Professional Documents
Culture Documents
Özet
19. ve 20. yüzyılda görülen teknolojik ve bilimsel gelişmeler metafizik, varlık,
gerçeklik ve görecelik gibi kavramların yeniden tanımlanmasına neden olur. Bu çağda
ele alınan ve yeniden yorumlanan konulardan biri de zaman konusudur. Bu konudaki
çalışmalarıyla pek çok kişiyi etkileyen Henri Bergson (1859-1941) önemli bir konum-
dadır. Bergson, zaman konusunu saf süre, homojen zaman-heterojen zaman, içsel zaman
gibi kavramlarla açıklar. Geleneksel yöntemlerin sorgulanmasına ve yeni anlatım yönt-
emlerinin aranmasına öncülük eder.
Edebiyat sahasında da birçok modernist yazar, Bergson’un zaman felsefesinden
etkilenmiş ve bu kavramları eserlerinin merkezine yerleştirmişlerdir. Bu çerçevede
çağdaş Amerikan edebiyatından William Faulkner (1897-1962) ve 20. yüzyıl Türk
edebiyatından da Ahmet Hamdi Tanpınar’ı (1901-1962) ele aldığımız çalışmamızda
Bergsoncu zaman felsefesinin etkileri üzerinde durulacaktır. Faulkner’ın Ses ve Öfke
(1929) ve Tanpınar’ın da Huzur (1949) adlı romanları irdelenmiş; Bergsoncu zaman
felsefesinin özellikleri ve getirdiği yenilikler ortaya konmuştur. Daha sonra da bu ye-
niliklerin Faulkner ve Tanpınar’ın söz konusu yapıtlarına yansımaları incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Henri Bergson, zaman, Amerikan Edebiyatı, William
Faulkner, Ses ve Öfke, Türk Edebiyatı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur
Abstract
Technological and scientific developments in the 19th and 20th-century caused
to redefine the terms such as metaphysic, entity, reality, and relativity. One of the terms
is 'time' which is handled and redefined in this period. Henri Bergson (1859-1941) who
34
influenced a lot of people with his studies and his time philosophy has an important po-
sition. Bergson explains the ‘time entity’ with the terms like pure time, homogeneous
time- nonhomogenous time, internal time. He leads to question the traditional methods
and to seek the new ways of narration methods.
A lot of modernist authors in literature had been influenced by Bergson’s time
philosophy and they gave great importance Bergson's time philosophy in their works. In
this study, we analyze the influence of Bergson's time philosophy comparing, on Wil-
liam Faulkner (1897-1962) in modern American literature and Ahmet Hamdi Tanpınar
(1901-1962) in 20th-century Turkish literature. The novels, Faulkner’s The Sound and
The Fury (1929) and Tanpınar’s Huzur (1949); were researched and revealed characteris-
tics of Bergson’s time philosophy and its innovations. Then the reflections of these inno-
vations in Faulkner’s and Tanpınar’s novels which we chose as the subjects of our study
were examined.
Keywords: Henri Bergson, Time, American Literature, William Faulkner, The
Sound and The Fury, Turkish Literature, Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur
man boyutunun birbirlerinden ayrılmayan ler adlı kitapta bir araya getirilen bu maka-
bir bütün ve durmadan ilerleyen bir birlik lelerden hareketle Tanpınar’ın nasıl bir
oluşturduğu” (Topakkaya 2008, 567) yö- roman arzusu içinde olduğunu anlamak
nündeki ifadesini adeta eser kişilerinin mümkündür. “Türk romanı ve dünya ro-
yaşamlarında somutlamaya çalışır. Bu özel- manı üzerine tespitler, tahliller, eleştiriler,
liğinden dolayı Huzur romanında ‘zaman’ bir edebî tür olarak roman, Batı edebiyatı
olgusunun neredeyse eserin odağına yerleş- ile Türk edebiyatının karşılaştırılması, ro-
tirildiğini ve olay örgüsünün de ikinci pla- man yazarlarına önerilerin” (Baycanlar
na itildiğini söylemek yanlış olmayacaktır. 2014, 433) sıralandığı bu makalelerde aynı
Edebi bir kişiliğin hangi düşünce, zamanda geleneksel roman anlayışının
akım veya olgudan ne kadar etkilendiği ötesinde modern romana özgü pek çok
şahsi özelliklerinden bağımsız olarak tespit sorun üzerinde de durulmaktadır. Tanpı-
edilemeyeceğinden Tanpınar’ın edebi kişi- nar’ın bu bağlamda ele aldığı sorunlardan
liğinde öne çıkan birkaç özellikten bahset- biri de ‘roman ve gerçeklik’ yani ‘romanda
mek yararlı olacaktır. Örneğin Tanpınar’ın realite’ sorunudur. Türk romanının gelişe-
“geçmişe dayalı ancak değişime de açık bir bilmesi için bireyin öne çıkarılması, bireye
dünya görüşünü” (İmamoğlu 2003, 135) verilen ehemmiyetin daha da arttırılması
savunması onun çağdaşlarından ayrılması- gerektiğini düşünen Tanpınar’a göre ro-
nı sağladığı kadar Bergson felsefesinden ne manda ele alınan gerçekliğin insan odaklı
ölçüde etkilendiğini de ortaya koyan bir olması gerekmektedir. Roma-
özelliktir. Yıkılan bir imparatorluğun en- nın/romancının zamanı veya karakterin
kazları arasında eskiyi savunanların muha- içinde bulunduğu ‘zaman boyutu’ ile de
fazakârlıkla, yeniyi savunanlarından da yakından ilişkili olan realite konusunda
Batıcı olmakla suçlandığı bir dönemde Tanpınar’ın “realitenin insanın kendisi
Tanpınar, Batı felsefesiyle cemiyet ruhunun olduğu düşüncesi(ne)” (Baycanlar 2014,
birleştirilmesi gerektiğine inanmaktadır. Bu 434) yaklaşmasını Bergson felsefesiyle açık-
bağlamda “modern bir metafizik anlayışla, lamak mümkündür. Nitekim kesintisiz bir
bir ‘Doğu Rönesansı’ fikrini” (Ayvazoğlu duyumsama hali içinde olan bireyin salt
1995, 100) öne çıkaran bu düşüncenin oda- nesnel zamanın verileriyle açıklanması,
ğına Bergson felsefesinin yerleştirilmesi anlaşılması mümkün değildir. Ona göre
tesadüfî bir seçim değildir. Hem geçmişe hem roman yazarı hem de romana konu
dayanan hem de değişime açık bir dünya olan kişiler; “bütün bir kalabalığı, bütün bir
görüşünün savunulmasına olanak tanıyan müstakbel insanlığı kafasında taşıyan”
Bergson felsefesi, modern felsefe açısından (Tanpınar 2011, 52) birer insandır. Bu yüz-
doğunun aydınlatılmasını sağlamakla kal- den böylesine girift bir özellik sergileyen
mayarak geçmiş ile geleceğin birlikteliğini insanı anlamaya ve anlatmaya en uygun
de sağlayacaktır. olan form, bilincin ve bilinç hallerinin işe
Şair ve yazar olduğu kadar bilim koşulduğu bir zaman ve gerçeklik formu-
adamı kimliğiyle de ön plana çıkan Tanpı- dur.
nar’ın, romanlarının yayımlanmasından Böyle bir gerçeklik anlayışıyla orta-
önceki dönemlerde bir romanın nasıl ya- ya çıkan Huzur romanında zaman olgusu
zılması gerektiğiyle ilgili düşüncelerini oldukça işlevsel bazı özelliklerle donatıl-
belirten pek çok yazı ve makale yazması; mıştır. İçinde bulunulan zaman, Tanpı-
onun Orhan Pamuk’un deyimiyle “düşün- nar’ın ifadesiyle hem geleceği hem de geç-
celi bir romancı” (Pamuk 2011, 19) olduğu- mişi “görmeye yarayan bir rasat kulesidir”
nu ortaya koymaktadır. Nitekim Zeynep (Tanpınar, 2007: 149). Geçmiş zaman ise
Kerman tarafından Edebiyat Üzerine Makale- kimilerine göre “güncelliğini ve dolayısıyla
Henri Bergson’un Süre Felsefesinin Wıllıam Faulkner ve Ahmet Hamdi Tanpınar’da Yansımaları 39
etkisini yitirmiş, olmuş bitmiş herhangi bir liam Faulkner da Bergson felsefesinden
şeyi değiştirmenin imkânsız oluşu gerçe- etkilenerek sezgi, bilinç, istenç, zaman, içsel
ğinden dolayı genelde ihmal edilen, ya da zaman-psikolojik zaman ve saf süre gibi
en azından diğer zaman boyutlarına göre kavramları bu felsefenin ilkeleri doğrultu-
önem verilmeyen bir zaman boyutu” (To- sunda ele alır. Faulkner’ın bu ilkeleri en
pakkaya 2008, 567) olsa da Tanpınar’ın belirgin şekilde uyguladığı eser, 1929’da
zaman anlayışında önemli bir yere sahiptir. yayımladığı Ses ve Öfke (The Sound and The
Bergsoncu düşünceden ötürü zamanı ayrı Fury)’dir. Yirmi dört saatlik bir zaman di-
ayrı kümeler halinde değil de “parçalanmaz liminin anlatıldığı Huzur romanına benzer
bir bütün” olarak tasavvur eden Tanpınar’a bir anlayışla kurgulanan bu roman, dört
göre geçmiş veya mazi olarak adlandırılan ayrı günde geçen dört ayrı anlatıdan oluş-
zaman boyutu, bilinç eylemleri vasıtasıyla maktadır. Bu bölümlerin her birinde farklı
iç âlemde yeniden yaratılarak varlığını her bir karakterin ele alındığı ve anlatıcının
an hissettirebilecek, bugüne taşınabilecek değiştiği romanda her karakter, okurun
bir yapıdadır. Nitekim Mümtaz’ın maziyi karşısına farklı bir zaman algısıyla çıkmak-
bugüne taşımaya yönelik yaptıkları dikkat tadır. Nesnel zaman olarak birer tarihin
çekicidir. Nuran’dan ayrılmasına rağmen başlık olarak verildiği dört anlatıdan ilki, ‘7
onun sevdiği şeylere yönelen, onunla ge- Nisan 1928’ tarihinde yaşananları kapsa-
çirdiği tüm anları tekrar tekrar muhayyile- maktadır. Compson ailesinin zekâ özürlü
sinde canlandıran Mümtaz, akıp giden çocuğu Benjy’ye ait olan bu bölümü, ailenin
zaman nehrini tersine döndürerek “zamana Harvard’a okumaya giden ve sonunda
hükmedeceğini, ebediyete ulaşacağını ve intihar eden Quentin’e ayrılan ‘2 Haziran
ölümü yeneceğini” (Okumuş, Şahin 2012, 1910’ tarihli ikinci bölüm takip etmektedir.
111) düşünecek kadar yekpare bir zaman ‘6 Nisan 1928’ tarihli üçüncü bölümde ise
algısına ulaşır. diğer kardeşlerinden farklı olarak daha çok
William Faulkner faydacı özelliklere sahip olan Jason sahneye
Türk edebiyatında Yahya Kemal çıkar. Romanın ‘8 Nisan 1928’ tarihli son
Beyatlı, Rıza Tevfik Bölükbaşı, Ahmet Şu- bölümünde ise Dilsey ele alınmaktadır.
ayb, İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Mustafa Faulkner’in deneysel olarak nitele-
Şekip Tunç ve Ahmet Hamdi Tanpınar nebilecek pek çok özelliği denediği Ses ve
başta olmak üzere pek çok kişiyi etkileyen Öfke’de dikkat çeken ilk husus, her bölüm-
Bergson; felsefi prensiplerini ortaya koydu- de farklı bir anlatım tarzının benimsenme-
ğu ilk andan itibaren Amerikan edebiyatın- sidir. Bilinçakımı tekniğinin kullanılmasına
da da etkisini hissettirir. “Savaşlar, bilimsel olanak tanımasından dolayı yazar tarafın-
ve teknolojik gelişmeler karşısında ruhsal dan bilinçli olarak tercih edilen bu anlatım
doyumu sağlayacak, ruhsal boşluğu kapa- tarzı, metnin okunmasını ve anlaşılmasını
tacak bir yol arayan modern Amerikan zorlaştırmakla birlikte Faulkner’ın zaman
yazarlarına ilham kaynağı olan Bergson, algısı ve zamanı ele alışıyla yakından ilişki-
bedenle ruh arasında bir uçurum gibi geniş- lidir. Nitekim Bergson’un “iç içe giren, bir-
leyen bu açıklığı aşmaları için ihtiyaç duy- birlerinde eriyen ve sayı ile hiçbir yakınlığı
dukları felsefi zemini oluşturur”(Douglass olmadan sadece nitelik halinde art arda
1986, 166-167). gelen” (Sunar 1970, 58) saf süre tasarısını
Henry Miller başta olmak üzere benimseyen Faulkner, “bütün lâhzaların
William Carlos Williams, Robert Frost, birbirine girdiği, geçmiş ve geleceğin de
Thomas Wolfe ve Gertrude Stein gibi sanat- şimdide toplandığı” (Sunar 1970, 48) yö-
çılardan başka çalışmamıza konu olan Wil- nündeki düşüncesini bilinçakımı tekniğini
40
kullanarak ifade etmeye çalışır. Örneğin bilinç eylemleriyle göstermeye çalışan Fa-
romanın birinci bölümünde okurun karşı- ulkner’ın, Ses ve Öfke’de zamanın tecrübe
sına çıkan Benjy’nin zekâ özürlü olmasın- edilişiyle ilgili olarak Bergson’un dureé
dan dolayı zamanı algılayışında şimdi- kavramına iyice yaklaştığını söylemek yan-
geçmiş-gelecek gibi herhangi bir zaman lış olmayacaktır.
ayrımına sahip olmaması veya geçmişi Nesnel zamanın tek başına ifade et-
adeta bir saplantıya dönüştüren Quen- tiği gerçekliğin tarihsel bir meseleden ibaret
tin’inin zamanda yaşadığı geri dönüşler olduğunu ifade eden Tanpınar’dan daha
bilinçakımı tekniği kullanılarak verilmeye ileri giden Faulkner bilinç, sezgi ve psikolo-
çalışılır. Üstelik bu durum, sadece romanın jik bileşenlerle birlikte ele alınmayan nesnel
birinci bölümü ve tek bir karakterle de sı- zamanın adeta hiçliğine işaret eder. Bu
nırlı değildir, romanın diğer bölümlerinde düşüncesini eserin zekâ ve bilinçten yoksun
de buna benzer örnekler sıralanabilir. Bu olan Benjy’nin yaşamıyla somutlar:
bağlamda “roman kişisinin iç dünyasında, “Bana bak,’ dedi Luster. ‘Sakın se-
zamandan zamana atlayarak her türlü de- sini çıkarayım deme.’
terminist ve dilbilgisel kısıtlamanın dışında Yine neden vızıldanıyor seninki.’
özgürce dolaşma olanağı” (Ecevit 2001, 43) ‘Ne bileyim ben,’ dedi Luster. ‘İşte
sağlayan bilinçakımı tekniğinin tıpkı Huzur böyle esince aklına başlıyor vızıl-
romanında olduğu gibi karakterlerin zihni- danmaya. Sabahtan beri hiç dur-
ni tüm boyutlarıyla ortaya koyduğu ve madı. Bugün doğum günü de on-
zamanın bütünlüğünün gösterilmesini sağ- dan galiba.’
layan bir araç niteliğinde olduğu söylenebi- ‘Kaç yaşında.’
lir. ‘Otuz üç,’ dedi Luster. ‘Bu sabah
Zamanı oluşturan tüm birimlerin bastı otuz üçüne.’
kişinin bilincinde bir arada, ayrılmaz ve Sen otuz yıldır hep üç yaşında mı
devamlı gelişen bir bütünlük içinde bulun- demek istiyorsun.’
duğunu ifade eden Bergson’a göre “gerçek ‘Ben annem ne söylerse onu söyle-
tecrübe, zamanın böylesine bir bütünlükte rim,’ dedi Luster (Faulkner 2014a, 18)
algılandığı, bütün zamanların ve tecrübele- Benjy, standart/nesnel zamanın
rin birbirine karıştığı, birbirinin içine geçtiği göstergesi olan takvime göre otuz üç yaşın-
içsel zamanda” (Hasanusta 2011, 22) yani da olmasına karşın kendi özel zamanında
dureé olarak adlandırılan anlarda yaşanır. üç yaşındadır. Başka bir ifadeyle Benjy’nin
Bergson’un psikolojik zaman ve bilincin zekâ-bilincinin durduğu daha fazla gelişim
sürekli bir akış içinde olduğuna işaret eden göstermediği üç yaşından itibaren geçirdiği
bu düşüncelerinin Ses ve Öfke’de karşılık otuz yıl hiç yaşanmamış gibidir.
bulduğu ve çeşitli şekillerde ifade edildiği Faulkner’ın Benjy’ye yüklediği bir
söylenebilir. Örneğin geçmişe karşı hasta- diğer özellik ise onun zaman algısının şim-
lıklı bir duyuşa sahip Quentin’in zamanı diden ibaret oluşudur. Benjy geçmiş-şimdi-
durdurma yönündeki isteğinin gerçekleşe- gelecek diye zamanı ayıramadığından Tan-
meyecek olmasına dair yaşadığı teslimiyet pınar’ın ifadesiyle ‘parçalanmaz bir bütün’
veya Dilsey’in zamanı, sonsuzluğa ulaşan olan ‘yekpâre geniş bir an’da yaşıyor gibidir.
bir bütünlük olarak görmesinin temelinde Üstelik “zamanlar arasında geçiş yaptığın-
tüm zaman birimlerinin bir aradalığına dair da ve bir zamandan başka birine geçtiğinde
yaşadığı farkındalık tamamen Bergsoncu kullandığı dilde hiçbir farklılık olmaması-
düşüncenin yansımalarıdır. Bu yönüyle nın nedeni de aslında zaten bu zamanlar
gerçeği ve karakterlerin zihinlerinde geçen arasında farklılık görmüyor oluşundandır”
düşünce süreçlerini anlatıcıların tümleşik (Hasanusta 2011, 28). Çağdaş okuyucular
Henri Bergson’un Süre Felsefesinin Wıllıam Faulkner ve Ahmet Hamdi Tanpınar’da Yansımaları 41
cin sürekli bir akış içinde olduğunu; dolayı- ni ortaya koyduğu kadar zaman bağlamın-
sıyla da bütün zaman birimlerinin bir bü- da deneysel niteliğe sahip eserlerdir.
tünlük arz ettiğini ifade etmesi geleneksel 2. Matematiksel değerlerle ölçülen
zaman anlayışının dışında yepyeni bir bu- nesnel zamanın yerine Bergson felsefesinin
luş olarak kayda geçer. Nitekim zaman öne çıkardığı bütün zaman birimlerinin bir
olgusunun insan için hiçbir zaman ayların, arada olduğu, bilinç eylemleri ve kişisel
haftaların, günlerin ve saatlerin düzenli bir algı tecrübeleriyle birbirine karıştığı içsel
şekilde sıralandığı dümdüz bir doğrultuda zamanı benimseyen Faulkner ve Tanpı-
ilerlemediğini; bu süreçte hafızanın, geçmiş nar’ın eserlerinde ele aldıkları nesnel za-
tecrübelerin, bilinç eylemlerinin ve ruh manın aralığını olabildiğince minimize
halinin de etkili olduğunu vurgulayan ettikleri görülmektedir. Nitekim Huzur
Bergson daha önce mutlak gerçekliğin bir romanında nesnel zaman, II. Dünya Sava-
ölçüsü olarak kullanılan geleneksel zaman şı’nın başlamasından önceki yirmi dört
anlayışını tamamen yıkar. Bergson’un fel- saatlik zaman dilimini kapsarken Ses ve
sefede çığır açan süre felsefesi, kısa sürede Öfke’de nesnel zamanları ayrı olmakla bir-
etki alanını genişleterek edebiyat başta likte dört ayrı karakterin yirmi dört saatlik
olmak üzere pek çok alanda karşılık bulur. zaman diliminde yaşadıkları anlatılmakta-
Bu bağlamda zaman olgusunu işlemede dır.
çağdaş gelişmelerden ve yeniliklerden bü- 3. Bergson’nun tüm zaman birim-
yük oranda etkilenen/yararlanan 20. yüzyıl lerinin (geçmiş,şimdi,gelecek) iç içe girdiği;
modernist romanın önemli isimlerinden sadece nitelikler halinde bulunan ve nicel
olan Faulkner ve Tanpınar’ın Bergson’un olarak ifade edilemeyen saf süre anlayışın-
süre öğretisinden önemli ölçüde etkilendik- dan dolayı zamanı bir bütün olarak algıla-
leri görülür. yan Faulkner ve Tanpınar, bilinçakımı tek-
Farklı gelenek ve medeniyet et- niğine ağırlık vererek tüm zaman unsurla-
ki/ölçüleriyle yetişmelerine karşın ülkeleri- rının bilinçte var olabileceğini göstermeye
nin edebiyatlarında çağdaş edebiyatın geli- çalışır. Faulkner ve Tanpınar’a göre içinde
şimine büyük katkı sunan Faulkner ve bulunulan zaman ne olursa olsun kişi bilinç
Tanpınar’ın Bergson’un süre felsefesinden eylemleri sayesinde bölünemez bir sürekli-
ne oranda etkilendiklerini, bu etkilenmele- lik ve zamanda birlik formunu yakalayabi-
rini eserlerinde ne şekilde ortaya koydukla- lir.
rın şöyle sıralamak mümkündür: 4. Bergson’un varlığımızın ve içsel
1. Tıpkı kendi ülkesinde ‘Güneyli hayatımızın göstergesi olan hakiki zamanı,
yazar’ olarak anılan ve Güney’in kendine geçmişin halde (içinde bulunulan zamanda)
özgü özelliklerini kişiliğinde barındıran devamı olarak tasavvur etmesinden dolayı
Faulkner gibi Tanpınar da son demlerini Faulkner ve Tanpınar’ın geçmiş yaşam
yaşayan bir imparatorluğun tüm birikimine tecrübelerini ve hatıraları önemsedikleri
sahip Osmanlı/Doğu medeniyetiyle yetiş- görülmektedir. Nitekim bu durum eser
miş bir sanatçıdır. Bu özelliklerinden dolayı kişilerinin kendi geçmişlerine karşı saplan-
Batı dünyasının gelişmelerine karşı mesafe- tılı sayılabilecek bir bağ geliştirmeleriyle
li olma eğilimi gösteren edebiyatlarında sonuçlanır.
çağdaş bulguları denemeleri ve bunlara
öncülük etmeleri eserlerinin deneysel kimi KAYNAKÇA
nitelikler taşıması sonucunu ortaya çıkar- Ayvazoğlu, Beşir (1995). Yahya Kemal -Eve
maktadır. Bu nedenle Amerikan edebiya- Dönen Adam, Ötüken Neşriyat, İs-
tında Ses ve Öfke, Türk edebiyatında da tanbul.
Huzur romanları Bergsoncu zaman ilkeleri- Cantwell, Robert (2014). “Faulkner’lar: Ye-
Henri Bergson’un Süre Felsefesinin Wıllıam Faulkner ve Ahmet Hamdi Tanpınar’da Yansımaları 43
tenekli Bir Aileye Dair Hatıralar”, mamış Yüksek Lisans Tezi, İstan-
William Faulkner’la Konuşmalar, bul.
(Derleyen: M. Thomas Inge), (Çev: İmamoğlu, Tuncay (2003). “Ahmet Hamdi
Aslı Kutay Yoviç), Agora Kitaplığı, Tanpınar’da Süreklilik ve Deği-
İstanbul. şim”, Atatürk Üniversitesi Sosyal
Cevizci, Ahmet (2014). Felsefe Sözlüğü, Say Bilimler Enstitüsü Dergisi,
Yayınları, 4. Baskı, İstanbul. C.2,S.1,s.131-148.
Demir, Mehmet Nuri (2011). “Henri Berg- Kocabay, Hatice (2010). “Ahmet Hâşim
son’un Felsefesinde Sezginin Yeri”, Şiirlerinde Zaman”, Bilkent Üniver-
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sosyal Bi- sitesi, Ekonomi ve Sosyal Bilimler
limler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bi- Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek
limleri Anabilim Dalı, Mantık Bilim Lisans Tezi, Ankara.
Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Li- Levinas, Emmanuel (2005). Zaman ve Baş-
sans Tezi, Van. ka, (Zeynep Direk’in Sunuşuyla -
Ecevit, Yıldız (2001). Türk Romanında Post- Çev. Özkan Gözel), Metis Yayınları,
modernist Açılımlar, İletişim Yayıncı- İstanbul.
lık, İstanbul.Douglass, Paul (1986). Okumuş, Salih – Şahin, İdris (2012). “Ah-
“Bergson and American Moder- met Hamdi Tanpınar’ın Romanla-
nism”, Bergson, Eliot and American rında Zaman ve Mekân Bağlamın-
Literature, The Universty Press of da Yabancılaşma Tezahürleri”,
Kentucky, Lexington, Kentucky. ODÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Eroğlu, Ayşe (2007). “Henri Bergson’da Sosyal Bilimler Araştırmaları Der-
Şuur-Sezgi İlişkisi”, Atatürk Üni- gisi, C. 3, S. 5, s. 108-120.
versitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Öztürk, Kadriye (2007). “Henri Bergson’da
Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Süre”, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bi-
Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Li- limler Enstitüsü, Felsefe Anabilim
sans Tezi, Erzurum. Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Li-
Faulkner, William (2014a). Ses ve Öfke, Yapı sans Tezi, Ankara.
Kredi Yayınları, 13. Baskı, İstanbul. Pamuk, Orhan (2011). Saf ve Düşünceli Ro-
Faulkner, William (2014b). “Şöhretin İlk mancı, İletişim Yayınları, İstanbul.
Devresinden Bir Faulkner Hatırası” Baycanlar, Sema Çetin (2014).
(Söyleşiyi Yapan: Anthony Buttita), “Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur
William Faulkner’la Konuşmalar, Romanının Düşünsel Arka Planı:
(Derleyen: M. Thomas Inge), (Çev: Edebiyat Üzerine Makaleler”, Aka-
Aslı Kutay Yoviç), Agora Kitaplığı, demik Sosyal Araştırmalar Dergisi,
İstanbul. Y. 2, S. 5, s. 431-439.
Griffiths, Jay (1999). Tik Tak/Zamana Kaça- Sartre, Jean Paul (1960). “Time in Faulkner:
mak Bir Bakış, (Çev. Çiçek Öztek), The Sound and The Fury”, William
Ayrıntı Yayınları, İstanbul. Faulkner: Three Decades of Criticism,
Hasanusta, Ümit (2011). “William Fa- Ed. Frederick J. Hoffman, Olga W.
ulkner’ın Ses ve Öfke Eserinde Za- Vickery, p.225-232,Michigan, Mic-
man ve Bilinç Kavramları”, İstanbul higan University Press.
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Ensti- Sunar, Cavit (1970). “Bergson’da Şuur Hal-
tüsü, Batı Dilleri ve Edebiyatları leri ve Zaman”, Ankara Üniversite-
Anabilim Dalı, Amerikan Kültürü si İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.18,
ve Edebiyatı Bilim Dalı, Yayımlan- S.1, s.47-66.
44