You are on page 1of 106

ÜNİTE

TARIH VE ZAMAN

1 
1


İNSANLIĞIN HAFIZASI TARİH


Tarihte insanlığı etkileyen siyasi,
Tarihin Tanımı ve Konusu Tarihî askerî, sosyal, kültürel, ekono-
Olay mik, dinî alanlarda kısa sürede
Tarih; geçmişte yaşamış insan topluluklarının sosyal, siyasi, kül- meydana gelen gelişmelerdir.
türel ve dinî faaliyetlerini, birbirleriyle olan ilişkilerini, olayların ne-
den ve sonuçlarını, yer-zaman göstererek, belgeler ışığında ve
nesnel (objektif) biçimde inceleyip açıklayan sosyal bir bilimdir. • İstanbul’un fethi
Tarihî
• Atatürk’ün Samsun’a çıkması Olay
NOT • Batı Roma İmparatorluğu’nun Örnekleri
yıkılması
Tarihin konusu; zaman içindeki insan faaliyetleri, farklı etki-
lerle meydana gelen değişimler ve insan eylemlerinin sonu-
cunda ortaya çıkan eserlerdir. Ayrıca doğa olayları, sonuçla- Tarihte insanlığı etkileyen olay-
rı itibariyle insanları etkilediği için tarihin kapsamı içerisinde Tarihî ların ortaya çıkardığı sonuçlara
yer alır. Örneğin Orta Asya’da yaşanan kuraklık ve kıtlık gibi Olgu göre uzun sürede meydana ge-
len değişimlerdir.
doğa olayları tarihin kapsamında değilken bu olaylar sonu-
cunda yaşanan göçler, tarihin kapsamına girer.

• İslamiyet’in yayılması
Tarihî
Tarihin Kapsamı • Türkiye’nin çağdaşlaşması Olgu
• İstanbul’un Türk-İslam şehri Örnekleri
hâline gelmesi
İnsanoğlunun meydana getirdiği faaliyetler, değişimler ve
eserler tarihin kapsamı içerisindedir.

Tarihî Olay Tarihî Olgu


Siyasi Fransız İhtilali
Soyuttur, belirli bir
Somut bilgiler içerir, yer ve zaman söz
Askerî Malazgirt Savaşı
yer ve zaman bildirir. konusu değildir.

Sosyal Orta Asya Türk göçleri Başlangıç ve bitiş Uzun sürede


süresi bellidir. meydana gelir.
Ekonomik Sanayi İnkılabı Geneldir, çok sayıda
Kendine özgü özellik-
lere sahiptir, biriciktir. örnegi vardır. Tekrar
Tekrarlanamaz. edebilir.
Kültürel Yazının icadı

Dinî İslamiyet’in doğuşu

Mimari Sultan Ahmet Camii

TYT-AYT ‹ 1 › TARİH
FASİKÜL 1 

ÖRNEK 1 NOT
Tarih öğretmeni, Malazgirt Savaşı’nın tarihî bir olay; Anadolu’nun Sosyal bir bilim olan tarih, geçmişte yaşanmış, tamamlan-
Türkleşmesinin ise tarihî bir olgu olduğunu söylemiştir. mış, tekrarlanmayan olayları konu edindiğinden deney ve
Buna göre tarihî olayların; gözlem gibi yöntemleri kullanamaz.

I. somut olma, Her tarihî olayın kendine özgü nedenleri ve sonuçları vardır.
Bu nedenle tarihî olaylarla ilgili kanunlar konulamaz, ge-
II. kısa sürede olup bitme,
nellemeler yapılamaz.
III. başlangıç ve bitiş zamanı belli olma

özelliklerinden hangileri yönüyle tarihî olgulardan ayrıldığı


savunulabilir? X Tarih, geçmişi aydınlatmak için belgelerden (kaynak) yarar-
E lanır. Tarihî olaylar hakkında doğru bilgi edinmek ancak o

A) Yalnız I B) Yalnız III C) I ve II dönemden kalan ve olayın aydınlatılmasına katkıda buluna-


bilecek yeterliğe sahip kaynak ve kalıntıların değerlendirilme-
D) I ve III E) I, II ve III siyle mümkündür.

ÇÖZÜM X Tarihî olayın yerinin ve zamanının bilinmesi olayın neden ve


sonuçlarının açıklanmasını kolaylaştırır.

X Araştırmacılar tarafsız ve objektif (nesnel) olmalıdır. Bundan


dolayı kendi değer yargıları, dinî ve ulusal duygularıyla hare-
ket etmekten kaçınmalıdır.

X Tarihî gelişmelerin sonuçlarının bütün açıklığı ile ortaya çıkma-


sı için olayların üzerinden belli bir süre geçmesi beklenmelidir.

Tarihî Olayların Özellikleri NOT


X Geçmişte yaşanmış, üzerinden belirli bir zaman geçmiştir.
Yeni belgeler ortaya çıktıkça tarihî bilgiler yeniden değerlen-
X Belirli bir mekânda ve belirli bir zaman diliminde gerçekleşir. dirilmeye açılabilir. Bulunan bazı yeni belgeler, mevcut bilgi-
X Neden-sonuç ilişkisi içerisinde, birbirinin devamı şeklinde leri güçlendirebilir veya değiştirebilir. Bu durum tarihin du-
gelişir. rağan bir bilim olmadığını, yeni değerlendirmelere açık
olduğunu gösterir.
X Oluşumlarında ya da sonuçlarında belirli kanunlar ve kural-
lar yoktur.

UYARI Notlarım

Zaman, mekân ve kişiler sürekli değiştiğinden tarihî olaylar


aynen tekrarlanmaz.

Tarih Biliminin Yöntemi


X Tarih, geçmişteki olayların nedenlerini ve sonuçlarını kendi-
ne özgü çalışma yöntemiyle açıklayıp yorumlamaya çalışan
bir bilim dalıdır.

X Her bilimin kendine uygun bir yöntemi vardır. Fen bilimleri;


gözlemlere, deneylere, laboratuvar ölçümlerine, formüllere,
kural ve kanunlara dayalı bir yöntem kullanır. Sosyal bir bilim
olan tarih ise insan davranışlarını gözlemleyip ölçmeye daya-
lı yöntemler kullanamaz.

TYT-AYT ‹ 2 › TARİH
 FASİKÜL 1

TARİH BİLİMİNİN
YÖNTEM BASAMAKLARI

Terkip

Sentez: Sınıflandırılan, tahlil edilen


ve eleştiri süzgecinden geçen verilerin
birleştirilmesidir. Tenkit

Eleştiri: Sınıflandırma ve çözümleme


aşamalarını geçen verilerin gerçeklik
Tahlil ve güvenirliklerinin tespit edilmesidir.

Çözümleme: Tasnif edilen verilerin


kaynak açısından yeterli olup olma-
dığının kontrol edilmesidir. Tasnif

Sınıflandırma: Kaynaklardan elde


edilen verilerin sistemli bir şekilde
Tarama sınıflandırılmasıdır.

Kaynak Arama: Tarihsel


araştırmaya kaynak olabilecek
her türlü verinin toplanmasıdır.

Tarihî Olaylara Bakış Açısı Tarih Biliminin Kaynakları


X Tarih araştırmalarında tarihî olay ile olayın gerçekleştiği döne- X Geçmişten günümüze ulaşan ve tarihî bilgiye kaynaklık eden
min koşulları eş zamanlı olarak değerlendirilmelidir. her türlü malzemeye belge ya da kaynak denir.

X Tarihî olaylar gerçekleştiği dönemin siyasal, sosyal, kültürel, X Tarihî belgeler ana kaynaklar (birinci elden kaynaklar) ve ikin-
dinî ve ekonomik özelliklerini yansıttığından o döneme göre ci elden kaynaklar olarak iki gruba ayrılır.
açıklama ve yorum yapılması tarihî gerçekliğin ortaya çıkarıl- ■ Ana Kaynaklar (Birinci Elden Kaynaklar): Tarihî olayın
ması adına önem taşımaktadır. geçtiği döneme ait kitabeler, paralar, arkeolojik kalıntılar,
X Tarihî olayların neden ve sonuçlarının değerlendirilmesinde sanat eserleri gibi her türlü bulgulardır.
olayın geçtiği zamanın değil de içinde bulunulan zamanın ko- ■ İkinci Elden Kaynaklar: Tarihî olayın geçtiği döneme ya-
şullarının dikkate alınması “anakronizm”e yani tarihsel ya- kın ya da o dönemin kaynaklarından yararlanılarak mey-
nılgıya neden olur. Farkında olarak ya da olmayarak girilen dana getirilen eserlerdir. Araştırmalar sonucunda kale-
tarihsel yanılgılar anlam karmaşasına, kavramların yanlış kul- me alınan tarih kitapları ve tarih makaleleri gibi eserler
lanılmasına, farklı sonuçlar çıkarılmasına yol açar. ikinci elden kaynaklardır.

Türlerine Göre Kaynaklar

Görsel ve İşitsel
Sözlü Kaynaklar Yazılı Kaynaklar Tarihî Kalıntılar
Kaynaklar

X Destanlar X Kitabeler X Antlaşmalar X Resimler X Arkeolojik buluntular

X Hikâyeler X Şecereler X Mektuplar X Minyatürler X Binalar

X Menkıbeler X Otobiyografiler X Kanunlar X Fotoğraflar X Silahlar

X Efsaneler, mitoslar X Hatıralar X Mahkeme kayıtları X Heykeller X Giysiler

X Şiirler X Fermanlar X Sözlükler X Filmler X Ev eşyaları

X Atasözleri X Beratlar X Paralar X Kasetler X Üretim araçları

TYT-AYT ‹ 3 › TARİH
FASİKÜL 1 

Paleografya: Yazıları, alfabeleri ve bunların zaman içerisindeki


NOT
değişimlerini inceler.

Tarihî bir olayın aydınlatılmasında birinci el kaynaklar daha Filoloji: Dillerin tarihini, gelişimini ve değişimini araştırır.
güvenilirdir. Bunun nedeni tarihî olaylar hakkında aracısız bir Epigrafi: Kitabeleri inceler.
şekilde bilgi vermeleridir. Bundan dolayı tarih araştırmala-
rında öncelikle ana kaynaklar incelenmelidir. Sosyoloji: Toplumu ve toplumsal olayları inceler.

Onomastik: Tarihî olayların gerçekleştiği mekân adlarını inceler.

Tarih ve Diğer Bilimler NOT

Diğer Beşerî ve Sosyal İsmail Hakkı Uzunçarşılı, İbrahim Kafesoğlu, Zeki Velidi Togan,
Tarih Bilimi
Bilimler Mehmet Fuat Köprülü, Halil İnalcık, Işın Demirkent, Mustafa
Akdağ, Bahaeddin Ögel, Kemal Karpat, Ömer Lütfi Barkan,
İnsanı her yönüyle ve bütün
İnsanı veya doğayı bir yönüyle Mübahat Kütükoğlu, Mükrimin Halil Yınanç, Semavi Eyice,
yaptıklarıyla anlamaya ve an-
ele alır. Mehmet Genç, İlber Ortaylı gibi tarihçiler tarih literatürüne
latmaya çalışır.
önemli katkılar sağlamışlardır.
Fen ve doğa bilimleri tümden-
Tümdengelim veya tümeva- Örneğin Halil İnalcık, Türklerin tarihini yabancı gözüyle de-
gelim ya da tümevarım yön-
rım yöntemleriyle kavranamaz. ğil Türk gözüyle yazmayı hedef olarak belirlemiştir. Çalışma-
temleriyle kavranabilir.
larının ana kaynağı arşiv belgeleri olmuş, böylece elindeki
Deney uygulanabilecek bir me-
Konuların doğruluğu deneyle verilerin ve arşiv belgelerinin ışığında olguya sadık ve hak-
tot değildir. Kaynak inceleme
ortaya konabilir. kaniyetli bir tarih anlayışı izlemiştir. Osmanlı tarihinin, dünya
yolu benimsenir.
tarihi içinde saygın bir yer edinmesinde önemli payı vardır.
Evrensel geçerliliği olan yasa-
Genelleme yapılamaz.
lara ulaşabilirler.

Geçmişte yaşanmış, tamam-


Daha geniş bir zaman dilimin-
NEDEN TARİH ÖĞRENİYORUZ?
de gerçekleşen, tekrarlanabi-
lanmış, aynıyla tekrar etmeyen
len, etkileri değişebilen olay- X Tarih, milletin ortak hafızasıdır. Bu nedenle millî ve toplumsal
olayları inceler. kimliğin inşasında önemli rol oynar.
ları konu edinir.
X Tarih bireylere yaşadığı toplumun geçmişini öğreterek kişi-
nin kendi milletine aidiyet duygusuyla bağlanmasını sağlar.
Tarihe Yardımcı Bilim Dalları
X Tarih millî değerlerin aktarılmasını sağlayarak bireylerin özgü-
Tarihe kaynaklık eden belgelerin çeşitliliği, tarihçilerin diğer bilim ven sahibi olmalarına katkıda bulunur.
dallarından yararlanmasını zorunlu hâle getirmiştir.
X Tarih toplumlarda millî bilinci uyandırarak millî birlik ve bera-
Kronoloji: Geçmişten günümüze meydana gelen olay ve olgula- berliğin güçlenmesini, toplumdaki manevi değerlerin geliş-
rın zamanını tespit ederek sıralar. mesini sağlar.
Arkeoloji: Kazı yolu ile toprak ve su altındaki maddi kalıntıları or- X Tarih insanlığın ortak hafızasıdır. Tarih eğitimi sayesinde fark-
taya çıkarır. lı ulusların deneyimleri ve toplumlar arasındaki etkileşim öğ-
Coğrafya: İnsan ve mekânın karşılıklı etkileşimini araştırır. renilir.

Diplomasi: Siyasi belgelerin cins, şekil ve içerik olarak değer- X Tarih bilimi uyguladığı yöntem gereği bireylerde araştırma ve
lendirmesini yapar. kanıt kullanma becerisini artırır. Olay ve olgular arasında ne-
den-sonuç ilişkilerini ortaya koyarak bireylerde çok yönlü dü-
Heraldik: Tarihte devletlerin kullandığı armaları inceler. şünme yeteneğini geliştirir. Bu sayede bireyler, tarihî süreçte
Etnografya: Toplumların örf, âdet, gelenek ve yaşayışlarını inceler. meydana gelen değişim ve süreklilikleri algılar.

Antropoloji: İnsan ırkını inceler ve kültürlerin gelişimini araştırır. X Tarih, geçmişin ışığında bugünün ve yarının aydınlatmasını
sağlar. Böylelikle geçmişteki hataları tekrar etmeyen toplum-
Nümizmatik: Tarih içerisinde basılan paraları inceler.
lar, gelecekle ilgili doğru planlama ve analizlerle daha iyi bir
Kimya: Tarihî buluntuların zamanının belirlenmesinde yardımcı olur. yaşam düzeyine ulaşır.

TYT-AYT ‹ 4 › TARİH
 FASİKÜL 1

NOT Zaman ve İnsan


X İnsanoğlu başlangıçtan bugüne gelen ve geleceğe doğru
Geçmiş dönemlerde yaşayan insanların değer yargıları, olay- akan kesintisiz bir süreç olan zamanı görünür, ölçülebilir hâ-
lara ve dünyaya nasıl baktıkları ve ne hissettikleri tarihsel le getirmeye çalışmıştır. Geçmiş ve gelecek zamanı kavraya-
empati ile anlaşılabilir. Tarihsel empati, insanların geçmişi rak hayatı düzenleyebilme ihtiyacının sonucunda çeşitli tak-
anlama becerisinin gelişmesinde ve dünya mirasının korun- vim sistemleri oluşturulmuştur.
masında etkilidir.
X Astronomi alanında gelişen bazı toplumlar takvimlerini ay yı-
lı bazıları ise güneş yılı esasına göre oluşturmuştur. Ay yılı,
Ay’ın Dünya etrafındaki dönüşünü esas alır ve on iki tur dö-
ZAMANIN TAKSİMİ nüşü 354 günden oluşan bir yıla denk gelir. Güneş yılı, Dün-
ya’nın Güneş etrafındaki bir tur dönüşünü esas alır. Bu süre
Tarihin Dönemlendirilmesi ise 365 gün 6 saat olarak hesaplanmıştır.
X Bilim insanları binlerce yıllık geçmişin araştırılmasını ve öğre-
timini kolaylaştırmak amacıyla tarihi çağ, yüzyıl gibi sınırla- NOT
malar getirerek dönemlendirmiştir.
Ay yılı esaslı takvimi Mezopotamya uygarlıklarından Sümer-
X Tarihî olayların zamanı ifade edilirken kullanılan miladi tak-
vimin başlangıcı milat adı verilen sıfırdır. Milat kavramı Hz. ler, güneş yılı esaslı takvimi ise Mısırlılar icat etmiştir.

İsa’nın doğduğu günü ifade etmektedir.

X Hz. İsa’nın doğumunu başlangıç kabul eden miladi takvime Notlarım


göre yapılan bir zaman çizelgesinde Hz. İsa’nın doğumundan
önceki zaman dilimine MÖ (milattan önce), Hz. İsa’nın doğu-
mundan sonraki zaman dilimine ise MS (milattan sonra) denir.

X Milattan önceki tarihler miladi takvimin başlangıcından ge-


riye doğru gittikçe, milattan sonraki tarihler ise miladi takvi-
min başlangıcından günümüze doğru geldikçe sayısal de-
ğer olarak artar.

X Tarihî geçmişin dönemlendirilmesinde farklı toplumlar kendi


tarihlerindeki önemli olayları esas almıştır. Örneğin Batı dün-
yası, özellikle Avrupa tarihini merkeze alan bir dönemlendir-
me meydana getirmiştir. Avrupalı tarihçiler, tarihi dönemlen-
dirirken dünyanın diğer bölgelerini dışarıda bırakarak sadece
Avrupa tarihiyle ilgili olayları esas almışlardır.

3200 (MÖ 4. bin) 375 (4. yüzyıl) 1453 1789


İstanbul’un
bulunması

Kavimler
yazısının

Fransız
İhtilali
Göçü

Fethi
Çivi

300
200

100
200
100

300
3. Yüzyıl
2. Yüzyıl
1. Yüzyıl
1. Yüzyıl
2. Yüzyıl
3. Yüzyıl

TAŞ MADEN İLK ORTA YENİ YAKIN


ÇAĞI ÇAĞI ÇAĞ ÇAĞ ÇAĞ ÇAĞ

TARİH ÖNCESİ
TARİH ÇAĞLARI
ÇAĞLAR

MİLATTAN ÖNCE (MÖ) MİLATTAN SONRA (MS)


0
MİLAT (Hz. İsa’nın doğumu)

TYT-AYT ‹ 5 › TARİH
FASİKÜL 1 

MİLATTAN ÖNCE (MÖ) MİLATTAN SONRA (MS)

99-0 / 1. yüzyıl 0-99 / 1. yüzyıl

99-50 49-0 0-49 50-99


1. yüzyılın ilk yarısı 1. yüzyılın ikinci yarısı 1. yüzyılın ilk yarısı 1. yüzyılın ikinci yarısı
99-75 74-50 49-25 24-0 0-24 25-49 50-74 75-99
1. çeyrek 2. çeyrek 3. çeyrek 4. çeyrek 1. çeyrek 2. çeyrek 3. çeyrek 4. çeyrek
0 / MİLAT

NOT NOT

Yüzyıl hesaplamalarında verilen tarih bir ve iki basamaklı sa- Her toplum kendine özgü bir takvim oluştururken yaşam-
yıdan oluşuyor ise I. yüzyıldır. Üç basamaklı sayıdan oluşan larını en çok etkileyen olayı takvimlerinin başlangıcı olarak
bir tarih ise yüzler basamağına bir eklenir. Dört basamaklı kabul etmişlerdir. Örneğin İbraniler MÖ 3761’deki Yaradılış
sayıdan oluşan bir tarih ise binler ve yüzler basamağındaki (Tekvin) yılını, Yunanlar ilk olimpiyat oyunlarının yapıldığı MÖ
sayılar, iki basamaklı kabul edilir ve bu sayıya bir eklenir. Ör- 776’yı, Hristiyanlar Hz. İsa’nın doğumu olan sıfırı, Müslüman-
neğin 1453’teki İstanbul’un fethi, XV. yüzyılın ikinci yarısın- lar MS 622’de Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hic-
da ve aynı yüzyılın üçüncü çeyreğinde meydana gelmiştir. retini takvimlerine başlangıç olarak almışlardır.

Türklerin Tarih Boyunca Kullandıkları Takvimler Celâli Takvim


X Büyük Selçuklular Dönemi’nde Melikşah’ın emriyle Ömer Hay-
On İki Hayvanlı Türk Takvimi yam başkanlığındaki bir komisyon tarafından hazırlanmıştır.
X Türklerin kullandığı ilk takvimdir. Hangi tarihten itibaren bu-
X Güneş yılı esasına göre düzenlenmiş olup bir yıl 365 gün 6
lunduğu bilinmeyen bu takvim, Kök Türkler ve Uygurlar tara-
saat olarak hesaplanmıştır.
fından kullanılmıştır. Güneş yılı esasına göre düzenlenmiştir.
Bir yıl 365 gün 5 saat olarak hesaplanmıştır. X Sultan Melikşah’ın lakabı olan Celaleddin’den dolayı bu adı
alan takvim ayrıca Melikî olarak da adlandırılmıştır.
X 12 yılda bir devir yapan takvimde yıllara sayılar değil hayvan
isimleri verilmiştir.
Rumi Takvim
X 21 Mart Bahar Bayramı (Nevruz) yılbaşı kabul edilmiştir.
X Osmanlı Devleti, hicri takvimde yılbaşının her yıl aynı zama-
na rastlamaması nedeniyle vergilerin toplanmasında sorun-
NOT lar yaşıyordu. Bundan dolayı mali işlerin düzenlenmesi ama-
cıyla Rumi takvim kullanılmaya başlanmıştır.
On İki Hayvanlı Türk Takvimi, Türklerden başka Tibetliler ve
Çinliler tarafından da kullanılmıştır. X Güneş yılı esasına dayanan Rumi takvimde bir yıl 365 gün
6 saattir.

X Miladi takvimle arasında 584 yıllık fark vardır.


Hicri Takvim
X Başlangıç tarihi olarak Hz. Muhammed’in Mekke’den Medi- Miladi Takvim
ne’ye hicret ettiği 622 yılının esas alındığı takvim, Hz. Ömer
X Günümüzde dünyada en yaygın kullanılan takvimdir.
Dönemi’nde oluşturulmuştur.
X Bir yıl 365 gün 6 saattir. Başlangıcı, Hz. İsa’nın doğumundan
X Müslümanların dinî takvimidir. Ay yılı esasına göre düzenlen-
bir hafta sonrası yani 1 Ocak’tır.
miştir. Bu yüzden kamerî (ay) takvimi olarak da bilinmektedir.
Ay yılına göre düzenlenen hicri takvimde bir yıl 354 gün 8 saat X Kökeni Mısırlılara dayanan bu takvimi İyonlar, Yunanlar, Ro-
48 dakika olup on iki aya bölünür. Bir ay yılı, bir güneş yılın- ma lideri Jül Sezar (Jülyen takvimi) ve Papa XIII. Grego-
dan yaklaşık 11 gün eksiktir. Aylar sırasıyla 29 ve 30 gün sürer. rius (Gregoryen takvimi) katkıda bulunarak geliştirmiştir.

X Türklerin İslamiyet’i kabul ettikten sonra kullandığı takvimdir X Ülkemizde 1 Ocak 1926’dan itibaren kullanılmaya başlanmıştır.

TYT-AYT ‹ 6 › TARİH

TEST 1
Fasikül 1

1. Tarih; geçmişle ilgili olan, merkezinde insanın yer aldığı, bel- 4. Şemada, tarihe yardımcı bilim dalları ve inceleme alanları
gelere dayanan ve neden-sonuç ilişkisine önem veren bir numaralandırılarak gösterilmiştir.
bilimdir.

Bu bilgiden hareketle, Dillerin 2


tarihi İnsan
I. İnsanın olmadığı yerde tarih de olmaz.
ırkı
1
II. Tarihî olaylar birbirinden bağımsız şekilde gelişir.
III. Zaman içindeki insan faaliyetleri tarihin konusunu oluş- Filoloji
3
turur. Antropoloji
Örf ve
Etnografya
değerlendirmelerinden hangileri yapılabilir? âdetler
Nümizmatik
C Paleografya
A) Yalnız I B) I ve II C) I ve III 4
D) II ve III E) I, II ve III
Kitabeler
Eski
yazılar
5

2. Ömrünün büyük bölümünde tarih, özellikle de “Osmanlı Ta- Numaralandırılan bilim dallarından hangisinin inceleme
rihi” ile ilgili araştırmalar yapmış olan Halil İnalcık, “Bana Os- alanı yanlış verilmiştir?
manlı arşivlerini verin, size bir kültür imparatorluğu kurayım.” D
demiştir. A) 1 B) 2 C) 3 D) 4 E) 5

Halil İnalcık’ın bu sözleri, tarih araştırmalarında önce-


likle aşağıdaki bilim disiplinlerinden hangisinin önemi-
ni ortaya koymaktadır?
B 5. Tarihçinin; kaynakları sınıflandırma, çözümleme ve eleş-
A) Heraldik B) Diplomatik C) Onomastik tirme basamakları sonucunda elde ettiği verileri birleş-
tirip yazılı hâle getirerek araştırmasını tamamladığı aşa-
D) Coğrafya E) Arkeoloji
ma aşağıdakilerden hangisidir?
B
A) Tarama B) Terkip C) Tasnif

D) Tahlil E) Tenkit
3. Toplumu oluşturan insanlar, tarihte olup bitenleri öğrendik-
çe ortak bir geçmişten geldiklerini ve aynı milletin fertleri ol-
duklarını fark ederler. Atalarının tarihteki başarılarını öğrenen
genç nesiller, onlarla övünür ve gurur duyarlar. Milletçe ya-
şanan acı tatlı olayları anlatan kitapları okudukça fedakârlık 6. Tarih, olay ve olguların meydana getirdiği bir bütündür. Ço-
ve dayanışma duygularıyla birbirlerine daha sıkı bağlanırlar. cuğun doğması bir olaydır. Bir toplumdaki veya dünyadaki
Medeniyetlerine ait değerlere ve ülkelerine sahip çıkarak her nüfus artışı ise olgudur. İstanbul’un Türkler tarafından alın-
türlü tehdide karşı bilinçli şekilde mücadele ederler. ması tarihî bir olayken; İstanbul’un bir Türk şehri hâline gel-
mesi tarihî olgudur.
Bu metne göre tarih ile ilgili olarak,
Bu örnekler dikkate alındığında olgu için aşağıdakiler-
I. Toplumların ortak hafızasıdır.
den hangisi söylenemez?
II. Vatan ve millet sevgisini pekiştirir. C
III. Millî kimliğin güçlenmesinde önemli rol oynar. A) Süreklilik gösterir.

çıkarımlarından hangileri yapılabilir? B) Tarihî süreçte tekrar edebilir.


E C) Başlangıç ve bitiş zamanı bellidir.
A) Yalnız I B) Yalnız III C) I ve II D) Olaya göre daha soyut ve geneldir.
D) I ve III E) I, II ve III E) Uzun sürede meydana gelen değişimlerdir.

TYT-AYT ‹ 7 › TARİH

TEST 1
Fasikül 1

7. Türkler tarafından kullanılan; 10. Tarihî olayın geçtiği döneme ait belge ve buluntulara birinci
elden kaynak denir.
I. hicri,
II. Rumi, Buna göre aşağıdakilerden hangisi birinci elden kaynak-
lar arasında yer almaz?
III. Celâli
A
takvimlerinden hangileri güneş yılı esasına göre düzen- A) Ansiklopediler B) Kitabeler
lenmemiştir?
C) Seyahatnameler D) Fermanlar
A
A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III E) Arkeolojik buluntular

D) I ve III E) II ve III

11. Elif Öğretmen derste, “Bir olayın tarihî olay kapsamında de-
ğerlendirilebilmesi için yeri ve zamanı bilinmeli, belgelere da-
8. Aşağıda, geçmişten günümüze önemli düşünürler ve tarih- yanmalı, üzerinden belirli bir zaman geçmiş olmalıdır.” ifade-
çilerin, tarih hakkındaki görüşlerine yer verilmiştir. lerini kullanmıştır.

I. “Tarih, insanların ve insan topluluklarının başlarından ge- Elif Öğretmen’in bu kriterleri dile getirerek aşağıdaki-
çenleri kaydetme yoluyla edinilen bilgidir.” (Herodot) lerden hangisinin önemine dikkat çekmek istediği söy-
lenebilir?
II. “Tarih, zaman içinde insanların ilmidir.” (Marc Bloch)
E
III. “Tarih bir olayın sadece filan tarihte olduğunu bilmek de- A) Geçmişten ders alınmasının
ğil, geçmişte meydana gelen olayları değerlendirmek ve
B) Yazılı kaynakların sınıflandırılmasının
bu olaylardan ders almaktır.” (Ahmet Cevdet Paşa)
C) İnsanlığın ortak mirasının korunmasının
IV. “Tarihçi olmak için daima kıyıda durmak gerekir.” (Geo-
rge Mosse) D) Toplumlar arası ilişkilerin geliştirilmesinin

V. “Geçmişi yargılamaktan sakınmak, nasılsa öyle göster- E) Tarihî olayların tarafsız olarak incelenmesinin
mektir.” (Leopold von Ranke)

Bu görüşlerden hangileri ile tarih biliminin tarafsızlık il-


kesine verdiği önem vurgulanmaktadır?
12. Tarihî olaylar ele alınırken kendi döneminin şartlarına göre
C
değerlendirilmesi gerekir. Örneğin eski Yunan ve Roma’da
A) I ve II B) II ve III C) IV ve V
normal sayılan ve yaygın bir uygulama olan kölelik, o dö-
D) I, II ve III E) III, IV ve IV nem filozoflarının hâkim anlayışına göre tıpkı devlet ve aile
gibi temel toplumsal kurumlardan biri olarak kabul edilmek-
teydi. Oysa bugünün evrensel insan hakları açısından dü-
şünüldüğünde köleliğin insan onuruna yakışmadığı görül-
mektedir. Bu durum tarihî olayların günümüz şartlarına göre
9. “Dünü bilmeyen bugünü anlayamaz; bugünü anlamayan ya- değil geçmişin değer yargıları ile değerlendirilmesinin ge-
rını göremez, yarını inşa edemez; hatta dünden gelen ham- rekliliğini ortaya koymaktadır.
lelerin nedenlerini bile düşünemez.”
Buna göre, tarihî olayların kendi döneminin şartlarına
Abdülbaki Gölpınarlı’nın bu sözünden yola çıkarak aşa- göre ele alınmasının aşağıdakilerden hangisi için bir zo-
ğıdaki çıkarımlardan hangisi yapılabilir? runluluk olduğu söylenebilir?
B A
A) Coğrafi faktörler, tarihî olaylar üzerinde etkilidir. A) Nesnelliği sağlamak
B) Tarihî olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi vardır. B) Yazılı kaynaklardan yararlanmak
C) Bilimsel tarihçilikte belgeler önemli bir yere sahiptir. C) Arkeolojik buluntuları tarihlendirmek
D) Her toplum kendi tarihini üstün tutmaya önem verir. D) Olayın geçtiği yerde araştırma yapmak
E) Tarih, diğer bilim disiplinlerinin verilerinden yararlanır. E) Tarihî gelişmeleri dönemlere ayırarak incelemek

TYT-AYT ‹ 8 › TARİH
ÜNİTE
İNSANLIĞIN İLK DÖNEMLERİ

2 İNSANLIĞIN İLK DÖNEMLERİ - 1


2


İNSANLIĞIN İLK İZLERİ NOT


X Tarih; yazının icadı esas alınarak tarih öncesi çağlar ve tarih
çağları olarak ikiye ayrılmıştır. Tarih öncesi, insanların kullan- Tarih öncesi devirlerin, başlangıç ve bitiş zamanları bölgele-
mış oldukları araç gereç ve madenlerden yola çıkılarak Taş re göre farklılıklar gösterir. Yazıdan önceki dönemlerde bü-
Çağı ve Maden Çağı şeklinde dönemlendirilmiştir. tün toplumların aynı sıralamayı takip etmemesi, tarih öncesi
devirleri birbirlerinden kesin olarak ayırmayı zorlaştırmıştır.
X Taş Çağı: Paleolitik (Eski Taş), Mezolitik (Orta Taş) ve Ne- Bu nedenle tarih öncesi dönemlendirmede daha çok bölge-
olitik (Yeni Taş); Maden Çağı da Kalkolitik (Bakır), Tunç ve sel olarak adlandırmalara gidilmiştir.
Demir Çağı olarak dönemlere ayrılmıştır.

Tarih Öncesi Çağlar Mezopotamya Anadolu Mısır

Paleolitik (Eski Taş) MÖ 1,1 milyon-12 bin MÖ 2,5 milyon-16 bin MÖ 8.000-7.500

Mezolitik (Orta Taş) MÖ12 bin-MÖ 10 bin MÖ 16 bin-9 bin MÖ 7.500-5.000

Neolitik (Yeni Taş) MÖ 10.000-5.200 MÖ 8.500-5.800 MÖ 5.000-3.500

Kalkolitik (Bakır) MÖ 5.500-3100 MÖ 5.800-3.400 MÖ 4.000-3.000

Tunç MÖ 3.200-1.000 MÖ 3.400-1.200 MÖ 3.000-1.070

Demir MÖ 1.000’den itibaren MÖ XIII. yüzyıl-330 MÖ 1.070-330

Tarih öncesi dönemlendirme tablosu

Taş Çağı Mezolitik Çağ


X İnsanların avcılık ve toplayıcılık faaliyetlerini sürdürdükleri bir
Paleolitik Çağ geçiş dönemidir.
X İnsanlık tarihinin başlangıç aşamasıdır.
X Mikrolit olarak tanımlanan çakmak taşı ve obsidyenden yapıl-
X Temel geçim kaynağının avcılık ve toplayıcılık olduğu bu sü- mış kazıyıcı ve delici küçük taş aletler kullanılmıştır.
reçte insanoğlu doğaya bağlı bir yaşam sürmüştür.
X Antalya Beldibi, Belbaşı ve Öküzini mağaralarında bu ça-
X İnsanlar taştan ve kemikten basit araç gereçler yapmış, hay- ğa özgü aletlerin örnekleri ortaya çıkarılmıştır.
van postlarından giysiler imal etmiş, mağara duvarlarına re-
simler çizmişlerdir.
Neolitik Çağ
X Dönemin en önemli gelişmelerinden birisi ateşin bulunmasıdır.
X Tarım keşfedilmiş ve hayvanlar evcilleştirilmiştir. Böylece üre-
X Anadolu’da Paleolitik Çağ’ın en eski yerleşmeleri İstanbul’da tim aşamasına geçilmiş ve yerleşik hayat başlamıştır. İnsan-
Yarımburgaz Mağarası ile Antalya’daki Karain Mağarası’dır. ların besine daha kolay ulaşılması, nüfus artışını sağlamıştır.

TYT-AYT ‹ 1 › TARİH
FASİKÜL 2 İNSANLIĞIN İLK DÖNEMLERİ - 1

X Üretimi kolaylaştırmak için saban ve orak; yiyecekleri sakla-


mak için pişirilmiş topraktan kaplar (seramik) yapılmıştır. Bitki ÖRNEK 1
liflerinden giysiler dokunmuştur. Ticaret faaliyetleri başlamıştır.
Kerem, bir tarih makalesinde, Anadolu’da Maden Devri’ne geçil-
X Bu çağda Tuz Gölü’nün güney kesimleri, Göller Bölgesi ve diği sırada dünyanın başka yerlerindeki insanların Taş Devirleri-
Diyarbakır ile Urfa çevresinde kültürel bir gelişme ve hareket- ni yaşamaya devam ettikleri bilgisini okumuştur.
lilik başlamıştır. Son araştırmalar, ilk defa tarımı yapılan buğ-
Bu bilgiyi sınıfta arkadaşları ile paylaşan Kerem’in;
dayın ana vatanının Urfa ve Diyarbakır arasındaki Karacadağ
olduğunu ortaya koymuştur. I. Tarihî devirlere ilk olarak Anadolu’da girilmiştir.
II. Anadolu, birçok bölgeden ileri bir uygarlık düzeyine sahiptir.

Maden Çağı III. Tarih öncesi çağların başlangıç ve bitiş zamanları bölgelere
göre farklılıklar göstermiştir.
Kalkolitik Çağ değerlendirmelerinden hangilerini yapması doğru bir çıkarım-
X İnsanlığın Taş Devri’nden Maden Devri’ne geçiş dönemidir. da bulunduğunu gösterir?
Bu çağın en belirgin özelliği, taş aletlerin giderek azalması ve D
madenciliğin gelişmesidir. A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve III

X Bu dönemde aletler, ilk kullanılan maden olan bakırdan yapıl- D) II ve III E) I, II ve III
mıştır. Köyler, şehirlere dönüşmeye başlamıştır.
ÇÖZÜM
Tunç Çağı
X Madenciliğin insan hayatındaki öneminin artması iş bölümü-
ne dayalı şehir yaşamının başlamasını sağlamıştır.

X Anadolu’da Hitit Krallığı kurulmuştur. Ayrıca yazı, Anadolu’da


bu çağdan itibaren kullanılmaya başlanmıştır.

Demir Çağı
X Şehirler ve devletler büyümüş, üretim artmış, ticaret faaliyet-
leri gelişmiş, toplumlar arası etkileşim hızlanmıştır.

X Anadolu’da Demir Çağı’nda Urartu, Frig, Lidya gibi krallık- Yerleşik İnsan ve Medeniyet
lar kurulmuştur.
X Günümüzden milyonlarca yıl önce buzulların erimesi ve ha-
vaların ısınmasıyla birlikte insanlar beslenmeyi kolaylaştırmak
amacıyla yabani tahılları ıslah ederek kendi denetimlerinde
Notlarım
planlı bir tarımsal faaliyete başlamıştır. Böylece avcı-topla-
yıcı toplumlar giderek üretici konuma geçmiştir.

X Tarımsal üretimin yanı sıra keçi, koyun, sığır gibi hayvanlar ev-
cilleştirilerek günümüzdeki köy yaşamına benzer yaşam bi-
çimleri oluşturulmuştur. Bu süreçte konargöçer yaşam tarzı,
avcılık-toplayıcılık faaliyetleri ile birlikte devam etmiştir.

X İnsanların avcılık-toplayıcılıktan yerleşik hayata geçiş yaptı-


ğı en eski coğrafya, günümüzden yaklaşık on iki bin yıl önce
Güneydoğu Anadolu’nun yanı sıra Suriye ve Mezopotamya
toprakları olmuştur. Doğu-batı doğrultusunda bir yay şeklin-
de uzanan sıradağların güneyinde kalan bu bölge verimli top-
raklarla kaplı olduğu için “Bereketli Hilal” adıyla anılmıştır.

X Nil Nehri’nin hayat verdiği Mısır, İndüs ve Ganj nehirlerinin


geçtiği Hindistan, akarsu vadileri ve delta ovaları ile Anadolu
da insan yerleşimine sahne olmuştur.

TYT-AYT ‹ 2 › TARİH
İNSANLIĞIN İLK DÖNEMLERİ - 1 FASİKÜL 2

Çayönü
X Diyarbakır’ın Ergani ilçesi sınırlarında bulunmaktadır.

X Hayvanların evcilleştirilmediği ve tarımın başlamadığı bir dö-


nemde avcı-toplayıcı insanlara ev sahipliği yapan Çayönü, MÖ
10200 yıllarından itibaren tahıl üretimi ve hayvanların evcilleşti-
rilmesine dayalı köy hayatının yaşandığı ilk yerleşmelerdendir.

X Yabani buğday, mercimek ve baklagillerin tarıma kazandırıl-


ması, küçükbaş hayvanların evcilleştirilmesi burada gerçek-
leşmiştir. Bu özellikleriyle Çayönü, bilim insanlarınca uygarlı-
ğın doğduğu yerlerden biri olarak kabul edilmektedir.

X Çayönü; mezar sistemleri, dinî merkezler, sanatsal eserler, ba-


kırın ateşte eritilip şekillendirilmesi, obsidyenin işlenmesi gibi
pek çok alanda çevre uygarlıklara öncülük etmiştir.

Bereketli Hilal Çatalhöyük


X Konya’nın Çumra ilçesinde yer almaktadır.
Tarımsal Üretimin Başlamasının Sonuçları X İlk ev mimarisi, ilk manzara resmi, ana tanrıça kültü gibi özgün
buluntuları ve inanç eserleri ile insanlık tarihine ışık tutmaktadır.

İnsanlar üretici konumuna geçmiş, yaşam X Çatalhöyük, Anadolu coğrafyasında köy yaşamından kent ya-
01 biçimi ve üretim-tüketim alışkanlıklarında şamına geçişin gerçekleştiği önemli bir yerleşkedir.
değişiklikler olmuştur.
X Çatalhöyük’te dörtgen duvarlı, penceresiz, girişleri çatıların-

02
dan, birbirleri ile bitişik kerpiç evler ortaya çıkarılmıştır. Şehir-
İlk köy yerleşimleri ortaya çıkmıştır.
de sokaklar bulunmadığı için ulaşım düz damlar üzerinden
sağlanmıştır. Bu yerleşim planının güvenlik nedeniyle yapıl-

03 Sosyal yaşamı düzenleyen kurallar dığı düşünülmektedir.


oluşmaya başlamıştır.
X Çatalhöyük, madenciliğin Anadolu’daki başlangıç tarihini Ne-
olitik Dönem’e kadar indirmekte; o dönem insanının toplayıcı-

04 Çiftçilik, çobanlık, tacirlik gibi meslekler


ortaya çıkmıştır.
lık ve avcılığın yanı sıra çiftçilikle de uğraştığını gösteren zen-
gin buluntularıyla dikkat çekmektedir.

X Duvar resimlerinde kent planına yer veren ilk yerleşim merke-


05 İnsanlar su kanalları, bentler, barajlar,
yollar yaparak doğayı değiştirmeye zidir. Günümüzdeki mülkiyet kavramının o devirde başladığı,
başlamışlardır. pişmiş topraktan yapılmış damga mühürlerle belgelenmiştir.

Ürünlerin ihtiyaçtan fazla olan kısımlarının (artı X Çatalhöyük, UNESCO tarafından 2012 yılında “Dünya Miras
06 ürün), ihtiyaç duyulan başka malzemelerle Listesi”ne alınmıştır.
takası sonucunda ticaret faaliyetleri başlamıştır.

KAVRAM
Anadolu’da İlk Yerleşmeler Höyük: Tarih boyunca yıkılan kentlerin kalıntıları üzerine ye-
nileri inşa edildiğinden yerleşmelerin kurulduğu arazilerde za-
X Anadolu; insanlığın birkaç milyon yıl süren avcılık-toplayıcılık
hayatının ardından yerleşik hayata geçtiği, hayvanları evcilleş- manla tepecikler oluşmuştur. Hafif eğimli bu yükseltiler höyük
tirip tarıma başladığı önemli coğrafyalardan biridir. olarak adlandırılmıştır. Höyüklerde yapılan kazılarda çanak
çömlek parçaları; taştan, camdan ve madenlerden yapılmış
X Anadolu’da ilk yerleşmeler yazıdan önceki dönemde başla- araç gereçler; mimari yapılar ya da organik kalıntılar çıkarıl-
mıştır. Göbeklitepe, Çatalhöyük, Çayönü gibi yerleşim yer- mıştır. Bu durum höyüklerin tarih öncesi devirlerin aydınla-
leri, Anadolu’nun Neolitik Dönemi’ne ait önemli merkezler tılmasına önemli katkı sağladığını gösterir.
arasındadır.

TYT-AYT ‹ 3 › TARİH
FASİKÜL 2 İNSANLIĞIN İLK DÖNEMLERİ - 1

Göbeklitepe Kâğıt

X Şanlıurfa il merkezinin 18 km kuzeydoğusunda Örencik kö- Çin’de ağaç


Parşömen kabuklarının
yü yakınlarındadır.
Bergama Kral- işlemden geçi-
lığı tarafından rilmesi yoluyla
X 1995’te başlatılan kazılar sonucunda Göbeklitepe’nin, 12.000 Papirüs
icat edilen, günümüzde
yıl öncesine uzanan bir kült (inanç) merkezi olduğu anla- kullanılan kâğıt
Mısırlıların icat keçi ve koyun
şılmıştır. derisinin terbi- icat edilmiştir.
Kil Tabletler ettiği, Nil kena-
rında yetişen ye edilmesiyle
X Yerleşim ve tarım kavramlarından çok uzak olan avcı ve top- İlk yazı malze- papirüs bitki- yapılan yazı
layıcı insan toplulukları zamanında, şehir hayatına henüz geç- mesi olarak sinden yapılan malzemesidir.
meden inşa edilen ilk tapınak olan Göbeklitepe, son yılların kullanılmıştır. kâğıda benzer
malzemedir.
en büyük arkeolojik keşfi olarak gösterilmektedir.

X Göbeklitepe’deki konut özelliği taşımayan dinî ve ayinsel amaç-


lı yapılar keşfedilen en erken tarihli dinî mimaridir. Tarih önce-
si döneme ait ilk tapınağın Malta Adası’nda bulunduğu ve MÖ
5000 yılına tarihlendiği biliniyordu. Göbeklitepe’deki kazılar bu
bilgiyi değiştirerek ilk tapınağın çok daha önceki bir dönem- İlk Çağ’da kullanılan yazı malzemeleri
de Anadolu’da inşa edildiğini ortaya koymuştur.
X Çivi yazısı MÖ 3200’lerde Mezopotamya uygarlıklarından Sü-
X Göbeklitepe, 2018 yılında UNESCO tarafından “Dünya Mi- merler tarafından icat edilmiştir.
ras Listesi”ne alınmıştır.
X Sümerlerin kullandığı ilk yazılı kil tablet örnekleri, Uruk kentin-
de rastlanan tahıl çuvalları ve büyükbaş hayvan listelerinden
oluşan tapınağın muhasebe kayıtları şeklindedir.

X Sümerlerden sonra çivi yazısı Akad, Babil, Asur, Hitit, Urartu


gibi medeniyetler tarafından geliştirilmiştir

Hiyeroglif (Resim Yazısı)


X Mezopotamyalılar ile yaptıkları ticaret sırasında çivi yazısını
öğrenen Mısırlılar, hiyeroglif adıyla bilinen, kendilerine özgü
resim yazısını kullandılar.

Göbeklitepe kazı alanı Harf Yazısı (Alfabe)


X Deniz ticaretiyle uğraşan Fenikeliler, ticareti hızlandırıp kolay-
YAZININ GELİŞİMİ laştırmak amacıyla kelimeleri veya heceleri temsil eden şekilleri
değil; sesleri temsil eden harfleri kullanarak alfabeyi icat ettiler.
X İnsanlığın dönüm noktalarından biri olan yazının icadı, tarihî
devirlerin başlangıcı kabul edilmiştir. X Okuma yazmayı oldukça kolaylaştıran ve 22 harften oluşan
Fenike alfabesi; İyonyalılar, Romalılar ve Yunanlar tarafından
X Tarih öncesi çağlarda nesiller arası söze dayalı bilgi aktarımı ya-
da kullanılmıştır. Fenike alfabesine yeni harfler ekleyen bu uy-
pılırken, yazının icadıyla birlikte öğrenilen bilgiler yeni nesillere
garlıklar, günümüzdeki “Latin alfabesi”nin meydana getiril-
hem daha kolay hem de daha doğru bir şekilde aktarılmıştır.
mesine katkı sağlamışlardır.

Piktografik Yazı (Çivi Yazısı)


NOT
X Başlangıçta insanların kayıt tutmalarına yardımcı olmak için
kullanılan bu yazı, sembol şeklindeki işaretlerden oluşmuştur.
Yazı Sümerlerin tapınak kayıtlarını tutma ihtiyacının bir sonu-
X Piktografik yazıda, kil tablet üzerine kareler çizilir ve anlatılmak cu olarak ortaya çıksa da zamanla yönetim işlerinden tica-
istenenler sembollerle verilirdi. Zamanla semboller küçülmüş rete, vergilerin toplanmasından eğitime ve edebiyata kadar
ve işaret kümeleri hâline gelmiştir. İşaretler çiviye benzetildiği hayatın pek çok alanında kullanılmıştır.
için bu yazıya “çivi yazısı” denmiştir.

TYT-AYT ‹ 4 › TARİH
İNSANLIĞIN İLK DÖNEMLERİ - 1 FASİKÜL 2

Sümer çivi yazısı 1

Mısır hiyeroglif yazısı 2

Fenike alfabesi 3

Yunan alfabesi 4

Latin alfabesi 5

İlk Çağ uygarlıkları

İLK ÇAĞ’DA BAŞLICA MEDENİYET HAVZALARI X Ay yılı esaslı ilk takvimi icat eden Sümerler, bazı gezegenleri
tespit etmişler; mimaride sütun, kubbe ve kemer tarzını kul-
Mezopotamya Medeniyetleri lanmışlardır.

X Doğu Anadolu’dan doğup Basra Körfezi’nde denize dökülen X Edebiyat alanında günümüze kadar ulaşan en önemli eserle-
Dicle ve Fırat Nehirlerinin çevresinde kalan topraklara, Yu- ri Yaradılış, Tufan ve Gılgamış destanlarıdır.
nancada “iki nehir ortasındaki ülke” anlamına gelen Mezo-
potamya adı verilmiştir.
Babiller
X İlk tekerlek (çömlekçi çarkı), ilk yazı, ilk takvim, ilk yazılı ka-
X MÖ 3000’in sonlarına doğru Arabistan’dan Mezopotamya’ya
nunlar Mezopotamya’da ortaya çıkmıştır.
göç eden Sami kökenli Amurrular tarafından kurulmuştur.
X İlk Çağ’da Mezopotamya’da Sümer, Akad, Babil, Asur ve Elam
X Ay ve Güneş tutulmalarının zamanını önceden tahmin edip
devletleri kurulmuştur.
alan ve hacim hesaplamaları yapmışlardır.

X Hukuk alanında 282 maddeden oluşan Hammurabi Kanun-


Sümerler
ları’nı meydana getirmişlerdir.
X Asya kökenli bir kavim olan Sümerler, MÖ 4000 yıllarından iti-
X Mimaride gelişme göstermişlerdir. Babil Kulesi ile Babil’in
baren Mezopotamya’ya gelip yerleşmiş, site adı verilen şehir
Asma Bahçeleri önemli sanat eserleridir.
devletleri kurmuşlardır.

X Mezopotamya uygarlığının öncüsü olan Sümerler, MÖ 3200’de


çivi yazısını bulmuşlardır. Notlarım
X MÖ 2375’te Lagaş Sitesi Kralı Urkagina tarihin bilinen ilk ya-
zılı kanunlarını yapmıştır.

X Ziggurat adı verilen çeşitli katlardan oluşan tapınaklar yap-


mışlardır. Bu yapıların son katında rahipler gökyüzünü ince-
lerken (gözlem evi), orta katlar ibadete ayrılmış (tapınak), alt
katlar ise tahıl ambarı (depo) olarak kullanılmıştır. Ayrıca zig-
guratlar okul işlevi de görmüştür.

X Sümerler dört işlemi kullanmış, bölme ve çarpma cetvelleri


hazırlamış, daireyi 360 dereceye bölmüş, yüzey ve hacim öl-
çümlerini yapmışlardır.

TYT-AYT ‹ 5 › TARİH
FASİKÜL 2 İNSANLIĞIN İLK DÖNEMLERİ - 1

Asurlular 1 5
X Yukarı Mezopotamya’da MÖ 2000 yıllarında başkenti Ninova
2 4
Hititler 3 Lidyalılar
olan bir krallık kurdular. İyonlar Frigler
Urartular
X Anadolu’da Kayseri çevresinde Kaniş (Kültepe), Alişar ve Bo-
ğazköy’de karum olarak adlandırılan ticaret kolonileri oluştur-
dular. Gerçekleştirdikleri ticaret faaliyetleriyle, Sümerlerden
öğrendikleri yazıyı Anadolu’ya getirerek bu coğrafyada tarih
çağlarının başlamasını sağladılar.

X Tarihte bilinen ilk kütüphaneyi kurarak arşivcilik faaliyetini baş- Kuruluş tarihlerine göre Anadolu medeniyetleri
latan uygarlık oldular.
Frigler
Anadolu Medeniyetleri X Boğazlar üzerinden Anadolu’ya gelerek Kızılırmak ile Sakar-
“Uygarlıklar beşiği” adıyla anılan Anadolu’da İlk Çağ’ın önemli ya Nehri arasında kalan bölgeye yerleştiler. Başkentleri Gor-
uygarlıkları kurulmuştur. Bu uygarlıkların başlıcaları; Hititler, İyon- dion şehridir.
lar, Urartular, Frigyalılar ve Lidyalılardır. X Tapetes adı verilen kilimleri ve çivi kullanmadan yaptıkları mo-
bilyaları ile tanındılar. Fibula denilen çengelli iğneleri icat et-
Hititler tiler. Fabl adıyla bilinen hayvan hikâyelerini dünya edebiya-
tına kazandırdılar.
X MÖ 2000’li yılların başlarında Orta Anadolu’da Kızılırmak çev-
resine yerleştiler. Başkentleri Hattuşaş’tır. X Üretim faaliyetlerinin kesintiye uğramasını önlemek için öküz
keseni veya saban kıranı ölümle cezalandıracak kanuni dü-
X Tarihin ilk meşruti krallık yönetimini kurdular. Pankuş adın-
zenlemeler yaptılar.
da bir meclis oluşturdular. Tavananna denilen kraliçe yöne-
timde söz sahibiydi.
İyonlar
X Anadolu’nun ilk kanunlarını yapan Hititler, aile kurumunu ve
özellikle kadın haklarını korumaya yönelik insancıl düzenle- X Yunanistan’dan gelip Batı Anadolu kıyılarına yerleşen İyon-
meler gerçekleştirdiler. lar Milet, Efes, Foça ve İzmir gibi şehir devletlerini kurdular.

X Tanrılarına hesap vermek için anal denilen yıllıklar tuttular. X Deniz ticareti ile uğraştılar ve koloniler oluşturdular.
Bu yıllıklarda zaferlerinin yanında yenilgilerine de yer vererek X Özgür düşünce ve bilime önem verdiler. Mimaride ileri bir se-
objektif tarih yazıcılığının ilk örneklerini ortaya koydular. viyeye ulaştılar. Efes’te inşa ettikleri Artemis Tapınağı dünya-

X Mısırlılarla tarihin ilk yazılı antlaşması olan Kadeş Barışı’nı im- nın yedi harikasından biri kabul edilmektedir.
zaladılar (MÖ 1280).
NOT
Urartular
Anadolu’yu İlk Çağ’da Persler, Büyük İskender ve Roma-
X Van Gölü çevresinde yaşadılar. Başkentleri Tuşpa’dır.
lılar istilâ ederek bir süre yönetmişlerdir.
X Taş kaleler, surlar, saraylar ve tapınaklar inşa ettiler. Resim,
kabartma, heykel ve kaya oymacılığı gibi süsleme sanatları-
nın yanı sıra maden işleme ve kuyumculukta da ileri bir dü- Ege-Yunan Medeniyeti
zeye ulaştılar.
X Girit Adası, Mora Yarımadası (Miken) ve Yunanistan toprak-
larında gelişmiştir. En önemli halkası Yunan medeniyetidir.
Lidyalılar
X Yunan medeniyetinin temellerini atan Dorlar, Yunanistan’da
X Batı Anadolu’da Gediz ile Küçük Menderes Nehirleri arasında-
polis adı verilen şehir devletleri kurdular.
ki bölgede yaşadılar. Başkentleri Sardes şehridir.
X Atina şehir devletinin yöneticilerinden Solon, doğuştan gelen
X Kral Yolu üzerinde ticaret yaparak büyük bir zenginliğe ulaştılar.
soyluluğu kaldırdı. Klistenes bütün yurttaşlara devlet yöne-
X MÖ 680’de madeni parayı icat edip ticarette değişim amacıy- timine katılma hakkı tanıdı. Böylece Yunan şehir devletleri
la kullanan ilk topluluk oldular. demokrasinin ilk uygulamalarına sahne oldu.

TYT-AYT ‹ 6 › TARİH
İNSANLIĞIN İLK DÖNEMLERİ - 1 FASİKÜL 2

X Deniz ticaretine önem veren ve koloniler kuran Yunanlar, Fe- Hint Medeniyeti
nike alfabesine yeni harfler ekleyerek kendi alfabelerini oluş-
turdular. X MÖ 3000 yıllarında İndus Nehri çevresinde ortaya çıkmıştır.

X Tanrıları için her dört yılda bir olimpiyat adıyla bilinen yarış- X Geliştirdikleri rakam sistemiyle matematik alanında önemli
malar düzenlediler. kazanım sağladılar.

X Özgür düşüncenin ve pozitif bilimlerin gelişmesine önemli X Müzikte bilinen en eski notalama yöntemini geliştiren Hintler
katkılarda bulundular. Tales, Heraklit, Sokrates, Platon ve resim ve heykel sanatında ileri gittiler.
Aristoteles felsefe alanındaki çalışmalarıyla iz bıraktılar. Pisa- X Şiire önem veren Hintlerin bu alandaki başlıca eserleri “Ma-
gor matematik, Herodot tarih, Hipokrat ise tıp bilimine katkı- habharata” ve “Ramayana” destanlarıdır.
da bulunan Yunan bilginler olarak tarihe geçtiler.

X Bitkilere ve hayvanlara ilişkin bilimsel bilgileri derleyerek bo- İran Medeniyeti


tanik ve zooloji alanlarının temellerini attılar.
X İran’da ilk büyük medeniyeti MÖ IX. yüzyılda Medler kurdu-
lar. MÖ 550’de başka bir İran kavmi olan Persler, Medlerin
Mısır Medeniyeti hâkimiyetine son vererek kısa sürede Anadolu, Mezopotam-
X MÖ 4000’e doğru Nil Nehri etrafında gelişmiştir. ya, Mısır, Trakya, Makedonya ve Ege Denizi’ndeki bazı ada-
ları ele geçirerek sınırlarını genişlettiler.
X Hiyeroglif adıyla bilinen kendilerine özgü resim yazısını ge-
liştirdiler. Yazılarını genellikle Nil kıyısında yetişen papirüs bit- X Egemenlik kurdukları toprakları satraplık adı verilen eyaletle-
kisinin yapraklarından ürettikleri bir tür kâğıt üzerine yazdılar. re bölerek yöneten Persler, merkezî otoriteyi güçlendirmek ve
eyaletler arasında iletişim kurmak amacıyla gelişmiş bir pos-
X Uzun yıllar süren astronomik gözlemlerinin sonucunda gü-
ta teşkilatı oluşturdular.
neş yılı esasına dayanan takvimi icat ettiler.
X Ticaretle uğraşarak Lidyalıların başkenti Sardes’ten kendi
X Astronomi, matematik ve geometride ilerlediler. Pi sayısını gü-
başkentleri Sus’a kadar uzanan ünlü Kral Yolu’nu yaptılar.
nümüzdeki değerine yakın hesapladılar. Ölülerini mumyalama-
larından dolayı anatomi, tıp ve eczacılıkta gelişme gösterdiler.
Doğu Akdeniz Medeniyetleri
X Mimari, heykel, resim ve kabartma sanatlarında geliştiler. Pi-
ramitler ile sfenksler en dikkat çeken eserlerindendir. Fenikeliler
X İlk Çağ’da Lübnan Dağları ile Doğu Akdeniz kıyılarında yaşa-
Çin Medeniyeti dılar. Tarıma ve hayvancılığa elverişli olmayan bu dağlık böl-
X MÖ 4000 yıllarında Sarı Irmak çevresinde ortaya çıkmıştır. gede deniz ticaretine önem verdiler.

X Mimarlık, heykelcilik, resim, cam süsleme ve seramik sanat- X Denizaşırı ülkelerde ticaret kolonileri kurarak tarihte kolonici-
ları ile ipek böcekçiliği ve ipekli dokuma işçiliğinde geliştiler. lik hareketini başlatan kavim oldular. Ticari faaliyetleri sırasın-
da ülkeler arasında bağlantı kurarak Akdeniz çevresinde ya-
X Günümüzde de başvurulan geleneksel tıbbın tedavi yöntem-
şayan toplumların kültürel etkileşim içine girmesini sağladılar.
lerinden masaj ve akupunkturu kullandılar.
X Bugünkü alfabe sistemlerinin temelini atarak okuma yazma-
X Galileo’dan önce güneş lekeleri konusunda bilgi verdiler.
yı kolaylaştırdılar.

Kâğıt Matbaa Pusula


NOT

Fenike alfabesi, Latin alfabesinden başka Kiril, İbrani, Arap


ve Yunan alfabelerinin de temelini oluşturmuştur.

İbraniler
Barut Mürek-
kep X MÖ 2000’de Fenike ülkesinin güneyindeki Filistin’e yerleştiler.

X Semavi bir din olan Yahudiliğe inandılar. Böylece tarihte tek


Çinlilere ait buluşlar tanrı inancını benimseyen ilk topluluk oldular.

TYT-AYT ‹ 7 › TARİH
İNSANLIĞIN İLK DÖNEMLERİ - 1
TEST 1
Fasikül 2

1. Sümerler çivi yazısını üçgen uçlu bir kalem kullanarak yumu- 4. Tarih öncesi dönemlerde aşağıdakilerden hangisinin, ta-
şak kil tabletler üzerine yazdılar. Ardından tabletleri fırınlarda rımsal üretimin başlamasının bir sonucu olduğu söyle-
pişirerek sağlamlaştırdılar. Mezopotamyalılar ile yaptıkları ti- nemez?
caret sırasında çivi yazısını öğrenen Mısırlılar ise hiyeroglif A
adıyla bilinen, kendilerine özgü resim yazısını geliştirdiler. A) Ateşin ilk kez kullanılmasının
Hiyeroglifler için genellikle, Nil kıyısında yetişen papirüs bit- B) İlk köy yerleşmelerinin kurulmasının
kisinin yapraklarından ürettikleri bir tür kâğıdı kullandılar.
C) Sosyoekonomik yaşantının değişmesinin
Bu bilgilerden hareketle, D) Üretim-tüketim alışkanlıklarında değişimler yaşanmasının
I. Çivi yazısı, Mısır hiyeroglifleri için bir model olmuştur. E) Toplayıcılığın temel ekonomik faaliyet olmaktan çıkma-
II. Ticari faaliyetler kültürel etkileşime zemin hazırlamıştır. sının

III. Sümerler ve Mısırlılar yazı zemini olarak doğal malzeme-


lerden yararlanmışlardır.

yargılarından hangilerine ulaşılabilir? 5. Anadolu’nun tarih öncesi dönemini aydınlatan önemli mer-
E kezlerden biri Konya’nın Çumra ilçesi yakınlarındaki Çatal-
A) Yalnız I B) I ve II C) I ve III höyük’tür. Bölgede yürütülen kazılarda birbirine bitişik evler,
ahşap kaplar, kutular, kemiklerden yapılmış takılar, çakmak
D) II ve III E) I, II ve III
taşından hançerler ve bıçaklar ile obsidyen ok ve mızrak uç-
ları bulunmuştur. Kazılarda ele geçen malzemeler içinde en
dikkat çekenleri pişmiş topraktan yapılmış kap kacaklar ile
ölüm ve bereket tanrıçası heykelleridir. Buluntulardaki üs-
2. Mısır’da Nil Nehri’nin taşması sonucu sular altında kalan tar- tün el işçiliği ve süslemeler dikkat çekici güzelliktedir.
laların sınırlarının belirlenmesi geometrinin gelişmesinde, su
Bu bilgilere göre Çatalhöyük’te aşağıdakilerden hangi-
taşkınlarının zamanının tespit edilmek istenmesi güneş yılı
sinin varlığından söz edilemez?
esaslı takvimin icat edilmesinde etkili olmuştur.
B
Buna göre, Mısır’da bilimin ilerlemesinin öncelikle aşa- A) Yerleşik hayatın
ğıdakilerden hangisine duyulan ihtiyacın bir sonucu ol- B) Yazılı kanunların
duğu savunulabilir?
C) Çok tanrılı inancın
D
D) Üretim faaliyetlerinin
A) Ticari faaliyetleri kolaylaştırmaya
E) Sanat değeri olan eserlerin
B) Yeni gelir kaynakları elde etmeye
C) Diğer uygarlıklarla etkileşim sağlamaya
D) Tarım üretimini sürdürme ve düzenlemeye
E) Toplumsal dayanışmayı güçlendirmeye 6. Asurlu tüccarlar, başta Kaniş (Kültepe) olmak üzere Anado-
lu’nun pek çok yerinde pazarlar kurmuş ve Sümerlerden öğ-
rendikleri çivi yazısını Anadolu’ya getirerek Hititli tüccarlara
öğretmişlerdir.

3. I. İlk olimpiyatlar Bu gelişmelerin,

II. Pisagor, Herodot, Hipokrat I. Anadolu’da tarih çağlarına girilmesi,


III. Polis adı verilen şehir devletleri II. çok tanrılı inanç sisteminin Anadolu’da yaygınlaşması,
IV. Gılgamış, Tufan ve Yaratılış destanları III. Mezopotamya ile Anadolu arasında güçlü bir ticaret ba-
ğı oluşturulması
Yukarıdakilerden hangileri Yunan medeniyeti ile ilgi-
li değildir? sonuçlarından hangilerini ortaya çıkardığı savunulabilir?
C D
A) Yalnız I B) Yalnız III C) Yalnız IV A) Yalnız I B) Yalnız III C) I ve II

D) I ve II E) III ve IV D) I ve III E) I, II ve III

TYT-AYT ‹ 8 › TARİH
ÜNİTE
İNSANLIĞIN İLK DÖNEMLERİ

3 İNSANLIĞIN İLK DÖNEMLERİ - 2


2


İNSAN VE ÇEVRE
Hayat tarzı
Hayat Tarzlarının Oluşması

Mimari ve sanat
Avcılık ve Tarım ve faaliyetleri
Çobanlık
toplayıcılık uygarlık

Ekonomik
faaliyet

İnsan topluluklarının sosyal ve ekonomik aşamaları


Giyim kuşam

X Buzul Çağı’nın yaşandığı dönemlerde üretim için gerekli coğ-


rafi şartlar olmadığından insanlar avcılık ve toplayıcılıkla bes-
leniyorlardı. Avcılık yorucu, tehlikeli ve her zaman olumlu so- Beslenme şekli
nuç almanın mümkün olmadığı zorlu bir uğraştı. Toplayıcılık
ise avcılığa göre daha kolay olmakla birlikte yeterli bir bes-
lenme yöntemi değildi. Bu doğrultuda avcılık ve toplayıcılığın Coğrafyanın toplumları etkilediği alanlar
hâkim olduğu Buzul Çağı’nda insanlar, besin bulmak ama-
cıyla göçebe bir yaşam sürmüşlerdir.
NOT
X Buzulların erimesiyle birlikte besin üretimi amacıyla yerleşik
yaşama geçilmeye başlanmıştır. Coğrafi koşullar ve çevre insanların yaşam biçimi üzerinde et-
kili olmuştur. Herodot’un “Mısır Nil’in bir armağanıdır.” tespi-
NOT tinde bulunması; Strabon’ın “Geographica” adlı eserinde ova-
lar, sahiller ve ılıman iklimin görüldüğü bölgelerde yaşayan
toplumların daha medeni ve uysal olduklarını belirtmesi; İbn-i
Güneydoğu Anadolu, Suriye ve Mezopotamya toprakları av-
Haldun’un coğrafyanın insanların kaderini belirlediğini belirt-
cılık-toplayıcılıktan yerleşik hayata geçişin yaşandığı ilk coğ-
mesi insan-çevre ilişkisini ifade eden önemli örneklerdendir.
rafya olmuştur. Fırat ve Dicle Nehirlerinin suladığı bu coğrafya
verimli toprakları nedeniyle Bereketli Hilal olarak adlandırıl-
mıştır. Bununla birlikte Nil Nehri’nin hayat verdiği Mısır ile İn-
düs ve Ganj Nehirlerinin geçtiği Hindistan da yerleşik yaşa- Göçebeler ve Yerleşikler
mın başladığı bölgelerdir. X Yerleşik yaşam ile birlikte göçebe-yerleşik çatışması da baş-
lamıştır.

X Tarım faaliyetleri insanlık tarihinin en önemli aşamalarından- X Çiftçiler güvenli bir barınak, verimli topraklar ve bol kazanç
dır. İnsanlar tarım sayesinde doğal çevrelerinden daha fazla sağlayan ürünlere önem verirken; göçebeler özgürlük sağla-
yararlanabilecekleri bilgi ve tecrübeye ulaşmışlardır. yan geniş diyarlar ve sürülere önem vermişlerdir.

TYT-AYT ‹ 1 › TARİH
FASİKÜL 3 İNSANLIĞIN İLK DÖNEMLERİ - 2

X Göçebe toplulukların zaman zaman köy ve kasabalara ani


UYARI
baskınlar gerçekleştirerek yağma yapmaları, göçebe-yerle-
şik çatışmasının en önemli nedeni olmuştur. Göçebelerin hay-
Göçler nedeniyle parçalanan imparatorlukların yerine yeni
vanlarının yerleşiklerin ürünlerine verdiği zararlar da çatışma-
devletler kurulmuş; kavimler siyasi, ekonomik, kültürel alan-
lara yol açmıştır.
larda birbirleriyle etkileşim içine girmişlerdir. Bu durum göç
hareketlerinin tarihin akışını değiştirecek sonuçlar do-
NOT
ğurduğunu kanıtlar.

Konargöçerler, tahıl başta olmak üzere yerleşiklerin ürettik-


leri ürünlere ihtiyaç duyarlardı. Bu nedenle çiftçilerin ekili di-
kili alanlarını tahrip edip onları yağmaladıklarında kendileri- Ege Göçleri
nin de zarar göreceklerini bilirlerdi. Aynı şekilde yerleşikler de
X MÖ XIII. yüzyıl sonları ile MÖ XII. yüzyıl başlarında olmak üze-
ihtiyaçları olan hayvansal gıdaların konargöçerler tarafından
re iki aşamada yaşanmıştır.
sağlandığını bilerek onlarla iyi ilişkiler kurmaya önem verir-
lerdi. Örneğin Orta Asya’da yaşayan Türkler, sınır boylarında X “Deniz Kavimleri Hareketi” olarak da ifade edilen göçle-
kurulan pazarlarda Çinlilere hayvansal gıdalar ve ürünler sa- ri gerçekleştiren toplumlar, genellikle Yunanistan’dan başla-
tarken onlardan tahıl, seramik ve diğer eşyalar satın alırlardı. yarak Ege ve Akdeniz’deki adalardan geldiği için bu göçlere
Türklerle Çinliler arasındaki alışveriş savaşlarla kesintiye uğ- Ege Göçleri ismi verilmiştir.
rasa da savaşın ardından hızla normale dönerdi.
NOT

Yunanistan’ın dağlık bir coğrafyaya sahip olması, tarım alan-


İLK ÇAĞ’DA GÖÇLER
larının yetersizliği, nüfus artışı ve kıtlığın yaşanması, Doğu Av-
X Geçmişten günümüze insanoğlu, zorunluluk nedeniyle ve- rupa ve Balkanlardan güneye inen Dorların Yunanistan’daki
ya istediği yaşam koşullarına ulaşmak için yaşadığı yerleşim kavimleri doğuya doğru sürüklemesi bu göçlerin nedenle-
yerlerinden ayrılarak yeni yerler bulma gayreti göstermiştir. rindendir.

X Tarihin her döneminde yaşanan ve toplumsal hayatın her aşa-


masında görülen göç hareketleri, insanlık tarihinin seyrini de- X Ege göçleri; Anadolu, Kıbrıs, Suriye ve Mısır’a yönelmiştir. Mı-
rinden etkilemiştir. sır’a kadar uzanan Ege Göçleri sonucunda Mısır Devleti, ver-
diği güçlü mücadele ile kendisini korurken Anadolu’daki Hi-
Kitlesel Göçlerin Nedenleri tit Devleti yıkılmıştır.

Coğrafi
İklimdeki KARADENİZ
değişiklikler Trakya
Ekonomik
Yu n a

Geçim imkânının
nis

kaybedilmesi
Siyasi
ta

Anadolu
n

Savaş, istila ve EGE


politik değişiklikler DENİZİ
Sosyal Mora
Salgın hastalıklar
ve nüfus artışı Rodos
Dinî
İnanç gruplarının Girit Kıbrıs
baskı altına
n

alınması
Traklar AKDENİZ
Filisti

Frigler
Akalar
İyonlar
Dorlar Mısır

Ege Göçleri

TYT-AYT ‹ 2 › TARİH
İNSANLIĞIN İLK DÖNEMLERİ - 2 FASİKÜL 3

İç Asya Göçleri
ÖRNEK 1
X MÖ XVI. yüzyıldan itibaren bazı Türk boylarının, iklim değişik-
Ege Göçleri Yunanistan’dan başlamıştır. Yunanistan’ın dağlık bir liği ve siyasi mücadelelerin etkisiyle ana yurtları olan Orta As-
bölge olması, tarım alanlarının yetersizliği, nüfus artışı, kıtlığın ya- ya’dan çıkarak Çin, Hindistan, Ön Asya, Kuzey Afrika ve Av-
şanması ve Balkanlardan güneye inen Dorların Yunanistan’daki rupa’ya doğru yer değiştirme hareketidir.
kavimlere baskı yapmaları bu göçlerin nedenlerindendir.
X Göç eden Türk toplulukları, yerleştikleri bölgelerde devletler
Bu bilgilerden hareketle Ege Göçleri’nin gerçekleşmesinde; kurarak Türk kültürünün yayılmasını sağladılar.
I. dinî,
II. siyasi,
III. coğrafi,
IV. ekonomik

nedenlerden hangilerinin etkili olduğu savunulabilir?


E
A) I ve II B) II ve III C) III ve IV

D) I, II ve III E) II, III ve IV

ÇÖZÜM

Orta Asya’dan Türk göçleri

Din ve İnanç Temelli Göçler


X Semavi dinlerin yeryüzünde yayılmaya başlamasıyla eski din-
lerinden vazgeçmek istemeyen devlet yöneticileri veya top-
luluklar yeni dine geçen insanlara baskı yapmışlardır. Yeni
Amurru (Babil) Göçleri inanç grupları ya zorla sürgün edilmişler ya da kendi istekle-
riyle göç etmişlerdir.
X MÖ III. binyılın sonlarında Arabistan’dan Filistin ve Suriye’ye
göç etmişlerdir. X Filistin’de yaşayan Yahudiler önce Babiller daha sonra da Ro-
malılar tarafından sürgün edilmişlerdir. Bu durum Yahudile-
X Elamlar ile birlikte Sümer Devleti’nin yıkılmasında başlıca ro-
rin dünyanın dört bir yanına dağılmalarına neden olmuştur.
lü oynamışlardır.
X Hz. İsa ile ortaya çıkan Hristiyanlığın hızla yayılmaya başla-
Akad Göçü ması üzerine Roma imparatorları onların ibadet etmelerini ya-
saklamıştır. Bu durum Hristiyanların özellikle Anadolu’ya göç
X MÖ III. binde Suriye’den Sümer ülkesine gerçekleşmiştir. etmelerinde etkili olmuştur.
X Sümer kent kültürünü benimseyen Akadlar bu kültürü sonra-
ki toplumlara aktarmışlardır. Notlarım

Hurri Göçleri
X MÖ III. binin sonlarında Kafkasya, Doğu Anadolu ve İran üze-
rinden Mezopotamya’ya gerçekleşmiştir.

X Hurriler; Doğu Anadolu, Orta Fırat Havzası ve güneyde Filis-


tin’e kadar geniş bir alana yayılmıştır.

Frig Göçleri
X Makedonya ve Trakya’dan Anadolu’ya göç eden Trak boyla-
rının MÖ 1200-800 yılları arasında gerçekleştirdiği göçlerdir.

TYT-AYT ‹ 3 › TARİH
FASİKÜL 3 İNSANLIĞIN İLK DÖNEMLERİ - 2

İLK ÇAĞ’IN TÜCCAR TOPLULUKLARI KABİLEDEN DEVLETE


Asurlular İlk Siyasi Organizasyon Türleri
X Asurlu tüccarlar, en büyüğü Kaniş (Kültepe) olmak üzere X Aynı atadan gelen, birbirine kan bağıyla bağlı büyük insan
Anadolu’nun pek çok yerinde ticaret merkezleri kurmuşlardır. topluluğuna kabile denir. Zamanla kabilelerden birinin güç-
lenerek komşu kabileleri içine almasıyla birlikte boy olarak da
X Asurluların iki yüzyıl kadar Anadolu’da sürdürdükleri ticari faa-
adlandırılabilecek; nüfusu binlerle ifade edilen, başında bir be-
liyetler, Koloni Devri (MÖ 1950-1750) olarak isimlendirilmiştir.
yin bulunduğu, sivil ve askerî hiyerarşinin belirginleştiği siyasi
organizasyonlar olan kabile konfederasyonları ortaya çıktı.
KAVRAM
X Boylar; güvenlik ihtiyacı, yerleşik hayatın yaygınlaşması, eko-
Koloni: Bir devletin ekonomik veya siyasal çıkarlar sağlamak nominin gelişmesi ve iş bölümü ihtiyacını artması gibi neden-
amacıyla kendi sınırları dışında egemenlik kurduğu bölge. lerle güçlerini birleştirerek şehir devletlerini kurdular.

NOT
Fenikeliler
Sümerlerde site, Mısırlılarda nom, Yunanistan ve İyonya’da
X Deniz ticaretinde gelişmişler, Akdeniz havzasındaki ticareti
polis adı verilen şehir devletleri kurulmuştur.
uzun süre ellerinde tutmuşlardır.

X Mısır, Tunus (Kartaca), Kıbrıs, Girit ve Rodos dışında Sicilya,


X İlk Çağ’da silah teknolojisi, askerlik bilgi ve tekniğinin geliş-
Sardunya ve İspanya’ya kadar uzanan birçok yerde ticaret
mesi ile bazı güçlü kralların ülkeleri dışındaki yerleri ele ge-
kolonileri kurmuşlardır.
çirerek farklı milletleri yönetimleri altına almaları sonucunda
imparatorluk denilen siyasi organizasyonlar ortaya çıkmıştır.
Lidyalılar
X Kral Yolu üzerinde, doğudaki Asurlular ve Ege kıyılarında- Mezopotamya
ki İyonlar arasında transit ticaret yaparak zenginleşmişlerdir.
X Maden, kereste, taş gibi ürünlerin başka bölgelerden getiril-
X Tarihte bilinen ilk madenî parayı (sikke) icat ederek ticaretin mesi ihtiyacı Mezopotamyalıların iyi organize olmalarını sağ-
hızlanması ve yayılmasına katkı sağlamışlardır. lamıştır. Bunun sonucunda Sümerlerde site olarak bilinen şe-
hir devletleri ortaya çıkmıştır.
Soğdlar
X Akad Kralı Sargon, Ön Asya’nın dört bir yanına seferler dü-
X Orta Asya’da merkezi Semerkant olmak üzere birçok şehir zenleyerek dünyanın bilinen ilk imparatorluğunu kurmuştur.
devletinden oluşan bölgede yaşamışlardır.
X Babil Devleti’nde güçlü krallar, merkezî otoritenin artmasını
X Soğd bölgesi özellikle Kök Türkler Dönemi’nde Orta Asya’nın sağlayacak çalışmalar yapmışlardır.
ekonomik, siyasi ve kültürel merkezi olmuş, Soğdlu tüccar-
X İstilacı bir kavim olan Asurlular; hâkimiyet alanlarını zamanla
lar Kök Türk koruması altında Çin’den İtalya’ya kadar uzanan
Doğu ve Güney Doğu Anadolu, Suriye, Filistin ve Mısır’a ka-
İpek Yolu üzerindeki ticareti kontrol etmişlerdir.
dar genişletmişlerdir.

Yunanistan
X Yunanistan’ın coğrafi yapısı merkezî devletlerin kurulmasını
engellemiş, polis adı verilen şehir devletleri ortaya çıkmıştır.
Bu devletlerden Atina ve Sparta arasında sürekli mücadele-
ler yaşanmıştır.

X Şehir devletlerinin halkın desteğini alabilmek için hak ve öz-


gürlükleri genişletmeleri siyasi yapının demokratik bir nitelik
kazanmasında etkili olmuştur.

X Demokratikleşme ile meclisler kurulmuş, bu meclisler kralla-


İlk Çağ’ın tüccar kavimleri rın hak ve yetkilerini kısıtlamıştır.

TYT-AYT ‹ 4 › TARİH
İNSANLIĞIN İLK DÖNEMLERİ - 2 FASİKÜL 3

İLK ÇAĞ’DA ASYA VE AVRUPA’DA YÖNETİM BİÇİMLERİ

Egemenlik anlayışı Soy dayanışması Silahlı güç Örnek devlet

Tiranlık Tek bir kişidedir. Etkili değildir. Güçlü olmak zorundadır. Eski Yunan

Aristokrasi Soylulardadır. Etkilidir. Güçlü olmak zorundadır. Atina ve Sparta

İmparatorluk Tek bir kişidedir. Etkilidir. Güçlü olmak zorundadır. Roma

Monarşi Tek bir kişidedir. Etkilidir. Güçlü olmak zorundadır. Babiller

Cumhuriyet Halktadır. Etkili değildir. Güçlü olmak zorundadır. Eski Yunan ve Roma

X Yunanistan’da zamanla krallar belirli bir sınıf tarafından seçil- Mısır


meye başlanmıştır. Kral karşısında güçlenen soylular, iktidarı
ele geçirerek aristokratik yönetimler kurmuşlardır. X Mısır’da ilk siyasi teşkilatlanma “nom” denilen şehir devletle-
ri şeklindedir. Bu şehir devletleri MÖ 3000’lerde Kral Menes
X Aristokratlardan belli bir zümrenin, yönetme hakkının kendile- tarafından birleştirilmiştir.
rinde olduğunu iddia etmesi ve yöneticilerin sadece o grup-
tan seçilmesi oligarşi denilen yönetimi ortaya çıkarmıştır.
İlk Devletlerde Gücün Meşruiyet Kaynağı
X Yunan şehir devletlerinde güç kullanarak yönetimi ele geçi-
ren kişilere tiran, bunların yönetimine de tiranlık denilmiştir. X Devletleri yönetenler, egemenliklerini meşru hâle getirmek
için; din, soy dayanışması, silahlı güç, halk desteği gibi
maddi ve manevi kaynaklara dayanmışlardır.
NOT
X İlk Çağ’da devletlerin çoğu monarşi ile yönetilmiş, krallar meş-
İlk Çağ Yunan kentlerinde yöneticilerin seçimle belirlenmesi ruiyetlerini dinden almıştır.
cumhuriyet ve demokrasi anlayışının ilk izleridir. Ancak se-
çimlerde sadece belli kişiler aday olabilmekte ve halkın ta- KAVRAM
mamı değil sadece soylular oy kullanabilmekteydi.
Monarşi (Mutlakiyet): Siyasi gücün tek kişinin elinde bu-
lunduğu ve yönetimin genellikle kan yoluyla aile bireylerine
Anadolu geçtiği yönetim biçimidir.
X Hitit Krallığı kurulduğunda çeşitli beyliklerin bir yönetim altın-
da toplanmasından meydana gelen feodal bir devlet görünü- X Hititlerin yönetimi dine dayalı bir krallıktı (teokratik monarşi).
mündeydi. Hitit kralları güçlendikçe bu beylikleri atadıkları va- Urartu kralları ülkeyi tanrıları “Haldi” adına yönetirdi.
liler aracılığıyla yönettiler.

X Urartularda her kabile kendi bölgesine hâkim olmakla birlik-


KAVRAM
te merkezdeki krala karşı da sorumluydu.
Teokrasi: Siyasi gücün din adamlarına ya da dinî kurallara
X Lidyalılarda kralın yanında büyük toprak sahibi asiller de yö- dayandığı yönetim biçimidir.
netimde söz sahibiydi.

X Frigler krallarına Midas unvanı verirlerdi. Kralın yanında yö- X Sümerlerde patesiler (ensiler) yani rahip-krallar; en yüksek
netimde aristokrat (soylu) sınıf da etkiliydi. rahip, yargıç ve komutan sayılmıştır. Babil Kralı Hammurabi,
kendisini adaletin kralı olarak ifade etmiş ve mutlak krallık an-
İran layışını benimsemiştir.

X İran’daki Pers İmparatorluğu başından itibaren merkezî mo-


narşik bir devlet olarak teşkilatlandı.
NOT
X Satraplık denilen eyalet sistemini oluşturan Persler, Satrap Sümerlerin rahip kralları gibi Akad, Elam, Babil ve Asur dev-
adı verilen idarecileri merkezden gönderilen memurlar tara- letlerinde de meşruiyetin kaynağı tanrısal kabul edilmiştir.
fından denetlemişlerdir.

TYT-AYT ‹ 5 › TARİH
FASİKÜL 3 İNSANLIĞIN İLK DÖNEMLERİ - 2

X İran kralları Tanrı Ahuramazda’nın vekili olduklarını iddia et- İlk Devletlerde Askerî, Ekonomik ve Sosyal Yaşam
mişlerdir.

X Mısır’da ilk dönemlerde krallar Tanrının yeryüzündeki temsilcisi Mezopotamya


kabul edilmiş ancak zamanla tanrı-krallık anlayışı yerleşmiştir.
X Sümer şehirleri zengin ve uygarlıkta ileriydi. Bu nedenle sık
X İyonlarda din adamları ve kâhinler, krallar üzerinde etkili ol- sık saldırıya uğradıklarından askerliğe önem vermişlerdir.
makla birlikte soyluların yönetimdeki etkisi daha büyüktü.
X Akadlar ilk daimi ve düzenli orduyu kurmuşlardır.
X Düzenlediği Asya Seferi sonucunda Yunan, Anadolu, Mısır, X Mezopotamyalılar Anadolu, Suriye, Mısır gibi uzak bölgelerle
İran ve Hint medeniyetlerinin etkileşimiyle “Helenistik Mede- ticaret yapmışlardır. Bu ticari faaliyetler Mezopotamya mede-
niyet”in oluşmasına katkı sağlayan Büyük İskender, Mısır’da niyetinin başka bölgelere yayılmasında etkili olmuştur.
Amon-Ra rahipleri tarafından tanrı-kral; Didim Apollon Tapı-
nağı kâhini tarafından “Zeus’un oğlu” olarak ilan edilmiştir. X Mezopotamya’da toplum; soylular, din adamları ve köleler
şeklinde sınıflara ayrılmıştır.
X İlk Çağ’ın önemli siyasi organizasyonlarından biri olan Roma
tarihinde sırasıyla krallık, cumhuriyet ve imparatorluk olmak X Halkın çoğunluğunu tarım ve hayvancılıkla uğraşan çiftçiler
üzere üç dönem yaşandı. Krallık Dönemi’nde Roma, teokra- oluşturmuştur.
tik olmayan bir şehir devleti görünümündeydi. Roma kralla-
rı senatonun (ihtiyar meclisi) teklifi ile kuriya (halk meclisi) NOT
tarafından seçilir ve yine senato tarafından verilen imperi-
um (emretme) yetkisini kullanırdı. Kral en yüksek din adamı, Mezopotamya’da Sümerler, Babiller ve Asurlar dönem dö-
yargıç ve başkomutan olmakla birlikte yapacağı işleri sena- nem siyasi güçlerini kaybetmiş fakat aradan bir süre geçtik-
toya danışmak zorundaydı. Senato gerektiğinde kralın yetki- ten sonra yeniden kurulmuş ve güçlenmişlerdir. Siyasi güç-
lerini kısıtlayabilirdi. lerin yeniden kazanılma durumu Mezopotamya’da Ur, İssin,
Babil, Kassit, Kalde gibi sülalelerin soy dayanışmasının bir
X Cumhuriyet Dönemi’nde Roma, senatonun bir yıllığına seçtiği
sonucudur.
ve eşit yetkiye sahip iki konsül tarafından yönetildi.

X Roma’da İmparatorluk Dönemi’ni başlatan Oktavianus, Ro-


ma tanrıları için Pantheon denilen bir tapınak inşa ettirmiş ve Anadolu
meşruiyetini onlara dayandırmıştır.
X Hititlerde eli silah tutan her erkek asker sayılırdı. Bağlı devlet-
ler de gerektiğinde asker göndermek zorundaydı.
NOT
X Urartu ordusu ağırlıklı olarak süvarilere dayanırken, Lidyalılar
İlk Çağ medeniyetlerinde soy dayanışması da gücün meşru- paralı askerlerden oluşturdukları ordularını İyon şehirlerini ele
iyet kaynaklarındandı. Örneğin; Asurlarda bir kral zorla ba- geçirmek amacıyla kullanmışlardır.
şa geçse bile kendinden önceki krallarla bir akrabalık bağı X Hititlerde ekonomi temelde tarım ve hayvancılığa dayalıydı.
kurma gayreti içinde olurdu. Bunun yanında özellikle Mezopotamya ile ticaret gelişmişti.
Hititler at yetiştiriciliğiyle ünlüdür.

X Urartular daha çok hayvancılık ve madencilikle uğraşmışlardır.


Notlarım
X Temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olan Frigler, öküz
öldürmeyi ve saban kırmayı ağır suç sayan yasalar çıkararak
tarım ve hayvancılığı korumayı amaçlamışlardır. Friglerde ta-
pates denilen halı ve kilim dokumacılığı da gelişmiştir.

X Lidyalılar tüccar bir milletti. Anadolu’dan Mezopotamya’ya uza-


nan Kral Yolu’nun yapımında önemli rol oynamışlardır. Tica-
rette parayı ilk kez Lidyalılar kullanmıştır.

X İyonya’da ekonomi denizcilik ve deniz ticaretine dayalıydı.

X Hitit toplumu soylular, tüccarlar, zanaatkârlar, köylüler ve kö-


lelerden oluşmaktaydı. Urartu, Frig ve Lidya medeniyetlerinde
de sosyal yapı Hititlerle benzer özelliklere sahipti.

TYT-AYT ‹ 6 › TARİH
İNSANLIĞIN İLK DÖNEMLERİ - 2 FASİKÜL 3

NOT Urkagina Kanunları


X Sümer şehir devletlerinden Lagaş Kralı Urkagina tarihte bili-
İyon şehir devletleri ile Hitit, Frigya, Lidya ve Urartu krallık- nen ilk yazılı kanunları yapmıştır (MÖ 2375).
ları ordularını ülke için bütünleyici ve kaynaştırıcı politik bir
X Sümer devletlerinde o güne kadar rahipler sınıfının elinde bulu-
güç olarak kullanmışlardır. Bunun yanında Hitit ordusunun;
nan yönetme yetkisini dinî sıfatı olmayan yöneticilere vermiştir.
savaşlar kazanarak tarım sektörüne iş gücü sağlamak, vergi
ve ganimet yolu ile zenginlik kazanmak, ticaret yollarını de- X Yasalarla mülkiyet hakkı ve aile kurumu güvence altına alın-
netlemek gibi işlevleri de olmuştur. mış, kimsesizler ve güçsüzler korunmuştur.

X Kanunlarda ölüm cezası bulunmakla birlikte suçların karşılığı


olarak genellikle para cezalarına yer verilmiştir.
Mısır
X Mısır kralları donanımlı ordular kurmuşlar, ülke sınırları dışın- Hammurabi Kanunları
da da fetihlere girişmişlerdir.
X Babil Kralı Hammurabi, geniş bir alana yayılan imparatorluğu-
X Mısırlılar, Suriye yüzünden Hititlerle 16 yıl süren (MÖ 1296-MÖ nu yönetebilmek ve ülkesinde hukuk birliğini sağlamak için
1280) Kadeş Savaşı’nı yapmışlardır. Bu savaş dünyanın bi- kanunlar yapmıştır.
linen ilk yazılı antlaşması olarak kabul edilen Kadeş Antlaş-
X Dinî hukuk anlayışına dayanan bu kanunlar, devlet yönetimi-
ması ile sona ermiştir (MÖ 1280).
ne ilişkin hükümler içerdiğinden tarihin bilinen ilk yazılı ana-
X Mısır’da tüm topraklar firavunlara aitti. Üretim devlet tarafından yasası olarak da kabul edilir.
planlanır, vergiler ve kiralar firavun adına toplanırdı. Ticaretin
X Cezalar çok ağır ve acımasızdır. Sümer kanunlarında genellik-
firavunun adamlarının denetiminde olması bağımsız, zengin
le hapis ve fidye cezalarına yer verilirken bu kanunlarda “kı-
bir tüccar sınıfının ortaya çıkmasını engellemiştir.
sas” ilkesi esas alınmıştır.
X Toplum; firavun ve ailesi, rahipler, askerler, kâtipler, tüccar-
lar, sanatkarlar, çiftçiler, köleler şeklinde gruplara ayrılmıştır.
Hitit Kanunları
X Tanrı-kral anlayışına bağlı olarak firavunlar için piramit adı ve-
X Suç işleyeni öldürmeyi değil, zararı tazmin etmeyi esas alan
rilen anıt mezarlar inşa etmişlerdir.
insancıl kanunlardır.

X Aile hukukuna önem vermiş, kadınlara ve kölelere tanıdığı bazı


Ege ve Yunanistan
haklarla diğer toplumların kanunlarından ayrılmıştır. Hayvan-
X Yunanistan’da şehir devletleri sürekli birbirleri ile mücadele ları ve bitkileri korumaya yönelik hükümler içermiştir.
ettiklerinden askerliğe önem verilmiştir.
X Hukuk tarihinde ilk defa kasten öldürme ile kazara öldürme-
X Yunanistan’da tarıma elverişli alanlar az olduğundan bu sorun yi birbirinden ayırmış, cezaları belirlerken sosyal sınıf farklı-
çevre bölgelerin kolonizasyonu yoluyla çözülmeye çalışılmıştır. lıklarını esas almıştır.

X Yunanistan’da halk; asiller, tüccarlar, küçük toprak sahipleri X Bazı suçlarda suçu işleyen kişinin yanında ailesinin de ce-
ve köleler şeklinde gruplara ayrılmıştır. zalandırıldığı kolektif cezalandırma yöntemini benimsemiştir.

KANUNLAR DOĞUYOR İbrani Kanunları


X Hukuk sistemlerini Yahudiliğin kutsal kitabı Tevrat’a dayandı-
Hukuk İhtiyacını Ortaya Çıkaran Unsurlar ran İbraniler, Hz. Musa’ya gönderilen “On Emir” hükümleri-
ne uymakla yükümlü olduklarına inandılar.
Günlük hayatta
İnsanların toplum
karşılaşılan sorun- İlk siyasi teşkilatla- X Yahudiliğin Allah tarafından yalnızca kendilerine gönderildiği-
hâlinde yaşamaya
lara çözüm bulma rın oluşması ne inanan İbraniler, diğer toplumların hukuk sistemlerindeki
başlaması
arayışı hürler ve köleler ayrımına ırk (kavim) esasına dayalı yeni bir
ayrım daha getirdiler.
İlk Çağ Hukuk Kurallarının Kaynağı
X Tevrat hukukunda mülkiyet hakkına önem verilmiş, suçun şah-
Akıl ve adaleti sağ- Hayat tarzı, görgü
Dinî inanışlar siliği ilkesinden hareketle suçlu yakınlarının cezalandırılması
lama arzusu ve ahlak kuralları
uygulamasına son verilmiştir.

TYT-AYT ‹ 7 › TARİH
İNSANLIĞIN İLK DÖNEMLERİ - 2
TEST 1
Fasikül 3

1. İlk Çağ’da devletlerin neredeyse tamamı kutsal kabul edi- 4. • Sümer Kralı Urkagina, adaleti sağlama görevinin Tanrı
len bir hükümdar ailesi tarafından yönetiliyor ve iktidar ba- Ningirsu ile yaptığı sözleşmeyle kendisine verildiğini du-
badan oğula geçiyordu. Bu nedenle tahta çıkmanın en te- yurmuştur.
mel şartlarından biri hanedana mensup olmaktı. • Babil Kralı Hammurabi, kanunnamesinin giriş bölümün-
Bu durum İlk Çağ’da kurulan devletlerde; de tanrılar tarafından seçildiğini ve çıkardığı kanunların
kendisine Güneş Tanrısı Şamaş tarafından verildiğini be-
I. din,
lirtmiştir.
II. silahlı güç,
Sümer ve Babil krallarının bu tutumlarıyla aşağıdakiler-
III. soy dayanışması
den hangisini amaçladıkları söylenebilir?
unsurlarından hangilerinin meşruiyet kaynağı olarak gö- E
rüldüğünü kanıtlar? A) Yargı bağımsızlığını sağlamayı
C B) Din adamlarının çıkarlarını korumayı
A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve III
C) Sosyal tabakalaşmaya engel olmayı
D) II ve III E) I, II ve III D) Laik yönetim anlayışını güçlendirmeyi
E) Kanunların halk üzerindeki etkisini artırmayı

2. Büyük İskender’in Pers Seferi ile Yunanlar, kalabalık kitleler


hâlinde Doğu ülkelerine göç ederek bir yandan kendi kül-
5. Mısır’da firavun adı verilen ve tanrının oğlu olarak nitelendi-
tür ve uygarlıklarını bu ülkelere yayarken diğer yandan da
rilen krallar sınırsız yetkiye sahip olmuşlardır. Onların söyle-
Doğu’nun yüksek kültüründen etkilenmişlerdir. Bu etkileşim
diği her söz yasa kabul edilmiştir.
sonucunda MÖ 330 ile MÖ 30 yılları arasında devam ede-
cek olan Helenistik medeniyetin temelleri atılmıştır. Helenis- Bu durumun Mısır’da;
tik Dönem boyunca İskenderiye, Antakya, Bergama, Efes,
I. hukuk,
Milet gibi şehirlerde matematik, tıp, astronomi, mimari, ede-
II. insan hakları,
biyat ve kütüphanecilik alanlarında önemli ilerlemeler kay-
dedilmiştir. III. çok tanrılı inanç

Bu bilgiden hareketle, Doğu ve Batı kültürlerinin sente- kavramlarından hangilerinin gelişmesini engellediği sa-
zi olan Helenizm’in aşağıdakilerden hangisine zemin ha- vunulabilir?
zırladığı söylenebilir? D
E A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III
A) Demokratik yönetimler kurulmasına D) I ve II E) II ve III
B) Kolonizasyon faaliyetlerinin başlamasına
C) Sınıflı toplum yapısının ortadan kalkmasına
6. İbn-i Haldun’a göre ılıman iklimlerde yaşayan milletler, be-
D) Şehir devletlerinden imparatorluğa geçilmesine
şeriyetle alakalı her alanda gelişmiş durumdadırlar. Çünkü
E) Bilim, sanat ve kültür hayatının canlanmasına
ılıman iklimlerde yaşayan insanlar, beden ve huyları dâhil
olmak üzere her yönden normal ve gelişmiş bir hâl üzerin-
de yaşamaktadırlar. Bu nedenle devletler, kanunlar, belde-
3. Roma tarihinde;
ler ve şehirler ılıman hava şartlarına sahip iklimlerde ortaya
I. krallık, çıkmıştır.
II. cumhuriyet, İbn-i Haldun bu değerlendirmesiyle, beşerî unsurların
III. imparatorluk yapısına ve toplumların gelişmişlik seviyesine aşağıda-
kilerden hangisinin yön verdiğini vurgulamıştır?
dönemleri aşağıdakilerin hangisinde verilen sıraya gö-
B
re yaşanmıştır?
A) Siyasi gücün B) Coğrafi koşulların
A
A) I - II - III B) I - III - II C) II - I - III C) Ticari faaliyetlerin D) Hukuk kurallarının

D) II - III - I E) III - I - II E) Bilimsel çalışmaların

TYT-AYT ‹ 8 › TARİH
ÜNİTE
ORTA ÇAĞ’DA DÜNYA

4 
3


ORTA ÇAĞ’DA BAZI ÖNEMLİ GELİŞMELER

Hz. Muhammed’in Endülüs Emevi Moğol Devleti’nin Moğol Devleti’nin Avrupa’da Veba
doğumu Devleti’nin kurulması kurulması parçalanması Salgını

651 1054 1215 1337-


476
1453
1196 1347-
571 756 1227
1351

Batı Roma’nın Sasani Devleti’nin Katolik-Ortodoks


Magna Carta Yüzyıl Savaşları
yıkılması yıkılması bölünmesi

Orta Çağ’da Dünya Avrupa


X İtalya, Galya (Fransa), İspanya, Macaristan, Hırvatistan ve Ku-
Siyasi yapı Askerî güç Din
zey Afrika (Fas, Tunus, Cezayir, Trablusgarp) ile Batı Akde-
Feodalite ve monar- Düzenli ve disiplinli niz’deki adalar Batı Roma İmparatorluğu’nun hâkimiyeti al-
şi; devletlerin siyasi, ordu, merkezî otori- tındaydı. Bu devletin Doğu Avrupa’daki sınırını Tuna Nehri
Siyasi iktidar bu dö-
sosyal ve ekonomik teyi sağlamanın ve çiziyordu. Romalılar bu ırmağın ötesindeki topluluklara bar-
nemde dinî otorite-
düzenini şekillendi- devletin devamı için bar kavimler diyorlardı.
sini yitirmiştir.
ren yönetim biçim- temel unsurlardan
X Batı Roma İmparatorluğu’nun 476’da yıkılmasından sonra Av-
leridir. biri olmuştur.
rupa’nın sosyoekonomik ve kurumsal yapısında büyük deği-
şimler yaşandı. Roma İmparatorluğu’nun eski gücünü kay-
bettiği ve özellikle de bireyleri korumakta yetersiz kaldığı bu
ORTA ÇAĞ’DA SİYASİ YAPILAR dönemde, Avrupa’da feodal siyasi yapılar ortaya çıktı.

X Roma İmparatorluğu, Kavimler Göçü sırasında uğradığı sal- X Romalıların barbar olarak adlandırdığı kavimlerden Vizigotlar,
dırılar nedeniyle 395 yılında Doğu ve Batı Roma olarak iki- Galya ve İspanya’yı ele geçirdiler. Burgonlar Rhone (Ron) Va-
ye ayrılmıştır. disi’ne yerleşirken Franklar ve Alamanlar Galya’nın kuzeydo-
ğusunu paylaştılar.
X Batı Roma İmparatorluğu’nun 476’da yıkılışı bazı tarihçiler ta-
rafından Orta Çağ’ın başlangıcı kabul edilir. Orta Çağ, Osman- X İspanya üzerinden Kuzey Afrika’ya geçen Vandallar ise Kar-
lı Padişahı II. Mehmet’in 1453’te İstanbul’u fethederek Doğu taca’da buldukları güçlü donanma sayesinde Orta ve Batı Ak-
Roma (Bizans) İmparatorluğu’na son vermesine kadar yak- deniz’e hâkim oldular. Barbar kavimler Orta Çağ başlarından
laşık bin yıl sürmüştür. itibaren birbirleriyle hâkimiyet mücadelesine girdiler

TYT-AYT ‹ 1 › TARİH
FASİKÜL 4 

Sasani Bizans
Çin İmparatorluğu Odoakr Krallığı Göktürkler
İmparatorluğu İmparatorluğu

Türkiye Selçuklu Büyük Selçuklu Abbasi Devleti Emevi Devleti Vizigot Krallığı
Devleti Devleti

Orta Çağ’da belli başlı siyasi oluşumlar

Feodalizm NOT
X Roma İmparatorluğu’nun parçalanması, Avrupa’nın güçlü bir
devlet otoritesinden yoksun kalmasına ve büyük bir karma- 1215’te İngiliz Kralı Yurtsuz John (Con), ülkesindeki feodal
şaya sürüklenmesine yol açmıştır. Bu karmaşa süreci Orta beylerin isteğiyle Magna Carta’yı ilan ederek yetkilerini sı-
Çağ Avrupa’sına damgasını vuran feodalizmin ortaya çık- nırlandırmak zorunda kalmıştır.
masını neden olmuştur.

NOT
Çin İmparatorluğu
Feodal sistem; merkezî iktidarın sona erdiği, karışıklıkların ve X Yüzlerce küçük feodal beylikten meydana gelen Çin, süla-
güvensizliklerin arttığı, ticaretin neredeyse durduğu, kent ya- le hâkimiyetleri şeklinde varlığını sürdürmüş, feodal beylikler
şamının önemini yitirdiği bir ortamda ortaya çıkmıştır. Feoda- arasında sürekli savaşlar yaşanmıştır.
lizm evrensel değil, Batı toplumlarına özgü bir düzendir.
X MÖ 221’de Çin’i tek bir siyasi çatı altında toplamayı başaran
Shi Huangdi (Şi Vuandi) feodal sistemi ortadan kaldırmıştır.
X Toprak sahiplerinin siyasi gücü elinde bulundurduğu feodali-
X Çin devlet geleneğinde imparatorluk babadan oğula geçmiş
tede, siyasi yönetim organizasyonunun en tepesinde yetkileri
ve imparatorlar dünyanın tek hâkimi kabul edilmiştir.
sınırlı bir kral oturuyordu. Kralın altında senyör adıyla anılan
kontlar, onların da altında daha az toprağa sahip olan dükler X “Göğün Oğlu” olarak adlandırılan Çin imparatorları, halktan
vardı. Feodal toplumun en alt katmanını köylüler oluşturuyordu. üstün sayılsa da kutsal görülmemiştir. Bu nedenle Çin, birçok
hanedan tarafından yönetilmiştir.
X Lordlar, kendilerine sığınan köylüleri korumak ve topraklarını
genişletmek için silahlı güce ihtiyaç duymuştur. Böylece Av-
Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu
rupa’nın her yerinde bu lordlara bağlılık yemini etmiş savaş-
çı vassallar ortaya çıktı. Bunlar Orta Çağ’ın şövalye adı veri- (395-1204/1261-1453)
len profesyonel savaşçılarını oluşturdu. X Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması üzerine İstanbul mer-
kezli kurulmuştur. Kısa bir süre hariç Orta Çağ boyunca var-
X Feodalitede, koruma altına girene vassal, korumayı kabul
eden senyöre süzeren denirdi. lığını sürdürmüştür.

X Anadolu, Balkanlar, Mısır, Suriye, Filistin ve Kuzey Afrika coğ-


NOT rafyasında etkili olmuştur.

X Helenizm kültürü ve Ortodoksluk inancının etkisiyle Batı Ro-


Feodalizmde kral, lord ve vassallar arasındaki mücadeleler,
ma’dan farklı bir siyasi yapı hâline gelmiştir.
Orta Çağ Avrupa’sında siyasal istikrarsızlıklara yol açmıştır.
X Roma İmparatorluğu bir çeşit cumhuriyet ile yönetilirken Bi-
zans imparatoru gücünü tanrıdan alan otokrat bir lider ko-
X Feodalitenin güçlü kurumlarından biri de Katolik Kilisesi ve
numuna gelmiştir.
Papalıktır. Senyörler, din adamlarına toprak bağışları yapa-
rak kiliseye bağlı halk ile manevi bir bağ kurmaya önem ve- X Sasaniler ve Müslüman Araplarla mücadeleler nedeniyle za-
riyorlardı. Böylece kiliseyi feodal düzenin doğal bir müttefiki yıflamış, Malazgirt Savaşı’ndan sonra iyice güçten düşmüştür.
hâline getirerek iktidarlarını sürdürüyorlardı. Osmanlılar, 1453’te İstanbul’u alarak Bizans’a son vermiştir.

TYT-AYT ‹ 2 › TARİH
 FASİKÜL 4

KAVRAM Moğol İmparatorluğu


X Moğol İmparatorluğu’nu kuran Temuçin, 1206 yılında yapı-
Otokrasi: Hükümdarın, bütün siyasal kudreti elinde bulun- lan kurultayda Türk-Moğol boyları tarafından kağan seçile-
durduğu yönetim biçimidir. Monarşiden farklı olarak otok- rek Cengiz adını almıştır.
raside, yönetim miras yoluyla değil, güçlü kişiler tarafından X Moğol boylarını bir bayrak altında toplamayı başaran Cengiz
ele geçirilmiştir. Han önce Çin daha sonra da batı yönündeki seferlerle eski
dünyanın yaklaşık üçte ikisine hâkim olmuştur.

X Cengiz Han’ın 1227 yılında ölümünden sonra imparatorluk


dört parçaya ayrılmıştır.

■ Moğolistan ve Çin’de Kubilay Hanlığı

■ Türkistan’da Çağatay Hanlığı

■ Karadeniz’in kuzeyinde Altın Orda Devleti

■ İran’da İlhanlılar, Cengiz Han’dan sonra kurulan Moğol


devletleri olmuştur.

NOT

Kavimler Göçü sonrası Avrupa Moğol devletlerinin bazılarında güç ve iktidarı ele geçirenler,
egemenliklerini meşru hâle getirmek için yanlarında Cengiz
Han’ın soyundan birini bulundurmaya özen göstermişlerdir.
Orta Asya
X İlk Çağ’ın sonlarına doğru Büyük Hun Devleti’nin dağılmasıy-
la birlikte Asya kıtasının doğusunda üstünlük Çin İmparator-
luğu’na geçmiştir.
ÖRNEK 1
X Maveraünnehir bölgesine yerleşen Hunların bir bölümü bu- Büyük Şaman, 1206 kurultayında “Temuçin’in Gök Tanrı tarafın-
rada Akhunlar (Eftalitler) adıyla yeni bir devlet kurmuştur. dan seçildiği” kehanetinde bulunmuştur. Bu kehanetinde “Temu-
çin’le çocuklarına dünyanın bütün topraklarını bağışladım ve ona
X Hunlardan sonra Orta Asya’daki siyasi boşluğu Avarlar dol- Cengiz Han ismini verdim.” şeklinde Gök Tanrı’nın kendisine ha-
durmuştur. VI. yüzyılın ikinci yarısında Avar Devleti’ni yıkan
ber verdiğini söylemiştir.
Kök Türkler Orta Asya’nın etkin gücü hâline gelmiştir.
Bu olayın;

I. Cengiz Han ve neslinin ilahi soya dayandırılması,


Sasani İmparatorluğu
II. Moğol yöneticilerinin şamanlar arasından seçilmesi,
X 224-651 yılları arasında siyasi varlığını sürdüren Sasaniler,
III. Cengiz Han’dan sonraki hükümdarların, onun soyundan gel-
Kafkasya, Mezopotamya ve İran’da egemenlik kurmuştur.
mesinin meşrulaşması
X Pers devlet geleneğini benimseyen Sasaniler, monarşi ile yö-
sonuçlarından hangilerine ortam hazırladığı savunulamaz?
netilmişlerdir. İmparatorluğu Şehinşah (kralların kralı) unva-
B
nını kullanan hükümdar yönetmiştir.
A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III
X Krallarını kutsal kabul etmişler fakat Mısır firavunları gibi tan-
D) I ve II E) II ve III
rı-kral anlayışını benimsememişlerdir. Sasani kralları, Tanrı
Ahuramazda’nın yeryüzündeki temsilcisi olarak mutlak oto-
ÇÖZÜM
riteye sahip olmuştur.

X Anadolu’yu hâkimiyetleri altına alarak İstanbul’u kuşatmışlar


ancak Bizans’ın özellikle deniz gücü karşısında etkisiz kala-
rak Anadolu’dan çekilmek zorunda kalmışlardır.

X Hz. Ömer Dönemi’nde yapılan Nihavend Savaşı’nda yenilmiş


ve 651 yılında yıkılmıştır.

TYT-AYT ‹ 3 › TARİH
FASİKÜL 4 

Orta Çağ’da Siyasi Yapıların Meşruiyet Kaynağı Çin İmparatorluğu


X Orta Çağ’da Asya ve Avrupa devletleri meşruiyetlerinin kay- X Coğrafi konumu ve yapısı gereği Çin İmparatorluğu, başta ta-
nağını genellikle dine dayandırmışlardır. Bu anlayışa göre ik- rım olmak üzere her alanda ekonomik faaliyetleri ile dönemin
tidarı ele geçiren yöneticiler devletin tanrısal bir kurum oldu- diğer devletlerini etkilemiştir.
ğunu, onun isteğiyle kurulduğunu, kendilerinin ise tanrının
X Çin toplumunun şekillenmesinde, ahlaki bir sistemi öngören
yeryüzündeki temsilcileri olduğunu söylemişlerdir.
Konfüçyüs öğretileri etkili olmuştur. Bu öğretiler sayesin-
X Frank Kralı Clovis’in Katolikliği seçip kiliseye bağlılığını bil- de liyakate dayalı sistem gelişmiş, devletin önemli kademe-
dirmesiyle birlikte Franklar, Orta Çağ Avrupa’sının en güç- lerinde hanedan üyelerinin görev almasını sağlayan soy da-
lü devletlerinden biri hâline gelmiştir. Alman imparatorlardan yanışması görülmemiş böylece soyluluğun önemi azalmıştır.
Şarlman, 800 yılında papa tarafından Kutsal Roma Germen
X 751 yılında Abbasilerle yapılan Talas Savaşı’yla Orta Asya’da-
İmparatoru olarak kutsanmış ve onun elinden taç giymiştir.
ki nüfuzu sona eren Çin İmparatorluğu, sonraki süreçte Mo-
Bizanslılar yeryüzündeki imparatorluklarının Tanrı’nın krallığı-
ğol işgaline uğramıştır. Ancak bu askerî başarısızlıklara rağ-
nın bir görünümü olduğuna inanmıştır.
men Çin’in sosyoekonomik ve kültürel yapısında bir değişim
X İslamiyet öncesi Orta Asya Türk devletlerinde halk, ülkeyi yö- yaşanmamıştır.
neten hakana bu yetkinin Gök Tengri tarafından verildiğine
X Güçlü bir ordu bulundurmaya önem veren Çin imparatorları,
inanmıştır. Çinliler imparatorlarını “tanrının oğlu” olarak nite-
askerî güç kullanmaktan farklı olarak çevresindeki devletleri
lendirmişlerdir. Sasanilerde kral Zerdüştlük inancının simgesi
ekonomik yaptırımlar yoluyla kontrol etmiştir.
olan kutsal ateşin koruyucusu kabul edilmiştir. Emevi ve Ab-
basi halifeleri de Allah’ın yeryüzündeki temsilcileri olduklarını X Türklerle yaptıkları mücadeleleri kaybeden Çin ordusu, Asya
söyleyip uyruklarını bir arada tutmak istemişlerdir. Hun Devleti’nin ordu sistemini örnek almıştır.

Moğol İmparatorluğu
Orta Çağ’da Siyasi Yapıların Maddi Kaynakları
X Orta Asya’da iklim şartlarının tarım faaliyetleri için elverişli ol-
maması nedeniyle Moğolların temel geçim kaynağı hayvan-
Coğrafi
koşullar ve Soy Askerî cılığa dayanmıştır.
ekonomi Yöneticile- dayanış- güç
rin liderlik ması X Hayvanları için otlak arayışları sonucunda konargöçer bir ya-
vasıfları
şam tarzını benimseyen Moğollar, yerleşik topluluklarla canlı
hayvan ticareti yapmıştır.

X Hafif süvari birliklerinden oluşan Moğol ordusu, Mete Han’ın


Siyasi yapılarda gücün maddi kaynakları geliştirdiği onlu teşkilata uygun olarak on, yüz, bin ve on bin
şeklinde bölümlere ayrılmıştır. Bu durum ordunun sevk ve ida-

Notlarım resinde büyük kolaylıklar sağlamıştır.

Bizans İmparatorluğu
X Hayat ve geçim tarzı ticarete dayanmış, Çin ve Hindistan’dan
gelen ticari ürünlerin Avrupa’ya sevk edilmesi Bizanslı tüccar-
lar sayesinde olmuştur.

X İpek ticareti Bizanslılar ile Sasanileri karşı karşıya getirmiş ve Bi-


zans İmparatorluğu, Sasanilere karşı Türklerle ittifak kurmuştur.

X Bizans ordusunun asıl gücünü, eyalet birlikleri oluşturmuştur.


XI. yüzyılın ikinci yarısında ise ücretli askerler ordunun aslî un-
suru hâline gelmiştir.

X Bizans ordusunda; İngiliz, Frank, Norman, Bulgar, Gürcü,


Peçenek, Kıpçak, Uz gibi ücretli askerler görev almıştır. Bi-
zanslılar Rum ateşi (Grejuva) sayesinde önemli bir avan-
taj elde etmiştir.

TYT-AYT ‹ 4 › TARİH
 FASİKÜL 4

Sasani İmparatorluğu NOT


X Sasanilerde ekonomi, topraktan alınan vergilere dayanmıştır.
Bu vergilerle liman, köprü, konaklama yeri gibi ticarete hız ka- Mezopotamya’da tapınaklarda toplanan ürünlerin kaydını tu-
zandıracak eserler yapılmış, ordunun ihtiyaçları ve savaş mas- tan din adamları, artı ürünün dağıtımını kontrol ederek top-
rafları karşılanmıştır. lumda üst tabakayı oluşturmuştur. Mısır’da sermaye ve üretim
araçlarının toplanma yeri olan firavun sarayı, aynı zamanda ar-
X Gelirlerini artırmak için üreticiyi destekleyen yasalar çıkaran
tı ürünün de toplandığı bir zenginlik merkezi hâline gelmiştir.
ve ticaret ağını genişleten Sasaniler; Hint Okyanusu’nda, Or-
ta Asya’da ve Güney Rusya’da uluslararası ticarete egemen
olmuştur. X Sümerlerde toprak mülkiyeti; tapınaklara ait topraklar, kent
yöneticilerine ait topraklar ve ortakçı usulü ile işletilen köylü-
X Sasaniler, Perslerdeki satraplık sistemine benzer ancak daha
lere ait topraklar olmak üzere üçe ayrılmıştır. Mısır’da firavun,
merkezî bir eyalet sistemini uygulamışlardır.
ülke topraklarının büyük bölümünün sahibi sayılmıştır. Hitit-
X Onlu sisteme göre düzenlenen Sasani ordusunda ağırlığı oluş- lerde ise toprak, küçük ve büyük tımar parçalarına ayrılmıştır.
turan süvariler, okçu ve piyade birlikleri ile desteklenmiştir. Ay-
rıca orduda savaş fillerine yer verilmiştir.
NOT

Karolenj İmparatorluğu Artı ürün siyasi alanda da önemli değişikliklerin yolunu aç-
mış, doğu ülkelerinde toprakların Tanrı adına hükümdarlar
X Orta Çağ’ın güçlü devletlerinden olan ve Frank kökenli Karo-
tarafından tasarruf edilmesi monarşileri güçlendirmiştir. Av-
lenj Hanedanı üyesi krallar tarafından yönetilen Karolenj İm-
rupa ülkelerinde ise feodalizmin doğal sonucu olarak dere-
paratorluğu; geniş tarım alanlarının bulunduğu Fransa, Al-
beylikler ortaya çıkmıştır.
manya, Kuzey İtalya, Hollanda ve Belçika’ya yayılmış ancak
coğrafi bir engel olan Pirene Dağlarını aşamadığı için İspan-
ya’ya geçememiştir. X İlk çağlardan itibaren devletler vergi toplamaya ihtiyaç duy-
muştur. Vergiler, genellikle emek yoluyla ödeme, aynî öde-
X İspanya üzerinden Avrupa içlerine doğru ilerleyen Müslüman
me ve nakdî ödeme şekilleriyle tahsil edilmiştir.
Arapları da yine bu doğal engel yardımıyla durdurabilmiştir.
X Sümerlerde hür vatandaşlar vergi ödemekle yükümlü tutulmuş-
NOT tur. Mısır’da vergiler tüm ekili topraklardan düzenli bir şekilde
firavun adına toplanmıştır. Roma’da tarımdan elde edilen faz-
la ürünün vergilendirilmesiyle oluşan kaynaklar; orduyu, bü-
Savaş tarihini değiştirecek olan top, tüfek gibi ateşli silah-
rokrasiyi ve şehirli nüfusu beslemiştir.
lar, 1331’den sonra kullanılmaya başlanmıştır. Fransa XV.
yüzyılda silahlı askerlerden oluşan daimî bir kıta oluşturma- X XIII. yüzyıldan itibaren devletler, düzenli vergilendirme uygu-
ya başlamış, Osmanlılar ise bunu XIV. yüzyılda yeniçeri bir- lamasını başlatmışlardır.
likleri ile başarmıştır.

Toplumsal Tabakalaşma
TARIMDAN TİCARETE EKONOMİ KAVRAM

Artı Üründen Sosyal Sınıflara Toplumsal tabakalaşma: İnsanlar arasındaki ekonomik ve


sosyal eşitsizliğin görünür hâle gelmesi, toplumun hiyerar-
X Mezopotamya’nın kurak olması, sulu tarımı zorunlu kılmıştır.
şik bir düzen içerisinde sınıflandırılmasıdır.
Bölgede sulama kanallarının yapılmasıyla üretim artmış ve
ürün fazlası yani artı ürün ortaya çıkmıştır. Böylece artı ürü-
nü organize etmek için üretimin planlanması, ürünün depo-
lanması ve korunması gerekli hâle gelmiştir.
Kölelik Kast Feodal züm- Toplumsal
X Artı ürün, diğer ihtiyaçların karşılanması için değiş tokuşu ge- sistemi sistemi re sistemi sınıf sistemi
liştirmiş ve çiftçilik dışında yeni meslekler ortaya çıkarmıştır.
Çiftçi, esnaf, tüccar, din adamı, savaşçı gibi sınıflardan oluşan
topluluklar şehir toplumunun doğmasını sağlamıştır. Tarih boyunca toplumsal tabakalaşma

TYT-AYT ‹ 5 › TARİH
FASİKÜL 4 

X Orta Çağ’da Asya kıtasında yaşayan Türkler kendi ürettikleri-


Eğitim Gelir nin yanı sıra transit ticarete konu olan mallara aracılık etmiş-
lerdir. Türk devletlerinde ticaret, genellikle malın başka bir
mal ile değişimi anlamına gelen takas usulüyle yapılmıştır.
Etnik
Cinsiyet İnanç
köken NOT
Toplumsal tabakalaşmanın ortaya çıkmasında etkili olan unsurlar
Türkler; Bizans, Çin ve İran gibi komşu ülkelerle yaptıkları ti-
carette ödeme aracı olarak para da kullanmıştır. Şekli diske
X Köleliğin başlıca kaynaklarını savaş esirleri, korsanlık gibi yol-
benzeyen ve satir adı verilen bu paralar gümüş madenin-
larla kaçırılan veya başka ülkelerden getirilen insanlarla köle-
den imal edilmiştir.
lerden doğan çocuklar teşkil etmiştir.

X Hindistan’da uygulanan kast sistemi, bireyin toplumsal ko-


numunun ve statüsünün yaşamı boyunca değişmediği top-
lumsal bir düzendir. Herkes terk edemeyeceği bir kast içinde
İlk ve Orta Çağ’da Ticaret Yolları
doğar, bu kasttan eş seçer ve bu kast içinde ölürdü. Meslek-
Kral Yolu
ler babadan oğula geçerdi. Kast sisteminde toplum brahman-
lar (din adamları), kşatriyalar (soylular ve askerler), vaisyalar X Geçmişi MÖ V. yüzyıla kadar giden Kral Yolu, Pers İmparato-
(tüccar, çiftçi ve zanaatkârlar) ve sudralar (işçiler ve köleler) ru Darius tarafından yaptırılmıştır.
sınıflarından oluşuyordu. Kast dışında kalanlara parya denirdi. X Çin ve Hindistan’dan gelen mallar, İranlı ve Anadolulu tüccar-
larca bu yol üzerinden taşınarak Ege Denizi kıyılarına, oradan
UYARI da Avrupa’ya ulaştırılmıştır.

Kast sistemi Hindistan’da millî birlik ve beraberliğin sağlan- İpek Yolu


masını, toplumsal kaynaşmayı engellemiştir.
X İlk ve Orta Çağ’da Çin ile Orta Doğu ve Batı ülkeleri arasında-
ki en işlek kervan yoludur.
X Zümreler, Ortaçağ Avrupa’sının sistemi olan feodalite sonu-
X İnsan eliyle açılmış bir yol olmayıp geniş vadi yatakları ile ker-
cunda ortaya çıkmıştır. Bu çağın zümreleri; krallar ve soylu-
vanların konaklamalarına yarayacak vahalardan oluşmuştur.
lar, din adamları, tüccarlar, köylüler ve serflerdir.
X Çin’in Şian kentinden başlamış, Orta Asya üzerinden Hazar De-
X Ekonomik farklılıklardan kaynaklanan toplumsal sınıf siste-
nizi’ne ve oradan da Anadolu’nun liman kentlerine ulaşmıştır.
minde, tabakalar arası sosyal etkileşimlerin hiçbir çeşidi en-
gellenmemiş ve kısıtlanmamıştır. X Çinliler, Türkler, Moğollar, Farslar, Araplar ve Ruslar İpek Yo-
lu’na hâkim olmak için mücadele etmişlerdir. İpek Yolu’na hâ-
kim olan kavimler, dünya siyasetinde etkin rol oynamışlardır.
Orta Çağ’da Ticaret
X Orta Çağ’da Asya ile Avrupa arasındaki ticari faaliyetler ge-
Baharat Yolu
nellikle kervan ve deniz yolları vasıtasıyla gerçekleşmiştir.
X Hindistan’dan başlayıp Basra Körfezi, Yemen veya Kızıldeniz
X Ticaret faaliyetleri sayesinde ipekli kumaşlar, porselen, ma-
üzerinden Mısır’a ulaşan deniz yoludur.
denî eşyalar, kâğıt, baharat, tuz, cam eşya, at, hayvansal ürün-
ler, değerli madenler, taşlar ve ziynet eşyaları bölgeler ara- X Bu yol üzerinden Doğu Akdeniz’e gelen baharat, inci, mer-
sında taşınmıştır. can, fildişi, elmas gibi mallar İtalyan tüccarlar tarafından Av-
rupa ülkelerine taşınmıştır.
X Paranın icadından önce değer ölçüsü ve değişim aracı olarak
pek çok mal kullanılmıştır. Ticarette takas usulünün yol açtı-
ğı zorluklar madeni paranın kullanılmaya başlanmasıyla aşıl-
Kürk Yolu
mış, ticaret ilişkileri ve mali işlemler kolaylaşmıştır. X Karadeniz’in kuzey kıyılarından başlayıp Sibirya ve Altaylar
üzerinden Çin’e kadar uzanan Kürk Yolu’nda, tüyleri güzel ve
X Çin, Hindistan, İran, Mısır, Suriye, Anadolu ve Karadeniz’in ku-
yumuşak av hayvanlarının deri ve postları taşınmıştır.
zey kıyıları, İslamiyet’in doğduğu Mekke ile İslam Devleti’nin
kurulduğu yer olan Medine, Suriye, Mısır, İran, Kuzey Afrika ve X Bu yol üzerinde en yoğun ticaret yapan topluluklar İtil Bul-
Endülüs dünyanın önemli ticaret merkezleri hâline gelmiştir. garları ile Hazarlar olmuştur.

TYT-AYT ‹ 6 › TARİH
 FASİKÜL 4

KANUNLAR GELİŞİYOR
Roma Hukuku
Bugünkü Avrupa ülkelerinde uygulanan hukuk sisteminin temeli-
ni oluşturan Roma Hukuku’nun ilk basamağı “On İki Levha Ka-
nunları”dır. Patricilerin uygulamalarına karşı çıkan pleplerin ayak-
Kral Yolu İpek Yolu
lanmaları ile MÖ 451’de bu kanunların ilanına karar verilmiştir.

On İki Levha Kanunları


AVRUPA Mançurya

ÇİN
X On İki Levha Kanunları ile Roma halkının görev ve sorumlu-
MISIR

lukları gibi pek çok konuya açıklık getirilmiş, patricilerin keyfî

US
AN
AN

KY
T
İS

O
D

K
İN


H

hareketlerinin önlenmesi ve sınıf ayrımının ortadan kaldırılması


HİNT OKYANUSU Kürk Yolu

yolunda önemli bir adım atılmış, pleblere çeşitli devlet işlerine


Baharat Yolu Kürk Yolu
katılma ve patricilerle evlenme hakları tanınmıştır.

X Suçluların devlet tarafından yargılanıp cezalandırılması esa-


Ticaret Mekânları
sı getirilerek zarara uğrayanların kişisel öç almaları yasaklan-
Karum Asurluların Anadolu’daki ticaret kolonileridir. mıştır. Bu kanunların bir diğer özelliği suçların tarifinde kasıt
ve ihmal ayrımını getirmesidir.
Aynı esnaf grubundaki dükkânların bir sokak
Arasta
üzerinde sıralanması ile meydana gelen mekân.
Justinianus Kanunları
Kıymetli kumaşlar, mücevherler ve buna ben-
Bedesten
zer eşyanın satımına mahsus üstü kapalı çarşı. X 527-565 yılları arasında Doğu Roma İmparatoru olan Justini-
Küçük kervanların indiği, yolcuların konakladı- anus’un, 3 milyon civarındaki Roma kanunlarını 150 bine in-
Han dirip sadeleştirmesiyle yürürlüğe girmiştir.
ğı, malların depolandığı mekân.
Askerî amaçlarla inşa edilmiş, zamanla tica- X Justinianus ilk defa kamu ve özel hukuk ayrımı yapmıştır. Aile,
Ribat
ri konaklama amacıyla kullanılmış yapılardır. kişi ve miras hukuku konularındaki düzenlemeleri, günümüz
Kervanların güvenliği ve konaklaması için ana medeni hukukunun temelini oluşturmuştur. Bu kanunlarda
Kervansaray ölüm cezaları yerine daha çok sürgün, para cezası ya da ma-
yol kenarında tesis edilen mekân.
den ocaklarında zorunlu çalışma gibi cezalara yer verilmiştir.
Belli zamanlarda kurulan, sergi niteliği de taşı-
Panayır
yan büyük pazar.
Kapan Toptan ticaretin yapıldığı mekân.
NOT

Justinianus Kanunları’nda suç ve ceza sisteminde suçluyu


AVRUPA’DA VEBA SALGINI (1347-1351) arındırma, iyileştirme ve caydırma amacı vardır. Bu kanun-
larda hapis cezası uygulaması yoktur ve bunun yerine suç-
X Orta Çağ’da insanoğlunu çaresiz bırakan ve “Kara Ölüm”
luların manastırlara kapatılması tedbirine başvurulmuştur.
olarak anılan veba salgını dinî, toplumsal ve ekonomik an-
lamda büyük değişikliklere yol açmış, Avrupa tarihinde de-
rin bir yer edinmiştir.
Moğol Yasaları
X Veba salgını ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel hayatı derin-
X Moğollarda hukuk ve askerlik işlerini düzenleyen, oldukça sert
den etkilemiştir. Avrupa’nın demografik (nüfus) yapısının de-
hükümler içeren kanunlara Cengiz Han Yasası veya Büyük
ğişmesine yol açmış, halkın güvensizlik ve korku yaşaması-
Yasa denilmiştir.
na neden olmuştur. Sosyal ilişkileri zayıflatmış, ticareti ve dinî
uygulamaları durma noktasına getirmiştir. X Türk ve Moğol törelerinin yazılı hâle getirilerek düzenlenmiş
şekli olan Cengiz Han’ın yasaları, onun ölümünden sonra ku-
X Nüfusun azalmasıyla birlikte tarlalarda ya da değirmenlerde
rulan Moğol devletlerinde de yaşatılmıştır.
çalışacak insan sayısı da azalmıştır. Bu durum hem üretimi
olumsuz etkilemiş hem de işçi ücretlerinin artmasına yol aç- X Moğol yasaları, Anadolu ve İran’da kurulan Türk devletlerin-
mıştır. Ölümlerin fazla olması çok sayıda arazinin ve malikâ- ce hazırlanan yasakname adlı hukuk metinlerinde de kulla-
nenin boş kalmasına neden olmuştur. nılmıştır.

TYT-AYT ‹ 7 › TARİH

TEST 1
Fasikül 4

1. • Sasani kralı, Zerdüştlük inancının simgesi olan kutsal 4. “Orta Çağ’da Asya ve Avrupa devletleri meşruiyetlerinin kay-
ateşin koruyucusu kabul edilirdi. nağını genellikle dine dayandırmışlardır.” ifadesini kullanan
• Sasani madenî paralarının bir yüzünde kral, diğer yüzün- bir tarihçinin, bu görüşünü desteklemek için;
de kutsal ateş resmedilirdi. I. Kök Türklerde halkın, yönetme yetkisinin hakana Gök
Bu bilgilerden hareketle aşağıdaki değerlendirmelerden Tengri tarafından verildiğine inanması,
hangisi yapılabilir? II. Emevi ve Abbasi halifelerinin Allah’ın yeryüzündeki tem-
D silcileri olduklarını söylemeleri,
A) Sasaniler Türk kültüründen etkilenmiştir. III. Bizanslıların yeryüzündeki imparatorluklarının, tanrının
B) Soy dayanışması Sasani ülkesinde önem kazanmamıştır. krallığının bir görünümü olduğuna inanmaları
C) Sasani kralları sınıflı toplum yapısının oluşmasına izin durumlarından hangilerini örnek göstermesi beklenir?
vermemiştir. E
D) Sasaniler, krallarını tanrılarının yeryüzündeki temsilcisi A) Yalnız I B) I ve II C) I ve III
olarak kutsamışlardır.
D) II ve III E) I, II ve III
E) Tek tanrı inancı ilk kez Sasaniler Dönemi’nde yayılmıştır.

5. Avrupa’da 1347-1351 yılları arasında etkili olan veba salgı-


2. Seda, hazırladığı ödevin ardından bedesten, kervansaray,
nı nedeniyle nüfusun üçte birinden fazlası ölmüştür. Salgın
arasta, han ve kapan gibi yapılar hakkında bilgi sahibi ol-
nedeniyle ticaret ve dinî uygulamalar durma noktasına gel-
muştur.
miş, toplumsal hayatta güvensizlik ve korku hâkim olmuştur.
Buna göre Seda’nın, aşağıdaki alanların hangisinde-
Buna göre veba salgınının Avrupa’da aşağıdakilerden
ki işleyişin daha sistemli yürütülmesine olanak sağla-
hangisine yol açtığı söylenemez?
yan mekânlar hakkında araştırma yaptığı söylenebilir?
A
A
A) Tüketimin artmasına
A) Ticaret B) Tarım C) Eğitim
B) İş gücünün azalmasına
D) Askerlik E) Sanat
C) Demografik haritanın değişmesine
D) Halkın psikolojik yönden etkilenmesine
E) Sosyal ve ekonomik ilişkilerin zayıflamasına

3. Tabiatın ve iklimin hazırladığı geniş vadi yatakları ile kervan-


ların konaklamalarına yarayacak vahalardan oluşan İpek Yo-
lu, Çin ve Orta Doğu ile Batı ülkeleri arasındaki transit ka-
ra ticaretinde kullanılmıştır. Bu yol sadece tüccarların değil; 6. Kavimler Göçü’nün ardından Roma İmparatorluğu’nun iki-
üzerinde bilginlerin, orduların, fikirlerin, dinlerin ve kültürle- ye ayrılıp eski gücünü kaybettiği ve özellikle de bireyleri ko-
rin de seyahat ettiği bir güzergâhtır. rumakta yetersiz kaldığı süreçte Avrupa’da feodal siyasi ya-
pılar ortaya çıkmıştır.
Bu bilgiden yararlanarak İpek Yolu ile ilgili,
Buna göre Avrupa’da feodal dönemin yaşanmasında;
I. Uluslararası ticaret faaliyetlerini kolaylaştırmıştır.
II. Uygarlıklar arasında bir kültür köprüsü olmuştur. I. güvenlik ihtiyacının artması,

III. İlk ve Orta Çağ boyunca Türk devletlerinin hâkimiyetin- II. otorite boşluğunun ortaya çıkması,
de kalmıştır. III. toprağın zenginlik ölçüsü olma niteliğini yitirmesi

yargılarından hangilerine ulaşılabilir? durumlarından hangilerinin etkili olduğu söylenemez?


B C
A) Yalnız I B) Yalnız III C) I ve II A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve III E) II ve III D) I ve II E) II ve III

TYT-AYT ‹ 8 › TARİH
ÜNİTE
İSLAM MEDENİYETİNİN DOĞUŞU

6 
5


İSLAMİYET’TEN ÖNCE DÜNYANIN GENEL X Arap toplumu; büyük çoğunluğu çöllerde göçebe hayat sü-
ren bedeviler ile köyler ve şehirlerde yerleşik yaşam tarzına
DURUMU sahip hadari denilen insanlardan oluşmuştur.
X Kavimler Göçü’nün etkilerinin devam ettiği Avrupa’da feodal X Kız çocuklarına değer verilmediği Arap toplumu; hürler, kö-
yönetimler kurulmuştu. leler ve mevaliler (azat edilmiş köle) olmak üzere üç sosyal
X Mısır, Suriye, Anadolu, Balkanlar ve Kuzey Afrika Bizans ege- sınıfa ayrılmıştır.
menliğindeydi. X Dinî, siyasi, ekonomik ve sosyal hayatın en önemli merkezi
X İran’daki Sasani Devleti, Bizans ile mücadele hâlindeydi. Mekke idi. Araplar her yıl haram aylarda (Zilkâde, Zilhicce,
Muharrem ve Receb) Kâbe’deki putlarını ziyaret ederlerdi.
X Kök Türk Devleti, doğu ve batı olarak ikiye ayrılıp güçten
düşmüştü. X Mekke ve çevresinde kurulan panayırlarda ticaret yaparlardı.
Bunların en ünlüsü Ukaz panayırıydı.
X Çin, iç karışıklıklar yüzünden zor durumdaydı. Hindistan’da
toplum kast sistemi gereği sınıflara ayrılmıştı. X En yaygın inanış putperestlikti. Ayrıca az da olsa Hz. İbra-
him’in Haniflik inancı ile Hristiyanlık, Yahudilik ve Zerdüşt-
X Habeşistan’da hüküm süren Aksum Krallığı, Afrika kıtasın-
lük de yayılmıştı.
daki başlıca siyasi güç durumundaydı.
X Yemen ile Suriye ve Mısır arasındaki kervan yolları üzerinde
bulunan Mekke, Taif, Medine ve Hayber gibi şehirlerin temel
İSLAMİYET’TEN ÖNCE ARABİSTAN geçim kaynağı ticaretti. Afrika ve Hindistan’dan Yemen’e ge-
X İslamiyet’ten önce siyasi birliğin sağlanamadığı Arap Yarıma- len mallar kervanlarla Mısır ve Suriye’ye taşınırdı.
dası’nda Nebatiler, Tedmür, Gassani, Main, Hire, Sebe gibi
devletler kurulmuştur.

Arabistan’da Siyasi Birliğin Sağlanamamasının Nedenleri

Arapların Kabileler Coğrafi


kabileler hâlinde arasında kan koşulların
yaşaması davalarının etkisi
görülmesi

Farklı dinî Bizans ve


inanışların Sasanilerin
benimsenmesi baskıları

İslamiyet’ten önce Arabistan ve çevresi

TYT-AYT ‹ 1 › TARİH
FASİKÜL 6 

NOT Medine Sözleşmesi (Vatandaşlık Antlaşması)

İslam Devleti’nin ilk yazılı antlaşması ve anayasasıdır.


Cahiliye Dönemi’nde Arabistan’da güçlü kişilerin haksızlık-
lar yapıp, güçsüzlerin mallarını gasp etmesi sık görülen bir Medine’de yaşayan toplulukların birbirleriyle ve yabancılarla
durumdu. Buna tepki gösteren insanlar zayıfları korumak ve olan ilişkilerini, hak ve sorumluluklarını düzenlemiştir.
adaleti sağlamak için Hilfu’l-Fudûl Cemiyetini kurmuşlardır. Müslümanlar ve gayrimüslimlerin Medine’ye bir saldırı olduğun-
Hz. Muhammed de gençlik yıllarında bu ittifaka bizzat katı- da birlikte hareket etmesini karara bağlamıştır.
larak adaletin sağlanmasına ve insan haklarının korunması- İslamiyet’in bireysel haklara ve adalete verdiği önemi gösteren
na destek olmuştur. en önemli belgelerden biridir.
Hz. Muhammed’i peygamber olmanın yanı sıra siyasi lider hâ-
line de getiren siyasi-hukuki belgedir.
İSLAMİYET’İN DOĞUŞU VE YAYILIŞI İslam Devleti’nin kurumsallaşmasına katkı sağlamıştır.

Hz. Muhammed Dönemi


X 571’de Mekke’de doğan Hz. Muhammed, iyi ahlakı, doğrulu-
Hz. Muhammed Dönemi’nde Siyasi ve Askerî
ğu ve güvenilir oluşuyla tanınan biriydi. Bu nedenle Mekkeli- Gelişmeler
ler ona Muhammedü’l-Emin adını vermişlerdi.
Bedir Savaşı (624)
X 610 yılında peygamberlik görevinin verilmesinden sonra Mek-
kelileri İslamiyet’e davet eden Hz. Muhammed’in çağrısına ilk X Müslümanların Mekke’de yağma edilen mallarının karşılık Ebu
uyanlar; Hz. Hatice, Hz. Ali, Zeyd bin Harise ve Hz. Ebu Be- Süfyan’ın Suriye’den dönmekte olan ticaret kervanına el koy-
kir olmuştur. mak istemeleri savaşın çıkmasında etkili olmuştur.

X İslam’ın yayılması karşısında Mekkelilerin baskılarının artması X Müslümanlarla Mekkeliler arasında yapılan ilk savaş ve Müslü-
üzerine Hz. Muhammed, bazı Müslümanların Habeşistan’a manların ilk zaferidir. Şam ticaret yolu denetim altına alınmıştır.
göç etmesine izin verdi. Böylece ilk hicret gerçekleşti (615). X Ganimetlerin beşte biri devlete bırakılırken geri kalanlar sava-
şa katılanlar arasında paylaştırılmıştır. Bu uygulama İslam sa-
Hicret ve Medine İslam Devleti vaş hukukunun temel esaslarından biri hâline gelmiştir. Esir
alınan Mekkelilerin bir kısmı Müslümanlara okuma yazma öğ-
Medine’ye Hicret’in Nedenleri retmeleri karşılığında serbest bırakılmıştır.

X Baskı nedeniyle Müslümanların Mekke’de yaşamlarının zor-


laşması Uhud Savaşı (625)
X Mekkelilerin Hz. Muhammed’i öldürmeyi planlamaları X Mekkeli müşrikler, Bedir Savaşı’nın intikamını almak ve Suri-
ye-Mısır ticaret yolunu tekrar ele geçirmek amacıyla Müslü-
X Akabe Biatları ile Medineli Müslümanların, Hz. Muhammed manlar üzerine harekete geçmiştir.
ve diğer Müslümanları koruyacaklarına dair söz vererek on-
ları Medine’ye davet etmeleri X Hz. Muhammed, savunma savaşı yapma görüşünde olması-
na rağmen çoğunluğun kararına uyarak meydan savaşı yap-
Hicret’in Sonuçları maya karar vermiştir.

X Medine’de İslam şehir devleti kurulmuştur. X Uhud Savaşı’nda Müslümanlar mağlup duruma düşmüşse de
Mekkeliler kesin bir zafer kazanamamışlardır.
X Muhacir (Medine’ye hicret eden Müslümanlar) ve ensar (Me-
dineli Müslümanlar) kardeş ilan edilmiştir.
Hendek Savaşı (627)
X Hicret’ten sonra Yesrib’e “Peygamber Şehri” anlamında “Me-
X Mekkeliler, bazı Arap kabileleri ve Yahudilerin de desteğini alıp
dinetü’n-Nebi” denilmeye başlanmıştır.
Medine üzerine yürüdüler ancak başarısız oldular.
X Medine Sözleşmesi imzalanmıştır.
X Müslümanlar Selman-ı Farisi’nin önerisi ile Medine’nin etra-
X İslamiyet daha hızlı yayılmaya başlamıştır. fına hendek kazarak savunma savaşı yapmışlardır.

X Hicret olayı Hz. Ömer Dönemi’nden itibaren hicri takvimin baş- X Hicret’ten sonra Mekkeli müşriklerin Medine’ye karşı başlattı-
langıcı kabul edilmiştir. ğı saldırılar, Hendek Savaşı’yla son bulmuştur.

TYT-AYT ‹ 2 › TARİH
 FASİKÜL 6

Hudeybiye Antlaşması (628) Huneyn Savaşı ve Taif Seferi (630)


Hz. Muhammed 628’de 1500 kişiyle hac görevi için yola çıktı. X Taiflilerin öncülüğünde toplanan putperest Arap kabilelerinin
Mekkeliler Müslümanları yok etmek istedilerse de Müslümanla- Huneyn Savaşı’nda mağlup edilmesi, Arabistan’daki son put-
rın Hz. Muhammed’e olan bağlılığını görüp Hudeybiye Antlaş- perest tehdidin de ortadan kalkmasını sağlamıştır.
ması’nı imzaladılar.
X Huneyn Savaşı’ndan sonra Taif kuşatılmış ancak alınamamış-
tır. Taifliler bir yıl sonra Müslüman olmuşlardır.
Hudeybiye Antlaşması’nın Maddeleri

Tebük Seferi (631)


1 İki taraf arasında on yıl savaş olmayacaktı.
Hz. Muhammed, Bizans ordusunun Arabistan üzerine yürüdü-
ğü haberini alınca 30 bin kişi ile sefere çıkmış ancak haberin asıl-
Müslümanlar o yıl Kâbe’yi ziyaret etmeden dönecek, ertesi
2 sız olduğunu görünce Medine’ye geri dönmüştür. Tebük Sefe-
yıl yalnız üç günlüğüne ziyaret edebileceklerdi.
ri Arabistan dışına yapılan ilk sefer olma özelliğine sahiptir.
Mekkeli bir kimse Hz. Muhammed’in yanına kaçarsa velisi-
3 nin isteği üzerine geri verilecek, fakat bir Müslüman kaça- Hz. Muhammed’in Vefatı (632)
rak Mekke’ye sığınırsa iade edilmeyecekti.
X Hz. Muhammed 632 yılında hac görevini yerine getirdi. Bu
hacca “Veda Haccı”, okunan hutbeye de “Veda Hutbesi”
Arap kabileleri, Müslümanlardan ya da Mekkelilerden iste-
denildi. Aynı yıl Medine’de vefat etti.
4 dikleri tarafı tutabileceklerdi. Bu kabileler arasındaki savaş-
ta Müslümanlar ve Mekkeliler tarafsız kalacaktı. X Veda Hutbesi içerik bakımından evrensel bir insan hakları bil-
dirisi olarak kabul edilecek niteliklere sahiptir.

NOT
DÖRT HALİFE DÖNEMİ (632-661)
Mekkeliler Hudeybiye Antlaşması’yla Müslümanları resmen
Hz. Muhammed’den sonra yerine geçenlere “halife” denilmiştir.
tanımış, sağlanan barış ortamı Arabistan’da İslamiyet’in ya-
Halifeler Hz. Muhammed’in peygamberlik dışındaki yetkilerine sa-
yılmasını kolaylaştırmıştır.
hip olmuşlardır. Hz. Muhammed’in vefatından sonra devleti yöne-
ten ilk halifeler bir tür seçimle belirlendiğinden dolayı Dört Halife
Hayber Kalesi’nin Fethi (629) Dönemi “Cumhuriyet Devri” olarak anılmaktadır.

X Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarında Mekkelilerle iş birliği ya-


Hz. Ebu Bekir Dönemi (632-634)
pan Yahudi kabileleri Medine’den çıkarıldılar. Bu kabilelerin
Şam ticaret yolu üzerindeki Hayber’e yerleşip Müslümanla- X Kur’an-ı Kerim kitap hâline getirilerek İslam dininin ana kay-
rın ticaretini engellemeleri üzerine Hayber Kalesi fethedilerek nağının özünü koruması sağlanmıştır.
Şam ticaret yolunun güvenliği sağlanmıştır.
X Peygamberlik iddiasında bulunanlar, zekât vermek istemeyen-
X Bölgede yaşayan gayrimüslim kabilelerin savaşabilecek du- ler ve İslam’dan dönerek isyan eden kabilelerle Ridde Savaş-
rumdaki erkekleri cizye vergisine bağlanmıştır. Böylece İslam ları yapılarak İslam Devleti’nde birlik ve düzen sağlanmıştır.
devletlerindeki cizye alma geleneği başlamıştır.
X Suriye ve Irak’a iki ordu gönderilerek Arabistan dışında fetih-
lere başlanmıştır. Bizans’la 634 yılında yapılan Ecnâdeyn Sa-
Mute Savaşı (629)
vaşı ile Suriye kapıları Müslümanlara açılmıştır.
Gassanilere gönderilen elçinin öldürülmesi üzerine Hz. Muham-
med bir ordu hazırlayarak bölgeye sevk etmiştir. Savaşın ilk an-
larında önemli kayıplara uğrayan İslam ordusu Halit bin Velid’in
Notlarım
başarılı bir manevrası ile geri dönebilmiştir. Mute, Müslümanlar-
la Bizans arasında yapılan ilk savaştır.

Mekke’nin Fethi (630)


Hudeybiye Antlaşması’nın bozulması üzerine 10 bin kişi ile yola
çıkan Hz. Muhammed Mekke’yi fethetmiş, Müslümanlar Arabis-
tan’daki en büyük siyasi güç hâline gelmiştir.

TYT-AYT ‹ 3 › TARİH
FASİKÜL 6 

Hz. Ömer Dönemi (634-644) UYARI


X 636 yılındaki Yermük Savaşı ile Suriye ve Filistin coğrafya-
sının önemli şehirleri Bizans’tan alınmıştır. 637’de Kudüs ele Hz. Ali Dönemi’nde yaşanan iç çatışmalar, İslam dünyasın-
geçirilmiş, Filistin ve Lübnan’ın fethi tamamlanmıştır. da birlik ve beraberliğin bozulmasına ve fetih hareketlerinin
durmasına yol açmıştır.
X Sasanilerle 634’te yapılan Köprü Savaşı kaybedilmişse de
636’da Kadisiye, 637’de Celula, 642’de Nihavend savaşları
kazanılarak İran ve Irak fethedilmiş, Müslümanlar Horasan’a X Hz. Ali’nin halifeliğine karşı çıkan Muaviye, Şam’da halifeliğini
kadar olan bölgeyi ele geçirerek Türklerle komşu olmuştur. ilan etti. İslam dünyasında siyasi birliği sağlamak isteyen Hz.
Ali’nin, Muaviye’nin üzerine yürümesi Sıffin Savaşı’na neden
X 642 yılında İskenderiye’nin fethi ile Mısır tamamen Müslüman-
oldu (657). Hz. Ali’nin savaşı kazanmak üzere olduğunu göre
ların eline geçmiş, Kahire yakınlarında Fustat adı verilen “or-
Muaviye, Amr İbnü’l As’ın teklifiyle Kur’an sayfalarını askerle-
dugâh şehir” kurulmuştur.
rinin mızraklarının ucuna taktırarak Kur’an’ın hakemliğine ra-
zı olunmasını istedi. Hz. Ali bunun bir savaş hilesi olduğunu
Hz. Ömer Dönemi’nde Teşkilatlanma Çalışmaları söylese de askerleri savaşmak istemedi. Sorunun hakemler
Fetihlerle sınırları genişleyen İslam Devleti’nin yönetiminin ko- tarafından çözülmesi kararlaştırıldı.
laylaştırılması amacıyla askerî ve mali işlere bakmak üzere Di- X Halifelik sorununun çözümü için Hz. Ali ile Muaviye birer ha-
van teşkilatı oluşturuldu. kem seçtiler (657). Hakemler görüşme sonunda halifelik se-
Fethedilen yerler büyük illere ayrıldı. İdari ve askerî görevlere çiminin yeniden yapılmasına karar verdiler. Muaviye’nin tem-
bakmak üzere valiler atandı. silcisi Amr b. As, siyasi bir manevrayla halifeliği Muaviye’ye
İllerdeki mahkemelere valilerden bağımsız kadılar tayin edildi. bırakınca devlet başkanlığı sorunu çözülememiş toplumsal
Böylece yönetim ile yargı birbirinden ayrıldı. bölünme artmıştır.
Devlet gelirlerinin artmasıyla devlet hazinesi (Beytü’l-mal) ku-
ruldu. Vergiler sistemli hâle getirildi. NOT
İslam tarihinde ilk düzenli ordu ve sınırlarda ordugâh şehir-
ler kuruldu. Hakem Olayı’ndan sonra Müslümanlar; Muaviye’den yana
Askerî ikta sisteminin temelleri atılarak fethedilen toprakları ve- olanlar, Hz. Ali’den yana olanlar ve Haricîler (Hz. Ali’ye ve
rimli kullanmanın yolu açıldı. Muaviye’ye karşı olanlar) şeklinde üç gruba ayrılmıştır. Böy-
lece İslam dünyasında ilk siyasi ayrılıklar başlamıştır.
Askerî posta teşkilatı kuruldu. Hicri takvim hazırlandı.

X Hz. Ali’nin Haricîler tarafından şehit edilmesiyle Dört Halife


Hz. Osman Dönemi (644-656)
Dönemi sona ermiştir.
X Horasan ve Harzem’i fetheden Müslümanlar, Kafkaslarda
Hazar Türklerine yenilerek Kafkasya’nın güneyine çekildiler.
EMEVİLER DÖNEMİ (661-750)
X Kuzey Afrika’da Libya ve Tunus ele geçirildi.
X Hz. Ali’nin şehit edilmesinin ardından Kûfeliler, Hz. Ali’nin oğ-
X İlk İslam donanması kurularak Kıbrıs fethedildi (649). Bizans lu Hz. Hasan’ı halife ilan ettiler. Bu sırada Muaviye de Şam’da
ile yapılan Zatü’s-Savari Savaşı, Müslümanların ilk deniz za- halifeliğini ilan etti. Müslümanlar arasında kan dökülmesini iste-
feridir (655). meyen Hz. Hasan, Muaviye’nin kendisinden sonra yerine her-

X Kur’an çoğaltılarak önemli İslam merkezlerine gönderildi. hangi birini tayin etmemesi koşuluyla halifelikten çekilmiştir.

X Hz. Osman’ın son dönemlerinde Kûfe ve Mısır’da bazı ayaklan- X Emevi soyundan Muaviye’nin halife olmasıyla İslam tarihinde
malar çıktı. İsyancılar, Hz. Osman’ı Kur’an okurken şehit ettiler. Emeviler Dönemi başlamıştır. Muaviye Dönemi’nde;

■ İslam Devleti’nin merkezi Şam’a taşınmıştır.


Hz. Ali Dönemi (656-661)
■ İslam fetihleri yeniden hız kazanmıştır.
X Hz. Osman’ın katillerinin cezalandırılmadığı gerekçesiyle Hz.
■ İstanbul 668 ve 674 tarihlerinde kuşatılmıştır. İlk kuşatma
Ayşe, Talha ve Zübeyr, Hz. Ali’nin halifeliğini tanımadılar. Taraf-
sırasında Ebu Eyyüp El Ensari şehit olmuştur.
lar arasındaki savaş, Hz. Ayşe’nin bindiği deve etrafında geç-
tiğinden bu savaşa Cemel Vakası (Deve Olayı) denildi (656). ■ Yezid veliaht ilan edilmiştir. Böylece halifelik babadan
Savaşı kazanan Hz. Ali, başkenti Kûfe’ye taşıdı. oğula geçen saltanata dönüşmüştür.

TYT-AYT ‹ 4 › TARİH
 FASİKÜL 6

Kerbela Olayı (680) UYARI


X Yezid’in halifeliğini kabul etmeyen Kûfeliler, Hz. Hüseyin’i Irak’a
davet ettiler. Hz. Hüseyin ve beraberindekilerin Kûfe’ye ulaşma- Siyasi çekişmelerin neredeyse hiç bitmediği Emeviler Döne-
sını engellemek isteyen Yezid’e bağlı kuvvetler, Kerbela deni- mi’nde, Ömer bin Abdülaziz’in halifelik devri farklı olmuştur.
len yerde Hz. Hüseyin’i ve yanındaki Müslümanları şehit ettiler. Bu dönemde mevalilerden alınan cizye vergisi kaldırılarak
ayrımcılığa son verilmiş ve toplumun her kesimini kucakla-
X Kerbela Olayı, İslam dünyasında daha önceden başlamış olan
yan bir yönetim sergilenmiştir. Bu sebeple Ömer bin Abdü-
ayrılıkları kesinleştirerek Müslümanların Sünniler ve Şiiler ol-
laziz’e ilk dört halifenin idare tarzına benzer bir yönetim ser-
mak üzere ikiye ayrılmalarına yol açmıştır.
gilediği için beşinci halife denmiştir.

Fetih Hareketleri
X İslam orduları, Cezayir’e kadar olan yerleri fethederek Bizans’ın
Emevi Devleti Kültür ve Uygarlığı
Kuzey Afrika’daki hâkimiyetine son verdiler. X Sınırların hızlı bir şekilde genişlemesi üzerine ülke toprakları
büyük eyaletlere ayrılmıştır.
X Ukbe bin Nafi, Cezayir’i ve Fas’ı alarak Atlas Okyanusu’na
ulaştı. Böylece Kuzey Afrika’nın fethini tamamladı. X Divanü’l harac (devletin gelir ve giderlerinden sorumlu) ve
Divan’ül hatem (resmî yazışmaları yürütmekle görevli) adı ve-
X Tarık bin Ziyad komutasındaki İslam ordusu, Vizigot Krallığı’nı
rilen kurumlar oluşturulmuştur.
Kadiks Savaşı’nda yenerek İspanya’yı fethetti (711).
X Abdülmelik Dönemi’nde Arapça resmî dil ilan edilmiş ve ilk
X Müslümanların İspanya’da ilerleyişi Frank ordusu ile yapı-
Arap parası bastırılmıştır.
lan Puvatya Savaşı’ndaki yenilgiye kadar devam etti (732).
X Halifenin güvenliğini sağlamak amacıyla Muhafız Birliği kurul-
X Maveraünnehir bölgesindeki Türk illerinin fethiyle görevlendiri-
muştur. Ülkeyi ve valileri denetleyebilmek, isyan hareketlerini
len Kuteybe bin Müslim, Emevi sınırlarını Seyhun Nehri’ne ka-
öğrenebilmek için posta teşkilatı kurulmuştur.
dar genişletti. Bu dönemde Türgiş Hakanı Sulu Kağan, Eme-
vileri Maveraünnehir’den çıkarıp İran içlerine doğru sürdü. X Farklı kültür ve milletlerin egemenlik altına alınması İslam sa-
natının gelişmesini sağlamıştır.

Emevilerin Yıkılmasında Etkili Olan Nedenler

Arapları üstün tutan bir politika izlemeleri ENDÜLÜS EMEVİLERİ DÖNEMİ (756-1031)
X Abbasilerin, Emevilere son vermesinden sonra Emevi ailesin-
Fetih hareketlerinin durması
den Abdurrahman İspanya’ya geçerek burada başkenti Kur-
Abbasi ve Şiilerin yıkıcı faaliyetlerde bulunmaları tuba olan Endülüs Emevi Devleti’ni kurmuştur (756).

Merkezî otoritenin bozulması X III. Abdurrahman’ın halife unvanını kullanmasıyla birlikte Irak’ta
Abbasiler, Mısır’da Fâtımîler ve İspanya’da Endülüs Emevileri
Horasan Valisi Ebu Müslim’in isyan etmesi olmak üzere üç halife ortaya çıkmıştır. Bu durum İslam dün-
yasında siyasi birliğin bozulduğunu gösterir.

NOT X Endülüs Emevileri siyasi ve askerî başarılardan çok, bilim ve


kültür alanlarında gelişmelere önem vermişlerdir. Kurtuba’da-
Emeviler Dönemi’nde, ki medreselerde Avrupa’nın pek çok yerinden gelen öğren-
cilerin eğitim görmesi İslam kültür ve uygarlığının Avrupa’da
X Arapçanın resmî dil ilan edilmesi, ilk Arap parasının bastı-
tanınmasına, Müslümanlar ile Hristiyanlar arasında kültürel et-
rılması, Arap olmayan Müslümanların mevali (azatlı köle)
kileşim yaşanmasına ortam hazırlamıştır.
kabul edilmesi ve onlara yönetimde görev verilmemesi
uygulamaları Arap milliyetçiliğinin göstergelerindendir. X Endülüs Emevilerinin iç karışıklıklar ve İspanyol krallıklarının
saldırılarıyla 1031’de parçalanmasıyla birlikte Tevaif-i Mülük
X Arap olmayan uluslar, Arapların kendilerinden üstünlük-
adı verilen çok sayıda beylik ortaya çıkmıştır.
lerinin bulunmadığını göstermek için bilim ve sanat alan-
larındaki çalışmalarla kendilerini kanıtlama çabası içine X İspanya’da; Bağımsız Emirlikler Dönemi (1031-1091),
girmişlerdir. Bu durum “Şuubiye akımı”nın ortaya çık- Murâbıtlar Dönemi (1091-1147), Muvahhidler Dönemi
masına neden olmuştur. (1147-1229) ve en sonunda Beni Ahmer Devleti Dönemi
(1238-1492) yaşanmıştır.

TYT-AYT ‹ 5 › TARİH
FASİKÜL 6 

610-632 Hz. Muhammed Dönemi

632-661 Dört Halife Dönemi

661-750 Emeviler Dönemi

750-1258 Abbasiler Dönemi

Endülüs Emevi Devleti İslamiyet’in yayılması

Beni Ahmer Devleti (1238-1492) ABBASİLER (750-1258)


X İspanya’da Müslümanların kurdukları son devlettir. İslam kül- Emevilere karşı cephe alan çeşitli grupların Abbasi ailesi ile birlik-
türünün İspanya’da yayılmasında, bilim ve sanatın gelişme- te hareket etmesi ayaklanmayı başarıya ulaştırmış, Ebü’l-Abbas’ın
sinde, Rönesans hareketlerinin başlamasında etkili olmuştur. Kûfe’de halife ilan edilmesiyle Abbasiler Dönemi başlamıştır. Ha-
life Mansur Dönemi’nde Bağdat’ı kuran Abbasiler, burayı devle-
X Aragon Kralı ile Kastilya Kraliçesi’nin evlenmesi sonucunda
İspanya’da siyasal birliği sağlayan Hristiyanların saldırılarıyla tin merkezi hâline getirmiştir.
Beni Ahmer Devleti yıkılmıştır.

X Bölgedeki Müslümanların zorla Hristiyanlaştırılmak istenmesi


Türklerle İlişkiler
üzerine halk, başta Kuzey Afrika olmak üzere değişik coğraf- X Talas Savaşı’nda (751) Türklerin, Çinlilere karşı Abbasilerle
yalara göç etmek zorunda kalmıştır. Bu göçler sırasında Müs- birlikte hareket etmesi Türklerle Müslümanlar arasında yakın-
lüman ve Yahudilere, Osmanlı’nın büyük yardımları olmuştur. laşmayı sağlamıştır.

X Emevilerin izlediği Arap milliyetçiliği politikasını terk eden Ab-


Endülüs’te Düşünce ve Kültür Dünyası basiler, devlet ve ordu yönetiminde Türklere önemli görev-
X Hristiyanların İslam medeniyetini öğrenme sürecinde Tuleytula ler verdiler.
(Toledo) şehrinde kurulan tercüme akademisi önemli rol oy-
X Bizans’tan gelebilecek tehditleri önlemek için merkezi An-
namıştır. XII. yüzyılın başlarında Tuleytula başpiskoposunun
takya olan “Avasım” eyaleti kurularak Türklerden oluşan as-
Bağdat’taki Beytü’l-Hikmeye benzer bir müessese kurmasıy-
kerî birlikler Bizans sınırındaki şehirlere yerleştirildi. Mutasım,
la tercüme faaliyetleri sistemli bir hâle gelmiştir.
Türklerin Araplarla karışıp savaşçılık özelliklerini yitirmemele-
X Farabi, Zehravi, İbn-i Sina, Endülüslü İbn-i Rüşd eserleri ter- ri için Türk askerlerini ve ailelerini yeni inşa ettirdiği “Samar-
cüme edilen başlıca İslam âlimlerindendir. ra” şehrine yerleştirdi.

X Müslümanlar Endülüs’te mimari alanda estetik değeri yüksek X Şii Büveyhoğulları, 945 yılında Bağdat’ı işgal ederek halifeyi
eserler vermişlerdir. Bu eserlerin en önemlileri Kurtuba Ulu baskı altına aldı. Abbasi halifeleri önce Gaznelilerden daha son-
Camisi ile Elhamra Sarayı’dır. ra da Selçuklulardan yardım istediler. 1055 yılında Bağdat’a
giren Tuğrul Bey, Büveyhoğullarını bölgeden uzaklaştırmıştır.
Notlarım
Abbasi Devleti’nin Yıkılması (1258)
X IX. yüzyılın ortalarından itibaren Abbasi halifelerinin otoritele-
rini büyük ölçüde kaybetmeleri üzerine ülkenin çeşitli yerle-
rinde Tevaif-i Mülük adı verilen kısa ömürlü devletler kurul-
muştur. Bu devletlerin belli başlıları Kuzey Afrika’da Ağlebiler,
Horasan’da Tahiriler, Maveraünnehir’de Samanoğulları, Mı-
sır’da Tolunoğulları ve İhşidiler ile Irak ve İran’da Büvey-
hoğulları idi.

TYT-AYT ‹ 6 › TARİH
 FASİKÜL 6

X İlhanlı Hükümdarı Hülâgu 1258’de Bağdat’ı ele geçirerek Ab- X İsyanları bastırmak için Divanü’z-zenadıka adı verilen bir ku-
basilere son vermiştir. rum oluşturulmuştur. Şehirlerde asayiş şurta teşkilatı tarafın-
dan sağlanmıştır.
X Abbasi halifeleri Mısır’da, Memlûkler himayesinde 1517 tari-
hine kadar halifelik görevini sürdürmüşlerdir. X Abbasiler bütün Müslümanlara eşit davrandılar ve mevali uy-
gulamasını kaldırdılar. İranlılar ve Türkleri önemli görevlere
getirildiler. Bu durum İslamiyet’in yayılmasını hızlandırmıştır.
Abbasilerde Kültür ve Medeniyet
X Toplum havas ve avam denilen tabakalardan oluşuyordu. Ha-
X İran devlet geleneğinin etkisiyle vezirlik makamı oluşturulmuş- lifenin yakınları, vezirler, emirler, kadılar, âlim ve kâtipler ha-
tur. Halife adına yürütme yetkisini kullanan vezir, devleti ken- vas; esnaflar, çiftçiler, askerler, köleler ve diğer gruplar avam
disine bağlı olarak çalışan divanlar aracılığıyla yönetmiştir. tabakasına mensuptu. Yahudi ve Hristiyanlar zimmiler gru-
bunu oluştururdu.
Divan Görevi X Bağdat’ta kurulan “Beytül Hikme”de dönemin en zengin kü-
Divan-ü beytü’l-mal Mali işler tüphanesi oluşturulmuş ve rasathane açılmıştır. Dönemin ön-
de gelen Müslüman, Hristiyan ve Musevi bilim insanları Bey-
Divanü’l-ceyş Askerî işler tül Hikmede toplanarak başka dillerden çeviriler yapmış, eski

Divan’ı-tevki Resmî yazışmalar çevirileri düzeltmiş ve çeşitli alanlarda bilimsel araştırmalar-


da bulunmuşlardır.
Divanü’l-berid Posta ve istihbarat
X Hintlilerden onlu sistem ve Hint rakamları alınıp yeniden dü-
Divan’ı-mezalim İdari haksızlık ve adli hatalar zenlenerek kullanılmıştır.

X Müslümanlar, Talas Savaşı’ndan sonra Çinlilerden öğrendik-


X Devlet adamları arasında ortaya çıkan iktidar mücadeleleri- leri kâğıt yapımını Semerkant ve Bağdat’ta kurdukları kâğıt
ne son vermek amacıyla Emirü’l-ümeralık oluşturulmuştur. atölyelerinde geliştirip yaygınlaştırmışlardır.

EMEVİLER ABBASİLER
• Halifelik saltanat hâline getirilmiştir. • Saltanat sistemi devam etmiştir.
• Hilafet merkezi Suriye’dir. • Hilafet merkezi Bağdat’tır.
Siyasi • Mevali siyaseti uygulanmıştır. • Mevali siyaseti terk edilmiştir.
• Fetih hareketlerine önem verilmiştir. • Fetih hareketleri yavaşlamıştır.
• Merkezî otorite güçlüdür. • Tevaif-i Mülük denilen küçük devletler kurulmuştur.
• Mevali ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmüştür. • Arap ve mevali arasındaki fark ortadan kaldırılmıştır.
Sosyal • İslam toplumu Müslümanlar, zimmiler ve köleler olmak • İslam toplumu havas ve avam denilen iki tabakadan oluş-
üzere üç tabakadan meydana gelmiştir. muştur. Gayrimüslimler zımmi denilen sınıfı oluşturmuştur.
• Halife Abdülmelik b. Mervân tarafından ilk İslam parası bas- • Üretimin ve buna bağlı olarak refahın artırılmasına çalışıl-
Ekonomik tırılmıştır. Bizans’la süregelen askerî mücadele iktisadi bir mıştır. Devlet gelirlerinin büyük bir kısmı tarıma bağlı oldu-
boyut kazanmıştır. ğu için geniş sulama faaliyetleri yapılmıştır.
• İlmi çalışmalar dar bir alanda başlamıştır. • İlmi çalışmalar sistemli hâle getirilmiştir
• Sadece tıp, kimya, astronomi ile ilgili tercüme faaliyetleri • Tercüme faaliyetleri önem kazanmış ve genişletilmiştir. İl-
Kültürel
gerçekleştirilmiştir. mi çalışmalar sayesinde yetişen büyük Müslüman âlimler,
• İslam mimarisi, Hristiyan mimarisiyle yarışır hâle gelmiştir. Orta Çağ Batı dünyasını etkilemiştir.

MISIR’DA KURULAN TÜRK DEVLETLERİ İhşidiler (Akşitler) (935-969)


X Mısır’da kurulan ikinci Türk-İslam devletidir. Devletin adı, ku-
Tolunoğulları (868-905) rucusu Muhammed Tuğç’a verilen “ihşid” (sultanlar sultanı)
X Mısır’da kurulan ilk Müslüman Türk devletidir. unvanından gelmektedir.

X Devlete en güçlü dönemini yaşatan Tolunoğlu Ahmet; Suri- X Suriye, Filistin ve Lübnan’ı ele geçirmiş, Mekke ve Medine’yi
ye, Lübnan, Filistin ve Bingazi’yi fethetmiştir. (Hicaz) kendilerine bağlamıştır.

X Abbasiler 905 yılında Tolunoğullarına son vermiştir. X İhşidiler Devleti, 969’da Fâtımîler tarafından yıkılmıştır.

TYT-AYT ‹ 7 › TARİH
FASİKÜL 6 

NOT BİLİM MEDENİYETİ

Tolunoğulları ve İhşidilerin yöneticileri ve ordusu Türk, hal- İslam Medeniyetinin İlim ve Eğitim Kurumları
kı ise Arap’tı. Bu durum her iki devletin siyasi ömrünün kısa Mescid ve camiler: İslam’ın ilk dönemlerinden itibaren okuma
sürmesinde etkili olmuştur. yazma veya Kur’an öğretiminin yapıldığı eğitim kurumlarıdır.

Suffe: Mescid-i Nebevi’de Hz. Muhammed’in gündelik hayatı-


nı sürdürdüğü ve eğitim faaliyetleri için de kullanılan bölümdür.
Eyyubiler (1174-1250)
Kütüphane: Gerçek anlamıyla ilk kütüphane Emeviler Dönemi’n-
X Selahaddin Eyyubi tarafından Mısır’da Şii Fâtimî Hilafetine
de kurulmuştur.
son verilerek kurulan Türk-İslam devletidir. Orta Doğu, Hicaz,
Yemen ve Kuzey Afrika’da hüküm sürmüştür. Medreseler: İslam medeniyetinde eğitim ve öğretim faaliyetle-
rinin yürütüldüğü yerdir. İlk medrese Nişabur’da kurulmuştur.
X Selahattin Eyyubi, Hıttin Savaşı’yla da Kudüs’ü geri alıp Haçlı
Krallığı’na son vermiştir (1187). Bu zafer İslam dünyası üzerine
III. Haçlı Seferi’nin düzenlenmesine neden olmuş, Selahad- NOT
din Eyyubi’nin güçlü savunması karşısında başarılı olamayan
Haçlılar amaçlarına ulaşamamışlardır. Abbasiler Dönemi’nde, bilgelik ve hikmet evi anlamına ge-
len Beytü’l-Hikmenin kurulması İslam medeniyetinde bir
X Mekke ve Medine’ye önem veren Selahaddin Eyyubi, “Hadi-
dönüm noktası olmuştur. Beytü’l Hükmede yetişen bilim in-
mü’l-Haremeyn” ünvanını kullanan ilk hükümdar olmuştur.
sanlarından başlıcaları şunlardır: Kindi, Gazali, Huneyn bin
X Türk asıllı Memlûklerin Mısır’da idareyi ele geçirmesiyle dev- İshak, Harezmi, Benu Musa Kardeşler, İbn Sina, Nasirüddin
let yıkılmıştır (1250). Tusi, İbn Heysem, İbn Rüşd, Farabi, Buhari, Sabit bin Kurra .

Memlûkler (1250-1517)
X Eyyubi ordusundaki Türk asıllı azatlı emirler tarafından kurulan
İslam Medeniyetinde Âlimler
Memlûklerin (Kölemenler) ilk hükümdarı Aybek’tir. Cabir İbn Hayyan: Modern kimyanın kurucusu kabul edilir.

X Mısır, Suriye ile Hicaz’da hüküm sürmüşlerdir. İbn-i Sina: Felsefe ve tıp alanlarında eserler vermiştir. İslam âle-
minde Şeyh el-Reis, Batı’da ise “Avicenna” (Tıbbın hükümda-
X Memlûkler asker olduğu için askerî bir yönetim kurmuşlardır.
rı) olarak adlandırılmıştır. “El Kanun Fi’t-Tıp” en önemli eseridir.
Yönetimin başında ve kilit noktalarda yüksek dereceli emirler
Ay’daki büyük kraterlerden birine ismi verilmiştir.
bulunmuş, sultan da bu emirlerden biri olmuştur. Genel ola-
rak Memlûklerde hükümdarlık babadan oğula geçmemiştir. Endülüslü Zehravî: Cerrahî alanında getirdiği yeniliklerle tanınan
Endülüslü tıp âlimidir.
X Moğolları 1260’da Ayn-ı Calut, 1277’de Elbistan savaşların-
da yenilgiye uğratmışlardır. Gazali: İslam felsefesi, tasavvuf, mantık konularında eserler ver-
miştir. En önemli eseri topluma İslami erdemler kazandırmanın
X Türkçenin resmî dil olduğu Memlûklerde çok sayıda Türkçe
yollarını anlatan “İhyâü Ulûmi’d-Din”dir.
eser yazılmıştır.
Farabi: Felsefe dünyasında birinci öğretmen olarak görülen Aris-
X Memlûk Devleti, Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi sonucun-
to’nun fikirlerini en iyi yorumlayan filozof olarak kabul edildiğin-
da 1517’de sona ermiştir.
den “Muallim-i Sani (İkinci Öğretmen)” unvanıyla tanınır. Mü-
zikte sesleri notalarken logaritmayı icat etmiştir.
NOT
İbnü’l Heysem: Optik biliminin kurucusudur. Fotoğraf makinesi-
İlhanlıların 1258’de Abbasi Devleti’ni ortadan kaldırması üze- nin mucidi kabul edilir.
rine Sultan I. Baybars, Memlûk tarihinde yeni bir dönem baş- İbni Rüşd: Kurtuba’da doğmuştur. Batı’da “Averroes” adıyla bi-
latmıştır. Saltanatına dinî meşruiyet kazandırmak ve bu sa- linir. Aristo’nun en büyük yorumcusu olarak kabul edilir. Felsefe-
yede hâkimiyetini kuvvetlendirmek isteyen Baybars, Abbasi nin yanı sıra optik ve tıp alanında da çalışarak ünlü bir tıp ansik-
ailesinden birini halife ilan ederek Abbasi hilafetini Mısır’da lopedisi olan “El Külliyat”ı yazmıştır.
yeniden kurmuştur. Böylece hilafetin koruyucusu sıfatıyla bü-
tün İslam dünyası üzerinde nüfuz sahibi olmuştur. Hârizmî: Matematik, astronomi, coğrafya ve algoritma alanların-
da çalışmıştır. Cebirin kurucusu kabul edilmektedir.

TYT-AYT ‹ 8 › TARİH
ÜNİTE
TÜRKLERİN İSLAMİYET’İ KABULÜ VE
İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ

7 
6


TÜRKLERİN İSLAMİYET’İ KABUL ETMESİ


KARAHANLILAR

HA
BİZANS KARADENİZ HARZEMŞAHLAR
Türklerle Müslümanlar Arasındaki İlişkiler Talas Sav
Savaşı
vaş
aşı

ZA
R
İMPARATORLUĞU Pasinler Savaşı Harizm

DE
İznik Semerkant


Sasanilere karşı 642’de kazanılan Nihavend Sa-


TÜRKİYE SELÇUKLU Malazgirt Savaşı

şı Dandanakan Savaşı
DEVLETİ
Hz. Ömer vaşı’ndan sonra İslam Devleti’nin sınırları Kaf- Rey
Nişabur

Dönemi kasya ve Horasan’a ulaşmış, Türklerle Müslü- AKDENİZ Şam


Bağdat BÜYÜK SELÇUKLU Gazne
DEVLETİ
manlar sınır komşusu olmuştur. Kudüs
Kûfe
GAZNELİLER
Kahire Basra

Müslüman Araplar Ceyhun Nehri’nin doğusu-


Hz. Osman na geçerek Türkler üzerinde baskı politikası uy-
Medine

KIZ
Dönemi gulamış, Kafkaslarda Hazar Türkleri ile müca-

ILD
Mekke

EN
dele etmiştir.

İZ
Savaş 0 450 km

Maveraünnehir bölgesinde ilerleyen Müslüman-


XI-XIII. yüzyıllarda Türk-İslam dünyası
lar ile Türkler arasındaki mücadeleler şiddet-
Emeviler
lenmiştir. Emevilerin, Arap milliyetçiliğini dev-
Dönemi
let politikası hâline getirmeleri ve sert tutumları Türklerin Müslüman Olması
Türklerin İslamiyet’e girmesini geciktirmiştir. X Türk dünyasında İslamiyet ilk defa Maveraünnehir bölgesin-
Talas Savaşı sonrasında Türklerle Araplar ara- de ticaret ve ilim faaliyetlerinin etkisiyle yayılmaya başlamıştır.
Abbasiler sında iyi ilişkiler kurulmuş, Abbasilerin eşitlikçi
X Sınır boylarındaki ribatlara yerleşen sufiler ve gaziler inşa et-
Dönemi ve hoşgörülü politikaları Türklerin kitleler hâlin-
tikleri camiler, mescitler ve çeşitli eğitim kurumlarıyla burala-
de İslamiyet’i benimsemesinde etkili olmuştur.
rı birer ilim merkezi hâline getirmişlerdir. Türkistan’ın en üc-
ra köşelerine kervanlarla ulaşarak İslam dinini Türk boylarına
anlatma imkânı bulmuşlardır.
Talas Savaşı (751)
X Türklerin İslamiyet’i kabulü ilk zamanlarda önde gelen Türk
Abbasi Devleti’nin kurulduğu günlerde Müslümanlar ile Çinliler Or-
aileleri ve beyleriyle sınırlı kalırken bu süreç X. yüzyılın başla-
ta Asya’ya egemen olma mücadelesi veriyorlardı. Bu mücadele-
rından itibaren hızlanmıştır.
de Abbasi Devleti’nin yanında yer alan Karluk Türkleri, Talas Sa-
vaşı’nda Çinlileri yenilgiye uğrattılar. X İslamiyet’i kabul eden ilk Türk boyu Karluklardır. İslamiyet’i
ilk kez devlet dini olarak Almuş Han Dönemi’nde İtil (Volga)
Talas Savaşı’nın Sonuçları Bulgarları kabul etmiştir (922). İtil Bulgarlarına komşu olan
Hazarlarda da halkın önemli bir bölümü İslam’ı seçmiştir.
X Araplar ile Türkler arasında başlayan dostluk ve iyi ilişkiler sa-
yesinde Türkler, İslam dinini yakından tanıma fırsatı bulmuştur. X 960 yılında 200 bin çadırlık Türk topluluğu Müslüman olmuş-
tur. Bu Türkler, Karahanlı Devleti’nin hâkim olduğu yerlerdeki
X Türk-Arap ilişkilerinde siyasi ve askerî mücadeleler yerini ba-
Türk boylarından olan Yağma, Çiğil, Karluk ve Tuhsilerdir.
rış, dostluk ve iş birliğine bırakmıştır.
Karahanlı Hükümdarı Satuk Buğra Han’ın 920’de Müslüman-
X Batı Türkistan’a yönelik Çin tehdidi engellenmiş, Türklerin böl- lığı kabul etmesiyle birlikte Karahanlılar Orta Asya’nın ilk bü-
ge üzerindeki üstünlükleri devam etmiştir. yük Türk-İslam devleti hâline gelmiştir. Türklerin İslamlaşma
X Çinlilerden kâğıt imalini öğrenen Müslümanlar, kâğıdı Çin’in süreci başta Uygurlar olmak üzere diğer Türk topluluklarının
dışında da üreterek medeniyetin gelişimine katkı yapmışlardır. Müslümanlığı kabulüyle devam etmiştir.

TYT-AYT ‹ 1 › TARİH
FASİKÜL 7 

Türklerin İslamiyet’i Kabulünü Kolaylaştıran Etkenler İLK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLERİ


1 Türklerin ruh ve karakter yapılarının İslamiyet’e uygun olması Karahanlı Devleti (840-1212)
X Karluk, Yağma, Çiğil ve Tuhsi boyları tarafından 840 yılın-
İslam dini ile Türklerin inanç ve yaşayışları arasında önem-
da kurulmuştur.
2 li benzerliklerin bulunması (tek Tanrı inancı, cennet ve ce-
hennem inancı, ahiret inancı, ahlak ve temizlik anlayışı vb.) X Devletin merkezi Balasagun’dur. Kaşgar, Balasagun, Buha-
ra ve Semerkant Karahanlıların önemli merkezleri arasındadır.
Ticari amaçlarla Türk ülkelerine giden Müslüman Arapla-
3 X Bilinen ilk hükümdarı Bilge Kül Kadir Han’dır.
rın faaliyetleri
X Satuk Buğra Han, İslamiyet’i kabul eden ilk Karahanlı hüküm-
Abbasiler Dönemi’nde Türklere hoşgörülü davranılması, as-
4 darıdır. Müslüman olduktan sonra Abdülkerim adını alan Sa-
kerî ve idari alanlarda önemli görevler verilmesi
tuk Buğra Han, Türkler arasında İslamiyet’in yayılması için ver-
Türklerin cihan hâkimiyeti düşüncesiyle İslamiyet’in gaza an- diği mücadeleler nedeniyle “El-Mücahit, El-Gazi” ünvanları
5
layışının bağdaşması ile anılmıştır. Bu dönemde İslamiyet Karahanlıların resmî
dini olmuştur.
Türklerin eski inançlarında ve İslamiyet’te din adamlarının
6 X Gaznelilerle ittifak yaparak Samanoğulları Devleti’ne son ver-
toplumda herhangi bir ayrıcalığının olmaması
mişlerdir (999).

X En güçlü dönemlerini Yusuf Kadir Han’ın hükümdarlığı za-


Türklerin İslamiyet’e Hizmetleri manında yaşamışlardır.

X Yusuf Kadir Han’ın ölümünden sonra yaşanan taht kavgaları


Dağınık hâldeki Müslümanları ve Gaznelilerle yapılan savaşların olumsuz etkisi, devletin do-
birleştirmeye çalışmışlardır. ğu ve batı olmak üzere ikiye ayrılmasına yol açmıştır (1042).

X Doğu Karahanlılar Karahitaylar (1211), Batı Karahanlılar ise


Harzemşahlar (1212) tarafından ortadan kaldırılmıştır.
İslam dünyasına önemli eserler
ve bilim insanları kazandırarak Karahanlıların Özellikleri
İslam medeniyetinin gelişmesi-
ne katkı sağlamışlardır. Orta Asya’da kurulan ilk Müslüman Türk devletidir.
Türk kültürü ile İslam kültürünün kaynaşması sürecini başlat-
mışlardır.
Selçuklular Dönemi’nde İslam dünya-
sının siyasi liderliğini üstlenerek Abba- İslamiyet’in Orta Asya’daki Türkler arasında yayılmasını sağ-
si halifelerini himaye etmişlerdir. lamışlardır.
Halkının tamamına yakını Türk’tür. Bu durum resmî dilin, eğitim
ve edebiyat dilinin Türkçe olması sonucunu ortaya çıkarmıştır.
İslamiyet’in Pakistan, Afganistan, Bangladeş, Türk-İslam tarihinde ilk medrese ve kervansarayları kurmuşlardır.
Hindistan’ın bir kısmı ile Anadolu ve Balkan-
larda yayılmasına öncülük etmişlerdir. Türklere ait ilk İslami eserleri meydana getirerek Türk-İslam kül-
türünün temellerini atmışlardır.

Abbasiler Dönemi’nde Bizans saldırılarına, daha


sonraki dönemlerde de Haçlı Seferleri ve Moğol Notlarım
istilasına karşı koyarak İslam dünyasını korumuş-
lardır.

NOT

Türklerin İslamiyet’i kabul etmeleri, Orta Asya’da İslam kül-


türüne dayanan yeni bir uygarlığın oluşmasını sağlamıştır.

TYT-AYT ‹ 2 › TARİH
 FASİKÜL 7

Karahanlıların en geniş sınırları

Gazneli Devleti (963-1187)


X Samanoğulları Devleti’nde ordu komutanlığı ve haciplik gö-
revlerinde bulunmuş Alp Tigin adındaki bir Türk komutan ta-
rafından kurulmuştur.
Gaznelilerin en geniş sınırları
X Kurulduğu şehir bugünkü Afganistan topraklarındaki Gazne
olduğundan dolayı devlete Gazneliler denilmiştir.
Gaznelilerin Özellikleri
X Devletin gerçek kurucusu Sebük Tegin’dir.
Gazne halkını Afgan, Hint, Fars ve çeşitli Türk boyları oluşturu-
X Gazneliler; Horasan, Afganistan ve Kuzey Hindistan’da hü- yordu. Bu çok uluslu toplum yapısında Türklerin azınlıkta kal-
küm sürmüştür. ması Gaznelilerin yıkılışında etkili olmuştur.
Gaznelilerin yönetim anlayışı, bir grup ayaklandığında diğerle-
Sultan Mahmut Dönemi (998-1030) rini onların üzerine göndererek düzeni sağlamak şeklindeydi.
Bu durum farklı toplulukların birbirine karşı denge unsuru ola-
X Devlete en parlak dönemini yaşatmıştır. rak kullanıldığını gösterir.
X Karahanlılar ile birlikte Samanoğulları Devleti’ni yıkarak Bu- İran ve Arap kültüründen etkilenen Gazneliler, bilim dili olarak
hara, Horasan, Herat, Belh ve Kabil’de egemenlik kurmuştur. Arapçayı, edebiyat dili olarak Farsçayı kullanmışlardır. Bu du-
rum Türk dilinin gelişmesini yavaşlatmıştır.
X Hindistan’a 17 büyük sefer düzenleyerek Kuzey Hindistan’ı fet-
hetmiş ve İslamiyet’in bölgede yayılmasına öncülük etmiştir.

X Abbasi halifesini Şii Büveyhoğullarının baskısından kurtaran İslamiyet Sonrası Dönemde Türk Devlet Yapısı ve
Gazneli Mahmut’a halife tarafından “sultan” unvanı verilmiş- Toplumsal Hayat
tir. Türk-İslam devletlerinde sultan unvanını kullanan ilk
hükümdar Gazneli Mahmut’tur. Egemenlik Anlayışı ve Devlet Yönetimi
X Gazneli Mahmut’un sultan ünvanını almasıyla birlikte, Selçuk- X Türkler İslamiyet’i kabul ettikten sonra Abbasiler ve Samano-
lular ve Osmanlılar Dönemlerinde de sürdürülecek olan İslam ğulları gibi İslam devletleriyle yakın ilişkiler içine girmişler, bu
dünyasının lideri ve koruyuculuğu politikasının temeli atılmıştır. devletlerden aldıkları kurumları ve uygulamaları Türk devlet
geleneği ve Türk töresiyle birleştirerek özgün bir devlet mo-
Sultan Mesut Dönemi ve Dandanakan Savaşı deli ortaya koymuşlardır.

X Selçukluların Horasan’a düzenledikleri akınların artması üze- X Karahanlı Devleti’nde hükümdarlar İslami isimler ve ünvanların
rine Sultan Mesut, Selçuklular üzerine yürümüştür. yanında han, hakan, ilig gibi Türkçe isimler ve ünvanları da
kullanmaya devam etmişlerdir. Türk tarihinde sultan ünvanını
X İki devlet arasında 1040’ta yapılan Dandanakan Savaşı’nın
kullanan ilk hükümdar Gazneli Mahmut olmuştur.
sonucunda Horasan Selçukluların egemenliğine geçmiştir.
X İlk Türk devletlerinde görülen kut anlayışı İslamiyet’le birlikte
X Gazneliler, Dandanakan Savaşı’ndan sonra topraklarını kay-
“Allah’ın nasibi veya takdiri” olarak kabul edilmiştir. Türk-İslam
bederek Hindistan’a çekilmeye mecbur kalmıştır. Siyasi gü-
devletlerinde de hükümdarların gücünün kaynağı ilahidir.
cünü kaybeden Gazne Devleti’ne Afgan asıllı Gurlular son
vermiştir (1187). X “Ülke hanedanın ortak malıdır.” anlayışı varlığını sürdürmüştür.

TYT-AYT ‹ 3 › TARİH
FASİKÜL 7 

X İlk Türk devletlerinin ikili yönetim geleneğine uygun olarak ül- Toplumsal Yaşam
ke toprakları doğu ve batı şeklinde ikiye ayrılmıştır. Karahanlı-
larda doğunun yönetimi “Arslan Kara Han” ünvanıyla büyük X Konargöçer hayat süren Türkler, Müslüman olduktan sonra
hükümdara verilirken batı kanadının yönetimi “Buğra Kara İslam medeniyetindeki güçlü şehir kültürünün etkisiyle göçe-

Han” ünvanını alan bir başka hanedan üyesine bırakılmıştır. beliği bırakıp yerleşik hayata geçmeye başlamışlardır.

X Müslüman Türk hükümdarlar, ilk Türk devletlerindeki hâkimi- X Türklerin İslamiyet’i kabulden sonra tanıştıkları yeniliklerden
yet sembollerinin yanında hutbe, para, hilat (halife tarafından birisi vakıflar olmuştur. Camiler, medreseler, imarethaneler,
gönderilen özel giysi) ve menşur (halife tarafından gönderilen darüşşifalar, çeşmeler, köprüler ve kervansarayların birçoğu
yazılı belge) gibi yeni semboller de kullanmışlardır. Hüküm- vakıflar tarafından inşa edilmiştir.
darın sarayı, tacı, tahtı, çetr denilen gölgeliği ve nevbet adı
verilen namaz vakitlerinde sarayın önünde çalan bando takı-
Karahanlılar Dönemi Türk-İslam Eserleri
mı da hâkimiyet sembollerindendir.

X Hükümdarlar yazılı belgelerine resmîlik kazandırmak için tev- • Yusuf Has Hacip tarafından Uygur alfabesi
ki veya tuğra denilen mühür kullanırlardı. ile yazılmıştır.
• Doğu Karahanlı Hükümdarı Tamgaç Buğra
X Yönetim işlerinin düzenli yürütülmesi için çeşitli divanlar oluş-
Han’a sunulmuştur.
turulmuştur. Karahanlılarda Meclis-i Âli, Gaznelilerde Divan-ı
Vezaret bulunurdu. Ayrıca bu divanlara bağlı alt divanlar da Kutadgu • Türklerin İslami dönemdeki ilk edebi ürünü
vardı. Bunlardan Divan-ı Arz ordunun ihtiyaçlarını karşılamakla Bilig ve Türk dilinde yazılmış ilk siyasetnamedir.
görevliydi. Divan-ı İnşa yazışmalara, Divan-ı İşraf istihbarat ve • İdeal bir devlet ve toplum düzeninin kurul-
teftiş işlerine bakardı. Hükümdardan sonra en yetkili kişi Kara- ması için gereken ilkeler anlatılmış, hüküm-
hanlılarda yuğruş, Gaznelilerde hace ünvanına sahip vezirdir. dar ile halkın birbirine karşı hak ve sorumlu-
lukları belirtilmiştir.
Hukuk Sistemi • Araplara Türk dilini öğretmek, Türk milletinin
X İlk Türk devletlerinde devlet ve toplum düzeni töre denilen ör- yüceliği ve Türkçenin zenginliğini göstermek
fi hukuka dayanıyordu. İslamiyet’in esaslarıyla çelişmeyen bu amacıyla Kaşgarlı Mahmut tarafından yazıl-
hukuk anlayışı, İslamiyet’in kabulünden sonra da geçerliliği- mıştır.
ni korumuştur. İslamiyet’in kabulüyle birlikte törenin yanında • Halife Muktedî-Biemrillâh’a sunulmuştur.
şeri hukuk da uygulanmaya başlanmış, hukuk sistemi şeri ve • Dil, edebiyat, toplum ve sosyoloji tarihimize
örfi olmak üzere iki ana unsurdan oluşmuştur. Divan-ı ait çok önemli belgeleri toplayan kaynaktır.
X Örfi hukuk devlet ile vatandaşların karşılıklı hak ve yükümlü- Lügati’t-Türk • Türklerin tarihi ve coğrafyası, örf ve âdetleri,
lüklerini düzenlerken; şeri hukuk evlenme, boşanma, miras günlük yaşamı, mutfak kültürü, sportif faali-
gibi vatandaşların birbirleri ile olan ilişkilerini düzenlemiştir. yetleri, ekonomik özellikleri, müzik anlayışı,
X Şeri davalara bakan kadılar, dinle ilgili bütün işlerde yetkiliydi. aile hayatı, sağlık bilgisi gibi konularda an-
Hükümdarlar örfi hukuku ilgilendiren davalara Divan-ı Meza- siklopedik bilgiler içerir.
lim adıyla kurulan mahkemelerde bizzat kendileri bakmışlardır. • Eserde Türklerin yaşadığı yerleri gösteren bir
harita da yer almaktadır.
Ordu Teşkilatı • Türk tasavvuf tarihinin ilk edebî eserdir.
X Karahanlılarda ordunun tamamı Türklerden meydana gelir- • Hoca Ahmet Yesevi’nin Türkçe olarak yaz-
ken; Gaznelilerde Türklerin yanı sıra yerli Müslüman halktan mış olduğu ve “hikmet” adı verilen şiirlerin
Divan-ı
alınan askerlere de görev verilmiştir. bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur.
Hikmet
X Karahanlı ordusu; saray muhafızları, hükümdarın şahsına bağ- • Hz. Peygamber’in yaşamı, dinî hikâyeler, gü-
lı ücretli askerlerden meydana gelen Hassa ordusu, hanedan zel ahlak gibi konuları içeren bir tasavvuf ki-
mensupları ve devlet adamlarının kuvvetleri ile Türk boyları- tabıdır.
nın kuvvetleri olmak üzere dört ana birimden oluşurdu. Gaz- • Edip Ahmet Yükneki tarafından yazılan eser
ne ordusu ise saray ve hükümdarı korumakla görevli gulamlar ahlaki öğütler verir.
Atabet’ül
(farklı milletlerden seçilip özel olarak yetiştirilen maaşlı asker-
Hakayık • Eserin amacı, ayet ve hadislere dayanarak
ler), eyalet ve bağlı devletlerin kuvvetleri, Türkmenler ile üc-
insanlara İslam ahlakını öğretmektir.
retli ve gönüllü birliklerden meydana gelirdi.

TYT-AYT ‹ 4 › TARİH
 FASİKÜL 7

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ (1040-1157)


X Büyük Selçuklu Devleti, Oğuzların Üçok kolunun, Kınık boyu-
na mensup Türkmenler tarafından kurulmuştur. Devlete adı-
nı veren Selçuk Bey, Oğuz Yabgu Devleti’nde subaşı (ordu
komutanı) olarak görev yapmaktaydı. Yabgu ile arası açılın-
ca kendisine bağlı Oğuzlarla Cend şehrine gelmiş ve İslami-
yet’i kabul etmişlerdir.

X Arslan Yabgu Dönemi’nde Oğuzlar, müttefikleri olan Sama-


noğulları Devleti’nin Karahanlılar ve Gazneliler tarafından yı-
kılması üzerine zor durumda kalmışlardır. Arslan Yabgu’nun
Gazneliler tarafından hapsedilmesinden sonra Tuğrul ve Çağ- Büyük Selçukluların en geniş sınırları
rı Beyler ön plana çıkmıştır.
Selçuklu-Abbasi İlişkileri
X Nüfusu hızla artan Selçukluların, Gaznelilere ait olan Horasan’a
yerleşmeye başlamaları taraflar arasında savaşlara neden ol- X Tuğrul Bey 1055 yılında Bağdat’a girerek, Abbasi halifeliği üze-
muştur. 1035’teki Nesa ve 1038’deki Serahs Savaşlarını Sel- rinde baskı kuran Büveyhoğullarının varlığına son vermiştir.
çuklular kazanmıştır. 1040 yılında kazanılan Dandanakan Sa-
X Halife, İslamiyet’e yaptığı hizmetler için Tuğrul Bey’e altın kı-
vaşı ile Büyük Selçuklu Devleti resmen kurulmuştur.
lıç, sancaklar, hilatlar vermiş ve başına iki taç giydirmiştir. İki
taç Tuğrul Bey’in “Doğu’nun ve Batı’nın Sultanı” olduğu an-
Tuğrul Bey Dönemi (1040-1063) lamına gelmektedir. Selçuklu hükümdarları bu olaydan son-
ra “Sultan-ı İslam” unvanını kullanmaya başlamıştır. Böylece
X Tuğrul Bey, Dandanakan Savaşı’ndan sonra Sultan Mesut’un
İslam dünyasında siyasi otorite ile dinî otorite birbirin-
sarayında tahta oturarak “sultan” ilan edilmiştir.
den ayrılmıştır.
X Hâkimiyet alanını batıya doğru genişletmeye başlayan Tuğ-
rul Bey, bu hedefe yönelik olarak başkenti Nişabur’dan Rey
şehrine taşımıştır.
Alp Arslan Dönemi (1063-1072)
X Alp Arslan, amcası Tuğrul Bey’in batı siyasetini devam ettire-
X Selçuklu orduları kısa sürede İran, Azerbaycan ve Irak’ı ele
rek Gürcistan ve Anadolu’ya seferler düzenlemiş, Bizans’ın
geçirmiştir.
doğudaki önemli merkezlerinden olan Ani Kalesi’ni 1064’te
fethetmiştir. Abbasi halifesi bu başarısı üzerine Alp Arslan’a
Pasinler Savaşı (1048)
çok fetheden anlamına gelen “Ebü’l- Feth” unvanını vermiştir.
X Selçuklular henüz devlet kurulmadan önce 1015-1021 yılla-
X Alp Arslan, 1067 yılı sonlarına doğru çıktığı ikinci seferde Gür-
rı arasında Anadolu’ya seferler düzenlemişlerdir. Çağrı Bey
cistan’ı fethederek bir uç beyliği hâline getirmiştir.
liderliğinde keşif niteliği taşıyan bu akınlarla Anadolu yakın-
dan tanınmıştır.
Malazgirt Savaşı (1071)
X Anadolu’ya yapılan akınlarda Selçuklu askerlerinin pusuya
X Doğudaki Selçuklu sorununu tamamen ortadan kaldırmak is-
düşürülmesine çok üzülen Tuğrul Bey, İbrahim Yınal ile Ku-
teyen Bizans İmparatoru Romen Diyojen, büyük bir ordu ile
talmış’ı Anadolu’nun fethi ile görevlendirmiştir.
harekete geçmiştir. Halep önlerinde haberi alan Sultan Alp
X Bizans ile Büyük Selçuklu orduları arasında yapılan ilk önemli Arslan, Mısır Seferi’nden vazgeçerek hızla Ahlat’a ulaşmıştır.
mücadele olarak kabul edilen Pasinler Savaşı’nda Bizans ve
X 26 Ağustos 1071’de Malazgirt-Ahlat arasındaki Rahve Ova-
Gürcü kuvvetleri yenilgiye uğratılmıştır (1048).
sı’nda yapılan savaşta Turan Taktiği’ni başarıyla uygulayan
X Pasinler Savaşı’ndan sonra Bizans imparatoru, Emeviler Dö- Selçuklular, Bizans ordusundaki Peçenek ve Uz Türklerinin
nemi’nde İstanbul’da inşa edilen cami ve medresenin tamir de Selçuklu saflarına geçmesiyle büyük bir zafer kazanmıştır.
edilmesi, hutbenin Abbasi halifesi ve Büyük Selçuklu sulta-
X Bizans ordusunun büyük bir kısmı ortadan kaldırılmış, tarihte
nı adına okutulması, caminin mihrabına Sultan Tuğrul’a ait
ilk defa Bizans imparatoru Türk hükümdarına esir düşmüştür.
ok ve yay işaretlerinin işlenmesi gibi şartları kabul etmiş an-
cak Abbasi halifesine ödenen verginin Büyük Selçuklu Dev- X Savaştan sonra Romen Diyojen ile ile barış antlaşması imza-
leti’ne ödenmesine itiraz edince iki devlet arasında antlaşma lanmıştır. Ancak Bizans’ta yaşanan taht değişikliği nedeniyle
yapılamamıştır. bu antlaşma uygulanma imkânı bulamamıştır.

TYT-AYT ‹ 5 › TARİH
FASİKÜL 7 

Malazgirt Savaşı’nın Sonuçları Büyük Selçukluların Yıkılmasında Etkili Olan Unsurlar


Anadolu’nun kapıları Türklere açılmış, Anadolu’ya Türk göç- Hanedan üyeleri arasında taht mücadeleleri yaşanması
leri hızlanmıştır.
Oğuzların ayaklanması
Anadolu’da ilk Türk devlet ve beylikleri kurulmaya başlanmıştır.
Katvan Savaşı’nın kaybedilmesi
İslam dünyası üzerindeki Bizans baskısı sona ermiştir.
Atabeylerin bağımsızlıklarını ilan etmesi
Bizans’ın, Avrupa devletlerinden yardım istemesi Haçlı Sefer-
leri’ne yol açmıştır. Haçlı Seferleri’nin sarsıntılar meydana getirmesi

Abbasi halifesi, Sultan Alp Arslan’a hediyeler göndermiş ve ona Fâtımiler ve Bâtınilerin yıkıcı faaliyetlerde bulunması
“İslam Ülkelerinin Sultanı” ünvanını vermiştir.

Büyük Selçuklu Toprakları Üzerinde Kurulan


Melikşah Dönemi (1072-1092) Devlet ve Atabeylikler

X Alp Arslan’ın vefatı üzerine tahta çıkan Melikşah, hükümdar Devletler


değişikliğinden yararlanıp Selçuklu sınırlarına saldıran Kara-
Selçuklularda ülke toprakları haneda-
hanlılar ve Gazneliler üzerine sefer düzenleyerek iki devlete Irak Selçukluları
nın erkek üyeleri arasında paylaşılarak
de üstünlüğünü kabul ettirmiştir.
yönetilirdi. Melik üvnanını kullanan
Kirman Selçukluları
X Başkenti Rey şehrinden İsfahan’a taşıyan Melikşah, Büyük hanedan üyesi yöneticiler, merkezî
Selçuklu Devleti’ni en geniş sınırlarına ulaştırmıştır. otoritenin zayıflaması ve Büyük Sel-
Suriye Selçukluları
çuklu Devleti’nin yıkılışıyla birlikte hü-
Bâtınilik Faaliyetleri küm sürdükleri topraklarda ayrı birer
Türkiye Selçukluları
devlet hâline gelmişlerdir.
X Büyük Selçuklu Devleti’nin siyasi gücünün daha da artmasın-
dan çekinen Şii Fâtımi Devleti, Selçukluları içten çökertmek Atabeylikler
için Şiilik propagandası ile devleti zayıflatmayı amaçlamıştır. Salgurlular
X Hasan Sabbah’ın başlattığı, dinî-siyasi nitelikli bir ayaklanma (İran-Fars)
olan Bâtınilik hareketi, Selçuklu ülkesinde huzur ve güven or- İldenizoğulları Atabey, Büyük Selçuklularda “melik”
tamı ile siyasi istikrarın bozulmasına yol açmıştır. Vezir Niza- (Azerbaycan) ünvanı ile yönetici olarak eyaletlere
mülmülk başta olmak üzere pek çok devlet adamı Bâtıniler gönderilen şehzadelerin, yetiştirilme-
Börioğulları
tarafından öldürülmüştür. sinden sorumlu görevlidir. Atabeyler,
(Şam)
merkezî iktidarın gücünü kaybetme-
Zengiler siyle birlikte bulundukları yerlerde ba-
Büyük Selçuklu Devleti’nin Dağılması (Musul-Halep) ğımsızlıklarını ilan etmişlerdir.
X Melikşah’ın ölümünden sonra Büyük Selçuklu Devleti’nde taht Beg-Teginoğulları
kavgaları başlamıştır. Fetret Devri olarak adlandırılan ve 1118’e (Erbil)
kadar devam eden bu dönem Mahmut, Berkyaruk, Mehmet
Tapar ve Sencer arasındaki taht mücadeleleriyle geçmiştir.
Notlarım
X Fetret Devri’ni nihayete erdiren Sencer, Selçuklulara son par-
lak dönemini yaşatan hükümdar olmuştur. İçte ve dışta ka-
zandığı zaferler nedeniyle Sultan-ı azam (büyük sultan) ve
İskender-i sani (İkinci İskender) ünvanlarıyla anılan Sencer,
Büyük Selçuklu Devleti’ni eski gücüne kavuşturmuştur. An-
cak bu durum kalıcı olmamış, Karahitaylarla yapılan Katvan
Savaşı’nda alınan yenilginin ardından doğudaki Selçuklu top-
rakları bu devletin istilasına uğramıştır (1141).

X Oğuz Türkmenlerine esir düşen Sencer, üç yıllık esaretin ar-


dından kurtulmayı başarsa da bir yıl sonra vefat etmiştir. Sen-
cer’in ölümüyle Büyük Selçuklu Devleti’nin siyasi varlığı so-
na ermiştir (1157).

TYT-AYT ‹ 6 › TARİH
 FASİKÜL 7

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ’NDE YÖNETİM VE NOT


TOPLUM YAPISI
Alp Arslan’a dokuz, Melikşah’a yirmi yıl vezirlik yapan Nizâ-
Büyük Selçuklu devlet teşkilatı Karahanlı, Gazneli ve Abbasi dev-
mülmülk devlet yönetimiyle ilgili düşüncelerini “Siyasetna-
let teşkilatlarından yararlanılarak oluşturulmuştur. Devletin mül-
me” adı verilen eserinde anlatmıştır. Nizâmülmülk, bu ese-
ki teşkilatına İranlılar, askerî teşkilatına Türkler hâkim olmuştur.
rini 1091’de tamamlayarak Sultan Melikşah’a sunmuştur.

Devlet Yönetimi
X Selçuklularda ülke toprakları eyaletlere ayrılırdı. Eyaletlerin
X İslamiyet’ten önceki Türk devlet geleneğinde olduğu gibi Bü- başında şıhne denilen askerî valiler veya amid adı verilen si-
yük Selçuklu Devleti’nde de ülke, hükümdar ailesinin ortak malı vil idareciler bulunurdu. Eyaletlerde güvenliğin sağlanmasın-
kabul edilmiştir. Selçuklularda devletin tek temsilcisi sultandır. dan subaşılar, vergilerin toplanmasından amiller, belediye
Töre ve yasaya aykırı olmamak şartıyla her konuda mutlak hâ- hizmetlerinin yürütülmesi ve pazar yerlerinin denetlenmesin-
kim olan hükümdar, hiçbir zaman kutsal ve sorumsuz değildir. den ise muhtesipler sorumluydu.

X İlk Türk devletlerindeki kut anlayışı Selçuklularda da devam


etmiştir. Buna göre hükümdarın emretme yetkisini doğrudan NOT
Allah’tan aldığına ve Allah adına hüküm sürdüğüne inanılmıştır.
Emir-i âlem savaşlarda bayrakların ve sancakların taşınma-
X Büyük Selçuklu Devleti’nde sultan adına para bastırılır, fer-
sından, emir-i candar sultanın ve sarayın korunmasından,
manlara tuğrası çekilir ve ülkenin her tarafında adına hutbe
emir-i çeşnigir sultan için hazırlanan yemeklerin tadımından,
okunurdu. Savaşlarda ve gezilerde hükümdarın başının üstün-
emir-i ahur saraydaki atların bakımından sorumluydu. Saray
de çetr tutulur ve ayrıca namaz vakitlerinde nevbet çalınırdı.
çalışanlarının başında olan kişiye “hâcibü’l-hüccâb” denirdi.
X Selçuklu sultanları eski İran devlet geleneğinin ve İslam dünya-
sındaki tek hilafet anlayışının etkisiyle merkezî otoriteyi kuvvet-
lendirmeye yönelik adımlar attılar. Bu amaçla vezirlik makamına
İranlı yöneticileri tayin ettiler aynı şekilde devlet bürokrasisi-
Hukuk Sistemi
ni de daha önce çeşitli İslam devletlerinde görev almış İran- Selçuklu hukuk sistemi diğer Türk-İslam devletlerindeki gibi şeri
lı kâtiplere bıraktılar. Sultan Alp Arslan, devleti merkezî idare ve örfi hukuk olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
geleneklerine göre şekillendirmek amacıyla vezirlik makamına
merkezî devlet teşkilatını savunan Nizâmülmülk’ü getirmiş, bir • Şeri hukuk sisteminde davalara kadılar ba-
yandan da oğlu Melikşah’ı veliaht tayin ederek kendisinden kardı.
sonra çıkabilecek taht kavgalarının önüne geçmek istemiştir.
• Din ile ilgili bütün işlerde yetkili olan kadılar;
X Büyük Selçuklularda devlet işlerini Büyük Divan yürütürdü. evlenme, boşanma, nafaka, miras ve alacak
Büyük Divanın başında vezir bulunurdu. Vezir, sultandan son- davalarını çözüme kavuştururlardı.
Şeri hukuk
ra divanın en büyük görevlisi ve onun mutlak vekiliydi. Selçuk- • Vakıfların yönetiminden ve günümüzdeki
lularda, Büyük Divana bağlı dört divan daha vardı. noterlik hizmetlerinin yerine getirilmesin-
den de sorumlu olan kadılar, sultanın tayin
Divan Görevi ettiği kadiü’l kudat denilen başkadı tarafın-
dan atanırlardı.
Divan-ı İstifa Devletin mali işlerini yürütürdü.
• Davalara emir-i dad bakardı.
Ordunun ihtiyaçlarını karşılar ve hassa asker-
Divan-ı Arz • Asayişi bozan ve kanunlara itaat etmeyen-
lerinin maaşlarını verirdi.
ler örfi hukuka göre yargılanırdı.
Divan-ı İşraf Devletin mali ve idari işlerini denetlerdi. Örfi hukuk
• Bugünkü adalet bakanının görevini yerine
Devletin iç ve dış yazışmalarından sorumluy- getiren emir-i dad, gerektiğinde tutuklama-
Divan-ı İnşa
du. Ferman ve beratlara hükümdarın imzası larda bulunabilirdi.
(Tuğra)
olan tuğra çekerdi Kaynağı Türk töresi olan örfi hukukun uygulayıcılarından biri
Büyük Divana bağlı olmayan posta ve haberleşmeden sorum- de bizzat sultanın kendisiydi. Sultan bir tür yüksek mahkeme
lu Divan-ı Berid, adalet işlerinden sorumlu Divan-ı Mezalim olan “Divan-ı Mezalim”e başkanlık eder, burada halkın şikâ-
ve hatunun emrindeki Divan-ı Hatun gibi divanlar da vardı. yetlerini dinleyip suçlulara gereken cezaları verirdi.

TYT-AYT ‹ 7 › TARİH
FASİKÜL 7 

Ordu Teşkilatı X Halk yaşayış şekillerine göre köylüler, konargöçerler ve şehir-


liler olarak üçe ayrılırdı. Köylüler tarım, konargöçerler hayvan-
Ordunun oluşturulmasında gulam ve ikta sistemlerinden yarar- cılık, şehirliler ise ticaret ve zanaat ile uğraşırdı. Şehirlerde za-
lanılmıştır. naatla uğraşanların kurdukları esnaf birlikleri vardı. Aynı zanaat
dalında faaliyet gösteren esnafları bir araya getiren bu kuru-
KAVRAM luşlar, o alanda üretimin düzenli şekilde yapılmasını gözetirdi.

X İpek Yolu’nu kontrol altına almaya, kervansaraylar yapmaya


Gulam sistemi: Savaşta esir edilenler ile küçük yaşlarda top- ve ticaret yollarını askerî muhafızlarla güvenli hâle getirmeye
lanan çocuklar gulamhane adı verilen merkezlerde aldıkları önem vermişlerdir. Ticari çek yöntemi ile şehir ve bölgeler ara-
eğitimin ardından askerî ve idari görevlere getirilirlerdi. Gu- sında sermaye aktarımını kolaylaştırmışlardır.
lam sistemi, Karahanlılardan başlayarak Osmanlılara kadar
birçok Türk-İslam devletinde uygulanmıştır.
Bilim ve Eğitim
İkta sistemi: Ülke toprakları parçalara ayrılarak bunların ge-
X İsfahan Rasathanesini kuran Ömer Hayyam; İsfizâri ve Vâsıtî
lirleri hizmet karşılığında sivil ve askerî görevlilere bırakılırdı.
gibi önemli bilim insanlarıyla birlikte güneş yılı esasına daya-
İkta sahipleri, gelirlerinin bir bölümüyle atlı asker beslemek-
nan Celâli takvimini düzenlemiştir.
le yükümlü tutulurdu.
X Selçuklu sarayında, devlet kurumlarında ve edebî eserlerde
genellikle Farsça, medrese çevrelerinde Arapça, Selçuklu ha-
Büyük Selçuklularda Ordu Teşkilatı nedanı, Türkmenler arasında ve orduda Türkçe konuşulup ya-
zılırdı. Selçuklularda Farsça ve Arapçaya ağırlık verilmesi Türk-
Hassa ordusunu oluşturan askerler arasından
Guleman-ı çenin gelişimini yavaşlatmıştır.
seçilen, görevi sultanın güvenliğini sağlamak
Saray X Fâtımi ve Bâtınilerin yıkıcı faaliyetlerinin İslam dünyası için bü-
olan askerlerdir.
yük bir tehlike olduğunu anlayan Büyük Selçuklular Nizamiye
İkta İkta sahibi olanların gelirleri karşılığında besle-
Medreselerini kurmuştur.
Askerleri dikleri atlı askerlerdir.
Gulam sistemi ile yetiştirilen askerlerdir. Değişik X Nizâmülmülk, Büyük Selçuklu sarayında danışman olarak ça-
Hassa lışan Gazali’ye “Şerefü’l-ümme” ünvanı vererek Bağdat Niza-
ulusların çocukları küçük yaşta alınarak yetişti-
Ordusu miye Medresesine müderris olarak atamıştır.
rilirdi. Devletten maaş alan askerlerdir.
Eyalet Melik ve eyalet valilerinin emrindeki askerî bir- X Sadi, “Bostan” ve “Gülistan” adlı eserleriyle, Ömer Hayyam
Askerleri liklerdir. ise rubaileriyle tanınmıştır.

Türkmenler Sınır bölgelerine yerleştirilen akıncı birliklerdir.


Nizamiye Medreselerinin Kurulma Amaçları
Bağlı Devlet Bağlı devlet ve beyliklerin savaş sırasında gön-
Askerleri derdiği askerlerdir. Yetenekli öğrencileri topluma kazandırmak

Bâtınilerin yıkıcı propagandalarını etkisiz hâle getirmek için bil-


gili insanlar yetiştirmek
Selçuklularda İkta Sisteminin Yararları
Memur ve din adamı ihtiyacını karşılamak
Hazineye yük oluşturmadan büyük ordular kurulmuştur.

Tarımsal üretim denetim altına alınarak sürekliliği sağlanmıştır.


Mimarî ve Sanat
Devlet otoritesi ülkenin her yerine yayılmıştır.
X Selçuklular fethettikleri toprakları bayındır hâle getirebilmek için
Göçebe Türkmenler yerleşik hayata geçirilmiştir. cami, medrese, mescit, türbe, kümbet, kervansaray, han, be-
desten, kale, sur, çeşme, hamam gibi yapılar inşa etmişlerdir.

X Türk çadırlarına benzeyen ve “kümbet” olarak da adlandırılan


Sosyoekonomik Hayat türbeler Selçukluların mimariye getirdikleri yeniliklerden biridir.
X Selçuklu toplumu, Türklerin yanı sıra Araplar, İranlılar, Yahu- X Diyarbakır Ulu Camii, Sultan Sencer Türbesi (Merv), Mescid-i
diler ve diğer milletlerden oluşmuştur. Cuma (İran), Radkan Kümbeti (İran) önemli eserlerindendir.

X Sınıfsız bir toplum yapısı vardı. Kanunlar karşısında herkes X Selçuklular süsleme, hat, minyatür, tezhip, halı, kilim, kabart-
eşitti. ma ve çini alanlarında önemli eserler ortaya koymuşlardır.

TYT-AYT ‹ 8 › TARİH
ÜNİTE
YERLEŞME VE DEVLETLEŞME SÜRECİNDE
SELÇUKLU TÜRKİYESİ

8 
7


ANADOLU’YA YÖNELİK OĞUZ GÖÇLERİ UYARI


X Oğuzlar, Türk tarihinde önemli roller oynamış, Selçuklu ve Os-
manlı gibi güçlü devletler kurmuş Türk topluluğudur. X İskitler, Hunlar ve Sibir Türklerinin Anadolu’ya yönelik
akınları yurt edinme amacı taşımamıştır.
X XI. yüzyılın başlarında Oğuz Yabgu Devleti’nin yıkılmasından
sonra Oğuz Türklerinin büyük bir kısmı Horasan’a göç ettiler. X Anadolu’ya ilk Selçuklu akınları, Büyük Selçuklu Devleti
Ancak burada dönemin iki büyük siyasi gücü olan Karahanlı- kurulmadan önce, 1015’ten itibaren Çağrı Bey liderliğin-
lar ve Gazneliler arasında sıkışıp kaldılar. Bu durum karşısın- de keşif yapmak amacıyla gerçekleştirilmiştir.
da, Selçuk Bey’in torunları Tuğrul ve Çağrı kardeşler, Oğuz
X Anadolu’ya yerleşme amaçlı ilk Türk akınlarını Büyük Sel-
boyları için daha elverişli yerler bulabilmek amacıyla arayışla-
çuklu Devleti’ni kuran Oğuz Türkleri başlatmıştır. Büyük
ra başladılar. Sonuçta Anadolu’ya keşif seferleri düzenlemeye
Selçuklu Devleti, Anadolu’nun Türkleştirilmesini bir dev-
karar verdiler. Bu doğrultuda Anadolu’ya yapılan Türk göçle-
let politikası hâline getirmiştir.
rini ve akınlarını büyük bir disiplin içinde sevk ve idare ettiler.

X Keşif akınları sayesinde Selçuklular Anadolu’daki geçitleri, va-


dileri yakından tanıyıp Bizans’a karşı daha etkili mücadele et-
me imkânına kavuştular. Yıpratma siyaseti izleyerek Bizans’ın
Oğuz Türklerinin Anadolu’ya Yerleşmesini
askerî gücünü önemli ölçüde zayıflattılar. Kolaylaştıran Etmenler
X Sasani-Bizans ve Bizans-Müslüman savaşlarının Anadolu’da-
UYARI ki şehir ve kasabaları harabeye çevirmesi ve nüfusun seyrel-
mesine yol açması
Anadolu’nun Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan bir ko- X Bizans İmparatorluğu’nda sık aralıklarla yaşanan taht kavga-
numda bulunması, İpek Yolu üzerinde yer alması, verimli larının merkezî otoriteyi ve siyasi istikrarı zayıflatması, buna
topraklara sahip olması, Oğuzların gaza düşüncesi ile ha- bağlı olarak Anadolu’da otorite boşluğu yaşanması
reket etmesi, Anadolu’da egemen güç olan Bizans’ın zayıf
X Ermeni ve Gürcülerle sık sık yaşanan siyasi sorunların Bizans
durumu Türklerinin Anadolu’ya yönelik akınlarını teşvik edi-
İmparatorluğu’nu yıpratması
ci unsurlar olmuştur.
X Selçukluların, Bizans’taki saltanat mücadelelerine müdahale
edip bazı şehir ve bölgeleri ele geçirmesi
Anadolu’ya Yönelik İlk Türk Akınları X Doğu Anadolu’daki Ermeni prensliklerinin yıkılarak buradaki
İskitler MÖ II. yüzyılda Kafkasya üzerinden Anadolu’ya, ora- halkın Orta Anadolu’ya sürülmesi sonucunda Selçuklular ile
dan da Suriye topraklarına girmişlerdir. Bizans arasında tampon bölgenin ortadan kalkması
MÖ IV. yüzyılın sonlarında Hunlar, Kafkasları aşarak Erzurum, X Anadolu’da yaşayan Ermeni, Süryani ve Rum toplulukların Bi-
Malatya ve Çukurova’yı geçip Suriye’ye kadar inmişlerdir. zans’ın ağır vergilerinden bunalması
Sibirler (Sabarlar), Kayseri, Konya ve Ankara’ya akınlar dü- X Bizans’ın, Anadolu’da yaşayan Ermeni ve Süryani topluluk-
zenleyip pek çok ganimet ele geçirmişlerdir. larını Hristiyanlığın Ortodoks mezhebine geçmeye zorlaması
Abbasiler Dönemi’nde Bizans sınırında oluşturulan Avasım ve Rumlaştırma politikası uygulaması
eyaletine yerleştirilen Türkler, Batı Anadolu’ya kadar uzanan
X Selçukluların Pasinler ve Malazgirt savaşlarını kazanması ile
akınlara katılmışlardır.
Bizans’ın Anadolu’daki direncinin kırılması

TYT-AYT ‹ 1 › TARİH
FASİKÜL 8 

ANADOLU’DA KURULAN İLK TÜRK BEYLİKLERİ


X Malazgirt Zaferi’nden sonra Büyük Selçuklu Sultanı Alp Ars-
lan’ın fethedilen bölgeyi fetheden komutana kılıç hakkı olarak
vermesi Anadolu’ya yönelik fetih hareketleri hızlandırmıştır.

X Başlangıçta Büyük Selçuklu Devleti’ne bağlı olan komutan


ve beyler, zamanla Büyük Selçuklu otoritesinin zayıflamasın-
dan faydalanarak bağımsız hareket etmeye başlamışlardır.

KAVRAM
Anadolu’da kurulan ilk Türk devlet ve beylikleri
Yabgulular: Büyük Selçuklu hanedanından Arslan Yabgu’nun
soyundan gelenler saltanat mücadelesinde başarısız olun- Çaka Beyliği (1081-1093)
ca Anadolu, Horasan, İran ve Irak taraflarına gelmiştir. Dev-
X İzmir ve çevresinde Çaka Bey tarafından kurulmuştur.
lete başkaldıran Türkmen grupları da bir süre sonra onlara
katılmıştır. Bu beyler çevresinde toplanan gruplar ‘Yabgu- X Bilinen ilk Türk denizcisi olan Çaka Bey, kurduğu donanmayla
lular’ olarak adlandırılmıştır. Anadolu’nun fethinde önemli Rodos, Midilli, Sakız ve Sisam adalarını fethetmiştir.
rolleri olan Yabguluların zamanla etkinlikleri kaybolmuştur. X Çaka Bey, İstanbul’u kuşatmak için Peçenekler ve Türkiye Sel-
çuklu Devleti ile ittifak kurmuş ancak bu durumu haber alan
Bizans, I. Kılıç Arslan’ı kışkırtarak Çaka Bey’i öldürtmüştür.
Saltuklular (1072-1202) X Bizans, İzmir’i ele geçirerek Çaka Beyliği’ne son vermiştir.
X Ebul Kasım Saltuk tarafından Erzurum merkezli kurulmuştur.

X Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’da kurulan ilk Türk bey- NOT


liğidir.
Çaka Bey, Türk tarihinde ilk tersane ve donanmayı kurarak
X Haçlılarla mücadele etmişler, Gürcü ve Ermenilerle savaşa-
denizcilik alanında Türk devletlerine örnek olmuştur. Çaka
rak sınırlarını genişletmişlerdir.
Beyliği’nin kurulduğu 1081 yılı Türk Deniz Kuvvetlerinin ku-
X Erzurum’da Tepsi Minare, Kale Cami, Ulu Cami, Üç Küm- ruluş yılı olarak kabul edilmektedir.
betler ve Tercan’daki Mama Hatun Kümbeti önemli eserle-
ri arasındadır.
Artuklular (1102-1409)
Danişmentliler (1080-1178) X Artuk Bey’in oğulları tarafından kurulmuş ve Mardin, Hasan-
X Danişment Ahmet Gazi tarafından Sivas merkez olmak üze- keyf, Harput olmak üzere üç kol hâlinde varlığını sürdürmüştür.
re Orta Anadolu’da kurulmuştur. X Eyyubi Devleti ile ittifak yaparak Haçlı Seferleri’ne karşı; Tür-
X Beyliklerin en geniş sınırlara ulaşanı ve en güçlüsüdür. kiye Selçuklu Devleti ile ittifak yaparak Bizans’a karşı başarı-
lı mücadeleler vermişlerdir.
X Türkiye Selçukluları ile birlikte Haçlılarla mücadele etmişlerdir.
X Batman Irmağı üzerindeki Malabadi Köprüsü en önemli eser-
X Battal Gazi Destanı’nın devamı niteliğindeki Danişmentnâme lerindendir.
manzum türdeki önemli eserleridir.
X Elektriğin henüz kullanılmadığı dönemde sadece su ve me-
X Tokat ve Niksar’da Anadolu medreselerinin ilk örneklerin- kanik parçalar ile çalışan makineler icat eden El-Cezeri en ta-
den olan Yağıbasan medreseleri en önemli eserlerindendir. nınmış bilim insanlarındandır.

Mengücekler (1080-1228) NOT


X Mengücek Gazi tarafından Erzincan merkezli kurulmuştur.
Bu beyliklerin dışında Diyarbakır’da İnaloğulları, Harput’ta
X Gürcüler ve Trabzon Rum İmparatorluğu ile mücadele ede-
Çubukoğulları, Bitlis’te Dilmaçoğulları, Ahlat ve Van Gö-
rek Rumların güneye inmesini önlemişlerdir.
lü civarında Sökmenliler (Ahlatşahlar), Efes ve çevresinde
X Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası adlı eserleri UNESCO tara- Tanrıvermişoğulları gibi Türk beylikleri de hüküm sürmüştür.
fından Dünya Miras Listesi’ne alınmıştır.

TYT-AYT ‹ 2 › TARİH
 FASİKÜL 8

İlk Türk Beyliklerinin Genel Özellikleri


X Malazgirt Zaferi’nin ardından Alp Arslan’ın komutanları tara-
fından kurulmuşlardır. İç işlerinde serbest, dış işlerinde Bü-
yük Selçuklulara bağlı hareket etmişlerdir. Siyasi varlıklarına
Türkiye Selçukluları tarafından son verilmiştir.

X Kurucularının büyük bölümü Oğuzlara mensuptur.

X Anadolu’da egemenlik kurdukları bölgeleri Haçlı, Bizans, Gür-


cü ve Ermeni saldırılarına karşı korumuşlardır.

X Anadolu kentlerini han, hamam, kervansaray, cami, medre- Türkiye Selçuklu Devleti’nin en geniş sınırları
se gibi eserlerle donatarak Türk-İslam kültür ve sanatının ge-
lişmesine katkı sağlamışlardır. NOT
X Anadolu’nun fethinde ve Türkleşmesinde rol oynamışlardır.
Bizans, Haçlılara verdiği desteğe karşılık başta İznik olmak
üzere İzmir, Efes gibi kıyı bölgelerini ele geçirme imkânı bul-
TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ (1077-1308) muştur.
X Türkiye Selçuklu Devleti Selçuk Bey’in torunlarından Kutalmış
Bey’in oğlu Süleyman Şah tarafından kurulmuştur. Süleyman
X Dilmaçoğulları ve İnaloğullarını kendine bağlayıp Anadolu Türk
Şah İznik’i fethedip bu şehri temellerini atmakta olduğu dev-
birliğini sağlamaya yönelik faaliyetlerde bulunan I. Kılıç Ars-
letine merkez yapmıştır (1075).
lan, Büyük Selçuklu Emiri Çavlı ile Musul yakınlarında yaptı-
X Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah, Anadolu’daki gaza faaliyet- ğı savaşta başarılı olamamış, atıyla Habur Irmağı’nı geçerken
lerindeki başarısından dolayı Süleyman Şah’ı Türkiye Selçuklu hayatını kaybetmiştir.
Devleti hükümdarı olarak tanıyan bir menşur, Abbasi halifesi
X I. Kılıç Arslan’ın ölümünden sonra Türkiye Selçuklu tahtı bir sü-
de çeşitli ünvan ve lakaplar verdiğini bildiren bir ferman gön-
re daha boş kalmış, yeni bir fetret dönemi yaşanmıştır.
dermiştir. Böylece Türkiye Selçuklu Devleti kurulmuştur (1077).

Süleyman Şah Dönemi (1077-1086) I. Mesut Dönemi (1116-1155)


X I. Mesut, kayınpederi Danişmentli Emir Gazi’nin yardımıyla
X Kocaeli Yarımadası, Güney Marmara kıyıları, Üsküdar ve Ka-
tahta oturmuş bir süre sonra gücünü artırıp Bizans’a ve Da-
dıköy ele geçirilmiş, Bizans ile İstanbul Boğazı’nı sınır olarak
nişmentlilere üstünlük sağlamıştır.
belirleyen bir antlaşma imzalanmıştır.
X I. Mesut Dönemi’nde Türkiye Selçukluları, II. Haçlı Seferi sıra-
X Süleyman Şah’ın Anadolu’nun doğusunda Tarsus, Adana,
sında Anadolu’ya giren Haçlı ordularını Eskişehir yakınların-
Antakya’yı alması ve Halep’i kuşatması Suriye Selçuklu Sul-
da bozguna uğratmıştır.
tanı Tutuş ile savaşmasına neden olmuştur. Savaşı kaybeden
Süleyman Şah savaş alanında ölmüştür (1086).

X Süleyman Şah’ın doğu seferine çıkmadan İznik’te vekil olarak Notlarım


bıraktığı Ebu’l-Kasım, onun ölümünden sonra bir fetret döne-
mi yaşayan Türkiye Selçuklu Devleti’nin devamını sağlamıştır.

X Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah, savaşta ölen Süleyman


Şah’ın oğullarını İsfahan’a götürmüştür.

I. Kılıç Arslan Dönemi (1092-1107)


X Melikşah’ın ölümüyle serbest kalan I. Kılıç Arslan’ın İznik’te
tahta çıkmasıyla Fetret Devri sona ermiştir (1092).

X Bizans’ın kışkırtmaları ile Çaka Bey’i ortadan kaldıran I. Kılıç


Arslan, I. Haçlı Seferi’nde Danişmentlilerle ittifak kurarak İznik’i
savunmuş ancak başarılı olamayarak şehri Bizans’a terk et-
mek zorunda kalmıştır. Ardından başkenti Konya’ya taşımıştır.

TYT-AYT ‹ 3 › TARİH
FASİKÜL 8 

II. Kılıç Arslan Dönemi (1155-1192) X “Dergah” ya da “bargâh” adı verilen saray, hem devletin yö-
netim merkezi hem de hükümdarın ikametgâhıdır.
X Bizans İmparatoru Manuel Komnenos, Haçlı Seferleri’nin Ana-
dolu’da yol açtığı otorite boşluğundan yararlanmak isteyen X Türkiye Selçuklularında sultanın mutlak vekili olarak görev ya-
Türkleri Anadolu’dan çıkarmak için büyük bir ordu ile hare- pan vezir sultan adına devleti idare etmiştir.
kete geçmiştir. II. Kılıç Arslan ile Manuel Komnenos arasında X Saray teşkilatında en önemli görevliye hâcip, hâciplerin ami-
Eğirdir Gölü’nün kuzeyindeki Kumdanlı mevkiinde yapılan Mir- rine hâcibü’l-hüccab denilmiştir.
yokefalon Savaşı’nı Türkiye Selçukluları kazanmıştır (1176).
X Devlet işleri, vezirin başkanlığında toplanan Divan-ı Saltanat
veya Divan-ı Alâda görüşülüp karara bağlanmıştır.
Miryokefalon Savaşı’nın Sonuçları
X Eyaletler, emir unvanı alan askerî valiler tarafından yönetilirdi.
Anadolu kesin olarak Türk yurdu hâline gelmiştir.
Şehirlerin güvenliğinden subaşılar, belediye işlerinden muh-
Türkleri Anadolu’dan çıkaramayacağını anlayan Bizans, elinde- tesipler, adalet işlerinden ise kadılar sorumluydu.
ki mevcut toprakları koruyabilmek için savunmaya çekilmiştir.
Anadolu’da Haçlı Seferleri’yle kaybedilen üstünlük yeniden Türk- Ordu
lere geçmiş, Türklerin batıya ilerleyişi hızlanmıştır.
X Türkiye Selçukluları askerî alanda da Büyük Selçuklu ordu-
Anadolu’daki ticaret yollarının denetimi büyük ölçüde Türkiye
sunu örnek almıştır. Zaman içinde Türkmenlerin devlet otori-
Selçuklularının eline geçmiştir.
tesinin korunmasında sorunlara yol açmaya başlaması üze-
rine gulâm sistemi yaygın olarak uygulanmıştır.
X II. Kılıç Arslan, Bizans tehlikesini bertaraf ettikten sonra Malat-
ya’yı ele geçirip Danişmentlilere son vermiştir. Yaşlılık çağın- X Türkiye Selçuklu ordusunun başkumandanı emîrü’l-ümera
da ülkeyi on bir oğlu arasında paylaştırması taht kavgalarına (beylerbeyi) ünvanı ile orduyu idare ederdi. Ordu kuman-
yol açmıştır. Bu durum, Türkiye Selçukluların III. Haçlı Se- danlarına subaşı ünvanı verilmekteydi.
feri’ne gereken önemi vermesini engellemiştir.
Türkiye Selçuklularında Ordu Teşkilatı
NOT Hassa Askerleri Hükümdarın sürekli yanında bulunan atlı ve
(Gulâmlar) yaya askerlerdi. Üç ayda bir maaş alırlardı.
I. Gıyasettin Keyhüsrev ve I. İzzettin Keykavus dönemlerin-
Tamamen Türklerden oluşan atlı askerler-
de ticaret faaliyetlerine önem verilmiş, askerî faaliyetlerin İkta Askerleri
di. İkta gelirleriyle geçinir, savaş zamanı or-
belirlenmesinde ekonomik hedefler ön planda tutulmuştur. (Sipahiler)
duya katılırlardı.
Antalya ve Sinop fethedilerek hem donanma faaliyetlerine
Uç denen sınır bölgelerinde her an savaşa
başlanmış hem de Karadeniz ve Akdeniz ticaretinde etkin- Türkmenler
hazır durumda bulunan birliklerdi.
lik sağlanmıştır.
Vassal Devlet İhtiyaç duyulduğu zaman bağlı devletlerden
Kuvvetleri birlikler savaşa davet edilirlerdi.

TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ’NDE KÜLTÜR VE Ücretli Askerler Cerahor adı verilen ücretli askerlerdir.

UYGARLIK Donanma Deniz kuvvetleridir.

Devlet ve Ülke Yönetimi


Türkiye Selçuklularında Olup
X Türkiye Selçukluları, devlet teşkilatının oluşturulmasında eski Büyük Selçuklularda Olmayan Görevliler
Türk geleneklerinin yanında Büyük Selçuklu Devleti’nin idari Arazi işlerinden sorumlu olan ve bunlar-
yapısını örnek almıştır. Pervane la ilgili işleri düzenleyen, menşur ve be-
X Selçuklu hanedan ailesine mensup hükümdarlar sultan un- ratları hazırlayan devlet adamı.
vanının yanı sıra keykavus, keykubat, keyhüsrev gibi Fars- Başkentte hükümdara vekâlet eden, hü-
ça ünvanlar da kullanmışlardır. Bu durum Türkiye Selçuklu- kümdarın devlet merkezinde bulunmadı-
Nâib-i Saltanat
larında Fars (İran) etkisini göstermektedir. ğı zamanlarda da devlet işlerini yürüten
üst düzey yönetici.
X Hükümdar çocukları melik ünvanıyla, onlara yardımcı olma-
sı için atabey denilen devlet adamlarının eşliğinde illere yö- Reisü’l-Bahr
Donanma komutanı.
netici olarak gönderilirdi. (Melikü’s-Sevâhil)

TYT-AYT ‹ 4 › TARİH
 FASİKÜL 8

Ahilik Teşkilatı Bilim, Kültür ve Sanat


X Ahilik, XIII. yüzyılda Ahi Evran tarafından başta Kırşehir, Kon- X Türkiye Selçukluları Nizamiye Medreselerindeki eğitim gelene-
ya ve Kayseri’de esnaf birlikleri arasında oluşturulmuş, yar- ğini Anadolu’ya taşıyarak dinî eğitimin yanında tıp, matematik,
dımlaşma ve dayanışmayı sağlayan sosyoekonomik bir teş- astronomi, fizik gibi alanlarda eğitim verilmesini sağlamışlardır.
kilatlanmadır.
X 1205’te Kayseri’de açılan “Gevher Nesibe Darüşşifası” Tür-
X Ahilik; ahlaki, ekonomik, sosyal, siyasi ve askerî sahalarda kiye Selçuklularının ilk tıp okulu özelliğini taşımaktadır.
önemli bir işleve sahiptir.
X Mevlana Celâleddin-i Rumi, Muhyiddin Arabi, Sadrettin
Konevi, Necmeddin Razi, Yunus Emre gibi âlimler, Allah ve
Ahi Teşkilatının Temel Görevleri insan sevgisini işleyerek ahlaklı bir toplum oluşmasına katkı
Üretimde kaliteyi yükseltmek sağladılar. İbn-i Bibi yazdığı eserlerle hükümdarlar ve devlet
yönetimi hakkında önemli bilgiler vermiştir.
Üyeleri arasında dayanışmayı sağlamak
X Türkiye Selçukluları, birçok mimari eser inşa ederek Anado-
Üyelerine ve halka mesleki eğitim vermek lu’nun bayındır hâle gelmesine katkı sağlamıştır. Konya ve
Üyelerini denetlemek Niğde’deki Alâeddin Cami, Kayseri’de yaptırılan Hunat Ha-
tun Cami ve Külliyesi, Konya’daki Taş Mescit, Sırçalı Mes-
cit ve Karatay Mescidi, Kayseri’deki Döner Kümbet, Kon-
Sosyal ve Ekonomik Hayat ya’daki Alâeddin Köşkü bunlardan bazılarıdır.

X Türkiye Selçuklularında sosyal tabakalaşma yoktu. Askerler X Minyatür, oymacılık, çinicilik gelişen sanat dalları olmuştur.
ve devlet memurları güvenlikten ve devlet işlerinden sorumlu Devletin simgesi olan çift başlı kartal resmine, birçok yapıda
olup hizmet karşılığı maaş alırdı. İlmiye sınıfı bilim ve eğitim- sıkça rastlamak mümkündür.
le, esnaf ve zanaatkârlar ticaretle, köylüler tarımla, konargö-
çerler hayvancılıkla uğraşırdı.
HAÇLI SEFERLERİ (1096-1270)
X Türkiye Selçukluları, tarıma önem vermişlerdir. Tarıma uygun
yerlerde su kanalları yaptırarak zirai ürünlerin verimini artır- XI. yüzyılın sonlarında Avrupa dünyasının “Kudüs’ü kurtarma” slo-
mışlardır. Din ve ırk farkı gözetmeksizin çiftçilere gübre ve to- ganı ile Türkleri Anadolu’dan atmak ve bütün Orta Doğu’yu ele
hum yardımında bulunmuşlardır. Hayvancılıkla uğraşanların, geçirmek için başlattığı siyasî amaçlı askerî harekâta Haçlı Se-
imal ettikleri hayvansal ürünleri satmalarını kolaylaştırıcı ça- ferleri denilmiştir.
lışmalar yapmışlardır.

X İkta sistemini daha da işlevsel hâle getirerek ülke genelinde NOT


yaygınlaştırmışlardır.
Haçlılar, sekiz büyük sefer düzenlemiştir. Bu seferlerden ilk
X Türkiye Selçukluları ticaret faaliyetlerine de önem vermiş Ana-
üçü Anadolu üzerinden gerçekleştirilmiş, dördüncü sefer İs-
dolu’yu uluslararası ticaret merkezi hâline getirmeye yönelik
tanbul’un Haçlı işgaline uğramasıyla son bulmuş, son sefer-
adımlar atmışlardır.
ler ise Anadolu’dan geçmemiş; deniz yolu ile Mısır, Suriye
ve Tunus’a yönelmiştir.
Türkiye Selçuklularının Ticareti Geliştirmeye
Yönelik Faaliyetleri

Kervansaraylar, hanlar ve çarşılar inşa etmişlerdir. Haçlı Seferleri’nin Nedenleri


Eşkıya ve korsan saldırısına uğrayan tüccarların kayıplarını
X Malazgirt Savaşı’ndan sonra Türk akınlarını durduramayan Bi-
devlet hazinesinden karşılayarak ilk kez devlet sigortacılığını
zans İmparatorluğu’nun Avrupalı devletlerden yardım istemesi
başlatmışlardır.
Sinop, Samsun, Antalya, Alanya gibi önemli liman kentlerini X Avrupalıların Türkleri Anadolu, Suriye, Filistin ve Akdeniz’den
hâkimiyetleri altına almışlardır. uzaklaştırmak istemeleri

Ticari öneme sahip olan şehirlere Türk ve Müslüman tüccarla- X Hristiyanların başta Kudüs olmak üzere kutsal kabul ettikleri
rı yerleştirmişlerdir. bölgeleri Müslümanlardan geri almak istemeleri
Kıbrıs Krallığı, Venedik, Ceneviz gibi tüccar devletlerle antlaş-
X Katolik Kilisesinin lideri papanın, İstanbul’daki Ortodoks Kilise-
malar imzalamışlardır.
sini hâkimiyet altına alıp nüfuz alanlarını genişletmek istemesi

TYT-AYT ‹ 5 › TARİH
FASİKÜL 8 

X Papaların Hristiyanlığı yaymak istemeleri

X Katolik Kilisesinin ve Fransa’da ortaya çıkan Kluni tarikatının


Hristiyanları Müslümanlara karşı kışkırtması

X Avrupalıların Doğu’nun zenginliklerini ele geçirmek istemeleri

X İpek Yolu ve Baharat Yolu gibi dönemin önemli ticaret güzer-


gâhlarının Müslümanların denetiminde olması

X Bazı soyluların ve derebeylerin yeni topraklar kazanarak eko-


nomik durumlarını güçlendirmek istemeleri

I. Haçlı Seferi (1096-1099)


X Haçlı ordusu karşısında tutunamayan I. Kılıç Arslan, İznik’i terk Haçlı Seferleri’nin güzergâhı
ederek devletin merkezini Konya’ya taşımak zorunda kalmıştır.

X Urfa’da ve Antakya’da ilk Haçlı kontlukları kurulmuştur (1098). IV. Haçlı Seferi (1202-1204)
X Kudüs’e ulaşan Haçlılar şehri Fâtimîlerin elinden almış bura- X Eyyubilerin Filistin’deki Yafa’yı ve Suriye’deki bazı şehirleri ele
da Latin Krallığı kurmuştur (1099). geçirmeleri üzerine papanın kışkırtmaları sonucunda yeni bir
X Trablus’ta dördüncü Haçlı devleti kurulmuştur. Haçlı ordusu oluşturulmuştur.

X Haçlılar deniz yoluyla Suriye’ye geçmek için toplandıkları sıra-


NOT da Bizans tahtı için mücadele edenlerin çağrısına uyup İstan-
bul’a gelmiş bir süre sonra beklentileri karşılanmayınca şehri
Urfa Kontluğu’na Musul Atabeyi İmadeddin Zengi, Antak- işgal edip İstanbul’da bir Latin Krallığı kurmuşladır (1204-1261).
ya Prensliği’ne Memlûk Sultanı Baybars, Kudüs Latin Krallı- X IV. Haçlı Seferi sonunda İstanbul’dan çıkarılan Bizans hane-
ğı’na Selahaddin Eyyubi, Trablus Kontluğu’na ise Memlûk- danına mensup soylular;
ler son vermiştir.
■ İznik Rum İmparatorluğu (1204-1261)

■ Trabzon Rum İmparatorluğu (1204-1461)


II. Haçlı Seferi (1147-1149) devletlerini kurmuşlardır.

X Seferin temel nedeni Musul Atabeyi Nureddin Zengi’nin Ur-


fa, Halep ve Şam’ı Haçlılardan geri almasıdır.
NOT
X II. Haçlı Seferi’nin en önemli özelliği bu sefere ilk kez kral ve X İznik Rum İmparatorluğu, 1261’de İstanbul Latin Krallı-
imparatorların katılmasıdır. ğı’nı yıkıp, Bizans İmparatorluğu’nu yeniden kurmuştur.
X Türkiye Selçuklu Sultanı I. Mesut, Alman İmparatoru III. Kon- X Haçlı Seferleri’ne karşı Türkiye Selçukluları, Eyyubiler,
rad’ı Eskişehir yakınlarında yenmiştir. Fransa Kralı VII. Lui ise Memlûkler ile Anadolu ve Suriye’deki Türk beylikleri öz-
Bizans’ın Batı Anadolu topraklarından ilerleyerek Antalya’ya veri ile mücadele etmişlerdir.
ulaşmış, buradan da deniz yoluyla Suriye’ye geçmiştir. Haç-
lılar Şam’ı kuşatıp başarılı olamayınca Kudüs’e çekilmişlerdir.

Notlarım
III. Haçlı Seferi (1189-1192)
X Seferin temel nedeni Selahaddin Eyyubi’nin Hıttin Savaşı’nı
kazanıp (1187) Kudüs’ü Haçlılardan kurtarmasıdır.

X Alman İmparatoru Frederik Barbaros Anadolu üzerinden, İn-


giltere Kralı Rişar ve Fransa Kralı Filip Ogüst ise deniz yoluy-
la Kudüs’e geçmeyi planlamışlardır. II. Kılıç Arslan karşısında
ağır kayıplar veren Alman imparatoru, Silifke Çayı’nı geçerken
boğulmuştur. İngiltere ve Fransa kralları ise deniz yoluyla Fi-
listin’e gelmişlerse de Kudüs’ü geri alamamışladır.

TYT-AYT ‹ 6 › TARİH
 FASİKÜL 8

Haçlı Seferlerinin Sonuçları Yassıçimen Savaşı (1230)


X Avrupa’da feodalite zayıflamış, krallıklar güç- X Türkiye Selçukluları ile Harzemşahlar arasında yapılan bir
lenmiştir. savaştır.

Siyasi X Bizans zarar görse de siyasi ömrü uzamıştır. X I. Alâeddin Keykubat, Harzemşahlarla iyi ilişkiler kurma çaba-
X Türklerin, İslam dünyasındaki saygınlığı artmış sı içerisinde olmuş, Eyyubilerle birlikte Harzemşahları da ya-
ancak batıya ilerleyişleri bir süre durmuştur. nına alarak Moğol tehdidine karşı güç birliği oluşturmak iste-
miştir. Ancak Harzemşah Hükümdarı Celalettin Harzemşah’ın
X Papalık ve rahiplerin saygınlıkları azalmıştır.
Ahlat’ı işgal edip Sivas’a doğru ilerlemesi yüzünden bu ittifak
Dinî X Katolik ve Ortodoks kiliseleri arasındaki ayrı- gerçekleşmemiştir.
lıklar artmıştır.
X İki ordu arasında Erzincan yakınlarındaki Yassıçimen’de ya-
X Doğu-Batı ticareti gelişmiş, Akdeniz limanları
pılan savaşı Türkiye Selçukluları kazanmış, Harzemşahlar kı-
önem kazanmıştır.
sa bir süre sonra yıkılmıştır (1231).
X Anadolu, Suriye ve Filistin toprakları tahrip ol-
muş, üretim azalmış, mali kayıplar yaşanmıştır. UYARI
Ekonomik X Bankacılık, çek, senet, kredi, kefil gibi uygu-
lamalar Müslüman tacirler tarafından öğreni- Harzemşahlar Devleti’nin yıkılması, Türkiye Selçukluları ile
lerek uygulanmıştır. Moğolların sınır komşusu olmasına, Anadolu’da Moğol teh-
X Avrupa’da hayat standartları yükselmiş, ticaret- didinin daha fazla hissedilmeye başlamasına yol açmıştır.
le uğraşan şehir halkı zenginleşmiştir.
X Batılılar Müslümanlardan pusula, barut, kâğıt
ve matbaanın kullanımını öğrenmiştir. Baba İshak İsyanı (1240)
Kültürel
X Avrupa’da bilim ve teknik alanında gelişmeler X Moğol istilasının önünden kaçarak Anadolu’ya gelen Oğuz-
hızlanmış, kültür hayatı canlanmıştır. ların denetim altında tutulamaması, Selçuklu-Harzem-Eyyubi
çatışmaları ve ekonomik sıkıntılar Türkmenler arasında huzur-
suzlukları artırmıştır. Bazı Türkmen toplulukları otlak ve mera
MOĞOL İSTİLASI VE ANADOLU yetersizliği, devletin kendileriyle yeterince ilgilenmediği iddi-
asıyla Baba İshak adlı bir şeyhin etrafında toplanmış, döne-
X Selçuklular Anadolu hâkimiyeti için Bizans ve Haçlılar ile mü-
min sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in dine aykırı hareket et-
cadele ederken doğuda da Moğol tehlikesi belirmiştir.
tiğini ileri sürerek Türkiye Selçuklularına karşı isyan etmiştir.
X XIII. yüzyılın ilk çeyreğinde Ön Asya’yı ele geçiren Moğollar,
X İsyancılar kısa sürede Sivas, Amasya ve Kayseri’yi ele geçir-
Anadolu kapılarına dayanmışlardır.
mişlerdir. Baba İshak’ın öldürülmesinden bir süre sonra isyan
X Moğol tehdidinin arttığı dönemde Türkiye Selçuklularının ba- güçlükle bastırılmıştır.
şında I. Alâeddin Keykubat bulunuyordu. Türkiye Selçuklu
Devleti’ne en güçlü dönemini yaşatan I. Alâeddin Keykubat, UYARI
Moğolların büyük bir tehdit olduğunu fark ederek bu tehlikeye
karşı Türk-İslam dünyasını birleştirici bir çaba içerisine girmiştir. Dinî ve sosyoekonomik yönleri olan Babailer Ayaklanması,
Türkiye Selçuklu Devleti’ni güçsüz duruma düşürmüştür. Bu
NOT zafiyet Moğollara, Anadolu’nun istilası yolunda umut vermiştir.

I. Alâeddin Keykubat Anadolu’nun Moğol işgaline uğrama-


sı ihtimaline karşı, Kösedağ Savaşı (1243)
X Konya, Kayseri ve Sivas’ın sur ve kalelerini tamir ettirmiş,
X Türkiye Selçukluları ile Moğollarla arasında yapılmıştır.
Moğollara elçiler göndermiştir.
X Baba İshak İsyanı’nda Selçukluların aciz kaldığını gören Mo-
X Moğollara karşı Selçuklu-Eyyubi-Harzemşah ittifakını kur-
ğollar, Baycu Noyan liderliğinde Anadolu’ya girmiş, Erzu-
maya çalışmıştır.
rum’u işgal ederek Sivas’a kadar ilerlemiştir.
X Abbasi halifesinin isteği üzerine Bağdat’a beş bin kişilik
bir kuvvet göndermiştir. X İki devlet arasında Sivas yakınlarında yapılan Kösedağ Sava-
şı’nda Selçuklu ordusu yenilgiye uğramıştır.

TYT-AYT ‹ 7 › TARİH
FASİKÜL 8 

Kösedağ Savaşı’nın Sonuçları


Türkiye Selçukluları Moğollara bağlı bir devlet hâline gelmiş ve
yıkılış sürecine girmiştir.

Moğollar Anadolu’yu istila ederek hâkimiyetleri altına almıştır.

Anadolu’nun değişik yerlerinde beylikler kurulmasıyla Anado-


lu’da Türk siyasi birliği bozulmuştur.
Anadolu’da can ve mal güvenliği kaybolmuş, ticari faaliyetler
durma noktasına gelmiş, tarımsal üretim azalmıştır.

Bilimsel ve kültürel faaliyetler olumsuz etkilenmiştir.

Türkmenler, Moğol baskısından uzak olan Batı Anadolu’ya yer- Kösedağ Savaşı’ndan sonra Anadolu’da kurulan beylikler

leşerek Ege ve Marmara kıyılarının Türkleşmesini sağlamıştır.


X Kösedağ Savaşı sonrasında Türkiye Selçuklularının, Moğolla-
ra yenilerek dağılma sürecine girmesiyle uçlardaki Türkmen-
NOT ler bağımsız hareket etmeye başlamışlardır.

X Batı Anadolu, Isparta, Mersin ve Kastamonu çevresinde Türk


X Moğol Hanı Mengü, kardeşi Hülâgû’yu İran, Irak, Suri-
beylikleri kurulmuştur.
ye, Mısır, Kafkasya ve Anadolu’yu ele geçirmekle görev-
lendirmiştir. Hülâgû Tebriz merkezli İlhanlı Devleti’ni kur-
İkinci Türk Beyliklerinin Özellikleri
muştur (1256-1353).
Anadolu’da Selçuklu iktidarının çözülmesiyle doğan boşluk,
X Hülâgû’nun taşıdığı “İlhan” ünvanı nedeniyle devlet İl-
hanlılar adıyla anılmıştır. ikinci Türk beylikleri tarafından doldurulmuştur.
Türkiye Selçuklularından sonra Anadolu’da Türk tarihinin ke-
X Hülâgû Bağdat’ı işgal edip Abbasilere son vermiştir.
sintisiz olarak devam etmesini sağlamışlardır.
Moğolların Anadolu’da tam bir hâkimiyet kurmasını engelle-
Türkiye Selçuklu Devleti’nin Yıkılışı mişlerdir.
Moğol baskısından kurtulmak isteyen Türkmenlerin Anado-
X Kösedağ Savaşı’ndan sonra Türkiye Selçuklu Devleti’nde sık
lu’nun batısında yoğunlaşmalarını sağlayıp Batı Anadolu’nun
sık taht kavgaları yaşandı. Moğollar bu taht kavgalarına karı-
Türkleşmesini hızlandırmışlardır.
şarak kendilerine taraftar olan yöneticileri desteklediler. Sel-
çuklu Veziri Süleyman Muineddin Pervane Moğol baskısın- İnşa ettikleri sosyal, dinî, askerî ve kültürel eserlerle Anadolu’nun
dan kurtulmak için Memlûklerden yardım istedi. bayındır hâle gelmesine katkıda bulunmuşlardır.
Karesioğulları, Saruhanoğulları, Aydınoğulları, Menteşeoğulla-
X 1260 yılındaki Ayn-ı Calut Savaşı’nı kazanarak Moğol ilerle-
rı, Candaroğulları donanma kurarak Türk denizciliğinin geliş-
yişini durduran Baybars, Selçuklulara yardım etmek için Ana-
mesini sağlamışlardır.
dolu’ya geldi. Elbistan Savaşı’nda Moğolları ağır bir yenilgiye
uğrattı (1277). Ancak Selçuklulardan beklediği desteği göre-
meyince Anadolu’dan ayrıldı. Baybars’ın Anadolu’dan ayrıl-
Notlarım
masından sonra Moğollar, Anadolu’yu doğrudan kendilerine
bağlayarak idari teşkilatlarını kurdular. Türkiye Selçuklu aile-
sinden istediklerini sultan yapmaya başladılar.

X Sultan II. Mesut ’un 1308 yılında ölümü ile Türkiye Selçuklu
Devleti yıkılmıştır.

İKİNCİ BEYLİKLER DÖNEMİ


X Türkiye Selçuklu Devleti’nin Anadolu’da geniş bir bölgede hâ-
kimiyet kurması bu topraklara çok sayıda Türkmen’in gelme-
sinde etkili olmuştur. Türkiye Selçukluları, konargöçer bir ha-
yat süren bu grupları, iç düzenlerinde sorun çıkarma ihtimali
sebebiyle, “uç” adı verilen sınır bölgelerine yerleştirmiştir.

TYT-AYT ‹ 8 › TARİH
ÜNİTE
BEYLİKTEN DEVLETE OSMANLI
SİYASETİ (1302-1453)

9 
8


OSMANLILARIN KURULUŞ SÜRECİNDE XIII. Yüzyılda Balkanlar ve Avrupa


ANADOLU VE ÇEVRESİNDEKİ DEVLETLER X Balkanlarda Bizans’ın yanı sıra Sırp, Bulgar, Arnavut krallık-
ları, Eflâk ve Boğdan voyvodalıkları ile Bosna Prensliği bulu-
XIII. yüzyıl sonlarında Yunanistan, Trakya, nuyordu.
Makedonya ve Ege Adalarının bir kısmında
Bizans X Avrupa’da, feodal yapıya sahip Hristiyan topluluklarından olu-
hüküm sürüyordu. Taht kavgaları ve Haçlı
İmparatorluğu şan birçok devlet hüküm sürüyordu.
Seferleri’nin etkisiyle Anadolu ve Balkan-
lardaki siyasi etkinliği zayıflamıştı. X Avrupa’nın en önemli siyasi gücü Kutsal Roma Germen İm-
paratorluğu’ydu.
IV. Haçlı Seferi’nden sonra Bizans haneda-
Trabzon Rum nına mensup yöneticiler tarafından Doğu X Doğu Avrupa’da Macaristan ve Lehistan Krallığı ile Mosko-
İmparatorluğu Karadeniz kıyılarında kurulan bu devlet si- va Knezliği vardı. Macaristan, Balkanlar üzerinde hâkimiyet
yasi yönden etkisizdi. kurmak istiyordu.
Türkiye Selçukluları 1243’te yapılan Köse- X İtalya’da Napoli Krallığı, Venedik ve Ceneviz cumhuriyetleri
dağ Savaşı’nda Moğollara yenilerek dağıl- ile Papalık yer almaktaydı.
Türkiye Selçuklu
ma sürecine girmişti. Bu savaş Anadolu’da
Devleti ve Türk X İngiltere ve Fransa arasında Yüzyıl Savaşları yaşanmaktaydı.
siyasi birliğin bozulmasına, Anadolu’nun
Beylikleri
muhtelif bölgelerinde birçok Türkmen bey- X İspanya ve çevresinde Beni Ahmer Devleti hüküm sürüyordu.
liğinin kurulmasına neden olmuştu.
XIII. yüzyılın ortalarında Anadolu toprakla-
rını hâkimiyeti altına almıştır. Ancak Mem-
OSMANLILARIN KÖKENİ
İlhanlı Devleti lûklerle yaptığı Ayn-ı Calut ve Elbistan sa- X Osmanlı Devleti’ni Oğuzların, Bozok Kolu’na bağlı Günhan So-
vaşlarında yenilgi yaşayıp eski gücünü yu’nun Kayı Boyu’na mensup Türkmenler kurmuştur.
kaybetmiştir.
X Osmanlılar, Kayı Boyu’na mensup olduklarını en yoğun şe-
1250’de Mısır merkezli kurulan bu devlet kilde II. Murat’ın hükümdarlığı zamanında vurgulamaya baş-
Haçlılara ve Moğollara karşı başarılı mü- lamıştır. Bu dönemde bastırılan paralara ve dökülen toplara
Memlûklu cadeleler vermiştir. Abbasi Devleti’nin yıkıl- Kayı Boyu damgaları vurulmuştur.
Devleti masından sonra halifelik kurumunu hima-
ye altına alıp Müslümanlar üzerinde etkinlik X Kayı Boyu’nun Anadolu’ya ne zaman geldiği kesin olarak
tespit edilememekle birlikte büyük bölümünün Malazgirt Sa-
kurmaya çalışmıştır.
vaşı’ndan sonra Anadolu’ya geldiği düşünülmektedir. Ana-
Cengiz Han’ın torunlarından Batu Han ta-
dolu’ya gelen Kayılar, ilk önce Van Gölü kıyısında Ahlat yöre-
rafından kurulan Altı Orda Devleti Karade-
sine yerleşmişlerdir.
niz ve Hazar Denizi’nin kuzeyindeki geniş
bir bölgede hüküm sürmüştür. XIV. yüz- X Türkiye Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubat, Kayıları Ankara
Altın Orda
yılın sonlarında Altın Orda Hanı Toktamış yakınlarındaki Karacadağ yöresine yerleştirmiştir.
Devleti
Han, Timur ile yaptığı mücadeleyi kaybe-
X Ertuğrul Gazi’nin başında bulunduğu Kayılar gaza faaliyetle-
dince (1395) eski gücünü yitirmiştir. Bu du-
rinde başarılı olunca Türkiye Selçukluları Söğüt’ü kışlak, Do-
rum Rusların güney bölgelerine doğru ya-
maniç’i de yaylak olarak onlara vermiş, Kayıları Bizans’a kar-
yılmasına yol açmıştır.
şı uç beyliği olarak görevlendirmiştir.

TYT-AYT ‹ 1 › TARİH
FASİKÜL 9 

OSMANLI DEVLETİ’NİN KURULUŞU VE


OSMANLI-BİZANS İLİŞKİLERİ
Osman Bey Dönemi
X Ertuğrul Gazi’nin ölümü üzerine 1281 yılında Osman Bey Ka-
yıların başına geçmiştir. Osman Bey, beyliğini güçlendirmek
için başlangıçta Ertuğrul Gazi’nin Rum tekfurlarıyla (Bizans va-
lileri) iyi geçinme siyasetini sürdürmüştür. Ancak İnegöl tek-
furu düşmanca hareket edince İnegöl tekfuru ile mücadele-
ye girişmiş onu Domaniç Beli Savaşı’nda yenmiş, ardından
Karacahisar Kalesi’ni almıştır (1288).
Kayıların Anadolu’ya gelişi ve ilerlemesi Kayıların Anadolu’ya Gelişi

X Osman Bey Karacahisar’ı beyliğin merkezi yapıp Dursun Fa-


NOT kih’i buraya ilk Osmanlı kadısı olarak atamıştır. Böylece aşi-
retten beyliğe giden süreçte önemli bir aşama kaydedilmiştir.
Genel kabul gören anlayışa göre Osmanlı Beyliği, Batı Ana- Ardından Osman Bey İnegöl, Sorkun, Taraklı, Göynük ve Bi-
dolu’da, Bitinya’da (Bugünkü Kocaeli, Sakarya, Bilecik, Bur- lecik’i fethedip, beyliğin merkezini Bilecik’e taşımıştır (1299).
sa, İznik, Düzce, Yalova, Bolu, Bartın ve Zonguldak illerini
kapsayan coğrafi bölgenin Antik Çağ ve sonrasındaki adı.) Koyunhisar Savaşı (1302)
kurulmuştur. X Osman Bey’in önemli bir Bizans şehri olan İznik’i kuşatması
üzerine bölgedeki tekfurlar Bizans’tan da askerî destek ala-
Paul Wittek; Osmanlı Beyliği’nin kuruluşunu “gaza tezi” ile
rak bir ordu oluşturmuşlardır.
açıklamıştır.
X İznik Gölü’nün güneyindeki Koyunhisar mevkiinde yapılan sa-
Mehmet Fuat Köprülü; Osmanlı Devleti’nin kurulup güç-
vaşı Osmanlılar kazanmıştır (1302). Bu savaşın sonucunda İz-
lenmesinde; gaza ruhunun yanı sıra Selçuklu ve Bizans’ın
mit yolu Türklere açılmış, Bursa’nın üç tarafındaki yollar Os-
zayıflığından doğan siyasi boşluk, Türklerin millî özellikleri,
manlı denetimine alınmıştır.
Osmanlı padişahlarının yetenekleri, beyliğin kurulduğu böl-
genin jeopolitik özelliği, Gaziyân-ı Rûm, Ahiyân-ı Rûm, Bâ-
cıyân-ı Rûm ve Abdalân-ı Rûm gibi zümrelerin desteği gibi
UYARI
birçok faktörün etkili olduğunu savunmuştur.
Osman Bey, Koyunhisar Savaşı’nın ardından kendi adına
Halil İnalcık; Paul Wittek’in tezini kabul etmekle birlikte yeter- hutbe okutup para bastırmıştır. Böylece Osmanlı Beyliği ba-
siz bulmuş, uçlardaki sosyal değişime dikkat çekmiştir. Mo- ğımsız konuma gelmiştir. Koyunhisar Savaşı Osmanlı Dev-
ğol egemenliği altında yaşamak istemediği için Anadolu’nun leti ile Bizans arasında yapılan ilk önemli savaş olarak ka-
batısına göç eden Türkmenlerden oluşan dinamik nüfus po- bul edilmektedir.
tansiyelinin Osmanlılar tarafından iyi yönlendirilmesinin Os-
manlı Beyliği’nin kuruluşunda etkili olduğunu vurgulamıştır.
NOT

Notlarım Osman Bey’in diğer Türk beyleri arasında lider bir konuma
yükselmesinde etkili olan başlıca unsurlar şunlardır:
X Türk töresindeki “Fetheden fethettiği yerin sahibidir.”
anlayışı doğrultusunda fethedilen toprakları kardeşine,
oğluna ve silah arkadaşlarına kılıç hakkı olarak vermesi
X Aygut Alp, Turgut Alp, Konur Alp, Hasan Alp, Akça Ko-
ca, Samsa Çavuş gibi uç liderleri olan silah arkadaşları
tarafından desteklenmesi
X Dönemin Ahi reislerinden Şeyh Edebâlî ile Gaziyân-ı Rûm,
Ahiyân-ı Rûm, Abdalân-ı Rûm ve Bâcıyân-ı Rûm gibi top-
lumsal zümrelerin desteğini kazanması

TYT-AYT ‹ 2 › TARİH
 FASİKÜL 9

Orhan Bey Dönemi Çimpe Kalesi’nin Osmanlılara Verilmesi (1353)


Bursa’nın Fethi (1326) Orhan Bey’in yardımlarıyla Bizans tahtına oturan Kantakuzen, Bal-
kanlarda çıkan ayaklanmaların bastırılmasında, Sırp ve Bulgarla-
X Bursa Osmanlı Devleti’nin başkenti yapılmış, Bizans’ın Mar- ra karşı mücadelesinde Orhan Bey’den tekrar yardım istemiştir.
mara’nın güneyindeki etkinliği zayıflamıştır. Bu yardımların karşılığında da Gelibolu’daki Çimpe Kalesi’ni Os-
X İpek üretim merkezi konumunda olan Bursa’nın fethedilme- manlılara bırakmıştır (1353).
si Osmanlı Devleti’nin ekonomik açıdan güçlenmesine katkı-
da bulunmuştur. UYARI
Palekanon (Maltepe) Savaşı (1329) Osmanlı askerlerinin Çimpe Kalesi’ne yerleştirilmesiyle Ru-
meli’deki fetihler için önemli bir üs elde edilmiştir.
X Savaşın temel nedeni Osmanlıların İznik’i kuşatması ve Ko-
caeli Yarımadası’ndaki Bizans kalelerini fethederek sınırlarını
İstanbul Boğazı’na kadar genişletmesidir.
Sazlıdere Savaşı (1362)
X Kocaeli yakınlarındaki Darıca ile Eskihisar arasında, o dönem-
X I. Murat Bizans ve Bulgarlardan oluşan bir orduyu Sazlıdere
deki adıyla Palekanon mevkiinde yapılan savaşı Orhan Bey’in
Savaşı’nda yenilgiye uğratmış, kısa bir süre sonra Edirne’yi
kazanmasıyla hem Bizanslılar hem de Anadolu Türk Beylikleri
fethederek Osmanlı Devleti’nin başkenti yapmıştır.
Osmanlıların faaliyetlerini daha yakından takip etmeye başla-
mışlardır. Ayrıca Anadolu’daki etkinliği zayıflayan Bizans, Os- X Osmanlılar Edirne’nin ardından Filibe ve Gümülcine’yi fet-
manlılar için bir tehlike olmaktan çıkmıştır. hederek Bizans’ın Avrupa ile kara bağlantısını önemli ölçü-
de kesmiştir.
İznik’in Fethi (1331)
Orhan Bey, Palekanon Zaferi’nden sonra İznik’i yeniden kuşatıp
Sırpsındığı Savaşı (1364)
Osmanlı hâkimiyetine almıştır. İznik alındıktan sonra Bizans’a kar- Osmanlıların Rumeli’de hızla ilerlemesi üzerine Balkan devletleri
şı yapılacak seferler için askerî üs olarak kullanılmıştır. Papa V. Urban’ın da kışkırtmasıyla bir Haçlı ittifakı oluşturulmuş-
tur. Macar Kralı Layoş’un komutasında Edirne yakınlarına kadar
İzmit’in Fethi (1337) gelen ilk Haçlı ordusu, Osmanlı öncü kuvvetlerinin komutanı Ha-
cı İlbey’in yaptığı gece baskınıyla ağır bir yenilgiye uğratılmıştır.
İzmit’in fethiyle Kocaeli Yarımadası’nın tamamı Osmanlıların eli-
ne geçmiş, böylece Bizans’ın Anadolu’daki varlığı sona ermiştir.
Çirmen Savaşı (1371)
RUMELİ’DE GENİŞLEME I. Murat Dönemi’nde Osmanlı Devleti ile Sırplar arasında yapıl-
mıştır. Bu zaferle Osmanlıların Makedonya’yı fethi kolaylaşmıştır.
Osmanlılar Rumeli’ye geçerek hem Bitinya Bölgesi’nde sıkışıp
kalmaktan kurtulmuş hem de doğudan gelen Türkmenlere yeni I. Kosova Savaşı (1389)
yerleşim alanları açmıştır.
I. Murat Dönemi’nde Haçlılarla yapılan I. Kosova Savaşı Osman-
Osmanlıların Rumeli’ye Geçişini Kolaylaştıran Gelişmeler lı Devleti’nin zaferiyle sonuçlanmıştır.

1344 yılından itibaren Bizans’taki saltanat mücadelelerine mü-


I. Kosova Savaşı’nın Sonuçları
dahale edilmesi
Balkanlarda fetihler hızlanmış, Tuna’nın güneyindeki topraklar
1345 yılında Karesioğulları Beyliği’nin hâkimiyet altına alınması
Osmanlıların eline geçmiştir.
Türklerin Balkanlardaki gücü artmış ve bu bölgelerden kolay-
UYARI ca atılamayacağı anlaşılmıştır.
Sırplar yeniden Osmanlı üstünlüğünü kabul etmiş, Kuzey Sır-
Balıkesir ve Çanakkale çevresinde hüküm süren denizci bir bistan yolu Osmanlılara açılmıştır.
Türk beyliği olan Karesioğullarının hâkimiyet altına alınması
I. Murat, zaferden sonra savaş meydanında dolaşırken esir edi-
ile Evrenos Bey, Ece Yakup, Gazi Fazıl, Hacı İlbeyi gibi tec-
len bir Sırp tarafından şehit edilmiştir.
rübeli Karesi komutanları Osmanlı hizmetine girmiştir. Kare-
Osmanlı ordusunda top silahı, sesinden faydalanarak düşma-
si donanması Rumeli’ye geçilmesinde önemli rol oynamıştır.
nı korkutmak için ilk kez I. Kosova Savaşı’nda kullanılmıştır.

TYT-AYT ‹ 3 › TARİH
FASİKÜL 9 

X Yıldırım Bayezid, Bulgaristan’da Tuna kıyısında yapılan Niğ-


bolu Savaşı’nda Haçlıları ağır bir yenilgiye uğratmıştır (1396).

Niğbolu Zaferi’nden sonra;

■ Avrupalılar, uzun süre Osmanlı Devleti üzerine büyük bir


ordu gönderememiştir.

■ Abbasi halifesi, Yıldırım Bayezid’e “Sultan-ı İklim-i Rum”


(Anadolu’nun Sultanı) ünvanını vermiştir. Bu unvan Yıl-
dırım Bayezid’e Anadolu’da Türk siyasi birliğini kurma
çalışmalarında avantaj sağlamıştır.

NOT
I. Murat Dönemi’nde
Osmanlı sınırları
Bizans İmparatorluğu II. Murat Dönemi’nde Osmanlı Devleti Haçlılarla yaptığı sa-
vaşlarda bazı yenilgiler alınca Macarlarla on yıllık bir barış sü-
I. Murat Dönemi’nde Osmanlı sınırları
recini öngören Edirne-Segedin Antlaşması’nı imzalamıştır
(1444). II. Murat daha sonra Karamanoğulları üzerine bir se-
İstanbul Kuşatmaları fer düzenleyip onlarla da barış ortamını sağladıktan sonra
Osmanlı tarihinde ilk İstanbul’u kuşatmaları Yıldırım Bayezid tahtı oğlu II. Mehmet’e bırakmıştır.
Dönemi’nde gerçekleşmiştir.
Yıldırım Bayezid 1391 ve 1396 yıllarında İstanbul’u iki kez ku-
şattı. Bu süreçte Anadolu Hisarı’nı (Güzelcehisar) inşa ettirdi.
Varna Savaşı (1444)
Ancak Haçlıların Niğbolu kalesini kuşatması yüzünden Bizans’la II. Murat’ın küçük yaşta Osmanlı tahtına çıkmasından yararlan-
bir antlaşma yapıp kuşatmayı kaldırmıştır. Bu antlaşmaya göre mak isteyen Haçlılar, Edirne-Segedin Antlaşması’nı bozarak yeni-
Bizans İmparatoru Manuel, İstanbul’da bir Türk mahallesi ku- den saldırıya geçtiler. Devlet adamlarının ricası ile ordunun başına
rulması, cami yapılması ve bir kadı yerleştirilmesi teklifini kabul geçen II. Murat, Haçlıları Varna Savaşı’nda yenilgiye uğratmıştır.
etmek zorunda kalmıştır.
Yıldırım Bayezid, daha sonra İstanbul’u tekrar kuşattıysa da bu II. Kosova Savaşı (1448)
kez Anadolu’da Timur tehlikesinin ortaya çıkması üzerine İstan-
X Varna yenilgisinin intikamını almak ve Türkleri Balkanlardan
bul kuşatmasını yine kaldırmak zorunda kalmıştır.
atmak amacıyla oluşturulan Haçlı ordusu, II. Murat tarafından
İstanbul’u Fetret Dönemi’nde Musa Çelebi daha sonra II. Mu-
bir kez daha yenilgiye uğratmıştır.
rat da kuşatmıştır. II. Mehmet Dönemi’ndeki İstanbul kuşatma-
sı sonucunda şehir Osmanlı hâkimiyetine alınmıştır. X II. Kosova Savaşı sonucunda Balkanlarda Osmanlı hâkimiye-
ti kalıcı hâle gelmiş, Avrupalılar Balkanların Türklerin yeni yur-
du olduğunu kabullenmişlerdir.
Niğbolu Savaşı (1396)
X Yıldırım Bayezid’in padişahlığı döneminde Osmanlı orduları Notlarım
ile Haçlı orduları arasında yapılmıştır. Bu savaşta Haçlı ordu-
larına Balkan ülkeleri dışında Macar, Fransız, İngiliz ve Alman
kuvvetleri de katılmıştır.

Niğbolu Savaşı’nın çıkmasında;

■ Osmanlıların İstanbul’u kuşatması ve Bizans imparatoru-


nun Avrupa’dan yardım istemesi,

■ Yıldırım Bayezid’in 1396 yılında Bulgar Krallığı’na son ve-


rerek Osmanlı sınırlarını Macaristan’a kadar genişletmesi,

■ Osmanlılarla başa çıkamayacağını anlayan Macar kralının


papadan yardım istemesi

etkili olmuştur.

TYT-AYT ‹ 4 › TARİH
 FASİKÜL 9

Niğbolu
Varna
Savaşı
İskân Politikasının Amaçları
Varna
Niş Niğbolu
Savaşı
X Fethedilen yerlere Türk-İslam kimliği kazandırarak vatanlaş-
I. Kosova
Savaşı tırmak ve bu bölgelerde kalıcı hâkimiyet kurmak
II. Kosova
Savaşı Sofya

Çirmen X Orduya lojistik destek sağlamak


Savaşı
Filibe
Üsküp Edirne
X Boş arazileri tarıma açarak üretimi ve vergi gelirlerini artırmak
Dimetoka Çorlu İSTANBUL X Konargöçer Türkmenleri yerleşik hayata geçirmek
Gümülcine Malkara
Tekirdağ
Selanik
Sazlıdere
Savaşı Bolayır
X Aralarında çatışma yaşanan aşiretleri birbirinden uzaklaştırmak
Çimpe
Savaşlar

UYARI
Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Dönemi’nde Batılı devletlerle
yapılan önemli savaşlar
X İlk kez Orhan Bey Dönemi’nde Rumeli’ye geçilmesiyle
uygulanan iskân politikası, yaklaşık iki yüz yıl boyunca
İSTİMÂLET POLİTİKASI Osmanlı Devleti’ne siyasi, askerî, ekonomik, sosyal ve
kültürel alanlarda önemli yararlar sağlamıştır.
KAVRAM
X İskâna öncülük edenler; akıncı beyleri, ahiler, gaziler, der-
vişler, aşiret reisleri ve timarlı sipahiler olmuştur.
İstimâlet: Sözlük anlamı “meylettirme, cezbetme, gönül al-
ma” olan istimâlet; genel olarak Osmanlı Beyliği’nin uygula- X Anadolu’dan göç ettirilip Rumeli’ye iskân edilen Türkler,
dığı “uzlaştırıcı fetih siyaseti” için kullanılan tabirdir. Evlâd-ı Fâtihân olarak anılmaktadır.

X Fetihlerde kalıcılığın sadece askerî zaferlerle gerçekleştirileme-


yeceğini gören Osmanlı Devleti istimâlet politikası izlemiştir. İskân Politikasının Yararları
X Osmanlı Devleti, istimâlet politikası doğrultusunda fethettiği X Balkanlara Türk-İslam kimliği kazandırılmıştır.
bölgelerde yaşayan halka hoşgörülü ve adaletli davranmış;
X Balkanların savunulması ve elde tutulması kolaylaşmıştır.
mal ve can güvenliği, din ve vicdan özgürlüğü, vergi kolay-
lığı sağlamıştır. X Konargöçerlerin yerleşik hayata geçmeleri sağlanmış, verim-
li topraklar tarıma açılmıştır.

UYARI X İmar faaliyetleri ile Balkanlar bayındır hâle getirilmiştir.

X Orduya gıda, barınma, binek hayvanı gibi lojistik destek sağ-


İstimâlet politikası; lanmıştır.

X Balkanlarda farklı din ve millete mensup toplulukların


bir arada barış ve huzur içinde yaşamalarını sağlamıştır. ANADOLU’DA TÜRK SİYASİ BİRLİĞİNİ SAĞLAMA
X Fethedilen topraklarda yaşayan yerli halkın Osmanlı yö- FAALİYETLERİ
netimini benimsemesini kolaylaştırmıştır.
Osmanlı Devleti’nde, Anadolu’da Türk siyasi birliğini sağlama ça-
X İslamiyet’in Balkan milletleri arasında yayılmasında et- lışmaları ilk olarak Orhan Bey Dönemi’nde Karesioğulları Beyli-
kili olmuştur. ği’nin alınmasıyla başlamıştır (1345).

UYARI
İSKÂN POLİTİKASI
İlk dönemlerde Türk beylikleriyle iyi ilişkiler kuran Osmanlılar
KAVRAM bir süre sonra Anadolu’da Türk siyasi birliğini sağlama politi-
kası izlemeye başlamıştır. Bu durum üzerinde bazı Anadolu
İskân: Sözlük anlamı yurtlandırma, yerleştirme demektir. Os- beyliklerinin; Balkanlardaki fetihler sırasında Osmanlı toprak-
manlı Devleti’nin Balkanlarda fethedilen bölgelere Türk nü- larına saldırmaları, zaman zaman Bizans, Memlûk devletleri
fusu yerleştirmesine iskân politikası denir. gibi Osmanlı’nın rakipleri ile ittifak yapmaları etkili olmuştur.

TYT-AYT ‹ 5 › TARİH
FASİKÜL 9 

Osmanlıların Anadolu’da Türk Siyasi Birliğini Sağlama Politikasının Aşamaları

1. Aşama / I. Murat Dönemi 2. Aşama / Yıldırım Bayezid Dönemi


Vassallık (Bağlılık) Statüsü Doğrudan Merkeze Bağlama

X I. Murat Dönemi’nde beylikler üzerinde tam bir hâkimiyet ku- X Saruhan, Aydın, Menteşe, Hamit, Germiyan beyliklerinin vas-
rulmamış, Osmanlılar ile dostane ilişkiler kuran beylikler kendi sallık statüsüne son verilip doğrudan merkeze bağlanmıştır.
yapılarını korumuştur.
X Ele geçirilen bölgelerin idaresini kolaylaştırmak amacıyla Kü-
X Anadolu Türk siyasi birliğini kurma yolunda barış yolunu seçen tahya merkez olmak üzere Anadolu Beylerbeyliği kurulmuştur.
I. Murat, bu politika doğrultusunda;
X Hâkimiyet altına alınan beyliklerin merkezine bir Osmanlı şeh-
■ Oğlu Yıldırım Bayezid’i, Germiyanoğlu Süleyman Şah’ın kı- zadesi sancak beyi olarak gönderilerek halkın onurlandırılması
zıyla evlendirmiş, bu evliliğin sonucunda Kütahya, Emet, Tav- ve Osmanlı Devleti’ne ısındırılması hedeflenmiştir.
şanlı ve Simav çeyiz olarak Osmanlı Devleti’ne verilmiştir.
X Yıldırım Bayezid, eski beylere Osmanlı timar sistemi içerisinde
■ Hamitoğullarından Yalvaç, Karaağaç, Beyşehir ve Seydişe- geçinebilecekleri topraklar da vererek tepkileri azaltmayı ve bir
hir’i seksen bin altın karşılığında satın almıştır. denge unsuru oluşturmayı amaçlamıştır.

UYARI

II. Murat Dönemi’nde Germiyanoğlu II. Yakup Bey, beyliği-


nin topraklarının Osmanlılara katılmasını vasiyet etmiştir.

Anadolu’da Türk Siyasi Birliğinin Kurulmasının Sonuçları

Osmanlı sınırları genişlemiş, nüfusu artmıştır.

Kütahya merkezli “Anadolu Beylerbeyliği” kurulmuştur.


Yıldırım Bayezid Dönemi’nde Osmanlı Devleti’nin
Osmanlı Devleti; Trabzon Rum İmparatorluğu, Memlûkler, Ak-
hâkim olduğu topraklar
koyunlular, Karakoyunlular ve Timurlular ile komşu olmuştur.
Osmanlı Devleti’nin denizlerde etkinliği artmıştır. X Timur’un, Yıldırım Bayezid’ten hâkimiyetinin kabul edilmesi-
ni, şehzadelerden birinin rehin olarak gönderilmesini, Karako-
Dulkadiroğullarına ait Malatya ve Elbistan’ın alınması Osman-
yunlu Hükümdarı Kara Yusuf’un teslim edilmesini ve Anadolu
lı Devleti ile Memlûklerin arasının bozulmasına yol açmıştır.
beylerine topraklarının geri verilmesini istemesi
Osmanlı Devleti’nin doğuya doğru genişlemesinden rahatsız
olan Timur ile Yıldırım Bayezid arasında Ankara Savaşı çıkmıştır. X İki hükümdarın da cihan hâkimiyeti idealiyle hareket etmesi

KAVRAM
ANKARA SAVAŞI (1402)
Yıldırım Bayezid Dönemi’nde Osmanlı Devleti ile Timur İmpara- Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi: Türk hükümdarlarının, dünya-
torluğu arasında yapılmıştır. daki tüm milletleri hâkimiyeti altına alması fikridir. İlk Türk dev-
letlerinde devlet kurma ve yönetme yetkisinin ilahi olarak hü-
Ankara Savaşı’nın Nedenleri kümdara verildiğine inanılmış ve buna kut inancı denilmiştir.
Bu ülkü İslamiyet’in kabulünden sonra “Nizam-ı Âlem” fikri ile
X Timur’un Sivas’ı işgal ederek yağmalaması
birleşerek Osmanlı Devleti tarafından ileri seviyeye taşınmıştır.
X Osmanlı’nın doğu yönünde genişlemesinin Timur tarafından
tehdit olarak görülmesi

X Çin Seferi’ne çıkmayı planlayan Timur’un, batısında Osman-


Savaşın Gelişimi
lı gibi güçlü bir devletin bulunmasından rahatsızlık duyması X Savaş Ankara yakınlarında Çubuk Ovası’nda gerçekleşmiştir.

X Anadolu beylerinin Timur’u; Timur’un yenilgiye uğrattığı Kara X Timur’un üstünlüğüyle sonuçlanan savaşta Yıldırım Bayezid
Yusuf ile Ahmet Celayir’in Yıldırım Bayezid’i kışkırtması esir düşmüş ve Mart 1403’te Akşehir’de vefat etmiştir.

TYT-AYT ‹ 6 › TARİH
 FASİKÜL 9

UYARI

Osmanlı Devleti’nin Ankara Savaşı’nı kaybetmesi Bizans İm-


paratorluğu’nun bir müddet daha yaşamasına ve İstanbul’un
fethinin yaklaşık yarım asır gecikmesine yol açmıştır.

FETRET DEVRİ (1402-1413)


Ankara Savaşı’ndan sonra Osmanlı Devleti KAVRAM

NOT Fetret Devri: Ankara Savaşı’ndan sonra Yıldırım Bayezid’in


dört oğlu arasında taht kavgalarıyla geçen ve yaklaşık on bir
yıl süren döneme Fetret Devri denilmiştir.
Osmanlı Devleti’nin Ankara Savaşı’nı kaybetmesinde etkili
olan nedenlerden başlıcaları şunlardır:
X Ankara Savaşı’nı kazanan Timur, Anadolu’da güçlü bir Os-
X Timur’un ordusunda eğitimli savaş fillerinin bulunması
manlı Devleti yerine kendi egemenliğini tanıyan küçük devlet-
X Osmanlı kumandanlarının taktik hataları yapması lerin bulunmasını istediği için ele geçirdiği toprakları Yıldırım
Bayezid’in oğulları arasında paylaştırmış, Şehzade Mustafa’yı
X Anadolu beyliklerinden alınan askerlerin savaş sırasında
da yanında Semerkant’a götürmüştür.
eski beylerini Timur’un yanında görünce taraf değiştirmesi
X Yıldırım Bayezid’in oğullarından Süleyman Çelebi, Rumeli’de,
X Timur’un Osmanlı ordusundaki Kara Tatarları kendi ta-
Çelebi Mehmet Tokat ve Amasya bölgesinde hâkimiyet kur-
rafına çekmesi
muştur. İsa Çelebi ise Bursa’da hüküm sürmüştür. Musa Çe-
lebi de Timur’un desteğiyle Bursa’ya hâkim olmak için kar-
deşleriyle taht mücadelesine girişmiştir.
Ankara Savaşı’nın Sonuçları
X Fetret Devri’nde birbiriyle mücadele hâlinde bulunan Osman-
X Timur, Anadolu beyliklerini (Karesioğulları ve Eşrefoğulları ha-
lı şehzadeleri taht kavgalarında başarılı olabilmek için Anado-
riç) yeniden kurdurmuştur. Bu durum Anadolu Türk siyasi
lu beyleri, Bizans, Venedik, Ceneviz, Sırp, Eflak ve Bulgarlara
birliğinin bozulmasına yol açmıştır.
toprak ve ekonomik tavizler vermişlerdir.
X Anadolu’da sosyal ve ekonomik düzen bozulmuştur.

X Timur, Yıldırım’ın oğulları arasındaki taht mücadelelerini kö-


UYARI
rükleyerek arkasında güçlü bir devlet bırakmayı engelleme-
ye çalışmıştır. Fetret Devri’nde yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen Bal-
kanlarda önemli ölçüde toprak kaybı yaşanmamasının en
X Osmanlı Devleti dağılma tehlikesi ile karşı karşıya gelmiş, Yıl- önemli nedeni Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda uyguladığı
dırım Bayezid’in oğulları arasındaki taht kavgaları yüzünden iskân politikası ve adaletli yönetim anlayışıdır.
Fetret Devri yaşanmıştır.

Notlarım

TYT-AYT ‹ 7 › TARİH
FASİKÜL 9 

UYARI

Timur sayesinde eski topraklarını tekrar ele geçiren Anado-


lu beyleri, Osmanlı şehzadelerinin Fetret Devri’ndeki iktidar
kavgasına müdahil olmuş, kendi adaylarını destekleyerek
Osmanlıların güç kaybetmesine yol açmışlardır.

Çelebi Mehmet Dönemi Anadolu Siyaseti


X Kardeşler arasında on bir yıl süren taht kavgaları sonunda Çe-
lebi Mehmet Osmanlı padişahı olmuştur (1413).
II. Murat Dönemi’nde Osmanlı sınırları
X Dış siyasette barışçı bir politika izleyen Çelebi Mehmet Ana-
dolu’da Türk siyasi birliğini sağlama politikası doğrultusun-
da Aydınoğullarından İzmir’i, Karamanoğullarından Akşehir, II. Murat Dönemi Anadolu Siyaseti
Beyşehir ve Seydişehiri aldı. Saruhanoğulları Beyliği’ne son X Çelebi Mehmet’ten sonra tahta geçen II. Murat (1421-1451)
verdi. Bu dönemde Aydınoğulları ve Menteşeoğulları beylik- Osmanlı Devleti aleyhinde faaliyetlerde bulunan Bizans’ı ce-
leri Osmanlı Devleti’ne bağlılıklarını bildirmiştir. zalandırmak amacıyla İstanbul’u kuşatmıştır.

X Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda yaşadığı karışıklıklardan ya-


UYARI
rarlanan Karamanoğulları, Germiyanoğulları, Aydınoğulları,
Menteşeoğulları ve Candaroğulları Osmanlı aleyhine faaliyet-
Devleti toparlayıp fetih hareketlerini yeniden başlatan Çele-
lerde bulununca İstanbul kuşatmasını kaldırıp Türk beylikleri-
bi Mehmet, Osmanlı Devleti’nin ikinci kurucusu olarak ka-
nin üzerine yürümüştür.
bul edilmektedir.
X İlk olarak Menteşeoğullarına sonra Aydınoğullarına son ver-
miştir. Karamanoğulları ile yapılan savaşı kazanmış, Karama-
noğullarının af dilemesi üzerine siyasi varlıklarının devamına
Şeyh Bedrettin İsyanı
izin vermiştir.
X Bugün Yunanistan topraklarındaki Simavna’da doğan Şeyh
X Germiyanoğlu Yakup Bey’in vasiyeti gereği ölümünden son-
Bedrettin; Kahire, Şam, Halep gibi dönemin ünlü ilim merkez-
ra toprakları Osmanlı Devleti’ne katılmıştır.
lerinde eğitim gördükten sonra Fetret Devri’nde hükümdarlığı-
nı ilan eden Musa Çelebi tarafından kazasker tayin edilmiştir.

X Çelebi Mehmet Fetret Devri’ne son verdikten sonra Şeyh Bed-


Kayı Geleneğinin Canlandırılması
rettin’i görevden almıştır. Bu durumu kabullenemeyen Şeyh X Ankara Savaşı, Anadolu’da Türkmen beylikleri arasında unu-
Bedrettin dinî propaganda ile kısa sürede çok sayıda taraftar tulmaya yüz tutmuş olan aşiret geleneklerini yeniden can-
toplamıştır. Şeyh Bedrettin’i destekleyen Börklüce Mustafa ve landırmıştır.
Torlak Kemal, İzmir ve Manisa’da Şeyh Bedrettin ise Balkan-
X Ankara Savaşı’ndan sonra Türklüklerini ve Timur’dan daha üs-
larda Deliorman’da isyan etmiştir.
tün olduklarını vurgulama ihtiyacı hisseden Osmanlılar, Oğuz
X Osmanlı kuvvetleri isyancıları dağıtarak Şeyh Bedrettin’i ya- şeceresinde önemli bir yere sahip olan Kayı Boyu’na mensup
kalamıştır. Yargılanan Şeyh Bedrettin, 1420’de Serez’de idam olduklarını öne çıkarmış, silah ve paraların üzerine Kayı dam-
edilmiştir. gası vurmaya başlamıştır.

UYARI KAVRAM

Fetret Devri’ndeki taht kavgaları nedeniyle yaşanan siya- Osmanlı Türkçesi: Osmanlı sınırları içinde yaşayan Türkle-
si, sosyal ve ekonomik çalkantılar sonucunda ortaya çıkan rin konuştuğu, Arap ve Fars harfleriyle yazılan Türkçeye Os-
Şeyh Bedrettin İsyanı, Osmanlı tarihinde dinî karakter taşıyan manlıca denir. Osmanlı Devleti ilk dönemlerinden itibaren
ilk ayaklanmadır. Bu yönüyle Türkiye Selçuklu Dönemi’nde Türkçeyi resmî yazışma dili olarak kullanmış ve bilim dili hâ-
görülen Babailer Ayaklanması ile benzerlikler taşımaktadır. line getirmiştir.

TYT-AYT ‹ 8 › TARİH
ÜNİTE
BEYLİKTEN DEVLETE OSMANLI MEDENİYETİ

10 
9


KURULUŞ DÖNEMİ’NDE OSMANLI ASKERÎ GÜCÜ Yaya ve Müsellemler


X Osmanlı Beyliği’nin ilk savaşçı sınıfını; aşiret kuvvetleri, üc- X Osmanlı Devleti’nin ilk düzenli ordusudur.
retli askerler ile Osman Gazi’nin etrafında gaza ve ganimet
X Orhan Bey’in padişahlığı döneminde Vezir Alâeddin Paşa ve
amaçlı toplanan alplar ve gaziler oluşturmuştur. Bunların en
Bursa Kadısı Çandarlı Kara Halil’in teklifleri doğrultusunda
meşhurları Karamürsel Alp, Konur Alp, Gündüz Alp, Akçako-
Bursa’nın fethinden sonra oluşturulmuştur.
ca, Samsa Çavuş’tur.
X Türk gençlerinden oluşturulan bu ordu biner kişilik gruplar hâ-
linde teşkilatlandırılmıştır.
NOT
X Bu birliklerin piyadesine (atsız asker) “yaya”, atlı askerine
Türklerde “bahadır” diye anılan kahraman savaşçılara alp “müsellem” adı verilmiştir.
denir. Gazi ünvanı Türklerin Müslüman olmasından sonra X Savaş zamanında günlük bir-iki akçe verilen bu askerler barış
kullanılmaya başlanmıştır. döneminde kendilerine tahsis edilen toprakları işlemiş, vergi-
lerden muaf tutulmuşlardır.

X Osman Gazi, beyliğinin askerî gücünü artırmak için savaşa ka-


tılan aşiretlere ganimetten pay ve fethedilen topraklara yerleş- UYARI
me hakkı vermiştir. Ahiyân-ı Rûm (Ahiler), Bâcıyân-ı Rûm
(Ahilerin kadın kolu), Abdalân-ı Rûm (dervişler), Gaziyân-ı X Yaya ve müsellemler Orhan Bey Dönemi’nde hassa or-
Rûm (gaziler) adlarıyla anılan zümrelere mensup kuvvetler dusu sayılmıştır.
de seferlere katılmıştır. X Kapıkulu Ocaklarının gelişmesiyle birlikte yerlerini onla-
X Bir esnaf örgütlenmesi olan Ahiler, Osmanlı askerî gücünün ra bırakmıştır.
artmasına katkı sağlamışlardır. Ahilik teşkilatının çatısı altına X Zaman içerisinde Osmanlı askerî teşkilatının geri hizme-
giren esnaf ve zanaatkârlar; mesleki, dinî, ahlaki eğitimin ya- tinde yer alan yaya ve müsellemler; askerî amaçlı köprü
nı sıra askerî talim ve terbiye de görmüştür. ve yol yapımı, kale tamir ve inşası, hendek kazımı, tersa-
ne hizmeti gibi işlerde görevlendirilmiştir.
Osmanlı Devleti’nde Düzenli Ordunun Kurulması

Düzenli Orduya Geçilmesinde Etkili Olan Nedenler Azeb Teşkilatı


Aşiret kuvvetlerinin uzun süreli kale kuşatmalarına dayana- X Orhan Bey Dönemi’nde yaya ve müsellemlerden sonra kuru-
maması lan ikinci düzenli ordu azeb teşkilatıdır. Azebler, gönüllü Türk
gençleri arasından seçilerek eyalet yöneticileri olan beylerbe-
Geçici kuvvetlerin vaktinde savaşa gelememesi
yi komutası altında seferlere katılmıştır.
Savaş zamanlarında toplanan askerî zümrelerin askerî disip-
linden yoksun olması X Yeniçeri Ocağının kurulmasından sonra azebler, öncü birlik-
ler olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Fetihlerin sistemli bir şekilde sürdürülebilmesi için düzenli as-
kerî birliklere ihtiyaç duyulması X Ordunun en ön safında yer alan Azebler, savaş başladıktan
sonra yanlara açılarak arkalarındaki topçuların ateş etmele-
Sınırların genişlemesine bağlı olarak güvenlik ihtiyacının artması
rine imkân sağlardı.

TYT-AYT ‹ 1 › TARİH
FASİKÜL 10 

TİMAR (DİRLİK) SİSTEMİ X Dirlik topraklarının mülkiyeti devlete aitti. Bu yüzden dirlikler
alınıp satılamaz, devredilemez, vakfedilemez miras bırakıla-
mazdı. Köylüler kiracı olarak toprağı işler, karşılığında devle-
KAVRAM
te vergi verirdi.

Timar: Geçimleri veya hizmetlerine ait masrafları karşılamak X Timarlı sipahi, vergisini toplama yetkisi kazandığı bölgenin
üzere bir kısım asker ve memura, vergi toplama yetkisinin aynı zamanda yöneticisiydi. Sipahi ile reayanın (halk) ilişkile-
devredilmesidir. ri kanunla düzenlenmişti. Köylü, toprağı işlemek ve vergisini
sipahiye ödemekle yükümlüydü. Köylüler keyfî olarak tarlası-
nı boş bırakamaz, toprağı terk edip bir başka memlekete gi-
X Osmanlı Devleti’nde I. Murat Dönemi’nde, Türkiye Selçuklu-
demezdi. Timarlı sipahi; köylüden kanunnamelerde belirtilen
larında uygulanan ikta sistemi geliştirilerek timar (dirlik) sis-
oranlardan fazla vergi talep edemez, ürün olarak ödenmesi
temi adıyla uygulanmıştır.
gereken vergiyi nakit olarak alamazdı.
X Timar sisteminin özü asker ve memurlara maaş yerine tarım
X Timar sisteminin işleyişi kadı denetimindeydi. Timar toprak-
faaliyetlerinden alınacak vergileri toplama yetkisinin verilme-
ları, sipahinin ve köylünün elinden keyfî olarak alınamazdı.
sidir. Bu yetkiye sahip kişilere “ehli timar” veya “timarlı si-
pahi” denilmiştir. Timarlı sipahiler, padişahın taşradaki tem- X Timarlı sipahi, vergi toplayarak hem kendini geçindirmek hem
silcileri olarak idari yöneticilik görevi de yapmıştır. de timarın büyüklüğüne göre cebelü adı verilen askeri yetiş-
tirmek zorundaydı. Timar sahiplerinin savaş zamanında ce-
belülerle birlikte sefere katılması eyalet ordusunun oluşması-
UYARI na katkı sağlamıştır.

Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinde para kullanımı günü- X Timar sisteminin uygulanmasında ilk aşama, fethedilen böl-
müzdeki kadar yaygın değildi. Bu yüzden tarım vergileri da- genin tahririnin (eyaletlerdeki nüfus ve gelir kaynaklarını tes-
ha çok ürün olarak toplanıyordu. Ürün olarak toplanan vergi- pit edilmesi) yapılarak vergi gelirlerinin belirlenmesidir. Daha
nin paraya çevrilmesi ve hazineye aktarılması kolay değildi. sonra timar sistemi içerisinde yer alan dirlikler farklı büyük-
Bu nedenle tarım gelirlerinin büyük bölümü timarlı sipahile- lükte parçalara ayrılarak ilgili şahıslara rütbe ve mevkilerine
re verilmiş, böylece vergi tahsilatı kolaylaşmıştır. göre verilmiştir. Dirlikler gelir durumuna göre has, zeamet ve
timar olarak üçe ayrılmıştır.

Dirlik Sistemi

Has Zeamet Timar

X Yıllık geliri 20.000 akçeye kadar olan dir-


X Yıllık geliri 100.000 akçeden fazla olan X Yıllık geliri 20.000-100.000 akçe arasın-
liklerdir.
dirliklerdir. da olan dirliklerdir.
X Savaşlarda yararlılık gösteren askerlerle
X Padişah ve üst derecede görev alan dev- X Orta dereceli subaşı, kadı gibi devlet me-
alt dereceden memurlara verilirdi.
let adamlarına verilirdi. murlarına verilirdi.
X Gelirin ilk üç bin akçesi kılıç hakkı olarak
X Has sahipleri her 5000 akçe için bir ce- X Zeamet sahipleri her 5000 akçe için bir
timarlı sipahiye aitti. Kalan her 3000 ak-
belü beslemekle görevliydi. cebelü beslemekle görevliydi.
çe için bir cebelü beslemekle görevliydi.

Timarlı Sipahilerin Özellikleri

Eyalet ordusunun en kalabalık bölümünü oluşturmuşlardır. İyi bir ata, miğfere ve zırha sahip donanımlı askerlerdir.

Savaş zamanında sancak beyinin emri altında, sefere katılmışlardır. Yeniçerilere karşı denge unsuru olarak kullanılmışlardır.

Tamamı Türklerden oluşan timarlı sipahi teşkilatı, XV. yüzyılın orta- Alay beyi, subaşı, çeribaşı, bayraktar ve çavuş gibi ünvanlar veri-
larında en mükemmel şeklini almıştır. len zabitlerin komutasında bölüklere ayrılmıştır.

Sahip oldukları askerî, idari, adli görev ve yetkileri ile merkezî dev- Taşradaki köylü, esnaf ve memurun haklarının korunmasından ve
letin otoritesini temsil etmişlerdir. güvenliğin sağlanmasından sorumludurlar.

TYT-AYT ‹ 2 › TARİH
 FASİKÜL 10

Timar Sisteminin Yararları

İdari Askerî Ekonomik

X Askerî giderlerin hazine üzerindeki yükü azal-


X Ülkenin en ücra köşesinde bi- X Her an savaşa hazır, donanımlı kalabalık tılmıştır.
le devlet otoritesi kurulmuştur. bir ordu hazırlanmıştır.
X Ülke topraklarının boş kalması engellenerek
X Taşrada derebeyliklerin oluşma- X Kapıkulu Ocaklarına karşı denge kurul- üretimin artırılması ve sürekliliği sağlanmıştır.
sı engellenerek merkezî otorite muştur.
güçlü tutulmuştur. X Taşrada vergi toplanması ve çeşitli hizmetle-
X Taşrada asayişin korunması sağlanmıştır.
rin karşılanması kolaylaşmıştır.

UYARI KAVRAM

Eyalet ordusunda timarlı sipahilerin dışında; sınırların güven- Pençik (pencik) sistemi: Farsça “beşte bir” anlamındaki
liğini sağlamak için kurulan akıncılar, konargöçerlerin oluş- “penç ü yek”ten türetilen bir terimdir. Osmanlı askerî siste-
turduğu yörükler, sınırlarda yaşayan her beş haneden bir minde kara ve deniz seferlerinde ele geçirilen esirlerin (sa-
kişi alınarak oluşturulan beşliler, ordunun su ihtiyacını kar- vaş ganimeti), İslam hukukuna göre beşte birinin devlete ait
şılayan sakalar, bekâr Türk erkeklerinden oluşturulan azap- olması esasından ortaya çıkmıştır. Pençik sistemi, gulam sis-
lar, sınırları koruyan hafif süvari birlikleri olan deliler gibi sı- temi geliştirilerek oluşturulmuştur.
nıflar da vardı.

UYARI
PENÇİK VE DEVŞİRME SİSTEMLERİ Pençik sistemiyle seçilen savaş esirlerinin bir kısmı padişa-
X Orhan Bey Dönemi’nde oluşturulan yaya ve müsellem birlik- hın hizmetkârı olarak saraya alınıp eğitilirdi. Geriye kalanlar
leri sürekli silahaltında bulunmadığından hızlanan fetihler kar- ise Anadolu’da belirli çiftçi ailelerin yanına verilerek burada
şısında yetersiz kalmıştır. Türk-İslam geleneklerine göre yetiştirilirlerdi. Daha sonra as-
kerî eğitim için Acemi Ocağı adı verilen teşkilata alınırlardı.
X Rumeli’de genişlemeye başlayan Osmanlı Devleti daha fazla
askere ihtiyaç duymuş, ordunun gücünü artırmak için çeşitli
yöntemler uygulamaya başlamıştır.
Devşirme Sistemi
Pençik Sistemi X Ankara Savaşı’ndan sonra Balkan fetihlerinin durmasıyla birlik-
te pençik sistemi devam ettirilemediğinden Kapıkulu Ocakları-
X Edirne’nin fethinin ardından Rumeli ve Balkanlar yönündeki fe-
nın asker ihtiyacının karşılanmasında sorunlar ortaya çıkmıştır.
tihler hızlanmış çok sayıda savaş esiri ele geçirilmiştir. Bu esir-
lerden bir ordu oluşturmak üzere Kazasker Çandarlı Kara Ha-
lil’in çalışmaları ile pençik sistemi uygulanmaya başlanmıştır.
KAVRAM
X I. Murat’ın padişahlığı döneminde uygulamaya konulan pen- Devşirme sistemi: Osmanlı tebaası bazı Hristiyan çocuk-
çik sistemi ile Batı yönündeki fetihlerin sürdürülmesi ve Os- larının başta askerlik ve saray olmak üzere çeşitli görevler-
manlı saltanatını koruyacak güçte bir profesyonel ordunun de kullanılmak üzere devlet hizmetine alınması sistemidir.
oluşturulması hedeflenmiştir.

Notlarım

TYT-AYT ‹ 3 › TARİH
FASİKÜL 10 

X Devşirme sistemi Çelebi Mehmet Dönemi’nde uygulanmaya Yeniçeri Ocağı


başlanmış, II. Murat Dönemi’nde kanunlaştırılmıştır.
X Kapıkulu Ocaklarının en önemli sınıflarından olan yeniçeriler ilk
X Devşirme Kanunu’na göre Osmanlı halkından, şartları elveriş- kez I. Murat Dönemi’nde bin kişilik birlik olarak oluşturulmuştur.
li Hristiyan çocuklar belli bir eğitimden geçirildikten sonra Ka-
X Yeniçeri Ocağının kurulmasıyla Osmanlı Devleti’nde profes-
pıkulu askeri yapılmıştır.
yonel askerlik başlamıştır.
X Devşirme Kanunu ilk dönemlerde sadece Balkanlarda uygu-
X Yeniçeri Ocağının komutanına yeniçeri ağası unvanı verilmiştir.
lanmış, daha sonraki dönemlerde ihtiyaç olduğunda Anadolu
ve Kafkasya’daki Hristiyan çocukları da alınmıştır. X Yeniçeri ağası ocakla ilgili işleri “Ağa Divânı” adı verilen bir
mecliste görüşmüştür.

UYARI X Yeniçeri Ocağındaki yaya bölükleri sınıfına “orta bölükleri”


denmiştir.
Osmanlılar şehirli bir toplum olan Musevilerden devşirme
X Yeniçeriler savaşta padişahın yanında ve merkezde savaş-
alma yoluna gitmemiştir. Musevi çocukları kültür bakımın-
mışlardır.
dan kendine göre belirli bir kişiliğe kavuştukları için Türk-İs-
lam kültürünü benimsemekte zorlanacaklarından bu uygu- X Açlığa, susuzluğa tahammül edebilmelerine yönelik talimler
lama benimsenmiştir. de yaptırılarak seferlerde daha dayanıklı olmaları sağlanmıştır

Kapıkulu Piyadeleri

KAPIKULU OCAKLARI Kapıkulu piyadeleri arasında yer alan diğer sınıflar ve görevleri
şöyledir:
X I. Murat Dönemi’nde, Kazasker Çandarlı Halil Paşa’nın tavsi-
yesi ile kurulmuştur. Cebeciler: Silahların yapım, onarım ve korunmasıyla görevlidir.

X Osmanlı Devleti’nin merkez ordusudur. Topçular: Top dökmek ve topları kullanmak için kurulmuştur.

X Önce pençik daha sonra devşirme sistemi ile oluşturulmuştur. Top Arabacıları: Savaş toplarının taşınmasından sorumludur.

X Piyadeler (yaya askerler) ve süvariler (atlı askerler) olarak Humbaracılar: Havan topu ve humbara (el bombası) yapar
iki temel sınıfa ayrılmıştır. ve kullanırlardı.

X Padişah değişikliklerinde cülûs bahşişi, üç ayda bir de ulu- Lağımcılar: Kale kuşatmalarında tüneller kazıp surları yıkmak-
fe adı verilen maaş almışlardır. la görevli teknik bir sınıftır.

Bostancılar: Saray ve köşklerin korunmasında görevlidir.


Kapıkulu Piyadeleri
Acemi Ocağı Kapıkulu Süvarileri
X Devşirmelerin temel askerî eğitim gördükleri ocaktır. X I. Murat Dönemi’nde silahdar, Fatih Sultan Mehmet Dönemi’n-
de sipah bölüğü oluşturulmuştur. XV. yüzyıl ortalarında dört
X İlk olarak Gelibolu’da kurulmuştur.
bölük daha ilave edilerek genişletilmiştir.
X Temel işlevi Kapıkulu Ocaklarına asker yetiştirmektir.
X Hepsine birden “altı bölük halkı” da denilen kapıkulu süva-
X Acemi Ocağında yedi sekiz yıl kadar eğitim gören devşirme- rileri şu sınıflara ayrılmıştır: Sipah, silahdar, sağ ulufeciler,
ler yeteneklerine göre yeniçeri, cebeci, topçu, top arabacısı sol ulufeciler, sağ garipler, sol garipler.
ve Kapıkulu süvarisi şeklinde ayrılıp görev yapacağı bölükle-
X Süvari bölüklerinin asker kaynağını, yeniçerilerin mükâfata
re gönderilmiştir.
hak kazananları ile Edirne, Galata ve İbrahim Paşa sarayla-
rında yetiştirilen devşirmeler oluşturmuştur.
NOT
X Sipah ve silahdarların başlıca görevi padişahın otağını bekle-
mek, sağ ve sol ulufecilerin görevi hazineyi korumak, sağ ve
Acemi Ocağındaki eğitimini tamamlayıp Yeniçeri Ocağına
sol gariplerin görevi ise sancak muhafızlığı yapmaktır.
veya diğer Kapıkulu Ocaklarına geçilmesine bedergâh ve-
ya kapıya çıkma adı verilmiştir. X Kapıkulu süvarileri yeniçerilere göre daha itibarlı bir konuma
sahip olduklarından derece ve makamları onlardan yüksekti.

TYT-AYT ‹ 4 › TARİH
 FASİKÜL 10

UYARI ANADOLU’NUN KANDİLLERİ


X Türklerin İslamiyet’i kabulüyle başlayan ve XII. yüzyılda gelişi-
Kapıkulu süvarilerini tımarlı sipahilerden ayırmak için “altı mini tamamlayan tasavvuf düşüncesi ve bu düşüncenin miras-
bölük halkı” tabiri kullanılmıştır. çıları Anadolu’nun İslamlaşmasında büyük bir rol üstlendiler.

X Büyük Selçukluların halkı dinî ve siyasi saldırılara karşı bilinç-


lendirme düşüncesiyle kurdukları Nizamiye Medreselerinin
Yeniçerilerle Timarlı Sipahilerin Karşılaştırılması
benzerleri Türkiye Selçuklu ve Osmanlı Dönemi’nde devam etti.
Yeniçeriler Timarlı sipahiler
X Anadolu’nun İslamlaşma sürecinde Ahmet Yesevî, Mevlana
Devletin daimi (sürekli) Savaş zamanı orduya Celâleddin-i Rumi, Yunus Emre, Hacı Bektâş-ı Veli, Ahi Evran
ordusudur. katılırlar. gibi mutasavvıfların önemli rolleri oldu.

Devşirmelerden oluşurlar. Türklerden oluşurlar. X Moğolların İslam dünyası üzerinde egemen olduğu dönem-
de Anadolu’da tasavvuf düşüncesi öne çıkmıştır. İslam dini-
Merkez ordusudur. Eyalet ordusudur. nin içsel bir yorumu olan tasavvuf, kalbin kötü düşüncelerden
arındırılıp, dünyevi hırs ve çıkarlardan uzaklaşarak Allah’a ya-
Devletten maaş alırlar. Toprak gelirleri ile geçinirler.
kınlaşma çabasıdır.

Türk Mutasavvıfları

Türklerde tarikat ve tasavvuf geleneğinin öncüsü olup Türkistan’da yaşamıştır. Yetiştirdiği öğrenciler Ana-
Hoca Ahmet Yesevi dolu’ya gelerek hem Anadolu’nun İslamlaşmasında hem de tasavvuf ve tarikat geleneğinin yayılmasında
önemli rol oynamıştır. Kur’an ve hadis temelli Divan-ı Hikmet en önemli eseridir.
XIII. yüzyılın ikinci yarısında, Türkiye Selçuklularının son dönemlerinde yaşamış bir sûfidir. Farsça ve Arap-
Yunus Emre çanın genel kabul gördüğü bir dönemde, duygu ve düşüncelerini sade bir Türkçe ile ifade etmiştir. Irk, din
ve dil ayrımı yapmadan tüm insanlığa yönelik öğretiler geliştirmiştir.

Anadolu’nun Moğol istilasına uğradığı dönemde Konya’ya gelmiştir. Öğretilerinin kaynağı Kur’an ve sün-
Mevlana Celâleddin-i
nettir. Özü ise insan ve insanlık sevgisi, iyilik, alçak gönüllülük, cömertlik, merhametli ve doğru olmaktır.
Rumi
En çok bilinen eseri Mesnevi’dir.

Öğretisinin temeli, önce Allah’a sonra canlı cansız tüm varlıklara derin bir sevgi duymanın yanı sıra onların
hizmetine kendini adamak şeklindedir. Anadolu’ya gelen konargöçer Türkmenlerin yerleşik hayata geç-
Hacı Bayram-ı Veli
melerine büyük katkı sağladığı gibi fikirleriyle de Anadolu’da Türk ve İslam birliğinin kurulmasında önem-
li rol oynamıştır.
Hoca Ahmet Yesevi’nin kurmuş olduğu “Yesevilik Tarikatı”nın Anadolu’daki en büyük uygulayıcılarından
Hacı Bektâş-ı Veli olup Bektâşilik tarikatının öncüsüdür. Halifelerini Balkanlara, Rumeli’ye göndererek, buradaki halkın İslam-
laşmasına katkı sağlamıştır. Fikirlerini Makalat adlı eserinde toplamıştır.

Ahi teşkilatının kuruluşuna öncülük etmiştir. Kısa sürede Anadolu şehirlerine yayılan Ahiler, Osmanlı Dev-
leti’nin kuruluşunda etkili olmuşlardır. Ahi Evran toplumun mutluluk ve refahı için bütün sanat dallarının
Ahi Evran
gerekliliğini savunmuş, sanat erbablarının belli işyerlerinde toplanarak oralarda sanatlarını icra etmeleri-
ni tavsiye etmiştir.

Notlarım

TYT-AYT ‹ 5 › TARİH
FASİKÜL 10 

OSMANLI DEVLET İDARESİ


Osmanlı Devleti’nde toplum, sosyal hayatın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi için iki büyük sınıfa ayrılmıştır. Birinci sınıf; saltanat be-
ratı ile padişahın dinî ya da idari yetki tanıdığı bürokrat, memur ve askerlerden oluşan yönetenler (askerî) sınıfıdır. İkinci sınıf ise tarım,
ticaret, hayvancılık gibi işlerle uğraşanlardan oluşan yönetilenler (reaya) sınıfıdır.

OSMANLI TOPLUMU

Askerîler (Yönetenler) Reaya (Yönetilenler)

X Askerîler; saltanat beratı ile padişahın dinî ya da idari yetki ta- X Reaya; idareye katılmayan muhtelif din ve soylara mensup züm-
nıdığı kişilerden oluşan yönetenler sınıfıdır. relerden oluşan yönetilenler sınıfıdır.

X Padişah başta olmak üzere askerî sınıfın temel görevleri; Os- X Reayanın temel görevi kanunlara uymak, padişaha itaat et-
manlı hukukunu uygulayarak ülkede adaletle hüküm sürdürmek, mek, üretim yapmak ve vergi vermek suretiyle askerî sınıfı des-
halkın can ve mal güvenliği ile refahını sağlamaktır. teklemektir.

X Yönetenler sınıfı kendi arasında seyfiye, kalemiye ve ilmiye X Reaya kendi arasında şehirliler, köylüler ve göçebeler şek-
olmak üzere üç sınıfa ayrılırdı. linde üç gruba ayrılabilir.

UYARI UYARI

Askerî sınıfa mensup olanlar devlete vergi ödemezdi. Reaya sınıfına mensup olanlar devlete vergi ödemekle yü-
kümlüydü.
Yaptıkları hizmetlerin karşılığı olarak dirlik denilen vergi kay-
naklarından pay alırlardı. Örneğin Divan üyeleri, sancak be- Reaya sınıfı mensupları Müslüman olmak ve belli şartları ye-
yi kadı, müftü, timarlı sipahi gibi görevlilere has, zeamet ya rine getirmek kaydıyla askerî sınıfa geçebilirdi. Örneğin; bir
da timar denilen toprakların vergi gelirleri (dirlik) tahsis edi- reaya mensubu medrese eğitimi alıp kadı olarak yöneten
lirdi. Yeniçeri, sipahi gibi kapıkulu askerlerine ise doğrudan sınıfına dâhil olabilirdi. Benzer şekilde askerî sınıfa mensup
hazineden ulufe (maaş) bağlanırdı. olanlar da görevinden ayrılırsa reaya sınıfına geçerdi.

OSMANLI DEVLETİ’NDE YÖNETENLER SINIFI (ASKERÎ SINIF)

Kılıç Ehli (Seyfiye) Kalem Ehli (Kalemiye) İlim Ehli (İlmiye)

X Devletin askerî ve idari hizmetlerini yerine X Osmanlı Devleti’nde bürokrasi sınıfını X Medreselerden yetişen ve ulema da de-
getiren ümera da denilen görevlilerdir. oluşturan bu grup genelde idari ve ma- nilen kişilerden oluşmuştur.
li işlere bakardı.
X Genelde Enderun veya diğer eğitim ku- X Eğitim-öğretim, idari ve adli hizmetlerin
rumlarından yetişenlerden oluşmuştur. X Devletin iç ve dış yazışmaları, hazine ara- yerine getirilmesi, sosyal, idari ve askerî
zileri ile ilgili kayıtların tutulması da kale- konularda dinî görüşün açıklanması te-
X Seyfiyenin Divanıhümayundaki temsil-
miye sınıfının göreviydi. mel görevleridir.
cileri veziriazam, vezirler, kaptanıderya
ve yeniçeri ağası idi. Taşradaki temsil- X Divandaki temsilcileri Anadolu ve Rume- X Divandaki temsilcileri Anadolu ve Ru-
cileri; beylerbeyleri, sancak beyi, suba- li defterdarları ile nişancı idi. meli kazaskerleri; taşradaki temsilcileri
şı ve timarlı sipahi idi. Bu görevliler bu- X Reisülküttap, Divan kâtipleri ile ülke ge- ise kadılardı. Şeyhülislam (müftü), ilim-
lundukları yerlerde buyrukları altındaki le uğraşan müderrisler, imamlar, hatip-
nelindeki her türlü yazışma işlerini yeri-
diğer yetkililerle birlikte merkezden ge- ler de bu gruba dâhildi.
ne getiren memurlar da kalemiye sınıfı-
len emirleri uygularlardı. na dâhildi. X İlmiye sınıfı mensuplarının medrese me-
X Osmanlı Devleti fetih ve gaza temeli üze- X Başlangıçta medrese eğitimi görmüş zunu olması zorunluydu.
rine oturtulduğu için başlangıçta seyfi- kimseler bu meslekte çoğunluğu teşkil X İlk dönemlerde vezirlik, defterdarlık gibi
ye sınıfı, yönetici sınıfın en etkili kanadı- ederken sonraları intisap usulüyle yeti- görevlere ulemadan kişiler tayin edilerek
nı oluşturmuştur. şip yükselenler olmuştur. devletin kurumsallaşması sağlanmıştır

TYT-AYT ‹ 6 › TARİH
 FASİKÜL 10

İlmiye Sınıfı Osmanlı’da İlim ve İlmiye Sınıfı


Görevleri
Görevlileri
X Osmanlı Devleti’nde eğitim ve öğretimin yapıldığı ilk okul,
X Toplumun inanç ve ibadetleriyle ilgili so- mahalle mektebi olarak da adlandırılan sıbyan mektebidir.
runların çözülmesi ve şeriatın uygulanma- Külliyelerin içinde, camilerin bitişiğinde ya da müstakil bir
sından sorumludur. yapı olarak inşa edilen sıbyan mektepleri her köy, mahalle
ve semtte açılmıştır. Sıbyan mektebinin genel amacı, çocu-
X İlmiye teşkilatının en yüksek makamı şey-
ğa okuma yazma ile İslam dininin temel kaidelerini ve Kur’an
hülislamlıktır.
Şeyhülislam okumayı öğretmekti.
(Müftü) X Şeyhülislam dinî konuları yorumlamada
X Osmanlı Devleti’nde orta ve yükseköğretim medreselerde ve-
en yetkili kişi olup bu konudaki kararları-
rilirdi. Bilinen ilk Osmanlı medresesi Orhan Gazi tarafından İz-
na fetva denilir.
nik’te yaptırılmıştır. İlk müderris Davud-i Kayseri’dir.
X Divanda alınan kararların İslam dinine uy-
X Osmanlı medreseleri; İslami ilimlerin yanında fen ve sosyal bi-
gun olup olmadığına dair şeyhülislamdan
limlerin okutulduğu genel medreseler; tıp, hadis, Kur’an gi-
fetva alınırdı.
bi belirli alanlarda eğitim veren ihtisas medreseleri şeklin-
X Adli işlerden sorumlu Divan üyesidir. Diva- de iki gruba ayrılırdı.
na gelen davalarla, kadı mahkemelerinde
X Orta düzeydeki medrese öğrencilerine “softa”, yükseköğre-
verilen kararlara yapılan itirazlarda son ka-
tim düzeyindeki öğrencilere de “danişmend” denirdi.
rarı verme yetkisine sahiptir.

Kazasker X Kadıların atanması, denetlenmesi ve terfi- NOT


lerinden sorumludur.

X Yeni medreselerin açılması, müfredatın be- Osmanlı medreselerinde eğitim faaliyetleri seviyeye göre yü-
lirlenmesi ve müderrislerin tayin edilmesi de rütülür ve kitap geçme esas alınırdı. Bugünkü gibi sınıf geç-
görevleri arasındadır. meye göre düzenlenmemişti.

X Medresede ders veren, bugünkü profesör- Dersler ezberci bir anlayışla sık sık tekrarlanır ve karşılık-
lük derecesine denk gelen ilmi rütbedir. Mü- lı münakaşalarla işlenirdi. Belirtilen dersleri alan ve sınav-
Müderris ları başarıyla tamamlayan öğrencilere icazetname denilen
derrisler eğitim ve öğretimin sürdürülmesin-
den sorumludur. diploma verilirdi.

X İlmiye sınıfına mensup olmakla birlikte ida-


ri hizmeti de olan bir görevlidir. X Medreselerden mezun olanlar müderris, kazasker, kadı, def-
terdar, hekim, imam, nişancı vb. olurlardı.
X Kaza denilen yönetim birimlerinin adli ve
idari hizmetleri yerine getirirdi. Ayrıca eya- X Osmanlı medreselerinin çoğu yatılı hizmet vermiştir. Öğrenci-
let ve sancak merkezlerindeki adli hizmet- lerin ihtiyaçları vakıflar tarafından karşılanmıştır.
lere de kadı bakardı. X Fatih Dönemi’nde yapılan Sahn-ı Seman Medreseleri ile Ka-
X Bir yargıç olarak insanlar arasındaki anlaş- nuni Dönemi’nde yapılan Süleymaniye Medreseleri en yük-
mazlıkları çözüme kavuştururdu (Hâkim). sek medreselerdi.

X Evlenme, boşanma, vakıf kurma, vekalet, NOT


Kadı
vergilerin toplanması ve kiralama gibi iş-
lemleri kayıt altına alırdı (Noter).
Osmanlı eğitim sisteminin gelişmesinde medrese ve âlimle-
X Belediye hizmetlerinin yerine getirilmesin- rin dışında, tekke ve zaviyelerle buradaki ariflerin de büyük
den sorumluydu (Belediye başkanı). katkıları olmuştur. Tekke ve zaviyeler, Osmanlı Devleti’nin
kuruluş, yayılma ve iskân politikası çerçevesinde dönemin
X Ticari işlerin denetlenmesi, merkezî otorite-
hükümdarlarından himaye ve teşvik görerek büyük imkân-
nin devamı, asayişin sağlanması, vergilerin
lar elde etmişlerdir.
toplanması konularında da yetki sahibiydi.

X Kadıların verdiği kararlar şeriye defterleri-


X Kanuni Dönemi’nde şeyhülislamlık makamı oluşturulmuş, İs-
ne kaydedilirdi.
tanbul müftüsüne şeyhülislam denilmiştir.

TYT-AYT ‹ 7 › TARİH
FASİKÜL 10 

X Osmanlı Devleti’nde yargı görevini kadılar yerine getirirdi. Os- FETİHLE GELEN DÖNÜŞÜM
manlılarda ilk kadı Osman Bey tarafından bu göreve atanan
Dursun Fakih’tir. X Osmanlılar Dönemi’nde şehir merkezine cami, devlet binala-
rı, medrese, aşevi, hamam, şifahane gibi kurumlar yapılmış,
yerleşme ise daha dış mahallelere kaydırılmıştır.
UYARI
X Osmanlılar, yeni mimari anlayış sayesinde şehirlerde dağı-
Osmanlı Devleti’nde kadılara hiçbir yönetici emir veremezdi. nık şekilde bulunan sosyal kurumları bir site içinde toplamayı
Devlet işlerinin dine uygunluğu konusunda fetva veren şey- başarmıştır. Şehir merkezlerinde inşa edilen iş yerleri, sosyal
hülislam ve müftüler ise devlet işlerine karışamazdı. Bu du- kurumların giderlerini karşılamak için vakıf olarak kiraya veril-
rum Osmanlıların yargı bağımsızlığına ve yönetim ile yargı iş- miş böylece şehirlerin sosyoekonomik canlılığı sağlanmıştır.
lerinin ayrı tutulmasına önem verdiklerini gösterir.
X Osmanlı’da mahalle, birbirini tanıyan bir ölçüde birbirinin dav-
ranışlarından sorumlu, sosyal dayanışma içinde olan kişiler-
X Osmanlı Dönemi’nde Akşemseddin (Tıp, eczacılık ve tasav- den oluşmuştur.
vuf alanında çalışmalar yapmıştır. Maddetü’l Hayat adlı ese-
rinde bazı hastalıkların mikroptan kaynaklandığını ifade etmiş- NOT
tir.), Ali Kuşçu (Matematik ve astronomi alanlarında çalışmalar
yapmıştır. Fatih’in daveti üzerine İstanbul’a gelmiş, Ayasofya Osmanlılarda Müslümanlar ile gayrimüslimler farklı mahal-
Medresesi’nde müderrislik yapmıştır. Ali Kuşçu ile birlikte İs- lelerde oturmuşlardır. Bu durum mahallelerin sosyal sınıf-
tanbul medreselerinde büyük gelişmeler kaydedilmiştir.) Ta- laşmaya göre değil etnik ve dinî farklılığa göre oluştuğunun
kiyyüddin Mehmet, Kadızâde-i Rumî, Sabuncuoğlu Şera- göstergesidir.
fettin, Altuncuzade, Matrakçı Nasuh, Piri Reis, Seydi Ali
Reis gibi bilim ve düşünce insanları yaşamıştır.

OSMANLILARDA MİMARİ VE SANAT


HALK KÜLTÜRÜ VE KİTABÎ KÜLTÜR X Osmanlı Devleti’nde mimari gelişmiştir. Erken Dönem diye
X Selçuklu saraylarında kıssa anlatan, taklit yapan, görevi eğ- bilinen Osmanlı mimarisinin temel ögesi bir caminin çevre-
lendirmek olan nedimler vardı. Osmanlılarda benzeri görevi sinde kurulmuş medrese, imaret, sebil, kitaplık, hastane gi-
yapanlara XV. yüzyıldan itibaren meddah denilmiştir. Med- bi çeşitli yapılardan oluşan külliyelerdir. Klasik Döneme dam-
dahlık XVI. yüzyılda yayılmıştır. gasını vuran kişi Mimar Sinan’dır. İstanbul’daki Şehzade ve
Süleymaniye Camileri ile Edirne’deki Selimiye Camii ön pla-
X Osmanlılarda ilk saray kütüphanesi I. Murat tarafından Bur-
na çıkan eserleridir.
sa’da kurulmuştur. Fatih Dönemi’nden itibaren kütüphaneler
yaygınlık kazanmıştır. Yavuz ve Kanuni fethettikleri yerlerde- X Osmanlı Devleti’nde minyatür, tezhip (süsleme), hat (güzel
ki eserleri İstanbul’a getirmiştir. yazı yazma) gibi el sanatları için desen hazırlayan sanatçılar
“Ehli Hiref” olarak adlandırılan sanatkâr teşkilatının üyesiydiler.
X II. Murat Dönemi’nde millî kültür politikası takip edilerek bil-
ginler Türkçe kitap yazma konusunda teşvik edilmiştir. Bu dö-
nemde Âşık Paşa “Garipname”, Yazıcızâde Ali “Tevârih-i Âl-i Notlarım
Selçuk” isimli eserleri Türkçe kaleme almışlardır

NOT

II. Murat, hem Türkçe eserler yazdırmış hem de yabancı eser-


lerin Türkçeye çevrilmesini sağlamıştır. Osmanlı soyunun Ka-
yı boyuna dayandırılması ilk defa bu döneme rastlar. Paralara
Kayı boyu damgası vurulması ile Osmanlı şehzadelerine Oğuz
ve Korkut isimleri verilmesi bu anlayışın bir göstergesidir.

Bilinen ilk şair padişah II. Murat’tır. Muradî mahlası ile şiirler
yazmıştır. Fatih Avnî, II. Bayezid Adlî, Yavuz Selimî, Kanuni
de Muhibbî mahlasıyla şiirler yazmıştır.

TYT-AYT ‹ 8 › TARİH
ÜNİTE
DÜNYA GÜCÜ OSMANLI (1453-1600)

11 
10


FATİH SULTAN MEHMET DÖNEMİ (1451-1481) Bizanslıların Aldığı Önlemler

İstanbul’un Fethi (29 Mayıs 1453) • Şehri çevreleyen surları güçlendirdiler.


II. Mehmet tahta çıktığında İstanbul’un fethini ilk hedef olarak be-
lirlemiştir. • Karada ve suda yanan gerjuvayı (Rum ateşi) geliştirdiler.

İstanbul’un Fethinin Nedenleri • Haliç’in girişini kalın zincirler ve eski gemilerle kapattılar.

X Asya ve Avrupa kıtalarının kesiştiği stratejik bir konuma sahip • Avrupalı devletlerden siyasi ve askerî destek istediler.
İstanbul’un kara ve deniz ticaret yolları üzerinde bulunması

X Bizans’ın Balkan ulusları ve Avrupa devletlerini Osmanlı’ya kar-


şı kışkırtarak Haçlı Seferleri’nin düzenlenmesine yol açması UYARI
X Osmanlı Devleti’nin, Anadolu ve Rumeli toprakları arasında Bizans İmparatoru XI. Konstantin, Avrupa’dan gelecek yar-
bütünlüğü sağlamak istemesi
dıma güvenerek Katolik ve Ortodoks kiliselerinin birleşme-
X Bizans’ın Anadolu beylerini ve şehzadeleri Osmanlı aleyhine sini kabul etmiştir. Ancak halk bu birleşmeye karşı çıkmıştır.
kışkırtarak iç savaşların çıkmasına neden olması
Ortodoksların bu tutumunda;
X Osmanlı’nın Anadolu’dan Rumeli’ye, Rumeli’den Anadolu’ya X Katoliklerin lV. Haçlı Seferi sırasında İstanbul’u yağma-
asker göndermesine Bizans’ın engeller çıkarması lamalarının Bizanslıların hafızasında kötü izler bırakması
X Hz. Muhammed’in İstanbul’u fethedecek komutan ve asker- X Osmanlı Devleti’nin hoşgörülü bir politika izleyerek hal-
leri öven sözlerinin bir motivasyon kaynağı olması ka din ve vicdan hürriyeti tanıması

etkili olmuştur.
II. Mehmet’in İstanbul’un Fethine Yönelik Hazırlıkları

Anadolu’dan gelecek tehlikeyi önlemek için Karamanoğulları


Kuşatma ve Fetih
• ile anlaşma yapılmış, Rumeli’den gelebilecek tehditleri önle-
mek için de Mora ve Arnavutluk üzerine kuvvet gönderilmiştir. II. Mehmet hazırlıklarını tamamladıktan sonra ordusuyla birlikte İs-
tanbul önlerine gelerek 6 Nisan 1453’te şehri kuşatmıştır. 21-22
Kuşatmayı denizden desteklemek amacıyla yaklaşık dört yüz Nisan gecesinde Osmanlı gemileri karadan yürütülmüş ve surla-

gemiden oluşan bir donanma hazırlatılmıştır. rın en zayıf noktası olan Haliç’e indirilmiştir. Böylece İstanbul’u
her yönden abluka altına alan Osmanlı ordusu 53 gün süren ku-
Bizans’a Karadeniz üzerinden gelebilecek yardımları önle-
• şatmanın ardından 29 Mayıs 1453’te fethi gerçekleştirmiştir.
mek amacıyla Rumeli Hisarı inşa ettirilmiştir.


İstanbul’un güçlü surlarını yıkabilecek Şahi adı verilen ku- UYARI
şatma topları ile havan topları döktürülmüştür.
İslam dünyasında sevinçle karşılanan fetih “Feth-i Mübin”
Surlara yaklaşıp asker çıkarmak amacıyla tekerlekler üzerin-
• olarak tanımlanmıştır.
de yürüyen kuleler inşa edilmiştir.

TYT-AYT ‹ 1 › TARİH
FASİKÜL 11 

sP
aşa ■ Topkapı Sarayı ile Kapalı Çarşı’nın çekirdeği sayılan Büyük
ano leri
Zağ uvvet

le a
Bedesten’in inşasına başlanmış, Sahn-ı Seman Medrese-

et aş
k

vv P
ri
Okmeydanı

ku aca
an h
ad

r
kar ergâ

Ka
erin güz si ile bunun çevresine bir hastane ve çocuklar için mek-

Ha
e mil üğü

liç
G üld
üt
ril u
yür tep (darüttalim) inşa ettirilmiştir.
va ul
i
er
sü apık

Osmanlı
K

Cenevizliler donanması
Galata X Mutlak ve merkezî bir yönetim kurmak isteyen Fatih Sultan
etler
kuvv

Bizans Bizans
Mehmet, Çandarlılar gibi kuruluş yıllarından beri güçlü olan
kuvve eki

gemileri
tler

İmparatorluğu
k

ezd
Yede

ailelerin etkisini kırmak üzere kul sistemine dayalı bir düzen


Merk

oluşturmuştur.
r
Yedek kuvvetle

İshak Paşa
kuvvetleri

X Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un fethinden sonra Galata’da-


Osmanlı sınırları Bizans kuvvetleri ki gayrimüslimlere bir ahitname vererek, ibadetlerini serbest-
Bizans İmparatorluğu Osmanlı taarruzları
Ceneviz kolonisi Surlar
çe yapmalarına, mallarına ve mülklerine dokunulmayacağına
Osmanlı kuvvetleri Haliç’i kapatan zincir
dair güvence sağlamıştır.
II. Mehmet Dönemi’nde İstanbul kuşatmasını gösteren bir kroki

UYARI
İstanbul’un Fethinin Sonuçları
X Osmanlı Devleti’nin Anadolu ve Rumeli toprakları arasında Fatih Sultan Mehmet’in, gayrimüslimlere çeşitli haklar tanı-
bütünlük sağlanmış, II. Mehmet “Fatih” ünvanıyla anılma- yarak ulaşmak istediği hedefler şunlardır:
ya başlanmıştır. X Hristiyan halkın Osmanlı Devleti’ne bağlanmasını kolay-
X Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan ticaret yolları ve İpek Yolu’nun laştırmak, Balkanlara yapılacak seferlerde Rumların des-
Avrupa’ya açılan önemli bir limanı ele geçirilmiştir. teğini sağlamak

X Osmanlı Devleti’nin İslam dünyasındaki itibarı artmış, Yükselme X Hristiyan dünyasının Osmanlı’ya karşı birleşmesini ön-
Dönemi başlamış, başkent Edirne’den İstanbul’a taşınmıştır. lemek, Ortodoks Kilisesini kontrol altında tutarak Katolik
Kilisesine karşı güç oluşturmak
X Fatih, “Kayser-i Rum” (Roma Kayseri) ve “Sultan’ul-Berreyn
ve Hakan’ul Bahreyn” (İki kıta ile iki denizin hâkimi) ünvan-
larını kullanmaya başlamıştır.
Fatih Dönemi’nde Anadolu, Balkanlar ve
İstanbul’un Fethi’nin Dünya Tarihi Açısından Sonuçları
Denizlerdeki Fetihler
X Anadolu’da Türk siyasi birliğini kurma politikası doğrultusun-
Bizans İmparatorluğu yıkılmış, Orta Çağ sona ermiş Yeni Çağ
da İsfendiyaroğulları Beyliği’ne son verilerek Sinop (1461),
başlamıştır.
Karamanoğulları üzerine sefere çıkılarak Konya ve Karaman
Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan ticaret yolları ve İpek Yolu’nun
Osmanlı topraklarına katılmıştır (1466).
Avrupa’ya açılan önemli bir limanının Osmanlı denetimine geç-
mesi Coğrafi Keşifler’in yapılmasında etkili olmuştur. X Akkoyunluların sınırlarını Osmanlı toprakları yönünde geniş-
İstanbul’daki bilim insanları ve sanatçılar İtalya’ya giderek Rö- letmek istemeleri Otlukbeli Savaşı’na yol açmıştır (1473). Bu
nesans hareketlerinin başlamasına katkı sağlamışlardır. zaferle Osmanlı Devleti, Fırat Nehri’nin batısındaki Anadolu

Kale ve surların top gülleleriyle yıkılacağının anlaşılması Avru- toprakları üzerinde tam bir kontrol sağlamıştır.

pa’da feodalite (derebeylik) rejiminin gücünü kaybetmesine,


merkezî krallıkların güçlenmeye başlamasına neden olmuştur. UYARI
Fener Rum Patrikhanesi Osmanlı himayesi altına girmiştir.
Akkoyunlular, Otlukbeli yenilgisinden kısa bir süre sonra tarih
sahnesinden çekilmişlerdir. Onların boşluğunu Osmanlılar için
Fetihle Gelen Teşkilatlanma daha önemli ve ciddi bir rakip olan Safeviler doldurmuştur.

X Fatih; İstanbul’un imar edilmesi, kalkındırılması ve nüfusunun


artırılması faaliyetlerine girişmiştir. Bu amaçla; X Balkanlarda egemenliği güçlendirmek için Sırbistan (1459),
■ Anadolu’dan İstanbul’a Türk nüfusu göç ettirilmiş, yerli hal- Mora Yarımadası (1460), Eflak (1462), Bosna (1463), Boğ-
kın İstanbul’da kalması için tedbirler alınmıştır. dan (1476), Arnavutluk (1479) Osmanlı topraklarına katılmıştır.

■ Uzun yıllar süren mücadeleler nedeniyle tahrip olan şeh- X Semadirek, Taşoz, Gökçeada, Limni, Midilli ve Eğriboz fet-
ri canlandırmak üzere imar faaliyetlerine ağırlık verilmiştir. hedilerek Ege Denizi’nde Osmanlı hâkimiyeti güçlendirilmiştir.

TYT-AYT ‹ 2 › TARİH
 FASİKÜL 11

UYARI

Cem Sultan Olayı,

X Osmanlı Devleti’nin fetih hareketlerini duraksatmıştır.

X İspanya’daki Müslümanların, Hristiyanlara karşı yardım


çağrısına gereği gibi cevap verilememesine yol açmıştır.

X Osmanlı-Memlûk ilişkilerinin savaşa dönüşmesine ze-


min hazırlamıştır.

Fatih Dönemi’nde Osmanlı sınırları Diğer Gelişmeler


X Kili ve Akkerman fethedilerek Boğdan’ın fethi tamamlanmıştır.
X İtalya’nın güneydoğu ucunda Napoli Krallığı’na ait Otranto Böylece Kırım ile Osmanlı toprakları arasında Karadeniz’in batı
fethedilmiştir (1480). kıyıları üzerinden kara bağlantısı kurulmuştur (1484).

X Osmanlı aleyhine ittifaklara katılan Venediklilerle aralıklarla 16 X Hicaz su yolları sorunu, Memlûklerin Cem Sultan’ı ve Kara-
yıl süren savaşlar yapılmıştır. 1479’da iki devlet arasında im- manoğullarını himaye etmeleri, Dulkadiroğulları ve Ramaza-
zalanan bir antlaşma ile Venedik’e tanınan kapitülasyonlarla noğulları beyliklerinin iç işlerine karışmaları iki devlet arasın-
İstanbul’da elçi (balyos) bulundurma ve Osmanlı sularında ti- da savaşlara neden olmuştur. Bu savaşlarda (1485-1491) iki
caret yapma hakkı verilmiştir. Bu durum Fatih’in Hristiyan taraf da birbirine üstünlük sağlayamamıştır.
birliğini parçalama siyasetinin uygulamaya yansımasıdır.
X Modon, Koron, Navarin ve İnebahtı fethedilerek Venediklilerin
X Karadeniz’de tam bir hâkimiyet kurmayı hedefleyen Fatih bu Mora Yarımadası’ndaki egemenliğine sona verilmiştir.
amaçla Cenevizlilerden Amasra’yı almış (1459), Trabzon Rum X Anadolu’da Şiilik faaliyetlerinden bulunan Safevi Devleti’nin kış-
İmparatorluğu’na son vermiştir (1461). 1475’te Kırım fethedi- kırtmasıyla Antalya çevresinde Şahkulu İsyanı çıkmıştır (1511).
lerek Karadeniz’deki Ceneviz varlığı sona erdirilmiştir (1475). İsyanın güçlükle bastırılması merkezî otoriteyi sarsmıştır.

UYARI
I. SELİM (YAVUZ) DÖNEMİ (1512-1520)
Kırım’ın Osmanlı topraklarına katılmasıyla Karadeniz bir Türk Yavuz Dönemi’nde Osmanlı Devleti doğu siyasetine ağırlık ver-
gölü hâline gelmiş, İpek Yolu’nun Karadeniz’in kuzeyinden miş, İslam dünyasında birliği sağlamaya yönelik adımlar atmıştır.
geçen kolu Osmanlı kontrolüne alınmıştır.
İran Seferi
Yavuz Sultan Selim’in İran Seferi’ne çıkmasında etkili olan neden-
II. BAYEZİD DÖNEMİ (1481-1520) lerden başlıcaları şunlardır:

Cem Sultan Olayı (1481-1495) X Safevi Hükümdarı Şah İsmail’in Anadolu’da Şiilik propagan-
dası yapması ve Türkmenleri isyana teşvik etmesi
X II. Bayezid’in devşirme kökenli devlet adamlarının desteğiyle
tahta geçmesi kardeşi Cem Sultan ile saltanat mücadelesine X İpek Yolu’nun Van-Tebriz hattının denetim altına alınmak is-
girmesine yol açmıştır. tenmesi

X Türk kökenli devlet adamlarının desteğini sağlayan Cem Sul- 1514’te İran Seferi’ne çıkan Yavuz, Çaldıran Savaşı’nda Safevi
tan iki kez giriştiği taht mücadelesinde başarılı olamamıştır. Hükümdarı Şah İsmail’i ağır bir yenilgiye uğratmıştır.
Cem Sultan bu süreçte; Karamanoğullarından destek almış,
Çaldıran Savaşı’nın sonuçları şunlardır:
Memlûkler ve Rodos’daki Sen Jan Şövalyelerine sığınmıştır.
Sen Jan Şövalyeleri tarafından Avrupa’ya götürülen Cem Sul- X Anadolu’da Safevi tehlikesi o dönem için önlenmiştir.
tan 1495’te vefat etmiştir. X Tebriz-Halep ve Tebriz-Bursa arasındaki İpek Yolu Osman-
lı denetimine girmiştir.
X Osmanlı Devleti’nin iç sorunu olarak başlayan Cem Sultan
Olayı diğer devletlerin müdahalesi sonucunda dış soruna X İdris-i Bitlisi’nin yardımlarıyla Doğu ve Güneydoğu Anado-
dönüşmüştür. lu’daki birçok aşiret Osmanlılara bağlanmıştır.

TYT-AYT ‹ 3 › TARİH
FASİKÜL 11 

Dulkadiroğulları Beyliği’nin Osmanlılara Katılması KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN DÖNEMİ


X Yavuz, Çaldıran Seferi sırasında Osmanlılara karşı düşman- (1520-1566)
ca davranan Dulkadiroğulları üzerine bir ordu göndermiş ve
X Osmanlı Devleti’ne en parlak günlerini yaşatan Kanuni Sultan
Turnadağ Savaşı ile beyliğe ait Maraş ve çevresini toprakla-
Süleyman Osmanlı tahtında en uzun süre kalan padişahtır.
rına katmıştır (1515).
X Avrupalılar tarafından “Muhteşem Süleyman” veya “Büyük
X Dulkadiroğulları Beyliği’nin yıkılmasıyla birlikte Anadolu’da
Türk” olarak anılan I. Süleyman, günümüzde tarihçiler tara-
Türk siyasal birliği tam olarak sağlanmıştır.
fından “Kanuni” olarak anılmaktadır.

Mısır Seferi
Osmanlı-Habsburg Mücadeleleri
Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi’ne çıkmasında;
Kanuni ağırlıklı olarak Batı politikasına ağırlık vermiş, Osmanlı
X İslam dünyasında siyasi birliği sağlamak istemesi Devleti’nin Akdeniz’de etkinliğini artırmaya çalışmıştır. Bu neden-
X Memlûklerin, Safevilerle ittifak yapması ve Dulkadiroğulları le Osmanlı Devleti’nin en önemli rakibi Habsburglar olmuştur.
Beyliği’nin Osmanlı Devleti’ne katılmasına tepki göstermesi

etkili olmuştur. NOT


Osmanlı ordusunun Memlûklere karşı kazandığı Mercidabık Sa-
Habsburg Monarşisi: Roma-Germen İmparatoru Şarlken’in
vaşı (1516) sonucunda Suriye, Lübnan ve Filistin Osmanlı ege-
Almanya, Avusturya, Macaristan ve İspanya arasında akra-
menliğine girmiş, Mısır yolu Osmanlılara açılmıştır.
balık bağına dayanarak kurduğu bir ittifaktır. Bu ittifakın ba-
Kahire yakınlarında Memlûklerle yapılan Ridaniye Savaşı’nın şını Şarlken çekerken kardeşi Avusturya Kralı Ferdinand da
(1517) da Osmanlılar tarafından kazanılmasıyla Mısır ele geçi- en büyük müttefik konumundaydı. XVI. yüzyılda Avrupa’nın
rilmiştir. en büyük siyasi ve askerî gücü olan Habsburglar, Osmanlı
Devleti’nin en büyük rakibi hâline gelmiştir.
Mısır Seferi’nin Sonuçları Şarlken’in Hristiyan Avrupa birliğini kurmayı amaçlaması-
X Memlûk Devleti yıkılmış; Mısır, Suriye, Filistin, Lübnan Osman- na karşın Kanuni Sultan Süleyman cihan hâkimiyeti ideali-
lı topraklarına katılmıştır. ni gerçekleştirmek istemiştir. Bu idealler nedeniyle dönemin
iki büyük gücü geniş bir coğrafyada uzun yıllar sürecek mü-
X Kudüs ile Hicaz (Mekke ve Medine) Osmanlı himayesine gir-
cadelelere girişmiştir.
miş, kutsal emanetler İstanbul’a getirilerek Topkapı Sarayı’n-
daki Hırka-yı Saadet Dairesi’nde muhafaza altına alınmıştır. Fransa, rakibi olan Habsburglarla mücadelesinde Osmanlı
Devleti’nin desteğine ihtiyaç duymuştur.
X Baharat Yolu Osmanlı Devleti’nin kontrolü altına girmiş, elde
edilen ganimetlerle Osmanlı hazinesi zenginleşmiştir.

X Doğu Akdeniz’de Osmanlı hâkimiyeti güçlenmiş, Kuzey Afri-


ka’nın fethi için önemli bir üs elde edilmiştir.
Osmanlı-Macaristan İlişkileri
X Venedikliler, Kıbrıs adası için Memlûklere ödedikleri vergiyi Belgrad’ın Fethi (1521)
Osmanlı Devleti’ne ödemeye başlamıştır.
X Kanuni ilk seferini Belgrad üzerine düzenlemiştir.
X Halifelik kurumu Osmanlı padişahlarına geçmiştir. Yavuz hali-
X Macar Kralı II. Layoş’un Şarlken’e güvenerek Osmanlı Devle-
fe unvanı yerine Hadimû’l Harameyn (Mekke ve Medine’nin
ti’ne ödemesi gereken vergileri vermemesi ve Osmanlı elçisi-
Hizmetkârı) ünvanını kullanmıştır.
ni öldürmesi üzerine bizzat padişahın komuta ettiği ordu se-
fere çıkıp 1521’de Belgrad’ı fethetmiştir.
Notlarım
Belgrad’ın fethiyle,

■ Orta Avrupa’da yapılacak fetihler için önemli bir üs el-


de edilmiştir.

■ Macaristan yolu Osmanlı Devleti’ne açılmıştır.

■ Belgrad’ın alınması Osmanlı-Macar ve Osmanlı-Avusturya


ilişkilerinin gergin bir döneme girmesine neden olmuştur.

TYT-AYT ‹ 4 › TARİH
 FASİKÜL 11

Mohaç Meydan Savaşı (1526)


X Fransa Kralı I. Fransuva, Şarlken ile yaptığı savaşta yenilerek
esir düşünce Kanuni’den yardım istemiştir. Bunu bir fırsat ola-
rak değerlendiren Kanuni, Şarklen’e gözdağı vermek ve Ma-
caristan’a egemen olmak için sefere çıkmıştır.

X Osmanlı ordusu, topçu atışlarının da sağladığı üstünlükle Ma-


carları bozguna uğratarak iki saat içinde büyük bir zafer ka-
zanmıştır.

Mohaç Zaferi sonucunda,

■ Kanuni, Macar soylularından Zapolya’yı Macar kralı tayin


ederek Osmanlılara bağlı bir devlet hâline dönüştürmüştür.
Kanuni Dönemi’nde Osmanlı sınırları
■ Osmanlıların Orta Avrupa egemenliği güçlenmiş, Osman-
lılar ile Habsburglar karşı karşıya gelmiştir.
UYARI
Osmanlı-Avusturya İlişkileri İstanbul Antlaşması, Osmanlı Devleti ile Avusturya arasında
Kanuni Dönemi’nde Osmanlı-Avusturya ilişkilerinde Macaristan’a imzalanan ilk antlaşmadır.
hâkim olma mücadelesi belirleyici olmuştur.
Bu antlaşma ile,

X Osmanlı Devleti, Avusturya üzerinde yaptırım gücüne


I. Viyana Kuşatması (1529)
sahip olmuştur.
X Avusturya Kralı Ferdinand, Osmanlı Devleti’nin Macar kralı
X Avusturya, Osmanlı Devleti’nin diplomatik üstünlüğünü
olarak atadığı Jan Zapolya’nın hükümdarlığını tanımamış ve
kabul etmiştir.
Macaristan’ı işgal ederek Budin’i almıştır.

X Sefere çıkan Kanuni, Budin’i geri almış, Jan Zapolya’yı yeni-


den Macar kralı ilan etmiştir. Ardından Ferdinand’a gözda- NOT
ğı verip Macaristan üzerindeki emellerinden vazgeçmesi için
Avusturya’nın başkenti Viyana’yı kuşatmıştır.
Kanuni, Habsburglar ile mücadele eden Fransa’ya destek
X Osmanlı ordusunun kuşatmaya hazırlıklı olmaması ve kış mev- vererek Avrupa Hristiyan birliğini zayıflatmaya çalışmıştır.
siminin yaklaşması nedeniyle Viyana kuşatması kaldırılmıştır. Mohaç Zaferi’nin ardından Şarlken, esir aldığı Fransa Kralı I.
Fransuva’yı serbest bırakmak zorunda kalmıştır.
Alman Seferi (1532) Osmanlı Devleti, Almanya’da patlak veren mezhep savaşla-
X Ferdinand, Osmanlı ordusunun Viyana’dan çekilmesinden rında Protestanlara da destek vererek Habsburg İmparator-
sonra ağabeyi Şarlken’e güvenerek Budin’i yeniden kuşattı. luğu’nu siyasi ve askerî yönlerin yanında dinî yönden de za-
yıflatmaya çalışmıştır.
X Sorunu çözmek için Alman Seferi’ne çıkan Kanuni, Avustur-
ya ve Almanya içlerine kadar ilerlemesine rağmen karşısın-
da rakip bulamadı. Ferdinand’ın barış isteği üzerine Avustur-
Macaristan’ın Doğrudan Osmanlı’ya Katılması (1541)
ya ile İstanbul Antlaşması imzalandı (1533).
Ferdinand’ın İstanbul Antlaşması’nı bozup Budin’i kuşatması üze-
İstanbul Antlaşması’na göre,
rine Kanuni, Macaristan’a yeni bir sefer düzenlemiştir.
■ Avusturya, Macaristan üzerindeki iddialarından vazgeçe-
Bu sefer sonucunda Macaristan,
rek Zapolya’nın krallığını kabul edecektir.
X Osmanlı’ya bağlı eyalet hâline getirilen Budin Beylerbeyliği
■ Avusturya, Osmanlı Devleti’ne yıllık vergi ödeyecektir.
X İç işlerinde serbest dış işlerinde Osmanlı’ya bağlı Erdel Beyliği
■ Avusturya arşidükü protokol bakımından Osmanlı sadra-
zamına denk sayılacaktır. X Vergi ödemesi koşuluyla Avusturya’ya bırakılan Kuzey Ma-
caristan
■ Ferdinand antlaşmaya uyduğu sürece bu antlaşma yü-
rürlükte kalacaktır. olmak üzere üçe ayrılmıştır.

TYT-AYT ‹ 5 › TARİH
FASİKÜL 11 

Zigetvar Seferi (1566) X 1517’de Mısır’ın fethi sonrasında Yavuz; Memlûk sultanları ta-
rafından Venedik’e, Katalan ve Fransızlara verilen kapitülas-
X Kanuni Sultan Süleyman’ın son seferidir. yonları sürdürmüştür. Bu dönemde Osmanlı Devleti ile dos-
X Avusturya Kralı Maksimilyen’in Erdel’e saldırması üzerine Ka- tane ilişkiler kurmak isteyen Fransa elçisi, Osmanlı sadrazamı
nuni Zigetvar Seferi’ni düzenlemiştir. Kuşatma sırasında Kanu- İbrahim Paşa ile bir kapitülasyon antlaşması taslağı hazırla-
ni vefat etmiş, Zigetvar’ı fetheden ordu geri dönmüştür (1566). mış ancak İbrahim Paşa’nın idamı dolayısıyla bu taslak uygu-
lamaya geçirilememiştir.

Osmanlı-Safevi Mücadeleleri X Fransa’ya gerçek manada kapitülasyon 1569 tarihinde, Ve-


nedik kapitülasyonu örnek alınarak verilmiştir.
Safevilerin,
X Habsburgların İspanya kolu ile mücadele hâlinde olan İngilte-
X Osmanlı sınırlarını tehdit etmesi re’ye 1580’de, Hollanda’ya 1612’de ticari imtiyazlar verilmiştir.
X Avrupa devletleri ile Osmanlı aleyhine ittifaklar kurması

X Şiilik propagandasını sürdürerek Doğu ve Güneydoğu Ana-


UYARI
dolu’da egemenlik kurmak istemesi
Osmanlı Devleti izlemiş olduğu kapitülasyon siyaseti ile Habs-
Kanuni Dönemi’nde İran üzerine düzenlenen seferlerin gerekçe- burgların Haçlı birliğini kurma çabalarını önlemiş, Avrupa dev-
sini oluşturmuştur. letleri arasındaki ilişkilere yön vermiştir.

Kanuni Dönemi’nde Düzenlenen İran Seferleri

1534-1535 / Irakeyn 1548 / Tebriz 1553 / Nahçıvan


Denizlerde Gelişmeler
Tebriz ve Bağdat ele Kanuni, Tebriz’i Tahmasb’ın ba- X Kanuni 1522’de Rodos Adası’nı fethetti. Böylece Mısır ve İs-
tanbul yolu üzerindeki önemli bir engel ortadan kalktı ve Akde-
geçirilmiş, Osman- geri almış ancak rış istemesiyle
niz’e yönelik harekâtlar için de yeni bir askerî merkez oluştu.
lı bölgeden çekilince batı seferlerine dö- Amasya Antlaş-
Safeviler buraları ge- nünce Tahmasb ması imzalan- X Kanuni Sultan Süleyman’ın Hızır Reis’i (Barbaros Hayrettin)
ri almıştır. şehri geri almıştır. mıştır. İstanbul’a davet edip Cezayir beylerbeyi sıfatı ile Osmanlı do-
nanmasının başına getirmesiyle Cezayir doğrudan Osmanlı
beylerbeyiliği hâline gelmiştir (1534).
Amasya Antlaşması (1555)
X Osmanlılarla Haçlılar arasındaki en büyük deniz savaşı olan
X Osmanlı Devleti ile Safeviler arasında imzalanan ilk antlaş- Preveze Deniz Savaşı (1538), Barbaros Hayrettin Paşa ko-
madır.
mutasındaki Osmanlı donanmasının zaferi ile sonuçlanmış-
X Safeviler; Tebriz, Bağdat, Azerbaycan ve Doğu Anadolu’yu tır. Böylece Osmanlı Devleti Akdeniz’deki en büyük siya-
Osmanlılara bırakmıştır. si güç hâline gelmiştir.

X XVI. yüzyılda Akdeniz’de Osmanlı Devleti ile İspanya arasında


yoğun mücadeleler yaşanmıştır. Habsburglar tarafından yöne-
Kapitülasyonlar
tilen Katolik İspanya kendini, Avrupa’nın ve Hristiyanlığın ko-
X Osmanlı Devleti mali ve siyasi hedefleri doğrultusunda bazı ruyucusu olarak görüyordu. Bu nedenle Osmanlı Devleti’ne
devletlere kapitülasyonlar vermiştir. karşı oluşturulan Haçlı ittifaklarına destek vermiştir.

KAVRAM Notlarım
Kapitülasyon: Yabancı devletlere Osmanlı topraklarında ti-
caret yapma amacıyla verilen ayrıcalıklara Osmanlılar imti-
yaz-ı mahsusa, Avrupalılar ise kapitülasyon adını vermişlerdir.

X Osmanlılar ilk olarak 1352’de Cenevizlilere ticari ve siyasi


amaçlı kapitülasyon vermiştir. Fatih Dönemi’nde Venedik tüc-
carlarına bazı imtiyazlar tanınmıştır. Bu imtiyazlar 1513, 1524
ve 1540 tarihlerinde genişletilmiştir.

TYT-AYT ‹ 6 › TARİH
 FASİKÜL 11

Hint Deniz Seferleri’nin Nedenleri


Viyana

Venedik
Macaristan H
AZ
X Hindistan’daki İslam devletlerinin ve Sumatra’daki Açe İslam
Kırım A

Ad
Belgrat Eflak
Sultanlığı’nın Portekizlilere karşı yardım istekleri

R
riy

DEN
KARADENİZ

at
Roma Varna Tebriz
De Kosova

ik
n iz İ

İZ
Vadi’üs i
Sofya İstanbul Trabzon
Seyl Otranto

Cezayir
Selanik
Preveze
Çaldıran
X Osmanlıların Coğrafi Keşifler’le önemi azalan ticaret yollarına
Tunus
Maraş
Mora EGE Fır ic yeniden canlılık kazandırmak istemesi

D
at le
AKDENİZ DENİZİ
Cerbe Rodos
Girit Kıbrıs Ba
X Portekizlilerin mukaddes topraklar üzerindeki tehdidinin orta-
Trablusgarp sr
a

Kudüs rfe
z i
OSMANLI DEVLETİ’NİN GENİŞLEMESİ
Mısır dan kaldırmak istenmesi
Osman Bey Dönemi

1300-1359 Dönemi

1359-1451 Dönemi

UYARI
Kı Medine

II. Mehmet (Fatih) Dönemi (1451-1481) lD
en Mekke
I. Selim (Yavuz) Dönemi (1512-1520) iz

I. Süleyman (Kanuni) Dönemi (1520-1566)

1566-1683 Dönemi

Osmanlı Devleti’nin en geniş sınırı


X Seydi Ali Reis, Hint Deniz Seferi esnasında gördüğü yer-
Osmanlı Devleti’nin karalarda ve denizlerde genişlemesi leri ve karşılaştığı olayları “Mir’atü’l-Memalik” adlı kita-
bında toplayıp bu eserini Kanuni’ye sunmuştur.
X 1551’de Turgut Reis, Saint Jean (Sen Jan) şövalyelerinin de- X Hint Deniz Seferleri’nden istenilen sonucun alınamama-
netiminde olan Trablusgarp’ı Osmanlı topraklarına katmıştır. sına; Osmanlı Devleti’nin bölgenin önemini tam olarak
X Haçlılara karşı kazanılan Cerbe Deniz Zaferi ile Batı Akdeniz kavrayamaması, Osmanlı gemilerinin açık denizlere da-
ve Kuzey Afrika’daki Osmanlı hâkimiyeti güçlenmiştir (1560). yanıklı olmaması ve bölge halkının Osmanlı Devleti’ne
tam destek vermemesi yol açmıştır.
X 1565’de Sen Jan Şövalyelerinin denetimindeki Malta kuşatılmış
ancak Turgut Reis’in şehit olması üzerine kuşatma kaldırılmıştır.

X 1566’da Cenevizlilerin elindeki Sakız Adası alınarak Batı Ak- Hint Deniz Seferleri’nin Sonuçları
deniz kıyılarının ve Boğazların güvenliği sağlanmıştır.
X Osmanlı Devleti, Portekizlileri bölgeden tamamen uzaklaştı-
X II. Selim Dönemi’nde Osmanlı donanması Kıbrıs’ı fethederek ramamıştır.
Doğu Akdeniz’deki Türk hâkimiyetini kesinleştirmiştir (1571).
X Arap Yarımadası, Kızıl Deniz ve Basra Körfezi’nin denetimi Os-
X Kıbrıs’ın fethi üzerine harekete geçen Haçlı donanması İne- manlı’ya geçmiş, Kızıldeniz bir iç deniz olmuştur. Yemen ve
bahtı Savaşı’nda (Sıngın Donanma Savaşı) Osmanlı donan- Aden kıyıları ile Eritre ve Habeşistan’ın kuzeybatı bölgesi hâ-
masını yenilgiye uğratmıştır (1571). Haçlılar İnebahtı’da yak- kimiyet altına alınmıştır.
laşık üç yüz parçalık Osmanlı donanmasını yakmıştır.
X Sudan’ın Kızıldeniz sahilindeki Sevâkin Adası’nı merkez alan
X İspanyolların elindeki Tunus’un ele geçirilmesiyle (1574) Kuzey Habeş Eyaleti kurulmuştur.
Afrika’da Osmanlı egemenliği Fas sınırına kadar dayanmıştır.

X III. Murat Dönemi’nde Fas’ın Osmanlı himayesi altına alın- NOT


masıyla sınırlar batıda Atlas Okyanusu’na ulaşmıştır (1576).
X II. Selim Dönemi’nde Kurdoğlu Hızır Reis, Sinan Paşa
X Osmanlı Devleti ile Portekiz, Fas’ta hâkimiyet mücadelesi-
ve Özdemiroğlu Osman Paşa komutasında Güney Ara-
ne girişmiştir. İki devlet arasında yapılan Vadiü’s Seyl Sava-
bistan’a başarılı seferler yapılmış, Habeşistan’ın kuzey-
şı’nı (1576) kaybeden Portekiz, sömürgecilik rekabetinde ge-
batısı, Yemen, Aden kıyıları ve Eritre Osmanlı hâkimiye-
ri plana düşmüştür.
tine alınmıştır.

X Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa, Osmanlı donanmasını


Hint Deniz Seferleri Akdeniz’den Hint Okyanusu’na geçirebilmek için “Süveyş
X Kanuni Dönemi’nde 1538-1553 yılları arasında aralıklarla Hint Kanalı Projesi”ni hazırlamıştır. Bu proje ile Akdeniz ve
Denizi’ne dört ayrı sefer düzenlenmiştir. Kızıldeniz bir kanalla birleştirilecek böylece Akdeniz’de-
ki Osmanlı donanmaları, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu’na
X Osmanlılar bu seferlerde Kızıldeniz, Basra Körfezi ve Hint Ok-
yanusu’nda Portekizlilerle mücadele etmiştir. geçebilecek; Yemen ve Hicaz bölgeleri korunabilecek;
Coğrafi Keşifler yüzünden önemini kaybeden Akdeniz li-
X Seferler Hadım Süleyman Paşa (1538), Piri Reis (1551), manları yeniden canlanabilecekti. Ancak bu proje haya-
Murat Reis (1552) ve Seydi Ali Reis (1553) tarafından ger- ta geçirilememiştir.
çekleştirilmiştir.

TYT-AYT ‹ 7 › TARİH
FASİKÜL 11 

COĞRAFİ KEŞİFLER VE OSMANLI’YA ETKİSİ İK


A
ER
AM
XV ve XVI. yüzyıllarda Avrupalıların yeni ticaret yolları ve yeni yer- ZEY A V R
AK
U P A
İstanbul

KU DE A S Y A
ATLAS OKYANUSU Nİ

ler bulmalarına Coğrafi Keşifler denir. Keşiflerin yapılmasına İs-


Z
BÜYÜK (PASİFİK)
Hindistan
OKYANUS

panyol ve Portekizli gemiciler öncülük etmişlerdir. BÜYÜK (PASİFİK)


A F R İ K A

GÜN
SU
OKYANUS ANU
OKY
HİNT

SU
EY A

NU
Coğrafi Keşifler’in Nedenleri LYA

KYA
MER
RA
ST

SO
U
AV

İKA

A
ATL
Ümit
Burnu
X Batılı devletlerin Doğu’nun zenginliklerine ulaşmak istemeleri

X İpek ve Baharat yollarının Müslüman devletlerin elinde bulun- ANTARTİKA

masından dolayı çıkarları zedelenen Avrupalıların Çin ve Hin- 1488 Bartelmi Diyaz’ın Ümit Burnu’nu bulması 1492 Kristof Kolomb’un seyahati

distan’a doğrudan ulaşmak istemeleri 1498 Vasko De Gama’nın Hindistan’a ulaşması 1507 Ameriko Vespuçi’nin seyahati

1519-1522 Macellan ve Del Kano’nun Dünya’yı dolaşması Osmanlı Devleti

X Avrupalıların keşifler yoluyla Hristiyanlık dinini yaymayı amaç-


Coğrafi Keşifler
lamaları

UYARI Coğrafi Keşifler’in Sonuçları


X Yeni ticaret yolları bulunmuş, Akdeniz limanlarının önemi azal-
Coğrafi Keşifleri kolaylaştıran nedenler şunlardır: mış, Atlas Okyanusu kıyısındaki limanlar önem kazanmıştır.
Buna bağlı olarak İpek ve Baharat yollarının canlılığı ve
X Coğrafya bilgisinin artması
önemi azalmıştır.
X Pusulanın geliştirilmesi
X İspanyollar ve Portekizliler sömürge imparatorlukları kurmuştur.
X Açık denizlere dayanıklı gemilerin inşa edilmesi
X Keşifler Avrupa’da sermaye birikimini kolaylaştırmış, baş-
X Cesur gemicilerin yetişmesi ta Amerika olmak üzere keşfedilen yerlere Avrupa’dan göç-
X Başta Portekiz ve İspanya kralları olmak üzere Avrupa ler yapılmıştır.
monarşilerinin kâşiflere her türlü desteği vermeleri X Soylular eski güçlerini kaybetmiş, burjuva sınıfı zenginleşmiş-
tir. Bunun sonucunda sanata ve bilime değer veren mesen sı-
nıfı ortaya çıkmıştır. Bu durum Avrupa’da Rönesans ve Re-
Başlıca Keşifler form hareketlerinin başlamasında etkili olmuştur.
Afrika’nın güneyini dolaşarak 1488’de Ümit X Hristiyanlık yayılmış ancak Dünya’nın yuvarlak olduğunun an-
Burnu’nu buldu. Böylece Avrupalılar Hin- laşılması gibi gelişmeler bilimin kilise baskı ve denetiminden
Bartelmi Diyaz
distan’a, Akdeniz dışında yeni bir deniz yo- kurtulmasına katkı sağlamıştır.
lu güzergâhı ile ulaşma imkânı elde ettiler.
X İnka, Aztek ve Maya gibi eski medeniyetler talan edilmiştir.
1492’de Amerika’nın batısındaki Bahama
Adaları’na ulaştı ancak yeni bir kıta keşfet- X Coğrafi Keşifler’le birlikte patates, domates, mısır, fasulye, ka-
Kristof Kolomb tiğini anlayamadı. 1507’de İtalyan gemici kao, vanilya ve tütün gibi ürünler Akdeniz dünyasına girmiştir.
Ameriko Vespuçi Amerika’nın Hindistan de-
ğil yeni bir kıta olduğunu fark etti. Coğrafi Keşifler’in Osmanlı Devleti’ne Etkileri
1497’de Portekiz’den yola çıkarak önce Af-
X Yeni ticaret güzergâhlarının bulunması Osmanlı Devleti’nin
rika’nın en güney kısmı olan Ümit Burnu’na
Vasko De Gama gümrük gelirlerinde azalmaya yol açmıştır.
geldi. Daha sonra kıtanın doğu kıyılarını ta-
kip edip Hindistan’a ulaşmayı başardı. X Keşfedilen bölgelerden Avrupa’ya taşınan değerli madenle-
Güney Amerika kıyılarını takip edip Filipin- rin (altın, gümüş) zamanla Osmanlı ülkesine girmesi, Osman-
lere ulaştılar. Macellan burada öldürüldü. lı para birimi olan akçenin değer kaybetmesine, eşya ve mal
Seyahati sürdüren arkadaşı Del Kano, Hint fiyatlarının artmasına (enflasyon) neden olmuştur.
Macellan ve
Okyanusu ve Ümit Burnu’nu geçerek İspan-
Del Kano X Osmanlı Devleti Coğrafi Keşifler’den kaynaklanan kayıpları-
ya’ya geri dönmeyi başardı. Böylece Dün-
nı gidermek için Venedik ve Fransa gibi devletlere kapitülas-
ya’nın yuvarlak olduğu ispatlandı (1519-
yonlar verip Akdeniz ticaretini tekrar canlandırmaya çalışmış,
1522).
Süveyş Kanalı Projesi gibi projeler geliştirmiştir.

TYT-AYT ‹ 8 › TARİH
ÜNİTE
SULTAN VE OSMANLI MERKEZ TEŞKİLATI -
KLASİK ÇAĞ’DA OSMANLI TOPLUM DÜZENİ

12 
11


OSMANLI MERKEZ TEŞKİLATI X Topkapı Sarayı; Birun, Enderun ve Harem olmak üzere üç
ana bölümden meydana gelmiştir. Bu bölümler arasında ge-
Topkapı Sarayı çiş, Bab-ı Hümâyun (ana giriş kapısı), Babüsselam (orta
kapı) ve padişahın huzuruna açılan Babüssaade kapılarıy-
X Osmanlı Devleti’nde saray Türkiye Selçuklularında olduğu gi- la sağlanmıştır.
bi hem devletin idare merkezi hem de padişahın ailesiyle bir-
likte yaşadığı ikametgâhı olmuştur.
UYARI
X Bilinen ilk Osmanlı sarayı Orhan Bey Dönemi’nde Bursa’da
yaptırılmıştır. Başkentin Edirne’ye taşınmasıyla I. Murat Döne- Topkapı Sarayı devletin merkezi olduğundan,
mi’nde Edirne Sarayı inşa ettirilmiştir.
X Yabancı elçiler burada kabul edilirdi.
X Fatih, İstanbul’u fethedince devlet merkezini Edirne’den buraya
X Padişahın tahta çıkışındaki cülus törenleri ile bayramlaş-
taşımış, bugünkü İstanbul Üniversitesinin bulunduğu yerleşke-
ma törenleri burada yapılırdı.
de sonraları “Eski Saray” olarak anılacak bir saray yaptırmıştır.
X Reaya, sorunlarını çözmek için Topkapı Sarayı’na ge-
X Fatih, daha sonra Topkapı Sarayı’nı inşa ettirmeye başlamış-
lirdi. Bu yüzden de sarayın etrafında birçok cami, han,
tır. Bu saraya Osmanlılar “Yeni Saray” anlamına gelen “Sa-
çarşı, medrese, tercüme büroları, park, bahçe gibi tesis-
ray-ı Cedit” ismini vermişlerdir.
ler inşa edilmiştir.
X Topkapı Sarayı; padişahın ailesiyle yaşadığı Harem bölümü-
nün yanı sıra devlet daireleri, köşkler, kasırlar, camiler, kütüp-
haneler, koğuşlar, mutfaklar, çeşmeler ve bahçelerden olu- Topkapı Sarayı
şuyordu. Denizden ve karadan saraya açılan kapılar vardı.
Sarayın dış bölümüdür. Adalet kasrı, hastane,
X Sarayın çevresinde kasır (köşk) ve konak denilen üst düzey mutfaklar, ahırlar, erzak odaları, odun ambar-
yöneticilerin konutları bulunuyordu. Topkapı Sarayı bu yapısı ları, çalışanların koğuşları, kayıkhaneler, bos-
ve işlevi bakımından kısa sürede bir şehir konumuna gelmiştir. Birun
tanlar, bahçeler, cirit oyunu ve ok atış talimle-
(Dış Saray)
ri için alanlar ve küçük meydanlar yer alırdı.
Saray muhafızları ile hizmetliler bu bölümde
bulunurdu.
Sarayın iç bölümüdür. En seçkin devşirme-
lerin eğitildiği ve Osmanlı devlet sisteminin
Enderun
üst düzey yöneticilerinin yetiştirildiği bir okul
(İç Saray)
niteliğindeki Enderun Mektebi bu bölümde
yer alırdı.
Padişah ve ailesinin bulunduğu bölümdür. Ha-
remin başında padişahın annesi valide sultan
Harem yer alırdı. Aynı zamanda saray kadınları için bir
(Dârüssaade) okul niteliğindedir. Burada eğitim gören ka-
dınlar beylerbeyi, sancak beyi, vezir gibi üst
rütbeli devlet adamlarıyla evlenirlerdi.
Topkapı Sarayı, İstanbul’da Sarayburnu mevkiinde inşa edilmiştir.

TYT-AYT ‹ 1 › TARİH
FASİKÜL 12 

Enderun X Divanıhümayun Fatih Dönemi’ne kadar padişah başkanlığın-


da toplanmıştır. Fatih Dönemi’nde Divana sadrazamlar baş-
X Enderunun temelleri II. Murat Dönemi’nde Edirne’de atılmış,
kanlık yapmaya başlamış, padişahlar Divandaki görüşmele-
sınırların genişlemesi ve idari işlerin artmasına bağlı olarak Fa-
ri toplantı salonunun üst tarafında bulunan kafes arkasından
tih Dönemi’nde etkin bir kuruma dönüştürülmüştür.
dinleyerek Divanı kontrol altında tutmuşlardır. Divanda alınan
X Osmanlı Devleti’nde devşirmeler arasından zeki ve ahlaklı kararlar sadrazam tarafından padişaha sunulmuştur.
olanlar seçilerek önce Edirne Sarayı, Galata Sarayı, İbrahim
Paşa gibi saraylarda Türk-İslam geleneklerine uygun olarak UYARI
sıkı bir eğitimden geçirilip bir tür saray üniversitesi sayılabile-
cek Enderuna alınmıştır.
X Kuruluş Dönemi’nde padişahın başkanlığında toplanan
X Enderuna alınan gençlere Türkçe, Arapça, Farsça, matema- Divanıhümayun karar alma organı olarak çalışmıştır.
tik, tarih, edebiyat, müzik ve güzel sanatlar dersleri verilmiş; Fatih Dönemi’nden itibaren ise danışma kurulu hâli-
cirit ve ok atma, ata binme, kılıç kullanma ve güreş en iyi şe- ne gelmiştir.
kilde öğretilmiştir.
X Divanıhümayun bir parlamento değildir. Bugünkü anlam-
X Enderun Mektebinden yetişenler başta padişahın hizmetkârı da Bakanlar Kurulu, Danıştay, Yargıtay gibi devlet kurum-
olmak üzere, devletin birçok kademesinde görev yapmışlardır. larının görevlerini yerine getiren bir kuruldur.
X Enderundan İbrahim Paşa, Sokullu Mehmet Paşa gibi sadra-
zamlık makamına ulaşmış birçok önemli yönetici yetişmiştir.

X Enderun; Arz Odası, Hırka-i Saadet Dairesi (Kutsal Emanet- Divanıhümayun Üyeleri
ler’in de yer aldığı mekân) başta olmak üzere Büyük ve Kü- X Padişahın mutlak vekili idi. Bundan dolayı
çük odalar, Doğancı Koğuşu, Seferli Odası, Kiler Odası, Ha- padişahın mührünü taşır, her türlü hükû-
zine Odası ve Has Oda bölümlerinden oluşmuştur. met işlemlerini padişah adına onaylayarak
resmiyet kazandırırdı.
Veziriazam
Divanıhümayun X Mülki ve askerî büyük makamlara atama-
(Sadrazam)
larda bulunurdu.
X Osmanlı merkez teşkilatının en önemli kurumu olan Divanı-
hümayun, Orhan Bey Dönemi’nde kurulmuş; I. Murat Döne- X Padişah sefere katılmadığı takdirde “Ser-
mi’nde ülke sınırlarının genişlemesi ve sorunların artmasına dar-ı Ekrem” ünvanıyla ordunun başında
bağlı olarak genişletilmiştir. sefere çıkardı.

X Divanıhümayunda idari, hukuki, sosyal, askerî, ekonomik alan- X Sayıları dönem dönem değişen vezirler
larla ilgili her türlü konu görüşülüp tartışılır ve padişahın ona- Vezirler devlet işlerinde sadrazama yardımcı olurdu.
yı ile karara bağlanırdı.
X Kubbealtı vezirleri olarak da anılırlardı.
X Divanıhümayunda alınan kararlar, Osmanlı hukuk sistemi ge- X Eğitim ve adaletten sorumludur.
reğince kanun sayılırdı.
X Kadı ve müderrislerin atamalarını yapardı.
X Ülkenin herhangi bir yerinde haksızlığa uğrayan veya taşra-
Kazaskerler X Kazalardaki mahkemelerde çözümlene-
da kadılar tarafından haklarında yanlış karar verildiğini düşü-
meyen konuları karara bağlardı.
nenler; taşradaki idarecilerden, askerî sınıflardan şikâyeti bu-
lunanlar Divana başvurabilirdi. Dolayısıyla Divan, hangi din ve X Rumeli kazaskeri, Anadolu kazaskerinden
millete mensup olursa olsun hangi meslek ve tabakada bulu- daha ayrıcalıklı bir konumdaydı.
nursa bulunsun kadın erkek herkese açıktı. X Osmanlı Devleti’nde gelir ve giderlerin ta-
X Osmanlı Devleti’nde Divanıhümayun toplantıları Birun bölü- kibinden sorumludur.
mündeki Kubbealtı denilen salonda yapılırdı. X En önemli görevleri devlet gelirlerinin dış
hazineye teslimi ve bunların harcamaya
X Orhan Bey zamanından Fatih Dönemi’ne kadar hemen her
gün yapılan Divan toplantıları haftada dört güne, XVII. yüzyıl- Defterdarlar dönüştürülmesidir.

da iki güne indirilmiştir. XVIII. yüzyılda ise Divanıhümayun ida- X Divanda iki defterdar bulunurdu. Rume-
ri bir kurum olarak işlevini kaybetmeye başlamıştır. li defterdarı baş defterdar olarak Anado-
lu defterdarından daha geniş yetkilere sa-
X Zamanla sadrazam konakları Bâb-ı Âli (yüksek veya yüce
hiptir.
kapı) adını alarak devletin yönetim merkezi hâline gelmiştir.

TYT-AYT ‹ 2 › TARİH
 FASİKÜL 12

X Divana ait yazışmaları yapmak, padişah Osmanlı Devlet Anlayışı ve Yönetim Sisteminin Temelleri
fermanlarına tuğra çekmek ve fethedilen
toprakları tapu tahrir defterlerine kaydet- Eski Türk gelenekleri
mekle görevliydi.
İslam dininin devlet anlayışı
Nişancı X Divandan çıkan kararların ferman, berat,
hüküm, name-i hümâyun vb. şekillere ge- Hâkim olunan topraklardaki devlet anlayışları
tirilmesi asli görevleri arasında sayılırdı.

X Örfi hukukun yüksek otoritelerinden biri


olarak kabul edilirdi.
Padişah
X Vezir rütbesi alan yeniçeri ağası askerin X Osmanlı Devleti Kayı boyuna mensup padişahlar tarafından
Yeniçeri yönetilmiştir.
başı olarak Divan toplantılarına katılırdı.
ağası
X İstanbul’un güvenliğinden sorumluydu. X İlk Türk devletlerinde siyasi iktidar kavramı “kut” tabiri ile ifa-
de edilmiştir. Türk devlet geleneğinde görülen “kut alma” an-
X XVI. yüzyıldan itibaren donanma komuta-
Kaptanıderya layışı Osmanlıda da devam etmiştir. Osmanlı hükümdarlarının
nı olarak Divana üye olmuştur.
tahta çıkması Allah’ın takdir ve inayeti olarak yorumlanmıştır.
Bu durum Osmanlıların ilahi kaynaklı bir egemenlik anla-
UYARI yışını benimsediğini gösterir.

X Osmanlı padişahları cülus töreni adı verilen bir merasimle


Divan kararlarının şeri hukuka uygun olup olmadığı konu- tahta çıkardı. Bu törende padişah; devlet adamlarına, ulema-
sunda fetva veren şeyhülislam ile Divan kâtiplerinin şefi ya ve kapıkulu askerlerine cülus bahşişi dağıtırdı.
olup nişancıya bağlı olarak çalışan reisülküttap Divanıhü-
mayuna üye değildir. X Cülus töreninin ardından padişah, büyük bir alayla İstanbul’da-
ki Eyüp Sultan Türbesi’ne giderek burada dualar eşliğinde tö-
renle kılıç kuşanırdı.

OSMANLI DEVLETİ’NDE YÖNETİM ANLAYIŞI X Osmanlı Devleti’nde mutlak otorite padişahtır. Bütün devlet iş-
leri padişahın kontrolündeydi ve kanunlar mülkün sahibi ola-
X Osmanlı Devleti’nin kısa sürede büyümesinde ve varlığını uzun rak görülen padişahın emri olarak çıkardı.
yıllar korumasında gelişmiş bir devlet teşkilatına ve güçlü mer-
keziyetçi yapıya sahip olmasının payı büyüktür. X Padişah vefat ettiğinde bütün atamalar düşer ve onun tasar-
rufları geçerliliğini yitirirdi. Yeni padişah, beratları yenilemezse
X Çok uluslu toplum yapısına sahip olan Osmanlılarda sömür- vezir dâhil hiçbir yöneticinin yetkisi meşru sayılmazdı.
geci yönetim anlayışı görülmez. Aksine halkın adil, hoşgörülü
ve himayeci bir devlet anlayışı ile yönetilmesi esastır. X Osmanlı hükümdarları; hutbe okutma ve sikke (para) kestir-
me gibi padişahlık sembolleri kullanmışlardır.
X Osmanlılarda, devletin devamlılığı esastır. Bu yüzden sonsu-
za kadar yaşayacağı düşüncesi için “Devlet-i Ebed Müddet”,
devletin büyüklüğü için de “Devlet-i Âliyye, Devlet-i Muaz-
UYARI
zama” gibi ünvanlar verilmiştir.
Osmanlı hükümdarları bey, gazi, hüdavendigar, sultan,
X Osmanlılarda Türk cihan hâkimiyeti ülküsü, gaza anlayışı ile han, hakan, padişah ve halife ünvanlarını kullanmışlardır.
birleşerek İslamiyet’i yayma politikasına dönüşmüştür.

Notlarım

TYT-AYT ‹ 3 › TARİH
FASİKÜL 12 

Merkezî Otoriteyi Güçlendirme Çalışmaları X Fatih’ten önce önemli görevlere nüfuzlu Türkmen ailelerine
mensup kişiler getiriliyordu. Bunlardan bazıları (Çandarlı aile-
X Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinde eski Türk yönetim gele- si gibi) bulunduğu yer ve makamda mensup olduğu boy ve-
neğindeki gibi “Ülke hanedanın malıdır.” anlayışı vardı ve do- ya aileden güç alarak nüfuz kazanabiliyordu. Bu durumdan
layısıyla veraset sistemi belirsizdi. Padişahın tüm çocuklarının kaynaklanan olumsuzluklara son vermek isteyen Fatih Sultan
tahta çıkma hakkı bulunuyordu. Alpların, devletin ileri gelen ai- Mehmet, devşirme sisteminden yetişenleri veziriazam, vezir-
lelerin ve ahilerin onayladığı en başarılı şehzade padişah olu- lik, beylerbeylik gibi yüksek görevlere getirerek Türk devlet
yordu. Bu anlayış sık sık taht kavgalarına dolayısıyla da mer- adamlarının hükümdar üzerindeki gücüne son vermiş, mutlak
kezî otoritenin zayıflamasına yol açıyordu. gücün padişahta olduğu anlayışını yerleştirmiştir.

X Fatih Dönemi’nde padişahın Divanıhümayuna başkanlık yap-


UYARI
ması uygulamasına son verilerek bu yetki veziriazama devre-
dilmiştir. Böylece Divanın işlevselliği artırılmıştır. Padişah ise
Osmanlılar bu sorunları aşmak için merkeziyetçi devlet an-
Kubbealtı salonunun üstünde kafesle ayrılan bir bölümden di-
layışını geliştirmeye yönelik adımlar atmıştır.
lediği zaman toplantıları takip etmiştir. Bu yolla padişah tara-
fından denetime tabi tutulan veziriazamın Divanda kendi ba-
şına kararlar alması durumu ortadan kaldırılmıştır.

X Merkezî otoriteyi güçlendirmek için yapılan bir başka düzen-


Osman ve “Ülke hanedanın ortak malıdır.” leme haremden evlenme usulünün yaygınlaştırılmasıdır. Fa-
Orhan anlayışı vardı, dolayısıyla veraset
sistemi belirsizdi. tih’ten itibaren Osmanlı padişahları genellikle haremden ev-
Bey
lenmiştir. Bu sayede padişahın aile sırları dışarıya yayılmamış,
güçlü ailelerin akrabalık ilişkilerini kullanarak padişah üzerin-
de nüfuz kurmalarının önüne geçilmiştir.
“Ülke hükümdarın ve oğullarının
I. Murat malıdır.” anlayışı benimsenerek X Merkezî otoriteyi güçlü kılmak için başvurulan diğer uygula-
hâkimiyet bir sülaleden alınıp ma ise müsadere usulüdür.
bir aileye verilmiştir.

KAVRAM
Fatih “Ülke padişahın malıdır.” anlayışı
Sultan benimsenerek merkeziyetçi devlet Müsadere: Haksız yollarla servet edinenleri cezalandırmak
Mehmet anlayışı güçlendirilmiştir. amacıyla devlet tarafından kişinin malına el konulması sis-
temidir. Müsadere, Hunlardan beri Türk devlet geleneğinde
uygulanmıştır. Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında sadece
zimmetine mal geçirenlere ve isyancılara uygulanan bu sis-
UYARI tem, Fatih Sultan Mehmet Dönemi’nden itibaren kapsamının
genişletilmesiyle bir gelenek hâlini almıştır.
I. Murat ve Fatih Sultan Mehmet Dönemi’ndeki bu değişik-
liklerle tahta kimin geçeceği belirli bir kurala bağlanarak Os-
X Fatih Sultan Mehmet yüksek derecede görev yapanların ölüm-
manlı veraset sisteminde düzenlemeye gidilmiştir.
leri hâlinde mallarının müsadere edilip bunların hazineye in-
tikal ettirilmesini (müsadere) yaygınlaştırarak,
X Osmanlı Devleti’nde merkezî otoriteyi güçlendirmeye yöne-
■ Merkezî otoriteyi güçlendirmiştir.
lik en önemli yenilikler Fatih Dönemi’nde gerçekleştirilmiştir.
■ Kişisel mülk ve servetin veraset yoluyla belli ailelerin elin-
X Fatih Sultan Mehmet, daha önce var olan kanunlarla kendisi-
de toplanmasını engellemiştir.
nin düzenlemiş olduğu kanunları birleştirerek Kanunname-i
Ali Osman’ın oluşturulmasını sağlamıştır. ■ Devşirmeler arasında aristokratik bir sınıf oluşarak devlet
otoritesine rakip olabilecek bir tehdidin önüne geçmiştir.
X Kananunname-i Ali Osman’a “Saltanat, oğullarımdan kime na-
sip olursa dünya düzeni için kardeşlerini öldürmesi uygundur ■ Önemli mevkilere yükselenlerin, vefatlarının ardından va-
ve âlimlerin çoğu da uygun bulmuştur.” hükmü eklenmiştir. rislerine bir şey bırakamayacaklarını düşünmelerini sağ-
Bu hükümle hâkimiyetin bölünmezliği ve devletin parça- layıp her türlü yolsuzluk ve rüşvet gibi olumsuz davranış-
lanmazlığı anlayışı her şeyin üstünde tutulmuştur. ların önünü kesmeye çalışmıştır.

TYT-AYT ‹ 4 › TARİH
 FASİKÜL 12

UYARI MİLLET SİSTEMİ


X Osmanlı Devleti’nin ülkede yaşayan toplulukları din ya da
Osmanlı Devleti’nin XVII. yüzyılın başlarından itibaren ekono- mezhep esasına göre örgütleyerek yönetmesine millet sis-
mik, idari ve askerî açıdan gittikçe ağırlaşan bir bunalıma sü- temi adı verilmiştir.
rüklenmesi müsadere yönteminin yaygınlaşmasına sebep ol-
X Osmanlı Devleti’nde toplumu oluşturan gruplar dinî inanç esas
muştur. Müsadere, bu devirde merkezî otoriteye siyasal güç
alınarak tanımlanmıştır. Bu bakımdan Osmanlı toplumu temel-
kazandırmaktan çok hazineye gelir sağlama işlevi gören bir
de Müslümanlar ve gayrimüslimler olarak ikiye ayrılmıştır. Gay-
uygulama şekline dönüşmüştür.
rimüslim ifadesi Hristiyanlar ve Yahudiler için kullanılmıştır.

X Osmanlılarda devlet ile gayrimüslim halk arasındaki ilişkile-


Şehzadelerin Eğitimi rin hukuki bir zemine oturtulması Fatih Sultan Mehmet Döne-
mi’nde olmuştur. Osmanlı padişahları verdiği ahitnâmelerle
X Osmanlı Devleti’nde şehzadelere ilk eğitim haremdeki Şeh- azınlıkların kültür, inanç ve ibadetlerini güvence altına almıştır.
zadegân Mektebinde verilirdi. Şehzadelerin eğitime başla-
ması “Bed-i Besmele Merasimi” adı verilen büyük bir tören-
Millet Sisteminin Sonuçları
le gerçekleştirilirdi.

X Şehzadeler I. Murat Dönemi’nden itibaren sancak beyi olarak Osmanlı Devleti’nde, farklı etnik ve dinî grupların barış ve
1
görevlendirilmeye başlanmıştır. Sancağa çıkma adı verilen bu huzur içinde yaşamalarını sağlamıştır.
uygulamayla şehzadelerin devlet yönetimiyle ilgili bilgi sahibi
Ülkede yaşayan çeşitli dinlere, mezheplere ve ırklara men-
olmaları ve tecrübe kazanmaları amaçlanmıştır.
2 sup insanlar, asırlarca İslam kültür ve medeniyeti içerisin-
X Sancaklara vali olarak atanan şehzadelere Çelebi Sultan de varlıklarını koruyabilmiştir.
denirdi. Şehzadelere lala denilen tecrübeli devlet adamla-
rı yardımcı olurdu. Osmanlılar, hanedan üyesi valiler tarafın- Asırlarca din ve mezhep kavgalarının devam ettiği Orta Do-
dan yönetilen sancaklarda halkın devlete bağlılığının arttığı- 3 ğu, Kafkaslar ve Balkan topraklarında huzur ve asayiş sağ-
nı düşünüyorlardı. Bu yüzden şehzade sancağı olarak eski lanmıştır.
beyliklerin merkezleri seçilmiştir. Balıkesir, Kütahya, Manisa,
Antalya, Konya, Amasya, Trabzon önemli şehzade sancak- Ülkede yaşayan milletlere inanç ve ibadet özgürlüğü ta-
4
larından bazılarıdır. nınarak, Osmanlı çatısı altında kaynaşmaları sağlanmıştır.

X Şehzadeler sancaklardaki idari işleri İstanbul’dakine benzer bir


Divan teşkilatı kurarak yürütürlerdi. Görev bölgelerinde, mer- FETHEDİLEN YERLERDE İSLAM KÜLTÜRÜNÜN
keze bildirmek koşuluyla zeamet ve timar dirlikleri dağıtabi-
lir, resmî belge ve yazışmalara kendi tuğralarını çekebilirlerdi.
ETKİSİ
X Osmanlılar, Hristiyan ve Yahudilerin Müslüman olması için
X XVI. yüzyıl sonlarında sancağa çıkma uygulamasında bazı
planlı bir çabaya girişmemesine rağmen Anadolu’daki Rum
değişikliklere gidilmiştir. II. Selim Dönemi’nde yalnız hüküm-
köylülerin önemli bölümü kendi istekleriyle zaman içerisinde
dar adayı şehzadenin Manisa sancağına gönderilmesi uygu-
İslamiyet’i kabul etmiştir.
lamasına geçilmiştir.
X Osmanlıların fethettiği bölgelerdeki imar ve iskân faaliyetleri
X Sancağa çıkma usulüyle yetişen son padişah III. Mehmet’tir.
fiziki ve kültürel dönüşüm yaşanmasını sağlamıştır. Şehirler-
XVII. yüzyıldan itibaren şehzadeler eğitimlerini sarayda alma-
de inşa edilen cami, medrese, kervansaray, imaret, bedes-
ya başlamış, Kafes usulü denen bu uygulama şehzadelerin
ten gibi yapılar ve Anadolu’dan gelip yerleşen binlerce Türk
yönetim deneyimi kazanmasını engellemiştir.
ailesi fethedilen yerlere Türk ve İslam kimliği kazandırmıştır.

UYARI Osmanlı Şehirlerinde Yaşam


Yöneticilere öğüt vermek amacıyla kaleme alınan siyaset- X Şehirlerde halk; cami ve mescit, kahvehane, bozahane gibi
nâme veya nasihatnâme türündeki eserler, Osmanlı dev- mekânlarda veya panayır ve şenliklerde bir araya gelmiştir.
let yönetiminde özellikle yöneticiler için çok önemli bir yere Eğlence kültürünün bir parçası olan düğünler, insanların gü-
sahiptir. Bu eserler sadece siyasi kitaplar şeklinde değil fer- zel zaman geçirdikleri şenliklere dönüşmüştür. Bu faaliyetler
manlar, adaletnameler ve layihalar şeklinde de hazırlanmıştır. bireyler arasında sosyal bağların güçlenmesinde, geleneklerin
sürdürülmesinde ve inançların tazelenmesinde etkili olmuştur.

TYT-AYT ‹ 5 › TARİH
FASİKÜL 12 

X Şehzadelerin sünnet törenleri ile Osmanlı sultanlarının komşu OSMANLI TOPRAK SİSTEMİ
ya da rakip beyliklerden kız alarak yaptıkları padişah düğün-
leri en görkemli şenlikler olmuştur. Surname adı verilen eser- X Osmanlı Devleti’nde toprak sistemi oluşturulurken; İslam top-
lerde şenlikler ile ilgili ayrıntılı bilgiler yer almıştır. rak hukuku, Türk-İslam devletlerinin toprak sistemi ile Roma,
Bizans ve Sasani gibi medeniyetlerde uygulanan toprak sis-
X Osmanlı toplumu için dinî törenler insanların kaynaştığı et-
temi esas alınmıştır.
kinliklerdendir.
X Osmanlı Devleti, geniş bir coğrafyaya hükmettiği için ülkenin
X Ramazan ayı toplumsal yardımlaşma ve dayanışmanın en
her yerinde toprağın hukuki durumu ve kullanım şekli bakı-
güçlü olduğu dönemdir.
mından tek bir sistem uygulamamıştır.

UYARI X Fethettikleri yerlerde önceden uygulanan örf ve âdetler ile hu-


kuki durumu dikkate alan Osmanlılar, her bölgenin özelliğine
Ramazan ayı içerisinde düzenlenen; göre gelişmiş bir sistem oluşturmaya çalışmıştır.

X “Surre Alayı” (Hac münasebetiyle Hicaz bölgesinde gön- X Osmanlı toprak sistemi genel olarak mirî arazi (mülkiyeti dev-
derilen hediyelerin bulunduğu alay) lete ait), mülk arazi ve vakıf arazi olmak üzere üçe ayrılmıştır.

X “Hırka-i Saadet merasimi” (Hz. Muhammed ve yakın- X Osmanlı toprak rejiminin bazı esasları şunlardır:
larına ait olan Mukaddes Emânetlerin ziyaret edilmesi)
■ Mülkiyeti devlete aittir.
X Panayırlar kurulması, Hacivat ve Karagöz oyunları
■ Dirlik sisteminin esasını oluşturur.
gibi etkinlikler Osmanlı toplumunun kaynaşmasına katkı sağ-
■ Nedensiz yere boş bırakılamaz.
lamıştır.
■ Hem toprak hem ürün üzerinden vergi ödenir.

Mirî Arazi

Dirlik Devlet memurlarına maaş karşılığı verilen topraklardır. Gelirine göre has, zeamet ve timar olarak üçe ayrılırdı.

Paşmaklık Gelirleri saray kadınlarına (padişah anneleri, kızları ve eşleri) ayrılan topraklardır.
Saray görevlilerine ve ilmiye sınıfından bazı yüksek rütbeli kişilere çalıştıkları süre içinde maaşlarına ek olarak ve-
Arpalık
rilen arazilerdir.
Yurtluk ve Bir bölgenin Osmanlı Devleti’ne katılmasında etkili olan ve devlete bağlılıklarını bildiren mahallî beylere, kale mu-
Ocaklık hafızlarına, sınırları koruyanlara verilen aynı zamanda tersanelerin ihtiyaçlarına ayrılan arazilerdir.
Osmanlı Devleti’nin, fetihleri kolaylaştırmak ve teşvik etmek için seferlere katılan önemli komutanlara, dervişlere ve
Malikâne
ahilere fethedilen ülkelerde verdiği topraklardır.
Mukataa Gelirleri doğrudan devlet hazinesine gitmek üzere ayrılmış topraklardır.

Mülk Arazi
Mülkiyeti Müslüman olan kişilere ait topraklardır. Bu tür toprak sahipleri ürettikleri üründen belirli bir miktarı “öşür”
Öşrî Topraklar
olarak devlete öderlerdi.
Haracî Mülkiyeti gayrimüslimlere ait topraklardır. Bu tür topraklara sahip olan kişiler, ürettikleri üründen belirli bir miktarı-
Topraklar nı “haraç” olarak devlete öderlerdi.
Vakıf Arazi
Hayırsever mülk sahiplerinin, gelirleriyle sosyal amaçlı kurumların giderlerinin karşılanması için vakfettikleri arazilerdir. Bu arazileri re-
aya işlemekte, reayanın ödediği vergiler sadece vakıf giderleri için harcanmaktadır.

Notlarım

TYT-AYT ‹ 6 › TARİH
 FASİKÜL 12

ÇİFTHANE SİSTEMİ KAVRAM


X Osmanlı Devleti, her çiftçi ailesine bir çift öküzün işleyebilece-
ği kadar mirî araziyi belirli şartlarla kiraya vermiştir. Lonca: “Hücre ya da oda, özel tahsis edilmiş mekân” an-
lamına gelen bir terimdir. Osmanlılarda esnaf ve zanaatkâr-
X “Çift” denilen bu arazi, verime göre 50 ile 150 dönüm arasın- ların örgütlenerek kurduğu meslek organizasyonuna lonca
da değişmiştir. Bir çift öküzün işleyebildiği arazilerin tümüne adı verilir. Loncalar, İslam toplumlarında uzun bir geçmişe
çiftlik, köylü ailesine ise hane denmiştir. sahip olan fütüvvet ve Ahilik zincirinin zamanla değişikliğe
X Çifthane adı verilen sistemde; ailenin emeği, bir çift öküz ve uğramış bir devamıdır.
işlenen arazi bir üretim birimini ve dolayısıyla bir mali birimi
oluşturmuştur.
Osmanlı Devleti’nde Loncaların Görevleri
X Çift vergisinin düzenli olarak toplanmasını engelleyeceğinden
bu araziler kesinlikle bölünemez, bölüştürülemezdi.
1 Esnaf ile hükûmet arasındaki ilişkileri düzenlemek
X Üretici konumda olan hane vergilendirmede esas alınmıştır.
2 Mesleki eğitim vererek vasıflı eleman ihtiyacını karşılamak
X Çiftçinin elindeki araziyi satması, hibe etmesi, miras olarak bı-
rakması veya vakfetmesi yasaktır.
3 Üretilen malların standartlara uygunluğunu kontrol etmek
X Tahrir defterleriyle kayıt altına alınan arazilerden “çift resmi”
adı altında vergi alınmıştır. Zanaatkârlar arasında dayanışmayı sağlamak, haksız reka-
4
bet yaşanmasını önlemek
UYARI
X Hiyerarşik yapıda teşkilatlanmış olan esnaf sisteminde; esnaf
İşlediği toprağını haklı bir neden olmaksızın terk ederek baş- şeyhi, esnaf kethüdâsı, yiğitbaşı, usta, kalfa ve çırak yer alı-
ka yerlere göç eden veya başka işlerle uğraşmaya başlayan yordu. Bunların görev, yetki, sorumluluk ve hakları gelenek-
dolayısıyla arazisini üç yıl boş bırakan kimselerden “çiftbo- lere ve nizamnâmelere göre düzenlenmişti.
zan resmi” adı altında bir vergi alınırdı.
X Aynı iş kolundaki Müslüman ve gayrimüslim meslek sahiple-
ri aynı teşkilatın içinde yer alabilirdi.

Çifthane Sisteminin Yararları X Çıraklık ve kalfalık basamaklarını geçenler ustalığa yükselirdi.


Ekonominin temeli olan tarımın belirli ellerde toplanmasına izin Bir ustanın mesleğini icra edecek dükkan açabilmesi için ge-
verilmemiştir. dik (bir mesleğe devam etme imtiyazı) sahibi olması gerekirdi.

Osmanlı Devleti toprakların bağımsız işletilmesini ve zirai üre- X İhtiyaçtan fazla üretim yapmak fiyatları düşüreceği, eksik üre-
timin sürdürülmesini garanti altına almıştır. tim ise fiyatları yükseltip halka zarar vereceği için üretici sayı-
Toprak ve reaya üzerinde sıkı devlet kontrolü sağlanarak; mev- sının (hirfet) sınırlı olmasına dikkat edilirdi.
cut çiftliklerin dağılması, tarlaların bağ bahçe hâline gelmesi, X Osmanlı esnafının en temel görevi bulunduğu şehir ve çevre-
büyük çiftlik sahiplerinin ortaya çıkması engellenmiştir. sinin ihtiyacını karşılamak olduğundan esnaflar arasında en
önemli unsur ham madde dağıtımıydı. Bu dağıtımı kethüda,
loncalar aracılığıyla adil bir şekilde yapılırdı.
LONCA TEŞKİLATI X Osmanlı esnafı, gelirleri esnaf bağışları ile usta ve kalfaların
X Osmanlı ekonomisinin temeli, toplumun ve devletin ihtiyaç- aidatlarından oluşan orta sandığı ve teavün (yardımlaşma)
larını karşılama esasına dayanmıştır. Bu anlayış iktisadi ha- sandığı gibi sandıklar kurmuştur.
yatı düzenlerken belirli ilkelere göre hareket edilmesinde et- Bu sandıklar,
kili olmuştur. Bu ilkelerin en önemlilerinden biri iaşeciliktir.
■ Lonca üyelerine ticarethanelerinin ıslahı, sanatlarının ge-
X İaşecilik ilkesine göre ekonomik faaliyetlerin amacı, ülke için- liştirilmesi veya aletlerinin yenilenmesi için maddi des-
de mal ve hizmet arzının mümkün olduğu kadar bol, kaliteli tek sağlamıştır.
ve ucuz olmasını sağlamaktır.
■ Yaşlılık, hastalık veya sakatlık sonucu iş göremez duru-
X Devlet, tarım ve ticaret faaliyetlerine önem vermiş ziraattan ma düşmüş üyelerin geçimlerini sağlamak ve tedavi yar-
başlayarak esnaflık ve ticareti de içine alan kapsamlı düzen- dımında bulunmak gibi görevler üstlenerek bir tür sosyal
lemeler yapmıştır. güvence sağlamıştır.

TYT-AYT ‹ 7 › TARİH
FASİKÜL 12 

Narh Sistemi UYARI


X Fiyat takdir edilmesi ve sınırlandırılması anlamında fıkhi bir
terim olan narh, Osmanlı Devleti’nde reayanın refahını koru- Osmanlılarda ticaret yolları üzerinde,
mak, tekelleşmeyi ve haksız rekabeti önlemek amacıyla uy-
X Güvenlik derbentçiler tarafından sağlanmıştır.
gulanan sistemdir.
X Haberleşme işleri menzil teşkilatı aracılığıyla yapılmıştır.
X Narh sistemi ile başta buğday ve un gibi temel ihtiyaç maddele-
ri ile ürün veya hizmetlerin fiyatları denetim altında tutulmuştur. X Ulaşımı ve taşımacılık faaliyetleri ise mekkâreciler tara-
fından gerçekleştirilmiştir. Mekkâreciler taşımacılık faali-
X Narh, malın kalitesine göre tespit edilmekteydi. Fiyatlar belir-
yetlerini tüccar ve kadı huzurunda bir sözleşme düzen-
lenirken reayanın alım gücü dikkate alınarak maddi imkânları
leyerek yapmışlardır.
sınırlı olan halk, korunmaya çalışılırdı. Narha riayet etmeyen-
ler, eksik ve hatalı mal satanlar cezalandırılırdı.
X Osmanlı Devleti’nde önemli ticaret mekânlarından biri de ka-
X Osmanlı Devleti’nde narh uygulamasını gerekli kılan başlıca
panlardır. Günümüzdeki toptancı hallerine benzeyen kapan-
sebepler arasında; nüfus artışı, savaş, deprem, kuraklık ve kıt-
lar, tahıl ürünleri türünden ihtiyaç maddeleri başta olmak üze-
lık, ticari dengelerdeki değişimler, paranın değer kaybetmesi
re kahve, tütün, ipek, pamuk, kumaş ve çeşitli dokumaların
gibi unsurlar yer almıştır.
toptan alınıp satıldığı yerlerdir.

OSMANLI’DA TİCARİ MEKÂNLAR


OSMANLI’DA VAKIF SİSTEMİ
X Limanlar, kervansaraylar, hanlar, kapanlar, bedestenler,
çarşılar ve pazar yerleri Osmanlılarda ticari malın yolculu- X Vakıf, kişilerin sahibi bulunduğu bir mülkü toplumun yararı-
na ebedî olarak bağışlamasıdır. Vakfedilen mallar satılamaz,
ğunda mola verdiği veya halka ulaştığı mekânlardır.
devredilemez ve miras bırakılamazdı.
X Çarşılar; şehir içinde alışverişin yapıldığı, her dönem canlı
ve göz alıcı mekânlardır. Osmanlılarda çarşı, genellikle be- X Sahibi bulunduğu bir mülkü toplumun yararına ebedî olarak
desten adı verilen kapalı mekânlardaki dükkânların etrafın- vakfeden kişiye vâkıf, vakfedilen mala mevkuf denirdi.
da toplanmıştır. X Vakfın işleyişini, amaçlarını anlatan ve vakfın tüzüğü kabul edi-
X Bedesten, kentin ticaret bölgesinin merkezi konumundadır. len vakfiyenin, kadının onayından geçmesi gerekirdi.
Şehirlerin ticari potansiyeli bedestenin varlığına bağlıdır. Baş- X Vakfın idarecisi olan mütevelli; vakıfla ilgili idari, mali her tür-
langıçta kumaşçılar için inşa edilmiş olan bu yapılar, zamanla lü işlemden sorumluydu.
çeşitli esnaf ve tüccarın toplandığı yerlere dönüşmüştür. Çar-
şılarda ticari yapıların haricinde, çarşının büyüklüğüne göre X Osmanlı toplumunda sosyal dengenin kurulmasında etkili
camiler ve hamamlar da bulunmuştur. olan vakıflar; sosyal barışın ve adaletin korunmasında devlet,
toplum ve fert ilişkisinin olumlu yönde gelişmesinde önem-
X Üstü genellikle tonoz veya çatıyla örtülü bir sokağın iki yanın- li rol oynamıştır.
da karşılıklı sıralanan ve aynı cins malları satan dükkanların
meydana getirdiği çarşılara arasta denmiştir. X Osmanlı ülkesinde cami, imarethane, medrese, şifahane, ha-
mam ve kervansaray gibi dinî ve sosyoekonomik tesisler va-
X Pazarlar, haftanın belirli günü genellikle yiyecek maddelerinin
kıflar yoluyla yapılmıştır. Bu durum vakıfların Osmanlı Dev-
veya hayvanların satıldığı alanlardır.
leti’nde eğitim ve bilim faaliyetlerinin finanse edilmesi,
X Osmanlılarda ana kara yollarının her zaman denizle bağlantı- köy ve şehirlerin imar edilmesi, dinî hizmetlerin sürdürül-
sı olmuş ve bunlar bir limanda tamamlanmıştır. mesi ve sosyoekonomik hayatın canlanması gibi işlevle-
ri olduğunu gösterir.
X Osmanlılar kervanların güvenliği ve konaklaması için ticaret
yolları üzerinde kervansaray denilen vakıf yapılar inşa etmiş- X Vakıfların faaliyet gösterdiği başlıca konular arasında eğitim ve
lerdir. Çoğunlukla sultan, vezir ve büyük devlet adamları ta- bilim, iskân, şehircilik, sosyal hizmetler, ekonomi yer almıştır.
rafından inşa ettirilen kervansaraylar; kale gibi sağlam, dö-
X Vakıf kültürü,
neminin süsleme özellikleriyle bezeli, ticaret, sosyal yardım
ve kültür yapılarıdır. ■ Hayırseverleri teşvik edici bir rol üstlenmiştir.

X İnsan ve hayvanların her türlü ihtiyacını karşılayacak donanı- ■ İnsanlığa karşı şahsi ve vicdani sorumluluk hissi, iyilik, şef-
ma sahip olan kervansaraylar, yalnız Müslümanlara değil tica- kat, yardımlaşma ve dayanışma duygusu gibi değerlerin
retle uğraşan her milletten insana hizmet vermiştir. canlı tutulmasını sağlamıştır.

TYT-AYT ‹ 8 › TARİH
ÜNİTE
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA
OSMANLI SİYASETİ (1595-1774)

13 
12


XVII. Yüzyılda Osmanlı Devleti ve Stratejik Rakipleri

Avusturya ve Safevi devletleri ile sık sık mü-


Habsburg-
Osmanlı cadele etti. Devletteki bazı aksaklıklara bağlı lar
Devleti olarak ortaya çıkan merkez ve taşra isyanları
yıpranmasına neden oldu.
Sınır meseleleri ve siyasi anlaşmazlıklar ne- tı
Safeviler Ba
deniyle Osmanlı Devleti ile sorunlar yaşadı.
Avrupa’nın büyük bir kısmına hükmeden
Osmanlı
Habsburg Monarşisi’nin önemli ayağı konu- Kuzey Ruslar
Devleti
Avusturya mundaydı. Balkanlara açılıp buradaki halkı
kendine bağlamak ve Katoliklerin koruyucu-
Do
luğunu üstlenmek istiyordu. ğu
Coğrafi Keşifler sonrası Akdeniz limanlarının
önem kaybetmesiyle ekonomik yönden zayıf-
Venedik
ladı. Osmanlı Devleti ile giriştiği mücadeleler- Safeviler
den dolayı da yıprandı.
Baltık Denizi’ne açılan önemli bir konuma sa-
Lehistan hipti. Eflâk, Boğdan ve Erdel nedeniyle Os- XVI. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı’nın genişlemesini
manlı Devleti ile siyasi sorunlar yaşadı. engelleyen güçler

Baltık Denizi’ne ve Karadeniz’e ulaşmayı, Kaf-

Rusya
kaslar ve Orta Asya’da hâkimiyet kurmayı plan-
Osmanlı-Avusturya İlişkileri
lıyordu. Bu amacı doğrultusunda Osmanlı Dev-
leti’ne karşı kurulan Kutsal İttifak’ta yer aldı. X Avusturya’nın sınır ihlali yaparak Macaristan’a saldırması ve
vergilerini ödememesi 1593-1606 Osmanlı-Avusturya savaşları-
XVII. yüzyıl başlarında eski gücünden uzak bir
nın yaşanmasında etkili olmuştur. Papanın çabalarıyla Avustur-
Malta görünümdeydi. Osmanlı Devleti’ne karşı oluş-
ya, Erdel Prensliği, Eflâk ve Boğdan voyvodalıkları ile Lehistan
turulan Kutsal İttifak’a katıldı.
arasında Osmanlı Devleti’ne karşı Haçlı İttifakı kurulmuştur.

X Estergon Kalesi’nin kaybedilmesi üzerine yeniçerilerin zorla-


UZUN SAVAŞLARDAN DİPLOMASİYE masıyla III. Mehmet sefere çıkmıştır. Osmanlı ordusu önce
Eğri Kalesi’ni ele geçirmiş, ardından Avusturya ile Erdel Prens-
962 yılında kurulan Kutsal Roma Germen İmparatorluğu Osman-
liği’nin oluşturduğu ittifaka karşı Haçova Meydan Savaşı’n-
lı Devleti’nin Batı’daki en büyük rakiplerinden biri durumunda idi.
da büyük bir zafer kazanmıştır (1596).
Kutsal Roma tahtına 1516’da Şarlken’in geçmesiyle birlikte Avru-
pa’da Habsburg Hanedanı hüküm sürmeye başlamıştır. Bu ha- X Osmanlı Devleti’nin doğuda Safevilerle savaşa girmesi ve
nedana bağlı Avusturya ise Türklere karşı mücadele eden bir ar- Anadolu’da Celâli İsyanları’nın yaygınlaşması buna karşılık
şidüklük olarak ortaya çıkmıştır. 1804-1867 arasında Avusturya Avusturya’nın Erdel’de başlayan isyanlarla uğraşmak zorun-
İmparatorluğu ve 1867-1918 arasında da Avusturya-Macaristan da kalması iki tarafı barışa zorlamış, 1606’da Zitvatorok Ant-
İmparatorluğu olarak adlandırılmıştır. laşması imzalanmıştır.

TYT-AYT ‹ 1 › TARİH
FASİKÜL 13 

Zitvatorok Antlaşması’nın Önemli Maddeleri X Osmanlı Devleti’nin Hazar Denizi’ne ulaşarak hem Rusya’nın
güneye inmesini hem de Safevilerin Kafkasya’ya ve Batı Tür-
X Eğri, Kanije ve Estergon kaleleri Osmanlı Devleti’nde kalacaktır. kistan’a doğru yayılmasını engellemek istemesi
X Osmanlılar, Avusturya arşidükü için Caesar (Sezar) unvanı- X Osmanlı Devleti’nin Rus ve Safevi tehditlerini ortadan kaldıra-
nı kullanacaktır. rak toprak bütünlüğünü korumayı amaçlaması
X Avusturya yıllık vergi ödemeyecek, savaş tazminatı olarak
200.000 kuruş gönderecektir. 1578-1590 Savaşları
X Savaş sırasında taraflarca kazanılan topraklar kendilerinde İran’ın saldırıları ile yeniden başlayan Osmanlı-Safevi savaşları
kalacaktır. Taraflarca esir almak ve kale işgal etmek yasakla- 1590’da Ferhat Paşa (İstanbul) Antlaşması ile sona ermiş, Ha-
nacak, eldeki esirler geri verilecektir. zar Denizi’ne kadar ilerleyen Osmanlı Devleti doğuda en geniş
sınırlarına ulaşmıştır.
Zitvatorok Antlaşması’nın Sonuçları
X Macaristan’da durumunu koruyan hatta Eğri ve Kanije adla- NOT
rında iki yeni beylerbeylik oluşturan Osmanlılar; eski Maca-
ristan Krallığı’ndan, Habsburglarda kalan yerler üzerindeki 1583’te Özdemiroğlu Osman Paşa, Kafkasya’da İran ordu-
iddialarından ve bunun için ödenen yıllık 30 bin altın vergi- sunu yenmiştir. Tarafların meşaleler yakarak mücadele et-
den vazgeçmiştir. mesi nedeniyle bu savaşa Meşaleler Savaşı adı verilmiştir.

■ Bu durum, Habsburglar karşısında Osmanlılar için açıkça


bir gerileme anlamına gelmektedir.
1603-1612 Savaşları
X Osmanlı padişahının, rakibini “Caesar” unvanıyla kendisiyle
Osmanlı Devleti’nin Anadolu’da Celâli İsyanları, Batı’da Avustur-
eşit bir hükümdar olarak tanıması ve antlaşmayı yirmi yıl için
ya savaşları ile uğraşmasından yararlanan İranlılar 1603’te yeni-
imzalaması Osmanlı Devleti’nin Kanuni Dönemi’ndeki büyük
den saldırıya geçmişlerdir. Savaşlar Nasuh Paşa Antlaşması ile
iddialarından vazgeçtiğini ortaya koymuştur.
sona ermiştir (1612). Bu antlaşmayla 1555 Amasya Antlaşması’n-
X Avusturya’nın ödemek zorunda olduğu verginin kaldırılması daki sınırlara geri dönülmüş; Safeviler, Osmanlılara yıllık iki yüz
ve Avusturya kralının protokolde Osmanlı padişahına eşitliği- deve yükü ipek ödemeyi kabul etmiştir.
nin kabul edilmesi, Avusturya’yı büyük devlet statüsüne çı-
karmıştır. Böylece Osmanlı Devleti, Avrupa diplomasisin- 1615-1618 Savaşları
de mütekabiliyet (eşitlik) esasını kabul etmiştir.
1615’ten itibaren İran’ın Nasuh Paşa Antlaşması’nın şartlarına uy-
maması nedeniyle başlayan savaşlar 1618’de Serav Antlaşması
UYARI
ile sona ermiştir. Bu antlaşmayla İran’ın vereceği ipek miktarı yüz
deve yüküne indirilmiştir.
1593-1606 savaşları Avusturya’nın askerî strateji ve ateşli si-
lahlar konusunda ileri düzeyde olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Eski usul (ok-yay) savaşan timarlı sipahilerin yetersizliğinin
1623-1639 Savaşları
anlaşılması üzerine Osmanlı Devleti, Anadolu’da tüfek kulla- İran’ın, Celâli İsyanları’ndan faydalanarak Bağdat’ı ve Irak’ın ta-
nabilen sekban askeri toplamaya başlamıştır. mamını işgali nedeniyle başlayan savaşlar 16 yıl sürmüştür. IV.
Murat’ın Revan ve Bağdat seferlerinin ardından İran’ın barış is-
temesi üzerine bugünkü Türkiye-İran sınırının temelini oluş-

Osmanlı-Safevi Savaşları (1578-1639) turan Kasr-ı Şirin Antlaşması imzalanmıştır (1639). Bu antlaş-
madan sonra Osmanlı-İran mücadelesi azalmış, ticari yasakların
Osmanlı-Safevi ilişkilerinde daha çok jeopolitik, ekonomik ve dinî kaldırılması eski tarihî yolların yeniden canlanmasını sağlamıştır.
faktörler belirleyici olmuştur.
UYARI
Osmanlı-Safevi Savaşlarının Nedenleri
X Safevilerin Şiilik propagandası yapması XVII. yüzyılın ilk yarısında Safevilerle giriştiği yoğun mücadele
sebebiyle askerî gücünün büyük bir kısmını İran üzerine se-
X Tarafların İpek Yolu ticaretini denetim altına almak istemesi
ferber eden Osmanlı Devleti, Otuz Yıl Savaşları ile uğraşan
X Safevilerin, Karadeniz kıyılarına çıkmak için tüm Kafkasya’yı Avrupa’nın güçsüz ve zayıf durumundan istifade edememiştir.
ve Batı Türkistan’ı ele geçirme politikası gütmesi

TYT-AYT ‹ 2 › TARİH
 FASİKÜL 13

XVII. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Dış Politikası Osmanlı-Lehistan Savaşları (1672-1676)


Otuz Yıl Savaşları, XVII. yüzyılın ortalarına kadar Avrupa’yı savaş X Lehistan’ın, Osmanlı’ya bağlı Ukrayna Kazaklarına saldırma-
alanı hâline getirmiş ve uzun süre devam eden mücadeleler tüm sı ve Rusya ile yakınlaşması üzerine sefere çıkan IV. Mehmet,
Avrupa’yı zor durumda bırakmıştır. Avrupa’da yaşanan bu karışık- Kamaniçe’yi fethetmiş ve Podolya’ya hâkim olmuştur. Taraf-
lıklar, Osmanlı Devleti’nin Batı’da gücünü korumasını sağlamıştır. lar arasında 1672 yılında Bucaş Antlaşması imzalanmıştır.

X Leh Diyet Meclisinin vergi maddesini kabul etmemesi üzeri-


Osmanlı-Avusturya Savaşları (1662-1664) ne yeniden başlayan savaş sonunda imzalanan Zoravna Ant-
laşması ile vergi maddesi hariç Bucaş Antlaşması aynen ka-
X Savaşın nedeni Avusturya’nın, Osmanlı Devleti’ne bağlı Erdel
bul edilmiştir (1676).
Beyliği’nin iç işlerine karışmasıdır. Avusturya üzerine sefere
çıkan Fazıl Ahmet Paşa 1663’te Uyvar Kalesi’ni fethetmiş ve
burayı eyalet hâline getirmiştir. NOT
X Osmanlı kuvvetlerinin Uyvar ve Zerinvar gibi önemli kaleleri
Bucaş, Osmanlı Devleti’nin topraklarına toprak kattığı son ant-
alması üzerine Avusturya barış istemiş, 1664’te Vasvar Ant-
laşmadır. Bu antlaşma ile Batı’da en geniş sınırlara ulaşılmıştır.
laşması imzalanmıştır. Bu antlaşma ile Uyvar Osmanlı’da kal-
mış ve Avusturya Erdel’deki Türk hâkimiyetini onaylamıştır.

Osmanlı-Rus Savaşı (Çehrin Seferi)


Osmanlı-Lehistan Savaşı (1621)
X Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, 1676’dan beri Rus-
X Osmanlı-Lehistan ilişkilerinin bozulmasındaki temel sebep;
ya’nın işgalinde bulunan ve bir önceki yıl gerçekleştirilen ku-
Kırım hanının, Lehistan topraklarına seferler yapması ve Le-
şatmada ele geçirilemeyen Çehrin Kalesi’ni geri almayı ba-
histan denetimindeki Kazakların Osmanlı sahillerini vurması-
şarmıştır (1678).
dır. Diğer bir sebep ise Lehistan’ın, Eflâk ve Boğdan’ın iç iş-
lerine karışmasıdır. X Taraflar arasındaki mücadeleler, Özi Nehri’nin iki ülke arasın-
da sınır olarak kabul edildiği Bahçesaray Antlaşması imzala-
X Taraflar arasındaki sorunlar nedeniyle sefere çıkan II. Osman
nana kadar sürmüştür (1681) . Bu antlaşma Osmanlı Devleti
(Genç Osman) Hotin Kalesi’ni kuşatmış, ancak yeniçerilerin
ile Ruslar arasında imzalanan ilk antlaşmadır.
gayretsizliği yüzünden kale alınamamıştır. Lehistan’ın barış
istemesi üzerine Kanuni Dönemi’ndeki sınırlar esas alınarak
Hotin Antlaşması imzalanmış, Hotin Kalesi Osmanlı Devle- Osmanlı-Venedik İlişkileri
ti’ne bırakılmıştır (1621).
X Osmanlı Devleti, Doğu Akdeniz’de bulunan Rodos ve Kıbrıs
adalarını almıştı. Ancak Girit Venediklilerin elindeydi.
NOT
X Osmanlı’nın Girit’i almak istemesinde;

II. Osman, Hotin Savaşı’ndaki gayretsizliklerinden dolayı Ka- ■ Adanın stratejik bir konumda bulunması
pıkulu Ocaklarını kaldırmak istemiştir. Ancak bu durumdan ■ Osmanlı ticaret ve yolcu gemilerine saldıran korsanların
rahatsız olan kesimlerin isyanıyla padişah tahttan indirilmiş ve Girit’i üs olarak kullanması
kapıkulları tarafından Yedikule Zindanlarında öldürülmüştür.
etkili olmuştur.

X 1645’te kuşatılan Girit Adası 1669’da fethedilebilmiştir. Ku-


Notlarım şatma sırasında Venedikliler, Çanakkale Boğazı’nı kapata-
rak adaya yardım gönderilmesini engellemeye çalışmışlardır.

UYARI

Girit Kuşatması’nın 24 yıl sürmesi, Osmanlı maliyesini ve do-


nanmasını olumsuz yönde etkilemiştir. Yıllarca süren kuşat-
ma ve ağır kayıplar devletin itibarının sarsılmasına yol açmış-
tır. Ayrıca Osmanlı denizciliğinin eski gücünde olmadığını da
ortaya koymuştur.

TYT-AYT ‹ 3 › TARİH
FASİKÜL 13 

Kutsal İttifak Osmanlılara Karşı AVUSTURYA


LEHİSTAN
Ukrayna
RUSYA
Din
yes
te
Azak

İkinci Viyana Kuşatması ve Yenilgisi (1683)


Podolya r

Pru
Budin

t
Debrecen Bender Özi

Vasvar
Macaristan
VENEDİK Akkerman AZAK DENİZİ

n
ba
Ku
Kili Kırım
Zagreb Kronstadt Kerç Anapa

X Orta Macaristan’da Protestan Macarların lideri konumundaki


Temeşvar Kefe
Bahçesaray
Belgrad Bükreş

Dobruca
Bosna Saraybosna
Pasarofça
Dalm Hersek Silistre
AD Sohum

Tökeli İmre, Avusturya’ya karşı Osmanlı’dan yardım isteyin- aç y Niğbolu


RİY a Mostar
Niş Varna KARADENİZ
AT Raguza Sofya Tırnova
İK İşkodra Burgaz Sinop
DE
ce Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Viyana üzeri-
Üsküp Filibe Amasra
Nİ Edirne
Zİ Kavala
İstanbul Kastamonu Trabzon
Ohri Selanik Enez İzmit

ne sefere çıkmıştır.
Bolu Giresun
Avlonya Bursa
Otranto Balıkesir
Yanya Tırhala Sivas
Korfu
EGE Kütahya Ankara
DENİZİ OSMANLI DEVLETİ
X Osmanlı ordusunun Viyana önlerinde bozguna uğramasıy-
Ayamavra İnebaht
İzmir Alaşehir
Kefalonya Bitlis
Zenta Mora Atina
Konya
Avusturya’ya bırakılan yerler
la birlikte Avrupa’da Osmanlı’nın yenilmez olduğu düşüncesi
Muğla Antalya

Lehistan’a bırakılan yerler İskenderun


Rodos

yıkılmıştır. Papanın girişimleriyle Avusturya, Lehistan, Rus- Venedik’e bırakılan yerler


AKDENİZ Girit ÖLÇEK
Rusya’ya bırakılan yerler Kıbrıs
0 250 500

ya, Venedik ve Malta arasında Kutsal İttifak kurulmuştur.


Karlofça ve İstanbul antlaşmaları ile kaybedilen topraklar

NOT
Karlofça Antlaşması’nın Sonuçları
Osmanlı ordusunun II. Viyana Kuşatması’ndaki başarısızlı- X Batı’da ilk büyük toprak kaybına uğrayan Osmanlı Devleti’nin
ğında; Avrupa devletlerinin Osmanlı’ya karşı birleşmesi, Vi- Orta Avrupa’da egemenliği zayıflamıştır.
yana’nın dört taraftan kuşatılamayacak kadar büyük olma-
sı, kuşatma için gerekli ağır topların getirilmemesi, Osmanlı X Türklerin Avrupa’da ilerleyişi sona ermiş, 1921 Sakarya Sava-
devlet adamları arasında çekişmeler yaşanması, Osmanlı or- şı’na kadar devam edecek olan geri çekiliş süreci başlamıştır.

dusunda lojistik ve disiplin sorunlarının başlaması, Lehistan X Avrupalılar, Osmanlı karşısında savunmadan saldırıya geç-
kralının beklenenden önce Viyana önlerine gelmesi ile Os- mişlerdir.
manlı ordusunun iki ateş arasında kalması etkili olmuştur.

İstanbul Antlaşması (1700)


Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşları (1683-1699) Rus temsilcinin, tam yetkili olmadığı gerekçesiyle Karlofça Ant-
laşması’nı imzalamaması üzerine Rusya ile 1700 tarihinde İstan-
X Kutsal İttifak devletleri ile yapılan savaşlarda Osmanlı Devle- bul Antlaşması yapılmıştır.
ti en ağır yenilgileri Salankamen (1691) ve Zenta (1697) sa-
vaşlarında almıştır. İstanbul Antlaşması’yla,

X II. Mustafa Dönemi’nde İngiltere ve Felemenk (Hollanda) el- X Karadeniz kıyısındaki Azak Kalesi Rusya’ya bırakılmıştır.
çilerinin aracılığıyla Belgrad yakınlarında Karlofça Antlaşma- X Ruslara İstanbul’da daimî elçi bulundurma hakkı tanınmıştır.
sı imzalanmıştır (1699).

UYARI Karlofça Antlaşması Sonrası Dış Siyaset


Karlofça Antlaşması’yla Osmanlı Devleti, bir daha toparlanama-
Osmanlı Devleti Karlofça Antlaşması ile ilk defa yabancı dev- yacağı uzun bir savunma dönemine girmiştir. Ayrıca Osmanlı’nın,
letlerin ara buluculuğunu kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu diplomaside sürekli kendi şartlarını kabul ettirip antlaşmalarda be-
kabullenme bir zamanlar hiçbir devleti kendisi ile eşit görme- lirleyici taraf olma gücü de sona ermiştir.
yen Osmanlı için önemli bir itibar kaybı olmuştur.
Karlofça Antlaşması’ndan sonra Osmanlı Devleti,

X Birden çok devletle aynı anda savaşamayacağını görmüş bu


Karlofça Antlaşması (1699) nedenle konjonktürel ittifaklar kurma yoluna gitmiştir. Böylece
Avrupalılar için tehlike olmaktan çıkmaya başlamıştır.
X Temeşvar ve Banat hariç Macaristan ve Erdel Avusturya’ya
bırakıldı.
KAVRAM
X Podolya ve Ukrayna Lehistan’a verildi.
Konjonktürel ittifak: Bir devletin içinde bulunduğu dönemin
X Mora ve Dalmaçya kıyıları Venedik’e bırakıldı.
durum ve şartlarını menfaatleri doğrultusunda gözeterek di-
X Antlaşmanın 25 yıl süreyle geçerli olması ve Avusturya’nın ga- ğer devletlerle kurduğu ittifaklara denir.
rantisi altında bulunması kabul edildi.

TYT-AYT ‹ 4 › TARİH
 FASİKÜL 13

X Fransa’nın yanında İngiltere, İsveç, Hollanda gibi devletlerle Grönland


(1721)
İzlanda

iyi ilişkiler kurmaya çalışmıştır. Otuz Yıl Savaşları’ndan sonra


(1380) SİBİRYA

Kamçatka
(1697)

Haçlı birliği fikrinin zayıflaması bu durumu kolaylaştırmıştır.


Kanada
1763)

O
SM
N

A
LI
İM
ABD
(1776)
ATLAS PA
RA
TO
RL

OKYANUSU Kanarya U

X Kaybettiği toprakları geri almak için Rusya, Venedik ve Avus- BÜYÜK (PASİFİK)
Adl.
Bahama Makao
Meksika Küba Adları
Bombay Kalküta
Porto Riko
Jamaika Martinik
St. Louis
(1626)
(1661)
Goa
Madras Filipinler OKYANUS
turya ile savaşlar yapmış, bu umudu 1718 Pasarofça Antlaş- BÜYÜK (PASİFİK)
Grenada

Cayenne (1625)
Kolombo Malakka
(1641)

ması’na kadar devam etmiştir. OKYANUS Sumatra


Peru
Angola
(1648) Zengibar HİNT Yeni Gine
Cava
Brezilya
Mozambik OKYANUSU

Şili
Sidney
(1788)

XVII VE XVIII. YÜZYILLARDA OSMANLI VE


Kap
Yeni Zelanda
(1769)
Falkland
(1771)
Portekiz Fransa Hollanda Rusya

AVRUPA’DA DENİZCİLİK FAALİYETLERİ


İngiltere Danimarka İspanya

XVII ve XVIII. yüzyıllarda sömürge paylaşımı


Avrupalıların Sömürgecilik Faaliyetleri
X Coğrafi Keşifleri başlatan İspanyollar ve Portekizliler büyük Osmanlı Denizciliğinde Kadırgadan Kalyona Geçiş
sömürge imparatorlukları kurmuşlardır. Ancak bu sömürge
imparatorluklarına XVII. yüzyıl başlarından itibaren İngiltere X Osmanlı Devleti’nde XVII. yüzyıl sonlarına kadar donanma-
ve Hollanda el koymaya başlamıştır. nın ana unsurunu kadırga denilen kürekli gemiler oluştur-
muştur. XVII. yüzyıl sonlarından XIX. yüzyılın ortalarına kadar
X Portekiz ve İspanya ile başlayıp İngiltere, Hollanda ve Fran-
ise kalyon denilen yelkenli gemiler kadırgaların yerini almıştır.
sa ile devam eden sömürgecilik faaliyetleri; Uzak Doğu’da
Hindistan, Endonezya, Çin ve bu bölgede yer alan yüzlerce X Girit’i kuşatan Osmanlı donanmasının Venedik kalyonları kar-
adayı kapsamıştır. şısında âciz kalması üzerine Osmanlı devlet adamları kalyon
inşasına karar vermiş ve böylece kadırgadan kalyona geçiş
süreci başlamıştır.
İngiliz ve Hollanda Şirketleri Okyanuslarda
X İngiltere, 1600’de İngiliz Doğu Hindistan Şirketi’ni kurarak NOT
Portekiz ve İspanya’nın tekelinde bulunan Uzak Doğu ve Hin-
distan baharat ticaretinden pay almayı amaçlamıştır.
Osmanlı Gemiciliğinin Gelişimi
X Hollanda, 1602’de Hollanda Doğu Hindistan Şirketi’ni kur-
1. Dönem (Kadırga): Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan XVII.
muştur. Bu şirkete Hollanda Hükûmeti tarafından Ümit Bur-
yüzyılın sonlarına kadar geçen dönemde kullanılmıştır.
nu ile Macellan Boğazı arasında kalan bölgede ticaret yapma
hakkı tanınmıştır. Şirket; askerî amaçlı birlikler bulundurmak, 2. Dönem (Kalyon): XIX. yüzyılın ortalarına kadar kullanılmıştır.
gerektiğinde Hollanda adına savaş açmak, kaleler inşa etmek 3. Dönem (Buharlı gemiler): XIX. yüzyılın ortalarından devle-
ve Asya’daki mahallî hükümdarlarla antlaşmalar imzalamak tin yıkılışına kadar kullanılmıştır.
gibi yetkilerle donatılmıştır.

X Dönemin diğer bir deniz gücü olan Fransa, Amerika kıtasına


açılarak zenginliğini artırmaya çalışmıştır.
Osmanlı Devleti’nin Denizlerdeki Egemenliğinin
Zayıflaması
Osmanlı denizciliğinin gerilemesinde etkili olan unsurlar şunlardır:
Okyanuslarda Hâkimiyet Mücadelesi
X İnebahtı Deniz Savaşı’nda çok sayıda deneyimli denizcinin
X Hollanda, Amerika kıtasında sömürgeler elde etmek için Porte-
şehit olması, bunların yerinin doldurulamaması
kiz ve İngiltere ile savaşmış, XVII. yüzyıl ortalarına doğru dün-
yanın en büyük deniz ticaret filosuna sahip olmuştur. X Denizcilikle ilgisi olmayanların donanmanın başına getirilme-
si ve Avrupa’daki gelişmelerin takip edilememesi
X Hollanda’nın giderek güçlenmesi İngiltere-Hollanda Savaşla-
rına neden olmuş, bu savaşlar sonucunda bazı kolonilerini İn- X Deniz askerlerine gerekli eğitimin verilmemesi
gilizlere kaptıran Hollandalılar, okyanuslarda güç kaybetmiştir.
X Donanmanın ihmal edilmesi, yeni ve büyük gemilerin yapıl-
X Yedi Yıl Savaşları (1756-1763) ile Kuzey Amerika’daki Fran- maması
sız sömürgelerini ele geçiren İngiltere, “Üzerinde güneş bat-
X Coğrafi Keşifler’den sonra Avrupalıların hızlı hareket edebilen
mayan imparatorluk” olarak nitelendirilmiştir. kalyon denilen büyük yelkenli gemilere yönelmesi, buna kar-
X XVIII. yüzyılda İngiltere, Fransa ve Rusya arasında Akdeniz’de şılık Osmanlıların uzun süre çektiri ve kadırga denilen kürek-
de hızlı bir rekabet yaşanmıştır. li gemilerde ısrar etmesi

TYT-AYT ‹ 5 › TARİH
FASİKÜL 13 

XVIII. YÜZYILIN İLK YARISINDA OSMANLI VE Rusya’nın, Komşu Devletler ve Osmanlı Açısından Tehdit
AVRUPA DEVLETLERİNİN DIŞ POLİTİKALARI Oluşturan Hedefleri

Sıcak denizlere ulaşmak

Baltık Denizi kıyılarını ele geçirmek


L I
M AN Kaybettiği toprakları geri almak
OS Avrupa devletleri arasındaki Kırım’ı alarak Karadeniz’e inmek
rekabet ve mücadelelerden
yararlanarak toprak bütünlüğünü Boğazları alarak Akdeniz’e ulaşmak
korumak
Slav ve Ortodoks ulusları birleştirip Balkanlara egemen olmak
RE
LTE
Rusların sıcak denizlere inmesini
İ
İNG
engellemek Kafkasya ve Orta Asya üzerinde hâkimiyet kurmak
Akdeniz’de Fransızların gücünü
kırmak için Osmanlı toprak
bütünlüğünü korumak X XII. Şarl’ı takip eden Rusların Osmanlı topraklarına girmeleri,
ardından Eflak ve Boğdan beylerini isyana kışkırtmaları üze-
A
NS
Akdeniz’de İngiltere’ye üstünlük rine sefere çıkan Baltacı Mehmet Paşa Rus ordusunu Prut
FRA sağlamak ve Uzak Doğu’daki
İngiliz sömürgelerini ele geçirmek
Nehri kıyısında kuşattı. Zor durumda kalan Çar I. Petro’nun
barış istemesi üzerine Osmanlı Devleti ile Rusya arasında Prut
Osmanlı aleyhine Rusya ile iş
birliği yapmak Antlaşması imzalandı (1711).

X Prut Antlaşması’na göre,

SYA ■ Rusya, Azak Kalesi ve çevresini Osmanlı’ya geri verecek,


RU
Baltık Denizi’ne hâkim olmak
Kırım’ı alarak Karadeniz’e inmek İstanbul’da elçi bulunduramayacaktı.
Sıcak denizlere ulaşmak ■ İsveç Kralı XII. Şarl ülkesine serbestçe dönebilecekti.

■ Rusya, Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmayacaktı.


R YA
U STU ■ Rus tüccarlar Osmanlı ülkesinde serbestçe ticaret yapa-
AV Rusya ile iş birliği yaparak
Osmanlı Devleti’nin Avrupa’daki
bilecekti.
topraklarını ele geçirmek
UYARI

Prut Antlaşması, 1700 İstanbul Antlaşması ile Rusya’ya ve-


FETİHLERDEN SAVUNMAYA rilen yerlerin geri alınmasını sağlamıştır. Bu durum Osmanlı
devlet adamlarında Karlofça Antlaşması ile kaybedilen yer-
X Sultan II. Mustafa Dönemi’nde büyük toprak kayıplarına yol
lerin geri alınabileceği düşüncesini doğurmuştur. Osman-
açan 1699 Karlofça ve 1700 İstanbul antlaşmalarının imzalan-
lı Devleti’nin Venedik ve Avusturya’ya savaş açmasında bu
ması nedeniyle III. Ahmet Dönemi’nde (1703-1730) devletin
düşünce etkili olmuştur.
dış siyasetini bu antlaşmaların etkileri belirlemiştir.

X XVIII. yüzyılın başlarından itibaren kaybettiği toprakları geri al-


ma politikası izleyen Osmanlı Devleti, bu politikasında büyük Osmanlı-Venedik ve Osmanlı-Avusturya Savaşları
bir başarı gösterememiş hatta yeni toprak kayıpları yaşayın-
(1715-1718)
ca mevcut topraklarını koruma politikasına yönelmiş ve Avru-
pa tarzı ıslahatlar yapmaya başlamıştır. X Mora Yarımadası ve bazı Ege adaları, Karlofça Antlaşması ile
Venedik’e bırakılmıştı. Burada yaşayan halkın, Venedik’in uy-
guladığı Katolik baskısı nedeniyle Osmanlı Devleti’nden yardım
Osmanlı-Rus İlişkileri ve Prut Savaşı (1711) istemesi ve Venedik himayesinde bulunan korsanların Doğu
X Sıcak denizlere ulaşma hedefi doğrultusunda Baltık Deni- Akdeniz’de ticaret ve hac gemilerine baskınlarını sürdürmesi
zi’ne yönelen I. Petro, Protestan ülkelerin lideri ve bölgenin en üzerine Karlofça Antlaşması’nın ihlal edildiğini gerekçe gös-
güçlü devleti olan İsveç’e savaş açmıştır. İsveç Kralı XII. Şarl, teren Osmanlı Devleti, Venedik’e savaş ilan etti. Bu savaşlar
başlangıçta bazı zaferler kazandıysa da 1709’da Poltova Sa- sonunda Osmanlı ordusu Mora ve çevresindeki adaları Ve-
vaşı’nda Rusya’ya yenilerek Osmanlı Devleti’ne sığınmıştır. nedik’ten geri aldı.

TYT-AYT ‹ 6 › TARİH
 FASİKÜL 13

X Osmanlı ordusunun bu başarılarından rahatsız olan Avustur- X Belgrad Antlaşması’na göre,


ya, Karlofça Antlaşması’nın bozulduğunu iddia ederek Os-
■ Avusturya, Belgrad başta olmak üzere Pasarofça Antlaş-
manlı’ya savaş açtı. Petervaradin Savaşı’nda (1716) Avustur- ması’yla aldığı yerleri geri verdi.
ya karşısında yenilgiye uğrayan Osmanlı Devleti barış istedi.
İki devlet arasında Pasarofça Antlaşması imzalandı (1718). ■ Tuna Nehri, taraflar arasında sınır olarak kabul edildi.

X Savaşa yalnız başına devam edemeyen Rusya, Fransa aracı-


X Pasarofça Antlaşması’na göre,
lığıyla barış istedi. Rusya ile de 1739’da Belgrad Antlaşması
■ Mora Yarımadası Osmanlı Devleti’nde kalacaktı. imzalandı. Buna göre,
■ Dalmaçya kıyıları, Arnavutluk ve Hersek kıyılarındaki bazı ■ Rusya, Azak dâhil işgal ettiği yerleri geri verdi.
kaleler Venediklilere bırakılacaktı.
■ Azak Denizi ve Karadeniz’de askerî ve ticari gemi bulun-
■ Belgrad, Banat, Kuzey Sırbistan ve Eflâk’ın batısı Avus- durması yasaklanan Rusların, Osmanlı topraklarında ti-
turya’ya verilecekti. caret yapması ve Hristiyanlarca kutsal sayılan yerleri ser-
■ Avusturya, Osmanlı topraklarında konsolosluk açabilecek bestçe ziyaret etmesi kabul edildi.
ve bazı ticari imtiyazlara sahip olacaktı.
Belgrad Antlaşmalarının Önemi ve Sonuçları
Pasarofça Antlaşması’nın Önemi ve Sonuçları X Osmanlı’nın Batı’da imzaladığı son kazançlı antlaşmadır.
X Osmanlı Devleti Karlofça ile kaybettiği yerleri geri alma umu- X Belgrad’ın geri alınması ile Osmanlı’nın Balkanlardaki ege-
dunu yitirdi. menliği güçlenmiştir.

X Osmanlı yöneticileri, Avrupa’da mevcut toprakları korumaya X Karadeniz’in Osmanlı’ya ait olduğunu belirten son antlaşmadır.
yönelik savunma esaslı bir politika izlemeye başladılar.
X Osmanlı, iki büyük Avrupa devleti ile mücadele edebilecek
X Balkanların Orta Avrupa’ya açılan kapısı durumundaki Belg- güce sahip olduğunu göstermiştir.
rad’ın kaybedilmesi bölgede güçler dengesini Avusturya le-
hine değiştirdi.
Doğu’da Mücadele ve Safevilerin Sonu
X Savaşın kaybedilmesi Batı’nın üstünlüğünü açıkça ortaya çı-
X İran’daki Afgan ayaklanmalarından yararlanmak isteyen Rusya,
kardı. Bu durum Osmanlı yöneticileri arasında Batı’daki ge-
İran topraklarını işgale başladı. Osmanlı Devleti de Rusya’nın
lişmeleri yakından takip etme ve yeniliklerden yararlanma
güneye inmesine engel olmak için İran’a girdi. Osmanlı ve Rus
düşüncesini yaygınlaştırdı.
orduları İran’da karşı karşıya geldiler. Ancak Fransa’nın araya
girmesiyle iki ülke 1724 İstanbul Antlaşması (İran Mukase-
NOT menâmesi) ile İran’ın Kafkasya’daki topraklarını paylaştılar.

X Osmanlı Devleti ile Rusya’nın ilk kez ittifak yaptığı İran Mukase-
Karlofça ve Pasarofça antlaşmaları sonrası yaşanan top-
menâmesi’ne göre; Dağıstan ve Hazar kıyıları Rusya’ya, İran’ın
rak kayıpları, sınırlar dışında kalan Osmanlı Müslümanlarını,
batı illeri (Gürcistan, Şirvan, Azerbaycan) Osmanlı’ya bırakıldı.
Balkanlardan başta İstanbul olmak üzere Anadolu’ya doğ-
ru göçe zorlamıştır. X İran’ın paylaşılmasına razı olmayan Şah Tahmasb, Revan üze-
rine saldırıya geçti. Ancak Osmanlı ordusu karşısında başarı
gösteremedi. Barış istemek zorunda kalan Şah Tahmasb ile
Ahmet Paşa Antlaşması imzalandı (1732). Bu antlaşma ile
Osmanlı-Rus ve Avusturya Savaşları (1736-1739)
Tebriz başta olmak üzere Batı İran ve Azerbaycan İran’a bı-
X Avusturya ve Rusya, Osmanlı topraklarını paylaşmak üzere rakılırken Kafkasya Osmanlı Devleti’nde kaldı.
1733’te gizli bir antlaşma yaptılar. Bu antlaşmaya göre; Azak
X İran’da 1736’da hanedan değişikliği yaşandı. Şah Tahmasb’ı
ve Kırım Rusya’ya, Bosna-Hersek ise Avusturya’ya bırakıldı.
tahttan indiren Avşarların lideri Nadir Han kendisini İran Şahı
X Rusya’nın Lehistan’ın iç işlerine karışması, bazı sınır olayları ilan ettirdi. Böylece Safevi Hanedanı (1502-1736) sona erdi,
ve Kırım’a saldırması üzerine Osmanlı Devleti Rusya’ya savaş yerine yine bir Türk boyu olan Avşarlar iktidara geldi.
açtı (1736). Avusturya da Rusya’nın yanında yer aldı.
X Nadir Şah’ın 1743’te Kerkük, Musul ve Bağdat’a saldırmasıyla
X Osmanlı ordusunun Ruslardan Özi’yi, Avusturya’dan da Se- Osmanlı-İran arasında savaş yeniden başladı. I. Mahmut’un
mendire ve Belgrad’ı geri alması üzerine Avusturya barış iste- Kırım ve Mısır’dan yardım çağrısı üzerine İran barış istedi. İki
di. Fransa’nın ara buluculuğunda Avusturya ile 1739’da Belg- devlet arasında Kasr-ı Şirin Antlaşması’nın maddelerinin esas
rad Antlaşması imzalandı. alındığı Kerden Antlaşması imzalandı (1746).

TYT-AYT ‹ 7 › TARİH
FASİKÜL 13 

1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı Küçük Kaynarca Antlaşması’nın Önemi ve Sonuçları


X Rus Çariçesi II. Katerina; Kırım’ı ve Kafkasya’yı alıp Karade- X Osmanlı Devleti’nin XVIII. yüzyılda imzaladığı koşulları en ağır
niz’e çıkmak, Boğazlardan geçerek sıcak denizlere ulaşmak, antlaşmadır.
Balkanlarda Rus yanlısı devletler kurmak istiyordu. X İlk kez halkı Türk ve Müslüman olan bir toprak parçası kay-
X Rusya’nın bu hedeflerine ulaşması için öncelikle Lehistan’a bedilmiştir.
egemen olması gerekiyordu. Çariçe II. Katerina, Lehistan Kral- X Kırım’ın dinî bakımdan Osmanlı halifesine bağlı kalması sağ-
lığı’na Rus yanlısı birini seçtirdi. Bu durumu tanımayarak isyan lanarak tarihî ve kültürel bağların sürdürülmesi amaçlanmıştır.
eden Leh milliyetçilerini takip eden Rus askerlerinin Osmanlı
sınırlarını ihlal etmeleri üzerine Rusya’ya savaş açıldı (1768). X Rusya, açtığı konsolosluklar aracılığıyla Balkanlarda etkisi-
ni artırmıştır.
X Osmanlı Devleti, Rusya ile savaşta başarılı olamadı. Bu duru-
X Karadeniz, Türk gölü olmaktan çıkmıştır.
ma; Kırım Hanı Devlet Giray’ın Osmanlı ordusuna yeterli des-
teği sağlayamaması, ordunun sevk ve idaresinde sorunlar X Osmanlı ilk kez savaş tazminatı ödemek durumunda kalmıştır.
yaşanması, gerekli erzak hazırlığının yapılmaması, askerlerin
X Rusya, Küçük Kaynarca Antlaşması ile İstanbul’da bir Ortodoks
maaşlarının zamanında ödenmemesi gibi nedenler yol açtı.
Kilisesi inşa ederek burada ibadet edenleri himayesi altına al-
X Eflak ve Boğdan’a giren Ruslar Kırım’ı işgal ettiler. Baltık De- ma hakkını elde etmiştir. Küçük görünen bu taviz, Rusya’nın
nizi’nden hareket eden bir Rus donanması İzmir’in Çeşme Li- daha sonraları Osmanlı Devleti’nin iç işlerine müdahale etme
manı’nda demirli bulunan Osmanlı donanmasını yaktı (1770). hakkına sahip olduğu iddiasının gerekçesini oluşturmuştur.
Rusların Tuna Nehri’ni geçerek Şumnu’ya kadar ilerlemesi
X Osmanlı Devleti, dünya siyasetinde büyük güç ve prestij kay-
üzerine I. Abdülhamit barış istemek zorunda kaldı ve Küçük
bına uğramıştır.
Kaynarca Antlaşması imzalandı (1774).

Küçük Kaynarca Antlaşması’nın Önemli Maddeleri


X Osmanlı Devleti Kırım’a bağımsızlık tanıyacaktır. Kabartay ara-
zisi ile Azak Kalesi ve çevresi Rusya’ya bırakılacak, Rusya sa-
vaşta ele geçirdiği diğer yerleri geri verecektir.

X Kırım hanları yalnız dinî bakımdan Müslümanların halifesi sı-


fatını taşıyan Osmanlı padişahına bağlı olacaktır.

X Rusya, Balkanlarda istediği yerde konsolosluk açabilecek ve


İstanbul’da daimî elçi bulundurabilecektir.

X Rus ticaret gemileri Karadeniz ve Akdeniz’deki Türk sularında


serbestçe dolaşabilecek; Fransa ve İngiltere’ye tanınan kapi-
Küçük Kaynarca Antlaşması’ndan sonra Osmanlı sınırları Küçük Kaynarca Antlaşması
tülasyonlardan Rusya da yararlanacaktır. Küçük Kaynarca Antlaşması ile bağımsız hâle gelen topraklar
ile Rusya’ya bırakılan topraklar

X Osmanlı Devleti, Rusya’ya savaş tazminatı ödeyecektir. Küçük Kaynarca Antlaşması’na göre Osmanlı sınırları

Notlarım

TYT-AYT ‹ 8 › TARİH
ÜNİTE
DEĞİŞİM ÇAĞINDA AVRUPA VE OSMANLI

14 DEĞİŞİM ÇAĞINDA AVRUPA VE OSMANLI - 1


13


AVRUPA’DA DEĞİŞİM ÇAĞI Rönesans


XV. yüzyıl sonlarında İtalya’da başlayan, daha sonra diğer Avru-
Kilise ve Papalık pa ülkelerine de yayılan edebiyat, sanat, düşünce ve bilim alanla-
X XVI. yüzyılın başlarına kadar Avrupa’da siyasi, sosyal ve eko- rındaki gelişmelere “yeniden doğuş” anlamında Rönesans denir.
nomik alanda en yetkili kurum Katolik Kilisesi ve bu kiliseyi
Rönesans’ın başlamasında etkili olan bazı gelişmeler şunlardır:
temsil eden Papalık’tır.
X Kâğıdın ucuzlaması ve matbaanın yaygınlaşmasıyla düşün-
X Papalık, XVI. yüzyılın ilk çeyreğinde İtalyan şehir devletlerinin celerin hızlı ve kolay yayılması
en güçlülerinden biri hâline gelmiştir. Papalar, krallara taç giy-
direrek siyasi nüfuzlarını artırmışlardır. X Coğrafî Keşifler’le zenginleşen Avrupa’da düşünce ve sanat
eserlerine değer veren mesen sınıfının ortaya çıkması
X Eğitim ve öğretim alanında Oxford, Paris ve Bologna gibi döne-
X Eski Yunan, Roma ve İslam medeniyetlerine ait eserlerin in-
min önemli üniversitelerinde söz sahibi olan Papalık, buralarda
celenmesiyle akılcı düşüncenin gelişmesi
Aristo ve Batlamyus’un öğretilerini okutmuştur. Bu öğretilere
karşı çıkanlar ise engizisyon mahkemelerinde yargılanmıştır. X Kiliseye duyulan güvenin azalması, skolastik düşüncenin güç
kaybetmesi
X Katolik Kilisesi endüljans adı verilen, para karşılığı günahla-
rın affedildiği belge yoluyla ekilebilir toprakların önemli bir kıs- X Avrupalıların, İspanya’daki Endülüs Emevi Devleti aracılığı ile
mını ele geçirmiştir. İslam uygarlığını tanıması

X Avrupa’da faaliyet alanlarını genişleterek yükselmek isteyen


burjuvazi, Katolik Kilisesinin kısıtlayıcı yaklaşımlarından kur-
Rönesans’ın Öncüleri
tulmayı amaçlamıştır. Savaşlar için paraya ihtiyaç duyan kral- İtalya’da Dante, Leonardo da Vinci, Rafeello ve Michelangelo;
lar ve asiller, kendilerinden borç aldıkları ölçüde burjuvanın Fransa’da Montaigne; İngiltere’de Şekspir; Almanya’da Erasmus
serbest ticaret yapmasına göz yummuşlardır. Bu durum bur- ve Luther; Polonya’da ise Kopernik Rönesans’a öncülük ettiler.
juvazinin aristokrat (asiller) sınıfına karşı yükselişini hız- Rönesans İtalya’da güzel sanatlar, Fransa’da bilim, İngiltere’de
landırmıştır. edebiyat, Almanya’da din alanında (Reform) gelişme göstermiştir

Katolik Kilisesi ve Papalığın Güç Kaybetmesinde


NOT
Etkili Olan Nedenler
Rönesans’ın İtalya’da başlamasında etkili olan nedenlerden
Haçlı Seferleri’nin başarısızlıkla sonuçlanması başlıcaları şunlardır:
Feodalitenin zayıflaması ile siyasi güçlerini artıran kralların pa- X İtalya’nın coğrafi konumundan dolayı İslam uygarlıkları ve
palara karşı üstünlük sağlaması diğer uygarlıklarla ticari ve kültürel etkileşim içinde olması
Katolik Kilisesinin parçalanması, eğitim kurumlarını ve zengin- X Ticaret sayesinde zenginleşen İtalyan şehir devletlerinde
liklerini kaybetmesi bilimsel ve kültürel çalışmaların desteklenmesi
Coğrafi Keşifler, Rönesans ve Reform hareketleri sonunda ki-
X İstanbul’un fethi üzerine İtalya’ya giden Bizanslı bilginlerin
lise öğretilerinden bazılarının yanlış olduğunun anlaşılması
Yunan ve Roma eserlerini İtalyancaya tercüme etmeleri
Din adamlarının söylemlerini ve yaşam tarzını eleştiren Eras-
X İtalya’daki üniversitelerin etkisi
mus, Röklen, Luther gibi kişilerin ortaya çıkması

TYT-AYT ‹ 1 › TARİH
FASİKÜL 14 DEĞİŞİM ÇAĞINDA AVRUPA VE OSMANLI - 1

Rönesans’ın Sonuçları UYARI


X Özgür düşünce ve bilimi engelleyen skolastik düşünce yı-
kılmış, deney ve gözleme dayalı pozitif düşünce yayılmıştır. Osmanlı Devleti’nin; Hristiyan halka din, inanç ve kültürel
yönden geniş haklar tanıması, Ortodoks din adamlarının
X Bilimsel çalışmalar, teknoloji ve sanayinin gelişmesine or-
halk üzerinde baskı oluşturmasına ve siyasi güç elde etme-
tam hazırlamıştır.
lerine izin vermemesi, Reform hareketlerinin Osmanlı ülke-
X İnsana değer veren hümanist düşünce yaygınlaşmış, insan sinde yaşayan Hristiyanlar arasında yayılmasını engellemiştir.
ve doğa hakkında yeni bilgilere ulaşılmıştır.

X Mimari, edebiyat, resim ve heykel sanatları gelişmiştir.

X Katolik Kilisesinin otoritesinin zayıflaması Reform hareketleri-


AVRUPA’DA DİN SAVAŞLARINDAN MODERN
ne ortam hazırlamıştır. DEVLETE
Augsburg (Ogsburg) Antlaşması (1555)
Reform
Protestanlar ile Alman imparatoru arasında yirmi beş yıl süren sa-
X Reform, XVI. yüzyılda Katolik Kilisesine bağlı bir kısım hüma-
vaş sonrasında Augsburg Antlaşması imzalanmıştır.
nist din adamının kiliseye karşı yapmış olduğu dinsel hareket-
tir. Ruhban sınıfında reform yapılması gerektiğini savunan hü- Augsburg Antlaşması ile;
manistler, yeni bir din kurma iddiasında olmamıştır. X Protestan mezhebi ve kilisesi Almanya’da resmen tanınmıştır.
X Reformun nedenlerinden başlıcaları şunlardır: X Protestanlar elde ettikleri haklar sayesinde Katoliklerle eşit
■ Kâğıt ve matbaa sayesinde yeni fikirlerin yayılması konuma gelmiştir.

■ İncil’in millî dillere çevrilmesi, kutsal metinlerde yazanlar- X Almanya’daki prenslere istediği mezhebi seçme özgürlüğü ve-
la rahiplerin söylemlerinin farklı olduğunun anlaşılması rilerek Lutherci prenslerle Katolik prensler arasında barış sağ-
lanmaya çalışılmıştır. Halk ya bağlı bulunduğu prensin mez-
■ Hümanizm sayesinde Hristiyanlığın kaynaklarına inilmesi
hebine girmiş ya da zorunlu olarak göç etmiştir.
ve serbest düşüncenin yayılması

■ Papalık’ta çöküşün hızlanması ve ıslahat fikrinin yayılması X Almanya’daki ayrılıkların sona erdirilmesi amaçlanmış olsa
da biri Protestan diğeri Katolik olmak üzere iki Almanya or-
■ Kilisenin zenginleşmesine karşın halkın yoksullaşması
taya çıkmıştır.
Reform’un öncüsü Martin Luther 1517’de Wittenberg Kilisesine
astığı 95 maddelik bildiride, “Dinin esas kaynağı Tanrı’nın sözle- Otuz Yıl Savaşları (1618-1648)
rinden ibarettir. Buna havarilerin ve ilk Hristiyan azizlerin yorumun-
Otuz Yıl Savaşları’nın nedenlerinden başlıcaları şunlardır:
dan başka bir şey katılamaz. Din ve ibadet herkesin vicdanına ait
bir iştir.” görüşünü savunmuş ve bu görüş büyük destek görmüş-
tür. Reform hareketi Almanya’da başlamış daha sonra Fransa, İn-
Habsburg Hanedanı’nın Avrupa’da tek
giltere ve diğer Avrupa ülkelerinde etkili olmuştur. hâkim güç olmak istemesi

Reform’un Sonuçları
Topraklarını evlilik veya veraset yoluyla
X Avrupa’da mezhep birliği bozulmuş, Protestanlık, Kalvenizm, günden güne artıran Habsburglara,
Anglikanizm, Presbiteryenlik gibi mezhepler ortaya çıkmıştır. başta Fransa olmak üzere bölgedeki
devlet ve prensliklerin tepki göstermesi
X Katolik Kilisesi kendini yenilemek zorunda kalmış, yeni mez-
heplere karşı engizisyon mahkemeleri kurulmuştur.
Katoliklerle Protestanlar arasında yaşa-
X Papa ve kilisenin, Avrupa ülkelerinin kralları üzerindeki etki-
nan dinî ve siyasi ayrışma sonrasında
si zayıflamış ve Avrupa’da siyasal bölünmeler yaşanmıştır. mücadelelerin artması
X Protestanlığı kabul eden ülkelerde kilise malları yağmalanmış,
laik eğitim sistemi kurulmuştur.
X Bohemya Bölgesi’nde Protestan Çekler ile Kutsal Roma İm-
X Kilisenin düşünce hayatı üzerindeki etkisinin azalması ile ser- paratorluğu arasında başlayan mücadele sürecinde İngiltere
best bir ortam oluşmuş, bilimsel çalışmalar hızlanmıştır. ve Hollanda Protestanları desteklemiştir.

TYT-AYT ‹ 2 › TARİH
DEĞİŞİM ÇAĞINDA AVRUPA VE OSMANLI - 1 FASİKÜL 14

OTUZ YIL SAVAŞLARI’NDA TARAFLAR

Protestan Birliği Katolik Birliği


Fransa, Danimarka, Bohemya, İsveç, Norveç, Hollanda, İngiltere, Kutsal Roma Germen İmparatorluğu, İspanya, Avusturya, Bavye-
Protestan Alman Prenslikleri ra, Katolik Alman Prenslikleri

X Katolikler ile Protestanlar arasındaki dinî ve siyasi ayrışma Otuz Yıl Savaşları’nın Sonuçları
sürecinde tüm Avrupa sefalet içerisinde kalmıştır. Dinî se-
beplerle başlayan mücadelelerde din faktörü zamanla öne- X Kutsal Roma Germen İmparatorluğu feodal bir karmaşaya
mini kaybetmiş ve siyasi sebepler ön plana çıkmıştır. Katolik sürüklenmiş, Alman toprakları üzerinde Danimarka, İsveç,
Fransa’nın bir süre sonra Protestan ittifakına katılması bu du- Fransa gibi devletlerin müdahil olduğu yeni bir siyasi ortam
rumu kanıtlamaktadır. oluşmuştur.

X 1645’ten sonra Alman prensliklerinin Kutsal Roma İmpara- X Hollanda, Portekiz ve İsviçre bağımsızlıklarına kavuşmuştur.
torluğu’ndan desteğini çekmesi ve Danimarka ile İsveç’in de
X Fransa, Otuz Yıl Savaşları’ndan galip ayrılmış, Almanya’dan
aralarındaki sorunlara son vermesi üzerine Kutsal Roma İm- toprak alarak gücünü artırmıştır.
paratorluğu’nun direnci kırılmıştır. Bu gelişmeler barış görüş-
melerini hızlandırmış ve Otuz Yıl Savaşları’na dâhil olan dev- X Sömürgelerinin büyük bir kısmını yitiren İspanya’nın yeniden
letlerin çoğunun katılımı ile barış gerçekleşmiştir. büyük imparatorluk kurma hayali sona ermiştir.

Protestan-Katolik çekişmesi
Kutsal Roma’ya bağlı prenslik-
üzerine temellense de savaşan
lerin farklı taraflarda savaşması
devletlerin çoğu dinsel değil
sebebiyle aynı zamanda bir iç
siyasal amaçlar için mücadele
savaş niteliği de taşır.
vermiştir.

Avrupa devletlerinin birçoğu- Protestanların zaferiyle sonuç-


nun katıldığı savaşlar dizisidir. Otuz Yıl Savaşları
lanmıştır.

Avrupa’da din temelli savaşları Çok taraflı diplomasinin ilk


büyük ölçüde sona erdirmiş, örneği olan 1648 Westphalia
millî monarşilerin güçlenmesin- Barışı ile mücadeleler sona
de etkili olmuştur. ermiştir.

Westphalia (Vestfalya) Konferansı (1648) Westphalia Antlaşması (1648)


X Otuz Yıl Savaşları’ndan sonra Avrupa’da düzeni sağlamak için Westphalia Antlaşması Habsburg elçilerinin Fransa ve İsveç’le
toplanan Westphalia Konferansı, Avrupa’nın ilk büyük konfe- ayrı ayrı imzaladıkları ikili antlaşmalara verilen genel bir isimdir.
ransı sayılmaktadır. Bu antlaşma 1815 Viyana Kongresi’nde uygulanacak olan Kon-

X Konferansa katılan devletler, savaş ve iktidar sorunlarını dinin ferans Diplomasisi için esin kaynağı olmuştur.
etkisinde kalmadan tartışmıştır.
KAVRAM
X Papalık temsilcisi, konferansta dinlenmediği gibi antlaşma me-
tinleri de papaya imzalattırılmamıştır. Böylece kilisenin gü-
Konferans Diplomasisi: Westphalia Kongresi ile ortaya çıktığı
cü sınırlandırılmıştır.
kabul edilmektedir. Avrupalı devletlerin aralarındaki sorunları
X Westphalia Barışı; çağdaş uluslararası ilişkilerin temelini oluş- toplantılar yoluyla çözmeleri anlamına gelen konferans diplo-
turmuş, “egemen devlet” anlayışını ortaya çıkarmış, merkezî masisi, 1815 Viyana Kongresi sonrasında önem kazanmıştır.
yönetim anlayışını güçlendirmiştir.

TYT-AYT ‹ 3 › TARİH
FASİKÜL 14 DEĞİŞİM ÇAĞINDA AVRUPA VE OSMANLI - 1

Westphalia Antlaşması ile,


Modern Devlete Giden Süreçte Yaşanan Bazı Gelişmeler
X 1555 Augsburg Antlaşması’nın hükümleri yenilenerek Kato-
Yeni Çağ’ın başlarında merkezî krallıkların güçlenmesi
lik, Protestan ve Kalvenizm Almanya’da geçerli mezhepler
hâline getirilmiştir. Matbaanın geliştirilmesiyle birlikte merkezden uzak bölgelerin
yönetiminin kolaylaşması
X Kutsal Roma İmparatorluğu’nun parçalandığı uluslararası hu-
Coğrafi Keşifler’le birlikte Avrupalı kralların ekonomik, askerî ve
kuk bakımından doğrulanmıştır.
siyasi güçlerini artırmaları
X Avrupa’da dinî etkenlerin yerini modern diplomasi almış ve
Reform hareketleri sonrasında ulusal kiliselerin kurulması
uluslararası alanda modern devletler hukukunun temelle-
ri atılmıştır. Sekülerleşmeye (dünyevileşme) giden süreçte kilisenin gücü-
nün azalması
X Kutsal Roma İmparatorluğu’nun Avrupa’yı tek bir çatı altın-
Savaşlar nedeniyle sıkı vergi politikaları uygulayan Avrupalı kral-
da birleştirme politikası gerçekleşmemiş, bunun yerini den-
ların modern ve akılcı bir yönetim oluşturmaları
ge politikası almıştır.

X Fransa ve İngiltere Avrupa siyasetine yön veren devletler hâ-


line gelmiştir. Ulus Devletlerin Ortaya Çıkışı
X Evrensel imparatorlukların, yerlerini ulusal krallıklara ve ulus Yeni Çağ Avrupa’sında,
devletlerine bıraktığı sürecin önemli bir aşaması gerçekleş-
X Kralların yönetimi altındaki halklar, ulus olarak tanımlanmış,
tirilmiştir.
krallar otoritelerini ulusun varlığına dayandırmıştır.
X Bazı Avrupa ülkeleri topraklarını genişletirken özellikle Alman- X Devletlerin sekülerleşmesi (dünyevileşme) ile birlikte Haçlı it-
ya’da gerileme ve iç karışıklıklar başlamıştır. tifakları sona ermiş, her ulus devlet kendi çıkarları için savaş-
maya başlamıştır.

Kutsal Roma X Ulus devletlerin kurulma sürecinde yaşanan mali sorunları


İmparatorluğu ve çözmek için devletler sömürgeciliğe yönelmiş, daimî ordular
Papalık güç kaybetti. kurmuşlardır. Kralların daimi ordular kurmaları hazinede sü-
rekli altın bulundurulmasını gerekli kılmış, bu gereklilik mer-
kantilizmin doğmasına neden olmuştur.

Almanya yüzlerce Avrupalı krallar


Westphalia kiliselerini millî
küçük prensliğe
Barışı hâle getirdiler.
KAVRAM
bölündü.

Merkantilizm: Avrupa’da Coğrafi Keşifler sonrasında orta-


Protestanlığın orta- ya çıkan merkantilizm, ülkelerin güç ve zenginliğinin sahip
dan kaldırılmasına olduğu değerli madenlerle ölçülebileceği fikrine dayanan
yönelik çalışmalara bir ekonomik sistemdir. Avrupalı devletler bu sistemde; al-
son nokta konuldu.
tın külçesini para, dış ticareti de altını elde etmenin bir yolu
olarak görmüştür.

Modern Devlet
X Merkantilizmin amacı ile doğru orantılı olarak nüfus; ucuz iş
Avrupa’da 1648 Westphalia Antlaşması’ndan itibaren modern
gücü, fazla üretim, çok kazanç ve asker sayısının artması an-
devlet anlayışı ortaya çıkmıştır. Modern devlet anlayışında ki-
lamına geldiğinden nüfus hareketliliği yasaklanmış, ülkeye ka-
lisenin, devlet ve toplum üzerindeki etkisinin azaltılması esas-
çak girenlerin bile çıkışları engellenmiştir. Üretim ve ihracatı
tır. Böylece merkezî otoritenin ülkede tek hâkim güç olma-
artırabilmek için kurulan atölyeler, şehirleri büyük merkezler
sı sağlanmıştır.
hâline getirmiştir.

UYARI X Feodalizmden merkantilizme uzanan dönemde yaşanan as-


kerî ve teknolojik dönüşüm, savaş teçhizatlarının üretiminde
Modern devletlerde merkezî bir ordu bulunur ve merkezî oto- de büyük gelişmelere neden olmuştur. XV. yüzyılın sonların-
ritenin koyduğu hukuk kuralları her zaman geçerlidir. dan itibaren ateşli silahların etkin bir şekilde kullanılması Av-
rupa’da Askerî Devrim’in başlangıcı kabul edilmiştir.

TYT-AYT ‹ 4 › TARİH
DEĞİŞİM ÇAĞINDA AVRUPA VE OSMANLI - 1 FASİKÜL 14

Bilim Devrimi’nden Aydınlanma Çağı’na OSMANLI DEVLETİ’NDE DEĞİŞİM


X Rönesans ve Reform hareketlerinden sonra düşünürlerin, “İn- Avrupa’ya Akan Servet
sanlık, yaşamı bilimin kurallarıyla anlayabilir.” fikrini esas alarak
çalışmalar yapmaları bilimde büyük değişimleri ortaya çıkar- X XV. yüzyılda gerçekleşen Coğrafi Keşifler, Batılıların sömür-
mıştır. Bilimin yeni kanunlar ortaya koymak için kullanılma- geler kurarak zenginleşmesinde etkili olmuştur. Keşfinin ar-

sı, bu dönemin Akıl Çağı olarak adlandırılmasını sağlamıştır. dından Amerika kıtası İspanya, Portekiz, Fransa, İngiltere ve
Hollanda gibi Avrupalı devletler tarafından kolonileştirilmiş,
X Akıl Çağı’nda Galileo, Kepler, Copernicus ve Newton gibi bilim kaynakları yağmalanarak Avrupa’ya taşınmıştır.
insanları sayesinde Avrupa’da Bilim Devrimi gerçekleşmiştir.
X 1600’lerin ilk yıllarında Avrupa’dan Amerika’ya yoğun göç-
X Batı dünyası, XVIII. yüzyılda Aydınlanma Dönemi’ne girmiştir. ler olmuştur. Keşifler deniz ticaretine önem kazandırmış, ti-
Tüm dünyayı etkileyen bir modernleşme hareketi olan Aydın- cari faaliyetler Avrupa’nın kalkınmasında en önemli girdiler-
lanma düşüncesi; ilk olarak İngiltere’de toplumsal değişimle den biri hâline gelmiştir.
başlamış, Fransa’da özgürlük hareketine dönüşmüş, Alman-
X Amerika’nın keşfi sonrası bu kıtadan Avrupa’ya gelen gümü-
ya’da felsefi temellerine kavuşmuştur.
şün, giderek artan miktarda Osmanlı ülkesine girmesi akçe-
nin değerini düşürerek fiyatlarda geniş çaplı dalgalanmalara
Aydınlanma Düşüncesinin Ortaya Çıkmasına ve enflasyona yol açmıştır.
Katkı Sağlayan Avrupalı Düşünürler
X Osmanlı pazarlarına giren paranın burada kalmayarak İpek
Güneş Sistemi’ni keşfetmiş, Dünya’nın yuvar- Yolu’nu takiben İran’a, oradan da Hindistan’a geçmesi Os-
Copernicus lak olduğunu ve Güneş’in etrafında döndüğü- manlı Devleti’nin ticaret dengesini büyük ölçüde etkilemiştir.
nü ispatlamıştır.
X Osmanlı’da, devlet görevlileri dışındaki kişilerin para ve fiyat-
Hükümdar (Prens) adlı kitabında, İtalya’da lar üzerindeki etkisi, devletin zaman zaman tedavüldeki parayı
siyasi birliğin ancak güçlü bir hükümdarla çekerek yerine değeri ayarlanmış akçe çıkartmasına neden ol-
Machiavelli sağlanabileceğini savunmuştur. Düşüncele- muştur. Bu para ayarlamalarına sikke tashihi denmiştir. Bazen
ri “Hedefe giden her yol meşrudur.” şeklin- de altın ve gümüş sikkelerin bakır oranı artırılmış veya sikkele-
de özetlenmiştir. rin hacmi küçültülerek sikke tağşişi politikası uygulanmıştır.
Sanayileşmenin getirdiği sorunlardan etkile- X Ticaret yollarının yön değiştirmesiyle Akdeniz limanları ve
Thomas nerek Ütopya adlı eserini kaleme almış, özel ticareti durgunlaşmış, Osmanlı gümrük gelirleri ve ihraca-
Moore mülkiyetin bulunmadığı bir devlet hayal et- tı azalmıştır.
miştir.

Aydınlanma düşüncesini felsefi temellere otur- Akçenin Değer Kaybının Sonuçları


Immanuel tan kişidir. “Aklını kendin kullanma cesaretini Ulufeli askerlerin, özellikle kapıkullarının, memnuniyetsizliğine
Kant göster.” diyerek insanın aklını başkasının kıla- ve sık sık ayaklanmalarına yol açmıştır.
vuzluğuna bırakmasına karşı çıkmıştır. Enflasyon girdabına giren Osmanlı Devleti, akçenin ayarları üze-
Halkın iktidarını, her alanda eşitliğini ve mutlak rinde oynayarak bu girdaptan kurtulmaya çalışmış ancak fiyat-
demokrasiyi savunmuştur. Toplumsal Söz- lardaki büyük değişmeler devleti ekonomik krize sokmuştur.
Jean Jacques leşme adlı eserinde; toplumun bir araya ge- Akçedeki ayarlamalardan sonra standart Osmanlı akçesiyle
Rousseau lerek düzen içinde yaşaması için bir “sözleş- aynı miktarda malın satın alınamaması sadece ulufeli asker-
me” oluşturması gerektiğini, devletin halkın lerin değil şehir ve köylerdeki halkın da sıkıntılar yaşamasına
egemenliği ile yükseleceğini iddia etmiştir. neden olmuştur.

Notlarım

TYT-AYT ‹ 5 › TARİH
FASİKÜL 14 DEĞİŞİM ÇAĞINDA AVRUPA VE OSMANLI - 1

Kapitülasyonların Sürekli Hâle Getirilmesi Osmanlı’da Askerî ve Ekonomik Dönüşüm


X Osmanlı Devleti, XIV. yüzyıldan itibaren yabancı ülkelere ay- X Coğrafi Keşifler’den sonra büyük servetler elde eden Avrupa
rıcalıklar tanımış ve Fransızlara ilk gerçek kapitülasyon 1569 kralları, feodal sistemin de çökmesiyle daimi ve düzenli ordu-
yılında verilmiştir. 1580’de İngiltere ve 1612’de de Hollanda, lar kurdular. Şövalyelerin yerine ücretli piyade birlikleri oluş-
Osmanlılar tarafından verilen kapitülasyonlarla desteklenmiştir. turdular. Bu orduları ateşli silahlarla donattılar. Savaş yön-
temleri ve ateşli silahlara dayalı bu değişiklik Askerî Devrim
X Kapitülasyonlar, XVIII. yüzyıla kadar Osmanlı padişahının ya-
olarak adlandırılmıştır.
bancılara bir inayeti olup tek taraflıydı. 1718’de imzalanan Pa-
sarofça Antlaşması’ndan sonra iki taraflı olmuştur. X Klasik Osmanlı askerî, mali ve idari sistemi XVI. yüzyılın son-
larından itibaren büyük krizler ve dönüşümler yaşamıştır. Bu
X Osmanlı Devleti, 1740 yılında kapitülasyon siyasetinde yeni bir
döneme girmiştir. 1739 Belgrad Antlaşmaları’nda Fransa’dan durumun yaşanmasında, merkantilist ekonomi sistemi saye-
destek gören Osmanlı Devleti, 28 Mayıs 1740’ta imzalanan sinde zenginleşen Avrupalı devletlerin Askerî Devrim yapma-
antlaşmayla Fransızlara verilen kapitülasyonları genişletmiş- ları etkili olmuştur.
tir. Bu antlaşmayla kapitülasyonlar sürekli hâle getirilmiş ve
daha önce olduğu gibi hükümdarların saltanat süresiyle sı- NOT
nırlı olmaktan çıkarılmıştır.
Avrupalılar, merkantilist ekonomi sistemi sayesinde zengin-
leşerek Askerî Devrim yapmış ve Osmanlı orduları ile reka-
Kapitülasyonların Sonuçları
bet edebilecek ordular kurmuşlardır.
X Osmanlı toprakları Avrupa devletlerinin ham madde kaynağı
ve pazarı hâline gelmiştir.
X Avrupa’nın 1598-1648 yılları arasında sürekli savaş durumun-
X Osmanlı yerli sanayisi ve lonca teşkilatı zayıflamıştır. da olması, Askerî Devrim’in gelişimine önemli katkı sağladı.
X Gayrimüslimler, Avrupalı devletlerin elçilerinden tercümanlık Mızraklı askerlerin yerini tüfekli piyadeler aldı. Ordular, ateş
beratı gibi belgeler alarak imtiyaz sahibi olmuştur. Bunun ya- güçlerini artırmak için dönüşümlü ateş etmeye dayalı kont-
nında yabancı devletlerin himayesine girerek Müslüman tüc- ra-marş adı verilen bir teknik uyguladılar.
carlara karşı tekelci özellikler kazanmıştır.
NOT
X Batılı devletler, kapitülasyonları kullanarak XIX. yüzyılda Os-
manlı Devleti’ne her konuda müdahale etmiştir.
Kontra-marş adı verilen teknik, ateş eden birliklerin en arka-
X Osmanlı Bankası ve Alman Doğu Bankası gibi kuruluşlar, ya- ya geçerek yeni ateş için hazırlandıkları ve sürekli bir dev-
bancı sermayenin Osmanlı’ya girişini kolaylaştırmıştır. ridaim içerisinde oldukları bir sistemdir. Böylece eşzaman-
X Yabancılara verilen demir yolu imtiyazları Osmanlı ekonomi- lı ateş gücü oluşturulmuş, savaşlarda saf düzenine geçilmiş
sinin çökmesinde önemli bir rol oynamıştır. ve askerler bu yönde eğitilmiştir.

X Osmanlı ülkesinde suç işleyen Avrupalıların, Osmanlı mahke-


melerinde yargılanmasını engellemiştir. X Osmanlı Devleti, Askerî Devrim’in etkisini ilk olarak 1593-1606
yılları arasında Avusturya ile yapılan savaşlarda görmüştür.
X Yabancılar, işyerlerinde kanunsuz faaliyetlerde bulunsa da
Dönemin idarecileri, padişahlara sundukları layihalarda at-
buralara müdahale edilememiştir.
lı asker piyadesinin azlığı nedeniyle kale kuşatmalarında ba-
X İstanbul’da elçiliklerin çevresinde her milletten insanın bir ara- şarısız olunduğunu belirtmişlerdir. Osmanlı, Avrupa’nın ateş
da yaşadığı kozmopolit mahalleler oluşmuştur. gücü ve askerî etkinliğini iki yolla dengelemeye çalışmıştır.
Bunlarda birincisi, silahlı yeniçerilerin sayısını artırmak diğeri
UYARI de ateşli silahlar kullanabilen sarıca, sekban ve levent deni-
len yeni atlı birlikler kurmak olmuştur.
Osmanlı Devleti, verdiği imtiyazlarla siyasi ve iktisadi bakım-
dan Avrupa’ya bağımlı hâle gelmiştir. Bu nedenle Fransız el- UYARI
çisi, 1788’de Osmanlı Devleti’nin, Fransa’nın çok zengin bir
kolonisi olduğunu ifade etmiştir. Aynı dönemde İngiliz elçi- Osmanlıların yeniden teşkilatlanmaya yönelik bu stratejileri
si de artık daha fazla istenebilecek imtiyazın kalmadığını ile- merkezî nitelikteki askerî yapıyı ortadan kaldırmış, lojistik kay-
ri sürmüştür. naklar üzerindeki devlet kontrolünü zayıflatmıştır.

TYT-AYT ‹ 6 › TARİH
DEĞİŞİM ÇAĞINDA AVRUPA VE OSMANLI - 1 FASİKÜL 14

NOT
XVI. yüzyılda
XVII. yüzyılda
Osmanlı ordusunun XVII. yüzyıl Osmanlı yazar, düşünür ve devlet adamı Koçi
timar sisteminin
büyük bir kısmı Bey, yeniçerilerin bozulmasının temelini, geçmişte yaşanan
bozulmasıyla birlikte
maliyeti ucuz ve savaş iki hadiseye dayandırmaktadır. Bunların ilki, 1583’te Sultan
timarlı sipahi sayısı
zamanı orduya katılan
büyük ölçüde III. Murat’ın oğlu Şehzade Mehmet’in sünnet düğününde hal-
timarlı sipahilerden
azaldı. kı eğlendirenlerin yeniçeri olarak kaydedilmesidir. Diğeri ise
oluşmaktaydı.
Yeniçeri Ağası Mustafa Ağa’nın 1620’de ocağın içindeki de-
Osmanlı’da neyimli askerleri uzaklaştırarak yerlerine çok sayıda işe ya-
Sipahiler ramaz kişileri ocağa almasıdır.

Sipahilerin
yetersizlikleri ortaya Geleneksel
çıktıkça yerine ateşli silahlarla savaşan Timar Sisteminin Bozulması
silahlar kullanabilen sipahiler, ateşli silah
yeniçeriler ile sekban eğitimine ayak X XVII. yüzyılda timarlı sipahilerin önemi azalmıştır. Hafif tüfek-
ve sarıca denilen paralı uydurmakta le savaşan ordular karşısında kılıçla savaşan timarlı sipahile-
askerler getirilmiştir. zorlanmışlardır. rin yetersizliğinin ortaya çıkması sonrası ordunun en kalaba-
lık savaş gücü olan timarlı sipahiler askerî yönden değerini
kaybetmeye başlamıştır. Buna bağlı olarak ordunun her türlü
ihtiyacını karşılayan timar sistemi ihmâl edilmiştir. Bu durum
Osmanlı ordusunun lojistik sistemini de sekteye uğratmıştır.
Yeniçerilerin Sayısındaki Artış
X Timarlı sipahilerin sayılarının azaldığı dönemde Anadolu aha-
Avrupa’daki ilk daimî ordu özelliğine sahip yeniçeriler, Osmanlıla-
lisinden tüfekli asker bölükleri (sekban) oluşturulmuştur. Os-
rın savaş meydanlarında ve kale kuşatmalarında üstünlük kurma-
manlı Devleti, ateşli silah kullanmayı bilen bir ya da iki sefer
sını sağlamıştır. 1593-1606 Avusturya savaşlarında yeniçerilerin,
için askere alınan ve daha sonra terhis edilen askerlerin ser-
tüfekli piyade askeri karşısında başarısız olmaları üzerine sayıları
bestçe silah taşımalarına izin vermiştir.
önce 30.000’e daha sonra da 50.000’e çıkarılmıştır.

Timar Sisteminin Bozulmasının Başlıca Nedenleri


Yeniçeri Ocağının Bozulmasının Nedenleri
X Askerlikle ilgisi olmayanların ocağa kayıt yapılması

UYARI 1 Timarların özel mülk veya


vakfa dönüştürülmesi ve
rüşvet karşılığı verilmesi
Devşirme sisteminin, Yeniçeri Ocağının asker ihtiyacını kar-
şılamada yetersiz kalması üzerine İstanbul’a iş bulmak için
gelen delikanlılar bile ocağa kayıt yapılmıştır. Böylece ocağın
yapısı bozulmuş ve dağıtılan ulufeler devlet hazinesine yük Dirliklerin parayla alınıp
satılır hâle gelmesi
2
olmuştur. Yeniçeri sayısındaki bu artış sonraki dönemlerde
karşılaşılan sorunların kaynağını oluşturmuştur.

Uzun süren savaşların


X Ocağa alınan çocukların isim, hüviyet ve fiziki özelliklerinin
bulunduğu “Eşkâl Defteri”ne önem verilmemesi
3 yaşanması ve geleneksel
silahlarla savaşan sipahilerin,
ateşli silah eğitimine ayak
X Ocağa girmesi yasak olan Müslümanlar da dâhil pek çok ke- uyduramaması
simden kişinin ocağa alınması
Sipahilerin gösterişli
X Usulsüz atamalar ve sayılarının artması ile yeniçeri ordusun-
da disiplininin bozulması
yaşama arzusu ve çok
para kazanma hırsı yanında
4
enflasyonun artması ve
X Hristiyan çocukların muayene edilmeden ya da rüşvetle dev- paranın değer kaybetmesi
şirme olarak alınması

TYT-AYT ‹ 7 › TARİH
FASİKÜL 14 DEĞİŞİM ÇAĞINDA AVRUPA VE OSMANLI - 1

X Sekbanlar, seferlerden sonra köylerine geri dönmek yerine, X Osmanlı Devleti, farklı dönemlerde uyguladığı ekonomik po-
eşkıyaya katılarak Anadolu’daki ayaklanmalara destek ol- litikalara uygun olarak vergi düzenlemeleri yapmıştır. Devlet;
muş ve bu durum uzun vadede başka sorunları da berabe- başta savaş olmak üzere deprem, kıtlık gibi özel durumlar-
rinde getirmiştir. da da değişik isim ve miktarlarda yeni vergiler koymak zo-
runda kalmıştır.
X XVII. yüzyılda asker maaşlarını ödemekte zorlanan devlet, na-
kit para ihtiyacını karşılamak için timar topraklarını mukataa X Osmanlı Devleti artan savaş masrafları ve azalan gelirler ne-
hâline getirerek üç yıllık bir süre için iltizama vermiştir. Bu uy- deniyle yeni vergi kaynakları aramaya başlamıştır. Bunun so-
gulamanın da bir süre sonra yetersiz kalması üzerine mirî ara- nucunda olağanüstü hallerde toplanan avarız vergisi sürekli
zilerin ömür boyu kiralanması yoluna gidilmiştir. Malikâne de- hâle getirilmiş, zamanla bir tür varlık vergisine dönüşen im-
nilen bu sistem, mirî toprakların devlet denetiminden çıkarak dad-ı seferiyye adıyla yeni bir vergi kaynağı oluşturulmuştur.
mülk ve vakıf hâline getirilmesine yol açmıştır. Sefer masraflarını karşılamak için alınan bu vergi, XVIII. yüzyıl
sonlarından itibaren sürekli hâle gelmiştir.

İltizam Sisteminin Yaygınlaşmasının Sonuçları


KAVRAM
Devletin nakit ihtiyacı karşılanmış, ancak Mukataa: Geliri dirlik olarak dağıtılmayıp doğrudan merkez
memur ve timarlı sipahilere verilen topraklar
hazinesine aktarılan vergiler ve vergi kaynaklarıdır.
azalmıştır.
İltizam: Mukataa gelirlerinin peşin para karşılığında kiraya ve-
rilmesidir. Mukataaları kiralayan kişiye mültezim denilmiştir.

Malikâne sistemi: Mukataaların ömür boyu kiralanması uy-


gulamasıdır. Çoğu İstanbul’da oturan malikâne sahipleri,
Köylüler mültezimlerin talep ettikleri vergileri malikânelerini mültezimler aracılığı ile idare etme yoluna git-
ödeyemediklerinden topraklarını terk edip tiler. Genelde âyanlardan oluşan mültezimler zamanla ma-
şehirlere göç etmişlerdir. likâneleri ele geçirdiler. Daha sonra mütesellimlik, voyvodalık,
muhassıllık gibi resmî görevlere yükselerek Osmanlı Devle-
ti’nin merkez, taşra ve ordu sisteminde etkili duruma geldiler.

Âyanlık: Osmanlı’da şehirlerde ve taşrada âyan ve eşraf de-


nen itibarlı bir zümre oluşmuştu. Bunlar vergilerin belirlen-
Timarlı sipahi sayısı azalmıştır. Devlet açığı mesi ve toplanmasında devlet görevlilerine yardımcı olurlar-
kapatmak için yeniçeri sayısını artırmış, dı. İltizam ve malikâne sisteminden yararlanarak mukataa
savaş zamanı ücretli asker toplamıştır.
topraklarını ele geçiren âyanlar, ekonomik ve siyasi nüfuz-
larını artırdılar.

X Büyük ordular kurma ve bu orduyu sürekli olarak eğitme


zorunluluğu Osmanlı Devleti’nin finansal yapısını bozarken Notlarım
uzun ve yıpratıcı savaşlar, ekonomik sorunları daha da ağır-
laştırmıştır.

Osmanlı Devleti’nde Ekonomik Tedbirler


X Klasik Dönem’de toprağa dayalı bir ekonomik sistem uygula-
yan Osmanlı Devleti, fethedilen toprakları mirî araziye dönüş-
türmüş ve tahririni yaptıktan sonra kanunnameler yoluyla alı-
nacak vergileri tespit etmiştir.

X Osmanlı vergi sistemi, örfî ve şeri olmak üzere iki kısma ayrıl-
mıştır. Öşür, haraç ve cizye gibi şeri vergiler; ayni veya nak-
dî olarak tahsil edilmiştir. Örfî vergiler ise devletin gerekli gör-
dükçe halktan aldığı vergilerdir.

TYT-AYT ‹ 8 › TARİH

You might also like