Professional Documents
Culture Documents
*Canlılarda denetleyici ve düzenleyici olarak Sinir Sistemi (elektriksel kontrol), Endokrin Sistem (kimyasal- hormonal kon-
trol)) ve Duyu Organları görev yapar. Bu sistemler çeşitli sistemler arasındaki uyum ve koordinasyonu sağlayarak canlıda
kararlı bir iç denge (homeostasis) sağlarlar.
*Hormonal kontrol bitki ve hayvanlarda bulunurken, sinirsel kontrol sadece hayvanlarda bulunur.Hormonal kontrol sinirsel
kontrolden daha önce etkin hale gelir.
*Hücre metabolizması için ise gerekli enzimler merkezi bir sisteme ihtiyaç duyulmaksızın hücredeki gen işlevleri ile denet-
lenir.(Operon gen-regülatör gen- son ürün inhibisyonu)
*Sinirsel ve hormonal sistemlerin ikisinde de geri besleme ( Feed- back Mekanizması) vardır. Sinirlerin mesajlarına İMPULS
denir. Elektrokimyasal olarak taşınan impulsların iletimi hızlı etki süresi kısadır. Endokrin sistemin mesajlarına HORMON
denir. Kimyasal olarak taşınan hormonların iletimi yavas, etki süresi uzundur. Hormonlar hayvanlarda kan ile taşınırlar. Sinir
sistemide bazen hormon salgılayabilir. Bunlara Nörohormon denir. Bir sinir hücresinden diğerine mesaj taşıyan kimyasal
maddelere ise Nörotransmiter denir
SİNİR SİSTEM
*Canlı varlıklar çevredeki etkilere karşı tepki gösterirler.Canlılarda bu etkileri alan, değerlendiren ve tepkiye dönüştüren sinir
sistemidir.
*ALICI (RESEPTÖR): Etkiyi (uyartıyı) alan yapılardır. Duyu organları ve iş organlarda bulunurlar.
*EFEKTÖR: Tepkiyi oluşturan yapılardır. Çigili kaslar, endokrin- ekzokrin bezler… denir.
*Canlıların sinir sistemleri genellikle (bazıları hariç sölenter…) uyarılma (reseptör), iletilme (nöron), değerlendirme ( sinir
merkezleri) ve tepkime (efektör) şeklinde ortak özellikler taşır.
Omurgasız Omurgalı
Sinir şeridi karında, sindirim sis. Sırtta Sinir şeridi sırtta, sindirim sis. Karında
SİNİR DOKU
Sinir doku
*NÖRONUN YAPISI
ÖNEMLİ: Nöronda ampul iletimi Dendritten aksona, sinapslarda ise Aksondan dendrite doğrudur.
*Nöronların eşik değeri ve üzerindeki uyarılara cevap vermesine, eşik değerin altındaki uyartılarda impulse oluşmamasına
YA HEP YA HİÇ YASASI denir.
*ÖNEMLİ: Eşik değerin üzerindeki uyartılarda impulsun hızı ve kuvveti değişmez, impuls sayısı ve tepki artar.
*Sinir teli, kas teli ve kalp kası bu prensibe uyarken, sinir tellerinin birleşmesiyle oluşan sinir kordonu ve kas tellerinin o-
luşturduğu kas lifleri bu prensibe uymaz.Çünkü her sinir ve kas telinin eşik değeri farklıdır. Önce eşik değeri düşük olanlar
uyarılıp reaksiyon gösterir diğerleri uyarı şiddeti arttıkça tepkiye katılır.Tellerin hepsi aktifleştiğinde uyartı şiddeti artsa da
reaksiyon şiddeti aynı kalır.
*İmpuls sayısı: Uyartının şiddetine,süresine, tekrarlanma sıklığına (frekans), nöronların sayı ve dizilişine, nöronlar
arası bağlantıya bağlıdır.
*İmpuls hızı: Miyelin kılıf (DO), Ranvier boğum sayısı (TO), aksonun çapı (DO), sinaps sayısı (TO).
*POLARİZASYON (KUTUPLAŞMA): Dinlenme halinde nöronun iç kısmının (-) (
Anyonlar > K), dış kısmının (+) (Na >Anyonlar) yüklü olmasıdır. Bu denge Na-K Pom-
pası ile sağlanır. Pompa, dışarı çıkan K’ları içeri, içeri giren Na’ları dışarı pompalar
(Aktif Taşıma).Dinlenme halinde nöron zarındaki Na ve K kapıları kapalı olduğundan
nöron zarı sodyum ve potasyuma çok az geçirgendir.
ÖNEMLİ:
*Polarisazyon ve Repolarizasyonda hücre içi (-), hücre dışı (+) yüklüdür. Ancak iç ve dışta yoğun olan iyonlar
farklıdır. Polarizasyonda içte K dışta Na, repolarizasyonda ise içte Na dışta K yoğundur.
*Nöron polar hale gelmeden yeni bir İmpuls oluşmaz. Bu nedenle rep. Evre uzun sürmez, hemen Na- K Pompası
devreye girer ve nöron polar hale gelir. Bu nedenle Pol. ve Rep. Evrelerde nöronun ATP tüketimi fazladır.
*Vücutta tüm impulslar elektro kimyasal olarak iletilir ve birbirinden ayırd edilemez. İmpulsların birbirinden ayıran
değerlendirme merkezlerinin farklı olmasıdır.
*İmpuls iletilirken Polarizasyon, Depolarizasyon ve Repolarizasyon birbirini takip etmesine AKSİYON POTANSİYELİ (=
İmpuls oluşumu), nöron zarında gerçekleşen yük değişmine ise ZAR POTANSİYELİ denir.
*Polar halde elektriksel yük –70 milivolt iken depolar halde (Na içeri girdikçe) + 40- 50’ye kadar yükselir. Bu sırada bir
miktar elektrik enerjisi üretilir. Daha sonra kutuplaşma yeniden başlar.
*Yeni bir impulsun iletilmesi için nöronun dinlenme haline geçmesi gerekir. İmpuls akson boyunca ilerlerken kimyasal ve
elektriksel değişiklikler aynı anda olur.Bu esnada – ve + yükler değişir, oksijen kullanılır, ATP harcanır, karbondioksit oluşur
ve sıcaklık artar.
*Nöronda iletim dendritten aksona doğrudur.
*ATLAMALI İLETİM: Miyelinli nöronlarda depolarizasyon ve repolarizasyonu sağlayan iyon geçişi Ranvier boğumlarda
gerçekleşir. İmpuls Ranvier boğumlar arasında atlayarak iletilir (ATLAMALI İLETİM). Bu sayede impuls daha hızlı iletilir
ve daha az enerji harcanır.
*Sinir sistemine gelen uyartının çeşidinin belirlenmesi uyarıyı alan reseptöre, iletilen yola ve değerlendirme merkezine
bağlıdır. Örn: ışığı fotoreseptörler, basıncı mekanoreseptörler algılar.....
*Akson – Dendrit
*Dendrit-Dendrit
*Akson- Efektör
*Reseptör-Dendrit
SİNAPS olur.
*Dendrit-Akson OLMAZ
*ÖNEMLİ: Kanda Ca miktarı az ise kas hücreleri eşik değerin altındaki uyartılara da tepki oluşturur (Tetani).
*İmpuls iletildikten sonra nörotransmiterler sinapsta enzimler tarafından parçalanır veya nöron tarafından geri
alınır. NEDEN ????
*İmpulslar sinapsa geldiğinde seçici dirençle karşılaşır. İmpuls diğer nöronu ilgilendiriyorsa (nöronda ilgili reseptör varsa);
nöron zarındaki Na kapıları açılır, nöron depolarize olur ve impuls aynı özellikte iletilir. Bunlara KOLAYLAŞTIRICI SİNAPS
denir. Eğer impuls diğer nöron ile ilgili değilse ( nöron zarında reseptör protein yoksa); nöron zarının Cl’a geçirgenliği artar,
nöronun içi kısmı zaten (-) yüklü idi depolarizasyon olmaz, impuls iletilmez ve sinapsta kaybolur. Bu sinapslara DUR-
DURUCU (ENGELLEYİCİ) SİNAPS denir.
SORU: Durdurucı sinapslar vücuda ne yarar sağlar????
*Nörona ardı ardına gelen uyarılar, iletimin belirli bir noktadan sonra yavaşlamasına, sinaptik iletimin yorulmasına neden
olur . İletim kimyasal olduğu için zaman ve enerji gereklidir. Bu nedenle 3-7 saniyelik oksijensiz kalma nöronları etkilediği
için bilinç kaybı olur. Sinaptik yorulma vücut için sigortadır. Sara hastalarında nöbet bu olay sayesinde sona erer. Diğer
taraftan bazı maddeler (ilaçlar, kahve, çay..) nöronların eşik değerini düşürebilir, bazı maddeler ise (anestezi ilaçları..) eşik
değerini arttırabilir.
*SİNESTEZİ: Herhangi bir duyunun uyarımının otomatik olarak başka bir duyu algısını tetiklemesidir. Örnk: kokunun renk
olarak algılanması.
MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ
1)BEYİN:Vücudun komuta merkezidir. Zeka ile beyin büyüklüğü arasında kesin bir bağlantı yoktur.Zeka:Nöronların çeşit
ve sayısına, beyindeki girinti ve çıkıntılara,beyinin ağırlığına ve beyin- omurilik arasındaki orana bağlıdır. Vücuttaki sinirlerin
3’te 2’si beyinde bulunur.Beyin ve omuriliğin dışında üç tane zar vardır.Bunlara MENİNGENS denir.
a)Sert zar: Kafatasın yapışık bağ dokudan yapılmış zardır.Omurilik çevresinde ise serbesttir.Beyini kafatasına bağlar ve
dış etkenlere karşı korur.
b)Örümceksi zar: Sert ve ince zar,birbirine bağlayan ağ şek. zardır.İnce çift yapraklı yapıda olup dış yaprak sert zara
bağlıdır.Zarın yapısındaki süngerimsi boşluklar ile ince zar arası Beyin- Omurilik Sıvısı (BOS) ile doludur. Bu sıvının görev-
leri:
-Kan damarları ile beyin hücreleri arasında madde alış-verişini sağlar.
-Beyni dış etkilere karşı korur.
-Merkezi sinir sistemi sıvılarının iyon dengesini sağlar.
c)İnce zar: Beyni dıştan kuşatan ve bütün girinti – çıkıntılara ulaşan zardır.Yapısındaki kan damarları sayesinde beyin
hücrelerinin beslenmesini sağlar.Beyin çalışırken daha çok besine ihtiyaç duyar ve daha çok artık madde oluşur. Bu artık
maddeler beyinden uzaklaştırılmazsa beyin yorulur (Sürmenaj). Dinlenmek, uyumak, temiz ve bol hava almak beyini din-
lendirir.
Beyin 3 kısımdan meydana gelir.
1)ÖN BEYİN :Uç beyin ve Ara beyin olarak iki kısımdan meydana gelir. Ön beynin dışı gri ( boz )içi ise beyaz ( ak )dır.
Boz kısım nöron gövdelerinden, ak kısım ise akson demetlerinden oluşur. Beyaz rengi aksonları saran Miyelin Kılıf
verir.
A) UÇ BEYİN:
*Zeka, hafıza ,öğrenme ,bilinç, anlayış, çağrışım , hatırlama gibi olayları , öğrenilmiş davranışları ve isteğimizle yapılan
hareketleri kontrol eder.
*Sağ ve sol beyin yarım kürelerinden ve Koklama Çıkıntılarından (koku soğancığı) oluşur.Bu yarıküreler nöron akson-
larından yapılmış Nasırlı Cisim ve Beyin Üçgeni ile birbirine bağlanır. Beyin yarım küreleri Rolando Yarığı ile ön ve arka
loplara ayrılır.
*Dış kısımdaki girintili çıkıntılı boz kısma Beyin Kabuğu (Korteks) denir. Kortekste iki yarım kürenin birbiri ile
haberleşmesini Corpus Callosum (sinir ağı demeti) sağlar. Corpus callosum alınan impulsların daha önce kazanılmış
bilgiler ile karşılaştırılmasını ve bireyin kalıtsal yapısına özgü olarak tepki gösterilmesini sağlar.Motor ve duyu nöronlardan
oluşur, yüz tanımada bu bölgededir. Balık kurbağa ,sürüngen ve kuşlarda kortex bulunmaz
B-ARA BEYİN:
*Ara beyinin yan duvarları Talamusu, tavanı Epitalamusu ve tabanı Hipotalamusu
oluşturur.
-Talamus: Talamus koku alma dışında diğer bütün duyusal impulsların dağıtım mer-
kezidir.Buradaki görme merkezi heyecan –gülme- ağlama gibi ruhsal olayları yaptıran
, gözyaşı çıkmasını sağlayan ve mesafe ayarlayan merkezdir.
*Talamus beynin diğer bölgelerinden gelen impulslarla uyku ve uyanıklık durumunu
düzenler.
-Hipotalamus: İştah, su dengesi, hormon salgılanması (RF), karbonhidrat ve yağ metabolizması , eşeysel yönelme ve
olgunlaşmayı, endokrin bezlerin çalışmasını, kan basıncı ve uyku düzenlenmesi ile ilgili merkezler bulunur. Hipotalamusun
ön kısmı vücut ısısnın artmasını, arka kısmı ise düşmesini önler. Kısaca HOMEOSTASİ’yi sağlar. Hipotalamus yukarı uzaya-
rak EPİFİZİ, aşağı doğru uzayarak HİPOFİZİ oluşturur.
2-ORTA BEYİN:Varol köprüsü (pons) üzerinde ara beyin ve beyincik arasında yer alır.Buradan beyincik, pons, omurilik
soğanı ve omurilikle bağlantı kuran sinirler geçer. Burada TEKTUM (Dördüz Çıkıntılar ) denilen optik lop bulunur. Bu loplarda
görme ve işitme reflex merkezleri yer alır. Örnek: Işıkta göz bebeklerinin daralması, herhangi bir seste köpeğin kulaklarını
dikleştirmesi bu merkezlerce düzenlenir. Ayrıca burada kas tonusu ve vücut duruşunu düzenleyen merkezde bulunur.
B-OMURİLİK SOĞANI:Beyinciğin altında omurilik ile pons arasındadır. Omurilik soğanında beyinden çıkıp vucüt kısım-
larına giden sinirler çapraz yapar. Omuriliğin devamı olduğundan dışta boz , içte ak madde bulunur.
*Solunum, dolaşım, boşaltım, metabolizma, karaciğerde şeker ayarlanması, yutma, çiğneme, öksürme, hapşırma, kusma,
kan damarlarının büzülüp-gevşemesi gibi reflexleri kontrol eder. Kısaca Hayatsal faaliyetleri kontrol eder. Bu nedenle
Hayat Düğümü’de denilen bu kısma şiddetli bir darbe ölüme neden olabilir. Çevresinde beyin ve omurilik zarları bulunur.
C-PONS (Varol Köprüsü): Orta beyin ile Omurilik Soğanı arasındaki kalın sinir demetlerinden oluşur.
-Sadece memelilerde bulunan pons orta beyin ve omurilik soğanı ile Beyin Sapını oluşturur.
*Beyncik lopları arasında impuls iletiminde rol oynar, vücudun sağ ve sol kısmında bulunan farklı kasların çalışmasını ve
solunum merkezlerini düzenler.
2- OMURİLİK
*Çevresi beyin zarları ve BOS ile kuşatılmış omurilik omurga kanalı içinde uzanır.
*Yapısında kelebek şeklinde boz madde içte, ak madde ise dıştadır. Boz maddenin kanatlarının öndeki küt kısmına Ön
Boynuz (ventral b. ), arkadakilere Arka Boynuz (dorsal b.), arka ve ön boynuzlar arasına Yan Boynuz denir. Ön boynuzdan
hareket ( motor) sinirleri, arka boynuzdan duyu sinirleri geçer. Yapısında motor-duyu ve ara nöronlar bulunur.Görevleri:
1-Beyinden gelen ve beyine giden sinirlerin geçit merkezidir.
2-Reflex merkezidir.
*Beyine giden duyu sinirleri Omurilikte çapraz yapar. Beyinden çıkan motor sinirler omurilik soğanında çapraz
yapar. Bu nedenle beyinin sağ tarafı vücudun sol kısmını, sol tarafı sağ kısmını kontrol eder.
*REFLEKS: Herhangi bir uyartının alınması ve hiçbir yorum yapılmadan , bir hareketle cevap verilmesi şeklinde
gerçekleşen fizyolojik tepkilere REFLEKS denir. Refleksler dıştan gelen bazı uyartılara karşı organizmanın oluşturduğu ilk
ve en kısa cevaplarıdır.Reflexler vücudun savunma mekanizmasıdır.
*Refleksler refleks yayı ile idare edilir.Uyartının alındığı nokta ile uyartıya cevap verilen nokta arasında kalan yapılara Re-
fleks Yayı denir. Refleks yayı reseptörler (duyu almaçları) , duyu sinirleri, ara sinirler, motor sinirler ve efektörlerden (kas
veya bez hücreleri) meydana gelir.
*Tüm reflekslerde 3 çeşit nöron bulunmak zorunda değildir. Diz kapağı refleksinde olduğu gibi ARA NÖRON bulunmayabilir.
Bu iki çeşit ( duyu, motor) sinir hücresinin görev yaptığı Basit Refleks Yayıdır. Birçok reflex daha karışık olup çok sayıda
nörondan oluşur.Bunlara Zincirleme refleks denir.Bu refleksler beyin tahrip olsada omurilik bozulmadıkça devam eder.
Örnek: başsız bir tavuğun kanat çırpıp sıçraması veya başsız yılanın kıvrılıp hareket etmesi.
*Omuriliğin faaliyetleri beyin tarafından kontrol edildiğinden bazı refleksler istemli olarak uzun süre devam edebilir.Örnek:İp
cambazlarında beyin refleksleri önler ve kişi acı duymasına rağmen yürümeye devam eder.
*ÖNEMLİ: Refleks sırasında oluşan impulslar önce omuriliğe sonra beyine iletildiği için kişi tepki verdikten sonra
acıyı hisseder.
SORULAR:
1-Sağ bacağına asit damlatılan kurbağa sağ bacağını
çekiyorsa impulse hangi yolu takip eder?
-Reflexler 2 çeşittir:
1-Kalıtsal Refleks: Doğuştan sahip olunan reflekslerdir, sonradan kazanılmaz. Kontrol merkezleri farklı olabilir;
-Omurilik: Diz kapağı, göz bebeğinin ışığa göre büyüyüp- küçülmesi, yeni doğan bebeği meme emmesi, savaş kaç refleksi
-Beyin: Göz kapağı, göze bir şey kaçınca gözyaşı boşalması, yüz kızarması
- Omurilik soğanı: Çiğneme, yutma, nefes alıp verme
- Orta Beyin: Görme (göz bebeğinin büyüyüp küçülmesi) ve işitme (kulakların dikleşmesi)
a)OMURİLİK SİNİRLERİ: Omuriliğin her segmentinin sağ ve sol tarafından toplam 31 çift sinir çıkar.Omurilik sinirlerinin en
büyük sinir çifti bacaklara giden Siyatik Siniridir.Zarar görmesi durumunda Siyatik denilen hastalık oluşur.
*İç ve dış ortamdan gelen uyartıları almada (duyu reseptörleri) ve tepki oluşturmada görev yaparlar.
Duyu reseptörleri
*Fotoreseptörler: Göz (ışık)
*Mekanoreseptörler:Deri, kulak ( dokunma, basınç, ses, hareket)
*Termoresptörler: Deri, hipotalamus (soğuk, sıcak)
*Kemoreseptörler: Dil ve burun (kimyasal madde)
ÖNEMLİ: Kemoresptörler duyu epitelinden farklılaşır, diğer reseptörler ise sinir hücrelerinden farklılaşır.
1-SERT TABAKA (SKLERA): En dışta bulunan, fibröz bağ dokudan oluşan beyaz renkli tabaka gözü dış etkilere karşı
korur ve göze şeklini verir. Ön tarafta incelip saydamlaşarak hafif şişkinleşir ve KORNEA denilen Saydam Tabakayı oluştu-
rur.Kornea göze gelen ışığı kırarak göz merceğine ulaşmasını sağlar.
2-DAMAR TABAKA (KOROİD): Gözü besleyen kan damarları burada bulunur. Burada bulunan yapılar:
*İRİS: Taşıdığı pigmentler (melanin) ile göze rengini verir ve göze gelen ışık miktarını ayarlar. Bu pigmentler fazla ışığı
emerek görüntünün net olmasını sağlar, fazla ışıktan gözü korurlar.
*GÖZ BEBEĞİ: İrisin ortasında, ışığın geçmesini sağlayan ve göze gelen ışık miktarını ayarlayan kısımdır. İrise bağlı düz
kasların kasılıp gevşemesi ile büyüyüp küçülerek göz uyumunu sağlar.
*GÖZ MERCEĞİ: İrisin arkasında bulunan ince kenarlı mercektir. Işığı kırarak retinadaki sarı benekte toplar.
*KİRPİKSİ CİSİM (SİLLİ CİSİM): İrisin etrafında kalınlaşan damar tabaka düz kaslar ile birlikte oluşturduğu yapıdır. ASICI
BAĞLAR (Asıcı Ligamentler) ile birlikte göz merceğinin yerinde sabit kalmasını sağlar ve mercek kalınlığını (GÖZ UYUMU)
AYARLAR.
GÖZ UYUMU
*Gözde saydam tabaka (Kornea) ile mercek arasındaki boşluğa ÖN ODA, mercek ile iris arasına ARKA ODA denir. Bu
odalar özel sıvılar ile doludur. Bu sıvılar gözün şeklinin ve canlılığının korunmasını, mercek ve kornea hücrelerinin beslen-
mesini sağlar.
*CAMSI CİSİM: Mercek ile ağ tabaka arasını dolduran, gözün şeklini koruyan, merceği arkadan destekleyerek yerinde sabit
tutan, iç kısmın karanlık olmasını sağlayan berrak ve jelatinimsi sıvıdır.
3-AĞ TABAKA (RETİNA): En içteki tabakada ışık almaçları (fotoreseptörler) ve ağ gibi dağılmış sinirler bulunur.Fotorese-
ptöler iki çeşittir:
1-Koni res.:Renkleri algılar.Mavi, yeşil, kırmızı renkleri algılarlar.Diğer renkler için 2 veya daha fazlası aynı anda uyarılır.
2-Çubuk (çomak) res.:Siyah , beyaz ve şekilleri algılarlar. Karanlıkta görmeyi sağlar. Çubuk hücrelerde bulunan Rodopsin
Avitamini öncüsüdür ve az ışıkta görmeyi sağlar.
*Koni hücreler yeşil-mavi- kırmızıyı algılar. Bunlardan bir yada ikisinin genetik bozukluk nedeniyle bulunmaması sonucu
RENK KÖRLÜĞÜ oluşur.Bu kişiler kırmızı ve yeşili birbirinden ayıramazlar.Koni reseptörleri bulunmayan TOTAL RENK
KÖRÜ bireyler siyah beyaz görür.
*SARI BENEK: Fotoreseptörlerin bulunduğu, görüntünün oluştuğu kısımdır. Çubuk res. Çok ve çevrede, koni res. Az ve
merkezde olduğu için bir hismin önce şekli sonra rengi ayırdedilir.
*KÖR NOKTA: Göze giren çıkan sinir ve damarların bulunduğu bölgedir. Burada fotoreseptör bulunmaz.
*İnsan gözü 3500- 7500 A dalga boyundaki ışınları görebilir.
*YARDIMCI YAPILAR:
*Kaşlar ve kirpikler: Gözü yoğun güneş ışınlarından korur,
yabancı maddelerin ve terin göze kaçmasını engeller.
*Göz kapakları: Kılcal damarlarca zengin yapılar gözü me-
kanik etkilerden korur.
*Gözyaşı bezleri: Gözü nemli tutar, kurumaktan korur ve
gözyaşında bulunan LİZOZİM enzimi sayesinde göze
ulaşan mikroplar yok edilir.
*Göz kasları: Göz küresinin hareketini sağlayan kaslardır.
Kaslar gözü aynı yönde hareket ettiremezse çift görme
veya şaşılık olur.
*Göz Hastalıkları:
1-Miyop: Gözün önden arkaya olan çapının normalden uzun ya da göz merceğinin normalden daha şişkin olması nedeniyle
görüntü retinanın önüne düşer. Bu kişiler uzağı göremez , kalın kenarlı mercek ile tedavi edilir.
2-Hipermetrop: Gözün arkaya olan çapının normalden kısa veya göz merceğinin normalden ince olması nedeniyle görüntü
retinanın arkasında oluşur. Yakın görülmez ve ince kenarlı mercek ile tedavi edilir.
3-Astigmatizm: Saydam tabaka veya göz merceğinin yüzeyindeki kavislenmede oluşan bozukluktur.Bulanık görülür. Silin-
dirik mercek ile tedavi edilir.
4-Presbitlik: Göz merceğinin esnekliği kaybolarak gözün uyum yapma yeteneği azalır.Görüntü retinanın arkasında oluşur.
Yakın görülmez ve ince kenarlı mercek kullanılır.
5-Şaşılık:Göz yuvarlağını hareket ettiren kasların normalden uzun ya da kısa olmasından kaynaklanır.Ameliyat ile düzeltilir.
6-Göz Tansiyonu: Gözde ön ve arka odanın içinde bulunan sıvıların salgılanması ve boşaltılması arasında bir denge var-
dır.Bu denge bozulursa basınç artarak göz tansiyonu oluşur.
DENGE
2- Dinamik (Döngüsel) Denge: Dönme, hızlanma, yavaşlama gibi hareketlerde vücut pozisyonunun korunmasıdır.
Yarımdaire Kanalları görevlidir. Endolenf ile dolu olan yarımdaire kanallarının taban kısmına AMPULA denir. Burada kıllı
mekanoreseptör hücreler vardır. Örnek:
-Baş veya vücut sola döndürülür
-Yarımdaire kanalları içindeki endolenf ters yönde,
-Ampula tabanındaki kıllı mekanoreseptörlerde ters yinde hareket eder
-Duyu nöronlarında impuls oluşur
-Sinirler ile beyine iletilir
-Konum değişikliği algılanır, denge sağlanır ve korunur.
ÖNEMLİ: Mekanoreseptörler kişi ile aynı yönde hareket ederse denge bozulur, beyincik uyarılır, kesecik ve tulumcu-
klar ile yarım daire kanallarına impuls gönderir ve mekanoreseptörler ters yönde hareket eder, denge sağlanır.
*Dengenin sağlanmasında beyincik ve iç kulak dışında; Göz, kas ve ayak tabanındaki basınç reseptörlerinden gelen
impulslarda etkilidir.
*Araba ve deniz tutması gibi olaylar denge sisteminin aşırı uyarılmasıyla ortaya çıkar.
*Dil tat alma , konuşma ve yutma işlevlerini gerçekleştirir. Epitel doku ile kaplı olan dilde tat almayı sağalayan PAPİLLA’lar
bulunur. Çeşitli şekillere ( mantar, çanak, yaprak, iplik..) sahip papillalar Tat Alma Tomurcuklarından oluşur. Tat alma
tomurcukları ise Kemoreseprörler ve destek hücrelerinden oluşur. Kemoreseptörler 5 farklı tadı (acı, tatlı, tuzlu, ekşi, çin
tuzu= umami) almak için özelleşmiştir. Kemoreptörler dilin her tarafına dağılmıştır, ancak bazı yerlerde farklı tadı algılayanlar
yoğunlaşmıştır. Örnek: İn kısımda tatlı, en arkada acı….
*Tadın algılanabilmesi için tat taneciklerinin mukusta çözünmesi (kimyasal uyarım, kemoreseptör) gerekir. Soğuk, sıcak,
koku ve görüntü tat almada etkilidir.
ÖNEMLİ: Yaşlandıkça tat alma tomurcukları azaldığından tat alma hisside azalır (%30). Yuatkat tat ve koku birbirine
karışınca LEZZET hissi oluşur.
DOKUNMA DUYUSU ve DERİ
*Deri iki temel dokudan oluşur.
1-EPİTEL DOKU: Vücudun iç ve dış yüzeyini örten , en çok hücre kapsayan dokudur.Yapısında salgı yapabilen bezlerde
bulunur.Hücreleri birbirine çok yakın olup stoplazmik köprü ve uzantılarla bağlanmıştırlar.Bu dokuda kan damarları ve
sinirler bulunmaz.Epitel dokunun hücreleri bağ dokudan difüzyonla beslenir. Koruma (deride), emme (bağırsak), salgı
(bezlerde), duyu (duyu organlarında) olmak üzere 4 görevi vardır. Ancak iki veya daha fazla işi birarada yapanlarda bulumur.
*Görevlerine göre üçe ayrılır; 1-Örtü Epiteli 2-Bez E. 3-Duyu E.
1-ÖRTÜ EPİTELİ: Vücudun dış ve iç yüzeyini örter. Bağırsaklarda emilimi sağlar. Hücreleri bulundukları yere göre
yassı, kübik veya silindir şeklindedir.3 çeşittir.a-Tek katlı E. b-Çok katlı E. c-Değişken sıralı E.
a)TEK KATLI EPİTEL:
1-Tek Katlı Yassı Epitel: Alveoller, kılcal damarlar
2 -Tek Katlı Kübik Epitel: Nefron
3-Tek Katlı Silindirik Epitel: Soluk borusu ve bağırsaklar...Bu hücreler arasında salgı yapan Goblet Hücreleri
bulunur. Bu hücreler mukus salgılar.
4-Yalancı Katlı Epitel:Bir sıralı hücreden meydana gelmesine rağmen hücre çekirdeklerinin farklı düzeyde ol-
masından dolayı çok sıralıymış gibi görünür.
b-ÇOK KATLI EPİTEL:Kırk-elli epitel hücresi sırasının üst üste gelmesi ile oluşur.Üçe ayrılır.
1-Çok Katlı Yassı Epitel:Omurgalıların derisindeki Epidermis tabakasında bulunur.Üst taraftaki hücreler yassı
olup alt taraftakiler büyük çekirdeklidir.Epidermiste en üst tabaka keratinleşerek Korun Tabakasını olusturur. Bu tabakada
kan damarları ve sinirler bulunmadığı için hücrelerin beslenmesi ve artık maddelerin atılması difüzyonla olur.Deri, ağız,
yutak, yemek borusu ve gözün kornea tabakasında bulunur.
*KERATİNLEŞME: Çok katlı yassı epitelin dış yüzeyindeki hücreler difüzyonla besin sağlayamaz duruma geldiklerinde
stoplazmaları azalmaya , katılaşmaya ve keratin maddesi oluşturmaya başlarlar.Bu hücreler ölür.Deri üzerinde keratin-
leşmiş hücrelerden oluşan koruyucu bir tabaka (Korun Tabakası) oluşur ve bir süre sonra dökülür. Kıl- tırnak- boynuz- pul
keratinleşmiş yapılardır. Çok katlı epitel doku hücrelerinde bulunan melanin maddesi deriye renk verir.Bu madde mor ötesi
ışınları emerek vucudu korur. Melanin maddesi bulunmayan canlılara ALBİNO denir.
2-BEZ (SALGI) EPİTELİ: Salgı meydana getiren yani SEKRESYON yapan hücrelerdir. Salgı epiteli örtü epitelinin
çoğalarak bağ doku içerisine çökmesi ve farklılaşmasıyla oluşur.Bu uzantıların örtü epiteli ile bağlantısı kalırsa Ekzokrin
Bez, bağlantı kaybolursa Ekdokrin Bez adını alır. Hücre sayısına ve salgının döküldüğü yere göre çeşitleri vardır.Salgının
döküldüğü yere göre:
1-Ekzokrin Bezler (Dış Salgı Bezleri): Salgısını bir kanalla veya doğrudan doğruya vücut dışına veya vücut boşluğuna
bırakan bezlerdir.Ter-tükürük-gözyaşı- yağ…
2-Endokrin Bezler (İç Salgı Bezleri): Kanalsız bezler olup salgılarını doğrudan kana verirler.Salgılarına HORMON denir.
Epifiz- hipofiz- tiroit- paratiroit-B.Ü.B.
3-Karma Bezler: Her iki bezin özelliğini gösterirler.Örnek:Pankreas, Karaciğer, Eşey bezleri, mide bezleri, incebağırsak
bezleri…Pankreas insülin ve glukagonu doğrudan kana verirken, sindirim enzimlerini bir kanalla incebağırsağa akıtır.
DERİNİN YAPISI
2-Alt Deri(Dermis): Canlı olan bu tabakada kan damarları, sinirler, ter bezleri, yağ bezleri, kıl kökleri,bol miktarda elastik
ve kollogen lifler ve çeşitli reseptörler bulunur.
*Krause ve Ruffini cisimcikleri: Krause soğuğu, Ruffini ise sıcağı algılar.Dış ortamla temas eden kısımlarımızda düşük
sıcaklığı algılayan Krause cisimcikleri az sayıda bulunur.Bu nedenle soğuğu fazla algılamayız. Boğaz mukozasında ise
Ruffinin cisimcikleri bulunmadığından derinin dayanamayacağı sıcaklıktaki maddeleri içebiliriz.
*Meisner ve Merkel diskleri: Dokunmayı algılayan almaçlardır.
*Vater –Passini cisimcikleri: Basıncı algılarlar.
*Serbest sinir uçları: Ağrı ve acıyı algılar.
*Ter bezleri: Dudaklar dışında tüm vücut yüzeyinde bulunan bezler vücut sıcaklığının düzenlenmesi ve boşaltım da rol
oynar.
*Yağ bezleri: Derinin yumuşak kalmasını sağlarlar. Alıni burun ve başın saçlı kısmında bol bulunurlar..
*Kıllar: Memelilere özgü yapılar uyartıların kuvvetlendirilmesi ve korumada görev yaparlar.
-Derinin görevleri:
1-Alttaki yapıları fiziksel ve kimyasal etkilerden korur.
2-Vücuda şekil ve bütünlük kazandırır, estetik –güzellik sağlar.
3-Mikroorganizmaların vücuda girmesini önler.
4-Gaz alış-verişi yaparak solunuma yardımcı olur.
5-Terleme ile boşaltıma yardımcı olur.
6-Kan damarları, ter bezleri ve yağ örtüsü ile vücut sıcaklığını sabit tutar.
7-Yağ bezleri yağ salgılayarak deriyi nemli ve yumuşak tutar.
8-Çeşitli duyuları almamızı sağlar.
9-Malphigi tabakasındaki pigmentler deriye renk verir ve zararlı ışınlardan korur.
10-Vücudun su dengesini korur.