin kötü durwnunu dfışündQğfiın için
Yunan kuvvetlerini bulmak ümidiyle istikamet değiştirerek
Uşak yolunu tuttum.
Saat 22 de, Kuzeydeki Çikli tepesine geldik Te bitkin olan
askerlerin dinlenmesi için mola verdim. Yürüyüş esnasında
Türk devriyeleri tarafından tak.ip ediliyorduk.
Ertesi günü, saat 4 de çikli-Karacahisar-Mes'udiye üze­
rinden Uşak istikametinde yürüyüşe devam edilmesini emret­
tim.
20 �GUSTOS: 1922
(TAARRUZUN SEKİZİNCİ GÖNÜ. •SON GÜN.,
UŞAK İSTİKAMETİNDE ÇEKİLİŞE DEVAM

E rtesi günü (20 Ağustos) bizim alay hedefsiz olarak iler­


__....ı liyordu. Fakat askerlerin yorgun ve aç olmalatı sebebiyle
ilerleme yavaş oluyordu ve askerler aç oldukları için et-
rafta yiyecel{ arıyor, alayda kalmaları güçleşiyordu.
Öğleye doğru Karacahisar yakınındaki küçük Mug-Arap
köyüne geldik ve oradan köylülerden Uşak'ın geçen akşamdan­
beri Türkler tarafından işg � edilmiş olduğunu öğrendik. O
sırada, alaya dahil askerler, yürümekten ziyade sürünüyorlar­
dı . 16 Ağustostanberi iki şiddetli savaşa girmişlerdi ve geri ka­
lan zaman zarfında da, kısa birkaç mola hariç, mütemadiyen
yürümüşlerdi. Buna ilaveten, ayın 17 sinden ve hatta 16 sın­
danberi gıda olarak birşey almamış, yalnız ot ve yolda rastıa­
dıklan tek tük sebze bahçelerinden temin ettikleri meyva ve
sebzeleri yemişlerdi. Cepheniıye gelince, herb i.J;inde 5-10 ar
mermi kalmıştı, makinalı tüfeklerin ise bir tek mermisi yok­
tu.
Alayın genel durumu bu olup, askerler birer savaşçıdan
çok, insan harebesi haline gelmişti ve bu halde bulunan asker
ve subaylar 13 A ğustostanberi çarpışıyor, ablokaya giriyor,
ikinci bir savaşa başlamak üzere düşman hatlarını yarı­
yor, geceleri ormanlarda · ilerliyor, ayın 16 sındanberi
bir şey yemeyip cephanesiz kalıyorlardı. Velhasıl bu alay
yorgun ve aç .olup sinirleri tamamen bozulmuştu. Kısaca, baş­
larına bunlar gelmişti ve çektikleri insan . takatinin üstünde
idi.

100
Uşak'ın işgal edildiğine dair haber üzerine subaylarla as­
kerlerin içinde bulundukları durumdan dolayı fazla birşey ya­
pamazdım; bunun için ordunun şoseden ayrılarak, günün gerl
kalan kısmında oradaki mevcudiyetimizi gizlemek amacı ile
vMi içinde ve savunma durumunda kalmasına karar verdim.
Bu suretle askerler de karanlık basıncaya kadar istirahat et­
miş olacaklardı. Gece olunca yola devam edecek ve Uşak ova­
sından Güney'de, Karacahisar üzerinden Mesudiye'ye, oradan
Kapaklara ve yine Güneyde Salmanlara ve oradan Batıya gi­
derek bu suretle mümkün olduğu kadar az enerji sarfedecek­
tim. .
Bunun üzerine alay, I.155 metre yüksekteki köyün GQ.ne­
yinden Karacahisar istikametinde yola çıktı; bu alan 1921 Ha- ·
ziranında Kütahya harekatının cereyan ettiği yerdi ve Uşak
·

Doğusundaki Savunma hattı burada idi. Saat 14 de burada


mola verilmesini ve emniyet tedbiri alınmasını emrettim. Em-.
niyet tedbiri olarak da askerlerin gizli siperlerden ç:ıkmamalan
emrini verdim.
Saat 16 sıralarında Güney tarafındaki nöbetçiler o cephe­
den takriben 1 km . mesafede Türk süvarisiyle ondan dört ki­
lometre mesafede de bir mikdar Türk piyadesinin görüldüğün1l
haber verdiler. KeŞif yapmak üzere yolladığımız 2. Grup kul'­
may subaylarından Binbaşı Ruvlais geri dönerek yukarıki ha­
berleri doğruladı ve tahminine göre gelen kuvvetin üç piyade
tümeni kadar olduğunu söyledi. Ayni anda, Güney istikame­
tinden Türk topçu ateşi başlıyordu.
Bunun üzerine XIII. Tümen Komutanı Albay Kaybalis'e
gerekli _tedbirleri almasını söyledim. Ben bu albaya, çoğu XIV.
tümene mensup birliklerden teşekkül etmiş alayın kumandası­
nı vermiştim. Bu derleme kuvvetlerin heyeti mecmuası 15.000
kişiyi geçmezdi.
Fakat biraz sonra yanıma gelen bu komutan, savaşmak
üzere ilk hatta götürmek istediği askerlerin kafi cephaneleri
olmadığından cepheye gitmek istemediklerini ve boşuna telef
olacaklarım söylediklerini bildirdi. Bundan sonra, borazanlar­
dan biri, kimsenin emri olmaksızın .Ateş kes. borusunu çaldı
ve bu suretle ilk hattı işgal eden askerler, kendilerinden 6 0 0
metre mesafedeki düşmana ilk kurşunlarını attıktan sonra yer­
lerini terkettiler.

1()1
Buna hiddetlenerek mezkur borozana doğru koştum ve
.ateşe ·'b�şlaıı borusunu çalmasını emrettim. Bu emrimi yerine
:
getirdi� sonra uzakla�masını söyledim. Derhal cepheye git­
mek istemi yen bölüğün yanına . koştum ve vatan ve namus his­
lerini okşayıp vatana karşı olan · vazifelerini hatırlatarak on­
ları iknaa· çalıştım; bölüğün başına geçtim ve sonuna kadar
mukavemet etmelerini söyliyerek takip etmelerini istedim.
Fakat onlar reddederek mermileri. olmadığını ve bu se­
beple ı Boş yere ve maksatsız olarak ölmeyeceklerini söylediler.
Daha l<:üçük birliklerin Komutanları da askerlerin Türk­
lere karşı gitmek istemediklerini bildirdiler. Bazılan da, baş­
langıçta işgal etmiş oldukları savunma mevkilerini terketmiş­
lerdi. Bazıları ise, kendilerini boş yere telefedecekleri için, bu­
na' 'devam ettikleri takdirde subaylarını bağlayıp Tiirklere tes­
lim !edeceklerini söylüyordu.
Bu· vaziyetle karşılaşınca XII. Tümen topçu komutanı Yar­
bay Manusos'u çağırarak Türklere tümenin toplari.yle ateş aç­
masını söyledim. Bu işte mevcut mermileri kullanacaktı. Fa­
kat topçu ateşi gecikiyordu.
Biraz sonra şu haberi aldım :
· Silahlı piyade askerleri topçulann etrafını sarmış ve Türk­
lere ateş açıldığı takdirde kendilerinin de o e­
E_e c .erı:rii söylemişlerdi. İleri sürdükleri sebep de su i di
· şayet

Jimdiden ateşe başlanmaz da Türklerle göğüs göğüse gelince


savasa girişilirse, Türkler onları esir alırdı, eğer cephanelerini
ş�diden bitirirlerse Türkler geldiği zaman hepsini keserdi .

Bu suretle son mukavemet ümidi de sönmüştü.


Derhal küçük birlik komutanlarının subay ve askerle.ri.yle
� rlikte sonuna kadar mukavemet için mevzie girmelerini em­
.rettim . Fakat istisnasız, bütün subaylar bana askerlerinin sa.:
vaşma.k i st eme diklerini söylediler ve kendi fi.kirlerini de ilı'lve
�erek mücadelelenin boş olduğunu, tarafımdan gösterilecek
ş_abrın, subayların Türklere teslim ·edilmesinden daha hayırlı
olacağını bildirdiler
Bu acıklı durumda kalınca, büyük bir üzüntüyle top ve ma­
kinah tü fekleıin tahrip edilmesini emrettim ve bu emrim ye-­
rine getirildi. Mevcut subaylar bana askerlerin takındığı tavır
halı:kında imza verdiler (bu husustaki rapor bilahare General
Konstantinos Aenias Mazarakis'in riyasetindeki Tahkik Ko-

1 02
"

Tnisyonu'na verildi ) ve . Türk süvarilerinin hatl apffil'? a yalda- .

şıp, mulrnvemet gösterdiğimiz takd4'de askerlerin .kesileceğini


anlayınca beyaz bayrak çekmek mecburiyetinde kaldık.

ESARET
·
YUNANİSTANA DÖNÜŞ
. '

·
·
u şak cıişında esir olup o z..amanki Türk ordusu kum andanı
İsmet Paşa'nın (bilcı.hare Türkiye Cttmhurbaşkanı ol­
muştur) da�resine götürüldüm; o da beni Mustafa ; K.e- ·

mal'e götürdü.
Mustafa Kemal İ n oda.Sina girdiğim zaman o,
' aya ğ a kal­
karak dostane bir şekilde beni karşıladı ve FransJZca hitap ede­
rek şuhları söyledi :
- Unutmayın ki , Koca Napoleon da esir olmu�tu.
- Siz vazifenizi tam olarak ve sonuna lrndar yaptınız, biz
de sizi takdir ve size hürmet ediyoruz.
- Siz burada esir değil, misafirsiniz.
Sonra bana sordu :
- Küçük Asya Or duları Komutanlığına tc':l.yin edildiğinizi
biliyor musunuz?
Ben cevap verdim :
� H ayır ı
Malum olduğu üzere Türk ordusunda telsiz vardı ve taar­
ruz es nasınd a dışardan haber alıyordu.
Ne olursa olsun, 23 Ağustos 1 922 tarihli Atina gazeteleri
şu haberi veriyordu :

..Tuğgeneral. Triknpis Küçiik Asya Orduları Komutanlığına


tayin edilmiştir. Kendisi harp sahalarındaki cesaretinden do­
layı tümgeneralliğe terfi ettirilmiştir...
22 Ağustos 1 922 de de Resmi G azete de benim Küçük Asya '

Orduları Komutanlığına ta.yin emrim intişar etmişti ve bun-


·

da şöyle deniyordu :

"Halihazır yılın 22 Ağustos giinü Kıraliyet ira.desi ve Milli


Savunma Bakam'nın tasvibiyle, bakanlık emrine alınan Tüm­
general Ha-cianesti' G.'in yerine Tuğgeneral Nikolaos Trikupis
Küç�,ik . �sya Ordnlan Komutanlığına. getirilmiştir .•

� ·:r,F\l>i<'ı:'< ·'·.
1 03
savaş alanlarında gösterdiğim cesaret hakkındaki sözler·
ise bu emirde yoktu; zira, herhalde fel4k.et ve Küçük ASya'daki
ordumuzun dağıldığı öğrenilmişti.
Fakat sonraları, 1 927 yılında bu rütbeyi aldım. 9 Haziran
1927 de imzalanan tümgeneralliğe terfiim emri . ayni yıl ve·
ayın ı ı tarihli Resmi Gazetesinde yayınlanmıştı.
Uşak'tan Ankaraya ve oradan d a Ankara'nın Kuzey Doğu'- /
sunda ve Küçük Asya'nın ortasında bulunan KırŞehir'e gôtil­
rüldüğüm; buraya diğer generaller (Diyenis, Dimaras ve K.la- ·

das) ile birçok subay da getirilmişti.


Orada, aslen Tesalya'nın Larisa şehrinden olan ve YUnan.-
ca bilen bir Türk albayının sıkı nezareti altında idik..
Günün birinde ikimiz konuşurken bana:
- Birkaç güne kadar, dedi, bizden ayrılacaksıruz.
Ben sordum :
- Ne oldu?
- Türk hükumeti, YUnan hükumetinden Trakya'da esir
olan General Cafer Tayyar'ın iadesini istedi, Yunan hükumeti
de mukabilinde sizi istemiş.
Birkaç gün sonra ayni Türk albayı bana şöyle dedi :
- Türk hükumeti, General Cafer Tayyar ' a mukabil, Tri­
kupis hariç, herhangi bir Yunanlı generali vermeğe razı qldu­
ğunu bildirdi.
Bu suretle, neticede general Kladas esaretten kurtuldu.
Esaret bir yıl devam etti.
General Diyenis, Dimaras ve Kladas Kons·ey başkanlığının
kararı üzerine Atina'ya vardıkları ·zaman terhis edildiler, ben
ise Milli Savunma Bakanlığı emrine verildim.
Her Milli S avunma Bakanı değiştiğinde huzuruna çıkıp,
harp esiri olarak divanı harbe verilmemi istedim.
Fakat her müracaat ettiğim bakan, beni methettikten son­
ra neticede şunları söylüyordu :
- Talebiniz genel hükümlere girer ve şimdiki halde ba­
kanlık konseyine dahil olduğunuz için bu isteğiniz reddedile­
cektir.
Bu amaçla yaptığım bütün müracaatlar bu şekilde sonuç­
suz kaldı.
o bakanın yanında General Kondilis de vardı ve o da b e­
nim isteğimi reddetti.

1 04
Ben . o zaman, şildi.yet yollu bütün müracaatlarımın redd�
dildiğini . ve fakat bunuri beni tatmin etmediğini söyledim.
General bana şu cevabı verdi :
- Yalnız bizim değil, size karşı Türklerin bile büyük bir
saygısı var. Sekiz gün önce Türk sefirini gördüm, bana Musta­
fa Kemal'in kendisiyle Yunanistan hakkında yaptığı bir ko­
nuşmada şunları söylediğini bildirdi : .Bütün Yunan general­
leri arasında en çok korktuğwn Trikupis'tir .• Yani, görüyor­
sunuz ki, yalnız bizim değil, Türklerin bile size karşı saygıları
var.

Bµ husustaki sabırsızlığım o dereceye vardı ki, bir gün.


Milli Savunma Bakanlığının acili kısmına giderek, oradaki su­
baylara benim savaştaki harekatını hakkında dava açmak üze­
re celpname hazırlayıp hazırlamadıklarını sordwn; bu suretle'
divan-ı harpte isteğimin kabul edileceğini sanıyordum.
Bana orada da, boşuna zahmet edeceğim, zira bazı deliller·
göstersem de, bunların esassız olduğunun ispat edileceği ceva­
bı verildi.
Nihayet sabrım tükenerek 18 Haziran 1 924'de Milli s avun­
ma Bakanlığının Zat İşleri Müdürlüğüne bir müracaat yap­
tım; bu müracaatım gazetelerde yayınlandı.
Ben divanı harbe verilmemi istiyordum.
Ama bu gayretim de sonuçsuz kaldı.
Fakat bir süre sonraki hükumet isteğimde haklı olduğumu.
kabul etti : önce bana, kıdem sırama göre, tümgenerallik:
rütbesi verildi, sonra Milli Savunma Bakanlığının emriyle,
itaatsiz subayların sorguya. çekilmesi ve daha sonra bunların
ordudan ihraç edilmesi için bir Generaller Meclisi Kuruldu.

SAVAŞCILARIN DÖNÜŞÜ

Y unanistanda., halk arasında


yanlış bir kanaat mevcuttur.
savaştan dönenler için

Genellikle yaralı olana savaşçı ve kahraman gözü ile


bakılır. Yaralı olmayan sadece savaşçıdır. Esirlere gelince, Yu­
nanistanda, bunlara cesaretsiz ve korkak denir.
Bence, savaşçılar hakkındaki bu genel değerlendirme hak
ve gerçeğin karşılığı değildir.

105
Bu hatalı fikrin ectinilmesinin sebebi tecrübesizliktir. Fa­
�kat 1897 den 1922 0:897, · 1912, 1913, 1918, 1919. 1920,
1921, 192'2 ) ye kadar cereyan eden savaşlara girmiş olanların
bu husustaki filrirleri başkadır ve h arekat alanlarından gelen -
ler hakkında başka türlü karar verilir.
1
Benim kanaatimce, yaralıya fevkaHl.de bir 'gözle b akmamalı.

J
fakat hangi sebeple yaralandığı incelenmelidir, çünkü yara·­
Janmamış olanlar, savaşta çok iş görmüş demektir.
. .
Esirlere gelince, bunların da h angi sebeple esir olduklan
nazara alınmalıdır. Birçok subaylar görevleıini büyük bir fe-
ragat ve fedakarlıkla yaparlar. Hatta bunların birçokları sa­
vaşırken yaralandıklarından özel b,ir değer ve takdire Ia.yık.­
tırlar. Fakat bunlar arasında, yara;lanmamış olanlara da. öte­
kilerden aşağı bir gözle b akılınamalıdır.
Her h alde mermi yalnız cessurlara atı lmaz ve onları diğer­
lerinden ayırmaz.
Yaralanmamış cessur insanlar da, arkadaşları t arafından
takdir ve saygı
1
ile yadedilir ve bunlar genellikle kahraman ve
mütevazi olarak kabul · .edilip, muzafferler sırasına sokulur.
Çünkü bunların gerçek değerinin, kendi arkadaşları tarafın­
dan talcdir edilmesi, onlar hakkında dostça harelcet edilse de,
imkansız değildir.

!t1
Çokları vardır ki ; savaş esnasında kayaların arasına sak­
landıkları halde y aralanırlar, buna mukabil diğerleri de, kah-
. ramanca savaştıkları halde hiçbir yara almazlar.
Nasıl olursa olsun, yaralananların sevilmesine mulrabiL
canlarını dişlerine takarak mücadele etmelerine rağmen ya­
ralanamadıkları için nazara alınmamaları hak mıdır?
B azı birlik komutanları vardır ki, savaş esnasında atla
siperlerin içinde' dolaşmak mecburiyetindedirler.
Bunların atları savaş esnasında ölür veya yaralanır, ken­
dilerine ise, tesadüf eseri olarak birşey olmaz.
Yaralananları takdir ederken, diğerlerini, sırf yaralanma­
dılüarı halde hiçe saymak hak mıdır?
Harpte esir olanlara gelince, Yunanistanda bunlar h ak­
kında geçerli olan kanaat de yanhş ve haksızdır.
Kendilerini savunabilecek halde- olmalarına rağmen, gö­
revlerini yapmayıp korkudan teslim olanlar, tabii kurşuna di­
zilmeye veya idam edilmeye layıktırlar. Fakat, öyle sub ay, er

1 06
ve birlik komutanları vardır ki, savaştıkları esnada ellerindeki.
silahların V!erdiği b ütün imkanları kullandıkları halde bir an
gelir ki teslim olmak. zorunda kalırlar. zannetmem ki, bunlar
hiçbir suretle tel'in edilmek hakkını kazanmış olsunlar.
Bazı büyük birlik kumandanları var dır ki, kendilerinden
üstün düşman . kuvvetiyle karşıl aşıp sıkı bir savaş sonunda
çe«ilmek zorunda kalırlar.
Bunlar, askerlerine cesaret vermek için artçıların yanında.
kalmış ve savaşa katılmışlardır. çenber içine alınan birçokları,
gece vakti, yanlarında kalanlarla beraber düşman hatlarını yar_
ımşlardır. Yine çenber içinde !{alan bazıları cephaneleri kal­
madığı veya günlerce süren savaşlar sonunda askerler bitkin
düştüğü halde bütün gün ve gece savaşır ve sonunda kendi­
leri başa geçerek şu emri verirler: .SONUNA KADAR SAVAŞ ! •
Eğer b u çetin şartlar altında, geri kalan orduların büyük
birlikler komutanları sonuna kadar savaşarak esir düşerlerse,
kabahatli mi olurlar?
Bunların kabahat ve günahları nedir?
Bunun tek cevabı · vardır ve onu da Büyük Napoleon ver­
miştir. :
- Waterloo, birçok zaferlerin hatırasını silecektir. son
hareket birincisini unutturur .•

Bundan çol{ önce d e Aristotelis şöyle demiştir .

Fıçı dolusu akıla, bir damla talihi tercih ederim.,,


S O N

10'7

You might also like