You are on page 1of 18

Taş Devri'nden başlayarak hem

avda hem de savaşta kullanılan


ok ve yay en eski silahlardan
biridir. Bütün yaylar aynı temel
ilkeye göre çalışır. Oku fırlatan
güç, gergin kirişin geriye doğru
çekilmesiyle geri­len yaydaki
potansiyel enerjidir.
Kirişin ser­best bırakılmasıyla
boşalan yaydaki bu enerji, okun
oldukça büyük bir uzaklıktaki
hedefe ulaşmasını sağlar.
Basit yaylar esnek ve sağlam bir
ağaç çubuktan (örneğin
porsukağacından) yapılır.
Ortaçağda kullanılan uzun yaylar
buna örnek­tir.
İnsan boyundaki bu yaylar 1
metre uzun­luğunda okları 270
metre uzaklığa atabiliyor­du.
Asya'da kullanılan yayların
yapımında ise ağaç, boynuz, sinir
ve tutkal kullanılırdı. İyi bir yayın
yapımı yıllar alırdı. Boyu daha kısa
olan bu yaylar at üstünde de
rahatlıkla kulla­nılırdı.
Daha karmaşık bir silah olan arbalet (Tatar
yayı) tahta, boynuz ya da çelikten bir yay
ve bu yayı taşıyan tahtadan bir destek,
yani kundak'tan oluşuyordu. Yay bir
zemberekle gerilir ve kundağa oturtulan
kısa, kalın metal oklar 150 metre kadar
uzağa atılırdı. Arbale-tin eski ve çok
büyük bir örneği Romalılar'ın kullandığı
mancınıktır .
Oklar genellikle üç bölümden oluşur.
Okun ucundaki sivri bölüme temren,
orta bölümü­nü oluşturan çubuğa sap,
sapın arka bölü­mündeki tüy ya da
kanatçıklara da yelek denir.
İlk oklarda temren, bir çubuğun ucuna
bağlanan, sivri uçlu bir taş ya da bir
kemik parçasıydı. Sonra metal temrenler
yapıldı. Eskiçağlarda kullanılmış olan
okların temren­leri günümüze kadar
kalmıştır.
Ahşap bölü­mü çürümüş olan bu okların
temrenlerine Avrupa'da, Afrika'da, Kuzey
ve Güney Amerika'da ve Mısır, Çin, SSCB
gibi ülkeler­de rastlanır. En eski temrenler
Kuzey Afrika' da Fas'ta bulunmuştur.
Afrikalı Pigmeler ve Güney Amerika
Yerlileri'nin bir bölümü tem­renine zehir
sürdükleri oklarla avlanırlardı.
Çinliler, havada giderken deliklerinden
rüz­gâr geçtiği için ıslık sesi çıkaran içi
boş temrenli oklar yaptılar. Uzun İngiliz
yaylarıy-la atılan okların demir
temrenleri vardı.
İlk temrenlerin çoğu, kolay yontulan bir
taş olan çakmaktaşından yapılırdı.
Kuvarsit, vol­kan camı, yeşim ve arduvaz
gibi taşlar da temren yapmakta
kullanılmıştır.
Kemik, tah­ta, boynuz, denizkabuğu, bakır ve
demirden yapılan temrenler de vardır.
Değişik boyut ve biçimlerde yapılan tem­renlerin
uçları her zaman sivri ve keskindir; sapa
bağlanan arka bölümleri ise düz, sivri ya da
yuvarlak olabilir. Temrenlerin keskin ke­narları
düz ya da içbükeydir. Bazı temrenler üçgen,
bazıları oval, bazıları da söğüt yaprağı
biçimindedir.
Temren oka çeşitli yöntemlerle bağlanırdı. En iyi
yöntemlerden biri, okun ucunda bir oyuk açıp,
temrenin arkasını buraya yerleştir­dikten sonra
bağırsak ya da sinirden yapılmış bir iple sıkıca
bağlayarak sağlamlaştırmaktı. Bazen temreni
oka sıkıca tutturmak için çamsakızından
yapılan yapıştırıcılar kullanı­lırdı.
Bulunan bir temrenin kaç yıllık olduğunu ve
onu hangi ulus ya da kabilenin kullanmış
olduğunu söylemek güçtür. Bir uzmanın bile
bunu söyleyebilmesi kolay değildir.
Arkeo­loglar, toprakaltından çıkarılan
bir temrenin yaşını ve türünü
saptayabilmek için genellik­le, onunla
birlikte çıkarılan çömlekler, mızrak
başları, kemik biz ve iğneler, taş
baltalar, iskeletler ve yapı kalıntılarından
yararla­nırlar.
Folsom denen bir temren türü yalnız
ABD' de bulunur. Ok ucu mu, yoksa
mızrak ucu mu olduğu bilinmeyen bu
temren, yan yüzü boyunca uzanan
oluktan kolayca tanınır.
Ta­banında tavşan kulağına benzeyen
çıkıntılar olan Folsom temreni ilk kez
New Mexico'da, Folsom yakınlarında
bulunmuştur. Batıda bu­lunanların en
eskilerinden biri olan Folsom temreninin
10.000-20.000 yıllık olduğu sanıl­
maktadır.
-
-
-
-
• İzlediğiniz için teşekkürler
• Google/çınar(:

You might also like