You are on page 1of 7

Temel Hukuk

Cevap 1: Taşınır Eşya Kavramı

Taşınır eşya, insanın beden bütünlüğüne ait olmayan, esas özellikleri bir yerden bir yere
taşınmakla bozulmayan, fiziki ve ekonomik değere sahip, bağımsız mülkiyete konu olabilen,
fikir ve sanat eserleri dışında ile taşınmaz olarak kabul edilen mallar dışında kalan, mal ve
doğal güçlerdir.Tanımdan hareketle taşınır malların özelliklerini şöyle sıralayabiliriz.

i. Fiziki ve ekonomik değere sahip olmalıdır. Evrende yer ve hacim tutan ve para
ile ölçülebilen öğeler taşınır mal olarak kabul edilebilir.
ii. Mülkiyete konu olabilmelidir. Üzerinde mülkiyet hakkı kurulamayan öğeler
mülkiyete konu teşkil etmez. Hukuk açısından da mal olarak kabul edilemez.
Örneğin, soluduğumuz hava, çok değerli bir madde olmasına rağmen,
üzerinde hâkimiyet kurulamaması, bol miktarda bulunması ve
pazarlanamaması nedeniyle ekonomik mal olarak kabul edilemez.
iii. İnsanın beden bütünlüğüne ait organlar, çok kıymetli olması ve üzerinde
hâkimiyet kurulabilmesine rağmen mal ve eşya olarak kabul edilemez. Çünkü
insan ve organlarının, kişiden ayrılarak pazarlanması ahlâki değildir. Örneğin,
insan böbreği satış sözleşmesine konu olamaz. Bu sözleşmeden doğan alacak,
icra yolu ile tahsil edilemez.
iv. Taşınır eşya, esas özellikleri bozulmadan bir yerden başka bir yere taşınabilen
eşyadır. Bu taşıma insan gücüyle olabileceği gibi, makine gücü ile de olabilir.
Örneğin, çanta bir yerden başka bir yere taşınabilmektedir.
v. Hukuk sisteminin bir yerden başka bir yere taşınabilmesine rağmen bazı
malları taşınır olarak kabul etmemektedir. Taşınır mallar, bu malların dışındaki
taşınır mallardır. Örneğin, gemiler gibi.
vi. Kişinin fikir ve sanat eserleri üzerindeki hakkı TMK kapsamında değildir.
Örneğin, kitap yazarının telif hakkı, bir bestekârın bestesi üzerindeki hakkı
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na tabidir.
vii. Mülkiyet hakkına konu olan su buharı, elektrik, atom enerjisi gibi doğal güçler
de taşınır eşya kapsamındadır. Örneğin, elektrik doğalgaz taşınır eşya olarak
satış sözleşmesine konu olmaktadır.
Cevap 2: Taşınır Rehin
1. Taşınır Rehin Kavramı, Tanımı ve Özellikleri

Taşınır rehin, geçerli bir hukuki sebepten doğan alacağın güvence altına alınması
amacıyla malike ait özel mülkiyete konu olan ve ekonomik değeri bulunan bir taşınır veya hak
üzerinde kurulan, borç ödenmediği takdirde alacaklıyla rehinli eşya üzerine tasarruf yetkisi
veren eşyaya bağlı bir haktır.

Tanımı öğelerine ayırırsak şunları sayabiliriz. Rehin hakkı;

i. Geçerli bir hukuki sebepten doğan alacak olmalıdır. Asıl alacak hukuki bir sebebe
dayanmıyorsa rehin hakkı da geçerli olmayacaktır.
ii. Rehin olarak alacaklıya verilecek eşya, borçluya ait olmalıdır.
iii. Rehin özel mülkiyete konu olan taşınır veya haklar üzerine kurulabilir.
iv. Borçlu borcunu belirlenen süre içerisinde ödememesi durumunda, alacaklı rehin
verilen taşınırı paraya çevirebilir.

2. Rehinin Sona Ermesi

Rehin hakkı şu hallerde sona erer.

i. Teslim şartı rehinde, alacaklının taşınır malın zilyetliğini kaybetmesi.


ii. Borçlunun borcu süresinde ödememesi. Bu durumda rehin edilen taşınırın borçluya
geri verilmesi gerekir.
iii. Borcun ödenmemesi durumunda, alacaklının rehin verilen taşınırı paraya çevirmesi
ile rehin sona erer.
Cevap 3: Zilyetlik
1. Zilyetlik Kavramı ve Tanımı

Zilyetlik, sözlük anlatımı itibariyle "elinin altında bulundurma" demektir. Aslında Bu


sözün anlamında zilyetliğin öğlelerini de taşıdığını görmekteyiz. TMK'da da zilyetlik
tanımlanmamıştır. Sadece, "Bir şey üzerinde fiili hâkimiyeti bulunan kimse onun
zilyedidir" şeklinde ifade edilmiştir.

Bu yaklaşımlar altında zilyetlik kavramını şöyle tanımlayabiliriz: Kişinin isteği ile taşınır
veya taşınmaz malın üzerinde kurulan fiili hâkimiyete zilyetlik denir.

Zilyetlik, şu öğelerden oluşmaktadır.

i. Kişi ile eşya arasındaki fiili ilişkidir.


ii. Eşya, taşınır olabileceği gibi taşınmaz şeklinde de olabilir. Taşınırlarda eşyanın el
altında tutulması, taşınmazın ise kullanılmaması ve tasarruf edilmesi şeklinde
olabilir.
iii. Kişi ile eşya arasındaki ilişkinin, zilyetlik isteğine bağlı olması gerekmektedir. Kişi
bilmedi ve istemediği eşyaya fiilen sahip olsa bile, bilinmediği için onun üzerinde
bilinçli hâkimiyet kurulamaz. Örneğin, kişinin iradesi dışında çantasına atılan bir
saatten haberi olmadıkça, onun üzerinde bir fiili hâkimiyet söz konusu olamaz.
iv. Zilyetlik fiili hâkimiyeti gerektirir. Fiili hâkimiyet, kişinin malı istediği gibi tasarruf
edebilmesi, kullanabilmesidir. Bunun için, kişi ile eşya arasında sıkı bir irtibatın
bulunması gerekir.

2. Zilyetliğin Eşya Hukukundaki Önemi

Zilyetlik eşya hukukunda şu konular açısından önem arz eder.

i. Taşınır mallarda sahibinin dışındaki kişilere karşı aleniyeti gösterir.


ii. Taşınır malın mülkiyetine karine teşkil eder. Yani, kişini malin sahibi olduğunu iz
ve ipucunu gösterir. Karine olması nedeniyle her zaman aksi ileri sürülebilir. İspat
yükü, aksini ileri sürene düşer.
iii. Mal üzerinde filli hâkimiyet sağlar.
iv. Kişisel hakların üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesini sağlar. Üçüncü kişiler,
taşınırın kullanılmasına ve üzerinde tasarruf yapılmasına engel olamazlar.

3. Zilyetliğin Kazanılması

TMK’da zilyetliğin kazanılması şu başlıklar altında düzenlenmiştir.

a) Zilyetliğin Devir ile Kazanılması

Zilyetliğin devir ile kazanılması, daha önce bir başkasının elinde olan eşyanın, diğer bir
kişiye verilmesidir. Örneğin, Ali kitabını Veli’ye sattı. Yani kendi elinde bulunan kitabı vermek
suretiyle, zilyetlik devren el değiştirmiş oldu.
Zilyetliğin devri, eşya teslim edilecek kişinin temsilcisine de yapılabilir. Bu da zilyetliğin
devren kazanılmasıdır. Yukarıdaki örnekte, Veli’ye verilmek üzere, temsilcisi Cemil’e teslim
edilmesi halinde, zilyetlik devir yolu ile kazanılmış olur.

b) Zilyetliğin Aslen Kazanılması

Zilyetliğin aslen kazanılması TMK’da düzenlenmemiştir. Aslen kazanma, mülkiyetin aslen


kazanılması durumundaki kişinin zilyetlik halidir. Nakil ve devir yapılmaksızın, daha önce
üzerinde zilyetlik kurulmamış bir eşya üzerinde hukuki ve fiili hâkimiyet kurulmasıdır.
Denizden tutulan balık, dağda yakalanan ceylan üzerindeki zilyetlik, zilyetliğin aslen
kazanılmasına örnek teşkil eder. Zilyetliğin aslen kazanılmanın nedeni, balık veya ceylan
üzerinde daha önce herhangi bir kişinin zilyetliğinin bulunmamasıdır.

4. Zilyetliğin Kaybedilmesi

Zilyetliğin kaybı, kişinin isteği veya istek dışı eşya üzerindeki fiili hâkimiyetinin ortadan
kalkmasıdır. Zilyetlik iki şekilde kaybedilebilir. Kişi taşınırı terk eder. Örneğin, çöpe atılan
telefon gibi. Veya kendi isteğiyle satabilir. Örneğin, sattığı telefonu alıcıya teslim etmesi gibi.
Bu hallerde isteği ile taşınır devredilmiş olur.

Kimi zaman da isteği dışında mal elinden çıkmış olabilir. Örneğin, taşınır malın hırsızlar
tarafından çalınması gibi.
Cevap 4: Gerçek Kişilerde Fiil Ehliyeti
1. Gerçek Kişiler

Gerçek kişi, insanlardır. Doğar, büyür ve ölür. Doğumla ölüm arasındaki süreçte hukuk
kuralları ona birtakım kavramlar yükler.

2. Fiil Ehliyeti

Hakkın varlığı tek başına yeterli değildir. Bunun kullanılabilmesi gerekir. Bunun için
kullanılan kavram, fiil ehliyetidir. Fiil ehliyetine ilişkin olarak yada şu hükme yer verilmiştir.

“Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir”
(TMK md.9).

Fiil ehliyeti, kişinin kendi fiilleriyle kendisi için hukuk sisteminin tanıdığı haklara sahip
olması ve borçlanabilme yeteneğidir.

Tanım şu şekilde öğelerine ayrılabilir.

i. Fiil ehliyeti kişinin kendi fiilleriyle hukuki işlem yapabilmesidir.


ii. Kişinin yaptığı işlemin sonuçları kendisinin adına ve hesabına sonuç doğurmalıdır.
iii. Fiil ehliyetinin kullanılması sonucu kişi, bir takım haklara sahip olabilir.
iv. Kişinin fiilleri, kendisinin adına ve hesabına borçların doğmasına neden olabilir.
v. Fiil ehliyeti bir yeterliliktir. Herkes bu ehliyete sahip değildir. Ancak yasada yer alan
şartları gerçekleştiren kişiler, fiil ehliyetine sahiptir denilebilir. Bu özelliği ile hak
ehliyetinden ayrılır. Kişinin hak ehliyetine sahip olabilmesi için her hangi bir
yeterliliğe ihtiyaç yoktur. Sağ ve tam doğmak koşulu ile hak ehliyetine sahip
olabilirken, fiil ehliyetine sahip olabilmek için bazı şartların gerçekleşmesi gerekir.

a) Fiil Ehliyetinin Şartları

Fiil ehliyetine sahip olabilmek için üç şartın birlikte gerçekleşmesi gerekir. Bunu TMK
şöyle veciz bir şekilde ifa etmiştir. “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin
kişinin fiil ehliyeti vardır”. Şimdi bu şartlar incelenebilir.

i. Ergin Olmak

Ergin olmak, insanın fiziki varlığının belli bir olgunluğa gelmesini ifade eder. Bu
olgunluğu sağlayan hususlardan biride yaştır. Ergin olma şekli şöyle tanımlanmıştır.

Erginlik, kişinin on sekiz yaşını doldurması, evlenmesi veya yargı kararıyla gerçekleşir.

“Erginlik on sekiz yaşının doldurulmasıyla başlar. Evlenme kişiyi ergin kılar” (TMK
md.11).
“Erginlik on sekiz yaşını doldurmasıyla başlar” (TMK md.11).
“Evlenme kişiye erginlik kazandırır” (TMK md.11/2).
“On beş yaşını dolduran küçük, kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece
ergen kılınabilir” (TMK md.12).
ii. Sezgin Olmak ( Ayırt Etme Gücüne Sahip Olmak )

Sezgin olmak, iyiyi kötüden ayırt etme gücüdür. Ayırt etme gücü yasada
tanımlanmamıştır. Sadece ayırt etme gücünü ortadan kaldıran nedenlere yer
verilmiştir.

“Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, zayıflığı, sarhoşluk ya da buna


benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun
olmayan herkes, bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir” (TMK md.13).

3. Gerçek Kişilerin Fiil Ehliyetine Göre Hukuki Durumları

 Üç temel gurup söz konusudur:


 Tam Ehliyetliler: Bunlar fiil ehliyetinin tüm şartlarını yerine getiren kişilerdir. Yani,
ayırt etme gücüne sahip, ergin olan ve kısıtlanmamış olan kişilerdir. Bunlar her türlü
hukuki işlemi yapabilirler ve hukuka aykırı fiillerinden dolayı da sorumludurlar.
 Sınırlı Ehliyetliler: Kural olarak bu grupta olanların ehliyetleri tamdır. Ancak TMK
m.429’da sayılan işlemleri yapabilmeleri için bu kişilere yasal danışman atanmaktadır.
Örneğin, sınırlı ehliyetliler, bağışlama, kambiyo taahhüdü altına girme, kefil olma gibi
konularda yasal danışmanlarının muvafakatini almak zorundadırlar.
 Tam Ehliyetsizler: Tam ehliyetsizlerin fiil ehliyeti tamamen yoktur. Çünkü bu kişiler
ayırt etme gücüne sahip değillerdir. Gerçekten de TMK m.15’e göre, kanunda
öngörülen istisnalar hariç, ayırt etme gücüne sahip olmayan kişinin fiilleri hukuki
sonuç doğurmaz. Bunlar kural olarak haksız fiillerden de sorumlu değildirler. Bu kişiler
kural olarak hiçbir hukuki işlemi yapamadıkları için onlarla yasal temsilciler atanır,
hukukumuzda iki tür yasal temsilci vardır, veli ve vasi. Hukuki işlemler bu yasal
temsilci eliyle yürütülecektir. Küçükler sahip oldukları ayırt etme gücüne göre sınırlı
ehliyetli ya da tam ehliyetsiz gruplarından birine dâhil olurlar.

Huri KIZILHAN
205406055
Muhasebe ve Vergi Uygulamaları iö

You might also like