You are on page 1of 34

T.C.

OSTİM TEKNİK ÜNİVERSİTESİ


Mühendislik Fakültesi
Bilgisayar Mühendisliği Bölümü
ATA 101
ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ I
Sanayi Devrimi
Öğrenci Adı ve Soyadı: Şeyma Tohlu
Öğrenci No: 220206403
Öğretim Görevlisi Adı ve Soyadı: Cenk
Mısırlıoğlu
1
SANAYİ
DEVRİMİ
Sanayileşme, ekonomik yapının sanayi lehine değişmesi ve ekonomik faaliyetler içinde sanayinin payının
artması olarak tanımlanabilir.
Devrim kelimesini ise hem mevcut bir toplumun kargaşa veya yıkımı (devrilişi) anlamıyla hem de bunun
karşıtı yeniden inşa anlamıyla anlamamız gerekmektedir.
Sanayi Devrimi, insan ve hayvan gücüne dayalı el emeği ile üretimin yapıldığı işletmelerin yerine, makine
ile üretim yapılan işletmelerin kurulmasıdır. Bu tarz üretim 18. yüzyılda İngiltere'de, özellikle dokuma
sektöründe ortaya çıkmış, daha sonra diğer alanlara yayılmıştır. Makineye dayalı üretime geçişle birlikte
üretimin şekli ve miktarı da artmıştır.
Buharlı vapurlar, buharlı trenler, buharlı makinalar bu dönemde icat edilmiş olunup üretilen makinalar
buharla çalıştığı için Sanayi inkılabıyla başlayan döneme buhar çağı da denir.

Sanayi İnkılabını ilk gerçekleştiren devlet İngiltere oldu. Daha sonra Hollanda, Fransa ve diğer
Avrupa devletleri benzer dönüşümleri yaşadılar. İngiltere özellikle iplik sanayisinde büyük
gelişmelere öncülük etti, Hollanda ise tarım sanayisinde makinelerin kullanımına öncülük etti.
Sanayi Devrimi, İngiltere'de 1750'ler veya 1760'lar civarında belirgin bir şekilde ortaya çıktı,
ancak bu değişimler yüzyıllar önce başlamış olan sanayileşme sürecinin bir sonucuydu ve hala
günümüzde etkilerini sürdürmektedir. Geçmişte yeni bir çağın başlangıcı olarak tanımlanan bu
devrim, gelecekte de birçok yıl boyunca etkisini sürdüreceğe benziyor.

2
James Watt
James Watt, 19 Ocak 1736 tarihinde İskoçya'nın Greenock kentinde doğdu. Babası
gemi ekipmanları üreten ve onaran bir adamdı, kendi atölyesi vardı. Watt, sürekli
hastalandığı için okula gidemezdi ve genellikle babasının atölyesinde ona yardım
ederdi. Okula gidemediği zamanlarda kaçırdığı dersleri annesinden evde dinlerdi.
Zamanla derslerden uzaklaşıp makinelere olan ilgisi arttı. Watt 17 yaşına geldiğinde
Londra'ya ölçüm aletlerinin yapımını öğrenmeye gitti. Burada birçok arkadaşından
farklı bilgiler edindi.
Glasgow'a dönüp bu mesleği icra etmeyi düşündü. Ancak 7 yıl süren çıraklık
zorunluluğu nedeniyle, İskoçya'da başka bir ölçüm aletleri yapımcısı olmadığı halde,
Demirciler Locası tarafından başvurusu reddedildi. Ancak sonrasında üniversitede
atölye çalışmaları yapmak için yaptığı başvurusu kabul edildi.

3
Thomas Newcomen’in Buhar Makinesi

Watt Atölye çalışmaları yaparken o zamanlar sadece


madenlerde su çıkarılması için kullanılan Thomas
Newcomen tarafından bulunan buhar makinesini inceledi.
Bu makine, buharın ısı enerjisini mekanik enerjiye çevirmek
için kullanılan dıştan yanmalı bir motordu.
Thomas Newcomen‘ in buhar makinesinin çalışma prensibi
şu şekildedir: Makinenin içinde ısınan su buharı silindire
girer ve pistonu yukarı iter. Daha sonra silindire su
püskürtülerek soğuma sağlanır. Suyun boşalması ve
atmosferik basınçla pistonun geriye inmesi için silindirin
tekrar ısınması gerektiği için Newcomen’ in buhar
makinesinde buhar enerjisinin çoğu silindiri ısıtmak için
boşa harcanıyordu. Her çalışma döngüsünde silindirin
ısınması bekleniyordu. Bu sistemin aksaması, gizli ısının göz
ardı edilmesinden kaynaklanıyordu.

4
James Watt’ın Buhar Makinesi

Silindirin soğumasını engelleyecek ve döngüyü hızlandıracak bir model


gerekiyordu. Watt bu noktada iki silindirli bir model geliştirdi. Watt’ın buhar
makinesinde bir silindir sürekli sıcak kalarak bu döngünün hızlanmasını
sağlamıştır.
Watt’ın buhar makinesi şöyle çalışır: Sıcak buhar silindire dolar ve pistonu
yukarı itilir. Silindirin içindeki sıcak su buharı, soğuma silindirinin içine
tahliye edilir ve soğuma farklı bir silindirde gerçekleşirken piston atmosferik
basınçla aşağı iner ve ana silindir soğumadan döngü devam eder.
1769'da Watt, bu modelin patentini aldı.
Daha sonra buhar makinesini daha da geliştiren Watt, buhar makinelerinin
kağıt ve pamuk fabrikalarında kullanılmasını sağlamış ve buharlı trenlerin
hayatımıza girmesine öncülük ederek günümüz küresel dünyasının temelleri
atmıştır.
Watt yaptığı bu çalışmalarla, insanlık tarihinde önemli bir dönüm noktası
olan Sanayi Devrimi'nin en büyük adımlarını atmıştır.
Tüm bu çalışmaları nedeniyle uluslararası birimler sisteminde güç birimine
"Watt" adı verildi.

5
Sanayi Devrimi'nin Nedenleri Ve Olgunlaşma Süreci

Sanayi Devrimi'nin nedenleri ve olgunlaşma süreci karmaşık ve çok faktörlüdür. Bu dönemde gerçekleşen teknolojik
gelişmeler, ekonomik, siyasi, sosyal, demografik, bilimsel ve felsefi faktörlerle etkileşime girerek Sanayi Devrimi'ni
şekillendirmiştir.
1. Sosyal Faktörler: Köyden kente göçün artması, nüfusun büyümesi ve işgücü piyasasının genişlemesi, Sanayi
Devrimi için gerekli işçi kaynağını oluşturdu. Yeni işçi sınıflarının oluşması da üretimdeki büyümeye katkı sağladı.
2. Siyasal Faktörler: Hükümetlerin sanayiye ve teknolojik gelişmelere teşvik sağlaması, özellikle İngiltere'de buhar
makineleri gibi önemli icatların desteklenmesi ve patent koruma politikalarının uygulanması Sanayi Devrimi'ni
hızlandırdı.
3. Ekonomik Faktörler: Teknolojik icatlar, üretim süreçlerindeki verimliliği artırdı. Özellikle James Watt'ın buhar
makinesi, endüstriyel üretimi büyük ölçüde artırdı. Ayrıca, denizaşırı ticaretin artması, sermaye birikimini
hızlandırdı.
4. Demografik Faktörler: Nüfus artışı, işgücü kaynağını genişletti ve bu da üretimdeki büyümeye katkıda bulundu.
Ancak, bazı salgın hastalıklar, demografik yapıyı etkileyerek kentleşmeyi teşvik etti.
5. Teknik İcatların Rolü: Teknolojik ilerlemeler, üretim süreçlerini değiştirdi ve buhar makineleri gibi icatlar
sayesinde insan gücünün yerini makinelere bıraktı.
6. Ticaretin Artması: Denizaşırı ticaretin artması, sermaye birikimini teşvik etti. Yeni pazarlara ve hammaddelere
erişim, sanayi üretimini artırdı.
7. Bilimsel ve Felsefi Gelişmeler: Aydınlanma Dönemi ve bilimsel devrim, düşünce özgürlüğünü artırdı ve yeni
fikirlerin geliştirilmesine olanak sağladı. Bu, teknolojik inovasyonları tetikledi.
6
8. Protestanlık ve Dinin Rolü: Özellikle Protestan Reformasyonu, çalışma etiği ve ticaretin teşvik edildiği bir
bakış açısının gelişmesine katkıda bulundu.
• Sanayi Devrimi'nin başlama süreci 18. yüzyılın ortalarına dayanırken, olgunlaşma süreci daha uzun bir zaman
dilimini kapsar. Sanayi Devrimi boyunca önemli teknolojik gelişmeler yaşandı ve bu icatlar zamanla birikerek
ekonomik ve toplumsal değişimleri tetikledi. Bu dönemdeki teknolojik gelişmeler şunları içerir:
• 1753: Paratoner'in icadı Benjamin Franklin tarafından yapıldı, elektrikle ilgili güvenliği artırdı.
• 1764: James Hargreaves, büküm makinesini icat ederek tekstil endüstrisinde verimliliği artırdı.
• 1769: Richard Arkwright'ın su gücüyle çalışan büküm makinesi, tekstil üretimini hızlandırdı.
• 1776: James Watt'ın buhar makinesi, enerji üretiminde devrim yarattı.
• 1784: Edmund Cartwright, mekanik dokuma tezgahını icat etti, tekstil üretimini kolaylaştırdı.
• 1794: İlk telgraf hattı kuruldu, iletişimi hızlandırdı.
• 1798: Edward Jenner, çiçek hastalığına karşı aşıyı geliştirerek sağlık koşullarını iyileştirdi.
• 1856: William Henry Perkin, ilk yapay boyayı üreterek tekstil ve kimya endüstrisine önemli katkı sağladı.
• 1859: Etienne Lenoir ve Nikolaus Otto, içten yanmalı motorları geliştirerek ulaşımı dönüştürdü.
• 1885: Karl Benz, ilk benzinli otomobili üreterek ulaşımın temelini attı.
• Bu teknolojik gelişmeler, üretim süreçlerini otomatikleştirmeye, enerji verimliliğini artırmaya ve iletişimi
hızlandırmaya yardımcı oldu. Sanayi Devrimi'nin olgunlaşma süreci, bu icatların yaygınlaşması ve ekonomik,
toplumsal ve siyasi sistemlerde köklü değişikliklerin meydana gelmesiyle tamamlandı. Sanayi Devrimi, dünya
tarihinde büyük bir dönüm noktası oluşturarak modern endüstriyel toplumların temelini atmıştır.

7
Sanayi Devrimi nerede başladı? Neden Fransa'da değil de İngiltere'de oluştu? Ve İngiltere'de boy
gösteren bu devrim tüm İngiltere coğrafyasında mı yoksa bir bölgeden mi geliști?

Sanayi Devrimi, genellikle İngiltere ile özdeşleştirilir, çünkü bu ülke bu dönemde birçok özelliği bir
araya getirerek diğer ülkelere öncülük etti. Bu özellikler aşağıdaki şekilde ifade edilebilir:
1) Sömürge İmparatorluğu Kurma: İngiltere, büyük bir donanma gücüne sahip olduğu için
Fransa, İspanya ve Hollanda'yı geride bırakarak geniş bir sömürge imparatorluğu kurmayı başardı.
Bu, hem kaynak hem de pazar sorunlarını çözmesine yardımcı oldu.
2) Feodal Toplumdan Ticari Topluma Geçiş: İngiltere, feodal toplumdan ticari bir topluma
başarılı bir geçiş gerçekleştirdi. Diğer ülkelerde toprağa dayanan eski güç ile paraya dayanan
yeni güçler arasında çıkar çatışmaları yaşanmasına rağmen, İngiltere'deki yöneticiler
piyasanın taleplerine uyum sağladılar.
3) Zenginlik Kaynakları: İngiltere'yi dünyanın en zengin ülkesi yapan faktörlerden biri, bir yüzyıl
Sanayi Devrimi, bir çırpıda gerçekleşmemiş; boyunca süren keşifler, esir ticareti, korsanlık, ticaret ve savaşlarla elde edilen kaynaklardır.
aksine, kademeli ve yavaş bir süreç olarak ortaya 4) Milli Patent Sistemi: İngiltere'de icatları tespit eden ve koruyan milli bir patent sistemi
çıkmıştır. Bu dönem sadece belirli endüstri kurulmuş olması, yenilikleri desteklemiş ve ekonomik büyümeye katkı sağlamıştır.
dallarını ve üretim araçlarını etkilememiş, aynı 5) Finansal Başarıya Saygı: İngiltere toplumu, finansal başarıya büyük bir saygı gösterdi ve bu,
zamanda coğrafi bölgeler arasında farklı hızlarda girişimcilik ve yatırımı teşvik etti.
ilerlemiştir. 6) Tarım Alanlarının Çitlenmesi: 18. yüzyılın ikinci yarısında İngiliz Parlamentosu, tarımsal
Bu nedenle, Sanayi Devrimi terimini tam toprakların çitlenmesi ile ilgili yasa tasarılarını artırdı. Bu, toprağın özel mülkiyete geçmesini
anlamıyla anlamak için, devrim kavramını en teşvik etti ve artan gıda arzı ile artan nüfus anlamına geldi.
geniş anlamıyla ele almak gerekmektedir. Sanayi 7) Finansal Bilinç ve Duyarlılık: İngiliz toplumu, Kıta Avrupası'na nazaran finansal başarıya daha
devrimi, Batı toplumlarının yaşamında ani duyarlıydı ve bu, ekonomik büyümeyi teşvik etti.
olmayan değişikliklere neden olmuş ve hala Bu faktörler, İngiltere'nin Sanayi Devrimi'nde lider olmasına ve dünya ekonomisini
devam etmektedir. şekillendirmesine yardımcı olan temel özelliklerdir.

8
Sanayi Devrimi Öncesinde Çalışma Hayatı ve Üretim Sistemi

İlkçağlardan itibaren 16. yüzyıla kadar geçen sürede hakim üretim tarzı
ev için, ya da ailenin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak yapılan
üretim olmuştur. Buna göre binlerce yılı kapsayan bu süreçte üretim
genellikle, aile fertleri tarafından ailenin ihtiyaçlarını karşılayacak
şekilde, yani yaşamı idame ettirmek için gerekli olan tüketim
maddelerinin üretilmesi çerçevesinde gerçekleşmiştir. Bu dönemde
insanlar belli sayıda ürünleri üretmiş ve ürettikleri bu ürünleri ihtiyaç
duydukları diğer tüketim malzemeleri kapsamında diğer üreticilerle
takas şeklinde değiştirmişlerdir ve köy olarak nitelendirilen küçük
yerleşim birimlerinde yaşamışlardır. Üretimde mekanik aletler veya
makinelerden ziyade insan gücü ve buna yardımcı olacak şekilde hayvan
ve rüzgar gücü ile ilkel tarımsal üretim aletlerinden yararlanılmıştır.
Dönemin sonlarına doğru aynı meslekte çalışan esnaf ve zanaatkarların
kendi çıkarlarını korumaya ve üretimi belli bir çerçeve içinde yürütmeye
yönelik olarak loncalar kurmaları söz konusu olmuştur.

9
Lonca, en basit ifadeyle esnaf teşkilatı ya da esnaf birliği anlamına gelmektedir. Loncalar, dini
törenlerin icrası, sosyal yardımlaşma, fiyatların düzenlenmesi, üyelerin mesleki eğitimleri, kalite
kontrolü ve üyeler arasındaki rekabetin önlenmesi gibi birçok görevleri yerine getiriyorlardı.

Ortaçağ Avrupa'sında imalat, kalfa ve çırakların yardımıyla üretim yapan ustalar yoluyla
gerçekleşmekteydi. Bu dönemde Kara Ölüm olarak adlandırılan veba salgınından sonra genel
anlamda nihai malların talebi azalmıştı. Dolayısıyla loncalar talebe göre -nispi olarak- fazla olan
arzı kontrol etmek için denetimlerini sıklaştırmışlar; üretimi daha sınırlı tutmuş, mesleğe giriş ve
çalışma şartlarını da daha zor koşullara bağlamışlardı.

Geç Ortaçağ' da önemli bir gelişme de, özellikle İngiltere'de XV. Yüzyıldan itibaren dokuma
sanayiinin büyük ölçüde, demir ve madeni eşya sanayiinin de sınırlı ölçüde kırsal bölgelere
kaymasıydı. Bu üretim-mekân kaymasına sebep olarak, kırdaki ucuz işgücü, vergi yokluğu, sınırlı
kontrol ve su gücüyle çalışan makinelerin varlığı gibi unsurlar sayılmaktadır. Geç Ortaçağ' ın
imalat alanındaki belki de bu en önemli gelişme, yeni bir üretim şeklini de meydana getirmişti.
Böylece bu dönemde, kırdaki esnafın imalatını pazara sunan ve ona hammadde sağlayan yeni bir
tüccar- sermayedar sınıfı ortaya çıktı.

Sonuçta, esnafın tüccar için çalıştığı, tüccarın da esnafa yaptığı iş için parça başına ücret ödediği
putting-out sistemi doğmuştu. Ancak esnafın her aşamada tüccar-kapitaliste muhtaç olduğu bu
üretim sistemi her açıdan sömürüye açık olmuştur.

10
Ahilik: Orta Çağ Anadolu'sunda Sosyal Düzenin Temel Taşı

• Ahilik, XIII. yüzyıl ortalarından itibaren Anadolu'nun sosyal yaşantısını düzenleyen


önemli bir kurum olan ahilik, gençleri aylaklıktan ve olumsuz etkilerden koruyarak
aynı zamanda askeri güce katkıda bulunmayı amaçlamıştır. Ahilik, sanatı, ahlaki
değerleri ve mesleki prensipleri güçlü bir şekilde benimseyerek, yamak-çırak-kalfa-
usta hiyerarşisiyle mesleki eğitimi düzenlemiştir.
• Esnaf ve sanatkârlar arasındaki üretici-tüketici ilişkilerini dengelemek için çaba sarf
eden ahilik, şehirlerden köylere ve ülkenin en uzak köşelerine kadar yayılmış zaviyeler
aracılığıyla geniş bir ağ oluşturmuştur. Bu zaviyeler, Türk göçleriyle gelenlere ve diğer
misafirlere sıkıntılı zamanlarında yardım eli uzatmış, güvensiz yollar ve sınırlı
konaklama imkanları döneminde önemli bir sosyal fonksiyon üstlenmiştir.
• Ahiler, sadece mesleki konularda değil, aynı zamanda yönetim işlerinde de etkin rol
oynamışlardır. Zaviyelerin başkanları, halılar, kilimler ve diğer eşyalarla ilgilenmiş,
sanatkârların kazançlarından bir bölümüyle zaviyeleri donatmış ve toplum içinde
yardımlaşma kültürünü oluşturmuşlardır.
• Ahilik, din ile dünya işlerini birleştiren bir anlayışa sahiptir. Akşamüzeri yapılan
işlerden sonra kazançları toplayıp zaviyeye getiren sanatkârlar, bu parayla zaviyenin
ihtiyaçlarını karşılamış ve akşam saatlerinde dini, ahlaki ve eğitimsel kitaplar okuyarak
sema ve raks gibi etkinliklere katılmışlardır.

11
Ahilik ve Modern
Yönetim

• Ahilik, sadece tarihî bir kurum olmanın ötesinde, modern


yönetim fonksiyonlarını da yerine getirmiştir. Planlama,
uygulama ve yönlendirme konularında Ahi teşkilatının
organize bir yapısı olduğu görülmektedir. Usta-çırak ilişkisi,
işbirlikçi yönetim anlayışını teşvik ederek üretim süreçlerini
geliştirmiştir.
• Ahilik, örgütsel kültür normları açısından da zengin bir yapıya
sahiptir. Kaliteye verilen önem, sürekli gelişme, müşteri
odaklılık ve takım çalışması gibi değerler, çağdaş yönetim
anlayışının temel prensipleriyle örtüşmektedir. Ahilik, birey ve
toplum için temel değerler belirleyerek sosyal düzenin
korunmasına katkıda bulunmuştur.
• Ahilik, bireyin karakter gelişimi üzerinde de etkili olmuştur.
Vefa, doğruluk, cömertlik, güvenilirlik ve tevazu gibi değerler,
bireyin temel kuralları haline gelmiştir. Ahilik, olumsuz
davranışları da reddederek, yalan, kin, nefret, kıskançlık gibi
zararlı alışkanlıklardan kaçınılmasını öğütlemiştir.
12
Ahilik ve Lonca Teşkilatı Arasındaki Faklılıklar

1. Köken ve Yerel Özellikler:


1. Ahilik: Türk kültüründen türemiş bir örgütlenme sistemidir. Özellikle Anadolu'da Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde yaygın olarak uygulanmıştır.
2. Lonca: Loncalar, genellikle Orta Çağ Avrupa'sında ortaya çıkan bir örgütlenme modelidir. Osmanlı İmparatorluğu'nda da uygulanmıştır, ancak ahilik kadar
yaygın değildir.
2. Yönetim Yapısı:
1. Ahilik: Ahilik, genellikle bir zaviye veya dergah etrafında örgütlenen, dini ve ahlaki değerlere dayalı bir yapıya sahiptir. Ahiler, bu merkezi otoritenin
etrafında toplanarak meslekî eğitim alırlar.
2. Lonca: Loncalar, genellikle bir şehir veya bölge içinde faaliyet gösteren, meslek gruplarını bir araya getiren yerel bir yapıdır. Loncalar, genellikle kendi
üyeleri tarafından seçilen bir lider tarafından yönetilir.
3. Üyelik ve Meslekî Eğitim:
1. Ahilik: Ahilik sistemi, yamak-çırak-kalfa-usta hiyerarşisi üzerine kurulmuştur. Bu sistem, gençlerin meslekî eğitim almalarını ve deneyim kazanmalarını
sağlamaktadır. Ahilik, aynı zamanda bir ahlaki ve sosyal eğitim sistemidir.
2. Lonca: Loncalar da genellikle çıraklık ve kalfalık gibi aşamalardan geçen bir meslekî eğitim sistemine sahiptirler. Ancak, lonca sistemleri ahilik kadar
vurgulu bir ahlaki eğitim sunmamış olabilir.
4. Dini ve Ahlaki Yön:
1. Ahilik: Ahilik, dini ve ahlaki değerlere büyük önem veren bir sistemdir. Ahiler, sadece meslekî bilgi ve becerileri değil, aynı zamanda dürüstlük, vefa,
doğruluk gibi erdemleri de öğrenirler.
2. Lonca: Loncaların dini ve ahlaki yönü, ahilik kadar belirgin değildir. Loncalar genellikle daha çok meslekî konulara odaklanmıştır.
5. Toplumsal Katılım:
1. Ahilik: Ahilik, sadece meslekî düzeni sağlamakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal dayanışma ve yardımlaşma ilkesine önem verir. Ahiler, zaviyeleri
aracılığıyla toplumlarına hizmet etmeyi amaçlarlar.
2. Lonca: Loncalar da belirli bir meslek grubunu bir araya getirir ve üyeleri arasında dayanışma sağlar. Ancak, loncaların toplumsal katılımı genellikle ahilik
kadar geniş kapsamlı olmayabilir.

13
Sanayi devrimi öncesinde, büyük firmaların üretim yaptığı ve ham madde, üretim için gerekli eşyalar ve
aletlerle donatılmış bazı işletmeler bulunmaktaydı. Bu işletmeler, işçilere iş vermek amacıyla evlerde üretim
yapmalarını teşvik etti. Ancak, işçilerin evlerde çalışması, denetlenmelerini ve kontrol edilmelerini zorlaştırdı.
Bu nedenle, evde iş verme sistemi olarak adlandırılan bu sistemde, işçilere ürettikleri her parça başına ücret
ödendi ve böylece işçilerin verimliliğini artırmaya çalışıldı.
16. yüzyıl ile 18. yüzyıl arasındaki dönemde el zanaatları, bir kapitalistin veya müteşebbisin gözetimi altında tek
bir yerde, işbölümü içinde yapılmıştır. Bu yeni sistemde, aynı işi yapan loncadaki kalfa ve ustalar, zamanla
ücretli işçilere dönüşmüştür. Aynı zamanda, "Putting-Out" sistemi olarak adlandırılan bu yeni evde iş verme
sistemi, henüz fabrikalar olmasa da bazı küçük imalathanelerde, üretim bölgelerinde ve doğal kaynakların
civarlarında toplanarak üretim yapmaya başlanmıştır.
Bu dönemde burjuvaların varlığından bahsetmek mümkün değildir. Ancak ticaret için gerekli sermayeyi
sağladıktan ve işçi sınıfı oluşturulduktan sonra, sanayi burjuvasından bahsetmek mümkün olacaktır.
Ayrıca feodal dönemde üreticiler, kendi dükkanlarında birkaç işçi veya aile üyeleriyle çalışarak, yakın pazardan
temin ettikleri hammaddeyle üretim yaparlar ve ürünlerini yine yakın çevrede satarlardı. Ancak, tüccar sınıfının
ortaya çıkmasıyla, bu kişilerden gelen siparişlere cevap vermek amacıyla üretim yapılmaya başlanmıştır.
Zamanla tüccarlar, hammadde getirme, üretim sonrası çalışma için belirli bir ücret ödeme ve üretilen ürünü
satın alma rolünü üstlenmiştir. Bu nedenle, üreticinin hammadde kaynakları, pazarlar ve en önemlisi ürünüyle
olan ilişkisi kesilmeye başlamıştır.
Sonuç olarak, geleneksel üretim sistemi, yakın pazarlar ve kendi ihtiyaçları için üretim yapan işçiler yerine,
bilmedikleri ve görmedikleri tüketiciler ve pazarlar için üretim yapan ilkel bir işçi sınıfının ortaya çıkmasına yol
açmıştır.

14
Sanayi Devrimi insanlık tarihinin ikinci önemli dönüm noktası olarak kabul edilmiştir. Devrim ile birlikte Batı insanının hayat tarzı köklü biçimde
değişirken, dünya tarihinde ilk kez nüfus artışı ve hayat standartlarındaki artış birlikte gerçekleşmiştir. Bu nedenle Sanayi Devrimi, nüfus artışının
ekonomik büyümeyi sınırlamadığı tek başarılı örneği temsil etmektedir. Bu özelliği ile onu bir ekonomik büyüme örneği olarak görmek da olanaklıdır.

Sanayileşmiş devletlerin üretimi hızlı ve seri olduğu için o ülkelerde zenginlik ve refah artışı olur. Ayrıca Sanayi devrimi yaşanırken kişi başına düşen gelir
zamanla artmıştır. Fakat çalışan kesimin milli gelirden aldığı pay düştüğünden bu ücretler, onların yaşam tarzlarında çok büyük bir değişikliğe yol
açmamıştır.

Fakat sanayileşmenin ilk yıllarına nazaran zaman geçtikçe işçilerin aldığı ücretler gittikçe artmıştır.

Bundan başka Sanayi Devrimi'nin en açık özelliği üretimin çapında görülen büyük artış idi. Daha fazla mekanik güç, daha
fazla hammadde, daha fazla üretilmiş mal, daha fazla artık, daha fazla ulaştırma, sanayi ve ticaret süreçlerini izleyecek
daha fazla yazman, malları satın alacak daha fazla tüketici, satacak daha çok satıcı ve büyük sermayesi olan, daha çok
insan çalıştıran daha büyük firmalar, hızla ortaya çıkmıştır ve daha eski, daha basit yapım biçimlerinin yerini, daha ucuz ve
bazan aynı zamanda daha kaliteli mallarıyla fabrika üretimi almıştır.

15
Ayrıca sanayi sektöründe çalışan işçilerin sayısının hızla artması ve toplam işçi sayısının büyük bir kısmını oluşturması,
özellikle tarım sektöründe çalışan işçilerin sanayinin yoğun olduğu bölgelere göç etmelerine ve tarım sektörünün
ekonomiye olan katkısının azalmasına neden olmuştur.

16
Sanayi devriminden önceki toplum ve ekonomi yapısı oldukça farklıydı. Sanayi devrimi, bu geleneksel
düzeni derinden sarsarak yeni bir ekonomik sistem, üretim düzeni ve sosyal sınıfların ortaya çıkmasına
neden oldu. Önceden, toplumun büyük bir kısmı kendi işlerini yapar veya geleneksel üretim
yöntemlerini kullanarak gelir elde ederdi. Sanayi Devrimi ile birlikte ise işçi sınıfı doğdu ve tamamen
ücretli çalışmaya başladı.

Bu yeni düzenlemeler altında, işçiler yaptıkları işten elde edilen karlardan daha az pay aldılar. İşverenler,
işçilerin yüksek üretimleri ve onlara ödedikleri düşük ücretler sayesinde kârlarını arttırırken, işçilerin
yaşam koşulları daha da kötüleşti. İşçiler uzun çalışma saatleri, sert çalışma disiplini, güvensiz çalışma
ortamı, iş kazaları ve iş hastalıkları ile mücadele etmek zorunda kaldılar ve genellikle yetersiz gelirlerle
sadece geçimlerini sürdürmek zorunda kaldılar.

Öncesinde, işveren ve işçi arasındaki ilişki daha yakın ve aileviydi. Ancak Sanayi Devrimi sonrasında
fabrikaların ve işçi sınıfının ortaya çıkmasıyla, işveren ile işçiler arasındaki ilişki önemli ölçüde değişti.
İşverenlerin menfaatleri ile işçilerin menfaatleri arasında çatışma ortaya çıktı. İşverenler kâr elde etmek
için işçileri düşük ücretlerle çalıştırmaya teşvik ettiler. Bu yeni düzen, kapitalist üreticilerin varlığına ek
olarak, fabrikalarda ezilen, çok uzun saatler çalışarak çok az para kazanan ve efendilerine itaat eden yeni
bir işçi sınıfının doğmasına yol açtı.

Ayrıca, işçi sınıfını oluşturan ailelerin reisleri işverenin fabrikasında çalışırken (hatta çocukları ve çoğu
zaman eşleri dahil), ailelerin hanımları işverenlerin evlerinde düşük ücretler karşılığında ev işleri ve
çocuk bakımı gibi işlerde çalıştılar.

Sanayi Devrimi'nin ekonomik ve sosyal rolündeki bu değişimler, tarihsel olarak önemli bir dönüm
noktası olarak kabul edilir.
Fabrikalar, kalifiye veya kalifiye olmayan tüm işçileri aynı şekilde ele almıştır. Bu yeni işçi sınıfı, düşük
ücretlerle uzun saatler çalışan, hatta küçük yaşlardaki çocukların da üretimde kullanıldığı, fabrikanın
çalışma saatlerine göre günlük yaşamlarını düzenleyen modern köleleri temsil etmiştir.
17
Fabrikaların Kurulması
Sanayi devrimi, özellikle 18. yüzyılın sonlarında İngiltere'de üretimde kullanılan makineler ve
teknolojilerle ilgili yapılan icatlar sayesinde ortaya çıkan bir dönüşüme yol açmıştır. Özellikle
pamuk endüstrisi temelli tekstil sektörü, mekanik makinelerin insan gücünün yerini aldığı ve
buhar gücünün kullanıldığı bir üretim sistemine geçişin bir örneği olarak kabul edilebilecek
"fabrika sistemi" ile değişmiştir. İnsanlar artık üretim aletlerini kullanmak yerine fabrikalarda
makinelerin çalışmasına yardımcı olma görevi üstlenmişlerdir. Bu dönemin fabrikaları, yoğun
emek gerektiren işleri makinelerle birleştirerek maliyetleri düşürmeye ve verimliliği
artırmaya olanak tanımıştır. Fabrikaların yükselişi, teknolojiyi, üretkenliği ve ekonomik refahı
büyük ölçüde etkilemiştir.

18.yüzyılın sonları ve 19. yüzyılın ilk yarısında fabrikalar, işçi sınıfının oluşmasına ve fabrika
kentlerinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Çalışan nüfusun büyük bir kısmı fabrikalarda
çalışmış ve evde üretim yapanlar neredeyse istisna haline gelmiştir. Fabrika yönetimi, işçilerin
daha fazla çalışmasına ve daha fazla ürün üretmesine yönelik olarak fabrika disiplinini
artırmaya odaklanmıştır. İşçilere, daha verimli çalışabilmeleri için cezaların yanı sıra, işlerine
gitmek için harcadıkları zamanı azaltmak amacıyla fabrikalara yakınlarda baraka tarzında
konutlar inşa edilmiştir. Fabrika sahipleri, ev inşası maliyetini, işçilerinden daha fazla
faydalanabilme amacıyla yapmışlardır, bu yolla gelecekteki kazançlarının ev inşası maliyetini
aşacağını tahmin etmişlerdir. Fakat ev inşası yapmayan fabrika sahipleri de vardır. Onlar bu
maliyeti kabul etmeyi reddetmişlerdir. Yani işçiler için konut inşasının veya inşa
edilmemesinin temel belirleyici faktörü maliyetlerdir ve bu, daha fazla üretim ve kar hedefini
yansıtmaktadır. 18
Fabrika temelli kitlesel üretime geçilmesiyle ve fabrikaların ürettikleri ürünlerin fiyatlarını düşürmesiyle birlikte,
geçmiş dönemin feodal düzen bağlamındaki geleneksel, durgun ve küçük çaplı üretim yapan üreticiler yok olmaya
başlamış; işçiler, köylerini ve geleneksel yaşam tarzlarını terk ederek fabrikalarda iş aramak zorunda kalmışlardır.
Bunun sonucunda eski lonca sistemi içinde çalışan ustalar ve kalfaları fabrikaların vasıflı işçileri haline köyden
gelenler ise fabrikanın vasıfsız işçileri haline gelmiştir.

Zaman içinde, ailelerin geçimini sağlamak için bir kişinin çalışmasının yetersiz olduğu durumlarda yaşlılar, çocuklar
ve kadınlar da işçi sınıfına katılmıştır. Ayrıca, toplumun kimsesizleri, dilencileri ve işsizleri dahi fabrikalarda işçi
olarak çalıştırılmıştır.

19
İşçilerin işyerindeki çalışma koşulları dışında, diğer yaşam koşulları da oldukça ağırdı. Sanayi devrimi
sırasında fabrikalarda çalışan işçilerden beklenen sadece yemek yemek, uyumak ve çalışmaktan ibaretti.
İşçiler, uzun çalışma saatleri altında sömürüldüğü gibi sağlıksız işyerlerinde kötü muameleye de maruz
kaldılar. İşverenler, her dakikanın para olduğu bir mantıkla çalışma saatlerini uzatmaya çalıştılar. Yemek
aralarında fabrikaların saatlerini ileri alarak işçilerin zamanlarını kırpma girişimlerinde bulundular. Daha da
ileri giderek işçilere fabrikalara saat ile gelmeleri yasaklandı.
Kapitalizmin önemli bir unsuru olan rekabet, ilerleme olmadan mümkün görülmeyen bir faktördü. Bu
nedenle sermaye sahipleri, işçilerin emeğinin sömürülmesini meşru hale getirerek birbirleriyle rekabet
edebilme olanağını elde ettiler. Onların gözünde, fabrikalardaki üretim arttıkça, kapitalistlerin kârları
artacaktı ve bu kâr artışının ancak çalışma saatlerinin artmasıyla mümkün olabileceğine inandılar.
1824 yılında ipek fabrikalarının sahiplerinin işçilerin çalışma saatlerini artırmaya çalışmaları bu duruma bir
örnek olarak gösterilebilir. Rekabet içinde olan 45 fabrika sahibi, ortak bir amaç olan kârlarını artırmak için
aynı belgeye imza atarak çıkar birliği yapabildiler.
Bu durum işçilerin özel hayatlarını olumsuz etkiliyordu. Sosyal güvenlik sistemlerinin gelişmemesi veya ilkel
olması nedeniyle işçiler her türlü yardıma muhtaç hale geldiler. Hayatta kalmak için tamamen işverenlere
bağımlı hale gelmişlerdi. Bu süreçte çalışma saatleri hızla artarken ücretler ters orantılı bir şekilde düşmeye
başladı.
Ayrıca fabrikaların ülkenin bazı kentlerinde yoğunlaşmasının topluma yansıyan bir dizi olumsuz sonuçları
olmuştur. İnsanlar fabrikaların bulunduğu bölgelere yakın zengin ve mutlu sınıfların gözünden uzak,
genellikle 1 veya 2 katlı kulübelerden oluşan teneke mahallelerde gayet sağlıksız şartlar altında yaşamak
zorunda kalmışlardır. Kanalizasyon sistemi veya modern anlamda yolların, havalandırma sistemlerinin
olmadığı bu bölgelerde çocuk, kadın, erkek ve yaşlı ayrımı yapmadan ailenin tüm fertlerinin birer işçi haline
geldiği ve günde 16-18 saate varacak şekilde ağır bir disiplin altında yoğun çalışma şartları ile çalışmak
zorunda kaldıkları bu dönem; hastalıkların ve salgınların da sıkça görüldüğü bir dönem haline gelmiştir.
20
Özellikle maden ocakları ve dokuma fabrikalarında görülen meslek kazaları ve iş hastalıklarının
artmaya başlaması sonucunda işçiler önceleri örgütsüz olarak koalisyon adı altında başkaldırılar
yapmaya başlamamışlardır.

Fakat işçi sınıfının kendilerini ölüme mahkum eden yeni düzene karşı başkaldırılarında ilk başlarda
işverenlerin yanı sıra devlet güçlerini de karşılarında buldukları görülmektedir.

Örneğin, 1815 yılında İngiltere'de Kuzeydoğu limanlarında gemi sahiplerine karşı başlatılan grev,
askeri müdahaleyle sonuçlandı ve işçiler eylemlerini sona erdirmek zorunda kaldılar.

Fakat işçi eylemlerinin 1840'lı yıllardan söz konusu yüzyılın sonuna kadar devam etmesi işçilerin
çalışma sürelerinin düzenlenmesi hususunda adımlar atılmasını zorunlu kılmıştır.

En sonunda belirli işyerleri ( maden ve makine kullanılan) ve belirli grup işçiler için maksimum
çalışma saatlerini belirten kanunlar çıkarılmıştır. "Koruyucu Kanun" ya da " Fabrika Yasaları" olarak
adlandırılan bu kanunlar ilk önce kadınlar ve çocuklara uygulanmıştır. Daha sonra fabrikada çalışan
erkeklerin çalışma sürelerinin de kısaltılması için genişletilmiştir.

21
Sanayi Devriminde Kadınların ve Çocukların Çalışma Hayatındaki Konumu

Sanayi devrimi öncesinde, geleneksel toplum yapısı kadınlara çocuk bakımı ve ev işleri gibi
görevler yüklüyordu. Fakat kentlere göçün artması ve makineleşmenin artmasıyla birlikte,
fabrika temelli üretime geçilmesi sonucunda şehirlerde kurulmuş olan fabrikalarda büyük
bir işgücü açığı oluştu . Ayrıca fabrika tarzı üretim sisteminde yapılacak iş zanaat ve lonca
döneminden farklı olarak daha basitti ve vasıf gerekliliği açısından bir zorunluluk arz
etmiyordu.

Tekstil işçiliğinde bazı ince işlerin yapımında çocukların küçük ellerinin daha fazla verim
sağlıyordu ve madencilik gibi sektörlerde ise dar ve derindeki dehlizlere çocuk bedenleri
daha kolay giriyordu.

Bu durum kadınların ve zihinsel, kişisel veya bedensel olarak gelişimlerini


tamamlayamamış olan çocukların iş gücü olarak yoğun ve ağır bir çalışma ortamında
kullanılmalarına ve çalıştırılmalarına neden olmuştur. Kadınların erkeklere oranla daha
düşük ücretlerle çalışması da iş hayatına katılımlarını kolaylaştırmıştır.

Fakat kadınların iş hayatına girmesiyle birlikte çalışan erkek işçilerin ücretleri de azalmıştır.

Ayrıca iş hayatına giren kadınların, evde geçirdikleri zaman azalmış, bu da eşleri ve


çocuklarından fiziksel olarak ayrılmalarına yol açmıştır. Bu durum, kadınların toplumun
onlara yüklediği geleneksel rollerden sapmaya başlamasına neden olmuş ve bu da
kadınların zihinsel olarak değişmelerine yol açmıştır.
22
Sanayi devrimi döneminin sosyal ve toplumsal hayat açısından en olumsuz sonuçlarından
birisi çocukların fabrikalarda oldukça ağır şartlar altında ve kişisel ve bedensel gelişimleri
dikkate alınmadan zorla çalıştırılmaları olmuştur.

Elbet Sanayi devriminden önce de iş hayatında çocuklardan işgücü olarak yararlanılıyordu.


Ancak çocukların iş hayatında sistemli bir şekilde sömürülmeye ve ucuz işgücü olarak
kullanılmaya başlanmaları özellikle sanayi devrimi ile birlikte söz konusu oldu.

Bu dönemde tekstil fabrikalarında makine kullanan çocukların uzun süre ayakta kalmaları
ve zor şartlar altında çalışmaları, çalışan çocukların çalışmayan akranlarına oranla çok daha
yüksek oranlarda hastalık kaparak küçük yaşlarda ölmelerine neden oldu.

Aile büyüklükleri ve ailelerde çalışan sayısının, dolayısıyla çalışma hayatına katılan


çocukların sayısının da artmasıyla birlikte aile gelirleri de artmaktaydı. İşverenler ise
geçinmek için ücretleri dışında herhangi başka bir geliri olmayan ailelerin bu durumundan
faydalanmış ve çocukları fabrikalarda çalıştırmak konusunda limitlerini sonuna kadar
zorlamışlardır. Şunu da belirtmek gerekir ki, aileleriyle beraber fabrikalarda çalışmak için
kırsal kesimlerden sanayi bölgelerine göç eden çocuklar, hali hazırda o bölgede yerleşik
bulunan ve fabrikalarda çalışan çocuklardan daha düşük ücretlerle çalışmışlardır.

23
İşyeri Disiplini ve Cezalandırmalar

Sanayi devrimi, işçi ve işveren ilişkilerinde önemli değişikliklere yol açtı. Bu


dönemde, fabrika işçilerinin çalışma süresine göre ücret aldığı bir sistem
benimsendi. İşçiler, kendi isteklerine göre değil, fabrika sahipleri tarafından
belirlenen kurallara göre çalışmak zorunda kaldılar.

Fabrika sahipleri, üretimlerinin sürdürülebilirliği ve karlarını artırmak amacıyla


sıkı disiplin kuralları uyguladılar. Bu dönemde işçiler, yetişkinler, kadınlar ve
çocuklar dahil olmak üzere farklı yaş gruplarından oluşuyordu ve herkes aynı
disiplin kurallarına tabi tutuldu.

Fabrikalarda işçilere uygulanan disiplin cezaları şunları içeriyordu:

Yetişkin işçiler, fabrika sahiplerinin belirlediği standartlara uymadıklarında tekrar


eden para cezaları ve disiplin cezaları alıyorlardı.

Çocuk işçiler, fiziksel cezalara ve psikolojik ve bedensel gelişimlerine dikkat


edilmemesine maruz kalıyorlardı.

24
1844 yılında fabrikada işçilerin, fabrika sahipleri tarafından nasıl kontrol edildikleri ve uymaları gereken kurallar aşağıda
gösterilmiştir:

1) İş günü sabah altıda başlar, yarım saat kahvaltı, yarım saat öğle yemeği ve yarım saat çay arası dışında, akşam yedide biter. Bu saatlere uyulması
zorunludur.

2) Gün sonunda işin bittiğini belirten zil çaldığında, bütün işçiler işyerini terk etmelidir. Hazırlık yapmak yasaktır.

3) İş zili mesai başlamadan beş dakika önce çalar ve bütün işçiler zilin bitiminden önce çalışacakları yerlerde olmalılardır.

4) Gün sonunda işin bittiğini belirten zil çaldığında bütün işçiler işyerini terk etmelilerdir. Fakat zil çalmadan hazırlık yapmaları yasaktır. Bu kurala
uymayan herkes cezalandırılacaktır

5) Fabrika çıkış zili sonrasında çalışmaya devam eden her işçi fazla mesai ücretini almak istiyorsa ayrılmadan önce ustabaşına ismini yazdırmalıdır.

6) Ustabaşından izin almadan erken çıkan işçiler cezalandırılır.

7) İşe geç gelmek işçilerin işten çıkarılmasına neden olabilir.

25
8) İşçiler ustabaşının emirlerine uymalıdır, itaatsizlik işten çıkarılmayı gerektirir.
9) İşyeri mülkiyetine belirlenmiş kapı dışından girenler ilk seferde cezalandırılır, ikincisinde ise işten çıkarılır.
10) Hiçbir işçi işiyle alakalı durumlar dışında çalışma yerini terk edemez.
11) İşçiler işle alakalı olmayan konularda diğer işçilerle konuşamaz.
12) İşyeri saatleri içinde gerek işyeri içinde gerekse de avluda sigara içmek yasaklanmıştır; sigara içerken
yakalananlar cezalandırılacaktır.
13) Her işçi iş yerini temizlemek zorundadır.
14) Doğal ihtiyaçların hepsi kendilerine gösterilen uygun yerlerde yapılmalıdır, aksi takdirde işçiler
cezalandırılır.
15) Alkollü iken işyerine gelmenin cezası işten çıkarılmaktır.
16) Her işçi, diğer iş arkadaşlarının kusurlarını üstlerine bildirmekle yükümlüdür.

26
Yandaki tabloda Manchester yakınlarındaki
Tyldesley’ de çok yüksek bir sıcaklık altında
çalışmak zorunda kalan bir eğirmecinin işyerinde
belirlenen disiplin cezaları ile ilgili verdiği bilgiler
gösterilmektedir.

Farklı bir örnek olarak, 1879 yılında Barrow Gemi İmalatı ve Demir Şirketi'nde işçilerin lavaboya gitme süreleri sınırlanmış ve bu kurala
uymayanlara para cezası verilmesi planlanmıştır.
İskoçya'da Catrine pamuk fabrikası açıldığında, müdürlerden birisi çocukların işe yeni başladıklarında, işi öğrenene kadar sıkça fiziksel
şiddete maruz kaldıklarından bahsetmiştir.
Bu dönemde, işçilerin yaşları ve yetenekleri göz önüne alınmadan fabrika sahiplerinin karakterlerine göre kötü muamelelere maruz kaldığı
çok yaygın rastlanılan ve normal karşılaşılan uygulamalar haline gelmiştir.
Bu durumlar, işverenlerin emeği suistimal etme konusundaki tutumlarını açıkça göstermektedir. Bu bize burjuvazinin emeğin değerini
belirleme noktasında etik normlardan çok uzakta olduğunu kanıtlamıştır.
27
Sanayi Devrimi Döneminde İş Hayatında Düzenlemeler

Devletler 1800’lü yıllara kadar ekonomik gelişmede merkezi bir rol oynamamış ve tüccarlar ile işverenlerin yanında yer
almışlardır. Ayrıca sömürünün önüne geçme konusunda herhangi bir ciddi çaba göstermemişlerdir.
Kamuoyunun bu duruma dikkat çekmesiyle birlikte, 1760'lı yıllardan itibaren kadın ve çocuk emeğinin kötü koşullarda
kullanılmasını engellemek için ilk yasal düzenlemeler yapılmaya başlandı.
Bu bağlamda, 1767 yılında İngiltere'de çıkarılan bir yasa ile çocukları korumaya yönelik olarak yıllık yaşam standardı 4 pound 2
şilin olarak belirlendi ve bu miktarın altında ücret alınması yasaklandı, ancak bu düzenleme sadece Londra bölgesini kapsıyordu.
1778 yılında çıkarılan bir başka yasa ile bu düzenleme tüm İngiltere'yi kapsayacak şekilde genişletildi.
Daha sonra, özellikle aydınlar ve orta sınıfın baskısıyla 1802 yılında tekstil sektörünü kapsayan Fabrika Yasaları çıkarıldı. Bu
yasaya göre, çocukların dokuma fabrikalarında çalıştırılabilecekleri en küçük yaş 9 olarak belirlendi ve günlük çalışma süreleri
13 yaşından küçük çocuklar için 8 saat, 13 yaşından büyük çocuklar içinse 12 saat olarak sınırlı hale getirildi. Aynı yasa ile
çocukların dini ve normal eğitim masraflarının işverenler tarafından karşılanması öngörüldü.
1833 yılında "Fabrikalar Yasası" adı altında yürürlüğe giren bir başka yasa ile fabrikaların denetimi için müfettiş atanması
zorunlu hale getirildi. Bu yasa, 9 yaşın altındaki çocukların işe alınmasını yasakladı ve 18 yaşından küçüklerin günlük çalışma
süresini 12 saatten fazla olamayacak şekilde sınırladı.
1842 yılında yapılan bir yasal düzenleme ile kadınların ve 10 yaşından küçük çocukların maden ocaklarında çalıştırılması
yasaklandı. 1844 yılında ise iş yerlerindeki doktorların ve sağlık görevlilerinin sorumlulukları genişletilerek sağlık açısından
tehlikeli yerlerde çalışanların sağlık kontrolleri doktorların görevleri arasına alındı. 1895 yılında bazı tehlikeli meslek
hastalıklarının bildirimi zorunlu hale getirildi.
Siyasal, ekonomik ve toplumsal gelişmeler ile refah seviyesinin artması, sanayi hayatında çocukların kullanılmasını önlemeye ve
çocukların eğitim hayatında daha uzun süre kalabilmelerini sağlamaya yönelik yasal düzenlemelerin sayısını ve niteliğini artırdı.
18 ve 19. yüzyılda sanayi devrimini yaşayan gelişmiş ülkeler, özellikle 20. yüzyılın altın çağı olarak adlandırılan dönemde
28
çocukların iş hayatında sömürülmesi sorununu neredeyse tamamen çözdüler. Gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde bu sorun
• Avrupa‘da birçok ülkede dev fabrikalar kuruldu.
• Üretimin kas gücüyle değil makine gücüyle yapılmaya başlanması eskiden üretim yapan işçilerin bir kısmının işten çıkmasına neden
oldu ve bunun sonucunda işsizlik sorunu ortaya çıktı.
• Seri üretime geçildi ve işçi sınıfı doğdu.
• Sanayileşmiş devletlerin üretimi hızlı ve seri olduğu için o ülkelerde zenginlik ve refah artmış oldu. Kişi başına düşen gelir arttı.
• Fabrikalarda seri üretime geçilmesi ile birlikte ülkelerin sahip olduğu hammaddelerin daha hızlı kullanılması sonucu hammadde ve
üretilen malzemelerin fazlalığı nedeniyle satılmaya ihtiyaç duyulması nedeniyle pazar ihtiyacı doğdu.
• Hammadde ihtiyacının karşılanması için Emperyalizmin(Sömürgecilik) arttığı gözlemlenebilir.
• Kapitalizm / Liberalizm gibi ekonomik düzenler gelişti.
Sanayi
KAPİTALİZM: Devletin ekonomi üzerindeki etkinliği ve kontrolünün en aza indirgenerek, özel teşebbüse yatırım imkânı sunulması
Devrimi’nin
Sonuçları LİBERALİZİM : (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler...(Adam Smith) serbest piyasa ekonomisi
• Sosyalizm / komünizm gibi ekonomik çözümlemeler doğdu.
SOSYALİZM: Devletin üretim araçları üzerindeki özel mülkiyeti kaldırarak kendi tekeline alması ve dengeli bir gelir dağılımı sağlayarak
toplumdaki sınıf çelişkileri ortadan kaldırmasıdır.
• Sanayileşmeyle birlikte kol gücü ile yapılan malzemeler makine gücüyle yapılmaya başlandı ve fabrikalar açıldı.
• Köyden kente göçlerin artması tarım sektörünün ekonomiye olan katkısını azalttı ve kalabalık kentleşmeleri ortaya çıkardı. Bu
kentlerde eğitim, sağlık, altyapı, bayındırlık sorunlarının oluşması ve gecekondulaşmanın artması sorunu gözüktü.
• Üretimde insan gücü azaldı, fakat üretim arttı.
• Mesai, iş kazası, işçi sorunları, sendikal sorunları ve emeklilik sorunları ortaya çıktı.

29
• Makinalar buhar gücüyle çalışır. Buhar büyük su tanklarıyla elde edilir. Büyük su
tankları kömürle kaynatılır.

• İngiltere önceden kömürü sadece sobada kullanırken şimdi sanayide de


kullanmaya başlamış olur.

• İngiltere’de kömür sorunu yaşanır. Bunun sonucunda İngiltere Güney Afrika’yı


işgal eder. Bulduğu kömürle makineyi çalıştırıp ayakkabı üretir.

• Bunun sonucunda üretim miktarı artar.

• Üretim miktarının artmasıyla ayakkabının üretilmesi için gerekli olan deri ve


kauçuk ihtiyacı artar. Bu ihtiyacını karşılayabilmesi için başka ülkeleri daha işgal
etmesi gerekir.

• Hammadde sorunu ortaya çıkmıştır.

• Ayrıca coğrafi kesişlerle ortaya çıkan sömürgeciliği arttırmıştır.

• Ülkenin İhtiyaçtan çok daha fazla ayakkabı üretildi. Pazar arayışı doğdu.

30
Osmanlı İmparatorluğu'nda Sanayi Devriminin Başlayamama Nedenleri

Johannes Gutenberg'in 1454'te matbaayı geliştirmesi, el yazması eserlerin daha kolay ve ucuza çoğaltılmasını sağladı. Bu sayede Avrupa'da,
Rönesans'ın getirdiği fikirler ve teknik bilgiler daha geniş kitlelere ulaştı. Matbaanın Osmanlı İmparatorluğu'nda kullanılmasına ise Avrupa'ya göre
oldukça geç başlandı. Matbaa Osmanlı topraklarında, dini kitaplar dışında kullanılmamak kaydıyla Avrupa'da kullanılmaya başlandı. Bu, matbaanın
Osmanlı'da yaygınlaşmasını geciktirdi ve bilginin halk arasında yayılmasını engelledi. Bu da, Sanayi Devrimi için gerekli bilgi birikiminin Osmanlı
toplumunda eksik kalmasına ve toplumsal dönüşümün yaşanmamasına neden oldu.
Osmanlı İmparatorluğu, Sanayi Devrimi öncesinde başlayan ve Sanayi Devrimi ile zirveye ulaşan yeni dünya sistemi ile uyum sağlayamadı. Avrupa'da
buhar makineleriyle çalışan fabrikalar kurulurken, Osmanlı ülkesinde üretim büyük ölçüde atölyelerde ve el tezgahlarında, kol gücüne dayalı olarak
sürdürüldü. Bu durumlar, ülkenin ekonomik çöküşünü hızlandırdı ve sonuç olarak Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi varlığının son bulmasını
kaçınılmaz kıldı.
Ancak, Osmanlı İmparatorluğu'nun Sanayi Devrimi'ne dahil olamamasını salt bu sebebe bağlamak yanlış olurdu. Ayrıca, tarım ve nüfus devrimini
gerçekleştirememiş olması, ekonomik ve sosyal yapıların dönüşüme kapalı olması, denizcilik faaliyetlerine yeterince ilgi gösterilmemiş olması, özel
mülkiyet ve fikri haklar kavramlarının gelişmemiş olması, doğal kaynakların yetersizliği ve coğrafi faktörler gibi içsel ve dışsal faktörler de rol oynadı.
Bununla birlikte, Osmanlı İmparatorluğu, Batı'da yaşanan teknolojik gelişmelere ilgisiz kalmadı ve 15. - 18. yüzyıllar arasında Avrupa'daki yenilikleri
kısmen takip ederek ülkeye getirdi. Özellikle silah teknolojisi, gemi inşaatı, istihkam yöntemleri, denizcilik, topçuluk ve askeri taktikler gibi askeri
alanlarda yenilikler yapıldı. Ancak, bu yenilikler daha çok askeri güçlenmeyi amaçladı ve Osmanlı İmparatorluğu'nu bilimsel ve endüstriyel bir
devrimin öncüsü yapmadı. Bu, Avrupa'daki bilimsel devrimin Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşanmamasının temel sebeplerinden biri olarak kabul
edilmelidir.
Kapitülasyonlar ve ticaret antlaşmaları, Osmanlı Devleti'ni olumsuz etkileyen ve loncalarını zayıflatan gümrük kolaylıkları sunan anlaşmaları temsil
etmektedir. Bu kolaylıklar nedeniyle imalathaneler kapanmış ve işsizlik artmıştır. Bu durum, ülkenin dış ticaret açığını artırırken aynı zamanda
Osmanlı Devleti'ni dışa bağımlı hale getirmiştir. Bu nedenle, Osmanlı Devleti'nin loncalarının zayıflamasına, imalathanelerin kapanmasına ve işsizlik
sorununa neden olan bu anlaşmalar, ülkenin dışa bağımlılığını artırmıştır.

31
Sanayi Devriminin Osmanlı İçin Sonuçları

Osmanlı Devleti'nin son dönem sanayisi incelendiğinde, üretimin daha çok tüketim mallarına odaklandığı ancak ara ürünler ve
yatırım malları üreten sanayi kollarının eksik olduğu görülmektedir. Osmanlı sanayisi büyük ölçüde tarıma dayalıydı ve büyük
sanayi tesisleri özellikle askeri ihtiyaçları karşılamak amacıyla kurulmuştu. Dış sermayenin katkısı oldukça sınırlıydı.

1.Sanayi Devrimi ile birlikte Osmanlı Devleti, sanayileşmiş ülkelerin hammadde tedarikçisi ve mamul mallarını ithal ettiği bir konuma
gelmiştir. Bu durum ithalatın artmasına yol açmıştır. Osmanlı malzemeleri, genellikle el emeğiyle üretilmiş, ancak kalite ve maliyet
açısından rekabet edemeyen ucuz Avrupa ürünleri karşısında zayıf kalmıştır. Bu nedenle yabancı mallar iç pazarı domine etmeye
başlamıştır.
2.Ayrıca, kullanılan hammadde Osmanlı topraklarından dışarıya çıkartıldığı için, bu ham maddelerin yurt içinde işlenerek ürüne
dönüştürülmesi gereken işlemler dışarıda gerçekleşmiştir.
3.Osmanlı Devleti, Avrupa'nın açık bir pazarı haline gelmiş, küçük yerel imalathaneler kapanmış ve Osmanlı pazarları yabancı sanayi
malları ile dolduğu için yerel üretim zayıflamıştır. Bu durum, ithal ettiğimiz ürünlerin fiyatının yerel üretimden daha ucuz olmasıyla
sonuçlanmış ve ekonomik dengesizliğe neden olmuştur.
Sonuç olarak, Osmanlı Devleti, dışa bağımlı hale gelerek Avrupa'nın ekonomik çıkarlarına daha fazla hizmet eden bir konuma
gelmiştir. Bu durum işsizliği artırmış ve yerel para değerini düşürmüştür.

32
KAYNAKÇA
Kitap
J.M. Roberts, Avrupa Tarihi, Fethi Aytuna(Çevirmen), İnkılap Yayınları,2010

Peter N. Stearns, Dünya Tarihinde Sanayi Devrimi, Nurdan Soysal(Çevirmen), 1. baskı, Say Yayınları,2021

Hans Freyer, Sanayi Çağı, Bedia Akarsu ve Hüseyin Batuhan(Çevirmen),Doğu Batı Yayınları, 2014

Musson, A. E. and Robinson, E., Science and Technology in the Industrial Revolution(Manchester: Manchester University Press, 1969)
Dergi BAŞLIK
A.Mesut KÜÇÜKKALAY(1997).Endüstri Devrimi ve Ekonomik Sonuçlarının Analizi. Sūleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Dergisi,1997,51-68

Didem Koca(Kasım 2021).Sanayi Devrimlerinin Tarihsel Arka Planı ve İşgücü Becerileri Üzerindeki Yansımaları. Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi,
2021,Cilt 16,Sayı 31,4533-4555

Makale

Raşit Şahin(2019). Sanayi Devrimi Osmanlı İmparatorluğu'nda Neden Başlamadı?. Business, Economics and Management Research Journal - BEMAREJ,
2019, Volume 2, Issue 1, 1-16

Ahmet Naim Çiçekler(2010).Sanayi Devrimi Döneminde İngiltere'de Çalışma Koşulları: Charles Dıckens Romanlarından Yansımalar,2010

33
KAYNAKÇA
Kitap

Roberts, J. M. (2010). Avrupa Tarihi. (F. Aytuna, Çev.). İnkılap Yayınları.

Stearns, P. N. (2021). Dünya Tarihinde Sanayi Devrimi. (N. Soysal, Çev.) (1. baskı). Say Yayınları.

Freyer, H. (2014). Sanayi Çağı. (B. Akarsu ve H. Batuhan, Çev.). Doğu Batı Yayınları.

Musson, A. E., & Robinson, E. (1969). Science and Technology in the Industrial Revolution. Manchester University Press.

Dergi

Küçükkalay, A. M. (1997). Endüstri Devrimi ve Ekonomik Sonuçlarının Analizi. Sūleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi,
1997, 51-68.

Koca, D. (Kasım 2021). Sanayi Devrimlerinin Tarihsel Arka Planı ve İşgücü Becerileri Üzerindeki Yansımaları. Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi,
2021, Cilt 16, Sayı 31, 4533-4555.

Makaleler

Şahin, R. (2019). Sanayi Devrimi Osmanlı İmparatorluğu'nda Neden Başlamadı?. Business, Economics and Management Research Journal - BEMAREJ,
2019, Cilt 2, Sayı 1, 1-16.

Çiçekler, A. N. (2010). Sanayi Devrimi Döneminde İngiltere'de Çalışma Koşulları: Charles Dickens Romanlarından Yansımalar. Business, Economics and
Management Research Journal - BEMAREJ, 2010, Cilt 2, Sayı 1, 1-16.
34

You might also like