Professional Documents
Culture Documents
Sam Bobrick - Halktan Biri (2 Kişi)
Sam Bobrick - Halktan Biri (2 Kişi)
“TRAVIS PINE”
TRAVIS PINE
“A Man Of The People”
OYUN
POLİTİK HİKÂYE
I PERDE
Yazan
Sam BOBRICK
Çeviren
2010 ©
KİŞİLER
MEKÂN
Amerika’ nın orta batısında, eski, bakımsız bir evin küçük oturma odası.
PERDE
I. SAHNE
TRAVIS - Lânet olası aptal ! Geri zekâlı ! Salak ! (Kapıya, otuzlu yaşlarda bir
adam olan TOM WALKER gelir, zili çalar. TRAVIS gazetesini indirir, kapıya
gider. Kapıyı açmadan dışarıdaki adama bağırır.) Ne istiyorsun ?
WALKER - (Dışarıdan, yüksek ama boğuk bir ses duyulur.) Bay Pine.
Travis Pine, siz misiniz ?
1
WALKER - Amerikan hükûmeti.
TRAVIS - FBI mı ?
TRAVIS - FBI, ha ? Evet, tabi, tabi. (TRAVIS kapıyı açar, WALKER içeri
girer. İyi giyimlidir. Üzerinde lâcivert renkli bir takım elbise, elinde bir
evrak çantası vardır.)
WALKER - Evet.
2
TRAVIS - (TRAVIS önce kimliğe sonra WALKER’ a bakar.) Tom Walker.
Evet, kimliğin resmî göründüğüne şüphe yok. Ve siz de size benziyorsunuz.
Daha önce hiç FBI’ dan biriyle karşılaşmamıştım.
TRAVIS - Öyle mi ? Belki de öyledir. Ama ben artık bundan pek emin
değilim.
TRAVIS - Evet, ama içini dolduracak param yok. Bütün gece uyumayıp, nasıl
iki yakamı bir araya getireceğimi düşünüyorum.
WALKER - Bu çok kötü. Belki bir doktora gidip sizi sakinleştirecek bir ilâç
yazdırsanız iyi olur. Meselâ valyum ben de işe yarıyor.
3
WALKER - Şey, sanırım devlet bu ülkenin bir sosyal yardım kuruluşuna
dönmesini engellemeye çalışıyor.
WALKER - Evet, olabilir ama burası kendine göre nasıl desem, çok... Çok
Amerikan.
TRAVIS - Eğer yıkık dökük, bir çöp yığınını tarif etme şekliniz buysa evet
sanırım öyle. Tüm ülkenin durumu bu işte.
WALKER - Hiçbir şey sonsuza dek aynı kalmaz. Eminim, güzel günlerde
görmüşsünüzdür Bay Pine. Evinizin ön bahçesinde duran bir Oldsmobile
değil mi ? Çok pahalı bir arabadır.
4
toprak. Sulamama gerek kalmıyor ve böylece yılda on kez daha öğlen
yemeği yiyebiliyorum. Oldsmobile’ a gelince, o da en az yirmi yıllık.
TRAVIS - Buna cevap vermek zor. Birkaç yıl önce bir sabah uyandı, bana
baktı, eve baktı, başını salladı, “Sanmıyorum.” dedi ve evi terk etti. O günden
beri ondan haber almadım.
TRAVIS - Var mı ?
5
TRAVIS - Boyer’ lar, öyle değil mi ? Şu solumda oturan komşular. Onları
defalarca polise şikâyet ettim. Her akşam içip sarhoş oluyorlar, sonra da
birbirlerini dövüyorlar. Pek çok kez silâh sesi de duydum. Bu konuda birinin
bir şey yapma zamanı gelmişti.
WALKER - Bunu öğrendiğim iyi oldu ama sebep Stiggler’ lar da değil.
TRAVIS - Değil mi ?
WALKER - Değil.
6
TRAVIS - Ya.
TRAVIS - Evet, elbette. Birkaç tane yazdım, bunu kabul ediyorum. Pek çok
insan Başkan’ a mektup yazıyor. Mektuplarımın nesi varmış ?
TRAVIS - Öyle mi ?
WALKER - Evet, bu doğru. Başkan pek çok eleştiri aldığı için, açıkçası bunu
kabul etmek zorunda kaldı. Ama sizin mektuplarınız, nedenini bilmediğim bir
sebepten dolayı onun sinirini bozuyor.
7
WALKER - Tahmin etmiştim. Ama maalesef pekte olumlu yönde etkilenmedi.
WALKER - İyi ya da kötü, ama Başkanımız çok ama çok hassas bir insan.
8
WALKER - Sanırım problem de bu zaten. Şu aşamada onları okumaktan
vazgeçmesi pek mümkün görünmüyor. Sizin olumsuz görüşleriniz onu o
kadar üzdü ki, mektuplarınızı okumak onda bir takıntı haline geldi ve… Ve
çevresindeki herkes ona bunu yapmaktan vazgeçmesini söyledi. Kabinesi,
doktorları, karısı... Bakın, mektuplarınız yüzünden aylardır seks yapamıyor.
WALKER - Bay Pine, bu çok ciddi bir mesele. Ben de buraya ülkenin iyiliği
adına Başkan’ a mektup yazmayı kesmeniz için istekte bulunmaya geldim.
TRAVIS - Hadi oradan, gidin işinize. Ben çok sıradan bir insanım, Bay
Walker. Ben ne üniversiteye gittim ne de öyle şatafatlı başka bir yere. Aslında
benim mektuplarım dürüstçe yazılmış düşüncelerden öte bir şey değil. Yarım
akıllı birinin üzerinde nasıl bu kadar etkili olabildiklerini anlayamıyorum.
(Sessizlik) Sanırım bir problem var.
9
WALKER - Mektuplarınızın saf bir yönünün olduğunu kabul ediyorum, ama
tuhaf bir sebepten ötürü Başkan üzerinde duygusal olarak biraz fazla etkili
oldukları kesin. Ve bu ülkeyi son derece zor ve riskli bir duruma sokuyor.
Şimdi... Eğer izin verirseniz sizinle birkaç mektubunuzu gözden geçirmek
istiyorum. (Evrak çantasından pek çok mektup çıkarır.)
TRAVIS - Bu sağlık plânı için ayrılan paraların nereye gittiğini çok güzel
açıklıyor.
10
söylediği zaman yazmıştım. Hayatımda hiç bu kadar saçmalığı bir arada
duymamıştım.
WALKER - Anlıyorum. Peki, şimdi sizden gelen ikinci mektup parçasına bir
bakalım. Bu bir şiir formundaydı.
TRAVIS - Haa, şiir. Evet, hatırlıyorum. Onu Kongre’de yaptığı konuşmada, suç
oranını azaltmak için ortaklaşa çalışan hırsızları hapishaneye göndereceğini,
eğitim için daha çok para ayıracağını ve her Amerikalı’ nın hayatını daha iyi
bir hâle getireceğini söylediği zaman yazmıştım.
11
TRAVIS - O konuşmayı da hatırlıyorum. Suç oranını azaltmak için ortaklaşa
çalışan hırsızları hapishaneye göndereceğine, eğitim için daha çok para
ayıracağına söz vermişti ve...
WALKER - Evet, vesaire, vesaire. Bir kez daha çizmeyi aşmıştınız. (Okur.)
“Sayın Başkan, siz bir çuval köpek bokusunuz. Anneniz bile sizin en aptal
evlâdı olduğunuzu biliyordu.”
WALKER - Bay Pine, bu mektuba kadar her şey onunla sizin aranızdaydı.
Ama onun sevgili annesini bu olaya katmanız gerçekten belden aşağı
vurmak gibi oldu.
WALKER - “Bir çuval köpek boku” dediğiniz kısımla ilgili bir sorun
yaşamadı. Onu çileden çıkaran, annesinin onun en aptal evlâdı olduğunu
bildiğini söylediğiniz kısımdı. Bana söyler misiniz Bay Pine, bu bilgiyi size
kim verdi ?
12
ile ilgili olan kadar çirkin olmamakla birlikte, dünyanın en güçlü ve önemli
liderlerinden birine olan saygınızı yitirdiğinizin kanıtıdır.
TRAVIS - Diyebilirsin. Ancak Başkan’ a benden söz ettiğin zaman Bay Pine
demeni tercih ederim.
TRAVIS - Sen söyle. O seçilmeden önce bu ülkenin parası vardı. Benim gibi
insanların bankada parası vardı. Şimdi cebimizdeki son kuruşa kadar alıyorlar.
Peki bu para kime gidiyor ? Petrol işindeki dostlarına, enerji sektöründeki
arkadaşlarına ve yüklü miktarda askerî anlaşmalara imza atan ahbaplarına
tabi !
TRAVIS - O seçildiğinden beri bayat bir şey bile alacak para bulamıyorum.
Anlamıyor musun ? Ülke boka batmış durumda ve bizi bu duruma sokan
13
emrinde çalıştığın kişi. İyi işler, kötü işlere dönüştü. Kötü işler daha kötü
işlere dönüştü. Artık bu ülkede neredeyse hiçbir şey üretilmiyor. Ve tüm
bunlar benim gibi olanları, yani bir zamanlar bir yere, bir geleceğe sahip
olanları, orta sınıf diye bir şey varken orta sınıf olma şansı olanları mahvetti.
Acaba hemen bir not yazsam kendisine iletebilir misin ? En azından pul
parası vermekten kurtulmuş olurum.
TRAVIS - Ne olmuş ?
TRAVIS - Kiminle ?
14
TRAVIS - O palyaço seçildiğinden beri ! Bunu Tanrı’ nın olmadığına dair bir
kanıt olarak görüyorum.
WALKER - Bakın, size durumu açıklayayım Travis. Başkan sizin acı veren
mektuplarınızla daha fazla uğraşacak durumda değil. Yazdıklarınız yüzünden
şu anda tam bir sinir krizinin eşiğinde. Bundan dolayı onun çalışanları olarak
yaptığımız oldukça uzun ve ciddi tartışmalar sonucunda bu durumdan
kurtulmanın tek bir çözümü olduğuna karar verdik. Travis, sizden Başkan’ a
güzel bir mektup yazmanızı istiyoruz, başka bir deyişle güzel bir mektup
yazmanıza ihtiyacımız var.
TRAVIS - Asla !
WALKER - Lütfen.
WALKER - Bakın, böyle bir şeyi daha önce FBI’ dan birinin bir başkasına
söylediğini hiç sanmıyorum... Yani… Sizden çok rica ediyorum.
TRAVIS - Hayır !
TRAVIS - Evet ?
15
TRAVIS - Öyle mi ? Nasıl bir iş ?
WALKER - Genelde devlet işlerinin çoğu öyledir zaten. Size yıllık iki yüz
bin dolar maaş, çok iyi bir sağlık sigortası, ekstra izin günleri versek ve
teşvik olarak da evden çıkmanıza gerek olmadığını söylesek, kabul eder
misiniz ?
TRAVIS - Sanırım ben biraz eski kafalıyım. Eğer maaş alacaksam bir iş
yapmalıyım.
WALKER - Öyle mi ?
WALKER - Açıkçası, bunu ayarlamak oldukça güç. Bir şey yapmanızı yani.
Peki, orduda çalışmaya ne dersiniz ? Orada oldukça boş pozisyon var.
16
TRAVIS - Eğer sen gidersen ben de giderim.
WALKER - Peki, ordu işini unutalım. Başka bir şey düşünelim. Sizin
aklınızda bir şey var mı ?
TRAVIS - Hayır, yok. Bu teklifi yapan sensin. Ama bak sana ne diyeceğim ?
WALKER - Ne diyeceksiniz ?
WALKER - Evet ?
TRAVIS - Evet.
WALKER - Peki bunun yerine size Texas’ ta bir ev versek nasıl olur ?
TRAVIS - Olmaz.
17
WALKER - Peki “Florida Valiliği” ne ne dersiniz ? Kime oy verdikleri
umurlarında bile değil zaten.
TRAVIS - Evet, öyle. Eğer mektuplarım Beyaz Saray’ daki o taş kafalının
üzerinde bu kadar etkili olabiliyorsa, varlığımın onda neler yapabileceğini bir
düşün. Belki bir şekilde bu ülkenin yeniden eskiden olduğu gibi büyük bir
ulus olmasına yardımcı olabilirim.
TRAVIS - Bana “Of Travis” falan deme. Bu kadar. Bedelim bu. Sadece
Başkan’ ın danışmanı olurum, başka da hiçbir şey olmam.
18
WALKER - Aslına bakarsınız Travis, benim görevim, size ne isterseniz onu
vermekti. Daha fazlasını bile isteyebilirdiniz.
WALKER - Bu çok soylu, çok fedakâr, çok takdir edilesi ve vatansever bir
düşünce Travis. Neredeyse gözyaşlarımı tutamayacağım.
Sahne kararır.
II. SAHNE
19
WALKER - Beni içeri aldığın için teşekkür ederim. İçimden umarım kapıyı
kırmam gerekmez diye düşündüm. Bazen bunu yapmak zorunda kalıyoruz da.
Nasılsın Travis ?
WALKER - Evet. Bunu mektuplarında pek çok defa yazdın. Bu da onu çok
rahatsız etti.
20
WALKER - Anlamaya çalış Travis, dünyanın en güçlü ulusunun başkanı
olmak çok zor bir iş. Her gün vermesi gereken yüzlerce karar var. Bazen
arada bir iki tane hata yapabiliyor.
TRAVIS - Yokuş aşağı park edilen bir arabanın el frenini çekmemek hata
sayılabilir, ama Kanada’ da üç şehri haritadan silmek bir faciadır !
WALKER - Evet, bu biraz ağır bir durum olabilir, ama bu konuda senin de
hatan olduğunu hatırlatmak isterim. Belki orada reçeteli ilâçların daha ucuz
olduğunu söylemeseydin bu olay hiç gerçekleşmeyecekti.
TRAVIS - Ben bunu, Başkan’ ın ülkedeki bazı lânet olası ilâç şirketlerini
fiyat indirmeleri konusunda iknâ edebileceğini düşündüğüm için söyledim.
WALKER - Ama Başkan bunu, Kanada’ nın bizim ilâç sanayimizin geleceğini
yok edeceği konusunda bir uyarı olarak algıladı. İş dünyasının temel
prensiplerini uyguladı ve bu yarışa bir son verdi. Bu normal, doğal bir
tepkiydi.
WALKER - Evet ama sadece Kanadalılar. Onlardan daha çok var. Hiç kışın
Arizona’ ya gittin mi ? Onlarla dolu. İğrenç ! Neyse, gelecekte Başkan’ a bir
konuda bilgi verirken amacını daha açık ve anlaşılır bir şekilde anlatmalısın.
TRAVIS - Gelecek mi ? Gelecek diye bir şey yok ! O manyakla işim bitti
benim. Ben kâğıdım ve kalemimle burada kalıyorum.
21
WALKER - Bunu duyduğuma üzüldüm. Oysa Başkan arkadaş olabileceğinizi
düşünmeye başlamıştı.
TRAVIS - Geri zekâlı bir sincapla arkadaş olurum daha iyi. (Hayal kırıklığı
içinde) Ona ne önerdiysem beni reddetti. Yabancı petrole bağımlı duruma
geldiğimiz için sabah akşam ağzımıza sıçılıyor. Bu sorunu gidermek için çok
basit bir öneride bulundum.
WALKER - Malesef tüm büyük kentlerde yoldan geçenlere ateş edenler var.
TRAVIS - Bunun üzerine ofisime bir füze fırlattılar. Neyse ki odamdaki iki
pencere de açıktı. Birinden girip diğerinden çıktı.
WALKER - Evet, malesef çok kötü bir durumdu. Senin ofisin yerine “Ulusal
Silâh Birliği Merkezi” ne isabet etti. Bu yüzden hâlâ eleştiriliyorum.
22
TRAVIS - Büyük şirketlerdeki kodamanların, çalışanların emeklilik
haklarından çalmalarını önleyecek bir çözüm bulmuştum.
TRAVIS - Sonrasında kafama vurdular ve beni bir çuvalın içine tıkıp nehre
attılar.
WALKER - Mantıklı ol, Travis. Eğer onlara izin vermeseydi ucuz tenis
ayakkabısını nereden alacaktık ?
23
TRAVIS - Tüm ülkede boş duran fabrikalar var. Bir zamanlar yaptığımız gibi
oralarda yapabiliriz.
WALKER - Bir ayakkabı için iki dolar daha fazla ödeyerek mi ? Sana temel
bir ekonomi dersi vereyim Travis. Herhangi bir şey için yüksek ücret
ödemek sadece fiyatların artmasına neden olur ve düşük gelirliden alınan
paranın tekrar zengine dönmesini geciktirir.
TRAVIS - Bana ne ! Amerikalı işçi ayvayı yemiş. Artık hiçbir şey bu ülkede
üretilmiyor.
WALKER - Hiçte öyle değil. Silâh sanayi hiç olmadığı kadar gelişmiş
durumda. Ne dersen de, ama hiç kimse Amerika gibi zırhlı silâh yapamıyor.
TRAVIS - Teşekkür ederim ama hayır. Burada kalıp ona mektup yazmaya ve
kendini bok gibi hissetmesini sağlamaya devam edeceğim... Geceleri
parmağını emiyor. Bunu bildiğimi öğreneceği güne kadar bekle.
TRAVIS - Bana ne ?
24
TRAVIS - Rezalet ! Herkes bizden nefret ediyor !
WALKER - Kötü bir iş değil. Kendi ekibin, ofisini yeniden dekore edebilmen
için altı milyon dolarlık bütçen olacak, tabi devletin sağlayacağı muhteşem
sağlık imkânlarını da unutma. Biliyorsun, artık ilâçları Kanada’ dan getirtmek
mümkün olmadığı için ilâç faturaları insanı mahvedebilir.
25
TRAVIS - Ben ! Dışişleri Bakanı !
TRAVIS - Evet. Bir sürü değişiklik yaparım. Hepsi de çok iyi olur. Zaten
çirkin Amerikalılarız bir de aptal Amerikalılar olmamıza gerek yok.
WALKER - Kesinlikle.
TRAVIS - İlk olarak o lânet olası, küçük, önemsiz ülkelere milyonlarca dolar
göndermeyi keserim. Oradaki diktatörler bu paraları kendi hesaplarına
aktarıyor. Sadece kendileri ve aileleri için harcıyorlar. Madem bu kadar çok
borcumuz var, zaten çalınacak paraları neden vermeye devam edelim ki ?
26
WALKER - Sen kesinlikle tam bir fikir adamısın.
TRAVIS - Daha fazlasıyım. Ben sağduyulu bir adamım. Bundan sonra her
şey adil olacak. Eğer bir ülke bize tek taraflı kurallar uyguluyorsa, biz de
onlara aynı kuralları uygulayacağız, kaç tane meclis üyesinin karısına maaş
ödediklerinin önemi olmayacak.
TRAVIS - Teröre gelince, artık etkisiz bir politika olmayacak. Buna destek
olan tüm ülkelerle bağımızı kopartacağız. Ve eğer Başkan’ la arkadaşları
oradaki yatırımlarını kaybederlerse, buna göğüs gerecekler.
TRAVIS - Belki hâlâ yardımım dokunabilir, hatta belki Beyaz Saray’ daki
kaçığın dünyayı mahvetmesini engelleyebilirim.
WALKER - Olasılıklar sonsuz Travis ve ben ufukta yeni bir ulusal bayram
günü görüyorum. “Travis Pine Günü” … Çok özel olacak. Tüm ülke konserve
jambon yiyecek.
27
TRAVIS - Kabul etmeliyim ki, bu fikir hoşuma gitti.
WALKER - Evet ?
Sahne kararır.
III. SAHNE
Zaman: Aylar sonra. Ekim ayı sonlarına doğru, akşam vakti. TRAVIS
kanepede uzanmış bir dergi okumakta ve yüksek sesle yorum yapmaktadır.
Kapının dışında WALKER görünür. Zili çalar. TRAVIS oraya doğru bakar,
WALKER olduğunu görünce dergiyi okumaya devam eder. WALKER ısrar
eder, tekrar tekrar zili çalar. TRAVIS dergiyi bırakır, ayağa kalkar, kapıya
doğru gider ve açar. WALKER içeri girer, kapıyı kapatır.
TRAVIS - Hayır, hayır. Deneme bile. Geri gelmiyorum. Bir daha asla o
yalancı, kazıkçı, içten pazarlıklı deve bokunu görmek istemiyorum.
28
WALKER - Biliyorum, biliyorum. Senin için kolay değildi. İnan bana bazı
olaylarda kalbim seninleydi.
TRAVIS - Saçmalama Walker. Senin kalbin yok. Sen sadece onun uşağısın.
TRAVIS - Bu adam koca bir geri zekâlı. Dünyayı tekrar kendi tarafımıza
çekmek için ne kadar uğraştıysam, o da her seferinde beni baltalamak için
uğraştı.
TRAVIS - Ülkeden ayrılmadan önce öfkeli bir grup Fransız bayat ekmeklerle
saldırıp ödümü koparttı !
TRAVIS - Rusya’ yla ilişkileri düzeltmek için gittiğimde ise Rusya Başkanı’
nı samimiyetsiz, soğuk ve mastürbasyoncu olmakla suçladı.
TRAVIS - Hava alanına gitmek için yola çıktığımda öfkeli bir grup Rus,
beni arabamdan dışarı çıkardı ve ellerindeki boş votka şişeleriyle saldırdı !
29
TRAVIS - Sonra Suudi Arabistan’ a onları yola getirmeye gittiğimde, veliaht
prensin en sadık dostumuz ve kardeşimiz olduğunu söyledi. Amerika’ ya
döndüğümde öfkeli bir grup Amerikalı, uçaktan indirip ellerindeki Japon
yapımı beyzbol sopalarıyla beni dövdü !
TRAVIS - İki yüzlü ne olacak ! Her yaptığı şey yapmayı söz verdiğinin tam
tersi olarak sonuçlanıyor. Her olacağını söylediği şey, olacağını söylediği şeyin
tam tersi olarak gerçekleşiyor. Bu adam tam bir yalancı. Bu ülkenin başına
geçtiğinden beri ahlâksızlık ve umutsuzluk dışında her şey azaldı.
TRAVIS - Bir daha asla o adamın içinde olduğu bir şeyin parçası
olmayacağım. İyi haberse, artık Amerikan halkının durumun farkında olduğu.
Son yapılan anketleri gördün mü ?
30
TRAVIS - Unut gitsin. Sana o beş para etmez, dolandırıcı adam için bir daha
asla çalışmayacağımı söyledim.
TRAVIS - Anlamadım ?
WALKER - Otur Travis, beni dinle. (TRAVIS’ i bir sandalyeye doğru iter.)
Buraya Başkan için çalışmanı istemeye gelmedim.
TRAVIS - Öyle mi ?
TRAVIS şaşırır...
Sahne kararır.
IV. SAHNE
TRAVIS - Problem mi ? Ha ? Dur bir dakika. Bak bu adamın bizi taş devrine
götürmeye çalıştığını biliyorum ve bu yüzden bunu düşünmedim sanma. Ama
ben bir katil değilim. Ben sadece ülkesi için en iyisini isteyen fakir, kızgın,
çaresiz bir Amerikan vatandaşıyım.
31
bünyesindeki diğer bürolarla birlikte onun bu ülkeyi nasıl bir yöne
sürüklediğinin gayet farkında.
WALKER - Travis, bunu sana çok kesin bir bilgi olarak söylüyorum.
Bekleyemeyiz. Başkan New York ve California’ ya atom bombası atmayı
plânlıyor.
WALKER - Evet.
32
TRAVIS - Neden peki ?
TRAVIS - Çılgınlık bu !
WALKER - Bu kadar saf olma Travis. Şu son yaptığına bak. İşi öyle bir
halletti ki, sanki olay uluslararası bir durummuş gibi göründü. Böylece
Avusturalya’ ya saldırmak içinde bir sebebi olacak.
WALKER - Şey, tüm endüstriyel makineler gibi onların yenileri de artık Çin’
de üretiliyor. Çinlilerin bir grup çekik gözlü, pirinç yiyen, ucuz kalem yapan
pislikler olduğunu söylediği için artık onlara güvenebileceğinden pek emin
değil.
33
TRAVIS - Rezalet ! Bunları ne zaman söyledi ?
TRAVIS - İnan bana, eğer imkân bulsalar Başkan’ ı halletmek isteyecek bir
sürü insan var, ama ben onlardan biri değilim. Ayrıca neden ben ?
TRAVIS - Bu kadar mı ?
WALKER - Evet, bu kadar. Tabi eğer onu tiyatroda vurmayı ve sanatsal bir
açıklama yapmayı düşünmüyorsan. Tesadüfe bak, bu perşembe akşamı
34
“Mamma Mia” için bileti var. Daha önce tam sekiz kez izledi. Bu gösteriyi
gerçekten çok seviyor.
WALKER - Peki, ya birkaç teşvik edici teklifte daha bulunsak ? Meselâ evini
boyatsak. Her yere yeni halı döşetsek. Hatta belki yeni modern bir mutfak
bile olabilir. Bunun barakanın değerini ne kadar arttıracağını tahmin
edebiliyor musun ? Hatta şu ön bahçende duran eski Oldsmobile için bir garaj
bile yapabiliriz. Ne dersin ?
TRAVIS - Beni bir şeyin içine çekmeye çalışıyorsun, öyle değil mi ? Seni,
bunu anlayabilecek kadar tanıyorum.
35
WALKER - Tamam, beni çaresiz bir durumda yakaladın. Son teklifim şu !
Las Vegas tur paketi. Muhteşem Ceasar’s Palace’ ta üç gün dört gece
konaklama. Arnold Schwarzenegger’ le akşam yemeği. İki yüz dolarlık oyun
fişi ve pazar günü harika bir brunch. Bunu reddetmek için delirmiş olman
gerek Travis.
WALKER - Olacak. Sana yardım etmek için orada olacağım. Hatta istersen
doğru nişan alman için sana yardım ederim. Çok kolay olacak, Travis. Bam -
bam - bam. Sana söz veriyorum saniyeler içinde bitmiş olacak.
36
hafta var. Başkan anketlerde geri durumda. Eğer biri onu öldürmeye kalkarsa
o zaman ne olur ? Böylesine ulusal bir facia olduğunda genellikle ne olur ?
Ülke bir araya gelir, birlik olur ve liderin arkasında durur. Birdenbire yaptığı
kötü şeyleri, hileleri, yalanları, gafları, dünyaya verdiği acı ve çektirdiği
ıstırabı unutur, aniden popüleritesi hiç olmadığı kadar tavan yapar. Bil
bakalım sonra ne olur ? Kolayca seçimi kazanır.
TRAVIS - Evet, ofiste beni bekleyen bir silâh olabilir. Ama kuru sıkı
çıkabilir. Ben onu alıp ateş edeceğim. Sonra başka biri - ki, bu da büyük
ihtimalle sen olacaksın - asıl silâhı ateşleyecek. Bam - bam ! Birinci kurşun
Başkan’ ın yanındaki duvara, ikinci kurşun ise bana girecek. Sende övgüleri
kabul edeceksin. Unut gitsin. Bu pis işi yaptırmak için başkasını bulman
gerekecek.
TRAVIS - Korkarım öyle… Bir zamanlar başkanlık yapmış olan çok büyük
bir adamın da dediği gibi Walker, “Bazen herkesi kandırabilirsiniz, bazı
insanları her zaman kandırabilirsiniz ama herkesi her zaman
kandıramazsınız.”
37
TRAVIS’ in eline kâğıt ve kalem alıp kanepeye uzanmasını izler. TRAVIS
yüksek sesle düşünür ve yazmaya başlar.) “Sevgili Başkan. Seni yalancı,
kurnaz çakal seni. Sana güzel bir haberim var. Eğer anket sonuçları doğru
çıkarsa, artık yakında benden mektup almayacaksın !” …
Sahne kararır.
V. SAHNE
Zaman: Birkaç hafta sonra Kasım ayı başlarında, bir sabah. TRAVIS
kanepede uzanmış, gazete okumaktadır.
TRAVIS - Tanrı’ nın cezası, orospu çocuğu ! (Gazeteyi bir kenara atar.)
Hiçbir boka yaramayan orospu çocuğu !
Kapının dışında WALKER’ ın başı belirir. Zili çalar. TRAVIS ayağa kalkar,
kapıyı açar, WALKER içeri girer.
WALKER - Çok zor olmadı. Ona bunun bir av kazası gibi görüneceğini
söyledik. Travis, buraya Başkan’ ın iyi niyet dileklerini ve barış mesajını
iletmeye geldim.
38
TRAVIS - İyi, ilet ve kaybol. Beni tuzağa düşürmeye çalıştığın için hâlâ sana
kızgınım.
TRAVIS - Tabi, tıpkı bir aslanın bir tavşana duyduğu sempati gibi.
WALKER - Kesinlikle. Olumlu tarafı ise, eğer şimdiki Başkan gibi yeniden
seçilecek kadar şanslı olursa, ikinci dönemde, seçilmesi için büyük paralar
döken Washington lobicilerinin kıçlarını öpmesine gerek kalmıyor.
39
TRAVIS - Bıraktı zaten. Ülkeyi yedi yüz trilyon dolar borca soktu. Bundan
sonraki First Lady çamaşırını kendi yıkamak zorunda kalacak.
40
TRAVIS - Evine dön Walker. O fıçı ağızlı Başkan tarafından daha fazla
keriz yerine konmaya niyetim yok.
WALKER - Travis, bu, ülkeyi doğru yola sokmak için büyük bir fırsat. Bu
hükûmeti tekrar halkın hükûmeti yapmak başkalarını rahatsız etse de… Bu…
Gerçekten halk için çalışan bir hükûmet yapmak için bu... Bulunmaz bir
fırsat... Ah, sanki biraz üşüdüm.
WALKER - Bak, eğer Başkan samimi değilse neden böyle bir teklifte
bulunsun ki ?
WALKER - Hayır. Hayır, Travis, bu tamamen yeni bir oyun. Bu defa ben bile
Başkan’ ın söylediklerinde samimi olduğunu düşünüyorum. İşin birde iyi
tarafından bakarsan, ben artık ne seni ne de ülkeyi daha kötü bir hale
sokabileceğine inanmıyorum.
WALKER - Bak, belki Başkan’ ı reddebilirsin ama kendine bir sor bakalım,
kendi vatandaşlarını reddebilir misin ? (WALKER, TRAVIS’ i sahnenin
ortasına doğru getirir.) Ben hayır diyorum. Senin gibi biri bunu yapamaz
Travis Pine. Gerçek merhamet sahibi, derin ahlâki değerleri olan ve senin
kadar gerçek bir adam bunu yapamaz. (TRAVIS’ e şarkı söylemeye başlar.)
Halktan biri,
Halktan biri,
Çok asil, çok dürüst, çok iyi,
Uzun kilise kulesi gibi,
Bu halktan biri,
41
Travis Pine onun ismi...
TRAVIS - Hoş.
42
WALKER - Heyecan verici, öyle değil mi ? Yeni bir çağ başlamak üzere !
TRAVIS - Peki, son kez sağduyuma karşı geliyor ve işi kabul ediyorum.
Ama Başkan’ ı umursadığım için değil ha, şarkı hoşuma gittiği için !
Sahne kararır.
VI. SAHNE
TRAVIS - Kendini “Kral” yaptı ! Anayasayı bir kenara atıp, kendini “Kral”
yaptı !
TRAVIS - (Kızgın) Sen salak mısın ? Böyle şeyler olmaz ! Böyle şeylerin
olmaması gerek ! En azından bu ülkede. Bunların olamayacağını söyleyen
yasalarımız vardı.
43
WALKER - Biliyorum, biliyorum, biliyorum. Ama olanların bir çoğu senin
yüzünden oldu. “Halktan Sorumlu Bakan” sendin. Devletteki yozlaşmayı,
maaşları, aptal yargı kararlarını, onların canını sıkan her şeyi sen hatırlattın.
Ona insanların değişim istediğini, devletin çalışması gerektiği gibi
çalışmadığını sen söyledin. Her şeyin daha az karmaşık, daha adil olduğu
hale dönmesini öneren sendin. İşte şimdi eskiye döndük Travis. Ülke bir
“Kral” ın idaresi altında, işte yine buradayız.
TRAVIS - (İç geçirir.) Bir zamanlar burası harika bir ülkeydi Walker. Bir
zamanlar herkes için özgürlüğün ve adaletin olduğu bölünmez bir ulustu.
TRAVIS - Adam her şeyi bir kenara attı. İnsan Hakları Bildirgesi’ ni, hatta
Amerikan Milli Marşı’ nı !
WALKER - Aramızda kalsın Travis ama bence marş müzikal olarak berbattı.
Sana söylediğim şarkıyı bile daha çok sevdim.
TRAVIS - (İç geçirir.) Bir zamanlar burada insanlar mutlu yaşardı Walker.
İnsanlar yolda yanından geçerken gülümserlerdi. Doktorlar evleri arayıp,
hastalarını sorardı. Park etmek kolaydı. Makinelerimizi kendimiz üretirdik. Tost
makinelerini, çamaşır makinelerini, patates dilimleyicilerini… Elbette hatalar,
44
ön yargılar, yapılan haksızlıklar vardı ama hep ileriye giden, büyüyen, doğru
yolda ilerleyen, zorbalıktan ve anarşiden nefret eden bir çizgideydik. Çoğu
zaman kendimizle gurur duyardık.
TRAVIS - Ama yavaş yavaş başka bir ülkeye dönüştürüldük. Aşırı zıt
kutuplara bölündük. Gizliden gizliye yapılan işlerle gözümüz kör edildi.
Kürtaj, eş cinsel hakları, bilim, İncil derken dikkatimizi başka yerlere çektiler.
Aslında dikkatimizi bu ülkenin bir zamanlar olduğu gibi özgür ve harika bir
yer olarak kalması üzerine toplamalıydık. Ve yavaş yavaş, akıllıca, çok akıllıca
her şey elimizden alınmaya başlandı. İş güvenliği, maddi olarak ulaşılabilir
eğitim, istikrar hissi, bunlar yavaş yavaş ulaşılmaz olmaya başladı. Önce
bazılarımız için, sonra çoğumuz için, şimdiyse hepimiz için. Ve tüm bunlar
sadece para, güç ve seçilmiş ama kimsenin bilmediği kişilerin kontrolü ele
geçirmesi içindi.
TRAVIS - Belki de haklısın. Ama bir konuda kafam hâlâ karışık. Eğer bu
yönde ilerleyeceğini biliyorduysa neden beni başa geçirdi ? “Halktan Sorumlu
Bakan” fiyaskosu ne içindi ?
45
WALKER - Hâlâ göremiyorsun, öyle değil mi Travis ?
WALKER - Sen sadece onun yürüdüğü yolda karşısına çıkan küçük bir
fareydin. Onunla ilgili her şeyden nefret ediyordun ama o yine de her
seferinde senin gözünü boyamayı başarıyordu. Bunu sana yapabiliyorsa
herkese yapabileceğini biliyordu.
WALKER - İnan bana Travis, bu bakış açısıyla hayat senin için çok daha
kolay olur.
TRAVIS - Evet, pes ediyorum. Her şeyin doğru ve dürüst olması için
uğraşmaktan vazgeçtim. Küresel ısınmanın da, genel sağlık sigortasının da,
insan haklarının da canı cehennneme ! Bugünden itibaren ben de sürüye
katıldım, Walker.
WALKER - Travis, seninle yaptığım her anlaşmada senin çok özel biri
olduğunu düşündüm. Dürüstlüğünü, ahlâkını, doğru olanı yapma tutkunu hep
takdir ettim. Dünyada artık bir damla gün ışığının kalmadığını düşündüğüm
zamanlarda buraya seni bir gün ışığı huzmesi olarak gördüğüm için geldim.
O yüzden bugün burada olmak istedim… Şey için…
46
TRAVIS - Ne için ?
TRAVIS - Ne ? Yani… Beni öldürtecek mi ? Ama neden ? Artık onun için bir
tehlike değilim ki !
WALKER - Her neyse, seninle bir arkadaşlığımız olduğu için, “Kral” senin
ortadan kaldırılma işini benim yapmama izin verecek kadar kibar davrandı.
İster inan ister inanma Travis, gerçekten sana sempati duyuyorum ve bu
durumdan dolayı gerçekten çok üzgünüm.
WALKER - Eğer biraz zaman istersen, arkamı dönüp üçe kadar sayabilirim.
Gerçi en fazla kapıya kadar gidebilirsin.
47
TRAVIS - Evde olursa burası çok dağılabilir. Süpürgem de pek iyi çalışmıyor
zaten. Eğer senin için sorun değilse dışarda olabilir mi ? Güzel bir gün ve
biraz temiz hava bana iyi gelebilir… En azından bir süreliğine.
WALKER - Peki. Dışarısı biraz serin belki üzerine bir hırka almak istersin.
TRAVIS - 100 !
WALKER - 60 veririm.
48
TRAVIS - Ev kredimi ödeyeceğim. Üç ay daha ödeyebilirsem, ev benim
olacak.
TRAVIS - Teşekkürler.
TRAVIS - O zaman durdur onu Walker. Böyle devam etmesine izin verme.
Birinin onu durdurması gerek.
WALKER - Kahretsin. Normalde böyle bir şey beni asla rahatsız etmez
Travis ama iş sana gelince… Gerçekten kendimi iyi hissetmiyorum.
TRAVIS - Bak, eğer bu senin için zor olacaksa, ben kendim halledebilirim.
49
WALKER - Yapabilir misin ? Zor olmaz mı ?
Sessizlik. Sonrasında silâh sesi duyulur. Kısa bir an sonra, elinde silâhla
TRAVIS içeri girer. Silâhı masaya bırakır, WALKER’ ın ceketini alır, cep
telefonunu çıkarır. Menüsüne bakar, bir şey seçer ve bekler.)
50
“Halktan Biri” olarak diyorum ki, bu yaptığın bir boka yaramayacak !..
(TRAVIS’ in yüzünü bir gülümseme kaplar. Işıklar yavaş yavaş kararır.)
SON
51