Professional Documents
Culture Documents
P'Taah Pleiades Mesajları 1
P'Taah Pleiades Mesajları 1
PLEİADES MESAJURI/1
J ANI KING
P’TAAH
PLEtADES MESAJLARI/1
1991 yılının ikinci yansında gerçekten olağandışı ve çok özel
bir şey oldu. Avustralya’nın Kuzey Queensland sahilinin
tepelerindeki bir evde bir grup insan on altı hafta boyunca, yıldız-
halkından birinin öğretisini dinlemek üzere düzenli biçimde
toplandı: Pleiades Takımyıldızı’ndan P’taah’m sevgi ve bilgelik
dolu öğretisini.
İnsanlığın, huzursuz, korku dolu bir bilinç ve içimizdeki
Tann’nın yadsınmasının insafsız etkileri yüzünden daha önce hiç
olmadığı kadar gerilim ve ıstırap içinde yaşadığı bir dönemde,
P’taah iletişimi bundan daha uygun bir zamanlama ile yapılamazdı.
P’taah, insanlığı ayrılıktan Bir’liğe geçirecek olan büyük
değişime hazırlayan yüce varlıklardan biri. Onun medyum Jani
King aracılığıyla verdiği, sınırsız bir sevgi, sevinç, yükseliş mesajı
ve günlük hayata uygulanabilir bir somut bilgidir; her ne kadar bu
bilgi insan realitesini oluşturan inanç yapılannı temelinden sarsacak
olsa bile.
P ’taah, insanlık ve Dünya gezegeni için gelecek olan yüce
değişimlerden söz ediyor, o görüş alanımızı yaşam-dolu ve çok-
boyutlu bir evrene açıyor. O, Iç-Dünya halkından ve yıldız-
halkmdan (uzaylılardan) söz ediyor, ve böylece bize asla yalnız
olmadığımızı hatırlatıyor. Dahası, o bize, korkuyu sevgiye
dönüştürmemiz, gerçekte kim olduğumuzu keşfetmemiz için büyük
bir anlayış sunuyor. O, insanı hayatta kalabilme mücadelesi içeren
bir bilince hapseden dogmaların ve kavramların prangalarını
yumuşaklıkla eritiyor, ve tüm görünümlerin aksine, insanlık için
muhteşem güzellikte bir kaderi ifşa ediyor.
Yıldız-halkırun insanlara olan sevgisi P’taah’m kendi sözlerinden
daha iyi ifade edilemezdi:
Sizi yuvaya getirmek için her şeyi yapacağız!
P'TAAH
PLEİADES MESAJLARI /1
Medyum:
Jani King
Çeviren:
Jale Gizer Gürsoy
Bu Kitabın Türkiye'deki Yayın Haklan
Akaşa Yayın ve Dağıtım Ltd. Şti.'ne aittir
Dizgi: Bilginler
K apak Düzeni: Mehmet Ali Arın
Baskı: Özal Matbaası
K apak Baskısı: Santra Ajans
Film: Senkron Grafik
Cilt: Evren Ciltevi
İstanbul, 1998
MEDYUM HAKKINDA
- P'TAAH-
Siz, gelmekte olan değişimlere, gezegeniniz
üzerinde meydana gelecek değişimlere tanık ola
bilmek ve katkıda bulunabilmek için bu zamanda
enkarne oldunuz. Çok fazla beklemeniz gerekme
yecek, bu çok yakında vuku bulacak.
Her birinizin içinde, bu değişimleri görme, in
san bilincindeki ve Yerküre'deki değişimleri dene-
yimleme özlemi var. Ve Yerküreniz gerçekten ha
reketlendi.
Sözcükleriniz o vecit dolu infilakı tarife yetm e
yecek; bu gezegen üzerindeki her bir atom ve mo
lekülün, bizzat gezegenin ilahi bir ışıkla ışıldadığı
o zaman hepinizin nasıl olacağınızı da hayal ede
mezsiniz. Böyle olağanüstü bir güzellik hayal edi
lemez. Ve bu geçiş gerçekleştiğinde, varlıklar, kafi
leler halinde, en coşkulu övgü şarkılarını ve ilahi
lerini sevinç ve şükranla söylemek üzere gezegeni
nize gelecekler. Ve o varlıklar görünmeyenler ola
caklar, onlar başka dünyalardan gelen, görünüm
leri size benzemeyenler olacaklar, ama siz her şey
deki tanrısallığı algılayabileceksiniz. Şekil ve cesa
met önemli olmayacak, siz her şeyde Tanrı'yı göre
ceksiniz. O öylesine sihirli, öylesine büyülü olacak.
TEŞEKKÜR
Jani King
Kuranda
Aralık, 1991
İÇİNDEKİLER
....................................................................11
Önsöz-^^fjjj, T a n ıtım ı..........................................15
Jani 1991................................. 23
İlk g ^yj^j .................................41
,, 11 Eylül 1 991.............................. 63
ÜÇÜnc*^^„ C else: 18 Eylül 1991.......................... 87
D ö rd ü ^ ^ ^ jg e: 25 Eylül 1991.............................. 107
Beşinc»^^^g^. g Ekim 1991..................................127
9 Ekim 1991................................149
Yedine» . 16 Ekim 1991...........................171
S e k iz iı» ^ ^ ^ C else: 23 Ekim 1991......................197
Dokuzı» 3 0 Ekim 1991.............................219
OnuncU^, ^ ^ İ s e : 6 Kasım 1991......................... 235
O n b i r i / ^ ^ j s e ; 13 Kasım 1991......................... 257
Onikini5»^ c e l s e : 20 kasım 1991.......................281
Onüçüı»^ ^ C else: 27 Kasım 1991.................305
Ondördi»"*^
ÖNSÖZ
Peter O. Erbe
Aralık, 1991
JA N İ KİNG’İN TANITIMI
BİRİNCİ CELSE
29 Ağustos 1991
Not: Soru (S) harfinden sonra yer alan (E) ya da (K) harfi soruyu soran
kişinin erkek mi, kadın mı olduğunu belirtm ektedir. (Ç.N.)
S; (K) B iz h e p im iz b ir'iz. Bu d e m e k tir k i, s iz ve
m evcu t o ld u ğ u n u d ü şü n d ü ğ ü m ü z h e r şey a y n ı B ir'liğ in
p a r ç a la r ıd ır . N eden b iz le r s ın ır lıy ız ve s iz d e ğ ilsin iz?
P'taah: Hepimiz Bir'iz, çünkü hepimiz bir Kaynak'tan
yaratıldık. Öyle değil mi? Tek fark, biz evrenin nasıl işledi
ğini anlıyoruz ve siz anlamıyorsunuz. Fakat gerçekte tüm
bilgi, tüm biliş hepinizin içinde yatmaktadır. Hepiniz, aydın
lanmak için telaş ve koşuşturma içindesiniz ve arayıp araş
tırmakla meşgulsünüz. Sevgili dostlar, aslında bunun için
size sunulmuş olan her bir sözcük, her bir bilgi parçası bile
yeter, çünkü binlerce yıldır tüm öğretmenlerinizden gelen
tüm öğretiler size hep aynı şeyi söyleyegelmiştir. Her şey içi-
nizdedir. Şimdi, bilinciniz gitgide genişledikçe, farkındalığı-
nız arttıkça, içinizdeki anten de güçlenip genişliyor ve gide
rek daha çok şey alıyor. Ve bu böyle oldukça, başınızın için
deki bilgisayar giderek daha kolay kullanılabilir hale gelir.
Anlıyor musunuz? Böylece, bu demek değildir ki siz bir ara
yışa çıkmak zorundasınız -buna gerek yoktur. Sahip olabile
ceğiniz en iyi öğretmenler sizin doğanızda mevcuttur. Ger
çekten, siz gezegeniniz üzerinde, bahçeniz, hayvanlarınız,
deniziniz, gökyüzünüz, mevsimleriniz gibi, doğal mirasınız
olan şeylerle gitgide daha yoğun biçimde meşgul oldukça,
Yerküreniz'in ritmiyle daha çok uyum içine girersiniz -ki bu
sizin gerçek dünyanızdır.
Bu aynı zamanda kendi bedeninizle daha çok uyum içi
ne girmenizdir, o zaman beden ile zihin arasındaki ayrılık
azalır -o zaman fiziksel bedenin, bedeninizin yapısının, ger
çekten, evreninizin bir mikrokozmosu olduğunu anlarsmız.
Bedeniniz gerçekten sizinle konuşur. Bedeninizde bir rahat
sızlık olduğu zaman, o duygusal bir rahatsızlığın yansıma
sından ibaretti^ çünkü fiziksel realitedeki her şey bir yansı
m adır -her şey. Ve siz gitgide daha çok uyumlandıkça, bede
ninizi gitgide daha çok anlayacaksınız. Kendi biliş halinizin,
iç bilginizin haznesine ulaşmaya başladığınızda, Benliğin
BENLÎK'ten ayrılığı gitgide azalacak ve tüm BENLİK ile git
gide daha çok bütünleşeceksiniz. Bu sizin sorunuzu yanıtla
mış oluyor mu?
S: B u b a n a d ü şü n m e m iç in b ir h a y li şey v e rm iş
o ld u . T eşe k k ü r ed erim .
P'taah: Sorular?
S (E): B u b iliş h a lin e d a h a çok u y u m la n m a k için
ne y a p a b ilir iz , h ız la n m a k iç in ne y a p a b ilir iz ? B en s a
b ırs ız ım .
P'taah: İşte o zaman yapmanız gereken şey acele etm e
mektir.
S: B ilin c in g e n işle m e s i k o n u su n d a d a h a a k t i f o l
m a n ın b ir y o lu yok mu?
P'taah: Ne kadar büyük bir arayış içinde olursanız, ne
kadar acele ve telaş içinde olursanız, ilerleme o kadar yavaş
olur. Yapmanız gereken şey, yaşamın akışına uymaktır. Bu,
olmak'tır. Her şeyin en büyük uyumlayıcısı, kahkahalarla
gülmektir. Daha çok oynaym, daha çok gülün. Bu bir "yap"
1ar, ve "yapma"lar meselesi değildir. Doğru ve yanlış, iyi ve
kötü diye bir şey yoktur. Ve gerçekte, yanlış karar diye bir
şey yoktur. Her şey bir öğrenme sürecidir ve sizin burada
oluşunuzun nedeni de budur. Aydınlanma bu değildir. Ne
kadar çok ararsanız, o kadar az bulacaksınız. Medyumunu
zun çok tatlı bir sözü var, iyi bir zaman geçirmek için bura
dayız, uzun bir zaman geçirmek için değil, diye. Ve bu, iyi bir
zaman olabilir. Çok sevgi ve kahkaha, Ay ışığı altında çıplak
dans etmek. Doğanızda hoş bir seda olmak, candan dostluk
lar -aydınlanma konusunu dert edinmemek. Siz o konuda
kaygılandıkça, sevgili varlık, o gitgide uzaklaşır. Gerçekten
bilinmesi gereken şudur ki, siz bir tanrısal ifadesiniz, her na
sıl olursa. Ve aslında siz şimdiden (zaten) aydınlanmış var
lıklarsınız -ama ne var ki bunu unutmuşsunuz, o kadar. İyi
ve kötü yoktur, doğru ve yanlış yoktur. Yargılama yok, sevgi
li varlıklar. Yukarılarda, yaptıklarınızın kaydını tutan bir
Tanrı yoktur. İnsanlık bulutlar arasında oturan bir yaşlı
adam şeklindeki bir Tann kavramı ile büyümüştür. Ve siz
büyüdüğünüz ve akli olarak bu mitolojiyi dışladığınız zaman
bile -kalben hâlâ, hepiniz- bulutlarda oturan Tanrı'nın sizi
gözetim altında tuttuğunu düşünürsünüz. Pekâlâ, sevgili
dostlar, ben tüm gökyüzünü araştırdım, baktım, baktım ve
böyle bir Tanrı bulamadım. Tanrı her şeydir, O aynı za m a n
da sizsiniz. Gerçekte siz O 'sunuz.
S: (E) F a k a t u n u tk a n lık çek iyo ru z!
P'taah: Gerçekten. Fakat bu incecik bir tül perdeden
ibarettir. Bakın, bütün yapmanız gereken şey, Tann konu
sunda asla kafa yorup tasalanmayan, fakat harikulade bir
akşam geçirmekte olan şu sevgili yaratık gibi olmaktır.
(P'taah, ev sahibesinin kucağında keyifle kıvrılm ış yatan
evin kedisini işaret etmektedir.)
S: (E) S iz iy i ve k ö tü y o k tu r d e rk en , g e le c e k iç in yo
lu n u zu n a s ıl ta sa rlıy o rsu n u z?
P'taah: Yargısız, dostum, yargılamadan.
S: P e k i, e ğ e r izle n e c ek ik i y o l v a r sa , h iç b ir in i y a r
g ıla m a m a k g e re k iy o r, a m a h a n g is in i izle m e li?
P'taah: Hangisi kalbinizin şakımasını sağlıyorsa, hangi
si sizi mutlu ediyorsa onu. Bakın, siz bir sevgi kaynağından
geliyorsunuz, öyleyse yanlış karar nasıl olabilir ki. Fark et
mez. O anda kalbinize sevinç veren ne ise siz onu yapın. Bir
süre sonra kalbinizin bir başka şey yapmak istediğine karar
verebilirsiniz, o zaman onu yapabilirsiniz. Sonsuza dek süre
cek bir karar vermek zorunda değilsiniz. Sonsuza-dek uzun
bir süredir, dostum. Ve daima fikrinizi değiştirebilirsiniz. El
bette, sizin toplumunuzda sizden hayatınızda belli bir karar
verip sonsuza dek o karara göre yaşamanız bekleniyor, bunu
anlıyoruz. Ama, bu biraz budalaca görünüyor, öyle değil mi?
istediğiniz zaman değişebilirsiniz ve bu pekâlâdır. Şimdi, biz
hiçbir suretle toplumsal bilinçten söz etmiyoruz. Çoğunuz
için, kalbinizin şakımasına yol açan şeyi yapmak, toplumsal
bilinci umursamamak, ona karşı çıkmak anlamına gelebilir
ve o zaman siz hangisinin daha önemli olduğuna karar ver
mek zorundasınız; kendi sevinç ve mutluluğunuz mu, yoksa
toplum tarafından kabul edilmek mi? Yanlış ve doğru diye
bir şey yoktur. O yalnızca insanların zihninde vardır. Ama,
ayırt edebilme (tefrik) yeteneğini gözardı etmeyelim. Biz yar-
gısızlıktan söz ederken sağduyudan yoksunluğu kastetmiyo
ruz. Siz ayırt edebilen biri olabilirsiniz ve "Ben şunu ya da
bunu tercih ediyorum," diyebilirsiniz. Yargılamaya gelince, o
gerçekte bir şeyi "doğru" ve "yanlış", "iyi" veya "kötü" haline
getirmektir. Ne söylediğimi anlıyor musunuz? Kalbinizin se
sine kulak verin. Yanlış karar diye bir şey yoktur -nasıl ola
bilir ki? Ve kötü olarak yargılanan bir şey, genellikle bir kor
kunun sonucudur. Bir kimseyi davranışlarından ötürü yargı
ladığınız zaman -o her ne ise- bilinmelidir ki, gerçekten, o
kişi sizin bir yansımanızdan ibarettir.
S: Ö yleyse, b ir b a şk a k im s e d e b ir d e ğ e r g ö rm ek
g e r ç e k te k e n d i b ir p a r ç a n ız ı g ö r m e k tir , bunu m u d e
m ek istiyo rsu n u z?
P'taah: Kesinlikle. Şimdi şunu anlamanız gerekir: Bin
lerce enkarnasyonunuz boyunca siz her şey oldunuz -öldürü
len oldunuz, öldüren oldunuz. Fethedilen ve fetheden oldu
nuz. Köle edilen ve köle eden oldunuz. Tecavüz edilen ve te
cavüz eden oldunuz, çocuk oldunuz, çocuk tacizcisi oldunuz.
Olmadığınız hiçbir şey kalmadı -hepsi oldunuz. Öyleyse size
düşen bunu hatırlamaktır, ve sevgiden, şefkatten kaynaklan
mayan eylemlerin ardında ne denli dayanılmaz acı ve ıstı
rapların ve inanılmaz korkuların yattığını anlamaktır. Hat
ta, bu hayatınızda bile, her birinizin öyle tarafları var ki,
kuşkusuz, onları kimsenin bilmemesini yeğlersiniz. Ama bi-
1in ki yargılama yoktur. Her biriniz Tanrı/Tanrıça düşünce
sinden yaratıldınız, Tüm-Varolan'dan. Sizin her bir veçheniz
onun bir ifadesidir, aksi halde o olmazdı. {Uzun bir d u rakla
ma.) Soru sormak isteyen var mı?
S: (E) B en im so ru m te za h ü r-e ttirm ^ k o n u su n d a .
N a s ıl o lu y o r d a , in s a n ın b ir şe yle ri te z a h ü r e ttir m e g i
r iş im le r i b a ze n g e r ç e k le ş iy o r ve b a ş k a z a m a n la r d a bu
olm uyor?
P'taah: İşte bu çok iyi bir soru. Şu sıralarda sizin insan
larınız tarafından, tezahür-ettirme hakkında pek çok şey ya
zıldı ve söylendi. Ve size, "Benim istediğim budur, şunu ve
şunu gerçekleştirmek istiyorum" gibi onaylamalar yapmanız
tavsiye edilir. Bunu yeterince sık bir biçimde yaparsanız, is
teğinizin gerçekleşeceği söylenir. Ancak, o sözleri tekrarlaya-
bilseniz de, dostum, sonuçta düşünceyi duyguyla kucakladı
ğınız, düşüncenizi hissettiğiniz zam an siz tezahür olayını
gerçekleştirirsiniz. Eğer bol para istiyor ve her gün uyandık
tan hemen sonra, 'Bol para ve bolluk getirmek istiyorum,"
diyorsanız ve bu gerçekleşmiyorsa, o zaman bunun nedenine
bakmanız yerinde olur. Biz parayı bir örnek olarak kullanı
yoruz, çünkü bu gerçekten insanlığın büyük bir saplantısı
dır. Size şunu sormak isterdik: Para hakkında gerçekten ne
düşünüyorsunuz? İnsanların para hakkında söyleyegeldikle-
ri birçok şeyi işitiyoruz ve medyumumuz da geçen gün bun
dan söz ediyordu, para hakkında ne düşündüğünü yazdı ki
bu çok iyi bir alıştırmadır. Ve o yazdıklarından hayrete düş
tü. Yazı şöyle idi: "Paranın gözü kör olsun... yeterince yok
ki.... ihtiyacınız olduğunda asla yoktur... para için çalışmak
zorundasınız... para ağaçta yetişmiyor ki... para bütün kötü
lüklerin kaynağıdır." Bunlar kulağa aşina geliyor mu? Ve
sonra, istediğiniz zaman para niçin gelmiyor diye merak edi
yorsunuz...
Şimdi, sizden şunu dikkate almanızı istiyorum: Para
bir fikir yapısıdır.* Aslında ojjir simgedir. O enerjidir. O bir
bilinç sim gesidir. Siz onu aslında bir değiş-tokuş aracı olarak
kullanıyorsunuz, öyle değil mi? Ancak, onun hakkındaki his-
leriniz ve düşünceleriniz yüzünden, o bir kimlik sahibi varlı
ğa benzetilebilir. Anlıyor musunuz? Eğer siz paranın mevcut
olmadığı, onu gerçekten sevmediğiniz inancını besliyorsanız,
ya da paranın spiritüel değeri olmadığını, ve eğer siz gerçek
ten spiritüel bir kimse iseniz, o zaman para denen şeyin üze
rine çıkmış olmanız gerektiğini düşünüyorsanız, ve ona sa
hip olmamanız gerektiğini düşünüyorsanız, böylece onu ken
dinizden uzağa itiyorsanız, onun size gelmesini nasıl bekle
yebilirsiniz? Böylece, benim bu konuda söyleyebileceğim şey,
altta yatan inanç yapılarına bakmanız olacaktır. Sizin tüm
realitenizi yapılandıran, yaratan sizin inançlarınızdır.
İlişkilere bir göz atalım. Bir evlilik ya da aşk ilişkisi
içinde olmayan birçoğunuz harikulade bir aşığınız olması
için büyük bir arzu duyarsınız, ama gelen olmaz. Siz arzuyu
dile getiriyorsunuz: Harikulade bir aşığım olsun. Fakat aşk
hakkında gerçekten ne düşünüyorsunuz? Temelde yatan
düşünce şu ki siz aşkın inciteceğine, aşkın acı verici olduğu
na inanıyorsunuz, çünkü sizin bildiğiniz budur. Siz bir ilişki
nin devamlı olmayacağına inanırsınız. Siz sevgi hakkında
tüm bu inançlara sahipsiniz ve sonra hayatınıza sevginin ni
çin gelmediğini merak edersiniz. Anlıyor musunuz? Öyleyse,
bir şey arzuladığınız ve o gerçekleşmediği zaman, elinize bir
kâğıt alın, bir tarafina arzunuzu yazın. Kâğıdın öbür tarafı
na, neye inandığınızı yazın ve çok şaşıracaksınız.
Duyguyla kucaklanan düşünce realitenizi tezahür etti
rir. İnanç yapısı, hepsi bu. İnançlarınız. Onlar sizin realiteni
zin yapı taşlarıdır. Siz üstünde durduğunuz zeminin katı ol
*fikir yapısı;P 'taah bu deyimle, gerçek ya d a realiteyle çok az ilgisi olan ya
da hiçbir ilgisi olm ayan insan realitelerin i (inanç kalıplarını) kastetm ekte
dir.
duğuna inanırsınız, oysa öyle değildir. Siz duvarın katı ol
duğuna, onun içinden geçemeyeceğinize inanırsınız. O da ka
tı değildir, dostum. O -yani, katılık- sizin ve insanlığın ortak
inancıdır. Yerkürenizin katı olduğuna inanırsınız -ama de
ğildir. Yerkürenizin içinde büyük uygarlıklar yaşamaktadır.
Eğer bilim adamlarınız Yerküre'nin içine, kilometrelerce de
rinliğe sondaj yapsalardı, onu katı bulurlardı. Ama, aslında
değildir -bu sadece inançtır. Dünyanızın yüzeyi altında yaşa
yan uygarlıklar ise gerçekte bir başka zaman sürekliliğinde
bulunmaktadırlar. Fakat onlar gerçekten oradadırlar. Sade
ce, onların olmadıklarına inanırsınız, o kadar. Yerküreniz
aslında katı değildir, kendi varlığının alt katmanlarında bi
le. Sizin tüm realiteniz akışkandır. Gerçekte hava, su veya
toprak denilen ana-unsurlar arasında pek fazla fark yoktur.
Onları öyle yapan ortak inançtır. Bu da çok iyidir, dostum,
eğer öyle olmasaydı, durum çok çapraşık olurdu, değil mi?
Fikir yapısı da -yani insanlığın taşıdığı inançlar da- ev
rim geçirir ve bu akışkanlık hali içinde, biz, örneğin. Dünya
üzerinde İsa Mesih adı ile bulunmuş bir fiziksel varlıktan
söz edeceğiz. Yeri gelmişken, sizin katınızdaki dini pek onay
lıyor değiliz, çünkü o büyük bir tutsaklık yapısı olagelmiştir,
fakat bu bir yana, İsa adlı varlığın bu iki bin yıl içinde bir fi
kir yapısı haline getirilmiş olan şeyle gerçekten pek ilişkisi
yoktur. Bununla birlikte, fikir yapısı geçerlidir. Bu yapı bir
kimlik yaratmıştır ki, o varlığın kendi enkarnasyonu içinde
ki halinin, zaman içinde meydana getirilmiş bu fikirle kıyas
lanabilir bir tarafı yoktu. Ancak bu yine de güçlü bir fikir ya
pısı haline gelmiştir. Sizin algıladığınız realitenizde ve düşü
nebileceğiniz hiçbir şey yoktur ki, geçerliliği bulunmasın.
Her şey geçerlidir ve her şey tanrısal ifadedir. Siz onaylama
dığınız zaman bile. Bu ayırt edebilme meselesidir. Aslında
siz, insanlığın ya da gezegenin en büyük uyumu için olmadı
ğı halde mükemmelen geçerli olan birçok davranış biçimi,
inanç yapısı bulunduğunu pekâlâ anlıyorsunuz. Bununla bir
likte, siz neyi geçersiz kılarsanız, onu güçlendirm iş olursu
nuz. Bu korku gibidir. Korktuğunuz şeyi kendinize çekersi
niz. İnsanlık düşüncenin zihne ait olduğuna ve zihnin dışın
da onun bir gerçekliği bulunmadığına inanır. Fakat öyle de
ğildir. Düşünce enerji dalgasıdır. O, kapsamına giren her şe
yi kendine çeken bir elektromanyetik enerjiye sahiptir. Ev
ren herhangi bir şeyi iyi ya da kötü diye yargılamaz, o sadece
VAR'dır. Bir düşünce evrene salındığında, siz böylece realite
nizi onunla birlikte-yaratmış olursunuz. Eğer siz şöyle ve şöy
le arzuladığınız hakkında, duyguyla kucaklanm ış bir d ü şü n
ce üretiyorsanız, tüm evren onu yaratm ak üzere kendini yen i
den düzenleyecektir. Aynı şekilde, siz gerçekten benzer arzu
ları olan insanları kendinize çekersiniz. Kaza diye bir şey
yoktur. R astlantı diye bir şey yoktur. Hepsi de yaratılır, bir-
likte-yaratılır.
Şimdi birçoklan şöyle derler: "Bir kaza hakkında ne di
yeceğiz, örneğin bir çocuk bir arabanın önüne çıkıp da öldüğü
zaman?" "Çocuğun ana-babası ve o taşıtı kullanan kişi, onun
ailesi; nasıl olur da onlar kendileri için bu kadar korkunç bir
şeyi yaratmak isteyebilirler?" "Bir çocuk açlıktan öleceği bir
ülkede doğmayı niçin plânlar?" Gerçekten, bu deneyim için
dir. Gerçekte ölüm diye bir şey yoktur. O bü3mk bir illüzyon
dur. Tek bir enkarnasyon yoktur, binlerce ve binlerce art ar
da yaşanan hayatlar vardır, ve bu uzay-zaman sürekliliği dı
şında onlar aynı zamanda yaşanırlar. Bu enkarnasyonlar,
bir kâğıt üzerine bir çizgi gibi çizilebilselerdi ve siz onu sey-
retseydiniz, işte seyredene, yani çizgi boyunca art arda yaşa
nan enkarnasyonları seyredene ruh enerjisi denilir. Fakat
aslında ne geçmiş, ne gelecek vardır. Ş im d i vardır yalnızca.
Tabii, insanların, binlerce enkarnasyonun birlikte, eşzaman
lı olarak yaşandığını anlamalarının çok zor olduğunu biliyo
ruz. Ama, gördüğünüz gibi, bu bilinç halindeyken sizin anla
dığınız şekliyle zaman olmasaydı, bu sizin için çok zor olur
du. Başka gezegenlerde ve galaksilerde de zaman vardır, fa
kat o farklı bir zamandır, ve keza bilgi de vardır, çünkü yıl
dız halkları sizin anladığınız şekli ile zamanda yolculuk ya
pabilirler. Böylece, onlar sizin anladığınız şekli ile, geleceği
de görebilirler; ancak, geleceğiniz hakkında bize soru sorma
yın, çünkü bizler falcı değiliz ve gerçekten, siz kendi realite
nizi anbean kendiniz yaratırsınız. Şimdi bu konuda sorular
olduğunu anhyorum, onun için lütfen sorunuz.
S: (K) H er dü şü n cem ile k e n d i g e le c e ğ im i y a r a t t ı
ğ ım d o ğ ru d u r, öyle d e ğ il m i? Ö yleyse, o d ü şü n ce m i se-
ç e b ild iğ im e göre, g eleceğ e d a i r h e r h a n g i b ir d ü ş ü n
c em le g e le c e ğ im i de se ç e b ilirim ?
P'taah: Elbette
S: H erk es d e böyle y a p tığ ın a g ö re, b irçok fa r k lı r e
a lite m iz o la b ilir ve h e r r e a lite g e ç e r li o ld u ğ u n a g ö re ,
ben b ir b a şk a sın ın r e a lite s in e k a r ış m a m a lı, b u n u n la
u ğ r a ş m a m a lıy ım . B en im işle v im , b ir T a n rı çocuğu o la
r a k , k e n d i r e a lite m i y a r a tm a k m ıd ır?
P'taah: Gerçekten, bu böyledir. Şimdi, sizin gelecek de
diğiniz şey hakkında başka bir şey söyleyeceğim ve olası rea
liteler hakkında da çok kısaca konuşacağım. Hayatınızın
herhangi bir zamanında, bir seçim noktasına geldiğinizde -
seçim noktası deyimini, şunu ya da bunu yapabileceğiniz an
lamında söylüyoruz- her seçime bir duygusal düşünce eşlik
eder. Bir örnek verelim; Genç bir adam güzel bir kızla karşı
laşır ve onlar evlenmek istediklerine karar verirler. Şimdi,
genç adam güzel kıza evlenme teklifinde bulunmadan önce,
kendi hayatının ve evli olmanın nasıl bir şey olacağını düşü
nür. Bir yandan, kızı çok sever, ama diğer yandan, dünyayı
gezmekten de hoşlanır. Başkalarıyla şarkı söyleyip dans et
me, eğlenme özgürlüğüne sahip olmak ister ve bilir ki evlen
diği takdirde bu mümkün olmayacaktır. Belki okuluna da
devam etmek istemektedir ve bilir ki bu da mümkün olmaya
caktır. Böylece o, kalbindeki arzuyu çok dikkatle tartarak,
hangisinin daha pratik olacağını gözden geçirir ve sonunda
evlenmeye karar verir ve evlenir. Bununla birlikte, o diğer
hayatı zaten harekete geçirmiş bulunmaktadır, ve duyguyla
kucaklanmış olduğu için o diğer hayat da devam eder. İşte
geçerli realite. Onun bu durumun bilinçle farkında olmayışı
nın tek nedeni, onun seçtiği yaşama son derece ince ve has
sas bir biçimde odaklanmış bulunmasıdır. İşte bunun için si
ze hayatınızın ve realitenizin akışkan olduğunu söylüyoruz.
O katı ve somut bir biçimde oluşturulmuş değildir. Yani, siz
binlerce olası realiteye sahipsiniz. Dünyanız da öyle. İşte bu
sizin "akla durgunluk verici" diye tabir ettiğiniz bir şeydir.
Ama, her bir realite geçerlidir.
Keza, yakın bir gelecekte üçüncü boyut ya da yoğun
luktan dördüncüye geçiş konusunda pek çok şey söylenmiştir
-bu değişim hakkında ve değişim sırasında neler olacağı hak
kında büyük korkular duyulmaktadır. Birçokları, eğer sev
dikleri kimselerden ruhsal bakımdan daha ilerdeyseler ken
dilerinin dördüncü-yoğunluğa (boyuta) geçip, o kadar ilerle
miş olmayanların üçüncü-yoğunlukta kalacaklarından ya da
öleceklerinden korkuyorlar. Bu, mutlaklar, katı kalıplar için
de düşünen insanın halidir. Oysa Yerküre akışkandır, birden
fazla Yerküre vardır -dördüncü yoğunluk Yerküre'si şimdi
den mevcuttur. Bütün boyutlar zaten şimdiden vardır. Bu
demek değildir ki, eğer bu gezegen halkı hedefi tutturamaz
sa dünya patlayacak ve her şey sona erecek. Bir kez daha
söylemeliyiz ki bu bir illüzyondur, sevgili dostlar. Siz ölçmez
siniz. Bir son yoktur. Bir geçiş zamanı olacak ve bunu sis
perdeleri arasından yumuşak bir geçiş gibi, ne bir şeyin ne
diğer şeyin mevcut olduğu bir dumm olarak düşünebilirsi
niz. Büyük bir felaketin, büyük bir yıkımın olmasına gerek
yoktur. Kuşkusuz, tedrici değişimler olacaktır ve bu değişim
lerden bazıları çok yakında gerçekleşecek. Onlar aslında
şimdiden başlamış bulunuyor ve size hatırlatalım ki yüce
Tannçanız'ın (Dünya'nın) geçirdiği bu değişimler size korku
değil, hayranlık duygusu vermelidir. Hayranlık sevinci davet
eder. Ve ölecek olanların ölüm haberlerini okuduğunuzda,
biliniz ki bu bir seçimdir ve ölüm yoktur. Bu, deneyim için
dir, hepsi bu. Ölüm yoktur, son yoktur. Sorusu olan var mı?
S: (E) B iz g e ç m iş h a y a tla r ım ız d a şu k e d i, şu a ğ a ç
y a d a şu çiçek d e m e ti o lm u ş m u ydu k?
P'taah: Evet. Ama, bu demek değildir ki ruh enerjisi -
bütünüyle- bir kedi, bir çiçek, bir ağaçtır. Fakat ruh düzeyin
de, ruh bir parçasını dilediği bir şey olarak deneyimlemek is
teyebilir. Bu görkemli bir kristal olabilir, o tamamen başka
realite boyutlarında bulunabilir. Bakın, siz yüceliğiniz içinde
sadece üç boyutlu insan varlık olarak yapılanmış değilsiniz.
Siz pek çok şeysiniz -ruh düzeyinde her neyi seçerseniz. Fa
kat dostum, geri döndüğünüzde bir kedi olacaksınız demiyo
ruz. Hayvanlar -burada Deniz Memelileri'ni kastetmiyoruz,
çünkü balinalar ve yunuslar insanlarla aynı ruh enerjisine
sahiptirler- bitki ve hayvan örtüsü (flora ve fauna) sizin ikin-
ci-yoğunluk diyebileceğiniz boyutta bulunmaktadır. Böylece,
bir ruh enerjisinin tümüyle bir ağaç ya da başka bir ikinci-
yoğunluk varlığı olmayı seçmesi söz konusu değildir, fakat,
gerçekten, ruh kendini istediği boyutta deneyimlemeyi seçe
bilir. Görüyorsunuz ya, siz çok güçlüsünüz.
S; (E) O h a ld e , ru h d ü ze y in d e , d ü şü n ce s ü r e c im iz i
b e lli b ir a r z u m u z u g e r ç e k le ş tir m e yö n ü n d e e tk ile y e b i
l i r m iyiz?
P'taah: Bir ikinci-yoğunluk varlığı olarak enkarne ol
maktan mı söz ediyorsunuz?
S; D ö rd ü n cü -yo ğ u n lu k v a r lığ ı o la ra k .
P'taah; Sizin üçüncü-yoğunluk varlığınızla ruhu etkile
menizden çok, ruhun bu üçüncü-yoğunluk varlığı anlayışı
nızla sizi etkilemesi söz konusudur. Elbette siz ruhtan, yani
varlığınızın Tanrı/Tanrıça'sından, arzuladığınız şu ya da bu
şeyi isteyebilirsiniz. Bunun uygun olduğu zamanlar vardır.
Fakat, biliniz ki aslında o yüce varlığınız, neyin sizin en bü
yük hayrınıza olduğunu bilir.
S: Ö yleyse, iç im iz d e k i T a n n ile u y u m la n m a k su re
tiyle, h e r d u r u m d a b izim ,iç in m ü m k ü n o la n en iyi yolu
y a r a ta b ilir iz .
P'taah: Aziz dostum, öğrenilecek dersler söz konusu ol
duğunda, sizler daima en iyi yolu yaratmaktasınız. Anlıyor
musunuz? Fakat elbette, siz tanrısal bağlantıya gitgide daha
çok uyumlandıkça, o zaman gerçekten neyin en uyumlu ol
duğu hakkında sürekli bir anlayış içinde olursunuz.
S: F iz ik s e l o la r a k ölm ek ve b u n u n b ilin c in d e o l
m ak ve g e r i d ö n m ek m üm kü n m ü d ü r?
P'taah: Evet, ve bu pek sık olur. Klinik olarak ölen ve
sonra gerçekten yeniden dirilen insanlar vardır.
S: B en ö lü m d en k o rk a n p e k çok in s a n ı dü şü n ü yo
ru m . B u y ı l b a ş la r ın d a ölen b a b a m ı h a tır lıy o r u m , o
g itm e k iste m iy o rd u . A y rılm a k ta n k o rk u y o rd u . Böylece,
eğ er b ir i ö lü rse ve bu n u n n a s ıl y a p ıld ığ ın ı b a ş k a la r ı
n a g ö s te r m e k ü ze re g e r i d ö n e b ilirse -k i ben b u n a g ö
n ü llü yü m - o z a m a n k o rk u büyük ö lç ü d e a z a lır d ı. Böy
lece in sa n , y a ş lıla r a ve korku iç in d e o la n la r a y a r d ım
e d e b ilir d i.
P'taah; Sevgili dost, siz ölseniz ve sonra geri dönseniz
dahi -ki biliyorsunuz, bu yapılmıştır- bu, insanların ölüm
korkularını gidermeye yetmez. İsa gerçekten öldü ve geri
döndü, değil mi? Bu, insanların gerçekte ölüm diye bir şeyin
olmadığını, bunun bir illüzyon olduğunu anlamalarına yar
dımcı olmadı. Öyleyse, siz eğer bunu yapmış olsaydınız bile,
insanlara yardım ediyor olmayacaktınız, çünkü her biri bu
anlayışa kendi kendine ulaşmak zorundadır, çünkü her biri
kendi realitesini kendi yaratmaktadır. Şimdi, ölüm olayını
deneyimlemekte olan birçoklan var ki bir cennet ve cehenne
min var olduğuna tamamıyla inanırlar. Onların zihinlerinde
neyin cennet ve neyin cehennem olduğuna dair bir imaj var
dır ve onların öldükten sonra buldukları aynen budur. Daha
sonra bunun, böyle olması gerekmediği hakkında bir anlayı-
.şa ulaşırlar. Kimileri vardır ki ölümden sonra hiçbir şey ol
madığına inanırlar -işte onlar çok şaşırırlar.
S: P eki, b ir i ö ld ü ğ ü n d e ta m o la ra k o n a n e le r olur?
P'taah: Birincisi, siz bilincinizi de götürürsünüz. Enerji
nizi birlikte götürürsünüz. Birçok insan fiziksel bakımdan
artık mevcut olmadığını pek anlayamaz, çünkü onlar kendi
lerini hâlâ bir bedene sahipmiş gibi hissederler; örneğin, be-
denden-çıkış deneyimleri geçirmiş olanlar, bilinçleri bedeni
terk ediyorken dönüp, yatmakta olan bedenlerini gördükle
rinde, "Bu nasıl olabilir ki, çünkü sanki hâlâ bedenime sa
hipmişim gibi hissediyorum," derler. Öyle değil mi? Böylece
bu pekçokları için olağandışı bir duyumdur, ama bilinciniz
sizinle birlikte gider. O değişmez, ancak ölümden sonra ger
çekten ne olduğunu söylemek benim için çok zor, çünkü bu
dölyatağı içindeki bir cenine, doğumdan sonraki hayatın na
sıl bir şey olduğunu tarif etmek gibi bir şeydir.
Bu kavramların çoğu hayli zor anlaşılır, çünkü biz si
zin inanç yapınızın, bilinçli zihninizin sınırlı kutularına hi
tap ediyoruz. Bizim yaptığımız, o bilinç halinizi azar azar ge
nişletmeye çalışmaktır ki böylece daha geniş bir anlayışa
ulaşasınız, kim olduğunuzu daha çok bilesiniz. Ve sevgili
dostlar, şunu da bilin: Siz sorularınızı sorarken -ve her iste
diğinizi sorabilirsiniz, hiçbir şey fazla önemsiz değildir- as
lında yanıtını zaten bilmektesiniz. Sizin pek çok sorunuz ol
duğunu biliyoruz, ancak şimdilik bu kadarının yeterli oldu
ğunu hissediyoruz. Bu akşam çokça bilgi verildi ve biz kısa
devre olmasını (sigortaların atmasını) istemiyoruz, bilgisa-
yan aşın yüklemeyelim, ha?
Sizinle olmanm bizim için daima sevinç verici olduğunu
söylemek isteriz. İnsanlık gerçekten benim gönlümün sevgili
sidir ve biz gelecek sefer yine birlikte olmayı umuyor, bekli
yoruz. Böylece, sizler belki bu arada birçok soru hazırlaya
caksınız ve biz de verebileceğimiz en iyi yanıtlan vermeye
çalışacağız.
(P'taah, sessizce ağlayan bir hanıma döner:) Her şey yo
lundadır, sevgili kadın. O kadar ciddiye alınmaması gerek -
aslında hayat denilen bu harikulade deneyimi seçenin bizzat
siz olduğunuzu ve özellikle de bu birlikteliği çok daha değerli
kılan şeyin ayrılık olduğunu bilirken.
Sevgili dostlar, sevgiyle ve gülerek ilerleyin. Daha çok
oyun oynayın, tasasız olun. Ben şaka etmiyorum. Peki, doğ
rusu şaka ediyorum, ama aynı zamanda ciddi söylüyorum.
Teşekkürlerimizle.
Bölüm 2
İKİNCİ CELSE
6 Eylül 1991
ÜÇÜNCÜ CELSE
11 Eylül 1991
DÖ RDÜNCÜ CELSE
18 Eylül 1991
BEŞİNC İ CELSE
25 Eylül 1991
ALTINCI CELSE
2 Ekim 1991
YEDİNCİ CELSE
9 Ekim 1991
SEKİZİNCİ CELSE
16 Ekim 1991
li5
k a n h a s ta lığ ı g id e r m iş o lu r mu?
P'taah: Elbette, işte değişim-dönüşüm mucizesi budur
zaten.
S: B öylece h e r şey y o lu n a g ir e r .
P'taah: Her şey yoluna girer, sevgili dost. Ne sürpriz,
öyle değil mi? Doğru anlamışsınız. Elbette yoluna girer, hiç
girmez olur mu, kalp açıkken? Bedeninizdeki her bir hücre o
sevince yanıt vererek titreşir.
S: B u o la ğ a n ü stü .
P'taah: (îerçekten. Öyle olması da gerekirdi zaten.
S: (E) N ih a i so ru şu: N e d e n b ir ş e y le r v a r, d e ğ il
m i? En b a ş ta n e d e n b ir şeye g e re k olm uş?
P'taah: Sevgili dost, sizin bir soru sorduğunuz her sefer,
kendinize yansıttığınız şey, sizin Tanrı olarak algıladığınız
şey hakkındaki bir sorudur. Sizin ne olduğunuz, Tanrı'nın
bir tanımıdır.
S: Öyle in a n ıy o r u m k i bu n u n n e d e n i b iz im bü
tü n s e lliğ i k a v r a y a m a y ış ım ız d ır , k a v r a y ış ım ız ın ö te s in
d e d a h a b ir şe y le r in o lu şu d u r.
P'taah: Bir şeyler olmalı, aksi halde siz burada olmaz
dınız, öyle değil mi?
S: Bu d o ğ ru .
P'taah: Elbette. Bu konuda size kusur bulamayız. Man
tıkta bir kusur yoktur. Akılda bir kusur yoktur. Fakat, aslın
da, tüm bu uygulama -"hayat, evren ve her şey" denilen bu
uygulama- bir mantık uygulaması değildir. O bir yürek, bir
gönül uygulamasıdır.
S: D uygu u y g u la m a sı.
P'taah: Elbette, bu duygu ile ilgilidir. Ve siz kendinizi
yargıdan arınmış olarak hissetmeye bıraktığınız zaman,
Tanrı'yı bileceksiniz, çünkü o anda bileceksiniz ki hiçbir ay
rılık yoktur. O zaman anlayacaksınız ki yanıt mantıkta de
ğil, yüreğinizdedir.
S; B u n u n ü ze rin d e d ü şü n m e m gerek ecek .
P'taah: Doğru. Sizin burada olmanız ve yanıtını yüre
ğinizle vereceğiniz sorular sormanız harikulade bir şey, ve
siz yanıtı vereceksiniz, sevgili dost. Kendinizi buraya getir
menizin çok akıllıca olduğunu düşünüyoruz. Buna yüce bir
yaratım denir.
S; (E) Geçen gece, h iç b ir şeyin s o ru lm a y a c a k k a
d a r ö n em siz o lm a d ığ ın ı sö y le m iş tin iz ...
P'taah: Evet. Soracağınız iyi bir önemsiz soru buldunuz
mu?
S: E vet. E vden a y r ılm a d a n hem en önce, s ır tü s tü
y a ta n b ir h a m a m b ö c e ğ i g ö r d ü m .
(Kahkahalar.)
P'taah: Onu zehirlediniz mi? Bunun için mi sırtüstü ya
tıyordu?
S: B ir m ik ta r z e h ir k o y m u ştu m . N e y a p m a lıy d ım ...
N a s ıl y a p m a lıy d ım ?
P'taah: Onun, içinde bulunduğu sefalete son vermek
için kafasını ezdiniz mi?
S: O n u n g e le c e ğ in e h ü k m e tm e ye h a k k ım o lm a d ı
ğ ın ı h isse d e re k öylece b ır a k tım a m a , z e h ir koym u ş o l
d u ğ u m a g ö re , onun k a d e r i h a k k ın d a ç o k ta n h ü k ü m
v e rm iş b u lu n u yo rd u m .
P'taah: Doğru, kendi sorunuzu kendiniz yanıtladınız.
Biliyor musunuz, aslında o hamamböceği dediğiniz ile ger
çekten bir hizaya gelmiş, uyumlanmış halde olsaydınız, siz
"lütfen gidin" derdiniz ve onlar da giderlerdi.
S; D a h a önce k o n u ştu m , e v in iç in d e k i h a m a m b ö -
c e k le rin e b u r a d a o lm a la r ın d a n h o ş la n m a d ığ ım ı sö y le
d im .
{Bunu sem patik bulan dinleyiciler gülerler.)
P'taah: Gittiler mi? Kımıldamadılar bile. (Daha çok g ü
lüşmeler.) Kesin, net, belirleyici olmalısınız, sevgili dost.
S: B e lk i f a z la m ız m ız d a v r a n d ım . "Pekâlâ, lü tfe n
kalın," d iye c e k k a d a r a ld ır ış s ız m ı o lm a lıy d ım ?
P'taah: Bu daima sizin seçiminize kalmıştır. Fakat ba
kın, siz böceklerin gelmesini ne kadar saplantı haline getir
mişseniz, onlar o kadar çok orada olurlar. Sizin onlar için ze
hir koymanız bütünüyle geçerlidir, fakat bu nihai çözüm de
ğildir. Bu konuda bir yargıda bulunmuyoruz, sevgili dost. Siz
bu "Yeni Çağ" hareketi içinde yer almayan birine, "Ben ha-
mamböceklerini zehirlemiyorum, onlara sadece gitmelerini
söylüyorum," derseniz, o zaman belki de size şu deli gömlek
lerinden birini giydirerek alıp götürürler. Fakat, biliyor mu
sunuz, bahçenize zarar veren, evinizi istila eden, besin mad
delerinizi yiyen ve sizi aklınızı kaçırtacak kadar korkutan
herhangi bir yaratıktan kurtulmak için onu imha etmek zo
runda değilsiniz. Siz, gerçekten, istenmeyen ziyaretçinizden,
onurlu bir biçimde ve saygı ile, gitmesini rica edebilirsiniz.
Bazen onlar, tıpkı sizin ziyaretçileriniz gibi, gitmezler, fakat
çok açık ve net davrandığınız ve yargılayıcı olmadığınız za
man, işte o zaman, onların gittiklerini fark edeceksiniz.
S: Bu g e r ç i b ir a z k a r m a ş ık , çü n kü o n la r ın g i tm e - .
le rin i iste r se n iz , o n la r ın is te n ir o lm a d ık la r ı h a k k ın d a
y a r g ıy a v a r m ış o lu y o rsu n u z.
P'taah: Yargılamakla ayırt etmeyi birbirine karıştırma
yın. Onların çevrenizde olmamalarını tercih ettiğinizi söyle
mek, onların kötü ya da yanlış olduklarını söylemek değildir.
Bu bir tercih meselesidir, bir yargı değil. Bu yüzden pek çok
karmaşa oluyor ve insanlar yanlışta olduklarına, çünkü yar
gıladıklarına inanarak tedirgin oluyorlar ve düşündükleri
hiçbir şeyin yargıdan a n olmadığına inanır hale geliyorlar.
Biz mızmızca budalalıklardan değil, ayırt etmekten söz edi
yoruz. Sizin kendiniz için arzuladığınız nedir, insanlık için
ve gezegeniniz için arzuladığınız nedir; yargılayarak değil,
değer vererek ve onurlandırarak, sevgi ile ve kuşkusuz, ayırt
ederek? Anlıyor musunuz?
S: E vet.
S: (K) B u g ü n , ben y o k k e n evim e g ir ilm iş o ld u ğ u n u
ö ğ ren d im . B ir şey k a y b e tm iş o lu p o lm a d ığ ım ı b ilm iy o
ru m , çü n kü o r a d a d e ğ ilim , f a k a t so rm a k is te d iğ im şu -
d e r s nedir?B u d a h a önce a s la b a şım a g e lm e m iş ti ve
m era k e d iy o ru m , a c a b a b u n u n b a şım a g e lm e s i için ,
ben b a ş k a la r ın a a i t b ir a la n a m ı te c a v ü z e d iyo ru m ?
P'taah: Siz başkalarının alanına tecavüz ediyor değil
siniz, sevgili dost. Ve işin içinde olan sadece siz değilsiniz.
S: E vim e b a k a n b iri v a r, y o k sa o bu s o r u m lu lu k
ta n çok m u k o rk u y o rd u ?
P'taah; Öyle. Bu, aynı zamanda, sizin dikkate almanız
için bir gösteridir de, şöyle ki zihninizde daima bir kimsenin
evinize girebileceği, ve bunun için önlemler almanız gerekti
ği yolunda bir düşünce vardır, öyle mi?
S: Çok k u v v e tli b ir d ü şü n c e d e ğ il. Çok s a ğ la m k a
p ıla r ım y o k tu r ve çoğu z a m a n a r k a k a p ıy ı a ç ık b ır a
k a r a k evd en ç ık a r ım .
P'taah: Fakat kapıların açık olmasına rağmen, içeri gi-
rilmemesini sağlamak üzere ne yapıyorsunuz?
S: E v im in ü ze rin e b ir R eik i* iş a r e ti k o yu yo ru m ,
a m a bu k e z a y r ılm a d a n ön ce bu n u y a p m a m ış tım .
P'taah; Demek öyle. Ne kadar olağanüstü, sevgili dost...
S; Y an i, s iz bu tü r k o ru m a ö n le m le rin i d e n e m e m e
n in d a h a iy i o ld u ğ u n u m u söylü yorsu n u z, s a d e c e g ü
ven m enin...
*Reiki: Bir Japon âlim tarafın d an keşfedilip Batı'ya tan ıtılm ış, Budizm kay
naklı koruyucu sem boller içeren evrensel bir şifa yöntem idir.
P'taah: Size herhangi bir şey yapmanızı veya yapmama
nızı söylemiyoruz. Sadece, yaptığınız şeyleri neden yaptığını
zın ve neye inandığınızın farkında olmanızı söylüyoruz. Ey
lemlerinizin ardında, en dipte yatan inancınız nedir?
Şimdi, bedenlerinizi tazelendirmeniz ve harikulade kur
nazca sorular hazırlayabilmeniz için bir ara vereceğiz.
(Aradan sonra P'taah geri gelir.)
P'taah: Sizin bedeniniz, anbean varoluşunuza çocuksu
bir spontanelikle ve sevinçle yanıt verir. Siz şu zamanda acı
içinde yaşıyor, sevgi özlemi çekiyor, bütünlüğü arzuluyorsu
nuz. Siz gerçekte kendi içinizde bütün olduğunuzda, kendini
ze gerçekten sevgi duyduğunuzda, o zaman anlayacaksınız ki
hiçbir ayrılık yoktur; o zaman, gerçekten, her şey bunu izler.
Daima iş dönüp dolaşıp sizin kendinizi olduğunuz gibi sev
menize, kabul etmenize gelir. Sizin burada oluşunuz size
tanrısal bir haktır. Sağlık, bolluk, sevinç, sevgi -hepsi size
tanrısal bir haktır. Siz her şeyi hak ediyorsunuz. Neden?
Çünkü buradasınız. Çünkü, gerçekten tanrısalsınız. Evrende
sizin sahip olamayacağınız hiçbir şey yoktur. Bir am a vardır
ve o am a da şudur: Arzuladığınız tüm harikulade şeylere sa
hip olmak için kim olduğunuzu bilmeli ve onun her bir veç
hesini sevmelisiniz. Parlak bir sağlık sizin hakkınızdır, eğer
öyle olduğuna inanırsanız. Parlak olm ayan bir sağlık da, di
ğer her şey gibi, geçerlidir ve sizin tanrısal bir veçhenizdir.
Sorular?
S: (K) H a m a m b ö cek lerin e d a i r sö y le şim ize g e r i d ö
n ersek : k a n ım ız ı em en, ısıra n , z e h ir le y e n b ö c e k le r var.
D ik e n le r i b a ta n , kesen b itk ile r v a r . B u r a d a a y ır t etm e
n a s ıl olu yor? B ir d e M art s in e k le r i* v a r. (Gülüşmeler.)
D iğ e r le r i b en i p e k f a z la e tk ile m iy o r, a m a M a rt sin ekle-
r i b e n i p e r iş a n e d iy o r.______________________________
* M art sinekleri, Kuzey Queensland'ın belli bazı bölgelerinde mevsimlik ola
ra k bolca b u lunan sokucu sineklerdir.
P'taah: Medyumumuzu da. (Kahkahalar.) Pekâlâ, sevgi
li dost, onlan sevseniz iyi edersiniz.
S: O n la ra b ir m e k tu p y a z m a n ın y a r a r ı o lu r mu?
(Keskin kahkahalar, çünkü Jani King bunu evinde y a
şayan bir fareye yapm ıştı ve fare evden ayrılmıştı.)
P'taah; (Şakacı) Eh, bu fare için işe yaramıştı. Mart si
nekleri için neden yaramasın? Bir de şunun dikkate alınma
sı gerekir, sevgili dost: Onlar sizin bedeniniz üstünde otura
bilirler ve siz onların ısırıklarının etkisini iptal edebilirsiniz.
Bu daha önce fare zehirinden bahsettiğimiz durumun aynı
dır, öyle değil mi? Siz bir şeyin sizi ısıracağına, canınızı ya
kacağına, sizi tırmalayacağına, zehirleyeceğine inanırsanız,
o zaman o gerçekten öyle yapar. Bir rastlantı yoktur ve bazı
kimseler diyecekler ki; "Öyle ama, bir şeyin zehirli olduğunu
bilmediğimiz veya onların ısıracağını bilmediğimiz zaman ne
oluyor?" İşte, aslında, her şey gibi buna da öğrenilecek ders
ler deniliyor. Buna güvenli bir evren hakkında öğrenilecek
dersler denir. Bunlar, sizin hayvan ve bitkiler hakkındaki
tutum ve inancınızla ilgili öğrenilmesi gereken derslerdir.
Bunlar, bedenin tepkisi ve duygusal bildirimi hakkında öğ
renilecek olan derslerdir. Her şey gibi, bunlar da çok-boyut-
ludur. Bir düzeyde, yanıtlar çok basittir, fakat diğer her şey
gibi, o sürüp gider, gider de gider.
(P'taah bir hanım ın yanına gidip onu alnından öper.)
Sevgili dost, bana bağımlı hale gelinekten korkmayın. Eğer
sizin bağımlı hale gelmekte olduğunuzu fark edersek, sizi biz
uzaklaştırırız. Bu iyi bir pazarlık oldu mu?
S: Çok iy i b ir p a z a r lık .
P'taah; Derslerinizi nasıl öğrendiğiniz ve ne yaratmak
ta olduğunuz hakkında da yargıya varmayın. Ortaya koydu
ğunuz her şeyi kutsayın. Ben müthiş bir kulak misafiriyim.
Bununla birlikte, aziz dost, davet edilinceye kadar da bekle
mek adetindeyim.
S: Ö yle d e y a p tın ız .
P'taah: Biliyorum. Çok seyrek olarak davetsiz de gelive
ririm ve bazen gitmem bildirilir. (P 'taah'ın Ja n i King'e a tıf
yaptığını bilen dinleyiciler gülüşürler.) Evet.
(Hamamböcekleri konusuyla özellikle ilgilenen bir erkek
dinleyici daha söz alın)
S: B e y lik b ir soru o lm a r is k in e ra ğ m e n so ra ca ğ ım ,
eğ er ben g e r ç e k te k im o ld u ğ u m u b ilse m ve sevsem , ha-
m a m b ö c e k le rin e g itm e le r in i sö y le d iğ im d e , o n la r g id e r
le r mi?
P'taah: Elbette.
S: E ğ e r g e r ç e k te k im o ld u ğ u m u b ilm e z ve k e n d im i
sevm ezsem , h a m a m b ö c e k le rin e g itm e le r in i sö y le d iğ im
de o n la r g itm e y e c e k le r...
P'taah: Sizin, o mükemmel uyumlanmış halde olmanız
bile şart değil, fakat, onlara gitmelerini söylediğiniz zaman
gideceklerini bilm ek zorundasmız.
S: O z a m a n , öyle g ö rü n ü yo r k i a r a d a b ir p e rd e
v a r. B u h a m a m b ö c e k le rin e g itm e le r in i s ö y le d iğ im z a
m an g id e c e k le r in e in a n ıyo ru m . İn a n ıy o ru m a m a bu işe
y a r a m ıy o r. O n a ila v e etm em g e re k e n b ir f a k tö r o lm a lı.
Bu, ben im k e n d im i sevm eyi öğren m em g e r e k liliğ i o la b i
lir m i? Ve o z a m a n h e r şey g e rçe k leşe c e k mi?
P'taah: Sevgili dost, siz kendinizi olduğunuz gibi sev
diğiniz zaman, hamamböceğini de seveceksiniz.
S: Ve o n la r a o y e r i terk e tm e le r in i sö y le y e b ilirsin iz
ve o n la r g id e r le r , öyle mi?
P'taah: Doğru. Siz bununla harika bir deney yapabilirsi
niz: Bu, bilincinizi hamamböceğinin bilincine taşımaktır; ha
mamböceği olmaktır. Bu, bahçenizdeki ağaçlar ve bitkilerle
olduğu gibidir. Siz, söz konusu bitki ve hajrvan bilinci ile -ya
da ruhu ile- bir olduğunuz zaman ve onlan kutsayıp cesaret
lendirdiğiniz zaman onlar gelişip büyüyeceklerdir, ve siz ha-
mamböceğini kutsayarak, evinizi onunla paylaşmak isteme
diğinizi ve onun gitmesini ve daha konuksever bir başka yer
bulmasmı söylediğiniz zaman o gidecektir.
S: B u, s a d e c e k a fa m ız d a n g e le n b ir f ik i r o lm a y a
ca k , onu h is se tm e m iz d e g erek ecek , öyle m i?
P'taah: Doğru, sizin realiteyi yaratmanız böyle olur.
S: Ö yleyse, on u k a fa m d a n k a lb im e , a k lım d a n g ö n
lü m e in d ir m e m g e r e k ir .
P'taah: Gerçekten.
S: iş te ben bu n u y a p m a k ta z o rla n ıy o ru m .
P'taah: {Şaka yollu:) Hayır. {Kahkahalar.)
S: E vet. B u k o n u d a h e rh a n g i b ir iş a r e t, lü tfen ?
P’taah: Sevgili dost, hayli zamandan beri size bu konu
da işaretler veriyoruz.
S; D oğru .
P'taah: Biz daima ve daima aynı şeye geliyoruz, öyle de
ğil mi? Sizi seviyorum. Bir şey yapm ak değil. Olm ak konu
sunda siz olağanüstü pratik kazanıyorsunuz. Kendinize kar
şı şefkatli olun. Kendinize izin verin. O zaman siz çiçek aç
maya başlarsınız.
S: Eh, bu k u la ğ a k o la y g e liy o r a m a y a p m a s ı o k a
d a r k o la y d e ğ il.
P'taah: HAYIR. {Kahkahalar.)
S: E vet.
P'taah: Beni şaşırtıyorsunuz. Başka herkes bunu bir
anda başardı. (Çığlık çığlığa gülüşler; P'taah nazikçe devam
eder:) Size her şeyin bir sırası olduğunu söylemiştik. Siz bü
yük bir keşif yapmak üzere buradasınız. Öyle olsun. Bu sizin
hamamböceği hakkındaki sorunuzu yanıtlam ış oluyor mu,
aziz dost? Çok iyi.
S: (K) İç im d e ik i t a r a f g ö r e b iliy o r u m . B iri, is te r
k e n d im d e , is te r b a n k a la rın d a o lsu n , h a s ta lık k a lıp la
r ın a k a r ş ı çok y a k ın ilg i ve s a p la n tı h a lin d e o la n ta r a
fım . D iğ e r i ise, ben im ve b a n k a la r ın ın g e r ilim le r d e n y a
d a k ıs ıtla y ıc ı k a lıp la r d a n k u r tu lu ş u n u g ö rd ü ğ ü m y a
d a h is s e ttiğ im z a m a n k a lb im in s e v in ç le ş a k ım a s ın ı
s a ğ la y a n ta r a f. D oğru o la n tu tu m a c a b a h a n g isid ir^
P'taah: Buna ikiye-bölünme denir, öyle değil mi? Sizin
bütünlüğe duyduğunuz tutku giderek çoğaldıkça, bütünlüğü
içinizde öylece daha çok yansıtacaksınız ve siz giderek bu bü
tünlüğü Benliğiniz'in dışına yansıtacaksınız. Anlıyor musu
nuz? Sağlık bir irade meselesi değildir. O bir oluş hali (halet)
meselesidir. O bir yürek, bir gönül meselesidir. Ve biliyor
musunuz, şifa bağlamında tutkunluk iyidir, ve şifa olajanı
görmek, şifayı kolaylaştırmak gerçekten büyük bir sevinçtir;
ve size onu yapmamanızı öneriyor değiliz. Bu, hastalık yara
tan kalıpların nasıl oluşturulduğunu kişinin kendi kendine
düşünmesinden ibarettir.
S: (G enç b ir k ız) K orku yu e r itm e n in en iy i yolu n u
b ilm e k iste r d im . K en d im i bu d u r u m a k o yu p , korku yu
iyice h is se tm e li m iyim ? B u n u n b i r y a r d ım ı o la b ilir m i,
y o k s a bu k o rk tu ğ u m şeyi b a n a ç e k e r m i? F ark e ttim
ki...
P'taah: Siz ne düşünüyorsunuz?
S; K e n d im i g e rçe k ten bu d u r u m a so k m a m a m g e
r e k tiğ in i h isse d iy o ru m .
P'taah: Ne duruma, korku duymaya mı?
S: O k o rk u y u h issetm ek f a k a t k o rk u y a p m a m a k .
P'taah: Yapmak, hissetmenin bir uzantısıdır sadece.
S: Ö yleyse, bu d e m e k tir k i o n u y a p m a k s ız ın h isse
d e b ilir ve g id e r e b ilir im .
P'taah: Onu hissedin ve kucaklayın.
S: K u ca k la m a k ?
P'taah: Korkuyu yapm azsınız, onu hissedersiniz. Siz
korku yapam azsınız. Bu konuda çok açık ve seçik olalım. Siz
bir durumdan korkmaktan söz ediyorsunuz.
S: E vet.
P'taah: Ve siz, "İnsan korkuyu hissedecek durumu ya
ratmalı mı?" diyorsunuz.
S: E vet, onu e r itip yo k e tm e k iç in .
P'taah: Şimdi, çok açık olalım: siz korku yapm azsınız,
siz korku hissedersiniz. Bir korkulu durum yaratmanız ge
rekli değildir. Yargılamadan kabul edip kucaklamak suretiy
le siz korkulan durumu fiziksel realiteye aktarmaksızın onu
dönüştürebilirsiniz. Gerçekte bu sizin için çok uyumlu bir yol
olabilir. Sizin tüm dramı fiziksel realite içinde yaratmanıza
gerek yoktur. Siz ona ait duyguyu kucaklayabilir ve böylece
korkuyu sevgiye dönüştürebilirsiniz; bir şeyler yaparak de
ğil, sadece onun olmasına izin vererek, yargılamadan, onu
kabul ederek ve kucaklayarak, mücevherin korkunun içinde
olduğunu bilerek.
S: (K) E ğer b ir şe yd e n k o r k a r sa m ve eğ er k o r k m a
m a m g e r e k tiğ in i h isse tm e y e ç a lış ır s a m , o z a m a n k o r
k u yu g e ç e r s iz k ılm ış, in k â r e tm iş o lm u y o r m uyum ?
P'taah: Doğru.
S; Ö yleyse, e ğ e r b ir şeyd en k o rk u yo rsa m , h e r şey
d e n önce, k o rk tu ğ u m u ve k o r k m a n ın p e k â lâ o ld u ğ u n u ,
n o rm a l old u ğ u n u ta s d ik etm em g e re k . B iz ise k o r k m a
m a m ız g e r e k tiğ i in a n c ın a s a h ib iz .
P'taah: Doğru. Fakat korkunun duygusuna varmak ge
rek.
S: Ö yleyse, a s lın d a b iz k o rk u y u defetm ek a m a c ıy la
d e ğ il, f a k a t ko rk u yu k u c a k la m a k ü zere b ir şe y le ri k e n
d im iz e ç ek m iş o lm a lıy ız .
P'taah: Sevgili dost, sizin evreninizde yalnızca iki ifade
vardır. Biri Sevgi, biri de Korku'dur. Her ikisi de geçerlidir.
S: H er ik is in i d e k u c a k la m a lıy ız .
P'taah: Kesinlikle.
S: (E) D iy e lim k i y ıla n la r d a n k o rk u y o ru m . B ir y ı
la n ı s e v d iğ im i m i h a y a l etm eliyim ? D iy o rsu n u z ki: "Bu
nu a ç ık lığ a k a v u ştu ra lım ," f a k a t b e lk i ben işitm e k is
tem iyoru m veya bu n u n g ib i b ir şey... s iz b en im k a lb im e
b ir y ö n e lim v e r e b ilir m isin iz?
P'taah: Pekâlâ.
S: B u n u iste r se n iz y ıla n la r ü ze rin d e y a p a lım .
P'taah: Tabii. Siz 3alanlardan dehşet duyuyorsunuz. Yi
ne varsayım olarak konuşuyoruz. Sizi büyük ölçüde rahatsız
etmeyecek bir şeyden değil, patalojik bir korkunuzdan söz
ediyoruz. Şimdi, buna akli bir biçimde yaklaşılabilir. Dersi
niz ki: "Benim yılanlara karşı patalojik bir korkum var." Ve
en altta yatan nedeni bulmak üzere tüm terapilere başvura
bilirsiniz. İnsanlar korkularıyla başetmek için bunu yaparlar
ve bu, yani nedenleri keşfetmek çok iyidir -bu akıldır. Teori
de diyebiliriz ki: Eğer yılanlara karşı patalojik bir korkunuz
varsa, o zaman kendinize çekeceğiniz kesinlikle, bu korkuyu
ifade eden şey olacak. Ama, böyle olması gerekmez. Kesinlik
le anlaşılması gerekir ki korku -bu korku her ne ise- geçerli
bir ifadedir. Akılda tutulması gereken, geçersiz kıldığınız, in
kâr ettiğiniz şeyi güçlendireceğiniz ve kendinize çekeceği-
nizdir. Bunu anlıyor musunuz? Ve böylece, bu yılan korkusu
nu ele almak, en kötü senaryoyu hayal etmek gerek. Gece
yatağınızda yatarken karanlıkta bir kitap almak üzere uzan
dığınızı ve kitabın altında bir 3alanın bulunduğunu hayal
edin. Şimdi, siz bu senaryoyu hayal ettiğiniz zaman, göğsü
nüzde bir his, bir korku yaratırsınız, ve yapacağınız şey kor
kuyu vecit (coşku, ruhsal mutluluk) haline dönüştürmektir.
Öyleyse kurallar nedir, sevgili dost? Sorumluluğu üstlen
mek, yargıyı hizaya sokmak. Bu durumda kendi hakkınızda-
ki yargı sizin korkacak kadar çok zayıf olduğunuzdur en baş
ta, ve yılanlar hakkındaki yargınızdır. Sonra başınızı çıkarıp
koltuğunuzun altına alın, ve duyguyu hissedin.
S: En k ötü o la s ılığ ı m ı h issed eyim ?
P'taah: Tabii.
S: O la n la r ı h a y a l ed eyim , ve h a y k ıra y ım , y a d a
h e r ne ise...?
P'taah: Sevgili dost, ona ifade etmek denilir, onu yap
manız hiç de gerekli değildir. Benim söylediğim ise hisset
mektir. Bu bastırmak değildir, ifade etmek de değildir. İkisi
arasındaki nötr yerdir. Çünkü hissetme, duygu gerçekten
nötr bir enerjidir. Ondan iyi ya da kötüyü yaratan şey yargı
dır. Siz duyguyu yargısız olarak hissettiğiniz zaman, enerji
nin -duygunun- hareketine izin verilmiş olur. Böylece sizin
bu dramı fiziksel realitede kendinize çekmenize gerek kal
maz.
S: D uygu yu h isse tm e y e d e v a m etm ek, ta k i o ışık -
la şın c a y a dek?
P'taah: Doğru. Buna, kucaklayarak ışığa dönüştürmek
denir.
S: Y an i, "Neden b u n u h issetm eye ç a b a lıy o ru m ki?"
n o k ta s ın a v a r ın c a y a k a d a r bu n u h issetm eye d e v a m e t
m ek m i?
P'taah: Ne zaman durmak gerektiğini bileceksiniz. (.Gü
lüşmeler.)
S: B u n u k e s in lik le d en eyeceğ im .
P'taah: Size şunu söyleyeceğim: Eğer korktuğunuz bir
şey varsa, duyguyu meydana çıkaracak yumuşak bir dene
yim arzu ettiğinizi söyleyebilirsiniz, yani eğer hayal gücünüz
bu senaryoyu kurmayacak olursa. Bu yapmak değil, izin ver
mektir. Dünyanız budur: İZİN VERMEK Buna dişi eneıji
denir, izin vermek. Bu yapm ak değildir. Ona erkek eneıji de
nir ki insanlık tarih boyunca bu eneıjiyle işleyegelmiştir.
Şimdi erkek enerji reddediliyor, ona karşı bir tavır koyuluyor
değildir. Olması gereken, dişi enerjiyi, dengeyi sağlamak
üzere öne çıkarmaktır; diyebilirsiniz ki akıl ve duygu da pozi
tif/negatif olarak adlandırılır. Bu yargılama değildir. Biri
yanlış, biri doğru demek değildir; her ikisi de eşit derecede
geçerlidir. Bu doğal bir kutbiyettir. Dengesizliği yaratan yar
gıdır. Öyleyse korkunun dönüşüme uğramasına izin vermek,
korkunun kendisine izin vermek gerek. Onu kucaklamak ge
rek, onu bastırmak değil. Onu mutlaka ifade etmek gerek
mez, sadece ona izin vermek, onu kendi ışığınızla kucakla
mak gerekir. Açıkça anlaşılıyor mu?
S: F a rk e d iy o ru m k i siz bu n u n iç in a s la d o sd o ğ ru
b ir reçete v e re m e zsin iz, çü n kü bu b ir k e k p işirm e y e
b en zem iyor. B ir a n la y ış a ih tiy a ç v a r , bu y a ln ız c a "şu
fiz ik se l ta lim a tla r ı izleyin" m eselesi d e ğ il. G erçek b ir
a n la y ış o lm a lı. B u s iz in k e n d i b ilg e liğ in iz le b ir lik te
g elm eli.
P'taah: Gerçekten öyle. Biliyorsunuz, çok basit bir reçe
te var: Kim olduğunuzu bilin, ve Tanrı olduğunuzu bilin. Di
ğer her şey aslında bunun bir devamından ibarettir, çünkü
kendinizi gerçekten severseniz, o zaman her şeyi seversiniz.
Eğer gerçekten B E N O L A N TA N R I olduğunuzu bilirseniz, o
zam an fark edersiniz ki kendi dışınızda gördüğünüz her şey
sadece Tanrı 'nın yansım asıdır.
S: E go s iz e m ü k em m el o lm a d ığ ın ız ı g ö ste rm ey e y a
d a "sizin k ö tü ta r a f la r ın ız ı g ö ste rm e y e ” ç a lış tığ ı z a
m an b u n u n la n a s ıl Im şa ç ık a rsın ız?
P'taah: Sevgili dost, sizin her bir veçheniz T anrı'nın bir
ifadesidir. Benliğinizin her bir faseti tanrısallığın bir ifadesi
dir, aksi halde o var olmazdı. Doğru ve yanlış yoktur, sadece
VAR'dır. Sadece OLAN vardır.
S: M ü k em m el'in ne o ld u ğ u h a k k ın d a b ir p e ş in f i
k ir ü ze rin d e u ğ ra şıy o ru m . B ü tü n so ru n d a b u r a d a .
P'taah: Sevgili varlık, siz mükemmelsiniz.
S: B e n im o lu r o lm a z h a lle r im le b ile m i? O n la r İ s a '
n ın o ld u ğ u k a d a r m ü kem m el, öyle m i?
P'taah: Sen mükemmelsin.
S: E gom m ü k em m el, h e r şeyim m ü k e m m el, öyle m i?
P'taah: Bu sizinki beşeri bir "mükemmellik" tanımıdır.
Sizin "mükemmel" tanımınız bitmiş, kusursuzca ve lekesizce
tamamlanıp bitmiş bir şeydir, ama bakın, evrende tamamla
nıp bitmiş olan hiçbir şey yoktur, aksi halde o olm azdı. Tanrı
bile.
S: B u, iş itm e k te o ld u ğ u m m ü k em m el b ir şey.
S: (K) G eçen lerd e, d o s tla r ım ın b a n a se v g i g ö s te
riş le rin i, s e v g i v e r iş le r in i d e n e y im le d im ve se v g i a lm a
nın se vg i v e rm e k te n b ir a z d a h a z o r o ld u ğ u n u f a r k e t
tim . S evg iye a ç ık o lm a k , onu a lıp k a b u l e tm e k on u v er
m ekten b ir h a y li fa r k lı.
P'taah: Sevgili dost, bu erkek/dişi eneıji için iyi bir ör
nek değil mi? Anlıyor musunuz?
S; E vet, ş im d i a n lıy o ru m .
P'taah: Ve böylece, siz her şey olduğunuz hakkındaki
anlayışa varmak için evreniniz içinde harikulade bir dans
yaratmaktasınız belki de. Sizler hem erkek hem dişisiniz.
Siz sevgi vermeye erkek, sevgi almaya dişi enerji diyebilirsi
niz. Çoğunuz için vermek almaktan daha kolaydır.
S: (E) P 'ta a h , s iz b a ze n b izle rd e n ış ık v a r lık la r
o la ra k sö z e d iy o r s u n u z .
P'taah: Öylesiniz. Giderek daha çok aydınlanıyorsunuz.
S; B u n d a n d a h a f a z la s ı v a r m ıd ır?
P'taah: Ne kadar fazlasını isterdiniz?
S; B ilm iyo ru m . S oru yoru m .
P'taah: Bu çok-boyxıtlu bir soru, çünkü sizler diğer bo
yutlardaki veçhelerinizle gerçekten ışık varlıklarsınız. Önce,
size hatırlatmak isteriz ki, biz "daha yüksek titreşim frekan
sındaki" varlıklardan söz ederken, daha yüksek bir basamak
tan (kademeden) söz etmiyoruz. Biz hiyerarşiden söz etmiyo
ruz. Biz teknik ve bilimsel anlamda konuşuyoruz. Evren, si
zin dünyanız dördüncü-yoğunluğa, daha yüksek bir frekansa
doğru ilerlerken, fiziksel yoğunluk daha az yoğun hale gelir,
yani yoğunluğu azahr. Frekans yükseldikçe daha ve daha
çok hafifleme olur. Ve böylece. Dünya geçişini gerçekleştir
dikten sonra -o daha yüksek frekansta- her bir atom ve mole
kül daha az yoğun, daha hafif olacak ve kendi içinde ışık ya
ratacaktır. Bu sadece insanlar için değil, aynı zamanda hay
vanlar ve bitkiler âlemi ve tüm gezegeniniz için de böyledir.
Daha yüksek frekansla rezonans haline gelmek üzere değiş
tikçe, o giderek daha hafifleşir ve ışıklanır. Bu sizin sorunu
zu yanıtlıyor mu?
S: B e lli b ir ölçü de, f a k a t tü m ü y le d e ğ il.
P'taah: Doğru. "Siz şimdi ışık varhklarsmız," derken,
biz sizin kendi çok-boyutlu veçhelerinizden söz ediyoruz,
çünkü siz aynı anda her şeysiniz. Geçmiş, şimdi, gelecek de
diğiniz şey sadece bu uzay/zaman sürekliliği içinde mevcut
tur; bu uzay/zaman sürekliliği dışında hepsi aynı zaman için
de vuku bulmaktadır. Böylece siz, frekansı Benliğin veçhele
ri ile birlikte düşünebilirsiniz. O (frekans) sizin anladığınız
uzay/zaman'ın dışındadır, ama o aynı zamanda farklı bir
yöndedir de. Ama, aslında siz tüm yönlerdesiniz. Siz hepiniz
aynı anda tüm zaman çerçeveleri içinde yer aldığınızdan, siz
aynı anda tüm yönlere yönelik haldesiniz. Şimdi tamamen
teknik konuşuyoruz.
S: B u n u seviyoru m .
P'taah: Biliyorum. Böylece siz, geçmişiniz, haliniz ve ge
leceğinizle girift bir bağlantı içindesiniz; frekans bakımından
çok-boyutluluğunuzun veçheleriyle, daha hafif ve ışıklı fre
kanslarla girift bağlantılar içindesiniz. Siz ayrıca, olası reali
teler, olası benlikler ve diğer bütün zaman/uzay süreklilik
lerine ait olası benliklerle bağlantı halindesiniz. Sizin anla
yacağınız, çok meşgulsünüz. Bu ajmı zamanda demektir ki,
aslında, kendinizi bütün diğer veçhelerinizle aşın ölçüde
meşgul etmemelisiniz, fakat sadece öyle olduğunuzu biHn,
yeter. Ve siz insanlığın çok-boyutluluğu hakkında akli anla
yışa ulaştıkça, hiçbir ayrılığın mevcut olmadığını da öylece
daha çok anlayacaksınız.
S: Ö yle g ö rü n ü y o r k i h iç b ir a y r ılık y o k . B u n u n la
b ir lik te , b izim fiz ik s e l o r ta m ım ız d a , h em en ş im d i bu
üç ün e ü-yoğ u n lu k ta b iz h e p im iz a y r ı a y r ı g ib i g ö rü n ü
y o ru z. B en tü m bu in s a n la r a b a k ıy o ru m . B iz h e p im iz
b ir b ir im iz d e n a y r ıy ız . B ir'liğ i a n la m a k çok zo r.
P'taah; Sevgili varlık, yapmakta olduğunuz şey kendini
zi geçişe hazırlamaktır ve sizin Bir'liği gerçekten hissedece
ğiniz anlar olacak.
S: B u n u s a b ır s ız lık la b e k liy o ru m .
P'taah: (Çok yum uşak bir sesle:) Gerçekten, biliyorum.
S: (K) P 'ta a h , bu k o n u y la ilg ili o la ra k : B ir gün,
n ereden g e lm iş o ld u ğ u m u h a tır la y a r a k u y a n d ım . Z a
m an ve u z a y ın o lm a d ığ ı b ir y e rd e n g e ld iğ im in fa rk ın -
d a y d ım , ve bu n u sö zc ü k le rle iz a h e d em em . S a d e c e b ir
d u yg u v a r d ı, ve o du yg u yu h a tır lıy o r u m .
P'taah; Bu çok geçerli, sevgili dost, çünkü sizin geldi
ğiniz o uçsuz bucaksızlık, tümüyle zaman ve uzay ötesidir,
BEN denilen, TANRI denilen vorteks, ve sizin döneceğiniz
yer işte orasıdır. Ama yine de, hiç kuşkusuz, sizler hepiniz
zaten oradasınız -paradoks da budur.
S: (E) B u n a d a h a d a a ç ık lık g e tir m e k ü zere: h er
şey e n e r ji m id ir? H ep si bu m u d u r?
P'taah: Evet.
S: Ö yleyse h er şey o b e lli fr e k a n s ta k i e n e rji d eğ i-
şim -d ö n ü şü m ü d ü r.
P'taah: Herhangi frekanstaki.
S: B iz le r b ile mi?
P'taah: Elbette.
S: K im liğ im iz i, d u y g u y u ve h is s e ttiğ im iz d iğ e r h e r
şe y i b u n d a n n a s ıl e ld e e d iy o ru z?
P'taah: O sadece bir eneıjidir, o bu zaman içinde, ölçü
lemez olan ve ölçülemeyen bir enerjidir. Bakm, sizin fizik
çilerinizin hiç bilmedikleri birçok eneıji formu vardır. Diyebi
lirsiniz ki Tanrı enerjidir. Her şey enerjidir.
S: Y a n i, c a n ım ız b ir e n e r ji m id ir?
P'taah: Evet.
S; Y a n i, c a n ım ız b ir e n e r ji ta ş ıy ıc ıs ı ve ru h u m u z
e n e r jid ir .
P'taah: Doğru.
S: R u h n ed ir, ö ze l b ir e n e r ji m i?
P'taah: Hepsi özel enerjidir, çünkü hepsi Tann'dan,
Tüm-Varolan'dan, Kaynak'tandır. İşte bu yüzden gerçekten
ayrılık yoktur. Yalnızca şu var ki onlara isimler koymak zo
rundasınız. Hepsini, her birini kendi küçük kutusu içine koy
mak zorundasınız.
S; U çü n cü -yoğu n lu k d e n ile n d e b u n d a n ib a r e ttir .
P'taah: Soru mu soruyorsunuz, yoksa görüş mü bildiri
yorsunuz?
S: G örüş b ild iriy o ru m .
P'taah: Tamam, devam edin.
S: S a n ır ım , y a n ıtın ı a lm a y ı d a h a iç te n lik le is te
d iğ im b ir soru so rm a m b e n im iç in d a h a g e ç e rli o lu r d u .
B u b e n im g ö rm e k te o ld u ğ u m r ü y a la r la ilg ili. D a im a
h a p s o ld u ğ u m u ve bu h a p is te n k u r tu lm a y a ç a lış tığ ım ı
g ö rü y o ru m .
P'taah: Ne kadar olağandışı, sevgili dost. (Dinleyiciler
gülüşürler.)
S: Ve a s la bu n u ta m b a ş a r a m ıy o ru m . B u n u n "ken
d in i k u r b a n h isse tm e ” ile ilg ili o la b ile c e ğ in i a n la y a b i
liy o ru m , f a k a t g ü n d e lik y a ş a m ım d a bu n u n k a y n a ğ ı o l
d u ğ u n d a n k u ş k u la n a b ile c e ğ im h iç b ir şey g ö rem iyo
ru m . B e n liğ in BE N LİK 'ten a y r ılığ ın d a n g a y r ı h e rh a n
g i b ir şeyin .
P'taah: Siz sahiden günlük yaşamınızda, içinde tutsak
kaldığınız ve ondan çıkıp kurtulmaya çalıştığınız hiçbir şey
bulunmadığına inanmamı mı istiyorsunuz benden? Aman,
sevgili dostum! (Soruyu soran erkek güler.) Öyleyse tamam,
yanıt yeterli.
S; E vet, s a n ırım a la c a ğ ım y a n ıtta n fa z la s ıy la
k o r k tu m .
P'taah: Siz yanıtı gayet iyi biliyorsunuz. Siz bedeninizin
de tutsağısınız ve ondan kurtulmayı diliyorsunuz. Siz, kur
tulmayı istediğiniz birçok şeyin tutsağısınız. Size, tutsaklığı
süratle kucaklamanızı öneririm.
S: (K) B u a s lın d a b ir b a ş k a s ın ın so ru su , a m a o
b u n u s o r m a k ta n çok k o rk u y o rd u : H er şey d ü zg ü n ve
y o lu n d a g id e r k e n , b ird en , h a y d i b a k a lım , b ir a r a b a
k a z a s ı o lu y o r. B u şeylerin h iç y o k ta n b ird e n b ir e o rta y a
ç ık ıv e r m e s i h a k k ın d a b ir y o r u m d a b u lu n a b ilir m isi
n iz?
P'taah: Harikulade bir birlikte-yaratım. Tam da güven
likte olduğunuzu düşünürken. Tam da her şeyi toparladığı
nız ya da her şeyi iyice bildiğinizi düşündüğünüz zaman. Siz
durup da, "Oh, bunun için ne yaptım?" demenizi sağlayacak
şeyler yaratmakta gerçekten çok beceriklisiniz. Ve gerçek
ten, her biriniz günbegün yaşantınızda her ne yapıyorsanız,
bunlar sizin duygularınıza bakmanızı, tezahür ettirdiğiniz
şeylere bakmanızı sağlamakta; inanç yapılarınızı, üst üste
yer alan inanç tabakalarını göstermekte, ve duygusal tepki
lerinizi fark ettirmekte, bunun için gerekli durumları yarat
maktadır. Her biriniz hayatınızın belli alanları hakkında so
rular sorabilir, özellikle kazalar konusunu sorgulayabilir ve
"bu ne anlama geliyor?" diyebilirsiniz. Bu hafta içinde sizin
aranızda bir'den fazla kaza oldu. Sizin şöyle sormanız bekle
nir: "Bu nasıl bir duygu veriyor? Bu kaza ile ne yaratmış olu
yorum?" Kaza yoktur, bunu hepiniz biliyorsunuz. Bu, anla> ı-
şınızı kılıflayıp örten tabakaları soymayı öğrenmek, anlayışa
ulaşmak içindir. Ve sevgili dostlar, size şunu hatırlatalım ki
bu öğrenimin böylesine ağır ve ciddi yollardan gerçekleşmesi
gerekmiyor. Öyle vahim koşullar yaratmak zorunda değilsi
niz. Bunu yürek hafifliği içinde neşeli bir yoldan gerçekleş-
tirebilirsiniz. "Ciddi olmayan" dedikleri türden bir kaza ge
çirmek, kuşkusuz, sağlık için son derece tehlikeli olana ter
cih edilmelidir. Ne söylediğimi anlıyor musunuz? Hayatın
ciddi olması murat olunmamıştır. Eh, ama siz ciddi olsun
derseniz, benim için bir sorun yok. Ciddi durum da tamamen
geçerlidir, sevgili dostlar.
S; (E) P 'ta a h , f a r k lı b ir konu: A n ta r k tik a 'n ın b i
z im için , bu k a tta ve bu z a m a n d a belli, ö ze l b ir a n la
m ı v a r mı?
P'taah: Her iki kutbun da gezegeniniz için anlamı ve
önemi vardır. Bunu bir başka celseye erteleyeceğiz, sevgili
dost.
S: B u ben im iç in u y g u n d u r.
P'taah: Bu akşam için zaman doldu, ve vuku bulacak
Yerküre değişikliklerinden konuştuğumuzda buna da deği
neceğiz.
S; T e şe k k ü r e d e rim .
P'taah: İşte yine yolculuk zamanı. Bu gerçek bir veda
değil. Sizi görmek sevinç verici ve gelecek seferki beraber
liğimizi istekle bekleyeceğiz.
Bilinm elidir ki her şey Tanrı'dır. Hepsi bu, gerçekten.
{Dinleyiciler arasındaki bir erkeğe:) Bu gece sessiz kaldınız,
aziz dost. Ziyanı yok. Varlığınız gerçekten hissedildi. Sizi yi
ne göreceğiz.
(Ev sahibesine:) Teşekkürler, sevgili kadın. (Kayıt ciha
zını işleten ev sahibine:) Teşekkürler, mühendis. Buna "yü
rekli iş" diyorlar. İçten teşekkürlerimizle.
Sizlerle olmak gerçek bir sevinç, ve biz şimdiden, sizler-
le çok yakında yeniden buluşmanın heyecanı içindeyiz. Ken
dinizi kutsayın, çünkü siz gerçekten, evrenlere ışık yayan
parlaklığın bir yansımasısınız. Ve bizler o parlaklığın karşı
sında huşu içindeyiz, ve siz çok yakında gerçekten BEN
OLiAN TANRI olduğunuzu bileceksiniz. Sizden sadece biraz
sabır göstermenizi istiyoruz. Hepinizi seviyorum. İyi akşam
lar.
Bölüm 9
DOKUZUNCU CELSE
23 Ekim 1991
ONUNCU CELSE
30 Ekim 1991
ONBİRİNCİ CELSE
6 Ekim 1991
The A rm ada: 1588'de İngiltere'ye hücum edip yenilen İspanyol donanm ası.
(Ç.N.)
P'taah: Bir bakıma öyle, fakat sizin verdiğiniz örnekteki
gibi değil. Her ne kadar İspanyol Donanması'nın fırtına ile
uzaklaştırılması, kesinlikle, bilincin yarattığı bir olaydır di
yebilirseniz de, bu dünya-dışı varlıkların eseri değildi. Ba
kın, herkes Tanrı'nın daima kendi tarafında olduğunu düşü
nür. Böylece, bir ülke bir diğerini istila ediyorken, kazanan
bellidir ki Tanrı'nın tarafındadır. Bu oldukça olağandışı, öyle
değil mi? Oysa Tanrı herkesin tarafındadır, bunun doğrusu
budur. Yıldız halklarının sizin gezegeninizin işlerine müda
hale etmelerine gelince, gerçekten zaman zaman bazı müda
haleler olmuştur. Biliyorsunuz, gezegeniniz asla yok edilecek
değildir. Ama, ne var ki, gezegeniniz tek bir varlık değildir.
Tek bir Dünya yoktur. Siz her neye inanırsanız onu yarata
bilirsiniz, ama bilin ki hiçbir şeye bir son yoktur, hatta, sizin
soyu tükenmiş türler dediklerinizin bile. Onlar yalnızca sizin
uzay ve zamanınız için tükenmişlerdir; yani insan, bitki ve
hayvan soyları. Onlar sadece sizin uzay ve zamanınızda tü
kenmişlerdir.
S: (E) G eçiş o la yı h e rk e s ta r a f ın d a n a y n ı z a m a n
d a d en eyim len ecek tek b ir o la y m ıd ır? B ir b ilin ç p a t l a
m a sı g ib i m i, y o k sa n a s ıl y a ş a n a c a k ?
P'taah: Bütün eğlencenizi bozmamı mı istiyorsunuz?
(Kahkahalar.)
S: B ir a z ta d ın a b a k m a k n a s ıl olu r?
P'taah: Biraz tadına bakabilirsiniz, her ne zaman ister
seniz.
S; Ö yleyse n asıl?
P'taah: HER ŞEYİN BİR'LİĞİNİ deneyimleyerek. Buna
tanrısal vecit hali denir. Buna değişim-dönüşüm denir. O
böyle olacaktır ve onu nasıl yaratacağınız sizin kendi serüve
niniz olacak. Biliyorsunuz, biz bir falcı değiliz, sevgili dost.
Geçiş, her şeyin BİR'LİĞİNE ulaşma, bir göz açıp kapayışı
kadar çabuk olabilir. Bütün insanlık için, üçüncü- yoğunluk
tan dördüncü-yoğunluga geçişi deneyimlemeyi arzu eden
herkes için bir anda atılan bir ileri adım olabilir bu. Yine ha
tırlatalım ki bu üçüncü-yoğunluk, dördüncü-yoğunluk tanım
lamaları da bir etiketlemedir. Bunu arzulamayanlar ise, onu
deneyimlemeyecekler. Bu daima, daima sizin seçiminizdir.
Gelecek sefer herhalde bu geçişin tarihini soracaksınız. (Gü
lüşmeler.)
S: (K) Son d ö n e m d e y a y ın la n a n b a zı "Yeni Çağ" k i
ta p la r ın d a y e r a la n v a h iy ve k e h a n e tle rd e bu g e ç iş fe
la k e tin d e in s a n la r ın y ü z d e onu n u n h a y a tta k a la c a ğ ı
söylen iyor. Bu g e ç iş o la y ın ı s a ğ a tla ta n in s a n la r a ne
olur? O n la r g e r ç e k te b u r a d a m ı k a lır la r , y o k s a -k eh a
n et k ita p la r ın d a sö y le n d iğ i g ib i- D ü n ya 'n ın te k r a r
a y a k la r ı ü ze rin d e d u r a b ilm e sin e y a r d ım c ı o lm a k ü ze
re b u ra y a d ö n m e d en önce b a ş k a b ir gezeg en e m i g e ç e r
ler?
P'taah: Bakın şu işe. Bu çok korkunç bir durum, ha?
Şimdi, kehanet denilen şey, sevgili kadın, öyle taş üstüne ya
zılmış değildir. Siz realitenizi her an değiştirebilirsiniz. Siz
herkesin olmasını arzuluyor musunuz?
S: Ben g e r ç e k te n b ü tü n in s a n la r ın m ı, y o k s a s a d e
ce y ü zd e o n u n u n m u k a lm a s ı g e r e k tiğ in i p e k d ü şü n m e
d im . S adece, o in s a n la r a ne o la ca ğ ın ı a n la m a k is te
d im . Ü reyerek D ü n y a 'y ı y e n id e n d o ld u rm a y ı veya onu
y e n id e n d ü ze n e k o y m a y ı, d e r le y ip to p a r la m a y ı seçecek
bu in sa n la rın ...
P'taah: Sevgili dost, geçişten sonra Dünya'nın yeniden
insanla doldurulması gerektiğini niçin hayal ediyorsunuz?
Bakın, sizin yaptığınız şey, neler olabileceği hakkında bir
başkasının korkulu vizyonlarına izin vermek (kabul göster
mek) oluyor. Halbuki mesele nüfusun sadece yüzde onunun
kalması değildir. Mesele, Dünya'nın, nüfusun yeniden arttı-
nlmaya gereksinim gösterecek kadar yıkıma uğraması değil
dir. Yerküre'nin kendi değişimleri harikulade değişimlerdir.
Sizin şu anda korkulu durumlar saydığınız yanardağ patla
maları, depremler, suların yükselişi gibi olayların meydana
getirdiği şeyler sadece, büyüyen (artan) geçiş enerjisine yer
açmak içindir. Bu demektir ki Yerküre hareket ediyor, ken
dini hazırlıyor. Geçiş zamanında pek çokları, sizin hayal ede
bileceğinizden çok daha fazla kimse olacak, işte bunun için
şimdi o kadar çok kimse dünyaya geliyor. Onların yok olmak
üzere geldiklerini mi düşünüyorsunuz? Bu böyle değildir. Bu
konuda pek çok propaganda yapılmış, birçok korku-üretici
yazı yazılmış olmasına rağmen. Size söylüyorum, siz o hari
kulade güzelliği hayal edemezsiniz. Sözcükleriniz o vecit do
lu infilakı tarife yetmeyecek; bu gezegen üzerindeki her bir
atom ve molekülün, bizzat gezegenin ilahi bir ışıkla ışıldadı
ğı o zam an hepinizin nasıl olacağınızı da hayal edemezsiniz.
Böyle olağanüstü bir güzellik hayal edilemez. Daha pek çok
lu n bu deneyim i yaşam ak üzere gelecekler. Ve bu geçiş gerçe-
leştiğinde, varlıklar kafileler (filolar) halinde, en coşkulu öv
gü şarkılarını ve ilahilerini sevinç ve şükranla söylemek üze
re gezegeninize gelecekler. Ve o varlıklar görünmeyenler ola
caklar, onlar başka dünyalardan gelen, görünüm leri size
benzemeyenler olacaklar, am a siz her şeydeki tanrısallığı a l
gılayabileceksiniz. Şekil ve cesamet önemli olmayacak, siz
her şeyde Tanrı'yı göreceksiniz. Bu çok büyüleyici olacak.
Böylece, bu "korkulu durumlar" geldiğinde, sizi kurtarmaya
gelecek birtakım uzay gemileri, bir uzay donanması hayal
etmek gerekmiyor. Sizin "kurtarılm aya" ihtiyacınız yoktur,
sevgili dostlar. Sizler muazzam gücü olan varlıklarsınız ve
sizin burada bulunuşunuzun nedeni o güç hakkında anlajnşa
varmanızdır ki geçiş'i sizin arzuladığınızca, sevgi, sevinç ve
yaratıcı coşku içinde, ve büyük onurla ve bütünlükle yarata-
bilesiniz.
S; (E) K u la ğ a öyle g e liy o r k i s iz bü tü n b u n la r ı
s a n k i d a h a ön ce y a ş a m ış s ın ız , o n la ra ta n ık o lm u şsu
nu z...
P'taah: Bakın, sevgili dost, bu şimdiden vuku buldu ve
biz gerçekten ona tanık olduk.
S; (E) P 'ta a h , s iz in b ir fiz ik s e l fo rm u n u z v a r m ı?
P'taah: Tabii. Biz fiziksellik içinde de ifade edilmekte
yiz. Biz bu gezegende fiziksel bir varlık olarak, fiziksel bir
form içinde bulunduk. Biz birkaç kez medyumunuzla bera
berdik.
S; Ve bu b izim iliş k i k u ra b ile c e ğ im iz, a ş in a o ld u
ğ u m u z b ir fo rm m u d u r?
P'taah: Elbette. Fakat, biliyor musunuz, biz çok hüner-
bazız. Şeklimizi değiştirebiliriz. (Kahkahalar.)
S: Ö yleyse, b iz im m u h ta ç old u ğ u m u z h e r şeye s iz in
d e ih tiy a c ın ız var?
P'taah: Sevgili dost, siz tanrısal varlıklar hiçbir şeye
muhtaç değilsiniz. Siz her şeyi arzulayabilir ve onu yaratabi
lirsiniz, ama siz muhtaç olmazsınız.
S: Şu h a ld e s iz d e b izim g ib i, k e n d i ö ğ r e n im in iz
için b u ra d a b u lu n u y o rsu n u z.
P'taah: Elbette, bunun büyük sevinci için buradayım;
deneyim için. Eğer içimizi sıkıyor olsaydınız, biz burada bu
lunmazdık.
S: B u nu k a s te tm iy o r d u m ben. S iz s a n k i h e r şeyin
y a n ıtın ı b iliy o r g ib is in iz , a m a dem ek k i h â lâ b iz z a t de-
n eyim lem en iz g e re k e n a la n la r m evcut.
P'taah: Elbette. Daha önce de söyledik, birçoğunuz ay
dınlandığınız zaman bunun her şeyin sonu olacağını düşünü
yorsunuz. Bu yalnızca başlangıçtır. Asla son değildir. Tek
fark şu ki siz nasıl olacağını bileceksiniz.
S: (E) B iz v a ro lu şu n d iş i veçh esin i b e sle m ek le de
m eşg u l o ld u ğ u m u z a g ö re...
P’taah; Sevgili dost, hepinizin bununla meşgul olmanızı
dilerdik.
S: K u ts a l R u h 'u n e rk e k (m a sk u lin ) o ld u ğ u h a k
k ın d a öteden b e r i b ir ö n y a rg ı, b ir ö n k a b u ) v a r d ır . B a
n a g öre ise o d iş i e n e r ji o lm a lıd ır . Bu k o n u d a y o ru m d a
b u lu n a b ilir m isin iz?
P'taah; Ruhun cinsiyeti yoktur. O, elbet ki, her şeyi
kapsar. Tanrı'nın erkek olduğunu, Kutsal Ruh'un erkek ol
duğunu söyleyen sadece sizin en son dinlerinizdir. Aslında o
denge halidir. Ona her şeyi kapsayış denir. Siz bile, sevgili
dost, her şeysiniz. Sadece bunun farkında değilsiniz.
S; Ö yle o ld u ğ u m u k a b u l ed iyo ru m , f a k a t bu n u n a
s ıl m eyd a n a ç ık a r a b ilir im .
P'taah: Bu izin vermekle olur. Yapılacak bir şey yoktur.
Sadece bırakmak, izin vermek, ve siz her bir veçhenizi sev
dikçe, işte buna izin vermek denir. Tüm veçheler, tüm faset-
1er, kutuplar denge halinde olacak ve çiçek açacaktır.
S; (K) N e d e n böyle b ir tık a n ık lık v a r g ib i g ö r ü
n ü yor. E ğ er z a te n a y d ın la n m ış s a k , n eden g ö re m iy o
ruz?
P'taah: Çünkü, unuttunuz.
S: N için ?
P'taah: Deneyim edinmek için.
S: Bu d u r u m n ed en o k a d a r b u n a ltıc ı, d ü ş k ır ık lı
ğ ı y a r a tıc ı g ö rü n ü yo r?
P'taah: Çünkü izin vermiyorsunuz.
S: B en im h a n g i ta r a fım izin verm iyor?
P'taah: Erkek enerji denilen tarafınız.
S: P ek i, on u n a s ıl k o n tr o l e d e b ilirim , b u n u n a s ıl
h a lle d e b ilirim ?
P'taah: Erkek enerji kontrol demektir. Size daha önce
den verilmiş olanları okumanızı öneririz, böylece bu veçhe
hakkında bir anlayışa ulaşabilirsiniz, ve o zaman sizinle bu
konuda daha çok konuşmaktan zevk duyacağız. Şimdi, bir
soru daha sorabilirsiniz ve sonra zaman dolmuş olacak.
S: (E) B iz i ö ğ ren m ekten ve ile r le m e k te n y a d a izin
v e rm e k te n a lık o y a n , h e p im izin m e r a k e ttiğ im iz bu t ı
k a n ık lığ ın , b izd e çok k ü çü k y a ş la r d a n k a la n b ir ko
ş u lla n d ır m a o ld u ğ u n u s ö y le y e b ilir m iyiz? Ç ü n kü ço
c u k la r , bu d ü n y a y a g e ld ik le r in d e , o n la r b ilir g ö rü n ü
y o r la r . O n la r çok fa r k ın d a g ö r ü n ü y o r la r , f a k a t öyle
g ö r ü n ü y o r k i b iz d a h a y a ş lı o ld u ğ u m u z d a n , o n la rın
ö ğ re tm e n i o ld u ğ u m u zu d ü şü n ü y o ru z. D o ğ d u k la r ı a n
d a n itib a r e n o n la rın b e y in le rin i y ık a m a y a b a şlıyo ru z.
B e n d e k i en bü yü k en gelin bu o ld u ğ u n u h isse d iy o ru m -
y a n i k ü ç ü k b ir ço cu k k en m a ru z k a ld ığ ım beyin y ık a
m a la r . H en ü z k ü ç ü k b ir ço cu k k en h ep g e rç e ğ i bilm ek
is te m iş im d ir ve g e rçe ğ in k ilis e d e o ld u ğ u n a in an m ı-
ş ım d ır . F a k a t ben im için bu te r s in e o ld u -o b en i y a v a ş
la ttı. B e n d e k i tü m bu k o ş u lla n d ır m a la r ı -ki o n la r çok
d e rin - so rg u lu yo ru m ve bu s o r g u la m a la r ın b a zı şeyleri
g ö rm e m e o la n a k v e rd iğ in i h isse d iy o ru m .
P'taah: Doğrudur, bu böyledir, çünkü her enkarnasyon
içinde tüm insanlığın morfojenik rezonansının ve daha önce
gelip geçmiş olan her şeyin bilişi mevcuttur. Böylece, siz rea
litenizi inanç yapılarınız üzerine inşa edersiniz. Bu zamanda
gelen çocuklar büyük bilgelik sahibidirler, gerçekten. Onla
rın perdeleri o kadar kalın değildir -onlar izin verme, koşul
suz sevme, kendi içlerindeki bilişe ulaşma konusunda büyük
öğretmenler olarak ortaya çıkacaklar. Bununla birlikte, sev
gili dost, önceki celselerde verilmiş olanları okumanızı da
öneririz, onun nasıl ve niçin yaratılmış olduğu hakkında bir
anlayışa varabilmeniz için; çünkü bu son haftalar içinde bu
sorular üzerinde çok konuştuk. Bildiğiniz gibi, şu sırada bir
kitap hazırlıyoruz, böylece bu bilgiler, bir sonuca ulaştırmak
üzere belli bir düzen içinde veriliyor. Şimdiye dek verilmiş
olanları okuyup özümsediğinizde eğer daha başka soruları
nız olursa, o zaman bilmeyi böylesine içtenlikle istediğiniz
şeyler hakkında bir anlayışa varabilmeniz için daha kap
samlı şekilde konuşmak üzere sizi bu celseler dışında ayrıca
görmekten mutlu olacağız. Öyleyse önce mevcut bilgileri
okuyun ki onu aklınızla anlayabilesiniz, her ne kadar asıl
kalbin anlayışı tam olsa da. Bu pekâlâdır, sevgili dost, bili
yorsunuz. Herkes anlamak için uğraşıp didiniyor. (Soruyu
soran erkek çok duygulanm ıştır ve P 'taah yavaşça onun a l
nından öper.) Fakat anlayış akıl ile değil, yürek ile gelir. Yi
ne de, eğer bu konuyu aklen anlasanız da çok hoşnut olaca
ğız. Buna denge denir, ha? Ve işte vakit tamam. (Ev sahibi
ne:) Teşekkürlerimizle, aziz dost.
(Herkese:) Biliyor musunuz, sizlerle olmak daima hari
ka bir sevinç veriyor. Enerjiniz bana geliyor ve harikulade
bir ışık yaratıyor. Hepiniz ne kadar güzelsiniz. Şimdi'die ya
şadığınız her an, gerçekten kendiniz olmaya izin verdiğiniz
her an, daha ve daha yüce ışık yaratıyorsunuz ve ışığınız bu
harika ülkenin her yanına yayılıyor. Az zamanda ülkenizi
pırıl pırıl aydınlatacaksınız ve o ışık tüm dünyaya yol göste
ren bir işaret feneri olacak. Sevgili dostlar, ışık içinde ve gü
lerek ilerleyin. Yürek hafifliği ile. (Belli bir hanıma:) Her şey
yolundadır. Işıklar kadını, örtülerinizi yırtıp atarak. Yeni Ay
'm ışığında dans etmeye gidebilirsiniz. Biz tümüyle onaylıyo
ruz, biliyor musunuz?
İyi geceler, aziz varlıklar.
Bölüm 12
ONİKİNCİ CELSE
13 Kasım 1991
ONÜÇÜNCÜ CELSE
20 Kasım 1991
ONDÖRDÜNCÜ CELSE
27 Kasım 1991