You are on page 1of 124

2019-2020 Öğretim Yılı

AÜHF - 3 / A Sınıfı
Eşya Hukuku Ders Notları
Güz Dönemi
(Sekizinci Hafta–
6 Kasım 2019
Zilyetlik Karineleri – Taşınır Davası)

Öğretim Üyesi: Doç. Dr. Yıldız ABİK


Zilyetliğin Hakkın Olgusu Olarak Korunması
(Genel Olarak – Yasal Düzenlemesi )
(Antalya, Gökhan; Eşya Hukuku, Cilt II, Zilyetlik, İstanbul 2017, s. 205 vd.)
• Zilyetlik, Hukuki Durum olarak düzenlenmiş ve korunmuştur. Bunun
yanında, Zilyetliğe, Hakkın Olgusu olarak Hukuki Sonuç bağlan­ması
ve Zilyetliğin Korunması söz konusudur.
• Toplumsal Yaşam ve Ticari İlişkilerde, Zilyetliğin temelinde bir Hak
yatmaktadır; bu çerçevede, genellikle, Zilyetlik durumu, bir Ayni
Hakka veya Nispi Hakka dayanmaktadır.
• Hakka dayanmayan Zilyetlik durumu ise, istis­nadır.
• Bu bağlamda da, Kanun Koyucu, Hayatın Olağan Akışına uygun ola­
rak, Zilyetliğin bir Hakka dayandığını ve Zilyetlik durumunun üstün
bir Hukuki Durum olarak Korunması gerektiğini düşünerek, Zilyetliği,
Hakkın Olgusu olarak korumuştur.
• Eşya üzerindeki Ayni Hakkın varlığının, Üçüncü Kişiler tarafından
doğrudan anlaşılabilmesi mümkün değildir.
• Hakkın varlığının görünür olması, ancak, Toplumsal Yaşam ve Ti­
cari İlişkilerde, Üçüncü Kişiler bakımından Taşınırlarda, Zilyetli­ğin
Aleniyet Aracı olması ile mümkündür.
• TMK, m. 985 ile 992 inci maddeleri arasında «Zilyetliğin Hakkın
Olgusu» olarak Korunması düzenlenmiştir.
• Zilyetlik Olgusunun teme­linde yatan Hakka dayanarak korunan
Kişi ise, Halihazır Zilyettir.
Zilyetliğin Hakkın Olgusu olarak Korunmasının
Amacı
• TMK m.985-992 hükümleri arasındaki düzenlemenin Amacı,
Zilyedin Fiili Hâkimiyetindeki Eşya üzerinde bu Olguya dayanarak,
iddia ettiği Hak­kı korumak amacıyla Zilyetlik Olgusuna hangi
hallerde, nasıl ve hangi ölçüde dayanabileceğini düzenlemektir.
• Bu bağlamda, Ayni Hak bakımından, Mülkiyetin Aslen
Kazanılmasının bir tarafa bırakılması daha uygundur.
• Kişinin, Ayni Hak bakımından, Mülkiyetin Devren kazanıldığını,
Zilyetlik Olgusuna dayanmak­sızın ispatlayabilmesi için, Hak
Sahipliğini, bir önceki devredenin Hak Sahipli­ğine dayandırması
gerekir.
• Bu İspat da, bir öncesine giderek Asli Kaza­nıma kadar Hak
Sahipliğinin İspatını gerektirir.
• Bu durum ise, Zilyetlikte bir öncekinin kendisine devrinin haklı
olduğunun ispatını gerektirir. ( Ortak hukukta bu İspata, “probatio daibolica”
denilmektedir.)
• Bu bağlamda, Zilyetlik, Hak Sahipliğine, Hukuki Araç olarak bir
dayanak noktası olarak hizmet etmektedir.
• Bu Hizmet, Eşyanın geri alınmasının sağlanmasında, Hakka
dayanmada İspat Kolaylığı sağlamakta ve Ayni Hakkı görünür kılarak,
Eşya Hukukunun, Maddi yönüne hizmet şeklinde gerçekleşir.
• Türk Medeni Kanunu, öncelikle, Zilyedin Maddi Hakkına
ilişkin Karineler getir­mektedir (TMK m.985-986) ve İspat
Yükünü ters çevirerek, Hakkın Varlı­ğının İspatının
Zorluğu hafifletilmiştir.
• Eşya üzerindeki Hakka ilişkin uyuşmazlık çıktığında, Hak
Sahibi­nin, Zilyetlik Olgusuna dayanarak Zilyetliğe, Hakkın
bir Olgusu olarak dayanarak, onun yardımı ile korunması
düzenlenmiştir.
• Uyuşmazlıkta, Zilyet, Hakka dayandığı zaman da, Hakkın varlığı,
Karineler yardımıyla ispatlanır.
• TMK m.985 ile 993 hükümleri arasında korunan Zilyetlik
durumudur; ancak bu Koruma doğrudan bir Koruma olmayıp,
Karine teşkil ettiği Hak dolayısıyla ger­çekleşmektedir. Zilyedin, Hak
Sahibi olarak korunması saklıdır.
• Emin Sıfatıyla Zilyet olandan Zilyetliği iyiniyetli olarak kazanan
Kişinin, Devredenin Tasarruf Yetkisi olmasa da, Kazanımı korunur
(TMK m. 988).
• Hakka ilişkin Uyuşmazlık, Mülkiyete, Sınırlı Ayni Hakka veya Eşya
üzerindeki Nispi Hakka, Alacak Hakkına ilişkin olabilir.
Zilyetliğin Hakkın Olgusu Olarak Korunmasının, Zilyetlik
Olgusuna Dayanarak Zilyetliğin Korunmasından Farkı
• Zilyetliğin sadece Zilyetlik Olgusu dolayısıyla Korunması
ile Zil­yetliğin Hakkın Olgusu olması sebebiyle Korunması
birbirinden farklıdır.
• Zilyetliğin, Zilyetlik olarak korunması, hem Taşınır hem de
Taşınmaz­lardan ve Haktan bağımsız, ayrı olarak,
Toplumsal Huzuru korumak amacı ile önceki Fiili
Durumun yeniden tesisini sağlamaktadır.
• Oysa burada, Hakkın Zilyetlik Olgusuna dayanılarak
Savunulması söz konusudur.
• Zilyetliğin Hakkın olgusu olarak Korunmasında,
kural olarak, Taşı­nırlarda Zilyetlik, Taşınırlarda
iddia ettiği Hakkın varlığına Karine olarak ka­bul
edilmiş ve bu Karineye uygun Hukuki Sonuçlar
bağlanmıştır.
• Taşın­mazlarda ise, Zilyetliğe bağlanan Karinelerin
uygulanması daha sınırlı olup, TMK m.922 hükmü
ile sınırlıdır.
• Hakkın Olgusu olarak Zilyetliğin Korunmasında, İstihkak
Davasın­dan farklı olarak, korunan, Hakkın kendisi değildir.
• Bu tür Korumada, Hak, Zilyetliği Koruyan Davalardan
farklı olarak , Hakka Karine teşkil eden Zilyetlik sebe­biyle
korunmaktadır.
• Zilyetlik Olgusuna dayanan Hukuki Ko­ruma düzenlemesi
olan Taşınır (Menkul) Davası ile diğer Davalar arasındaki
farklar, daha sonra açıklanacaktır.
Zilyetlik Olgusuna Dayanılarak Hakkın Korunması
Araçları

• Türk Medeni Kanunu, Zilyetlik Olgusuna


dayanarak Hakkın Korunmasına yönelik Araçları
farklı hükümlerde düzenlenmiştir.
• Zilyetlik Olgusunun, Hakkı Korumada
kullanılabilecek Araçlarını, Zilyetliğin
Etkisinden hareketle, iki ana başlıkta toplamak
mümkündür:
Zilyetliği Olgu Olarak Temel Alan Karinelere
Dayanan Korunma
• Zilyetlik, öncelikle, Zilyetliği Olgu olarak temel alan Karinelere
dayanarak korunur.
• TMK m.985 (Mülkiyet Karinesi) ile TMK m. 986 (Feri Zilyetlikte
Karine) hükümleri, Zilyetliğin, Karine Olgusu olarak Taşınırlardaki
Karine olması şeklinde düzenlenmiştir.
• TMK m. 992 (Taşınmazlarda Karine) hükmünde ise, Zilyetlik
Olgusunun, Taşınmazlarda hangi Ol­gu ile Karine olması gerektiği
düzenlenmiştir.
• Diğeri ise, TMK m. 987 ve m. 998 ile m. 991 arasında öngörülen
Özel Savunma ve Müdahale imkânının düzenlemiş olmasıdır.
Zilyetliğin Hakkın Korunmasına Etkisi
• Öyleyse, Zil­yetliğin, Hakların Korunmasına olan Etkisi, üç şekilde
karşımıza çıkar:
• Zilyetliğin Savunmada Etkisi, yani, Davada Hakka dayanarak
yapılan Savunmada, Zilyetliğe Dayanma
• Zilyetliğin Dolaylı Kazanım Etkisi, yani, İyiniyetli Zilyedin Hakkı
Kazanması
• Zilyetliğin İleri Sürülebilme Etkisi, yani Davada Zilyetliğe dayanarak
Hakkı ileri sürerek Hakkı Koruma, yani Hakkın, Zilyetlik Olgusuna
dayandığı Davalar, bu kapsamda, Taşınır (Menkul) Davası ile
Korunma
Zilyetlik Olgusuna Bağlanan Karineler
• Tüm Uyuşmazlıklarda, özellikle Taşınırlarla ilgili
Davalarda, İspat Yükünün, Dava Tarafları arasında
Dağılımı, başka bir deyişle, kime ait olacağı önemlidir.
• Bu konuda, TMK m.6 hükmünde, Genel bir İlke
düzenlenmiştir.
• Söz konusu İlke bağlamında, Kanunda aksine hüküm
bulunmadığı durumlarda, taraflardan her biri, Hakkının
dayandığı Maddi Olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Bu
İlke, Temel İspat kuralıdır .
• TMK m.6 hükmünde düzenlenen İspat Yükü
Kuralının -bazı durumlarda kısmen- tersine çevrildiği
Kanunla düzenlenen hallerden biri ise, Kari­nelerdir.
• Taşınırlarda, TMK m. 985 ve m. 986 hükümleri ile
Taşınmazlarda ise, TMK m. 992 hükmü ile Karine
Olguları ve bu Olgulara bağlanan Karine Sonuçları
dü­zenlenmiştir.
• Kanunla düzenlenen bu Karineler ile TMK m.6
hükmündeki İspat Yükü yer değiştirmiştir; İspat Yükü
tersine çevrilmiştir.
• Eğer söz konusu Kari­neler düzenlenmemiş olsaydı, Aslen
Kazanım Halleri dışında, Hakkı Devren Kazanan Cüzi
Halefler ve Külli Halefler, Zilyet olsalar bile, Zilyetlikten ba­
ğımsız olarak, dayandıkları Hakkı İspat Yükü altında
kalacaklardı.
• Hak Sahibinin, hakkını ispat etmesi
zorlaşmakta, Hakkını İspatlayamama
durumuna düşmektedir.
• Bu bağlamda ise, Yaşam ve Ticari
İlişkilerde, Hukuk Güvenliğinin Sarsılması
söz konusu olabilecekti.
• Zilyetliğin, Taşınırlarda Hakkı Alenileştirme Aracı olarak, Zilyetliği
gerektiren bir Hakkın varlığını teyit eden Zilyedin, Eşya üzerindeki
Hak İddiasına, üstünlük tanınmıştır.
• Kanun, Zilyetliğin Varlığını, Karine Olgusu olarak kabul ederek,
Karine Sonucu olarak ise, Hakkın Varlığını kabul ederek, Hakkın
Alenileşmesinde, Zilyetliği üstün tutmuştur .
• Böylece, Medeni Kanun, Taşınıra Zilyet olan Kişinin, Zilyet
olduğu Eşya­da iddia ettiği Hakkın Varlığını, Karine olarak kabul
ederek, onu ileri sürdüğü Hakkın Varlığını İspat Külfetinden
kurtarmıştır .
• Karineler, İspat Yükünü karşı tarafa yükleyerek, Hak Sahibinin
İspat Yükünü hafifletmekle birlikte, İspat Konusunu değiştirmez.
• Diğer bir deyişle, Karinelerde, Kişi­nin haklılığına ilişkin İspat
Yükü yer değiştirmez, ancak Zilyetlik Durumuna ilişkin İspat Yükü
yer değiştirir.
• TMK m.985 ve m. 996 hükümleri ile m. 992 hükmünde
düzenlenen Karineler – TMK m. 990 hükmü hariç- nitelikleri
bakımından, Adi Karinelerdir, yani aksi ispat edilebilen Kanuni
Karinelerdir .
Taşınırlarda Zilyetliğe Bağlanan Karineler
(Antalya, Eşya H., C. II, Zilyetlik, s. 210 vd.)
• Kanun Koyucu, Zilyetliğin, Hayatın Normal Akışı içinde dayandığı
Hakkın dış dünyada görünüm şekli olduğunu dikkate almış ve bu
bağlamda, «Aleniyet İlkesini» göz önünde tutarak, Taşınırlarda
Zilyetlik Karinelerini düzenlemiştir.
• Diğer taraftan, «Şüpheden Zilyet yararlanır {in dubio pro
possessore) İlkesi» söz konusudur.
• Zilyetlik Olgusunun temelinde yatan Hakka dayanarak, lehine
Zilyetlik Karinesi getirilen Kişi ise, Halihazır Zilyettir.
• Taşınırlarda TMK m. 985 ve m. 986 hükümlerinde, Karine Olguları
ve bu Olgulara bağlanan Karine Sonuçları düzenlenmiştir.
• Kanunla düzenlenen bu Karineler ile TMK m.6 ve HMK m.190
hükümlerindeki İspat Yükü, tamamen veya bazı durumlarda kısmen
yer değiştirmiştir.
• Böylece, Türk Medeni Kanunu, Taşınıra Zilyet olan Kişinin, Zilyet
olduğu Eşyada id­dia ettiği Hakkın varlığını Karine olarak kabul
ederek, onu ileri sür­düğü Hakkın Varlığını İspat Külfetinden
kurtarmıştır.
• Taşınırlarda TMK m.985 hükmü, Asli Zilyetlikten
kaynaklanan Ka­rineyi -madde kenar başlığında ifade
edildiği üzere Mülkiyet Karine­si- ve TMK m.986
hükmü ise, Fer’i Zilyetlikten kaynaklanan Karineyi
düzenlemiştir.
• Zilyetlik Karineleri, kural olarak aksi ispatlanabilen
–Adi Karine- Yasal Karine niteliğindedir.
• Ancak iki Olgu da, Ticari ve Yaşam İlişkilerinde,
Hukuk Güvenliği ve İstikrarını sağlamak amacıyla,
Karineleri, Adi Ka­rine olarak değil, Kesin Karine
olarak düzenlemiştir.
• TMK m.990 hükmüne göre, İradi veya İrade Dışı
çıkan Para veya Hamiline Yazılı Senetleri, İyiniyetle
kazanmış Kişiye karşı, Taşınır Davası
açılamayacaktır.
• Hak Karinesi olarak Zilyetlik Karinelerinden biri, Taşınır
Davasında, diğeri ise, Hak­kın İyiniyetli Korunmasında etkisini
göstermektedir.
• Zilyetliğe bağlanan Hak Karinesinin, Taşınır Davasındaki,
Davalının Savunmasındaki Rolü, TMK m.986 hükmünde
düzenlenmiştir.
• Bu bağlamda, bir Ta­şınırın Zilyedi, kendisi aleyhine açılan Davada,
Üstün Hakka sahip oldu­ğuna ilişkin Karineye dayanabilir.
• Yine, Zilyetliğe bağlı Hak Karinesine dayanarak, Evvelki
Zilyedin açtığı Taşınır Davasında, Önceki Zilyet, iki
durumda, Hâlihazır Zilyedin Karinesinden üstün tutularak
korunmuştur.
• TMK m. 985/1 ve m. 986 hü­kümleri, kural olarak,
Hâlihazır Zilyedin Hak Karinesini, Önceki Zilye­din Hak
Karinesinden üstün tutmuştur.
• Ancak bu Kuralın da bazı İstisnaları vardır.
• Bu Kuralın iki İstisnası olarak;
• TMK m.989- Zilyetliğin Rıza Dışı Kaybedilmesinde,
• TMK m.991 -Zilyetliğin iyiniyetli edinilmemiş olması durumunda,
Evvelki Zilyede, Eski Zilyede, Eski Zilyetliğine dayanan Taşınır
Davası adıyla Özel bir Dava Hakkı vermiştir (TMK m.989).
• Bu Dava Hakkı, daha sonra Taşınır Davası olarak ayrıca
incelenecektir.
Taşınırlarda Zilyetliğin Hak Karinesi Oluşu - Zilyetlik Karineleri
(Sirmen, Eşya H., 6. B., s. 78 vd.; Oğuzman / Seliçi / Oktay – Özdemir, Eşya H., Kısaltılmış Ders Kitabı, 1. Bası, s. 48 vd.; Antalya, Eşya H., C. II, Zilyetlik, s. 210 vd.;
Ertaş, Eşya H., 12. B., s. 58 vd.; Esener, Turhan / Güven, Kudret, Eşya Hukuku, 7. Bası, Ankara 2017, s. 101 vd.; Ünal / Başpınar, Şekli Eşya H., 9. B., s. 214 vd.)

• Zilyetlik, hem Taşınırlarda, hem de Taşınmazlarda,


Haktan soyut olarak korunmaktadır.
• Taşınırlarda, Zilyetlik, aynı zamanda, Zilyedin, o şey
üzerinde iddia ettiği Hakkın Varlığına da, Karine
sayılmıştır.
• Buna karşılık, Taşınmazlarda, Zilyetliğe, aynı
Fonksiyon tanınmamıştır.
• Taşınır Eşyada Zilyetlik, Zilyedin o şey üzerinde iddia
ettiği hakka sahip olduğu yolunda bir Karine oluşturur (MK
m. 985, 986).
• Hak Karinesi, Taşınırlarda, Zilyet hangi hakka sahip
olduğunu iddia ediyorsa, o Hakkın varlığına Karine olarak
kabul edilir.
• Örneğin, Zilyet, Hak Karinesine dayanarak Malik olduğunu,
Şahsi Hak sahibi olduğunu veya Ayni Hak sahibi olduğunu
ileri sürebilir.
• Taşınmazlarda ise, Zilyetliğe aynı fonksiyon
tanınmamıştır. Bu bağlamda, Taşınmazlarda, bu
fonksiyonu, Tapu Sicili görür.
• Tapu Sicilindeki Kayıtlar, iddia edilen Hakkın varlığına
Karinedir.
• Medeni Kanunumuz ise, Taşınırlarda, Zilyedin şey
üzerinde iddia ettiği Hakkın, Mülkiyet Hakkı veya diğer
bir Hak oluşuna göre ayrı Hükümler sevk etmiştir.
Medeni Kanun’un Zilyetliğe Bağladığı Karineler

Başkasının Feri
Mülkiyet Mülkiyet Zilyetlikte
Karinesi Karinesine
Dayanma
Karine
(MK. m.
(MK. m. (MK.m.
985)
986/f. 1) 986/f. 2)
Mülkiyet Karinesi

• Zilyetliğin, Mülkiyete Karine olması, MK m. 985


hükmünde düzenlenmiştir.
• MK m. 985/ I hükmüne göre:
"Taşınırın zilyedi onun maliki sayılır."
• Karinenin geçerli olabilmesi için, içinde bulunulan
Hal ve Şartların aksini göstermemesi gerekir.
• MK m. 985 / II hükmüne göre :
"Önceki zilyetler de zilyetlikleri süresince o taşınırın maliki
sayılırlar."
• Bu Karineden, Dolaysız Zilyetler gibi, Dolaylı Zilyetler de
yararlanırlar.
• Fakat, Dolaylı Zilyedin bu Karineden yararlanabilmesi
için, Malı elinde tutan Aracı Kimsenin, onun Zilyetliğini
kabul etmesi gerekir.
• Diğer taraftan, Mülkiyet Karinesini meydana getiren, Malik sıfatıyla
Zilyetliktir.
• Bu bağlamda, Karineden yararlanmak isteyen kimsenin, gerçekte
Fer'i Zilyet olduğunun kanıtlanması ile Mülkiyet Karinesi bertaraf
edilebilir.
• Ayrıca, Mülkiyet Karinesi, sadece Nitelikli bir Zilyetliğe
bağlanabilir.
• Nitelikli Zilyetlikten kasıt, Zora ve şiddete dayandığı izlenimini
yaratmayan, mahiyeti şüpheli olmayan bir Zilyetliktir.
• Bu bağlamda, eğer Zilyedin Eşya üzerindeki Fiili
Hakimiyeti Mülkiyet Hakkına dayandığı görünümünü
vermiyor ise, Zilyet, Mülkiyet Hakkını, Genel
Hükümlere göre ispat etmelidir.
• Gerçekten, İsviçre Federal Mahkemesi, çeşitli
Kararlarında, Mülkiyet Karinesinin geçerli olabilmesi
için, içinde bulunulan Şartların aksini göstermemesi
gerektiği konusunda görüş belirtmiştir.
• Zilyetliğin Mülkiyete karine olması, MK m. 985 hükmünde
düzenlenmiştir.
• MK m. 985 / I hükmüne göre : “Taşınırın zilyedi onun maliki
sayılır.”
• Bu Karineye, Şimdiki (hâlihazır) Zilyet lehine Mülkiyet Karinesi de
denir.
• Şimdiki Zilyedin bu Karineden yararlanabilmesi için, öncelikle
onun Eşya üzerinde Mülkiyet İddiasında bulunması gerekir.
• Böyle bir İddiada bulunan Zilyet, artık Malik olduğunu ispat etmek
zorunda değildir.
• İspat Yükü, bunun aksini iddia eden Tarafa düşer ve
o Kişi, Şimdiki Zilyedin, Malik olmadığını ispat
etmek zorunda kalır.
• Şimdiki Zilyet, bu Karineyi, Zilyetliği kendisine
devrettiğini iddia eden Önceki Zilyet de dâhil olmak
üzere herkese karşı ileri sürülebilir.
(Ünal / Başpınar, Şekli Eşya Hukuku, 9. Bası, s. 214-215)
• «Zilyetliğe bağlanan Mülkiyet Karinesi», kesin ve mutlak
değildir.
• Bu Karine, aksi her zaman ispat edilebilen, Adi bir
Karinedir.
• Bu bağlamda, özellikle iki halde, Mülkiyet Karinesi,
hükümsüz kalır.
• Bunlardan birincisi, İddia Sahibi tarafından Karinenin
Şartlarının gerçekleşmediğinin İspatıdır.
• İkincisi ise, İddia Sahibi tarafından kendisinin Malik
olduğunun ispatıdır.
• Örneğin, Zilyetlik için gerekli olan Fiili Hâkimiyetin,
İş Hayatında hâkim olan Anlayışa göre, Eşya üzerinde
henüz kurulmamış olduğunun veya Zilyetten başka
birinin Malik bulunduğunun İspatında durum böyledir.
(Ünal / Başpınar, Şekli Eşya Hukuku, 9. Bası, s. 215)
• Mülkiyet Karinesinden, hem Malın Şimdiki Zilyedi hem de
Önceki Zilyetleri, kendi Zilyetlik Süreleri bakımından
yararlanırlar (MK m. 985 / II).
• Önceki Zilyetlik, Zilyedin, Zilyetliği süresince Malik
olduğuna Karinedir.
• Ayrıca, Önceki Zilyetlik, Zilyedin, Zilyetliği kaybetmesine
rağmen, Mülkiyet Hakkının sürmekte olduğu Karinesine de
yol açar.
•Önceki Zilyetler, Mülkiyet Karinesine,
sadece kendilerinin Zilyetliği süresince
dayanabilirler.
•Bu bağlamda, Şimdiki Zilyetliğe
bağlanan Mülkiyet Karinesi üstün
durumdadır.
• Önceki Zilyet ile Şimdiki Zilyet arasındaki
Davada, öncelikle Şimdiki Zilyede ait Mülkiyet
Karinesinin çürütülmesi gerekir.
• Daha sonra ise, Önceki Zilyetliğe bağlı
Mülkiyet Karinesi, Mülkiyetin Sürdüğü
Karinesi ile birlikte işlerlik kazanır.
• Önceki Zilyedin, her durumda, Mülkiyetin Sürdüğü
Karinesine başvurması gerekmez.
• Örneğin, bir Haksız Fiil sonucu Malın tamamen yok olması
durumunda, sadece Zilyetlik değil, Mülkiyet Hakkı da sona
erer.
• Fakat, Önceki Zilyedin açtığı Tazminat Davasında,
Mülkiyet Hakkını ispat etmesi gerekmez ve bu Zilyet,
Önceki Zilyetliğe bağlı Mülkiyet Karinesinden yararlanır.
Önceki Zilyet Lehine Mülkiyet Karinesine
Bağlanan Hukuki Sonuçlar
• Özet olarak, Önceki Zilyet Lehine Mülkiyet Karinesine, şu
hukuki sonuçlar bağlanabilir:
(Ertaş, Eşya Hukuku, 11. Bası, İzmir 2014, s. 59)
• 1)Önceki (eski) Zilyet, bu Karineye dayanarak Taşınır
Davası açabilir (MK m. 902).
• 2)Önceki Zilyet, Zilyetliği sırasında Mala zarar veren Kişilere
karşı açacağı Tazminat Davalarında, artık Eşyanın Zilyedi
olmasa bile, Mülkiyet Hakkının varlığını ispata gerek
olmaksızın Tazminat Davası açabilir.
• 3)Önceki Zilyet, kendisinin aleyhine Üçüncü Şahıslarca
açılacak davalarda, yine Malın Önceki Zilyedi ve Maliki
olduğunu ileri sürerek kendisini savunabilir.
• 4)Önceki (eski) Zilyet ile Şimdiki (yeni) Zilyet karşılaştığı
takdirde, Önceki Zilyedin Mülkiyet Karinesi, sadece Zilyet
olduğu zamanla sınırlıdır.
• Bu bağlamda, Önceki Zilyedin artık Mülkiyet Hakkını
kaybettiği kabul edilecek ve hâlâ Malik olduğunu iddia
ediyorsa, bunu Şimdiki Zilyede karşı kanıtlamak zorunda
kalacaktır.
Birlikte Zilyetlikte Mülkiyet Karinesi

• «Mülkiyet Karinesi» incelenirken, Birlikte Zilyetliğe hangi tür


Mülkiyet Karinesinin bağlanacağı sorununun da ele alınması gerekir.
• Birlikte Zilyetlik, Müşterek (ortak) Zilyetlik veya Elbirliğiyle (iştirak
halinde) Zilyetlik biçiminde olur.
• Ancak, Müşterek Zilyetliğin, Paylı Mülkiyete, Elbirliğiyle
Zilyetliğin ise, Elbirliği Mülkiyetine Karine oluşturduğu
düşünülmemelidir.
• Bunun nedeni, Zilyetliğin Müşterek Zilyetlik mi, yoksa Elbirliğiyle
Zilyetlik mi olduğu hususunun, Malın Kullanılış Biçimine göre
belirlenmesidir.
• Gerçekten, Paylı Mülkiyette, Paydaşların, Malın
Elbirliğiyle Zilyetleri, Elbirliği Mülkiyetinde ise,
Ortakların Malın Müşterek Zilyetleri olmalarına bir engel
yoktur.
• Örneğin, bir Adi Ortaklıkta, Ortakların her biri, Ortaklık
Hizmetine özgüledikleri Otomobilin ayrı Anahtarına sahip
olup bu Otomobili diğerinin katılımı olmaksızın
kullanabiliyorsa, bunlar Elbirliği halinde Malik oldukları
Otomobilin Müşterek Zilyetleri sayılırlar.
• Diğer taraftan, Elbirliği Mülkiyetinin kurulması, Malikler
arasında Kanunda sınırlı sayıda sayılmış bir Elbirliği
Ortaklığının varlığına bağlıdır.
• Örneğin, Karı Koca arasında Mal Ortaklığı, Miras
Ortaklığı ve Adi Ortaklık, Elbirliği Ortaklığına girmektedir.
• Bu Ortaklıklar, Kanunda Sınırlı Sayıda sayılmış oldukları
için, Elbirliği Mülkiyetine, Paylı Mülkiyete oranla daha
ender rastlanır.
• Bütün bu gerekçeler nedeniyle, Elbirliğiyle
Zilyetlik, Elbirliği Mülkiyetine Karine olmaz,
sadece Paylı Mülkiyete Karine olabilir.
• Elbirliği halinde Malik olduklarını iddia eden
Birlikte Zilyetlerin, aralarındaki Elbirliği
Ortaklığını ispat etmeleri gerekir.
Fer’i Zilyetliğe Bağlı Karineler
• Medeni Kanun 986.maddesinin 2. fıkrası, Malın elinde
bulunması bakımından Mülkiyet Hakkı değil de, Sınırlı Ayni
Hak veya Kişisel Hak iddia eden kimselerin, yani Fer’i
Zilyetlerin, iddia ettikleri Hakkın varlığını, Karine olarak
kabul etmektedir.
• MK m. 986 / 2, hükmü şöyledir: «Taşınıra bir sınırlı ayni
hak veya kişisel hak iddiasıyla zilyet bulunan kimsenin iddia
ettiği hakkın varlığı karine olarak kabul edilir.»
• Buna göre, bir Kişi, Zilyetliğindeki Malı, bir Sınırlı
Ayni Hakka veya Kişisel Hakka dayanarak elinde
bulundurduğunu iddia ettiği takdirde, İddia Edilen
Hakkın varlığı, Karine olarak kabul edilir.
• Zilyetlik, doğal olarak sadece hak sahibine Malın
Zilyetliğini elde etme yetkisi veren Sınırlı Ayni
Haklar ve Kişisel Haklarda, bu Haklara Karine
oluşturur.
• Taşınırlar üzerinde kurulabilen Sınırlı Ayni Haklar, İntifa
Hakkı ve Rehin Hakkıdır.
• Bu Hakların her ikisi de, Hak Sahibine, Eşya üzerindeki
Zilyetliği elde etme yetkisi verir.
• İntifa Hakkı, bağımsız bir Hak olduğu için, Zilyetliğin İntifa
Hakkına Karine oluşturması bir sorun yaratmaz.
• Oysa, Rehin Hakkı, güvence altına aldığı Alacağa bağlı,
Fer’i bir Haktır.
• Bu bağlamda, konuyla ilgili bazı sorular akla gelmektedir ve
bunların cevaplanması gerekmektedir.
• Öncelikle, Zilyetlik, Rehin Hakkına ne kapsamda Karine
oluşturacaktır?
• Ayrıca, Rehin Hakkının varlığı, Alacağın da var olduğu anlamına
gelir mi?
• Bizim de katıldığımız görüşe göre, Zilyetlik, sadece Rehin Hakkına
karine olarak kabul edilebilir; Rehinin güvence altına aldığı
Alacağın varlığı, bu Karinenin kapsamına girmez.
(Sirmen de aynı görüşte, bkz. Sirmen, Eşya H., 6. B., s. 80)
• Gerçi, Zilyetlik, Kişisel Haklara da Karine oluşturur, ama Rehnin
temin ettiği Alacak bir Para Alacağı olarak ifade edilmektedir.
• Bu bağlamda, Para Alacağı ise, Kişiye, Eşya üzerinde Zilyet olma
Yetkisi vermediği için, Zilyetliğin Karine sayıldığı Kişisel
Haklardan değildir.
• Zilyetliğin Karine olabileceği Kişisel Haklar, sadece Kiracının,
Ödünç Alanın, Saklayanın (Vedia Alanın) Hakları gibi, Hak
Sahibine Zilyet Olma Yetkisi veren Haklardır.
• Gerek Sınırlı Ayni Hak Karinesi, gerekse Kişisel Hak
Karinesi, her iki Karine de, Fer’i Zilyetlikte söz
konusu olur.
• Fer’i Zilyetliğin, Dolaylı veya Dolaysız olması
önemli değildir.
• Fer’i Zilyetlikten doğan bu Karinelerden, sadece
Şimdiki Zilyetler değil, Mülkiyet Karinesinde olduğu
gibi, Önceki Zilyetler de yararlanabilirler.
• MK m. 986 / II c.2 hükmüne göre, Fer’i Zilyet,
Sınırlı Ayni Hak veya Kişisel Hak Karinesini, o şeyi
kendisine vermiş olan kimseye karşı ileri süremez.
• Örneğin, Aynur, Berrin’in malı kendisine rehin olarak
verdiğini iddia ediyor, Berrin ise malı Aynur’a kiraladığını
ileri sürüyorsa, Aynur, Berrin’e karşı Fer’i Zilyetlikten doğan
Ayni Hak Karinesine dayanamaz, İddiasını, genel kurallara
göre ispat etmelidir.
• Örneğin Burhan, Zilyet bulunduğu malı
Aydın’dan rehin olarak aldığını iddia etmekte,
mala Rehin Hakkı Sahibi sıfatı ile Zilyet
bulunduğunu ileri sürmektedir.
• Bu Örnekte, Cengiz bu malı Aydın’ın bir
borcu için haczettirir ise, Burhan, Rehin
Hakkını bu Hacze karşı Karine olarak ileri
sürebilir.
• Fakat bizzat Aydın, Burhan’ın Zilyetliğinin rehin
hakkına dayanmadığını ileri sürer ise, bu takdirde
Burhanın Zilyetliğinin rehin hakkına dayandığı
yolundaki Karineyi, MK m. 986 / II c. 2 hükmü
uyarınca, Malı kendisine veren Aydın’a karşı ileri
süremez.
(Oğuzman / Seliçi / Oktay- Özdemir, Eşya Hukuku, Kısaltılmış
Ders Kitabı, 1. B., İstanbul 2018, s. 49- 50)
• MK m. 986 / f.2, «Ancak, zilyet bu karineyi şeyi kendisine vermiş olan
kişiye karşı ileri süremez» hükmünü getirmektedir.
*(A) ile (B) arasında, Rehin Hakkının mevcut olup olmadığı
hususundaki Uyuşmazlık, Karineye dayanılmaksızın, İspat ile ilgili
Genel Kurallara göre çözülecektir.
*Fer’i Zilyedin başka bir Zilyetlik kurduğu durumda da, aynı kural
geçerli olup, ikinci Fer’i Zilyet, ilk Zilyede karşı Karineyi ileri
süremeyecektir.
• MK m. 986 / II c.2 hükmüne göre, Fer’i Zilyet, Sınırlı Ayni Hak
veya Kişisel Hak Karinesini, o şeyi kendisine vermiş olan kimseye
karşı ileri süremez.
• Örneğin, (A), (B)'nin Malı kendisine Rehin olarak verdiğini iddia
ediyor, (B) ise Malı (A)'ya Kiraladığını ileri sürüyorsa, (A), (B)'ye
karşı Fer'i Zilyetlikten doğan Ayni Hak Karinesine dayanamaz,
İddiasını, Genel Kurallara göre ispat etmelidir.
•Burada, «Şeyi kendisine vermiş olan
kişi» ifadesi ile kastedilen Zilyet
kimdir?
•Bu ifade ile kastedilen, sadece Malı
bizzat Fer’i Zilyede teslim etmiş olan
Asli Zilyet değildir.
• Eğer, üzerinde Rehin Hakkı veya İntifa Hakkı kurulmuş
olan bir Malın Mülkiyeti el değiştirmişse, Fer’i Zilyetlikten
doğan Karine, yeni Malike karşı da ileri sürülemez.
• Ayrıca, burada İleri Sürülememe Durumu, sadece Malik
bakımından geçerli değildir.
• Dolaysız Fer’i Zilyet, Dolaylı Fer’i Zilyede karşı da bu
Karineden yararlanamaz.
• Fer’i Zilyet lehine düzenlenmiş olan Hak
Karinesinin Uygulama Alanının bu şekilde
daraltılmış olması, Kişisel Hak Karinesini büyük
ölçüde etkisiz bırakır.
• Bu Etkisizliğin Nedenleri ise, şunlardır:
• 1)Zilyetlik, Kişisel Hakka, Ayni Etki sağlayamaz,
diğer bir deyişle, Üçüncü Kişilere karşı hüküm ifade
etmez.
• 2)Bu Karine, Malı, Fer’i Zilyede verene karşı kullanılamaz
(MK m. 986/ II c.2 ).
• Söz konusu Karine, sadece Fer’i Zilyedin, Zilyetliğe yapılan
Saldırı dolayısıyla açacağı Tazminat Davalarında ileri
sürdüğü Hakkın İspatında önem taşıyacaktır.
(Oğuzman / Seliçi / Oktay- Özdemir, Eşya Hukuku, Kısaltılmış Ders
Kitabı, 1. B., s. 50; Sirmen, Eşya Hukuku, 6. Bası, s. 81).
• Gerçekten, MK m.986 / f.2, sadece İddia edilen Kişisel Hakkın
veya Sınırlı Ayni Hakkın varlığı konusunda Karine
koymaktadır.
• Bu hüküm, ayrıca söz konusu Haklara, Ek bir Etki sağlamaz.
• Ancak, Kira Sözleşmeleri bakımından getirilmiş özel bir
hüküm ile Sözleşmenin Kurulmasından sonra Kiralanan
herhangi bir sebeple el değiştirir ise, yeni Malikin, Kira
Sözleşmesinin tarafı olacağı hükme bağlanmıştır (TBK m.
310).
Başkasının Mülkiyet, Sınırlı Ayni Hak veya
Kişisel Hak Karinesine Dayanma
• MK m. 986 / I hükmüne göre, «bir taşınıra malik olma
iradesi bulunmaksızın zilyet olan kimse, taşınırı kendisinden
iyiniyetle aldığı kişinin mülkiyet karinesine dayanabilir.»
• Böylece, Taşınır bir Malın Sınırlı bir Ayni Hakka veya
Kişisel Hakka dayanarak Zilyedi bulunan Kişi, onu
iyiniyetle, yani Malik olduğu kanısıyla kendisinden aldığı
Kişinin Mülkiyet Karinesine dayanabilecektir.
• Örneğin, Ahmet, Burcu’dan kiraladığı bisikleti, Malik olduğu
İddiasıyla kendisinden isteyen Cihan’a karşı, kendisine yeterli bir
koruma sağlamayan Kişisel Hakkına (Kira) dayanmak zorunda
değildir.
• Bu Örnekte, Ahmet, kendi Kişisel Hakkı olan Kira Sözleşmesine
dayanacağı yerde, doğrudan doğruya Bisikleti kendisinden
Kiraladığı Kişi olan Burcu’nun Mülkiyet Karinesine
dayanabilecektir ve kendisini bu şekilde savunabilecektir.
• Fer’i Zilyet, Malı kendisine bizzat teslim etmiş
olan Kişinin Mülkiyet Karinesinden yararlanır.
• Ayrıca Fer’i Zilyet, Malı kendisine teslim etmiş
olan Kişi, Mülkiyeti bir başkasına devrederse,
Edinen Kişi lehine olan Mülkiyet Karinesinden
de yararlanabilir.
• MK m. 986 / I hükmünde, Fer’i Zilyedin, sadece
Asli Zilyedin Mülkiyet Karinesinden
yararlanabileceğinden söz edilmektedir.
• Aslında Fer’i Zilyedin yararlanabileceği tek Karine, bu
değildir.
• Dolaysız Fer’i Zilyet, o şeyi iyiniyetle kendisinden
aldığı Dolaylı Fer’i Zilyedin, Sınırlı Ayni Hak veya
Kişisel Hak Karinesine de dayanabilir.
• MK m. 986 / I hükmüne göre, Fer’i Zilyet, sadece
iyiniyetli ise, yani, Malı kendisine verenin Hak
Sahibi olmadığını bilmemesi ve bilebilecek
durumda olmaması (MK m. 3) şartıyla, söz konusu
Karineden yararlanabilir.
• Örneğin, Hırsızdan Malı Rehin Alan Kimse, bu
durumu biliyorsa, Rehin Veren, Hırsızın Mülkiyet
Karinesinden yararlanamaz.
Zilyetlik Karinelerinin Rolü
• Zilyet, Zilyetlikten doğan Hak Karineleriyle,
hakkını ispat etmek zorunda kalmaksızın, sadece
Zilyetliğine dayanarak Hakkını koruyabilmektedir.
• Bu Koruma, iki şekilde olur.
• Bunlardan birincisi, Şimdiki (hâlihazır) Zilyet
aleyhine açılan Davalarda, ona Savunma Hakkı
tanınmasıdır.
• İkincisi ise, Zilyetliğini kaybetmiş olan Önceki
Zilyedin Hak Karinesine dayanan Talebi, yani,
Önceki Zilyede Taşınır Davası açma imkânının
tanınmasıdır.
• Ayrıca Karineler, Hak Sahibi olmayan Zilyetten
Ayni Hak edinen İyiniyetli Üçüncü Kişilerin bu
Edinimlerinin Korunmasını sağlar.
Zilyetlik Karinesinin Rolü

MK. •Halihazır (Şimdiki) Zilyedin hak


karinesine dayanan savunması
m. 987
MK. •Önceki Zilyedin hak karinesine
m. 989 dayanan talebi: Taşınır Davası

MK. •Zilyetlik karinesine güvenerek


m. 985, 988 kazanılan hakkın korunması
Zilyet Aleyhine Açılan Davalarda Savunma
• MK m. 987 / I hükmüne göre: «Bir taşınırın
zilyedi, kendisine karşı açılan her davada üstün
hakka sahip olduğu karinesine dayanabilir.»
• MK m. 987 / II hükmüne göre de: «Gasp veya
saldırıya ilişkin hükümler saklıdır.»
• Böylece, Önceki Zilyet ile Şimdiki (Hâlihazır)
Zilyet karşılaşınca, Şimdiki Zilyet tercih edilir.
• Bu durumda Davacı, Şimdiki Zilyede karşı Üstün
Hak Sahibi olduğunu ispat etmekle yükümlü olur.
• Bu tercih durumu, hem Şimdiki Zilyet aleyhine
açılacak Davalarda olabilir, hem de Zilyedin
zilyetliğine yapılan Saldırıdan korunmak için
açacağı Davalarda (Saldırının Sona Erdirilmesi
Davasında) da söz konusu olur.
• Önceki Zilyet ile Şimdiki Zilyet karşılaşınca, Şimdiki Zilyet tercih
edilir.
• Bu durumda, Davacı, Şimdiki Zilyede karşı üstün hak sahibi
olduğunu ispat etmekle yükümlü olur.
• MK m. 987 / I hükmü, Hak Karinelerini düzenleyen MK m. 985 ve
m.986 hükümlerinin farklı şekilde bir ifadesidir.
• Hatta bazı yazarlara göre, bu hüküm, bazı Zilyetlik Hukuku
hükümlerinin gereksiz bir tekrarından ibarettir.
(Sirmen, Eşya H., 6. B., s. 82 ve aynı sayfada dn. 140)
• Zilyetliğe bağlı Karineler, sadece Şimdiki Zilyet olan
Davalı bakımından değil, Şimdiki Zilyet olan Davacı
bakımından da aynı değerdedir.
• Örneğin, Şimdiki Zilyet, açacağı Elatmanın
Önlenmesi Davasında (MK m.683 / II), Şimdiki
Zilyetliğe bağlanan Mülkiyet Karinesini ileri
sürebilecektir.
• Eğer Şimdiki Zilyet, Zilyetliği, Önceki Zilyetten gasp etmiş
ise, MK m. 987 / I hükmüne dayanamaz (MK m. 987 / II).
• Bu takdirde, o, Önceki Zilyet tarafından açılan Geri
Verme Davasında, Karineye dayanmaksızın, Üstün
Hakkını derhal ispat etmek suretiyle gasp ettiği şeyi geri
vermekten kurtulabilir (MK m. 982 / II).
• Gasp dışında Zilyetliğin ele geçirildiği hallerde de, Önceki
Zilyet, Şimdiki Zilyedin Üstün Hak Karinesini çürütürse,
bu takdirde, kendisine ait Karine hüküm ifade eder.
TAŞINIR DAVASI (Sirmen, Eşya H., 6. B., s. 83 vd.; Ertaş, Eşya H., 14. B., İzmir
2018, s. 62 vd.; Ünal / Başpınar, Şekli Eşya H., 9. B., s. 221 vd.; Antalya, Eşya H., Cilt II,
Zilyetlik, s. 229 vd.; Oğuzman / Seliçi / Oktay – Özdemir, Eşya H., Kısaltılmış Ders
Kitabı, 1. Bası, s. 51 vd.; Oğuzman / Seliçi / Oktay- Özdemir, Eşya H., 20. B., s. 99 vd. )

• Bir şey üzerindeki Zilyetliği Rızası dışında sona erdirilen kimse,


Şimdiki Zilyedin Hak Karinesini çürütüp, kendi Zilyetliğine ait Hak
Karinesine dayanarak o şeyi geri alma imkânına sahiptir.
• Bu imkânı sağlayan Davaya, Medeni Kanun «Taşınır Davası»
demektedir (MK m. 989).
• Bu Dava, sadece Taşınır Mallarda söz konusudur.
• Bu bağlamda, Medeni Kanun (m. 989) ve Doktrinde, söz konusu
Davaya, «Taşınır Davası» (Menkul Davası) denilmektedir.
Taşınır (Menkul) Davasının Tanımı
*Ertaş’a göre;
«Zilyetliği sona eren Eski (Önceki) Zilyedin,
Halihazır (Şimdiki) Zilyedin Hak Karinesini
çürüterek, kendi Zilyetlik Karinesine dayanarak
Taşınır Eşyayı geri almak için açacağı Davaya,
Taşınır Davası (Fahrnisklage) denir. (TMK m. 989-
EMK m. 902)»
(Ertaş, Eşya Hukuku, 14. Bası, s. 62)
Ünal / Başpınar’a göre, «Evvelki zilyedin, hâlihazır zilyedin
elinde bulunan taşınır eşyasını geri alabilmek için onun
aleyhine açtığı, kendi zilyetlik karinesine dayanan davaya
Taşınır (Menkul) Davası denir.» (Ünal / Başpınar, Şekli Eşya
Hukuku, 9. Bası, s. 221)
• Ayrıca, Taşınır Davası, Doktrin ve Uygulamada, bu isim
dışında, «İstirdat Davası», «Zilyetliğe Haklılık Davası»,
«Zilyetliğe Dayanan İstihkak Davası» gibi çok çeşitli isimler
altında da anılmaktadır.
(Ünal / Başpınar, Şekli Eşya Hukuku, 9. Bası, s. 221)
Taşınır Davasının Şartları
Taşınır Davasının Şartları

Zilyetliğin Zilyedin İradesi Dışında Sona Erdirilmiş Olması

Şimdiki Zilyedin Ediniminin Korunmamış Olması

Şimdiki Zilyedin Üstün Hak Karinesinin Çürütülmesi

*Şimdiki Zilyedin zilyetliği iyiniyetle edinmemiş olması

*Malın Önceki Zilyedin İradesi Dışında Elinden Çıkmış Olması


Taşınır Davasının Şartları – İlk Şart: Zilyetliğin, Zilyedin
İradesi Dışında Sona Erdirilmiş Olması

*Sadece Zilyetliği İradesi dışında sona erdirilen


Zilyetler, Taşınır Davasını açabilir.
*Zilyetlik, zilyedin iradesiyle devredilmeksizin, bir
başkası tarafından ele geçirilmiş olduğu hallerde,
Zilyedin İradesi dışında sona erdirilmiş olur.
Taşınır Davası Açılıp Açılamayacağına İlişkin Çeşitli Örnekler

*Örneğin, Aras’ın malını Batuhan çalmış, Aras, ona karşı, malın geri
verilmesi için Zilyetlik Davası açmamış veya süreyi kaçırdığı için
açamamışsa, Malın Geri Verilmesini, Taşınır Davasıyla sağlayabilir.
*Bu Örnekte, Batuhan çaldığı malın mülkiyetini Cengiz’e devretmişse,
Aras’ın Cengiz’e karşı Zilyetlik Davası açma hakkı zaten yoktur; bu
durumda Aras, ancak Taşınır Davası açabilir.
*Buna karşılık, Ayşegül, Bilge’ye Mülkiyeti geçirmek amacıyla Zilyetliği
bizzat kendi İradesiyle devretmiştir.
*Fakat, devre sebep teşkil eden Hukuki İşlem hükümsüz ise, bu takdirde,
Ayşegül, malın geri verilmesini, Mülkiyete dayanan İstihkak Davası ile
sağlayabilecektir.
• Yine, Ali, Burak’a Zilyetliği İradesiyle devretmiş ise, Devre Sebep
teşkil eden Sözleşme sona ermiş olsa bile, Ali, Burak’a karşı, Taşınır
Davası açamaz.
• Bu durumda, Ali, Malın geri verilmesini, bu Sözleşmeden doğan
Geri Verme Borcunun İfasını Dava Etmek ya da Mülkiyet Hakkına
dayanan İstihkak Davası açmak suretiyle sağlayabilir.
• Buna karşılık, Zilyetlik, Ayırt Etme Gücü olmayan bir kimse
tarafından devredilmişse, bu durumda, Zilyetliğin Devri, bu Kişinin
İradesine dayanmadığı için, Devralana karşı Taşınır Davasının
açılması mümkündür.
*Sona erdirilen Zilyetlik, Dolaylı Zilyetlik veya
Dolaysız Zilyetlik olabilir.
*Örneğin, malın Malikin veya Kiracının evinden
çalınmış olması fark yaratmaz.
*Bu durumda, Dava gerek Dolaylı Zilyet, gerek
Dolaysız Zilyet tarafından açılabilir.
Fakat, Dolaylı Zilyet, kural olarak, Malın Dolaysız Zilyede geri
verilmesini talep etmesi gerekir.
*Örneğin, Kiraya Veren, Kiracının elinden çalınan Mal için Hırsıza
karşı Taşınır Davası açabilir.
*Kiraya Verenin, Malın kendisine değil, Kiracıya geri verilmesini talep
etmesi gerekir.
*Eğer Kiracı, Malı geri almak istemiyorsa, o takdirde, Kiralayana
geri verilmesi gerekir.
*Eğer Mal, Dolaysız Zilyet tarafından Dolaylı Zilyedin İradesi
dışında başkasına devredilmiş ise, Dolaylı Zilyet, bu durumda, Malın
kendisine geri verilmesini isteyebilir.
• Dolaylı Asli Zilyet, Dolaysız Fer’i Zilyedin Zilyetliğini gasp
ederse, Dolaysız Fer’i Zilyet, ona karşı, Taşınır Davası
açamaz;
• Bunun nedeni, Fer’i Zilyetlikten Doğan Hak Karinesinin,
Malı, Fer’i Zilyede veren kimseye karşı
kullanılamamasıdır (MK m. 986 / II).
• Bu duruma, Kiraya Verenin, Kiracıdaki Malı alması, örnek
olarak gösterilebilir.
• Bu durumda Kiracı, ancak MK m. 982 hükmüne
dayanan Geri Verme Davası (Zilyetliğin Gaspında
Geri Verme Davası) veya aralarındaki Sözleşmesel
(Akdi) İlişkiye dayanan İfa Davası açabilir.
• Eğer Fer’i Zilyetlik Sınırlı bir Ayni Hakka
dayanıyor ise, Fer’i Zilyet, bu Ayni Hakka Dayanan
İstihkak Davası da açabilir.
• Zilyet, Zilyetliği İradesiyle başkasına devretmiş
ve fakat bu Devrin Sebebi geçerli değil ise,
Zilyetliğin Sebepsiz Kazanılmasına dayanan Geri
Verme Davası (condictio possessionis) açılır.
• Özellikle Malik olmayan Zilyedin, Zilyetliğini
geçerli olmayan bir Sebeple devretmesi durumu
böyledir.
Taşınır Davasının Şartları:
İkinci Şart: Şimdiki Zilyedin Ediniminin Korunmamış Olması

*Önceki Zilyedin, Zilyetliği İradesi Dışında sona erdirilmiş


olsa dahi, Şimdiki Zilyedin İyiniyetinin korunarak,
Kazanımının geçerli sayıldığı durumlarda (MK m. 988, 990)
Taşınır Davası açılamaz.
• Bu Şart bağlamında, Emin Sıfatıyla Zilyetten Mal
Edinmeye ilişkin MK m. 988 ve Para ve Hamile Yazılı
Senetlerin Edinimine ilişkin MK m. 990 hükümlerine
kısaca değinmekte fayda vardır.
MK m. 988 – Emin Sıfatıyla Zilyetten Mal
Edinme
Emin Sıfatıyla Zilyetten Edinme Bakımından
Tasarruf Yetkisi ve Taşınır Davası (MK m. 988):
«Bir taşınırın emin sıfatıyla zilyedinden o şey üzerinde
iyiniyetle mülkiyet veya sınırlı ayni hak edinen kimsenin
edinimi, zilyedin bu tür tasarruflarda bulunma yetkisi
olmasa bile korunur.»
MK m. 990 – Para ve Hamile Yazılı Senetlerin
Edinilmesi

• Para ve Hamile Yazılı Senetlerde Tasarruf


Yetkisi ve Taşınır Davası (MK m. 990):
«Zilyet, iradesi dışında elinden çıkmış olsa
bile, para ve hamile yazılı senetleri iyiniyetle
edinmiş olan kimseye karşı Taşınır Davası
açamaz.»
Üçüncü Şart: Şimdiki Zilyedin Üstün Hak Karinesinin
Çürütülmesi

• Zilyetliğinin İradesi Dışında sona erdirildiğini iddia eden


Davacı, Taşınır Davasını kazanabilmek için, kendisinin
önceden Mala Zilyet olduğunu kanıtlamak ve Şimdiki
Zilyedin Üstün Hak Karinesini çürütmek zorundadır.
• Böylece, Önceki Zilyetliğe Bağlı Hak Karinesi işlerlik
kazanacak ve Önceki Zilyet, Eşyanın Zilyetliğini, Davalı
Şimdiki Zilyetten daha fazla hak ettiğini kanıtlamış
olacaktır.
• Davacı Önceki Zilyet, Davalı Şimdiki Zilyedin Üstün Hak Karinesini
çürütebilmek için iki olanağa sahiptir:
• Davalı Önceki Zilyet, ya Davalı Zilyedin Zilyetliği iyiniyetle
edinmediğini, diğer bir ifadeyle, Zilyetliği kötüniyetle edindiğini ya
da Eşyanın elinden İradesi Dışında çıktığını kanıtlayacaktır.
• Bu durumda, İlk Olasılık, «Şimdiki Zilyedin zilyedliği iyiniyetle
edinmemiş olması», diğer bir deyişle, Zilyedliği kötüniyetle edinmiş
olmasıdır.
• İkinci Olasılık ise, Malın önceki zilyedin iradesi dışında elinden
çıkmış olmasıdır.
Şimdiki Zilyedin Zilyetliği İyiniyetle
Edinmemiş Olması
• MK m. 991 / I hükmü, bir Taşınırın Zilyetliğini
iyiniyetle edinmemiş olan kimseye karşı, Önceki
Zilyedin, her zaman Taşınır Davası açabileceğini
belirtmektedir.
• «İyiniyetle edinmemiş olan kimse» deyimi ile ifade
edilmek istenen, Zilyetliği Kötüniyetle kazanandır.
• Taşınır Davası, Zilyetliği Kötüniyetle Kazanana
karşı, bir Süreye tabi değildir.
• Şimdiki Zilyedin Zilyetliği İyiniyetle Edinmemiş
Olması konusunda ise, şu Örnek verilebilir:
• Örneğin, Anıl’ın Remzi’ye rehin olarak bıraktığı
malı Remzi, bu durumu bilen Ümit’e satıp teslim
etse, Remzi’nin Eşya üzerinde Tasarruf Yetkisi
olmadığını bilen Ümit, Zilyetliği Kötüniyetle edinmiş
olacağı için, Anıl, ona karşı da Taşınır Davası açma
olanağına sahiptir.
• Buna karşılık, Davalı, Davacının Zilyetliği
Kötüniyetle kazandığını ispat eder ise, bu takdirde,
Dava reddedilir.
• MK m. 991 / II hükmü, bu hususu da şöyle
belirtmektedir:
• «Eğer önceki zilyet de, zilyetliği iyiniyetle edinmemiş
ise, sonraki zilyede karşı Taşınır Davası açamaz.»
MK m. 991 / II hükmüne örnek
• Örneğin, Aysel’in malını (H) çalsa, (H)’den de (Ü) çalsa, Aysel, gerek
(H)’ye, gerekse (Ü)’ye karşı Taşınır Davası açabilir.
• Fakat (H), (Ü)’ye karşı bu Davayı Açma Hakkına sahip değildir.
• Keza (H) çaldığı malı Yeşim’e emanet etse, fakat sonra Yeşim, malı
geri vermek istemezse (H), Yeşim’e karşı Taşınır Davası açamaz.
• Bu hususta, «İki Kötüniyetli Zilyetten Halihazır (şimdiki) Zilyet
tercih edilir» Kuralı uygulanır.
(Oğuzman / Seliçi / Oktay- Özdemir, Eşya Hukuku, Kısaltılmış Ders
Kitabı, 1. Bası, s. 53-54)
Malın Önceki Zilyedin İradesi Dışında Elinden Çıkmış
Olması

• Şimdiki Zilyedin Üstün Hak Karinesinin çürütülebilmesi


için ikinci imkân, Malın, Önceki Zilyedin İradesi dışında
elinden çıkmış olduğunun ispatıdır.
• Zilyedin, sadece Zilyetliğine İradesi Dışında son
verildiğinin ispat edilmesi yeterli değildir.
• Ayrıca Malın da, Zilyedin elinden Rızası Dışında çıktığının
ispatı gerekir.
(Oğuzman / Seliçi / Oktay- Özdemir, Eşya Hukuku, 20. Bası, s. 101)
• Zilyetliğin, Zilyedin İradesi Dışında sona erdirilmiş
olması, her zaman, Malın, Önceki Zilyedin İradesi
Dışında elinden çıkmış olması şeklinde
anlaşılmamalıdır.
• Gerçi malın İrade Dışı Elden Çıkması ile, Zilyetlik de,
İrade Dışı kaybedilmiş olur, fakat Malın, Önceki
Zilyedin elinden İradesiyle çıktığı durumlarda da,
Zilyetliğin İrade Dışı sona erdirilmiş olması
mümkündür.
• Örneğin, Atalay, malı Rüksan’a rehin vermiş,
Rüksan da bu malı Ülkü’ye satıp teslim etmiş ise,
Atalay, Zilyetliğini irade dışı kaybetmiş olur.
• Fakat bu durumda, Atalay’ın Ülkü’ye Taşınır Davası
açabilmesi, Ülkü’nün Zilyetliği kötüniyetle kazanmış
olmasına bağlıdır.
• Çünkü Atalay, Zilyetliği iradesi dışında kaybetmiş
olmakla beraber, Mal elinden İradesi ile çıkmıştır.
Malın Zilyedin İradesi Dışında Elinden Çıkmış
Olduğu Haller
• Malın hangi durumda, Zilyedin İradesi dışında elinden çıkmış
sayılacağı hususu, MK m. 989 / I hükmünde öngörülmüştür.
• Bu hükme göre, «Taşınırı çalınan, kaybolan ya da iradesi dışında
herhangi bir şekilde elinden çıkan» şeklinde Malın, Zilyedin
iradesi dışında elinden çıkmış olduğu haller belirtilmiştir.
• Öyleyse, Malın İrade Dışı elden çıkması, Malın Çalınması veya
Kaybedilmesi ile sınırlı değildir.
• Bu duruma, değişik Örnekler verilebilir.
• Gerçekten, Ayırt Etme Gücüne sahip olmayan Kişinin,
Malını satıp Alıcıya teslim etmesi durumunda, Mal,
Zilyedin İradesi dışında elinden çıkmış sayılır.
• Bunun nedeni, Ayırt Etme Gücü olmayan Kişinin geçerli
bir İradesinin olmamasıdır.
• Zilyedin, Malın İrade Dışı elinden çıkmasında, Kusurlu
olup olmaması ise, önem taşımaz.
• Örneğin, Eşyanın, su baskını, rüzgâr, fırtına, yer sarsıntısı gibi Tabii Afet
veya Kuvvetler sebebiyle sürüklenip Başkasının Zilyetliğine girdiği
hallerde, Zilyetlik irade dışı kaybedilmiş olur.
• Ayrıca, Canlı Hayvanların kendi başına hareket etmesi sonucu Eşyanın
elden çıkması halinde de, Zilyetliğin İrade Dışı Kaybı söz konusu olur.
(Ertaş, Eşya H. , 14. B., s. 64; Ünal / Başpınar, Şekli Eşya H., 9. B., s. 223)
• Örneğin, sürekli bir şekilde unutulmuş Eşyanın Zilyetliği de, İrade Dışı
Kayba uğramış olur.
(Ünal / Başpınar, Şekli Eşya H., 9. B., s. 222)
• Bütün bu hallerde, Taşınır Davası açmak imkânı vardır.
• Şimdiki Zilyet, Zilyetliği iyiniyetle kazanmış olsa dahi, Mal İradesi
Dışında elinden çıkmış olan Önceki Zilyet, ona karşı Taşınır Davası
açabilir.
• Örneğin, Ayten’in malını çalan (H), bunu İyiniyetli Ümit’e satıp teslim
etse, Ayten, Ümit’e karşı Taşınır Davası açarak Malın geri verilmesini
sağlayabilir.
• Dolaylı Zilyetlikte, Malın Dolaysız Zilyetten çalınması durumunda da,
Mal, Dolaylı Zilyedin elinden İradesi Dışında çıkmış sayılır.
• Bu bağlamda, örneğin, Asım’ın malını, Kiracısı Kaan’dan çalan (H),
bunu Ülkü’ye satıp teslim etse, Asım ve Kaan, Ülkü’ye karşı Taşınır
Davası açabilirler.
Taşınır Davasında Davalının Savunması
• Davacının, davalıya ait Üstün Hak Karinesini çürütmesi
üzerine, Önceki Zilyetliğine bağlı Hak Karinesi, işlerlik
kazanır.
• Ancak, Davalının da yapacağı Savunma ile Davacı
lehindeki Hak Karinesini etkisiz bırakması mümkündür.
• Gerçekten, Davalı, Davacının Zilyetliği Kötüniyetle ele
geçirmiş olduğunu kanıtlar ise, Dava reddedilir.
• Zilyetliği Kötüniyetle kazanmış olan Önceki
Zilyetler, kendilerinden Sonraki Zilyetlere karşı
Taşınır Davası açamazlar (MK. m. 991 / II).
• Buna göre, örneğin, (A)’nın Malını (H), (H)’den de
(Ü) çalsa ve bu Malı (R)’ye Rehin verse, (H)’nin (Ü)
ve (R)’ye karşı açtığı Taşınır Davası reddedilecektir.
• Davalı kendisinin mal üzerinde zilyet olma yetkisini veren
bir hakkı bulunduğunu kanıtlamak suretiyle de Davanın
Reddini sağlayıp malı geri vermekten kurtulabilir.
• Örneğin, (A)’nın Zilyet olduğu Malı (B) çalmış ve (Ü)’ye
satmış, bir süre sonra (Ü)’den çalınan Mal (A)’nın eline
geçmiş olsa, (Ü)’nün (A)’ya karşı açtığı Taşınır Davasında
(A), Üstün Hak Sahibi olduğunu ileri sürebilir.
• Ayrıca, Davalı, Davacının iyiniyetli de
olsa, Mal üzerinde Hakkı bulunmadığını,
örneğin, Davacının çalınmış bir Malı satın
aldığını veya Mülkiyetin Kazanılmasını
sağlayan İşleminin Sakat olduğunu
kanıtlayarak da, Malı geri vermekten
kurtulma imkânına sahiptir.
Taşınır Davasını İyiniyetli Zilyet Lehine
Sınırlayan Haller
• Çalınmış, kaybedilmiş, irade dışında elden
MK. çıkmış da olsa, Para veya Hamile Yazılı
m. 990 Senetleri, İyi Niyetle kazanmış olan kimse
aleyhine Taşınır Davası açılamaz.

• Çalınmış, kaybedilmiş, İrade dışında elden


MK. çıkmış Malı edinen İyi Niyet sahibi
Zilyetlere karşı Taşınır Davası, beş yıllık
m. 989 /f.1 Hak Düşürücü Süreye tabidir.
• Çalınmış, kaybedilmiş, irade dışında elden
çıkmış Mal, Açık Artırmadan veya bir
MK. Pazardan veya Benzeri Eşya satanlardan
kazanılmış ise; iyi niyetle hareket eden
m. 989/f. 2 aleyhine Taşınır Davası, ancak ödenen
Bedelin geri verilmesi şartıyla açılabilir.
Taşınır Davasının İyiniyetli Zilyet Lehine
Sınırlandığı Durumlar
• Eşyanın Önceki Zilyedin elinden Rızası olmaksızın çıktığı
hallerde, Taşınır Davası Açma Hakkı, üç bakımdan, Medeni
Kanun tarafından sınırlanmıştır:
• Para ve Hamile Yazılı Senetleri İyiniyetle Edinme
• İyiniyetli Zilyetlere Karşı Taşınır Davasının Süresi
• Açık Arttırmadan, Pazardan veya Benzeri Eşya Satanlardan
İyiniyetle Edinme
Para ve Hamile Yazılı Senetleri İyiniyetle
Edinme

• Çalınmış, kaybedilmiş veya başka bir şekilde İrade


Dışı elden çıkmış olsa da, Para veya Hamile
Yazılı Senetleri iyiniyetle edinmiş olan kimseye karşı
Taşınır Davası açılamaz (MK m. 990).
• Medeni Kanun, Para ve Hamile Yazılı Senetlerin,
Piyasada Tedavülüne Güvence sağlamıştır (MK m.
990, EMK m. 903)
(Ertaş, Eşya H., 14. B., s. 65).
İyiniyetli Zilyetlere Karşı Taşınır Davasının Süresi

• İrade Dışı elden çıkmış Malı Edinen İyiniyetli Zilyetlere


karşı Taşınır Davasının açılması, Beş Senelik bir Hak
Düşürücü Süreye tabidir (MK m. 989 / I).
• Oysa, Zilyetliği Kötüniyetle kazanmış olanlara karşı, böyle
bir Süre söz konusu değildir (MK m. 991).
• MK m. 989 / I hükmünde belirtilen Beş Yıllık Hak
Düşürücü Süre ise, Malın İrade Dışı elden çıktığı tarihten
itibaren işlemeye başlar.
• Bu Beş Yıllık Hak Düşürücü Sürenin geçirilmesi sonucu halen
Zilyet olan Davalıya karşı bir Süreye tabi olmayan ve Ayni Hakka
Dayanan İstihkak Davasının (MK m. 683 / II) açılıp açılamayacağı
ise, tartışmalıdır.
• Öncelikle, MK m. 989 / I hükmünde yer alan Beş Yıllık Süre ile MK
m. 777 / I hükmündeki Mülkiyeti kazandıran Beş Yıllık
Zamanaşımı Süresi bazen aynı olayda birlikte gerçekleşebilir.
• Fakat, bu iki Süre birbiriyle asla karıştırılmamalıdır.
• MK m. 989 / I hükmündeki Süre, Önceki Zilyedin Zilyetliğini kaybettiği
andan, MK m. 777 / I hükmündeki Süre ise, yeni Zilyedin İyiniyetli
Zilyetliğinin başladığı andan itibaren işler. Bu bağlamda da, söz konusu
Süreler her zaman örtüşmez.
• Örneğin, Altan’dan çaldığı malı (H) üç yıl sonra iyiniyetli Ülgen’e satıp
teslim etmişse, MK m. 989 / 1’deki Süre, hırsızlık olayından itibaren beş
yıl geçmek ile tamamlanmış olur.
• Altan, Ülgen’e karşı artık Taşınır Davası açamaz. Fakat, Ülgen’in MK m.
777 / 1 hükmü uyarınca, malın mülkiyetini zamanaşımıyla
kazanabilmesi için daha üç yıl iyiniyetle zilyetliğini sürdürmesi gerekir.
(Sirmen, Eşya H., 6. B., s. 87)
• Bir görüşe göre, MK m. 763 hükmünde Zilyetliğin Devri yoluyla
Mülkiyetin Kazanılması düzenlenmiştir.
• Bu bağlamda, İrade Dışı elden çıkmış olan Malı İyiniyetle
Edinen Kimse, MK m. 989/1 hükmünde öngörülen Sürenin
geçmesiyle birlikte, kendiliğinden Mülkiyeti kazanmış olmaz.
• Öyleyse, Taşınır Davası açma Süresini kaçırmış olan Malik,
İyiniyetli Zilyet, Kazandırıcı· Zamanaşımıyla Mülkiyeti
kazanmamış olduğu sürece, İstihkak Davası açıp, Mülkiyet
Hakkını ispat ederek, Malın geri verilmesini
sağlayabilecektir.
• Buna karşılık, Hâkim Görüşe göre, MK m.
989 / I hükmündeki Beş Yıllık Süre geçirildikten
sonra, MK m. 777 / I hükmündeki Şartlar
tamamlanmış olsa dahi, İyiniyetli Zilyet,
Mülkiyet Hakkını kazanır.
• Bu bağlamda da, ona karşı artık İstihkak
Davası açılamaz.
• Gerçekten, MK m. 763/II hükmüne göre, bir Taşınırın
Zilyetliğini İyiniyetle ve Malik olmak üzere devralan
kimse, Devredenin Mülkiyeti devir yetkisi olmasa bile,
Zilyetlik Hükümlerine göre, Kazanmanın korunduğu
durumlarda, o şeyin Mülkiyetini kazanır.
• Benzer bir hüküm, Teslime Bağlı Taşınır Rehni
bakımından, MK m. 939/II hükmünde de yer
almaktadır.
• Yine, MK m. 988 hükmüne göre, Emin Sıfatıyla Zilyetten o şey
üzerinde İyiniyetle Mülkiyet veya Sınırlı Ayni Hak Edinenin, bu
Edinimi korunacaktır.
• MK m. 989/1 hükmü ise, Malın irade dışı elden çıktığı durumlarda,
Ayni Hakkın İyiniyetle Kazanılmasını, sadece Beş Yıl Süreyle
geciktirmektedir.
• Bu bağlamda, İrade Dışı elden çıkan Malın Mülkiyetini İyiniyetle
Edinen Kimse, Beş Yıl sonra Mülkiyet Hakkını (veya İyiniyetli Rehin
Alan, Rehin Hakkını) kazanmış olur.
• MK m. 989 / I hükmünde öngörülen Beş Yıllık Sürenin
geçmesiyle İrade Dışı elden çıkan Malı Edinen İyiniyetli
Zilyedin, bu Ediniminin geçerli sayılması gerektiğini
savunan görüş kabul edilebilir.
• Bununla birlikte, Beş Yıllık Sürenin geçmesine rağmen,
Ayni Hakkın yine de İyiniyetle Kazanılamayacağı Durumlar
söz konusu olabilir.
• Gerçekten, İrade Dışı elden çıkmış olan Malın İyiniyetli Zilyet
tarafından Edinimi, Ayni Hakkı ona kazandıracak olan Tasarruf
İşlemi, devredenin Tasarruf Yetkisinin yokluğu dışında bir sebepten
dolayı sakatlanmış olması nedeniyle geçersiz ise, İyiniyetli Zilyedin,
Malın Mülkiyetini kazanması, ancak Kazandırıcı Zamanaşımının
Şartları varsa mümkündür.
• İşte bu Şartlar gerçekleşmemiş ise, Önceki Zilyet, MK m.989 / 1
hükmündeki Beş Yıllık Süreyi geçirmiş olsa dahi, Malın geri
verilmesini, İstihkak Davası ile sağlayabilir.
(Sirmen, Eşya H., 6. B., s. 87- 88)
Açık Arttırmadan, Pazardan veya Benzeri Eşya
Satanlardan İyiniyetle Edinme

• Çalınmış, kaybedilmiş veya İrade Dışı başka herhangi bir şekilde


elden çıkmış Mal, Açık Arttırmadan veya Pazardan ya da Benzeri
Eşya Satanlardan edinilmiş ise, İyiniyetle hareket eden Birinci ve
Sonraki Edinenlere karşı Taşınır Davası, ancak Ödenen Bedelin geri
verilmesi koşuluyla açılabilir (MK m. 989 / II).
• Ödenen Bedelin geri verilmesi, Davanın bir Şartı değildir. Bu
Bedelin geri verilmesi için talep gerekir.
• Davacı, Dava sırasında Hâkim önünde Semeni ödemeyeceğini beyan
ederse, açılmış olan Dava reddedilir ve Davalı Zilyet, MK m. 763
hükmü uyarınca, Mülkiyeti kazanmış olur.
Taşınır Davasının Tarafları
• Taşınır Davasını, Zilyetliğini İradesi dışında kaybetmiş olan Zilyet
açabilir.
• Eğer Zilyetlik Fer’i Zilyedin iradesi dışında kaybedilmiş ise, Dava
hem Asli Zilyet, hem de Fer’i Zilyet tarafından açılabilir.
• Asli Zilyet, kural olarak, Malın Fer’i Zilyede geri verilmesini talep
eder.
• Müşterek Zilyetlikte, her Zilyedin bu Davayı Açma Hakkı vardır.
• Elbirliğiyle Zilyetlikte ise, Zilyetlerin birlikte Dava Açmaları
gerekir.
(Sirmen, Eşya H., 6. B., s. 88)
• Taşınır Davası, Malın Zilyedine karşı açılır. Davalı, Malın Asli
Zilyedi veya Fer’i Zilyedi olabilir.
• Dava Fer’i Zilyede karşı açıldığı takdirde, Fer’i Zilyet, Davanın Asli
Zilyede karşı açılması gerektiğini ileri sürerek, Malı geri
vermekten kaçınamaz.
• Dava sadece Asli Zilyede açıldığı takdirde ise, Mal onun elinde
olmayacağı için, Hükmün yerine getirilememesi Tehlikesi vardır.
• Bu bağlamda, Davanın her iki Zilyede karşı birlikte açılması yerinde
olur. (Sirmen, Eşya H., 6. B., s. 88)

You might also like