You are on page 1of 149

SARO DADYAN

Hayallerde
Kalan
İstanbul
HAYALLERDE KALAN İSTANBUL, SARO DADYAN, 2022

İBB Yayınlar Koordinatörü: Cengiz Özkarabekir


SARO DADYAN
Yayın Yönetmeni: Ahmet Bozkurt

Hayallerde
İçerik ve Yayın Danışmanı: Vahit Uysal
İdari Koordinasyon: Gökhan Özçevik
Redaksiyon: Sevim Erdoğan
Son Okuma: Bülent Ulus
Kapak Tasarımı: Geray Gençer

Kalan
Sayfa Kimlik Konsepti ve Tasarımı: Kamuran Ok
Arşiv Tarama: Evren Ertem
Baskı Öncesi Hazırlık ve Renk Ayrımı: Mehmet Kara
Görseller: İBB Atatürk Kitaplığı, İBB Kültür AŞ Faik Şenol Arşivi, Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivleri,
Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyet Arşivleri, Archivio di Stato del Cantone Ticino Bellinzona,

İstanbul
İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, Bibliothéque Nationale de France, Salt Arşivi,
Büke Uras Koleksiyonu, Sedat Bornovalı Koleksiyonu, Cengiz Özkarabekir Arşivi

Yapım
RES Yapım Prodüksiyon Reklam Org. Tur. San. Tic. Ltd. Şti.
kitap.resyapim@gmail.com

Baskı ve Cilt
XXXXXXX

ISBN:

1. Baskı: İstanbul, Şubat 2022

Yayınevi Sertifika No: 15321 Matbaa Sertifika No: XXXXXX

Bu kitap İstanbul Kültür ve Sanat Ürünleri Ticaret A.Ş. tarafından


İBB Kültür Daire Başkanlığı Kültürel Etkinlikler Şube Müdürlüğü için özel olarak üretilmiştir.

İBB ETÜD VE PROJELER DAİRE BAŞKANLIĞI


İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Hacıahmet Mahallesi, Yeniyol Zarif Sok. No: 1, 34440 Beyoğlu/İstanbul.

İSTANBUL KÜLTÜR VE SANAT ÜRÜNLERİ TİCARET A.Ş.


Maltepe Mah. Topkapı Kültür Parkı Osmanlı Evleri, 328. Sk. No: 49 34010 Topkapı/Zeytinburnu/İSTANBUL
TEL: 0 (212) 467 07 00 FAKS: 0 (212) 467 07 99
© İstanbul Kültür ve Sanat Ürünleri A.Ş. 2020
Bütün hakları sınırlıdır. Yasal sınırlar içinde ve kaynak gösterilmek sureti ile yapılabilecek alıntılar dışında her türlü
kullanım ve yararlanma, eser/hak sahiplerinin ve yayıncının önceden yazılı iznine tabidir. | All rights reserved. No
part of this publication may be reproduced, stored in a retrieval system or transmitted in any form or by any means,
electrical, mechanical or otherwise, without seeking the written permission of the copyright holders and of the
publishers.
Sunuş
Ekrem İmamoğlu
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı

Sevgili Dostlarım,
16. yüzyılın ünlü filozofu, ressam ve mucit Leonardo da Vinci’nin Boğaz ve
Haliç üzerine yapmak istediği köprü projesini sanırım hepimiz biliriz. O gü-
nün şartlarında bunu hayata geçirmek belki imkânsızdı. Fakat günümüzde bu
projeler tamamlanmış olarak hayatı ne kadar da kolaylaştırıyor değil mi? Çok
yakın tarihlerde yüksek teknoloji ile bitirilen bu projelere baktığımızda 1500’lü
İstanbul, bizim tarihimizin ve uygarlığımızın bir özetidir.
yılların başında çizilen Boğaz ve Haliç projesinin insanın hayal gücünün ve
M. K. ATATÜRK ufkunun sınırlarının olmadığını gösteriyor.
İstanbul son birkaç yüzyılda gerçekleşmemiş ya da gerçekleşememiş onlarca
projeyle biliniyor. Tüneller, meydanlar, köprüler, anıtlar, saraylar, ibadethane-
ler... Bu projelerin bir kısmı yabancı mimarlar ve bilim insanları tarafından
geliştirilirken bir kısmı da bu memleketin insanları tarafından çizildi. Kim bi-
lir, yapımı gerçekleşmiş olsaydı İstanbul nasıl bir kent olurdu acaba. Bu so-
rular bizi meşgul ededursun Hayallerde Kalan İstanbul önemli bir boşluğu
dolduruyor bence. Kitap bugün olduğu gibi yüzyıllar önce de İstanbul’un ne
kadar dinamik bir kent olduğunu gösteriyor. Eser; bilgiler, belgeler, çizimler ve
isimler üzerine kurgulanmış. Birçoğumuzun bilmediği ya da az bildiği konula-
rı abartıya kaçmadan aktarıyor. Hayallerde Kalan İstanbul geleceğe ışık tutan
hayallerin de önünü açıyor. İBB Yayınları değerli bir eser daha üretmiş. Bu tür
yayınları çok önemsiyorum ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
İyi okumalar diliyorum…
Sevgi ve saygılarımla
Önsöz
Bu kitap da diğer birçok araştırmam gibi benim kendi kişisel merakım neti- 1502’de Leonardo da Vinci’nin Haliç ve Boğaz Köprüsü projeleriyle başlayıp
cesinde ortaya çıktı. On yıl kadar önce bir sahafta bulduğum, Pavesi isimli 1950’lerdeki projelere uzanan 450 yıllık bu serüvende gerçekleş(e)memiş köp-
İtalyan bir mimarın hazırladığı gerçekleşmemiş Kırım Savaşı Anıtı, beni İstan- rüler, tüp geçitler, meydanlar, müzeler, anıtlar, saraylar, camiler, kiliseler, si-
bul için planlanmış, hatta bazılarının inşasına da başlanmış ama gerçekleş(e) nagoglar gibi çok çeşitli yapı çalışmaları bulunuyor. Sözün kısası, gerçekleş(e)
memiş başka projeleri de toplamaya itti. Yıllar boyunca çalıştığım arşivlerde, memiş, hayallerde kalmış İstanbul da sahip olduğumuz İstanbul kadar renkli,
okuduklarımda, koleksiyonerlerle görüşmelerimde gerçekleşmemiş projeler çeşitli ve çok kültürlü bir yapıya sahip. Tabii bu noktada akıllara gelen ilk soru
de hep aklımın bir yerinde oldu ve seneler içinde bu projeler yavaş yavaş bir da “Acaba gerçekleşselerdi nasıl olurdu?” oluyor. Projeler arasında gezinirken
araya geldi. Bir merak neticesinde toplanan bu projelerin kitaba dönüşmesi hakikaten bazılarında insan iç geçirip “Keşke olabilseydi” demekten kendini
birkaç defa gündeme geldi ve onlar da projelerin kaderini paylaşıp ancak ha- alamıyor, kimisindeyse “Neyse ki olmamış” diye sevinebiliyor.
yallerde kaldı. Fakat ne mutlu ki bugün bu kitap, olabilecek en doğru yerde,
Fakat her şeyin ötesinde gerçekleş(e)memiş bu projeler, bize devrin idareci-
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları’nda hayat buldu. Açıkçası, kitapta
lerinin, mimarlarının, mühendislerinin, yatırımcılarının ve şehir insanının
yer verdiğimiz projelerden daha fazlası da var ama konu bütünlüğünü ve ki-
düşünce yapısını, arzularını, rüyalarını, nasıl bir şehir hayal ettiklerini gösteri-
tabın hacmini göz önüne alarak bazı projelerden feragat etmek zorunda kal-
dım. Eminim ki şimdiye kadar bildiğimiz ve bir araya gelen projelerin dışında yor. İlk etapta projelerin gerçekleş(e)memiş olması olumsuz bir intiba uyan-
da henüz keşfedilmemiş, gözden kaçmış birçok proje vardır ve yapılacak yeni dırabilir. Fakat gerçekleş(e)memiş bu projelere toplu olarak bakıldığında, as-
araştırmalar, arşiv çalışmaları bu koleksiyonu daha da zenginleştirecektir. lında geçmişinde de İstanbul’un bugün olduğu gibi ne kadar dinamik, sürekli
gelişmeye ve değişime açık bir şehir olduğunu gösteriyor. Bugün baktığımızda
İstanbul, devamlı değişen dinamik yapısına tezat dünyanın en kadim şehirle-
bu projelerin bazıları bize ütopik görünebilir ama birçok etmenden dolayı bu-
rinden biri. Hâlâ bu şehre dair bilmediğimiz birçok şey var, şehrin tarihi de-
gün imkânsız görünen o projeleri geçmişte hayata geçirebilmek mümkündü.
vamlı keşfedilen yeni bilgiler ve belgelerle dolu. Bu sonu gelmez geçmiş de
Yani konu edindiğimiz projeler dönemin mimarlarının, girişimcilerinin, devlet
şehrin tarihi üzerine çalışmayı daha heyecanlı ve keyifli bir serüvene dönüştü-
adamlarının hayallerinden ibaret değil; dönemlerinde ihtiyaçları hissedilen,
rüyor. İstanbul her daim herkesin var olmak istediği, şansını denediği, arkasın-
İstanbul’un gereksinimlerini, sosyal ve kültürel yapısını gösteren belgelerdir.
da adını bırakmak için çalıştığı, tüm dünyanın gözlerini çevirdiği bir metropol
oldu. Bu sayede de şehrin hem bugünü hem de geçmişi çok dinli, çok uluslu, Projelerin toplanması ve kitabın yayımlanması aşamasında birçok kişinin
çok dilli, çok kültürlü bir hal aldı. Dünyanın dört bir yanındaki kütüphaneler, özverili yardımlarını gördüm. Bunlar arasında başta kitabın yayımlanması-
arşivler, koleksiyonlar, antikacılar, eskiciler bu şehrin geçmişiyle ilgili hatıra ve na olanak tanıyan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları ve İstanbul İçerik
belgelerle doldu. Her geçen gün bir yenisi keşfedilen bu zengin geçmişe ait Atölyesi çalışanları olmak üzere; Yaren Şahin, Sedat Bornovalı, Carlo Agliati,
tanıklıklar bugüne yeni bakış açıları sunuyor. Süha Özkan, Büke Uras, Naz Özkan, Ruhi Okuş, Hayretin Yıldırım,
Mimar Pavesi’nin
projelendirdiği Kırım
Savaşı Anıtı

Fatih Dalgalı, Yüksel Yücel, geçtiğimiz günlerde aramızdan ayrılan Kemal Kı-
rar ve isimlerini tek tek yazmanın mümkün olmadığı birçok kişiye teşekkürü
bir borç bilirim.
Bugün günlük koşuşturmacalarımızın arasında her gün önünden geçtiğimiz
yapılara dahi bakmaya fırsat bulamazken, ben sizi var olmayan, bu şehrin ha-
yallerde yaşayan yapıları ve eserleri arasında bir gezintiye davet ediyorum. Bu
kısa seyahatte keyif almanız dileğiyle...
Saro Dadyan
Galata - 2021
İçindekiler
13 Hayallerde Kalan Boğaz Köprüleri

49 Hayallerde Kalan Galata Köprüleri

71 Fossatilerin Hayallerindeki İstanbul

117 İstanbul’un Hayallerinde Kalan Anıtlar

139 Raimondo D’Aronco’nun Hayallerinde Kalan İstanbul

181 İstanbul’un Hayallerinde Kalan Ulaşım Sistemleri

211 İstanbul’un Hayallerde Kalan Meydan Düzenlemeleri

227 Mimar Kemaleddin Bey’in Hayallerindeki İstanbul

241 İstanbul’un Hayallerinde Kalan Dinî Yapılar

265 Henri Prost’un Hayallerindeki İstanbul

286 Kaynakça

289 Dizin
Ferdinand Arnodin’in Kandilli
ile Rumelihisarı arasında inşa
etmeyi
Hayallerde tasarladığı
Kalan İstanbulHamidiye Hayallerde Kalan Boğaz Köprüleri
Köprüsü’nün projesi

Hayallerde
Kalan
Boğaz
Köprüleri

12 13
İ
stanbul’un hayallerde kalan mimari projelerine bakıldığında, köprülerin
özellikle de Boğaziçi ve Galata köprülerinin başı çektiği ve farklı tarihler-
de, farklı üslup ve işlevlerde birçok köprü projesi hazırlandığı görülür. II.
Bayezid’den Sultan Abdülaziz’e, II. Abdülhamid’den Adnan Menderes’e ka-
dar birçok kimse iki kıtanın bir köprüyle birbirine bağlanmasını hayal etmiş,
bu hayali gerçekleştirmek için birçok mimar, mühendis projeler hazırlamış,
yeri geldiğinde gazeteler bile önerilerini yayımlayarak hayallerindeki köprüyü
çizmişler.
Tarihin babası olarak anılan Heredot’a bakılacak olursa, asırlar süren bu hayal
çok erken bir tarihte, MÖ 513 yılında Pers Hükümdarı Darius tarafından ger-
çekleştirildi. Trakya seferine çıkan Darius’un 700 bin kişilik muazzam ordusu-
nun Avrupa Yakası’na geçişi için Samoslu Mandrokles 325 büyük sandalı bir-
birine bağlayıp bu sandalları iki yakada çakılan büyük kazıklarla sabitlemiş ve
bu geçici köprü sayesinde Pers ordusu sorunsuzca diğer yakaya ulaşabilmiştir.
Bu ilk köprünün hatırasına deniz kıyısına biri Asur, diğeri de Yunan harfleriyle
iki sütun dikilmiş, Pers ordusunun Boğaz’dan geçişini resmeden bir tablo da
hazırlanarak Samos’taki Here Tapınağı’na yerleştirilmiştir.1

1 Herodotos, Tarih, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2014, s. 330-331.

15
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan Boğaz Köprüleri

Bildiğimiz hayallerde kalan ilk Bo-


ğaz Köprüsü ise Rönesans döne-
minin öncü isimlerinden ressam,
heykeltıraş, mimar, mühendis, hari-
tacı ve anatomist Leonardo da Vinci
tarafından tasarlandı. Topkapı Sa-
rayı arşivlerinde da Vinci’nin 1502
yılında, İstanbul’a, devrin padişahı
II. Bayezid’e gönderdiği İtalyanca
bir mektubun Osmanlıca tercümesi
korunmaktadır, mektubun orijinal
nüshasının ne olduğu ise meçhul-
dür. Bu mektuba göre, ünlü mucit
İtalya’yı terk ederek İstanbul’a yer-
leşmek emelindedir. O sırada Suri-
çi İstanbul’u ile Galata’yı birbirine
bağlayacak bir köprü inşasının ta-
savvur edildiğini fakat böyle bir ya-
pıyı inşa edebilecek bir mimarın bu-
lunamadığını haber alan Leonardo
da Vinci, bahsi geçen mektubu kale-
me almış ve böylesi zor bir köprüyü
inşa etmeye muktedir tek ismin ken-
disi olduğunu iddia etmiştir.
İnşa etmeyi planladığı köprünün
projelerini de hazırlayan da Vin-
ci’ye göre, köprü tek gözlü ve her
Leonardo da Vinci’nin kaleme aldığı mektubun Top- ucu çifter ayaklı olacaktır. Köprü-
kapı Sarayı Arşivi’nde korunan Türkçe tercümesi Da Vinci’nin Institute de France Arşivi’nde korunan Galata Köprüsü projesi
nün toplam uzunluğu 350,16 metre,

16 17
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan Boğaz Köprüleri

Da Vinci’nin yaptığı Galata Köprüsü çizimi üzerinden hazırlanan maket

deniz üzerindeki uzunluğu 116,72 metre, genişliği 23,75 metre, su yüzeyinden Bu çizim üzerine çalışan Profesör F. Stuss’a göre, bu projenin da Vinci’nin
yüksekliği ise 40,85 metre olacaktır. “Köprüyü bir bina kadar yüksek yapaca- hayallerinde kalması belki de onun açısından çok daha iyi olmuştur, zira bu
ğım. Çok yüksek olduğu için, üzerinden kimse geçmeye razı olmayacak. Öyle ebatlarda bir köprünün inşa edilebilmesi pek kolay gözükmemektedir, yani bu
bir köprü yapacağım ki, yelkenleri fora olsa bile bir gemi altından geçebilecek” projeye başlanmış olsaydı dahi belki tamamlanması mümkün olmayacak ve
diyen da Vinci’nin hayali gerçek olabilse ve bu köprü inşa edilebilseydi, şüp- yine hayallerde kalacaktı.
hesiz İstanbul bir da Vinci yapısına ev sahipliği yapmanın ötesinde sembol
Profesör Stuss’un köprü inşasının zorluğu hakkındaki değerlendirmesi şu şe-
yapılarından biri haline gelecek anıtsal bir köprüye de sahip olacaktı.2
kildedir:
Leonardo da Vinci Haliç’e inşasını planladığı köprünün eskizlerini de defte-
rine çizmişti ve bu eskiz bugün Institute de France Arşivlerinde korunuyor. Köprüyü gerçekleştirmemek Leonardo açısından şanssızlık mı
2 Zeki Sönmez, Türk-İtalyan Siyaset ve Sanat İlişkileri, Bağlam Yayınları, İstanbul, 2006, s. 104-105. idi, yoksa aksi mi? Böylece Leonardo büyük şöhretini gölgeleyecek

18 19
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan Boğaz Köprüleri

başarısızlıklara düşmekten kurtuldu mu, yoksa dünya eşsiz bir şiddetli akıntı nedeniyle köprü ayakları kısa
köprünün yapılmasından yoksun mu kaldı, buna cevap veremi- sürede aşınacak ve köprünün çökmesine
yorum.3 neden olacaktı. Bu nedenle da Vinci, suyun
köprü ayakları altından akıp gideceği bir
Leonardo da Vinci’nin Haliç için tasarladığı köprünün eskizi Norveçli sanatçı yüzer köprü inşa etmeyi ve 1970’li yıllara
Vebjørn Sand’ı da etkilemiştir. Vebjørn Sand, da Vinci’nin hazırladığı projeyi değin tartışılacak olan iki yakayı birbirine
100 metre uzunluğa düşürerek Norveç’in başkenti Oslo’nun 20 km güneyin- bağlama hayalini daha 1502 yılında çözü-
deki Aas kasabasında yaya geçidi olarak inşa etmiş ve 2001 yılında tamamladı- me kavuşturmayı öneriyordu.4
ğı geçide “Mona Lisa Köprüsü” adını vermiştir.
“Bu sözlerimi inşallah gerçek bilesiniz ve
2010 yılında İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti seçilmesiyle, 2009 yılında ben kulunuza daima hizmet buyurasınız”
dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş tarafından da diyen da Vinci’nin Haliç Köprüsü gibi Bo-
Vinci’nin tasarladığı köprünün Sütlüce ile Eyüp arasında Avrupa Ajansı’nın ğaz Köprüsü projesi de akim kaldı. Leonar-
da katkısıyla inşa edileceği ve bu köprünün sadece yaya geçişi için kullanı- do da Vinci’nin hayatı boyunca çalıştığı ve
lacağı duyuruldu. Fakat sonrasında bu konuyla ilgili bir çalışma yapılmadı. himayesinde bulunduğu insanlarla sorun-
2017 yılında dönemin Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, da Vinci köprüsünün Leonardo da Vinci
lar yaşadığı, İtalyan şehir devletlerinden
inşasını engelleyeceği gerekçesiyle bölgedeki başka bazı projeleri iptal etti ama Fransa’ya kadar birçok şehir ve ülkede de-
sonrasında köprüyle ilgili yine bir çalışma yapılmayarak köprü defalarca gün- vamlı yer değiştirdiği göz önüne alındığında, İstanbul’a gelmek istemesi de
deme getirilip defalarca hayallerde kalmaya mahkûm edildi. yine böyle bir anlaşmazlık neticesinde yaşanmış olabilir. Kendisi neden İstan-
Leonardo da Vinci’nin II. Bayezid’e önerdiği projeleri sadece Haliç’e inşa edi- bul’a gelemedi, önerilerini Osmanlı sarayı mı gerçekçi bulmadı ve kendisini
lecek köprüyle sınırlı değildi. Ünlü mucit, su gücü yerine rüzgârla çalışan bir davet etmedi, yoksa İtalya’yı terk etmesi için neden mi kalmadı? Bunların hep-
değirmen ve gemilere dolan suyun otomatik tahliyesi için bir dolap sistemi de si varsayımdan öteye gidemeyecek ve şimdilik cevaplandırılamayacak sorular.
geliştirdiğini söylüyor ve İstanbul’a gelmesi halinde bu icatlarını da Osmanlı Fakat İstanbul’a ilk Boğaz Köprüsü’nün 1973 yılında inşa edildiği düşünülürse
sultanı için inşa edeceğinin güvencesini veriyordu. Tüm bu icatlar ve Haliç 1502 gibi erken bir tarihte iki kıtanın birleştirilmesi halinde bugünkünden çok
Köprüsü’nün yanı sıra da Vinci’nin asıl hayali, asırlar önce Perslerin yaptığı farklı bir İstanbul’da yaşıyor olacağımız, şehrin bu köprüyle birlikte bambaşka
gibi Avrupa ve Asya kıtalarını birbirlerine bağlamaktı. Leonardo da Vinci, İs- bir eksende genişleyip büyüyeceği de su götürmez bir gerçek.
tanbul Boğazı’nın meşhur şiddetli akıntıları nedeniyle buraya kalıcı bir köp- Leonardo da Vinci’nin ardından Rönesans’ın bir başka usta isminin, Miche-
rü inşa edebilmenin zorluğunun farkındaydı. Köprü inşa edilebilse dahi yine langelo’nun da Galata’daki köprünün inşası için İstanbul’a davet edilmesi,

3 Turan Şahin, Lost Ottoman Projects, TİKA, Ankara, 2013, s. 55-56. 4 Zeki Sönmez, age., s. 104-106.

20 21
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan Boğaz Köprüleri

Osmanlı yönetiminin bu köprü için yabancı bir isimle çalışmaya sıcak baktığı-
nı gösteriyor. Gondi Bankası’nın Pera’daki temsilciliği vasıtasıyla 1506 yılında
Michelangelo İstanbul’a davet edilmiş fakat o sırada tahtta bulunan II. Baye-
zid’in Fatih Sultan Mehmed’in aksine resim ve heykel gibi figüratif sanatlara
olan karşıtlığı ve babasının tablolarını dahi saraydan artırması nedeniyle aracı
olan birçok isim Michelangelo’ya bu davetin reddedilmesi yönünde tavsiye-
de bulunmuştur. Diğer bir iddiaya göre de Michelangelo İstanbul’a gelmek
istemiş ancak papa kendisini aforozla tehdit edince bu dileğinden vazgeçmek
zorunda kalmıştır.5 Michelangelo’nun bir biyografisini kaleme alan Ascanio
Condivi’ye göre de ünlü sanatçı padişahtan böyle bir teklif aldıktan sonra
Haliç’e inşa edilecek köprü için bir proje hazırlamıştır. Bu ilk davetin akim
kalmasının ardından 1519 yılında II. Bayezid’in oğlu Yavuz Sultan Selim de
Floransa’daki Gondi Bankası’nın Pera temsilcisi Tomasso da Zolfo vasıtasıyla
Michelangelo’ya yine Haliç’te inşa edilecek köprüyle ilgili ikinci bir teklif gö-
türmüş, büyük ödemeler teklif edilmiş, kendisi gelmese dahi İstanbul’a gele-
bilecek bir ressamın tavsiyesi istenmiş fakat bu ikinci davet de yine cevapsız
kalmıştır.6
Leonardo da Vinci’nin 1502’deki iki kıtayı birleştirme tasarısının ardından Bo-
ğaz’da bir köprü inşasının hayali asırlar boyunca birçok kimsenin aklını meşgul
etmeyi sürdürdü. Bu köprünün inşasıyla sadece şehir içi ulaşımın kolaylaştırıl-
ması düşünülmüyor, aynı zamanda köprüye iki farklı dünyanın ve ticari mer-
kezin Asya’nın ve Avrupa’nın da birleştirilmesi gibi misyonlar yükleniyordu.
Özellikle 19. yüzyılda trenin de sosyal ve ekonomik hayata dâhil edilmesiyle
Bağdat’tan trene binip Paris’te trenden inmenin hayalleri kuruluyordu.
Asırlar boyunca Boğaz Köprüsü için onlarca proje önerildi, hemen hepsi de
akim kaldı. Resimli Gazete, Cumhuriyet’in ilk günlerinde, 10 Kasım 1923’te

5 Galata Köprüsü, Refik Durbaş (Yay. Haz.), İletişim Yayınları, İstanbul, 1995, s. 9.
6 Zeki Sönmez, age., s. 107-108.
10 Kasım 1923 tarihli Resimli Gazete ve Boğaz Köprüsü’nün çiziminin yer aldığı kapağı

22 23
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan Boğaz Köprüleri

yayımlanan sayısında, on yıllarca inşası konuşulan Boğaz Köprüsü’nden ve Bu hayali gerçekleştirmek için ilk öneri 1855 Paris Expo’sundan geldi. Expo, yani
inşa edileceği söylenen projelerden dem vuruyor, bir çizim de kendisi ya- Exposition Universal, Sanayi Devrimi sonrasında dünya çapında gerçekleştiri-
yımlayarak biraz da müstehzi bir tavırla değerlendirilmesini talep ediyordu. len teknolojik ve endüstriyel yeniliklerin sergilendiği en önemli etkinlik oldu.
İşte Resimli Gazete’nin bir türlü inşa edilemeyen köprü hakkında kaleme Günümüzde de devam eden bu uluslararası sergilerin ilki 1851’de Londra’da,
aldıkları: ikincisi 1853’te New York’ta, üçüncüsü ise 1855 yılında Paris’te düzenlendi.
Paris’te düzenlenen serginin önceki iki sergiden farklı bir önemi vardı, zira
Türkiye’de 40 sene muntazama gazete takip etmiş bir kari [okur] Osmanlı, İngiltere, Fransa ve Sardinya’nın ittifak kurarak Rusya’ya karşı yü-
varsa o zat-ı muhterem, Şişli-Bayezid tünelinin yahut Üskü- rüttüğü Kırım Savaşı halihazırda devam ediyordu. Bu nedenle 1855 Paris
dar-Sarayburnu köprüsünün inşaatına yakında başlanacağını 400 Expo’sunda Osmanlı pavyonuna ayrıca önem verilmiş, ilerleyen bölümlerde
defa olsun okumuştur. Eğer korkak bir adam ise kendi kendine bahsedeceğimiz mimar Artin Bilezikçiyan’ın Tanzimat Anıtı gibi Osmanlı
ahitler idüp: pavyonunda sergilenen birçok çalışma Fransız gazetelerine haber olmuştur.
- Ben öyle köprüden geçmem. Maazallah akıntı dubayı sürük- Fransız Millî Arşivlerinde korunan bir belgeden anlaşıldığı üzere, sergi boyun-
lerse... ca Osmanlı pavyonuna verilen önemin yanı sıra bazı Avrupalı isimler de yine
tarzında evhamlara da girişmiştir. Tavsiye ederiz, vehme düşme- Osmanlı coğrafyası için kendi projelerini hazırlamışlardı. Bu sergide, maket ve
nin alemi yok. Boğaz üstünde köprü yapılıncaya kadar değil ya projeleriyle ziyaretçilerin beğenisine sunulan önermelerden biri de Üsküdar ile
Unkapanı Köprüsü’nün tamiri hitam buluncaya kadar fen âle- Sarayburnu arasında inşa edilmesi planlanan bir Boğaz Köprüsü projesiydi.
minde öyle keşifler olacak ki köprüden mi geçiyoruz yoksa evimi-
Projelerde görüldüğü üzere Üsküdar ile Sarayburnu arasındaki diğer bölgele-
zin sofasında mı dolaşıyoruz farkında olmayacağız.
re göre daha dar olan bir alanda inşa edilecek taş köprünün ayakları denizin
Bazı mütefekkirlerimizin kanaatine göre biz Amerikalılara benze-
içinde yer alacak ve her biri 100 metre açıklığı aşan 18 kemer üzerine oturacak-
meli imişiz. Öyle ise hadi bakalım. Üsküdar’la Sarayburnu arası
tı. Yüksek bir irtifada inşa edilecek bu kemerler, makette de gösterildiği üzere
Manş Boğazı’nın onda biri kadar yoktur. Anadolu da bizim Ru-
gemilerin geçişine engel olmayacak ve Boğaz’daki trafik devam edebilecekti.7
meli de, bir işin olacağına inanmak o işi yapmak demektir. Şehre-
maneti varsın Boğaziçi Köprüsü’nden iki kuruş müruriye [geç- Projenin en ilgi çeken yanlarından biri de köprünün ortasında yer alan de-
melik] alsın. mir yoluydu. 1855 yılında İstanbul’da demir yolunun olmadığı, hatta inşaat
Tüp mü olur, tünel mi olur bir Amerikalı şirkete versin. Tabii çalışmalarının dahi başlamadığı göz önüne alındığında, aslında bu projenin
asma köprüyü tercih etsin. Bir seneye kalmaz Marmara’nın ergu- gelecekte yapılacak çalışmalara da öncülük edeceği ve ileride Asya ile Avrupa
van efkârını seyir ede ede Anadolu’dan Rumeli’ye, Rumeli’den kıtalarının birbirlerine bağlanacağı aksın hatlarının çizildiği görülür.
Anadolu’ya geçeriz. İcap ederse Paris’ten şimendifere binip Bağ-
dat’ta ineriz. 7 Sedat Bornovalı, Boğaziçi’nin Tarih Atlası, Timaş, İstanbul, 2018, s. 97-98.

24 25
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan Boğaz Köprüleri

Belge üzerinde görüldüğü üzere, bu köprünün mimari projesiyle beraber, vazi-


yet planını ve deniz trafiğini gösteren iki de maketi hazırlandı. Ne yazık ki bel-
gede bu projenin kime ait olduğuna değinilmiyor, yalnızca maketlerin L. Me-
der tarafından hazırlandığı belirtiliyor. Nitekim köprünün projesi ile maketlerin
fotoğraflarını Fransız Millî Arşivlerine bağışlayan da yine adı geçen Meder’di.8
Bir diğer Boğaz Köprüsü önerisi yine Osmanlı tarihi için önemli başka bir ser-
giden, 1867 Paris Sergisi’nden geldi. Bu sergi Osmanlı tarihinde önemli bir
yere sahiptir, zira ilk defa bir Osmanlı padişahı diplomatik bir nedenle yurt
dışına çıkmıştır. Sergi açılışına dünyanın farklı köşelerinden birçok hükümdar
ve hanedan mensubu katılsa da bu olağanüstü durumdan dolayı tüm dikkatler
Sultan Abdülaziz etrafında toplanmış, Fransa’daki açılışın kabul edilmesiyle
birbiri ardına birçok Avrupa devletinden padişaha davetiyeler gönderilmişti.
Gerek Avrupa devletleri gerekse de Osmanlı İmparatorluğu bu ziyaretten dip-
lomatik faydalar sağlamayı umuyordu, dolayısıyla diğer birçok sergiden farklı
olarak 1867 Paris Sergisi’nde Osmanlı İmparatorluğu’na daha farklı ve imti-
yazlı bir konum verilmişti.9
Bu sergide de bir Osmanlı pavyonu kurulmuş ve Osmanlı coğrafyasından ge-
len birçok üreticiye ve sanatçıya yer verilmişti. Bununla beraber 1855 sergisinde
olduğu gibi yabancılar da yine Osmanlı coğrafyasıyla ilgili projeler ve eserler
üretmişlerdi. Bu projelerden en ilgi çekeni ve hayranlık toplayanı ise Avusturyalı
Karl von Ruppert’in tasarladığı Boğaz Köprüsü projesi oldu. İlerleyen projeler-
de görüleceği üzere, Avrupalı isimler tarafından Osmanlı coğrafyası için hazırla-
nan projelerde genellikle ya oryantalist zevk ve üsluplara göre tasarımlar yapılı-
yor ya da İstanbul’un Bizans ve Osmanlı geçmişine göndermeler yapan bezeme
ve süslemeler kullanılıyordu. Von Ruppert’in köprü tasarımı bu anlamıyla da
önemliydi, zira bu akımdan tamamıyla uzak duran von Ruppert, bir Avrupa
8 BNF, IFN-8446613.
9 Ali Kemali Aksüt, Sultan Aziz’in Mısır ve Avrupa Seyahati, Ahmet Sait Oğlu Kitabevi, İstanbul,
1942, s. 82 vd.
1855 Paris Sergisi’nde sergilenen Boğaz Köprüsü projesi

26 27
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan Boğaz Köprüleri

Karl von Ruppert’in 1867 Paris Expo’sunda sergilenen Boğaz Köprüsü projesi başkentine uygun, son derece görkemli, dönemin genel üslup ve zevkine yakın,
zarif bir tasarım hazırlamıştı.10 Bununla birlikte köprü ayakları yine Avrupa’daki
örneklerde görüldüğü üzere görkemli heykellerle süsleniyordu ama tabii ki hey-
kel konusuna hassasiyetle yaklaşan Osmanlı toplumunda bu proje nasıl karşıla-
nırdı ve ne gibi anlaşmazlıklara yol açardı, o da başka bir tartışma konusu.
Von Ruppert, köprüsünü Anadoluhisarı ile Rumelihisarı arasında inşa etmeyi
planlıyordu. Köprü, karada kule şeklinde yüksek iki taş ayak, deniz içinde ise iki
demir ayak üzerine oturacaktı. Köprü ayaklarının az ve yüksek olması da deniz
trafiğinde önemli bir genişlik sağlıyor ve deniz trafiğini aksatmıyordu. Aynı 1855
yılındaki köprü projesinde olduğu gibi Karl von Ruppert de tasarladığı köprünün
ortasını demir yolu taşımacılığı için ayırmıştı; 1867 yılı, Osmanlı’nın da artık de-
mir yolu inşasını ciddi anlamda düşünmeye başladığı ve yakın zamanda atılımla-
ra başlayacağı bir dönemdi. Dolayısıyla eğer bu köprü Anadoluhisarı ve Rume-
lihisarı arasında inşa edilebilmiş olsaydı, bugün belki de Sirkeci ve Haydarpaşa

1867 Paris Expo’sunun açılışında Sultan Abdülaziz diğer dünya liderleri ile beraber
10 Sedat Bornovalı, age., s. 145-146.

28 29
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan Boğaz Köprüleri

Ferdinand Arnodin’in Sarayburnu


ile Üsküdar arasında inşa etmeyi
tasarladığı metal köprünün projesi

garlarına sahip olmayacaktık. Demir yolu ile beraber çevresindeki şehirleşme, kullanılması planlanıyordu ve 25 milyon dolarlık bir bütçe ile altı yılda inşa edil-
ticaret ve çeşitli gelişmeler bu iki bölgede değil, hisarlarda toplanacaktı. mesi düşünülüyordu. Bornovalı, bu kadar yüksek maliyetli bir önerinin geri çev-
rilmesinin şaşırtıcı olmadığını, bu köprü inşa edilmiş olsaydı bile günümüzde
Karl von Ruppert bu köprüyü üç milyon Amerikan dolarına inşa etmeyi tasarlı-
Boğaz’dan geçen büyük boyutlu gemilerin Karadeniz’e girişini engelleyeceğinden
yordu fakat onun da bu zarif tasarımı hayallerde kalmanın ötesine gidemedi. Bu
dolayı uluslararası baskıyla günümüze değin yıkılmış olacağını söyler.11
köprünün, gelecekte hazırlanacak ve yine hayallerde kalacak yeni tasarımlara ilham
verdiğini söyleyen Sedat Bornovalı, Boğaziçi’nin Tarih Atlası isimli kitabında ger- Boğaz Köprüsü projeleri arasında şüphesiz en etkileyici olanı ve eğer gerçek-
çekleş(e)meyen iki farklı Boğaz Köprüsü projesinden daha bahseder. Bornovalı’ya leşseydi İstanbul’un tüm yapısını baştan aşağı etkileyip değiştirecek olanı
göre, New York’taki ünlü Brooklyn Köprüsü’nü tasarlayan Alman asıllı Amerikalı Ferdinand Arnodin’in önerisiydi. 1900 yılında Compagnie Internationale du
mühendis John Augustus Roebling, Boğaziçi için de bir köprü projesi hazırlamış, Chemin de Fer de Bosphore şirketi vasıtasıyla tasarılarını devrin padişahı II.
fakat vefatı nedeniyle İstanbul projesi için bir adım atamadığı gibi Brooklyn’i de Abdülhamid’e takdim eden Fransız mühendis Arnodin, iki Boğaz köprüsü-
tamamlayamamıştır. Bir başka köprü önerisi yine Amerikalı bir isimden, Mis- nün yanı sıra köprülerle bağlantılı çevre yollarını, kent içi ve uluslararası ula-
sissippi Nehri üzerinde dünyanın en uzun kemer köprüsünü tamamlamış olan şım yollarını da tasarlayarak kent çapında bir dönüşümü kurguluyordu.
James Eads’tan gelmişti. 1877 yılında önerilen projede, köprünün Boğaziçi’n-
de 1800 metre uzunluğunda, hem kara yolu hem de demir yolu taşımacılığında 11 Sedat Bornovalı, age., s. 146.

30 31
Ferdinand Arnodin’in Kandilli ile
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan
Rumelihisarı Boğazinşa
arasında Köprüleri
etmeyi
tasarladığı Hamidiye Köprüsü’nün projesi

32 33
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan Boğaz Köprüleri

Arnodin’in ilk köprüsü Sarayburnu ile Üsküdar arasında inşa edilecek demir Tüm bu gösteriş ve süsün ötesinde Arnodin’in önerisi, bir Boğaz Köprüsü
bir köprüydü. Diğer projeyle karşılaştırıldığında fazlasıyla sade görünmekle inşa etmekten fazlasıydı. İnşa edilecek ilk köprü, uluslararası tren taşımacı-
birlikte, tasarlanan göz alıcı ayrıntılarıyla bu köprünün İstanbul’un deniz giri- lığına ayrılmıştı, Asya ve Avrupa kıtaları bu köprüyle birbirlerine bağlanıyor,
şinde âdeta “görkemli bir kapı” etkisi yaratması bekleniyordu. Bir mühendislik Bağdat’tan trene binip Paris’te inme hayali daha 1900 yılında halledilmiş olu-
harikası olarak nitelendirilen köprü, denizden 130’ar metre açıkta ikişer ayak yordu. Kandilli ile Rumelihisarı arasına inşa edilecek Hamidiye Köprüsü’nde
ve ortada bir ayak üzerinde oturacaktı. 16 metrelik taşıyıcı ayakların üzerine de yine aynı şekilde raylı sistem olacaktı fakat bu, şehir içi ulaşımda kullanıla-
minik kubbeler yerleştirilmiş ve iki yakada mimarisi kubbeli camilere benze- cak bağlantıydı. Köprüyle beraber Arnodin’in hazırladığı çevre yolu projesine
tilmiş taşıyıcılar inşa edilecekti. Bu köprüyle beraber tren yolu güzergâhı da göre Bostancı ile Bakırköy arasında tüm şehri çevreleyen yay gibi bir çevre
değiştirilecek, Anadolu Yakası’nda Haydarpaşa’da son bulan demir yolu hattı yolu olacaktı. Arnodin’in köprüsü sayesinde şehir içinde de iki kıta birleşti-
Üsküdar’a kadar uzatılarak bu demir köprü vasıtasıyla Anadolu ve Avrupa’da- rilmiş ve on yıllardır süregelen şehir içi ulaşım sıkıntısı belki daha o tarihte
ki demir yolları da birbirlerine bağlanacaktı.12
Hamidiye Köprüsü olarak isimlendirilen, Arnodin’in hayal ettiği ikinci köprü,
belki de İstanbul’un gerçekleşmeyen projeleri arasında görsel olarak en bili-
neni, hakkında en çok konuşulanıdır ama esasında bu sadece bir köprü pro-
jesi değil, İstanbul’un tüm yapısını ve yerleşimini değiştirecek başlı başına bir
şehircilik planıdır. Gösterişli ve iddialı tasarımıyla dikkat çeken bu taş köprü,
Kandilli ile Rumelihisarı arasında inşa edilecekti. Deniz içinde üç taşıyıcı ayak
üzerinde bir asma köprü olacak, taşıyıcı ayakların her birinin üzerinde Mağribî
tarzında dört minareli, sivri kubbeli bir cami yer alacaktı. Selçuklu ve İslam
mimarisinin bileşenleri olarak takdim edilen bu camilerin, Osmanlı sultanının
halife unvanıyla birlikte sahip olduğu dinî ve siyasi gücü simgeleyeceği iddia
ediliyordu.13
Renkli tuğlalar, çiniler ve çeliklerle süslenecek olan bu köprü, geceleri daha
efsunlu bir hale bürünecekti. Binlerce elektrik lambasıyla geceleri aydınlatıla-
cak ve süslemeleri ortaya çıkacak olan köprü, tüm zarafetiyle şehri süsleyen ve
şehri seyredenlerin gözünü ayıramayacağı bir yapı olacaktı.14
12 Zeynep Çelik, The Remaking of Istanbul, University of Washington Press, Londra, 1986, s. 107-108.
13 COA. PLK. s. 3500.
Ferdinand Arnodin’in hazırladığı çevre yolu projesi
14 Zeynep Çelik, age., s. 108-109.

34 35
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan Boğaz Köprüleri

çözülmüş olacaktı. Onun da ötesinde çizilen bu çevre yoluyla beraber şehir- Müdürlüğü’nde çalıştı. 1902 yılında Stut-
leşmenin hangi eksende olacağı, gelecekte hangi semtlerin imara açılacağı da tgart Teknik Üniversitesi’ne geçen Bonatz,
tespit edilmiş oluyordu. Örneğin, eğer bu proje gerçekleşseydi, belki de şehir 1943 yılına değin bu üniversitede kürsü
içi ulaşım ağlarının dışında kalan Levent ve Maslak gibi semtler bugün hiç başkanlığı yaptı. Paul Bonatz, Alman-
olmayacak, buralarda yükselen gökdelenler belki de Bakırköy ve Bostancı gibi ya’da inşa ettiği kamu yapıları, otoyol ve
şehir içi ulaşımın başladığı noktalarda yer alacaktı. tren yolu projeleriyle ün kazanmış bir mi-
mardı. Nasyonal Sosyalist Parti yani Na-
Açıkçası, Ferdinand Arnodin’in daha önce Portugalete, Raven, Bizert ve Ro-
zilerin yönetimi döneminde de hem bir-
chefort gibi dünya şehirlerinde benzer köprüler inşa etmiş deneyimli bir mü-
çok otoyol ve kamu binasının inşası hem
hendis olması, hem de imtiyaz hakkı isteyen yatırım yapabilecek bir şirketle
de genç mimar ve mühendislerin yetişti-
projelerini hayata geçirmek istemesi, onun önerilerini daha önce yapılan öne-
rilmesi görevi Bonatz’a bırakıldı. Bununla
rilerden bir adım öteye taşıyordu. Cahit Kayra’ya göre, Arnodin’le aynı yılda
beraber kendisi partinin bir üyesi olmadı-
Victor Sasemann isimli bir Alman mühendis daha Hamidiye Köprüsü için
ğı için çeşitli zorluklar yaşadı ve neticede,
bir proje hazırlayarak devrin padişahı Sultan II. Abdülhamid’e takdim etmiş- Paul Bonatz
ti. Fakat Arnodin’in olduğu gibi Sasemann’ın projeleri de kâğıt yığınlarından
öteye gidememişti.15
Arnodin’in projeleri hem ulaşım ve teknoloji hem de mimari ve tasarım anla-
mında iddialı projeler olmasına ve güven telkin etmesine rağmen bilinmeyen
sebeplerden gerçekleşemedi ve İstanbul Boğazı’na bir köprü inşa etmek, iki
kıtanın iki yakasını bir araya getirmek hayali Osmanlı’dan Cumhuriyet’e miras
kaldı.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı ordusuna silah satışı yapan Alman-
ya’nın ünlü Krupp Firması, 1950’li yılların başında İstanbul’a inşa edilecek
ilk Boğaz Köprüsü’ne de talip oldu ve 1951 yılında, o sırada İstanbul Teknik
Üniversitesi’nin hocaları arasında yer alan Paul Bonatz’tan projeler istedi.
1877’de Solgne’da dünyaya gelen Paul Bonatz, 1896’da lise eğitimini tamam-
layarak Münih Teknik Üniversitesi’nin mühendislik bölümünde yükseköğre-
nimine başladı, sonrasında ise mimarlık eğitimi alarak Münih Şehir Planlama
15 Cahit Kayra, Eski İstanbul’un Eski Haritaları, İBB Kültür İşleri Dairesi Başkanlığı, İstanbul, 1990, s. 65. Paul Bonatz’ın Boğaz Köprüsü ve bağlantı yollarıyla ilgili hazırladığı etüt

36 37
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan Boğaz Köprüleri

Paul Bonatz’ın Boğaz Köprüsü projesi

38 39
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan Boğaz Köprüleri

döneminin diğer birçok Alman bilim adamı gibi Türkiye’ye yerleşme kararı
alarak 1943 yılında İstanbul’a geldi.16
Daha önce de 1916 yılında Türk-Alman Dostluk Yurdu’nun inşası için İstan-
bul’a gelmiş ve incelemelerde bulunmuş olan Paul Bonatz, Anıtkabir, Ça-
nakkale Şehitler Anıtı, İstanbul Radyoevi, İstanbul Adalet Sarayı gibi birçok
anıtsal yapının jürisinde yer aldı. 1946-1955 yılları arasında da İstanbul Teknik
Üniversitesi’nde hocalık yaptı.17
1950’li yıllar, Türkiye’de yine Boğaz’a bir köprü inşa edilmesinin ve iki yakanın
bağlanmasının tartışıldığı yıllardı. Sabri Esat Siyavuşgil 1953 yılında Yeni Sabah
gazetesindeki köşesinde, hükümetin köprü inşası için bankalarla görüşürken
köprünün nereye inşa edileceği tartışmalarının da sürüp gittiğinden dert yakını-
yordu. Sivayuşgil’in kaydettiğine göre, tartışılan yerler arasında Sarayburnu-Se-
limiye, Kabataş-Üsküdar, Rumelihisarı-Anadoluhisarı, Ortaköy-Beylerbeyi
vardır. Bonatz da Boğaziçi’nde çeşitli tetkikler yaptıktan sonra köprünün inşa
edilmesi için en uygun yerin Ortaköy ile Beylerbeyi arasının, yani daha sonra Alman heyeti, tasarladıkları köprünün maketini Adnan Menderes’e anlatırken
inşa edilecek olan ilk köprünün arazisi olduğuna kanaat getirmiş ve Ortaköy ile
Beylerbeyi arası için bir köprü projesi hazırlamıştı fakat sonrasında bu projenin
Boğaz’da sondaj çalışmaları yaptıran firma, neticede deniz içine ayak inşa et-
neden gerçekleşmediği bilinmiyor. Paul Bonatz’ın yaptığı etüt çalışmaları ve ha-
menin mümkün olduğunu gördü. Dr. Finsterwalder denizin içinde geniş ara-
zırladığı köprü projesi bugün Salt Arşivlerinde korunuyor.
lıklarla iki betonarme köprü ayağı inşa edip köprünün ağırlığını da beton şerit-
1950’lerde hükümetin Boğaz’a bir köprü inşa ederek İstanbul’un iki yakasını ler vasıtasıyla bu iki taşıyıcı ayağa verecekti. Böylelikle asma köprüde olduğu
birleştirme tasarısı Krupp gibi birçok firmayı harekete geçirmişti. Bu firmalar- gibi hem görünüm kesilmeyecek hem de bu beton şeritler zarif bir filigran gö-
dan bir diğeri de Batı Alman Dyckerhoff und Widmann Şirketi’ydi. Şirketin rünümü sağlayacaktı. Köprüyü tasarlayan Dr. Finsterwalder, inşaat için kredi
büyük ortaklarından mühendis Dr. Ulrich Finsterwalder, köprü inşası konu- sağlayacak finans grubunun başkanı Dr. Kobelt ve köprüyü inşa edecek mi-
sunda dünya çapında ün kazanmış bir isimdi. Boğaziçi üzerine de çalışan mar Ernst Lohmer, Almanya Federal Cumhuriyeti’nin ilk şansölyesi Konrad
Finsterwalder, inşa edilecek köprünün Boğaziçi’nin silüetini bozmaması ge- Adenauer’i de ziyaret ederek projelerini anlattılar. Daha sonra Adenauer’den
rektiğini düşünüyordu ve tasarımını da buna göre şekillendirmişti. aldıkları tavsiye mektubuyla İstanbul’a geldiler ve 28 Mayıs 1958’de İstanbul
16 Nevin Aslı Can Bilge, “Anıtkabir Yarışması Bağlamında Paul Bonatz’a Dair Bir Okuma”, Art Sanat Valiliği’nde devrin başbakanı Adnan Menderes tarafından kabul edildiler.
dergisi, sayı 9, 2018, s. 293-310. Köprünün bir maketini de Başbakan Menderes’e takdim eden heyet, başba-
17 Uğur Tanyeli, Mimarlığın Aktörleri Türkiye 1900-2000, Garanti Galeri, İstanbul, 2007, s. 409-412. kandan olumlu bir geri dönüş aldı.

40 41
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan Boğaz Köprüleri

Alman firmasının hazırladığı filigran görünümlü Boğaz Köprüsü

Fakat kılavuz kaptanlar Başbakan Menderes’in aksine bu projeye şiddetle karşı


çıktılar. İstanbul Boğazı’nın bitmek bilmeyen tanker kazalarını hatırlatan kap-
tanlar, bir tankerin köprünün ayağına çarpması halinde nasıl bir facia doğabi-
Alman firmasının hazırladığı ikinci köprü projesi
leceğini belirttiler. Bu kaygı haklı bulundu ve projeden vazgeçildi. Fakat Alman
şirketi vazgeçmeyip ikinci bir proje hazırladı. Bu projeye göre köprünün ayak-
ları karada olacak ve bugünkü köprüye benzer bir asma köprü inşa edilecekti. projesiydi. Kendisinden önce sunulan Boğaz Köprüsü projeleri gibi Prera-
İkinci projesini büyük bir süratle hazırlayan şirket, Boğaz Köprüsü için topla- ult’nun tasarısının amacı da iki kıta arasında bir tüp geçit inşa ederek Anado-
nan tekliflerde değerlendirilmek üzere hemen projesini Türkiye’ye gönderdi. lu ve Rumeli demir yollarını birbirlerine bağlamak ve şehir içi ulaşımdan çok
Fakat teklif mektupları açıldığında Alman firmasının şartnamede istenen banka şehirler ve ülkeler arasındaki taşımacılığı kesintisiz şekilde sürdürebilmekti.19
teminat mektubunu almadığı görüldü ve bu proje değerlendirilmeyerek, İstan- İlk defa bu teklifi 1890’da dönemin Ticaret ve Ziraat Nazırı Mehmed Raif
bul’un gerçekleşemeyen projelerinden biri olarak rafa kaldırıldı.18 Paşa’ya takdim eden Prerault, sonrasında da projesini geliştirerek hayalleri-
Tabii iki kıtanın birbirine bağlanması için düşünülen tek yöntem köprü inşası ni gerçekleştirebilmek için yeni girişimlerde bulundu. Hazırlanan tasarılar ve
da değildi. Bu hayali gerçekleştirmek için denizaltına tüp geçitler inşa edilmesi ayrıntılı kontrat, Groupe Austro-Hongrois pour L’Orient şirketi vasıtasıyla,
de tasarlanmıştı. Yine gerçekleşmeyen projeler arasında en bilinenlerden biri, dönemin Nafia Nazırı Ali Münir Bey’e de gönderilerek 1891’de de girişimler-
Simon Prerault’nun Salacak ile Sarayburnu arasında inşa etmeyi tasarladığı de bulunuldu. Prerault’nun tasarısına göre, Sarayburnu ve Salacak arasındaki
hatta deniz içine 13 payanda yerleştirilecek, bu taşıyıcı payandaların üzerine
18 Şefik Okday, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Padişah Yaveri İki Sadrazam Oğlu Anlatıyor, Sema Mat-
baacılık, İstanbul, 1988, s. 142-147. 19 CCA. 230, 95-40-2.

42 43
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan Boğaz Köprüleri

Simon Prerault’nun hazırladığı tüp geçit projesi

de 3.100 metre uzunluğa varan çelik tüpler döşenecekti, böylelikle Rumeli ve kitabında birçoğunun projelerini paylaşmamakla beraber İstanbul’un gerçek-
Anadolu’dan gelip giden trenler kesintisiz şekilde iki kıta arasında taşımacılık ya- leşmemiş bazı projelerinden de bahsediyor.
pabilecekti. Preault’dan 11 sene sonra yine Sultan Abdülhamid devrinde Ame-
Kayra’ya göre, Prerault’nun projesinden çok önce, İngilizler ve Fransızlar tüp
rikalı mühendis Frederik E. Strom da Ahmed Besim Paşa vasıtasıyla aynı şekilde
demir yolu hattının iki yakada bağlanması için “Cisr-i Enbubi” yani “tüp geçit” geçitle iki kıta arasındaki tren yollarını birbirlerine bağlamayı tasarlamışlar,
adı verilen ve deniz altından geçen bir tüp geçit projesi önerdi fakat her iki proje 1860-1870 yılları arasında Fransızlar Sarayburnu-Şemsipaşa arasında bir çelik
de hayata geçemedi.20 tünel projesi hazırlayarak takdim etmişlerdir. Yine Kayra’ya göre, sadece iki
Yakın zamanda aramızdan ayrılan devlet adamı ve araştırmacı-yazar Cahit kıtanın birbirine bağlanması değil, 19. yüzyılın ikinci yarısında, iki denizin,
Kayra, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Atatürk Kitaplığı’nın koleksi- Karadeniz ve Marmara Denizi’nin de birbirlerine bağlanması tasarlanmıştır.
yonunda yer alan haritalar üzerinde çalışmış ve bu çalışmasını 1990 yılında Bu projeye göre Kâğıthane Deresi tarafından açılacak bir kanalla Karadeniz’e
Eski İstanbul’un Eski Haritaları ismiyle kitap olarak yayımlamıştır. Kayra bu bağlanılacak ve iki deniz arasında bir geçit oluşturulacaktır. Böylelikle Haliç ke-
20 Turan Şahin, age., s. 44-49. narında kurulacak büyük sanayi tesisleri ile Karadeniz’den gelen büyük ticari

44 45
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan Boğaz Köprüleri

Frederik E. Strom’un hazırladığı tüp geçit projesi Mimar Sarkis Balyan 1800’lü yılların sonunda Heybeliada’dan Büyükada’nın görünümü

gemiler arasında direkt bir yol inşa edilerek sanayileşme ve ticaret hızı artırı- kara yoluyla da kolaylıkla ulaşım sağlanabilecekti. Adalarda yerleşimin ve ada-
lacaktır.21 ların İstanbul’un sayfiyesi haline gelmesinin Şirket-i Hayriye’nin 1850’lerdeki
seferleriyle gerçekleştiği göz önüne alındığında, tam da nüfus yoğunluğunun
Ne yazık ki Cahit Kayra herhangi bir dipnot vermediği veya bir çizim paylaş-
arttığı bir dönemde ve her ne kadar buharlı vapurlarla kolaylaştırılmış olsa da
madığı için bahsi geçen bu projelerin tasarımları var mıdır bilmiyoruz, fakat
hâlâ ulaşımın büyük zorluklarla gerçekleştiği böylesi bir zamanda iki adanın
Atatürk Kitaplığı’nın arşivlerinde yapılacak yeni çalışmalarda bahsi geçen bu
neden birbirlerine bağlanmak istendiği anlaşılabilir.23 Bu projeye göre iki ada
tasarılara dair yeni belge ve bilgiler bulunabilir. Cahit Kayra’nın bahsettiği en
arasında inşa edilecek asma köprü, 5-5,5 metre genişliğinde olacaktı ve aynı
detaylı proje, Sarkis Balyan imzasını taşıyan bir asma köprü önerisidir; an-
Galata Köprüsü’nde olduğu gibi bu köprüden de geçmek için yayalar bir geçiş
cak yakın zamanda Ermenistan Mimarlık Akademisi tarafından yayımlanan
ücreti ödeyeceklerdi. Köprüden geçiş ücretinin 1 kuruş olması hesaplanmış-
Balyanların Arşivi’nde bu asma köprüye ait olabilecek bir çizim veya tasarım
tı ve bir günde köprüden yaklaşık 300 kişinin geçmesi bekleniyordu. Yapılan
görülmemektedir.22
hesaplamalara göre eğer bu tahminler tutturulabilirse köprü 50 yıl içinde inşa
Cahit Kayra’ya göre bu proje, kariyerinin çok başında, Dolmabahçe Sarayı’nın masraflarını amorti edebilecekti.24 Fakat diğer birçok proje gibi, Sarkis Bal-
inşası devam ederken Sarkis Balyan’a verilmiştir. Bu tasarıya göre Büyükada yan’ın adaları birleştirecek asma köprüsü de su yüzüne çıkamadan, hayallerde
ve Heybeliada bir asma köprüyle birbirlerine bağlanacak ve iki ada arasında kalmaya mahkûm oldu.
21 Cahit Kayra, age., s. 65-66.
22 Ashod Haygazun Grigorian, Hayots Azkin Bardezi Kantserı Balyanner, Alexandre Tamanyan Muse- 23 Catherine Pinguet, Adalar’a Çıkmak, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2018, s. 27 vd.
um, Erivan, 2017. 24 Cahit Kayra, age., s. 65-66.

46 47
Hayallerde
Kalan
Galata
Köprüleri

Antoine Corenty’nin Galata için tasarladığı


Hamidiye Köprüsü projesinden bir kesit
B
oğaz köprüleri gibi Galata köprüleri de İstanbul’u farklı hayal edenlerin
tasarılarında hep yer aldı. Fakat bir türlü inşa edilemeyen Boğaz Köp-
rüsü’nün aksine Galata köprüleri defalarca yapılıp yenilendi, yandı,
söküldü, tekrar inşa edildi. İnşa edilenler kadar, hayallerde kalan Galata köp-
rüleri de döneminde yöneticilerin ve kamuoyunun gündemini fazlasıyla meş-
gul etti. Osmanlı Arşivlerine bakıldığında inşası tasarlanan Galata ve Boğaziçi
köprüleriyle ilgili yüzlerce sayfa dolusu tasarı, öneri, tavsiye, girişim, kontrat ve
proje olduğu görülür. Bu girişimler, başta İngiltere, Fransa ve Almanya olmak
üzere çeşitli ülkelerdeki kurum, kuruluş, şirket ve mühendislerden gelmiştir.
Örneğin, Galata Köprüsü’nü inşa etmek için girişimlerde bulunan, Unkapanı
Köprüsü’nün tadilatını gerçekleştiren George Wells, aynı şekilde Boğaziçi’n-
de de bir köprü inşa etmek için girişimlerde bulunmuş, kontrat ve öneriler
hazırlamış fakat bu girişimleri akim kalmıştır.1 Arşivlerdeki zengin malzeme
incelendiğinde bu gibi örnekleri çoğaltabilmek mümkündür, fakat burada ge-
nellikle elde mevcut mimari çizimleri olan projelere ağırlık verilecektir.
Galata ile Suriçi İstanbul’unu birbirine bağladığı bilinen ilk köprü altıncı yüzyılda
dönemin imparatoru Jüstinyen tarafından inşa ettirildi. Bu köprünün on iki ke-
merli taş bir köprü olduğu ve tarih içinde yenilendiği kaydedilmekte, birçok isim-
le beraber kemerleri nedeniyle olsa gerek Kamiloye Phyra yani “Deve Köprüsü”

1 COA. HR. SFR. 3., 176-16.

51
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan Galata Köprüleri

olarak da anılmaktadır. Tüm bu girişimlere rağmen İstanbul ile Galata’nın birbirlerine bağlanması
Evliya Çelebi de küffardan için birkaç asır daha beklemek gerekti. Haliç’te ilk inşa edilen köprü ise bu-
kalma zincir üzerine vurul- günkü Galata Köprüsü’nün yerinde değil, Unkapanı Köprüsü’nün yerinde
muş bu köprünün kalıntı- inşa edilen “Hayretiye Köprüsü” oldu. 3 Eylül 1836’da devrin padişahı II.
larını gördüğünü kaydeder. Mahmud’un da katılımıyla görkemli bir törenle hizmete giren köprüden ge-
Bu köprünün tam olarak çişlerin ücretsiz olmasına karar verildi, bu yüzden adı da “Hayretiye” oldu.
hangi tarihte yok olduğu Hayretiye’nin yanı sıra bu köprünün banisinin adıyla “Mahmudiye” olarak
bilinmemekle beraber, yahut “Kasımpaşa Köprüsü” ve “Azapkapı Köprüsü” isimleriyle de anıldığı
Fatih Sultan Mehmed’in oldu.3
kuşatma sırasında Haliç’te
Bugünkü Galata Köprüsü’nün yerinde inşa edilen ilk köprü ise Sultan Ab-
geçici bir köprü inşa ettir-
dülmecid’in annesi Bezmiâlem Valide Sultan tarafından 1845 yılında inşa
diği vakayinamelerde geç-
ettirilen ahşap köprü oldu. Bu köprü de Galata Köprüsü, Karaköy Köprü-
mektedir. Önceki sayfalar-
sü, Cisr-i Cedid yani “Yeni Köprü” isimleriyle anıldığı gibi, Valide Sultan
da da bahsettiğimiz üzere,
tarafından inşa ettirildiği için 1900’lerin başına değin Valide Köprüsü olarak
Fatih Sultan Mehmed’in
da anıldı. Tersanede imal edilen ve dubalar üzerine oturtulan bu ilk köprü
oğlu II. Bayezid de bir Ga-
ahşaptı. 1853 yılında tamirat gören köprünün ilerleyen yıllarda tahrip ol-
lata Köprüsü inşa ettirmek
masından dolayı yenilenmesi gerekti ve 1863 yılında Kaptan-ı Derya Ateş
istemiş, bunu haber alan
Mehmed Paşa tarafından tersanede yine ahşap bir köprü yaptırıldı. Çıpa ve
Leonardo da Vinci de “Ben
zincirlere bağlı 96 dubanın taşıdığı bu ahşap köprü de birkaç yıl kadar İstan-
kulunuz işittim ki İstan-
bullulara hizmet etti. Fakat bu köprünün de ahşap olması dolayısıyla, kısa
bul’dan Galata’ya bir köp-
Galata’da inşa edilecek köprü için George Wells ile imzalanan süre sonra, 1870’ten itibaren Galata Köprüsü’nün tekrar yenilenmesi ve artık
kontrat rü yapmak kasdetmişsiniz.
modern bir şehre yakışır, son teknolojiyle üretilmiş kalıcı demir bir köprü-
Amma bilir adem bulun-
nün inşası gündeme geldi ve yine ardı ardına öneriler ve teklifler yağmaya
madığı sebebden yapmamışsınız. Ben kulunuz bilirim. Bir yay gibi pek yüksek
başladı.4
kaldırırım ki hiç kimse üzerinden yüksek olduğundan geçmeye razı olmaya…”
şeklinde tasarısından bahsettiği bir mektubu 1503 Temmuz’unda İstanbul’a gön- 1870 yılında Sultan Abdülaziz de Galata’ya “hadid” yani demir bir köprü ya-
dermişti. Aynı dönemde yine Galata Köprüsü’nü inşa etmek üzere Michelangelo pılmasına dair ferman verdi ve neticede Nafia Nazırı Edhem Paşa ile Forgest
da İstanbul’a davet edilmişti.2
3 Galata Köprüsü, s. 9-11.
2 Galata Köprüsü, s. 7-9. 4 COA. HR. İD. 1208 - 49, 50, 51.

52 53
Gaspare Fossati’nin çizimiyle 1854 yılında İstanbul’un
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde
panoraması Kalan Galata
ve ahşap Unkapanı Köprüleri
ve Galata köprüleri

54 55
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan Galata Köprüleri

Yeni köprü kullanıma açıldıktan üç sene sonra, 1880 yılında mimar Artin Bi-
lezikçiyan, köprünün bu renkli ve hareketli yapısını daha da hareketlendirmek
istemiş ve 120 yeni dükkân inşa etmek için girişimlerde bulunmuştu. Artin
Bilezikçiyan, ilerleyen bölümlerde bahsedeceğimiz, hazırladığı Tanzimat Anı-
tı projesi ile adını gerek Avrupa basınında gerekse de Osmanlı toplumunda
duyurabilmişti. Paris’te mimarlık eğitimi alan Artin Bilezikçiyan, ünlü mimar
Félix Duban’ın öğrencisi olmuş bir isimdi.6 Klaus Kreiser, soyadı benzerliği
nedeniyle Artin Bilezikçiyan’ın, Darphane-i Amire Eminliği de yapan ünlü
Bilezikçiyan Ailesi’nden olabileceğini söylese de aile hakkında bir araştırma
kaleme alan Rahip Yeprem Boğosyan, hazırladığı soyağaçlarında ve verdiği bi-
yografilerde mimar Artin Bilezikçiyan’dan bahsetmiyor.7
Paris’te Sen Nehri boyunca uzanan barakaları andıran bir projeyi, Artin Bile-
zikçiyan, Galata’da yeni inşa edilen demir köprü için öneriyordu. Köprünün
iki tarafına, toplamda 100-120 kadar baraka inşa edilecek ve bunlar çeşitli iş
kollarından kimselere kiralanacaktı. Köprü üzerindeki yaya trafiğinin aksama-
ması için barakların S kıvrımlı konsollar üzerinde köprü korkuluklarının arka
tarafına inşa edilmesi planlanıyordu. Bu barakalar sayesinde köprü üzerinde
satış yapan sucu, manav, sabuncu, tütüncü, limonatacı ve gazeteci gibi ayak
esnafının köprüye girişi yasaklanıp sadece bu barakalarda satış yapılmasına
1880’li yıllarda Galata Köprüsü’nde sosyal hayat
müsaade edilecek, bu sayede hem köprü üzerindeki kalabalık ve trafik azaltıla-
rak yürüyüş kolaylaştırılacak, hem de barakların kirasından elde edilen parayla
Chantiers şirketi arasında sözleşme imzalandı. Fakat köprünün inşası hayli devlet hazinesine yeni bir gelir kapısı sağlanacaktı. O sırada köprü üzerinde
zaman aldı ve ancak 1877 yılında, Sultan II. Abdülhamid’in saltanat yıllarında vapur iskelesi de bulunduğundan, eğer köprüye yanaşan vapurlardan biri bu
hizmete açılabildi. Altında deniz hamamlarının yani denize girmek için kabin- baraklara zarar verirse, doğacak zararı ve esnafın hasarını Tersane-i Amire kar-
lerin, çeşitli dükkânların, kıraathanelerin olduğu bu köprü, İstanbul’un sosyal şılayacaktı. Bilezikçiyan, hazırladığı bu proje karşılığında inşa edeceği 120 ka-
hayatının en renkli merkezlerinden biri haline gelerek sadece şehrin ulaşımın- dar barakanın on yıllık imtiyaz hakkını istiyor, on yılın sonunda imtiyaz süresi
da değil, eğlence hayatında, edebiyatında ve folklorunda da önemli bir yere
sahip oldu.5 6 Klaus Kreiser, “Public Monuments in Turkey, and Egypt 1840-1916”, Muqarnas, cilt 14, 1997, s. 103-
104.
5 Galata Köprüsü, s. 12-14. 7 Yeprem Boğosyan, Bilezikçiyan Sülalesi, Mıkhitaryan Matbaası, Viyana, 1963.

56 57
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan Galata Köprüleri

Artin Bilezikçiyan’ın Galata Köprüsü’ne inşa etmeyi planladığı barakaların çizimi

uzatılacak olursa kendisine öncelik tanınmasını talep ediyor, fakat tanınmazsa


da hiçbir tazminat talebinde bulunmayacağını taahhüt ediyordu.8
Artin Bilezikçiyan ile devrin Nafia yani Bayındırlık Nazırı Mahmud Nedim
Paşa arasında 12 Nisan 1880’de imzalanan Türkçe ve Fransızca kontrat ile Bi-
lezikçiyan’ın hazırladığı baraka projesi Osmanlı Arşivlerinde korunuyor. Bi-
lezikçiyan’ın antetli kâğıdından anlaşıldığı üzere kendisinin ofisi Galata’daki
Franchini Han’da, yani bugün de varlığını sürdüren Podesta Sarayı’nda bu-
lunuyordu. Her ne kadar Bilezikçiyan’ın projesi herkes için avantajlı ve gelir
getiren bir girişim gibi görünse de neticede köprü genişliğinin böyle bir proje

8 Oya Şenyurt, Osmanlı Mimarisinin Temel İlkeleri, Doğu Kitabevi, İstanbul, 2017, s. 122-123.

58Artin Bilezikçiyan’ın projesini önerdiği antetli kâğıdı 59


Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan Galata Köprüleri

için yeterli olmadığı ve köp-


rü üzerindeki geliş gidişleri
engelleyeceği gerekçesiyle
uygun görülmedi ve bu pro-
je de bir daha açılmamak
üzere rafa kaldırıldı.9
Sultan Abdülaziz dönemin-
de inşasına başlanan ve an-
cak Sultan Abdülhamid’in
saltanat yıllarında tamamla-
nabilen Galata Köprüsü, o
güne değin inşa edilebilen
ilk demir köprü olmanın
yanı sıra yaya yolu, araba
yolu, dükkânları, iskeleleri
ve deniz hamamlarıyla en
geniş, kapsamlı ve kullanışlı
köprüydü. Bununla beraber
yeni Galata Köprüsü öne-
rileri de son bulmadı. 1894
yılında İtalyan kökenli Le-
vanten Antoine Corenty, o
güne değin hazırlanan demir
köprü önerilerinden farklı
olarak taş bir köprü inşa et-
meyi önerdi.

9 COA. ŞD. 2898-46.

Antoine Corenty’nin Galata için tasarladığı Hamidiye Köprüsü’nün projeleri

60 61
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan Galata Köprüleri

Floransa’daki Ponte Vechchio gibi bu taş köprünün de Haliç’e bakan cephe-


sinde binalar sıralanacak, bu binalardan alınacak kiralar da yeni bir gelir ya-
ratacaktı. Günümüzde İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi’nde
korunan Corenty’nin projesine göre yeni köprü, dördü sol tarafta, dördü sağ
tarafta yükselecek sekiz dolgu ayağın üzerine oturacak, sekiz kemerli bir yapı
olacaktı. Vapur ve gemi geçişlerinin sağlanabilmesi için köprünün ortası açılıp
kapanabilecekti. Projeye göre, köprünün yüzeyi üç bölüme ayrılacak, Haliç’e
bakan cephede taş binalar inşa edilecek, orta kısım araç geçişlerine ayrılacak,
köprünün Boğaz’a bakan cephesi ise tamamen yaya trafiğine ayrılacaktı. Co-
renty’nin Hamidiye Köprüsü adını verdiği köprünün her iki tarafına zafer ta-
kına benzer binalar ve giriş kapıları inşa edilecekti. Fakat Antoine Corenty’nin
hayalleri de arşivlerde tozlanmaktan öteye gidemedi.10
Antoine Corenty’nin önerisinden bir sene sonra, 1895 yılında, farklı tarzlarda
üç köprü projesi bu sefer Almanya’dan, Nürnberg Makine Şirketi’nden gel-
di. Bugün Osmanlı Arşivlerinde korunan şirketin gönderdiği Fransızca öneri
metninin üzerinde bahsi geçen üç köprüden iki tanesinin de çizimlerine yer
verilmişti. Aynı şekilde gönderilen metnin Osmanlıca tercümesinin üzerine
de köprü projeleri çizilmişti.
Önerilen tüm Galata Köprüsü projelerinin demirden inşa edilmesi ve tersa-
neye gelip gidecek gemilerin rahatlıkla içeri alınabilmesi için hepsinin açılır
kapanır olması planlanıyordu. Çizimleri yapılan her iki proje de son derece
modern çizgilere sahip ve Sanayi Devrimi sonrası estetik anlayışını ve teknik
imkânlarını yansıtan tasarımlardır. İlk projede köprünün iki ucunda fener gibi
görünen, üzerlerinde hilaller bulunan sütunlar, ikinci projede ise daha uzun,
yine üzerleri hilalle süslü sütunlar yerleştirilerek, son derece sade olan köprü-
lerde anıtsal bir giriş yaratılmaya çalışılmıştır. Önerilen köprülerden ilk çizim-
deki projeye göre, karada inşa edilecek iki ayağın yanı sıra deniz içine de iki

Nürnberg Makine Şirketi’nin Galata Köprüsü projeleri


10 Turan Şahin, age., s. 59.

62 63
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan Galata Köprüleri

Nürnberg Makine Şirketi’nin hazırladığı üçüncü Galata Köprüsü projesi

ayak inşa edilecekti. İkinci öneriye göre ise köprünün sadece karada ayakları padişaha arz ediyor ve köprü inşası için tarafsız bir komisyon kurulacağını söylü-
olacaktı, eğer bu öneri gerçekleşebilseydi, İstanbul’un ilk asma köprüsü ola- yordu.12 Said Paşa’nın tercih ettiği projenin yanı sıra bir başka arşiv dosyasında
caktı.11 ise 1906 yılında Paris’teki Société de Construction des Batignolles’in gönderdi-
ği, zincirlerle bağlı dubaların üzerinde inşa edilmesi planlanan bir başka Galata
Nürnberg Makine Şirketi’nin gönderdiği üçüncü köprü önerisi ise bir başka
Köprüsü projesi vardır. Projeyle beraber, Bahriye Nezareti’ne takdim edilmek
arşiv dosyasının içinde bulunuyor. Sadrazam Said Paşa’nın imzalayarak Yıldız
üzere gönderilen raporda bahsedildiğine göre, yeni köprünün inşası gündeme
Sarayı’na, Sultan Abdülhamid’e gönderdiği bir arizaya göre, Galata’da kalıcı ve
geldiğinde Paris’teki şirket adına Mösyö Bodin Aralık 1903’te İstanbul’a gelmiş
dayanıklı yeni bir köprünün inşasını bizzat padişah talep etmiş, bunun üzerine
ve mevcut köprüyü inceleyerek kendi projesini hazırlamıştır.13 Fakat bu projeler
Almanya’dan ve Fransa’dan projeler istenmişti. Said Paşa, hazırlanan projele-
de diğer birçok projeyle aynı akıbeti paylaşmış ve gerçekleşememiştir.
rin ayrıntılarından bahsederek kendisince en uygun gördüğü köprü projesini
12 COA. Y. A. HUS. 427-25.
11 COA. Y. PRK. TNF. 4-21. 13 COA. HR. İD. 1209-26.

64 65
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan Galata Köprüleri

estetik kaygılar da rol oynuyordu. Şehzadeliği döneminde birçok Avrupa şeh-


rini ziyaret eden Sultan Abdülhamid, Avrupa şehirlerinde bu gibi köprülere
dükkân ve mağazaların inşa edilmeyip aksine köprülerin etrafının açık bırakıl-
dığı, gösterişli sütunlarla süslenip gaz lambalarıyla aydınlatıldığı ve köprülerin
iki cephesinin de açık bırakılarak buraların aynı zamanda şehrin güzellikle-
rinin seyredildiği mekânlar olduğunu da görmüş ve bu nedenle bu projeye
sıcak bakmamıştı. Sultan Abdülhamid, Galata’da yeni inşa edilecek köprünün
altının dükkânlarla dolu ayaklı bir köprü olmasındansa asma bir köprü inşa
edilmesinin daha uygun olacağını düşünüyordu.15
Mösyö Pierre’in Galata için tasarladığı köprü projesi
Osman Nuri Ergin, Haliç’in iki yakasını birbirine bağlamak için tasarlanan
ilginç bir projeden daha bahsetmektedir. 1908-1946 yılları arasında İstanbul
Zeynep Çelik, 1902 yılında Paris’ten İstanbul’a gönderilen başka bir Galata
Şehremaneti’nde, yani bugünkü İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde farklı
Köprüsü projesinden daha bahsetmektedir. Bu köprü de yine demirden inşa
kademelerde birçok görev üstlenen Ergin, Cumhuriyet ve İstanbul Mahalli
edilecekti. Üç bölüm halinde kurgulanan köprünün her bölümü, aynı zaman- İdaresi, İstanbul Şehri Rehberi, Türkiye’de Şehirciliğin Tarihi İnkişafı ve
da taşıyıcı ayak vazifesi gören çift minareyle noktalanıyor, bu karşılıklı mina- İstanbul’da İmar ve İskan Hareketleri gibi İstanbul’un tarihi ve Cumhuriyet’in
releri birbirlerine bağlayan balkonlar inşa edilerek, her bölümde gösterişli bir ilk yıllarında yeniden teşkilatlandırılmasıyla ilgili birbirinden kıymetli eserlere
giriş kapısı görünümü elde ediliyordu. Mevcut köprüdeki gibi bu öneride de imza atmış bir isimdi. Ergin’in kaydettiğine göre, bu ilginç projeyi hazırlayan
köprünün altına iskeleler ve dükkânlar yerleştiriliyor, buradan iki merdivenle Sultan Abdülhamid devrinde Şehremaneti Fen Heyeti Müdürlüğü’nü üstlenen
deniz seviyesindeki platforma inilerek yaya gezintilerine ayrılan rıhtıma ulaşı- Fransız Mühendis Aurigue’di. Karaköy ile Eminönü arasında yeni bir köprü
lıyordu. inşa etmeyi öneren birçok isimden farklı olarak Aurigue, Galata Meydanı ile
Çelik’e göre bu öneri Sultan Abdülhamid tarafından geri çevrilmişti fakat öne- Süleymaniye Meydanı’nı birbirlerine bağlayacak bir asma köprü inşa etmeyi
rinin reddedilmesinin sebebi estetik kaygıları değil, güvenlik çekinceleriydi. tasarlıyordu.16
Ermeni olaylarının en hararetli günlerinde önerilen bu projede köprü altına Paris Sefiri Salih Münir Paşa’nın hatıralarında yazdığına göre, paşa bir İstanbul
dükkân ve rıhtımların yerleştirilmesi, burada isyancıların mevzilenerek köp- seyahati sırasında padişahın huzuruna kabul edilmiş ve Sultan Abdülhamid,
rüden geçecek askere ateş açıp karışıklık yaratılabileceğine dair çekincelerin kendisine Avrupa’da İstanbul’un imarı hakkında çıkan aleyhte yazıları göste-
yaşanmasına neden olmuştu. Sultan Abdülhamid, bu güvenlik zafiyetlerinin rerek, uzun yıllar Avrupa şehirlerinde yaşamış olduğu için Salih Münir Paşa’yı
giderilmesi için proje üzerinde çalışılmasını söylemiş ancak sonrasında bu İstanbul’un imarıyla görevlendirmişti. Salih Münir Paşa, Paris’e döndüğünde
öneriyi geri çevirmişti.14 Turan Şahin’e göre ise projenin geri çevrilmesinde
15 Turan Şahin, age., s. 63.
14 Zeynep Çelik, age., s. 89. 16 Osman Nuri Ergin, İstanbul’da İmar ve İskan Hareketleri, Burhaneddin Matbaası, İstanbul, 1938, s. 50.

66 67
Hayallerde Kalan İstanbul Hayallerde Kalan Galata Köprüleri

Bir İstanbul panaromasında Süleymaniye ve Galata’nın genel görünümü

bu konuyla ilgili Paris Belediyesi baş mühendisi Joseph-Antoine Bouvard ile üzerine projeler hazırlayıp bunları Türkçe ve Fransızca olarak yayımladı. Yeni
görüştü, daha önce İstanbul’u ziyaret etmiş olan Bouvard, bu talep üzerine caddelerin açılmasına, sokakların ve mahallelerin yeniden düzenlemesine
şehirde tekrar incelemeler yapmadan, ileriki bölümlerde de bahsedeceğimiz odaklanarak şehir içi ulaşımın düzenlenmesi için öneri ve projeler geliştirdi.
üzere projelerini hazırladı ve Salih Münir Paşa’ya teslim etti. Her ne kadar Sul- Bu önerilerden biri de yukarıda da bahsettiğimiz gibi Suriçi İstanbul’u ile
tan Abdülhamid ve devrin ricali bu projeleri çok beğenip hayata geçirilmesini Beyoğlu’nu birbirine bağlayacak bir asma köprünün inşasıydı. Aurigue, ken-
istediyse de daha sonra çeşitli nedenlerle Bouvard’ın planları gerçekleşeme- disinden önce getirilen önerilerden çok farklı olarak hiç sahile inmeye gerek
di.17 kalmaksızın Galata ve Süleymaniye meydanlarını birbirine bağlamayı tasarlı-
yordu; iki meydan arasında inşa edilecek 1200 metre uzunluğundaki bir asma
Projeler rafa kaldırıldıktan kısa bir süre sonra, 1906 yılında bu tasarıların ger-
köprüyle şehir içi ulaşım daha da kolaylaştırılacak ve iki merkez uzun mesa-
çekleştirilmesi noktasında yeni adımlar atıldı. Bouvard, bu ikinci girişimde de
feler katetmeye gerek kalmaksızın birbirlerine bağlanacaktı ama Aurigue’nin
İstanbul’a gelmese de bu sefer hazırladığı projelerle ilgili alan çalışmalarının
tasarıları da hayallerden öteye gidemedi.18
yapılması ve şehir planlarının hazırlanması için Schrader isimli bir uzman ile
mühendis Aurigue’i İstanbul’a gönderdi.
Şehremaneti yani İstanbul Belediyesi Fen Heyeti Müdürlüğü’ne tayin olunan
Aurigue, İstanbul’un planlarını ve yangın yerlerinin yeniden düzenlemesi
17 Salih Münir Çorlu, Geçmiş Zamanlar, Kitabevi, İstanbul, 2013, s. 624-628. 18 Turan Şahin, age., s. 64.

68 69
Gaspare Fossati’nin tasarladığı Beyoğlu’ndaki
Hollanda Sarayı’nın projesi

Fossatilerin
Hayallerindeki
İstanbul
İ
sviçre İtalyan’ı bir mimar ailesi olan Fossatiler, Tanzimat Dönemi İstan-
bul’unda 21 sene boyunca neredeyse hükümet mimarı denilebilecek bir
konumdaydılar. Ailenin lideri mimar Gaspare Fossati’nin, Mustafa Reşid
Paşa ve Sadık Rıfat Paşa gibi önde gelen Tanzimat ricaliyle yakın olması ve bu
isimlerin himayesini kazanması sayesinde Fossatiler Ayasofya’nın restorasyo-
nu ve Darülfünun’un inşası gibi dönemin en prestijli yapılarının inşa ve res-
torasyonunu üstlendiler. İsviçre’deki Bellinzona Arşivlerinde muhafaza edilen
Fossati Ailesi’nin koleksiyonuna ve Osmanlı arşiv belgelerine bakıldığında ise
Fossatilerin inşa ettiği onlarca eserin yanı sıra yine birçok projelerinin de ha-
yallerde kaldığı görülüyor.
Gaspare Fossati, 1809’da Güney İsviçre’nin İtalyanca konuşulan Ticino Kan-
tonu’ndaki Morcote kasabasında dünyaya geldi. Çocukluk yıllarını Morco-
te’de geçiren Gaspare, ailesiyle birlikte Venedik’e yerleşti ve Ginnasio Johannis
Lateranensis Venetiarum’dan mezun olana değin Venedik’te yaşadı. 25 Kasım
1822’de Milano’daki Brera Akademisi’nde mimarlık eğitimine başlayan Gas-
pare Fossati, aynı zamanda Pietro Gilandoni ve Giacomo Moraglio gibi devri-
nin ünlü mimarlarının atölyelerine de devam etti.1

1 Lucia Pedrini Stanga, “Note Storiche e Biografiche”, Gaspare Fossati Architetto Pittore - Pittore
Architetto, Fidia edizioni d’arte, Bellinzona, 1992, s. 15-16.

73
Hayallerde Kalan İstanbul Fossatilerin Hayallerindeki İstanbul

Brera yıllarının ardından Venedik, Ce- Özellikle mimar Luigi Rusca ile beraber çalışma imkânı bulan Gaspare Fos-
nova, Roma ve Napoli gibi İtalyan şe- sati, kısa sürede birçok kamusal ve özel yapının inşasında yer aldı. Rusya’daki
hirlerini dolaşan Gaspare Fossati, gitti- Katolik cemaatlerle de ilişki kurarak Alman ve İtalyan Katolikler için kilise-
ği yerlerdeki arkeolojik kazıları, Roma ler tasarladı ve inşa etti. Ayrıca Sankt Petersburg’daki en büyük ve görkemli
ve Rönesans yapılarını inceledi ve bu neoklasik yapılardan biri olan Benerdaki Evi’ni inşa etti ki bu yapı daha sonra
gezilerinde yaptığı çizimlerinden başka Yusupov Hanedanı tarafından kullanıldı.5 24 Eylül 1836’da Sankt Petersburg
bazı gözlemlerini gravür albümleri ola- Sanat Akademisi tarafından “İmparatorluk Mimarı” unvanıyla taltif edilen
rak da yayımladı.2 1833 yılında ise Ce- Gaspare Fossati, 11 Şubat 1837’de beraber çalıştığı mimar ve mühendis Lu-
nova’nın sembol yapılarından biri olan igi Rusca’nın kızı Giuseppina Rusca ile evlendi, fakat bu evlilikten bir çocuk
SS. Annunziata del Vastato Bazilika- dünyaya gelmedi.6
sı’nın cephe restorasyonunda çalıştı.3
Bu sırada Rusya’nın İstanbul Büyükelçisi Apolinariy Butunev de bir yangın
Dünyanın diğer birçok ülkesi gibi 19. neticesinde yok olan Beyoğlu’ndaki elçilik sarayının yerine, yeni ve kâgir bir
Mimar Gaspare Fossati
yüzyılın ilk yarısında neoklasik mimari binanın inşası için Sankt Petersburg’da girişimlerde bulunuyordu. Neticede
Rusya’da tercih edilen başlıca üsluptu 1827-1828 Osmanlı-Rus Savaşı’nda elde edilen galibiyetin ve Hünkâr İskelesi
ve bu üslubu dünyaya taşıyan İtalyan Antlaşması ile İstanbul’da giderek artan Rus nüfuzunun bir sembolü olacak
ve İsviçreli mimarlar Rusya’da da fazlasıyla aktifti. Fossati de Rusya’da daha gösterişli bir sarayın inşasına Çar I. Nikola da kani olarak savaş tazminatından
verimli bir kariyeri olabileceğini düşünmüş olmalı ki 1833 yılında Ticino Kan- bir milyon rublenin İstanbul’daki yeni elçilik sarayının inşası için ayrılmasını
tonu yönetiminden bir referans mektubu alarak Sankt Petersburg’a gitti. İlk ve Gaspare Fossati’nin bu sarayın inşasını üstlenmesini onayladı.7
zamanlarında birçok aristokrat ailenin çocuklarına özel resim dersleri veren
Gaspare Fossati, inşa alanında keşif yapmak ve tahmini bütçeyi hesaplamak
Gaspare Fossati bu sayede Rusya’nın önde gelen isimleriyle bir araya gelebildi
üzere ilk defa 11 Aralık 1836 günü İstanbul’a geldi. 20 Mart 1837 günü ise Rus
ve Amiral Conte Giulio Litta gibi isimlerin aracılığıyla bir mimar olarak ken-
Elçiliği’nin resmî mimarı olarak İstanbul’a geri döndü, bu sırada henüz 27 ya-
dine yer edinebildi.4
şında olmasına rağmen imparatorluk mimarı unvanına sahip ve neoklasik üslu-
bun önemli temsilcilerinden biriydi. Fossati, İstanbul’a geldikten sonra yabancı
mimarlarla iş birliği yapabilmek için Çar’dan izin istedi. İznin gelmesinin ar-
2 Ugo Donati, Vedute di Roma di Gaspare Fossati, A Cura del Banco di Roma per la Svizzera, Lugano,
dından da 1839 yılında, kendisi gibi Brera Akademisi’nde mimarlık eğitimi alan
1958.
17 yaşındaki kardeşi Giuseppe Fossati’yi de ekibine dâhil etti. Tam olarak tarihi
3 Lucia Pedrini Stanga, “Il Soggiorno Romano: Fossati Vedutista, Architetto e Archeologo”, Gaspare
Fossati Architetto Pittore - Pittore Architetto, Fidia edizioni d’arte, Bellinzona, 1992, s. 29. 5 Cengiz Can, İstanbul’un Yabancı ve Levanten Mimarları, Arketon, İstanbul, 2020, s. 99-104.
4 Lucia Pedrini Stanga, “L’attivita al servizio dello Zar”, Gaspare Fossati Architetto Pittore - Pittore 6 Lucia Pedrini Stanga, agm., s. 57.
Architetto, Fidia edizioni d’arte, Bellinzona, 1992, s. 47-48. 7 Irina Kasimova, İstanbul’da Bir Rus Sarayı, Russian Embassy, İstanbul, 2012, s. 28-35.

74 75
Hayallerde Kalan İstanbul Fossatilerin Hayallerindeki İstanbul

ilk gerçekleşmeyen projesi, Osmanlı hüküme-


tinden aldığı ilk işi, Tanzimat Anıtı’ydı.
1840 yılında, Tanzimat Fermanı’nın ilanının
birinci yıl dönümünden üç hafta kadar önce
Bâbıâli’de 48 kişilik özel bir heyet toplan-
dı ve bir dilekçe kaleme aldı. Bu heyete göre
Tanzimat Fermanı, Osmanlı tarihinin önem-
li dönüm noktalarından biriydi; Plato akıllı
(kemal-i akl-ı Felatun pesend-i mülukane)
Padişah Sultan Abdülmecid, kendi iktidarını
halkıyla paylaşmıştı ve bu “unutulacak me-
vaddan” değildi, dolayısıyla bütün Osmanlılar
padişaha şükran borçluydu. Bu olayın unutul- Mimar Giuseppe Fossati

maması ve teşekkürün yerine getirilmesi için


Tanzimat’ın yıl dönümünün bir bayram (Iyd) olarak kutlanması tasarlanıyor-
Gaspare Fossati’nin inşa ettiği Beyoğlu’ndaki Rus Elçilik Sarayı
du. Bu tasarıya göre fermanın okunduğu Gülhane Meydanı’nın adı Adalet
Meydanı olarak değiştirilecek, fermanın yıl dönümü olan 3 Kasım gününün
bilinmese de daha sonra mühendislik eğitimi alan en küçük kardeşleri Virgilio gecesi, Adalet Gecesi (Leyl-i Adalet) olarak anılacak, bu gecede aynı Kadir
da ağabeylerine katıldı, ki Virgilio Fossati aynı zamanda modern yolların inşasın- Gecesi ve padişahın doğum günü gecesinde olduğu gibi tüm şehir aydınlatı-
dan sorumlu olan Meclis-i Meabir’in de azasıydı.8 Kardeşlerinden başka Gas- lacak, vükeladan kimseler ve isteyenler evlerini süsleyerek aydınlatacaklardı.
pare Fossati’nin eşinin ağabeyi, Rusya Sanat Akademisi üyesi mimar Alessand- Ayrıca fermanın okunduğu meydana, bu olayın hatırasına Seng-i Adalet adı
ro Rusca ve Fossatilerin kız kardeşiyle evli olan Venedikli ressam ve dekoratör verilen “müsenna ve müzeyyen” bir taş dikilecek, Gülhane gündelik hayatta
Antonio Fornari de yine Fossati yapılarının bileşenlerindendi. çok kullanılan bir alan olmadığı için Nişan-ı Adalet adı verilen aynı taşın daha
21 sene kadar İstanbul’da yaşayan Gaspare Fossati ve ailesi şehrin dört bir büyük bir kopyası Beyazıt’a dikilecek, bu taşların üzerinde padişahın tuğrası
yanında, farklı işlev ve üsluplarda onlarca yapı inşa ettiler. Fakat inşa ettikleri ile fermanın metni yer alacaktı. Bu dilekçe Sultan Abdülmecid’e takdim edildi,
yapıların yanı sıra bir o kadarı ancak Fossatilerin hayallerinde ve mimari proje- sultan da bir hatt-ı hümayun yayınladı. Padişahların doğum günlerinde şehrin
lerinde kaldı, çeşitli nedenlerden dolayı gerçekleşmedi. Fossati’nin İstanbul’da aydınlatılması âdeti uzun zamandır terk edildiğinden bu öneri hariç diğer tüm
önerileri kabul etti.9
8 COA. HR. MKT. 335-52. 9 COA. İ. MSM. 1-14.

76 77
Hayallerde Kalan İstanbul Fossatilerin Hayallerindeki İstanbul

Dönemin diğer gazetesi Ceride-i Havadis de Takvîm-i Vekâyi’den alıntıla-


dığı bu haberi duyururken, bir zamanlar ünlü okçuların “ilelebet namı baki
kalmak” üzere diktikleri nişan taşları ile dikilecek taşlar arasında kurulan bağ-
lantının son derece yerinde olduğunun altını çizer. Sonrasında Gülhane’nin
yol üzeri olmadığını söyleyerek Beyazıt Meydanı’na dikilecek taşın önemine
vurgu yapar ve her yolun uğrağı olan böyle bir merkezde bu taşın dikilmesi
sayesinde gelip geçenin görüp sevineceği, sabah akşam önünden gelip geçer-
ken padişahın umur-ı devletine hayır dualar edeceği tespitinde bulunur. Bu
taşın inşasıyla Beyazıt Meydanı’nın bir “Adalet Meydanı”na dönüşeceğini
iddia eden Ceride-i Havadis, her yıl dönümünde bu taşın etrafında yapılacak
kutlama ve sevinç gösterilerinin bir “hakk-ı şinasi” yani bir anlamda kıymet
bilirlik olacağını savunur.11 Ceride-i Havadis’e göre, adaleti temsil edecek olan
bu taşın dört köşesinde dört bronz aslan heykeli yer alacak, aslanların ağızla-
rından da aynı adalet gibi yaşamın bir diğer kaynağı olan su fışkıracaktır. Bu
suyu görenler içmeseler bile seyredip, sahip oldukları hakları düşünüp ferah-
layacaklardır.12
Tanzimat’ın yıl dönümünün bayram olarak kutlanması ve taşların dikilebilmesi için Sultan
Abdülmecid’den izin istemek üzere hazırlanan belge Havadis jurnallerinde görüldüğü üzere bu taşların inşası bir müddet Osmanlı
kamuoyunu da meşgul etmiş, taşın dikilmesine dair halk arasında yapılan soh-
Sultan Abdülmecid önerileri kabul etmesine rağmen, devrin ricali bir oldubit- betlerde dikilecek taşlardan çok taşların taşıyacağı sembolik anlam eleştiril-
tiyle taşları inşa etmemiş, bu kararı dönemin gazeteleri vasıtasıyla kamuoyu ile miştir. Kuyumcu Karabet’ten Yorgancı Mustafa Ağa’ya ve Bedestani Mehmed
de paylaşmıştır. İlk olarak 11 Ekim 1840 tarihli Takvîm-i Vekâyi gazetesi, Gülha- Efendi’ye kadar birçok kimse henüz vadedilen adalet düzeni kurulamamışken
ne’de fermanın okunduğu yerde musanna (iki katlı) ve müzeyyen (süslü) bir ni- “Adalet Taşları”nın dikilmesini farklı şekillerde eleştirirler.13 Klaus Kreiser’e
şan dikileceğini duyurur. Aynı gazete, 24 Ekim tarihli nüshasında ise Gülhane’ye göre, İstanbul halkı bu projeleri tuhaf karşılamıştır. Önemli bir olayı ölümsüz
dikilecek taşı herkesin göremeyeceğinden aynı taşın daha cesim, yani büyük bir kılmak üzere, bir kitabe yerleştirilmesi gibi uygulamalar Osmanlı-İslam dün-
benzerinin de Beyazıt Meydanı’na dikileceğini, Gülhane’ye dikilecek nişan ta- yası için yabancı bir uygulama değildir. Ama ilk defa seküler bir obje olan anıt
şının üzerinde fermanın tam metni ile padişahın ay yıldızlı bir tuğrasının yer
11 Göksun Akyürek, age., s. 110-111.
alacağını, ayrıca bu taşa “Nişan-ı Adalet” adı verileceğini yazar.10
12 Göksun Akyürek, age., s. 112-113.
10 Göksun Akyürek, Bilgiyi Yeniden İnşa Etmek: Tanzimat Döneminde Mimarlık, Bilgi ve İktidar, Tarih 13 Cengiz Kırlı, Sultan ve Kamuoyu Osmanlı Modernleşme Sürecinde “Havadis Jurnalleri” (1840-1844),
Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2011, s. 110. İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2009, s. 180, 187-188.

78 79
Hayallerde Kalan İstanbul Fossatilerin Hayallerindeki İstanbul

inşa edilecek olması, dahası bunun siyasi bir olayı meşrulaştırmak için kulla-
nılması toplum nezdinde kabul görmemiştir.14
Taşların neden inşa edilemediği konusunda Osmanlı basını sessiz kalmıştır.
Fakat devrin resmî tarihçisi vakanüvis Ahmed Lütfi Efendi, bu gibi uygula-
maların o sırada Avrupa âdeti gibi gösterildiğinden ve toplumun buna bir di-
renç gösterdiğinden, hâlbuki bu gibi uygulamaların devletin şan ve şerefini
teyit etmek, kayıt altına almak için tüm dünyada uygulandığından bahsederek,
Osmanlı’da da okçuların diktikleri nişan taşlarını örnek göstererek Takvîm-i
Vekâyi’nin yaklaşımını destekler.15
Ahmed Lütfi Efendi’nin tabiriyle yatır kalan bu taşlar hakkında döneminde bir-
çok tartışmanın yaşanmasına, hakkında fazlasıyla yazılıp çizilmesine rağmen,
hiçbir kaynak bu taşları kimin inşa edeceğinden bahsetmez. Ancak Bellinzo-
na Arşivlerinde korunan bir çizimin bu projenin Gaspare Fossati tarafından
hazırlandığını gösterir. Bu proje ile gazetelerdeki tasvirin birebir örtüşmesi-
nin yanı sıra projenin üzerinde yer alan “per il monument dell’Hatt-Cheriff a
Ghulhane 1840” kaydı da Adalet Taşları projesinin Gaspare Fossati tarafından
hazırlandığını doğruluyor.16 Fakat neticede Osmanlı’nın bu ilk millî bayram
denemesi ve bu bayramın bir uzantısı olan Adalet Taşları hiçbir zaman ger-
çekleşememiş ve İstanbul’un hayallerinde yaşamaya mahkûm kalmıştır.
Fossatiler, Osmanlı yönetimi ve önde gelenleriyle çalışırken İstanbul’daki çe-
şitli elçiliklerle de ilişkilerini sürdürmeye devam ettiler. 1831 yılındaki büyük
Beyoğlu yangınında birçok yapıyla beraber elçilikler de etkilenmiş ve bir kısmı
büyük hasarla kurtulabilirken büyük bir kısmı yanarak yok olmuştu. Bu büyük Fossati’nin Bellinzona Arşivleri’ndeki Tanzimat Anıtı tasarımı

yangının ardından Gaspare Fossati’nin İstanbul’a gelerek Rusya için anıtsal


ve kâgir bir saray inşa etmesi, Fossati’yi diplomatik mahfillerin tercih ettiği bir
isim haline getirmiştir.
14 Klaus Kreiser, “Public Monuments in Turkey and Egypt 1840-1916”, Muqarnas, sayı 14, 1997, s. 104.
15 Ahmed Lutfi Efendi, Tarih, Yücel Demirel (ed.), YKY, İstanbul, 1999, s. 1068. 1841 yılında o sırada Fransa Elçiliği’nin koruması altında olan Galata’daki Sa-
16 Gaspare Fossati Architetto Pittore, Pittore Architetto, 1992. int Pierre Kilisesi de Fossatiler tarafından inşa edilmiştir ki yapının projeleri

80 81
Hayallerde Kalan İstanbul Fossatilerin Hayallerindeki İstanbul
Gaspare Fossati’nin Galata Saint Pierre Kilisesi projesi

82 83
Hayallerde Kalan İstanbul Fossatilerin Hayallerindeki İstanbul

bugün hâlâ Bellinzona’da, Fossati ile kilise arasında imzalanan sözleşme de


Saint Pierre Kilisesi Arşivi’nde korunuyor.17 Ayrıca Beyoğlu’ndaki İspanya El-
çiliği Fossatiler tarafından restore edilmiş,18 Cağaloğlu’ndaki İran Elçiliği’nin
projeleri de yine Gaspare Fossati tarafından hazırlanmıştır ki, bu hizmeti kar-
şılığında kendisine verilen beratlar bugün hâlâ Bellinzona’da korunuyor.19 Tito
Lachia, Giuseppe Fossati’nin 1869’da İran için bir kraliyet sarayı da tasarla-
dığını ve Tepebaşı’ndaki Casa d’Italia yapısının onarımı için de yine Fossa-
tilerin bir restorasyon projesi hazırladıklarını savunur.20 1853 yılında o sırada
Avusturya Elçiliği’ne ev sahipliği yapan, günümüzde ise İtalya’nın İstanbul
Başkonsolosluğu olarak kullanılan Beyoğlu’ndaki Palazzo Venezia da yine Fos-
satiler tarafından restore edilmiştir.21
1831’deki büyük Beyoğlu yangınında elçilik sarayı yok olan devletlerden biri de
Hollanda’ydı. Fakat Hollanda o sırada içinde bulunduğu maddi zorluklardan
dolayı bu elçilik sarayını tekrar inşa ettirip ettirmeme konusunda kararsızdı,
hatta Beyoğlu’ndaki elçilik arazisinin satışa çıkartılması ve daha mütevazı bir
yapıya geçilmesi dahi tartışılmıştı. 1840 tarihinde Hollanda Kralı I. Willem’in
oğlu Prens Hendrick İstanbul’u ziyaret ettiğinde, Rus Sarayı’nın mimarlığını
yürüten Gaspare Fossati ile de tanıştı. Fossati ile Prens Hendrick arasında ge-
lecekte inşa edilmesi düşünülen İstanbul’daki Hollanda Sarayı hakkında da
bir konuşma geçti ve prens, mimardan bir proje hazırlamasını istedi. Gaspare
Fossati, hiç vakit kaybetmeksizin, arazi üzerinde incelemeler yaparak bir pro-
Fossati’nin Hollanda Elçiliği tasarımı
je hazırladı ve Ekim 1840’ta projeyi Prens Hendrick’e takdim edilmek üzere
17 P. Benedetto Palazzo, La Chiesa di S. Pietro in Galata, Harti Basımevi, İstanbul, 1943, s. 22-24.
18 Cengiz Can, age., s. 140.
Viyana Elçiliği kanalıyla Lahey’e gönderdi. Fakat sonrasında Lahey’den her-
19 Archivio di Stato del Cantone Ticino, Bellinzona (Svizzera), Fondo Gaspare Fossati, Scatola: 19, hangi bir geri dönüş alamadı. Dört sene boyunca gerek İstanbul’daki elçilikle
numero interno: 1104. gerekse de Lahey’le görüşen ve projeyi gerçekleştirebilmek için uğraşan Gas-
20 Tito Lacchia, age., s. 69, 83.
pare Fossati, sorunun bütçe olduğunu anlayınca bu sefer Lahey’e başka bir
21 Rudolf Agstner, “Palazzo Venezia in the mid. 19th Century: Contributions by Gaspare Fossati and
Domenico Pulgher”, Italian Architects and Builders in the Ottoman Empire and Modern Turkey, Paolo öneri sundu. Fossati, Hollanda Sarayı için kâgir bir yapı planlamış ve 250 bin
Girardelli ve Ezio Godoli (ed.), Cambridge Scholars Publishing, 2017, s. 31. guldenlik bir bütçe sunmuştu. Fakat daha sonra ikinci bir öneri hazırlayarak

84 85
Hayallerde Kalan İstanbul Fossatilerin Hayallerindeki İstanbul

aynı projeyi ahşaptan gerçekleştirebileceğini ve bu ahşap sarayın da 28 bin


guldene mal olacağına dair ikinci bir öneri getirdi.22
İki bütçe arasındaki bu büyük uçurum, aynı zamanda İstanbul’un ardı arkası
kesilmeyen yangınlarına rağmen on yıllar boyunca neden ahşabın terk edilip
kâgire geçilmediğine dair de ipuçları sunuyor. Fossati’nin yıllar süren uğraş-
larına ve farklı önerilerine rağmen Hollanda, maddi imkânsızlıklarını bahane
ederek uzun yıllar yeni bir yapı inşa ettirmedi. Fossati’nin Hollanda Sarayı
projesi de hayallerde kalan yapılar arasında yerini aldı. Bu projenin hazırlan-
ması dolayısıyla bazı kaynaklarda günümüzde Beyoğlu’nda bulunan Hollanda
Konsolosluğu’nun Gaspare Fossati tarafından inşa edildiği iddia edilse de gü-
nümüzdeki yapı 1854 yılında Gaspare Fossati ile usta-çırak ilişkisi de bulunan
başka bir İtalyan mimar, Giovanni Battista Barborini tarafından inşa edilmiştir.
Aynı şekilde akim kalmış bir başka elçilik projesi de Giuseppe Fossati’nin Sar-
dinya Krallığı için hazırladığı ahşap elçilik yapısıdır. Bugünkü İtalya’nın nüvesi
olan Sardinya Krallığı 1853-1856 yılları arasındaki Kırım Savaşı’nda Osman-
lı’nın müttefikleri arasında yer aldı. Muhtemelen bu ittifakın bir nişanesi ola-
rak Sardinya Krallığı, İstanbul’daki görünürlülüğünü artırmak istemiş olacak ki
yeni bir elçilik sarayının inşasını tasavvur etmişti. Gaspare Fossati’nin kardeşi
Giuseppe Fossati, Sardinya Elçiliği için konak görünümünde görkemli bir yapı
projelendirmişti, bu yapının projeleri bugün hâlâ o sırada Sardinya’nın baş-
kenti olan Torino’daki arşivde korunuyor. Bu projeyi yayımlayan Paolo Gi-
rardelli, projeyi Avrupalı üsluplar ile Osmanlı ögelerinin birleştiği bir tasarım
olarak değerlendirmektedir. İtalyan Birliği’nin kurulmasının ardından İtalya,
elçilik için bugün İtalyan Kültür Merkezi olarak kullanılan Tepebaşı’ndaki ya-
pıyı kullandı. 1887 yılında ise dönemin büyükelçisi Alberto Blanc, İtalya’nın
Osmanlı başkentindeki prestijini ve görünürlülüğünü artırmak düşüncesiyle,

22 Marlies Hoenkamp-Mazgon, İstanbul’da Hollanda Sarayı, Boom, Amsterdam, 2002, s. 93-94, 97,
Giuseppe Fossati’nin Sardinya Elçiliği projesi
114.

86 87
Hayallerde Kalan İstanbul Fossatilerin Hayallerindeki İstanbul

masraflarını kendisi karşılayarak Gümüşsuyu’nda yeni bir elçilik sarayı inşa


ettirdi.23 Bu saray da gelecekte hayallerde kalacak birçok yeni projeye gebeydi.
Elçilik görevinin nihayete ermesinin ardından Baron Blanc Gümüşsuyu’ndaki
görkemli konağını 19 bin altın karşılığında Osmanlı İmparatorluğu’na sattı. O
tarihten sonra Osmanlı yönetimi bu konağı Hariciye nazırlarının yani devrin
Dışişleri bakanlarının ikametine tahsis etti. O dönemin bir hatırası olarak günü-
müzde de konağın bulunduğu sokak, Hariciye Konağı adını taşıyor. 1895 yılında
Berlin Büyükelçisi Tevfik Paşa Hariciye Nazırı tayin edilince bu konak da paşa
ve ailesinin ikametine tahsis edildi. 1897’deki Osmanlı-Yunan Savaşı’ndan Os-
manlı ordusu muzaffer çıkınca Sultan Abdülhamid, zaferin kazanılmasında pay
sahibi gördüğü devlet ricalini mükâfatlandırmak istedi. O sırada Hariciye Nazırı
Tevfik Paşa’ya da 40 bin altın ihsan edildi ama paşa bu ihsanı kabul etmemekte
ısrarcı olunca padişah kendisini mükâfatlandırmaktan vazgeçmeyip Gümüşsu-
yu’ndaki konağın tapusunu Tevfik Paşa’ya hediye etti.24
Gümüşsuyu’ndaki Tevfik Paşa Konağı
Paşa ve ailesi uzun yıllar Gümüşsuyu’ndaki konakta yaşadıktan sonra 1909
yılında Tevfik Paşa’nın Londra sefiri atanmasıyla konak, aylık 60 altın liraya
sık sık, “Buranın çok güzel bir manzarası var. Buraya yan yana odalar yaptırıp
devrin Hariciye Nazırı Asım Bey’e kiralandı. Asım Bey’in Avusturyalı eşi son
kiraya vermek gerek” diyordu. Mali sorunlarla boğuşan aile de bu fikre sıcak
derece titiz bir hanımdı ve konağın alt katındaki çamaşır odasını beğenmeyip
bakmaya başladı ve 1921 yılından itibaren Tevfik Paşa’nın küçük oğlu Ali Nuri
en üst katta yeni bir çamaşırhane yaptırmıştı. Fakat 1911’de bu çamaşırhanede
Bey, konağı bir otele dönüştürülmesi için yerli ve yabancı yatırımcılarla görüş-
başlayan bir yangın, konağı içindeki tüm eşya ve antikalarla beraber yok etti. O
meye başladı. Ali Nuri Bey’in projesini ilk götürdüğü yer Alman yatırımcılar
görkemli konaktan geriye sadece yapının iki yanında bulunan taş bloklar kaldı.
oldu. Alman sermayedarlar da bu projeye sıcak bakıp çeşitli kurum ve kuru-
Tevfik Paşa 1914’te İstanbul’a geri döndü ama maddi imkânsızlıklar nedeniy- luşlardan fikirler almaya, ön hazırlık çalışmaları yapmaya başladılar. Gümüş-
le konağı yeniden inşa ettiremeyip yangından kalan bu taş bloklara yerleşti. suyu’ndaki konağın arazisi için otel önerileri hazırlanmaya, mimari projeler
Tevfik Paşa’nın İsviçreli eşi Elisabeth Tschumi, Ayazpaşa’daki konakla ilgili çizilmeye başlandı. Fakat Almanya Büyükelçisi Rudolf Nadolny sürece dâhil
olunca işler tersine döndü, büyükelçinin, “Türkiye’de böyle bir otelin alabile-
23 Paolo Girardelli, “From Andrea Memmo to Alberto Blanc: Metamorphoses of Classism in the Italian ceğinin onda biri kadar otel müşterisi yoktur” şeklinde görüş bildirmesi üzeri-
Buildings for Diplomacy”, Italian Architects and Builders in the Ottoman Empire and Modern Turkey,
ne hazırlanan tüm bu projeler yine akim kaldı.25
Cambridge Scholars Publishing, Birleşik Krallık, 2017, s. 15-16.
24 Şefik Okday, Büyükbabam Son Sadrazam Tevfik Paşa, Ata Ofset, İstanbul, 1986, s. 75-76. 25 Şefik Okday, age., s. 87-89.

88 89
Hayallerde Kalan İstanbul Fossatilerin Hayallerindeki İstanbul

Gümüşsuyu’ndaki Tevfik Paşa Konağı’nın yerine Almanların inşa etmeyi planladıkları otel Almanların Tevfik Paşa Konağı’nın yerine inşa etmeyi planladıkları bir başka otel projesi

Ali Nuri Bey, Alman yatırımını kaybettikten sonra da projesinden vazgeçme-


di. Başka yatırımcılarla da görüştü, o sırada Pera Palas Oteli’ni işleten Misbah daha büyümesine ve yeni birimlerin inşa edilmesine neden oldu. 1944 yılın-
Muhayyeş’in, “Gümüşsuyu’nun sapa olması nedeniyle Beyoğlu’ndan başka da dönemin önde gelen mimarlarından Edoardo de Nari, Park Otel’i yeniden
hiçbir yerde bir otelin tutunamayacağını” söylemesine rağmen tasarısından şekillendirecek bir proje hazırladı. Otelde bulunan mevcut tarihî yapıları ko-
vazgeçmedi ve konağı kendi imkânlarıyla otele dönüştürerek “Miramare” adı- ruyan de Nari, yemek salonu üzerinde yükselecek yeni sekiz katı, roof ’u ve
nı verdi. 1931 yılında iflas edince bu sefer otelin işletmeciliğini Aram Hıdır’a yüzme havuzu ile Park Otel’i dönemin İstanbul’unun en gözde mekânı haline
devretti ve İstanbul tarihinde önemli bir yere sahip olan Park Otel böylece getirmeyi tasarlıyordu. Edoardo de Nari, Park Otel’i toplamda 15 katlı olacak
doğmuş oldu.26 şekilde tasarlamıştı, bu proje de gerçekleşemedi ama eğer gerçekleşebilseydi
döneminde İstanbul’un en yüksek yapısı olacaktı.27
Park Otel’in hizmete girmesiyle de projeler son bulmadı. İstanbul’un sosyal
ve kültürel hayatında önemli bir yere sahip olan Park Otel’e olan talep her ge- Hayallerde kalan otel projelerini geride bırakıp Fossatilerin hayallerindeki İs-
çen gün arttı, devamlı misafirleri arasında Mustafa Kemal Atatürk’ten Adnan tanbul’a geri dönmek gerekirse, Gaspare Fossati’nin İstanbul’da inşa edebildi-
Menderes’e kadar birçok önemli isim yer aldı. Bu da otelin her geçen gün biraz ği ilk yapı daha sonra siyasi tarihimizde Bekirağa Bölüğü adıyla önemli bir yere

26 Şefik Okday, age., s. 90-94. 27 Değişen Zamanların Mimarı Edoardo de Nari, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul, 2012, s. 158.

90 91
Hayallerde Kalan İstanbul Fossatilerin Hayallerindeki İstanbul

tarafından 15 bin kuruş ihsanda bulunulmuşken, Fossati bir nişanla da tal-


tif edilmek istenmiş, Sultan Abdülmecid bu isteği kabul etmese de Serasker
Mehmed Said Paşa’nın ve Hariciye Nazırı Sadık Rıfat Paşa’nın telkiniyle mi-
mara 30 bin kuruş daha ihsan edilmişti.29 Bellinzona’daki arşiv belgelerinden
anlaşıldığı üzere, Fossatiler Serasker Mustafa Nuri Paşa ile ilişkilerini ilerleyen
yıllarda da devam ettirmiş ve paşa Bursa valisi tayin edildiğinde Bursa’ya gide-
rek incelemelerde bulunmuşlardı. Bu sırada Giuseppe Fossati, Eski Kaplıca’da
bir hamam projesi hazırlamıştı ki bu proje de Bursa’nın hayallerinde kalan
eserlerine bir örnek olabilir.30
Gaspare Fossati, 1845 yılında Beşiktaş Sarayı’ndaki Çinili Köşk’ün onarımını
ve tefrişini üstlendi.31 Buradan önce 1844 yılında da Hacı Stefan Kalfa tara-
fından inşa edilen, Bâbıâli’nin Arz Odası’nın tefrişi kendisine verilmişti. Hacı
Stefan Kalfa’nın Bulgar asıllı olduğu ve Bulgar cemaatinin kurucusu/hamisi
Sisam Prensi Stefan Vogoridi ile yakın ilişkisi bulunduğu, Fener’de inşa edi-
lecek ilk Bulgar kilisesini de yine Hacı Stefan Kalfa’nın tasarladığı biliniyor.32
İlerleyen yıllarda Fossatilerin Stefan Vogoridi için de konutlar inşa etmesi ve
Bulgar kilisesi için yeni bir proje hazırlayıp temellerini atması, bu ilişki ağları-
Edoardo de Nari’nin Park Otel projesi
nın nasıl kurulduğuna dair fikir verebilir.33
Hristo Stambolski’nin hatıralarında kaydettiğine göre, o sırada yeni teşkilatla-
sahip olacak olan Seraskerlik içindeki askerî hastane oldu.28 Osmanlı Arşivle- nan Bulgar cemaati, İstanbul’daki ilk kiliselerinin Ayasofya’ya benzeyen bir yapı
rinde korunan bir belgede, bu projenin dönemin seraskeri Mustafa Nuri Paşa olmasını istiyordu. Stambolski İstanbul anılarında, “Muhteşem ibadethane
tarafından Fossatilere verildiği ve bu yapıya önemli bir misyon yüklenerek,
29 COA. İ. HR. 23-1091.
başkentte yangına karşı dayanıklı bir şekilde inşa edilmiş ilk yapı olduğu, bu
30 Archivio di Stato del Cantone Ticino, Bellinzona (Svizzera), Fondo Gaspare Fossati, Scatola: 8,
nedenle Limon İskelesi Karakolu’nun da Fossatilere verildiği, modern teknik-
numero interno: 642.
lerle inşa edilen (suret-i cedide-i inşaiye) bu yapıların şehri yangınlara ve yan- 31 Archivio di Stato del Cantone Ticino, Bellinzona (Svizzera), Fondo Gaspare Fossati, Scatola: 13,
gınların sebep olduğu zararlara karşı koruyacağı savunuluyordu. Her iki ya- numero interno: 380.
pıyı da bir sene gibi kısa bir sürede tamamlayan mimara Sultan Abdülmecid 32 Hasan Kuruyazıcı - Mete Tapan, Sveti Stefan Bulgar Kilisesi, YKY, İstanbul, 2009, s. 20-30.
33 Archivio di Stato del Cantone Ticino, Bellinzona (Svizzera), Fondo Gaspare Fossati, Scatola: 13,
28 Cengiz Can, age., s. 36. numero interno: 380.

92 93
Giuseppe Fossati’nin
Bursa için planladığı
hamam projesi
Hayallerde Kalan İstanbul Fossatilerin Hayallerindeki İstanbul

94 95
Hayallerde Kalan İstanbul Fossatilerin Hayallerindeki İstanbul

için çeşitli projeler sunuluyordu. Bazı cemaat


üyeleri kilisenin Ayasofya’nın planında, ama
daha küçük boyutta yapılmasını istiyordu. Ni-
hayet mimar Fossati’nin planı üzerinde mutabık
kalındı, çünkü anılan plan bütün görüşleri bir-
leştiriyordu” diyor.34
Bu projeyi hazırlayan Gaspare Fossati miydi,
yoksa küçük kardeşi Giuseppe Fossati miydi, bu
kesin olarak bilinmemekle beraber, Fossatilerin
bu küçük Ayasofya projesi de yine İstanbul’un
hayallerini süsleyen bir yapı olarak kaldı. 1849
Sisam Prensi Stefan Vogoridi yılına kadar Bulgarlar, ayrı bir cemaat olarak
kabul edilmiyordu ve Fener’deki Ekümenik Pat-
rikhane’ye bağlıydılar. Kendi din adamlarını yetiştiremiyor, kendi dillerinde
ibadet edemiyor ve kendi okullarını kuramıyorlardı. Kendisi de Bulgar asıllı İstanbul’un ilk Bulgar kilisesi Sveti Stefan
olan Sultan Abdülmecid’in danışmanlarından Sisam Prensi Stefan Vogori-
di, 17 Eylül 1849’da Bulgarların da kendi dillerinde ibadet edebilecekleri bir
Stambolski’nin dediği gibi cemaat Ayasofya’ya benzeyen bir yapıya sahip ol-
kiliseye sahip olmaları için Bâbıâli’ye dilekçe verdi. Vogoridi’nin dilekçesini
mak istiyordu, bu nedenle bu yeni kilisenin inşası için Ayasofya’yı restore eden
vermesinden altı gün sonra Sultan Abdülmecid de bir ferman yayınlayarak
ve Bizans mozaiklerini tekrar ortaya çıkaran Fossatilerden daha uygun bir isim
Bulgarların da kendi dillerinde ibadet edebilecekleri, kendilerine ait bir papaz
olamazdı. Fossati’nin Bulgar kilisesi için tasarladığı yapı, neo-Bizans tarzında
evinin inşasına müsaade edildiğini duyurdu.
kubbeli, ana girişinde iki kulenin yükseldiği görkemli ve büyük bir yapıydı.35
Bugün İstanbul’un sembol yapılarından biri olan Fener’deki Demir Kilise’nin
Fakat yeni kilisenin inşası talihsizliklerle başladı. Çünkü ahşap kilisenin ol-
yerinde bulunan Stefan Vogoridi’nin ahır ve deposu bir kiliseye dönüştürülerek
duğu arazi çürüktü ve böylesine görkemli bir yapıyı taşıyabilecek durumda
9 Ekim 1849’da İstanbul’un ilk Bulgar kilisesi Sveti Stefan ibadete açıldı ve bu ge-
değildi. Bu yüzden öncelikle 8 Mayıs 1859’da zeminin kuvvetlendirilmesi için
çici yapının yerine hemen görkemli yeni bir kilisenin inşası için çalışmalara baş-
çalışmalara başlandı. Tam 260 işçi günlerce hiç ara vermeksizin 9-10 metre
landı. Bulgarlar, bu eski ahşap yapının yerine kullanışlı kâgir bir kilise inşa ede-
uzunluğundaki yüzlerce çam kazığı zemine çaktılar. Ayrıca yapı inşa edildikten
bilmek için 28 Eylül 1858’de Sultan Abdülmecid’den bir ferman elde edebildiler.
sonra zeminin kaymaması için kıyı temizlenerek her biri 13-14 ton ağırlığında

34 Hristo Stambolski, İmparatorluğun Zor Yılları, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2018, s. 58. 35 Hasan Kuruyazıcı - Mete Tapan, age., s. 24-27.

96 97
Hayallerde Kalan İstanbul Fossatilerin Hayallerindeki İstanbul

33 tane büyük taş blok sahil şeridine yerleştirildi. Zemini güçlendirme çalış-
maları tamamlandıktan sonra da 6 Kasım 1859 Pazar günü düzenlenen gör-
kemli bir törenle kilisenin temelleri atıldı. Temel atma töreninde yaşananları
Tsarigradski Vestnik isimli haftalık Bulgarca gazete şu satırlarla anlatıyordu:

Geçen sayımızda bildirdiğimiz tören çok görkemli geçti. Katılanların


sayısı 2 bin kadardı. Törene Fener Rum Patriği ile Kudüs, İskenderiye
ve Antakya patrikleri de davet edilmişlerdi. Patrikler yanlarında Kut-
sal Sinod üyeleriyle birlikte geldiler. Bu kişilerin daha önce başka hiç-
bir törende bir araya geldiği duyulmamıştı. Rus Elçisi Labanıv törene
elçilik erkânıyla birlikte katıldı. Sırbistan Kapıkâhyası Bay Petronieviç
de gelmişti. Yunan elçisi davet edilmiş fakat yetişememişti.
Bütün bu saygıdeğer kişiler töreni, özel olarak hazırlanmış, ah-
şaptan, üstü örtülü bir tribünden izlediler. Tribünün arka duvarı-
na padişah hazretlerinin bir portresi asılmış, göz alıcı çiçeklerden
görkemli bir çelenkle de süslenmişti. Önde de merhum Knez
Stefan Vogoridi’nin bir portresi asılıydı. Törenin başlamasından Giuseppe Fossati’nin inşası tamamlanamayan Bulgar kilisesi projesi
bir süre sonra Knez Stefan Vogoridi’nin oğlu Nikolaki Vogoridi
yerinden kalktı, Fener Rum Patriği ile beraber temelin yanına
gittiler. Orada kutsama duasının okunmasından sonra Knez, Böylelikle Fossatilerin projelerini hazırladığı yeni kâgir kilisenin inşasına başlandı.
içinde, yeni bir altın Türk lirası, bir beyaz Mecidiye ve bir ba- Fakat bu kilisenin bitirilebilmesi hiçbir zaman mümkün olmadı. Çünkü yapılan
kır kuruş, üstünde kilise kurulu üyelerinin adlarının, törenin ya- zemin sağlamlaştırma çalışmaları yeterli olmadı ve örülen duvarlarla birlikte te-
pıldığı tarihin ve bir de ilk temel taşını koyacak kişi ile mimarın meller de denize doğru kaymaya başladı. Bununla birlikte, kilisenin inşası için
adının kazındığı bir bakır levha, gümüşten küçük bir mala, küçük cemaatten toplanan bağışlar çoktan tükenmeye başlamıştı ve yeni bir zemin sağ-
bir çekiç ve bir duvar fırçası bulunan, ayrıca İstanbul’da yayımla- lamlaştırma çalışması yapmanın imkânı yoktu. Bu nedenle 1860 yılında kilise
nan çeşitli dillerdeki gazetelerin son nüshalarının bulunduğu bir inşaatı durduruldu. Uzun yıllar boyunca da yeni bir inşaata başlanamadı. Fos-
kutuyu, temel taşında oyulmuş olan özel yere yerleştirdi, üstünü sati’nin hazırladığı proje hayallerde kaldı ama günümüzdeki Sveti Stefan Kilisesi,
horasan harcıyla kapattı. Ardından bu taşın üstüne ikinci bir taş halk arasında bilinen adıyla Demir Kilise 1896’da mimar Hovsep Aznavur tara-
kondu ve hepsi çepeçevre horasan harcıyla sıvandı.36 fından inşa edildi, böylece İstanbul sembol yapılarından birine kavuşmuş oldu.37

36 Hasan Kuruyazıcı - Mete Tapan, age., s. 28-29. 37 Hasan Kuruyazıcı - Mete Tapan, age., s. 29 vd.

98 99
Hayallerde Kalan İstanbul Fossatilerin Hayallerindeki İstanbul

Osmanlı Arşivlerindeki bir belgeden anlaşıldığı üzere, 1845 yılında Rusya El-
çiliği’nin de tamamlanmasıyla Gaspare Fossati ve ailesi İstanbul’u terk etme
kararı aldı ve Gaspare Fossati İstanbul’dan ayrılmadan önce Osmanlı İmpa-
ratorluğu için yaptığı çalışmaların bir sembolü olarak kendisine bir nişan ve-
rilmesini talep etti.38 Fakat buna rağmen Fossati Ailesi İstanbul’u terk etmedi,
aksine 1846’da Gaspare Fossati Beyoğlu dört yol ağzında bir ev satın almak
için girişimlerde bulundu.39 Fossatilerin dönmekten vazgeçmelerinin başlıca
sebebi, Osmanlı bürokrasinin en önem verdiği Fossati yapısının, Darülfünun
inşaatının kendisine verilmesi olmuştur. Fossati de bu yapıya verilen önemin
farkında olarak o tarihten sonra kaleme aldığı dilekçelerinde “Mimar-ı Darül-
fünun Fossati” imzasını kullanmıştır.40
Darülfünun yani Osmanlı’nın ilk üniversite binası, Tanzimat dönemi devlet
adamlarının en önem verdiği projelerden biriydi. Bu kurum hem gelecekte
devlet idaresinde yer alacak liyakatli ve eğitimli devlet adamlarını yetiştirecek
hem de gayrimüslim öğrencileri de kabul ederek Tanzimat’ın yaratmaya çalış-
tığı ortak Osmanlı kimliğinin en önemli kurumlarından biri olacaktı. Ayasof-
ya’nın yanı başında inşa edilen üniversite binası için Fossati Bâbıâli’ye davet
edildi, yapılacak ödemelerden, kullanılacak malzemelere kadar hemen her
ayrıntı kendisiyle tartışılıp mimar ve hükümet arasında 23 Haziran 1846’da
kontrat imzalandı. Kontrata göre yapının iki sene içerisinde tamamlanması
öngörülüyordu. Gaspare Fossati vakit kaybetmeden mimari projelerini hazır-
ladı. Bu gün Bellinzona Arşivlerinde korunan bu projelere göre, bir bodrum
üzerinde yükselecek iki katlı bir yapı olan Darülfünun binası, neoklasik üs-
lupta, kulesiyle anıtsal bir yapı görünümü çiziyordu. Yapının etrafı bahçeler
ve duvarlarla çevrelenecek, ana girişi At Meydanı, yani Sultanahmet Meyda-
nı tarafından olacaktı. Fossati projeyle birlikte kat planlarını da çıkarmıştı; bu

38 COA. İ. HR. 33-1481.


39 COA. İ. HR. 43-2011.
Fossati’nin Darülfünun için önerdiği ilk proje
40 COA. A.} MKT. NZD. 198-1.

100 101
Hayallerde Kalan İstanbul Fossatilerin Hayallerindeki İstanbul

planlara göre odalar, Taam Odası (Yemek Salonu), Farisi Dershanesi, Riyaziye
Dershanesi (Matematik Sınıfı), Elsine-i Eklaiye Dershanesi (Azınlık Dilleri Sı-
nıfı) şeklinde ayrılmıştı.41
Fakat bu proje Osmanlı idaresi tarafından kabul edilmeyip kâğıt üzerinde
kalmaya mahkûm oldu. Arşiv belgelerinden anlaşıldığı üzere, projenin kabul
edilmemesinin sebebi, iddiasız bulunmasıydı. Bir arşiv belgesi, inşa edilme-
si gereken yapıyı “gayet zibayiş ve nümayişli”, “herkesin nazarında bahusus
enzar-ı ecnebiyede pek büyük asar-ı nafıa ve haseneden addolunacağı”42 şek-
linde tasvir ediyor, açıkça daha gösterişli ve süslü bir yapı talep ediyordu. Neti-
cede Fossati bu projeden vazgeçip, inşa etmeyi planladığı yapıyı ana hatlarıyla
koruyarak iki avlulu ve üç katlı olarak tasarlayıp hacmini genişletti. İki sene içe-
risinde tamamlanması planlanan yapının inşaatı 17 yıllık bir sürecin ardından
ancak 1863’te tamamlandı. Sonrasındaysa amacının dışında, Maliye, Hazine-i
Hassa ve Adliye nezaretleri tarafından kullanıldı. Cumhuriyet devrinde Adliye
olarak kullanılan yapı 1933’te yanarak yok oldu.43
Fossati’nin farklı bir projeyle gerçekleştirdiği başka bir yapısı ise Hazine-i Ev-
rak, yani arşiv binasıdır. 1846’da Darülfünun binasının inşaatı devam ederken
Hazine-i Evrak inşaatı da Gaspare Fossati’ye verildi ve başlangıçta inşaatın
bütçesi olabildiğince düşük tutuldu. O güne değin devletin resmî yazışmaları,
birçok kıymetli evrak, farklı devlet dairelerinin depo ve mahzenlerinde içeri-
ği bilinmeksizin çuvalların içinde çürümeye terk ediliyordu. İnşa edilecek bu
yapıyla beraber arşivin de tasnif edilmesi ve yeniden teşkilatlandırılması plan-
lanıyordu. Fossati’nin hazırladığı ve gerçekleşemeyen ilk projesi bugün Os-
manlı Arşivlerinde korunuyor.44 Bu projeye göre, tek katlı inşa edilecek arşivin

41 Archivio di Stato del Cantone Ticino, Bellinzona (Svizzera), Fondo Gaspare Fossati, Scatola: 8,
numero interno: 679-680.
42 COA. İ. MSM. 25-657.
43 Ekmeleddin İhsanoğlu, Darülfünun, IRCICA, İstanbul, 2010, c. I, s. 93-105.
44 COA. İ. MSM. 25-659.
Fossati’nin ilk Darülfünun tasarımının Sultanahmet’ten görünümü

102 103
Hayallerde Kalan İstanbul Fossatilerin Hayallerindeki İstanbul

odaları Hariciye, Dahiliye ve Adliye gibi belge tasniflerine göre ayrılıyordu.


İçinde müdür odası gibi idari bölümlerin yanı sıra bir de Osmanlı tarihi ve
coğrafyasıyla ilgili kitap ve haritaların muhafaza edileceği bir kütüphane yer
alacaktı. Fakat bu proje de kâğıt üzerinde kalmaya mahkûm oldu ve inşaat de-
vam ederken, ileride yer sıkıntısı çekileceği düşünülerek arşiv binasının iki katlı
inşa edilmesi istendi. Bunun üzerine ilk tasarıdan vazgeçilerek günümüzde de
var olan iki katlı, kubbeli yapı inşa edildi.45
İronik bir şekilde Gaspare Fossati’nin İstanbul’da inşa edebildiği son yapı, ha-
misi Mustafa Reşid Paşa’nın türbesi oldu. Mustafa Reşid Paşa’nın 1858’deki ve-
fatının ardından Fossati Ailesi de İstanbul’dan ayrılmaya karar verdi. Bu sırada
Bâbıâli’de Fossatilerin 21 yıl boyunca Osmanlı yönetimi için yaptıkları hizmet-
leri listeleyen bir belge hazırlandı, ki bugün Osmanlı Arşivlerinde korunan bu
belge Fossati’nin hayallerinde kalan İstanbul’la ilgili de birçok ayrıntıyı içeriyor.
Fossatilerin inşa ettiği yapılar, projelerini hazırlayıp gerçekleştiremediği yapılar
ve diğer hizmetleri şeklinde üç bölüm içeren söz konusu belge şu şekildedir:

1256 (1840-1841) senesinden itibaren bu ana kadar mimar Fos-


sati ile karındaşlarının Devlet-i Aliyye hizmetinde icra eyledikleri
eşgalin defteridir.

Resim ve İcrası Yapılmış Ebniyeler


Limon İskelesi’nde Karakolhane
Eski Saray’da Hastahane
Darülfünun
Ayasofya tamiri ile mahfil-i hümayun ve ana … olan dairlerin inşası
Bâbıâli’de Evrakhane
Bâbıâli’de arz odasının tamir ve tezyini
Telgrafhane’nin inşası
45 Belgelerle Arşivcilik Tarihimiz, Osmanlı Dönemi I, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü,
Fossati’nin inşasına başlayıp yarım bıraktığı ilk proje
Ankara, 2000, s. 10-32.

104 105
Hayallerde Kalan İstanbul Fossatilerin Hayallerindeki İstanbul

Yalnız Resmi İcra Olunmuş Ebniyeler Fossatilerin çalışmalarıyla ilgili olarak


Tarabya’da Köşk-ü Hümayun resmi ile ahşaptan bir sagir mü- hazırlanan bu listede gerçekleşme-
cessemi yen projelerin başında Tarabya’daki
Dolmabahçe Tiyatro-yu Hümayunu’nun resmi ile ahşaptan bir Köşk-ü Hümayun sayılıyor. Tarabya,
sagir mücessemi 18. ve 19. yüzyıllarda İstanbul’un üst
Tanzimat-ı Hayriye’nin te’bidine dair tunçtan bir direğin resmi sınıfının ve elçiliklerin yaz aylarını
Sarayburnu’ndan Eyüp ve Tophane’den Hasköy’e kadar iki sed geçirdiği bir sayfiye bölgesiydi. İs-
rıhtımların resimleriyle ahşaptan sagir mücessemi veç, Napoli ve Fransa gibi devletlerin
Bâbıâli’nin resmi yazlık saraylarının yanı sıra Fenerli
Deraliye’de bir bankanın resmi Beyler olarak anılan Ypsilanti Ailesi
Bahçekapusu’nda gümrüğün resmi gibi Rum cemaatinin seçkinlerinin
Topkapı Bağçesi’nin nebatat ve hayvanat bağçesine tahvilinin de burada yazlık evleri vardı. Köşk-ü
resmi Hümayun diye bahsedilen yapı da
Şeytan Deresi’nde Beyoğlu’na suları celb etmek için bir seddin muhtemelen yine Fenerli sınıfından
resmi Mavrokardato Ailesi’ne ait olan ve
Fenerbahçe Limanı’nda bir karantinanın resmi 1821’deki Yunan İsyanı neticesinde
Karaköy Köprüsü’nde ve kapı üzerinde asker ve sairler için ha- devletin el koyduğu yalıydı.47
mamlar resmi
El konulan yalı daha sonra Sultan II.
Deraliye’den Edirne’ye kadar şosenin resim ve keşfi
Mahmud tarafından kullanılmaya
başlanmış, hatta 1828-1829 yılların-
Sair Hidematlar
daki Osmanlı-Rus Savaşı esnasında
Deraliye’de kâgir olarak fenn-i mimarinin ilerlemesine sa’y ve
Sultan Mahmud bu yapıyı karargâhı
gayret eyledikleri
olarak kullanmıştı. Sultan Abdülme-
Meclis-i Meabir’e devam etmeleri
cid tarafından da fazlasıyla kullanıl-
Vükela-yı fiham hazeratlarına dürlü resim ve inşaiyat Fossatilerin İstanbul’da inşa ettiği ve edemediği
dığı bilinen yapının nadir fotoğrafla- yapıların listesi
Darülfünun’un Fransız askerine kışlaya tahvili
rından biri de bu sırada, 1854 yılında
Deraliye’de ebniyelerin tanzim ve harikden vikaye etmek zım-
Rum fotoğrafçı Stranza tarafından çekilmiştir. Şehzadelik yıllarında II. Abdül-
mında teşkil olunmuş olan komisyona devam itmek46
hamid’e tahsis edilen yalıda Sultan Abdülhamid’in fazlasıyla vakit geçirdiği,

46 COA. HR. TO. 437-29. 47 Martin Bachmann, Tarabya, Deutsches Archäologisches Institut, İstanbul, 2003, s. 9, 19.

106 107
Hayallerde Kalan İstanbul Fossatilerin Hayallerindeki İstanbul

Stranza tarafından 1854 yılında fotoğraflanan Tarabya Köşkü

burada hayvancılıkla uğraştığı biliniyor. Yenisi yapılmak üzere Sultan Abdüla-


ziz tarafından yıktırılan yalı bir daha inşa edilememiş, arazisi Sultan II. Abdül-
hamid tarafından Almanya’ya hediye edilmiş ve bugün de varlığını sürdüren
Almanya Elçiliği’nin yazlık konutu inşa edilmiştir.48
Fossati’nin yapı listesi, yalının Sultan Abdülmecid döneminde de yıktırıla- Fossati’nin hazırladığı bir yalı projesi
rak yeniden inşa edilmek istendiğini kanıtlıyor. Listede kaydedildiğine göre,
Tarabya’daki köşk-ü hümayun için çizilen mimari projenin yanı sıra “ahşap-
“Boğaz’a bakan ana cephe” kaydı bulunan ve bir kasrı andıran sütunlu kâgir
tan bir sagir mücessemi” yani ahşap bir maketi de imal edilmiştir.
yalı projesi, belki de Tarabya’daki köşk-ü hümayun için hazırlanmış bir pro-
Listedeki diğer tüm projelerin resimlerinin yapıldığı kaydedilmiyor. Bu resim- jedir.49 Listede yer almamakla beraber, Semavi Eyice de Fossati’nin Tarabya
ler yani mimari projeler bugün Osmanlı Arşivlerinde olabileceği gibi Bellinzo- için bir proje daha tasarladığından bahsediyor. Eyice’ye göre Fossati, Pangaltı
na Arşivlerindeki tespit edilememiş çizimler arasında yer alması da muhtemel- ile Tarabya arasında çalışacak bir tren yolu inşa etmeyi tasarlıyordu. O tarih-
dir. Örneğin, üzerinde sadece “Façade la plus saillante vers le Bosphore” yani te Pera ile Pangaltı’yı birbirlerine bağlayan ana arterin yeni açılmış olduğu ve

48 Sedad Hakkı Eldem, Köşkler ve Kasırlar II, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimarlık 49 Archivio di Stato del Cantone Ticino, Bellinzona (Svizzera), Fondo Gaspare Fossati, Scatola: 8,
Bölümü Rölöve Kürsüsü, İstanbul, 1974, s. 411-416. numero interno: 808.

108 109
Hayallerde Kalan İstanbul Fossatilerin Hayallerindeki İstanbul

Beyoğlu’ndaki elçiliklerle yine burada ikamet eden birçok kimsenin Tarab-


ya’da yazlıkları olduğu düşünüldüğünde Fossati’nin bu gidiş gelişleri kolaylaş-
tırmak için böyle bir tren yolu düşlemiş olması ihtimal dâhilinde gözüküyor.50
Listede bir resmiyle beraber ahşaptan bir de maketinin hazırlandığı söylenen
Dolmabahçe Tiyatro-yu Hümayunu, yani Dolmabahçe Sarayı’nın tiyatro bi-
nası, ilerleyen tarihlerde gerçekleştirilebilmiştir. Yapının mimarı konusunda,
Jules Diéterle, Hammond, Nigoğos Balyan ve Giovanni Battista Barborini gibi
farklı isimler zikredilmektedir. Cengiz Can, Fossati’nin tiyatro planlaması ko-
nusundaki yetkinliğini hatırlatarak arşivlerde korunan Fossati’nin diğer tiyatro
projelerinden de bahseder ve Fossati’nin Dolmabahçe Sarayı için hazırladığı
proje ile 1859 yılında L’Illustration dergisinde yayımlanan mevcut yapının
gravürünün birbirlerine ne kadar benzediğini betimleyerek, daha sonra inşa
edilen yapının Fossati projelerine göre inşa edilmiş olabileceğini söyler. Ne-
ticede Fossati eliyle olmasa da gerçekleşebilmiş bu yapı, bu sefer 1937’deki
düzenlemelere kurban giderek ortadan kaldırılmıştır.51
İstanbul’un hayallerinde kalan bir diğer tiyatro projesi de bu sefer Giuseppe
Fossati tarafından hazırlanan Naum Tiyatrosu projesidir. 1842 yılında inşa edi-
len ahşap Naum Tiyatrosu, 1845-1846 sezonunda yanarak yok olmuş, 1846’da
Giuseppe Fossati de yeniden inşa edilecek Naum Tiyatrosu için kâgir bir yapı
tasarlamıştır. At nalı şeklindeki parteri, locaları, orkestra çukuru, sanatçı ku-
lisi ve soyunma odalarının yanı sıra bilet gişesi, vestiyeri, bekleme salonları
ve tiyatronun üzerinde yer alacak Michel Naum’un eviyle Fossati geniş bir
kompleks tasarlamıştır. Neticede bilinmeyen bir sebeple bu proje de sadece
kâğıt üzerinde kalmış ve yeni Naum Tiyatrosu o sırada İngiltere Elçiliği’nin de
mimarlığını üstlenen William James Smith tarafından inşa edilmiştir.52

50 Semavi Eyice, “Fossati Gaspare Trajano”, İstanbul Ansiklopedisi, Koçu Yayınları, İstanbul, 1971, c. 11,
s. 5819.
51 Cengiz Can, age., s. 87-90.
Giuseppe Fossati’nin tasarladığı Naum Tiyatrosu projesi
52 Emre Aracı, Naum Tiyatrosu, YKY, İstanbul, 2010, s. 104-108.

110 111
Hayallerde Kalan İstanbul Fossatilerin Hayallerindeki İstanbul

Daha önce bahsettiğimiz Tanzimat Anıtı projesi, listede “tunçtan bir direk”
şeklinde anılıyor. Sonrasında ise Sarayburnu’ndan Eyüp’e ve Tophane’den
Hasköy’e kadar inşa edilmesi planlanan rıhtımlardan bahsediliyor. Fossati’den
önce bir başka isim, Prusyalı Helmuth von Moltke de bu rıhtımlar üzerine
çalışmış ve İstanbul üzerine kurulan hayallere bir yenisini de o eklemişti.
1835-1839 yıllarında Osmanlı ordusunda hizmet veren bir Prusya subayı
olan Helmuth von Moltke, Sultan II. Mahmud’un isteği üzerine bir İstanbul
haritası hazırlayıp yayınlatmıştır. Bu haritanın yanı sıra Sultan II. Mahmud,
Moltke’den İstanbul’da yapılacak dönüşümlerle ilgili bir plan hazırlamasını da
istemiştir. Çizimleri şimdiye kadar bulunamayan bu planda Moltke, öncelikle
birçok isim gibi şehirdeki ahşap yapılaşmanın kâgire döndürülmesinin gerek-
liliğinden bahsetmiştir.
Moltke’nin planına göre, eski Bizans yolları izlenerek Suriçi İstanbul’da beş
ana arter açılacaktı. Bu ana caddelerden ilki Topkapı Sarayı ile Aksaray ara-
sında, ikincisi Aksaray ile Topkapı arasında, üçüncüsü Beyazıt Meydanı ile
Fatih Meydanı arasında, dördüncüsü Kadırga ve Yedikule arasında sonuncu-
su ise Eminönü Meydanı ile Eyüp arasında uzanacaktı. Bu plan kapsamında
inşa edilecek yeni yollar 15 metre genişliğinde olacak, yolun her iki yanında
üçer metre genişliğinde kaldırımlar inşa edilip yol kenarları yeşillendirilecek-
ti. Tüm yollar cami gibi anıtsal yapıların bulunduğu meydanlardan başlayıp
yine aynı şekilde anıtsal eserlerin bulunduğu başka bir meydanda noktala-
nacaktı. Haliç’in her iki yakasındaki sahiller de temizlenecek ve buralarda
aynı şekilde ahşap rıhtımların yerine 15 metre genişliğinde taş rıhtımlar inşa
olunacaktı. Moltke’nin İstanbul planlarını hazırladığı 1839 yılında Sultan II.
Mahmud vefat etti ve yerine Sultan Abdülmecid geçti. 1840 yılında ise Molt-
ke Almanya’ya geri döndü, İstanbul için hazırladığı plan da hiçbir zaman
Helmuth von Moltke’nin hazırladığı İstanbul haritası
hayata geçemedi.53

53 Zeynep Çelik, age., s. 104-107.

112 113
Hayallerde Kalan İstanbul Fossatilerin Hayallerindeki İstanbul

Fossatiler, üniversite, arşiv binası, telg-


rafhane gibi Tanzimat Dönemi’nin
sembol kamu yapılarını inşa etmiş,
Mustafa Reşid Paşa ve Sadık Rıfat
Paşa gibi Tanzimat liderlerinin hima-
yesi altında “hükümet mimarı” deni-
lebilecek bir pozisyonda İstanbul’un
çok katmanlı mimari yapısına önemli
bir renk katmışlardır. Listede görüldü-
ğü üzere, Fossati Bâbıâli’yi de yeniden
düzenlemek için çalışmış, bu kamu ya-
pılarının yanı sıra Topkapı Bahçesi’nin
hayvanat ve botanik bahçesine dönüş- Fossati’nin fotoğraf koleksiyonundan 1850 yılların başında Bâbıâli,

Sadrazam Mustafa Reşid Paşa türülmesi, Galata Köprüsü’ne deniz Arşiv Binası ve Ayasofya’nın görünümü

hamamlarının inşası, bir banka binası,


Bahçekapı’da gümrük, Fenerbahçe’de
karantina gibi kamu yapılarının yanı sıra İstanbul’un sosyal, kültürel ve eko-
nomik hayatında etki yaratacak birçok projesi de İstanbul’un hayallerinde kal-
mıştır. Haliç’te inşa edilmesi planlanan rıhtımların yan ısıra Şeytan Deresi’n-
den Beyoğlu’na su taşıyacak bir sistemin inşası, İstanbul-Edirne arasında şose
yol gibi projeler de muhtemelen Fossatilerin en küçük kardeşi olan ve İtalya’da
tren yollarının inşasında çalışan mühendis Virgilio Fossati’nin elinden çıkmış
olmalıdır. Neticede 21 yıl boyunca İstanbul’un dört bir yanında eserler inşa
eden Fossatiler, hayallerde kalan İstanbul’a da birçok proje hediye etmiş ve
1858 yılında İsviçre’ye geri dönmüşlerdir.

Gaspare Fossati’nin çizimiyle Beşiktaş Sarayı’ndaki Çinili Köşk’ün iç mekânı

114 115
İstanbul’un
Hayallerinde
Kalan
Anıtlar
K
lause Kreiser, 19. yüzyılın son çeyreğine gelindiğinde Avrupa baş-
kentleri arasında “Statuomanie” yani anıt dikme hastalığına yakalan-
mamış tek şehrin İstanbul olduğunu söyler. Gerçekten de Osmanlı
toplumu gerek dinî hassasiyetler gerekse de başka çekinceler nedeniyle anıt
inşa etmekten hep kaçınmıştır. Levanten bir mimar, yakın zamanda vefat eden
Keçecizâde Fuad Paşa anısına bir anıt inşa etmek istediğinde, Sadrazam Ali
Paşa, müteveffa paşanın hatırasının çok kıymetli olduğunu, fakat dinî çekince-
ler nedeniyle böylesi bir anmanın uygun olmayacağını söyleyerek kibarca bu
teklifi reddetmişti.1 Bazı önemli olayların hatırasına tarih düşürme ve kitabe
yerleştirme gibi uygulamalar Osmanlı toplumu için yabancı değildi ama Av-
rupa’daki örnekler gibi anıt inşa etme geleneği yoktu, hatta Alev Erkmen’in
iddia ettiği gibi 20. yüzyılın ilk çeyreğine değin Türkçede “abide” sözcüğü
dahi yoktu. Gerçekten de Fossati’nin Tanzimat Anıtı projesinde görüldüğü
gibi, Osmanlı evrakı bu yapıdan bahsederken “nişan”, “taş”, “tunçtan bir di-
rek” gibi tanımları kullanıyordu. Osmanlı Devleti’nin hayata geçirilebilmiş ilk
millî günü 1909’da kutlanmaya başlanan ve “Hürriyet Bayramı” adını alan 10
Temmuz Bayramı, gerçek anlamda inşa edilen ilk anıtı da yine bu bayram

1 Klaus Kreiser, “İstanbul İçin Bir Hürriyet Anıtı”, İstanbul: İmparatorluk Başkentinden Megakente,
Kitap Yayınevi, İstanbul, 2011, s. 369.

119
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul'un Hayallerinde Kalan Anıtlar

Tanzimat Anıtı projesinden 15 sene kadar sonra, yeni bir Tanzimat Anıtı pro-
jesinin gündeme geldiğini 18 Eylül 1855 tarihli L’Illustration dergisinden öğ-
reniyoruz. Osmanlı İmparatorluğu’nun İngiltere ve Fransa ile müttefik olarak
Rusya’ya karşı harp halinde olduğu Kırım Savaşı’nın devam ettiği günlerde
yeni bir Tanzimat Anıtı projesi 1855 Paris Dünya Fuarı’nda arzı endam etti.

L’Illustration’un haberine göre, fuarın en çok ilgi çeken objelerinden biri olan
bu anıt, Tanzimat’ın Osmanlılara kazandırdıkları ve Avrupa devletleriyle ya-
kınlaşmasının bir nişanesi olarak fermanın okunduğu Gülhane Parkı’na inşa
edilmek üzere hazırlandı. Projeyi hazırlayan ise genç bir Osmanlı mimarı olan
Pascal Artin Bilezikçi’ydi. Her ne kadar L’Illustariton, mimarın sadece Doğu-
lu olduğuna değinse de adından ve Artin’in Fransızcadaki karşılığı olan Pas-
cal’ı da kullanmasından anlaşılacağı üzere kendisi bir Katolik Ermeni’ydi. Pas-
cal Artin Bilezikçi’nin kimliğinden ve diğer çalışmalarından daha önce, Galata
Köprüsü için hazırladığı baraka projeleri nedeniyle bahsetmiştik.

Kırım Savaşı’nın devam ettiği günlerde hazırlanmış bir proje olması dolayısıy-
la bazı araştırmacılar bunun bir Kırım Savaşı anıtı olabileceğini öne sürse de
L’Illustration’un da açıkça belirttiği gibi anıtın birincil amacı Tanzimat Ferma-
nı’nı ve kazanımlarını hatırlamaktı. Fossati’nin projesinin aksine Bilezikçi’nin
projesinde figüratif hiçbir öge yoktu. Bizim gördüğümüz anıtın ön cephesinde
Çağlayan’daki Abide-i Hürriyet bir Osmanlı arması yer alacak, bu armanın iki yanında ise Kırım Savaşı’ndaki
ittifakın anısına İngiltere ve Fransa’nın armaları bulunacaktı. Anıtın ön cephe-
kapsamında inşa olunan ve 23 Temmuz 1911 günü açılışı yapılan Çağlayan’da- sine Tanzimat Fermanı aynen nakşedilecek, anıtın diğer cephelerine ise Kırım
ki Abide-i Hürriyet’tir.2 Savaşı sırasında üçlü ittifakın zapt yahut müdafaa ettikleri şehirlerin isimleri ile
Osmanlı’nın istiklalini savunmak üzere hayatlarını feda eden şehitlerin isim-
İstanbul’un inşa edilen ilk abidesi 1911 tarihli olmakla beraber Fossati’nin 1840
leri yer alacaktı. Fakat birçok proje gibi Bilezikçiyan’ın Tanzimat Anıtı da Paris
tarihli Tanzimat Anıtı örneğinde olduğu gibi İstanbul’un hayallerinde kalan
Fuarı’ndan öteye gidemedi.
anıtların geçmişi çok daha eskilere gidiyor. Gaspare Fossati’nin gerçekleşmeyen
İngiltere ve Fransa Kırım Savaşı hatırasına kendi başkentlerinde anıtlar inşa eder-
2 Alev Erkmen, Geç Osmanlı Dünyasında Mimarlık ve Hafıza, Akın Nalça Kitapları, İstanbul, 2010, s. 239 vd. ken Sultan Abdülmecid için de üzerinde bizzat kendi heykelinin bulunduğu

120 121
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul'un Hayallerinde Kalan Anıtlar

dülmecid veya Osmanlı bürokrasisi böyle bir anıttan haberdar oldu mu yoksa
bu sadece mimarın tahayyülünde yaşamış bir proje olarak mı kaldı, ne yazık
ki bilemiyorum.
Ayrıca Sultan Abdülmecid’in ayaklarının altında yer alan Savoy Hanedanı’nın
arması, bu projenin yine Osmanlı’nın müttefiki olan Sardunya Krallığı tarafın-
dan diplomatik bir hediye olarak hazırlatılmış olabileceğini de düşündürüyor.
Gravür olarak basılan projenin üzerinde İtalyanca “Osmanlı İmparatoru Sul-
tan Abdülmecid Han” ibaresi var. Anıtın önünde Kırım Savaşı’ndaki ittifakı
göstermek amacıyla Osmanlı, Fransız ve İngiliz generalleri bulunuyor. Anıtın
sağ cephesindeki merdivenlerden generallere doğru bakan kişi de muhtemelen
mimarın kendisidir. Ölçeklendirme için yerleştirilen insan figürleri baz alındı-
ğında anıtın yaklaşık 18-19 metre yüksekliğinde olduğu anlaşılıyor. Anıtta eski
bir Roma geleneği canlandırılmış ve dört köşesine dört “trophaeum” yerleşti-
rilmiştir. Trophaeum, Eski Roma’da düşmandan ele geçirilen ganimetlerin bir
törenle teşhir edilmesi ve bunun mimaride de sembolize edilmesi anlamına
gelir. Bu anıtta da görüleceği üzere dört köşeye Ruslardan ele geçirilen zırhlar,
başlıklar, çeşitli silahlar, toplar, gülleler ve sancaklar üst üste yığılmış, Osman-
lı’nın muzafferiyetini sembolize etmek amacıyla tüm ganimetlerin üzerine bir
Osmanlı tuğu dikilmiştir.
Yaklaşık 20 merdivenle ulaşılan anıtın kaidesinin ön cephesine ise el yazısıyla
Osmanlıca şu ibare eklenmiştir: “Istatü Gazi Sultan Abdülmecid Han Rusya
Artin Bilezikçi’nin L’Illustration’da yayımlanan Tanzimat Anıtı projesi Muharebesi 1270”. Anıtın alınlığına ise Kırım Savaşı’ndan sahneler işlenmiştir,
biz ön cephesinden sadece bir kale savunması sahnesi ile bir Osmanlı
bir anıt projesi İtalyan mimar A. G. Pavesi tarafından hazırlandı. Koleksiyo- subayının şehit olma sahnelerini görsek de muhtemelen diğer iki cephede
numda bulunan bu projeye dair şimdiye kadar ne Osmanlı Arşivlerinde bir de başka sahneler işlenecektir. Bu alınlığın üzerinden Sultan Abdülmecid’in
heykelini taşıyan Toskana düzeninde dört sütun yükselir, sütunların ortasında
belgeye ne de başka kaynaklarda bir kayda rastladım ama gerçekleşmeyen
ise bir kitabe vardır, kitabede ne yazacağına dair herhangi bir ibare bulunmasa
projelere ilgi duymam ve bu kitabın ortaya çıkması biraz da bu projeyi bul- da belki de diğer örneklerde olduğu gibi buraya da Tanzimat Fermanı’nın ya-
mamla başladı. Hakkında herhangi bir kayda rastlayamadığım için Sultan Ab- hut şehitlerin ve ele geçirilen şehirlerin isimlerinin hak edilmesi düşünülmüş

122 123
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul'un Hayallerinde Kalan Anıtlar

olabilir. Tüm bunların üzerinde ise Sultan Abdülmecid kılıcını çekmiş ve bir
menzili işaret eder şekilde betimlenmiştir.

Bir başka anıt projesi ise İstanbul’un İngilizler tarafından işgal edilmesi
neticesinde gerçekleşen acı bir hadise dolayısıyla gündeme geldi. 13 Kasım
1918 günü İtilaf Devletleri’ne ait savaş gemilerinin Haydarpaşa önüne demir
atmasıyla başlayan fiilî işgal, 16 Mart 1920 günü bir İngiliz birliğinin Şehzade-
başı Karakolu’na baskın düzenlemesi ve karakoldaki askeri yaylım ateşine tu-
tup şehit etmesiyle resmî bir işgale dönüştü. Bu baskın hareketinin o devrin
gazetelerine yansıması yasaklansa da bu hareket Ankara’da büyük bir infiale
neden oldu ve Mustafa Kemal Paşa yayınladığı beyanname ile İstanbul’un
cebren işgaliyle Osmanlı Devleti’nin son bulduğunu söyleyip, tüm milleti
hayat hakkını, istiklalini ve istikbalini savunmaya davet etti.

İşgalin son bulması ve Cumhuriyet’in ilanının ardından, 16 Mart 1920 günü


şehit edilen askerlerin hatırasına, şehit edildikleri yere bir anıt dikilmesi ge-
rekliliği, baskın sırasında karakolun kumandanı olan Kemaleddin Sami Paşa
tarafından gündeme getirildi. Bugün yerinde İstanbul Büyükşehir Belediye-
si’nin bulunduğu karakolun arazisi o sırada metruk bir vaziyette bulunuyor-
du. Dönemin gazetelerine demeçler veren Kemaleddin Sami Paşa, bu arazi
üzerine bir anıt dikilmesi için hem bir kamuoyu oluşturmaya çalışıyor hem de
dönemin belediye başkanı ve valisi Haydar Bey’e dilekçe vererek bu niyetini
resmîleştiriyordu.

Kemaleddin Sami Paşa’nın girişimleri kısa sürede toplumda karşılık buldu.


16 Mart 1924 günü olayı manşetine taşıyan Tevhid-i Efkâr gazetesi, 16 Mart
gecesi şehit edilen yedi askerin anısına inşa edilecek anıtın millî ve vatani bir
vazife olduğunu, buraya sarf edilecek paraya kesinlikle bakılmaması gerektiği-
ni söylüyor ve “Gözlerimizi zenginleştirmek için Beyazıt Meydanı’na bir ha-
vuz yaptıran İstanbul şehri, ruhlarımızı terbiye için 16 Mart şehitleri için de
Mimar Pavesi’nin projelendirdiği Kırım Savaşı Anıtı
bir anıt yaptırmalıdır” diyordu. Dahası, gazetede dönemin heykeltıraşlarından

124 125
1900’lerin başında Şehzadebaşı
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul'un Hayallerinde Kalan Anıtlar

126 127
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul'un Hayallerinde Kalan Anıtlar

Ali Cemal Bey tarafından hazırlanmış bir tasarı da yayımlanıyordu. Bir kaide
üzerinde yükselen anıtın kaidesinde, “Türk, On Altı Mart’ı Unutma!” yazıyor,
kaidenin üzerinde yer alan abidenin etrafında yaralı şehitler tasvir ediliyor, abi-
denin alınlığında ise bir hilalin içinde, “On Altı Mart’ın Kahraman ve Maz-
lum Şehitlerine” ibaresi yer alıyordu. Abidenin tepe noktasında ise bir kayanın
üzerinde, saldırmaya hazır, kükreyen bir yaralı aslan tasvir ediliyordu.3
16 Mart Şehitleri için hazırlanan anıt da İstanbul’un hayallerinde kaldı ama
projeyi hazırlayan ressam ve heykeltıraş Ali Cemal Bey, iki sene sonra bu sefer
daha iddialı bir anıt projesiyle gazete manşetlerinde yer aldı.
Hâlâ ilk yerinde bulunan, İstanbul’daki ilk Atatürk heykeli, Avusturyalı hey-
keltıraş Heinrich Krippel tarafından yapılarak Sarayburnu’nda inşa edildi.
Üç metrelik bir kaide üzerinde yükselen yaklaşık üç metre uzunluğundaki bu
bronz heykel, 1926 yılında inşa edildiğinde Türk ressamları ve heykeltıraşları
arasında büyük tartışmalara neden oldu. Krippel’in heykeli Türk sanatçılar ta-
rafından beğenilmedi, Mustafa Kemal’in farklı bir şekilde tasvir edilmesi ge-
rektiği savunularak Türk heykeltıraşlar kendi önerilerini getirdiler.
Bu önerilerden hayli ütopik olanlarından biri de ressam ve heykeltıraş Ali Ce-
mal Bey’in tasarısıydı. Bu projeyi Resimli Gazete, “Büyük Gazimizin Heykeli
Nasıl Olmalıdır?” başlığıyla paylaştı. Ali Cemal Bey’in projesine göre Kız Ku-
lesi yıkılacak ve yerine mermer bir kaide üzerinde yükselen, Özgürlük Anıtı
tarzında bronz bir Atatürk heykeli yükselecekti. Krippel’in sivil tasvir ettiği
Atatürk heykelinin aksine Ali Cemal Bey projesinde, Atatürk’ü üniforması ve
elinde kılıcıyla tasvir ediyordu ve Ali Cemal Bey’in projesine göre bu anıt 30
metre yüksekliğinde, yani Sarayburnu’na dikilen anıtın tam on katı büyüklü-
ğünde olacaktı. Neticede ressam Ali Cemal Bey’in projesi de Resimli Gaze-
te’nin sayfalarından öteye gidemeyerek, İstanbul’un gerçekleşmeyen projele-
rinden biri olarak kaldı.

3 Tasvir-i Efkâr, 16 Mart 1924.

Ali Cemal Bey’in abide projesinin yayımlandığı Tevhid-i Efkâr’ın 16 Mart 1924 tarihli sayısı

128 129
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul'un Hayallerinde Kalan Anıtlar

Kendisiyle kontrat imzalanan alacaklılardan


biri de Ser Mimar Sarkis Balyan’dı. Sarkis Bey,
Sultan Abdülaziz’in saltanat yıllarında birçok
yapının inşasını ve tamiratını üstlenmiş, başta
Çırağan Sarayı olmak üzere inşa ettiği bazı
yapıların ödemelerini alamamıştı.4
İmzalanan kontratın ardından Sarkis Balyan
da birkaç ay boyunca üç bin liralık ve beş bin
liralık ödemeler aldı. Fakat bir süre sonra Sarkis
Balyan’a yapılan bu ödemeler kesildi, Sultan Mimar Sarkis Balyan
Abdülhamid, Boğaz’ın tek adası olan Kuruçeş-
me Adası’nı Sarkis Balyan’a vererek karşılığında tüm alacaklarını sildi.5 İki ka-
yalıktan ibaret olan bu adacık o güne değin Sultan Abdülmecid Vakfı’na aitti.
Ali Cemal Bey’in Kız Kulesi’nin yerine inşa etmeyi
önerdiği Atatürk Heykeli, Resimli Gazete’nin
Sarkis Balyan adaya ilk sahip olduğunda Boğaz’ın ortasındaki bu iki kayalıkla
kapağında ne yapacağını bilemedi. O tarihlerde Sarkis Balyan’ın Şirket-i Nafia-i Osmanî
isimli bir inşaat şirketi ile bu şirkete bağlı birçok deposu vardı. Sarkis Balyan
Hayallerde kalan İstanbul’un belki de en renkli yerlerinden biri de Boğaziçi’nin bu kayalıkları da birbirleriyle birleştirerek burayı hem bazı mimari ihtiyaçla-
rın üretildiği bir imalathane hem de kömür ve taş deposu olarak kullanmayı
tek adası olan Kuruçeşme Adası’ydı. Adanın üzerine fabrika, deniz karakolu ve
planladı. İki kayalığın birleştirilerek adanın bir fabrika ve depo olarak yeniden
anıt inşa edilmesi için farklı tarihlerde birçok proje hazırlanmış, tüm bu projeler
düzenlenmesinin projelerini hazırlayan Sarkis Bey, aynı zamanda projesinde
çokça tartışılmış fakat hiçbiri gerçekleşememişti.
adanın Kuruçeşme sahilinde hangi yalılara komşu olduğunu da gösterdi. Bu
1876 yılı belki de Osmanlı tarihinin en sancılı yılı oldu. Resmî iflasını açıkla- projeler devrin en önemli karar alma mercilerinden olan Şûra-yı Devlet’e yani
mak zorunda kalan Osmanlı Devleti, birkaç ay içinde üç padişahın saltanatına bugünkü Danıştay’a sunuldu. Her ne kadar Şûra-yı Devlet projeyi kabul etse
şahit oldu. Öncelikle Sultan Abdülaziz askerî bir darbeyle tahtından indiril- de Sultan Abdülhamid adacığın sahile çok yakın olması ve kıyıyı kirletebilece-
di. Ardından tahta çıkarılan Sultan Murad’ın sağlığının böylesi bir vazife için ği gerekçesiyle Balyan’ın projesini kabul etmedi.6
müsait olmadığı görülünce bu sefer kardeşi Sultan II. Abdülhamid saltanatı
devraldı. Sultan Abdülhamid tahta çıktığında devletin yerli ve yabancı ala-
4 Alyson Wharton, The Architects of Ottoman Constantinople, I.B. Tauris, Londra, 2015, s. 173-174.
caklılara 252 milyon altın borcu vardı. Yeni hükümdar tüm alacaklılarla kontrat- 5 COA. İ. MMS. 65-3089.
lar imzalayarak borçlarının taksitler halinde ödeneceğinin güvencesini verdi. 6 COA. ŞD. 100-11.

130 131
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul'un Hayallerinde Kalan Anıtlar

Bunun üzerine Sarkis Balyan, başka


Sarkis Balyan’ın mimarlık fabrikası inşa etmek üzere hazırladığı proje bir yol düşünerek bu adayı kendisi-
ne ev yapmaya karar verdi. 1881’de
denizin ortasındaki bu iki kayalığı
birleştirerek etrafını setle çeviren
Sarkis Balyan, geniş bir bahçenin uç
noktasına iki katlı büyük bir konak
inşa etti, adanın diğer ucuna ise hiz-
metlilerin konaklaması için ayrıca
bir müştemilat binası ekledi. Kimya
ve mekaniğe de ayrıca ilgi duyan ve
Fransa’da kimya eğitimi alan Bal-
yan, konağın zemin katında ise bu
merakı için özel bir kimya labora-
tuvarı yaptırdı. 1889’daki vefatına
kadar Sarkis Bey, tüm hayatını bu
adacıkta geçirdi ve ada, uzun dö-
nem İstanbullular arasında “Sarkis
Bey Adası” olarak anıldı.
Sarkis Balyan’ın vefatından sonra
ada, vârisleri tarafından kullanıla-
madı. 1902 yılında ise boş olduğu
ve vergi borçlarının ödenmediği
gerekçesiyle Kuruçeşme’deki ada-
cığa devlet tarafından el konuldu.
Uzun yıllar boş kalan ve bakım-
sızlıktan harabe haline dönen
Sarkis Bey Adası’nda 1909 yılında
bir deniz karakolu ve saat kulesi
inşa edilmesi düşünülerek çeşitli

132 133
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul'un Hayallerinde Kalan Anıtlar

projeler hazırlandı.7 Fakat daha sonra bu projeden vazgeçilerek ada Bahriye


Nezareti’ne yani bugünkü Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na devredildi. 1914
yılında ise Şirket-i Hayriye’ye yani bugünkü Şehir Hatları’na kiralanan adacık,
Cumhuriyet yıllarında dahi bir kömür deposu ve Boğaz vapurlarının yakıt ih-
tiyaçlarını karşıladığı bir merkeze dönüştü.
Cumhuriyet döneminde de adanın akıbeti hep tartışma konusu oldu. Nahid
Sırrı Örik 1946 yılında Tanin gazetesinde yayımlanan yazısında ise bambaşka
bir öneri getiriyordu. Örik yazısında şu noktalara değiniyordu:

Hemen her gün Rumelihisarı’yla Köprü arasında vapurla gidip


gelirken, Boğaz’ın en güzel ve bir zamanlar en mutena bir yeri-
nin, zavallı Kuruçeşme’nin simsiyah, harap ve makhur çehresi
karşısında çok isabetsiz intihaplarımızdan ve şehircilik sahasın-
daki aczimizden utanır, “Burasını kömür depoları bölgesi hali-
ne sokmak fikri ilk önce hangi acayip başa geldi?” diye de kendi
kendime düşünürüm. Lakin bu yazıyı, bütün bir semtin alın ya-
zısını değiştirmek ve Boğaz’ı bu siyah lekeden kurtarmak iddi-
asıyla yazmıyorum. Davam çok daha mütevazı: Kuruçeşme’nin
önündeki minimini adayı olsun, kömür depoluğu hizmetinden
kurtarmak arzusundayım.
Bu adacığın bir adı var mı, bilmiyorum. Çocukluğumda üzerinde
bulunan ev, galiba Dolmabahçe Sarayı’nı yapmış olan bir Ermeni
mimara mal edilirdi. Bu yeşilliksiz fakat bir iki cılız ağaca sahip
bahçe veya arsanın dört duvarını deniz çevreleyen iki katlı bir
küçük evdi ve bahçe kapısının eşiği deniz üzerinde bulunmakla
beraber, evin manzarası, şehirdeki herhangi bir evin manzarasın-
dan farklı değildi. Mimar, bu evi denizin içinden yükselmiş bir
kayalığa nizam vererek mi kurmuştu, yoksa tabiatı bu avuç kadar

7 COA. DH. MKT. 2591-119.

134 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında Kuruçeşme Adası 135
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul'un Hayallerinde Kalan Anıtlar

yerde zorlayarak denizi kara mı yapmıştı, meçhulümdü. Bildiğim


ve hatırladığım şey, buradan her geçişte insanı bu eve girmek ve
içinde garip bir inziva saatleri geçirmek arzusunun sardığıydı.
Şimdi ev yıkılmış ve iki cılız ağaçlı bahçeye tepeleme, tonlarla kö-
mür yığılmış, bir kenardaki ahşap kulübemsi yer, galiba eskiden
kalıp bu kırlığa girmiş, adayı çepeçevre saran eski duvarlardan yer
yer parçalar görünüyor. Boğaziçi’nin tek adacığı, Asya ile Avru-
pa’nın ve Karadeniz’le Marmara’nın arasında, bu hazin, bu gü-
lünç, bu hakir manzarasıyla her gün ve her saat karşımızda.
Fakat İstanbul fethinin beş yüzüncü yılı gelmeden evvel hazır-
lanması ve dikilmesi gereken Fatih’in heykeli için bu küçücük
adadan uygun yer mi olur? İki denizin birleştikleri yolun üstün-
de bulunup, iki kıtanın birbirlerini seyir için iki yanına geldikleri
bir yer, ülkeler zapt ettiği gibi gemilerini karadan da geçirmiş bir
Türk serdarının heykeli için ne münasip düşer! Bu son yıllarda bu
kadar tezlil ettiğimiz bu küçük adayı, Fatih Mehmed’in azamet-
li heykeline kaide yaparak kendisine bu derecede muhteşem bir
tarziye vermek güzel bir hareket olmaz mı?8

Tüm bu tartışmalara ve projelere rağmen ne fabrika, ne karakol, ne saat kulesi


ne de Nahid Sırrı Örik’in önerisi hayata geçti. Ada 1957 yılında Galatasaray
Spor Kulübü tarafından Balyan’ın vârislerinden satın alındı ve bir sosyal tesis
olarak düzenlendi.

Osmanlı’nın son döneminde hazırlanmış bir saat kulesi projesi


8 Nahid Sırrı Örik, İstanbul Yazıları, TTK, Ankara, 2011, s. 81-82.

136 137
D’Aronco’nun Ziraat ve Sanayi Sergi Sarayı projesi

Raimondo
D’Aronco’nun
Hayallerinde
Kalan İstanbul
B
irkaç kuşaktır inşaat işiyle ilgilenen bir aileden gelen Raimondo
D’Aronco 1857 yılında Gemona’da dünyaya geldi. Orta eğitimini Ge-
mona Sanat Okulu’nda tamamladıktan sonra Avusturya’ya giderek
Graz’daki Yapı Meslek Okulu’ndan mezun oldu.1 Aynı zamanda Graz’daki
bir inşaatçının yanında da çalışan D’Aronco, 1874’te Gemona’ya döndükten
sonra gönüllü olarak askere yazılarak Torino’ya gitti. Dönüşünde Venedik Aka-
demisi’nde mimarlık eğitimi aldı ve 1880’deki mezuniyetinin ardından mimari
projeler hazırlamaya ve yarışmalara katılmaya başlayarak birçok ödül kazandı.
Milano, Roma, Venedik gibi şehirlerde çalışarak mimari projeler üreten D’A-
ronco’ya ün kazandıran ve kaderini etkileyerek onu İtalya’dan İstanbul’a geti-
ren ise 1890 Torino Birinci Mimarlık Sergisi için hazırladığı proje oldu.2
16 yıl kadar İstanbul’da kalan ve Botter Apartmanı, Şeyh Zafir Türbesi, Yıldız
Sarayı kompleksi içindeki bazı yapılar, Huber Köşkü, Tarabya İtalya Elçiliği
Yazlık Rezidansı gibi şehre anıtsal birçok yapı kazandıran, dönemin tercih edi-
len üslubu art nouveau’nun Osmanlı başkentinde de yayılmasına katkı sağla-
yan D’Aronco, inşa ettiklerinden daha fazlasını İstanbul’un hayallerine hediye
etmiştir. Dahası, İstanbul’a gelmesine neden olan ve Osmanlı yönetimi için

1 Zeki Sönmez, age., s. 273.


2 Cengiz Can, age., s. 152-153.

141
Hayallerde Kalan İstanbul Raimondo D’Aronco’nun Hayallerinde Kalan İstanbul

hazırladığı ilk projesi Ziraat ve Sanayi Sergi


Sarayı, hayallerdeki İstanbul için de ilk sırayı
alan D’Aronco projesi oldu.
19. yüzyıl boyunca uluslararası ticareti ve
sanayiyi geliştiren ve ilişkileri güçlendiren
en önemli etkenlerden ilki 1851 yılında İn-
giltere’de düzenlenen Dünya Fuarları oldu.
Geçici bir süreliğine faaliyet gösteren, hatta
fuarın bitiminin ardından fuar binalarının da
tamamıyla ortadan kaldırıldığı uluslararası
Mimar Raimondo D’Aronco dünya fuarları hem ticaretin geliştirilmesinde
hem de tüm dünyadaki yeniliklerin takibinde
başarı sağlayınca dünyanın dört bir yanında birbiri ardına kurulmaya devam
etti. Sergi Sarayı’nın inşa edileceği Şişli‘deki araziyi gösteren bir kartpostal

1863 yılında Sultanahmet’te kurulan Sergi-i Umumi-i Osmani isimli dünya


fuarının ardından, 1893 yılında Sultan II. Abdülhamid, İstanbul’da ikinci bir Paşa, Sultan Abdülhamid’e verdiği layihasında, “serginin son iki yüz yıl içinde
dünya fuarını hayata geçirmeye karar verdi. Fakat sultanın düşüncesine göre, kuralsız inşa edilen binalardan farklı, İslam ve özellikle de Osmanlı mimari
o günkü teamüllerin aksine bu fuar geçici olmayacak, devamlı açık buluna- üslubunun destekleyicisi haline gelmesi gerektiğini” savunuyordu.3
caktı. Ziraat ve sanayiye odaklanacak olan fuar hem Osmanlı’daki üreticilerin
Komisyon üyelerinden Orman ve Maadin Nazırı Selim Melheme Efendi, o
ürünlerini uluslararası arenada tanıtabilecekleri bir mecra olacak hem de fu-
güne değin dünyanın farklı köşelerinde düzenlenmiş dünya sergilerinin fo-
ara davet edilecek yabancı sanayi kuruluşları sayesinde ziraatta ve sanayide
toğraflarını toplayarak bunları Sultan II. Abdülhamid’e takdim etti. Sultan in-
kullanılan en son teknoloji takip edilerek bunların Osmanlılar tarafından da
celediği fotoğraflar arasında en çok 1890 Torino Sergisi’ni beğenerek Şişli’de
kullanılması sağlanacaktı. İstanbul Ziraat ve Sanayi Sergi Sarayı’nın inşası için
inşa olunacak sergi binası için de tercihini bu yönde kullandı. Bunun üzerine
Yıldız Sarayı’nda özel bir komisyon kuruldu. Komisyon kararınca bu kalıcı ser-
İtalya Büyükelçisi Luigi Avogadro di Collobiano vasıtasıyla, Torino Sergisi’nin
ginin o sırada fazla yerleşimin bulunmadığı Şişli’ye inşa edilmesi, fuara ulaşım
mimarı Raimondo D’Aronco’ya ulaşıldı ve kendisi İstanbul’a davet edildi.4
için de Beyoğlu’ndan Şişli’ye uzanan bir raylı sistemin inşasına karar verildi.
Fuar konusunda üzerinde önemle durulan meselelerin başında ise kalıcı
olacak ve tüm dünyaya Osmanlı İmparatorluğu’nu yansıtacak olan bu yapının 3 Diana Barillari - Ezio Godoli, İstanbul 1900, YEM, İstanbul, 1997, s. 52.
mimarisinin nasıl olması gerektiği konusu vardı. Komisyon üyelerinden Said 4 Osmanlı Mimarı D’Aronco, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul, 2006, s. 32-34.

142 143
Hayallerde Kalan İstanbul Raimondo D’Aronco’nun Hayallerinde Kalan İstanbul

D’Aronco İstanbul’a vardığında zaten birçok mimarın inşa olunacak fuarla il-
gili projeler hazırlayarak padişaha takdim etmiş olduklarını gördü. Bunun üze-
rine padişahtan müsaade isteyerek hemen çalışmalara başlayan mimar, 25 gün
içinde kendi projelerini hazırlayarak 29 Ağustos 1893’te sultana takdim etti.
Sultan II. Abdülhamid’in tercihi yine D’Aronco’dan yana oldu ve Şişli’ye inşa
olunacak olan İstanbul Ziraat ve Sanayi Sarayı’nın inşası mimar Raimondo
D’Aronco’ya verildi. D’Aronco’nun eski bir arkadaşı ve İstanbul’daki çalışma-
larında kendisine yardımcı olan Annibale Rigotti de mimarın çizimleri üze-
rinden sergi sarayının alçıdan bir maketini yaptı ve bu da padişaha sunularak
büyük beğeni kazandı.5
Her şey yolunda giderken ve artık sergi sarayının inşasına başlanacakken hiç
beklenmeyen bir şey oldu. 10 Temmuz 1894 günü İstanbul’un tarihindeki en
büyük depremlerden biri yaşandı ve başta kamusal yapılar olmak üzere İstan-
bul’un dört bir yanında çok büyük hasarlar meydana geldi. Böylesi bir ortam-
D’Aronco’nun Ziraat ve Sanayi Sergi Sarayı projesi
da yeni bir inşaata girişmekten vazgeçilerek eldeki tüm mimarlar ve imkânlar
hasar gören yapıların onarımına sevk edildi. Nitekim Raimondo D’Aronco
da bu mimarlardan biriydi ve her ne kadar sergi sarayını inşa edememiş olsa
da uzun yıllar İstanbul’da kalarak Sultan II. Abdülhamid’in saltanatı boyunca
İstanbul’da art nouveau tarzının öncüsü oldu, saray mimarı unvanını aldı ve
birçok yapı inşa etti.6
İstanbul’da büyük kayıplara neden olan ve birçok yapının hasar görmesine yol
açan 10 Temmuz 1894’te yaşanan büyük depremin ardından, Osmanlı yöneti-
mi rasathanenin yeniden teşkilatlanmasının önemini anlamış oldu. Öncelikle
yaşanan depremle ilgili devrin rasathane müdürü Aristide Coumbary’den ve
İstanbul’a davet edilen yabancı bilim adamlarından yaşanan depremle ilgili
raporlar alındı.

5 age., s. 34.
6 Diana Barillari - Ezio Godoli, age., s. 52-54.
Sergi Sarayı’nın temel atma töreni için inşa edilmesi planlanan pavyon tasarımı

144 145
Hayallerde Kalan İstanbul Raimondo D’Aronco’nun Hayallerinde Kalan İstanbul

Ocak 1895’te ise Sultan II. Abdülhamid, Sadaret’e gönderdiği iradesiyle me-
teorolojik bir gözlemevinin inşa edilmesini isteyerek inşa edilecek gözleme-
vi için en uygun mahallin seçilmesi için bir komisyon kurulmasını emretti.
Kurulan komisyonda saray mimarı Raimondo D’Aronco da bulunuyordu ve
gözlemevinin inşasını da yine kendisi üstlenecekti. O sırada henüz bir rasat-
hane binası bulunmadığı için İtalya’dan getirtilen rasat aletleri de Maçka’daki
Silahhane-i Amire binasına yani bugünkü İTÜ kampüsüne yerleştirildi.
Komisyon, inşa edilecek Rasathane-i Amire binasıyla ilgili raporunu 21 Şubat
1895’te Sadaret makamına iletti. Rapora göre, jeodinamik, astronomi, meteo-
roloji ve manyetik servis bölümleri ile bu birimlerde çalışanların ikametgâhları
inşa olunacaktı. Şişli’de, Darülaceze’nin karşısında bulunan ve Ziraat ve Sa-
nayi Sergisi’nin inşa edilmesinin planlandığı arazi bu geniş kompleksin inşası
için uygun görüldü. Burada öncelikle jeodinamik bölümü ile servis şefinin ika-
metgâhı inşa edilecek, diğer servis birimleri de zaman içinde tamamlanacaktı.
Gerekli projeler ve maliyet raporları da komisyon üyesi ve saray mimarı D’A-
ronco tarafından hazırlanıp takdim edilecekti.
Komisyonun raporu saray tarafından da kabul görmüş, daha önce Sanayi ve Raimondo D’Aronco’nun rasathane için tasarladığı geçici yapının projesi

Ziraat Sergisi’nin inşa edilmesi düşünülen Şişli’deki geniş arazinin, rasathaneye


tahsis olunması ve buradaki yapılar inşa edilene değin Maçka’daki Silahhane’nin Esasında D’Aronco’dan önce de sonra da İstanbul’da bir rasathane kurulması
bahçesine geçici bir baraka inşa edilip rasathanenin şimdilik çalışmalarını bu-
için projeler hazırlanmıştı ama diğer isimlerin gözlerini diktiği mekân daha
rada yürütmesi uygun görülmüştü. Dönemin gazetelerinde bu barakanın inşa
farklı bir yer, Galata Kulesi’ydi. Bilindiği kadarıyla ilk olarak Şeyhülislam Fey-
edilmiş olduğu ve rasathanenin çalışmalarına başladığı duyuruldu. Ancak tüm
bu çalışmalardan beş sene kadar sonra 17 Eylül 1900 tarihli Moniteur Oriental zullah Efendi Galata Kulesi’nin bir rasathaneye dönüştürülmesi için çalışmıştı.
gazetesinden rasathanenin Beyoğlu’nda İstiklal Caddesi’ndeki bir apartmanda 1639’da Erzurum’da doğan Feyzullah Efendi, 1664 yılında İstanbul’a gelmiş
çalışmalarını sürdürdüğü anlaşılıyor. Dönemin gazetelerinde rasathanenin ince- ve saray nezdinde büyük itibara sahip olan, İstanbul’da bir semte adını da ve-
lemelerini yapabileceği kalıcı bir binaya taşınmasının öneminden ve bu göçebe
ren Şeyh Mehmed Vani Efendi’nin önce talebesi, sonra da damadı olmuş bir
hayatından kurtarılmasının gerekliliğinden bahsediliyordu. Dolayısıyla Şişli’de
isimdir. IV. Mehmed’in şehzadeleri, geleceğin sultanları, II. Mustafa’nın ve
inşası planlanan geniş kompleks hiçbir zaman hayata geçirilemedi.7
Sultan III. Ahmed’in hocalığını üstlendi. 1688’de şeyhülislam tayin edildiyse
7 Afife Batur, “Rasathane-i Amire Binası İçin 1895 Projeleri”, Osmanlı Bilim Araştırmaları, VI/2 (2005), s. 125-138. de daha sonra Erzurum’a sürgün edildi. Eski talebesi Sultan II. Mustafa’nın

146 147
Hayallerde Kalan İstanbul Raimondo D’Aronco’nun Hayallerinde Kalan İstanbul

uçarak Üsküdar’daki Doğancılar Parkı’na konduğunu kaydediyor. 16. yüzyılın


astronomlarından Takiyüddin’in 1576’da Beyoğlu’nda kurduğu ve 1580 yılın-
da tahrip edilen rasathanesinin de Galata Kulesi’nde bulunduğuna dair bir ri-
vayet vardır. Bu rivayet tartışmalı olup rasathanenin Beyoğlu sırtlarında Gritti
Konağı yakınlarındaki bir mahalde kurulmuş olması daha güçlü görünen bir
tezdir.9
Bununla beraber Galata Kulesi’nin bir rasathane olarak yeniden düzenlenmesi
ve kullanılması Şeyhülislam Feyzullah Efendi tarafından düşünülmüş ve bu
konuda bazı çalışmalar yürütülmüştür. Şeyhülislam, kulenin rasathaneye dö-
nüştürülmesi hakkında Besnier isimli bir Cizvit rahibiyle görüşmüş ve onun
deneyimlerinden faydalanmıştır. Fakat 1703’te başlayan Edirne Vakası diye
anılan ayaklanmada Feyzullah Efendi ve oğlu Fethullah Efendi’nin de Edir-
ne’de yakalanarak katledilmeleri üzerine, şeyhülislamın rasathane projesi de
bir daha açılmamak üzere kapanmıştır.10
1864 yılında da Galata Kulesi’nin bir şehir müzesine dönüştürülmesi planlan-
dı fakat bu tasarı da yine hayallerden öteye gidemedi. İstanbul’da belediye teş-
kilatının kurulduğu ilk bölge, o sırada 6. Daire adı verilen Beyoğlu Belediyesi
16. yüzyılda Galata Kulesi ve çevresini gösteren bir Avrupa gravürü oldu. 1864 yılında çalışmalara başlayan belediyenin ilk icraatı ise şehirleşmeye
engel olduğu, güvenlik ve sağlık zafiyetlerine neden olduğu gerekçesiyle Ga-
lata’nın Ceneviz surlarını yıkmak oldu. Surların yıkılmasıyla kazanılan alan
tahta çıkmasının ardından tekrar İstanbul’a döndü ve 1695’te ikinci defa şey-
sayesinde hem belediyeye yeni gelir sağlanacak hem de yeni inşa edilecek
hülislamlığa getirildi.8
apartmanlara yer açılmış olacaktı.
1349 yılında Galata surlarının birleşim burcu ve bir gözetleme kulesi olarak
1316 yılında inşasına başlandığı tahmin edilen tarihî surların üzerinde tarih
inşa olunan Galata Kulesi, Kanuni Sultan Süleyman devrinde tersanede ça-
boyunca yapılan yeni inşaatları ve tamiratları gösteren devlet ve aile amblem-
lıştırılan esirlerin hapsedildiği bir zindan olarak kullanılmıştır. Evliya Çelebi
leriyle süslü onlarca mermer levha bulunuyordu. Bunların ve yıkımıda elde
de kulenin eskiden bir zindan olmakla beraber kendi döneminde, tersanenin
edilecek diğer eserlerin toplanarak Galata Kulesi’nin bir Galata Müzesi’ne
çeşitli ihtiyaç ve malzemelerinin depolandığı bir ambar olarak kullanıldığını
belirtiyor ve Hezârfen Ahmed Çelebi’nin kendi icat ettiği kanatlarla buradan
9 Semavi Eyice, Galata ve Kulesi, Turing, İstanbul, 1969, s. 26-27.
8 Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1996, s. 534. 10 Semavi Eyice, age., s. 26-27.

148 149
Hayallerde Kalan İstanbul Raimondo D’Aronco’nun Hayallerinde Kalan İstanbul

müze olarak düzenlenecek kuleye


taşıttı. Fakat sonrasında bilinmeyen
bir nedenle müze projesinden vaz-
geçildi, saklanan kitabe ve amblem-
ler de daha sonra Arkeoloji Müze-
si’ne taşındı.11
Feyzullah Efendi’nin rasathane ta-
sarısından ve Galata Müzesi dene-
mesinden çok sonra, 1908 yılında
Aram Tahtacıyan isminde bir başka
mimar daha Galata Kulesi’nde bir
rasathane kurulmasını hayal etmiş-
ti, ama Tahtacıyan’ın ilginç projesi,
rasathanenin ötesinde Galata Kule-
si’nin büyük bir kompleks inşa edil-
Aram Tahtacıyan’ın tasarladığı ağaç ev projesi
mesini ön görüyordu.
Aram Tahtacıyan, École des Bea-
ux-Arts mezunu bir mimar ve mühendisti. Kasımpaşa Deniz Hastanesi, El-
madağ Surp Agop Akaretleri ve Tünel’deki Hıdivyal Palas gibi eserleri İstan-
bul’a kazandıran mimar, ütopik denilebilecek projeleriyle de ön plana çıkan
bir isimdi. Henüz Paris’te öğrenciyken 1900 Paris Expo’sundaki Osmanlı pav-
yonunda çizimleri sergilenen Tahtacıyan’ın sergide 1001 Gece Masalları’ndan
1855 yılında Galata ve yıkılan sur duvarları esinlenerek tasarladığı 50 metrelik bir ağaç ev projesi de vardı. Bu projenin de
inşası düşünülmüş fakat sonrasında zaman darlığı nedeniyle vazgeçilmişti.12

dönüştürülmesi planlandı. O sırada belediyenin mühendisliğini üstlenen Ma- Aram Tahtacıyan Kasım 1908’de Osmanlı hükümetine sunduğu Galata Kule-
rie de Launay, surlar yıkılmadan önce tüm sur yollarının haritalarını çıkartıp si projesiyle de uzun zaman Osmanlı bürokrasisini ve kamuoyunu meşgul etti.

surlarda bulunan tüm kitabe ve armaların listelerini hazırladı. Surların yıkı- 11 Semavi Eyice, age., s. 19.
mından sorumlu mimar O’Mahony de tüm bu eserleri yıkımdan kurtararak 12 Saro Dadyan, Sergüzeşt-i İstanbul, Yeditepe, İstanbul, 2019, s. 211.

150 151
Hayallerde Kalan İstanbul Raimondo D’Aronco’nun Hayallerinde Kalan İstanbul

Birçok defa fırtınalar ve yangınlar ne-


ticesinde külahı yok olan Galata Kule-
si’nde, 1875’teki son tadilatta külahtan
tamamıyla vazgeçilerek yerine poligo-
nal iki kâgir oda inşa edilip üzerine bir
bayrak direği yerleştirildi. Tahtacıyan,
sonradan eklenen bu kâgir bölümü yı-
karak kulenin üzerine 40 metre yüksek-
liğe ulaşacak demir bir konstrüksiyon
ekleyip 7-8 katlık yeni bir kullanım alanı
kazandırmayı hedefliyordu.
Bu proje için devletten hiçbir ödenek
istemeyen ve tüm masrafları karşıla-
mayı taahhüt eden Aram Tahtacıyan,
karşılığında devletten 30 senelik işletme
imtiyazı istiyor ve elde edilecek geli- D’Aronco’nun Yıldız Sarayı için tasarladığı kış bahçesi projesi

rin yüzde 20’sini de devlete bırakmayı


kabul ediyordu. Servet-i Fünun’da ya- Aram Tahtacıyan’ın bu kapsamlı ve enteresan projesi öncelikle hükümet nez-
yımlanan projeye göre, eklenecek bu dinde olumlu karşılansa da 1910 yılında sürdürülen görüşmelerde kabul edil-
yeni alanda tiyatro, lokanta ve çeşitli meyerek bu proje de hayallerde kalan eserler arasında yerini aldı.
dinlenme ve vakit geçirme alanları dü- Aram Tahtacıyan’ın Galata Kulesi tasarısı
zenlenecekti. En tepe kısımda mükem- Raimondo D’Aronco’nun projelerine dönmek gerekirse, bilindiği gibi D’A-
mel aletlerle donatılmış bir rasathane ronco uzun yıllar saray mimarları arasında yer alarak II. Abdülhamid’in sal-
yer alacak, burada zamanı doğru ölçecek bir vakit küresi bulunacak, ayrıca şehir- tanat yıllarında, Yıldız Sarayı kompleksi içindeki Çini Fabrikası, Şale Köşkü,
deki yangınları gözleyip gerekli mercilere bildirmek üzere bir telgraf ve telefon Yaveran Dairesi gibi sarayın birçok önemli bileşenini inşa etti. Bununla birlikte
istasyonu kurulacaktı. Kuleye gelen ziyaretçilerin şehrin dört bir yanını layıkıyla D’Aronco’nun Yıldız Sarayı için projelendirip inşa edemediği birçok projesi
seyredebilmeleri için buraya dürbünler yerleştirilecek, ayrıca kulede yer alacak de vardı.
dört büyük projektör ile de tüm İstanbul, geceleri aydınlatılacaktı.13 Padişahın en çok zaman geçirdiği yapılardan biri olan Küçük Mabeyn’in karşı-
13 Turan Şahin, age., s. 122-125. sında bulunan Limonluk, sarayın en ilgi çekici yapılarından biridir. D’Aronco

152 153
Hayallerde Kalan İstanbul Raimondo D’Aronco’nun Hayallerinde Kalan İstanbul

İnşası planlanan müzenin padişah portreleri salonu

tuttuğundan ve bu şekilde âdeta küçük bir müze kurulduğundan bahseder.15


Bugün Dolmabahçe Sarayı Veliaht Dairesi’ndeki Resim Müzesi’nde sergi-
lenen suluboya projelere bakılacak olursa, Sultan II. Abdülhamid hakikaten
D’Aronco’nun hazırladığı diğer kış bahçesi projesi
sarayının içinde bir müze kurmak istemiş, fakat bu projesini gerçekleştireme-
miştir.
tarafından tasarlanıp inşa edilen, tamamıyla dökme demir olan bu yapıyla bir-
likte görkemli bir kış bahçesi de projelendirilmiş fakat bilinmeyen sebepler- İki çizimden ibaret olan ve 1880’li yıllara tarihlenen bu projelerin kimin
den dolayı bu ikinci proje hayata geçememiştir. Yıldız Sarayı’nın en simgesel tarafından hazırlandığı bilinmiyor. Fakat ilk çizim, yapının dış cephesini gös-
yerlerinden biri olan ve padişahın özel alanına girişi sağlayan koltuk kapısının teriyor ve müzenin hangi bölümlerden oluşacağına dair bilgiler veriyor. İkinci
hemen yanı başında, bir set üzerinde yükselecek olan kubbeli kış bahçesi de çizim ise müzenin iç planını ve müzenin en önemli salonlarından bir tanesini,
tamamıyla çelik ve camdan inşa edilecek, muhtemelen koridorlarla sarayın padişah portrelerinin olacağı galeriyi gösteriyor.
farklı birimlerine bağlanacaktı.14 Projelere göre Yıldız Sarayı dâhilinde inşa olunacak bu müze on bölümden olu-
D’Aronco’nun Yıldız Sarayı’nda inşa edemediği diğer bir yapıysa müze bina- şacaktı. İlk bölümde, kıymetli ve antik paralar, çeşitli mücevherler ve mücevher-
sıydı. Sultan II. Abdülhamid’in kızı Ayşe Sultan hatıralarında, babasının hu- li eşyalar yer alacak, ikinci bölümde kıymetli metal ve mermer objeler, üçüncü
susi dairesine vitrinler koydurarak aile tarihine ait çeşitli objeleri bu vitrinlerde bölümde padişah portreleri, dördüncü bölümde kıymetli Avrupa porselenleri,

14 Cengiz Can, age., s. 167. 15 Ayşe Osmanoğlu, Babam Abdülhamid, Güven Yayınevi, İstanbul, 1960, s. 40.

154 155
Hayallerde Kalan İstanbul Raimondo D’Aronco’nun Hayallerinde Kalan İstanbul

beşinci bölümde ise Sultan Abdülhamid’e dünyanın dört bir yanından gönde- kaydedilmekle beraber, yine D’Aronco’nun 1900-1904 yılları arasında
rilen diplomatik hediyeler sergilenecekti. Altıncı bölümde bronz ve gümüşten Nişantaşı’nda inşası planlanan Silah Müzesi için de çalıştığı biliniyor. Silah
imal edilmiş antik değeri olan eserler yer alacak, yedinci bölümde halı, kilim ve Müzesi için hazırlanan projelere bakıldığında tüm projelerin tek prototipte
minyatür gibi geleneksel Türk sanatlarının seçkin örnekleri sergilenecek, seki- olduğu, 1896 tarihli bu müze projesinin ise diğerlerinden farklı bir yapıda
zinci bölümde Saksonya ve Kuzey Avrupa porselenleri bulunacak, dokuzuncu olduğu görülür. Dolayısıyla bu proje, Yıldız Sarayı’nda kurulması planlanan
bölümde kaligrafik eserler ile Bohemya kristalleri, son olarak onuncu bölümde müze için hazırlanmış olabilir.
ise Çin ve Japonya’dan seramikler ile kıymetli eşyalar yer alacaktı.16
İkinci bir müze önerisi, Silah Müzesi’nin kurulması fikri ise Askerî Müze’nin
Neden gerçekleşemediği şimdilik bilinemeyen bu projeden başka, Ayşe Sul- de yeniden teşkilatlanmasını sağlayan ve Sultanahmet’teki Yeniçeri Müzesi’ni
tan’ın da acıyla bahsettiği gibi, Yıldız Sarayı yağması sırasında Sultan II. Ab- kuran Ahmed Muhtar Paşa’dan geldi. Savaş tarihi üzerine birçok çalışma ya-
dülhamid’in bir araya getirdiği bunca kıymetli eşya ile aile yadigârı da yok ol- yımlayan Ahmed Muhtar Paşa, Almanya’daki ziyaretleri sırasında antika silah
muş ve önemli bir bellek kaybedilmiştir. ve askerî malzemelerin nasıl sergilendiğini ve bu eserlerin de bir propaganda
Müellifi bilinmeyen bu projeden sonra da anlaşılan Sultan Abdülhamid, malzemesi olarak kullanıldığını gördü. İstanbul’a dönüşünde yeni bir silah
sarayının dâhilinde ve İstanbul’da yeni müzeler kurulmasını istemiş ve ardı müzesinin kurulması için Sultan II. Abdülhamid’i ikna eden Muhtar Paşa,
ardına projeler hazırlatmıştır. Raimondo D’Aronco, Torino’da inşa ettirdiği müze inşası için bir komisyonun kurulmasını sağladı ve dağınık halde bulunan
evi için İtalya’ya gitmek istemiş fakat 14 Ağustos 1904 tarihinde kaleme aldı- eski silahları bir çatı altında toplamaya başladı.
ğı bir mektubundan anlaşıldığı üzere müze projesi nedeniyle gidememiştir.
D’Aronco mektubunda şöyle diyor:

Tahminlerime göre bu saatte yola çıkmış olmalıydım, hâlbuki sı-


kıntılar ve aksilikler bunu önledi ve beni burada on beş gün daha
alıkoyacak. Tam, yola çıkmak için sultandan izin isteyeceğim
gün, o, benden acilen bir müze projesi yapmamı istedi, bu be-
şinci veya altıncı kez başıma geliyor. Ne yapabilirim? Tanrı bilir
buna karşı çıksam, evin uygulaması daha da gecikecek.17

Raimondo D’Aronco’nun Udine’de korunan projeleri arasında, 1896


yılına tarihlenen bir müze projesi vardır. Bu müzenin nerede inşa edileceği

16 The Sultan’s Portrait, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2000, s. 532-533.


Raimondo D’Aronco’nun 1896 tarihli müze projesi
17 Cengiz Can, age., s. 154.

156 157
Hayallerde Kalan İstanbul Raimondo D’Aronco’nun Hayallerinde Kalan İstanbul

D’Aronco’nun Silah Müzesi tasarımlarından biri

158 159
Hayallerde Kalan İstanbul Raimondo D’Aronco’nun Hayallerinde Kalan İstanbul

biri de Fransa Elçiliği’nin mimarı An-


toine Perpignani’ydi. Özellikle Beyoğ-
lu bölgesinde birçok konut projesine
imza atan ve inşa ettiği birçok yapı gü-
nümüze de ulaşan Perpignani’nin ofi-
si yine Galata’daki Saint Pierre Han’da
bulunuyordu. Nitekim hazırlanan
projenin çekilen fotoğrafının üzerin-
de bulunan Perpignani’nin mühründe
D’Aronco’nun Nişantaşı için tasarladığı Silah Müzesi projelerinden biri
de adres olarak Saint Pierre Han’dan
bahsediliyor. Projede görüldüğü üze-
Silah Müzesi için geniş ve müstakil bir binanın inşa edilmesi yahut eski ya- re Perpignani dönemin zevk ve tercih-
pılardan birinin tamir edilerek müzeye tahsis edilmesini düşünen komisyon, lerine uygun bir şekilde art nouveau
ilk olarak Yıldız Sarayı bünyesindeki Silahhane içinde toplanan antika silah- Saint Pierre Han’ın ikinci katında ofisi bulunan
üslubunda bir proje hazırlamıştı. Res-
lardan bir sergi açarak padişahın da ilgisini ve takdirini kazanmayı başardı. diğer mimarlarla birlikte Fransa Elçiliği mimarı
sam Fausto Zonaro gerçekleşemeyen Antoine Perpignani’nin adı da yer alıyor.
Mimar Raimondo D’Aronco’nun Udine Devlet Kütüphanesi’nde korunan
Silah Müzesi ile ilgili hatırlarında şun-
projelerinden anlaşıldığı üzere, Yıldız Sarayı’ndaki sergiden başka müstakil
ları kaydetmektedir:
bir Silah Müzesi’nin inşası düşünülmüş ve bu iş için Nişantaşı seçilmiştir.
Projelerinde, müzenin Nişantaşı’na inşa edileceğini belirten D’Aronco,
1900-1904 yılları arasında birçok proje hazırladı fakat bu projelerin hiçbiri Padişah hazretleri beni çağırtıyor. Gittiğimde, Başkâtibin odasın-
hayata geçmedi.18 da seçkin bir zabitle karşılaşıyorum: Mahmud Şevket Paşa. O da
irade bildirilmek üzere çağırılmış. Uzun bir beklemeden sonra,
Sultan Abdülhamid döneminin saray ressamı Fausto Zonaro’nun hatıra-
larından anlaşıldığı kadarıyla, D’Aronco’nun dışında başka mimarlardan Başkâtip bize, Ortaköy yamacında bulunan köşkü elden geçir-
da Silah Müzesi için projeler istenmiş ve neticede Ulusal Mimari akımının memizi ve bir eski silahlar müzesi oluşturmamızı isteyen iradeyi
öncü isimlerinden Vedat Bey’in hazırladığı projenin uygulanmasına karar bildiriyor.
verilmişti. İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi’nde korunan bir Paşa disiplinden sorumlu teknik yönetici, ben de estetikten so-
fotoğraftan anlaşıldığı üzere Silah Müzesi için proje hazırlayan isimlerden rumlu yönetici oluyordum. Müze binasının ileride alacağı gö-
rünüm için payitahtın mimarları arasında bir yarışma açılacaktı.
18 Diana Barillari - Ezio Godoli, age., s. 89. Şimdilik, söz konusu köşkte hazırlığın yapılması gerekiyordu…

160 161
Hayallerde Kalan İstanbul Raimondo D’Aronco’nun Hayallerinde Kalan İstanbul

Antoine Perpignani’nin Nişantaşı’nda inşa edilmesi planlanan Silah Müzesi için hazırladığı proje

162 163
Hayallerde Kalan İstanbul Raimondo D’Aronco’nun Hayallerinde Kalan İstanbul

Beş yerli mimar, tasarımlarını sunuyorlar; aralarından İstanbul’da-


ki Osmanlı Postahanesi’nin mimarı Vedat Bey, yarışmayı kazanı-
yor. Demek payitaht, çok yararlı bir kamu yapısıyla zenginleşecek.
Fakat irade gecikti. Pahalı mı bulundu? Bana göre esas, başlamaktı.
Torino Silahlığı da başlangıçta, birkaç silahla, Krallık Sarayının bir
iki odasındaydı; fakat çok geçmeden bugünkü büyük binaya ge-
çildi ve şimdi dünya silahlıklarının en ilgi çekicilerinden biri oldu.
Padişahın sarayının hemen yakınlarındaki İstanbul Silah Müzesi Mimar Vedat Bey’in Silah Müzesi projesi
de belki önde gelen silahlıklardan biri olacaktı…19

Zonaro’nun inşa edilmek üzere seçildiğini kaydettiği Mimar Vedat’ın projesi son günlerinde Bebek’te bir sultan sarayı inşa edilmesi planlanıyordu. Saray
ressamın umduğu gibi payitahtı zenginleştiremedi. Zonaro’nun kaydettiğine için üç farklı proje hazırlandı. Bu projelerden biri de Yorkaris Efendi’ye aitti.
göre, Silah Müzesi için düşünülen iki arazi vardı, ilki Nişantaşı’na giden yolun Fakat adı geçen mimarın sarayın maliyetiyle ilgili net cevaplar verememesi,
sağında, Topçular Kışlası’nın arkasın- önerdiği dairelerin yetersiz görülmesi ve sofa koridorunun karanlık olacağı
daki Ermeni Mezarlığı, ikincisi de yine düşüncesi Hazine-i Hassa idaresini tereddüde düşürdü. Bunun üzerine Ebni-
Nişantaşı’nda, Taşkışla’nın karşısındaki ye-yi Seniyye İdaresi’ne de bir plan hazırlatıldı ve tedbir olarak mimar Vedat
araziydi. Fakat Sultan Abdülhamid’e bu Bey’den de bir proje istendi. Fakat ne mimar Vedat’ın teslim ettiği proje ne de
müzede Jön Türkler’in ayaklanma hazır- hazırlanan diğer projeler hayata geçirildi.21
ladığına dair bir jurnal verilmiş ve padi-
şah da müze fikrinden vazgeçmişti.20
Mimar Vedat, hayallerde kalan müze
projesinden başka, Bebek’te projelerini
hazırladığı fakat hayata geçirmediği bir
de saray projesi vardı. Osmanlı Arşivle-
rinde korunan 6 Kasım 1908 tarihli yazış-
malardan ve projelerden anlaşıldığı üze-
Mimar Vedat Bey
re Sultan II. Abdülhamid’in saltanatının
Mimar Vedat Bey’in Bebek’te inşa edeceği sarayın haremlik ve selamlık bölümleri

19 Fausto Zonaro, Abdülhamid’in Hükümdarlığında Yirmi Yıl, YKY, İstanbul, 2008, s. 258.
20 Fausto Zonaro, age., s. 274. 21 COA. Y. MTV. 313-45.

164 165
Hayallerde Kalan İstanbul Raimondo D’Aronco’nun Hayallerinde Kalan İstanbul

D’Aronco’nun Galata Karakolu projesi Raimondo D’Aronco’nun Galata Köprüsü projesi

D’Aronco’nun hayata geçiremediği müze projelerinin yanı sıra yine hayaller- köprünün aynı zamanda şehrin güzelliklerinin seyredileceği bir mekân olma-
de ve arşivlerde saklı projelerin üzerinde kalan bir dizi karakol projesi de var- sını istediğinden bahsetmiştik.
dı. 1896 ve 1897 yıllarında Galata için planladığı iki karakol projesi de bunlar
D’Aronco’unun projesi âdeta Sultan Abdülhamid’in tarifi üzerine şekillenmiş
arasında yer alır. Galata için projeleri hazırlanan karakol yapısı D’Aronco’nun
gibiydi. Yine demir bir köprü inşa etmeyi planlayan mimar, köprü üzerinde
diğer yapılarından çok farklı bir çizgide, klasik üslupta planlanmış bir yapıdır.
Düzgün kesme taş duvarlar, süslü sütunlar ve armalar, tuğra ve sancaklarla yayaların yanı sıra tramvay ve araba geçişi için de yer ayırmıştı. Köprünün
süslü bir cephe ile iki kulesi, kulelerin altında da saatlerin olması, planlanan iki tarafında sekizer tane iki katlı seyir terası yer alacak, vapur ve teknelerin de
yapıya görkemli ve zengin bir görünüm kazandırıyor.22 yanaşabildiği bir iskele görevi de görecek olan bu terasların altında ise deniz
hamamları bulunacaktı.
Karakolun yanı sıra D’Aronco Galata için yeni bir köprü projesi de hazırladı.
Galata köprülerinden bahsederken çeşitli nedenlerden dolayı Sultan Abdülha- Köprü, birbirine yakın bir şekilde yerleştirilen gaz lambaları vasıtasıyla aydın-
mid’in inşa edilecek yeni köprüde dükkân, baraka gibi yapıları istemediğinden, latılıyor, ayrıca tam orta noktasındaki iki cephesine de görkemli bir çift sü-
22 Diana Barillari - Ezio Godoli, age., s. 73. tun yerleştirilerek köprüye anıtsal bir görünüm kazandırılıyordu. Avrupa’daki

166 167
Hayallerde Kalan İstanbul Raimondo D’Aronco’nun Hayallerinde Kalan İstanbul

rıhtımlarda olduğu gibi, seyir teraslarının yanı sıra köprü üzerine de banklar
yerleştirilmesi, köprüden gelip geçenlerin biraz nefeslenerek manzarayı sey-
retmelerine imkân tanınıyordu, fakat diğerleri gibi bu proje de hayallerden
öteye gidemedi.23
D’Aronco’nun projelerini hazırladığı ve çizimleri bugün Osmanlı Arşivle-
rinde korunan ikinci karakol projesi ise Ortaköy Karakolu’dur. 1900 yılında
hazırlanan ve art nouveau üslubunda olması planlanan bu yapı, Ortaköy
Meydanı’nda, hemen iskelenin yanı başında denize nazır bir mevkide inşa
D’Aronco’nun Ortaköy
için tasarladığı karakol edilecekti. Tek katlı bir yapı olmasına rağmen, anıtsal giriş kapısı, geniş
projesi alınlığı ve madalyon süslemeleriyle geniş bir alana yayılan ve görkemli bir
görünüm sergilemesi planlanan yapı, bilinmeyen nedenlerden ötürü inşa
edilememiştir.24
D’Aronco’nun kişisel arşivine bakıldığında Nuruosmaniye Camii gibi Os-
manlı barok eserleri üzerine çalıştığı ve kendi projelerinde de bu çalışmalardan
faydalandığı görülür. Neobarok tarzında bir Osmanlı canlandırmacılığı yara-
tan D’Aronco, bu yeni üslubu özellikle 1894-1900 yıllarındaki birçok eserinde
ve projesinde de uygulamıştır. Bu projelerden biri de 1900 yılında Eyüp’te in-
şası düşünülen karakol binasıdır. Cumbaları, çıkmaları, süslemeleri, kubbesi,
kemerli pencereleriyle Osmanlı ve İslam mimarisine göndermeler yapan iki
katlı karakol binası yine D’Aronco’nun inşa ettiği Beşiktaş’taki Şeyh Zafir Tür-
besi’yle de benzerlikler gösterir. Fakat bilinmeyen sebeplerden dolayı mima-
rın bu karakol projesi de gerçekleşememiştir.
D’Aronco, hayallerde kalan son karakol projesini ise 1908 yılında şehrin bir
başka köşesi, Nişantaşı için hazırladı. Bugün Teşvikiye Caddesi ile Teşvikiye
Bostanı Sokağı’nın kesiştiği dört yolun kenarında bulunan Teşvikiye Karako-
lu’nun, II. Abdülhamid’in saltanat yıllarında inşa edildiği biliniyor. Karakolun

23 Turan Şahin, age., s. 63.


24 COA. PLK. s. 375; Sedat Bornovalı, age., s. 94-95.
Ortaköy’e inşa edilecek
karakolun vaziyet planı
168 169
Hayallerde Kalan İstanbul Raimondo D’Aronco’nun Hayallerinde Kalan İstanbul

D’Aronco’nun Eyüp için tasarladığı karakol projesi

giriş kapısının iki yanında bulunan çeşmelerin de mimar Raimondo D’Aron-


co tarafından inşa edildiğine dair bir rivayet mevcut.
Teşvikiye’deki tarihî karakol binası
Bu rivayetin yanı sıra D’Aronco’nun hazırladığı ve şehrin hayallerde kalan bir
Nişantaşı Karakolu daha mevcut. Birçok teknik ve üslubun harmanlandığı
projede, dört sütunun taşıdığı karakolun giriş kapısının üzerine genişçe, üçgen
bir alınlık yerleştirilerek bu alınlığa devlet arması işlenmiş, alınlığın üzerine
ise bayrak direği konulmuştur. Karakolun iki yanına da yine iki çeşme inşa
edilmesi planlanmıştır. Diana Barillari ve Ezio Godoli kaleme aldıkları İstan-
bul 1900 isimli kitaplarında, Nişantaşı Karakolu’ndan bahsederken, “D’A-
ronco’nun amacı Osmanlı ve Avrupa ögelerini, özgün ölçeği dışında üst üste
getirerek ‘şaşırtıcı’ bir mimari yaratmaktır” diyorlar. Fakat bu proje de kâğıt
üzerinde kalmaktan öteye gidemedi.25
Çizimlerinin ötesinde günümüze maketi de ulaşmış nadir projelerden biri de
yine projesini D’Aronco’nun hazırladığı 1897 Türk-Yunan Harbi Zafer Anıtı.
93 Harbi olarak da bilinen 1877-1878 yılları arasındaki Osmanlı-Rus Savaşı’nda

D’Aronco’nun Nişantaşı Karakolu tasarımı


25 Diana Barillari - Ezio Godoli, age., s. 125-126.

170 171
Hayallerde Kalan İstanbul Raimondo D’Aronco’nun Hayallerinde Kalan İstanbul

Yunanistan tarafsız kalan devletlerden biriydi. Fakat Rusların galibiyetinin ke-


sinleşip Edirne’nin işgal edilmesi üzerine Yunanistan da Yanya’yı işgal etmek
üzere harekete geçti. Bu durum karşısında büyük devletler devreye girdi ve
İngiltere ileride Yunanistan’ın lehine sınır düzenlemelerinin yapılacağı vaadini
alarak, Yunanistan’ı savaşa girmekten alıkoydu. Fakat daha sonra Yunanistan
bu vaadi bahane ederek Berlin Kongresi’ne katılmak istedi ve sınır meseleleri
görüşülürken Teselya, Epir ve Girit’in kendilerine verilmesini talep etti.

Her ne kadar Yunanistan Berlin Kongresi’nde Osmanlı’dan yeni topraklar ala-


madıysa da bu taleplerine uzun yıllar devam etti. 1879’da ve 1880’de karşılıklı
görüşmeler gerçekleşti. Nihayetinde Mart 1881’de varılan anlaşmayla Teselya
Yunanistan’a terk edildi, Epir ise Osmanlı’nın elinde kaldı ama Yunanistan bu
anlaşmayla da yetinmeyerek taleplerine devam etti. 1886’da Yunanistan Os-
manlı’ya karşı bir savaşa kalkışıp Teselya’dan Osmanlı sınırını ihlal etti fakat
Ahmed Eyüb Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, Yunan kuvvetlerini kısa
sürede püskürtünce savaş taleplerinden vazgeçmek zorunda kaldılar.
Yunan Savaşı şehitlerinin aileleri için Yıldız Sarayı’nda düzenlenen kermes
Yunanistan’ın yeni toprak talepleri ve Osmanlı aleyhine faaliyetleri hızlanarak
devam etti. 1896 yılında Yunanistan’ın kışkırtmaları neticesinde Girit’te bir is-
yan başladı. Bu isyanı bahane eden Yunanistan, bir filonun himayesinde bir- üç hafta gibi kısa bir sürede Osmanlı-Yunan Harbi Osmanlıların lehine büyük
kaç tabur asker ile gönüllüleri Girit’e göndererek, Albay Vassos komutasında bir zaferle neticelendi. Rus Çarı, Sultan II. Abdülhamid’e mektup göndererek
adaya çıkartma yapıp Girit’i ilhak ettiklerini açıkladı. 9 Nisan’da ise Teselya harekâtın durdurulması için ricacı oldu. 20 Mayıs 1897’de ise Yunanistan ile
hududunda ve Makedonya’da Yunanlar Osmanlılara karşı saldırıya geçti, neti- mütareke imzalandı.
cede 17 Nisan 1897 günü Osmanlı İmparatorluğu Yunanistan’a resmen savaş Savaşın kazanılması, uluslararası arenada Osmanlı’nın prestijini artırdı. Bu-
ilan etti. nun yanı sıra uzun yıllardır mağlubiyetler ve ekonomik buhranlar yaşayan
Savaşın gidişatı kısa sürede belli oldu. Osmanlı’nın savaş ilan etmesinin ertesi Osmanlılar da böylesi bir zafer kazanmanın sevinciyle tekrar moral buldular.
günü yani 18 Nisan 1897’de Osmanlı ordusu Milona Muharebesi’ni kazan- Savaşın ardından birçok kutlama ve etkinlik düzenlendi. Bunlardan biri de
dı. 25 Nisan’da Yenişehir, 26 Nisan’da ise Tırhala zapt edilerek Yunan ordusu bizzat Sultan II. Abdülhamid tarafından düzenlenen, Yıldız Sarayı’nın bah-
geri çekilmeye zorlandı. 17 Mayıs’ta ise Yunan ordusunun en kuvvetli olduğu çesinde şehit ailelerine ve çocuklarına yardım amacıyla hazırlanan özel bir
nokta Dömeke düşürülerek Osmanlı ordusu için Atina yolu açılmış oldu ve kermesti. Kermeste satılan eşyalar ise başta padişah olmak üzere devletin üst

172 173
Hayallerde Kalan İstanbul Raimondo D’Aronco’nun Hayallerinde Kalan İstanbul

sınıfına mensup kimseler tarafından bağışlandı. Yine bu zaferin bir hatırası ol-
mak üzere 1898 yılında Teselya pulları basıldı. Bu pulların en büyük özelliği,
sekiz köşeli bir yıldız şeklinde basılmış olmalarıydı, ki bu yönüyle dünyada bir
ilki teşkil ediyordu.26
Bu zaferi taçlandırmak ve unutulmaz kılmak için bir proje de saray mimarı
Raimondo D’Aronco tarafından hazırlandı. Osmanlı-Yunan Savaşı’nda ka-
zanılan zaferin anısına bir anıt projesi hazırlayan mimarın dört cepheli, sivri
kubbeli anıtı anlaşıldığı kadarıyla bir parkın içinde yer alacaktı. Anıtın dört
köşesinde dört Osmanlı çeşmesi olacak, çeşmelerin üzerinde ise sancaklarla
süslü madalyon görünümlü saatlerin üzerinde, dört dikilitaş yükselecekti. Os-
manlı-Yunan Savaşı’nda kazanılan muzafferiyetin anısına Zonaro’ya sipariş
edilen tablolardan basılan pullara, düzenlenen müzayededen yapılan kutla-
malara kadar birçok etkinlik gerçekleştirilirken D’Aronco’nun bu anıt projesi-
nin neden gerçekleşmediği bilinmiyor. Bununla birlikte anıtın maketi bugün
hâlâ Yıldız Sarayı’nda korunuyor.27
D’Aronco’nun çizimlerinde kalan bir diğer projesi de Haydarpaşa Rıhtımı’nda
inşa edeceği mezbahaneydi. Tanzimat döneminden itibaren İstanbul’da sağlık
D’Aronco’nun Türk-Yunan Harbi zafer anıtı projesi
koşulları çerçevesinde et kesimi ve dağıtımı tartışılan konulardan biriydi. Saray
ve askeriyeden başlayarak tüm kente et sağlanması ve dağıtımı zor ve sağlık
dışı şartlar altında gerçekleştiriliyor, bu durum da salgın hastalıklara davetiye mezbahanın inşası uzun süre İstanbul’un başlıca gündem konularından biri
çıkarıyordu. Bir dönem İstanbul’un belediye başkanlığını da üstlenen Opera- oldu. Daha 1909 yılında mimar Vedat Tek ile mezbaha inşası için bir sözleşme
tör Cemil Paşa’nın anılarında bahsettiği üzere, et kesimindeki ve dağıtımında- imzalandığı ve ancak 1919’da mimar Vedat’ın Karaağaç Mezbahası’nın inşası-
ki pislik, bir hekim olarak kendisinin kabul edemeyeceği boyutlardaydı.28 na başlayabildiği biliniyor.29
Dolayısıyla sağlık ve hijyen şartlarına uygun bir şekilde hayvanların muayene Mimar Vedat’ın inşa ettiği mezbahadan çok önce, 1900 yılında saray mimarı
edildiği, kesimlerin gerçekleştirildiği ve etlerin depolanabildiği kapsamlı bir Raimondo D’Aronco da bir proje hazırlamış ve bilinmeyen sebeplerden do-
layı inşa edememiştir. Haydarpaşa’da bulunan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane ve
26 Saro Dadyan, Babamın Pulları, MLS Holding, İstanbul, 2018, s. 57-61. Veteriner Okulu gibi yapıların mimarı da olan D’Aronco, mezbahaneyi de
27 Diana Barillari - Ezio Godoli, age., s. 94.
28 Afife Batur, M. Vedad Tek: Kimliğinin İzinde Bir Mimar, YKY, İstanbul, 2003, s. 163. 29 Afife Batur, age., s. 161-165.

174 175
Hayallerde Kalan İstanbul Raimondo D’Aronco’nun Hayallerinde Kalan İstanbul

Haydarpaşa’daki Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane

yine bu yapılara yakın bir yerde, Harem sahilinde inşa etmeyi planlamıştır.
Mimarın başlattığı Osmanlı canlandırmacılığı üslubunun örnekleri arasında
sayılan proje, Rönesans tarzı, üçe bölünmüş simetrik planı, iki kata yükselen
ana girişleri ve anıtsal kuleleri ile mezbahadan çok, sahil sarayı izlenimi yara-
D’Aronco’nun Harem’de inşa etmeyi tasarladığı mezbahane projesi
tıyor.30
Raimondo D’Aronco’nun İstanbul’da hayal ettiği bilenen son projesi ise
eski yalı yıkılarak yerine 1925 yılında mimar Edoardo de Nari tarafından bu-
Emirgân’daki Karadağ Sarayı oldu. Bugün Sakıp Sabancı Müzesi’nin bulun-
günkü köşkün inşasına başlandı.31
duğu Emirgân’daki arazi 1866 yılında Sultan Abdülmecid tarafından Kavala-
lı Hanedanı’ndan Küçük Mehmed Ali Paşa’ya ihsan edildi. Bu arazide inşa Osmanlı Arşivlerinde bulunan 1908 tarihli bazı projelere bakılacak olursa
olunan yalıda aile uzun yıllar yaşadıktan sonra yalı ve geniş arazisi Karadağ Prens Mehmed Ali Hasan’ın yalıyı satın aldığı 1923 yılından önce de Karadağ-
Prensliği’ne satıldı. Yalının Karadağ’ın elçilik binası olarak kullanmasıyla da lı Yalısı’nın durumu çok iyi değildi. 1878 Berlin Antlaşması ile bağımsızlığını
yapı İstanbul’da daha çok Karadağlı Yalısı olarak bilinir oldu. 1923 yılında ise kazanıp bir krallık halini alan Karadağ, İstanbul Boğazı’ndaki elçilik binasını
yalıyı ilk sahibi Küçük Mehmed Ali Paşa’nın torunu Prens Mehmed Ali Ha- da genişletip daha gösterişli bir hale dönüştürmek istemiş olmalı ki yalının
san satın aldı. Bu sırada Karadağlı Yalısı harap bir halde bulunuyordu ve bu genişletilerek inşası için Raimondo d’Aronco’ya başvurmuş.

31 Nil Kıyısından Boğaziçi’ne Kavalalı Mehmed Ali Paşa Hanedanı’nın İstanbul’daki İzleri, İstanbul
30 Diana Barillari - Ezio Godoli, age., s. 67. Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul, 2011, s. 204-207.

176 177
Hayallerde Kalan İstanbul Raimondo D’Aronco’nun Hayallerinde Kalan İstanbul

D’Aronco’nun, arşivde korunan üç çiziminden anlaşıldığı üzere eski yalı, kâ-


gir ek bir bölüm yapılarak genişletilecekti. Bodrum katın üzerinde yükselen
iki katlı bir elçilik sarayı olarak planlanan yapıya eklenecek anıtsal giriş kapısı,
kapının yan cephelerine işlenecek Karadağ Krallığı armalarıyla sade bir yalı
görüntüsündeki yapı görkemli ve anıtsal bir elçilik sarayına dönüştürülecek-
ti. Ayrıca, yapının arkasındaki geniş koruluk da gösterişli ve zengin bir bahçe
olarak yeniden düzenlenecekti. D’Aronco “Emirgân’daki Karadağ Elçilik Sa-
rayı’nın Yeniden Düzenlenmesi” şeklinde not düştüğü projelerini “Mart 1908
Pera” tarihiyle imzalamıştır.32 Osmanlı döneminde istimlak edilen Karadağ
Yalısı için Cumhuriyet döneminde Karadağ Kralı Nicola’nın kızı, İtalya Kra-
liçesi Elena’ya tazminat ödendi. Yukarıda da bahsi geçtiği gibi yalının arazisi
1923 yılında Prens Mehmed Ali Hasan’a satılarak günümüzde Sakıp Sabancı
Müzesi olarak kullanılan ve Atlı Köşk diye bilinen yapı inşa edildi.33

D’Aronco’nun tasarladığı Karadağ Elçiliği

32 COA. PLK. s. 3593.


D’Aronco tarafından hazırlanan Karadağ Elçiliği’nin vaziyet planı ve bahçe düzenlemeleri
33 Sedat Bornovalı, age., s. 154.

178 179
İstanbul’un
Hayallerinde
Kalan Ulaşım
Sistemleri
1
867’de Henri Gavand isimli Fransız mühendis turistik bir gezi için İs-
tanbul’a geldi. Bu seyahati sırasında Galata’nın ticaret ve finans merkezi
olduğunu, Beyoğlu’nun ise şehrin en lüks mağazalarının bulunduğu ve
en canlı merkezlerden biri olduğunu gören Gavand, her gün ortalama 40 bin
kişinin bu iki merkez arasındaki dik yokuştan inip çıktığını gözlemledi. İstan-
bulluların günlük hayatlarını kolaylaştırmak ve bu iki merkez arasındaki yük
taşımacılığını da rahatlatmak düşüncesiyle Gavand, burası için asansör tipin-
de bir yer altı tüneli projelendirdi. Uzun uğraşları sonucu 1875’te, bugün de
hizmet vermeye devam eden Tünel’i şehir hayatına dâhil etti.

Bu projesinin başarıyla neticelenmesinin ardından Gavand, çok daha ayrıntılı


ve maliyetli bir projeyi 1876’da çalkantılı birçok vakanın ardından Osmanlı
tahtına yeni çıkmış olan Sultan II. Abdülhamid’e önerdi. Gavand’ın “Yeni
Şehir” adını verdiği bu projeye göre, Haliç’in hemen girişinde yer alan ticari
liman ve Haliç’te bulunan askerî liman ile tersane artık modern ihtiyaçları kar-
şılayabilecek limanlar değillerdi ve günün şartlarında küçük kalıyorlardı. Os-
manlı donanması geçen yıllarda hatırı sayılır derecede büyümüş ve dünyanın
üçüncü yahut dördüncü büyük deniz gücü haline gelmişti. İstanbul’a dünya-
nın dört bir yanından gelen ticari gemilerin sayısı ve hacmi de her geçen gün

183
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerinde Kalan Ulaşım Sistemleri

Gavand’ın Karaköy-Beyoğlu arasında inşa ettiği tünelin projesi

artmaya devam ediyordu; Gavand’a göre, büyüyen bu askerî güç ve ticaret Denizin doldurulmasıyla kolaylıkla 2 milyon 200 bin metrekarelik bir alan elde
hacmi için artık yeni çözümler düşünülmeliydi.1 edilecek ve burada mevcut limanın iki katı büyüklüğünde liman inşa edile-
Gavand, Haliç’in ve Boğaziçi’nin fiziki yapısının bu ihtiyaçları karşılayacak cekti. Bu dev teşebbüs Osmanlı’ya hem politik hem de ticari anlamda büyük
yeni limanları inşa edebilmek için yetersiz olduğunu söylüyordu. Çünkü bu- avantajlar sağlayacak, Yeni Şehir’in inşasıyla hükümet Haliç’i tamamen askerî
ralarda mağazalar ve evler kıyıya kadar inmiş durumdaydı, bunların istimlaki liman olarak kullanabilecekti. Yeni Şehir’de inşa edilecek merkezî gümrük ve
devlete büyük maliyete sebep olacak, deniz doldurulacak olsa da birkaç metre her gemiden alınacak giriş vergisi ile mevcut gelirler ikiye katlanacaktı.
sonra derinleşen denizin durumu da buna imkân vermeyecekti. Yeni Şehir, gemilerin güvenli bir şekilde giriş çıkış yapacakları bir liman olma-
Bu nedenlerden dolayı Küçükçekmece ve Yeşilköy’de iki yeni limanın inşası nın ötesinde inşa edilecek havuz vasıtasıyla tamiratlarını da yaptırabilecekleri
tasarlanıyordu fakat buralar da şehre uzak mekânlardı. Bu nedenle Gavand, bir merkez olacak, burada inşa edilecek ve her türlü malın korunmasını sağ-
bambaşka bir çözüm önerisi sunuyordu. Yedikule ile Sarayburnu arasında layacak depolar ticareti kolaylaştırıp güvenliği sağlayacaktı. Bu müesseselerin
Marmara Denizi üzerinde tabii bir girinti bulunuyordu. Burada denizin dol- teşkiliyle de denizcilik alanında önde gelen İngiliz şehirlerinin yakaladığı refah
durulmasıyla tam anlamıyla yeni bir şehir elde edilebilirdi. Aynı zamanda seviyesine İstanbul da ulaşacak, yeni liman ve depolar sayesinde İstanbul si-
kıyıya paralel inşa edilecek dalgakıranla burası, ticari bir liman olarak tasarla- yasi önemine paralel olarak deniz ticareti için de önemli bir merkez olacaktı.
nabilirdi.
Henri Gavand, Yeni Şehir’in kurulması için 300 milyon franklık bir bütçeye
1 Turan Şahin, age., s. 33. ihtiyaç olduğunu hesaplamış, harcanan bu paranın elde edilecek arazilerin bir

184 185
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerinde Kalan Ulaşım Sistemleri

Projenin verildiği 1876 yılında, Osmanlı politik hayatındaki çalkantılar, hemen


ardından 1878’de başlayan 93 Harbi ve yaşanan mağlubiyet, muhtemelen Os-
manlı yönetiminin Gavand’ın bu büyük ve fazlasıyla maliyetli projesini değer-
lendirmesine dahi imkân vermemiş ve İstanbul’un ilk metrosunu inşa eden
mühendisin bu projesi akim kalmıştır.
Yeni Şehir’i inşa edemese de Henri Gavand’ın Beyoğlu Tüneli projesini ger-
çekleştirmesi, diğer mucit ve yatırımcılar için bir örnek teşkil etti ve ardı ardına
başka ulaşım sistemleri de Osmanlı hükümetine önerildi; hemen hepsinde de
Beyoğlu’ndaki Tünel örneği verildi. Gavand’ın Tünel’i inşasından da önce bir
Türk mucit, Rüstem Bey, tek raylı asansör sisteminde bir tramvay tasarlamıştı
ve projesini hayata geçirmek için sadece bir yıllık imtiyaz hakkı istiyordu. Rüs-
tem Bey’e göre bu sistem sayesinde diğer tramvay hatlarından daha ekonomik
bir sistem kurulabilecekti. Fakat Rüstem Bey’in projesi de diğer birçok projede
olduğu gibi sadece rafa kaldırıldı.3
Beyoğlu’ndaki Tünel’i de işleten Dersaadet Tramvay Şirketi, 1881 yılında yeni
bir yatırım girişiminde bulunarak geçtiğimiz günlerde İstanbul Büyükşehir
Henri Gavand’ın tasarladığı Yeni Şehir projesi Belediyesi tarafından hayata geçirilen Haliç tramvay hattını 1881 yılında inşa
etmeye çalışmıştı. 1880’lerin İstanbul’unda Haliç köylerine ulaşım için nere-
kısmının satılmasıyla ve artacak vergi ve depo gelirleriyle bu maliyetin karşı- deyse tek yol vapur taşımacılığıydı. Dersaadet Tramvay Şirketi bu eksikliği gö-
lanıp kazanca geçilebileceğini öngörmüştü. Yeni Şehir, burada inşa olunacak rerek 1881’de Galata’dan başlayıp Haliç’in çeşitli mahalle ve köylerini gezen
liman, iskele ve demir yolları ve de şehrin diğer merkezleriyle bağlantılı ola- bir elektrikli tramvay hattı inşa etmek için izin istedi. Muhtemelen bu hattın
caktı. Batıyla bağlantı Rumeli demir yolları vasıtasıyla, Anadolu’yla bağlantı Beyoğlu-Galata arasındaki tünelle de bağlantılı olması düşünülmüş ve Haliç’i
yer yer tünellerle, bazı yerlerde ise zemin üzerinden dolaşacak olan tramvayın
Boğaziçi’nin altından geçip Marmara girişine ulaşan bir tüp geçitle, Kuzeyle
Galata’dan başlaması önerilmişti.
bağlantı da Boğaz’ın sağ kıyısına inşa edilecek bir demir yoluyla sağlanacaktı.
Bu son demir yolu Suriçi İstanbul’u yerin altından geçip, Haliç’i sabit bir köp- Galata’da bir durağın inşası mümkün olmadığı takdirde hat, biraz daha aşağı-
rü vasıtasıyla aşacak ve Boğaziçi’nin Avrupa yakası boyunca uzanarak Kilyos’a da, Azapkapı’da başlayacaktı. Tersane’nin orada, Bahriye Nezareti’ne ait bü-
kadar ulaşıp buradan Karadeniz’le bağlantıyı sağlayacaktı.2 yük havuzların arkasında açılacak bir tünelle tramvay Kasımpaşa’ya inecek ve
Bahriye Nezareti’nin yani bugün uzun yıllardır restorasyon halinde bulunan

2 Turan Şahin, age., s. 33-34. 3 Zeynep Çelik, age., s. 91.

186 187
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerinde Kalan Ulaşım Sistemleri

Rüstem Bey’in geliştirdiği tek raylı tramvay sistemi

Kuzey Deniz Saha Komutanlığı eski binasının önünde yüzeye çıkacaktı. Bi-
raz ileride, Bahriye Hastanesi’nin altından açılacak ikinci bir tünelle tramvay,
Hasköy, Piripaşa, Halıcıoğlu ve Sütlüce’den geçerek Kâğıthane Deresi’ni takip
ederek Kâğıthane köyüne varacaktı. Buradan, İmrahor Köşkü civarından veya
uygun olacak başka bir yerden Kâğıthane ve Alibeyköy derelerini aşarak karşı
sahile geçecek ve Silahtarağa ile Eyüp semtlerine ulaşacaktı. Galata’dan başlayıp
Haliç’in birçok semtine uğrayarak Eyüp’e kadar ulaşacak olan bu elektrikli
tramvay hattının inşası için şirket, dönemin Nafıa Nazırı yani Bayındırlık Ba-
kanı Hasan Fehmi Efendi’ye başvurarak planlanan hattın inşasına müsaade
edilmesini ve bu hattın 99 yıllık imtiyaz hakkının şirkete bırakılmasını talep
etti.4 Fakat bu proje de hayata geçirilemedi ve 1881 yılında kurulan hayal ancak
2020 yılında gerçekleşebildi.
4 CCA. 230, 93-33-7.

Tramvay Şirketi’nin Nafıa Nazırı’na verdiği proje önerisi


188 189
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerinde Kalan Ulaşım Sistemleri

Öncelikle Beyazıt, Seraskerlik makamı yani bugünkü Genelkurmay Başkanlığı


olduğundan bu projenin askerî bir mahzuru olup olmayacağı kaygısı uyandı.
Seraskerlik, Sadrazamlık tarafından bu projenin ayrıntılarından haberdar edi-
lerek Bahçekapı’dan başlayıp Beyazıt’taki Çadırcılar Kapısı’na kadar uzanacak
böyle bir tünelin mahzuru olup olmayacağı soruldu. Seraskerlik makamından
verilen cevapta, tünelin herhangi bir mahzuru olmadığı söylendi. Fakat Mec-
lis-i Valâ’da yapılan görüşmeler neticesinde yine de Boğos Efendi’nin projesi
reddedildi. Çünkü Bahçekapı o sırada İstanbul’un en önemli ticaret merkez-
lerinden biriydi. Bu bölge tamamıyla mağazalarla ve ticarethanelerle doluydu.
İnşa edilecek böyle bir tünel, bölgedeki birçok ticarethanenin ve mağazanın
tahliye edilip istimlâk edilerek yıkılmasını gerektirecek, bu da hem büyük bir
maliyete sebep olacak hem de bölgedeki ticareti sekteye uğratacaktı. Meclis-i
Valâ, Boğos Bey’in projesini bir daha açılmamak üzere rafa kaldırdı5 fakat iler-
leyen tarihlerde bu önemli ticaret merkezi için yeni projeler hazırlanmaya de-
vam etti.
Bahçekapı ile Beyazıt arasının İstanbul’da ticaretin ve sosyal hayatın en yo-
Karaköy ile Pera arasında inşa edilen tünelin krokisi ğun olduğu merkezlerden biri olması, birçok kimseyi burada yatırım yap-
maya teşvik ediyordu. Bu bölgede ticaretin ve ulaşımın kolaylaştırılması için
birçok isim çeşitli projeler hazırlamıştı. Boğos Efendi’nin 1887’deki başarısız
Karaköy ile Pera arasında inşa edilen Tünel, birçok başka yatırımcıya, mimara
girişiminin ardından Bahçekapı ile Beyazıt arasında ikinci bir metro projesi
ve mühendise ilham kaynağı oldu. Yerli yabancı birçok isim İstanbul’un fark-
Namıkpaşazade Tahir Bey tarafından hazırlandı. Fakat devlet, bu girişimi de
lı merkezleri için projeler hazırlayıp Galata Tünel’ini örnek göstererek kendi
daha önceki başvurular gibi değerlendirdi. Osmanlı hükümetine göre böyle
projeleri için imtiyazlar talep ettiler. Osmanlı Arşivlerinde korunan çok sayı- bir proje bölgedeki esnafı zarara uğratacak, çevredeki emlakin değerini düşü-
daki belgeden ve yazışmadan anlaşıldığına göre, bir tünel projesi de Reji İdare- recek ve bu yüzden devlet de zarara uğrayarak, bu bölgeden elde ettiği vergi
si’nde çalışan Boğos Efendi isminde bir Osmanlı vatandaşından geldi. Boğos geliri düşecekti. Bu nedenle hükümet, daha önceki girişimler gibi Tahir Bey’in
Efendi, Bahçekapı’daki uygun bir mahalden, Beyazıt’taki Çadırcılar Kapısı’na talebini de reddetti.6
kadar uzanacak bir tünel projesi tahayyül etmişti. Gerekli sermayeye sahip
olduğunu söyleyen Boğos Efendi, 99 yıllık bir imtiyaz karşılığında Osmanlı 5 COA. MV. 27-4.
hukukuna tabi bir Osmanlı anonim şirketi de kurabileceğini taahhüt ediyordu. 6 Turan Şahin, age., s. 34.

190 191
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerinde Kalan Ulaşım Sistemleri

Daha çok Galata ve çevre-


1890’lı yıllarda İstanbul
si veya Suriçi İstanbul için
metro projeleri hazırlanırken
bir öneri de Asya yakasında,
Üsküdar için geldi. Kendi-
sine yine Karaköy-Pera ara-
sında çalışan Tünel’i örnek
alan Kay Fabrikaları Ano-
nim Şirketi, 1894’te Üskü-
dar vapur iskelesi ile dik bir
yokuş vasıtasıyla birbirine
bağlanan Bağlarbaşı arasın-
da bir tünel inşa etmeyi tek-
lif etti. Şirket adına Osmanlı
hükümetine başvuruda bu-
lunan Mösyö Kırbis, aynı
Galata’daki Tünel’de olduğu
gibi Üsküdar İskelesi’nden
çıkan kalabalık halkın ve
malların bu tünel vasıtasıyla
dik ve zorlu bir yokuşun
üzerinde bulunan Bağlarba-
şı semtine taşınmasını öne-
riyordu. Aynı Galata’daki
Tünel’de olduğu gibi burada
da sabit bir makineyle hare-
ket edip tel zincirle çekilen
vagonlar vasıtasıyla yol-
cular yukarıdan aşağıya ve

192 193
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerinde Kalan Ulaşım Sistemleri

aşağıdan yukarıya taşınacaktı. Mösyö Kırbis bu tünelin inşası için 99 yıllık bir üzerine şirket güzergâhı değiştirip
imtiyaz talep ediyordu. Yapılan müzakereler neticesinde Osmanlı hükümeti Taksim-Fındıklı arasında bir tünel
bu öneriye ilk başta sıcak bakmıştı fakat sonrasında bilinmeyen sebeplerden inşa etmeyi denediyse de bu bölge-
dolayı bu proje de gerçekleşemedi.7 nin imtiyaz hakkı da Beyazıt-Şişli
Metropolitan Demir Yolu Şirketi’ne
İstanbul için metro projesi tasarlayan isimlerden biri de daha çok ressam, ar-
verildiğinden ikinci öneri de retle
keolog ve müzeci kimlikleriyle bilinen Osman Hamdi Bey oldu. Şubat 1895’te
karşılandı.9
Osman Hamdi Bey, Kabataş-Taksim arasındaki dik yokuşu aşmak amacıyla
buharlı makineyle çalışacak bir füniküler hattı tesis etmeyi önerdi. Hatta dev- Osmanlı coğrafyasında birçok de-
rin gazetelerinde Osman Hamdi Bey’e bu hattın tesisi için imtiyaz verildiği mir yolunu inşa eden ve dolayısıyla
duyuruldu.8 Sonrasında Osman Hamdi Bey’in projesi neden gerçekleşemedi Osmanlı hükümeti tarafından da
bilinmiyor fakat Beyoğlu çevresinde yapılacak yeni raylı sistemler için Kara- bilinen Philipp Holzmann isimli
köy-Beyoğlu arasındaki sistemi işleten Tünel Şirketi’nin imtiyaz hakkı vardı. Alman menşeli bir demir yolu şir-
Muhtemelen bu şirket ile hükümet arasında yaşanacak olası sorunlar nedeniy- keti, Edouard Huguenin ile iş birliği
le bu proje rafa kaldırılmıştı. Fakat aradan 110 yıl geçtikten sonra bir dönem kurarak Şişli-Beyazıt arasında çalı-
gazete sütunlarını süsleyen bu proje hayata geçebildi ve bugün de çalışmaya şacak bir demir yolu projesi hazır-
devam eden Kabataş-Taksim arasındaki füniküler hattı 29 Haziran 2006 günü Osman Hamdi Bey ladı. Osmanlı yönetimi tarafından
çalışmaya başladı. da sıcak bakılan proje, 1912 yılında
onaylandı, Ocak 1913’te ise mukavele imzalandı. Osmanlı Bankası ile Deut-
Osman Hamdi Bey’in gerçekleşmeyen Kabataş-Taksim arasında çalışacak fü-
sche Bank’ın da finansal olarak destekleyeceği bu projeye göre öncelikle Şişli
niküler projesinden sonra da bölgeyle ilgili yeni metro projeleri gelmeye devam
ve Beyazıt arasında bir hat inşa edilecekti. Daha sonra Beyazıt’tan Yenikapı’ya,
etti. Aralık 1908’de Agence Generale Panhard & Levassor şirketinden Salıpa-
Beyazıt’tan Eyüp’e ve Eyüp’ten Dolmabahçe’ye uzanacak üç tali hat daha inşa
zarı ile Beyoğlu arasında çalışacak bir füniküler sisteminin kurulması önerildi.
edilecek ve böylelikle şehri baştan başa çevreleyen bir metro hattı tesis edilmiş
Projenin gerçekleşmesi halinde Salıpazarı-Beyoğlu Osmanlı Füniküler Şirketi
olacaktı. Projenin onaylanması ve maddi olarak da desteklenmesine rağmen,
ismiyle şirketleşme öneriliyor ve 50 yıllık bir imtiyaz hakkı isteniyordu.
1912-1913 yıllarındaki siyasi istikrasızlıklar, hükümetin devamlı değişimi ve
Fakat bu proje, Karaköy-Beyoğlu arasında çalışan Tünel Şirketi tarafından pro- Balkan Savaşları’nda yaşanan mağlubiyetler, bu projenin de gerçekleşmesine
testo edildi çünkü bölgede yapılacak tüm tünel projeleri için bu şirkete imti- imkân vermedi.10
yaz hakkı verilmişti. Osmanlı hükümeti bu nedenle projeyi reddetti. Bunun

7 Turan Şahin, age., s. 34-35. 9 Turan Şahin, age., s. 35-37.


8 Turan Şahin, age., s. 34. 10 Turan Şahin, age., s. 35-37.

194 195
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerinde Kalan Ulaşım Sistemleri

Şişli-Beyazıt metrosunun Şişhane durağını gösteren kesit


196 197
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerinde Kalan Ulaşım Sistemleri

Sarkis Balyan’ın Sirkeci Garı projesi

İnşa edilen, önerilen yeni ulaşım sistemleri ve yeni hatlarla birlikte tabii ki yeni Fakat Sirkeci’deki derme çatma yapıların hali de tartışma konusu olmaya
istasyonlar, iskeleler, yolcu salonları da inşa ediliyordu. İnşa edilenlerle birlikte devam etti. Mevcut yapılar ihtiyacı karşılayamadığı gibi Osmanlı başkentini
her zamanki gibi hayallerde kalan da birçok proje vardı. Bunlardan biri de Sar- Avrupa’ya bağlayan bir hattın böyle derme çatma bir gar binasıyla temsil
kis Balyan’ın hazırladığı Sirkeci Garı projesiydi. Sultan Abdülaziz döneminin edilmesi de yakıştırılamıyordu. 1887-1888 yıllarında yeni gar binasının inşası
gözde mimarı Sarkis Bey, Sultan II. Abdülhamid döneminde çeşitli zorluklar da konusu tekrar gündeme geldi. Bu sırada proje hazırlayan isimlerden biri de
yaşadı ve birçok defa onun projelerine karşı başka isimlerinki tercih edildi. Sarkis Balyan’dı. Uzun yıllar Venedik’te yaşayan Güreğyan Ailesi tarafından
korunan bu proje ve Balyan Ailesi’nin fertlerine ait başka proje ve çizimler
Bu tercihlerden biri de Sirkeci Garı’nın inşasında yaşandı. Sirkeci Garı 1872 yı-
geçtiğimiz yıllarda Ermenistan’ın Millî Mimarlık Müzesi ve Enstitüsü’ne
lında Rumeli Demir Yolları hattına bağlanarak hizmete açıldı. Fakat o sırada is- bağışlandı ve 2017’de kitap olarak yayımlandı.11
tasyon binası olarak geçici mahiyette kâgir bir bina ile bekleme salonu olarak iki
ahşap yapı inşa edildi. 1872 ve 1873 yıllarında Rumeli Demir Yolları Kumpanyası
Sirkeci’ye inşa edilecek garla ilgili kapsamlı projeler hazırlasa da hükümet ile 11 Ashod Haygazun Grigorian, Hayots Azkin Bardezi Kantserı Balyanner, Alexandre Tamanyan Muse-
şirket arasında yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle bu proje gerçekleşemedi. um, Erivan, 2017.

198 199
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerinde Kalan Ulaşım Sistemleri

Fakat bahsedildiği gibi Sarkis Balyan saray tarafından eskisi gibi rağbet edilen
bir isim değildi. Öte yandan demir yollarının inşasını üstlenen Almanya tara-
fından İstanbul’a gönderilen mimar Profesör August Carl Friedrich Jasmund
da bu gar için çalışmalarını sürdürüyordu. Diana Barillari ve Ezio Godoli İs-
tanbul 1900 isimli kitaplarında Jasmund’un projesini Sarkis Balyan’ın projesi
üzerinden geliştirmiş olabileceğini söylerler. Fakat neticede Sarkis Bey’in pro-
jesi gerçekleşemedi ve Sirkeci Garı’nın inşası Profesör Jasmund’a verilerek 3
Kasım 1890’da, bugün de var olan yapının resmî açılışı yapıldı.12
Jasmund her ne kadar 1890 yılında Sirkeci Garı’nı inşa edebilmiş olsa da 1893
yılında o da İstanbul’un hayallerine bir proje hediye etti. 1898 yılında Osmanlı
hükümetinin, Berlin’de bulunan mimar Kemaleddin’den bir hapishane pro-
jesi istediği ve mimarın da bu doğrultuda Avrupa’da tetkikler yapıp bir proje
hazırladığı biliniyor. Fakat Osmanlı Arşivlerinde korunan belgelerden, mimar
Kemaleddin’den altı sene kadar önce Yedikule’de inşa edilmek üzere bir İstan-
bul Merkez Hapishanesi projesi hazırlandığı anlaşılıyor.
Jasmund’un Yedikule Merkez Hapishanesi projesi
Tüm projelerde 3 Aralık 1893 tarihiyle Jasmund’un Fransızca imzası ve Os-
manlıca mührü bulunuyor. Jasmund, 1889 yılında Rumeli Demir Yolları
Kumpanyası’nın daveti üzerine İstanbul’a gelip Sirkeci Garı’nı inşa etmiş ve Beş köşeli bir yıldız biçiminde duvarlarla çevrili bir parkın içinde yer alacak
Osmanlı ile Almanya’nın yakınlaşmasının bir getirisi olarak Sultan II. Abdül- olan merkez hapishane, projelerden anlaşıldığı kadarıyla zemin katıyla bera-
hamid’in de takdirini kazanarak Osmanlı’nın hizmetine girmiş bir mimardı. ber iki katlı bir yapı olacaktı. Jasmund, projelerde kat planlarını da göstermiş
Saray çevrelerinde büyük bir saygınlığa ve iltifata sahip olan mimar, İmpara- ve hangi katta hangi ünitelerin bulunacağını belirtmişti. Parkın merkezinde T
torluk Mimarı ve Mühendisi unvanıyla anılıyordu. Bunun yanı sıra Mühendis şeklinde uzanan hapishane yapısının sağ tarafında ibadethane ve hamam yer
Mektebi’nde ve Sanayi-i Nefise Mektebi’nde de hocalık yapıyordu ki hapis- alacak, sol tarafında ise hastane bulunacaktı. Ayrıca hapishanenin arka kıs-
hane projesini hazırladığı Aralık 1893’te, mimar Kemaleddin de kendisinin mında bulunan bir geçiş alanıyla ulaşılan ikinci bir park içinde ise memurla-
asistanlığını yürütüyordu.13 Jasmund’un 1893’te verdiği proje ile mimar Ke- rın dairesi, çamaşırhane ve mutfak binası ile nizamiye dairesi yer alacaktı. Bu
maleddin’in 1899’da verdiği projelerin büyük benzerlik göstermesi de akıllara ikinci parkta yeşil alan olarak gösterilen bir bölgenin üzerinde “istimlâki lazım
mimar Kemaleddin’in hocasının projesini geliştirdiği fikrini getiriyor. gelen dükkânlar” yazması, hapishanenin boş bir alanda inşa olunmayacağını
12 Diana Barillari - Ezio Godoli, age., s. 44-45. ve birtakım yıkımların gerektiğini gösteriyor. Bu da kendisine bu kadar rağ-
13 Uğur Tanyeli, age., s. 264. bet gösterilen ve İstanbul’da birçok yapının inşasına imza atan mimarın, bu

200 201
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerinde Kalan Ulaşım Sistemleri

Yedikule’ye inşa olunacak hapishanenin planı Eski Haydarpaşa Garı

projesinin neden gerçekleşmediğine dair bir ipucu sunabilir. Metro projele- ardından inşa edilmiş daha küçük bir istasyon binası bulunuyordu. Fakat
rinde de görüldüğü üzere, maliyetli bir yöntem olması, hoşnutsuzluklara yol trene ve yakınındaki vapur iskelesine gelen yolcuların bekleyebileceği müsait
açması, sosyal ve ticari hayatı sekteye uğratması nedeniyle Osmanlı yönetimi bir alan yoktu. Özellikle kötü hava şartlarında sığınabilecek bir yer bulamayan
her zaman için istimlaklerden çekinmiş ve projelere sıcak baksa da neticede yolcuların yoğun şikâyetleri neticesinde Haydarpaşa İskelesi’ne bağlı olan
yıkımlar nedeniyle bu projeleri onaylamamıştı. Belki de yine aynı sebepten kayalıkların üzerine bir bekleme salonunun inşasına karar verilerek, inşa
mimar Jasmund’un projesine sıcak bakılmamış ve altı sene kadar sonra Mimar edilecek yapının projeleri hazırlandı.15
Kemaleddin’den de bir proje istenmiş fakat neticede bu proje de gerçekleşme-
Erkekler ve kadınlar için ayrı bekleme salonlarının inşa edileceği yapıda ayrıca
miştir.14
yolcuların beklerken vakit geçirebileceği ve sıcak veya soğuk bir şeyler içebi-
Sarkis Balyan’ın Sirkeci Garı projesinin ardından, hayallerde kalan bir diğer leceği bir gazinonun da inşa edilmesi planlandı. Yapının inşasına başlamış-
proje de bu sefer Haydarpaşa Garı için hazırlandı. 1906’da inşasına başla- ken, projeleri kontrol eden Anadolu Osmanlı Demir Yolu Şirketi müdürünün
nan bugünkü Haydarpaşa Tren İstasyonu’nun yerinde, 1894 depreminin
14 COA. PLK. s. 6738. 15 COA. ŞD. 9-16.

202 203
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerinde Kalan Ulaşım Sistemleri

Mimar Vedat Bey’in tasarladığı Kadıköy İskelesi

olumsuz yönde fikir beyan etmesi üzerine yapının inşasından vazgeçildi. De-
mir yolu şirketinin müdürüne göre yapının inşa edildiği noktaya, vapurlarla
getirilen büyük eşyaların nakli için vinç yerleştirileceğinden, yapının buraya
inşa edilmesi hem eşya taşınmasını hem de yolcuların geçişini zorlaştıracak
ve olası kazalara meydan verecekti. Böylelikle yapının inşasından vazgeçil-
miştir. Bu yapının projeleri ve ilgili yazışmaları Osmanlı Arşivlerinde hâlâ
korunuyor.16
Bugün de varlığını devam ettiren Birinci Ulusal Mimari üslubundaki Hay-
darpaşa Vapur İskelesi 1915 yılında mimar Vedat tarafından inşa edildi. Ka-
dıköy’de bulunan ve yine aynı üsluptaki tarihî iskelede 1926 tarihli bir levha
bulunmakla birlikte bu iskelenin de 1915’te inşa edildiği tahmin ediliyor ve
mimarı bilinmiyor. Vedat Tek’in arşivinde bulunan bir projeden anlaşıldığı
üzere bu iskele için de mimar bir öneri hazırlamıştır. Yine Ulusal Mimari üslu-
bunda iki katlı, biri soğan kubbeli, diğeri sivri kubbeli iki kulesi olan bu proje
bilinmeyen sebeplerden dolayı gerçekleşememiş ve şimdiye kadar kimliği tes-
pit edilemeyen bir mimar tarafından bugünkü iskele inşa edilmiştir.17

16 Oya Şenyurt, age., s. 212-214.


17 Afife Batur, age., s. 371-372.
Haydarpaşa’da inşasına başlanan fakat tamamlanamayan yolcu bekleme salonunun planı

204 205
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerinde Kalan Ulaşım Sistemleri

Bir diğer gerçekleşmeyen proje de Beşiktaş İskelesi için hazırlandı. Osmanlı


Arşivlerinde korunan 10 Mart 1333, yani 10 Mart 1917 tarihli bir proje, Bi-
rinci Dünya Savaşı’nın tüm hararetiyle devam ettiği en zor günlerde dahi İs-
tanbul’daki dönüşümler için çalışıldığını gösteriyor. Beşiktaş’tan gelip geçen
yolcuların vakit geçirmesi ve beklemesi için inşa olunacak yapının projelerini
kimin hazırladığı bilinmiyor. Yalnız projenin üzerinde Beşiktaş’taki vapur iske-
lesinde bulunan ve harap olan gazinonun yıkılarak, yan tarafında bulunan ara-
zi de alınıp gazinonun daha büyük bir şekilde yeniden inşasının projesi olduğu
belirtiliyor. İki katlı bir yapı olarak projelendirilen yeni gazinonun sadece de-
nizden görünümü resmedilmiş ve zemin katı ile birinci katın iç mekân planları
da yine gösterilmiştir. Savaş yıllarında hazırlanan bu zarif yapı da İstanbul’da
yer bulamayan eserler arasında kalmış ve inşa edilememiştir.18
Anadolu-Bağdat Demir Yolu’nun İstanbul’daki ana istasyonu olarak projelen-
dirilen Haydarpaşa Garı, 1906-1908 yıllarında Otto Ritter ve Helmuth Cuno
isimli iki mimar tarafından inşa edildi. Birinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği
6 Eylül 1917’de Filistin Cephesi’ne gönderilen asker ve mühimmatı taşıyan
bir trenin sabotaj neticesinde infilak etmesiyle garın kuleleri ve çatı aksamı da
yanarak, yapı büyük hasar gördü. Savaş şartları nedeniyle uzun yıllar tamir
göremeyen gar binası, senelerce bu şekilde kullanıldı. 1925 yılında Cumhuri-
yet döneminin İstanbul için düzenlediği ilk mimarlık yarışması, Nafıa Vekâleti
yani günümüzün Bayındırlık Bakanlığı tarafından Haydarpaşa Garı’nın tami-
ratı için açıldı.
Yarışmaya mimar Kemaleddin Bey gibi dönemin önde gelen mimarlarının
yanı sıra henüz akademide son sınıf öğrencisi olan Nazimî Yaver de katıldı ve
Beşiktaş’ta inşa edilmesi planlanan yeni gazino projesi
kendi hocaları da olan bu ünlü mimarları geçerek birincilik kazandı. Sanayi-i
Nefise Mektebi’ndeki öğrencilik yıllarında Nazimî Yaver Yenal, henüz üçüncü
sınıf öğrencisiyken Greko Romen stilinde bir villa projesi ile birinci seçilmiş ve 24 altınlık teşvik ödülünü kazanmış bir öğrenciydi. Öğrenciliği boyun-
ca düzenlenen bütün yarışmalardan birinci çıkan Yenal, 1926 senesinde bi-
18 COA. PLK. s. 517. rinci derece şehâdetnâme alarak Sanayi-i Nefise Mektebi’ndeki öğrencilik

206 207
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerinde Kalan Ulaşım Sistemleri

hayatını tamamladı. Yenal, 1925 senesinde Cum-


Nazimî Yaver Yenal’ın
huriyet idaresinin düzenlediği ilk mimarlık yarış-
İstanbul Radyoevi projesi
ması, “Ankara’da İnşa Olunacak Münferit Hane
Planları” yarışmasına da katılmıştır. Bu sırada he-
nüz son sınıf öğrencisi olan Yenal, bu yarışmada da
birinci seçilmiş fakat projeleri gerçekleşmemiştir.

Aynı yıl genç öğrenci, Haydarpaşa Garı’nın ta-


miratı için düzenlenen yarışmaya da katılarak
buradan da birinci çıktı, fakat bu tasarımı da ger-
Mimar Nazimî Yaver Yenal çekleşemedi. Genç mimarlık öğrencisinin yapının
özgün tasarımını da değiştirmeyi önerdiği projesi tasarımlarının yanı sıra stüdyolardan
dönemin gazetelerinde de yer buldu, genç mima- oluşan karmaşık iç mekân programı-
na da önem veriyordu. Bu yarışmada
ra para ödülü de verileceği duyuruldu. Fakat Nazimî Yaver Yenal’ın hayatı bo-
Nazimî Yaver Yenal’ın hazırladığı proje
yunca peşini bırakmayacak kötü şans silsilesi ilk örneklerini vermeye başladı.
seçilmedi ve birincilik İsmail Utkular,
Nazimî Yaver Yenal, öğrencilik günlerinden itibaren dikkatleri çeken, tasarım-
Ömer Güney ve Doğan Erginbaş’tan
ları birincilik ödüllerine layık görülen, herkesin takdir ettiği bir isimken Şişli
oluşan bir ekibe verildi. Bununla bir-
Camii’ndeki şadırvan hariç hiçbir tasarımı gerçekleşememiş ve hepsi kâğıt üs-
likte Yenal’ın projesi de şartnamenin
tünde kalmıştır.
dışında takdire layık görülerek satın
Haydarpaşa Projesi’nde de birinci seçilmesine rağmen yapının özgün mima- alınmasına karar verildi. Nazimî Yaver
risini değiştirmeyi önerdiği için sonrasında bu öneriden vazgeçildi ve Hay- Yenal’ın koleksiyonunu koruyan ve
darpaşa’nın tamiratı Philipp Holzmann müteahhitlik şirketine verildi. Yenal’ın Yenal üzerine çalışmalar yayımlayan
gerçekleşmeyen bir diğer projesi de Harbiye’de inşa edilmesi planlanan 1945 Büke Uras’ın da dikkat çektiği gibi
tarihli İstanbul Radyoevi projesi oldu. İstanbul Radyosu’nun elverişli stüdyo Yenal, projelerini hayata geçiremeyen
mekânlarına kavuşması için Bayındırlık Bakanlığı ve Basın ve Yayın Umum ilginç bir kâğıt mimarı olarak tarihteki
Müdürlüğü tarafından Türk yüksek mimar ve mühendisleri arasında bir yarış- Nazimî Yaver Yenal’ın birinci seçilen restorasyon yerini aldı.19
projesi
ma düzenlendi.

Harbiye’de inşa edilmesi planlanan ve bugün de bu arazide bulunan İstanbul 19 Bir Kağıt Mimarının Hayali Dünyası Nazimî Yaver Yenal, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul,
Radyoevi’nin inşa yarışmasına 74 isim katıldı. Yarışma jürisi, yapının cephe 2017.

208 209
Bouvard’ın hazırladığı Sultanahmet
Meydanı düzenleme projesi

İstanbul’un
Hayallerde
Kalan Meydan
Düzenlemeleri
P
aris Belediyesi’nin baş mühendisi olan ve 1900 Paris Sergisi’nin düzen-
lemelerini üstlenen Antoine Bouvard 1900 yılında, İstanbul için, yeni
meydanların açılacağı, yeni kamu binalarının inşa edileceği, Galata
Köprüsü’nün yenileneceği, şehirde elektrikli tramvayın ve gazla aydınlatma-
nın başlatılacağı kapsamlı bir imar planı hazırladı. Bu planın hazırlanması-
nı bizzat devrin padişahı Sultan II. Abdülhamid talep etmiş ve Bouvard ile
ilişkileri Paris Sefiri Salih Münir Paşa kurmuştu. Hatıratında bu olaydan ay-
rıntılarıyla bahseden Salih Münir Paşa, padişahın neden bu imar hareketini
istediğini şu satılarla anlatıyordu:

Elçilikte Avrupa’da bulunduğum zaman Sultan II. Abdülhamid


siyasi bazı müzakerat için ara sıra beni İstanbul’a celp ederdi.
Bazen de ben mühim işlerimiz hakkında şifahi izahat vermek ve
hem de vatanımı görmek üzere mezuniyet alır İstanbul’a gelir-
dim.
Bu gelişimlerimde padişah sık sık benim ile görüşürdü. Müla-
katlarımızın birinde huzura girer girmez elinde tuttuğu bir kêğıdı
bana doğru uzatarak:
“Bu kâğıdı görüyor musun? İşte bu beni dünden beri rahatsız
ediyor. Uykusuz bırakıyor. Avrupalı bir seyyahın İstanbul’a dair

213
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerde Kalan Meydan Düzenlemeleri

bir gazete ile neşrettiği uzun bir makalenin tercümesi. Beyana- İstanbul’u iyice gezmiş ve tanımıştı.” İlk etapta Bou-
tının bazıları yanlış ve haksız. Lakin bir takımı –Allah için diye- vard İstanbul’a gelmeyecek kendisine gönderilecek
lim– doğru! Mesela Eminönü Meydanı ve Karaköy Meydanı ve fotoğraflar vasıtasıyla bir nâzım planı hazırlayacak,
Galata Köprüsü gibi seyyahların en evvel gözlerine çarpan yerle- bu planı gerçekleştirmek için kendisi bir ekip kuracak
rin ve Avrupa’da Nice ve İtalya sahilleri gibi letafetleriyle meşhur ve çalışmalar başladığında gerekirse kendisi de İstan-
yerlerden daha güzel bir hale konulabilmesi mümkün olan Saray- bul’a gelecekti.
burnu’ndan Yedikule’ye kadar sahildeki mahallerin ve memleket
Bouvard, hazırladığı projede daha çok İstanbul’un
dâhilindeki sokakların temizlenmeyip, tamir edilmeyip tanzim
imajını ve bir Avrupa başkenti gibi görünmesini dü-
ve imar edilmemesinden dolayı bizi şiddetli surette muaheze Paris Sefiri Salih Münir Paşa şünerek şehrin meydanlarını düzenlemek üzerine
ediyor, mesul tutuyor.
yoğunlaştı. Bunun için de kendisine öncelikle Beyazıt, Sultanahmet, Galata
Bu doğru sözlere karşı ne diyebiliriz? Ya kabahatleri yüklenip
Köprüsü ve Yeni Cami bölgesini seçti. Bouvard’ın projesine göre Beyazıt, şeh-
susmalı ve herkesin tarizine baş eğmeli yahut payitahtımızı layı-
rin ana merkezi haline getirilecek ve burada Beyazıt Cami’nin minarelerini
ğı üzere temizlemeli, süslemeli, mamur bir hale koymalı. Bu işi
gölgede bırakacak gösterişli ve uzun kulesiyle dikkatleri çeken Belediye Sarayı
ancak sen kusursuz görebilirsin. Çünkü çok vakitten beri Avru-
inşa olunacaktı. Ayrıca meydanın batısındaki Sultan Bayezid Medresesi de
pa’da yaşıyorsun. Avrupa’nın pek çok taraflarını dolaştın. Süslü
yıkılacak bunun da yerine avlulu ikiz binalar inşa olunacaktı. Bu binalardan
şehirleri ziyaret ettin. Süslü şeylerden ve mühendislikten anlar-
birincisi Sanayi ve Ziraat Müzesi, ikincisi ise Millî Kütüphane olarak düzenle-
sın. (Mühendislikten anlamadığımı anlatmak kabil olamıyordu).
necekti. Ayrıca bir dizi daha yıkım yapılarak meydan genişletilecek ve burada
Sana geniş salahiyet ve nüfuz vereyim. Git Fransa’da bu işlerden
Fransız bahçeleri oluşturulacaktı.2
anlayışlı ve cidden ehliyetli adamları toplayıp buraya getir. Be-
nim nezaretim ve senin riyasetin altında, senin intihap ve arz Bouvard’ın projelerini hazırladığı ikinci meydan ise Sultanahmet oldu. Proje-
edeceğin memurlardan ve kimselerden mürekkep bir komisyon ye göre meydan kazılarak Bizans dönemindeki orijinal seviyesine indirilecek
yapalım ve işe başlayalı” dedi.1 ve inşa olunacak merdivenler sayesinde cadde ile iletişimi sağlanacaktı. Hi-
podrom’dan kalan sütunların korunarak, etrafında Fransız bahçelerinin oluş-
Padişahın verdiği bu emrin ardından Paris’e geri dönen Salih Münir Paşa, turulacağı meydan, bir park olarak düşünülüyordu. Meydanın ana girişinin iki
Paris Valisi Celot ile görüşerek padişahın bu isteğini kendisine bildirdi. Bu- yanına da görkemli iki sütun yerleştirilerek anıtsal bir giriş oluşturulacaktı. Sul-
nun üzerine Paris Belediyesi Başmühendisi Joseph-Antoine Bouvard paşaya tanahmet Meydanı’nı genişletmek ve düzenli bir park haline dönüştürmek için
tavsiye edildi ve karşılıklı çalışmalar başladı. Salih Münir Paşa’nın anlatımıy- 1616 yılında inşa olunan Sultanahmet Külliyesi de yıkılacaktı. Ayrıca bugün
la Bouvard, “Nazik ve hayrıhah bir Türk dostu idi. Vaktiyle seyahat etmiş,

1 Salih Münir Çorlu, age., s. 624-625. 2 Zeynep Çelik, age., s. 115-119.

214 215
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerde Kalan Meydan Düzenlemeleri

Bouvard’ın hazırladığı Beyazıt Meydanı düzenleme projesi

Bouvard’ın hazırladığı Sultanahmet Meydanı düzenleme projesi

İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılan İbrahim Paşa Sarayı da yıkılacak ve


bunun yerine görkemli bir polis müdürlüğü binası inşa olunacaktı.3

Bouvard, ayrıca 1900 Paris Dünya Sergisi için Seine Nehri üzerinde yapılan
III. Alexandr Köprüsü’nün daha uzun bir versiyonunu Haliç için planladı ve
bugünkü Galata Köprüsü’nün yerine bunu inşa etmeyi düşündü. Metal ve
görkemli köprünün süslemelerinde kullanılan metal şamdan ve çelenklere, ay
yıldızlar ve minik kubbeler ekleyerek Osmanlı İstanbul’una uyarlamaya ça-
lışıyordu. Üzerinde hilaller bulunan iki anıtsal kule ile nihayet bulan Galata
Köprüsü, Yeni Cami ile buluşarak camiye de daha anıtsal bir görünüm kazan-
dırıyordu. Köprü ile birlikte düzenlenen sahildeki anıtsal gezinti yolları da yine
Paris’e ve Seine Nehri’ne göndermelerde bulunuyordu.

3 Zeynep Çelik, age., s. 111-114.

Bouvard’ın hazırladığı düzenleme projesine göre Beyazıt Meydanı’nın ters açıdan görünümü
216 217
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerde Kalan Meydan Düzenlemeleri

Bouvard’ın Galata için tasarladığı köprü projesi

Bouvard’ın bir başka projesi ise Eminönü Meydanı’nı düzenleme projesiydi. isimleri bu projeleri büyük bir heyecan ve takdirle karşıladılar. Özellikle Sultan
Bugün de olduğu gibi Karaköy ile Yeni Cami’nin bulunduğu Eminönü Mey- Abdülhamid, bu projelerin hazırlanmasından çok heyecan duymuş ve çizim-
danı’nı birbirine bağlayan köprünün Yeni Cami yönünde de iyileştirmeler ya- leri etrafındaki paşalara gösterdiği gibi büyükelçilerle de paylaşmış ve onların
pılıyor, bu projeye göre Mısır Çarşısı da dâhil olmak üzere caminin etrafındaki da fikirlerini alarak herkesin beğendiğinden emin olmuştu. Bu işlere hemen
tüm yapılar yıkılarak iki yanına iki kamu binası inşa olunuyordu.4
başlanması ve inşa olunacak yapıların elektrik ve gazla da donatılmasını is-
Yapılacak tüm bu yıkımlara ve İstanbul’un topoğrafyasına uymayacak yapılara teyen padişah, Salih Münir Paşa’yı gerekli anlaşmaları yapmak üzere tekrar
rağmen başta Sultan II. Abdülhamid olmak üzere Osmanlı’nın önde gelen Paris’e gönderdi. Esasında Bouvard, Osmanlı için çalışmıştı ve ücretini Os-
4 Zeynep Çelik, age., s. 119-120. manlı’dan alacaktı. Fakat Fransa, padişahın bu heyecanını görünce Bouvard’ın

218 219
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerde Kalan Meydan Düzenlemeleri

Bouvard’ın hazırladığı Eminönü Meydanı düzenleme projesi

hazırladığı projelerin ve çizimlerin masrafını kendisi ödeyerek projeleri padi-


şaha hediye etti. Sultan II. Abdülhamid, bu projelerden başka şehrin elektrikle
aydınlatılması ve elektrikli tramvay hattının döşenmesi işlerini de yine Fransız
Berthier’nin projelendirdiği Münir Bey Konağı
mühendislere vermeyi düşünüyordu. Projelerin gittikçe büyümesi ve büyük
paralar yatırılacak olması, saraydaki ve İstanbul’daki birçok kimsenin de bu
işten faydalanmak istemesine yol açtı. Kısa süre sonra Bouvard’ın hazırladığı güçlendirmektedir. 24 Kasım 1857’de İstanbul’da dünyaya gelen Salih Münir
projelerin ne kadar büyük paraya mal olacağı ve İstanbul’daki tefecilerin de Paşa (Çorlu), Veziriazam Çorlulu Ali Paşa’nın soyundan gelmektedir ve ba-
bu işin peşinde olduğu anlaşılınca Sultan II. Abdülhamid bu çalışmaları as- bası da yine II. Abdülhamid döneminin nazırlarından Mahmud Celaleddin
kıya aldı. 1908 yılında bu projeler tekrar gündeme geldiyse de 1909’da Sultan Paşa’dır. Vefa Rüşdiyesi’nde ve Mekteb-i Sultani’de aldığı eğitimin yanı sıra
Abdülhamid’in hal edilmesi nedeniyle projeler bir daha hiç açılmamak üzere Cevdet Paşa gibi dönemin önde gelen isimlerinden özel dersler almıştır. He-
rafa kaldırıldı.5 nüz 15 yaşındayken mülazemetle Bâbıâli Tercüme Odası’na girmiş, Amedi
Osmanlı Arşivlerinde korunan bir konut projesinde “Münir Bey için inşa Kalemi hülafalığından sonra 1877’de 22 yaşındayken nezaret mektupçuluğu
olunacak hanenin planı ve resmi” ibaresi vardır, bahsi geçen Münir Bey, gibi önemli bir vazifeye getirilmiş, Orman ve Maadin Nezareti, Ticaret ve Na-
yine yukarıda bahsettiğimiz Paris Sefiri Salih Münir Paşa olabilir. Hazırlanan fia Nezareti mektupçuluklarının ardından 1887’de Hariciye Nezareti Mektup-
projede, ana giriş kapısının üzerine SM inisiyelinin işlenmesi de bu olasılığı çuluğuna tayin olunmuştur.6

5 Salih Münir Çorlu, age., s. 624-629. 6 Salih Münir Çorlu, age., s. XI-XIII.

220 221
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerde Kalan Meydan Düzenlemeleri

Osmanlı Arşivlerinde korunan bu konut projesinin altında, “Mühendis-i


Hazret-i Şehriyari Mösyö Bertier tarafından tersim olunmuştur” ibaresi ile 29
S 1310 (22 Eylül 1892) tarihi vardır. Ayrıca projeyi hazırlayan Andre Berthier,
projenin altına Osmanlıca mührünü de basmıştır. Yapının görünümünün yanı
sıra kat planları da hazırlanmış ve yine aynı dosyanın içinde bulunmaktadır.
Projelerin üzerinde bu yapının ne için, kim için ve nereye yapılacağı belir-
tilmemekle beraber, arşivde “Münir Bey için inşa olunacak hanenin planı ve
resmi” ibaresiyle kataloglanmıştır. Belgenin Yıldız Perakende Hazine-i Hassa
tasnifi içinde bulunması, bu yapının Sultan Abdülhamid tarafından adı geçen
Münir Bey’e padişahın şahsi hazinesi olan Hazine-i Hassa tarafından tahsis
olunacak bir hediye olarak hazırlattığını düşündürüyor.7
Hayallerde kalan meydanlara geri dönmek gerekirse, Osmanlı’nın son döne-
minde büyük tartışmalar neticesinde hayata geçirilen Tepebaşı’ndaki park ve
meydanı 1930’lu yıllarda İtalyan mimar Paolo Vietti Violi yeniden düzenlemeyi
tasarlamış, fakat bu proje de hayata geçememişti.
1882’de İsviçre’de dünyaya gelen Paolo Vietti Violi, Paris’teki École des Be-
aux-Art mimarlık okulundan mezun olan ilk İtalyan’dı. Paris’teki eğitiminin
ardından Milano’ya döndüğünde İtalya’da da mimarlık yapabilmek için Re-
Münir Bey Konağı’nın kat planları
gio Politecnico Üniversitesi’nde de mimarlık eğitimi aldı. Milano’da kendi mi-
marlık ofisini kuran Violi, özellikle hipodrom ve stadyum gibi yapıların proje
Bu konut projesi hazırlandığında da yine Hariciye Nezareti’ndeki görevinde ve inşasında ustalaşarak büyük bir ün kazandı. Türkiye için de çalışan mimar,
bulunuyordu. Salih Münir, eğitimi, Fransızcaya hâkimiyeti ve çalışkanlığı Beşiktaş İnönü Stadyumu, Ankara 19 Mayıs Stadyumu ve İstanbul Spor ve
ile Sultan Abdülhamid’in her zaman takdirini kazanmış bir isimdi. Babası Sergi Sarayı yapılarının inşasını üstlendi.8
Mahmud Celaleddin Paşa’nın yaşının gençliği nedeniyle karşı çıkmasına
Atatürk Kitaplığı koleksiyonunda korunan bir projeden anlaşıldığı üzere Violi,
rağmen, Sultan Abdülhamid 1895’te kendisini henüz 38 yaşında iken Paris
Tepebaşı’nın yeniden düzenlenmesi için de bir proje hazırladı. 1860’lı yıllardan
büyükelçisi tayin etti. Padişaha bu derece yakın ve takdirini kazanmış bir isim
itibaren park olarak düzenlenmesi tartışılan Tepebaşı, ancak 1880’de bir park
olması dolayısıyla bu projenin bir ihsan olarak hazırlatılması mümkündür.
Fakat bu konak nereye inşa edilecekti ve neden gerçekleşmedi, şimdilik bun- 7 COA. Y. PRK. HH. 27-60.
ların cevabı bilinmiyor. 8 Sedat Bornovalı, age., s. 80.

222 223
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerde Kalan Meydan Düzenlemeleri

olarak açıldı ve Tepebaşı Dram Tiyatrosu da


Violi’nin Tepebaşı’nın yeniden
düzenlenmesi için hazırladığı proje yine bu parkın içerisinde inşa edildi. Vietti
Violi’nin 1930’larda hazırladığı tahmin edi-
len projesinde parkın alanının genişletildi-
ği ve dik yokuşun muntazam merdivenli
bir yolla çözüldüğü görülmektedir. Parkın
en uç noktasına hangi amaçla kullanılacağı
belirtilmeyen ve seyir terasını andıran bir
kule yerleştirilmiş, parkın içerisinde de yine
hangi amaçla kullanılacağı belirtilmeyen
bir yapının inşası ön görülmüştür. Burada
1970’teki yangına kadar ahşap Tepebaşı
Dram Tiyatrosu bulunduğundan belki de
tiyatronun yeniden inşası düşünülmüştür.
Neticede Vietti Violi’nin İstanbul’da hayata
geçirdiği diğer projelerinin aksine bu projesi
ancak arşivlerde saklı kalabildi.9

9 Cahit Kayra, age., s. 39.

224 225
Mimar
Kemaleddin
Bey’in
Hayallerindeki
İstanbul

Kemaleddin Bey’in Beyoğlu Adliye binası projesi


B
ir deniz subayının oğlu olarak 1870 yılın-
da Acıbadem’de dünyaya gelen mimar
Kemaleddin, rüşdiye yani ortaokul
eğitimini Şehzadebaşı’ndaki Şems-ül Maarif ’te,
idadi yani lise eğitimini ise Nümune-i Terakki’de
tamamladı. Lise yıllarında matematiğe ve teknik
konulara olan ilgisi nedeniyle Kemaleddin Bey,
1887’de yükseköğrenimine üç yıl önce kurulan,
Hendese-i Mülkiye Mektebi’nde devam etti. Bu
sırada kendisinin mühendislikten çok, mimariye
ve tasarıma daha yatkın ve istekli olduğunu gördü.
Sirkeci Garı’nın da mimarı olan hocası Profesör Mimar Kemaleddin Bey

Jasmund’un verdiği mimari tasarım dersine diğer


derslerden daha fazla önem verdi. 1891’deki mezuniyetinin ardından da
hocası Jasmund’un asistanı olarak Hendese-i Mülkiye Mektebi’nde çalışmaya
başladı.1
Mimar Kemaleddin dört yıl boyunca Jasmund’un asistanlığını sürdürdüğü
gibi okul dışında bir büro açıp kendi yapıtlarını da tasarlamaya başladı.

1 Yıldırım Yavuz, İmparatorluktan Cumhuriyete Mimar Kemaleddin, TMMOB Mimarları Odası, Anka-
ra, 2009, s. 21-23.

229
Hayallerde Kalan İstanbul Mimar Kemaleddin Bey’in Hayallerindeki İstanbul

yıldız biçiminde planlanan yapının cephe tasarımları bulunmadığından kaç


katlı bir yapı olarak tasarlandığı ve nereye inşa edilmesinin planlandığı bi-
linmiyor.2
Mimar Kemaleddin, Almanya’daki çalışmalarını tamamlayarak 1900 yılında
İstanbul’a döndü. Fakat bilinmeyen nedenlerden dolayı mimarın projesi ger-
çekleşmedi. Uzun yıllar daha tartışılan İstanbul Cezaevi, ancak 1921’de Sul-
tanahmet’te inşa edilebilmiştir, ki bu yapı da bugün Four Seasons Hotel’e ev
sahipliği yapıyor.
Devlet tarafından 1895’te mimarlık bilgisini artırmak üzere Berlin’e gönderilen
mimar Kemaleddin Bey, beş yıl kadar Almanya’da eğitim alıp çalıştıktan sonra
1900’de İstanbul’a dönerek Hendese-i Mülkiye ve Sanayi-i Nefise mekteple-
rinde dersler verdi. İttihat ve Terakki Partisi’ne yakın bir isim olan Kemaleddin
Bey, 1909’da Evkaf Nezareti, yani bugünkü Vakıflar Genel Müdürlüğü bün-
yesinde kurulan İnşaat ve Tamirat Müdürlüğü’nün başına getirildi. Bu görevi
sayesinde birçok eski eserin tamiratını üstlenen Kemaleddin Bey, bir taraftan
Osmanlı mimarisinin inceliklerini tetkik etme fırsatını bulurken, diğer yandan
Mimar Kemaleddin’in Hapishane-i Umumi tasarımı vakıfların gelirlerinin artırılması için büyük çaplı yeni yapıların inşasını da üst-
lendi. Hem eski mimariye bu kadar aşinalığı hem de kendi eserlerini tasarla-
1895 yılında ise devlet tarafından, mimarlık bilgisini artırmak üzere Al- yan bir mimar olması onun Birinci Ulusal Mimari olarak isimlendirilen akımı
manya’ya gönderildi. Berlin’deki Charlottenburg Technische Hochschule’de geliştirmesine, sürdürmesine ve bu akıma öncülük etmesine imkân tanıdı.3
iki yıl mimarlık eğitimi alan Kemaleddin Bey, okulun ardından iki buçuk yıl Evkaf Nezareti için birçok yapı tasarlayıp inşa eden mimar Kemaleddin, 1911
daha Berlin’de kalarak çeşitli mimarların yanında çalıştı. yılında yeni bir nezaret binası da tasarlamış fakat bu projesi gerçekleşmemiştir.
1870 yılına kadar çalışmalarını Topkapı Sarayı Birinci Avlu’daki Darphane-i
1898’de Osmanlı idaresi, “devlet mimarı” sıfatıyla mimar Kemaleddin’den bir
Amire’nin yanındaki bir yapıda sürdüren Evkaf-ı Hümâyûn Nezareti, 1870’te
hastane ve bir hapishane projesi istedi. İnşası kesinleşen İstanbul Hapisha-
Gaspare Fossati’nin inşa ettiği Darülfünun binasına taşındı. Esasında bir
nesi’nin modern ihtiyaçlara cevap verebilecek işlevsel bir yapı olabilmesi için
Kemaleddin Bey, Almanya’nın ve başka Avrupa devletlerinin hapishanelerini
2 Yıldırım Yavuz, age., s. 25.
ziyaret ederek buralarda incelemelerde bulundu. Bir yıllık çalışmanın sonu- 3 İlhan Tekeli - Selim İlkin, Mimar Kemalettin’in Yazdıkları, Şevki Vanlı Mimarlık Vakfı, Ankara, 1997,
cunda, Ocak 1899’da projesini tamamladı. Üçü kısa, üçü uzun, altı kollu bir s. 7-8.

230 231
Hayallerde Kalan İstanbul Mimar Kemaleddin Bey’in Hayallerindeki İstanbul

üniversite olarak inşasına başlanan Ayasofya’nın yanı başındaki bu görkem-


li bina, halka açık birkaç ders verildikten sonra Adliye, Maliye ve Evkaf-ı
Hümâyûn nezaretlerinin kullanımına terk edildi.

1908’de Meşrutiyet’in ilanı ve yapının meclis tarafından kullanılmaya başlan-


masıyla Evkaf-ı Hümâyûn Nezareti de Çemberlitaş’taki bir konağa taşındı.
Anlaşıldığı kadarıyla bu konağa geçici bir yer gözüyle bakılmış ve Kemaled-
din Bey’e yeni bir nezaret binası sipariş edilmiştir. Yeni nezaretin nereye inşa
edileceği kesin olarak bilinmemekle beraber, Kemaleddin Bey’in cephe tasa-
rımlarından bir tanesinde yapının denize bakan cephesi olduğu belirtiliyor.
Bodrumla birlikte üç katlı bir yapı olarak tasarlanan nezaret binasının kesme
taş ve tuğla karışımı almaşık duvar sistemine göre inşası önerilmiştir. Fakat
sonrasında bilinmeyen bir sebeple Kemaleddin Bey’in projesi rafa kaldırılmış
ve yapının inşası gerçekleşememiştir.4

Gerçekleşmeyen bir diğer Kemaleddin Bey projesi de Mühendis Mekteb-i


Âlisi’ydi. İstanbul Teknik Üniversitesi’nin temelini teşkil eden Hendese-i
Mülkiye Mektebi için tasarlanan Mühendis Mekteb-i Âlisi, Gedikpaşa’da
Azak Sineması’nın ve apartmanının bulunduğu arazi üzerine inşa edilecekti.
Hasköy’de bulunan Mühendis Mektebi 1909 yılında Nafıa Nezareti’ne, yani
bugünkü Bayındırlık Bakanlığı’na bağlandı ve 1911 yılında Gedikpaşa’da, eski
Gedikpaşa Tiyatrosu’nun arazisinde yeni bir bina inşa edilerek okulun buraya
taşınması kararlaştırıldı.

İnşa edilecek yeni Mühendis Mektebi’nin projelerini mimar Kemaleddin Bey


hazırladı. Dört katlı, kesme taştan inşa edilecek bir yapı olarak tasarlanan oku-
lun temelleri de atıldı. Fakat sonrasında başlayan Balkan Savaşları nedeniyle bu
projeden vazgeçildi ve arazi uzun yıllar temelleri atılmış bir inşaat halinde kaldı.

Mimar Kemaleddin Bey, İnşaat ve Tamirat Müdürlüğü’nün diğer mimarları ve çalışanlarıyla birlikte 4 Yıldırım Yavuz, age., s. 348-350.

232 233
Hayallerde Kalan İstanbul Mimar Kemaleddin Bey’in Hayallerindeki İstanbul

1930’larda yapının arazisi özel mülkiyete geçti ve üzerine Azak Tiyatrosu ile
Azak Apartmanı inşa edildi.5
1910 yılında Evkaf Nezareti’nin başına Ürgüplü Hayri Efendi getirilmiş, yeni
nazır vakıf gelirlerinin artırılması için yeni yapıların inşa edilmesini düşünmüş
ve bu sürecin planlanarak gerçekleştirilmesini Kemaleddin Bey üstlenmiştir.
Kendi yönetimi altında büyük bir inşaat bürosu kuran Kemaleddin Bey, Emi-
nönü’nde Birinci Vakıf Han’ı, Sultanhamam’daki İkinci Vakıf Han’ı, Bahçe-
Mimar Kemaleddin Bey’in tasarladığı Evkafı Hümayun Nezareti’nin projesi
kapı’daki Dördüncü Vakıf Han’ı, Şehzadebaşı’ndaki Beşinci Vakıf Han’ı inşa
etmiştir.6 Bu hanlara bir de Çemberlitaş’taki Altıncı Vakıf Han eşlik edecekti
fakat Kemaleddin Bey’in bu projesi gerçekleşemedi.
Altıncı Vakıf Han, Divanyolu’ndaki Atik Ali Paşa Camii’nin güneydoğusunda
yer alan Atik Ali Paşa İmareti’nin yerine inşa edilecekti. Cami ile Çember-
litaş arasında bulunan bu imarethane muhtemelen 1865 Hocapaşa yangını
sonrasında yapılan Divanyolu ve etrafının düzenlenmesi çalışmaları sırasında
yıktırılmıştır. Yani, Kemaleddin Bey projesini hazırlarken imarethane bulun-
muyordu ve mimarın defterine aldığı notlara göre bu han 1911-1913 yılları ara-
sında faaliyet gösteren Müdafaa-i Milliye Cemiyeti için tasarlanmıştı. Dolayı-
sıyla projenin de yine 1911-1913 yılları arasında tasarlandığı tahmin ediliyor.
Bodrumla birlikte üç katlı olarak tasarlanan ve kesme taştan inşa edilmesi
Mimar Kemaleddin Bey’in tasarımına göre, Evkafı Hümayun Nezareti’nin deniz cephesinden görünümü
planlanan han, Kemaleddin Bey’in diğer eserleri gibi Birinci Ulusal Mimari
döneminin örneklerinden biri olacaktı. Zorlu bir arazi üzerinde ustaca plan-
lanan hanın temel atma töreni de yapıldı. Fakat Tanzimat Dönemi’nden iti-
baren daha fazla önem verilen şehirleşme çalışmaları neticesinde Divanyo-
lu ve çevresinin korunması konusunda hassasiyet gösterilmesi, bu projenin

5 Mimar Kemaleddin Proje Kataloğu, Afife Batur (Ed.), TMMOB Mimarlar Odası ve Vakıflar Genel
Müdürlüğü, Ankara, 2009, s. 93-104.
6 Mimar Kemalettin ve Çağı, Ali Cengizkan (Ed.), TMMOB Mimarlar Odası ve Vakıflar Genel
Müdürlüğü, Ankara, 2009, s. 132 vd.

234 235
Mimar Kemaleddin Bey’in tasarladığı Gedikpaşa Mühendis Mekteb-i Âlisi
Hayallerde Kalan İstanbul Mimar Kemaleddin Bey’in Hayallerindeki İstanbul

Mimar Kemaleddin’in tasarladığı Altıncı Vakıf Han Altıncı Vakıf Han’ın Projesi

gerçekleşmesine imkân vermedi. Temel atma töreninin ardından hanın Atik bulunmamasından dolayı Yıldırım Yavuz, bu projenin başka bir kişi veya ku-
Ali Paşa Camii’nin görünüşünü bozacağı endişesiyle inşasından vazgeçildi.7 rum için hazırlanmış olabileceğini söyler. Yine Yavuz’un dikkat çektiği üzere,
Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde bulunan bir projeye göre Kemaleddin Denizcilik İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün arkasında bulunan Borsa Han,
Bey’in Tarihî Yarımada’da inşa ettiği vakıf hanları gibi bir şehir hanları serisi Karaköy Meydanı’nı genişletme çalışmaları kapsamında belediye tarafın-
de projelendirdiği anlaşılıyor. Bu şehir hanlarının ilki Karaköy’e inşa edilecek dan yıktırılmıştır. Mart 1917’deki Sabah gazetesinin bir haberinde ise yıkılan
olan Birinci Şehir Hanı olacaktı. Bodrumu olan yedi katlı bir yapı olarak proje- Borsa Han’ının yerine savaştan sonra belediye tarafından İstanbulluların ge-
lendirilen hanın giriş katlarının ikişer katlı mağazalara, üst katlarının ise ofisle- reksinimlerini karşılayacak bir binanın inşa edilmesinin kararlaştırıldığından
re ayrılması düşünülmüştü. bahsediliyor.
Her ne kadar gerçekleşemeyen projenin tasarımları Vakıflar Genel Müdürlü- Muhtemelen Sabah gazetesinin inşasının kararlaştırıldığını duyurduğu yapı,
ğü’ne ait bir arşivde bulunsa da projenin üzerinde Evkaf Nezareti mührünün Kemaleddin Bey’in projesidir. Kemaleddin Bey’in projesini üç yanı sokakla
çevrili bir arazi için tasarlamış olması da yapının Karaköy’deki bu arsa için
7 Yıldırım Yavuz, age., s. 207-209. planlanmış olma ihtimalini güçlendiriyor. Gazete haberinde bahsedildiği gibi

236 237
Hayallerde Kalan İstanbul Mimar Kemaleddin Bey’in Hayallerindeki İstanbul

Mimar Kemaleddin’in tasarladığı Birinci Şehir Hanı Kemaleddin Bey’in Beyoğlu Adliye binası projesi

yapının Birinci Dünya Savaşı’nın nihayete ermesinden sonra inşası planlan- girişleri olan, simetrik yapılar olarak tasarlamış fakat yapıların süslemelerinde ve
mış fakat savaşın Osmanlı’nın aleyhine sonuçlanıp sonrasında İstanbul’un cephelerinde Selçuklu ve Osmanlı motiflerine yer vermiş, yapılarını kemerlerle
işgal edilmesi yapının neden inşa edilemediği konusunda bir fikir veriyor.8 ve kubbeyle örtmüşlerdir. Bu akımın en çarpıcı ve karakteristik projelerinden biri
de mimar Kemaleddin’in gerçekleşemeyen Beyoğlu Adliye binasıdır.
Mimar Kemaleddin, Vedat Tek ve Giulio Mongeri gibi son dönem Osmanlı
mimarları ve onların öğrencileri Osmanlı’nın son yıllarındaki milliyetçilik akı- Yapının ön keşif hesaplarının yapılabilmesi için mimar Kemaleddin’in kurşun
mının mimariye olan yansımalarını inşa ettiler. Oryantalist mimariye karşı bir kalemle çizdiği bu ayrıntılı projeye göre yapı yüksek bir bodrum üzerinde yük-
tepki olarak doğan, özgün Selçuklu ve Osmanlı mimarisini modern dünyaya selecek iki katlı bir bina olacaktı. Yapının tam merkezinde yer alan ve çatı se-
taşımaya çalışan ve öncülüğünü bu isimlerin üstlendiği yeni bir mimarlık akı- viyesinin üzerine çıkartılan kule görünümlü anıtsal bir girişin bulunduğu yapı
mı 1900’lerin başında doğarak kabaca 1930 yılına değin devam etti. Dönemin- neo-Rönesans üslubunda simetrik bir yapı olarak planlanmış ve kırma çatısı,
de “Millî Mimari Rönesansı” olarak isimlendirilen bu akım, daha sonra sanat pencereleri, girişi süsleyecek çinileriyle Ulusal Mimari akımının tüm özellikle-
tarihçileri tarafından Birinci Ulusal Mimari Akımı olarak sınıflandırıldı. rini taşıyan anıtsal bir yapı olarak tasarlanmıştı. Fakat neticede Beyoğlu Adliye
binası da bilinmeyen nedenlerle mimar Kemaleddin’in gerçekleşmemiş pro-
Hemen hepsi Avrupa okullarında mimarlık eğitimi alan bu isimler, yapılarında
jeleri arasında yer aldı.9
modern inşaat tekniklerini kullanmış, planlarını neo-Rönesans tarzı anıtsal ana

8 Yıldırım Yavuz, age., s. 210-211. 9 Yıldırım Yavuz, age., s. 355.

238 239
D’Aronco’nun hazırladığı cami projesi

İstanbul’un
Hayallerinde
Kalan Dinî
Yapılar
İ
stanbul’un hayallerinde kalan dinî
yapılar arasında akıbeti en ilginç olan-
larından biri, Mimar Davud Ağa’nın
inşasına başladığı fakat neredeyse 100
sene sonra başka bir mimar eliyle tamam-
lanabilen Eminönü’ndeki Yeni Cami’dir.
Nerede ve hangi tarihte dünyaya geldiği
bilinmeyen Mimar Davud Ağa, uzun yıl-
lar Mimar Sinan ile beraber çalışmış ve
1588’de Mimar Sinan’ın vefat etmesinin
ardından onun yerine baş mimar tayin
edilmiştir. III. Murad’ın saltanat döne-
Safiye Sultan
minde baş mimar olan Davud Ağa, bu
sırada bugün mevcut olmayan İncili Köşk
ile hâlâ ayakta olan Sepetçiler Kasrı’nı inşa etti. III. Murad’ın 1595’teki vefa-
tının ardından tahta çıkan Sultan III. Mehmed de Davud Ağa’yı baş mimar
olarak bıraktı. Oğlu III. Mehmed’in tahta çıkmasıyla Valide Sultan olan Safiye
Sultan, uluslararası ticaretle yakından ilgiliydi ve büyük servetleri idare ediyor-
du. Valide Sultan, İstanbul’da kendi adına görkemli bir cami yaptırmak istedi
ve bu camiyi inşa görevini de Davud Ağa’ya verdi.

243
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerinde Kalan Dinî Yapılar

O dönemde İstanbul’daki en önemli Yahudi mahallelerinden biri Eminönü’y-


dü. Şehir ticaretinin en önemli noktalarından olan bu bölgede Yahudilerin
bir sinagogu ile Rumların bir kilisesi bulunuyordu. Safiye Sultan, camiyi bu
sinagogun ve kilisenin yerine inşa ettirmeye karar vererek, bölgedeki Yahudi
nüfusunu da başka bir mahalle kaydırmayı düşünüyordu. Çalışmalara bir an
önce başlanarak sinagog ve kilise yıkıldı, etraflarındaki evler de istimlak edildi.1
1598’de bütün devlet ve ilim adamlarının katılımıyla caminin temelleri atıldı.
Fakat arazi hem denize yakın hem de bir tepenin eteğinde bulunduğundan ka-
zıldıkça temelden su çıkıyor, suyun tahliyesi de işleri bir hayli zorlaştırıyordu.
Fakat Mimar Davud Ağa, bugüne değin böyle bir arazide böylesine görkemli
bir yapının inşa edilmemiş olduğunu belirterek bu caminin yeni bir devri baş-
latacak önemli bir eser olacağını söylüyordu. Cami inşaatı hızla devam etti,
Rodos’tan getirilen taşlarla caminin duvarları yükselmeye başladı. Hisar kulesi
üzerinde caminin minare yeri tayin edildi ve inşaat devam ederken ilk Ra-
mazan’da şerefeye kandiller asıldı. Camiyle birlikte Eminönü’nde iki han inşa
edildi. Hayrat için caminin olduğu mahalle su getirildi, daha caminin med-
1663 yılında tamamlanan Yeni Cami
resesi tamamlanmadan medresede ders verecek hocalar tayin edildi. Fakat
tüm bu hummalı çalışmalara rağmen Safiye Sultan’ın camisi tamamlanamadı.
1599’da caminin mimarı Davud Ağa vefat etti, 1603’te ise Sultan III. Mehmed nin inşasına başlamaktansa Safiye Sultan’ın inşa edilemeyip yarım bırakılan
vefat ederek Safiye Sultan valide sultanlığı, dolayısıyla iktidarını ve maddi gü- camisini hatırlattı ve neticede mimarın önerisi kabul edilerek Safiye Sultan’ın
cünü kaybetti; cami inşaatı da uzun yıllar kaderine terk edildi. inşa ettiremediği cami Hatice Turhan Sultan tarafından tamamlandı.2

Safiye Sultan’ın camisi yarım kalınca bölge yine Yahudi nüfusun ağırlıkta oldu- İstanbul’un hayallerde kalan dinî yapıları arasında şüphesiz Sarkis Balyan’ın
ğu bir yer olmaya devam etti. Fakat 1660’taki büyük yangın çoğu ahşap olan ci- Aralık 1874’te temelleri atılan Maçka’daki Aziziye Camii önemli bir yere
vardaki birçok yapıyı yok edince Yahudilerin bu bölgede ikametlerine müsaade sahiptir. Zira döneminde bu yapı, kamuoyuna İstanbul’un en büyük camisi
edilmeyip, ağırlıklı olarak Balat gibi Haliç semtlerine yerleştirildiler. Yangından olarak takdim edilmiş, bu camiyle birlikte başka bir dizi mimari eser İstanbul’a
üç sene kadar sonra 1663’te Hatice Turhan Valide Sultan, kendi adına bir cami kazandırılmış yahut yine hayallerde bırakılmıştır.
yaptırmayı düşündüğünde Mimarbaşı El-hac Mustafa Ağa, yeniden bir cami-

1 Marc David Baer, Atmeydanı’nda Ölüm, KÜY, İstanbul, 2016, s. 72-74. 2 Ahmed Refik, Türk Mimarları, Hilmi Kitabhanesi, İstanbul, 1936, s. 9 vd.

244 245
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerinde Kalan Dinî Yapılar

Sarkis Balyan, Sultan Abdülaziz Balyan sözlerine şu şekilde devam ederek, şimdiye kadar çok bahsedilmeyen
döneminin en aktif mimarların- ilginç bilgiler verir, “Kim olacak, Efendimiz Sultan Abdülaziz Han Hazretleri.
dandı ve Çırağan Sarayı’ndan Ak- Dinleyin Mösyö Caston, mimari çizim ve projeleri hiç kimse benden daha iyi
saray’daki Valide Camii’ne kadar bilemez. Padişah hazretleri bir kırmızı kalemle hazırlanan bütün projeleri in-
döneminin anıtsal yapılarını inşa celeyerek çeşitli değişiklikler yaparlar. Yapının tüm detayları efendimizin elle-
eden mimar oldu. 1875 yılında rinde değişerek, kendilerinin arzu ettikleri tarzda şekillenir. Ben sadece kendi-
Maçka’da inşa ettiği Silahhane, lerinin arzularını yerine getiren mütevazı bir hizmetliden fazlası değilim. İnşa
yani bugün İTÜ’nün Maçka Kam- edilecek yapıların projelerini hazırlayan, yapılarda kullanılacak taşın cinsini,
püsü ve Beşiktaş’ta inşa olunacak mermeri, demiri seçen, süslemelere karar veren, iç mekân düzenlemesini ha-
olan Aziziye Camii ile ilgili Revue zırlayan, kullanılacak mobilyaları seçen hep padişah hazretlerinin kendisidir.”
de Constantniople dergisinden De Caston öncelikle bu anlatılanlara inanmak istemez, Guatelli Paşa’dan da
Abraham de Caston, Sarkis Bey padişahın muhteşem bir bestekâr olduğunu dinlediğini, şimdi bir de kendisi-
ile bir röportaj gerçekleştirmiştir, ne mimarlık payesi verildiğini söyler. Fakat sonrasında Sarkis Balyan’ın hal ve
ki burada Sarkis Bey çalışma tavrından ikna olduğunu söyleyerek, “Peki ya inşa ettiğiniz diğer muhteşem
tarzına ve padişahla olan ilişkisine yapılar, Çırağan Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, birçok kasır bunların da projelerini
dair ilginç bilgiler verir. hazırlayan padişah mıdır?” diye sorar. Sarkis Balyan ise o güne değin Sultan
Abraham de Caston, Maçka’daki Abdülaziz’in emriyle inşa ettiği bütün yapılarda padişahın doğrudan dahli ol-
görkemli ve fonksiyonel silahha- duğunu ve hemen her aşamada padişahın rol aldığını söyler.3
neden ve mimarından övgülerle Sultan Abdülaziz’in son projesinin, Beşiktaş’ta inşa olunacak Aziziye Ca-
Aziziye Camii hakkında Sarkis Balyan ile yapılan bahsederken Sarkis Balyan kendi- mii’nin mimarı da yine Sarkis Bey’dir. Caminin bugün Beşiktaş’taki Süleyman
röportajın kapağı
sini durdurur ve “Eğer bu yapının Seba Parkı’nın üzerinde, Valide Çeşme’nin karşısına inşası planlandı. Önce-
gerçek mimarına iltifat etmek isti- likle camiye akar yani gelir olması düşüncesiyle yine Sarkis Bey’in eliyle 133
yorsanız, bana düzdüğünüz övgülerin hepsini geri almanız gerekir” der. Bu konutluk bir kompleks olan Akaretler olarak andığımız sıra evlerin inşasına
çıkışa şaşıran de Caston ise, “Fakat bu yapının mimarı siz değil misiniz?” diye başlandı. İnşa edilecek caminin yerinde daha önce Karabalı ismiyle anılan
sorduğunda ise Balyan sözlerine şöyle devam eder: “Hem evet hem de hayır. ahşap bir mescit bulunuyordu. 1867’de yıktırılan bu mescidin yerinde Sul-
Eğer işlerin yürütülmesi, teknik ve maddi konuların idaresi, inşaatın denet- tan Abdülaziz’in dört minareli camisi yükselecekti. Arazinin eğimli olması
lenmesi gibi şeylerden bahis ediyorsanız evet. Fakat yapının tasarımından ve
olağanüstü planından söz ediyorsanız hayır.” Abraham de Caston, “Fakat bü- 3 Alfred de Caston, “Le Grand Mouvement Architectural dans l’Empire Ottoman”, Revue de Constan-
yük mimar, size bu yapının projelerini kim hazırladı?” diye sorduğunda Sarkis tinople, Zellich, Constantinople, c. 1, sayı 7, Mart 1875, s. 395-409.

246 247
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerinde Kalan Dinî Yapılar

Temelleri atılmış cami inşaatı neredeyse 1950’li yıllara değin şantiye görünü-
münü korudu ve bulunduğu bölgeye, bugün de kullanılan “Taşlık” adını ka-
zandırdı. İnşaat için getirilen mermerlerin Dolmabahçe Sarayı Saat Kulesi ve
Şişli Camii gibi farklı yapılarda kullanıldığı kaydedilmektedir.5 Caminin şan-
tiye halindeki bu vaziyetini gören ve çocukluk yıllarını burada geçiren isimler-
den biri de Münevver Ayaşlı’ydı. Ayaşlı hatıralarında bu cami inşaatıyla ilgili
şunları söyler:

Herhalde Cedd-i Alası, Kanuni Sultan Süleyman Han gibi şehit


Sultan Abdülaziz Han da İstanbul’un en güzel tepelerinden biri
olan Dolmabahçe sırtlarında, muazzam bir sultan camii yaptır-
mak istemişler, lakin ne yazık ki ömürleri vefa etmemiştir. En zin-
de oldukları bir zamanda ecel şerbetini içmişlerdir.
Fakat bu muazzam caminin temelleri atılmış ve hemen hemen
bütün malzemesi gelmişti. Yalnız temel atılmak değil hemen he-
men bütün planı meydana çıkmış, bölmeleri ayrılmıştı. Temeller
zeminden 1-2 metre derinde idi. Biz çocukken, bu caminin te-
melleri, bölmeleri arasında oynardık. Bu temel ve plandan baş-
Sarkis Balyan’ın inşasını planladığı Aziziye Camii
kaca da, buraya çok miktarda malzeme yığılmıştı. Bunlar, muaz-
zam bloklar halinde mermerlerdi.6
dolayısıyla öncelikle bir set çekildi, sonrasında temel çukuru açılarak blok
mermerler temele yerleştirildi. Abraham de Caston röportajında caminin te- Sultan II. Abdülhamid döneminin mimarlarından Raimondo D’Aronco’nun
mellerinin atılmış olduğunu söylüyor. Buna rağmen Büke Uras’ın kaydettiği hazırladığı bir cami projesi, Sultan Abdülhamid’in amcasının tamamlanama-
gibi, öncelikle Temmuz 1875’ten olağanüstü maliyetleri ve imparatorluğun yan camiini daha mütevazı ölçülerde inşa etmeyi tasarladığını düşündürüyor.
ekonomik buhran içinde olması dolayısıyla cami inşaatı durduruldu. Bir süre D’Aronco’nun suluboyayla hazırladığı projesinde, bir yamaçta set üzerinde
sonra inşaata yine başlandıysa da 30 Mayıs 1876’daki darbeyle Sultan Abdüla- inşa edilmiş, tek minareli ve kubbeli bir cami tasvir ediliyor. Gerek topoğ-
ziz’in tahtından edilmesi yüzünden Sarkis Bey’in projesi de yarım kalarak bir rafyanın benzerliği gerekse de caminin bir set üzerine inşa edilecek olması,
daha hiç gerçekleşemedi.4
5 Büke Uras, age., s. 266.
4 Büke Uras, Balyanlar, Korpus, İstanbul, 2020, s. 264-267. 6 Münevver Ayaşlı, İstanbul Dersaadet, Timaş, İstanbul, 2018, s. 127-128, 171.

248 249
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerinde Kalan Dinî Yapılar

Sultan Abdülaziz’in büyük maliyetlere neden olacak yarım kalan görkemli ca-
misinin Sultan Abdülhamid tarafından daha küçük ölçekte ve düşük maliyet-
lerle tamamlatmak istenmiş olabileceğini akıllara getirir.7
Sultan Abdülhamid, yine mimar D’Aronco’dan Yıldız’daki Yenimahalle için
de cami projesi istemiştir. Köşelerine dikilitaşların yerleştirildiği kare plan-
lı bu caminin gümüşten bir maketi de Topkapı Sarayı koleksiyonundadır.8
Fakat D’Aronco’nun hazırladığı başka projelerden de anlaşılacağı üzere, ik-
tidarı tek elde toplamaya çalışan ve devlet adamlarını devamlı olarak etrafın-
da, göz hapsinde tutmak isteyen Sultan Abdülhamid, Yenimahalle ile Yıldız
arasındaki bağlantıları güçlü tutmayı düşünerek bu caminin yanı sıra Yıldız
ve Yenimahalle’yi birbirlerine bağlayacak bir köprünün de inşasını tasavvur
etmiş ve gerçekleşemeyen bu köprünün projeleri de yine D’Aronco tarafın-
dan hazırlanmıştır. Diğer birçok proje gibi taş kaideler üzerinde yükselen bu
ahşap köprü de D’Aronco’nun suluboya çizimlerinden öteye gidip vücut
bulamadı.9
Raimondo D’Aronco’nun inşa edemediği camilerinin yanı sıra bir de inşa
edip, sonradan kaybolan bir camisi vardır. 1904 yılında inşa edilen ve özgün
tasarımıyla dikkatleri çeken Karaköy Mescidi 1957’deki yıkım çalışmalarında
Kınalıada’da tekrar inşa edilmek üzere sökülmüş, sonrasında ise ortadan ta-
mamen kaybolarak halk arasında “Kayıp Mescit” olarak isim yapmış bir ya-
pıydı. Bununla birlikte D’Aronco’nun gerçekleştirdiği mescit, bir başka mima-
rın, Kampanakis’in projesinin hayallerde kalmasına neden oldu.
Bugün Karaköy’de, Ziraat Bankası’nın arkasında yer alan meydanda, Bizans
döneminde küçük bir kilise mevcuttu. İstanbul’un fethinin ardından bu ki-
lise, camiye çevrilerek Fatih Sultan Mehmed devrinden itibaren bir tekke

7 Diana Barillari - Ezio Godoli, age., s. 66.


8 Cengiz Can, age., 171.
D’Aronco’nun hazırladığı cami projesi 9 Diana Barillari - Ezio Godoli, age., s. 87.

250 251
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerinde Kalan Dinî Yapılar

D’Aronco’nun Yenimahalle ile Yıldız’ı birbirine bağlamak için tasarladığı köprü projesi 1900’lerin başında Karaköy ve resmin sağında D’Aronco’nun inşa ettiği mescit

olarak kullanıldı. Zamanla harap olan tekkenin yerine ise Veziriazam Merzi- kafe boşaltılıp dükkânlar yıkılmayacak, cami bu dükkânların üstüne inşa edile-
fonlu Kara Mustafa Paşa tarafından, 1670’li yıllarda fevkani yani merdivenle cekti. Saraya sunulmak üzere hazırlanan cami projeleri de buna uygun olarak
üst kata çıkılan yeni bir cami yaptırıldı. Caminin alt katına ise ibadethaneye hazırlanmıştı.
gelir sağlaması ve masrafların karşılanması için dükkânlar ve depolar inşa edil-
Karaköy’deki yeni camiyi inşa etmek için üç mimar; Gotzo, Patrokles Kam-
di. Bu nedenle yapı, banisinin adıyla Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii
olarak anıldı. Yapının bu ilk haliyle ilgili birçok sözlü tasvir olsa da görsellerine panakis ve Raimondo D’Aronco hazırladıkları projeleri sundular. Kampa-
ne yazık ki sahip değiliz. nakis’in projesi Sultan Abdülaziz’in saltanat yıllarından itibaren âdeta bir
politika olarak sürdürülen Osmanlı canlandırmacılığına katkı niteliğinde bir
Zamanla harap hale gelerek tamamıyla yıkılan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa
Camii’nden 1900’lü yıllara gelindiğinde geriye sadece alt katında yer alan dük- projeydi. Mimarın hazırladığı projenin oryantalist mimarisi, soğan kubbesi,
kânlar ve depolar kalmıştı. 1902 yılında Sultan II. Abdülhamid, harap olan İslam mimarisine göndermeler yapan süslemeleriyle ve anıtsal girişleriyle ca-
ibadethanenin yerine yeni bir cami yaptırmak istediğinde ise bu dükkânlarda minin küçüklüğüne karşın görkemli bir yapı izlenimi veriyordu. Fakat Sultan
Café d’Orient isminde bir kafe bulunuyordu. Yeni yapılacak cami inşaatı için II. Abdülhamid, bu projelerden diğerlerine göre daha yenilikçi ve sıra dışı

252 253
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerinde Kalan Dinî Yapılar

olan D’Aronco’nun projesini ter-


cih etti ve Kampanakis’in projesi
de hayallerde kalmaya mahkûm
oldu.10
Hayallerde kalan camilerin yanı
sıra, Şehbal dergisinin yayımla-
dığı iki tane de hayallerde kalan
türbe projesi vardı. Şehbal dergi-
si, “Mekteplerimizin Mahsulât-ı
İrfanına Bir Nazar” başlığıyla
Sanay-i Nefise Mektebi Mimar-
lık Şubesi’nin 1909 yılı sergisinde
birincilik ve ikincilik kazanan öğ-
rencilerinin projelerini yayımladı. Birincilik kazanan Ömer Sırrı Bey’in türbe projesi
Her iki proje de bir hükümdar
türbesi tasarımıydı. Projelere ba-
mıştı. Abdülmecid Efendi, projeyi, tamamen sanatsal kaygılarla veya genç bir
kıldığında Türk ve İslam mima-
mimara destek amacıyla mı satın aldı, yoksa bu türbeyi kendisi için inşa ettir-
risine göndermelerde bulunan
mek gibi bir fikri mi vardı bunu cevaplayabilmek zor. Şehbal’in duyurduğu
eklektik yapılar olduğu görülüyor. Mimar Kampanakis’in Karaköy için tasarladığı mescit
üzere serginin ardından yarışmada birinci seçilen Ömer Sırrı Bey, eğitimine
Dünyadaki birçok mimarlık oku-
devam etmek üzere Avrupa’ya gitti.11
lu gibi Sanayi-i Nefise Mektebi de École des Beaux-Arts yöntem ve değerlerini
benimsemişti. Bu yöntemlerin en belirgin özelliklerinden biri de eklektik sanat İstanbul’un hayallerde kalan cami ve türbelerinin yanı sıra kilise ve sinagogları
anlayışıydı. da vardı. İstanbul’un en anıtsal kiliselerinden biri olan Saint Antoine Kilise-
si’ni inşa edebilen Giulio Mongeri, bir kilise ve sinagog da projelendirmiş
Fakat Şehbal dergisi her iki projeyi de “Halis Türk Tarz-ı Mimarisinde Bir Ha-
fakat gerçekleştirememişti. Mimar Giulio Mongeri, Birinci Ulusal Mimari
nedan-ı Hükümdari Türbesi” olarak sunuyordu. Yine derginin haberine göre
döneminin en önemli temsilcilerinden biri olarak gerek Osmanlı son döne-
Sanayi-i Nefise Mektebi’nin sergisine, geleceğin halifesi Şehzade Abdülmecid
mi gerekse de erken Cumhuriyet dönemi mimari üretimi ve eğitimi konu-
Efendi de katılmış ve Ömer Sırrı Bey’in birinci gelen türbe projesini satın al-
sunda rol almış önemli bir isimdi. Mimarın babası Dr. Luigi Mongeri de

10 Osmanlı Mimarı D’Aronco, s. 75. 11 Şehbal, 1 Teşrin-i evvel 1329 (14 Ekim 1913), no: 83.

254 255
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerinde Kalan Dinî Yapılar

İkincilik kazanan Necmeddin Bey’in türbe projesi Mimar Giulio Mongeri Nişantaşı’ndaki evinde

Sultan Abdülmecid dönemimde saray hekimleri arasında yer alan ve Türk- Giulio Mongeri mimarlık yaptığı yıllarda da yine kilise ile yakın ilişkileri olan
iye’de modern psikolojinin gelişip kurumsallaşması konusunda öncülük etmiş bir isimdi, ofisinin bulunduğu Galata’daki Saint Pierre Han, yine aynı yerde
bir hekimdi.12 bulunan Saint Pierre Kilisesi’ne aitti. 1906-1911 yılları arasında ise Edoardo de
Nari ile birlikte İstiklal Caddesi’nde, bugün de varlığını devam ettiren Saint
Dr. Luigi Mongeri ve İngiliz eşi Tecla Taylor’ın yedinci ve son çocukları olarak
Antonio Kilisesi’ni inşa etti. Mimarın torunları tarafından korunan arşivinden
1873’te dünyaya gelen Giulio Mongeri, çocukluk yaşlarından itibaren kilise
anlaşıldığına göre Mongeri 1918’de de Sacre Coeur de la Paix isminde bazilika
içinde olan ve ilk eğitimini Fransisken ve Cizvit rahiplerinden almış bir isimdi.
planlı bir kilise projesi hazırlamış fakat gerçekleştirme imkânı bulamamıştı.
Lise eğitimini İtalya’da tamamladıktan sonra Milano’daki Brera Akademisi’nde
Kilisenin nereye inşa edileceği ve hangi cemaate ait olduğuna dair herhangi bir
mimarlık eğitimi aldı ve okulu 1896’da birincilikle bitirdi. İtalya’da askerlik
kayıt bulunmamakla birlikte projeden anlaşıldığı kadarıyla deniz kenarında,
hizmetini tamamladıktan ve çeşitli çalışmalarda bulunduktan sonra 1898’de
rıhtımı olan bir kilise olarak düşünülmüştü. İki kıyı arasındaki mesafenin yakın
İstanbul’a döndü. görünmesi ve karşı sahilde yer alan cami silüeti projenin Haliç’te bir yer için
projelendirilmiş olabileceğini akıllara getiriyor.13
12 Özlem İnay Erten, Şişli’de Bir Konak ve Mimar Giulio Mongeri, Bozlu Art Project, İstanbul, 2016, s.
41-49. 13 Özlem İnay Erten, age., s. 53 vd., 83.

256 257
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerinde Kalan Dinî Yapılar

Mongeri’nin hazırladığı Sacre Coeur projesi Mongeri’nin sinagog projesi

Yine Mongeri’nin torunları tarafından korunan arşivdeki bir belgeden anlaşıl- “İstanbul Yabancı Yahudi Cemaati” adını verdikleri kendi cemaatlerini kur-
dığı üzere, Giulio Mongeri, 1930’da Beyoğlu’nda bir de sinagog projesi hazır- muşlardı. Bu sırada Galata, Şair Ziya Paşa Yokuşu’ndaki araziyi satın almışlar
ladı. Bazilika planlı görkemli bir yapı olarak tasarlanan sinagog projesinde bu ve bir sinagog inşa etmişlerdi ki burası Giulio Mongeri’nin uzun yıllar ofisinin
ibadethanenin Galata, Beyoğlu ve Kasımpaşa’daki Yahudi cemaati için tasar- bulunduğu Saint Pierre Han’a ve Saint Pierre Kilisesi’ne de komşuydu. Yukarıda
landığı kaydediliyor. bahsedildiği gibi ilk sinagog, 1931’de yıkılarak bugünkü yapı inşa edilmiştir.14

Yapının Beyoğlu’nda nerede inşa edileceği konusunda bir bilgi verilememekle Bununla birlikte, hayallerde kalan bu sinagog projesi üzerine çalışan tek isim
birlikte 1931 yılında Galata’daki İtalyan Sinagogu’nun yıkılarak yeniden inşa de Mongeri değildi; Mongeri ile beraber ortağı Edoardo de Nari de yine
1930 yılında muhtemelen aynı yapı için bir proje hazırladı ve onun tasarı-
edilmesi, Giulio Mongeri’nin de bu sinagog için bir proje önerisi verdiğini
sı da hayallerden öteye gidemedi. Bu projenin de tam olarak hangi cemaat
akıllara getiriyor. 19. yüzyılda, İstanbul’da bulunan yabancı tabiyetteki Yahu-
için hazırlandığı ve nereye inşa edileceği kesin değildir. 1931’de inşa olunan
diler, İstanbullu Yahudi din adamları ile cenaze ve düğün gibi dinî törenle-
İtalyan Sinagogu göz önüne alındığında burası için projelendirilmiş olabilir.
rin harçları konusunda sorunlar yaşamışlar ve 1862 yılında İtalya Krallığı’nın
himayesi altında “Comunita Israelitico-Straniera di Constantinopoli” yani 14 Özlem İnay Erten, age., s. 85.

258 259
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerinde Kalan Dinî Yapılar

Mimar Edoardo de Nari De Nari’nin Pera Sinagogu projesi Çırağan Sarayı 1910’da geçirdiği yangının ardından uzun yıllar futbol müsabakalarına sahne oldu.

Bununla birlikte Naim Güleryüz de bölgede her geçen gün artan nüfusun hale geldi. İkinci Meşrutiyet döneminde sarayın Meclis-i Mebusan tarafından
ihtiyaçlarını mevcut Keneset ve Zülfaris sinagoglarının karşılayamadığını ve kullanılması kararlaştırıldı. Gerekli tamiratlar yapılıp Yıldız ve Beylerbeyi gibi
1930’lardan itibaren yeni bir sinagogun inşasının planlandığını belirtiyor. De birçok saraydan çok kıymetli mobilya, eşya ve sanat koleksiyonu bu saraya
Nari’nin projesini yayımlayan Büke Uras da projenin olası yeri olarak Beyoğ- taşındı. 20 Ocak 1910’daki yangında ise sarayla birlikte bu birbirinden kıymetli
lu, Refik Saydam Caddesi üzerindeki Kazablanka Gazinosu yanında bulunan eşya ve sanat eserleri de yok oldu.
ve Bağdatlı hayırsever Elia Kadoorie’nin cemaate bağışladığı arsayı gösteriyor.
1910’daki yangının ardından sadece dört duvarı kalan saray, uzun yıllar ka-
Neticede de Nari’nin projesi de Mongeri’nin projesi gibi hayallerde yaşayan
derine terk edildi. Arsasında futbol maçlarının düzenlendiği Çırağan Sarayı,
bir yapı olarak kalmıştır.15
Cumhuriyet yönetiminin de hep gündeminde oldu. Yapının Ziraat Müzesi’n-
İbadethanelerin yanı sıra Giulio Mongeri’nin 1926 tarihinde gerçekleşmemiş den hastaneye kadar birçok amaçla kullanılması için çeşitli projeler hazırlandı
bir projesi daha vardı: Yangından çıkan yıkıntı halindeki Çırağan Sarayı’nı bir fakat hiçbiri hayata geçirilemedi.16
kumarhane olarak yeniden inşa etmek. 1864-1871 yılları arasında Sarkis Balyan
Başka bir öneri ise Ocak 1929’da İtalya’dan geldi. San Remo şehrinde bugün
tarafından büyük masraflarla inşa edilen ve fazlasıyla zengin bir mefruşat ve
150 yaşını aşan Grand Hotel de Londres’ın sahibi Francesco Paletto, Çırağan
koleksiyonla zenginleştirilen Çırağan Sarayı, Sultan Abdülaziz tarafından fazla
Sarayı’nı yeniden inşa ettirerek burayı bir otel ve kumarhaneye dönüştürmek
kullanılamadı. 1876-1904 yılları arasında saray, tahttan indirilen V. Murad ve
istiyordu. Paletto verdiği önerisinde yapının yeniden inşasını kimin yapacağına
ailesine tahsis edildi. Bu yıllardaki sıkı koruma şartları altında da saray harap
değinmiyor fakat İstanbul’un önde gelen mimarlarından Giulio Mongeri’nin

15 Değişen Zamanların Mimarı, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul, 2012, s. 268-271. 16 Sedat Bornovalı, age., s. 78-79.

260 261
Hayallerde Kalan İstanbul İstanbul’un Hayallerinde Kalan Dinî Yapılar

Mongeri’nin Çırağan Sarayı rekonstrüksiyon projesi

aile arşivindeki bir projeden anlaşıldığına göre Paletto bu iş için Mongeri ile
görüşmüş ve mimar da bir proje hazırlamış.17
Projeden anlaşıldığı kadarıyla Mongeri sarayın ayakta kalan cephelerini de de-
ğiştirmeyi, saraya ek binalar inşa etmeyi ve temsilcisi olduğu Birinci Ulusal
Mimari kimliğinde bir yapı ortaya çıkarmayı planlamış, sarayın bazı salon-
larına kubbeler inşa etmeyi düşünmüştü. Mimarın 1926 tarihli projesinde de
yeniden inşa edilecek sarayda açıkça otel odalarının dışında gazino, tiyatro,
gece gösterilerinin düzenleneceği salon ve restoranın da yer alacağı kaydedil-
mişti. Muhtemelen proje Francesco Paletto için hazırlanmıştı. Fakat neticede
bu öneri de hayat bulamadı ve Mongeri’nin projesi de İstanbul’un gerçekleş-
meyen eserleri arasında yerini aldı.18

17 CCA. 30, 213-445-10.


Francesco Paletto’nun Çırağan Sarayı’nı bir kumarhane olarak yeniden inşa etmek için Ankara’ya gönderdiği talebi 18 Özlem İnay Erten, age., s. 85.

262 263
Henri Prost’un
Hayallerindeki
İstanbul

Prost’un Belediye Sarayı tasarımı


İ
stanbul’un Birinci Dünya Savaşı öncesinde bir milyonu aşan nüfusu,
1930’lara gelindiğinde 800 bin civarındadır. Başkentin İstanbul’dan Anka-
ra’ya taşınmasıyla birlikte şehir eski önemini bir noktada yitirse ve Cum-
huriyet’in ilk yıllarında şehircilik ve imar yatırımları yapılsa da 1930’larda İs-
tanbul’da için de nâzım planlarının hazırlanması, şehrin dönüştürülmesi ve
modernleştirilmesi söz konusu olmuştur.1
1933 yılında üç şehir plancısından H. Ehlgötz, Alfred Agache ve Jacques Lam-
bert’ten İstanbul için plan teklifleri istendi. Her ne kadar sonrasında Ehlgö-
tz’ün tasarısı kabul edilse de diğer isimler de öncelikle tarihî şehrin merkezine,
Sultanahmet’e tüm dikkatlerini vermişler, burası için projeler hazırlamışlardı.
1934 yılında Fransız şehir plancısı Profesör Agache, Türk hükümetine “Büyük
İstanbul: Bir Kentleşme Programı” adını verdiği raporunu sundu. Diğer bir-
çok şehir plancısı gibi Agache da Hipodrom’un yani bugünkü Sultanahmet
Meydanı’nın düzenlenmesine öncelik verdi. Tarihsel geçmişi olan modern ve
büyük kentlerin çoğunda uygulanan bir ilkeyi Agache, İstanbul’da da uygu-
lamak istedi. “Turistlerin olduğu kadar, bilim insanlarının da çıkarına uygun
bir biçimde korunacak ve değerlendirilecek kazılmış ya da kazılmamış arke-
olojik alanları belirlemek” ve şehir içinde arkeolojik gezi yolları düzenlemek.

1 Uğur Tanyeli, age., s. 398.

267
Hayallerde Kalan İstanbul Henri Prost’un Hayallerindeki İstanbul

Bunun için de öncelikli olarak


Sarayburnu, Hipodrom ve Küçük
Ayasofya arasında kalan Bizans
dönemi imparatorluk sarayları-
nın bulunduğu alan bir arkeoloji
merkezine dönüştürülecekti. Bu
merkez, İstanbul’un bir tepesini
izleyerek Sultan Selim Camii’ne
kadar uzanacak ve “Birinci Tarih-
sel Koruma Bölgesi” olacak, daha
sonra Beyazıt’tan Haliç’e ve Mar-
mara Denizi’ne inecek bu alan da
“İkinci Tarihsel Koruma Bölgesi”
Agache’ın Kenteleşme Programı hakkında dönemin olacaktı. Ne yazık ki Agache’ın
Fransızca basınında çıkan bir haber
önerileri de hayat bulamadı fakat
Büyük Bizans Sarayı ve Hipodrom
gerçekleştirilebilseydi, muhteme-
len Sultanahmet bölgesi, bugünkü keşmekeşin aksine Roma gibi şehirlerde
görülen bir arkeoloji parkı halini alacaktı.2 yansıtılması için bu yapıların önlerine su yüzeylerinin inşa edilmesini ve et-
raflarının yeşillendirilmesini planladı. Lambert’in projelendirdiği ve hayata
1930’daki büyük yangının ardından İstanbul’un yeniden imarı için çalışan
geçiremediği önerilerinden biri de yine bu bölgede inşa edilecek bir “Kent
şehir plancılarından bir diğeri de Jacques Lambert’ti. Çarpık yapılaşma, dü-
zensiz inşa edilmiş konut ve işyerleri nedeniyle İstanbul’un Ayasofya ve Sulta- Kazıları Müzesi” idi. Lambert’in düşüncesine göre Sultanahmet Meydanı ve
nahmet gibi anıtsal yapılarının gölgede kaldığını gören Lambert, öncelikle bu çevresinde arkeolojik kazılar yapılarak burası bir arkeoloji parkı haline getirile-
sorunun giderilmesi üzerinde çalıştı. Ana meydanlara bağlanan yolların yeni- cek, kazılarda bulanacak eserler de yine burada inşa edilecek olan bu müzede
den düzenlenmesi üzerine projeler hazırlayan Lambert, bu bölgelerde anıtla- sergilenecekti. Lambert bu projesiyle ilgili şunları söylüyordu:
rın görünümünün bozulmaması için kamu yapıları hariç diğer yapıların alanın
durumuna göre en fazla iki yahut üç katla sınırlandırılmasını önerdi. Ayasof- Var olan çok güzel anıtlara eklemlenecek bir müze, bu anıtların
ya ve Sultanahmet gibi anıtsal yapıların ortaya çıkartılması ve silüetlerinin uzantısını da bünyesinde barındırmalıdır, önerdiğimiz çalışma-
2 İmparatorluk Başkentinden Cumhuriyet’in Modern Kentine: Henri Prost’un İstanbul Planlaması, larla gerçekleşecek kazılardan elde edilecek zenginliği de bu anıtlar
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul, 2010, s. 289-291. büyütecektir zaten. Aslında yarının İstanbul’u için başlattığımız

268 269
Hayallerde Kalan İstanbul Henri Prost’un Hayallerindeki İstanbul

nesnel inceleme, kentin farklı bölgelerinde, bazı noktalarda an-


tik çizgilerle çakışan çalışmalar öngörmemize yol açmıştır, çok
önemli ve bir kereliğine belirlenmiş alanların binlerce yıllık kul-
lanımıyla deyim yerindeyse toprağa yazılmış çizgilerdir bunlar.3

Bununla birlikte Agache’ın ve Lambert’in tasarladıkları müzeler Sultanah-


met’in hayallerinde kalan ilk girişimler değildi. Daha önce de Sultanahmet’te
geniş çaplı bir kültür merkezinin, Türk-Alman Dostluk Yurdu’nun inşası ta-
sarlanmış fakat Birinci Dünya Savaşı’nın kaybedilmesi nedeniyle bu proje de
akim kalmıştı.
19. yüzyılın sonlarındaki Türk-Alman iş birliği, Birinci Dünya Savaşı yılların-
Bestelmeyer’in projelerini hazırladığı Türk-Alman Dostluk Yurdu’nun genel görünümu
da müttefikliğe dönüştü. Almanya ile kurulan ekonomik ve askerî iş birliğinin
kültürel bir birlikteliğe de dönüşmesi hem Alman hem de Osmanlı yönetimi
tarafından istenen bir şeydi. Bu amaçla, iki ulus arasındaki iletişimin sağlan- seminer odaları bulunması bekleniyordu. İstanbul’daki Dostluk Yurdu’nun
ması, İstanbul’da Almanya’yı tanıtacak ve iki ülke arasında bağ kuracak bir inşası için Werkbund yönetimi bir yarışma başlattı. Yarışmaya katılmak isteyen
yapının İstanbul’da inşa edilmesi planlandı. Aynı şekilde daha sonra Berlin’de 24 aday 12’ye indirilerek bunlardan projelerini hazırlamaları istendi. Birçok
de Türkiye’yi tanıtacak bir yapının inşası düşünülüyordu. ünlü Alman mimarın katıldığı proje neticesinde de 1917’de German Bestel-
meyer’in projesi birinci seçilerek uygulanmasına karar verildi.
Sadrazam Talat Paşa’nın Türk-Alman Dostluk Yurdu adını verdiği bu yapının
inşasını endüstri ve mimarlık alanlarındaki gelişmeleri örgütlemek için kuru- Münih Teknik Okulu’nun başkanlığını yürüten Bestelmeyer, birinci seçildik-
lan Deutsche Werkbund isimli dernek üstlendi. Dostluk Yurdu’nun elçiliklerin ten sonra birtakım değişikler yaptı. Divanyolu’na açılan avlulu bir yapı tasarla-
bulunduğu, daha çok yabancıların ve gayrimüslimlerin ikamet ettiği Beyoğlu yan mimar, kemerli sütunlu bir giriş mekânının iki yanına danışma salonu ve
ve Galata gibi semtlerin aksine Türk nüfusun daha yoğun olduğu Çemberli- bir kahve yerleştirmiş, avluyu açık bir sergi alanı, üst katı ise galerilerin çevrele-
taş’ta inşa edilmesi uygun görüldü ve Türk hükümeti tarafından burada bir diği bir sergi mekânı olarak tasarlamıştı. Fakat Bestelmeyer’in projesinin kabul
arazi tahsis edildi. edilmesinden bir sene sonra Birinci Dünya Savaşı’nın Almanya ve Osmanlı
aleyhine sonuçlanması ve eski iş birliğinin yok olması bu projenin de gerçek-
İnşa edilecek yapıda bir büyük, bir küçük çok amaçlı iki toplantı salonu, açık ve
leşmesine imkân tanımadı.4
kapalı sergi alanları, kütüphane, kitap ve dergi-gazete okuma alanları, derslikler,

3 İmparatorluk Başkentinden Cumhuriyet’in Modern Kentine: Henri Prost’un İstanbul Planlaması, 4 Boğaziçi’ndeki Almanya, Matthias von Kummer (Ed.), Almanya Federal Cumhuriyeti Başkonsolos-
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul, 2010, s. 291. luğu, İstanbul, 2009, s. 274-283.

270 271
Hayallerde Kalan İstanbul Henri Prost’un Hayallerindeki İstanbul

Bestelmeyer’in projelerini hazırladığı Türk-Alman Dostluk Yurdu’nun ana girişi Henri Prost, İstanbul Belediye Başkanı Lütfi Kırdar ile bir binanın penceresinden şehri incelerken

Agache ve Lambert gibi şehir plancıların ardından modern İstanbul’un çeh- İstanbul’un nâzım planını hazırlayan, şehir meydanlarını açan, yeni yolları,
resini değiştiren ve günümüzde de hâlâ yansımalarını gördüğümüz planlama- parkları, yapıları hayata geçiren Henri Prost’un hayata geçirdikleri kadar, ger-
ları hayata geçiren isim Henri Prost oldu. 1874 yılında Paris’te dünyaya gelen çekleşememiş projeleri de vardı. Hayallerde kalan bu projelerden belki de en
Prost, École Spéciale d’Architecture ve École des Beaux-Art’ta eğitim almış, çarpıcı olanı İstanbul metrosuydu. İstanbul’da ulaşımın kolaylaştırılması için
Roma ve Paris gibi şehirlerde çalışmış, gençlik yıllarında İstanbul’u tanıma çalışan, yeni otoyolların ve viyadüklerin inşasını öneren Prost, 1936’da İstan-
imkânı bulmuş, Anvers şehrinin yeniden düzenlenmesi için açılan yarışmada bul’da metro hattının inşası için de ayrıntılı bir rapor hazırladı. Prost’un planına
birincilik elde etmiş ve Paris Bölge Planlama Komitesi’nin başkanlığını üstlen- göre İstanbul metrosu üç ana kolda; Yedikule-Eminönü arası, Haliç Geçişi ve
mişti. 1933 yılında Türk hükümeti Prost’u İstanbul planlama yarışmasına da
Karaköy-Taksim arasında çalışacaktı. Hattın Yedikule’de başlatılması sayesinde
katılmaya davet etti. Prost her ne kadar bu ilk daveti reddetmiş olsa da 1935’te
banliyö trenleri ile şehre gelenler vakit kaybetmeksizin metro hattına bağlana-
aldığı ikinci teklifi kabul etti ve 20 yıla yakın bir süre İstanbul’da çalıştı.5
bileceklerdi. Yedikule’den Eminönü’ne kadar gelen metronun Eminönü’nden
5 İmparatorluk Başkentinden Cumhuriyet’in Modern Kentine: Henri Prost’un İstanbul Planlaması, s. 15-39. Karaköy’e nasıl geçeceği düşünülmüş, Prost bunun için iki öneri getirmişti.

272 273
Hayallerde Kalan İstanbul Henri Prost’un Hayallerindeki İstanbul

Ya Eminönü-Karaköy arasında metro geçişi için


bir köprü inşa edilecekti ya da deniz yüzeyinin
on metre altında inşa edilecek bir tünelle ge-
çiş sağlanacaktı. Haliç üzerine inşa edilecek bir
metro köprüsünün Haliç’in silüetini bozacağı
gerekçesiyle Prost, ikinci öneriyi daha uygun
bulmuştur. Henri Prost’un gerçekleşmeyen met-
ro önerisinin belki de en ilgi çekici yanlarından
biri de Kapalıçarşı durağının, tarihî bedestenin
altına yerleştirilmesidir. Böylelikle Prost, diğer
birçok önerisinde olduğu gibi yine şehrin tarihi
Henri Prost ile modern yüzünü harmanlamaya ve modern
hayatı tarihle birleştirmeye çalışmıştır.6
Henri Prost’un Kapalıçarşı’nın altından geçmesini planladığı metro projesi
İstanbul’un nâzım planlarını hazırlayan Henri Prost, Valens Su Kemeri’ni
koruyarak, kemeri anıtsal bir şekilde ortaya çıkaran Atatürk Bulvarı projesini
gerçekleştirdi. Bu çalışmalar sırasında su kemeri etrafında geniş boş alanlar
bırakan ve buraları yeşil alan ve meydan olarak tasarlayan Henri Prost, 1937
yılında yeni belediye sarayının ve sarayın önünde yer alacak meydanın da
burada bulunmasını öngördü. Bugünkü İstanbul Büyükşehir Belediye Sarayı
1953 yılında açılan bir ulusal mimarlık yarışması neticesinde inşa edildi. Bu
yarışmadan 16 yıl önce Prost, yine aynı alanda bir belediye sarayı inşasını pro-
jelendirmişti. Prost’un planlarına göre inşa edilecek belediye sarayının önünde
kare planlı bir meydan bulunacak, bu meydanın tam ortasında da İstanbul’un
tarihî kimliğine gönderme yapan bir dikilitaş yükselecekti. Belediye Sarayı da
yine ortası avlulu, kare planlı bir yapı olarak tasarlandı. Belediye Sarayı’nın ana
cephesi dikilitaşa bakarken yapı, anıtsal bir giriş kapısıyla ön plana çıkartılmış-
tır. Selçuklu medreselerinin cephelerine göndermeler yapan Prost’un Belediye

6 age., s. 337-341. Henri Prost’un metro tasarısına göre bedestende yer alacak durak

274 275
Hayallerde Kalan İstanbul Henri Prost’un Hayallerindeki İstanbul

Sarayı projesi gerçekleşememekle beraber, bugünkü Belediye Sarayı da yine


Prost’un tayin ettiği arazi üzerinde yükseldi.7
1953 yılı, İstanbul’un fethinin 500. yıl dönümü olduğu için şehir çok kapsamlı
bir program ve etkinliklerle geniş çaplı bir kutlamaya sahne oldu. Atatürk Ki-
taplığı’nda korunan Henri Prost’a ait bir projeye göre kutlamalar çerçevesinde
beynelmilel yani uluslararası bir sergi de planlanmıştı. Prost, Marmara sahili
üzerinde uzun yıllar çalışmış, bu alanın Nice’e benzer, daha üst sınıfın ikamet
ettiği ve şehir halkının keyifli vakit geçirdiği bir alana dönüşmesi için uğraşmıştı.8

7 age., s. 317.
8 Cahit Kayra, age., s. 40.

Prost’un Belediye Sarayı tasarımı Henri Prost’un hazırladığı Beynelmilel Sergi’nin yerleşim planı

276 277
Hayallerde Kalan İstanbul Henri Prost’un Hayallerindeki İstanbul

Dolayısıyla bu sergi projesini Prost bir fırsat olarak gördü. Uluslararası sergi-
lerin düzenlendiği şehirlerde nasıl olumlu etkiler yarattığı, imar hareketlerine
imkân verdiği ve kötü durumdaki bölgelerin kentsel dönüşümüne fayda sağla-
dığı görülmüştü. Prost, 1953’te aynı etkiyi İstanbul’da da yaratmayı düşünerek
sergi alanı olarak Küçük Ayasofya ile Samatya arasında uzanan sahil şeridini
tayin etti. Bu alanın Yeşilköy Havalimanı’na, Londra-Ostende Kara Yolu’na
ve demir yolu hattına direkt ulaşımı vardı, dolayısıyla turistlerin sergi alanına
ulaşımı da kolaylıkla sağlanacaktı.
İnşa edilecek sergi alanının girişinde denize doğru uzanan bir meydan, iki
kongre salonu, güzel sanatlar ve diğer sergiler için salonlar ve bir turizm mer-
kezi yer alacaktı. Sergi alanının doğuya doğru uzanan kısmı yabancı ülkelerin
pavyonlarına ayrılıyor, bunların hemen ötesinde tarihî bir mahalle içinde, Kü-
çük Ayasofya çevresinde Bizans kalıntıları sergileniyor, ayrıca bir Türk çarşısı,
Türk sokağı ve geleneksel Türk sporlarının sergilenmesi için bir spor alanı bu-
lunuyordu. Alanın batısı ise sanayi ürünlerinin sergilenmesi için ayrılmış, de-
nizin içinde bir lunapark, bir akvaryum, bir açık yüzme havuzu, deniz sporları
Prost’un çizimiyle 6. yüzyılda Hipodrom ve Büyük Saray
merkezi ve marina inşası da planlanmıştı.
Bu yapıların bir kısmının sergi sonrasında da korunarak kalıcı olmaları düşü-
bölgenin hem arkeolojik buluntuların sergilendiği bir park hem de şehrin en
nülmüş ve sergi için yapılacak altyapı ve ulaşım çalışmalarının da bölgenin kal-
büyük meydanı olarak yeniden düzenlenmesi planlandı.
kınmasına fayda sağlaması planlanmıştı. Fakat bu proje de gerçekleşmemiş,
hatta böyle bir serginin gerçekleşebilmesi için Uluslararası Sergiler Bürosu’na Prost’un planına göre meydanın etrafında yer alan yapılara da bir kat yasağı
herhangi bir başvuruda dahi bulunulmamıştır.9 getirilecek ve böylece etraftaki binaların Sultanahmet Camii gibi anıtsal bir ya-
Kendisinden önceki şehir planlamacılar gibi Prost’un da İstanbul’da öncelik pının görünümünün kesilmesine müsaade edilmeyecekti. Hipodrom’un çev-
verdiği alanlardan biri Sultanahmet oldu. Prost’un hazırladığı 1937’deki nâzım resindeki yapıların yıkılmasının ardından burası Büyük Cumhuriyet Meydanı
planına göre Hipodrom’u yani bugünkü Sultanahmet Meydanı’nı çevreleyen olarak düzenlenecek, şehirde düzenlenecek olan tüm askerî ve sivil törenler bu
okulların ve Vedat Tek’in inşa ettiği Defter-i Hakani binası gibi yapıların yıkıla- meydanda gerçekleşecekti. Bu meydana yerleştirilecek kademeli banklardan
rak, meydanın özgün boyutlarına kavuşturulması ve burada kazıların yapılarak halk da bu törenleri rahatlıkla seyredebilecek, ayrıca bu meydanın sembolik
9 İmparatorluk Başkentinden Cumhuriyet’in Modern Kentine: Henri Prost’un İstanbul Planlaması, s. anlamını güçlendirmek için meydana Boğaz’dan ve Marmara’dan gelip geçen
370-372. yolcuların da görebileceği çok yüksek bir anıt inşa edilecekti.

278 279
Hayallerde Kalan İstanbul Henri Prost’un Hayallerindeki İstanbul

Hipodrom’un hemen yanı başında bulunan Binbirdirek Sarnıcı’nın bulun-


duğu meydan da bir Adalet Meydanı olarak tasarlanarak yeni inşa olunacak
İstanbul Adalet Sarayı burada yükselecekti. Prost’un öneri ve tasarıları kısmen
gerçekleşip Sultanahmet Meydanı ve çevresindeki bazı yapıların yıkılıp bu-
rasının bir meydan olarak tasarlanmasıyla birlikte, projelendirdiği gibi hiçbir
zaman burası tüm törenlerin gerçekleştirildiği anıtsal bir meydan haline geti-
rilmemiştir.10
Henri Prost’un en önem verdiği konuların başında ulaşım geliyordu. Prost,
Galata ve Beyoğlu’nun planlarını hazırlarken bu bölgede topoğrafyanın çok
hareketli olmasından dolayı yıkımlar yapıp yeni yollar açmaktansa mühendis
ve müteahhitlerle çalışarak viyadükler inşa edip bunları birbirine bağlamayı
daha uygun gördü. Böylece hem hükümet ağır kamulaştırma ve istimlak
maliyetlerinden kurtarılacak hem inşaatlar müteahhitler tarafından sağlanan
kredilerle daha uyguna mal edilebilecek hem de sokak içlerine girilmeden
mühendislik harikası otoyollarla genç Cumhuriyet etkinliğini gösterebilecekti.
Prost öncelikle Atatürk Bulvarı ve köprüsünün devamında Şişhane ve Te-
pebaşı’nı geçerek Taksim’e açılacak bir ana yolun inşasını önerdi. Böylelikle
Taksim ve Yenikapı kesintisiz bir yolla birbirine bağlanacak ve hızlı bir ulaşım
sağlanabilecekti. Taksim-Tophane arasında da bir otoyol planlayan Prost,
Taksim-Galata Köprüsü arasında da bir viyadüğün inşa edilmesini planladı.
Ayrıca Taksim-Kurtuluş arasında da başka bir viyadük inşa edilerek Büyükdere
Caddesi’ne bağlanacak bu yol vasıtasıyla Boğaz’a ulaşım da kolaylaşacaktı.
Gelecek yıllarda otomobil sayısının artacağını ve otomobille ulaşımın daha
da yaygınlaşacağını öngören şehir plancısı, Taksim-Kurtuluş arasında inşa
edilecek viyadüğün altını otopark alanı olarak düzenleyerek bu soruna da bir
çözüm getirmeye çalışıyordu.11

10 age.,. s. 279-284.
11 age., s. 252-268.

Henri Prost’un Sultanahmet Meydanı için hazırladığı arkeolojik park projesi


ve meydanın yeniden düzenlenmesi önerisi
280 281
Hayallerde Kalan İstanbul Henri Prost’un Hayallerindeki İstanbul

Prost’un Atatürk Köprüsü ile Beyoğlu’nu bağlamayı düşündüğü viyadük projesi


Aron Anjel Aron Anjel’in Cumhuriyet Caddesi’nde inşasını planladığı konut projeleri

Prost’la aralarında bir usta-çırak ilişkisi bulunan, Cumhuriyet İstanbul’unun ilk


Hazırladığı projeye göre, yeni inşa edilecek konutlar 12-13 katlı olacak, hatta
şehir planlamacılarından biri de Aron Anjel’di. Aron Anjel, 1916’ta Selanik’te
bazı uygun alanlarda bu kat sayısı 18-20’leri bulabilecekti. Yapıların etrafı yeşil
doğdu. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından ailesi 1918’de İstanbul’a yerleşti.
alanla çevrili olacak ve Boğaz’dan görünümleri iki-üç katlı yapılar oldukları iz-
Anjel de eğitimini Baineberitte Fransız Okulu’nda, Galatasaray Lisesi’nde ve
lenimini yaratacak, böylece silüet de bozulmamış olacaktı. İnşa edilecek yapı-
Mühendis Mektebi’nin inşaat şubesinde tamamladı. 1937’de Paris’e giderek
ların bodrum katları otopark olacak, ilk katlarında istenilen her şeyin satın alı-
eğitimine École Speciale d’Architecture’de devam etti. Ayrıca Sorbonne’da
nabileceği market, alışveriş mekânları bulunacaktı. Bu ilk katın üzerinde Boğaz
şehircilik öğrenimine devam eden Anjel, İstanbul’un nâzım planlarını hazır-
manzaralı lokantaların ve toplantı salonlarının bulunacağı bir kat ve daha üst
lamak üzere Türkiye’ye davet edilen ve kendisinin de ilk olarak İstanbul’da katlarda ise konutlar yer alacaktı. Konutlar iki-üç odalıydı ve mutfakları küçük
tanıdığı Henri Prost ile Paris’teki öğrencilik yıllarında daha da yakınlaşarak tasarlanmıştı çünkü ev halkı artık sadece evde pişen yemeğe mecbur kalma-
Prost’un ofisinde çalıştı. yıp lokantadan da yemek sipariş edebilecekti. Ayrıca, konutların alt kotlarında
İkinci Dünya Savaşı’nda Paris’in Almanlar tarafından işgal edilmesiyle Bor- büyük çamaşırhaneler de kurulacak, katlara yerleştirilen kirli çamaşır asansör-
deaux’ya kaçan Anjel, savaşın ardından İstanbul’a geri döndü. 1941’de Bur- leriyle kirli çamaşırlar çamaşırhaneye gönderilerek yıkanıp ütülendikten sonra
sa’nın imar planını hazırlayan Henri Prost’un ekibine katıldı. Prost vasıtasıyla evlere geri gelecekti.
dönemin İstanbul Vali ve Belediye Reisi Lütfi Kırdar’la tanıştırıldı ve belediye İstanbul’un ilk rezidans projesi denilebilecek Aron Anjel’in tasarıları, Lütfi
kadrosunda işe alındı. 1949 ve 1950’lerin başlarında, belediyede Nâzım Plan Kırdar ve Henri Prost tarafından çok beğenilerek onaylandı. Fakat dönemin
Dairesi Başkanı görevinde bulunduğu sırada, İstanbul’un ilk rezidans projesi Belediye Meclisi bu projeleri örf, âdet ve geleneksel yaşam tarzına uygun bul-
denebilecek bir dizi dosya hazırladı. İmara yeni açılacak olan Levent, Bebek, mayarak reddetti ve Anjel’in tasarıları da gerçekleşme imkânı bulamadı.12
Vatan Caddesi, Mecidiyeköy ve Taksim Cumhuriyet Caddesi gibi merkezler-
de yeni bir konut tipolojisinin inşasını tasarladı. 12 Uğur Tanyeli, age., s. 100-103.

282 283
1920’li yıllarda İstanbul.
Kaynakça
Ahmed Lutfi Efendi, Tarih, Yücel Demirel (ed.), YKY, İstanbul, 1999. De Caston, Alfred, “Le Grand Mouvement Architectural dans l’Empire Ottoman”, Revue de
Ahmed Refik, Türk Mimarları, Hilmi Kitabhanesi, İstanbul, 1936. Constantinople, Zellich, Constantinople, c. 1, sayı 7, Mart 1875.

Aksüt, Ali Kemali, Sultan Aziz’in Mısır ve Avrupa Seyahati, Ahmet Sait Oğlu Kitabevi, İstan- Değişen Zamanların Mimarı Edoardo de Nari, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul, 2012.
bul, 1942. Donati, Ugo, Vedute di Roma di Gaspare Fossati, A Cura del Banco di Roma per la Svizzera,
Lugano, 1958.
Akyürek, Göksun, Bilgiyi Yeniden İnşa Etmek: Tanzimat Döneminde Mimarlık, Bilgi ve İktidar,
Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2011. Eldem, Sedad Hakkı, Köşkler ve Kasırlar II, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimarlık
Bölümü Rölöve Kürsüsü, İstanbul, 1974.
Aracı, Emre, Naum Tiyatrosu, YKY, İstanbul, 2010.
Ergin, Osman Nuri, İstanbul’da İmar ve İskan Hareketleri, Burhaneddin Matbaası, İstanbul,
Ayaşlı, Münevver, İstanbul Dersaadet, Timaş, İstanbul, 2018.
1938.
Bachmann, Martin, Tarabya, Deutsches Archäologisches Institut, İstanbul, 2003. Erkmen, Alev, Geç Osmanlı Dünyasında Mimarlık ve Hafıza, Akın Nalça Kitapları, İstanbul,
Baer, Marc David, Atmeydanı’nda Ölüm, KÜY, İstanbul, 2016. 2010.
Barillari, Diana - Godoli Ezio, İstanbul 1900, YEM, İstanbul, 1997. Eyice, Semavi, Galata ve Kulesi, Turing, İstanbul, 1969.
Batur, Afife, M. Vedad Tek: Kimliğinin İzinde Bir Mimar, YKY, İstanbul, 2003. Galata Köprüsü, Refik Durbaş (Yay. Haz.), İletişim Yayınları, İstanbul, 1995.
— “Rasathane-i Amire Binası İçin 1895 Projeleri” Osmanlı Bilim Araştırmaları, VI/2, 2005. Gaspare Fossati Architetto Pittore - Pittore Architetto, Fidia edizioni d’arte, Bellinzona, 1992.
Belgelerle Arşivcilik Tarihimiz, Osmanlı Dönemi I, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdür- Grigorian, Ashod Haygazun, Hayots Azkin Bardezi Kantserı Balyanner, Alexandre Tamanyan
lüğü, Ankara, 2000. Museum, Erivan, 2017.

Bir Kağıt Mimarının Hayali Dünyası Nazimî Yaver Yenal, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, İs- Heredot, Tarih, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2014.
tanbul, 2017. Hoenkamp-Mazgon, Marlies, İstanbul’da Hollanda Sarayı, Boom, Amsterdam, 2002.

Boğaziçi’ndeki Almanya, Matthias von Kummer (Ed.), Almanya Federal Cumhuriyeti Başkon- Italian Architects and Builders in the Ottoman Empire and Modern Turkey, Paolo Girardelli ve
solosluğu, İstanbul, 2009. Ezio Godoli (ed.), Cambridge Scholars Publishing, 2017.
İhsanoğlu, Ekmeleddin, Darülfünun, IRCICA, İstanbul, 2010.
Boğosyan, Yeprem, Bilezikçiyan Sülalesi, Mıkhitaryan Matbaası, Viyana, 1963.
İmparatorluk Başkentinden Cumhuriyet’in Modern Kentine: Henri Prost’un İstanbul Planlama-
Bornovalı, Sedat, Boğaziçi’nin Tarih Atlası, Timaş, İstanbul, 2018.
sı, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul, 2010.
Can Bilge, Nevin Aslı, “Anıtkabir Yarışması Bağlamında Paul Bonatz’a Dair Bir Okuma”, Art
İnay Erten, Özlem, Şişli’de Bir Konak ve Mimar Giulio Mongeri, Bozlu Art Project, İstanbul,
Sanat dergisi sayı 9, 2018.
2016.
Can, Cengiz, İstanbul’un Yabancı ve Levanten Mimarları, Arketon, İstanbul, 2020. İstanbul Ansiklopedisi, Koçu Yayınları, İstanbul, 1971.
Çelik, Zeynep, The Remaking of Istanbul, University of Washington Press, Londra, 1986. Kasimova, Irina, İstanbul’da Bir Rus Sarayı, Russian Embassy, İstanbul, 2012.
Çorlu, Salih Münir, Geçmiş Zamanlar, Kitabevi, İstanbul, 2013. Kayra, Cahit, Eski İstanbul’un Eski Haritaları, İBB Kültür İşleri, İstanbul, 1990.
Dadyan, Saro, Babamın Pulları, MLS Holding, İstanbul, 2018. Kırlı, Cengiz, Sultan ve Kamuoyu Osmanlı Modernleşme Sürecinde “Havadis Jurnalleri” (1840-
— Sergüzeşt-i İstanbul, Yeditepe, İstanbul, 2019. 1844), İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2009.

286 287
Hayallerde Kalan İstanbul

Kreiser, Klaus, “İstanbul İçin Bir Hürriyet Anıtı”, İstanbul: İmparatorluk Başkentinden Mega-
kente, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2011.
— “Public Monuments in Turkey, and Egypt 1840-1916”, Muqarnas, cilt 14, 1997.
Dizin
Kuruyazıcı, Hasan - Tapan, Mete, Sveti Stefan Bulgar Kilisesi, YKY, İstanbul, 2009.
Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1996.
Mimar Kemaleddin Proje Kataloğu, Afife Batur (Ed.), TMMOB Mimarlar Odası ve Vakıflar A Altıncı Vakıf Han 235-7
Anadolu-Bağdat Demir Yolu 206
Genel Müdürlüğü, Ankara, 2009. A. G. Pavesi 122 Anadoluhisarı 29, 40
Mimar Kemalettin ve Çağı, Ali Cengizkan (Ed.), TMMOB Mimarlar Odası ve Vakıflar Genel Abdülaziz (Sultan) 15, 27-8, 53, 60, 108, 130, Andre Berthier 223
Müdürlüğü, Ankara, 2009. 131, 198, 246-9, 251, 253, 260 Anıtkabir 40, 286
Abdülhamid II 15, 31, 36, 56, 60, 64, 66-7, 88, Ankara 19 Mayıs Stadyumu 223
Nil Kıyısından Boğaziçi’ne Kavalalı Mehmed Ali Paşa Hanedanı’nın İstanbul’daki İzleri, İstan- 107-8, 130-1, 142-6, 153-7, 160, 164, 166-7, Ankara 20, 105, 125, 137, 208, 223, 229, 231,
bul Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul, 2011. 169, 173, 183, 198, 200, 213, 218-223, 249, 235, 262, 267, 286, 288
Okday, Şefik, Büyükbabam Son Sadrazam Tevfik Paşa, Ata Ofset, İstanbul, 1986. 251-3, 288 Annibale Rigotti 144
Abdülmecid 53, 77-8, 92-3, 96, 107-8, 112, Antoine Corenty 60-2
— Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Padişah Yaveri İki Sadrazam Oğlu Anlatıyor, Sema Matbaacı- 121, 123, 125, 131, 176, 254-5 Antoine Perpignani 161-2
lık, İstanbul, 1988. Abdülmecid Efendi (Şehzade) 254-5
Antonio Fornari 76
Osmanlı Mimarı D’Aronco, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul, 2006. Abide-i Hürriyet 120
Apolinariy Butunev 75
Abraham de Caston 246, 248
Osmanoğlu, Ayşe, Babam Abdülhamid, Güven Yayınevi, İstanbul, 1960. Aram Hıdır 90
Acıbadem 229
Aram Tahtacıyan 151-3
Örik, Nahid Sırrı, İstanbul Yazıları, TTK, Ankara, 2011. Adnan Menderes 15, 41, 90
Aristide Coumbary 144
Palazzo, P. Benedetto, La Chiesa di S. Pietro in Galata, Harti Basımevi, İstanbul, 1943. Agence Generale Panhard & Levassor (şirket)
Arkeoloji Müzesi 151
194
Pinguet, Catherine, Adalar’a Çıkmak, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2018. Aron Anjel 282-3
Ahmed Besim Paşa 44
Ahmed Eyüb Paşa 172 Artin Bilezikçiyan 25, 57-9
Sönmez, Zeki, Türk-İtalyan Siyaset ve Sanat İlişkileri, Bağlam Yayınları, İstanbul, 2006.
Ahmed III 147 Ascanio Condivi 22
Stambolski, Hristo, İmparatorluğun Zor Yılları, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2018. Asım Bey 88
Ahmed Lütfi Efendi 80
Şahin, Turan, Lost Ottoman Projects, TİKA, Ankara, 2013. Ahmed Muhtar Paşa 157 Asur 15
Akaretler 247 Asya 20, 22, 25, 35, 137, 193
Şenyurt, Oya, Osmanlı Mimarisinin Temel İlkeleri, Doğu Kitabevi, İstanbul, 2017.
Aksaray 112, 246 Atatürk Kitaplığı 44, 46, 223, 277
Tanyeli, Uğur, Mimarlığın Aktörleri Türkiye 1900-2000, Garanti Galeri, İstanbul, 2007. Ateş Mehmed Paşa 53
Alberto Blanc 86, 88
Tekeli, İlhan - İlkin, Selim, Mimar Kemalettin’in Yazdıkları, Şevki Vanlı Mimarlık Vakfı, Ankara, Alessandro Rusca 76 Atik Ali Paşa Camii 235-6
1997. Alev Erkmen 119, 120 Atina 172
Alfred Agache 267 Atlı Köşk 178
The Sultan’s Portrait, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2000.
Ali Cemal Bey 128-9, 130 August Carl Friedrich Jasmund 200
Uras, Büke, Balyanlar, Korpus, İstanbul, 2020. Ali Münir Bey 43 Aurigue (Fransız mühendis) 67-9
Yavuz, Yıldırım, İmparatorluktan Cumhuriyete Mimar Kemaleddin, TMMOB Mimarları Oda- Ali Nuri Bey 89, 90 Avogadro di Collabiano Luigi 143
sı, Ankara, 2009. Ali Paşa 119, 176-7, 221, 235-6, 288 Avrupa 15, 20, 22, 25, 27, 29, 34-5, 57, 67, 80,
Alibeyköy 188 119, 121, 137, 148, 155-6, 167, 170, 186, 199,
Wharton, Alyson, The Architects of Ottoman Constantinople, I.B. Tauris, Londra, 2015. Almanya 36-7, 41, 51, 62, 64, 108, 112, 157, 200, 213-5, 230, 238, 255, 286
Zonaro, Fausto, Abdülhamid’in Hükümdarlığında Yirmi Yıl, YKY, İstanbul, 2008. 200, 230, 231, 270, 271, 286 Avusturya 84, 141

288 289
Hayallerde Kalan İstanbul Dizin

Ayasofya 73, 93, 96, 97, 100, 105, 115, 233, Bilezikçiyan Ailesi 57 Çini Fabrikası 153 Evliya Çelebi 52, 148
268, 278 Binbirdirek 281 Çinili Köşk 93 Eyüp 20, 106, 112, 169, 188, 195
Ayazpaşa 88 Birinci Dünya Savaşı 36, 206, 238, 267, 270, Çorlulu Ali Paşa 221 Ezio Godoli 84, 143, 144, 160, 166, 170, 174,
Ayşe Sultan 154, 156 271, 282 176, 200, 251, 287
Azak Tiyatrosu 235 Birinci Ulusal Mimari 205, 231, 235, 238, 255, D
Azapkapı 53, 187 263
Darius 15
F
Bizans 27, 97, 112, 215, 251, 268-9, 278
Darülaceze 146 F. Stuss 19
B Bizert 36 Darülfünun 73, 100, 103, 105-6, 231, 287 Fatih Sultan Mehmed 22, 52, 251
Boğaziçi 15, 24, 25, 30, 40, 51, 130, 137, 177, Dersaadet Tramvay Şirketi 187 Fausto Zonaro 160-1, 164
Bâbıâli 77, 93, 96, 100, 105-6, 114, 221
184, 186, 271, 286, 288 Deutsche Bank 195 Félix Duban 57
Bağdat 22, 24, 35, 206
Boğos Efendi 190, 191 Deutsche Werkbund 270 Fener 62
Bağlarbaşı 193
Borsa Han 237 Diana Barillari 143, 144, 160, 166, 170, 174, Fenerbahçe 106, 114
Bahçekapı 114, 190, 191, 235
Bostancı 35-6 176, 200, 251 Fenerli Beyler 107
Bakırköy 35, 36
Botter Apartmanı 141 Divanyolu 235, 271 Ferdinand Arnodin 12, 30-1, 33, 35-6
Balat 244
Brera 73-5, 256 Doğan Erginbaş 209 Fethullah Efendi 149
Balkan Savaşları 195, 233
Brooklyn 30 Doğancılar Parkı 149 Feyzullah Efendi 147, 149, 151
Balyan Ailesi 199
Bursa 93-4, 282 Dolmabahçe 46, 106, 110, 134, 155, 195, 249 Fındıklı 195
Bayezid II 15, 16, 20, 22, 24, 52, 215
Büke Uras 8, 209, 248-9, 260 Dolmabahçe Sarayı 46, 110, 134, 155, 249 Filistin 206
Bebek 164-5, 282
Büyükada 46-7 Dömeke 172 Floransa 22, 62
Bekirağa 91
Dünya Fuarı 121 Forgest Chantiers şirketi 53
Bekirağa Bölüğü 91
Bellinzona 73-4, 80, 81, 84, 93, 100, 103, 108-
C-Ç Dyckerhoff und Widmann Şirketi 40 Fornari Antoine 76
9, 287 Cahit Kayra 36, 44, 46-7, 225, 277 Fossati Ailesi (Fossatiler) 73, 80, 81, 84, 93,
Bellinzona Arşivleri 81 Casa d’Italia 84 E 100, 105, 114
Benerdaki Evi 75 Celot (Paris Valisi) 214 Francesco Paletto 261-3
École des Beaux-Arts 151, 254
Berlin 88, 172, 177, 200, 230, 231, 270 Cemil Paşa 174 Franchini Han 59
École Spéciale d’Architecture 272
Berlin Kongresi 172 Ceneviz 149 Fransa 21, 25, 27, 51, 64, 107, 121, 133, 214,
Edhem Paşa 53
Bertier 223 Cengiz Can 75, 84, 92, 110, 141, 154, 156, 251 219
Edirne 106, 114, 149, 172
Besnier (Cizvit rahip) 149 Cenova 74 Frederik E. Strom 44, 46
Edoardo de Nari 91, 92, 177, 257, 259, 260,
Beşiktaş 93, 169, 206, 223, 246-7 Ceride-i Havadis 79
Beşiktaş İnönü Stadyumu 223 Compagnie Internationale du Chemin de Fer
287
Edouard Huguenin 195
G
Beşiktaş Sarayı 93 de Bosphore 31 Elena (İtalya Kraliçesi) 178 Galata 8, 11, 15-8, 21-2, 47-68, 81, 83-4, 114,
Beyazıt 77-9, 112, 125, 190-1, 195-6, 215-6, Comunita Israelitico-Straniera di Constanti- Elia Kadoorie 260 121, 147-152, 161, 166-7, 183, 187-8, 190,
268 nopoli (İstanbul Yabancı Yahudi Cemaati) Elisabeth Tschumi 88 193, 213-219, 257-9, 270, 281, 287-8
Beyazıt-Şişli Metropolitan Demir Yolu Şirketi 258-9 Eminönü 112 Galata Köprüsü 17-8, 22, 47, 51-3, 56, 60, 64,
195 Conte Giulio Litta 74 Emirgân 176, 178 66, 114, 121, 213-217, 281, 287
Beylerbeyi 40, 247, 261 Çadırcılar Kapısı 190-1 Epir 172 Galata Kulesi 147-152
Beyoğlu 68, 75-6, 80, 84, 86, 90, 100, 106, 109, Çağlayan 120 Erivan 46, 199, 287 Galatasaray 137, 282
114, 142, 146, 149, 161, 183, 187, 194, 239, Çanakkale 40 Ermenistan Mimarlık Akademisi 46 Gaspare Fossati 55, 73-6, 80, 83-6, 91, 93, 96,
258, 260, 270, 281-2 Çemberlitaş 233, 235, 270 Ernst Lohmer 41 100, 103, 105, 109, 110, 120, 231, 287
Bezmiâlem Valide Sultan 53 Çırağan Sarayı 131, 246-7, 260-1, 263 Erzurum 147 Gavand Henri 183, 185-7

290 291
Hayallerde Kalan İstanbul Dizin

Gedikpaşa 233
Gemona 141
Hendrick (Prens) 84
Henri Gavand 183, 185-7
John Augustus Roebling 30 L
Joseph-Antoine Bouvard 67, 214
George Wells 51-2 Henri Prost 11, 265, 268, 270-283, 287 Jules Diéterle 110 L. Meder 27
German Bestelmeyer 271 Here Tapınağı 15 Jüstinyen (İmparator) 51 L’Illustration 110, 121-2
Giacomo Moraglio 73 Heredot 15, 287 Labanıv (Rus Elçisi) 98
Giovanni Battista Barborini 86, 110 Heybeliada 46-7 K Lahey 85
Girit 172 Hezârfen Ahmed Çelebi 148 Lambert Jacques 267-8
Giulio Mongeri 238, 255-261, 287 Hipodrom 215, 267-9, 278-9, 281 Kabataş 40, 194 Leonardo da Vinci 16, 18, 20-2, 52
Giuseppe Fossati 75, 77, 84, 86-7, 93-6, 99, Hocapaşa 235 Kadıköy 205 Levanten 60, 75, 119, 286
110-1 Hollanda 84-6, 287 Kadir Topbaş 20 Levent 36, 282
Giuseppina Rusca 75 Hovsep Aznavur 99 Kağıthane 45 Limon İskelesi 92, 105
Godoli Ezio 286 Hristo Stambolski 93, 96 Kamiloye Phyra (Deve Köprüsü) 51 Londra 25, 34, 88, 131, 278, 286, 288
Gondi Bankası 22 Huber Köşkü 141 Kandilli 12, 33-5 Luigi Avogadro di Collobiano 143
Gritti Konağı 149 Kanuni Sultan Süleyman 148, 249 Luigi Mongeri 255-6
Groupe Austro-Hongrois pour L’Orient 43 Karaağaç 175 Luigi Rusca 75
Guatelli Paşa 247 İ Karadağ 176-8 Lütfi Kırdar 282-3
Gülhane 77-9, 121 İbrahim Paşa Sarayı 217 Karadağ Sarayı 176
Gümüşsuyu 88-9, 90 İmrahor 188 Karadeniz 31, 45, 137, 186 M
Güney Ömer 209 İncili Köşk 243 Karaköy 53, 106, 190, 193-4, 214, 218, 236-7, Maçka 146, 245-6
Güreğyan Ailesi 199 İngiltere 25, 51, 121, 142, 172 251, 253, 273-4 Mahmud Celaleddin Paşa 221-2
İran 84 Mahmud II 53, 107, 112
H İsmail Utkular 209
Karl von Ruppert 27-30
Kasımpaşa 53, 151, 187, 258 Mahmud Nedim Paşa 59
Hacı Stefan Kalfa 93 İspanya 84 Katolik 75, 121 Makedonya 172
Halıcıoğlu 188 İstanbul Radyoevi (İstanbul Radyosu) 40, 208 Marie de Launay 150
Kay Fabrikaları Anonim Şirketi 193
Haliç 7, 18, 20-2, 45, 52-3, 62, 67, 112, 114, İstanbul Teknik Üniversitesi 36, 40, 233 Marmara 24, 45, 137, 184, 186, 268, 277, 279
Keçecizade Fuad Paşa 119
183-8, 217, 244, 257, 268, 273-4 İstanbul Üniversitesi 62, 160 Maslak 36
Kemaleddin Bey (mimar) 11, 206, 226, 229-
Hamidiye Köprüsü 12, 33-6, 61-2 İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüpha- Mavrokardato Ailesi 107
nesi 62, 160 239
Hammond 110 Mecidiyeköy 282
İstiklal Caddesi 146, 257 Kemaleddin Sami Paşa 125
Harbiye 208 Meclis-i Meabir 76, 106
İsveç 107 Keneset Sinagogu 260
Harem 176-7 Mehmed Ali Hasan (Prens) 176-8
İsviçre 73, 114, 223 Kırım Savaşı 25, 86, 121, 123
Hasan Fehmi Efendi 188 Mehmed III 243-4
İtalya 16, 21, 84, 86, 114, 141, 146, 156, 178, Kız Kulesi 128, 130
Hasköy 106, 112, 188, 233 Mehmed IV 147
214, 223, 256, 258, 261 Kilyos 186
Hatice Turhan Sultan 245 Mehmed Raif Paşa 43
İtalyan Kültür Merkezi 86 Klaus Kreiser 57, 79, 80, 119
Haydar Bey 125 Mehmed Said Paşa 93
İttihat ve Terakki Partisi 231 Konrad Adenauer 41
Haydarpaşa 29, 34, 125, 174-5, 202-8 Mehmed Vani Efendi 147
Haydarpaşa Garı 202-3, 206, 208 Krupp Firması 36 Mekteb-i Sultani 221
Heinrich Krippel 128 Kuruçeşme 13-4
Helmuth Cuno 206
J Küçük Ayasofya 96
Mekteb-i Tıbbiye 175-6
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa 252
Helmuth von Moltke 112-3 Jacques Lambert 267, 268 Küçük Mehmed Ali Paşa 176 Mevlüt Uysal 20
Hendese-i Mülkiye Mektebi 229, 233 James Eads 30 Küçükçekmece 184 Mısır Çarşısı 218

292 293
Hayallerde Kalan İstanbul Dizin

Michel Naum 110


Michelangelo 21-2, 52
O-Ö Rochefort 36
Rodos 244
Semavi Eyice 109, 110, 149, 151
Sepetçiler Kasrı 243
Milano 73, 141, 223, 256 O’Mahony (mimar) 150 Roebling John Augustus 30 Sergi-i Umumi-i Osmani 142
Milona Muharebesi 172 Ortaköy 40, 161, 169 Roma 74, 123, 141, 268, 272, 287 Servet-i Fünun 152
Mimar Davud Ağa 243-4 Oslo 20 Rudolf Nadolny 89 Silahtarağa 188
Mimar Sinan 243 Osman Hamdi Bey 194-5 Rumeli 24, 43-4, 186, 198, 200 Simon Prerault 42, 44
Misbah Muhayyeş 90 Osmanlı Bankası 195 Rumeli Demir Yolları Kumpanyası 198, 200 Sirkeci 29, 198-202, 229
Mississippi 30 Osmanlı-Rus Savaşı 75, 107, 170 Rumelihisarı 12, 29, 33-5, 40, 134 Sirkeci Garı 198-202, 229
Moniteur Oriental 146 Otto Ritter 206 Rusya 25, 74-6, 80, 121, 123 Smith William James 110
Mösyö Kırbis 193-4 Ömer Güney 209 Rusya Sanat Akademisi 76 Société de Construction des Batignolles 65
Murad III 243 Ömer Sırrı Bey 254-5 Rüstem Bey 187 Solgne 36
Murad V 260 Stefan Vogoridi (Sisam Prensi) 93, 96, 98
Mustafa II 147 P S Stranza (Rum fotoğrafçı) 107-8
Mustafa Kemal Atatürk 90 Palazzo Venezia 84 Sabri Esat Siyavuşgil 40 Stuttgart 37
Mustafa Nuri Paşa 92-3 Pangaltı 109 Sadık Rıfat Paşa 73, 93, 114 Sultanahmet 100, 102, 142, 157, 210, 215, 217,
Mustafa Reşid Paşa 73, 105, 114 Paolo Girardelli 84, 86, 88, 287 Sadrazam Ali Paşa 119 231, 267-270, 278-281
Müdafaa-i Milliye Cemiyeti 235 Paolo Vietti Violi 223 Safiye Sultan 243-5 Süleymaniye 67-8
Mühendis Mekteb-i Âlisi 233 Paris 22, 24-8, 35, 57, 65-7, 121, 151, 213-223, Said Paşa 64-5, 93, 142 Sütlüce 20, 188
Münevver Ayaşlı 249 272, 282 Saint Antonio 257 Sveti Stefan Kilisesi (Demir Kilise) 96, 99
Münih 36, 271 Paris Dünya Sergisi (1900) 213, 217 Saint Pierre Han 161, 257, 259
Münir Bey Konağı 43, 220, 223 Park Otel 90-2 Sakıp Sabancı Müzesi 176, 178 Ş
Patrokles Kampanakis 253 Salacak 42-3
N Paul Bonatz 36-40, 286 Salıpazarı 194
Şahin Turan 20, 44, 62, 66-7, 69, 152, 169, 184,
186, 191, 194-5
Pera 22, 90, 109, 178, 190, 193, 260 Salih Münir Paşa 67, 213-5, 219, 220-1
Nahid Sırrı Örik 134, 137 Şale Köşkü 153
Pera Palas 90 Salt Galata 40
Naim Güleryüz 260 Pers 15 Şehbal 254-5
Namıkpaşazade Tahir Bey 191 Samatya 278 Şehremaneti 24, 67-8
Petronieviç (Sırbistan Kapıkâhyası) 98 Samos 15
Napoli 74, 107 Philipp Holzmann 195, 208 Şehzadebaşı 125, 127, 229, 235
Samoslu Mandrokles 15
Naum Tiyatrosu 110, 111, 286 Pietro Gilandoni 73 Şemsipaşa 45
San Remo 261
Nazimî Yaver Yenal 206, 208, 209 Piripaşa 188 Şeyh Zafir Türbesi 141, 169
Sanayi-i Nefise Mektebi 200, 206-7, 254
Necmeddin Bey 256 Podesta Sarayı 59 Şeytan Deresi 106, 114
Sankt Petersburg 74-5
New York 25, 30 Portugalete 36 Şirket-i Hayriye 47, 134
Sarayburnu 24-5, 30, 34, 40, 42-5, 106, 112,
Nice 214, 277 Prerault Simon 42, 44 Şişli 24, 142-6, 195, 208, 249, 256, 287
128, 184, 214, 268
Nicola (Karadağ Kralı) 178 Şişli Camii 208, 249
Sardinya 25, 86-7
Nigoğos Balyan 110 R
Nikola I 75 Raimondo D’Aronco 11, 141-7, 153, 156-7,
Sarkis Balyan 46-7, 131-3, 198-202, 245-8, 260
Savoy Hanedanı 123
T
Nikolaki Vogoridi 98 160, 167, 170, 174-6, 249, 251, 253 Sedat Bornovalı 25, 29, 30, 31, 169, 178, 223, Takiyüddin 149
Nişantaşı 157, 160, 162, 164, 169, 170 Raven 36 261 Taksim 194-5, 273, 281-2
Norveç 20 Resimli Gazete 22-4, 128, 130 Seine Nehri 217 Takvîm-i Vekâyi 78-9, 80
Nürnberg Makine Şirketi 62, 64 Revue de Constantniople 246 Selim Melheme Efendi 143 Talat Paşa 270

294 295
Hayallerde Kalan İstanbul

Tanzimat 25, 57, 73, 77-8, 81, 100, 106, 112, Vebjørn Sand 20
114, 119, 120-123, 174, 235, 286 Vedat Tek 160, 164-5, 175, 205, 238, 278
Tanzimat Fermanı 77, 121, 123 Venedik 73-4, 141, 199
Tarabya 106-110, 141, 286 Victor Sasemann 36
Taşlık 249 Virgilio Fossati 76, 114
Tecla Taylor 256 Viyana 57, 84, 286
Tepebaşı 84, 86, 223-5, 281
Tersane-i Amire 57 W
Teselya 172, 174
Willem I (Hollanda Kralı) 84
Teşvikiye 169
William James Smith 110
Tevfik Paşa 88-9, 91, 288
Tevfik Paşa Konağı 91
Tevhid-i Efkâr 125, 129
Y
Ticino 73-4, 84, 93, 103, 109 Yaveran Dairesi 153
Tito Lachia 84 Yavuz Sultan Selim 22
Tomasso da Zolfo 22 Yavuz Yıldırım 229, 231, 233, 236-9
Topçular Kışlası 164 Yedikule 112, 184, 200-2, 214, 273
Tophane 106, 112, 281 Yeni Cami 215, 217-8, 243, 245
Topkapı 16, 106, 112, 114, 231, 251 Yeni Sabah 40
Topkapı Sarayı 16, 112, 231, 251 Yenikapı 195, 281
Torino 86, 141, 143, 156, 164 Yenimahalle 251-2
Torino Birinci Mimarlık Sergisi 141 Yeprem Boğosyan 57
Toskana 123 Yeşilköy 184, 278
Trakya 15 Yıldız Sarayı 64, 141-2, 153-7, 160, 173-4
Tsarigradski Vestnik 98 Yorkaris Efendi 165
Tünel 151, 183, 187, 190, 193-4 Ypsilanti Ailesi 107
Türk-Alman Dostluk Yurdu 40, 270 Yunanistan 172-3
Türk-Yunan Harbi (1897) 170 Yusupov Hanedanı 75

U-Ü Z
Udine 156, 160 Zeynep Çelik 34, 66, 112, 187, 215, 217-8
Ulrich Finsterwalder 40 Zonaro Fausto 160-1, 164
Unkapanı 24, 51, 53, 55 Zülfaris Sinagogu 260
Unkapanı Köprüsü 24, 51, 53
Ürgüplü Hayri Efendi 235
Üsküdar 24-5, 30, 34, 40, 149, 193

V
Valens Su Kemeri 274
Vassos (Yunan Albay) 172

296

You might also like