You are on page 1of 104

 SİNİR SİSTEMİ (SYSTEMA NERVOSUM)

 İnsan vücudunda tanımlanan bir çok organ

sistemi yalnız başlarına bağımsız çalışma


olanağına sahip değillerdir.
 Örneğin vücut bölümlerindeki iskelet kasları,

gereksinmelere uygun olarak çalışabilmek için


kan damarları ve sinirlere;
 Sinirlerin ve damarların normal fonksiyon
görebilmeleri için de metabolizmaları için
gerekli besin maddeleri ile Na, K vb. gibi
kimyasal maddelere ihtiyacı vardır.
 Sinir sistemi, endokrin sistemle beraber vücudun haberleşme ve

düzenleme sistemi olarak çalışır.


 Bu iki sistemin temel amacı, vücudun bir bütün olarak hareket etmesini

sağlama yanında vücudun iç ortamından veya dış ortamdan gelen


uyarılara uygun yanıtları vermek ve vücut iç ortamının dengesini
(homeostasis) korumaktır.
 Sinir sistemi fonksiyonel ve morfoloji olarak

bir bütün olmasına karşın topoğrafik olarak


ve etkilediği organ gruplarına göre farklı
sınıflandırılmaktadır.
 Topoğrafik Sınıflandırma: beyin
(encephalon) ve omurilik (medulla spinalis)
merkezi sinir sistemi, buralara bağlanan,
dışarıda bulunan sinirler (nervi spinales,
nervi craniales), pleksuslar ve ganglionlar ise
periferik sinir sistemi başlığı altında
incelenir.
Etkilediği organ gruplarına göre sınıflandırma: Vücudumuzdaki istemli
çalışan iskelet kasları gibi yapılarla ilgili sinir sistemi bölümü Somatik
Sinir Sistemi,

düz kaslar, kalp ve dış salgı bezleri gibi isteğimiz dışında çalışan
yapılarla ilgili sinir sistemi bölümü Visseral (Otonom) Sinir Sistemi
başlığı altında ele alınır.
SİNİR SİSTEMİNİN YAPISI

Sinir sistemi oluşumları sinir dokusundan yapılıdır.

Sinir dokusunun yapısal olarak iki esas unsuru vardır. Bunlar, sinir

hücreleri (neuronlar) ve çeşitli tipteki glia hücreleri (neuroglialar) dir.

Dokunun esas hücreleri nöronlardır.

Nöroglialar ise, nöronları destekleyip, beslenmelerini sağlayan

hücrelerdir.
Nöronların iki esas yapısal unsuru vardır. Bunlar,

perikaryon (hücre gövdesi) ve hücre uzantılarıdır.

Nöronda, nucleusla birlikte nucleus çevresindeki sitoplazma kitlesine, perikaryon


(hücre gövdesi) denir. Çeşitli nöronların perikaryonları farklı şekil ve farklı
büyüklüktedir. Sinir sisteminde, mekik, yıldız, piramit ve armut şekilli
perikaryonlara sahip nöronlar bulunur.
 Hücre uzantıları akson ve dendrit olmak üzere iki

çeşittir.

 Dendritler perikaryonun kısa ve bazı nöronlarda tek

bazılarında ise çok sayıdaki uzantıları olup, çevreden

ve diğer neuronlardan gelen uyarıları alıp,

perikaryona taşırlar.

 Akson, perikaryonun tek ve uzun uzantısı olup sinir

impulslarını diğer sinir hücrelerine, kas dokusuna

veya bez hücrelerine iletmede fonksiyoneldir.


 Nöronlar uzantılarının büyüklük, şekil ve sayılarına

göre, üç grup altında toplanırlar.

 Bipolar nöron: 1 aksonu, 1 dendriti var

 Multipolar nöron: 1 akson, birden çok dendrite sahip

 Psödounipolar nöron: Gövdeden çıkan bir tek uzantı

var bu uzantı sonra ikiye ayrılır.


Nöronlar fonksiyonlarına göre de gruplandırılırlar.

Motor (efferent) nöronlar, bezleri ve kasları kontrol ederler.

Duyu (afferent) nöronları, vücudun iç ve dış ortamlarından gelen


duyusal uyarıları alırlar.

Diğer bir neuron çeşidi de ara nöron (interneuron) adını alır.


İnternöronlar çeşitli nöronlar arasında bağlantı kurarlar.
Sinir dokusunu oluşturan iki esas tip hücreden ikincisi, glia hücreleridir.

Glia hücrelerinin sinir sistemindeki sayıları oldukça fazladır. Glia

hücreleri, nöronlardan farklı olarak, fonksiyonel hayatlarında mitotik

aktivitelerini muhafaza ederler.


Glia hücreleri nöronları destekler, besler,
korurlar, miyelin kılıfı oluştururlar, hasara
uğramış nöronların ortamdan kaldırılmalarında
fonksiyoneldirler.

Neurogliaların

astrosit (astroglia),

oligodendrosit (oligodendroglia),

mikroglia,

ependim hücresi,

satellit hücre,

Schwann hücresi olarak çeşitli tipleri vardır.


Astrositler, nöronları desteklerler ayrıca vasküler ayakları
aracılığı ile, nöronlar ve kan arasında madde alış verişini
sağlarlar ve kan-beyin bariyerinde rol alırlar.

Oligodendrositler, merkezi sinir sistemindeki aksonların miyelin


kılıfını oluştururlar.

Mikroglia hücreleri, fagositoz yapan hücrelerdir.


 Ependim hücreleri beyin ve omurilik dokuları ile duvarını döşedikleri

boşlukları dolduran sıvı (serebrospinal sıvı) arasında seçici bir


engel oluştururlar.

Ependim hücrelerinin apikal yüzeylerinde siller bulunur. Bu sillerin


hareketi ile serebrospinal sıvının hareketi sağlanmış olur.
 Schwann hücreleri periferik sinir sistemindeki aksonların miyelin

kılıfını oluştururlar.
Sinir sisteminde vücut dışındaki çeşitli tiplerde fiziksel uyarılar; ısı,
ışık, mekanik uyarı, ses dalgaları,

elektriksel uyarıya dönüştürülerek değerlendirilir.

Bu çevirme işlemi organlarda bulunan reseptörler ile başlatılır. Beyine ve


omuriliğe iletilen uyarıların hepsi elektrikseldir.
Sinir Hücresinin Elektriksel Özellikleri

Tüm vücut hücrelerinde hücre içi ve dışı arasında iyonik farklılık


bulunmaktadır.

Yani hücre içi ve hücre dışı ortamda bulunan iyonların miktarları


farklıdır. İyonlar yüklü maddeler olduklarından, bu farklı dağılım hücre
içi ve dışı arasında potansiyel bir farklılık oluşturur.

Hücrenin içi ve dışı arasındaki bu fark çeşitli tipte hücrelerde


değişmektedir. Örneğin sinir hücrelerinde bu farklılık yaklaşık -90 mV
olarak ölçülmüştür.

Hücre içinde zarı geçemeyen protein anyonlarından dolayı hücre içi eksi
yüklüdür.
Hücre içi ve dışı arasındaki elektriksel potansiyel farkın
oluşmasında rol alan başlıca iyonlar, sodyum, potasyum, klor
anyonlarıdır.
Sodyum hücre dışında, potasyum hücre içinde fazla
bulunmaktadır. İyonlar yüklü olduklarından zarı kolayca
geçemezler. İyonların zardan geçişi kendilerine özgü kanallardan
olur.
Dinlenti halinde, uyarılmanın olmadığı bir hücrede iyonların
hücre içerisine giriş çıkışları dengededir, öyle ki denge
durumunda hücre içi negatif potansiyel sabit tutulur.
İyonik Denge : İyonların Elektrokimyasal Potansiyelleri

Hücre içi ve dışında iyonlar dinlenti halinde belli


konsantrasyonlardadır.

İyonların bir ortamdan diğerine geçişi hücre zarının


geçirgenliğine ve geçeceği yada bulunduğu ortamdaki
elektriksel yük çeşidine bağlıdır.

Hücre zarı her iyona karşı farklı geçirgenlik özelliklerine


sahiptir. Bu nedenle de hücre zarının bir tarafında bir iyon
fazla dahi olsa, az olduğu tarafa doğru zarın geçirgenlik
özelliğine göre geçer.
İyonlar çok olduğu taraftan az olduğu tarafa doğru
difüzyonla geçerler.

Dolayısı ile bir iyonun hareketinde hem elektriksel hem


de kimyasal potansiyel rol alır. Her ikisine birden
elektrokimyasal potansiyel denir.

Bir iyonun bir bölmeden, diğer bölmeye akışı iyonun


elektrokimyasal potansiyelinin yüksek olduğu yerden, düşük
olduğu yöne doğrudur. Her iki bölme arasında iyon akışı
durduğunda, iyon elektrokimyasal dengeye ulaşmış
demektir.
Dinlenme Potansiyeli

Bir sinir hücresinde hücre içine ve dışına elektrotlar sokulursa ve bu


elektrotlar bir potansiyometreye bağlanırsa, dinlenti halinde -90 mV’luk
bir potansiyel fark bulunur.

Bu potansiyel fark her iki tarafta iyonların farklı dağılımından meydana


gelir. Hücre içinde zarı geçemeyen protein anyonlarından dolayı hücre içi
negatif potansiyeldir.
Sinir hücresi ne potasyum ne de sodyuma tamamen geçirgen
değildir. Bu nedenle hücre içinde potasyum, hücre dışında sodyum
fazladır.

Her iki iyona karşı azda olsa geçirgenlik bulunduğundan, iyonların


kimyasal potansiyel farkından dolayı, her iki yöne geçişi olur.
Buna rağmen dinlenti halindeki bir hücrede, hücre içi ve dışındaki
sodyum ve potasyum iyonların miktarları sabit tutulur.
Bu zarın her iki iyona karşı farklı geçirgenliğinden başka, hücre
zarındaki sodyum potasyum pompasının aktivitesi sonucudur.
Hücre zarında yer alan pompa hücre içerisine giren sodyumu dışarı,
dışarı çıkarır potasyumu da içeri almaktadır.
Burada pompanın aktivitesi hücre içi ve dışındaki iyonların
miktarları ile kontrol edilir. Hücre içerisinde sodyum iyonlarındaki
artış yada hücre dışında potasyum iyonlarındaki artış, her iki
sonucu doğurur, yani pompa aktif hale geçer.
Bu pompa bir enzimdir ve ATP ’nin varlığında çalışır. Bu
pompa vasıtası ile her üç sodyum iyonuna karşılık iki potasyum
iyonu taşınır ve böylece her iki iyonun hücre dışı ve içinde
farklı miktarlarda tutulması sağlanır.
Hücrenin Uyarılması

Tüm vücut hücrelerinde bir hücrenin uyarılması hücre içerisindeki denge


potansiyelinin zıt yönde değişmesi ile olur.

Salgı hücrelerinde bu uyarılma sonucu salgı salınımı,

kas hücrelerinde kasılma,

sinir hücrelerinde sinirin akson ucundan transmitter madde salınmasına


neden olur.
Uyarılma sırasında ilk olarak sodyum iyonlarına karşı
geçirgenlik artar.

Sodyum kanalları bir transmitter madde tarafından


uyarılma sonucu açılır ve sodyum hızla hücre içine
doğru geçmeye başlar.
Sodyumun hücre içine doğru geçişi arttıkça
hücre içindeki elektriksel potansiyel eksiden
artıya doğru kaymaya başlar.

Her bir iyon için zarda çeşitli tipte kanalların


olduğu bilinmektedir.

Bunlardan birincisi kimyasal maddeler ile uyarılan


kanallardır.

İkinci tipi ise voltaj değişikliğine duyarlı


kanallardır.

Sinir hücresinde bu ikinci tip hücre içi potansiyel,


eksiden artıya doğru değiştikçe aktive olur.
Depolarizasyon

Hücre içinin negatiften pozitife doğru potansiyel bir değişiklik


göstermesi depolarizasyon olarak adlandırılır. Bu durum, hücre içerisine
sodyum iyonlarının geçmeye başlaması ile olur.
Eşik Değer

Depolarizasyon sonucu hücre içerisinde oluşan potansiyel değişiklik, tüm


hücreye yayılmayabilir.

Eğer depolarizasyon sonucu oluşan potansiyel değişiklik hücre için


gerekli olan eşik değer potansiyele ulaşırsa uyarı tüm hücre boyunca
yayılır.

Her hücrenin bir eşik değer potansiyeli bulunmaktadır. Bu potansiyel


genellikle -90mV’dan -65mV’a kadar olan bir değişikliği kapsar.

Diğer bir deyişle hücre içerisinde olabilecek -25mV’luk artıya doğru olan
potansiyel değişim hücre zarındaki tüm sodyum kanallarının açılmasına
neden olur ve hücre tümüyle uyarılır.
Repolarizasyon

Hücrede depolarizasyon potasyum iyonlarının dışarı doğru çıkmaya


başlaması ile sonlanır. Depolarizasyon tepe değerine ulaştıktan sonra,
hücre içinden artı iyonların kaybı ile tekrar hücre eksileşmeye başlar.
Hücre içinin tekrar artıdan eksiye dönmesine hücrenin repolarizasyonu
denir.
Repolarizasyon sonunda hücre içindeki potasyum yerini sodyum almıştır.
Hücre denge potansiyeline ulaşmasına rağmen iyonların yeri terstir.
Hücre dışına çıkan potasyumun içeri, içeri giren sodyumun dışarı atılması
ve böylece iyonların yer değiştirmesi Na-K ATPase pompası ile
olmaktadır.
Aksiyon Potansiyeli

Sinir hücresinin aksonu boyunca iletilen uyarı dalgasına aksiyon


potansiyeli denir.

Aksiyon potansiyeli hücrenin tam uyarılması sonucu oluşan ve akson


boyunca yayılan bir uyarıdır. Aksiyon potansiyeli eşik değerinin üzerinde
bir depolarizasyon olarak da düşünülebilir
Aksiyon potasiyeli oluşması sonucunda, sinir hücresinin akson
ucundan transmitter madde salınımı olur.
Kas hücresinde ya da salgı hücresinde böyle bir uyarılma sonucu,
kasılma ya da salgı salınması oluşur.

Sinir hücresi, eşik değerin altında bir uyarı ile uyarılırsa aksiyon
potansiyeli oluşmaz. Eşik değerin altındaki uyarılar sinir hücresinde bir
cevap oluşturmaz.
Aksiyon Potansiyelinin İletimi

Bir sinir hücresinin esas fonksiyonu aksiyon potansiyeli ile


duyusal yada motorik uyarıların iletilmesini sağlamaktır.

Merkezi sinir sisteminde, yani beyin ve omurilikte uyarılar bir


sinirden diğerine iletilmektedir.
İki nöron arasındaki uyarı iletimi, özel bağlantı bölgelerinden olur.

Uyarı bir nöronun hücre gövdesinden başlar ve nöron aksonu boyunca


iletilerek diğer nöronun hücre gövdesinde elektriksel potansiyel
değişiklik oluşturur.
Omurilikten çıkan motor sinir hücrelerinde uyarı direk kas
hücresine kadar iletilir ve sonuçta kas hücresi uyarılır. Kas
hücrelerinde de uyarılma mekanizması ve aksiyon potansiyeli
oluşumu sinir hücresinde olduğu gibidir.
Sinir hücresinde uyarılar, genellikle hücrenin gövdesinden çıkan
kısa uzantılara, dendritlere gelir.

Hücre gövdesinde eşik değerin üzerinde bir potansiyel değişiklik


olduğunda, uyarı akson boyunca iletilir. Diğer bir nöronun veya
hücrenin uyarılması akson ucundan bırakılan transmitter maddenin
diğer nöronun zarına bağlanması ile olur.
Akson boyunca uyarının iletilmesi elektrik akımının bir kablodan akışı gibi
olur. Uyarının iletim hızı aksonun miyelinli veya miyelinsiz oluşuna göre
değişir.

Akson üzerinde miyelin kılıfı bulunan sinir hücrelerinde, uyarı iletimi daha
hızlıdır. Miyelin kılıfı elektrik kablolarında bakırın çevresindeki plastikten
yapılmış yalıtkan kılıfa benzer. Bu kılıf sayesinde elektrik akımlarının
çevreye yayılması önlenir.
Miyelin kılıf Schwann hücre zarının akson etrafında birkaç
kez dolanması ile meydana gelir.

Akson boyunca miyelin kılıfta belirli aralıklarla boğumlanma


vardır. Bu boğumlara ranvier boğumları denir.
Sinaptik İletim
Sinaps bir uyarının bir nöronda diğerine geçtiği özel bağlantı
bölgesidir. İki türlü sinaps vardır;
1. Elektriksel sinaps, 2. Kimyasal sinaps
Elektriksel sinapsta elektriksel uyarı doğrudan bir hücreden
diğerine iletilir. Bu elektronik sinaps olarak ta adlandırılır.
Kimyasal sinapsta aksiyon potansiyeli
presinaptik akson ucuna ulaşınca buradan
nörotransmitter maddenin salınımına neden
olur.

Transmitter madde sinaptik aralığa


difüze olur ve postsinaptik nöron zarında
bulunan reseptör maddeye bağlanır.

Post sinaptik zarda transmitter maddeye


özgü reseptörler bulunmaktadır. Bu
bağlanma ile postsinaptik nöronun zarında
sodyum kanalları açılır ve hücre depolarize
olur.
Sinir Kas Kavşağı
Her bir iskelet kası hücresi bir sinir hücresi uzantısı ile ilişkilidir. Böyle
bir sinir uzantısı beyin veya omurilikten çıkan bir motor nöronun
uzantısıdır. Genellikle iskelet kasları yalnızca motor nöronun etkisi ile
uyarıldığında kasılır.
Sinir uzantısı ile kas lifinin karşılaşıp kaynaştıkları yere kas-sinir
bağlantısı (miyonöronal bağlantı) denir. Bu bağlantı bölgesindeki kas
hücresinin zarı değişikliğe uğrayıp, motor uç plağı denen yapıyı oluşturur.

Motor sinir uzantısının son kısımları dallanmıştır. Bu dalların uç kısımları


kas sarkolemması üzerinde bulunan sinaptik yarıklara girer. Sinir uzantısı
sonlanmalarında nörotransmitter denilen kimyasal iletim maddelerini
depolayan çok sayıda sinaptik kesecik bulunur.
Beyin ve omurilikten çıkan bir sinir uyarısı motor sinir uzantısı sonuna
ulaşır ulaşmaz, bu bölgedeki sinaptik keseciklerden bir nörotransmitter
madde olan asetilkolin salınmasına neden olur.
Bu nörotransmitter, kas lifi motor uç plağı ile sinir sonu arasındaki
boşluğa ekzositozla atılır.
Sinaptik boşluktaki asetilkolin, burada kas lifi sarkolemmasındaki
asetilkolin reseptörleri ile birleşerek zarın sodyum iyonlarına karşı
geçirgenliğini artırır.
İçeri Na iyonu girişi bir aksiyon potansiyeli yaratarak zarı depolarize
eder.
Bu aksiyon potansiyeli sarkolemma aracılığı ile T tübüllerine ve oradan da
hücre içine kadar ilerleyerek sarkoplazmik retikulumdan sitosole kalsiyum
iyonu salınmasına yol açar. Böylece kas kasılması başlatılmış olur.
MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ
Merkezi sinir sisteminin omurilik (medulla spinalis) ve beyin
(encephalon) olarak iki bölümü vardır.
 OMURİLİK (medulla spinalis)

 Omurilik, omurga kanalı içinde (canalis


vertebralis) içinde uzanır. Beyin sapının
devamıdır.
 1. servikal omur atlas’ın üst hizasından başlar. 1.-

2. lumbal vertebra’ya kadar uzanır.


 Omuriliğin alt ucu koniye benzer (conus
medullaris). Koni filum terminale denilen ip gibi
uzantı ile coccyx’e kadar uzanır.
Transversal olarak segmental bir yapıda olan omurilik
31 segmente sahiptir. Her segmentten bir çift spinal
sinir çıkar. Omurilik bölümleri ve buralardan çıkan
segmental spinal sinir sayıları şöyledir;
 Pars cervicalis (boyun bölümü) 8 çift

 Pars thoracica (göğüs bölümü) 12 çift

 Pars lumbalis (bel bölümü) 5 çift


 Pars sacralis (sakral bölüm) 5 çift
 Pars coccygea (koksigeal bölüm) 1 çift
 Sinir dokudan yapılı olan medulla spinalis’ten enine bir kesit alınıp

incelenecek olursa, iç bölümünde H şeklinde veya kelebek şeklinde

substantia grisea (gri cevher), bunun etrafında ise substantia alba

(beyaz cevher)) ayırt edilir. Gri cevher esas olarak sinir hücresi

gövdelerinden yapılıdır.
Duysal
nöron

Visseromotor
nöron

Somatomotor
nöron
Gri cevher içinde, spesifik işlevleri yürütmek için sinir hücre gövdesi
toplulukları (nucleus) bulunur.

Gri cevher’in orta kısmında canalis centralis (merkezi kanal) yer alır.
Kanalın duvarını tek katlı ependim hücreleri döşer. Bu kanalda BOS
(beyin omurilik sıvısı) bulunur.

Beyaz cevher miyelinli aksonlar (sinir lifleri) ve nöroglialardan


yapılıdır.
Omuriliğin refleks aktiviteler, motor ve duyusal impulsların iletilmesi
olmak üzere üç temel işlevi vardır.
Bir refleks basit, hızlı ve otomatik bir yanıttır. Örneğin, ligamenta
patellae üzerine refleks çekici ile vurulması bacakta istemsiz ve hızlı bir
ekstansiyon yaratır.
Burada duyuyu alan bir reseptör, duyuyu omuriliğin ilgili segmentine
götüren afferent nöron, afferent nöronun impulsunu motor nörona
aktaran ara nöron, bir motor nöron ve uyarıya yanıt veren kaslar rol
oynar.
Vücudumuzun değişik yerlerinden alınan ağrı, ısı, basınç, gerilme

vb. gibi duyuların merkezi sinir sisteminin ilgili yerlerine

iletilmesi yanı sıra, merkezi siniri sisteminin motor

ünitelerinden alınan motor emirlerin de çoğunun iletimi omurilik

tarafından sağlanır.
BEYİN (encephalon, tüm beyin)
Merkezi sinir sisteminin en büyük bölümü olan ve kafatası içinde yer alan beyin
(encephalon);
cerebrum (beyin yarımküreleri),
diencephalon (ara beyin),
truncus cerebri (beyin sapı) ve
cerebellum (beyincik) olmak üzere
dört büyük alt bölüme ayrılarak incelenir.
Genelde “beyin” denildiğinde tüm beyin anlaşılmalıdır.
Cerebrum (beyin yarımküreleri, telencephalon):

Cerebrum, longitudinal seyirli derin bir yarıkla birbirinden ayrılan iki beyin

yarımküresinden (hemispherium cerebri)) oluşur. Corpus callosum denilen ara yapı iki

hemisferi birbirine bağlar ve iki hemisfer arasında uzanan sinir tellerinden oluşur.
Frontal ve parietal loblar
arası

Frontal ve temporal loblar ve


parietal temporal loblar arası

Sulcus parieto-
occipitalis
Frontal ve oksipital
Cerebrum yüzeyi düz değildir, çok sayıda kabarıklıklar bulunur.

Her bir hemisfer dört lobdan oluşur:

lobus frontalis, lobus temporalis, lobus parietalis ve lobus occipitalis.

Cerebrumda perikaryonlar dışta korteks katmanında bulunurlar. İçteki medulla


katmanında sinir telleri ve nöroglialar bulunur.
Temel duyu
Temel motor merkezi
alan

Görme
merkezleri

Temel işitme
merkezi
 Diencephalon (Arabeyin): İki hemisfer arasında bulunur. Bunun için ara beyin denmiştir.

Ara beyini thalamus, hypothalamus,subthalamus, metathalamus, epithalamus yapar.


 Ara beyin insanlarda önemli işlevlere sahiptir. duyuların koordinasyonu (eşgüdümü), ve

otonom sistem buradan idare edilir.


 Thalamus ağrı, ısı duyusu, görme ve koku duyuları fonksiyonlarının subkortikal birleşme

yerlerini bulundurur.

 Hypothalamus, ısı düzenlenmesi, dolaşım, su metabolizması, uyku, uyanık olma

merkezlerini içerir.

 Epithalamus’un içerdiği önemli bir yapı olan glandula pinealis ortam ışığına yanıt olarak

melatonin salgılar.
Truncus cerebri (beyin sapı)
Beyin sapı üç bölümde incelenir.

Medulla oblongata (omurilik soğanı, bulbus),

pons (köprü) ve

mesencephalon (orta beyin).

Bu üç bölüme birden beyin sapı denir.


 Medulla oblongata (omurilik soğanı, bulbus): Tüm beynin en alt parçasıdır.

Omuriliğin üstünde, kafatası tabanına yerleşiktir. Devamı omuriliktir.

Solunum ve metabolizma ile ilgili merkezler buradadır. Yutma, kusma, öksürme

refleksleri ile ilgili merkezlerde vardır.


 Pons (köprü): Beyin sapının orta bölümü olup cerebellum’un önünde,

mesencephalon ile medulla oblongata arasında yer alır. Cerebrum, cerebellum ve

medulla oblongata arasında gidip gelen sinir telleri buradan geçer. Köprü

denmesinin nedeni budur.


Mesencephalon (orta beyin): Pons’un yukarısında ve tümbeyin bölümlerinin en

küçük parçasıdır. Mesencephalon’un içinden aquaductus cerebri geçer. İçinde

BOS bulur.
 Cerebellum (beyincik): Medulla oblongata ve ponsun arkasına yerleşiktir.

Tümbeyinin ikinci büyük bölümüdür. Cerebellum’un dış yüzeyi çok sayıda parelel
oluklar ve bunların sınırladığı plika çıkıntılar içerir.
 Cerebellumda substantia grisea (gri cevher) dışta, substantia alba (beyaz cevher)

içtedir. Beyaz cevher gri cevher içine ağaç dalları gibi uzandığı için bu ağaçsı
görünümden ötürü cerebellum’a arbor vitae (hayat ağacı) denir.
 Cerebellum kas tonusunu ve dengeyi, kasların uyumunu sağlar. Kaslar, eklemler ve

hemisfer kanallarından gelen duyularla denge ve düzgün duruş sağlanır.


Beyin Boşlukları (ventriculus cerebri)
Tümbeyin bölümleri içinde içleri beyin omurilik sıvısı (BOS) ile dolu dört boşluk
yer alır. Ventriculus (karıncık) denilen bu boşluklar ependim hücreleri ile
astarlanmıştır ve birbirleri ile bağlantı halindedirler.
Ventriculus lateralis’ler (ventriculus I, ventriculus II): Bu iki yan karıncık
cerebral 2 hemisferin içerisindedir. Sağ serebral hemisfer içindeki boşluk için
ventriculus I, sol serebral hemisfer içindeki boşluk için ventriculus II terimleri
kullanılabilmektedir.
Ventriculus tertius (ventriculus III): Ventriküler sistemin diencephalon’da yer
alan bölümüdür. Ventriculus I ve II ile birer delik ile bağlıdır.
Ventriculus quartus (ventriculus IV): Ventriculus tertius buraya açılır.
Ventriculus quartus alt köşesinden omuriliğin canalis centralis’i ile devam eder.
Beyin boşluklarının duvarlarında plexus choroideus adı verilen üzeri kübik epitel
ile döşeli oluşumlar bulunur.
Liquor cerebrospinalis (beyin-omurilik sıvısı, BOS)’in salgılanmasından sorumlu
olan plexus choroideus, bütün ventriküllerde bulunur.

Tüm boşluklarda ve canalis centralis’te BOS bulunur.

BOS, merkezi sinir sistemi ile bunu çevreleyen kemikler arasında mekanik
travmalara karşı koruyucu bir yastık fonksiyonu görür.
BOS’un bundan başka,

* merkezi sinir sisteminde beslenme,

* metabolitlerin uzaklaştırılması ve

*hypothalamus’tan salgılanan bazı hormonların hipofize ulaştırılması gibi fonksiyonları da


vardır.

İnsanlarda günde 500-750 ml civarında üretilen BOS’un büyük kısmı ventriculus


lateralis’lerden salgılanır. BOS içerisinde çok az protein vardır.
Beyin-Omurilik zarları (meninges)
Beyin ve omurilik dıştan üç zarla sarılmıştır.
Bunlara meninges (meninks) denir.
Dıştan içe:
dura mater,
arachnoidea mater ve
piamater isimlerini alırlar.
Dura mater: Bu tabaka, beyin ve medulla spinalis’i saran zarların en dışında yer alan ve
esneme özelliği olmayan düzensiz sıkı bağ dokusundan yapılı kalın bir zardır. Dura mater’in
beyni saran bölümüne dura mater cranialis, medulla spinalis’i saran bölümüne ise dura
mater spinalis adı verilir.
Tümbeyinde kafa kemiklerinin periosteumuna sıkıca tutunmuştur.

Omurilikte, vertebra periosteumları ile aralarında boşluk (spatium

epidurale) bulunur.

Dura mater ile arachnoidea mater arasında spatium subdurale denilen

bir aralık oluşur.


Arachnoidea mater: Beyin ve medulla spinalis’i saran ve dura mater ile pia mater arasında

bulunan, ince fakat geçirgen olmayan, örümcek ağı görünümünde bir membrandır.

Pia mater ile arachnoidea mater arasında ise spatium subarachnoidea bulunur ve içinde beyin

omurilik sıvısı dolaşır.


Pia mater: Pia mater, beyin ve medulla spinalis’i sıkıca saran ince, gevşek bağ

dokusundan yapılı bir zardır. Taşıdığı bol miktardaki damar ağı ile beyin

dokusunu besler ve damarların etrafında beyin dokusuna da girer.


PERİFERİK SİNİR SİSTEMİ
(Systema Nervosum Periphericum,
Çevresel Sinir Sistemi)

Beyin ve omurilik dışında kalan sinir sistemi


bölümü, periferik sinir sistemi (Systema
Nervosum Periphericum) olarak ele alınır.
Periferik sinir sistemi içinde incelenen sinirler,
merkezi sinir sistemi ile periferde bulunan
vücut bölümleri ve organlar arasındaki
bağlantıyı sağlarlar. Bu bağlantılar sayesinde,
vücuttaki bir çok organ aynı amaç için uyumlu
şekilde çalışırlar.
Periferik sinir sistemi somatik (cerebrospinal) ve otonom (autonom)
sinir sistemi olmak üzere iki kısımda incelenir, somatik sistem vücudun
dış dünya ile uyumunu sağlarken, otonom sistem iç dengeyi oluşturup
muhafaza eder.
Periferik sinirler kranial sinirler ve spinal sinirler
olarak ikiye ayrılırlar.

Kranial Sinirler (nervi craniales, kafa çiftleri)

Beyinden çıkan ve çevreye giden sinirlere kranial


sinirler denir. Beyinden 12 çift kranial sinir çıkar.
Bu kranial sinirler duyu reseptörlerinden aldıkları
bilgileri beyine getirirler. Daha sonra bu bilgiler
merkezi sinir sisteminden kaslara ve bezlere
iletilirler. Kranial sinirler isimleri ile anıldıkları
gibi beyinden çıkış sıralarına göre Romen
rakamları ile de ifade edilirler.
Bazı kafa çiftleri (n. craniales) sadece duyu lifi (nervi sensorius),
bazıları sadece motor lif (nervi motorius), bazıları da karışık (nervi
mixtus) sinirlerdir.
Kranial sinirler şunlardır:
I. Nervus olfactorius: Koku uyarılarını alan, tümüyle duyusal bir
kranial sinirdir. Burun boşluğunda mukozadaki bipolar hücrelerin
aksonlarından başlar, cerebrumda sonlanır.
II. N. opticus: Görme siniridir. Gözün retina katındaki ganglion
hücrelerinin aksonları n. opticusu oluşturur, beyindeki oksipital
loba taşır.
III. N. oculomotorius: Göz kaslarına motor lif taşır,
mesencephalondan başlar, göz kaslarında sonlanır.
IV. N. trochlearis: Göz kaslarına motor lif taşır, mesencephalondan
başlar, göz kaslarında sonlanır.

V. N. trigeminus: Üç büyük dalı vardır. Bu dallar dişlere, dudak derisine,


alt göz kapağına, damaklara, çiğneme kaslarına ve burun boşluğuna
giderler. Sensitif ve motor dallar içerir.
VI. N. abducens: Göz kaslarına motor lif taşır, pons’tan başlar, göz

kaslarında sonlanır.

VII. N. facialis: Yüzün mimik kaslarını, dilaltı ve çenealtı tükürük

bezlerini etkiler. Motor, sensitif sinir telleri içerir.


VIII. N. vestibulocochlearis: İşitme ve denge siniridir. Kulakta işitme
ve denge duyularını alan sensitif hücrelerin sinir telleri yapar. Kafadan
dışarı çıkamayan tek kafa çiftidir.
IX. N. glossopharyngeus: Dil, yutak siniridir. Yutak kasları ve parotis
bezini etkiler. Motor, sensitif sinir telleri içerir.
X. N. vagus: Göğüs ve karın bölgesindeki iç organlara dal verir. Açlık,

ağrı, solunum refleksleri, yutma ve iç organların hareketlerinden

sorumludur. Motor, sensitif sinir telleri içerir.

XI. N. accessorius: Ense ve boyun kaslarını etkiler, motor sinir teli

içerir.

XII. N. hypoglossus: Dil kaslarını ve dilaltı kaslarını etkiler. Motor

sinir teli içerir.


Spinal Sinirler (Nervi spinales)
Spinal sinirler arka kök (radix dorsalis) ve ön kök (radix ventralis) adı
verilen spinal köklerin birleşmesi ile oluşur.
Her bir omurilik segmentinden birer çift olmak üzere 31 çift spinal sinir
vardır.
Bunların;
8 çifti boyun bölgesinde,
12 çifti göğüs bölgesinde,
5 çifti bel,
5 çifti sakral ve
1 çifti de koksiks bölgesinde bulunur.
Medulla spinalis’de, gri cevherin ön boynuzunda bulunan motor
hücrelerin aksonlarından ön kökler oluşur.

Arka kökler ise spinal ganglionda bulunan hücrelerin uzantılarıdır.

Bu lifler periferden, duyu reseptörlerinden aldıkları duyuları medulla


spinalis’e taşırlar.

Bir spinal sinir, vertebralar arası delikten (foramen intervertebrale) dışarı


çıktıktan sonra hemen ön (ventral) ve arka (dorsal) dallarına ayrılır.
Bir çok spinal sinirin ön dalı gövdedeki yapıları direkt olarak gidip
innerve etmez, spinal sinirlerin ön dalları birleşerek bir sinir ağı meydana
getirirler, buna pleksus (plexus) denir. Pleksuslardan çıkan sinirler özel
isim alırlar. Gövdeyi ve ekstremiteleri innerve ederler. Başlıca pleksuslar;

Plexus cervicalis (servikal pleksus, boyun pleksusu): İlk dört boyun


spinal sinirinin ön dallarının birleşmesi ile oluşur. Boyun ve omuz cildi ile
yüzeyel dokuları, ön boyun kaslarını, ve diyafragmayı inerve eder.
Plexus brachialis (brakial pleksus, kol pleksusu): Omuz
kemeri ile serbest üst taraf yapılarının innervasyonunu
sağlayan bir sinir ağı olup son dört boyun (C5-C8) spinal
sinirleri ile ilk göğüs (T1) spinal sinirinin ön dalları
tarafından oluşturulur.
Plexus lumbalis (lumbal pleksus, bel pleksusu):
Lumbal pleksus ilk üç lumbal (L1-2-3)’in ön dalları
ile L4’ün ön dalının büyük bölümü tarafından
oluşturulur. Lumbal pleksus’tan karın ön ve yan
duvarları, dış genital organlar ve uyluğun
innervasyonunu sağlayan sinirler çıkar.

Plexus sacralis (sakral pleksus): Sakral pleksus


beşinci lumbal sinir (L5) ile ilk dört sakral sinirin
(S1-4) birleşmesinden oluşur. Bacağın üst kısmının
posterior yüzünü ve dizin altında ise hemen hemen
tüm bacağı innerve eder.
Ganglionlar

Merkezi sinir sistemi dışında, periferik sinir sistemine ait nöron içeren
küçük ve düğüm şeklinde nöron kümesi yapılardır. Ganglionlarda
nöronlar arası doku nöroglia değil normal bağ dokusudur. Çevreleri
bağ dokusu kapsülü ile çevrilidir. Vücudun değişik yerlerine
dağılmışlardır. Kendilerine gelen sinir telleri ile sinaps yaparlar.
Buradan organlara giden uzantılar verirler.
OTONOM SİNİR SİSTEMİ

Otonom sinir sistemi, periferik sinir sisteminin bir kısmı olup,


bağımsız olarak devamlı ve istek dışı çalışır.

Bu sistem düz kasların kasılmasını, salgı bezlerinin salgılamasını ve


kalp ritimlerinin düzenlenmesini kontrol eder.

Bu sistemin işlevi, iç ortamın sabit tutulabilmesini sağlamak için


vücudun bazı aktivitelerinde ayarlamalar yapmaktır.
Otonom sistem etkisini 3 temel yapıda gösterir. Bunlar; kalp kası, iç
organların düz kasları ve bezlerdir. Düz kasları kontrol etmesi sayesinde
bu yapıya sahip sindirim, solunum, dolaşım, boşaltım ve üreme sistemlerini
kontrol altında tutar. Kısaca otonom terimi, iç organ işlevleri ile ilgili tüm
nöral elemanları içerir.
Otonom zincirin ilk nöronu merkezi sinir sisteminde bulunur. Bunun
aksonu, zincir üzerindeki ikinci nöronla sinaps yapar. İkinci nöronun
bulunduğu yer çevresel otonomik sistemin bir gangliyonudur. İlk nöronun
sinir teline (akson) pregangliyonik tel denir. İkinci nöronun kas ve bez gibi
effektör organlara giden aksonlarına ise postgangliyonik tel adı verilir.

Otonom sinir sistemi anatomik ve işlevsel olarak iki farklı kısımdan


oluşur: sempatik sistem ve parasempatik sistem.
Sempatik sisteme ait nöronlar, omurilikte
torakal (T1-T12) ve lumbal segmentlerde
(L1-L3) bulunurlar. Buralardaki nöronlardan
çıkan pregangliyonik teller omurganın iki
yanında zincir gibi uzanan truncus
sympathicus’a gelirler. Bu gangliyonlara
gelen tellerin bazısı buradaki nöronlarla
sinaps yapar, bazıları ise organlara gider.
Organlara giden teller organ içindeki
gangliyonlardaki nöronlarla sinaps yapar.
Gangiyonlardan çıkan postgangliyonik teller
ise organlara gider.
Parasempatik sistemin nöronları iki yerde bulunurlar. Beyin sapındaki gri cevherde
ve omuriliğin sakral parçasındaki gri cevherde. Buralardan çıkan sinir telleri
gangliyonlara gelirler ve buradaki nöronlarla sinaps yaparlar.

Parasempatik gangliyonlar organlara yakın ya da organ duvarları içinde


yerleşiktirler.
Sempatik sistem daha çok gündüzleri etkindir. Vücudu stres ve
yardım şartlarına hazırlar. Kalbin atışlarını hızlandırır, tansiyonu
yükseltir, gözbebeğini genişletir, terlemeyi artırır, salgıları ayarlar
ve nefes alışları sıklaştırır. Parasempatik sistem, doğal koşullarda
daha aktiftir. Kalp atışlarını ve solunumu yavaşlatır. Sempatik sistem
heyecana, parasempatik sistem durgunluğa neden olur.
Yapı Sempatik Uyarı Parasempatik Uyarı

İris Pupil dilatasyonu Pupil kontraksiyonu


Tükrük bezleri Tükürük yapımı azalır Tükürük yapımı artar
Ağız Burun mukozası Mukus yapımı azalır Mukus yapımı artar

Kalp Atım hızı ve kasılma gücü artar Atım hızı ve kasılma gücü
azalır
Akciğer Bronş kasları gevşer Bronş kasları kasılır
Mide Peristalsis azalır Mide sekresyonu artar,
motilite artar
İnce bağırsak Motilite azalır Sindirim artar
Kalın bağırsak Motilite azalır Sindirim ve sekresyon artar

Karaciğer Glikojenin glikoza dönüşümü


artar
Böbrek İdrar sekresyonu azalır İdrar sekresyonu artar

Adrenal medulla Norepinefrin ve epinefrin


salınır
İdrar kesesi Kese duvarı gevşer, sfinkter Kese duvarı kasılır, sfinkter
kapanır gevşer

OTONOM SİNİR SİSTEMİ

You might also like