You are on page 1of 26

DENETLEYİCİ VE DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER

*Canlılarda denetleyici ve düzenleyici olarak Sinir Sistemi (elektriksel kontrol), Endokrin Sistem (kimyasal- hormonal kon-
trol)) ve Duyu Organları görev yapar. Bu sistemler çeşitli sistemler arasındaki uyum ve koordinasyonu sağlayarak canlıda
kararlı bir iç denge (homeostasis) sağlarlar.
*Hormonal kontrol bitki ve hayvanlarda bulunurken, sinirsel kontrol sadece hayvanlarda bulunur.Hormonal kontrol sinirsel
kontrolden daha önce etkin hale gelir.
*Hücre metabolizması için ise gerekli enzimler merkezi bir sisteme ihtiyaç duyulmaksızın hücredeki gen işlevleri ile denet-
lenir.(Operon gen-regülatör gen- son ürün inhibisyonu)
*Sinirsel ve hormonal sistemlerin ikisinde de geri besleme ( Feed- back Mekanizması) vardır. Sinirlerin mesajlarına İMPULS
denir. Elektrokimyasal olarak taşınan impulsların iletimi hızlı etki süresi kısadır. Endokrin sistemin mesajlarına HORMON
denir. Kimyasal olarak taşınan hormonların iletimi yavas, etki süresi uzundur. Hormonlar hayvanlarda kan ile taşınırlar. Sinir
sistemide bazen hormon salgılayabilir. Bunlara Nörohormon denir. Bir sinir hücresinden diğerine mesaj taşıyan kimyasal
maddelere ise Nörotransmiter denir

SİNİR SİSTEM
*Canlı varlıklar çevredeki etkilere karşı tepki gösterirler.Canlılarda bu etkileri alan, değerlendiren ve tepkiye dönüştüren sinir
sistemidir.
*ALICI (RESEPTÖR): Etkiyi (uyartıyı) alan yapılardır. Duyu organları ve iş organlarda bulunurlar.
*EFEKTÖR: Tepkiyi oluşturan yapılardır. Çigili kaslar, endokrin- ekzokrin bezler… denir.
*Canlıların sinir sistemleri genellikle (bazıları hariç sölenter…) uyarılma (reseptör), iletilme (nöron), değerlendirme ( sinir
merkezleri) ve tepkime (efektör) şeklinde ortak özellikler taşır.

-BİR HÜCRELİLERDE SİNİRSEL DENETİM: Özelleşmiş sinirsel yapıları yoktur. Uyartılar


hücre zarındaki özel proteinlerle (kemoreseptör) alınır ve kamçı, sil gibi tepkime organlarına iletilir.
Parameciumda sillerin hareketini kontrol eden sinir telcikleri (nörofibril) ve bazal cisimcikler (Nöro-
motor sistemi) bulunur.

-SÜNGER VE SÖLENTERELERDE SİNİR SİSTEMİ:


*Süngerlerde sinir sistemi yoktur.
*Gerçek sinir sistemine ilk olarak Sölenterlerde rastlanır. Hidra, Medüz, Mercan ,
Sölenterlerde sinir hücrelerinin sinaps yapmadan birbirine bağlanmasıyla oluşan
sinir ağı (AĞ SİNİR SİSTEMİ =DİFFUZ S.S.) bulunur. İmpuls difüzyonla iletilir ve
gongliyon (sinir merkezi) bulunmadığından MSS değildir.

-YASSI VE HALKALI SOLUCANLARDA SİNİRSEL DENETİM: Bu can-


lılarda İP MERDİVEN şeklinde sinir sistemi görülür. Baş bölgesinde sinir düğümü
(Gongliyon), vücudun iki yanında uzanan iki sinir kordonu (sinir şeridi) ve bunları
birleştiren yatay kordonlardan oluşur. MSS’dir.

Omurgasız Omurgalı

Gongliyon Beyin ve gongliyon var

Sinir şeridi Omurilik

Sinir şeridi karında, sindirim sis. Sırtta Sinir şeridi sırtta, sindirim sis. Karında
SİNİR DOKU
Sinir doku

1-NÖRON (Sinir hücresi) 2-NÖROGLIA (Glia= ara madde)


İyileşmeyen felçler oluşur. -Besin ve oksijen taşır (Oligodendrosit)
-Su ve mineral taşır (Astrosit)
-Sınır oluşturur ve BOS’u salgılarlar (Ependim h.)
-Savunma yapar (Mikroglia)
-Miyelin kılıf sentezler ( ÇSS’de Schwan h., MSS’de Oligodentrositler)
-İyileşen felçler oluşur.

*NÖRONUN YAPISI

*Sinir hücrelerine NÖRON denir. Üç kısımdan oluşur;


A) Dendrit: Uyartıları alan, kısa ve çok sayıda olan uzantılardır.
B) Hücre Gövdesi: Değerlendirme yapan ve uyratıyı aksona ileten kısım sitoplazma , çekirdek, mitokondri , golgi aygıtı,
nörofibriller ve nisll cisimciklerinden oluşur. Bu cisimcikler noron proteinlerini üretir. SENTROZOM yoktur.
C) Akson: Uyartıyı ileten, tek ve uzun uzantıdır. Bazı nöronlarda (otonom sinirler ve omurgasızlar hariç) yağ özellikle (Ko-
lesterol) MİYELİN KILIF bulunur. Elektriksel izolasyon sağlayan bu kılıf impulsun 10 kat daha hızlı iletilmesini sağlar.
*Miyelin kılıf akson boyunca yer yer kesintiye uğrar. Bu kısımlara Ranvier Boğum denir. Ranvier boğumlar uyartının
güçlenmesini ve hızlı iletilmesini sağlar.
*Aksonun uç kısmına SİNAPTİK YUMRU denir. Buralardan asetilkolin , dopamin , histamin , nöradrenalin , seratonin gibi
nörotrasmiterler salgılanır.
*Bir noronun dentriti ile diğer nöronun aksonu arasındaki boşluğa SİNAPS denir.

ÖNEMLİ: Nöronda ampul iletimi Dendritten aksona, sinapslarda ise Aksondan dendrite doğrudur.

*Görevlerine göre nöronlar:

1)DUYU NORONLARI: Reseptörlerden aldıkları uyartıyı MSS’ne götürür.


2)ARA NORONLARI: Merkezi sinir sisteminde değerlendirme yapıp cevap oluşturan nöronlardır.
3)MOTOR NORONLAR:MSS’den aldıkları cevabı efektörlere (kas, endokrin bez..) iletirler.
*Bu nöronlar zarar gördüğünde (Örne keli yanan bir kişi);
-Duyu N: Sıcaklık hissedilmediği için el çekilmez, fakat görüldüğünde veya istendiğinde el çekilebilir (Lokal anestezi).
-Ara N: İmpuls alınır ancak değerlendirme olmadığı için acı hissedilmez ve tepki olmaz (felç).
-Motor N:Acı hissedilir ancak el çekilemez ( Botoks)

İMPULS OLUŞUMU VE İLETİMİ


Organizmayı etkileyen iç ve dış faktörlere UYARAN, uyaranların oluşturduğu etkiye UYARTI, uyartının nöronlarda yarattığı
kimyasal ve elektriksel değişmelere İMPULS denir.

*Nöronların eşik değeri ve üzerindeki uyarılara cevap vermesine, eşik değerin altındaki uyartılarda impulse oluşmamasına
YA HEP YA HİÇ YASASI denir.

*ÖNEMLİ: Eşik değerin üzerindeki uyartılarda impulsun hızı ve kuvveti değişmez, impuls sayısı ve tepki artar.

*Sinir teli, kas teli ve kalp kası bu prensibe uyarken, sinir tellerinin birleşmesiyle oluşan sinir kordonu ve kas tellerinin o-
luşturduğu kas lifleri bu prensibe uymaz.Çünkü her sinir ve kas telinin eşik değeri farklıdır. Önce eşik değeri düşük olanlar
uyarılıp reaksiyon gösterir diğerleri uyarı şiddeti arttıkça tepkiye katılır.Tellerin hepsi aktifleştiğinde uyartı şiddeti artsa da
reaksiyon şiddeti aynı kalır.

*İmpuls sayısı: Uyartının şiddetine,süresine, tekrarlanma sıklığına (frekans), nöronların sayı ve dizilişine, nöronlar
arası bağlantıya bağlıdır.
*İmpuls hızı: Miyelin kılıf (DO), Ranvier boğum sayısı (TO), aksonun çapı (DO), sinaps sayısı (TO).
*POLARİZASYON (KUTUPLAŞMA): Dinlenme halinde nöronun iç kısmının (-) (
Anyonlar > K), dış kısmının (+) (Na >Anyonlar) yüklü olmasıdır. Bu denge Na-K Pom-
pası ile sağlanır. Pompa, dışarı çıkan K’ları içeri, içeri giren Na’ları dışarı pompalar
(Aktif Taşıma).Dinlenme halinde nöron zarındaki Na ve K kapıları kapalı olduğundan
nöron zarı sodyum ve potasyuma çok az geçirgendir.

*DEPOLARİZASYON: Nörona eşik değeri / üzerinde uyardı gelince zardaki Na kapıları


açılır ve Na hücre içine Difüzyonla geçer. Az miktarda K dışarı çıkar. Dış kısım (-),
iç kısım (+) olur. Kutuplaşma bozulduğu için bu duruma Depolarizasyon denir. İmpuls
oluşmuştur.

*REPOLARİZASYON: Depolarizasyondan sonra Na Kapıları kapanır ve K Kapıları


açılır. Hücre içindeki K’lar difüzyon ile dışarı çıkar. Hücre içi (-), dışı ise (+) olur.

ÖNEMLİ:
*Polarisazyon ve Repolarizasyonda hücre içi (-), hücre dışı (+) yüklüdür. Ancak iç ve dışta yoğun olan iyonlar
farklıdır. Polarizasyonda içte K dışta Na, repolarizasyonda ise içte Na dışta K yoğundur.
*Nöron polar hale gelmeden yeni bir İmpuls oluşmaz. Bu nedenle rep. Evre uzun sürmez, hemen Na- K Pompası
devreye girer ve nöron polar hale gelir. Bu nedenle Pol. ve Rep. Evrelerde nöronun ATP tüketimi fazladır.
*Vücutta tüm impulslar elektro kimyasal olarak iletilir ve birbirinden ayırd edilemez. İmpulsların birbirinden ayıran
değerlendirme merkezlerinin farklı olmasıdır.

AKSİYON POTANSİYELİ (İMPULS OLUŞUMU)

*İmpuls iletilirken Polarizasyon, Depolarizasyon ve Repolarizasyon birbirini takip etmesine AKSİYON POTANSİYELİ (=
İmpuls oluşumu), nöron zarında gerçekleşen yük değişmine ise ZAR POTANSİYELİ denir.
*Polar halde elektriksel yük –70 milivolt iken depolar halde (Na içeri girdikçe) + 40- 50’ye kadar yükselir. Bu sırada bir
miktar elektrik enerjisi üretilir. Daha sonra kutuplaşma yeniden başlar.

*Yeni bir impulsun iletilmesi için nöronun dinlenme haline geçmesi gerekir. İmpuls akson boyunca ilerlerken kimyasal ve
elektriksel değişiklikler aynı anda olur.Bu esnada – ve + yükler değişir, oksijen kullanılır, ATP harcanır, karbondioksit oluşur
ve sıcaklık artar.
*Nöronda iletim dendritten aksona doğrudur.
*ATLAMALI İLETİM: Miyelinli nöronlarda depolarizasyon ve repolarizasyonu sağlayan iyon geçişi Ranvier boğumlarda
gerçekleşir. İmpuls Ranvier boğumlar arasında atlayarak iletilir (ATLAMALI İLETİM). Bu sayede impuls daha hızlı iletilir
ve daha az enerji harcanır.
*Sinir sistemine gelen uyartının çeşidinin belirlenmesi uyarıyı alan reseptöre, iletilen yola ve değerlendirme merkezine
bağlıdır. Örn: ışığı fotoreseptörler, basıncı mekanoreseptörler algılar.....

SİNAPSLARDA İMPULS İLETİMİ


*Bir nöronun aksonu ile diğer nöronun dendriti arasındaki boşluğa SİNAPS denir.
*Bu tür sinapslarda impuls aksondan dendrite doğru tek yönde iletilir. Sinapslarda iletim kimyasal olduğu için nöron-
lara göre daha yavaştır. Merkezi sinir sisteminde dendrit-dendrit sinapsları veya hücreler arası sıkı bağlantılar şeklinde
sinapslarda vardır. Bu tür sinapslarda bilgi çift yönlü iletilir ve hücreler arası bilgi iletim işini görürler.
*Aksonların uçlarında Sinaptik Yumrular bulunur.Bu yumrularda mitokondri ve Nörotransmiter (İmpuls İletici: Asetil kolin,
Nöradrenalin, Dopamin, Histamin,Seratonin, Glutamat) taşıyan küçük kesecikler bulunur.

*Akson – Dendrit
*Dendrit-Dendrit
*Akson- Efektör
*Reseptör-Dendrit
SİNAPS olur.
*Dendrit-Akson OLMAZ

*İmpuls iletimi sırasında;


1-İmpuls sinaptik yumruya ulaştığında hücre dışındaki Ca iyonları hücre içine geçer,
2-Artan Ca derişimi 1. nörondaki nörotransmiter maddelerin ekzositoz ile sinaps boşluğuna bırakılmasını sağlar,
3-Nörotransmiter maddeler 2. nöronun zarındaki reseptörlere bağlanır,
4-Uyarılan 2. nöronun zarındaki Na kanalları açılır ve depolarizasyon gerçekleşir.

*ÖNEMLİ: Kanda Ca miktarı az ise kas hücreleri eşik değerin altındaki uyartılara da tepki oluşturur (Tetani).

*İmpuls iletildikten sonra nörotransmiterler sinapsta enzimler tarafından parçalanır veya nöron tarafından geri
alınır. NEDEN ????

*İmpulslar sinapsa geldiğinde seçici dirençle karşılaşır. İmpuls diğer nöronu ilgilendiriyorsa (nöronda ilgili reseptör varsa);
nöron zarındaki Na kapıları açılır, nöron depolarize olur ve impuls aynı özellikte iletilir. Bunlara KOLAYLAŞTIRICI SİNAPS
denir. Eğer impuls diğer nöron ile ilgili değilse ( nöron zarında reseptör protein yoksa); nöron zarının Cl’a geçirgenliği artar,
nöronun içi kısmı zaten (-) yüklü idi depolarizasyon olmaz, impuls iletilmez ve sinapsta kaybolur. Bu sinapslara DUR-
DURUCU (ENGELLEYİCİ) SİNAPS denir.
SORU: Durdurucı sinapslar vücuda ne yarar sağlar????

*Nörona ardı ardına gelen uyarılar, iletimin belirli bir noktadan sonra yavaşlamasına, sinaptik iletimin yorulmasına neden
olur . İletim kimyasal olduğu için zaman ve enerji gereklidir. Bu nedenle 3-7 saniyelik oksijensiz kalma nöronları etkilediği
için bilinç kaybı olur. Sinaptik yorulma vücut için sigortadır. Sara hastalarında nöbet bu olay sayesinde sona erer. Diğer
taraftan bazı maddeler (ilaçlar, kahve, çay..) nöronların eşik değerini düşürebilir, bazı maddeler ise (anestezi ilaçları..) eşik
değerini arttırabilir.

*SİNESTEZİ: Herhangi bir duyunun uyarımının otomatik olarak başka bir duyu algısını tetiklemesidir. Örnk: kokunun renk
olarak algılanması.
MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ

1)BEYİN:Vücudun komuta merkezidir. Zeka ile beyin büyüklüğü arasında kesin bir bağlantı yoktur.Zeka:Nöronların çeşit
ve sayısına, beyindeki girinti ve çıkıntılara,beyinin ağırlığına ve beyin- omurilik arasındaki orana bağlıdır. Vücuttaki sinirlerin
3’te 2’si beyinde bulunur.Beyin ve omuriliğin dışında üç tane zar vardır.Bunlara MENİNGENS denir.

a)Sert zar: Kafatasın yapışık bağ dokudan yapılmış zardır.Omurilik çevresinde ise serbesttir.Beyini kafatasına bağlar ve
dış etkenlere karşı korur.
b)Örümceksi zar: Sert ve ince zar,birbirine bağlayan ağ şek. zardır.İnce çift yapraklı yapıda olup dış yaprak sert zara
bağlıdır.Zarın yapısındaki süngerimsi boşluklar ile ince zar arası Beyin- Omurilik Sıvısı (BOS) ile doludur. Bu sıvının görev-
leri:
-Kan damarları ile beyin hücreleri arasında madde alış-verişini sağlar.
-Beyni dış etkilere karşı korur.
-Merkezi sinir sistemi sıvılarının iyon dengesini sağlar.

c)İnce zar: Beyni dıştan kuşatan ve bütün girinti – çıkıntılara ulaşan zardır.Yapısındaki kan damarları sayesinde beyin
hücrelerinin beslenmesini sağlar.Beyin çalışırken daha çok besine ihtiyaç duyar ve daha çok artık madde oluşur. Bu artık
maddeler beyinden uzaklaştırılmazsa beyin yorulur (Sürmenaj). Dinlenmek, uyumak, temiz ve bol hava almak beyini din-
lendirir.
Beyin 3 kısımdan meydana gelir.

1)ÖN BEYİN :Uç beyin ve Ara beyin olarak iki kısımdan meydana gelir. Ön beynin dışı gri ( boz )içi ise beyaz ( ak )dır.
Boz kısım nöron gövdelerinden, ak kısım ise akson demetlerinden oluşur. Beyaz rengi aksonları saran Miyelin Kılıf
verir.

A) UÇ BEYİN:
*Zeka, hafıza ,öğrenme ,bilinç, anlayış, çağrışım , hatırlama gibi olayları , öğrenilmiş davranışları ve isteğimizle yapılan
hareketleri kontrol eder.
*Sağ ve sol beyin yarım kürelerinden ve Koklama Çıkıntılarından (koku soğancığı) oluşur.Bu yarıküreler nöron akson-
larından yapılmış Nasırlı Cisim ve Beyin Üçgeni ile birbirine bağlanır. Beyin yarım küreleri Rolando Yarığı ile ön ve arka
loplara ayrılır.

*Dış kısımdaki girintili çıkıntılı boz kısma Beyin Kabuğu (Korteks) denir. Kortekste iki yarım kürenin birbiri ile
haberleşmesini Corpus Callosum (sinir ağı demeti) sağlar. Corpus callosum alınan impulsların daha önce kazanılmış
bilgiler ile karşılaştırılmasını ve bireyin kalıtsal yapısına özgü olarak tepki gösterilmesini sağlar.Motor ve duyu nöronlardan
oluşur, yüz tanımada bu bölgededir. Balık kurbağa ,sürüngen ve kuşlarda kortex bulunmaz

*ÖNEMLİ: Beyin yarımküreleri birbirinden farklı aktiviteleri kontrol eden 4 loba


ayrılır;
1-Frontal Lop: Planlama, organizasyon, problem çözme, algılama, konuşma,
kişilik oluşumu (en son bu kısım gelişimini tamamlar).
2-Paryetal Lop: Tat alma, dokunma, acıyı hissetme, konuşma, bellek.
3-Oksipital Lop: Görme ve fotografik hafıza.
4- Temporal Lop: Koku alma, işitme, kısa süreli hafıza, müzik ve ritim
yeteneği….

B-ARA BEYİN:
*Ara beyinin yan duvarları Talamusu, tavanı Epitalamusu ve tabanı Hipotalamusu
oluşturur.

-Talamus: Talamus koku alma dışında diğer bütün duyusal impulsların dağıtım mer-
kezidir.Buradaki görme merkezi heyecan –gülme- ağlama gibi ruhsal olayları yaptıran
, gözyaşı çıkmasını sağlayan ve mesafe ayarlayan merkezdir.
*Talamus beynin diğer bölgelerinden gelen impulslarla uyku ve uyanıklık durumunu
düzenler.

-Hipotalamus: İştah, su dengesi, hormon salgılanması (RF), karbonhidrat ve yağ metabolizması , eşeysel yönelme ve
olgunlaşmayı, endokrin bezlerin çalışmasını, kan basıncı ve uyku düzenlenmesi ile ilgili merkezler bulunur. Hipotalamusun
ön kısmı vücut ısısnın artmasını, arka kısmı ise düşmesini önler. Kısaca HOMEOSTASİ’yi sağlar. Hipotalamus yukarı uzaya-
rak EPİFİZİ, aşağı doğru uzayarak HİPOFİZİ oluşturur.

2-ORTA BEYİN:Varol köprüsü (pons) üzerinde ara beyin ve beyincik arasında yer alır.Buradan beyincik, pons, omurilik
soğanı ve omurilikle bağlantı kuran sinirler geçer. Burada TEKTUM (Dördüz Çıkıntılar ) denilen optik lop bulunur. Bu loplarda
görme ve işitme reflex merkezleri yer alır. Örnek: Işıkta göz bebeklerinin daralması, herhangi bir seste köpeğin kulaklarını
dikleştirmesi bu merkezlerce düzenlenir. Ayrıca burada kas tonusu ve vücut duruşunu düzenleyen merkezde bulunur.

3-ARKA BEYİN:Omurilik soğanı, Beyincik ve Pons ‘tan meydana gelir.


A)BEYİNCİK (KÜÇÜK BEYİN):Ard kafa çukurunun içinde omurilik soğanının üzerinde yeralan beyincik ortada bir merkez
ve iki loptan oluşur. Dışı boz içi ak maddeden yapılmış çevresinde beyin zarları bulunmaktadır.Boz madde yer yer ak
madde içine girerek kıvrımlar oluşturur. Enin ekesitte bu kıvrımlar gövdeden dal budak salmış ağaca benzediğinden buraya
‘’Hayat Ağacı ‘’ denir.Vücudun kas hareketlerinin düzenlenmesini sağlar. Beyinciği zarar gören kişilerin kas hareketleri
düzensizleşir.

B-OMURİLİK SOĞANI:Beyinciğin altında omurilik ile pons arasındadır. Omurilik soğanında beyinden çıkıp vucüt kısım-
larına giden sinirler çapraz yapar. Omuriliğin devamı olduğundan dışta boz , içte ak madde bulunur.
*Solunum, dolaşım, boşaltım, metabolizma, karaciğerde şeker ayarlanması, yutma, çiğneme, öksürme, hapşırma, kusma,
kan damarlarının büzülüp-gevşemesi gibi reflexleri kontrol eder. Kısaca Hayatsal faaliyetleri kontrol eder. Bu nedenle
Hayat Düğümü’de denilen bu kısma şiddetli bir darbe ölüme neden olabilir. Çevresinde beyin ve omurilik zarları bulunur.

C-PONS (Varol Köprüsü): Orta beyin ile Omurilik Soğanı arasındaki kalın sinir demetlerinden oluşur.
-Sadece memelilerde bulunan pons orta beyin ve omurilik soğanı ile Beyin Sapını oluşturur.
*Beyncik lopları arasında impuls iletiminde rol oynar, vücudun sağ ve sol kısmında bulunan farklı kasların çalışmasını ve
solunum merkezlerini düzenler.

2- OMURİLİK

*Çevresi beyin zarları ve BOS ile kuşatılmış omurilik omurga kanalı içinde uzanır.
*Yapısında kelebek şeklinde boz madde içte, ak madde ise dıştadır. Boz maddenin kanatlarının öndeki küt kısmına Ön
Boynuz (ventral b. ), arkadakilere Arka Boynuz (dorsal b.), arka ve ön boynuzlar arasına Yan Boynuz denir. Ön boynuzdan
hareket ( motor) sinirleri, arka boynuzdan duyu sinirleri geçer. Yapısında motor-duyu ve ara nöronlar bulunur.Görevleri:
1-Beyinden gelen ve beyine giden sinirlerin geçit merkezidir.
2-Reflex merkezidir.

*Beyine giden duyu sinirleri Omurilikte çapraz yapar. Beyinden çıkan motor sinirler omurilik soğanında çapraz
yapar. Bu nedenle beyinin sağ tarafı vücudun sol kısmını, sol tarafı sağ kısmını kontrol eder.

*REFLEKS: Herhangi bir uyartının alınması ve hiçbir yorum yapılmadan , bir hareketle cevap verilmesi şeklinde
gerçekleşen fizyolojik tepkilere REFLEKS denir. Refleksler dıştan gelen bazı uyartılara karşı organizmanın oluşturduğu ilk
ve en kısa cevaplarıdır.Reflexler vücudun savunma mekanizmasıdır.
*Refleksler refleks yayı ile idare edilir.Uyartının alındığı nokta ile uyartıya cevap verilen nokta arasında kalan yapılara Re-
fleks Yayı denir. Refleks yayı reseptörler (duyu almaçları) , duyu sinirleri, ara sinirler, motor sinirler ve efektörlerden (kas
veya bez hücreleri) meydana gelir.
*Tüm reflekslerde 3 çeşit nöron bulunmak zorunda değildir. Diz kapağı refleksinde olduğu gibi ARA NÖRON bulunmayabilir.
Bu iki çeşit ( duyu, motor) sinir hücresinin görev yaptığı Basit Refleks Yayıdır. Birçok reflex daha karışık olup çok sayıda
nörondan oluşur.Bunlara Zincirleme refleks denir.Bu refleksler beyin tahrip olsada omurilik bozulmadıkça devam eder.
Örnek: başsız bir tavuğun kanat çırpıp sıçraması veya başsız yılanın kıvrılıp hareket etmesi.
*Omuriliğin faaliyetleri beyin tarafından kontrol edildiğinden bazı refleksler istemli olarak uzun süre devam edebilir.Örnek:İp
cambazlarında beyin refleksleri önler ve kişi acı duymasına rağmen yürümeye devam eder.

*ÖNEMLİ: Refleks sırasında oluşan impulslar önce omuriliğe sonra beyine iletildiği için kişi tepki verdikten sonra
acıyı hisseder.

SORULAR:
1-Sağ bacağına asit damlatılan kurbağa sağ bacağını
çekiyorsa impulse hangi yolu takip eder?

2- Sağ bacağına asit damlatılan kurbağa sol bacağını


çekiyorsa impulse hangi yolu takip eder?

-Reflexler 2 çeşittir:
1-Kalıtsal Refleks: Doğuştan sahip olunan reflekslerdir, sonradan kazanılmaz. Kontrol merkezleri farklı olabilir;

-Omurilik: Diz kapağı, göz bebeğinin ışığa göre büyüyüp- küçülmesi, yeni doğan bebeği meme emmesi, savaş kaç refleksi
-Beyin: Göz kapağı, göze bir şey kaçınca gözyaşı boşalması, yüz kızarması
- Omurilik soğanı: Çiğneme, yutma, nefes alıp verme
- Orta Beyin: Görme (göz bebeğinin büyüyüp küçülmesi) ve işitme (kulakların dikleşmesi)

2-Şartlı (Koşullu= Kazanılmış=Öğrenilmiş )Refleks: Bu reflekste 3 aşama vardır:

1- Öğrenme: Beyin kontrolünde gerçekleşir.


2- Devam etme: Öğrenildikten sonra omurilik kontrolünde devam ettirilir (Alışkanlık).Dans etmek, piyano çalmak, yazmak,
okumak gibi..
3-Kontrol: Beyin arka planda devamlı takip eder ve hata yapıldığında düzeltilmesini sağlar.

ÇEVRESEL ( PERİFERİK ) SİNİR SİSTEMİ


Beyin ve omurilikten çıkarak vücuda dağılan sinirlerdir.

a)OMURİLİK SİNİRLERİ: Omuriliğin her segmentinin sağ ve sol tarafından toplam 31 çift sinir çıkar.Omurilik sinirlerinin en
büyük sinir çifti bacaklara giden Siyatik Siniridir.Zarar görmesi durumunda Siyatik denilen hastalık oluşur.

b)BEYİN SİNİRLERİ: Beyinden 12 çift sinir çıkar. Örnek:


Vagus Siniri
*Çevresel sinir sistemi 2 bölümden oluşur. Motor ve Duyu
sinirlerinden oluşur.
1-Duyu Bölümü: İç ve dış ortamdaki uyartıları alan Duyu
Reseptörlerinden ve merkezi sinir sistemine uyartı taşıyan
(getirici ) Duyu Nörönlarından oluşur.
2- Motor Bölümü: Merkezi sisnir sisteminden alıcı hücrelere
uyartı taşıyan ( götürücü) Motor Nöronlardan oluşur.
*Motor bölümündeki sinirler görev ve işleyiş bakımından ikiye ayrılır:
1-SOMATİK SİNİR SİSTEMİ:
*Motor ve duyu sinirlerinden oluşurlar
*Sinirlerin hücre gövdeleri beyin ve omurilikte , aksonları ise iskelet kaslarındadır.
*Beyin kontrolünde olan hareket ve davaranışlar bu sistem ile sağlanır.Koşmak, yazı
yazmak, şarkı söylemek..

2-OTONOM (MOTOR) SİNİR SİSTEMİ:


*Yalnız miyelinsiz motor sinirlerden oluşur.
*İsteğimiz dışında çalışarak iç organların çalışmasını düzenler.
*Otonom sinir sistemi birbirine zıt çalışan Sempatik ve Paras-
empatik sinirlerden oluşur. Sistem iç organlardaki düz kasları-kalp
kasını ve ve salgı bezlerini etkileyerek değişen ortam şartlarına
rağmen homeostasinin korunmasını sağlar.
*Ayrıca beyin ve omurilikten gelen impulsların gongliyonlar ile alıcı
organlara gitmesini sağlar.
*Otonom sinirler Omurilik soğanı, pons, hipotalanus ve beyin ka-
buğundaki merkezler tarafından kontrol edilir.
*Sempatik sistem sindirim sistemi dışındaki sistemlerin çalışmasını hızlandırır, parasempatik sistem ise sindirim
sitemi dışındaki sistemlerin çalışmasını yavaşlatır. Sempatik sinirlerin nörotransmiteri Nördrenalin, parasempa-
tiklerin ise Asetilkolin’dir.
*Genellikle organlara hem sempatik hem de parasempatik sinirler gider. Sempatik sistem devre dışı kalırsa davranış ve
işlev bozukluğu görülür fakat yaşam devam eder.Özellikle tehlike anında yeterli tepki gösterilemez. Parasempatik sistem
zarar görürse kişi ölür.
DUYU ORGANLARI

*İç ve dış ortamdan gelen uyartıları almada (duyu reseptörleri) ve tepki oluşturmada görev yaparlar.
Duyu reseptörleri
*Fotoreseptörler: Göz (ışık)
*Mekanoreseptörler:Deri, kulak ( dokunma, basınç, ses, hareket)
*Termoresptörler: Deri, hipotalamus (soğuk, sıcak)
*Kemoreseptörler: Dil ve burun (kimyasal madde)
ÖNEMLİ: Kemoresptörler duyu epitelinden farklılaşır, diğer reseptörler ise sinir hücrelerinden farklılaşır.

GÖRME DUYUSU VE GÖZ

Göz iki kısımdan oluşu:


1- Göz küresi: Görmeyi sağlayan yapılar (Işık almaçları, göz merceği ve sinirler)
2-Koruyucu ( Yardımcı)Yapılar: Kaşlar, kirpikler, göz kapakları, gözyaşı ve yağ bezleri, kaslar

Göz dıştan içe doğru 3 tabakadan oluşur.

1-SERT TABAKA (SKLERA): En dışta bulunan, fibröz bağ dokudan oluşan beyaz renkli tabaka gözü dış etkilere karşı
korur ve göze şeklini verir. Ön tarafta incelip saydamlaşarak hafif şişkinleşir ve KORNEA denilen Saydam Tabakayı oluştu-
rur.Kornea göze gelen ışığı kırarak göz merceğine ulaşmasını sağlar.

2-DAMAR TABAKA (KOROİD): Gözü besleyen kan damarları burada bulunur. Burada bulunan yapılar:

*İRİS: Taşıdığı pigmentler (melanin) ile göze rengini verir ve göze gelen ışık miktarını ayarlar. Bu pigmentler fazla ışığı
emerek görüntünün net olmasını sağlar, fazla ışıktan gözü korurlar.
*GÖZ BEBEĞİ: İrisin ortasında, ışığın geçmesini sağlayan ve göze gelen ışık miktarını ayarlayan kısımdır. İrise bağlı düz
kasların kasılıp gevşemesi ile büyüyüp küçülerek göz uyumunu sağlar.
*GÖZ MERCEĞİ: İrisin arkasında bulunan ince kenarlı mercektir. Işığı kırarak retinadaki sarı benekte toplar.
*KİRPİKSİ CİSİM (SİLLİ CİSİM): İrisin etrafında kalınlaşan damar tabaka düz kaslar ile birlikte oluşturduğu yapıdır. ASICI
BAĞLAR (Asıcı Ligamentler) ile birlikte göz merceğinin yerinde sabit kalmasını sağlar ve mercek kalınlığını (GÖZ UYUMU)
AYARLAR.
GÖZ UYUMU

Yakın / Aydınlık Uzak/ Karanlık

Kirpiksi kaslar kasılır Kirpiksi kaslar gevşer

Asıcı bağlar gevşer Asıcı bağlar kasılır

Mercek şişkinleşir Mercek incelir ve uzar

Göz bebeği küçülür Göz bebeği büyür

*Gözde saydam tabaka (Kornea) ile mercek arasındaki boşluğa ÖN ODA, mercek ile iris arasına ARKA ODA denir. Bu
odalar özel sıvılar ile doludur. Bu sıvılar gözün şeklinin ve canlılığının korunmasını, mercek ve kornea hücrelerinin beslen-
mesini sağlar.
*CAMSI CİSİM: Mercek ile ağ tabaka arasını dolduran, gözün şeklini koruyan, merceği arkadan destekleyerek yerinde sabit
tutan, iç kısmın karanlık olmasını sağlayan berrak ve jelatinimsi sıvıdır.

3-AĞ TABAKA (RETİNA): En içteki tabakada ışık almaçları (fotoreseptörler) ve ağ gibi dağılmış sinirler bulunur.Fotorese-
ptöler iki çeşittir:
1-Koni res.:Renkleri algılar.Mavi, yeşil, kırmızı renkleri algılarlar.Diğer renkler için 2 veya daha fazlası aynı anda uyarılır.
2-Çubuk (çomak) res.:Siyah , beyaz ve şekilleri algılarlar. Karanlıkta görmeyi sağlar. Çubuk hücrelerde bulunan Rodopsin
Avitamini öncüsüdür ve az ışıkta görmeyi sağlar.

*Koni hücreler yeşil-mavi- kırmızıyı algılar. Bunlardan bir yada ikisinin genetik bozukluk nedeniyle bulunmaması sonucu
RENK KÖRLÜĞÜ oluşur.Bu kişiler kırmızı ve yeşili birbirinden ayıramazlar.Koni reseptörleri bulunmayan TOTAL RENK
KÖRÜ bireyler siyah beyaz görür.
*SARI BENEK: Fotoreseptörlerin bulunduğu, görüntünün oluştuğu kısımdır. Çubuk res. Çok ve çevrede, koni res. Az ve
merkezde olduğu için bir hismin önce şekli sonra rengi ayırdedilir.
*KÖR NOKTA: Göze giren çıkan sinir ve damarların bulunduğu bölgedir. Burada fotoreseptör bulunmaz.
*İnsan gözü 3500- 7500 A dalga boyundaki ışınları görebilir.

*YARDIMCI YAPILAR:
*Kaşlar ve kirpikler: Gözü yoğun güneş ışınlarından korur,
yabancı maddelerin ve terin göze kaçmasını engeller.
*Göz kapakları: Kılcal damarlarca zengin yapılar gözü me-
kanik etkilerden korur.
*Gözyaşı bezleri: Gözü nemli tutar, kurumaktan korur ve
gözyaşında bulunan LİZOZİM enzimi sayesinde göze
ulaşan mikroplar yok edilir.
*Göz kasları: Göz küresinin hareketini sağlayan kaslardır.
Kaslar gözü aynı yönde hareket ettiremezse çift görme
veya şaşılık olur.

*Göz Hastalıkları:
1-Miyop: Gözün önden arkaya olan çapının normalden uzun ya da göz merceğinin normalden daha şişkin olması nedeniyle
görüntü retinanın önüne düşer. Bu kişiler uzağı göremez , kalın kenarlı mercek ile tedavi edilir.
2-Hipermetrop: Gözün arkaya olan çapının normalden kısa veya göz merceğinin normalden ince olması nedeniyle görüntü
retinanın arkasında oluşur. Yakın görülmez ve ince kenarlı mercek ile tedavi edilir.

3-Astigmatizm: Saydam tabaka veya göz merceğinin yüzeyindeki kavislenmede oluşan bozukluktur.Bulanık görülür. Silin-
dirik mercek ile tedavi edilir.

4-Presbitlik: Göz merceğinin esnekliği kaybolarak gözün uyum yapma yeteneği azalır.Görüntü retinanın arkasında oluşur.
Yakın görülmez ve ince kenarlı mercek kullanılır.

5-Şaşılık:Göz yuvarlağını hareket ettiren kasların normalden uzun ya da kısa olmasından kaynaklanır.Ameliyat ile düzeltilir.

6-Göz Tansiyonu: Gözde ön ve arka odanın içinde bulunan sıvıların salgılanması ve boşaltılması arasında bir denge var-
dır.Bu denge bozulursa basınç artarak göz tansiyonu oluşur.

KULAK (İŞİTME VE DENGE)

İşitme ve denge organı olan kulak 3 kısımdan oluşur.


1-DIŞ KULAK: Kulak kepçesi ve kulak yolundan oluşur.
*Kulak Kepçesi:Kemik ve kıkırdaktan oluşan kulak kepçesi seslerin
toplanarak kula yoluna iletilmesini sağlar.
*Kulak Yolu: Buradaki salgı bezlerinin salgısı (mukus) kulak yolunu nemli
tutar, kulak zarının esnekliğini arttırır ve kıllar ile birlikte toz - yabancı mad-
deleri tutar.2-ORTA KULAK: Dış kulak ile orta kulak arasında Kulak Zarı,
orta kulak ile iç kulak arasında Oval Pencere bulunur. İki zar aarsında
kalan kısımdır. Burada;
*Çekiç- Örs- Üzengi Kemikleri: Ses dalgalarını kuvvetlendirerek oval
pencere iletirler.
*Östaki Borusu: Yutağa açılan yapı orta kulak ile dış ortam arasındaki
basıncı dengeler. Kulak zarının patlamasını engeller.
ÖNEMLİ: Mikroorganizmalar östaki borusundan rahatlıkla orta kucağa geçer ve iltihaplanmalara sebep olur Orta
kulak iltihabi tedavi edilmezse kemikler birbirine kaynaşır ve işitme kaybı olur.

3-İÇ KULAK: İşitme ve dengede görev yapan iş kulak


Dalız, Yarım daire kanalları, Salyangoz, Tulumcuk
(Utrikulus) ve Kesecikler den (Sakkulus) oluşur.
İç kulakta işitme ile ilgili yapılar DALIZ ve SALY-
ANGOZ (KOHLEA) dır.

*DALIZ: Orta kulak ile iç kulağın birleştiği kısımdır.


Oval pencereden gelen ses dalgalarını salyangoza i-
letir.

*SALYANGOZ: Kendi etrafında 2,5 kez dönmüş 3 ka-


naldan oluşur.
1-Vestibular Kanal: Üstte bulunan kanal oval pence-
reye bağlıdır ve içi Perilenf sıvısı ile doludur.
2-Timpatik Kanal: Altta bulunan kanal yuvarlak
pencere ile bağlantılıdır, içi perilenf sıvısı ile doludur.
3-Kohlear Kanal: Ortada bulunan kanalın içi Endolenf sıvısı ile doludur. Burada işitmeyi sağlayan KORTİ ORGANI bulunur.
Korti organında Kıllı Mekanoreseptörler bulunur. Mekanoreseptörlerin tabanındaki zara Bazilar (Temel) Zar, üst kısım-
larındaki zara ise Çatı (Tektoriyal) Zar denir. Kohlear kanaldaki titreşimler korti hücreleri tarafından algılanıp çatı zarı
vasıtasıyla sinirlere ve beyine iletilir.

*Salyangozda oluşan sıvı dalgaları Yuvarlak Pencereye


çarptıklarında durur.Bu sayede kulakta uğultu- çınlama
olmaz ve yeni gelen sesler algılanabilir.
*İşitme sırasında ses (hava) dalgaları- sıvı dalgalar-
elektriksel dalgalar (impuls) şeklinde bir dönüşüm
gerçekleşir.
*İnsan kulağı saniyede 20-20.000 titreşim yapan sesleri al-
gılayabilir.İşitme sinirleri çok çalıştığında yorulur.Bu
nedenle gürültülü yerlerde sürekli kalınırsa sağırlık oluşabi-
lir.

DENGE

*İki farklı denge vardır.


1- Statik (Dikey= Doğrusal) Denge: Vücut pozisyonunun dikey yönde ayarlanmasıdır. Kesecik ve Tulumcuklar görevlidir.
Endolenf sıvısı dolu olan Kesecik ve tulumcukların içi kıllı mekanoreseptörlerle kaplıdır ve OTOLİT denilen denge taşları
burada bulunur. Örnek:
-Baş eğilir / araba hızlanır/ ayağa kalkılır/ adım atılır/ koşulur…..
-Otolitler kıllı reseptör hücrelere ters yönde baskı yapar
-Duyu nöronlarında impuls oluşur
-Sinirler ile beyine iletilir
-Konum değişikliği algılanır, denge sağlanır ve korunur.

2- Dinamik (Döngüsel) Denge: Dönme, hızlanma, yavaşlama gibi hareketlerde vücut pozisyonunun korunmasıdır.
Yarımdaire Kanalları görevlidir. Endolenf ile dolu olan yarımdaire kanallarının taban kısmına AMPULA denir. Burada kıllı
mekanoreseptör hücreler vardır. Örnek:
-Baş veya vücut sola döndürülür
-Yarımdaire kanalları içindeki endolenf ters yönde,
-Ampula tabanındaki kıllı mekanoreseptörlerde ters yinde hareket eder
-Duyu nöronlarında impuls oluşur
-Sinirler ile beyine iletilir
-Konum değişikliği algılanır, denge sağlanır ve korunur.

ÖNEMLİ: Mekanoreseptörler kişi ile aynı yönde hareket ederse denge bozulur, beyincik uyarılır, kesecik ve tulumcu-
klar ile yarım daire kanallarına impuls gönderir ve mekanoreseptörler ters yönde hareket eder, denge sağlanır.
*Dengenin sağlanmasında beyincik ve iç kulak dışında; Göz, kas ve ayak tabanındaki basınç reseptörlerinden gelen
impulslarda etkilidir.
*Araba ve deniz tutması gibi olaylar denge sisteminin aşırı uyarılmasıyla ortaya çıkar.

KOKU DUYUSU VE BURUN


*Koku alma organı burundur. Burunun içi epitel doku ile kaplıdır.
Dokuda bulunan hücreler Mukus salgılar.Bu salgı alınan ha-
vayı:1-Isıtır 2-Nemlendirir 3-Toz ve kirleri tutar 4-Koku
taneciklerinin eritir.

*Kokunun alınabilmesi için taneciklerin mutlaka mukusta eri-


mesi gerekir.
*SARI BÖLGE: Burun boşluğunun üst tarafında yer alan kemo-
reseptörlerden oluşan koku alma merkezidir. Kemoreseptörle-
rin aksonları direk olarak ön beyindeki Koku Soğancığına gider
ve duyu sinirleri ile sinaps yapar. Oluşan impulslar uç beyindeki ilgili loba gönderilerek koku algılanmış olur. Burunda oluşan
impulslar TALAMUS’tan geçmez.
*Burundaki kemoreseptörler çabuk yorulur (kokuya çabuk alışılır). Bu bir adaptasyondur. Kötü/ zaralı kokuya karşı vücut
korunur ve yeni kokuların algılanması sağlanır.

TAT ALMA ve DİL

*Dil tat alma , konuşma ve yutma işlevlerini gerçekleştirir. Epitel doku ile kaplı olan dilde tat almayı sağalayan PAPİLLA’lar
bulunur. Çeşitli şekillere ( mantar, çanak, yaprak, iplik..) sahip papillalar Tat Alma Tomurcuklarından oluşur. Tat alma
tomurcukları ise Kemoreseprörler ve destek hücrelerinden oluşur. Kemoreseptörler 5 farklı tadı (acı, tatlı, tuzlu, ekşi, çin
tuzu= umami) almak için özelleşmiştir. Kemoreptörler dilin her tarafına dağılmıştır, ancak bazı yerlerde farklı tadı algılayanlar
yoğunlaşmıştır. Örnek: İn kısımda tatlı, en arkada acı….
*Tadın algılanabilmesi için tat taneciklerinin mukusta çözünmesi (kimyasal uyarım, kemoreseptör) gerekir. Soğuk, sıcak,
koku ve görüntü tat almada etkilidir.

ÖNEMLİ: Yaşlandıkça tat alma tomurcukları azaldığından tat alma hisside azalır (%30). Yuatkat tat ve koku birbirine
karışınca LEZZET hissi oluşur.
DOKUNMA DUYUSU ve DERİ
*Deri iki temel dokudan oluşur.

1-EPİTEL DOKU: Vücudun iç ve dış yüzeyini örten , en çok hücre kapsayan dokudur.Yapısında salgı yapabilen bezlerde
bulunur.Hücreleri birbirine çok yakın olup stoplazmik köprü ve uzantılarla bağlanmıştırlar.Bu dokuda kan damarları ve
sinirler bulunmaz.Epitel dokunun hücreleri bağ dokudan difüzyonla beslenir. Koruma (deride), emme (bağırsak), salgı
(bezlerde), duyu (duyu organlarında) olmak üzere 4 görevi vardır. Ancak iki veya daha fazla işi birarada yapanlarda bulumur.
*Görevlerine göre üçe ayrılır; 1-Örtü Epiteli 2-Bez E. 3-Duyu E.

1-ÖRTÜ EPİTELİ: Vücudun dış ve iç yüzeyini örter. Bağırsaklarda emilimi sağlar. Hücreleri bulundukları yere göre
yassı, kübik veya silindir şeklindedir.3 çeşittir.a-Tek katlı E. b-Çok katlı E. c-Değişken sıralı E.
a)TEK KATLI EPİTEL:
1-Tek Katlı Yassı Epitel: Alveoller, kılcal damarlar
2 -Tek Katlı Kübik Epitel: Nefron
3-Tek Katlı Silindirik Epitel: Soluk borusu ve bağırsaklar...Bu hücreler arasında salgı yapan Goblet Hücreleri
bulunur. Bu hücreler mukus salgılar.
4-Yalancı Katlı Epitel:Bir sıralı hücreden meydana gelmesine rağmen hücre çekirdeklerinin farklı düzeyde ol-
masından dolayı çok sıralıymış gibi görünür.
b-ÇOK KATLI EPİTEL:Kırk-elli epitel hücresi sırasının üst üste gelmesi ile oluşur.Üçe ayrılır.
1-Çok Katlı Yassı Epitel:Omurgalıların derisindeki Epidermis tabakasında bulunur.Üst taraftaki hücreler yassı
olup alt taraftakiler büyük çekirdeklidir.Epidermiste en üst tabaka keratinleşerek Korun Tabakasını olusturur. Bu tabakada
kan damarları ve sinirler bulunmadığı için hücrelerin beslenmesi ve artık maddelerin atılması difüzyonla olur.Deri, ağız,
yutak, yemek borusu ve gözün kornea tabakasında bulunur.

*KERATİNLEŞME: Çok katlı yassı epitelin dış yüzeyindeki hücreler difüzyonla besin sağlayamaz duruma geldiklerinde
stoplazmaları azalmaya , katılaşmaya ve keratin maddesi oluşturmaya başlarlar.Bu hücreler ölür.Deri üzerinde keratin-
leşmiş hücrelerden oluşan koruyucu bir tabaka (Korun Tabakası) oluşur ve bir süre sonra dökülür. Kıl- tırnak- boynuz- pul
keratinleşmiş yapılardır. Çok katlı epitel doku hücrelerinde bulunan melanin maddesi deriye renk verir.Bu madde mor ötesi
ışınları emerek vucudu korur. Melanin maddesi bulunmayan canlılara ALBİNO denir.

2-Çok Katlı Kübik Epitel


3-Çok Katlı Silindirik Epitel:
c-DEĞİŞKEN SIRALI EPİTEL:Bazal membran üzerinde silindir şeklinde hücreler , yüzeyde ise tek sıra halinde iç yüzeyini
döşediği organın özelliğine göre şekil değiştiren büyük hücreler bulunur.Bu doku örtü ve koruma görevi yapar.İdrar kesesi
ve üreme kanallarında görülü

2-BEZ (SALGI) EPİTELİ: Salgı meydana getiren yani SEKRESYON yapan hücrelerdir. Salgı epiteli örtü epitelinin
çoğalarak bağ doku içerisine çökmesi ve farklılaşmasıyla oluşur.Bu uzantıların örtü epiteli ile bağlantısı kalırsa Ekzokrin
Bez, bağlantı kaybolursa Ekdokrin Bez adını alır. Hücre sayısına ve salgının döküldüğü yere göre çeşitleri vardır.Salgının
döküldüğü yere göre:
1-Ekzokrin Bezler (Dış Salgı Bezleri): Salgısını bir kanalla veya doğrudan doğruya vücut dışına veya vücut boşluğuna
bırakan bezlerdir.Ter-tükürük-gözyaşı- yağ…
2-Endokrin Bezler (İç Salgı Bezleri): Kanalsız bezler olup salgılarını doğrudan kana verirler.Salgılarına HORMON denir.
Epifiz- hipofiz- tiroit- paratiroit-B.Ü.B.
3-Karma Bezler: Her iki bezin özelliğini gösterirler.Örnek:Pankreas, Karaciğer, Eşey bezleri, mide bezleri, incebağırsak
bezleri…Pankreas insülin ve glukagonu doğrudan kana verirken, sindirim enzimlerini bir kanalla incebağırsağa akıtır.

*Hücre sayısına göre; 1-Tek hücreli bezler:.Örnek Goblet hücreleri.


2-Çok Hücreli Bezler: Ekzokrin bezler....
3-DUYU EPİTELİ: Çeşitli uyarıları (özellikle kimyasal = kemoreseptörler) almak için özelleşmiş Reseptör görevi
yapan epitel hücreleridir. Duyu epitelinde yenilenme yoktur. Örnek: burun ve dildeki kemoreptörler…

2-TEMEL BAĞ DOKU


-Hücre ve hücreler arası maddeden oluşur.Hücreler arası boşluklar hücreler arası madde ile doludur.Görevleri:
1-Organizmadaki çeşitli organ ve dokuları birbirine bağlar.Bitkilerde parankima dokusuna karşılık gelir.
2-Yumuşak organları korur ve mekanik desteklik yapar.
3-Vücut savunmasında görev alır.
4-Yapısal bozuklukları onarır.
5-Kan ile hücreler arasında madde alış- verişini sağlar
6-Dokuların tamiri ve yenilenmesini sağlar
7-Kan damarları ve sinirlerin vücudun her tarafına yayılmasını sağlar.
Bağ dokusunun hücreleri şunlardır.
*Fibroblastlar: Bağ dokunun esas hücreleridir ve bağ dokusu iplikleri ile ara maddeyi sentezlerler.Bağ dokunun
yenilenmesini ve kollogen ipliklerin oluşumunu sağlarlar.
*Makrofajlar: Vücuda giren mikroorganizmaları ve yabancı maddeleri fagosite ederler. İltihaplanma olduğunda
yalancı ayaklar ileo bölgeye giderler. Lenf düğümleri, karaciğer, kemik iliği, böbrek ve akciğerlerde bulunabilirler.
*Melanositler (Pigment Hücreleri): Bağ dokunun serbest hücreleri olup stoplazmalarında Melanin pigmenti
taşırlar.Gözün damar tabakasında, göz kapağında, deride ve üreme organlarında bulunurlar.
*Mast Hücreleri: Bu hücreler HEPARİN salgılayarak kanın damar içinde pıhtılaşmasını önlerler, İltihaplanmayı
engelleyen ve kılcal damarların geçirgenliğini arttıran HİSTAMİN salgılarlar,Mukopolisakkaritlerin yapımına katılırlar.
*Plazma Hücreleri (Plazmosit-Lenfosit ve Monositler): Antikor sentezleyerek vucudun bağışıklığında görev
yaparlar.Kemik iliğinde , lenfatik organlarda,gevşek bağ dokusunda, karaciğer, dalak ve böbreklerde bulunurlar.

*Bağ dokunun ara maddesi fibrillerden (liflerden)oluşur:


1-Kollegen Lifler: Her çeşit bağ dokuda bulunabilen , beyaz renkli, protein yapılı, esnek, gerilmeye karşı çok dayanıklı
liflerdir. Bulundukları organın fonksiyonuna göre özellik kazanırlar. Örnek bağırsaklarda ince ve dallı , tendonlarda ve ayak
topuğundaki AŞİL kirişinde kalındırlar.
2-Elastik Lifler: Elastin adı verilen bir proteinden oluşan lifler %100-140 oranında uzayabilir ve yay görevi görürler. Sarı
renklidirler.Yüz ve boyun bölgesindeki derinin dermis tabakasında, alveollerde ve kan damarlarında bulunurlar.
3-Retikular (Ağsı) Lifler: Protein yapısında çok ince olan lifler ağ meydana getiriler.Doku ve organların etrafını sararak
onlara desteklik sağlarlar.Karaciğer, dalak, kırmızı kemik iliği ve lenf düğümlerinde fazla bulunurlar.

DERİNİN YAPISI

Dokunma organı deridir.Dokunmanın yanında koruma,


solunum, boşaltım ve düzenleme gibi görevleride gerçekleşti-
rir.İki kısımdan meydana gelir.
1-Üst deri (Epidermis): Çok katlı epitel dokudan oluşan Epi-
dermiste kan damarları ve sinirler yoktur. En üstte Korun Ta-
bakası bulunur. Bu tabaka yassı, sert ve ölü hücrelerden o-
luşur. Ayrıca bu tabakadaki keratinleşmiş hücreler deriyi
vurma, çarpma ve mikroorganizmalardan korur. Korun ta-
bakasının altında Malpigi Tabakası yer alır. Bu tabaka canlı
hücrelerden oluşur ve deriye renk veren Melanin pigmentini
sentezler.Albinolarda melanin oluşmadığı için kirpik ,saç ve
kıllar beyazdır. Malpigi tabakasında serbest sinir uçları
bulunur.

2-Alt Deri(Dermis): Canlı olan bu tabakada kan damarları, sinirler, ter bezleri, yağ bezleri, kıl kökleri,bol miktarda elastik
ve kollogen lifler ve çeşitli reseptörler bulunur.
*Krause ve Ruffini cisimcikleri: Krause soğuğu, Ruffini ise sıcağı algılar.Dış ortamla temas eden kısımlarımızda düşük
sıcaklığı algılayan Krause cisimcikleri az sayıda bulunur.Bu nedenle soğuğu fazla algılamayız. Boğaz mukozasında ise
Ruffinin cisimcikleri bulunmadığından derinin dayanamayacağı sıcaklıktaki maddeleri içebiliriz.
*Meisner ve Merkel diskleri: Dokunmayı algılayan almaçlardır.
*Vater –Passini cisimcikleri: Basıncı algılarlar.
*Serbest sinir uçları: Ağrı ve acıyı algılar.

*Ter bezleri: Dudaklar dışında tüm vücut yüzeyinde bulunan bezler vücut sıcaklığının düzenlenmesi ve boşaltım da rol
oynar.
*Yağ bezleri: Derinin yumuşak kalmasını sağlarlar. Alıni burun ve başın saçlı kısmında bol bulunurlar..
*Kıllar: Memelilere özgü yapılar uyartıların kuvvetlendirilmesi ve korumada görev yaparlar.

-Derinin görevleri:
1-Alttaki yapıları fiziksel ve kimyasal etkilerden korur.
2-Vücuda şekil ve bütünlük kazandırır, estetik –güzellik sağlar.
3-Mikroorganizmaların vücuda girmesini önler.
4-Gaz alış-verişi yaparak solunuma yardımcı olur.
5-Terleme ile boşaltıma yardımcı olur.
6-Kan damarları, ter bezleri ve yağ örtüsü ile vücut sıcaklığını sabit tutar.
7-Yağ bezleri yağ salgılayarak deriyi nemli ve yumuşak tutar.
8-Çeşitli duyuları almamızı sağlar.
9-Malphigi tabakasındaki pigmentler deriye renk verir ve zararlı ışınlardan korur.
10-Vücudun su dengesini korur.

You might also like