You are on page 1of 13

Hakemli Makale

ÇAĞDAŞ SANAT VE SİYASET: DÜNYAYI DEĞİŞTİRME ARZUSU

Contemporary Art and Politics: The Desire for Changing the World

Fırat Arapoğlu*

Öz
Sanat ve siyaset sadece bir iletişim alanı değil, aynı zamanda “politik sanat” ya da “sanat
128 politikası” terimlerinde görülebileceği gibi, melez kavramlara da dönüşmektedir. Sanatın ya da
siyasetin tarifleri bugün birçok parametreyle desteklenen tanımlarla ölçülebilmektedir.

Güzel Sanatlar olarak tanımlanan alan, bugün çoğunlukla beyaz küpler içerisinde bir tür zaman-
ötesi bir estetik haz önermekteyken, sanatın tasarım ile olan benzer biçimsel görünümleri, bugün
“angaje bir iletişim dilini” işaret etmektedir. Siyaset ise, bugün nispeten temsili demokrasinin
işlediği ulus-devletler ve küreselleşme bağlamında, uluslararası ilişkileri işaret etmektedir.
Peki, bu iki alan arasındaki ilişki nasıl tespit edilebilir ve buna dair nasıl çıkarsamalarda
bulunulabilir?

Bu çalışma sanat ve siyaset arasındaki farklı ve çeşitli olası ilişkilerin yapısına odaklanmaktadır.
Ontolojik, tarihsel, toplumsal ve estetik açıdan, farklı başlıklar altında sanat ve siyaset ilişkisine
dair değerlendirmeler özetlenmekte ve sonuç kısmında ise bu özetleme üzerinden bazı
önerilerde bulunulmaktadır.

Anahtar Sözcükler: Sanat ve Siyaset, 20. yüzyıl sanatı, Politik Sanat

Abstract
Art and politics is not just a communication field, but at the same time it has become a kind of
hybrid terms as it may be seen in the terms “political art” or “art politics”. Definition of art or
of politics can be measured with some definitions supported by a lot of parameters.

* İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi, Öğr. Gör. / firat.arapoglu@
kemerburgaz.edu.tr
Eğitim Bilim Toplum Dergisi / Cilt:13 Sayı:52 Güz: 2015 Sayfa: 128-140
Education Science Society Journal / Volume:13 Issue:52 Autumn: 2015 Page: 128-140
Fırat Arapoğlu
While the field described as Fine Arts has proposed a timelessness aesthetic pleasure in white
cubes, the similar formal aspects of art and design have pointed out an “engaged communication
language”. Politics have pointed out international relations in the context of national-states in
which democracy works relatively and globalization. How can the relations between these two
fields be determined and how can it be deduced about it?

This research has focused on the structures of different and possible relations between art and
politics. It has been summarized the relations between art and politics under the different titles
from the perspectives of ontology, history, sociology and aesthetics. In the conclusion, it is
deduced about this fact by way of this summing up.

Keywords: Art and Politics, The Art of 20th Century, Political Art.

“tarihsel sosyal ekonomik şartların


zaruri neticesi bu
deme...
bilirim
o dediğin nesnenin önünde
kafamla eğilirim
ama bu yürek
129
o bu dilden anlamaz pek”

Nazım Hikmet Ran,


Şeyh Bedrettin Destanı -9, 1936

Giriş
Sanat yapıtları aracılığıyla toplumsal adalet ve eşitsizlik gibi konularda yaşanan
problemleri görünür kılan ve bunlara dair farkındalık yaratan sanatçılar,
“çağdaş sanat dünyası” adı verilen ve çok sayıda, değişik eğilimlerde farklı
siyasal konumlanmalar ve farklı estetik arzularla tanımlanabilen bir yapının
içerisinde hareket etmeye çalışmaktadır (Danto, 1964; Dickie 1974 ve 1997;
Becker, 2013). Bu bağlamda, çağdaş sanat dünyası iki temel pratik üzerinden
siyaset ile ilişki kurmaktadır: Stratejik yaklaşımlar geliştirerek ve taktiksel
pratikler üreterek. Bu kategoriler içerisinde mekana-özgü çalışmalar (site-
specific works), radikal pedagoji, farklı müze pratikleri, alternatif akademik
programlar ve sorgulayıcı sanat yapıtlarının varlığı, sanat ve siyaset
arasındaki ilişkide farklı ve özgün okumaların yapıldığı eğilimler olarak tespit
edilebilmektedir. Bu noktada öncelikle sanat ve siyaset ilişkisinin gösterdiği
yapıyı ontolojik bağlamda analiz etmek gerekmektedir. Ardından tarihsel süreç
içerisinde sanat ve siyaset ilişkisine genel bir bakış geliştirilecektir. Estetik
Çağdaş Sanat ve Siyaset: Dünyayı Değiştirme Arzusu

ve siyaset ile bugünün güncel sanatının gösterdiği yapı masaya yatırıldıktan


sonra, sonuç kısmında konuya dair öneriler ve çıkarsamalar yapılmaktadır.

1. Ontolojik Açıdan Kültür, Sanat ve Siyaset


Gerçekçi bir bakış açısıyla, bugün piyasa değerlerine fazlasıyla angaje olan
güncel sanat dünyasının, güncel politikaya ilgisi o kadar yüksek düzeyde
değildir ve politika üzerinde fazlaca bir etkisi de bulunmamaktadır. Aktüel
politika ise, aksine, kentsel dönüşüm, özelleştirme ve dış politika gibi
konularda yeni eğilimler geliştirmekte ve bu konuları dönüştürmekteyken,
sanatın gücünden de fazlasıyla yararlanmaktadır (Özkan, 2011). Nitekim
çağdaş sanat dünyası, çoğu zaman, kendi yapısına dışarıdan bak(a)madığı
için aktüel politikaları sadece bir “temsil konusu olarak” kodlayabilmekte ve
kullanabilmektedir.

Toplumsal yaşam içerisinde işlev gören sanat ve siyasete dair önemli güç
odakları, özellikle 20. yüzyılda çok sayıda kültürel ve sanatsal savlar öne
sürmüş ve kültürün deformasyonuna neden olmuştur. Bu deformasyonları
Guy Debord “gösteri” olarak adlandırır (Debord, 1996). Gösteri, imajlar
130
aracılığıyla insanlar arasında kurulan toplumsal ilişki olarak tanımlanmaktadır.
Böylece, örneğin, günümüz siyasetinin de reel-politikalara değil, kamuoyu
yoklamaları, anketler ve siyasi eğlence kültürünün çığırtkanlığına dayalı
bir estetize sunuma dayandığı düşünülürse, gösteri aynı zamanda siyaset
olarak adlandırılabilmektedir. Bu denklemde, siyaset ve kültür birbirlerinden
ayrılamayacak, tek ve bir haline gelen bir görünüm sunmaktadır (Marcuse,
1997; Adorno ve Horkheimer, 2010).

Sanat ve politika arasındaki dil geçişlerinin tercümesi, dolaysız bir kolaylığa


sahip değildir. Zira kültür üretimi, aktüel yaşamın birçok alanını - buna siyaset
de dahil - fazlasıyla kapsamaktadır (Bourdieu, 2006 ve 2015). Kültürel üretim
içerisine televizyon, radyo, bilgisayar yazılımları, reklamcılık, güzel sanatlar
ve tasarım dahil bir çok alan dahil edilmektedir (Barthes, 2014 ve Benjamin,
2000). Siyaset de, 17. yüzyıldan bu bana aktif bir biçimde, imajların ve daha
geniş bir perspektiften bakılırsa, medyanın gücünün fazlasıyla farkındadır
ve bunları yetkin bir biçimde kullanmaktadır. Bu tespitin aynı zamanda bir
ileri aşaması şöyle gösterilebilir: Medya, aynı zamanda, kültürün yeniden-
üretimini sağlayan bir yapıdır (Althusser, 2003).

Kültür toplumsal değerleri, inançları ve ilişkileri düzenleyen bir insan ilişkileri


bütünü olarak adlandırılırsa, makro-ölçekli olarak siyaset ve sermaye internet,
televizyon ve basılı medya gibi geniş-ölçekli ekonomik makineleri kullanarak,
Fırat Arapoğlu

kendi ideolojisine içkin iletileri dinamik bir biçimde kullanmaktadır. Sinema,


radyo, televizyon ve internet gibi kültür üretim araçları bu ekonomik makineler
kapsamında değerlendirilmektedir (Baudrillard, 2003). Fakat bunun yanında,
kültürün yeniden-üretimi bağlamında, buna karşı çıkan muhalif kültürü
unutmamak gerekmektedir. Böyle bakılırsa, kültürel üretim hem kültürü
ürettiğimiz hem de onun tarafından üretildiğimiz anlamına gelmektedir
(Louw, 2001).

2. Tarihsellik Açısından Sanat ve Siyaset


Post-modernizmin artık kesin bir gerçekliğin olmadığı ve bu şekilde kendi
başlarına bağımsız gerçek nesnelere göndermede bulunulmadığı tezini göz
önüne almakla birlikte, bunun tam aksine, gerçekliğin modern pratikler
ve üretimler aracılığıyla değiştiği ve değiştirildiği tezi düşünülmelidir
(Eagleton,2010 ve Harvey, 1997). Post-modernist karamsarlığın nedeni,
modernist ideolojinin olgular, olaylar ve üretimlerin düzen içinde ve
tarihsellikle daimi olarak sürdüğünü belirtmesine karşın, günümüzde bu
olguların ve olayların kolaylıkla kavranamayacağı kadar genişlemesinde
yatmaktadır. Yine de olgular, olaylar ve üretimlerin görülebileceği bir çerçeve
çizmeksizin, bunları kavramak olanaksızdır. 131

Sanat ve siyaset arasındaki ilişki yüzyıllardır farklı perspektifler ve eğilimler


doğrultusunda devam etmektedir (Ulusoy, 2005). Bunu hatırlamak, sanat
ve siyaset ilişkisinin hiç değişmediğini düşünen yaklaşımlara dair dikkatli
mesafe alınmasını belirtmek açısından önemlidir. Örneğin bugün uluslararası
ilişkilerin gösterdiği küresel sistemden ve kapitalist neo-liberal ekonomik
yapıdan hareketle şekillenen aktüel siyasal yapı, evrilmeye devam etmektedir.
Bu evrimsel süreçte krizlere dayalı olan dönemsel geçişlerin ve bu geçişler
üzerinden sanat tarihi ve siyaset ilişkisini çözümlemenin önemi yadsınamaz.
Bunu siyasal açıdan Marx’da ve sanat tarihsel açıdan da, örneğin, Rosalind
Krauss’un tespitlerinde görebilmek mümkündür (Marx, 2011 ve Krauss,
1985).

Siyasetin teleolojik dili, sanat üretimi açısından ne ifade edebilir ve tarihsellik


içerisinde sanat nasıl konumlandırılabilir? Bu sanat tarihi ve sanat felsefesi
perspektifinden iki isme dayanarak okunabilir. Donald Kuspit, “Sanatın
Sonu” çalışmasında, sanat-sonrası süreçte sanatın ereğinin ortadan kalktığını
belirtmektedir ve aktüel gerçekliğe dair eleştirel ya da tanımsal bir yönelime
gitmeden, çağdaş sanatın sadece var olanı bezeyerek, sunduğunu tespit
etmektedir (Kuspit, 2006 ve Stallabrass, 2009). Kuspit, çağdaş sanatın
özgün birer başyapıt üretme olasılığını ise, sanatçıların kapitalist döngüden
Çağdaş Sanat ve Siyaset: Dünyayı Değiştirme Arzusu

kaçınabilmeleri, şöhret ve başarı kavramlarından uzak durmaları ve kitlesel


eğlence kültürünün bir parçası olmaktan kendilerini yalıtabilmeleri kriterlerine
bağlamaktadır (2006). Arthur Danto ise sanat felsefesi perspektifinden bu
konuya değinmiştir. “Sanatın Sonundan Sonra” çalışmasında artık sanatın
dahil olduğu anlatının sona erdiğini belirten Danto, bunun tarihlendirmesini
1970’lerin ortası olarak vermektedir. Danto’ya göre modernizmin temsil
araçları üzerine düşünmenin, temsil araç ve yöntemlerinden daha önemli
olduğu düşüncesi, bu sürede sona ermiştir. Böylece İkinci Dünya Savaşı
Sonrası Sanat ya da Çağdaş Sanat olarak isimlendirilen dönem, estetik
modernist ya da avangard olsun sanat akımlarının bittiği, yeni stil üretiminden
ziyade, stillerin kullanımını işaret eden bir dönemdir (Danto, 2010 ve Bucloch,
et al., 2005).

Sanat ve siyaset arasındaki gerilim, Platon’a kadar geri götürülebilir (Platon,


2006). Gelgelelim eğer sanat ve siyaset modernist anlamda iki ayrı alan
olarak tespit edilirse, bu problemin ortadan kalktığı ileri sürülmektedir - ki
aslında bu tespit bile sanat ve siyaset arasında bir ilişkisellik bulunduğunu
göstermektedir. Sadece Platon’dan Jean Jacques-Rousseau’ya kadar gelinen
132
çizgide, toplumsal istikrarın, eğlenceden evla görülmekte olduğu söylenebilir.
Fakat 18. yüzyıldan itibaren sanatçılar ve dolayısıyla üretimleri, sanatın
bizatihi siyasi olduğu, ama siyasetin sanata müdahil olmaması gerektiği gibi
bir sonuç üretmişlerdir (Clark, 1994).

Sanat ve siyaset arasındaki ilişki her zaman iç içe olmuştur ve aralarındaki


sınırlar net bir biçimde çizilememektedir. Bu bağlamda birbirini takip eden
üç ana eksen, tarihsel bağlamda Lev Kreft’e dayalı olarak, gösterilebilir: Ulus
inşası, özerklik ve avangard (Kreft, 2008). Ulus inşası siyasal gücün merkezde
bulunduğu ve egemen biçimde örgütlendiği yapıdır. Ulus inşası sürecinde
sanat kurumsal bir yapıya bürünmektedir ki, Peter Bürger bunu “Institution
Kunst” olarak adlandırır (Bürger, 2003). Tarihten bugüne büyük ölçekli ve
kalıcı yapılar inşa eden ulus-inşasına dayalı sanat, sanatın siyasetteki güç ve
potansiyeline örnek teşkil etmektedir.

Sanatın kurumsallaşması ve ulus-devletin sanata etkisini gösteren ilk örnek


Fransız Güzel Sanatlar Akademisi’nin 1816 yılında kurulmasıdır. Ulus-
devletin inşasında işlev gören diğer birçok alan gibi, akademinin de etkisi
büyüktür. Evrensel bir estetik ve bilgi oluşturarak, kurumlar yoluyla halkı
eğitmek temel motto olarak işlev görmüştür. Böylece dil ve din gibi, sanat
da siyasal homojenleşme, merkezileşme ve kurallara bağlanma anlamında
araç olmuştur. Tiyatro, heykel, resim, müzik ve mimari gibi alanlarda
Fırat Arapoğlu

kurallar inşa etmek için klasist beğeni ilk başlangıç noktası olmuştur ve bu
kuralların billurlaştığı nokta Charles Batteux’nun “Tek İlkede Güzel Sanatlar”
çalışmasıdır (aktaran Kreft, 2008). Bu sürecin sonunda sanatta elit hazlar ve
seviyesiz hazlar arasına bir sınır koyma refleksi bulunduğu söylenebilir. Bu
sınırları 1960’ların Pop-Art başta olmak üzere ortaya çıkacak sanat hareketleri
ve yeni sanat üretim modelleri flulaştıracaktır (Atakan, 2009).

Sanatın özerkliği konusu, güzel sanatların ayrı bir isimle kodlanarak ortaya
konuşuyla tespit edilebilir ve bu güzel sanatların, zorunluluk ve insanın
temel ihtiyaçlarının tatmin edilmesinin ötesinde bir haz nesnesi olarak
düşünülmesinin sonucudur. Bu noktadaki ilk girişimlerden birisi 1735’te
Alexander Baumgarten’ın “estetiği” özel bir alan olarak değerlendirmesidir.
Bundan sonraki adım ise Immanuel Kant’ın “Yargı Gücünün Eleştirisi”nde
sanat nesnesinin çıkarsızlık ve amaçsızlık ilkesine bağlılığını ve bununla birlikte
güzelden alınan zevkin ve “yüce” kavramının çekiciliğini savlamasıdır (2011).
Böylece 19. yüzyılda ortaya çıkacak olan Romantizm akımında ve özellikle
“sanat sanat içindir” şiarında ortaya çıkacak düşünceye gelinmektedir.

3. Estetik ve Siyaset 133


Sanatın sadece siyasi iletiler içererek siyasi olabilme olasılığı yoktur ve sanat,
Allan Kaprow’un deyimiyle, nasıl “olası olduğunca sanat olmayarak” sanat
oluyorsa, siyasete dair aldığı eleştirel mesafe onun “politik” sanat olmasını
sağlamaktadır (aktaran Morgan, 2009). Rancier’in anımsattığı gibi “siyaset
[salt], iktidarın kullanılması ya da iktidar mücadelesi değildir” (Ranciere,
2014).

Çağdaş sanatta, bir önceki kısmın sonunda belirtildiği gibi, bağımsız sanat
nesnesi ile kültür endüstrisinin ürettiği meta biçimleri arasındaki sınır
fazlasıyla aşındırılmıştır (Haug, 1997). Ama sanatın - sanat nesnelerinin
değil - estetik bağlamda siyasetle ilişkisi hiçbir zaman kesilmemiştir. Bugün
sanat tarihinde Sanat ve Zanaat Akımı (Arts and Crafts Movement), Bauhaus,
Konstrüktivizm, Situasyonist Enternasyonel, Fluxus gibi sanat hareketleri ve
sanat akımları 20. yüzyıl bağlamında bunun göstergeleridir (Walther, 2012).

Siyasi bir hareket ile estetik bir hareketin uyuştukları nokta, tam da aralarında
dolaysız bir bağ olmamasından kaynaklanır. Bundan dolayı angaje politik ya
da tersi angaje estetik yönelimlerden taraf almaktansa, üçüncü bir “eleştirel”
tür geliştirmek gerekir. Bu eleştirellik ne sanatın eğlenceleştirilmesi ne de
eğlencenin sanatlaştırılması döngüsüne girmeden, yeni ve kapsayıcı bir yol
önermektir. Buradaki denge ustalıkla inşa edilmelidir ve sanatın sözlüğünün,
Çağdaş Sanat ve Siyaset: Dünyayı Değiştirme Arzusu

siyasetin sözlüğüyle denk olmadığı düşünüldüğünde ve stratejik hamleler


gerektiğinde, bazen geri-kaçışlı post-modern söylemlerin ortaya çıkışının
nedeni budur: Toplumsal çatışmalar, siyasal diktatörlük tehlikesinin eleştirisi
gibi konular, daha ziyade yumuşak başlıklar ile geçiştirilebilmektedir
(Stallabrass, 2009).

4. Bugünün Panoraması
Kültürel üretim, günlük yaşamın ve politik kararların temelidir; sanat ve siyaset
arasındaki ilişki de toplumsal yaşamın değişimlerinde daha eleştirel bir hale
dönüşmektedir. Yakın tarihte daha da belirgin olan bu olguyu kavramak için,
sanat ve politikanın ayrı alanlar olduğunu kabul eden düşüncelerin bertaraf
edilmesi gerekmektedir. Sanat ve siyasetin üretici bir biçimde disiplinlerarası
olarak nasıl pozitif eylemlere kanalize olacağı üzerine düşünülmelidir.
Son yıllarda, belirli taban örgütlenmesine sahip oluşumlar, medyanın etkin
kullanımı ve stratejik pedagojik yönelimlerle, dominant iktidar formlarıyla
çatışabilen birçok sanatsal müdahaleye şahit olunmaktadır. Bunlar arasında
THY Hostesleri’nin Maskeli Gezi Parkı Eylemlerini, Kamusal Sanat
Laboratuarı’nın SALT’ta açılan Duvar Resminden Korkuyorlar Sergisi’ne
134
karşıt eylemini, Açık Alan Sanat Kolektifi’nin 13. Uluslararası İstanbul
Bienali’nde özelde İKSV’yi hedef alan eylemleri sayılabilir. Çağdaş sanatta
stratejik ve gerilla-tipi projeler geliştirilirken, bu sanatsal yaklaşımlar,
politik ve ekonomik olarak farklı coğrafyalara göre farklı eylem biçimleri
geliştirmektedir.

Sanat daima kendisine hizmet eden kurumlar tarafından desteklenmektedir.


Akademik kurumlar, müzeler, koleksiyonerler ve sanatçılar dahil, çok farklı
kurumsallıklar bu sanat dünyalarını oluşturmaktadır (Danto, 2014). Sanattaki
her bir kurum sanatın tanımını kendi bakış açısına göre yapmaktadır.
Örneğin ticari bir sanat galerisi, sanat aracılığıyla kendi sınıfsal konumunu
vurgulamak isteyen zengin koleksiyonerlere hizmet sunarak, sanatın
ekonomik yapısına uyan bir tanımı destekler. Bir aktivist-akademisyen,
politik refleksi olan sanatçıları çalışırken, akademik sanat tanımı ve aktivizm
arasında bocalamaktadır. Sanat fuarlarına iş üreten bir sanatçı da, böyle bir
ticareti içerimleyen sanat tanımına sahip olacaktır. Sanat her bir üretimi daima
meşrulaştırmakta kullanılabilen “esnek” bir terim olarak görünmektedir.

Çağdaş sanatın altyapısını çok farklı ve çeşitli kurumsallıklar oluşturur.


Koleksiyonu olan ve olmayan-müzeler, alternatif kar amacı gütmeyen sanat
mekanları, sanat tarihi bölümleri, küratörler, sanat ve tasarım fakülteleri,
sanat dergileri, günlük gazetelerin kültür-sanat sayfaları, sanat kitapları
Fırat Arapoğlu

yayınları, koleksiyonerler, devlet desteğindeki etkinlikler, vakıflar vb. Galerisi


olan, olmayan, galeriden nefret eden, akademisyen ve parasız sanatçılarla,
akademisyen olan, olmayan eleştirmenler de bu kurumsallıklara dahildir.
Ayrıca ticari galeriler, onlar gibi işleyen alternatif mekanlar, satış yapmayan
mekanlar, sol ideolojiye sahip sanat girişimleri ve küresel bienaller ve büyük
sergilerle bu döngü tamamlanmaktadır.

Sanattaki sosyal ve politik konumlar, sıklıkla bu yapının nerede olunduğuna


göre belirlenmektedir. Bu konumlar yazılı medya, radyo/TV yayınları
ve sosyal medya aracılığıyla görülebilmektedir. Herkese göre sanatın
tanımının değişmesi, özgürlük ve adalet gibi kavramların tanımına benzerlik
göstermektedir (Silier, 2013). Sanat neo-liberal kapitalist yapı içerisinde,
farklı tanımlara çekilecektir. Sanat yapıtının amacı, genelde, sosyal adalettir
ve bu dünya içerisinde var olma savaşı vermektedir. Sanatçılar da, dünyanın
farklı kısımlarında yönlerini bulmaya çalışmaktadır. Öte yandan farklı
politik yaklaşımlardaki farklılaşmaları anlamak için, sadece sanatçının
konumlanmasını değil, bir sanat yapıtının almayı arzu ettiği estetik tepkiyi de
düşünmek gerekmektedir.
135
Çünkü sanatçılar sadece çalışmalarını değil, aynı zamanda işlerine yatırım
yapacak olan sermayenin, tarzlarını yaygınlaştıracak olan yayınların,
mekanların ve eleştirmenlerin/yazarların anlayışlarını da devam ettirmek
zorundadırlar. Böylece günümüzde ikili bir aktivizm görülebilmektedir:
Galerilerde satılabilecek, aktivist vizyonunu belirli bir biçimsel çizgide sunan
sanatçılar ve estetik vizyonunu sol eğilimli olarak düşük gelirli gruplara
sunabilecek alternatif yaklaşımlar.

5. Sonuç
Modernizmdeki eleştirinin ve farklılaşmanın, farklı bilimsel ve sanatsal
disiplinler yaratmadaki yönelimi ve böylece birbirinden bağımsız ve “özerk”
alanlar yaratma ideali malumdur. Bu, Romantizm döneminde “sanat için
sanat” düsturuyla özetlenen, ama bir bakıma sanat ve kamusal alanın
ayrılmasını getiren bir süreçtir (Shiner, 2004 ve Habermas, 2014). Sanat ve
siyasetin tehlikeli bir ilişkiselliği olduğu düşüncesi uzunca bir süre devam
etmiştir. Sanatın 19. yüzyılda görülen bağımsızlık görünümü, aslında onun
siyasal görünümünü de içermektedir. Bunu en fazla, metinde bahsedilen ulus-
devlet bahsinde görebilmek olasıdır.

Modernizmin en büyük esprisi, kendisine karşı olan unsurları dahi bir süre
sonra kendi içerisine almasıdır. Bunun en önemli örneği Hal Foster’ın da
Çağdaş Sanat ve Siyaset: Dünyayı Değiştirme Arzusu

belirttiği gibi kültür endüstrisi ile olan ilişkidir: “Sanat ve hayat gerçekten
de birleşti – ama avangardın koşulları altında değil, kültür endüstrisinin
koşulları altında” (Foster, 2009 ve Adorno, 2007).

Böylece siyasal kriterlerin sanat yapıtlarına uygulandığı ve böylece özellikle


20. yüzyılda karşılaşılan değerlendirmeleri görebilmek olasıdır. Nazizmin
1937’de “Entartete Kunst” (dejenere sanat) olarak imlediği ve modern sanat
yapıtlarını şehir şehir gezdirdiği edim bunun kanıtıdır. Bu edime sadece, her
üretimi içerisine alan günümüz estetiğiyle yaklaşmak olası değildir, zira post-
modernizmin gösterdiğinin aksine bu fazlasıyla siyaseti içerimleyen siyasal
bir edimdir. Bürger’in yaklaşımıyla İtalyan Fütürizmi (faşizm) ve Alman
Ekspresyonizmi (sosyalist realizmin imgesel yönelimine aykırı akımlar)
haricinde, diğerleri avangardın temsilcileri olmaya adaydı (Bürger, 2003,
Bloch, et al., 2000 ve Clark, 2004).

20. yüzyıl aynı zamanda sanatın partizanlığının da gözlemlendiği bir süreç


olmuştur. Bu sürece karşı duran soyut sanatın yaygınlaşması ise, 1980 ve
sonrasının post-sosyalist ülkelerindeki küratörler, sanatçılar ve sanatçı grupları
136
tarafından dışlanmıştır. Ama bu Türkiye’de 1990’larda özellikle görülen,
post-modern sürecin bir sonucudur. Hâlbuki sanatçı gruplarındaki partizanca
örgütlenmeler, siyasi örgütlenme ve manifestasyonun ilkelerini oldukça benzer
bir biçimde uygulamışlardır. Örneğin Dada ve Sürrealizmin manifestoları,
sadece birer artizan önermeler değil, başlı başına birer siyasal bildiri olarak
da okunabilir (Alkan, 2005, Artun, 2010, Ball, et al, 2008, Tzara, 2004,
Breton, 2009 ve 2003). Siyasal birçok özellik bu gruplar içerisinde görülebilir.
Örneğin, Dada içerisinde birçok savaş karşıtı göçmen, farklı altyapılar ve
kimlikler ile grup içerisinde yer alıyorlardı. Bugün bu manifestoların 2.
İstanbul Tasarım Bienali tarafından bir kullanım nesnesi olarak görülmesi,
içinde bulunduğumuz çağda sanatın nasıl egemen güçler tarafından algılanıp,
kullanılmaya çalışıldığına dair bariz örneklemeler arasındadır.

KAYNAKÇA
Adorno, T. (2007), Kültür Endüstrisi: Kültür Yönetimi (İstanbul: İletişim
Yayınları) (Çev. Mıstafa Tüzel, Nihat Ülner ve Elçin Gen)

Alkan, T. (der.) (2005), Dada Manifestoları ve Seçme Şiirler (İstanbul:


Donkişot Yayınları) (Çev. Tozan Alkan)

Althusser, L. (2003), İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları (İstanbul: İthaki


Yayınları) (Çev. Alp Tümertekin)
Fırat Arapoğlu

Artun, A. (der.) (2010), Sanat Manifestoları: Avangard Sanat ve Direniş


(İstanbul: İletişim Yayınları) (Çev. Kaya Özsezgin & et al)

Artun, A. (ed.) (2014), Sanat/Siyaset: Kültür Çağında Sanat ve Kültürel


Politika (İstanbul: İletişim Yayınları)

Atakan, N. (2009), Sanatta Alternatif Arayışlar (İzmir: Karakalem Yayınları)

Ball, H. & et al., (2008), Dada Manifestoları (İstanbul: Altıkırkbeş Yayınları)


(Çev. Melis Oflas)

Barthes, R. (2014), Çağdaş Söylenler (İstanbul: Metis Yayınları) (Çev. Tahsin


Yücel)

Baudrillard, J. (2003), Simulakrlar ve Simulasyon (Ankara: Doğu Batı


Yayınları)(Çev. Oğuz Adanır)

Becker, H.S. (2013), Sanat Dünyaları (İstanbul: Ayrıntı Yayınları) (Çev. Evren
Yılmaz) 137

Benjamin, W. (2000), Pasajlar (İstanbul: YKY) (Çev. Ahmet Cemal)

Bloch, E. & et al. (2000), Estetik ve Politika (İstanbul: Alkım Yayınları) (Çev.
Ünsal Oskay)

Bourdieu, P. (2006), Sanatın Kuralları (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları) (Çev.


Necmettin Kamil Sevil)

Bourdieu, P. &Passeron, J. C. (2015), Yeniden Üretim: Eğitim Sistemine


İlişkin Bir Teorinin İlkeleri (Ankara: Heretik Yayıncılık) (Çev. Levent
Ünsaldı, Aslı Sümer ve Özem Akkaya)

Breton, A. (2003), Birinci Sürrealist Manifesto (1929) (İstanbul: Altıkırkbeş


Yayınları) (Çev. Yeşim Seber Kafa)

Breton, A. (2009), Sürrealist Manifestolar (İstanbul: Altıkırkbeş Yayınları)


(Çev. Yeşim Seber Kafa, Artemis Günebakanlı ve Ayşe Güngör)

Bucloch, B. & Et al. (2005), Art Since 1900: Modernism, Antimodernism,


Postmodernism (London: Thames & Hudson)
Çağdaş Sanat ve Siyaset: Dünyayı Değiştirme Arzusu

Bürger, P. (2003), Avangard Kuramı (İstanbul: İletişim Yayınları) (Çev. Erol


Özbek).

Clark, T.J. (1994), “Painting in the Year Two”, Representations, I.47, s.13-63.

Clark, T. (2004), Sanat ve Propaganda (İstanbul: Ayrıntı Yayınları) (Çev. Esin


Hoşsucu)

Danto, A. (1964), “The Artworld”, The Journal of Philosophy, V. 61- I. 19:571-


584.

Danto, A. (2010), Sanatın Sonundan Sonra: Çağdaş Sanat ve Tarihin Sınır


Çizgisi (İstanbul: Ayrıntı Yayınları) (Çev. Zeynep Demirsü)

Danto, A. (2014), Sanat Nedir (İstanbul: Sel Yayınları) (Çev. Zeynep Baransel)

Debord, G. (1996), Gösteri Toplumu (İstanbul: Ayrıntı Yayınları) (Çev. Ayşen


Ekmekçi ve Okşan Taşkent)
138
Dickie, G. (1974), Art and The Aesthetic: An Institutional Analysis (New
York: Cornell University Press)

Dickie, G. (1997), The Art Circle: A Theory of Art, (Chicago: Chicago


Spectrum Press)

Eagleton, T. (2010), Postmodernizmin Yanılsamaları (İstanbul: Ayrıntı Yay.)


(Çev. Mehmet Küçük)

Foster, H. (2009), Gerçeğin Geri Dönüşü: Yüzyılın Sonunda Avangard


(İstanbul: Ayrıntı Yayınları) (Çev. Esin Hoşsucu)

Habermas, J. (2014), Kamusallığın Yapısal Dönüşümü (İstanbul: İletişim


Yayınları) (Çev. Mithat Sancar ve Tanıl Bora)

Harvey, D. (1997), Postmodernliğin Durumu (İstanbul: Metis Yayınları) (Çev.


Sungur Savran)

Haug, W. F. (1997), Meta Estetiğinin Eleştirisi (İstanbul: Spartaküs Yayınları)


(Çev. Ayşe Gül)
Fırat Arapoğlu

Horkheimer, M. & Adorno, T. (2010), Aydınlanmanın Diyalektiği (İstanbul:


Kabalcı Yayınları) (Çev. Oğuz Özügül)

Kant, I. (2011), Yargı Yetisinin Eleştirisi (İstanbul: İdea Yayınları) (Çev. Aziz
Yardımlı)

Kreft, L. (2008), “Sanat ve Siyaset: Sanatın Siyaseti ve Siyasetin Sanatı”


(içinde Sanat/Siyaset: Kültür Çağında Politika ve Kültürel Politika, Ed.Ali
Artun) (İstanbul: İletişim Yayınları) (Çev. Elçin Gen)

Krauss, R. (1985), The Originality of the Avant-Garde and Other Modernist


Myths (Massachusets: MIT Press)

Kuspit, D. (2006), Sanatın Sonu (İstanbul: Metis Yayınları)

Louw, E. (2001), Media and Cultural Production (Brisbane: Sage Publications)

Marcuse, H. (1997), Tek Boyutlu İnsan (İstanbul: İdea Yayınları)


139
Marx, K. (2011), Kapital (İstanbul: Sol Yayınları)

Morgan. R. (2009), Sanatın Serbest Bölgesinde Demokrasi Sorunu, Konferans


(İstanbul: Akbank Sanat)

Özkan, M. (2011), İstanbul’da Kültür ve Sanat İçerikli Kent Politikaları,


E-Skop Dergi, http://www.e-skop.com/skopdergi/istanbulda-kultur-ve-
sanat-icerikli-kent-politikalari/402 (erişim tarihi: 21.05.2015).

Platon. (2006), Devlet (İstanbul: Kaynak Yayınları) (Çev. Sabahattin


Eyüboğlu)

Ranciere, J. (2014), Estetiğin Huzursuzluğu (İstanbul: İletişim Yayınları)


(Çev. Aziz Ufuk Kılıç)

Shiner, L. (2004), Sanatın İcadı: Bir Kültür Tarihi (İstanbul: Ayrıntı Yayınları)
(Çev. İsmail Türkmen)

Silier, Y. (2013), Özgürlük Yanılsaması: Rousseau ve Marx (İstanbul: Yordam


Yayınları)
Çağdaş Sanat ve Siyaset: Dünyayı Değiştirme Arzusu

Stallabrass, J. (2009), Sanat A.Ş.: Çağdaş Sanat ve Bienaller (İstanbul: İletişim


Yayınları) (Çev. Esin Soğancılar)

Tzara, T. (2004), Dada Manifestoları (İstanbul: Norgunk Yayınları) (Çev. Elif


Gökteke)

Ulusoy, M. D. (2005), Sanatın Sosyal Sınırları (Ankara: Ütopya Yayınları)

Walther, I. F. (Ed.) (2012), Art of The 20th Century (Cologne: Taschen)

140

You might also like