You are on page 1of 40

HÜCRE FİZYOLOJİSİ

Hasan KAZDAĞLI
HÜCRE
Hücre, canlı organizmanın en küçük yapısal ve
fonksiyonel birimidir.
Nukleus
Sitoplazma’dan oluşmuştur.

Sitoplazmayı hücre dışı ortamdan ayıran yapı


hücre membranı (plazma membranı) adını
alır.
• Sitoplazmadaki organeller lipid ve proteinden
oluşan bir membran ile örtülüdür.
• Hücreyi oluşturan maddeler protoplazma
olarak bilinir.
• Protoplazma su, elektrolitler, protein, lipid ve
karbonhidratlardan oluşmuştur.
SİTOPLAZMA ORGANELLERİ
• Mitokondri
• Endoplazmik Retikulum
• Golgi Aygıtı
• Ribozom
• Lizozom
• Peroksizom
• Nukleus
Mitokondri
• Mavi-Yeşil Algler, bakteriler (Prokaryotlar) ve
memelilerdeki alyuvarlar hariç tüm ökaryotik
bitki ve hayvan hücrelerinde bulunan bir
organeldir.
• Mitokondriler hücrenin enerji üretim
merkezleridir. (ATP enerjisi üretilen organel)
• Mitokondriler bulundukları tür ve doku
çeşidine göre çok sayıda farklı mitokondriyal
proteinlere sahiptir.
Endoplazmik Retikulum
• Alyuvarlar hariç bütün ökaryot hücrelerde bulunur.
• Çeşitli kanal ve keseciklerden oluşur. Bu kanallar
iletimi, kesecikler ise depolamayı sağlar.
• Kanal ve keseciklerin miktarı hücrenin etkinliğine
göre farklılık gösterir.
• Hücre bölünürken kaybolur, bölünme
tamamlandıktan sonra yeniden ortaya çıkar.
Golgi Aygıtı
• Zar yapılı üst üste yassı keseciklerden oluşur.
• Çeşitli salgı maddelerinin oluşmasını ve depolanmasını
sağlar.
• Salgı ve sinir hücrelerinde gelişmiş bir özellik gösterir.
• Salgı maddelerinin ayrıca salgı keseciğiyle dışarı
atılımını gerçekleştirir.
• Hücre zarı, hücre çeperi ve lizozomun oluşmasını
sağlar.
• Sperm hücresi ile kırmızı kan hücrelerinde bulunmaz.
Ribozom
• Bütün hücrelerde bulunan en küçük organeldir.
• Zarsızdır ve iki birimdir. Üst birim(büyük birim)
protein,alt birimse(küçük birim) rRNA'dan oluşur.
• Protein ve enzim sentezler.
• Granüllü ER ve çekirdek zarı üzerinde, mitekondri ve
kloroplastın sıvısında ve ayrıca sitoplazma da
bulunabilir.
• Bir hücrenin canlılığını sürdürebilmesi için mutlaka
ribozoma ihtiyacı vardır. (Enzimlerden dolayı)
• Enzim salgılayan bez hücrelerinde sayısı daha fazladır.
Lizozom

• Lizozomların en önemli görevi, hücre içindeki ve


dışındaki maddelerin sindirmektir.
• Hücrenin savunmasına karşı bir görev üstlenir.
• Enzimleri yaşlanmış olan molekül ve organelleri
parçalar.
• Lizozom spermin baş kısmında bulunup yumurtanın
delinmesini sağlar.
Peroksizom

• Tek kat zar ile çevrili olan peroksizomlar metabolik


aktivitesi fazla olan, karaciğer, böbrek, ve kalp kası gibi
hücrelerde fazla bulunurlar. Bunlar katalaz, ürik asit,
oksidaz ve d-aminoasit’tir.
• Proteinler seçilmiş bir biçimde peroksizomlara
aktarılırlar. Peroksizom içerisinde DNA ya da ribozom
barındırmadığı için tüm proteinlerini membranından
nakille alır. Temel proteinlerin oluşum esansında
endoplazmik retikulumdan nakledildiği sanılmaktadır.
Nukleus

• Nükleus (çekirdek) hücrenin tüm yaşamsal faaliyetleri


için olmazsa olmaz olan, kalıtsal materyali taşıyan
(DNA), küremsi yada oval görünümde, hücrenin
merkezi yönetim birimidir. Nükleus bakteri ve mavi-
yeşil (Prokaryotlar) algler ve memeli eritrositleri
haricinde tüm ökaryotik bitki ve hayvan hücrelerinde
bulunan bir organeldir.
PLAZMA MEMBRANI
• Hücre membranı, çeşitli maddelere karşı seçici
geçirgen özellikte olup, çift katlı lipid ve
proteinlerden yapılmıştır.
• Membranlar durağan yapılar olmayıp, lipidler ve
proteinler membran bütünlüğünü bozmayacak
biçimde hareket özelliğine sahiptir.
• Proteinler, hücreye yapısal destek sağlamanın
yanında reseptör görevi yaparlar. Hücreye ulaşan
hormonal ve sinirsel uyarılar membrandaki
reseptörler üzerinden biyolojik etkilerini gösterirler.
• Membranda bulunan proteinler hücreye antijenik
özellik verirler. Örneğin eritrosit membranındaki
mukopolisakkaritler antijen özelliği ile kişinin kan
gruplarını belirler.
HÜCRE MEMBRANINDAN
MADDELERİN TAŞINMASI
• Çift katlı lipid tabaka, suda eriyen maddelerin
geçişine engel olurken, yağda eriyen maddeler
membranı kolaylıkla geçebilir.
• Biyolojik önemi olan maddelerin büyük
bölümü yağda az, suda ise fazla erir.
• Membrandan taşınma aktif veya pasif
yöntemlerle gerçekleşir
• Basit Difüzyon: İyon ve moleküllerin kinetik enerjileri
ile yüksek konsantrasyondaki alandan düşük olan
tarafa doğru eşitlik sağlanana kadar geçmesidir.
• Kolaylaştırılmış Difüzyon: Taşıyıcı aracılığı ile yapılan
difüzyondur. Bazı maddeler taşınmak için özel bir
taşıyıcı proteine gereksinim duyarlar, örneğin glikoz
ve amino asitler lipidlerde erimez ve hücre
membranında bulunan özel taşıyıcı proteine
bağlanarak hücre içine geçerler. Madde geçişi yüksek
konsantrasyondan düşük konsantrasyona doğru
gerçekleşir.
Difüzyon

yüksek düşük
konsantrasyon konsantrasyon
Kanal proteini

Taşıyıcı protein
• Ozmoz: Su moIeküllerinin difüzyonuna ozmoz
denir. Ozmotik Basınç

Ozmotik
Basınç

Ozmoz
• Bir çözeltinin ozmoIaIitesi hücrenin ozmolaIitesi ile
aynı ise "izotonik çözelti" adını alır.

• Hücre hipotonik bir ortama koyulduğunda dış


ortamdan hücreye su girer ve hücreyi parçalayacak
düzeye kadar su geçişi sürer.

• Hücre hipertonik ortamda iken, hücre içindeki sıvı


dışarı çekilerek hücrenin büzüşmesine neden olur.
• Filtrasyon: Mekanik basınç etkisi ile
maddelerin membrandan geçişi filtrasyon
olarak adlandırılır.

Membran
Aktif Taşıma
• Maddelerin elektrokimyasal gradyana zıt
yönde taşınmasıdır.
• Aktif taşıma, membrandaki taşıyıcı
proteinlerle gerçekleşir ve enerji harcanır.
• Aktif taşıma primer ve sekonder aktif taşıma
olmak üzere ikiye ayrılır.
Aktif Taşıma
• Membrandaki taşıyıcı proteinin ATP'yi
hidrolize etmesi ile açığa çıkan enerji,
maddeleri membranın diğer yanına taşır.
Na+ - K+ ATP az 3 Na+ iyonunu hücre dışına
verirken, 2 K+ iyonunu hücre içine alır.
Sekonder Aktif Taşıma
1- Kotransport (Birlikte taşınma): Maddelerin aynı
yönde taşınmasına kotransport denir.
Na+ un glikozla ve Na+ un amino asitlerle böbrek
tubul hücrelerinde ve intestinal epitel hücrelerinde
taşınması kotransportun en tipik örneğidir.
2- Antiport (Zıt yönde taşıma): Maddelerin ters yönde
taşınmasıdır.
Örneğin böbrek tubullerindeki taşıyıcı protein,
sodyumu tubul epitel hücresine verirken, hidrojen
iyonlarını ise tubul lümenine taşır.
Diğer Taşıma Şekilleri
• Endositoz: Vesikül yardımıyla bir maddenin hücre
içine alınmasına endositoz denir. Bu mekanizmada
hücre membranı içeri doğru çökerek, içeri alınacak
maddenin çevresini sararak vesikül içine alır. Vesikül
içine alınan madde sıvı ise pinositoz, katı ise
fagositoz adını alır.
• Ekzositoz: Hücre içinde sindirilemeyen partiküller,
bez hücrelerince sentezlenen hormonlar ve sinir
hücrelerinin sentezlediği transmiterler de bu yolla
hücre dışına taşınır.
Ekzositoz
Fagositoz

Pinositoz
MEMBRAN POTANSİYELİ
• Sinir ve kas hücreleri gibi uyarılabilir hücrelerin etkin olmadıkları
dönemde membranlarının iki tarafı arasında elektriksel
potansiyel farkı bulunur. Bu fark membran potansiyeli veya
dinlenim potansiyeli olarak tanımlanır.
• Membran potansiyeli -70 ile - 90 mV dolayındadır.
• Bu potansiyel fark hücre içi ve hücre dışı sıvılar arasındaki
iyonların farklı dağılmasından kaynaklanır.
• İyonların membrandan difüzyonu, membran potansiyelinin
oluşmasını sağlar.
Aksiyon Potansiyeli
• Uyarılabilir hücrelerin (sinir, kas ve duyu
hücreleri gibi) oluşturduğu özel bir potansiyel
değişikliğidir.
• Aksiyon potansiyeli sırasında membranın Na+
iyonlarına geçirgenliği artarak büyük miktarda
Na+ hücre içine girer ve potansiyel + 35 mV'a
kadar ulaşır. Bu döneme depolarizasyon dönemi
denir. Hücre zarının iki yanı arasındaki potansiyel
farkının (kutuplaşmanın- polarizasyonun)
azalması durumudur.
• Depolarizasyon, bir hücrenin elektriksel olarak
uyarılması anlamına gelir.
• Aksiyon potansiyelinin seyrini tamamlama sürecinde
hücre membranı polaritesinin, dinlenim durumuna geri
dönmesine repolarizasyon adı verilir. Bu dönemde Na +
kanalları kapanıp, K+ iyonları hücre dışına geçer.
• Membran potansiyelinin dinlenim düzeyinden daha
aşağı değerde bulunduğu dönem "hiperpolarizasyon”
olarak adlandırılır. Hiperpolarizasyon hücre içinin dışına
göre, dinlenme durumuna nazaran daha fazla negatif
olmasıyla sonuçlanır.
Voltaj kapılı Na+ kanalları: Eşik değerini, tepe
noktasını belirlerler; bunlar olmazsa aksiyon
potansiyeli oluşamaz (o yüzden sadece
uyarılabilir hücrelerde bulunurlar).
Voltaj kapılı yavaş K+ kanalları: Aksiyon
potansiyeli sırasında oluşan yük değişikliklerini
nötralize etmekle görevlidirler ve hücre dışına
K çıkışına sebep olurlar.
• Na/K-ATPaz pompaları: Sürekli çalışan bu
pompalar, potansiyeli oluşturan süreçlerin
bitiminde zarı tekrar dinlenme potansiyeline
döndürerek yeni bir aksiyon potansiyeli
oluşturabilmek üzere hazır hale getirirler.
• Aksiyon potansiyelinin en önemli özelliği hücre
membranının üzerinde yayılmasıdır.
• Eşik değer ve üzerindeki uyarı şiddetlerinde,
aksiyon potansiyelinin aynı büyüklükte
olmasına ve eşik değer altındaki uyarı
şiddetlerinde aksiyon potansiyelinin
oluşmamasına Hep yada hiç yasası denir.
Aksiyon Potansiyelinin İletilmesi
• Aksiyon potansiyeli sinir hücresinin tüm bölümleri
uyarılıncaya kadar yayılmaya devam eder (devamlı
ileti).
• Saltatuar ileti (sıçrayıcı ileti), miyelin içeren aksonlarda
görülür. Ranvier boğumları üzerinden gerçekleşen
iletidir.
• İletim hızı aksonun kalınlığı ile doğru orantılıdır.
• Yayılmanın gerçekleşmesi için aksiyon potansiyeli
büyüklüğünün (amplitüdünün), o bölümdeki eşik
değerden yüksek olması gereklidir.
İletim Hızı – Sinirlerin
Sınıflandırılması
• A grubu: Miyelinli
Aα; çap: 10-20 μm, ileti hızı 80-120 m/sn
Aβ; çap: 5-15 μm, ileti hızı 35-75 m/sn
Aγ; çap: 3-10 μm, ileti hızı 10-50 m/sn
Aδ; çap: 1-5 μm, ileti hızı 5-30 m/sn
• C grubu: Miyelinsiz
Çap: 0.5-2 μ, ileti hızı 0.5-2 m/sn

You might also like