Professional Documents
Culture Documents
KURAMLARI
Çocuklarda dil edinimi ve gelişimi evreleri de, aynı
yeteneklerimiz gibi, doğallık, eğitim/etkileşim ve
çevre etkileriyle her zaman tartışma zemininde
kalmıştır.
Bu konuda görüşlerini öne süren ve bu görüşleri
savunanlar birbirinden ayrı olarak dilin farklı bir
boyutunu ele alıp çalışmalarını özellikle o konuya
yoğunlaştırmışlardır.
Bazı kuramlar dilin yapısını, bir diğeri işlevin, diğerleri
dil ve biliş ilişkisini yada bazıları dil edinim sürecini
etkileyen çevrenin rolünü ele almışlardır.
Dilbilimsel(linguistik)
Etkileşimci
DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM
UYARAN TEPKİ
DİL TANKI
(girdi) (çıktı/üretim)
Özürlü çocukların dili öğrenmede yaşadıkları en önemli
güçlük “bilgiyi bir araya getirebilme, bilgiyi işlemleme ve
yetişkinin çocuğa yönelttiği destek” gibi üç etkileşim
yönteminin yerine getirilmesindeki yetersizliktir.
Edimsel biçimleme kuralı sesbilgisel özellikleri
biçimlendirdiğinde, bir bakıma sözcük gelişimine de
katkıda bulunur.
Davranışçılar çocukların gittikçe artan işlevsel birimleri ve
onları birbirine bağlamayı öğrendiklerinde cümleleri
anlamayı ve üretmeyi başardıklarını iddia ederler.
Davranışçı Yaklaşımın Yetersizlikleri ve
Katkıları
Dil edinimini uyarana tepki şeklinde açıklayan bu
katı görüşün pek çok yetersizliğinden söz edilir.
Bu olumsuzlukların çoğu psikodilbilimci kuramcılar
ve özellikle Chomsky tarafından dile getirilir.
Chomsky, eleştirilerini “pekiştirme, taklit ve anlam
gelişimi üzerine yöneltir.
Davranışçı Yaklaşımın Yetersizlikleri ve
Katkıları
Skinner’in edindiğine değil, edinim süreci üzerine
tartışma üretmesi diğer bir eleştiri konusudur.
Yetişkin ve çocuklar arasında taklide dayalı bir iletişimin
olmadığı varsayılmaktadır.
Bu çerçevede, çocuğun sadece taklit ettiği dili
öğrendiğini savunan davranışçı kuramcılar, dilin yaratıcı
olma özelliğini de görmezden gelmektedir.
Davranışçı Yaklaşımın Yetersizlikleri ve
Katkıları
Davranışçıların daha sonra ortaya çıkacak olan
sosyodilbilimsel kuramları etkilediği söylenebilir.
Skinner tarafından tanımlanmış bazı davranışların
günümüzde çoğu gecikmiş dil ve konuşma sorunlu olan
çocuğun dil-konuşma programlarında kullanılıyor oluşu
o günlerden bugünlere atılmış bir temel olarak kabul
edilebilir.
Davranışçı kuram 1960 ve 70’lerde dil yetersizliği olan
çocuklar için klinik model olarak kullanılmaya
başlanmıştır.
PSİKODİLBİLİMSEL YAKLAŞIM
Dilbilim Modeli
DED
KORPUS DİLBİLGİSİ
(KARA
(Dil girdisi) KOMPETANSI
KUTU)
DED çoğu dili edinmeye hazırlayan nöral bir
mekanizmadır.
DED modelinde çocuğun duyduğu sözceler(dil korpusu)
dil bilgisinin öğrenilmesine katkıda bulunan merkezci bir
mekanizmadan geçer.
Çevrenin ürettiklerine devamlı maruz kalan çocuğun
sözceleri DED tarafından süreçlenir, çocuklar dilgisini
öğrenir, sonuç olarak dilbilgisi yeterliliği(kompetansı)
gelişir.
Genelde, dili oluşturan derin yapı kurallarında belli bir
düzenden söz edilebilir, ama bu kurallarda kullanılan dile
özgü kural farklılıkları da gelişebilir.
Chomsky’e göre derin yapı kuralları 2 tip evrensel özellik
içermektedir.
Bağımsız/oluş bildiren evrenseller, isim ve eylemlerde
olduğu gibi, belli öğelere ilişkin kurallardır.
Kurallı/biçimli evrenseller ise, edilgen yapılarda olduğu
gibi dilsel biçimlere ait daha genel kurallardır.
Psikodilbilim açısından, Chomsky, dili, “dil kullanan
kişinin dili anlama ve üretme yeterliliği” olarak
tanımlanmaktadır.
Bu kuramın dile olan bakış açısı dilbilgisel çıktılardan
ziyade dilsel süreç olmuştur.
Çocukların sınırlı sözdizimsel işlemlerden birbirine
benzemeyen sonsuz sayıdaki sözceleri üretebilmeleri
dilin yaratıcılık özelliği ile açıklanabilir.
Kompetansın her durumda performansa eşlenmesi
beklenmez.
Konuşma üretimini etkileyen motor yetersizliklerle
doğan veya gelişen bireylerin sözlü dili üretebilme yetisi
(performans) bozuk olmakla birlikte, dil gelişimi
(kompetans) normal süreç izleyebilir.
Chomsky’nin alanyazına kazandırdığı iki terim (cümlede
yüzey yapı ve derin yapı) çocuk dilinin edinim süreci
içinde irdelenmesi gereken yapılardır.
Cümlenin yüzey yapısı konuşulan sözcenin kendisidir.
Derin yapı ise cümlenin anlamıdır;o cümleyi ortaya
çıkaran temel düşünce yani önermedir.
Dilbilim Yaklaşımın Yetersizlikleri ve
Katkıları
Çevrenin önemi ve erken sosyo-bilişsel gelişim bu
kuramın göz ardı ettiği önemli faktörlerdir.
Dili kullanma yetisinin doğuştan olduğunu savunmak dil
gelişiminin gerçek sürecinin anlaşılmasına çok az katkı
getirir.
Kuramın ilgisinin çıktıya/ürüne (dilsel performansa)
değil, sürece yönelik (dilsel kompetansa) oluşu kuramın
yetersizliklerine ilave edilebilir.
Bu kuramın en zayıf tarafı derin anlam yapılarını dilin
biçimine dayanarak çalışmasıdır.
ETKİLEŞİMCİ YAKLAŞIMLAR
Davranışçı ve dilbilimsel yaklaşımların, kuramsal
devamlılığın her iki ucunda olduğu düşünülürse,
etkileşimci yaklaşım, her iki kuramın en güçlü
önerilerini kabul ederek uzlaşmacı bir ortam
yakalamıştır.
Etkileşimciler, sosyal, dilbilimsel, biyolojik ve bilişsel
gibi pek çok faktörün gelişim sürecini etkilediğini; bu
faktörlerin birbirlerini etkileyerek, birbirlerini
geliştirerek ve karşılıklı olarak birbirlerine dayanarak var
olduklarını savunurlar.
Etkileşimci yaklaşım çerçevesinde 3 temel kuram ele
alınmaktadır;
1) Gelişimsel Bilişsel Kuram
2) Bilgiyi İşleme Kuramı
3) Rekabetçi Model
BELLEK
GİRDİ ÇIKTI
YÖNERGELER
KURALLAR
DENEYİMLER-
Sözcük tanıma T
Ü
T
M
Ü
Fonem tanımlama D
M
E
E
N
Ayırıcı analiz
V
G
A
E
R Ön analiz L
I
İ
M
M
Akustik girdi
Paralel modeller ise, yüksek düzey düşünme süreçlerinin düşük düzey
düşünme süreçlerine olan etkisine yoğunlaşır. İnsanların çevresini
anlamlandırmasını bütünden parçaya olarak tanımlar.
REKABETÇİ MODEL
Bilgiyi işlemleme sürecini savunanlar çocuğun dili
edinirken aklından geçenleri betimlemeye çalışırlar.Bu
nedenle çocuğun aynı anda pek çok düzeyde dile ilişkin
bilgiyi işlemlediğini yani paralel dağıtım sürecini
kullandığını önerirler.
Rekabetçi Model, bir paralel dağıtım süreci (PDS)
sisteminin örneği olarak bilginin işlemlenmesini
yaklaşımını benimseyen son modeldir.Bu model, dil
öğreniminde yapı ve işlevi birlikte önemsemektedir.
İşlevler ; konu bulma , istek bildirme , yer bildirme gibi
iletişim amaçları içerirken i yapılar da iletişim
amaçlarını iletmede görev alan sözcük dizilerini üreten
dil mekanizmalarıdır.
Bu modelin hem performansa hem de kompetansa
geçerlilik sağladığı söylenebilir.
Bu modele göre çocuk , Chomsky’nin önerdiği gibi , bir dil edinim
düzeneği ile değil ama çok güçlü bir PDS ile doğar.Dil ediniminin ilk
evrelerinde, PDS; sözcükler, sesbilgisel örüntüler ve dil biçimleri
arasında iletişimsel işlevleri ve anlamları ayırt edecek bir düzeyde
olmasa da, çocuğun dil ile olan deneyimi arttıkça PDS’ in işlevleri ve
anlamları farklılaştırması da artacaktır.
Bu görüş, dil ediniminde hem doğuştancılık hem çevrecilik anlayışını
önermektedir.Dil evrensellerine olumlu bakılmasa bile dilin doğuştan
gelen bir kapasite ile edinildiği düşüncesi paylaşılmaktadır.
Bilgiyi işlemleme yaklaşımına en büyük destek Rekabetçi Model’ den
gelmektedir.Bu model çerçevesinde yapısal biçimlerin geçerlilik ve
güvenirlik gibi istatistiki değerleri ‘edinim oranını’belirlemektedir.
Böylece, dilde özel anlamlar yüklenen yapılar (cue valid) öncelikli
olarak edinilecektir.Sözcük düzenini, çekim ekleri, veya bazı anlamlar
gibi o dilin ipuçları sayılabilen yapılar pek çok farklı dil için
geçerliliğini ispatlamıştır.
SOSYAL ETKİLEŞİM YAKLAŞIMI
Semantik Devrim
Lois Bloom sözdizimsel analizin, çocuk dilini çalışmak için