You are on page 1of 28

MTB 201

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI

Dr. M. Gül ULUĞTEKİN


z
Tanzimat’tan
Cumhuriyet’e
Türk Edebiyatı
z
Edebiyat tarihi ve çeviri

 Edebiyat tarihçisi Agah Sırrı Levend’e göre edebiyat tarihi, bir


ulusun çağlar boyunca meydana getirdiği edebî eserleri
inceleyerek, düşüncede ve duyguda izlediği yolu, geçirdiği
evreleri bize tanıtır. Bu bakımdan uygarlık tarihinin önemli bir
koludur.

 Edebiyat, bir toplumun özel diliyle yaratıldığı ve öncelikle onun


duygu ve düşüncelerini ilettiği için ulusal bir kimlik taşır. Ancak
bir dilden ötekine değerini yitirmeden çevrilebilir, çoğaltılabilir ve
ulusallığı oranında evrensel bir nitelik taşıyabilir (Mutluay 7).
z
Türkçenin tarihi

Türkiye Türkçesi, Selçuklularla başlayıp Türkiye Cumhuriyeti’nin


kurulmasıyla devam eden Türk dilinin Batı kolu edebiyatından gelir.

Her ne kadar çeşitli eleştirilere uğrasa da Türk edebiyatı tarihini


belirli dönemlere ayırırken tarihin büyük olaylarını esas almak en
uygun yol olarak kabul edilebilir. Türk tarihinde iki önemli dönüm
noktası, İslam dininin kabulü ile Batı’ya dönüş hareketidir. Buna
göre Türk edebiyatı, Türk toplumunun geçirdiği uygarlık
değişimleriyle üç büyük çağa ayrılır:
z
Türkçenin tarihi

 1) İslamiyet’in kabulüne dek Türk edebiyatı: Kavim çağı da denen Orta Asya Türk
edebiyatıdır. (sanat dili olarak ortaya çıkışından X. yüzyıla kadar)

 2) İslam uygarlığı etkisi altında gelişen Türk edebiyatı: Ümmet çağı da denir ve bin
yıla yakın bir devri kapsar.

XIII. yüzyıl arayış, bileşim ve geçiş dönemi olarak tanımlanabilir. Farsçanın egemenliği
sürerken Türkçe edebiyattaki bölünme de bu yüzyılda başlar.

 3) Batı uygarlığı etkisi altında gelişen Türk edebiyatı: Uluslaşma çağı da denen
yenilenmeyi içerir.

Toplumsal olayların başlangıç ve bitiş tarihleri kesin olarak sınırlandırılamayacağından


incelemede ve öğrenimde kolaylık sağlamak amacıyla oluşturulan bölümlemelerin
tamamen doğru olması beklenemez.
z
İslamiyet etkisindeki Türk edebiyatı

 «[T]asavvuf akımlarının yaygın hale geldiği XIII. yüzyılda, Selçuklular


zamanında Anadolu’da ilk ürünlerini veren Türk edebiyatı, Osmanlı
İmparatorluğu’nun kurulup hızla genişlediği XIV. yüzyılda gelişmeye başlar. XV.
yüzyılda, özellikle Fatih’ten sonra her alanda önemli kişileri yetiştirir. XVI.
yüzyılda Baki ile olgunluk kazanır. Bir yandan da Türk edebiyatında yerlileşme
eğilimleri görülmeye başlar. XVII. yüzyılda, üsluptaki sanatlı söyleyiş, son
kerteye varmakla birlikte, bir durgunluk belirir. Nabi’nin bilim gücüyle kaleme
aldığı “hikemî” şiirler, yüzyılın sonlarında sürüm kazanır. XVIII. yüzyılda, Lâle
devrinin yüksek çevrelerde yarattığı zevk ve eğlence havası içinde, şairlerde,
Nedim başta olduğu halde, günlük hayattan esin alma eğilimi görülür.
Toplumun durumunu yansıtan şiirler çoğalır.» (Agâh Sırrı Levend)
z
İslamiyet etkisindeki Türk edebiyatı

«1730 ayaklanmasından sonra, sürekli bozgunların da etkisiyle


edebiyata da yeniden bir durgunluk çöker. Şeyh Galib’in Hüsn ü
Aşk’ı bu edebiyatın son parlak ürünü sayılır. XIX. yüzyılın ilk
yarısında, İzzet Molla divan şiirinin başarılı bir temsilcisi olarak
görülse de divan edebiyatı artık son sözünü söylemiştir. Eski şiir
geleneği, “bakıyyetü’s-selef” denilen son divan şairleriyle Tanzimat
devrinde de bir süre devam ettikten sonra yerini yeni edebiyata
bırakır.» (Agâh Sırrı Levend)
z
Tanzimat Dönemi (1860-1896)

Batı etkisinde Türk edebiyatını Tanzimat Dönemi ile başlatmak uygun olur. Bu
dönemdeki önemli ilkler:

 Tercüman-ı Ahval ve Tasvir-i Efkâr gibi ilk gazetelerin yayımlanması

 Dilde sadeleşmenin önemsenmesi

 Batı edebiyatından çevirilerin başlaması

 Folklor derlemesi (Durûb-ı Emsal-i Osmaniye)

 Batılı anlamda tiyatro oyunlarının yazılmaya başlanması (Şair Evlenmesi)

 Roman türünde eserler verilmesi


z
Tanzimat Dönemi (1860-1896)

 Tanzimat Dönemi, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın deyişiyle, doğu


medeniyet dairesinden batı medeniyet dairesine geçişin
başlangıcıdır.

 Bu dönemin önemli yazarları arasında Ahmet Cevdet Paşa, Ziya


Paşa , Sadullah Paşa, Ahmet Vefik Paşa, Direktör Âli Bey,
Abdülhak Hâmit Bey, Recaizade Ekrem Bey, Sami Paşazade
Sezai Bey, Namık Kemal Bey, Şemsettin Sami Bey, Mehmet
Murat Bey, İbrahim Şinasi Efendi, Ahmet Mithat Efendi, Ali Suavi
Efendi, Muallim Naci Efendi ve Nabizade Nazım sayılabilir.
z
Tanzimat Dönemi (1860-1896)

“Vatan ve Hürriyet şairi” Namık Kemal; gazeteci, romancı, tiyatro yazarı, tarihçi,
biyografi yazarı, eleştirmen ve şair kimlikleriyle çok yönlü bir sanatçıdır.

“Bâis-i şekvâ bize hüzn-i umumidir Kemal/ Kendi derdi gönlümün billâh gelmez
yâdına.” beyiti onun toplumsal meselelere duyarlığının bir göstergesidir.

Makber şairi ve “Şair-i azâm” lakaplı Abdülhak Hâmit Tarhan

Tanzimat Dönemi’nde dilde sadeleşmenin önemsenmesine ve düzyazıda yalın,


doğal konuşma dilinin kullanılmasına karşın, bu sade dil nazımda kullanılmaz.
z
Tanzimat edebiyatında roman

 Divan edebiyatının mesnevileri, Halk edebiyatının sözlü


hikâyeleri dışında Batı anlayışıyla roman, önce çevirilerle başlar.
1859’da Yusuf Kâmil Paşa inşa üslubuyla Fénélon’un Les
aventures de Télémaque (Telemak’ın macereları) adlı romanını
Terceme-i Telemak adıyla çevirir.

 Edebiyat tarihlerinde Şemsettin Sami’nin 1872 tarihli Taaşşuk-ı


Talat ve Fıtnat’ı genel olarak ilk Türk romanı olarak kabul
edilmesine rağmen Vartan Paşa tarafından Ermeni harfleriyle
Türkçe yazılmış 1851 tarihli Akabi Hikâyesi’nin ilk roman
olduğunu kabul eden araştırmacılar da vardır. [kanon]
z
Tanzimat edebiyatında roman

 Namık Kemal’in İntibah romanı 1876’da, tarihî romanı Cezmi ise 1880’de
yayımlanır.

 Ahmet Mithat’ın romanları arasında Felâtun Bey ile Râkım Efendi, Felsefe-i
Zenân

 Hüseyin Rahmi’den Şık

 Recaizade Ekrem’den Araba Sevdası

 Samipaşazade Sezai’den Sergüzeşt

 Fatma Aliye’den Muhadarat

 Mizancı Murat adıyla tanınan Mehmet Murat’tan Turfanda mı Yoksa Turfa mı?

 Nabizade Nazım’dan Zehra sayılabilir.


z
Tanzimat edebiyatında hikâye ve roman

 Hikâye türünde dikkate değer eserler, Sami Paşazade Sezai’nin


1892 tarihli Küçük Şeyler’i ve Nabizade Nazım’ın Kara Bibik
(1890) eseridir.

 Tanzimat hikâye ve romanında ortaklaşan konular modernleşme


sorunu çerçevesinde ele alınabilir. Modernleşme sorunundan
kasıt Batılılaşmanın ölçüsünü belirleyebilme kaygısıdır. Çoğu
devletin çeşitli kademelerinde görevli Tanzimat aydınlarının bu
bağlamda kadın-erkek ilişkilerine, çok eşliliğe, kölelik ve cariyelik
kurumuna eleştirel bakışı dikkat çekicidir.

 «alafranga züppe tip» (Şerif Mardin)


z
Tanzimat edebiyatında modernleşme
izleği

 Tanzimat Dönemi’nden itibaren neredeyse 1950’lere kadar Türk


romanında ve hikâyesinde temel konu, modernleşme
çerçevesinde Doğu ile Batı arasında bir sentez kurma çabası
olmuştur.

 Berna Moran’ın tezine göre modenleşme izleği alafranga züppe


tipin gülünçlüğünden işgalciye iş birliği yapmasına kadar uzanır.
(bkz. Moran, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış)

 Modern Türk romanı Halit Ziya’nın Aşk-ı Memnu’su ile başlar.


z
Tanzimat edebiyatında tiyatro

 Tiyatro türünde ilk yerli eser, Şinasi’nin Şair Evlenmesi (1860) olmuştur. Tercüman-ı
Ahval’de noktalama işaretleri açıklanarak ve “bilerek, isteyerek halk diliyle
yazılmıştır” notu eklenerek tefrika edilir.

 Namık Kemal, Zavallı Çocuk (1873), Akif Bey (1874) ve Gülnihal (1875) oyunlarını
yazar.

 Recaizade Ekrem’in Afife Anjelik (1870) ve Vuslat (1874) eserleri ile ölümünden
sonra ortaya çıkıp yayımlanan Çok Bilen Çok Yanılır (1914) adlı başarılı komedisi
vardır.

 Ahmet Vefik Paşa (1823-1891), Molière çevirilerinin yanı sıra tiyatro türünün
benimsenmesi yönünde çalışmalarıyla tanınmıştır.

Tanzimat edebiyatının önemi, Batılı yeni türleri çeviri ve özgün eserlerle üretmesinden
başka dil ve anlatımda da sadeleşmeye yönelik çabalardır.
z
Servet-i Fünûn Topluluğu (1896-1901)

 Servet-i Fünûn, 1891’de yayımlanmaya başlanan, her konuda bol resim ve


çeviri yazılar içeren bir dergidir. Sonradan hepsi aynı dergide yazan ortak bir
dil ve şiir beğenisinde birleşen genç edebiyatçıların yarattığı Edebiyat-ı
Cedide Dönemi’nin de ismi olacaktır.

 Servet-i Fünûn topluluğunu meydana getiren şairler: Tevfik Fikret, Cenap


Şehabettin, Hüseyin Siret, Hüseyin Suat, Ali Ekrem, Ahmet Reşit, Süleyman
Nazif, Süleyman Nesip, Faik Âli, Celâl Sahir’dir.

 Nesir yazarları: Halit Ziya, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit, Ahmet Hikmet
Müftüoğlu, Saffeti Ziya, Ahmet Şuayıp’tır.

 Topluluğun etkili temsilcileri, şair olarak Cenap Şehabettin ve Tevfik Fikret;


hikâyeci ve romancı olaraksa Halit Ziya ve Mehmet Rauf’tur.
z
Edebiyat-ı Cedide

 Tevfik Fikret, özellikle 1900’den sonra özgürlük sorunları ekseninde


toplumsal konulara yönelir. 1900 tarihli Rübab-ı Şikeste (kırık saz) dönemin
en etkili kitaplarından olmuş, 1911 Halûk’un Defteri’nde söylev niteliğinde
ilerici düşünce ürünlerini toplamıştır. Şermin (1914) çocuk eğitimi amacıyla
ve hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerden oluşur. Tarih-i Kadim, Doksanbeşe
Doğru, Rübabın Cevabı gibi eserlerini sonradan yayımlatmıştır.

 “Tevfik Fikret -döneminin büyük yanılgısı olan dil çıkmazına karşın- aruzu en
iyi kullanan, konusunun gerektirdiği ahengi en iyi sağlayan, üslubuna en çok
emek veren bir şair değeriyle yirminci yüzyıl Türk şiirinin izleyeceği başlıca
öncü olacaktır.” (Mutluay, s. 132)
z
Edebiyat-ı Cedide

 Cenap Şehabattin: Servet-i Fünun Topluluğunun lirik ve sembolist şairidir.


Şiirde müzikaliteye önem verir.

 Yüz elliden fazla hikâyenin yazarı Halit Ziya, 1897 tarihli Mai ve
Siyah ve 1900 tarihli Aşk-ı Memnû ile meşhurdur. Kırık Hayatlar
kitap olarak 1924’te yayımlanmıştır.

 Romanları dışında kalan eserleri arasında Kırk Yıl (5 cilt, 1936),


Saray ve Ötesi (3 cilt, 1942), Bir Acı Hikâye sayılabilir.

 Mehmet Rauf’un başarılı psikolojik romanı Eylül, 1900’de yayımlanır.


z
Edebiyat-ı Cedide dışındakiler

 Servet-i Fünûn kuşağından yazarlarla yaşıt olmalarına karşın


Hüseyin Rahmi Gürpınar (1864-1944), Ahmet Rasim (1864-
1932) ve Ahmet Mithat bu akımın dışında kalan yazarlardır.
Hüseyin Rahmi’nin bu dönemde verdiği eserler arasında
Mürebbiye (1897), Şıpsevdi (1900), Gulyabani (1912) sayılabilir.

 “Hüseyin Rahmi yanlış modernleşmenin getirdiği toplum


sarsıntılarını, toplum kurallarıyla yasalarının bozukluğu
yüzünden ortaya çıkan düzenbaz tipleri canlandırarak karamsar
bir eleştiri toplamı sunar.”
z
Edebiyat-ı Cedide

 Bu dönem şairleri, sözlüklerden yeni kelime avcılıkları yapmışlar, kelime ve


tamlamalarda duyulmamışlık aramak gibi bir beğeniden yola çıkmışlardır.

 “Bu dönemin en büyük çabası, şiir bütünlüğünü sağlama ilkesine yönelir.


Hâmid’den başlayan bend özgürlüğü, beyiti ana birim sayma yönteminden
kurtuluş, şiir cümlesini dizelere yayma ve nazım anlatımını doğal bir gelişimle
nesir kuruluşuna yaklaştırırken iç ahengi koruma gibi dikkatler, hepsinin ortak
emeklerinin birleştiği açılardır.”

 Biçim yenilikleri arasında Fransız şiirinden alınan sone ve terzarima şekilleri ile
anjambman vardır.

 Anjambman: Eski nazım sentaksının bırakılarak cümlelerin mısra ve beyit


düzeninin dışına taşırılması
z
Fecr-i Âti (1909-1912)

 Batı edebiyatıyla daha sıkı ilgi kurmak ve sanatı “şahsi ve muhterem”


saymak ilkelerine dayalı bu topluluk; beğenileri, amaçları, yetenekleri,
dünya görüşleri birbirinden farklı gençlerden oluşmuştur. Topluluk kısa
süre sonra, 1912’de dağılır (Mutluay, s. 139).

 Fecr-î Âtî Dönemi’nde şiirde kelimelerin bölünmesi, bu kelimelerin ayraç


içinde kullanılması ve bölümden bölüme uzayan anjambmanlarla kafiye
elde etme gibi yenilikler, serbest şiire geçmeye yöneliktir.

 Edebiyat-ı Cedide’de olduğu kadar Fecr-i Âti edebiyatının da dikkat


çekici özelliklerinden biri, ikili, üçlü hatta dörtlü tamlamalar hâlinde
istiarelerdir. Alışılmadık tamlamalar kullanılması yine her iki devirde
ortaklaşan özelliklerdendir.
z
Mensur şiir

 Batı edebiyatında XIX. yüzyılın ortalarına kadar “şairâne nesir” olarak anılan mensur
şiir (poème en prose) adı ilk kez Baudelaire’in Küçük Mensur Şiirler (Petits poèmes
en prose) adlı eserinde kullanılmıştır. Türk edebiyatında ise Recaizade Mahmud
Ekrem’in “Her mevzûn ve mukaffâ lakırdı şiir olmak lazım gelmez, her şiir mevzûn ve
mukaffâ bulunmak iktizâ etmediği gibi.” şeklindeki sözleri nesrin şiire, şiirin de nesre
yaklaşmasını sağlamıştır.

 Halit Ziya’nın “mensur şiir” adını vermesinden sonra kullanımı yaygınlaşmıştır.

 Mensur şiir, yapı ve ahenk bakımından şiirsel özellikler taşıdığı hâlde vezne ve
kafiyeye bağlı olmayan, şairane bir konuyu, süslü bir üslûpla anlatan düz yazılar
olarak tanımlanabilir.

 Mehmet Kaplan, Servet-i Fünuncuların mensur şiir yahut şairane nesri ayrı bir “janr”
hâline getirdiklerini öne sürer. Bu anlamda mensur şiirin, Servet-i Fünun ve Fecr-i Âti
şairleriyle özdeşlemiş özel bir tür olduğu söylenebilir.
z
Millî Edebiyat Dönemi

 Millî Edebiyat akımının başlangıcında Mehmet Emin Yurdakul’un 1897


Türk-Yunan Savaşının sürdüğü ve Servet-i Fünûn anlayışının gündemde
olduğu bir dönemde yazdığı Türkçe Şiirler vardır. Bu şiirler, hece
ölçüsünün ve yalın Türkçenin kullanımıyla yurtseverlik konularına dikkat
çekmiştir.

 Söz gelimi Yurdakul’un Cenge Giderken şiiri «Ben bir Türk’üm; dinim,
cinsim uludur/ Sinem, özüm ateş ile doludur.» dizeleriyle başlar.

 Saz şiiri geleneğinin müziğe dayalı etkisini geliştiren Rıza Tevfik sayesinde
aruz karşısında hece, Osmanlı Türkçesi yerine konuşma Türkçesi
savunulabilir değerler olarak ortaya çıkar.

 Millî Edebiyat Dönemi’nin 1911-1923 arasında sürdüğü kabul edilir.


z
Millî Edebiyat Dönemi

 Türkçülük görüşünü benimseyen topluluklar arasında 1911’de


Selanik’te yayımlanan Genç Kalemler’in özel bir yeri vardır.

 Genç Kalemler, yabancı dil kurallarının kullanılmaması, dile girmiş


kelimelerin kurallara göre değil kullanımlarına göre
değerlendirilmesi, konuşma dilinin edebiyat dili hâline getirilmesi,
edebiyat konularının yerli hayattan alınması önerilerini getirmiştir.

 Dilden edebiyata edebiyattan siyasi çabaya dönüşecek Yeni Lisan


tezinin sözcülüğünü başta Ömer Seyfettin yapar. Diğer yazarlar
arasında, Ziya Gökalp, Ali Canip Yöntem sayılabilir. Yeni Lisan
hareketi, ulusallaşmanın dilde başlayacağını savunur.
z
Millî Edebiyat Dönemi

 Millî edebiyatın amaçlarına eserleriyle hizmet edenler arasında


“Hecenin beş şairi” olarak anılan Faruk Nafiz Çamlıbel, Halit Fahri
Ozansoy, Enis Behiç Koryürek, Yusuf Ziya Ortaç ve Orhan Seyfi
Orhon’u da saymak gerekir.

 Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ideologlarından sayılabilecek Ziya


Gökalp’in şiir kitapları: Kızıl Elma (1915), Yeni Hayat (1918), Altın
Işık (1923). Toplumsal amaçlara yönelen ulusçuluğun ürünü önemli
eseri ise Türkçülüğün Esasları’dır (1923).

 Gökalp başlangıçtaki Turancılık idealinden kısa sürede memleketin


gerçek koşullarına uygun bilinçli ve dengeli bir ulusçuluğa geçmiştir.
z
Cumhuriyet Dönemi

Ahmet Haşim (1884?-1933)

 Göl Saatleri (1921)

 Piyale (1926)

 “Şair ne bir gerçeği haber verir, ne parlak ve etkili konuşmaya çalışır,


ne de bir yasa yazıcısıdır. Şairin dili, musiki ile söz arasında sözden
çok musikiye yakın ortalama bir dildir.”

 Seyreyledim eşkâl-i hayatı/ Ben hazvz-ı hayâlin sularında/ Bir aks-i


mülevvendir anınçün/ Arzın bana ahcâr ü nebatı.
z
Cumhuriyet Dönemi

Yahya Kemal Beyatlı (1884-1958)

 Divan edebiyatına, eski musikiye ve Osmanlı tarihine tutkun


beğeniye sahiptir ve yaşayan Türkçeyi bulmaya çalışmıştır.
Hece ölçüsüyle yazdığı Ok şiiri dışındaki tüm eserlerini aruzla
yazmıştır. Ölümünden sonra yayımlanan şiirleri Kendi Gök
Kubbemiz (1961), Eski Şiirin Rüzgâriyle (1962), Rubaîler (1963)
kitaplarında toplanmıştır.
z
Cumhuriyet Dönemi

 Modern Türk şiirini hem içerik hem tarih temelinde Nâzım


Hikmet ve Necip Fazıl ile başlatan Memet Fuat’a göre 1940’lara
kadarki Türk şiirinde iki ana koldan söz edilebilir:

 1) Nedim-Yahya Kemal-Nâzım Hikmet-Orhan Veli (dışa dönük,


maddeci, toplumsal şiir anlayışı)

 2) Şeyh Galip- Ahmet Haşim- Necip Fazıl- Fazıl Hüsnü (içe


dönük, maneviyatçı, bireysel şiir anlayışı)

 1940’larda ise Garipçiler ve Toplumcu Gerçekçiler eserlerini


verir.
z
Cumhuriyet Dönemi

 Millî Edebiyat ve Cumhuriyet Dönemi’nin millî kanonda yer bulan


roman yazarları arasında Halide Edip, Yakup Kadri, Reşat Nuri,
Refik Halit, Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabahattin Ali,
Kemal Tahir, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Fakir Baykurt, Tarık
Dursun K., Mehmet Seyda sayılabilir.

You might also like