Professional Documents
Culture Documents
KUTSAL ve SANAT
KUTSAL ve SANAT
Latif TOKAT**
Öz
Kutsalı, doğaötesi olma boyutu ile değerlendirecek olursak, onun üç alanda te-
zahür ettiğini söyleyebiliriz. Kutsal, dinde doğrudan, ahlak ve sanatta ise dolaylı
olarak tezahür eder. Din, ahlak ve sanat aynı zamanda hayatı anlamlandıran üç
temel değer alanı olarak değerlendirilir. Sadece sanat değil, din ve ahlak da aynı
zamanda estetik boyuta sahiptir. Din, ahlak ve sanat netice itibariyle dinilik nok-
tasında buluşurlar. Kutsal kavramı zımnen estetik bir boyutu çağrıştırır. Kutsalın
somut ifadesiyle Tanrı kavramı, gerek sıfatlar ve gerekse fiiller açısından bakıldı-
ğında “güzel” olmaklığı da içerir. Dolayısıyla Tanrı’nın eseri olan Evren / Varlık /
Tabiat sanatsal bir boyuta sahip olmak durumundadır. Tabiat Tanrı’nın sanatsal
bir eseridir demek yanlış olmaz. Öte yandan insan elinden çıkan sanat eserinin
varlığını da bu bağlamda değerlendirebiliriz. İnsanın başka hiçbir şeyin aracı ol-
maksızın ürettiği sanat eserlerini neden ürettiği sorusu hayati bir sorudur. Sanat
ne türden bir meşgaledir? Sanat ontolojisi açısından bakıldığında ve bir taklit
değil de yaratım olarak değerlendirildiğinde sanatın üç fonksiyonundan bahse-
debiliriz: Temsil veya ifade etme, Varoluşa anlam verme. Başka türlü ulaşılamaz
ve anlatılamaz olanı anlatma, sunma. Kutsalın kaybolmaya yüz tuttuğu günümüz
dünyasında, dinden veya kutsaldan boşalan yere sanatın veya sanatsal olanın ge-
çiyor olması kutsalla sanat arasındaki ilişkinin açık işaretidir. İronik olan ise, ge-
rek dine gerekse sanatsal olana “işler yolunda gitmediğinde” daha sık başvuruyor
olmamızdır. Din ve sanat “zor zamanlarda” gidilen birer sığınak fonksiyonu
görmektedirler. Bu yönleriyle, varoluşu anlamlandırmada bu iki fenomen iş ba-
şındadır. Başka bir ifadeyle “hayatımı niçin sürdürmeliyim” sorusuna eğer din-
den bir cevap bulunamıyorsa ikinci seçenek sanat olmaktadır.
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi
*
Bu makale, Sanatta Gelenek Gelenekte Sanat Sempozyumunda sunulan bildirinin
gözden geçirilmiş halidir.
ss. 9-22
**
Prof. Dr., Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Dini İlimler Fakültesi Din Felsefesi
Anabilim Dalı, ltokat@yahoo.com
db 16/2
LATİF TOKAT
Giriş
10| db Sanat ile Kutsal arasındaki ilişkiyi ancak “sanat niçin vardır” so-
rusunun cevabını ararken kurabiliriz. Dolayısıyla sanatın nasıllığın-
dan ziyade niçinliği üzerinde durmakta fayda var.
Sanat niçin var? Bu türden sorular sanatçının çok da umurunda
olmayabilir.
Sanatçı, yaptığı işin niçinliği ya da anlamının ne olduğu üze-
rinde durmayabilir, bunu fazlaca teorik bulabilir. Onun için önemli
olan somut sanat eseridir, o sanatını icra eder, yani sadece yapar.
Aynı şey dindar için de, ahlak kahramanı için de söz konusudur,
ikisi de sadece inandığını ya da vicdanının söylediğini yapar. Ancak
felsefi açıdan bakacak olursak, her şeyin olduğu gibi sanatın da
ontolojik temelini sormak zorundayız.
İlk olarak sanat faaliyetini, “hayatımı ne yapmalıyım?” sorusu-
na verilecek cevaplardan biri olarak değerlendiriyorum. Sanat, ha-
yatı anlamlandıran faaliyetlerden biridir. Bu bağlamda din neden
varsa, sanat da o yüzden vardır, felsefe ve ahlak neden varsa sanat
da o yüzden vardır. Sanat da tıpkı diğer üçü gibi tinsel bir faaliyet-
tir.
Burada elbette taklit teorisini değil de, yaratım teorisini peşi-
nen kabul ediyorum. Eğer sanat faaliyeti taklitten ibaretse üzerinde
durmaya değmez. Taklit teorisini savunan Platon’un bile, şairlerin
1
Platon, İon, çev. İhsan Bozkurt, MEB. İstanbul 1997, 533-e, 534-c.
2
Gazali, İhya, IV, s. 276’dan naklen, Metin Yasa, “Güzellik Kanıtı ve Taşıdığı Felsefi
Değer”, EKEV Akademi Dergisi, sayı 18, s. 10.
3
Hegel, Estetik Güzel Sanat Üzerine Dersler, çev. Taylan Altuğ-Hakkı Hünler, Payel
Yay., İstanbul 1994, s. 94, 104.
4
Hegel, Estetik, s. 8, 69.
5
Martin Heidegger, “Sanat Yapıtının Kökeni”, çev. M. Yılmaz, Sanatın Felsefesi Felsefe-
nin Sanatı, Ütopya Yay. Ankara. 2004, s. 187
6
Tillich, Paul, On Art and Architecture, Ed. John Dillenberger, Crossroad, New York
1987, s. 141-142, 153, 225.
7
Paul Tillich, SystematicTheology, TheUniversity of Chicago Press, Chicago 1963, III,
30, 44, 95, 157-158.
8
Turgut Cansever,‘Kutsal Sanat Bize Ne Söyler’, İzlenim Dergisi, Nisan 1996 dannaklen,
Mustafa Çevik, “Kutsal’ın Anlam Alanı”, Beytulhikme.
9
Bertrand Russell, Mutluluk Yolu, Varlık Yay. İst., 2003, s. 19.
10
Bertrand Russell, Sorgulayan Denemeler, çev. Nermin Arık, TÜBİTAK yay. 8. basım,
Ankara 1997, s. 123.
11
İsmet Özel, Waldo Sen Neden Burada Değilsin? Risale Yay. İst. 1988.
12
Friedrich Nietzsche, Tragedyanın Doğuşu, çev. İsmet Zeki Eyüboğlu, Say Yay., İstanbul
1994, s. 27.
13
Nietzsche, Tragedya, s. 144.
14
Bkz. Ali Şeriati, Sanat, çev. E. Okumuş, S. Okumuş, Ş. Öçal, Fecr yay. Ank. 2012, s.
80-108.
4. Kutsal-Tanrı, Güzel-Yüce
Kutsalla kelimenin en geniş anlamıyla, yüce, süper natürel,
Varlığın temeli, sonsuz, Mutlak, Nihai olan, kalıcı olan, temiz, mü-
kemmel, tamamen farklı, hiçbir şeye benzemeyen, bilinemez, böyle
olduğu için dokunulmaz, mübarek, en değerli olan, huşu duyulan,
saygı duyulan, aşkla arzu edilen ve yönelinen, çekici, büyüleyici
olan anlamlarına gelir. Bütün bu tanımların hepsini kapsayan tek
bir isim söyleyecek olursak, o Tanrı olacaktır.
Dinde kutsal, estetikte ise güzel kavramları anahtardır. Acaba
kutsal ile güzel arasında nasıl bir ilişki vardır?
Çıkarsız hoşa giden olarak güzelde de bir kutsallık vardır. Fakat
kutsallık güzellikten daha fazlasını ifade eder. Kutsal nihai kavram-
sa, güzel ondan bir öncekidir. Güzel olan her zaman kutsal olmaya-
bilir, ama kutsal olan güzel olmak durumundadır.
Güzelde, hem bir saygı, hayranlık, büyülenme hem de haşyet
söz konusudur. Güzelin tecrübesi bizde hem ümit hem de derin bir
16| db saygı uyandırır. Tasavvufi düşüncedeki havf ve reca da aslında aynı
ruh hallerini ifade etmektedir. Havf ve reca, kutsal olan karşısında
korkuyla karışık derin bir saygı halidir. Birincisi bizi uzaklaştırırken
ikincisi yaklaştırır.
Güzel gibi yüce de estetiğin bir kavramıdır. Kant, yüce (subli-
me) tecrübesini estetiğin bir parçası olarak değerlendirir. Yüce,
sınırsız, sonsuz, kavranılamaz, kontrol edilemez, görkemli, ihtişamlı
olandır. R. Ottoise, yüce ve kutsal (numinous) arasında bir benzer-
lik kurar. Ona göre, her ikisi de kavramsallaştırma ve bilgi konusu
olmaktan ötedir, bu yüzden yüce ve kutsalın sadece farkına varılır.
Peygamberlerin din konusundaki fonksiyonu sanatçı dehanın sanat-
taki fonksiyonuna benzetilebilir. Otto’ya göre, sanat eserinde kutsalı
temsil eden yüce’dir.15
Sonuç itibariyle Otto’nun tanımlamasıyla Tanrı, Kutsal ya da
Mutlak hakkında iki boyutta konuşabiliriz. 1) Rasyonel kavramlarla
konuştuğumuzda, Tanrı, mutlak olan, her şeye gücü yeten ve her
şeyi bilendir… 2) İkinci olarak Tanrı’nın akıl ötesi olan yanı söz
15
E. J. Coleman, Creativity and Spirituality, State University of New York Press, New
York 1998, s. 114; Martin, s. 71.
16
J. A. Martin, Beautyand Holiness, Princeton University Press, New Jersey 1990, s. 175.
17
A. Kamil Cihan, İbni Sina ve Estetik, Beyaz Kule Yay. Ank. 2009, s. 71-72.
18
İbn Sina, Şifa, Metafizik II, s. 368’den naklen, Cihan, İbni Sina, s. 73.
19
Cihan, İbni Sina, s. 77.
20
Eric Lee Ormsby, İslam Düşüncesinde İlahi Adalet Sorunu, Çev. M. Özdemir, Kitabiyat,
Ank. 2001, s. 28, 58.
21
Gazali, İhya IV, 223’den naklen, Ormsby, İslam Düşüncesinde, s. 46.
22
Ormsby, s. 57.
23
Yasa, “Güzellik Kanıtı…” s. 8.
Kaynakça