You are on page 1of 58

AGARTA

d J ö jîJlp O S

5. Bronz Çağ» 6 - Demir Çcğı 7- A l t ı n Çağı Tufan

BİLİM ARAŞTIRM A MERKEZİ


AGARTA

BİLİM ARAŞTIRMA MERKEZİ


Yayınevi — İstanbul
Kitap No: 36 — AGARTA

Bugün dünyanın her yanında, yeri özel olarak belirtilmeyen, an­


cak, genellikle Tibet’te bulunduğu varsayılan ve adına Agarta ya da
Şamballa denilen bir yeraltı kenti hakkında bilgileri olduğunu öne sü­
ren binlerce kişi mevcuttur. Söylediklerine göre, bu kentte, diğer un­
vanlarının yanısıra «Dünyanın Kralı» adını taşıyan bir «Ağabey» ya da
«Yüce Kişi» tarafından yönetilen yüksek bir uygarlık vardır. Bazıları,
O'nu gördüklerini iddia ederler. Bu iddiaların arasında, en azından
bir kez dünya yüzeyini ziyaret ettiği rivayeti de yer alır. Denilir ki.
İnsanlık O'nun rahmetlerinden nemalanmaya hazır olduğu zaman or­
taya çıkacak ve yeni bir barış ve bolluk uygarlığı tesis edecektir.
Bir «tanığın» sözlerini aktaracak olursak:
«O, buraya, çağlar önce, o zamanlar henüz aydınlanmokta olan
insanlığın Öğretmeni ve Rehberi olmak üzere Venüs gezegeninden
gelmiştir. Binlerce yıllık bir yaşta olmasına rağmen, olağandışı mü­
kemmellikte gelişmiş ve yakışıklı olan bir genç görünümündedir. An­
cak, gözlerinden neşrolunan sonsuz sevgi, bilgelik ve güçlülük ışığının
hiçbir genç yanı yoktur. Ortalama cesametteki bir insandan biraz daha
büyüktür, fakat ırk bakımından köklü farklar yoktur.»

Birinci Baskı Şubat 1980


Dizgi - Baskı Işık Matbaası
Cilt Yapımı Kardeşler Ciltevi
Kapak Baskı Coşkun Matbaası
İÇİNDEKİLER

1. BÖLÜM
BATI’DA AGHARTA KAVRAMI
a — Agharta ve Saint-Yves d'Alveydre Misyonu
b — Agharta ve Jacolliot, Blavatsky, GuĞnon Misyonu
c — Agharta ve F. Ossendovvski Misyonu
d — Agharta ve 'Gizli Dokuzlar’ İlintisi
e — Agharta ve Potala’nın Altındaki Siteler
f — Agharta ve Kut Humi Lal Singh-Kvvang Misyonu
2. BÖLÜM
AGARTHA VE OKÜLT BİLGİLER
3. BÖLÜM
GİZEMLİ RAHİP JEAN KRALLIĞI
4. BÖLÜM
AGHARTA İNİSİYESİ APOLLONİUS
5. BÖLÜM
ASYA'DA YERALTI TÜNEL SİSTEMLERİ
Ö N S Ö Z

Agarta, yeryüzünün fizik seviyeden inisiye edilişi­


ni sağlayan Y üce înisiyatik M erkez olarak, Dünya R ab-
bi'nin dünya üzerindeki 'fizik eli’dir. Agarta Y üce H iye­
rarşisi, yeryüzüne tam olarak hakim olabilen v e tasar­
ruf edebilen inanılmaz bilim ler ve kudretlerle, onbinyıl-
lardır beşeriyet kütlelerinin yetiştirilişinde bilinen ve
bilinm eyen sürekli girişim leri .ve çalışmaları ile, Tanrı'-
nın Arslanlarinın Gizli Yatağı'dır.
N ice nice Agarta İnisiyesi kutlu rehberler, beşeri­
y eti daima evrim yolunda eğitm ek üzere vazife görm üş­
ler ve de görm ektedirler. Bu inisiyeler, oradan aldıkları
ışık ile beşeriyetin evrim ve gelişim yollarını daima ay-
dınlatagelmişlerdir.
Agarta'nın Yöneticisi ve Dünya'nın Efendisi Yüce
D ost Brahitma, Yüce H iyerarşisi ile, Dünya Rabbi'nin
yeryüzündeki g erçek tem silcisi olarak, yeryüzünde Tanrı
Hakkı'nın Tecellisi üzre beşeriyetin bedenli En Yüksek
Yöneticisi'dir. E vrensel Varlık Brahitma, beşeriyetin
hayrı ve gelişimi yolunda, kuşkusuz en aktif bir Bedenli
Varlık olarak, Dünya Rabbi'ne hizm et ederken, aynı za­
manda bir E vrensel P rogram ’m da gerçekleşm esi için
Vazife halindedir.
Dünya'nın Efendisi Brahitma, ülkem izde gerçek leş­
tirilm ek durumunda olan Altın Çağ Vazifesi'nin, sürekli
denetleyicisi ve gözetleyicisi'dir. Ve şunu iyice hatırda
tutm alıdır ki, Agarta'nın açığa çıkması, ülkem izdeki
Y üce Vazife ile gerçek leşecek ve Y ü ce M erkez, ülkem iz­
de tezahür edecektir. İnanılmaz kudretler ve güçler sa­
hibi olan bir okült kadro, ülkem izde, yakında ortaya
çıkacak olan Rehber v e ’ Rehberlik yolunu açm ak üz­
re bir girişim de bulunmaktadırlar. Karanlığın saltanatı
ergeç yıkılacaktır ve G öklerin Egem enliği kurulacaktır.
Tüm yeryüzü ülkeleri bu esas üzre bir değişim e uğra­
yacak ve artık şimdiki birinciler sonuncu v e sonuncu­
lar birinci olacak ve böylece, hak v e liyakat esaslarına
dayalı beşeri ilişkiler v e yönetim ler, yeryüzünü Altın
Çağ Cenneti hâline dönüştüreceklerdir. H erkesin doğal
yerini bulacağı v e oradan yü kseleceği bu olgu, Evrensel
Ahenk Yasası’nın yeryüzünde hayata geçirilişi olacak­
tır ; aynen Agarta H iyerarşisi'nde olduğu gibi..
Yüzyıllardır bir Agarta înisiyesi olan ulusumuz,
tüm dünya halk ve uluslarına Altın Çağ Önderliği yap­
m ak için, nice n ice çileli bir eprövler v e hazırlık safhası
geçirm iş ve artık bu Y ü ce Vazife’nin gerçekleştirilm esi
aşamasına ulaştırılm ıştır.
Ç ok görkem li günler gelm ektedir..
K alender ve d ost yürekli ulusumuz ve bu kutlu ve
çilek eş ülkem iz, en yü ce bilgi ve bilgeliğin tüm dünya
beşeriyetin e öğretileceği bir yurd ve ulus haline getiri­
lecek tir v e artık bu olguyu hiçbir karanlık güç engelle­
yem eyecektir. '

★--------

5
NOSTRADAMUS ve KEHANETLERİ

VIII/99

Uç dünyasal kralın güçleri sayesinde.


Kutsal Merkez bir başka yere konulacak.
Ki orada bedenin ve ruhun cevheri
Yeniden canlandırılacak ve Hakikî Merkez olarak kabul edilecek.

11/29

Doğu’dan gelen kişi yurdundan çıkacak


Fransa'yı görmek için Apeninler'i geçecek.
Gökleri, denizleri ve karlan aşacak
Ve herkese Asası ile vuracak.

11/28

Peygamber’in Adı'nın sondan bir evvelkisi


Pazartesi'yi dinlenme günü olarak alacak.
Coşkunluğu içersinde çok ötelere giderek
Yüce bir ulusu boyunduruktan kurtaracak.

VI1/36

Tanrı, Gökler, dalgalardaki tüm İlâhi Sözler,


Yedi kırmızı-traşlı baş tarafından Bizans'a taşınıyor:
Trabzon'dan gelen meshedilmiş üçyüz kişiye karşı,
İki yasa yapacak, önce korku sonra güven.

VI/80

Krallık Fez'den Avrupadakiler'e kadar uzanacak.


Kent alevler içinde, kılıç yara acacak;
Asya'nın Yüce Kişisi, büyük bir ordu ile kara ve denizden
Öylesine mavi, turkuvaz, haçı ölüme mahkûm edecek.

6
1. BÖLÜM

BATrDA AGHARTA KAVRAMI


Bilgelik Üstadları'nın talebesi olduğunu ileri süren ünlü Sovyet
okültlsti ve yazarı Mme H.P. Blavatsky, daha on yaşındayken teyze­
sine şunları söylemişti:
«... Dünyanın tüm bilgisine sahip olan Bilgeler'in mevcudiyeti
dalma sözkonusudur. Onlar, Doğa’nın Güçlerine tümüyle egemendir­
ler ve kendilerini, sadece, Onlar'ı bilmeye ve görmeye layık olan kişi­
lere ifşa ederler...»

îy i belirlenm em iş ve bazen çelişm eli kavramlar içer­


m esine rağmen, «Agharta», okültistleri derin derin dü-
şündürten b ir kelim edir. Gerçekte, Tibet veya M oğolis­
tan sınırında kurulm uş b ir gizemli yeraltı kırallığı mı,
yoksa esrarengiz b ir gizli topluluk m u söz konusudur?
H er iki yorum un da kendi taraftarları vardır, fakat hep­
si de bizi, her b ir görüşün, hakikatin b ir parçasını taşı­
dığım düşünm eye sevkediyor.
E ğer Agharta konusunda, süzülmüş olan nadir en­
form asyonların sentezi yapılırsa, Agharta, tek kendisi­
nin sahip olduğu binlerce sırrı uygulaması sayesinde,
dünyanın büyük b ir spiritüel aydınlanmaya erişmesini
am aç gözeten dünyasal b ir bügeler, filozofla r kurulu
olm alıydı. [Agharta’m n ] mekânı ise Tiyen-Şan Dağla-
n 'n d a k i (T an rı D ağları) b ir kutsal yer olan Ch’an-Cheng
L ob olm alıydı.
a — Agharta ve Saint-Yves d’Alveydre Misyonu
Agharta adından B atı’da ilk defa, bu son yüzyılda
Saint-Yves d ’Alveydre söz etm iştir ( ’ ). M ütecessis bir
kişi, M artinist tarikatın büyük üstadı, sinarşinin m ü j­

7
decisi olan bu okültist ve aynı zamanda da, alt seviye­
den m etallerin sülfürasyonu yoluyla altın ve gümüş üre­
tim i için form üller kuran bu alşimist, îbraniceyi ve
Sanskrit dilini m ükem m elen biliyordu ve bu sayede Ka-
bala'nın ve Brahmanizm 'in kaynağına inmeyi başarabil­
m işti.
1842’de doğan B röton kökenli Marki Saint-Yves
d'Alveydre K ontes W eller ile evlendi ve böylece Avrupa
yüksek aristokrasisi ile oluşan akrabalık bağlan, ona,
Saint-Petersbourg im paratorluk erkam ile temaslar
kurm asında kolaylık sağladı. Ve bu ilişkisi de, ona. Çar­
lık kolonisi olan Orta Asya'nın manastırlarının inisiye-
leriyle tanışma im kânı verdi, öğren m iş olduklarım , ya­
yım ladığı «H int M isyonu» (M ission de l'In d e ) adlı ese­
rinde belirtti. Ancak, kendisine ait olm ayan sırları ifşa
etm iş olm aktan pişm anlık duyduğundan, kitabının tüm
baskısını imha etti. N e varki Papus'nün eline ulaşan b ir
nüsha bu imha edilişin » dısm
» da kalm ıştı
» ve bu nüsha
1910’da ikinci bir baskının yapılmasını sağladı.

b — Agharta ve Jacolliot, Blavatsky, Guenon


Misyonu
Saint-Yves d ’Alveydre’den sonra, eski Fransa kon­
solosu Louis Jacolliot «H in t'te Kitab-ı M ukaddes» (la
B ible dans l ’In d e) adlı kitabında Agharta'ya yaklaşım ­
lar yapm ıştır. Daha sonra, bu gizemli m erkezden söz
etm e sırası, konuyu «Gizli D oktrin» (la D octrine Sec-
rete) ve «A şikâr Edilmiş îz is» (Isis D evoilee) adlı eser­
lerinde ele alan, T eozofi’nin kurucusu H.P. Blavatsky'ye
geldi. B ir süre sonra, Rene Guenon « Dünya’nın K ralı»
(le R o i du M on de) adlı eserinde Agharta hakkında ge­
niş bilgiler verdi ( 2).
Ona göre, G obi’nin ileri uygarlığına binlerce yıl ön­
ce son verdiren [şe y ], doğal veya sebep olunan b ir afet

8
idi. Bu yüzden, «Dış Zekalar'ın Oğulları» diye adlandırı­
lan ( — ki bu adlandırmada muhakkak dünyadışı b ir kö­
ken görm eye çalışm ak şart değildir— ) dünyanın bu kıs­
m ındaki Spiritüel Üstadlar, Himalayalar altındaki sı­
nırsız b ir m ağaralar şebekesini kendilerine sığm ak edin­
diler. Onlar az zaman sonra iki gruba ayrıldılar: Dün­
yaya iştirak etm ezlik ve seyretm e (tem aşa etm e) şehri
Agharta’ya yerleştirilen «sa ğ el yolu » ile şiddet (z o r )
şehri Şam bala’ya isnat edilen «sol el yolu».

c — Agharta ve F, Ossendovvski Misyonu


Bununla birlikte, Agharta hakkında en eksiksiz ve
en şaşırtıcı enform asyonlar Ferdinand O ssendow ski’den
gelm iştir. Am iral K olçak H ükûm eti’nin eski bakanı
olan ve bolşevik devrim ine karşı koym aya teşebbüs
eden bu PolonyalI, K ızıl Ordu karşısında, M oğolistan
ve Çin’in b ir bölüm ünden geçerek kaçm ak zorunda kal­
dı. Serüvenlerle dolu yolculuğu sırasında, b ir süre, do­
laysız olarak aldığı enform asyonları toplam ış olduğu
m anastırlarda kaldı, ki bu enform asyonları 1924’te
« Hayvanlar, İnsanlar ve Tanrılar» (B etes, H om m es et
D ieux) adlı kitabında açıklam ıştır ( 3).
Ferdinand Ossendovvski’ye anlatıldığına göre, altı
b in yıldan fazla b ir zaman önce, kutsal b ir kişi tüm ka­
bilesiyle birlikte, uçsuz bucaksız b ir m ağarada kaybol­
du ve orada b ir yeraltı krallığı kurdu: Eski kayıp b i­
lim e sahip olan Agharti. B u krallığın başında tüm tar
biat kuvvetlerini bilen, bütün insanların ruhlarını ve
m ukadderatın büyük kitabını okuyan Dünya'nın K ralı
bulunur. Görünm ez olan Dünya'nın Kralı, em irlerini ic­
raya hazır sekiz yüz m ilyon kişiye hükmetmektedir.
B ir gün Lama Turgut, O ssendow ski’ye şunları söy­
ler:
«A gharti’nin m erkezi, büyük rahip ve bilginlerin
kaldığı şehirlerle çevrilidir. Agharti’nin m erkezi, manas­
tır ve m abetlerle kaplı bir dağın tepesinde olan Dalay
Lama’nın sarayı Potala’nm bulunduğu Lhassa'yı hatır­
latır. Dünya’nın Kralı'nın tahtı, insan biçim inde [yani
insan bedenine] en k a m e olm uş iki m ilyon tanrı ile çev ­
rilidir ( 4). Bunlar Erm iş Panditalar’dır. [Dünya’nın
K ralı’nın bulunduğu] sarayın kendisi ise, Y er’in, Ce-
hennem 'in ve Göğün görünür ve görünm ez tüm kudret­
lerine sahip olan ve de insanların ölüm ve dirimleri
için her şeyi yapabilm eye m uktedir olan G orolar’m sa­
raylarıyla çevrilidir. Şayet bizim çılgın beşeriyetim iz
onlara karşı savaşacak olsaydı, onlar gezegenim izin yü­
zeyini hallaç pamuğu gibi atıp çöle çevirebilirlerdi.»

d — Agharta ve 'Gizli Dokuzlar’ İlintisi


Bu veçhe altında, Agharta lejandı, M eçhul Dokuzlar
(G izli D okuzlar) tradisyonuna bağlanır ki, onların var­
lığını Louis Pauwels ve Jacques Bergier, «M ajisyenlerin
Sabahı» (M atin des m agiciens) adlı eserlerinde Fransız
okuyucularına açıklamışlardır. Bu tradisyon, t .ö . 273’te
hüküm darlık yapan ve H int'te Budizm i yaygınlaştırmış
olan im parator A soka’ya bağlanır. Asoka, kıtayı hara­
beye çeviren b ir sürü savaştan sonra, insanlara bili­
m in kötüye kullanılmasını yasakladı. K endilerine tüm
m evcut bilim y olla n gizlerini açıklamış olduğu dokuz
bilgeyi yanma aldı.
Pauwels ve Bergier şöyle yazıyorlar:
«İk i bin yıldan ço k bir süre boyunca birikm iş te c ­
rübeler, çalışmalar v e dokümanlardan yararlanan do­
kuz insanın m uktedir olduğu [m üthiş] sırlar kudretini
bir düşünün! Bu insanların amacı n eyd i? Yıkım vasıta­
larını kâfirlerin ellerine bırakmam ak ve insanlık için
faydalı araştırmalar sürdürm ek idi. B u insanlar uzak
geçm işten gelen teknik sırları muhafaza etm ek için
— kendi üyelerini kendileri seçm ek suretiyle— kendile­
rini yenileyeceklerdir.»
e — Agharta ve Potala’mn Altındaki Siteler

Bundan başka, Agharta yeraltı sitesi gizemi ile


Lobsang R am pa’m n ifşaatları arasında da bazı yakla­
şım lar görülebilir. Lama Lobsang Ram pa, « Üçüncü G öz»
(L e Troisiem e O eil) adlı eserinde, inisiyasyonun son
aşamasına ulaşmış olduktan sonra, üç m etafizikçi
Büyük Lama kılavuzluğu ile Lhasa'nm, toprağın derin­
liklerinde yer alan b ir mahzenine (cry p te ) ( 5) indiril­
diğini anlatm aktadır ( 6).

f — Agharta ve Kut Humi Lal Singh-Kvvang Misyonu


İkinci Dünya Savaşı ertesinde, K ut H um i Lal S in g-
K wang Hsih adındaki yüksek dereceden b ir inisiyenin
«în isiya syon ve B ilim » (Initiation et S cience) adlı
okültist yayında, Agharta konusunda ifşaatlar yaptığı
zamana dek Agharta’dan pek söz edilm emekteydi. K ut
H um i, yeraltı sitesi hakkında daha önce tüm söylenmiş
olanları hatırlatm akla yetinerek, yeni veriler getirm i­
y o r idiyse de, gizli topluluk veçhesi üzerinde duruyor­
du. K ut H um i'nin dediğine bakılırsa, bireysel b ir inisi-
yasyon sözkonusuydu; ki bu görüşüyle, '[a n ca k ] uzun
b ir çile çekişin, bireysel b ir inisiyasyonun nihayetinde
inisiye olunduğu’ fikrinde olan Rene Guenon'un görü
süne
* katılm ışP olmaktadır.
Sözü, K ut H um i’ye bırakıyoruz:
« Agharta’ya katılmmaz, oraya üye olunm az v e bil-
hassa oraya atanılmaz veya oraya [görev yapm ak üzere]
seçilinm ez. Spiritüel tam yetk i sadece ve sadece Agfıar-
tah'ya aittir ki, bu yetkili duruma gelinm esi ise [göreve]
ilahi atanış yoluyla olur. [Göreve bu İlâhi atanısın] ger-
çek leşm e ve uygulama vetiresi ezoterik inisiyasyondur.
Zira, insanı en m ükem m el ve transandantal anlamda
değiştirm ek v e sağlığa kavuşturm ak, ancak spiritüel
bilim le m üm kündür. Aghartalı’nın durumu, en iyi bir
şekilde, Himalayalar’m Yogini'nin, Tien Ti Huan’m ya
da ilk İbran iler’in ’K ozm ik însanı’nın en derin belirle­
yici vasfıyla belirtilebilir. Hakiki Aghartalilar kendile­
rini birbirlerinde bulmuşlardır ve onlar, tüm dünyada
bilincin gelişm esi ve kendilerinin çoktan ulaşmış bulun­
dukları spiritüel birliğin gerçekleşm esini kolaylaştır­
m ak için beşeriyetin sağlığa kavuşturulm ası işlem ine
katkıda bulunmaya her an hazırdırlar.
«Agharta, daima, kalabalık ya da m edenî m erkez­
lerden, tedirgin edici densizliklerden v e genel kalaba­
lıktan uzak bölgelerde, K urul ya da ’Durultay’ halinde
zaman zaman toplanır. Onların kararları daima oybir­
liğiyle alınır ve onların bu kararlan, bu kozm ik toplu­
luğun m ajik kudreti ve yü k sek bilgeliğinden dolayı,
doğrudan doğruya uygulanan kararlardır; ki bu koz­
m ik topluluğun psişik, astral ve spiritüel güçleri, özel­
likle bir sebep hizm etinde kullanıldıkları [yani b ir amaç
üzre uygulanmaya başlandıkları] zaman maddî [etkile­
m e] imkânları sınırsız gibi olur ve [güçler, o zaman] en
m üthiş [durum larına ulaşm ış] olurlar.»
Agharta hakkında ne kadar aydınlatıcı bilgi vermiş
olursa olsun, yine de, K ut Humi, Agharta’nm tüm sırla­
rım açıklam ış olm aktan uzaktır, kuşkusuz. Sır, Tibet'in
lama m anastırlarında mahfuz kutsal arşivlerin içinde­
dir ; ki onların sadece çok küçük b ir kısmı dışarıya yan­
sıtılm ıştır. T ibet'in Çin’e ilhakından beri, bu kutsal ki­
taplar ( — elde edilmesi imkânsız değilse de— ) erişüem ez
olm uşlardır.
Agharta üe 'Meçhul Dokuzlar’ ('G izli Dokuzlar’ )
arasında n e gibi m ünasebetler vardır? Aghartalilar, ki­
m ilerinin dediği gibi gerçekten, Atlantis ya da onun gi­
bi kayıp b ir uygarlığın sırlarının vârisleri m iydiler?
Aryen ideolojileri nazi şeflerini b ir hayli etkilem iş olan
Thulö grubu üyeleri ile Aghartalilar arasında ne gibi b ir
ilişki vardır? Bugünkü bilgilerle cevapsız kalan b ir yı­
ğın soru...
2. BÖLÜM

AGARTHA VE OKÜLT BİLGİLER

«Bogdolar, yani kutsal kişiler, bize birkaç kez. Yeraltı Krallığı'nm


gizeminin, Shensi'nin 7 Plramidi'nln açıldığı zaman çözüleceğini söy­
lemişlerdi. Mısır’daki piramitleri duymuştuk ama, Asya’daki Piramitler
İse daha başka b ir şeydi. Bu piramitler, Shensi eyaletinin başkenti
Sian-fu’nun batısında yer alıyordu.»
R. C. Anderson

\
Raym ond B em ard, «Tuhaflık ile Karşılaşm alar»
(R en con tres avec T insolite) adlı kitabında şunları söy­
lem ektedir:
« Dünya'nın O kült Y ön etim in in varlığını, tradis-
yontar, h er zaman için doğrulam ışlardır. Bu Y önetim ’e
çağlar boyunca p ek ço k ad verilm iş ve ikâm et yeri ola­
rak da bir ço k değişik m ekân gösterilm iştir.
«Ancak, açıkça beyan ediyorum ki, otuz yıl kadar
bir zamandır artık bu atfetm elerin [yani isim , mekân,
vb.] hiçbiri geçerli değildir. A yrıca, [Dünya'nın Okült
Yönetim i] artık G obi Ç ölü n d e bulunmamaktadır. M o­
dern dünyanın şartları her bakımdan gözönünde bulun­
durulm uştur. V e yavaş bir gelişm e içinde — yeni şart­
lara sürekli bir uyarlama yoluyla— bu hep böyle ol­
m uştu r.»
Raym ond B em ard'a göre, Saint-Yves’in, « H int Mis­
yon u » (M ission de T in de) adlı eserinde, Dünya'nın
K ralı’nın krallığı olan ve o zamana dek işitüm em iş olan
Agartha yeraltı krallığının varlığını açıkladığı dönem ­
den bu yana b irçok şey son derece değişm işti:
« ... Saint-Yves d’Alveydre, eserini yazdığı zamanki
Agartha’nın durumu ile Agartha'nın şu anki yapısı ve

13
faaliyetlerine ilişkin, Agartha’nın üzerindeki perdenin
sadece bir köşesini kaldırdı. Aynı şekilde, diğer emin
kaynaklardan, bu Dünya’nın Okült Y önetim i’nin m ekâ­
nının bu dönem de G obi Çölü’nde bulunduğu öğrenili­
yordu..»
S on yüzyılın Alman m istiği Anne-Catherine Emme-
rich, vizyonlarından birinde, Orta Asya'da, Peygam ber­
ler Dağı adını verdiği Dünya'nın K ralı'nın erişilmez m e­
kânını görmüştü.
Saint-Yves d ’Alveydre’e göre, esrarengiz Agartha
K rallığı’nm, Sanskrit dilinde «T a n n ’m n Zihni’nde ruh­
ların dayanağı (d esteğ i)» anlamına gelen Brahâtma ya
da Brahm âtm â adında b ir hükümdarı vardır. Marki
Saint-Yves d'Alveydre, Dünya'nın K ralı’ndan şahsen b ir
m ektup aldığını da açıklam ıştır.
Saint-Yves'e göre, Dünya'nın K ralı'nın iki yardım ­
cısı bulunuyordu: Biri « E vrensel Can tem silcisi», diğeri
«K ozm os'u n tüm maddi organizasyonunun timsali» idi.
Saint-Yves d'Alveydre’in tanıklığına, M oğolistan’da
Ferdinand O ssendow ski’nin tanıklığına ve diğer tanık­
lıklara göre, bu esrarengiz Dünya'nın K ralı gerçekliği
kesin b ir hakikattir.
O ssendow ski’ye ve tuhaf serüvenci Trebitsch-Lin-
coh ı’a göre, Dünya'nın K ralı Tanrısal niteliğe sahip bir
insan olup, beşeriyetin m ukadderatının eksiksizce yeri­
ne gelmesini gözetm ekteydi.
Trebitsch-Lincoln, 1937 E kim i’nde yayımlanan bir
broşürde şu açıklamayı yapmaktan çekinm iyordu:
« T ibet'te yaşamakta olan Dünya'nın Kralı, yakında
siz kokuşm uş Batılilar’a karşı varlığı henüz sizin için
m eçhul olan kudret ve kuvvetlerini harekete geçire­
cek tir ve onlara karşı çaresiz olacaksınız.»
Renö Guenon'un, « Dünya’nın K ralı» (L e R oi du
M onde) adlı eserinde [Dünya’mn K ralı ile ügili] b irçok

14
şeyi daha ayrıntılı b ir şekilde gördüğü b ir gerçektir.
Bolşevik devrim inden sonra Sibirya’yı — orada ma-
den araştırması yapm aktaydı— terk eden PolonyalI je o ­
log Ferdinand Ossendowski, çok yüksek m evkiîden bir
M oğol lamanın ağzmdan, Saint-Yves d ’Alveydre'in açık­
lamalarım tamamen doğrulam akta olan ifşaatlar elde
etti.
[F. O ssendow ski’nin tasvir ettiği] Dünya'nın Kralı,
O ssendow ski’nin «Hayvanlar, İnsanlar ve Tanrılarr>
(B etes, H om m es et D ieux) adlı kitabında yazmış oldu­
ğu gibi, beşeriyetin okült idaresi ile temas halinde idi.
[Beşeriyet içindeki] çatışm alar, kanlı çarpışm alar
manzarası her ne kadar karşıt fikirlerin m evcudiyetinin
b ir sonucu gibi gözüküyorsa d a ; tarihin yönlenişi ve
oluşum u, m etodlu üstün b ir plânın yansıması m ıydı?
Agartha hüküm darı olan ünlü «Dünya’nın K ralı»
kavramına gelince, dünyanın gizli m ukadderatının efen­
disi b ir m it veya b ir doğaüstü varlık olm ayıp, tamamiy-
le et ve kemikten b ir sahıs
# sözkonusudur.
Dünya’nın K ralı'nın b irçok defa — Orta Asya’da,
H int’te ve Tayland’da— ortaya çıktığını belirten b ir sü­
rü kesin tanıklık m evcuttur. Dünya'nın Kralı, bu gö­
rünmelerde, beyaz b ir fil ya da lekesiz b ir atın üstün­
de idi ve üzerinde kuzu olan altın elm a sem bolik m o­
tifli asası ile halkı takdis ediyordu.
Hatta, bu görünm elerden biri 1938'de, İngütere
kralı V I. George'un Hint İm paratoru olarak yapılan
taç giyme töreninde, Delhi’de yer alacaktı: Dünya'nın
K ralı, H int hüküm darları (racalar ve M aharacalar)
kortejine şahsen katılm ış, — ki bu Hint hükümdarları
Britanyah efendilerine bağlılık yemini etm ek için gel­
m işlerdi— fakat boyuneğm e serem onilerinden hiç biri­
ne katılm am ıştı ( 7).
Büyük Fransız bayan seyyah Sim one de Villerm ont

15
orada bulunuyordu ve olayın tanığı olarak, bunu, 1957'-
de Paris'te «N atya înisiyatik M erkezi» adına verilen
bir konferansta açıklam ıştı.
Kendisinin K ont Saint-Germain olduğunu ileri süren
ve adı 1972'de altına dönüşüm hususunda Paris günlü­
ğüne konu olan R ichard Chanfrey, — ki bu dönüşüm
kendi gayretiyle O.R.TJFVnin (O rganisation de Radio
et Television Française) kam eralan önünde yapılm ış­
tı— Agartha'yı ( — daha önce Saint-Yves d'Alveydre'in
yapm ış olduğu gibi— ) yerin derinliklerine yerleştiri­
yordu.
Pascal Seuran'a şu açıklamaları yapm ıştır:
« Agartha der, Saint-Germain, yeraltı dünyasıdır;
zira y er oyuktur. Büyük E fendiler için, Agartha, H er-
m es’in 22 arkanı (*) ve kutsal alfabenin 22 harfi arasın­
da m istik Sıfır’ı tem sil eder. M istik Sıfır, bulunmazdır,
o her şey ya da hiçbir şeyd ir: H er uyumscd (arm on ik )
ünite onsuz hiçbir şeydir.
«Agartha’nm ilk sahanlığı yerin 2400 m . altındadır.
[Sahanlığın giriş] açıklığı, insanlardan başka, hayvan­
ların ve aynı zamanda Y er üstündeki çeşitli üslerden
gelen aygıtların da geçebileceği büyüklüktedir. Volkanik
m enşeli doğal kanallar Yer'in kalbine in m ekted ir.
«Agartha’nın ilk salonu 800 m. uzunluğunda, 420 m.
genişliğinde ve 110 m . yüksekliğindedir. Bu, [iç i] oyuk
bir piram ittir.
« Bu salondan, kanallar yeraltı alem ine doğru dalıp
giderlerse de, Agartha sakinlerinin birçoğu oralara asla
gitm ezler. Oralarda yaşayamazlar, zira oradaki atm os­
fe r onlar için yapılmam ıştır. Orada m üthiş bir sıcaklık
hüküm sürer. Y er’in m erkezindekilere gelince, onlar,
Saint-Germain gibi, Atlantlar’m 'doğru y o l’unu izleyen
inisiyelerdir.
« Çoğu oradan çıkmazlar. Bunu yapabilme yetkisin­

iz
de olan nadir kişiler ise, yolculuklarım , şartlandırılmış
(con d ition n ö) uçandairelerle yaparlar ki, bu uçandaire-
ler onların yolculuk boyunca yersel a tm osfere dayan-
malarını sağlar. Üs’e ulaştıklarında, dünyaya intibak
edebilir ve görünüşte tüm insanlar gibi yaşayabilir­
ler (>).»
R ichard Chanfrey, m uhtelif (v e bilhassa Chartres'-
d a k i) katedrallerin labirent yollarında bulunan olağan­
üstü sihirli sırrı şöyle açıklıyor:
«B ütün m esaj veren katedrallerde labirent m evcut­
tur. Labirent ruhun v e yaşamın 'zikzaklarını' tem sil
ed er. Dairesel olarak değil, doğru hat olarak düşünül­
melidir.
«E ğ er o bir kâğıt üzerine açılıp sergilenebilse ve
düz çizgiler halinde resm edilerek gösterilebilseydi, tam
olarak titreşim dalgasının grafiğini tem sil ederdi.
«Bu hat, antigravitasyonu ve antimaddeyi açıklaya­
caktı. K uşkusuz, katedrallerde [bunun] daireden başka
b ir şekil olm ası m üm kün değildir.
«Labirentin verdiği [anahtar], ağırlıksızlığın anah­
tarıdır. Labirent, onu sadece açıldığı zaman verir. Onun
nasıl açıldığını inisiyeler — ki onlardan biri de benim —
haricinde kim se bilm ez ve asla bilm eyecek tir de.
« E ğer labirent, doğru hat haline konabilseydi, o
zaman Altın Çağ olurdu.»
G. H. W illiam son'a göre, Dünya'nın Kralı tufandan
öncekilerin hayatta olan sonuncusu olm alıydı:
« ( . . . ) And D ağlarının bu sitesinde Büyük Efendi
yaşamaktadır. O, gezegenim izde devlerin dolaştıkları
devirlerde yei'yüzünde yaşayan o eski büyük insanlar­
dan hayatta kalmış biridir. 144 kişi onun yönetim inde
çalışmaktadır v e onlardan bazıları, bir zamanlar bu
dünyanın 'büyükleri' oldular.»

17
B u gizemli Agartha, Y er’in derinliklerinde oldukça
uzaklara yayılmalıydı. Peki, Agartha adı nereden geli­
yordu. Sanskrit dilinde agartha sıfatı « ele getirilem ez»
ya da « ulaşılmaz» anlamına gelir, fakat agartha kelime­
si aym zamanda, argha «uzun gem i» kelimesinden türe­
tilen «(g em in in ) yeraltı gövdesi» anlam ım da vermekte­
dir. Bazı ezoteristler en azından böyle gözüpekçe b ir
etim oloji verirler.
Agartha’ya çıkan başlıca beş girişin var olduğu söy­
lenir ( 10): H im alayalar'da; G obi Çölü’nde, ki bu giriş
gizli krallığın kendi başkenti Shamballah'a çık ar; Mont-
Saint-M icherde; (B retagne'daki) Broceliande Ormanı
görünümünde, Neant P ertu is'de; Gize Sfenksi'nin ayak­
la n arasında.
Saint-Yves d ’Alveydre, geçen yüzyılın sonunda
Agartha'nın varlığını ifşa ettiği «H in t M isyonu» adlı
kitabım kaleme aldığı sırada Fransa Cum hurbaşkanı'-
na, İngiltere K raliçesi’ne ve Rus Çarı’na dünya işlerinin
okült denetimini konu alan m ektuplar göndermişti.
Belirtm ek gerekir ki, Saint-Yves d ’Alveydre Asya'nın
gelecekteki uyanışına dair — mükem melen gerçekleşm iş
olan— b ir kehanet yapm ıştı:
«E ğ er İngiltere, bu yüzyılın sonunun kesinlikle gö­
receği bağımsızlık patlamasını önlem ek ve bunu [tatlı­
lıkla] giderm ek için gereken çareleri akıllılıkla, bilgelik­
le ve insanlıkla [yani iyilikle] aram azsa; Rusların, Asya'­
nın özgürleşm esinin m üthiş yardımcıları olm a durumu­
na ister istem ez sürüklenmiş olacakları, görm ezlikten
gelinem ez.»
Ve şu uyarıyı ekliyordu:
«G elecek 50 yılda, Asya'nın, kadim K eltik sentez
zihniyetinde yeniden canlandığını göreceksiniz. Tüm ih­
tiraslarınızdan akıllıca kurtulduğunuzu ve kendinizin,
sakınarak, yine kendiniz tarafından kurtarılacağını gö­


receksiniz. Fakat, eğ er N em rut düzenine göre genel y ö ­
netim sistem inde d ireterek r, hâlâ kendinizi karşılıklı
*
olarak parçalamaya devam eder v e kulaklarınızı H ıris­
tiyanlık vaitinin ahenkli çağrılarına kapatm ış olursanız;
kulaklarınızı son yargının, [sesi] gökgürültüsünü andı­
ran borularına ister istem ez açm ak zorunda kalacaksı­
nız. Sizin kendi askerî eğitm enlerinizin kılavuzluğuyla
başta Çin ve İslam iyet olm ak üzere Asya elde silah.
Tanrı’nm egem enliği yasasına uyuş kapsamı içinde ola­
rak, orayı bozm anıza engel olacak ve geri püskürtül­
m üş olacağınız, Hz. Musa'nın ve Hz. İsa'nın sosyal vai­
tinin altını imzalamak zorunda kalacaksınız.»
Agartha'yı yarım milyara yakın b ir nüfusla iskân
edilm iş olarak tasvir etm ekte tereddüt etmeyen Saint-
Yves d'Alveydre, aynı eserde şunları söylüyordu:
«Agartha nerededir? Bulunduğu m uayyen y e r nere­
sidir? Oraya gitm ek için hangi yoldan, hangi halkların
arasından yürüm ek gerek ir? Bana bu soruyu sorm ak­
tan geri kalmayacak olan diplomatlara ve harp adam­
larına [yani askerî yetkililere], sınar sik anlaşma yapıl­
m adıkça veya en azından imzalanmadıkça cevap verm e­
m em daha uygun düşer. Fakat biliyorum ki, tüm Asya
içinde karşılıklı rekabetlerinde bazı güçler sürtüşm ek-
teler. H er ne kadar um ut etm iyorsak da, biliyorum ki,
m uhtem el bir çarpışm a sırasında orduları ya bizzat bu
kutsal bölgeden ya da ço k yakınından geçecek . Agartha
için olduğu gibi, bu Avrupalı halklara dostluk uğruna
başladığım ifşaatı sürdürm ekten korkm u yoru m .»
Esrarlı Rahip Jean, Dünya'nın K ralı'ndan başkası
olam azdı; ki Ortaçağda Batı b irçok defa onunla ilişki
kurmaya teşebbüs etmişti. Frida W ion «M eçhul K rallık»
(L e R oyaum e In con n u ) adlı kitabında, Rahip Jean'ı şu
şekilde tasvir ediyor:
« Başı en nadide taşlarla parıldamakta olan altından

19
bİT taçla süslü olarak, soyluluk ifadesi taşıyan çehresiy­
le v e üzerinde erguvan kırm ızısı ipek ve nadir kürkler­
den giysilerle, beyaz bir at üzerinde görkem le giden, sağ
elinde züm rütten yapılma bir asa tutan, [b ir ] haçın ve
rahipler sınıfının önünde giderek ilerleyen, kral-majlar’ın
soyundan ve kutsal yeri [yani Arz-ı M ukaddes’i] fe th et­
m elerinde Haçlılar’a yardım etm ek için gizem li bir gi­
rişten geçerek dünyanın derinliklerinden gelen bir kral.
«B u Kral, rahiptir. O, Hz. Süleyman’dan daha güç-
lü dü r; orduları sayısız ve yenilm ezdir, kralllığı sınırsız
ve zenginliği dillere destandır.
«B u [ta svir], varlığı o devrin az zaman öncelerine
dek herkes için m eçhul kalan ve henüz yeni açıklanmış
olan Rahip Jean’ı, Avrupa'da ortaçağın X I I . yüzyıl hal­
kının, perisel görünüm etkisi altında gözünde tasarlayı­
şıdır.»
Kesin olarak doğru olan husus şu ki, Ortaçağda
Papa III. Alexandre b ir gün Türkistan’dan (O rta Asya)
gelen ve esrarengiz b ir kişi olan Rahip Jean imzasını
taşıyan b ir mektup aldı. M ektupta Rahip Jean şöyle ta­
nım lanıyordu: Dünya’nın tüm krallarının fevkinde olan
en güçlü kral.
Saint-Yves d ’Alveydre, bize, Agartha’da kullanıl­
m akta olan ve Vattain ya da Vatannan alfabesi ile ya­
zılan b ir kutsal yazının varlığım açıklamaktadır. Saint
Yves Agartha’daki, tufandan önceki uygarlıkların tüm
eski gizli kitaplarım gruplandıran fantastik kütüphane­
lerin varlığım da açıklam aktadır:
«G eçm iş devrelerin kütüphaneleri, kadim Avustral­
ya kıtasının batm ış olduğu denizlerin altına kadar ve
tufan öncesi eski Am erika’nın yeraltı yapılarına kadar
uzanmışt bulunmaktadırlar.»
Dokunulamaz saklama yerlerinde ise, geçm işin tüm
keşifleri ve tüm teknik buluşları kaydedilm iş olduğu

20
gibi, geleceğinkilerin de — daha ortaya çıkm adan önce-
kaydedil! olduğu belirtilm ektedir.
ö t e yandan, Agartha'ya ilişkin tradisyonlarda, le-
jan dlan n ve büyüleyici m itlerin belirli b ir çoğunluğun­
d a ; tüm afetlerden uzak olan hatta zaman akım ının yıp­
ratıcı etkisine dahi m aruz bulunm ayan dünyasal bir
m erkezî bölgenin, [beşeriyetin] algı alanına girmeyen
dünyasal b ir yüce inisiyatik m erkezin ve m ajik etkile­
m esi olan b ir yeraltı âleminin sözünün edilm esine rast­
lam ak tam am iyle m anidardır. Bununla birlikte Agartha
ile ilgili b u m it ve tradisyonlarm içinde, aşın b ir sem­
bolizm e dayalı salt sem bolik ve m asalsı olanları da
var m ıdır?
Bu konuda en ayrm tüı görüş R ene Guenon’a aittir.
R ene Guenon Dünya’nın Kralı adlı eserinde, konuya
ilişkin olarak şunlan yazıyor:
« ... G erçekten , Amerika'da olduğu gibi Orta Asya-
da da v e belki daha başka yerlerde, kendilerini asırlar­
dan beri ayakta tutabilm iş olan inisiyatik m erkezlerin
bulunduğu mağara ve yeraltı galenleri m evcuttur. Fa­
kat bu olgunun dışında, bu konuda tüm anlatılanlarda
farkedilm esi p ek güç olmayan bir parça sem bolizm de
m evcu ttu r.» Ve Guenon, açıklamasına devam ederek,
b u türlü m it ve tradisyonlarm çoğunda, bu inisiyatik
m erkezlerin kaldığı yeraltı barınaklarının m evcut oldu­
ğu bölgeler belirtilirken, ister istemez, [beşeriyet tarar
fm dan, belli b ir oranda dejenerasyona uğratılm ış veya
ortaya çıkarılm ış b ir] sem bolizm le karşılaşacağımızı
belirtm ektedir.
R aym ond B em a rd ise, «Tuhaflık ile Karşılaşm alar»
(R en con tres avec l’insolite) adlı kitabında, (in ce tül­
d en ) b ir sarık taşıyan b ir Doğulu olarak tasvir ettiği,
et ve kem ikten b ir şahıs tarafından ona yapılan ifşa­
ları anlatm aktadır ki, bu şahıs kendisini M aha ( ” )

21
adıyla ve tüm dünya işlerini denetleyen Yüksek Mec-
lis'in (H au t C onseil) lideri olarak takdim eder. Bu es­
rarengiz Maha, Agartha konusunda şunları açıklamak­
taydı:
«Agartha’yı sadece duymuş olabilirsiniz, fakat bu
isim artık kendisine uygun değildir. Hakiki ve kesin
isim sadece çok az sayıda kişi tarafından bilinm ekte
olacaktır v e ism in açığa vurulmasına da gerek yoktur.
Bu isim A ..'d ır . Dünyanın okült yön etim i!... [B u ] ne
kadar da uygun olmayan bir ifa d e! Bununla birlikte,
Y üksek M eclis’i ve onu oluşturan 12’leri ne kadar da iyi
b elirtm ek ted ir! Tüm devirlerde işlenilm
» iş* olan hata,'
Y ü ksek M eclis’in üyelerinin ebedîliğine inanmak olm uş­
tur. Y üksek M eclis ebedîdir, fakat onun üyeleri siz ve
ben gibi ölümlüdürler. Onları [diğer insanlardan] sa­
d ece bilgileri ayırmaktadır, onların bilgileri ve bu düvr
yanın geleceğini olağanüstü görüş ve kapsayışları! B ir
ü ye öldüğü zaman, onun yerine geçm esi için 'seçilm iş'
olan kişi derhal onun yerini alır ve üç ay esnasında,
selefinin bıraktığı 'bilgi' v e 'te crü b e ce alışır. Yüksek
M eclis’in toplanmış üyeleriyle de ilk defa olarak ilişki
kurar. B öylece, sürekli bir in tik a l vardır.»
O halde bu Yüksek Meclis nasıldı ve kesin olarak
hangi kudretlere sahipti?
« Y üksek M eclis, bu dünyanın, evrim inde ulaşacağı
en son noktayı bilm ektedir. Y üksek M eclis [b u dünya
evrim indeki] aşamaları da bilm ektedir. în isiye halkar
lannda bulunan kimileri, bu konuda [yani dünya evrim
aşamaları hakkında] bazı şeyler bilm ekted irler; örne­
ğin: Balık Burcu ya da K ova Burcu çağlan gibi. Fakat,
bu konuda, Y üksek M eclis’in dışında hiç kim senin asla
bilem eyeceği bilgiler de vardır. Y üksek M eclis’in esas
işlevi? Y üksek M eclis’in esas işlevi, her aşamanın, iste­
nen zamanda gerçekleştirilm iş olm asıyla ve duruma gö­

22
re hızlandırılma ya da geciktirilm esiyle m eşgul olm ak­
tır ( . . . ) . Y ü ksek M eclis, doğal olarak, olaylara etk i e t­
m e vasıtalarına sahiptir. B eşeriyetin hatasından v e b e­
şeriyetin yeni şartlara ayk ın düşm eksizin intibak e t­
m ek te güçlük çek m e kusurundan dolayı [ortaya çıkan]
beklenm edik ve m ukadder olguları, Y üksek M eclis öte­
den görür.
« Y ü ksek M eclis, kendisinden daha yükseğin — Gö­
rünm eyen M uktedirler’in ya da daha iyi bir deyişle da­
ha yü k sek bir hiyerarşinin varlıklarının— kollarıdır.
E vren öyle bir ünitedir ki, h er şey ve her varlık onun
[zin cir] baklalarıdır. Y üksek M eclis’in üyeleri yılda
d ört defa, sabit dönem lerde, kurul halinde toplanırlar.
Bununla birlikte onlardan biri, bütün yıl boyunca, iste­
diği an diğerleriyle tem as kurabilir.»
Şu halde, et ve kem ikten yapılm a insanlardan olu­
şan hu Yüksek Meclis, spiralin ard arda gelen devreleri
arasından beşeriyetin birlikte evrim i için — tesadüfi
engeller, karışıklıklar, çatışm alar hesaba katılm ış ola­
rak— bütünüyle değişm ez (k esin ) b ir plânın dünyamız­
da m ukadder gerçekleştirilm esiyle m eşgul olacaklardı.
Maha’m n ifşalarım izlemeye devam ediyoruz:
« P olitika insanların isidir. Politika, tasarılarımıza
kim i kez hizm et ediyorsa da, her zaman değil. Biz onu
tüm dünyada yakından izler ve ondan sonuçlarım ızı çı­
karırız, hepsi bu. Kuşkusuz, politika her ne kadar dün­
ya evrim ini güçleştiriyorsa da, biz politikayla hiçbir il­
gisi olm ayan vasıtalarla [durum a] müdahale etm ekteyiz.
Bu vasıtalar, her durumda [politika ve benzeri vasıta-
lardan] daha etkilidirler.
Yüksek M eclis’in üstünde — Maha'ya göre— tüm bir
öte-âlemsel kozm ik hiyerarşi vardı:
«Y ü k sek M eclis A ..., kozm ik hiyerarşik bütünlük
[zin cirin in ] görünür birinci baklası olarak ve tüm uzun
sürecin önced en tesbit edilen farklı devreleri boyunca,
b eşeriyetin organize edilm iş toplum olm ası için beşeri­
yetin ahenkli gelişim iyle m eşgul olm ak m isyonuna sa­
hip olarak [zin cirin] tem el baklasıdır. Bu devrelerin sa­
yısı 12’dır, onlar Zodyak Burçları tarafından sem bolize
edilirler v e yaklaşık 24.000 yılı kaplarlar. [12 devrelik
periyodun bitim inden] sonra kollektif ve ferdî yargı ve
12 devrenin yeni bir devri aşaması için hareket ediş ge­
lir..»
Dünya, er geç, m ukadder devreleri izlemekte, izle­
yecek ve izlemek zorundaydı. Maha, Yüksek M eclis’in
işlevlerine ilişkin olan açıklamasına şöyle devam edi­
y o r:
«Onlar [yani Yüksek M eclis’in 12 üyesi], halkların
m eczetm e kapasitesi oranında, uygarlığın dinsel, bilim­
sel, sanatsal ve felsefî tekâm ülüne hizm et etm esi gere­
ken [şeyleri] analiz eder, ölçüp biçer, dozunu ayarlar ve
süzerler.»
Yeniden Dünya’m n Kralı konusuna dönüyoruz.
Saint-Yves d ’Alveydre, Cumhurbaşkanına, Agartha’-
m n yöneticileriyle ilişki kurmasını önerm ekte tereddüt
etm iyordu:
«[Cum hurbaşkanı, görüşm ek için ] eğer beni çağırt­
m ak konusunda karar verirse, ülkem in lideri [olduğu]
için [h er zam anki] prensiplerin dışına çıkarak, [bu da­
veti] istisnaî bir durum olarak telakki etm em gerekir
ve ona açıklama yapm aktan şeref duyacağımı önceden
yayınlıyorum . K o ç Burcu Çağı’mn Sinarşik Üniversite­
sin d e öğretilen bilim ve sanatları tahkik etm eyi arzu
ed ecek olan bizim yüksek okullarımızın ödül almış ki­
şileri veya profesörlerinin öğretim e alınmasını [inisi-
yasyona kabûl edilm esini] Agartha'dan talep edebilm ek
için tutulacak yolu Cumhurbaşkanı’na yalnızken şifahen
söyleyeceğim .;>
G obi Çölü’nün sırlarına gelince, bu konu (gizem li
G obi Çölü kon usu) hiç de salt hayal ürünü değildir. Pro­
fesör Ram eau de Saint-Sauveur, Club Marylen kayıtla­
rında şu hususa dikkat çekiyordu:
«G obi Çölü, vaktiyle kapalı bir denizken, onlar
[Baavi Planetinden gelen uzaylılar] tarafından 'Ak Ada’
ya da daha doğru olarak 'Yabancı Denizin Ak Adası’
ism i konulan m uhteşem bir adaya sahipti. Burası
[uzaylıların] önem li bir iniş noktası oldu. Buradan ça­
ğımıza Atis tepesi kalm ıştır: Moğolistan'da, Güney Al-
tay dağ kollarında, L ob-N or Gölü’nün 600 km . kuzeydo­
ğusunda (15° paralelinin 130 km . üstünde). Orada
önem li bir yeraltı [galeriler] şebekesi m evcuttur. Çin ve
S ovyetler Birliği bunu biliyorlardı ( . . . ) . K im ileri orayı
Agartha’nın gizli bir girişi olarak düşündü.»
Kuşkusuz, tufandan önceki uzak m edeniyetlerin
tüm m irasım bize birdenbire açıklayacak olan ço k bü­
yük ark eolojik keşiflerin eşiğindeyiz.
Bu açıdan, Am erikalı m eşhur m edyom Edgar Cayce
şunları haber verm işti: Gelecekte, Sfenks’in ayaklarından
birine uzak olm ayan b ir yerde, « küçük piram ide yerleş­
tirilm iş ve eski M ısır ile batık kıta Atlantis hakkında
ço k değerli anıları içeren arşivlerle dolu bir m ezarın»
keşfi yer alacaktı.
Frida W ion, «M eçhul K rallık» (L e Royaum e în -
con n u ) adlı eserinde şunlan beyan etm ekten çekinm i­
y ord u :
« ö y le görün üyor ki, [başkan] yardımcılarıyla çev ­
rili v e b eşeriyetin seçkin tabakasının hizm et ettiği, bir
insan bedeni içerisinde öğren ecek hiç bir şeyi olm ayan
v e dünya ile dünyanın sakinlerinin evrim ini sevk ve
idare etm e m isyonu olan bir gizem li varlığı fa rk etm eye
başlıyoruz. Bununla birlikte, onların arasından ve
bizim aramızdan [yani beşeriyetim izin içinden] bazı
doğruluk gözeticileri, bilisizleri gelecekteki 'M abed'e gi­
rişlerine hazırlamak için atanmış oldular. Başında ezo-
terik ve inisiyatik m erkezler bulunan egzoterik p opü ler
dinler, binlerce yıl boyunca, böylece tesis edilm iş ol­
dular.»
Tradisyonel perspektiflerde, çevresinde fenom enle­
rin, âlemlerin dönüşünün gerçekleştirildiği değişmez
sabit yer [sem bolizm i] Agartha’yı som ut b ir şekilde
sem bolize etm e yollarından biriydi. Bu [sabit yer], çev­
resinde her şeyin devindiği 'kım ıldam az eksen’i, gizemli
m erkezi sem bolize ediyordu ( 12).
Saint-Yves d ’Alveydre’in açıklamalarını sürdüren
O ssendow ski’ye göre, Dünya'nın Kralı, Brahitm a diye
anılıyordu. Yerkürem izin [Y üce Prensip'ten kaynakla­
nan] yüksek [varlık] tabakaları ile temas ettiği m er­
kezî yerde ikâm et eden Dünya’m n K ralı’na — Agartha'-
nın yönetiminde— iki yardım cısı yardım etm ekteydi:
(G elecekteki olayları b ilen ) Mahitma ile (b u olayların
sebeplerini sevk ve idare eden) Mahinga.
Yüksek b ir inisiyatik m erkezin m evcudiyetini var­
saym ak norm al değil m idir? Frida W ion şunları yazı­
y or:
«B ir inisiyatik m erkezin konum u değişm ez diye bir
şe y yok tu r, politik ve dini gereklere göre, y er değiştire­
bilir ve hatta bölünebilir (...). Krallığının lideri olan Dün­
ya’m n Kralı da, krallığını, [kendisinin] bulunduğu ve
devrin gereksinim lerini en iyi karşılıyor gibi gördüğü
yerd e kurar. Lejandda bir kutsal coğrafya m evcutsa da,
bu [kutsal coğrafya], M erkez’in sadece [yeni] yerleşm e­
siyle d eğişir; [çünkü] her ’yer’ onun varlığıyla kutsalla­
şır. O, [varlığıyla b ir zamanlar M ısır’ı şereflendirm işti,
sonra] M ısır’dan [Çin’e ve] Çin’den İrlanda’ya g e ç ti;
İrlanda’dan da D elphes'e geçti. Bugün için nerede bu­
lunuyor? Başka bir gezegen üzerinde m idir?».
Anlaşıldığına göre, Agarta’nın Y öneticisi b ir insan­
d ır; gene anlaşıldığına göre, yüce b ir güce ve atom ik
enerji makinelerinin kullanımını da kapsayan görkem li
bilim lere sahiptir. Ayrıca, bilindiği kadarıyla, Kendisi­
ni, bizlerin büyük rahm etlerden nasiplenmemize ada­
m ıştır ve istediği zaman dünya yüzündeki savaşları so­
na erdirm e gücüne sahiptir.
3. BÖLÜM

GİZEMLİ RAHİP JEAN KRALLIĞI

Tatarlar arasındaki bir (Yüce) Lama ya da Spiritüel Başkan hak­


kında muhtemelen gezgin tüccarların iletmiş oldukları orijinal bir en­
formasyon, Yukarı Asya'da ikâmet eden Prester John'la ilgili bir ha­
berin Avrupa'da ortaya çıkmasına neden olmuş gibidir. Önce Papa,
birkaç yıl sonra da Fransa Kralı IX. Louis, Prester John'u aramak
için misyoner grubları görevlendirmişler, ancak her ikisi de başarılr
olamamıştır. Buna rağmen, bunların rastladıkları küçük Nasturî top­
lulukları. Doğu'daki b ir yerde böyle bir Kişi’nin mevcut olduğu hak-
kındaki inancı sürdürmede etkili olmuşlardır.
Bulfinch, Thomas.
The Age of Fable, New York, New American Library, 1962.

Ortaçağa ait haritalar, «Rahip Jean K rallığı» olarak


işaretlenm iş ve Asya’da olan bir esrarengiz ülkeyi gös­
terirler. B u ülke coğrafik olarak, Türkistan’dan T ibet’e
ve H im alayalar’dan G obi Çölü’ne kadar yayılmaktadır.
Y e yapılan tasvirlerine göre bu ülk e, Philostratus tara­
fından Tyana'lı A pollonyus’un hayatında tasvir edilen
Kutsal Hüküm darlık H iarchas’ın ülkesiyle şaşırtıcı ben­
zerliklere sahiptir.
O rtaçağ’da, hem kral ve aynı zamanda hem de ra­
hip olarak krallığının başında bulunan efsanevî kişi
Rahip Jean’dan (P restre Jehan) ve onun harikalarla do­
lu ülkesinden, X V I. yüzyıla dek söz edilm iştir. B u gi­
zem li rahip-kral’m adından ilk defa 1145'lerde söz edil­
diği görülm ektedir. 1145 yılında E rm eni kilisesinden
b ir Gabula P iskoposu, Papa III. Eugene’e, Ermenistan
ve Pers topraklarının ötesinde hüküm süren, Jean adın­
daki b ir N asturî prensin varlığım belirtm iştir.

27
1165 yılma doğru, Hıristiyanlığın en nüfuzlu üç li­
deri, yani Papa III. Alexandre, İm parator Manuel K om -
nen ve Frederic Barberousse’un her biri, kendilerine
Rahip Jean tarafından gönderilm iş olan, birer uzun
m ektup aldılar.
Latince yazılmış olan üç m ektup da, az çok aynı
düşünceleri içerm ekteydi. M ektubu ulaştıran şahıslar
pek bilinm iyorsa da, b u kişilerin D oğu ’dan gelmiş ol­
dukları kabul edilir. 1177'de ise, Papa III. Alexandre’m,
Rahip Jean'a ulaşmak üzere b ir cevap yazdığı bilinm ek­
tedir. Bu diplom atik yazışmalarm m ektup yığınlarının
hâlâ Vatikan arşivlerinde saklı bulunduğu söylenir ve
onların çoğu açıklanmamıştır. Bununla birlikte [geç­
m işte] kopya edilm esine izin verilen İm parator Manuel’-
in aldığı m ektup çoğaltılm ıştı; o kadar ki, bilginler
bunun yüzden fazla eski manüskri kopyası olduğunu
belirtm işlerdi.
Bizans İm paratoru Manuel K om nen’e gönderilen
m ektupta şu pasajlarm yer aldığı ileri sürülür:
«Tanrı'nın izni v e Hz. îsa'nın rızası ile rahip olan,
krallar kralı, hakim ler hakimi Jean; dostu Konstanti-
nopolis Prensi Em m anuel’in huzurunu diliyor v e gele­
ce k te Tanrı’nın ondan [yani Manuel K om nen'den] yar­
dımını esirgem eyeceğini üm it ediyor.
«Manuel, yüceliğim i, üstünlüğümü ve sınırsız kud­
retim izin hükm etm e gücünü idrâk edebilm ek istiyor­
san, ön ce bilm en ve en ufak bir kuşkuya y er verm ek­
sizin inanman gerek ir k i; Ben, efendilerin efendisi Ra­
hip Jean, nüfuz, zenginlik ve kudrette, gökler altında
yaşayan tüm hükümdarlardan üstünüm. Y etm iş iki kral
bize vergi v erir; görkem im iz üç H int’te yasayı benim ­
settirir v e krallığımız, havari Saint-Thomas’m bedeninin
sükûn yerine [yani kabrine] yerleştirildiği uzak Hint
sınırına dek uzanır. Aralarından sadece bir kısmı Hı-

28
ristiyarılar’a ait olan yetm iş iki eyalet bizim denetim i
m iz altındadır.»
Mektup şöyle devam eder:
«'R ah ip ' unvanıma hiç şaşırm a, çünkü, Ululuğumu
belirtebilm ek için ’rahip’ [p retre] isminden [daha uy­
gun ve] daha yaraşır bir isim seçilem ez. Hükümdarlığı-
m ız’da ço k sayıda rahip ve ruhanî ulu kişiler m evcu t­
tur ( . . . ) . D em ek ki Yüceliğim iz’den ötürü, mütevazilik-
le, en sade [yani şatafatsız] bir isim (rahip-kral) v e iş­
levle (rahiplik ve krallık) belirtilm eyi arzu etm iş olu yo­
ruz.»
Mektupta, daha sonra H int'in bazı tabiat harikala­
rından söz edilir ve ondan sonra, hüküm dar sarayı anla­
tılm aya başlanır:
« ( . . . ) Biz yedi kral, masada, her ay sırayla görevli
bulunuruz; 62 dük ve 265 kont ise, çeşitli çalışmaların
gerçekleştirilm esiyle sorumludurlar. ( . . . ) gibi, her gün,
sağımızda 12 başrahip ve solumuzda 20 rahip oturm uş
bulunur.
« Sarayımız, değerli taşlardan yapılan tem ellerin
üzerinde kurulm uştur. En saf ve yapı harcında kulla­
nılmaya en elverişli altının [çim en to gibi] kullanılma­
sıyla oluşturulm uş olan duvarlarda m ücevherat bulu­
nur.
« Tavanlar, en saf safirler ile yer yer topazlardan
yapılm ıştır. Parm aklıklarımız ise, altm ’a takılmış olan
en parlak kristallerdendir. Bunlar, 32 aune [40 m .] yük­
seklikte olup, doğuya açılırlar. Üstünlüğümüz saraya
nüfuz ettiği zaman, onlar kendiliğinden açılır v e kapa­
nırlar. Krallığımız, bir yönde, dört aylık yolculuğa denk
bir uzaklığa kadar yayılır, diğer yanımızın n ereye kadar
uzandığını kim se bilm ez... ( 13).»
O uzak ülke, harikalar ile doluydu. Görünmeyen
İm parator, K rallıgı'nı, saf züm rütlü b ir asa ile yöneti­

29
yordu. Sarayındaki büyülü bir aynanın önünde duran
Kral-Rahip Jean, sadece K rallığı'm n eyaletlerindekileri
değil, fakat kom şu ülkelerde de vukubulan herhangi bir
şeyi gözlem leyebiliyordu.
Uçan ejderhalar, taşıdıkları insanları süratle uzun
m esafelere taşıyorlardı. Bir «hakikat ila cı», onu alan
kişiyi arındırm akta ve kendi gerçek kişiliğini görmeye
zorlam aktaydı. Bu, krallıktaki herhangi b ir kişiye
« arınmamış ruhların» niçin tasallut etm eye cesaret ede­
m ediğinin sebebiydi ve böylece başka psikoterapi'ye ih­
tiyaç duym uyordu kişi.
Muhtemelen, ülkenin en fazla büyüleyici şeyi, Ebedi
Gençlik Pınarı idi. Değerli insanların, gençleşm ek iste­
diklerinde, sadece oruç tutup bu pınardan üç yudum
almaları yetiyordu. Hastalıklar ve yaşlılık hemen gide­
riliyor ve otuz yaşında görünüyorlardı. Rahip Jean'ın
kendisinin, yaşamını, 562 yıllık hürm ete layık b ir yaşa
kadar sürdürdüğü ileri sürülür.
«K artal taşları», kişinin vizyon görm e gücünü art­
tırmakla kalmayıp, kişi eğer b ir yüzük takmışsa onu
görünmez b ir insan da yapabilir. Büyülü taşlar, herhan­
gi b ir şeyi ısıtabilir, dondurabilir ve sekiz kilom etrelik
b ir alanı aydınlatabilir veya çevreyi tamamen karanlığa
büründürebilir. Bir büyülü taşın bulunduğu kutsal tür­
be, içeri sadece erdem sahibi kişilerin girm esine izin
veren iki yaşlı kişi tarafından muhafaza edilir.
Rahip Jean'ın şehrinde, 30 katlı bir kule yükselir. Rahip
Jean’ın krallığında fakir ve zavallı yoktur, adalet yü­
rürlüktedir, ne suç işlenir ve ne de kötü alışkanlık yok­
tur bu ülkede.
Asya'daki bu kudretli m onarşi hakkındaki rapor­
lar, Avrupa'da b ir şaşkınlık yaratmıştı. Bu, haçlı sefer­
lerinin zorlu dönemindeydi. Doğu'dan b ir m üttefik bul­
m ak ço k iyi olacaktı. Ayrıca, H intliler'in bu ra h ip -

30
krallığında K ilise ve Devlet birleştirilm işti. Zaten batı
din müessesesi de bunu istiyordu.
H er ne kadar Rahip Jean öyküsü b ir rom an öğesin­
den yoksun değilse de, yazışmalarda sözü edilen kralla­
rın, papaların ve görülmeyen Rahip Jean’m gerçekliği
kuşku götürmez.
H ayret edilecek şekilde, Rahip Jean Krallığı, bin
yıl önce Philostratus’un tasvir ettiği Hiarchas Krallığı
ile pek ço k benzerliğe sahiptir. H er iki ülkenin coğrafik
karakteristikleri T ibet’i işaret etm ektedir. İki krallığın
da bilgeleri, görünebilmeyi kontrol edebilir, yapay ışık
oluşturabilir ve havada uçabilirlerdi.
Rahip Jean'm en iyi bilinen m ektubundaki b ir pa­
ragraf, G obi Çölü olm ası m uhtem el olan, b ir kum de­
nizinden bahseder. Amerikalı bilim adamı Manly Hail,
bazı doğru sonuçlara vararak şöyle dem ektedir:
« Dağlardaki büyülü bir sarayda yaşayan Rahip
Jean'ın İm paratorluğu için verilen orijinal bölge, G obi
Çölü sahasıydı. Shambhala veya Desung olarak, isim ­
lendirilen, Üstadlar’ın esrarengiz şehrini D oğu inisiye-
lerinden sorarsanız, onun G obi Çölü’nün kalbinde ol­
duğunu söyleyeceklerdir sise. Kadim Ana Shamo’nun
eski kumunda, dünyanın G örünm eyen H ükûm eti’nin
M abedi bulunmaktadır.»
1931’de, Die H istorisch e Z eitsch rift’de yazan tarih­
çi Leonardo Olschiki, Rahip Jean’m mektubunun, sü­
rekli olarak huzur ve barış içinde olacak b ir krallığa na­
sıl ulaşılabileceğini işaret etm ek amacıyla, batı hüküm­
darına yazılm ış b ir p olitik yergi yazısı olduğu fikrini
ortaya attı.
Kuşkusuz, Hint, tradisyonel olarak harikalar ülke­
siydi. Ve îslâm iyete karşı savaşan Batı Hıristiyanlığı
Liderleri için, başında H ıristiyan b ir lider bulunan ge­
niş ve güçlü b ir doğu im paratorluğundan daha m ü­

31
kem m el bir şey bulunamazdı. Bununla birlikte, ü ç li­
derin şu noktayı da düşündükleri görülüyor: Böylesine
zengin ve geniş b ir ülkeyi, o ülkenin lideriyle yazışma­
dan önce, niçin hiç işitm em işlerdi. Sonunda, Manuel
K om nen ve Frederic Barberousse cevap verm ekte çe­
kim ser kaldı; sadece Papa, uzun süre kararsız kaldık­
tan sonra, b ir cevap gönderdi.
27 Eylül 1177'de, Papa III. Alexandre, «H intliler’in
Ünlü ve G örkem li K ralı»’na Venedik’ten b ir mektup
yazdı. N itekim Catholic Encyclopaedia doğru olarak
«b u m ektubun ayrıntılarından çıkan hükm e göre, mu­
hakkak ki alıcı, esrarengiz bir şahsiyet değildi» diyor.
Papa m ektubunda, apostolik takdis gönderdiği bu,
«H intliler’in Ünlü ve Y ü ce Kralı»'na « birçok kişilerden,
genel raporlardan ve özellikle arkadaşımız ve fizikçi
olan v e krallığınızın şerefli ve yü ce insanları ile konuş­
muş olduğunu söyleyen Üstad Phillip’den m evcudiyeti­
nizi duymuş bulunuyorum .» diyor.
D oktor Phillip bu m ektubu aldı ve Asya’ya hareket
etti. Ne yazık ki, Papa’nın elçisinin vazifesinin sonucu
asla açıklanmadı. Acaba seyahati sırasında öldü mü,
yoksa Rahip Jean’m krallığında m ı kaldı?
Rahip Jean ile Kilise arasındaki yazışma da bu
m ektupla son bulmuştur.
Rahip Jean, güvenilir tarih kroniklerinde, belki bir
başka isim le de görünm ektedir. E n bilineninki O tto’nun-
kidir. O tto von Freising, Suriye'de Gabula Piskoposuy­
la karşılaşmış olduğunu anlatır ki, bu kişi ona Erm e­
nistan ve Pers topraklarının ötesinde, Uzak-Doğu’da
egemen olan b ir hükümdardan söz etmişti. O, bu hü­
küm dara rex ve sacerdos ( rahip ve k ral) diyor ve bu kral
üe krala tüm tâbi olanların Nasturî olduğunu, Nasturî
değilse bile Hıristiyan olduğunu ileri sürüyordu.
K eşiş Alberich’in 1250’lere doğru yazmış olduğu

32
kroniğinde, Uzak-Doğu’nıın «rahip-kral»’ım n adı üç de­
fa belirtilm ektedir. Birincisi, 1144 olaylarını anlatırken
geçer, bu, O tto’nun anlattığıyla aynı hikâyedir. İkincisi
1165 yılm a ilişkindir. İm parator Manuel’in, Frederic'in
ve Papa’mn, Rahip Jean'dan m ektup aldıklarım bildir­
m ektedir ki, bu m ektuptan bazı pasajlar almtılaıımış-
tır. Üçüncüsü ise 1170 yılm a ilişkindir ki, burada Papa'-
nın cevabını açıklar ve Phillip’in görevini bildirir. An­
cak, üçüncüye ilişkin tarihlemede Alberich yanılıyordu;
yıl 1170 değil, 1177 idi. Aynı dönem de Asya içlerinden
geçen Plan Carpin, M arko P olo gibi ünlü seyyahların
tümü de, Batı'ya geri döndüklerinde, bu esrarengiz Ra­
hip Jean Krallığı hakkında çeşitli söylentiler toplam ış
bulunuyorlardı. Fakat seyyahlar, Rahip Jean’dan efsa­
nevî b ir kişi olarak değil de, belirli b ir tarihte yaşa­
m ış ve Nasturîlik mezhebini benim sem iş olan, bilinen
bir ulus ya da oym ağın lideri olarak söz etmişlerdir.
B ir Françesko (tarikatı) keşişi olan ünlü İtalyan
seyyah Jean du Plan Carpin, Cengiz Han’ın oğlu Ogo-
tay H an’ın savaşçılarının, Rahip Jean diye anılmakta
olan b ir H ıristiyan kralın görülm em iş silahları vasıta.-
sıyla geri püskürtülm üş olduğunu anlatmıştır.
Daha sonra, Fransa kralının elçisi olarak 1253-1255
yılları arasında yolculuk yapan ünlü Fransız seyyah
W illiam de Rubruck, Rahip Jean’dan, [T ürkikler’e m en­
sup] Naymanlar’m bir lideri olarak söz etm iştir. Orta
Asya içinde dağlık bölgelerde seyahat etm iş olduğunu
anlatan R ubruck şu açıklamada bulunuyordu: « ( . . . ) Bu
dağlar çem berinin içerisindeki ovalık bir ülkede, Hıris­
tiyanlığın Nasturîlik m ezhebini benim seyen ve Nayman-
lar adım taşıyan bir halkın yöneticisi olan Nasturî bir
lider yaşıyordu. ( . . . ) Onlar, onu, K ral Jean adıyla an­
m aktaydılar ve onun hakkında g erçek olmayan p ek çok
şey anlatıyorlardı; çünkü, bu, o yörelerin Nasturîleri'nin
bir adetidir.»
Rubruck, K ral Jean’m Unc Han adında b ir yakını
olduğundan söz ederse d e ; M arko P o lo ’nun anlattıkla­
rına bakılırsa, üne Han ve Rahip Jean geniş b ir bölge­
nin başında bulunan bir tek ve aynı kişi olmaktadır.
M arko P olo'dan sonra ise, Rahip Jean K rallığı’na dair
yalnızca, birkaç seyahat anlatılarındaki değinmelere
rastlanılır. Bu seyahat anlatılarından biri de, 1318’de
Çin’e gitm ek üzere yola çıkan ve altı yıl sonra geri dö­
nen b ir başka Françesko keşişine, O doric Portenau’ya
aittir.
Daha sonra, İngiliz şövalye Sir John de Mandeville
ortaya çık ar; bu kişi Asya’daki Rahip Jean Krallığı'nda
bizzat bulunduğunu iddia etm iştir.
B ir İspanyol keşişin 1350 yıllarına doğru yazmış
olduğu «L ibro del conoscim iento» adlı seyahatnamesi­
nin sayfalarından birinde, Rahip Jean’a ait olduğu ileri
sürülen bir flam a dahi m evcuttur (b k z: sf. 1).
X V . yüzyıl sonlarında ise, Portekizliler, Rahip Jean'-
ın ülkesinin Afrika’da yer aldığına inanıyorlardı. Coğ­
rafyacılar, Etyopya’yı, Regnum Presbyteri Johannis
(R a h ip Jean K rallığı) adı altındaki b ir bölgenin içine
çizmişlerdi.
Öte yandan, kırk yıl kadar önce Portekizli yazar
Row e, Rahip Jean K rallığı’nm m erkezi olarak T ibet’in
Lhasa kentini gösterm iş ve Rahip Jean kavramına en
uygun gelen kişinin Dalay Lama olduğunu belirtm iştir.

Geçm iş yüzyıllarda B atı’m n kuşkuda kaldığı, fakat


çağımız tarihçilerinin artık kesin olarak ortaya çıkar­
m ış oldukları b ir husus şudur k i; Rahip Jean lejandı­
nın ortaya çıktığı devirde Asya içlerinde, gerçekten ba­
zı, Nasturîlik mezhebini benim sem iş toplum lar vardı.
Günümüz tarih ve coğrafya ansiklopedileri, Rahip-Kral
Jean kavramına en uygun düşen kişinin, M oğolistan'da­
ki bir Türk oym ağı olan ve büyük kısm ı Nasturîlik
mezhebini benim sem iş bulunan K erayitler’in bir lideri
olduğunu yazar. Kerayitler bu dönemde, bugün Urga
(U lan-Bator) şehrinin bulunduğu sulak arazide yaşı­
yorlardı.
Bazı araştırm acılar, Nasturî Kerayit Türkleri’nin
başında W ang H an’ın bulunduğunu ve bu rahip-kral’a
Nasturiler’in Ung Han ya da K ral Jean dediklerini kar
bul etm ekle birlikte, Jean adlı b ir başka Hıristiyan
kralın da Gürcistan dolaylarm da yaşamış olduğuna dik­
kati çekerler.
K im i araştırm acılar ise Rahip Jean’m, X I I . yüzyıl
başlarında Tanrı Dağları’nın (Tiyenşan D ağları) kuze­
yinde yaşam ış b ir Türk halkı olan Kara-Kitaylar’ın (ya
da Kara-Hitaylar’ın ) lideri olm ası gerektiğini ileri sü­
rerler. K ısm en Nasturîliği ve kısm en de Budizm i kabul
etm iş olan Kara-Kitaylar’m bu lideri, Çin kroniklerinde
Ye-lu-ta-shi adıyla geçer ye 1130’a doğru Türkistan'ı
fethederek büyük b ir im paratorluk kurmuştur.
Rahip-Kral Jean kavramında da, tıpkı Agarta’nm
lideri kavram ında olduğu gibi, krallık ve rahiplik yöne­
tim leri tek kişiye a ittir; yani kral aynı zamanda en
yüksek rahiptir. Bu benzerliğe dikkat çeken Rene
Guenon, ayrıca, ortaçağda Nasturîlik tarikatının, Agar-
ta'ya yeryüzünde hizm et eden örgütlerden biri duru­
m unda olduğunu belirtm ektedir. Rene Guenon «Dünya’-
nvn K ralı» (L e R oi du M onde) adlı eserinde, Nasturîlik
tarikatına ve Rahip-Kral Jean kavramına ilişkin olarak
şu açıklamayı yapm aktadır:
« Ortaçağda, Rahip Jean Krallığı denilen esrarengiz
bir ülkeden sık sık söz edilirdi. O zamanlar, sözkonu-
su m erkezin [yani Agarta’n m ] 'dış örtüsü’ olarak belirti­
lebilecek kısım , geniş ölçüde Nasturîler — onlara doğru
veya yanlış olarak bu isim verilm iş v e benim senm iştir—
y e Sabitler tarafından teşkil edilmiş, bulunuyordu.
«Bu arada belirtm ek gerekir ki, Lamaizm ile bağla­
rı olduğu açıkça görülen N asturîler’in, anlaşılması hayli
güç görünm esine karşın, İslâm iyet’in başlangıç dönem ­
lerinde önem li bir etkinlikleri olm uştur ( . . . ) .
«[R a h ip Jean Krallığı konusunda] olguları karışık
hale sokm uş olan şey şudur k i; Rahip Jean Unvanını ta­
şıdığı ileri sürülen kralların sayısı dörde kadar çıkarı­
lır ve her birinin ikam et yeri olarak değişik bir bölge
gösterilir. Bu bölgeler şunlardır: T ibet (v eya Pam ir),
M oğolistan, Hindistan ve E tyopya. Fakat mümkündür
ki, [b u değişik bölgelerde] tek ve aynı bir kudretin [ya­
ni Agarta’mn] çeşitli tem silcilikleri sözkonusuydu (...).
Nihayet, İslâm iyet’in yayılış dönem inden itibaren, Ra­
hip Jean aşikâr [durum da] olm aktan vazgeçecek ve za­
hiren Dalay Lama tarafından tem sil edilmiş olacaktı.»
Onikinci yüzyıl tarih incelem elerinde, Rahip Jean’-
m ünü yayılırken, enteresan tesadüfler saptanabilmis-
tir.Tem plier Tarikatı, 1118’de kurulmuştu. 1184’te, ozan
ve Tem plier Şövalyesi W olfram von Eschenbach, tüm
Kutsal Grail efsanelerini özetlediği, Titurel isimli ese­
rini yazdı. Kutsal Grail ile Asya’nın bağlantısını üstü
kapalı olarak söylem iş ve kutsal Grail'i b ir taş olarak
tasvir etm iştir: «und dieser Stein ist Gral genannt»
Chintamani Taşı ve Sham bhala’dan m ı bahsediyordu
kendisi? Ozan Eschenbach, Titurel’in 500 yıldır yaşa­
m akta olduğunu iddia ediyordu. Bu, Rahip Jean’m
562 yaşında sona eren yaşıyla acayip b ir paralelliktedir.
Eschenbach, gerçekte, daha o zaman Rahip Jean
öyküsüyle Kutsal Grail Lejandı’nı (efsanesini) birleştir­
m işti. Onun Parsifal’i, kutsal kupa’yı (G rail) veya taşı,
Asya’ya taşıdı. « B öylece görm ekteyiz ki, Avrupa Birliği'-
nin Sırrı, Rablerin Asya’ya ait R abbi’nin görülm em iş
ebedi öyküsünde ihtiva edilm ekteydi.» diye yazıyor
Manly Hail.
Çok anlamlıdır ki, W olfram von Eschenbach,
T em plier Tarikatı’nm bir şövalyesi idi. Böylece o,
T em plier Tarikatı’nın gizli öğretilerinden haberdar ol­
muştu.
%

36
4. BÖLÜM

AGHARTA İNİSİYESİ APOLLONİUS


Gizemli Ülke'de, Yönetici Hiarchas ile Apollonius arasında şöyle
bir konuşma geçer:
«Apollonius oturduğunda, Hiarchas, 'Herşeyi bilen insanların ara­
sına geldiğinize göre, bana istediğinizi sorun/ dedi. Böylece,
Apollonius onlara, onların da Yunanlılar gibi, kendini bilmenin zor
olduğunu düşüneceklerini umarak, kendilerini bilip bilmediklerini sor­
du. Fakat, Hiarchas onun hatasını düzeltip de, 'Bizler, kendimizi bile­
rek [işe] başladığımız için, her şeyi biliriz. Hiçbirimiz, önce kendisini
bilmeden, bizim felsefemize yaklaşm az/ deyince, Apollonius şaşırmış­
tı Apollonius, [Hiarchas'a], kendilerini ne zannettiklerini sorarak de­
vam etti ve Hiarchas yanıtladı, T a n rı/
«Apollonius, 'Neden?’ diye sordu.
«’Çünki, bizler iyi insanlarız/»
Philostratus.
Life of Apollonius, der. G.W. Bowersock, çev. C.P. Jones, Balti­
more, Maryland, Penguin Books, 1970.

Hıristiyan Kilisesi, Tyana’lı A pollon iu sü bir m ito­


lo jik varlık veya sonunda Şeytan’ın b ir ajam 'na dönüş­
türm ek için tüm gücüyle herşeyi yaptı. A polloniusün
m ucizeleri, aşağıdaki ifadelerinde, Justin M artyr'in zih­
nindeki şüpheden gördüğüm üz gibi, K ilisenin ilk Baba-
ları'm rahatsız etm işti. Justin M artyr şöyle söylüyordu:
« Nasıl olu yor da Apollonius'un tılsımları dalgaların
hiddetini ve rüzgârların şiddetini ve vahşi hayvanların
hücumunu engellem ek gücüne sahip olabiliyor ve R ab-
bim iz’in m ucizeleri sadece tradisyonlarda korunurken,
A pollonius’unkiler, tüm izleyenleri saptıracak şekilde,
böylesine ç o k ve hâli hazırdaki gerçek ler içinde g erçek ­
ten tezahür etm iş olabiliyor?»

37
Apollonius’un gerçekliğini, tarihin şahadeti ispat
eder. R om a tarihi, İm parator Caracalla'nın A pollonius’­
un hatırasına hürm eten b ir türbe inşa ettirdiğini ve
Alexander Severus'un ise kendi özel tapm ağm a A pollo­
nius’un b ir heykelini koyduğunu söyler. R om a ’daki Ca-
pitoline Müzesi, halen A pollonius’un b ir büstünü muhar
faza etmektedir.
R om a im paratoru Septimus Severus’un ikinci eşi
îm paratoriçe Julia Domna, Tyana’lı A pollonius’un yaşa­
mına öyle b ir ilgi gösterm işti ki, İ. S. aşağı yukarı 200
yılında o ’nun biyografisini yazması için Flavius Philo-
stratus’u görevlendirmişti. Tyana’lı Apollonius, Hz. İsa ’­
nın çağdaşı olmasına rağmen Philostratus’un ödevi, tm-
paratoriçenin kendi em rine verdiği, Dam is’in Güncesi,
M oeragenes’in Kitapları ve Apollonius’un doksanyedi
m ektubundan ötürü, 4 İncili yazan 4 havarinin ödevin­
den daha az zor durumda değildi. Flavius Philostratus'-
un kitabının dokümantasyonu, görünüşte inanılmaz şey­
leri tasvir etmesine rağmen gene de değerlidir.
Tyana’lı Apollonius da, şim diki Türkiye’de bulu­
nan ve o zamanlar K apadokya denilen ülkenin Tyana
isim li kentinde, tıpkı Hz. İsa gibi, İsa’m n doğduğu yıl
olarak kabul edilen İ.S. 4. yılda doğm uştu. Uzun boylu,
yakışıklı ve çok zeki idi. 14 yaşm da iken, okul hocaları,
kendisinden daha fazla birşey bilm edikleri için artık
ona öğretm enliği bıraktılar. 16 yaşmda kendini Aescu-
lapius tapmağına adadı ve Fisagoryen rahip oldu. Bu
zahit yaşam tarzı, çok geçm eden onun şifacılık ve du-
rugörü m elekelerini şaşırtıcı derecede geliştirdi.
Apollonius, aynı zamanda, sosyal adalet üzerine
güçlü b ir ideali benim sedi ve fakirleri söm ürenlere hü­
cum etm eye başladı. Philostratus, fakir halk için çok
pahalı hale gelen tahıl üzerine yapılan spekülasyon ile
ilgili b ir olaydan bahseder.

38
Hayretler içerisinde kalan genç Apollonius m ısır
tüccarlarına şöyle hitap etm işti: « Toprak hepimizin
anasıdır, çünkü adildir. Fakat siz, adil olmadığınız için,
toprak sadece kendi annenizmiş gibi hareket ettiniz.
Nadim olmadığınız takdirde, onun üzerinde kalmanıza
isin verm eyeceğim .» Apollonius'un tehdidi arzu edilen
sonucu yaratm ış ve vicdansız spekülatörleri durdur­
muştu.
B u genç Neo Fisagoryen rahibin yaşamında önem li
b ir olay, b ir Daphnean A pollo rahibinin, tanrıların em ri
ile, üzerinde diyagramlar işlenm iş birkaç ince metal lev­
hayı kendisine getirm esi ile vuku buldu. Bu, Fisagor’un
yolculuğunda, fil figürleriyle, geçtiği çöller, nehirler ve
dağlarm b ir haritasıydı ve diğer sem boller F iloz ofu n
Hindistan’a giderken izlediği yolu gösteriyordu. A pollo­
nius aynı yolu izlemeye karar verdi ve bu yolculuğu
boyunca gerekli yardım cı vasıtaların hazırlığını yaptı.
Babilonya’ya vardığında, alışılm amış davranışı
K ralı cezbetti ve Kral, ülkesinde uzun süre kalması için
Apollonius’u davet etti. Nineve’de Apollonius, sadık
yoldaşı, gözbebeği ve yol rehberi olan Suriyeli Damis
üe karşılaştı. Halen m evcut olan öykülerinde görüldüğü
gibi, Hindistan ve T ibet’teki yolculuklarında uzun süre
Damis ile birlikte idi.
A pollonius ve Damis, uzun ve ağır b ir yolculuktan
sonra Ind us’u geçtiler ve Ganj Nehri yönünü izlediler.
Ganj V adisi’ndeki herhangi b ir noktada Kuzeye, Hima-
layalar’a döndüler ve 18 gün dağ silsilelerini yürüyerek
tırm andılar. B u seyahat onları, T ibet veya Nepal’in ku­
zeylerine götürm üş olm alıydı. Apollonius, b ir plâna
(haritaya) sahipti ve Üstadlar'ın M ekânı’m nerede bu­
lacağım tam am en biliyordu.
H edeflerine vardıklarına kanaat getirdiği zaman,
acaip şeyler vuku bulm aya başladı. Geldikleri yolun,

39
arkalarından aniden kaybolduğunun acaip hissine ka­
pıldılar. ö y le b ir yerdeydiler ki, kendini illüzyonlarla
saklayan b ir bölgeydi; pozisyon ve hareketini değiş­
tiriyor ve yolcuların yer üzerinde b ir işaret saptamala­
rına im kân verm iyordu. Benzer olaylar, yüzyıllar sonra,
«tanrıların unutulmuş arazisi»'ni geçerken yerli reh­
berleri tarafından terkedilm iş b irçok kâşif tarafından
da rapor edilm iştir. Bunlar, Philostratus’un rapor ettiği
acaip olayların b ir doğrulam asıdır.
Ansızın Apollonius ve Dam is'in önünde esmer-derili
b ir çocu k belirir ve Apollonius’un Grekçesi ile onlara,
sanki gelişini bekliyorm uş gibi hitap eder: «Refakati-
nizdekiler burada durmalı, ancak siz olduğunuz şekilde
gelmelisiniz. Çünkü, Üstadlar’m kendileri bu em ri veri­
yorlar.» ’Üstadlar’ kelimesi, Tyana’lı A pollonius’un ku­
laklarında Pisagor’u çağrıştırdığı için, hamalları ile eş­
yalarım memnuniyetle bırakarak yanına sadece yoldaşı
Dam is’i aldı.
Apollonius, Iarchas veya Hiarchas (K utsal Hüküm­
dar) isim li ve bilge insanların en yüksek yöneticisi olan
K ral’a takdim edildiğinde, elinde verm ek üzre olduğu
m ektubun kapsadıklarının o ’nun tarafından tamamen
bilindiğini gördüğü zaman oldukça şaşırdı, ö y le ki,
Kral, o ’nun geride kalan ailesini ve K apadokya'dan uzun
seyahatinin tüm olaylarım da biliyordu.
Apollonius, bu Trans-Himalaya ülkesinde birkaç ay
kaldı. Apollonius ve Damis, m isafirlikleri sırasında,
içinden parlak m avim si ışık ışınlarının çıktığı kuyular
gibi inanılmaz şeylere tamk oldular. « P antarbe» veya
ışık taşları öylesine ışık yansıtıyordu ki, gece gündüze
dönüyordu. Benzer mucizevi lam balar 19. yüzyılda Fat-
her H uc tarafından da görüldüydü.
Dam is’e göre, bu şehrin ahalisi, güneşin gücünü
faydalı hale getirebiliyordu. Büğe insanlar, kencülerini

40
1 m .’ye kadar yerden levite edebiliyorlar ve havada ka­
yıp gidiyorlardı. Apollonius, b ir serem oni sırasında, el­
lerindeki değneklerle yere vuran bilgelerin havada uç­
tuklarını gözlemledi. Benzer olay, 20. yüzyılda bilgin
David-Neel tarafından T ibet’ten rapor edilmişti, böylece
Philostratus’un öyküsü onaylanıyordu.
Bu kayıp şehrin yerlilerinin bilim sel ve zihinsel ba­
şarıları, A pollonius'u öylesine etkilem işti ki, Kral
Hiarchas, « H erşeyi bilen insanların ülkesine geldiniz.»
dediği zaman sadece başını eğerek bunu kabûl etmişti.
Damis, kendilerinin bu Himalayalı evsahiplerinin,
«dünya üzerinde ve aynı zamanda da dünya üzerinde
yaşamadıklarını» söylemektedir. Bu gizemli cüm ­
lenin anlamı, o bilgelerin, spiritüel ve fiziksel her iki
dünya’da aynı anda yaşamaya m uktedir oldukları m ıy­
dı veya onlar, uzak planetlerle haberleşme vasıtalarına
m ı sahipti? Buraya değin anlatılanlardan görüldüğü
kadarıyla kom ünal olduğu anlaşılan sosyal sistem lerini
Apollonius şöyle tanımlam aktadır: « Dünyanın tüm zen­
ginliğine malik ne var ki hiçbir şeye sahip değiller.» Bu
ülkenin insanlarının ideolojilerine göre, K ral Hiarchas,
«Tüm E vren Canlıdır» şeklinde b ir kozm ik felsefe sa­
vunmaktaydı.
Veda zamanı geldiğinde, Apollonius, dağların bilge
insanlarına şöyle söyledi: «Size kara yolu ile geldim ve
siz bana yalnızca deniz yolunu değil, fakat bilgeliğinizle
göğün yolunu da açm ış bulunuyorsunuz. Bu şeylerin
hepsini G rekler'e götüreceğim , Tantalus Kadehi’ni eğer
boşuna içm em işsem , sanki şimdi buradaymışım gibi si­
zinle konuşm aya devam edeceğim .» Bu açık ifade, tele­
patik haberleşm e yöntemini belirtm iyor m u? O4)
Apollonius, buradaki Spiritüel Üstadları’ndan iki
m isyon aldı. B irincisi, geleceğin önem li tarihsel yerle­
rine, belirli m iknatıslar veya tılsım lar göm ecekti. Onlar,

41
acaba Shambhala K ulesindeki m ucizevi Chintamani Ta-
şı’m n parçalan m ıydı? İkincisi, Apollonius, R om a des­
potizm ini sarsacak ve kölelik üzerine kurulu b ir rejim i
yumuşatacaktı.

Apollonius ve Damis, yavaşça, uzun batı yakası yol­


culukları için H indistan’ın düzlüklerine indiler. Sonuç
olarak S m ym a’ya (İz m ir ) ulaştılar ki orada, Kral
H iarchas’a göre Apollonius, Palamedes olarak yaşadığı
son enkam asyonunun heykelini bulacaktı. Damis, bilge
kralın tam işaret ettiği bölgede bulunan heykelin örtü­
sünü kaldırm akta Apollonius'un hiç bir endişe göster­
m ediğine şahadet etm ektedir.

Apollonius İtalya’ya ulaştığında, otoriteler tarafın­


dan soruşturm aya tabi tutuldu. « Neron hakkında ne
düşünüyorsun?» sorusunu Apollonius şöyle yanıtladı:
«Onun şarkı söylem esini asilce bir davranış olarak dü­
şünebilirsiniz, fakat ben onun susmasının kendisi için
asilce bir davranış olacağını sanıyorum .» R om a hükü­
m etinin filozofları tasfiye ettiği b ir zamanda bunun gi­
b i b ir şey söylemek, tehlikeli b ir kışkırtm anın yaratıl-
masıydı. Çok geçm eden Apollonius, şaşırtıcı b ir olayın
vukubulmasıyla, kendini R om a Mahkemesi ile yüz yüze
buldu. Savcı, A pollonius’a yüklenen suçlarla dolu tom a­
rı açtığı zaman, harfler ve kelimeler, şoke olan savcının
gözleri önünde eğrilip bükülmeye ve yok olm aya başlar
dılar. İddiaların yerine sadece b ir b oş tom ar kalmıştı
ve Mahkeme Apollonius’u serbest bırakarak, gitmesi
için zorlam ıştı.
Öte yandan, İm parator Vespasian dönem inde hik­
m eti öylesine ödüllendirilm işti ki, R om a İm parator-
luğu’na damşman olarak atanmıştı. Vespasian’m oğlu
Titus tahta çıktığı zaman, Apollonius hükümette ılımlı
danışmandı. Yeni im parator ekleyerek söyle der: «K en ­
dim ve ülkem adına, size teşekkürlerim i sunarım ve
onlar unutulm ayacaktır.»
Kendisini şeref m isafiri olarak davet eden O lim pi­
yat Oyunları organizatörlerine m ektubunda, Apollonius,
m isyonunun am acını açıklar:
« Olimpiyat oyunlarında hazır bulunmam için beni
davet ediyorsunuz ve bu nedenle bana elçiler gönderdi­
niz. E ğer ahlâkî m ücadelenin daha büyük arenasını ter-
ketm em i gerektirm eseydi, fizikî rekabetlerinizin bir se­
yircisi olm ak ü zere gelirdim .»
İm parator Titus sadece 2 yıl hüküm sürdü ve hale­
fi ise, A pollonius’u dinlemeyecek kadar zalim ve gururlu
kardeşi D om itian idi. A pollonius’un D oğulu görünümü,
sakalı ve uzun saçları, D om itian’m öfkesini uyandırdı.
Apollonius 85 yaşındaydı ve kutsiyete saygısızlık ve fe­
sat ile yani R om a ’ya karşı faaliyetlerle suçlanmaktaydı.
Uzun boylu ve heybetli Apollonius, çocukluğunu bildiği
D om itian’a, küçüm seyen ve tepeden b ir bakışla baktı.
Patrisyenler (S oy lu lar), N eron'un günlerindeki yargılam-
m ı sırasm da vukubulan inanılmaz şeyleri hatırlayıp te­
laşa düştüler. D om itian ve m ahkem e (T ribu n al), A pollo­
nius’un sonuçta suçu kabul etm esi şartı ile, bilgeye yö­
neltilen suçlam alarm bazılarım geri almakla olayı ört­
bas etm ek gibi beceriksizce b ir girişim ve teklifte bu­
lundular.
im paratoru n karşısında durup, pelerinini bedenine
sararak şöyle söyledi: «B edenim i hapsedebilirsiniz, fa ­
kat ruhumu asla v e hatta bedenim e dahi dokunamaya­
ca k sın ız...» Daha sonra, halk localarında oturan binler­
ce R om alı yurttaşın önünde m ahkemenin ortasm dan bir
ışık tufanı içinde gözden kayboldu ( 15).
Î.S. 96 yılında, ve 100 yaşm da iken, kısa b ir süre
için durduğu E fes’teki b ir söylev sırasında, toprağa k or­
kunç b ir bakış atfetti, üç adım ilerledi ve bağırdı: «V u ­
run despota, v u ru n !» Bu açık hava söylevine katılan aha­
linin çoğ u gibi, tüm Efes kasabası sarsıldı ve şaşırdı.

43
Daha sonra Apollonius hayretle şöyle söyledi: «A thene
adına, işte tam. şimdi d espot katledildi.» [D espot Dom i­
tian] ('* ).
O devirde, R om a ’dan yola çıkan posta ve haberler
birkaç günde buralara erişirdi. P osta kuryesi oraya var­
dığında, R om a ’da im parator D om itian'a yapılan b ir
suikast bildirisi getirdi. Dahası, Apollonius’un tarihsel
söylevini vermekte olduğu tam o anda suikast olayı vu-
kubulmuştu.
Apollonius'un ölümü ve göm üldüğü yer, tarihte kay­
dedilm em iştir. Yüz yıla ulaştığı bilinen yaşamını daha
fazla sürdürebilir m iydi? Himalaya ötesinde, Üstadlarm
mekânına geri dönm üş m üydü?
R om a’m n İm paratorluk dönem inin talihli devri
olan, Beş İyi İm parator’un çağını açm asından ötürü
Apollonius’un m isyonu başarıyla tamamlanmıştı. Bu
im paratorların isim leri: Nerva, Trajan, Hadrian, An-
toninus Pius ve M arcus Aurelius idi. Son ikisi büyük
idalist ve düşünür idiler. Gerçekte M arcus Aurelius,
Kralların filozof olm adıklarında insanların Altın Çağ’ı
asla görem eyeceklerine inanan Eflatun’un duasına bir
cevap ve bir filozoftu.
Apollonius’un, R om a’n m Beş İyi İm paratoru’nun
gelişinin zeminini hazırlamasında görüldüğü gibi, Maj-
lar’m, insanlık için hiçbir şey yapmadıkları şeklindeki
genel iddia yanlıştır. Belki üzücü olan şu ki, beşer iliş­
kilerinde K albin öğretisi'n i ortaya koym aya çalışan
rehberlerinin teşebbüslerine, insanlık, daima karşı koy­
maktadır.

44
5. BÖLÜM

ASYA'DA YERALTI TÜNEL SİSTEMLERİ


Hindular'a ait bir efsanede, Orta Asya'nın altındaki son derece
güzel bir uygarlıktan bahsedilmektedir. Himalayalar'ın kuzeyinde,
muhtemelen Afganistan'da ya da Hindu Kuş Dağları'nın altındc bazı
yeraltı kentlerinin bulunduğu söylenir. Bu yeraltı Cenneti’ni, dünyanın
yüzeyi ile nadiren irtibat kuran bir altın insanlar ırkı iskân etmektedir.
Zaman zaman, birçok yönlerden yukarıya doğru uzanan tünellerden ge­
çerek dış dünyaya çıkarlar. Tünellerin girişlerinin, Doğu'nun kadim
kentlerinin bazılarında saklı olduğuna inanılmaktadır. Nitekim, Hin­
distan'daki Chandore Dağsıraları'ndaki Ellore ve Ajunta mağarala­
rında tünel girişlerinin bulunduğu rivayet edilir.
Smith, VVarren.
This Hollovv Earth, London, Sphere Books, 1977.

Sovyet ‘b ilginleri, Azerbaycan’da bulunan «Dipsiz


K u yu » ile hayli ilgilenm işlerdir. Halkın belirttiğine gö­
re, bu kuyudan, insan seslerinin yamsıra gökgürültüsü
gibi sesler çıkm akta ve zaman zaman da duvarlarm da
m avim si b ir ışık görünür gibi olm aktadır. Peter K olo-
sim o, «Zam ansız Dünya» (Tim eless E arth) adlı kitabın­
da bu konuda şu bilgileri verm ektedir:
«Bilginler bu gibi belirtilerin sık sık görüldüğünü
biliyor ve doğaüstü bir yanı olmadığına inanıyorlardı.
İçlerinden birkaçı kuyuya indiyse de, sonunu görem edi­
ğinden, çevreyi incelem eyi tercih etti. Çevredeki yarıkları
incelerlerken, kuyu ile herhangi bir bağlantı bulmayı
um uyorlardı. N itekim beklediklerinden de fazlasını bul­
dular. Burada, Gürcistan'da bulunan ve Kafkaslar b o­
yunca uzanan daha başka tünellerle bağlantılı olduğu
ortaya çıkan [akıl almaz] bir tüneller şebekesi m ev­
cuttu.

45
« ö n c e tarihöncesi mağaraların sözkonusu olduğu
sanıldı. G erçekten de, girişin biraz ilerisinde duvar re­
simleri, üzeri kazılı taşlar ve insan kalıntıları gün ışı­
na çıkarıldı. Bundan sonra, daha derinleştirilen incele­
m eler, kem iklerin resim lere oranla ço k daha sonraki
dönem lere ait olduklarını ortaya koydu. Mağaraların
büyük bir bölümünün de, dağların bağrına açılmış, çığ­
larla tıkanm ış, girilm esi v e gezilm esi güç tünellere çık­
tığı anlaşıldı. Ama bu haliyle bile, bu tüneller ağı y ete­
rince şaşırtıcı nitelikteydi. K üçük yuvarlak alanlara çı­
kan geniş koridorları vardı v e bu alanlardan da başka
yollar, tuhaf içi boş kovuklar, kuyular, küçük bir ço­
cuğun geçem iyeceği kadar daracık kanalcıklar ayrılı­
yordu.
«B ir süre H erlenebilecek tek büyük galeri, son de­
rece geniş, yüksekliği 20 m etreyi aşan ve akıllı yara­
tıklar tarafından açıldığına hiç kuşku olmayan bir
yeraltı alanına çıkıyordu. Ama niçin açılm ıştı bu alan?
H iç iz bulunmayışı, varsayım öne sürm eye olanak sağla­
m ıyordu. Gizemin çözüm ü, herhalde daha ilerde, girm e
olanağı bulunmayan bölüm lerde olsa gerek.»
Peter K olosim o aynı eserinde, bu türlü yapay ga­
leri şebekelerine çok geçm eden Gürcistan'da ve tüm
Kafkas bölgesinde de rastlanıldığına değinerek şöyle
devam ediyor:
« Kafkas galerilerinin asil büyük girişleri son dere­
ce düzenlidir. Dik duvarları, daracık kubbeleriyle dün-
yadışı v e ço k güzel bir görünümü vardır. En garip yanı
da, bunların Orta Amerika'daki tünelleri andırması,
hattâ tıpatıp benzerleri olmasıdır.
«S ovyetler B irliğindeki bu türlü galerilerin dışarı­
ya açılma mağaralarında garip duvar resim lerine rast­
lanır. Dünyanın hem en hem en her yanında bulunan bu
resim lerin kim e ait olduğu, ortaya akıl almaz soruların

46
atılmasına y o l açm ıştır. Bu sem boller arasında, her y e r ­
de varolan sıoastika’yı, sonsuzluğun işareti olan spirali
de sayabiliriz.
«B u tünelleri kim ve hangi amaçla açm ıştı? Bir
grup S ovyet arkeoloğuna göre, [K afkaslar, Gürcistan
ve Azerbaycan bölgelerinde bulunan] bu tünel sistem ­
leri, İran yönünde ilerleyen v e yalnızca Amu Derya N ehri
(Türkm enistan ile Sovyetler Birliği - Afganistan şuur­
ları) yakınlarında bulunmuş olan tünellerle değil, aynı
zamanda orta-batı Çin [D oğu Türkistan ve güneybatısı],
T ibet ve M oğolistan labirentleriyle de birleşen, devasa
bir yeraltı damarları sistem inin bir parçasıdır.»
Bu yeraltı galeriler şebekesinin b ir diğer ilginç ör­
neği de, Türkistan’da, mağaralı tapm aklar vahası T u n -
huang'ta karşım ıza çıkm aktadır. Tun-huang kentinin
16 km. kuzeyinde, « Bin Buda Mağarası» diye bilinen ya­
pay m ağaralardan oluşm uş bir mağara topluluğu var­
dır. Ivar Lissner bu mağaralar sistemine ilişkin şu bil­
gileri verm ektedir:
«Tun-huang’ta, bu garip mağaralar çoğunlukla bir
korid or boyunca birbirine bağlanıyor ve bu koridor,
arkasında bir ya da birkaç büyük salonun bulunduğu
bir giriş salonuna götürüyordu. Aynı yükseklikte açıl­
m ış mağaralar bir tür trabzan ile birbirine bağlanıyor­
du. ö y le ki, bir tapmaktan ötekin e geçilebiliyordu. İç e­
ride, dip duvarlarda, kilden h eykelcikler bulunan oyuk­
lar vardı, yan duvarlara da çok güzel sahneler resm e­
dilm işti.»
ilgin ç b ir yeraltı yapısı sunmasının yamsıra, içeri­
sinde bulunan gizem li eserleriyle de arkeologların dik­
katini üzerinde toplam ış olan Tun-huang’daki mağara­
lar sistemi, hakkm daki çeşitli söylentilerle daha deği­
şik b ir anlam kazanmaktadır. Peter K oiosim o «B u Dün­

47
ya’dan D eğil» (N ot o f This W orld ) adlı kitabında bu
söylentilere değinerek şöyle yazıyor:
« ( . . . ) Sözgelimi, ilk mağaraların Budist keşişler ta­
rafından değil de, buraya onlardan birkaç bin yıl önce
gelm iş olan 'biri' tarafından kazıldığı; bu mağaraların,
Orta Asya’nın geniş bölgeleri altında uzanan ve bir dün-
yadışı ırkın tasavvur v e tahayyül edilem ez bilim sırları­
nı koruyan efsanevî Şambala ve Agarthi krallıklarının
tünelleri olan galen ler labirentine bağlandığı; ( . . . ) ,
hattâ galerilerin ilk bölümünün kim i Budist rahipler
tarafından, aşağıda gizlenmiş hâzineleri haydutların eli­
ne geçm esin diye, çökertildiği dahi söylenilm ektedir.»
« Orta Asya’da Tun-huang’a benzer başka bölgeler
de vardır.» diyen Ivar Lissner, Yün-Kang, Lung Men
(L oyang yakınlarında), Lu Lan ve K ızıl 'mağara sistem-
leri’nin, bunlardan ancak birkaçı olduğunu bildirm ek­
tedir.
Tünellerden söz edildiğinde, Asya'nın burada çok
az b ir kısm ı belirtilm iş olan tünellerle dolu yeraltı ya­
pısının yanısıra, Güney Am erika'daki tünel sistemlerini
ve özellikle İnkalar tarafından kullanılanları anımsama­
dan geçm ek m üm kün değildir. Araştırm acılar înkalar
tarafından kullanılmış olan ustaca yapılm ış muazzam
tünel sistem lerini uzun uzun anlatırlar. Ancak, araştır­
m acılara göre, înkalar her ne kadar bu tünellerin var­
lığını biliyor ve bunlardan yararlanıyor idiyseler de,
bunların kim ler tarafından yapılm ış olduğundan onlar
da habersizdiler.
Öte yandan, Brezilya orm anları altında, Amazon
bölgesinin balta girm em iş orm anları altında, Paul Gre-
gor, Albay Fawcett gibi b irçok araştırmacının belirtm iş
olduğu labirentler, mağara sistemleri, katakom plar tüm
görkemiyle uzanmaktadır ve bu bölgelerdeki yerlilerin
bu yeraltı yapılarına ilişkin ilginç inanışları vardır.

48
Yerlilerin efsanelerine göre, uzaktan gelen tanrısal ya­
ratıklar buralara sığınmış, dehlizlerle Y e r in kaynayan
m erkezine kadar inm işler ve orada yerleşm işlerdir.
Mayalar da benzerî efsanelere sahiptir. B ir Maya efsa­
nesine göre, Yukatan'da dünyanın merkezine varan bir
kuyu vardır.
Ustaca açılm ış olm alarının yanısıra, uçsuz bucak­
sız b ir şekilde yerin derinliklerinde kaybolan, ya da ga­
yet zekice plânlı b ir şekilde birbirlerine bağlanarak la­
birentlerle kıyaslanamayacak derecede m ükem m el bir
ağ örneği sunan şebekeler oluşturan yapay ya da doğal
görünüm lü galerilere sadece Asya’da veya Am erika'da
değil, dünyanın hemen hemen her yerinde rastlanmak-
tadır. K olosim o konuya ilişkin olarak şunları söylüyor:
« G ezegenim izin hem en hem en her yanında hu gibi
tünellerin kazılmış olması gerçek ten garip. Bu konu
üzerinde biraz daha durmalıyız. Güney Amerika'dan
başka, California'da, Virginia’da, Okyanusya'da, Hawaii
Adalan'nda — buradaki tünellerin birkaç adayı birbiri­
ne bağladığı iddia edilir,— Asya'da, İsveç'te, Ç ekoslo­
vakya'da, Balear adalarında ve Malta'da da bu türlü
tünellere rastlanmaktadır. Elli m etre kadar bir bölü­
m üne girilm iş olan p ek uzun bir galeri de, söylenildiği­
n e göre, İb erik yarımadasını Fas’a bağlamaktadır ( . . . ) .
« Az ço k her yerd e kazılmış bulunan bu dev galeri­
lerin, gezegenim izin p ek uzak noktalarını birbirine bağ­
ladığı da söylenilir. Bu konuda, tanınmış bir Am erikan
dergisinin E k va tor muhabirliğini yapan gazetesi John
Sheppard'm anlattıklarını hatırlatmak yerinde olur.
John Sheppard, 1944 yazında, K olom biya sınırında, ti­
pik bir T ibet 'dua değirm eni' ile tefekk ü re dalmış bir
M oğol'a rastladığını yazar. Bu kişi, 1933'te resm en öl­
müş, ama cesedi için hazırlanan m ezara göm ülm em iş
olan Onüçüncü Dalay Lama'dan başkası değilmiş. Gö­

49
m ülm em iş, çünkü bu kutsal kişi (Lhasa’da söylendiğine
g ö re) ölm em iş de, yeraltında yaptığı uzun bir yolculuk
sonunda ulaştığı — kim i din adamlarına göre, lama di­
ninin Budizmi benim sem eden ön ce doğm uş olduğu yer
olan— And D ağlan’nda duaya çekilm iş.
« ( . . . ) Bu sorunu biraz deşm eye çalışan kim se, La­
m a rahiplerinden aşağı yukarı hep şu karşılığı almış­
tır: 'Galeriler vardır, dünya henüz gençken bilim lerini
bize verm iş olan devler tarafından kazılm ıştır.'
« ( . . . ) T ibetliler’e göre, bu [Asya’daki] yeraltı gale­
rileri ken tlerd ir; m eçhul bir halkın m üthiş bir felâket­
ten hayatta kalan son tem silcilerine sığınak olan kent­
ler. Bu halk, T ibetliler’e göre, güneş ışığından mahrum
kaldığından, yeşil floresans ışığı çıkaran bir tür enerji­
den yararlanmaktadır ve bu enerji, güneş enerjisinden
aşağı kalmayıp bitkilerin yetişm esine elverişli ortam
hazırlamakta, insanın öm rünü uzatm aktadır.»
Araştırm acılar, eski Sanskrit m etinlerinde de, As­
ya'nın bu ilginç ışıklı yeraltı yapılarından ve içinde otu­
ran bilge kişilerden söz edildiğini bildirm ektedirler.
Andrew Thom as, Sanskrit dilinde yazılmış bazı eski
metinlerin, Himalayalar'da sönmez lambalarla aydınla­
tılm ış yeraltı saraylarında oturan ve Yılanlar Irkından
olan Nagalar’dan söz ettiğini hatırlatmaktadır. Avus­
tralya UFO Araştırma Derneği Başkanı Andrew Tho­
mas, Shambhala adlı eserinde, bu konuda şu bilgileri
açıklam aktadır:
«D eğerli taşlarla aydınlatılmış görkem li mağaralar­
da yaşayan, Yılanlar Irkı'ndan olan Nagalar’m varlığı,
Hindistan’ın eski bilgi kaynaklarında [lo re ] kesin bir
şekilde belirtilm iştir. Son derece güzel insan simalarına
ve N eth er Dünyası Patala'dan çıktıklarında göklerde
uçm ak yeteneğine sahip olan bu varlıklar, engin bilge­
likleriyle ün yapmışlardır. Nagalar ve Naginiler, çoğun­

50
lukla büyük krallar, kraliçeler v e erm işlerle olm ak üze­
re insan ırkı ile evlenm işlerdir. Ancak, genellikle, ger­
çek ten spiritüel olmayan insanlara karışm ayı arzula­
mazlar.
«Naga Ülkesi’nin başkenti, içinde, katakom pların
ışığını sağlayan yakutların, züm rütlerin v e elmasların
parıldadığı Bhogaıvati’dir ( . . . ) .
«G erçekten , b irçok Hindu ve Tibetli, Nagalar'ın,
aynen bir karınca yuvası gibi tünellerle bağlanmış olan
v e dağ sıraları içinde yüzlerce k ilom etre boyunca uza­
nan muazzam mağaralarına girm ek ayrıcalığına mazhar
olm uşlardır.»

51
D İ P N O T L A R

(1) Bkz: AGARTA, kitap - 33 ... Bol: 1.


(2) Bkz: AGARTA, kitap - 33 ... Böl: 3.
(3) Bkz: AGARTA, kitap - 33 ... Böl: 2.
(4) Bu ifade, kuşkusuz, Tibet Mistisizmi'ne özgüdür. Tanrı kavramı
ve kelimesi oralar yörelerinde, Göklerden gelen Üstün Bilge Var­
lıklar için kullanılmaktadır çoğunlukla.
(5) Crypte: Mabedlerde ölülerin gömüldüğü mahzen.
(6) Bkz: AGARTA, kitap - 33 ... Böl: 3 /b , sf. 50.
(7) «Şu halde [Dünya'nın Kralı Brahitma], varlığıyla, VI. George'un,
Hintliler'in başına geçen Britanyalı hükümdarların sonuncusu
olacağını göstermek istemiş olacaktı.» (Serge Hutin)
(8) Arcana: Arkan: Gizemler, sırlar; özellikle alşimik araştırmanın
objeleri.
(9) Bkz: AGARTA, kitap -1 ... Böl: 1 /a , sf. 9.
(10) «Bunlardan başka girişler de niye olmasın?»(Serge Hutin)
(11) «Maha», Sanskrit dilinde «Ulu», «Büyük» anlamına gelmektedir.
6 -O c a k -1979 günü. Bilim Araştırma Merkezi'ne bağlı bir grup
arkadaşımızın yanına, yetmiş yaşının üzerinde görünmesine rağ­
men oldukça dinç olan, beyaz uzun sakallı ve beyaz bir sarığı
olan saygıdeğer bir zât gelerek, arkadaşlarımızı selâmlar ve şun­
ları söyler:
«Devir çok kötü, cihan bozuldu. [Aydınlık ve iyi günler] gelecek
ama nasıl? Devrim, ancak Dünya'nın Efendisi'nin rızası ile olur.
Devrim yapmak sana bana kalmadı. Hz. Mehdî gelecek, Muham-
med Mehdî, kurtarıcı... Devrimi o yapacak. Siz, olabilirseniz, an­
cak onun askerleri olursunuz. O, Hz. Muhammed'in geldiği soy­
dan gelecektir. Kılıcı kıldan keskindir. Devrim, ermiş kişilerin
harcıdır... [Dünya’nın Kurtarıcısı ifadesinin birçok kez geçtiği
uzun bir şiir okur.]
«Ankara'da şimdi devlet adamları oturuyor. O zaman hepsi dört
bir yana kaçışacaklar. Sakarya nehri gibi kan akacak...
Hz. Muhammed dört prensip getirmişti: Şeriat, Uhuvvet, Musav-
vat, Hakikat

52
«Diğerleri daha önce yaşanmıştı, şimdi hakikat zamanı. Haki­
kat yaşanacak,
«Bizim gözümüzde perde var. Perde kalkacak. Herşeyi açıkça
göreceğiz.. Kim başta, kim fenafillâhta, kimler de., [eğri yolda,)
göreceğiz..
«Devrim olur, Dünya düzelir, ama bu söylediklerim olursa düzelir..
«Şimdi herkes camiye gidiyor; hırsızı, imansızı, günahkârı, hepsi.
Mimarın yaptığı tuğladan camîye gitmişsin ne farkeder. Esas
camî, İman Camîsi'dir. O, insanın gönlündedir. Onu sağlam ola­
rak kurar, güçlendirirseniz, hiç korkmayın, yıkılmazsınız..
«Herkes^böyle konuşulmaz. Ben herkesle böyle sohbet etmem.
Her dost, dost değildir. Belli ki gönlü zengin kişilersiniz...»
(12) Bkz: AGARTA, kitap - 33 ... Böl: 3 /a .
(13) Oppert. Gustav. Der Presbyter Johannes in Sage und Geschichte,
1864. sf. 167-179. «Gustav Oppert'in bu kitabında, [Manuel
Komnen'e gönderilen] sözkonusu mektubun tam metni, orijinal
Latincesiyle mevcuttur.» (L. Sprauge de Camp).
(14) Bkz: TELEPATİ, k ita p -19.
(15) Bkz: IŞINLAMA, kitap - 29.
(16) Bkz: DURUGÖRÜ, kitap - 35.

53
KAYNAK VE DANIŞMA KİTAPLARI

1. ALVEYDRE, Saint-Yves de. Mission de l’lnde en


Europe, France, Dorbon, 1949.
2. BERAULT, Jean-Luc. «La Çite Souterraine de l’Ag-
harta Abriterait ies Maîtres Inconnus du Monde,»
Nostra, No. 363 (Mars 1979), p. 12.
3. GUENON, Rene. Le Roi du Monde, France, Ğditions
Gallimard, 1958.
4. HERRMANN, Paul. 1'Homme â la Decouverte du Mon­
de, çev. Rene Jouan, Paris, Librairie Plon, 1954.
5. HUTİN, Serge. Des Mondes Souterrains au Roi du
Monde, Paris, Le Livre du Poche, 1978.
6. KOLOSIMO, Peter. Not of This World, çev. A.D. Hills,
London, Sphere Books, 1977.
7. LEY, Willy ve CAMP, L. Sprague de. De l’Atlantide
â l'Eldorado, Paris, Librairie Plon, 1957.
, 8. MARCIREAU, Jacques. Rites Etranges dans le Monde,
Paris, Robert Laffont, 1974.
9. OSSENDOVVSKI, Ferdinand. Betes, Hommes et Dieux,
çev. Robert Renard, France, Editions J'ai Lu, 1970.
10. PHILOSTRATUS. Life of Apollonius, çev. C. P. Jones,
der. G. W. Bowersock, Baltimore, Maryland, Penguin
Books, 1970.
11. ROERICH, Nicolas. «Les Peuples Souterrains,» l’Eth-
nographie, No. 21-22 (avril - decembre 1930).
12. SLESSAREV, V. Prester John-the Letter and the
Legend, Minneapolis, 1959.
13. TOMAS, Andrew. Shambhala: Oasis of Light, London
Sphere Books, 1977.
14. WILLIAMSON, G. H. Les Gîtes Secrets du Lion,
France, Editions J ’ai Lu, 1972.

54
YAYIMLANMIŞ KİTAPLARIMIZ
1. AGARTA... (Yeraltı Uygarlığı) ................:............................
2. UFO BİLİMSEL KURAMLARI ..................................................
4. ÖLÜM ve ÖTESİ... (Bilimsel İncelenlmi) ..........................
5. REENKARNASYON... (Genedoğmak Bilimsel incelenimi) ...
9. EKMİNEZİ... (Geçmiş Yaşamlara Transla Geri Dönüşler)...
10. MU... (Tarih Öncesi Evrensel Uygarlık) ..............................
11. NEO SPİRİTİZM - MODERN SPİRİTİZM ..............................
12. UFO - APOLLO... (Ortak Uzay Uçuşları) ..............................
13. SPEKTRA - URI GELLER... (Hoova Planeti Misyonu) .......
14. UZAYLILAR... (Genel Bilgiler) ..............................................
15. ÖLÜM VE AHRET... (Temel Bilgiler) ......................................
16. UZAYLI İNSANLAR... (Bilimsel İncelenim) ..........................
17. KOZMOS'DAN DÜNYALILARA... (Ummo Planeti Misyonu)
18. DÜNYA ÖĞRETMENİ... (Altın Cağ Rehberliği) ..................
19. TELEPATİ... (Uygulama Deney ve Yöntemleri) ...............
20. U SO -O IN T... (Denizaltı Uygarlığı) ......................................
21. LEVİTASYON... (Yerçekimini Yenen İnsanlar) ..................
22. SOVYETLER UFO KURAMLARI ..............................................
23. SİRİUS MİSYONU... (-Bildirge-) ...........................................
24. KIRLIAN PHOTOGRAPHY (Biyoplazmik Bedenler) ......
25. Ö NCÜ-UFO GENEL YAPILARI ............................................
26. EVREN UYGARLIKLARI ...................................................... .
27. İNSAN VE KEHANET... (Kanıtlı Öngörümler) ..................
28. UZAY ÜSSÜ AY... (Gizemli Yapay Planet) ......................
29. IŞINLAMA... (Olaylar. Gözlemler) ........................................
30. MEDİTASYON... (Transandantal) ..........................................
31 GÖRÜNEN RUHLAR... (Bilimsel İncelemeler) ..................
32. EVRİM ÜSTADLARI... (Venüs Planeti Misyonu) ..................
33. AGARTA... (Mahatmalar Misyonu) ........................................
34. UFOLOJİ (Uzaylılar Bilimi) .....................................................
35. DURUGÖRÜ (Zaman Mekân Dışı Ruhsal Gözle Görüm)
36. AGARTA .................................................................................
37. EVRENSEL EVRİM YOLLARI ..............................................
38. PSI-TIP (Ruhsal Cerrahi) ........................................................
39. APORLAR (Ruhsal Işınlamalar) ............................................
40. PARAPSİKOLOJİ BİTKİLER ARAŞTIRMASI .......................
41. MEDYOMLUK (Ruhsal Celseler) ............................................
42. SPATYOM (Öte Âlem Mekânı) ................................................
43. EVRENSEL YÖNETİCİ MEKANİZMA ...................................
44. ZAMAN ve RÖLATİVİTE ........................................................
45. PSİKOKİNEZİ (Aktif Zihin Gücü) ............................................

BİLİM ARAŞTIRMA MERKEZİ P.K. 1072 — İSTANBUL 1


1. C ilt: SADIKLAR PLÂNI (Altın Çağ Misyonu) ......................
2. C ilt: SADIKLAR PLÂNI (Altın Çağ Misyonu) .......................
3. C ilt: SADIKLAR PLÂNI (Altın Çağ Misyonu) ......................
4. C ilt: SADIKLAR PLÂNI (Altın Çağ Misyonu) .........................
1. C ilt: DOSTLAR PLÂNI (Altın Çağ Misyonu) ........................
2. C ilt: DOSTLAR PLÂNI (Altın Çağ Misyonu) ........................,
1. C ilt: BİLGELER PLÂNI (Altın Çağ Misyonu) .........................
1. C ilt: ÖNCÜLER PLÂNI (Altın Çağ Misyonu) .........................

AGARTA
Dünyanın Bedenli Gerçek Işık Yöneticisi.
Sonsuz Tünel Sistemlerindeki Gizli Ülke.
Agarta'nın Gizli Giriş Kapıları.
Çeşitli Gizemlerin Agarta ile İlişkileri.
Agarta'nın Bilge Mahatma’iarı.
Agarta'nın Açığa Çıkacağı Dönem.

1. Kitap

AGARTA AGARTA
lA B A T M A lA I MİSYOKtJ Agarta Ülkesi ve Işık Halkları.
Agarta ve Yeraltına Giriş Nedeni.
Agarta Ülkesi Yönetici Hiyerarşisi.
Agarta’nın Beşerî Evrimdeki Yeri.
Agarta Ülkesi ve Kozmik Kütüphanesi.
Agarta Lideri ve Tanrı ile Görüşmesi.

33. Kitap

A Ç I K L A M A
Okurlarımızın uzun zamandır talep ettikleri bir husus olan, kitap­
larımızın düzenli olarak nereden bulunacağı sorunu, artık çözümlen­
miştir. Aşağıda adresini vereceğimiz kitapevinde, mevcut tüm kitap­
larımızı düzenli olarak bulabilirsiniz. Aynı kitapevinde bulunan pek çok
bilimsel diğer eser, yayınlarımızın anlaşılmasına yardımcı olacak çok
değerli bilgi ve bilimleri kapsamaktadırlar. Kaldı ki, bizim okurlarımı­
zın, kendilerine çok geniş bir bilimsel eserler kütüphanesi oluşturma­
ları son derece gereklidir. İşte bu kitapevinden bu ihtiyaçlarınızı bü­
yük ölçüde giderebileceksiniz. Yakın gelecekte çok önemli çalışmalar
sözkonusu olacağı için, dostlarımızın kendilerini olanca bir bilimsel
bilgilerle ve ciddi eserler ile teçhiz etmeleri gerekiyor.
Kitapevi’nin adresi: Valî Konağı Caddesi
Halil Bey Pasajı, No: 40 (Alt Kat)
Nişantaşı — İstanbul
Dünya Yönetici Rab Mekanizması'nın, dünya planetini yönetmede,
iki ana vazife mihrakı sözkonusudur:
a — Ruhsa! seviyeden, ruhsa! plânlar,
b — Fizik seviyeden, fizik plânlar.
Yayınlarımız arasında bulunan dört ayrı Ruhsal Plân Tebligatları
ile, Ruhsal Plânlar hakkında çeşitli bilgiler edinebilirsiniz. Gene ya­
yınlarımız arasındaki 1 ve 33 no'lu yapıtlar iie de Agarta İşık Ülkesi
hakkında bazı ön bilgiler mevcuttur.
Agarta, dünya üzerindeki beşer evriminin sağlanmasında, Dünya
Rabbi’ne hizmet eden ve fizik seviyede bulunan Merkez Vazife Mih-
rakı'dır. Bu kutlu Ülke'nin, görkemli bir Yönetici Hiyerarşisi vardır vo
onların tümünün yöneticisi durumunda bulunan ve iki esas yardım­
cısıyla, Dünya'nın Efendisi olan, Brahitma, en üst bedenli yönetici'dir.
Başlangıcı belirsiz bir zamandır mevcut olan Agarta Ülkesi, ina­
nılmaz bilimler ve kudretlerin merkezidir. Nice onbinyıllardır dünya
beşer varlıklarının evrimlerine çok çeşitli yardımlar yapan bu Bilgi
Merkezi, aynı zamanda, insanlığın rehberleri olan tüm Vazifedarlar'ın
da özel eğitim ve himayelerini üzerine.alan ve onları görüp gözeten
bir önemli işlev sürdürür. Binlerce kilometrelik uzunlukta ve belki
onmilyonlarca kitabı ihtiva eden devasa kütüphaneleri ve eğitim mer­
kezleri ile, aynı zamanda bir Kozmik Üniversîte'dir de Agarta.
Altın Çağ'da, kendini tüm insanlığın önünde açığa çıkaracağı
söylenen Agarta Üikesi'nin ve bu ülkenin temel özelliklerinin iyice
incelenmesi, pek çok şeyin anlamını değiştirecek ve yaşam ve evri­
min gerçek veçhesi daha bir iyice ortaya çıkmaya başlayacaktır.
Bu yapıtla şu hususlara ilişkin bilgi edinebilirsiniz:
Agarta ve Binyıllardır Süren Mevcudiyet ve İşlevleri.
Agarta Yönetici Hiyerarşisi ve Hiyerarşik Vazifeleri.
Agarta Ülkesinin Yeri ve Yeraltı Konstelasyonları.
Agarta Ülkesinin Çeşitli Ülkelerdeki Giriş Yerleri.
Agarta İnisiyeleri’nin Çeşitli Ülkelerdeki Yıllık 12'ler Toplantılan.
Agarta'nın Altın Çağ'da Ortaya Çıkması Sorunu.

You might also like