Professional Documents
Culture Documents
Bilim Araştırma Grubu - Agarta
Bilim Araştırma Grubu - Agarta
d J ö jîJlp O S
1. BÖLÜM
BATI’DA AGHARTA KAVRAMI
a — Agharta ve Saint-Yves d'Alveydre Misyonu
b — Agharta ve Jacolliot, Blavatsky, GuĞnon Misyonu
c — Agharta ve F. Ossendovvski Misyonu
d — Agharta ve 'Gizli Dokuzlar’ İlintisi
e — Agharta ve Potala’nın Altındaki Siteler
f — Agharta ve Kut Humi Lal Singh-Kvvang Misyonu
2. BÖLÜM
AGARTHA VE OKÜLT BİLGİLER
3. BÖLÜM
GİZEMLİ RAHİP JEAN KRALLIĞI
4. BÖLÜM
AGHARTA İNİSİYESİ APOLLONİUS
5. BÖLÜM
ASYA'DA YERALTI TÜNEL SİSTEMLERİ
Ö N S Ö Z
★--------
5
NOSTRADAMUS ve KEHANETLERİ
VIII/99
11/29
11/28
VI1/36
VI/80
6
1. BÖLÜM
7
decisi olan bu okültist ve aynı zamanda da, alt seviye
den m etallerin sülfürasyonu yoluyla altın ve gümüş üre
tim i için form üller kuran bu alşimist, îbraniceyi ve
Sanskrit dilini m ükem m elen biliyordu ve bu sayede Ka-
bala'nın ve Brahmanizm 'in kaynağına inmeyi başarabil
m işti.
1842’de doğan B röton kökenli Marki Saint-Yves
d'Alveydre K ontes W eller ile evlendi ve böylece Avrupa
yüksek aristokrasisi ile oluşan akrabalık bağlan, ona,
Saint-Petersbourg im paratorluk erkam ile temaslar
kurm asında kolaylık sağladı. Ve bu ilişkisi de, ona. Çar
lık kolonisi olan Orta Asya'nın manastırlarının inisiye-
leriyle tanışma im kânı verdi, öğren m iş olduklarım , ya
yım ladığı «H int M isyonu» (M ission de l'In d e ) adlı ese
rinde belirtti. Ancak, kendisine ait olm ayan sırları ifşa
etm iş olm aktan pişm anlık duyduğundan, kitabının tüm
baskısını imha etti. N e varki Papus'nün eline ulaşan b ir
nüsha bu imha edilişin » dısm
» da kalm ıştı
» ve bu nüsha
1910’da ikinci bir baskının yapılmasını sağladı.
8
idi. Bu yüzden, «Dış Zekalar'ın Oğulları» diye adlandırı
lan ( — ki bu adlandırmada muhakkak dünyadışı b ir kö
ken görm eye çalışm ak şart değildir— ) dünyanın bu kıs
m ındaki Spiritüel Üstadlar, Himalayalar altındaki sı
nırsız b ir m ağaralar şebekesini kendilerine sığm ak edin
diler. Onlar az zaman sonra iki gruba ayrıldılar: Dün
yaya iştirak etm ezlik ve seyretm e (tem aşa etm e) şehri
Agharta’ya yerleştirilen «sa ğ el yolu » ile şiddet (z o r )
şehri Şam bala’ya isnat edilen «sol el yolu».
\
Raym ond B em ard, «Tuhaflık ile Karşılaşm alar»
(R en con tres avec T insolite) adlı kitabında şunları söy
lem ektedir:
« Dünya'nın O kült Y ön etim in in varlığını, tradis-
yontar, h er zaman için doğrulam ışlardır. Bu Y önetim ’e
çağlar boyunca p ek ço k ad verilm iş ve ikâm et yeri ola
rak da bir ço k değişik m ekân gösterilm iştir.
«Ancak, açıkça beyan ediyorum ki, otuz yıl kadar
bir zamandır artık bu atfetm elerin [yani isim , mekân,
vb.] hiçbiri geçerli değildir. A yrıca, [Dünya'nın Okült
Yönetim i] artık G obi Ç ölü n d e bulunmamaktadır. M o
dern dünyanın şartları her bakımdan gözönünde bulun
durulm uştur. V e yavaş bir gelişm e içinde — yeni şart
lara sürekli bir uyarlama yoluyla— bu hep böyle ol
m uştu r.»
Raym ond B em ard'a göre, Saint-Yves’in, « H int Mis
yon u » (M ission de T in de) adlı eserinde, Dünya'nın
K ralı’nın krallığı olan ve o zamana dek işitüm em iş olan
Agartha yeraltı krallığının varlığını açıkladığı dönem
den bu yana b irçok şey son derece değişm işti:
« ... Saint-Yves d’Alveydre, eserini yazdığı zamanki
Agartha’nın durumu ile Agartha'nın şu anki yapısı ve
13
faaliyetlerine ilişkin, Agartha’nın üzerindeki perdenin
sadece bir köşesini kaldırdı. Aynı şekilde, diğer emin
kaynaklardan, bu Dünya’nın Okült Y önetim i’nin m ekâ
nının bu dönem de G obi Çölü’nde bulunduğu öğrenili
yordu..»
S on yüzyılın Alman m istiği Anne-Catherine Emme-
rich, vizyonlarından birinde, Orta Asya'da, Peygam ber
ler Dağı adını verdiği Dünya'nın K ralı'nın erişilmez m e
kânını görmüştü.
Saint-Yves d ’Alveydre’e göre, esrarengiz Agartha
K rallığı’nm, Sanskrit dilinde «T a n n ’m n Zihni’nde ruh
ların dayanağı (d esteğ i)» anlamına gelen Brahâtma ya
da Brahm âtm â adında b ir hükümdarı vardır. Marki
Saint-Yves d'Alveydre, Dünya'nın K ralı’ndan şahsen b ir
m ektup aldığını da açıklam ıştır.
Saint-Yves'e göre, Dünya'nın K ralı'nın iki yardım
cısı bulunuyordu: Biri « E vrensel Can tem silcisi», diğeri
«K ozm os'u n tüm maddi organizasyonunun timsali» idi.
Saint-Yves d'Alveydre’in tanıklığına, M oğolistan’da
Ferdinand O ssendow ski’nin tanıklığına ve diğer tanık
lıklara göre, bu esrarengiz Dünya'nın K ralı gerçekliği
kesin b ir hakikattir.
O ssendow ski’ye ve tuhaf serüvenci Trebitsch-Lin-
coh ı’a göre, Dünya'nın K ralı Tanrısal niteliğe sahip bir
insan olup, beşeriyetin m ukadderatının eksiksizce yeri
ne gelmesini gözetm ekteydi.
Trebitsch-Lincoln, 1937 E kim i’nde yayımlanan bir
broşürde şu açıklamayı yapmaktan çekinm iyordu:
« T ibet'te yaşamakta olan Dünya'nın Kralı, yakında
siz kokuşm uş Batılilar’a karşı varlığı henüz sizin için
m eçhul olan kudret ve kuvvetlerini harekete geçire
cek tir ve onlara karşı çaresiz olacaksınız.»
Renö Guenon'un, « Dünya’nın K ralı» (L e R oi du
M onde) adlı eserinde [Dünya’mn K ralı ile ügili] b irçok
14
şeyi daha ayrıntılı b ir şekilde gördüğü b ir gerçektir.
Bolşevik devrim inden sonra Sibirya’yı — orada ma-
den araştırması yapm aktaydı— terk eden PolonyalI je o
log Ferdinand Ossendowski, çok yüksek m evkiîden bir
M oğol lamanın ağzmdan, Saint-Yves d ’Alveydre'in açık
lamalarım tamamen doğrulam akta olan ifşaatlar elde
etti.
[F. O ssendow ski’nin tasvir ettiği] Dünya'nın Kralı,
O ssendow ski’nin «Hayvanlar, İnsanlar ve Tanrılarr>
(B etes, H om m es et D ieux) adlı kitabında yazmış oldu
ğu gibi, beşeriyetin okült idaresi ile temas halinde idi.
[Beşeriyet içindeki] çatışm alar, kanlı çarpışm alar
manzarası her ne kadar karşıt fikirlerin m evcudiyetinin
b ir sonucu gibi gözüküyorsa d a ; tarihin yönlenişi ve
oluşum u, m etodlu üstün b ir plânın yansıması m ıydı?
Agartha hüküm darı olan ünlü «Dünya’nın K ralı»
kavramına gelince, dünyanın gizli m ukadderatının efen
disi b ir m it veya b ir doğaüstü varlık olm ayıp, tamamiy-
le et ve kemikten b ir sahıs
# sözkonusudur.
Dünya’nın K ralı'nın b irçok defa — Orta Asya’da,
H int’te ve Tayland’da— ortaya çıktığını belirten b ir sü
rü kesin tanıklık m evcuttur. Dünya'nın Kralı, bu gö
rünmelerde, beyaz b ir fil ya da lekesiz b ir atın üstün
de idi ve üzerinde kuzu olan altın elm a sem bolik m o
tifli asası ile halkı takdis ediyordu.
Hatta, bu görünm elerden biri 1938'de, İngütere
kralı V I. George'un Hint İm paratoru olarak yapılan
taç giyme töreninde, Delhi’de yer alacaktı: Dünya'nın
K ralı, H int hüküm darları (racalar ve M aharacalar)
kortejine şahsen katılm ış, — ki bu Hint hükümdarları
Britanyah efendilerine bağlılık yemini etm ek için gel
m işlerdi— fakat boyuneğm e serem onilerinden hiç biri
ne katılm am ıştı ( 7).
Büyük Fransız bayan seyyah Sim one de Villerm ont
15
orada bulunuyordu ve olayın tanığı olarak, bunu, 1957'-
de Paris'te «N atya înisiyatik M erkezi» adına verilen
bir konferansta açıklam ıştı.
Kendisinin K ont Saint-Germain olduğunu ileri süren
ve adı 1972'de altına dönüşüm hususunda Paris günlü
ğüne konu olan R ichard Chanfrey, — ki bu dönüşüm
kendi gayretiyle O.R.TJFVnin (O rganisation de Radio
et Television Française) kam eralan önünde yapılm ış
tı— Agartha'yı ( — daha önce Saint-Yves d'Alveydre'in
yapm ış olduğu gibi— ) yerin derinliklerine yerleştiri
yordu.
Pascal Seuran'a şu açıklamaları yapm ıştır:
« Agartha der, Saint-Germain, yeraltı dünyasıdır;
zira y er oyuktur. Büyük E fendiler için, Agartha, H er-
m es’in 22 arkanı (*) ve kutsal alfabenin 22 harfi arasın
da m istik Sıfır’ı tem sil eder. M istik Sıfır, bulunmazdır,
o her şey ya da hiçbir şeyd ir: H er uyumscd (arm on ik )
ünite onsuz hiçbir şeydir.
«Agartha’nm ilk sahanlığı yerin 2400 m . altındadır.
[Sahanlığın giriş] açıklığı, insanlardan başka, hayvan
ların ve aynı zamanda Y er üstündeki çeşitli üslerden
gelen aygıtların da geçebileceği büyüklüktedir. Volkanik
m enşeli doğal kanallar Yer'in kalbine in m ekted ir.
«Agartha’nın ilk salonu 800 m. uzunluğunda, 420 m.
genişliğinde ve 110 m . yüksekliğindedir. Bu, [iç i] oyuk
bir piram ittir.
« Bu salondan, kanallar yeraltı alem ine doğru dalıp
giderlerse de, Agartha sakinlerinin birçoğu oralara asla
gitm ezler. Oralarda yaşayamazlar, zira oradaki atm os
fe r onlar için yapılmam ıştır. Orada m üthiş bir sıcaklık
hüküm sürer. Y er’in m erkezindekilere gelince, onlar,
Saint-Germain gibi, Atlantlar’m 'doğru y o l’unu izleyen
inisiyelerdir.
« Çoğu oradan çıkmazlar. Bunu yapabilme yetkisin
iz
de olan nadir kişiler ise, yolculuklarım , şartlandırılmış
(con d ition n ö) uçandairelerle yaparlar ki, bu uçandaire-
ler onların yolculuk boyunca yersel a tm osfere dayan-
malarını sağlar. Üs’e ulaştıklarında, dünyaya intibak
edebilir ve görünüşte tüm insanlar gibi yaşayabilir
ler (>).»
R ichard Chanfrey, m uhtelif (v e bilhassa Chartres'-
d a k i) katedrallerin labirent yollarında bulunan olağan
üstü sihirli sırrı şöyle açıklıyor:
«B ütün m esaj veren katedrallerde labirent m evcut
tur. Labirent ruhun v e yaşamın 'zikzaklarını' tem sil
ed er. Dairesel olarak değil, doğru hat olarak düşünül
melidir.
«E ğ er o bir kâğıt üzerine açılıp sergilenebilse ve
düz çizgiler halinde resm edilerek gösterilebilseydi, tam
olarak titreşim dalgasının grafiğini tem sil ederdi.
«Bu hat, antigravitasyonu ve antimaddeyi açıklaya
caktı. K uşkusuz, katedrallerde [bunun] daireden başka
b ir şekil olm ası m üm kün değildir.
«Labirentin verdiği [anahtar], ağırlıksızlığın anah
tarıdır. Labirent, onu sadece açıldığı zaman verir. Onun
nasıl açıldığını inisiyeler — ki onlardan biri de benim —
haricinde kim se bilm ez ve asla bilm eyecek tir de.
« E ğer labirent, doğru hat haline konabilseydi, o
zaman Altın Çağ olurdu.»
G. H. W illiam son'a göre, Dünya'nın Kralı tufandan
öncekilerin hayatta olan sonuncusu olm alıydı:
« ( . . . ) And D ağlarının bu sitesinde Büyük Efendi
yaşamaktadır. O, gezegenim izde devlerin dolaştıkları
devirlerde yei'yüzünde yaşayan o eski büyük insanlar
dan hayatta kalmış biridir. 144 kişi onun yönetim inde
çalışmaktadır v e onlardan bazıları, bir zamanlar bu
dünyanın 'büyükleri' oldular.»
17
B u gizemli Agartha, Y er’in derinliklerinde oldukça
uzaklara yayılmalıydı. Peki, Agartha adı nereden geli
yordu. Sanskrit dilinde agartha sıfatı « ele getirilem ez»
ya da « ulaşılmaz» anlamına gelir, fakat agartha kelime
si aym zamanda, argha «uzun gem i» kelimesinden türe
tilen «(g em in in ) yeraltı gövdesi» anlam ım da vermekte
dir. Bazı ezoteristler en azından böyle gözüpekçe b ir
etim oloji verirler.
Agartha’ya çıkan başlıca beş girişin var olduğu söy
lenir ( 10): H im alayalar'da; G obi Çölü’nde, ki bu giriş
gizli krallığın kendi başkenti Shamballah'a çık ar; Mont-
Saint-M icherde; (B retagne'daki) Broceliande Ormanı
görünümünde, Neant P ertu is'de; Gize Sfenksi'nin ayak
la n arasında.
Saint-Yves d ’Alveydre, geçen yüzyılın sonunda
Agartha'nın varlığını ifşa ettiği «H in t M isyonu» adlı
kitabım kaleme aldığı sırada Fransa Cum hurbaşkanı'-
na, İngiltere K raliçesi’ne ve Rus Çarı’na dünya işlerinin
okült denetimini konu alan m ektuplar göndermişti.
Belirtm ek gerekir ki, Saint-Yves d ’Alveydre Asya'nın
gelecekteki uyanışına dair — mükem melen gerçekleşm iş
olan— b ir kehanet yapm ıştı:
«E ğ er İngiltere, bu yüzyılın sonunun kesinlikle gö
receği bağımsızlık patlamasını önlem ek ve bunu [tatlı
lıkla] giderm ek için gereken çareleri akıllılıkla, bilgelik
le ve insanlıkla [yani iyilikle] aram azsa; Rusların, Asya'
nın özgürleşm esinin m üthiş yardımcıları olm a durumu
na ister istem ez sürüklenmiş olacakları, görm ezlikten
gelinem ez.»
Ve şu uyarıyı ekliyordu:
«G elecek 50 yılda, Asya'nın, kadim K eltik sentez
zihniyetinde yeniden canlandığını göreceksiniz. Tüm ih
tiraslarınızdan akıllıca kurtulduğunuzu ve kendinizin,
sakınarak, yine kendiniz tarafından kurtarılacağını gö
lü
receksiniz. Fakat, eğ er N em rut düzenine göre genel y ö
netim sistem inde d ireterek r, hâlâ kendinizi karşılıklı
*
olarak parçalamaya devam eder v e kulaklarınızı H ıris
tiyanlık vaitinin ahenkli çağrılarına kapatm ış olursanız;
kulaklarınızı son yargının, [sesi] gökgürültüsünü andı
ran borularına ister istem ez açm ak zorunda kalacaksı
nız. Sizin kendi askerî eğitm enlerinizin kılavuzluğuyla
başta Çin ve İslam iyet olm ak üzere Asya elde silah.
Tanrı’nm egem enliği yasasına uyuş kapsamı içinde ola
rak, orayı bozm anıza engel olacak ve geri püskürtül
m üş olacağınız, Hz. Musa'nın ve Hz. İsa'nın sosyal vai
tinin altını imzalamak zorunda kalacaksınız.»
Agartha'yı yarım milyara yakın b ir nüfusla iskân
edilm iş olarak tasvir etm ekte tereddüt etmeyen Saint-
Yves d'Alveydre, aynı eserde şunları söylüyordu:
«Agartha nerededir? Bulunduğu m uayyen y e r nere
sidir? Oraya gitm ek için hangi yoldan, hangi halkların
arasından yürüm ek gerek ir? Bana bu soruyu sorm ak
tan geri kalmayacak olan diplomatlara ve harp adam
larına [yani askerî yetkililere], sınar sik anlaşma yapıl
m adıkça veya en azından imzalanmadıkça cevap verm e
m em daha uygun düşer. Fakat biliyorum ki, tüm Asya
içinde karşılıklı rekabetlerinde bazı güçler sürtüşm ek-
teler. H er ne kadar um ut etm iyorsak da, biliyorum ki,
m uhtem el bir çarpışm a sırasında orduları ya bizzat bu
kutsal bölgeden ya da ço k yakınından geçecek . Agartha
için olduğu gibi, bu Avrupalı halklara dostluk uğruna
başladığım ifşaatı sürdürm ekten korkm u yoru m .»
Esrarlı Rahip Jean, Dünya'nın K ralı'ndan başkası
olam azdı; ki Ortaçağda Batı b irçok defa onunla ilişki
kurmaya teşebbüs etmişti. Frida W ion «M eçhul K rallık»
(L e R oyaum e In con n u ) adlı kitabında, Rahip Jean'ı şu
şekilde tasvir ediyor:
« Başı en nadide taşlarla parıldamakta olan altından
19
bİT taçla süslü olarak, soyluluk ifadesi taşıyan çehresiy
le v e üzerinde erguvan kırm ızısı ipek ve nadir kürkler
den giysilerle, beyaz bir at üzerinde görkem le giden, sağ
elinde züm rütten yapılma bir asa tutan, [b ir ] haçın ve
rahipler sınıfının önünde giderek ilerleyen, kral-majlar’ın
soyundan ve kutsal yeri [yani Arz-ı M ukaddes’i] fe th et
m elerinde Haçlılar’a yardım etm ek için gizem li bir gi
rişten geçerek dünyanın derinliklerinden gelen bir kral.
«B u Kral, rahiptir. O, Hz. Süleyman’dan daha güç-
lü dü r; orduları sayısız ve yenilm ezdir, kralllığı sınırsız
ve zenginliği dillere destandır.
«B u [ta svir], varlığı o devrin az zaman öncelerine
dek herkes için m eçhul kalan ve henüz yeni açıklanmış
olan Rahip Jean’ı, Avrupa'da ortaçağın X I I . yüzyıl hal
kının, perisel görünüm etkisi altında gözünde tasarlayı
şıdır.»
Kesin olarak doğru olan husus şu ki, Ortaçağda
Papa III. Alexandre b ir gün Türkistan’dan (O rta Asya)
gelen ve esrarengiz b ir kişi olan Rahip Jean imzasını
taşıyan b ir mektup aldı. M ektupta Rahip Jean şöyle ta
nım lanıyordu: Dünya’nın tüm krallarının fevkinde olan
en güçlü kral.
Saint-Yves d ’Alveydre, bize, Agartha’da kullanıl
m akta olan ve Vattain ya da Vatannan alfabesi ile ya
zılan b ir kutsal yazının varlığım açıklamaktadır. Saint
Yves Agartha’daki, tufandan önceki uygarlıkların tüm
eski gizli kitaplarım gruplandıran fantastik kütüphane
lerin varlığım da açıklam aktadır:
«G eçm iş devrelerin kütüphaneleri, kadim Avustral
ya kıtasının batm ış olduğu denizlerin altına kadar ve
tufan öncesi eski Am erika’nın yeraltı yapılarına kadar
uzanmışt bulunmaktadırlar.»
Dokunulamaz saklama yerlerinde ise, geçm işin tüm
keşifleri ve tüm teknik buluşları kaydedilm iş olduğu
20
gibi, geleceğinkilerin de — daha ortaya çıkm adan önce-
kaydedil! olduğu belirtilm ektedir.
ö t e yandan, Agartha'ya ilişkin tradisyonlarda, le-
jan dlan n ve büyüleyici m itlerin belirli b ir çoğunluğun
d a ; tüm afetlerden uzak olan hatta zaman akım ının yıp
ratıcı etkisine dahi m aruz bulunm ayan dünyasal bir
m erkezî bölgenin, [beşeriyetin] algı alanına girmeyen
dünyasal b ir yüce inisiyatik m erkezin ve m ajik etkile
m esi olan b ir yeraltı âleminin sözünün edilm esine rast
lam ak tam am iyle m anidardır. Bununla birlikte Agartha
ile ilgili b u m it ve tradisyonlarm içinde, aşın b ir sem
bolizm e dayalı salt sem bolik ve m asalsı olanları da
var m ıdır?
Bu konuda en ayrm tüı görüş R ene Guenon’a aittir.
R ene Guenon Dünya’nın Kralı adlı eserinde, konuya
ilişkin olarak şunlan yazıyor:
« ... G erçekten , Amerika'da olduğu gibi Orta Asya-
da da v e belki daha başka yerlerde, kendilerini asırlar
dan beri ayakta tutabilm iş olan inisiyatik m erkezlerin
bulunduğu mağara ve yeraltı galenleri m evcuttur. Fa
kat bu olgunun dışında, bu konuda tüm anlatılanlarda
farkedilm esi p ek güç olmayan bir parça sem bolizm de
m evcu ttu r.» Ve Guenon, açıklamasına devam ederek,
b u türlü m it ve tradisyonlarm çoğunda, bu inisiyatik
m erkezlerin kaldığı yeraltı barınaklarının m evcut oldu
ğu bölgeler belirtilirken, ister istemez, [beşeriyet tarar
fm dan, belli b ir oranda dejenerasyona uğratılm ış veya
ortaya çıkarılm ış b ir] sem bolizm le karşılaşacağımızı
belirtm ektedir.
R aym ond B em a rd ise, «Tuhaflık ile Karşılaşm alar»
(R en con tres avec l’insolite) adlı kitabında, (in ce tül
d en ) b ir sarık taşıyan b ir Doğulu olarak tasvir ettiği,
et ve kem ikten b ir şahıs tarafından ona yapılan ifşa
ları anlatm aktadır ki, bu şahıs kendisini M aha ( ” )
21
adıyla ve tüm dünya işlerini denetleyen Yüksek Mec-
lis'in (H au t C onseil) lideri olarak takdim eder. Bu es
rarengiz Maha, Agartha konusunda şunları açıklamak
taydı:
«Agartha’yı sadece duymuş olabilirsiniz, fakat bu
isim artık kendisine uygun değildir. Hakiki ve kesin
isim sadece çok az sayıda kişi tarafından bilinm ekte
olacaktır v e ism in açığa vurulmasına da gerek yoktur.
Bu isim A ..'d ır . Dünyanın okült yön etim i!... [B u ] ne
kadar da uygun olmayan bir ifa d e! Bununla birlikte,
Y üksek M eclis’i ve onu oluşturan 12’leri ne kadar da iyi
b elirtm ek ted ir! Tüm devirlerde işlenilm
» iş* olan hata,'
Y ü ksek M eclis’in üyelerinin ebedîliğine inanmak olm uş
tur. Y üksek M eclis ebedîdir, fakat onun üyeleri siz ve
ben gibi ölümlüdürler. Onları [diğer insanlardan] sa
d ece bilgileri ayırmaktadır, onların bilgileri ve bu düvr
yanın geleceğini olağanüstü görüş ve kapsayışları! B ir
ü ye öldüğü zaman, onun yerine geçm esi için 'seçilm iş'
olan kişi derhal onun yerini alır ve üç ay esnasında,
selefinin bıraktığı 'bilgi' v e 'te crü b e ce alışır. Yüksek
M eclis’in toplanmış üyeleriyle de ilk defa olarak ilişki
kurar. B öylece, sürekli bir in tik a l vardır.»
O halde bu Yüksek Meclis nasıldı ve kesin olarak
hangi kudretlere sahipti?
« Y üksek M eclis, bu dünyanın, evrim inde ulaşacağı
en son noktayı bilm ektedir. Y üksek M eclis [b u dünya
evrim indeki] aşamaları da bilm ektedir. în isiye halkar
lannda bulunan kimileri, bu konuda [yani dünya evrim
aşamaları hakkında] bazı şeyler bilm ekted irler; örne
ğin: Balık Burcu ya da K ova Burcu çağlan gibi. Fakat,
bu konuda, Y üksek M eclis’in dışında hiç kim senin asla
bilem eyeceği bilgiler de vardır. Y üksek M eclis’in esas
işlevi? Y üksek M eclis’in esas işlevi, her aşamanın, iste
nen zamanda gerçekleştirilm iş olm asıyla ve duruma gö
22
re hızlandırılma ya da geciktirilm esiyle m eşgul olm ak
tır ( . . . ) . Y ü ksek M eclis, doğal olarak, olaylara etk i e t
m e vasıtalarına sahiptir. B eşeriyetin hatasından v e b e
şeriyetin yeni şartlara ayk ın düşm eksizin intibak e t
m ek te güçlük çek m e kusurundan dolayı [ortaya çıkan]
beklenm edik ve m ukadder olguları, Y üksek M eclis öte
den görür.
« Y ü ksek M eclis, kendisinden daha yükseğin — Gö
rünm eyen M uktedirler’in ya da daha iyi bir deyişle da
ha yü k sek bir hiyerarşinin varlıklarının— kollarıdır.
E vren öyle bir ünitedir ki, h er şey ve her varlık onun
[zin cir] baklalarıdır. Y üksek M eclis’in üyeleri yılda
d ört defa, sabit dönem lerde, kurul halinde toplanırlar.
Bununla birlikte onlardan biri, bütün yıl boyunca, iste
diği an diğerleriyle tem as kurabilir.»
Şu halde, et ve kem ikten yapılm a insanlardan olu
şan hu Yüksek Meclis, spiralin ard arda gelen devreleri
arasından beşeriyetin birlikte evrim i için — tesadüfi
engeller, karışıklıklar, çatışm alar hesaba katılm ış ola
rak— bütünüyle değişm ez (k esin ) b ir plânın dünyamız
da m ukadder gerçekleştirilm esiyle m eşgul olacaklardı.
Maha’m n ifşalarım izlemeye devam ediyoruz:
« P olitika insanların isidir. Politika, tasarılarımıza
kim i kez hizm et ediyorsa da, her zaman değil. Biz onu
tüm dünyada yakından izler ve ondan sonuçlarım ızı çı
karırız, hepsi bu. Kuşkusuz, politika her ne kadar dün
ya evrim ini güçleştiriyorsa da, biz politikayla hiçbir il
gisi olm ayan vasıtalarla [durum a] müdahale etm ekteyiz.
Bu vasıtalar, her durumda [politika ve benzeri vasıta-
lardan] daha etkilidirler.
Yüksek M eclis’in üstünde — Maha'ya göre— tüm bir
öte-âlemsel kozm ik hiyerarşi vardı:
«Y ü k sek M eclis A ..., kozm ik hiyerarşik bütünlük
[zin cirin in ] görünür birinci baklası olarak ve tüm uzun
sürecin önced en tesbit edilen farklı devreleri boyunca,
b eşeriyetin organize edilm iş toplum olm ası için beşeri
yetin ahenkli gelişim iyle m eşgul olm ak m isyonuna sa
hip olarak [zin cirin] tem el baklasıdır. Bu devrelerin sa
yısı 12’dır, onlar Zodyak Burçları tarafından sem bolize
edilirler v e yaklaşık 24.000 yılı kaplarlar. [12 devrelik
periyodun bitim inden] sonra kollektif ve ferdî yargı ve
12 devrenin yeni bir devri aşaması için hareket ediş ge
lir..»
Dünya, er geç, m ukadder devreleri izlemekte, izle
yecek ve izlemek zorundaydı. Maha, Yüksek M eclis’in
işlevlerine ilişkin olan açıklamasına şöyle devam edi
y o r:
«Onlar [yani Yüksek M eclis’in 12 üyesi], halkların
m eczetm e kapasitesi oranında, uygarlığın dinsel, bilim
sel, sanatsal ve felsefî tekâm ülüne hizm et etm esi gere
ken [şeyleri] analiz eder, ölçüp biçer, dozunu ayarlar ve
süzerler.»
Yeniden Dünya’m n Kralı konusuna dönüyoruz.
Saint-Yves d ’Alveydre, Cumhurbaşkanına, Agartha’-
m n yöneticileriyle ilişki kurmasını önerm ekte tereddüt
etm iyordu:
«[Cum hurbaşkanı, görüşm ek için ] eğer beni çağırt
m ak konusunda karar verirse, ülkem in lideri [olduğu]
için [h er zam anki] prensiplerin dışına çıkarak, [bu da
veti] istisnaî bir durum olarak telakki etm em gerekir
ve ona açıklama yapm aktan şeref duyacağımı önceden
yayınlıyorum . K o ç Burcu Çağı’mn Sinarşik Üniversite
sin d e öğretilen bilim ve sanatları tahkik etm eyi arzu
ed ecek olan bizim yüksek okullarımızın ödül almış ki
şileri veya profesörlerinin öğretim e alınmasını [inisi-
yasyona kabûl edilm esini] Agartha'dan talep edebilm ek
için tutulacak yolu Cumhurbaşkanı’na yalnızken şifahen
söyleyeceğim .;>
G obi Çölü’nün sırlarına gelince, bu konu (gizem li
G obi Çölü kon usu) hiç de salt hayal ürünü değildir. Pro
fesör Ram eau de Saint-Sauveur, Club Marylen kayıtla
rında şu hususa dikkat çekiyordu:
«G obi Çölü, vaktiyle kapalı bir denizken, onlar
[Baavi Planetinden gelen uzaylılar] tarafından 'Ak Ada’
ya da daha doğru olarak 'Yabancı Denizin Ak Adası’
ism i konulan m uhteşem bir adaya sahipti. Burası
[uzaylıların] önem li bir iniş noktası oldu. Buradan ça
ğımıza Atis tepesi kalm ıştır: Moğolistan'da, Güney Al-
tay dağ kollarında, L ob-N or Gölü’nün 600 km . kuzeydo
ğusunda (15° paralelinin 130 km . üstünde). Orada
önem li bir yeraltı [galeriler] şebekesi m evcuttur. Çin ve
S ovyetler Birliği bunu biliyorlardı ( . . . ) . K im ileri orayı
Agartha’nın gizli bir girişi olarak düşündü.»
Kuşkusuz, tufandan önceki uzak m edeniyetlerin
tüm m irasım bize birdenbire açıklayacak olan ço k bü
yük ark eolojik keşiflerin eşiğindeyiz.
Bu açıdan, Am erikalı m eşhur m edyom Edgar Cayce
şunları haber verm işti: Gelecekte, Sfenks’in ayaklarından
birine uzak olm ayan b ir yerde, « küçük piram ide yerleş
tirilm iş ve eski M ısır ile batık kıta Atlantis hakkında
ço k değerli anıları içeren arşivlerle dolu bir m ezarın»
keşfi yer alacaktı.
Frida W ion, «M eçhul K rallık» (L e Royaum e în -
con n u ) adlı eserinde şunlan beyan etm ekten çekinm i
y ord u :
« ö y le görün üyor ki, [başkan] yardımcılarıyla çev
rili v e b eşeriyetin seçkin tabakasının hizm et ettiği, bir
insan bedeni içerisinde öğren ecek hiç bir şeyi olm ayan
v e dünya ile dünyanın sakinlerinin evrim ini sevk ve
idare etm e m isyonu olan bir gizem li varlığı fa rk etm eye
başlıyoruz. Bununla birlikte, onların arasından ve
bizim aramızdan [yani beşeriyetim izin içinden] bazı
doğruluk gözeticileri, bilisizleri gelecekteki 'M abed'e gi
rişlerine hazırlamak için atanmış oldular. Başında ezo-
terik ve inisiyatik m erkezler bulunan egzoterik p opü ler
dinler, binlerce yıl boyunca, böylece tesis edilm iş ol
dular.»
Tradisyonel perspektiflerde, çevresinde fenom enle
rin, âlemlerin dönüşünün gerçekleştirildiği değişmez
sabit yer [sem bolizm i] Agartha’yı som ut b ir şekilde
sem bolize etm e yollarından biriydi. Bu [sabit yer], çev
resinde her şeyin devindiği 'kım ıldam az eksen’i, gizemli
m erkezi sem bolize ediyordu ( 12).
Saint-Yves d ’Alveydre’in açıklamalarını sürdüren
O ssendow ski’ye göre, Dünya'nın Kralı, Brahitm a diye
anılıyordu. Yerkürem izin [Y üce Prensip'ten kaynakla
nan] yüksek [varlık] tabakaları ile temas ettiği m er
kezî yerde ikâm et eden Dünya’m n K ralı’na — Agartha'-
nın yönetiminde— iki yardım cısı yardım etm ekteydi:
(G elecekteki olayları b ilen ) Mahitma ile (b u olayların
sebeplerini sevk ve idare eden) Mahinga.
Yüksek b ir inisiyatik m erkezin m evcudiyetini var
saym ak norm al değil m idir? Frida W ion şunları yazı
y or:
«B ir inisiyatik m erkezin konum u değişm ez diye bir
şe y yok tu r, politik ve dini gereklere göre, y er değiştire
bilir ve hatta bölünebilir (...). Krallığının lideri olan Dün
ya’m n Kralı da, krallığını, [kendisinin] bulunduğu ve
devrin gereksinim lerini en iyi karşılıyor gibi gördüğü
yerd e kurar. Lejandda bir kutsal coğrafya m evcutsa da,
bu [kutsal coğrafya], M erkez’in sadece [yeni] yerleşm e
siyle d eğişir; [çünkü] her ’yer’ onun varlığıyla kutsalla
şır. O, [varlığıyla b ir zamanlar M ısır’ı şereflendirm işti,
sonra] M ısır’dan [Çin’e ve] Çin’den İrlanda’ya g e ç ti;
İrlanda’dan da D elphes'e geçti. Bugün için nerede bu
lunuyor? Başka bir gezegen üzerinde m idir?».
Anlaşıldığına göre, Agarta’nın Y öneticisi b ir insan
d ır; gene anlaşıldığına göre, yüce b ir güce ve atom ik
enerji makinelerinin kullanımını da kapsayan görkem li
bilim lere sahiptir. Ayrıca, bilindiği kadarıyla, Kendisi
ni, bizlerin büyük rahm etlerden nasiplenmemize ada
m ıştır ve istediği zaman dünya yüzündeki savaşları so
na erdirm e gücüne sahiptir.
3. BÖLÜM
27
1165 yılma doğru, Hıristiyanlığın en nüfuzlu üç li
deri, yani Papa III. Alexandre, İm parator Manuel K om -
nen ve Frederic Barberousse’un her biri, kendilerine
Rahip Jean tarafından gönderilm iş olan, birer uzun
m ektup aldılar.
Latince yazılmış olan üç m ektup da, az çok aynı
düşünceleri içerm ekteydi. M ektubu ulaştıran şahıslar
pek bilinm iyorsa da, b u kişilerin D oğu ’dan gelmiş ol
dukları kabul edilir. 1177'de ise, Papa III. Alexandre’m,
Rahip Jean'a ulaşmak üzere b ir cevap yazdığı bilinm ek
tedir. Bu diplom atik yazışmalarm m ektup yığınlarının
hâlâ Vatikan arşivlerinde saklı bulunduğu söylenir ve
onların çoğu açıklanmamıştır. Bununla birlikte [geç
m işte] kopya edilm esine izin verilen İm parator Manuel’-
in aldığı m ektup çoğaltılm ıştı; o kadar ki, bilginler
bunun yüzden fazla eski manüskri kopyası olduğunu
belirtm işlerdi.
Bizans İm paratoru Manuel K om nen’e gönderilen
m ektupta şu pasajlarm yer aldığı ileri sürülür:
«Tanrı'nın izni v e Hz. îsa'nın rızası ile rahip olan,
krallar kralı, hakim ler hakimi Jean; dostu Konstanti-
nopolis Prensi Em m anuel’in huzurunu diliyor v e gele
ce k te Tanrı’nın ondan [yani Manuel K om nen'den] yar
dımını esirgem eyeceğini üm it ediyor.
«Manuel, yüceliğim i, üstünlüğümü ve sınırsız kud
retim izin hükm etm e gücünü idrâk edebilm ek istiyor
san, ön ce bilm en ve en ufak bir kuşkuya y er verm ek
sizin inanman gerek ir k i; Ben, efendilerin efendisi Ra
hip Jean, nüfuz, zenginlik ve kudrette, gökler altında
yaşayan tüm hükümdarlardan üstünüm. Y etm iş iki kral
bize vergi v erir; görkem im iz üç H int’te yasayı benim
settirir v e krallığımız, havari Saint-Thomas’m bedeninin
sükûn yerine [yani kabrine] yerleştirildiği uzak Hint
sınırına dek uzanır. Aralarından sadece bir kısmı Hı-
28
ristiyarılar’a ait olan yetm iş iki eyalet bizim denetim i
m iz altındadır.»
Mektup şöyle devam eder:
«'R ah ip ' unvanıma hiç şaşırm a, çünkü, Ululuğumu
belirtebilm ek için ’rahip’ [p retre] isminden [daha uy
gun ve] daha yaraşır bir isim seçilem ez. Hükümdarlığı-
m ız’da ço k sayıda rahip ve ruhanî ulu kişiler m evcu t
tur ( . . . ) . D em ek ki Yüceliğim iz’den ötürü, mütevazilik-
le, en sade [yani şatafatsız] bir isim (rahip-kral) v e iş
levle (rahiplik ve krallık) belirtilm eyi arzu etm iş olu yo
ruz.»
Mektupta, daha sonra H int'in bazı tabiat harikala
rından söz edilir ve ondan sonra, hüküm dar sarayı anla
tılm aya başlanır:
« ( . . . ) Biz yedi kral, masada, her ay sırayla görevli
bulunuruz; 62 dük ve 265 kont ise, çeşitli çalışmaların
gerçekleştirilm esiyle sorumludurlar. ( . . . ) gibi, her gün,
sağımızda 12 başrahip ve solumuzda 20 rahip oturm uş
bulunur.
« Sarayımız, değerli taşlardan yapılan tem ellerin
üzerinde kurulm uştur. En saf ve yapı harcında kulla
nılmaya en elverişli altının [çim en to gibi] kullanılma
sıyla oluşturulm uş olan duvarlarda m ücevherat bulu
nur.
« Tavanlar, en saf safirler ile yer yer topazlardan
yapılm ıştır. Parm aklıklarımız ise, altm ’a takılmış olan
en parlak kristallerdendir. Bunlar, 32 aune [40 m .] yük
seklikte olup, doğuya açılırlar. Üstünlüğümüz saraya
nüfuz ettiği zaman, onlar kendiliğinden açılır v e kapa
nırlar. Krallığımız, bir yönde, dört aylık yolculuğa denk
bir uzaklığa kadar yayılır, diğer yanımızın n ereye kadar
uzandığını kim se bilm ez... ( 13).»
O uzak ülke, harikalar ile doluydu. Görünmeyen
İm parator, K rallıgı'nı, saf züm rütlü b ir asa ile yöneti
29
yordu. Sarayındaki büyülü bir aynanın önünde duran
Kral-Rahip Jean, sadece K rallığı'm n eyaletlerindekileri
değil, fakat kom şu ülkelerde de vukubulan herhangi bir
şeyi gözlem leyebiliyordu.
Uçan ejderhalar, taşıdıkları insanları süratle uzun
m esafelere taşıyorlardı. Bir «hakikat ila cı», onu alan
kişiyi arındırm akta ve kendi gerçek kişiliğini görmeye
zorlam aktaydı. Bu, krallıktaki herhangi b ir kişiye
« arınmamış ruhların» niçin tasallut etm eye cesaret ede
m ediğinin sebebiydi ve böylece başka psikoterapi'ye ih
tiyaç duym uyordu kişi.
Muhtemelen, ülkenin en fazla büyüleyici şeyi, Ebedi
Gençlik Pınarı idi. Değerli insanların, gençleşm ek iste
diklerinde, sadece oruç tutup bu pınardan üç yudum
almaları yetiyordu. Hastalıklar ve yaşlılık hemen gide
riliyor ve otuz yaşında görünüyorlardı. Rahip Jean'ın
kendisinin, yaşamını, 562 yıllık hürm ete layık b ir yaşa
kadar sürdürdüğü ileri sürülür.
«K artal taşları», kişinin vizyon görm e gücünü art
tırmakla kalmayıp, kişi eğer b ir yüzük takmışsa onu
görünmez b ir insan da yapabilir. Büyülü taşlar, herhan
gi b ir şeyi ısıtabilir, dondurabilir ve sekiz kilom etrelik
b ir alanı aydınlatabilir veya çevreyi tamamen karanlığa
büründürebilir. Bir büyülü taşın bulunduğu kutsal tür
be, içeri sadece erdem sahibi kişilerin girm esine izin
veren iki yaşlı kişi tarafından muhafaza edilir.
Rahip Jean'ın şehrinde, 30 katlı bir kule yükselir. Rahip
Jean’ın krallığında fakir ve zavallı yoktur, adalet yü
rürlüktedir, ne suç işlenir ve ne de kötü alışkanlık yok
tur bu ülkede.
Asya'daki bu kudretli m onarşi hakkındaki rapor
lar, Avrupa'da b ir şaşkınlık yaratmıştı. Bu, haçlı sefer
lerinin zorlu dönemindeydi. Doğu'dan b ir m üttefik bul
m ak ço k iyi olacaktı. Ayrıca, H intliler'in bu ra h ip -
30
krallığında K ilise ve Devlet birleştirilm işti. Zaten batı
din müessesesi de bunu istiyordu.
H er ne kadar Rahip Jean öyküsü b ir rom an öğesin
den yoksun değilse de, yazışmalarda sözü edilen kralla
rın, papaların ve görülmeyen Rahip Jean’m gerçekliği
kuşku götürmez.
H ayret edilecek şekilde, Rahip Jean Krallığı, bin
yıl önce Philostratus’un tasvir ettiği Hiarchas Krallığı
ile pek ço k benzerliğe sahiptir. H er iki ülkenin coğrafik
karakteristikleri T ibet’i işaret etm ektedir. İki krallığın
da bilgeleri, görünebilmeyi kontrol edebilir, yapay ışık
oluşturabilir ve havada uçabilirlerdi.
Rahip Jean'm en iyi bilinen m ektubundaki b ir pa
ragraf, G obi Çölü olm ası m uhtem el olan, b ir kum de
nizinden bahseder. Amerikalı bilim adamı Manly Hail,
bazı doğru sonuçlara vararak şöyle dem ektedir:
« Dağlardaki büyülü bir sarayda yaşayan Rahip
Jean'ın İm paratorluğu için verilen orijinal bölge, G obi
Çölü sahasıydı. Shambhala veya Desung olarak, isim
lendirilen, Üstadlar’ın esrarengiz şehrini D oğu inisiye-
lerinden sorarsanız, onun G obi Çölü’nün kalbinde ol
duğunu söyleyeceklerdir sise. Kadim Ana Shamo’nun
eski kumunda, dünyanın G örünm eyen H ükûm eti’nin
M abedi bulunmaktadır.»
1931’de, Die H istorisch e Z eitsch rift’de yazan tarih
çi Leonardo Olschiki, Rahip Jean’m mektubunun, sü
rekli olarak huzur ve barış içinde olacak b ir krallığa na
sıl ulaşılabileceğini işaret etm ek amacıyla, batı hüküm
darına yazılm ış b ir p olitik yergi yazısı olduğu fikrini
ortaya attı.
Kuşkusuz, Hint, tradisyonel olarak harikalar ülke
siydi. Ve îslâm iyete karşı savaşan Batı Hıristiyanlığı
Liderleri için, başında H ıristiyan b ir lider bulunan ge
niş ve güçlü b ir doğu im paratorluğundan daha m ü
31
kem m el bir şey bulunamazdı. Bununla birlikte, ü ç li
derin şu noktayı da düşündükleri görülüyor: Böylesine
zengin ve geniş b ir ülkeyi, o ülkenin lideriyle yazışma
dan önce, niçin hiç işitm em işlerdi. Sonunda, Manuel
K om nen ve Frederic Barberousse cevap verm ekte çe
kim ser kaldı; sadece Papa, uzun süre kararsız kaldık
tan sonra, b ir cevap gönderdi.
27 Eylül 1177'de, Papa III. Alexandre, «H intliler’in
Ünlü ve G örkem li K ralı»’na Venedik’ten b ir mektup
yazdı. N itekim Catholic Encyclopaedia doğru olarak
«b u m ektubun ayrıntılarından çıkan hükm e göre, mu
hakkak ki alıcı, esrarengiz bir şahsiyet değildi» diyor.
Papa m ektubunda, apostolik takdis gönderdiği bu,
«H intliler’in Ünlü ve Y ü ce Kralı»'na « birçok kişilerden,
genel raporlardan ve özellikle arkadaşımız ve fizikçi
olan v e krallığınızın şerefli ve yü ce insanları ile konuş
muş olduğunu söyleyen Üstad Phillip’den m evcudiyeti
nizi duymuş bulunuyorum .» diyor.
D oktor Phillip bu m ektubu aldı ve Asya’ya hareket
etti. Ne yazık ki, Papa’nın elçisinin vazifesinin sonucu
asla açıklanmadı. Acaba seyahati sırasında öldü mü,
yoksa Rahip Jean’m krallığında m ı kaldı?
Rahip Jean ile Kilise arasındaki yazışma da bu
m ektupla son bulmuştur.
Rahip Jean, güvenilir tarih kroniklerinde, belki bir
başka isim le de görünm ektedir. E n bilineninki O tto’nun-
kidir. O tto von Freising, Suriye'de Gabula Piskoposuy
la karşılaşmış olduğunu anlatır ki, bu kişi ona Erm e
nistan ve Pers topraklarının ötesinde, Uzak-Doğu’da
egemen olan b ir hükümdardan söz etmişti. O, bu hü
küm dara rex ve sacerdos ( rahip ve k ral) diyor ve bu kral
üe krala tüm tâbi olanların Nasturî olduğunu, Nasturî
değilse bile Hıristiyan olduğunu ileri sürüyordu.
K eşiş Alberich’in 1250’lere doğru yazmış olduğu
32
kroniğinde, Uzak-Doğu’nıın «rahip-kral»’ım n adı üç de
fa belirtilm ektedir. Birincisi, 1144 olaylarını anlatırken
geçer, bu, O tto’nun anlattığıyla aynı hikâyedir. İkincisi
1165 yılm a ilişkindir. İm parator Manuel’in, Frederic'in
ve Papa’mn, Rahip Jean'dan m ektup aldıklarım bildir
m ektedir ki, bu m ektuptan bazı pasajlar almtılaıımış-
tır. Üçüncüsü ise 1170 yılm a ilişkindir ki, burada Papa'-
nın cevabını açıklar ve Phillip’in görevini bildirir. An
cak, üçüncüye ilişkin tarihlemede Alberich yanılıyordu;
yıl 1170 değil, 1177 idi. Aynı dönem de Asya içlerinden
geçen Plan Carpin, M arko P olo gibi ünlü seyyahların
tümü de, Batı'ya geri döndüklerinde, bu esrarengiz Ra
hip Jean Krallığı hakkında çeşitli söylentiler toplam ış
bulunuyorlardı. Fakat seyyahlar, Rahip Jean’dan efsa
nevî b ir kişi olarak değil de, belirli b ir tarihte yaşa
m ış ve Nasturîlik mezhebini benim sem iş olan, bilinen
bir ulus ya da oym ağın lideri olarak söz etmişlerdir.
B ir Françesko (tarikatı) keşişi olan ünlü İtalyan
seyyah Jean du Plan Carpin, Cengiz Han’ın oğlu Ogo-
tay H an’ın savaşçılarının, Rahip Jean diye anılmakta
olan b ir H ıristiyan kralın görülm em iş silahları vasıta.-
sıyla geri püskürtülm üş olduğunu anlatmıştır.
Daha sonra, Fransa kralının elçisi olarak 1253-1255
yılları arasında yolculuk yapan ünlü Fransız seyyah
W illiam de Rubruck, Rahip Jean’dan, [T ürkikler’e m en
sup] Naymanlar’m bir lideri olarak söz etm iştir. Orta
Asya içinde dağlık bölgelerde seyahat etm iş olduğunu
anlatan R ubruck şu açıklamada bulunuyordu: « ( . . . ) Bu
dağlar çem berinin içerisindeki ovalık bir ülkede, Hıris
tiyanlığın Nasturîlik m ezhebini benim seyen ve Nayman-
lar adım taşıyan bir halkın yöneticisi olan Nasturî bir
lider yaşıyordu. ( . . . ) Onlar, onu, K ral Jean adıyla an
m aktaydılar ve onun hakkında g erçek olmayan p ek çok
şey anlatıyorlardı; çünkü, bu, o yörelerin Nasturîleri'nin
bir adetidir.»
Rubruck, K ral Jean’m Unc Han adında b ir yakını
olduğundan söz ederse d e ; M arko P o lo ’nun anlattıkla
rına bakılırsa, üne Han ve Rahip Jean geniş b ir bölge
nin başında bulunan bir tek ve aynı kişi olmaktadır.
M arko P olo'dan sonra ise, Rahip Jean K rallığı’na dair
yalnızca, birkaç seyahat anlatılarındaki değinmelere
rastlanılır. Bu seyahat anlatılarından biri de, 1318’de
Çin’e gitm ek üzere yola çıkan ve altı yıl sonra geri dö
nen b ir başka Françesko keşişine, O doric Portenau’ya
aittir.
Daha sonra, İngiliz şövalye Sir John de Mandeville
ortaya çık ar; bu kişi Asya’daki Rahip Jean Krallığı'nda
bizzat bulunduğunu iddia etm iştir.
B ir İspanyol keşişin 1350 yıllarına doğru yazmış
olduğu «L ibro del conoscim iento» adlı seyahatnamesi
nin sayfalarından birinde, Rahip Jean’a ait olduğu ileri
sürülen bir flam a dahi m evcuttur (b k z: sf. 1).
X V . yüzyıl sonlarında ise, Portekizliler, Rahip Jean'-
ın ülkesinin Afrika’da yer aldığına inanıyorlardı. Coğ
rafyacılar, Etyopya’yı, Regnum Presbyteri Johannis
(R a h ip Jean K rallığı) adı altındaki b ir bölgenin içine
çizmişlerdi.
Öte yandan, kırk yıl kadar önce Portekizli yazar
Row e, Rahip Jean K rallığı’nm m erkezi olarak T ibet’in
Lhasa kentini gösterm iş ve Rahip Jean kavramına en
uygun gelen kişinin Dalay Lama olduğunu belirtm iştir.
36
4. BÖLÜM
37
Apollonius’un gerçekliğini, tarihin şahadeti ispat
eder. R om a tarihi, İm parator Caracalla'nın A pollonius’
un hatırasına hürm eten b ir türbe inşa ettirdiğini ve
Alexander Severus'un ise kendi özel tapm ağm a A pollo
nius’un b ir heykelini koyduğunu söyler. R om a ’daki Ca-
pitoline Müzesi, halen A pollonius’un b ir büstünü muhar
faza etmektedir.
R om a im paratoru Septimus Severus’un ikinci eşi
îm paratoriçe Julia Domna, Tyana’lı A pollonius’un yaşa
mına öyle b ir ilgi gösterm işti ki, İ. S. aşağı yukarı 200
yılında o ’nun biyografisini yazması için Flavius Philo-
stratus’u görevlendirmişti. Tyana’lı Apollonius, Hz. İsa ’
nın çağdaşı olmasına rağmen Philostratus’un ödevi, tm-
paratoriçenin kendi em rine verdiği, Dam is’in Güncesi,
M oeragenes’in Kitapları ve Apollonius’un doksanyedi
m ektubundan ötürü, 4 İncili yazan 4 havarinin ödevin
den daha az zor durumda değildi. Flavius Philostratus'-
un kitabının dokümantasyonu, görünüşte inanılmaz şey
leri tasvir etmesine rağmen gene de değerlidir.
Tyana’lı Apollonius da, şim diki Türkiye’de bulu
nan ve o zamanlar K apadokya denilen ülkenin Tyana
isim li kentinde, tıpkı Hz. İsa gibi, İsa’m n doğduğu yıl
olarak kabul edilen İ.S. 4. yılda doğm uştu. Uzun boylu,
yakışıklı ve çok zeki idi. 14 yaşm da iken, okul hocaları,
kendisinden daha fazla birşey bilm edikleri için artık
ona öğretm enliği bıraktılar. 16 yaşmda kendini Aescu-
lapius tapmağına adadı ve Fisagoryen rahip oldu. Bu
zahit yaşam tarzı, çok geçm eden onun şifacılık ve du-
rugörü m elekelerini şaşırtıcı derecede geliştirdi.
Apollonius, aynı zamanda, sosyal adalet üzerine
güçlü b ir ideali benim sedi ve fakirleri söm ürenlere hü
cum etm eye başladı. Philostratus, fakir halk için çok
pahalı hale gelen tahıl üzerine yapılan spekülasyon ile
ilgili b ir olaydan bahseder.
38
Hayretler içerisinde kalan genç Apollonius m ısır
tüccarlarına şöyle hitap etm işti: « Toprak hepimizin
anasıdır, çünkü adildir. Fakat siz, adil olmadığınız için,
toprak sadece kendi annenizmiş gibi hareket ettiniz.
Nadim olmadığınız takdirde, onun üzerinde kalmanıza
isin verm eyeceğim .» Apollonius'un tehdidi arzu edilen
sonucu yaratm ış ve vicdansız spekülatörleri durdur
muştu.
B u genç Neo Fisagoryen rahibin yaşamında önem li
b ir olay, b ir Daphnean A pollo rahibinin, tanrıların em ri
ile, üzerinde diyagramlar işlenm iş birkaç ince metal lev
hayı kendisine getirm esi ile vuku buldu. Bu, Fisagor’un
yolculuğunda, fil figürleriyle, geçtiği çöller, nehirler ve
dağlarm b ir haritasıydı ve diğer sem boller F iloz ofu n
Hindistan’a giderken izlediği yolu gösteriyordu. A pollo
nius aynı yolu izlemeye karar verdi ve bu yolculuğu
boyunca gerekli yardım cı vasıtaların hazırlığını yaptı.
Babilonya’ya vardığında, alışılm amış davranışı
K ralı cezbetti ve Kral, ülkesinde uzun süre kalması için
Apollonius’u davet etti. Nineve’de Apollonius, sadık
yoldaşı, gözbebeği ve yol rehberi olan Suriyeli Damis
üe karşılaştı. Halen m evcut olan öykülerinde görüldüğü
gibi, Hindistan ve T ibet’teki yolculuklarında uzun süre
Damis ile birlikte idi.
A pollonius ve Damis, uzun ve ağır b ir yolculuktan
sonra Ind us’u geçtiler ve Ganj Nehri yönünü izlediler.
Ganj V adisi’ndeki herhangi b ir noktada Kuzeye, Hima-
layalar’a döndüler ve 18 gün dağ silsilelerini yürüyerek
tırm andılar. B u seyahat onları, T ibet veya Nepal’in ku
zeylerine götürm üş olm alıydı. Apollonius, b ir plâna
(haritaya) sahipti ve Üstadlar'ın M ekânı’m nerede bu
lacağım tam am en biliyordu.
H edeflerine vardıklarına kanaat getirdiği zaman,
acaip şeyler vuku bulm aya başladı. Geldikleri yolun,
39
arkalarından aniden kaybolduğunun acaip hissine ka
pıldılar. ö y le b ir yerdeydiler ki, kendini illüzyonlarla
saklayan b ir bölgeydi; pozisyon ve hareketini değiş
tiriyor ve yolcuların yer üzerinde b ir işaret saptamala
rına im kân verm iyordu. Benzer olaylar, yüzyıllar sonra,
«tanrıların unutulmuş arazisi»'ni geçerken yerli reh
berleri tarafından terkedilm iş b irçok kâşif tarafından
da rapor edilm iştir. Bunlar, Philostratus’un rapor ettiği
acaip olayların b ir doğrulam asıdır.
Ansızın Apollonius ve Dam is'in önünde esmer-derili
b ir çocu k belirir ve Apollonius’un Grekçesi ile onlara,
sanki gelişini bekliyorm uş gibi hitap eder: «Refakati-
nizdekiler burada durmalı, ancak siz olduğunuz şekilde
gelmelisiniz. Çünkü, Üstadlar’m kendileri bu em ri veri
yorlar.» ’Üstadlar’ kelimesi, Tyana’lı A pollonius’un ku
laklarında Pisagor’u çağrıştırdığı için, hamalları ile eş
yalarım memnuniyetle bırakarak yanına sadece yoldaşı
Dam is’i aldı.
Apollonius, Iarchas veya Hiarchas (K utsal Hüküm
dar) isim li ve bilge insanların en yüksek yöneticisi olan
K ral’a takdim edildiğinde, elinde verm ek üzre olduğu
m ektubun kapsadıklarının o ’nun tarafından tamamen
bilindiğini gördüğü zaman oldukça şaşırdı, ö y le ki,
Kral, o ’nun geride kalan ailesini ve K apadokya'dan uzun
seyahatinin tüm olaylarım da biliyordu.
Apollonius, bu Trans-Himalaya ülkesinde birkaç ay
kaldı. Apollonius ve Damis, m isafirlikleri sırasında,
içinden parlak m avim si ışık ışınlarının çıktığı kuyular
gibi inanılmaz şeylere tamk oldular. « P antarbe» veya
ışık taşları öylesine ışık yansıtıyordu ki, gece gündüze
dönüyordu. Benzer mucizevi lam balar 19. yüzyılda Fat-
her H uc tarafından da görüldüydü.
Dam is’e göre, bu şehrin ahalisi, güneşin gücünü
faydalı hale getirebiliyordu. Büğe insanlar, kencülerini
40
1 m .’ye kadar yerden levite edebiliyorlar ve havada ka
yıp gidiyorlardı. Apollonius, b ir serem oni sırasında, el
lerindeki değneklerle yere vuran bilgelerin havada uç
tuklarını gözlemledi. Benzer olay, 20. yüzyılda bilgin
David-Neel tarafından T ibet’ten rapor edilmişti, böylece
Philostratus’un öyküsü onaylanıyordu.
Bu kayıp şehrin yerlilerinin bilim sel ve zihinsel ba
şarıları, A pollonius'u öylesine etkilem işti ki, Kral
Hiarchas, « H erşeyi bilen insanların ülkesine geldiniz.»
dediği zaman sadece başını eğerek bunu kabûl etmişti.
Damis, kendilerinin bu Himalayalı evsahiplerinin,
«dünya üzerinde ve aynı zamanda da dünya üzerinde
yaşamadıklarını» söylemektedir. Bu gizemli cüm
lenin anlamı, o bilgelerin, spiritüel ve fiziksel her iki
dünya’da aynı anda yaşamaya m uktedir oldukları m ıy
dı veya onlar, uzak planetlerle haberleşme vasıtalarına
m ı sahipti? Buraya değin anlatılanlardan görüldüğü
kadarıyla kom ünal olduğu anlaşılan sosyal sistem lerini
Apollonius şöyle tanımlam aktadır: « Dünyanın tüm zen
ginliğine malik ne var ki hiçbir şeye sahip değiller.» Bu
ülkenin insanlarının ideolojilerine göre, K ral Hiarchas,
«Tüm E vren Canlıdır» şeklinde b ir kozm ik felsefe sa
vunmaktaydı.
Veda zamanı geldiğinde, Apollonius, dağların bilge
insanlarına şöyle söyledi: «Size kara yolu ile geldim ve
siz bana yalnızca deniz yolunu değil, fakat bilgeliğinizle
göğün yolunu da açm ış bulunuyorsunuz. Bu şeylerin
hepsini G rekler'e götüreceğim , Tantalus Kadehi’ni eğer
boşuna içm em işsem , sanki şimdi buradaymışım gibi si
zinle konuşm aya devam edeceğim .» Bu açık ifade, tele
patik haberleşm e yöntemini belirtm iyor m u? O4)
Apollonius, buradaki Spiritüel Üstadları’ndan iki
m isyon aldı. B irincisi, geleceğin önem li tarihsel yerle
rine, belirli m iknatıslar veya tılsım lar göm ecekti. Onlar,
41
acaba Shambhala K ulesindeki m ucizevi Chintamani Ta-
şı’m n parçalan m ıydı? İkincisi, Apollonius, R om a des
potizm ini sarsacak ve kölelik üzerine kurulu b ir rejim i
yumuşatacaktı.
43
Daha sonra Apollonius hayretle şöyle söyledi: «A thene
adına, işte tam. şimdi d espot katledildi.» [D espot Dom i
tian] ('* ).
O devirde, R om a ’dan yola çıkan posta ve haberler
birkaç günde buralara erişirdi. P osta kuryesi oraya var
dığında, R om a ’da im parator D om itian'a yapılan b ir
suikast bildirisi getirdi. Dahası, Apollonius’un tarihsel
söylevini vermekte olduğu tam o anda suikast olayı vu-
kubulmuştu.
Apollonius'un ölümü ve göm üldüğü yer, tarihte kay
dedilm em iştir. Yüz yıla ulaştığı bilinen yaşamını daha
fazla sürdürebilir m iydi? Himalaya ötesinde, Üstadlarm
mekânına geri dönm üş m üydü?
R om a’m n İm paratorluk dönem inin talihli devri
olan, Beş İyi İm parator’un çağını açm asından ötürü
Apollonius’un m isyonu başarıyla tamamlanmıştı. Bu
im paratorların isim leri: Nerva, Trajan, Hadrian, An-
toninus Pius ve M arcus Aurelius idi. Son ikisi büyük
idalist ve düşünür idiler. Gerçekte M arcus Aurelius,
Kralların filozof olm adıklarında insanların Altın Çağ’ı
asla görem eyeceklerine inanan Eflatun’un duasına bir
cevap ve bir filozoftu.
Apollonius’un, R om a’n m Beş İyi İm paratoru’nun
gelişinin zeminini hazırlamasında görüldüğü gibi, Maj-
lar’m, insanlık için hiçbir şey yapmadıkları şeklindeki
genel iddia yanlıştır. Belki üzücü olan şu ki, beşer iliş
kilerinde K albin öğretisi'n i ortaya koym aya çalışan
rehberlerinin teşebbüslerine, insanlık, daima karşı koy
maktadır.
44
5. BÖLÜM
45
« ö n c e tarihöncesi mağaraların sözkonusu olduğu
sanıldı. G erçekten de, girişin biraz ilerisinde duvar re
simleri, üzeri kazılı taşlar ve insan kalıntıları gün ışı
na çıkarıldı. Bundan sonra, daha derinleştirilen incele
m eler, kem iklerin resim lere oranla ço k daha sonraki
dönem lere ait olduklarını ortaya koydu. Mağaraların
büyük bir bölümünün de, dağların bağrına açılmış, çığ
larla tıkanm ış, girilm esi v e gezilm esi güç tünellere çık
tığı anlaşıldı. Ama bu haliyle bile, bu tüneller ağı y ete
rince şaşırtıcı nitelikteydi. K üçük yuvarlak alanlara çı
kan geniş koridorları vardı v e bu alanlardan da başka
yollar, tuhaf içi boş kovuklar, kuyular, küçük bir ço
cuğun geçem iyeceği kadar daracık kanalcıklar ayrılı
yordu.
«B ir süre H erlenebilecek tek büyük galeri, son de
rece geniş, yüksekliği 20 m etreyi aşan ve akıllı yara
tıklar tarafından açıldığına hiç kuşku olmayan bir
yeraltı alanına çıkıyordu. Ama niçin açılm ıştı bu alan?
H iç iz bulunmayışı, varsayım öne sürm eye olanak sağla
m ıyordu. Gizemin çözüm ü, herhalde daha ilerde, girm e
olanağı bulunmayan bölüm lerde olsa gerek.»
Peter K olosim o aynı eserinde, bu türlü yapay ga
leri şebekelerine çok geçm eden Gürcistan'da ve tüm
Kafkas bölgesinde de rastlanıldığına değinerek şöyle
devam ediyor:
« Kafkas galerilerinin asil büyük girişleri son dere
ce düzenlidir. Dik duvarları, daracık kubbeleriyle dün-
yadışı v e ço k güzel bir görünümü vardır. En garip yanı
da, bunların Orta Amerika'daki tünelleri andırması,
hattâ tıpatıp benzerleri olmasıdır.
«S ovyetler B irliğindeki bu türlü galerilerin dışarı
ya açılma mağaralarında garip duvar resim lerine rast
lanır. Dünyanın hem en hem en her yanında bulunan bu
resim lerin kim e ait olduğu, ortaya akıl almaz soruların
46
atılmasına y o l açm ıştır. Bu sem boller arasında, her y e r
de varolan sıoastika’yı, sonsuzluğun işareti olan spirali
de sayabiliriz.
«B u tünelleri kim ve hangi amaçla açm ıştı? Bir
grup S ovyet arkeoloğuna göre, [K afkaslar, Gürcistan
ve Azerbaycan bölgelerinde bulunan] bu tünel sistem
leri, İran yönünde ilerleyen v e yalnızca Amu Derya N ehri
(Türkm enistan ile Sovyetler Birliği - Afganistan şuur
ları) yakınlarında bulunmuş olan tünellerle değil, aynı
zamanda orta-batı Çin [D oğu Türkistan ve güneybatısı],
T ibet ve M oğolistan labirentleriyle de birleşen, devasa
bir yeraltı damarları sistem inin bir parçasıdır.»
Bu yeraltı galeriler şebekesinin b ir diğer ilginç ör
neği de, Türkistan’da, mağaralı tapm aklar vahası T u n -
huang'ta karşım ıza çıkm aktadır. Tun-huang kentinin
16 km. kuzeyinde, « Bin Buda Mağarası» diye bilinen ya
pay m ağaralardan oluşm uş bir mağara topluluğu var
dır. Ivar Lissner bu mağaralar sistemine ilişkin şu bil
gileri verm ektedir:
«Tun-huang’ta, bu garip mağaralar çoğunlukla bir
korid or boyunca birbirine bağlanıyor ve bu koridor,
arkasında bir ya da birkaç büyük salonun bulunduğu
bir giriş salonuna götürüyordu. Aynı yükseklikte açıl
m ış mağaralar bir tür trabzan ile birbirine bağlanıyor
du. ö y le ki, bir tapmaktan ötekin e geçilebiliyordu. İç e
ride, dip duvarlarda, kilden h eykelcikler bulunan oyuk
lar vardı, yan duvarlara da çok güzel sahneler resm e
dilm işti.»
ilgin ç b ir yeraltı yapısı sunmasının yamsıra, içeri
sinde bulunan gizem li eserleriyle de arkeologların dik
katini üzerinde toplam ış olan Tun-huang’daki mağara
lar sistemi, hakkm daki çeşitli söylentilerle daha deği
şik b ir anlam kazanmaktadır. Peter K oiosim o «B u Dün
47
ya’dan D eğil» (N ot o f This W orld ) adlı kitabında bu
söylentilere değinerek şöyle yazıyor:
« ( . . . ) Sözgelimi, ilk mağaraların Budist keşişler ta
rafından değil de, buraya onlardan birkaç bin yıl önce
gelm iş olan 'biri' tarafından kazıldığı; bu mağaraların,
Orta Asya’nın geniş bölgeleri altında uzanan ve bir dün-
yadışı ırkın tasavvur v e tahayyül edilem ez bilim sırları
nı koruyan efsanevî Şambala ve Agarthi krallıklarının
tünelleri olan galen ler labirentine bağlandığı; ( . . . ) ,
hattâ galerilerin ilk bölümünün kim i Budist rahipler
tarafından, aşağıda gizlenmiş hâzineleri haydutların eli
ne geçm esin diye, çökertildiği dahi söylenilm ektedir.»
« Orta Asya’da Tun-huang’a benzer başka bölgeler
de vardır.» diyen Ivar Lissner, Yün-Kang, Lung Men
(L oyang yakınlarında), Lu Lan ve K ızıl 'mağara sistem-
leri’nin, bunlardan ancak birkaçı olduğunu bildirm ek
tedir.
Tünellerden söz edildiğinde, Asya'nın burada çok
az b ir kısm ı belirtilm iş olan tünellerle dolu yeraltı ya
pısının yanısıra, Güney Am erika'daki tünel sistemlerini
ve özellikle İnkalar tarafından kullanılanları anımsama
dan geçm ek m üm kün değildir. Araştırm acılar înkalar
tarafından kullanılmış olan ustaca yapılm ış muazzam
tünel sistem lerini uzun uzun anlatırlar. Ancak, araştır
m acılara göre, înkalar her ne kadar bu tünellerin var
lığını biliyor ve bunlardan yararlanıyor idiyseler de,
bunların kim ler tarafından yapılm ış olduğundan onlar
da habersizdiler.
Öte yandan, Brezilya orm anları altında, Amazon
bölgesinin balta girm em iş orm anları altında, Paul Gre-
gor, Albay Fawcett gibi b irçok araştırmacının belirtm iş
olduğu labirentler, mağara sistemleri, katakom plar tüm
görkemiyle uzanmaktadır ve bu bölgelerdeki yerlilerin
bu yeraltı yapılarına ilişkin ilginç inanışları vardır.
48
Yerlilerin efsanelerine göre, uzaktan gelen tanrısal ya
ratıklar buralara sığınmış, dehlizlerle Y e r in kaynayan
m erkezine kadar inm işler ve orada yerleşm işlerdir.
Mayalar da benzerî efsanelere sahiptir. B ir Maya efsa
nesine göre, Yukatan'da dünyanın merkezine varan bir
kuyu vardır.
Ustaca açılm ış olm alarının yanısıra, uçsuz bucak
sız b ir şekilde yerin derinliklerinde kaybolan, ya da ga
yet zekice plânlı b ir şekilde birbirlerine bağlanarak la
birentlerle kıyaslanamayacak derecede m ükem m el bir
ağ örneği sunan şebekeler oluşturan yapay ya da doğal
görünüm lü galerilere sadece Asya’da veya Am erika'da
değil, dünyanın hemen hemen her yerinde rastlanmak-
tadır. K olosim o konuya ilişkin olarak şunları söylüyor:
« G ezegenim izin hem en hem en her yanında hu gibi
tünellerin kazılmış olması gerçek ten garip. Bu konu
üzerinde biraz daha durmalıyız. Güney Amerika'dan
başka, California'da, Virginia’da, Okyanusya'da, Hawaii
Adalan'nda — buradaki tünellerin birkaç adayı birbiri
ne bağladığı iddia edilir,— Asya'da, İsveç'te, Ç ekoslo
vakya'da, Balear adalarında ve Malta'da da bu türlü
tünellere rastlanmaktadır. Elli m etre kadar bir bölü
m üne girilm iş olan p ek uzun bir galeri de, söylenildiği
n e göre, İb erik yarımadasını Fas’a bağlamaktadır ( . . . ) .
« Az ço k her yerd e kazılmış bulunan bu dev galeri
lerin, gezegenim izin p ek uzak noktalarını birbirine bağ
ladığı da söylenilir. Bu konuda, tanınmış bir Am erikan
dergisinin E k va tor muhabirliğini yapan gazetesi John
Sheppard'm anlattıklarını hatırlatmak yerinde olur.
John Sheppard, 1944 yazında, K olom biya sınırında, ti
pik bir T ibet 'dua değirm eni' ile tefekk ü re dalmış bir
M oğol'a rastladığını yazar. Bu kişi, 1933'te resm en öl
müş, ama cesedi için hazırlanan m ezara göm ülm em iş
olan Onüçüncü Dalay Lama'dan başkası değilmiş. Gö
49
m ülm em iş, çünkü bu kutsal kişi (Lhasa’da söylendiğine
g ö re) ölm em iş de, yeraltında yaptığı uzun bir yolculuk
sonunda ulaştığı — kim i din adamlarına göre, lama di
ninin Budizmi benim sem eden ön ce doğm uş olduğu yer
olan— And D ağlan’nda duaya çekilm iş.
« ( . . . ) Bu sorunu biraz deşm eye çalışan kim se, La
m a rahiplerinden aşağı yukarı hep şu karşılığı almış
tır: 'Galeriler vardır, dünya henüz gençken bilim lerini
bize verm iş olan devler tarafından kazılm ıştır.'
« ( . . . ) T ibetliler’e göre, bu [Asya’daki] yeraltı gale
rileri ken tlerd ir; m eçhul bir halkın m üthiş bir felâket
ten hayatta kalan son tem silcilerine sığınak olan kent
ler. Bu halk, T ibetliler’e göre, güneş ışığından mahrum
kaldığından, yeşil floresans ışığı çıkaran bir tür enerji
den yararlanmaktadır ve bu enerji, güneş enerjisinden
aşağı kalmayıp bitkilerin yetişm esine elverişli ortam
hazırlamakta, insanın öm rünü uzatm aktadır.»
Araştırm acılar, eski Sanskrit m etinlerinde de, As
ya'nın bu ilginç ışıklı yeraltı yapılarından ve içinde otu
ran bilge kişilerden söz edildiğini bildirm ektedirler.
Andrew Thom as, Sanskrit dilinde yazılmış bazı eski
metinlerin, Himalayalar'da sönmez lambalarla aydınla
tılm ış yeraltı saraylarında oturan ve Yılanlar Irkından
olan Nagalar’dan söz ettiğini hatırlatmaktadır. Avus
tralya UFO Araştırma Derneği Başkanı Andrew Tho
mas, Shambhala adlı eserinde, bu konuda şu bilgileri
açıklam aktadır:
«D eğerli taşlarla aydınlatılmış görkem li mağaralar
da yaşayan, Yılanlar Irkı'ndan olan Nagalar’m varlığı,
Hindistan’ın eski bilgi kaynaklarında [lo re ] kesin bir
şekilde belirtilm iştir. Son derece güzel insan simalarına
ve N eth er Dünyası Patala'dan çıktıklarında göklerde
uçm ak yeteneğine sahip olan bu varlıklar, engin bilge
likleriyle ün yapmışlardır. Nagalar ve Naginiler, çoğun
50
lukla büyük krallar, kraliçeler v e erm işlerle olm ak üze
re insan ırkı ile evlenm işlerdir. Ancak, genellikle, ger
çek ten spiritüel olmayan insanlara karışm ayı arzula
mazlar.
«Naga Ülkesi’nin başkenti, içinde, katakom pların
ışığını sağlayan yakutların, züm rütlerin v e elmasların
parıldadığı Bhogaıvati’dir ( . . . ) .
«G erçekten , b irçok Hindu ve Tibetli, Nagalar'ın,
aynen bir karınca yuvası gibi tünellerle bağlanmış olan
v e dağ sıraları içinde yüzlerce k ilom etre boyunca uza
nan muazzam mağaralarına girm ek ayrıcalığına mazhar
olm uşlardır.»
51
D İ P N O T L A R
52
«Diğerleri daha önce yaşanmıştı, şimdi hakikat zamanı. Haki
kat yaşanacak,
«Bizim gözümüzde perde var. Perde kalkacak. Herşeyi açıkça
göreceğiz.. Kim başta, kim fenafillâhta, kimler de., [eğri yolda,)
göreceğiz..
«Devrim olur, Dünya düzelir, ama bu söylediklerim olursa düzelir..
«Şimdi herkes camiye gidiyor; hırsızı, imansızı, günahkârı, hepsi.
Mimarın yaptığı tuğladan camîye gitmişsin ne farkeder. Esas
camî, İman Camîsi'dir. O, insanın gönlündedir. Onu sağlam ola
rak kurar, güçlendirirseniz, hiç korkmayın, yıkılmazsınız..
«Herkes^böyle konuşulmaz. Ben herkesle böyle sohbet etmem.
Her dost, dost değildir. Belli ki gönlü zengin kişilersiniz...»
(12) Bkz: AGARTA, kitap - 33 ... Böl: 3 /a .
(13) Oppert. Gustav. Der Presbyter Johannes in Sage und Geschichte,
1864. sf. 167-179. «Gustav Oppert'in bu kitabında, [Manuel
Komnen'e gönderilen] sözkonusu mektubun tam metni, orijinal
Latincesiyle mevcuttur.» (L. Sprauge de Camp).
(14) Bkz: TELEPATİ, k ita p -19.
(15) Bkz: IŞINLAMA, kitap - 29.
(16) Bkz: DURUGÖRÜ, kitap - 35.
53
KAYNAK VE DANIŞMA KİTAPLARI
54
YAYIMLANMIŞ KİTAPLARIMIZ
1. AGARTA... (Yeraltı Uygarlığı) ................:............................
2. UFO BİLİMSEL KURAMLARI ..................................................
4. ÖLÜM ve ÖTESİ... (Bilimsel İncelenlmi) ..........................
5. REENKARNASYON... (Genedoğmak Bilimsel incelenimi) ...
9. EKMİNEZİ... (Geçmiş Yaşamlara Transla Geri Dönüşler)...
10. MU... (Tarih Öncesi Evrensel Uygarlık) ..............................
11. NEO SPİRİTİZM - MODERN SPİRİTİZM ..............................
12. UFO - APOLLO... (Ortak Uzay Uçuşları) ..............................
13. SPEKTRA - URI GELLER... (Hoova Planeti Misyonu) .......
14. UZAYLILAR... (Genel Bilgiler) ..............................................
15. ÖLÜM VE AHRET... (Temel Bilgiler) ......................................
16. UZAYLI İNSANLAR... (Bilimsel İncelenim) ..........................
17. KOZMOS'DAN DÜNYALILARA... (Ummo Planeti Misyonu)
18. DÜNYA ÖĞRETMENİ... (Altın Cağ Rehberliği) ..................
19. TELEPATİ... (Uygulama Deney ve Yöntemleri) ...............
20. U SO -O IN T... (Denizaltı Uygarlığı) ......................................
21. LEVİTASYON... (Yerçekimini Yenen İnsanlar) ..................
22. SOVYETLER UFO KURAMLARI ..............................................
23. SİRİUS MİSYONU... (-Bildirge-) ...........................................
24. KIRLIAN PHOTOGRAPHY (Biyoplazmik Bedenler) ......
25. Ö NCÜ-UFO GENEL YAPILARI ............................................
26. EVREN UYGARLIKLARI ...................................................... .
27. İNSAN VE KEHANET... (Kanıtlı Öngörümler) ..................
28. UZAY ÜSSÜ AY... (Gizemli Yapay Planet) ......................
29. IŞINLAMA... (Olaylar. Gözlemler) ........................................
30. MEDİTASYON... (Transandantal) ..........................................
31 GÖRÜNEN RUHLAR... (Bilimsel İncelemeler) ..................
32. EVRİM ÜSTADLARI... (Venüs Planeti Misyonu) ..................
33. AGARTA... (Mahatmalar Misyonu) ........................................
34. UFOLOJİ (Uzaylılar Bilimi) .....................................................
35. DURUGÖRÜ (Zaman Mekân Dışı Ruhsal Gözle Görüm)
36. AGARTA .................................................................................
37. EVRENSEL EVRİM YOLLARI ..............................................
38. PSI-TIP (Ruhsal Cerrahi) ........................................................
39. APORLAR (Ruhsal Işınlamalar) ............................................
40. PARAPSİKOLOJİ BİTKİLER ARAŞTIRMASI .......................
41. MEDYOMLUK (Ruhsal Celseler) ............................................
42. SPATYOM (Öte Âlem Mekânı) ................................................
43. EVRENSEL YÖNETİCİ MEKANİZMA ...................................
44. ZAMAN ve RÖLATİVİTE ........................................................
45. PSİKOKİNEZİ (Aktif Zihin Gücü) ............................................
AGARTA
Dünyanın Bedenli Gerçek Işık Yöneticisi.
Sonsuz Tünel Sistemlerindeki Gizli Ülke.
Agarta'nın Gizli Giriş Kapıları.
Çeşitli Gizemlerin Agarta ile İlişkileri.
Agarta'nın Bilge Mahatma’iarı.
Agarta'nın Açığa Çıkacağı Dönem.
1. Kitap
AGARTA AGARTA
lA B A T M A lA I MİSYOKtJ Agarta Ülkesi ve Işık Halkları.
Agarta ve Yeraltına Giriş Nedeni.
Agarta Ülkesi Yönetici Hiyerarşisi.
Agarta’nın Beşerî Evrimdeki Yeri.
Agarta Ülkesi ve Kozmik Kütüphanesi.
Agarta Lideri ve Tanrı ile Görüşmesi.
33. Kitap
A Ç I K L A M A
Okurlarımızın uzun zamandır talep ettikleri bir husus olan, kitap
larımızın düzenli olarak nereden bulunacağı sorunu, artık çözümlen
miştir. Aşağıda adresini vereceğimiz kitapevinde, mevcut tüm kitap
larımızı düzenli olarak bulabilirsiniz. Aynı kitapevinde bulunan pek çok
bilimsel diğer eser, yayınlarımızın anlaşılmasına yardımcı olacak çok
değerli bilgi ve bilimleri kapsamaktadırlar. Kaldı ki, bizim okurlarımı
zın, kendilerine çok geniş bir bilimsel eserler kütüphanesi oluşturma
ları son derece gereklidir. İşte bu kitapevinden bu ihtiyaçlarınızı bü
yük ölçüde giderebileceksiniz. Yakın gelecekte çok önemli çalışmalar
sözkonusu olacağı için, dostlarımızın kendilerini olanca bir bilimsel
bilgilerle ve ciddi eserler ile teçhiz etmeleri gerekiyor.
Kitapevi’nin adresi: Valî Konağı Caddesi
Halil Bey Pasajı, No: 40 (Alt Kat)
Nişantaşı — İstanbul
Dünya Yönetici Rab Mekanizması'nın, dünya planetini yönetmede,
iki ana vazife mihrakı sözkonusudur:
a — Ruhsa! seviyeden, ruhsa! plânlar,
b — Fizik seviyeden, fizik plânlar.
Yayınlarımız arasında bulunan dört ayrı Ruhsal Plân Tebligatları
ile, Ruhsal Plânlar hakkında çeşitli bilgiler edinebilirsiniz. Gene ya
yınlarımız arasındaki 1 ve 33 no'lu yapıtlar iie de Agarta İşık Ülkesi
hakkında bazı ön bilgiler mevcuttur.
Agarta, dünya üzerindeki beşer evriminin sağlanmasında, Dünya
Rabbi’ne hizmet eden ve fizik seviyede bulunan Merkez Vazife Mih-
rakı'dır. Bu kutlu Ülke'nin, görkemli bir Yönetici Hiyerarşisi vardır vo
onların tümünün yöneticisi durumunda bulunan ve iki esas yardım
cısıyla, Dünya'nın Efendisi olan, Brahitma, en üst bedenli yönetici'dir.
Başlangıcı belirsiz bir zamandır mevcut olan Agarta Ülkesi, ina
nılmaz bilimler ve kudretlerin merkezidir. Nice onbinyıllardır dünya
beşer varlıklarının evrimlerine çok çeşitli yardımlar yapan bu Bilgi
Merkezi, aynı zamanda, insanlığın rehberleri olan tüm Vazifedarlar'ın
da özel eğitim ve himayelerini üzerine.alan ve onları görüp gözeten
bir önemli işlev sürdürür. Binlerce kilometrelik uzunlukta ve belki
onmilyonlarca kitabı ihtiva eden devasa kütüphaneleri ve eğitim mer
kezleri ile, aynı zamanda bir Kozmik Üniversîte'dir de Agarta.
Altın Çağ'da, kendini tüm insanlığın önünde açığa çıkaracağı
söylenen Agarta Üikesi'nin ve bu ülkenin temel özelliklerinin iyice
incelenmesi, pek çok şeyin anlamını değiştirecek ve yaşam ve evri
min gerçek veçhesi daha bir iyice ortaya çıkmaya başlayacaktır.
Bu yapıtla şu hususlara ilişkin bilgi edinebilirsiniz:
Agarta ve Binyıllardır Süren Mevcudiyet ve İşlevleri.
Agarta Yönetici Hiyerarşisi ve Hiyerarşik Vazifeleri.
Agarta Ülkesinin Yeri ve Yeraltı Konstelasyonları.
Agarta Ülkesinin Çeşitli Ülkelerdeki Giriş Yerleri.
Agarta İnisiyeleri’nin Çeşitli Ülkelerdeki Yıllık 12'ler Toplantılan.
Agarta'nın Altın Çağ'da Ortaya Çıkması Sorunu.