You are on page 1of 11

BİYOLOJİ 11.

SINIF DERS NOTLARI

ÜNİTE.1- SİNİR SİSTEMİ

Tüm canlılar çevresindeki uyaranlara karşı özelleşmiş hücre, doku ya da organlar yoluyla tepki gösterirler. Bu
özelleşmiş yapılar canlının vücut bütünlüğünü koruyarak iç ve dış ortamda meydana gelen değişikliklere karşı homeostasinin
(iç denge) korunmasını sağlar. Homeostasi, sinir sistemi ve hormonal sistemin denetiminde sağlanır.

I. SİNİR SİSTEMİNİN YAPISI ve İŞLEYİŞİ

Omurgalı hayvanlardaki sinir sistemi RESEPTÖR (ALICI) hücreler ile EFEKTÖR ORGANLAR arasındaki iletişimi
sağlar. Reseptör hücreler, duyu organlarında bulunan ve canlının iç ve dış çevresindeki çeşitli uyarıları (ses dalgaları, ışık,
sıcaklık, basınç, koku, tat, kan basıncı vb.) algılayan hücrelerdir. Bu uyarılar reseptör hücrelerde uyartının başlamasına neden
olur.
Reseptör hücrelerde oluşan uyartılar sinir hücreleri tarafından merkezi sinir sistemine (beyin-omurilik) taşınarak analiz
edilir ve yorumlanır. Daha sonra oluşan bu cevaplar yine sinir hücreleri tarafından kas ve salgı bezi gibi EFEKTÖR adı verilen
organlara iletilir. Böylece alınan uyarıya uygun bir tepkinin (kasılma, gevşeme ya da salgı üretme gibi) oluşması sağlanır.

Bir sinir sistemi tarafından bilginin işlenmesi; duyunun algılanması, yorumlanarak bütünleştirilmesi ve motor çıktının yani
tepkinin verilmesi şeklinde üç aşamada gerçekleşir.

A. NÖRONUN YAPISI ve ÇEŞİTLERİ

İnsanda sinir sisteminin işlevsel birimini NÖRON adı verilen sinir hücreleri oluşturur. Sinir hücresinin zarına
NÖROLEMMA, sitoplazmasına NÖROPLAZMA denir. Bir nöron, hücre gövdesi ve hücre gövdesinden çıkan akson ve
dendrit denilen uzantılardan oluşur.
HÜCRE GÖVDESİ, mitokondri, ribozom, endoplazmik retikulum gibi hücre organellerinin ve çekirdeğin bulunduğu
kısımdır. İyi gelişmiş ve belirgin bir çekirdekçik içerir. Granüllü endoplazmik retikulumun bulunduğu bölgeler NİSSL
CİSİMCİKLERİ olarak adlandırılır. Hücre gövdesinde ayrıca hücre iskeletinin elemanı olan nörofibriller bulunur.
DENDRİT, hücre gövdesinden çıkan çok sayıda kısa ve dallanmış uzantılardır. Diğer nöronlardan ya da duyu
hücrelerinden aldıkları uyartıları elektrik sinyalleri halinde hücre gövdesine iletir.
AKSON, hücre gövdesinden gelen uyartıları diğer bir sinir hücresine ya da efektör organa iletir. Genellikle dendritten
daha uzun olan aksonların sonlandığı ve dallanarak genişlediği bölgeye akson ucu denir. Aksonun dallanmış olan her bir ucu
uyartıyı ''sinaps'' adı verilen bağlantı bölgesinde diğer hücreye aktarır. Uyartılar, akson ucundan sinaps boşluğuna salgılanan
kimyasal maddeler ile (nörotransmitter) diğer bir sinir hücresine ya da efektör organa iletilmiş olur.

Bazı sinir hücrelerinin aksonları MİYELİN KILIF adı verilen bir kılıf ile kaplanmıştır. Miyelin kılıf aksonun
elektriksel olarak izolasyonunu sağlayan yağlı bir yapıya sahiptir. Bu yapı bakır elektrik tellerinin etrafını saran izolasyon
tabakasına benzerlik gösterir. Miyelin kılıf akson boyunca uyartı iletimini hızlandırır.

Sinir sisteminde nöronlardan daha fazla sayıda olan yardımcı hücreler de bulunur. Bu yardımcı hücrelere GLİA
(DESTEK) hücreleri denir. Glia hücrelerinin bazı tipleri miyelin kılıfın yapımından sorumludur.

Sinir sistemine ait nöronlardaki miyelin kılıfın kesintiye uğradığı bölgelere RANVİER BOĞUM adı verilir. Ranvier
boğumlarında miyelin bulunmaz.

Sinir hücreleri yaptıkları göreve göre duyu nöronu, ara nöron ve motor nöron olmak üzere üç ana gruba ayrılır.

1. Duyu nöronu : Vücudun çeşitli kısımlarında (iç organlar, kaslar ve duyu organları)bulunan reseptörlerden aldıkları
uyartıları merkezi sinir sistemine taşır. Genellikle duyu reseptörleri ile bağlantı kuran bu nöronlara ''Getirici Nöron''
ya da ''Afferent Nöronlar'' denir.

2. Ara nöron : Merkezi sinir sisteminde bulunur. Duyu nöronları ile motor nöronlar arasında iletişim kurar. Duyu
nöronlarından gelen bilgileri değerlendirir ve oluşturduğu cevabı (tepkiyi) motor nöronlara iletir. Ara nöronlara
''İnternöronlar''da denir.

3. Motor nöron : Merkezi sinir sisteminden aldığı uyartıyı kas ya da bezler gibi efektör organlara taşır. Bu nedenle
''Götürücü Nöron'' ya da ''Efferent Nöron'' olarak da adlandırılır.
● Sadece duyu nöronu zarar gören bir kişide; uyarı duyu reseptöründen merkezi sinir sistemine iletilemez.
Dolayısıyla kişi tarafından uyarının niteliği (sıcak, soğuk, acı gibi) algılanmaz. Örneğin elinde kesik oluşan bir kişi,
kesiğin lokal anestezi uygulanarak dikilmesi sırasında acıyı hissetmez, ancak elini oynatabilir.
● Sadece ara nöronu zarar gören bir kişide; uyarı duyu reseptöründen alınıp, duyu nöronları ile merkezi sinir
sistemine iletilse bile buradaki ara nöronlar çalışmayacağı için uyarı değerlendirilmez (sıcak hissi algılanmaz) ve tepki
oluşmaz. Felç, bu duruma örnek olarak verilebilir.
● Sadece motor nöronu zarar gören bir kişide; uyarı duyu nöronları ile ara nöronlara iletilir ve değerlendirilir. Yani
sıcak, soğuk, acı gibi uyarılar algılanır, fakat değerlendirme sonucu tepki organına iletilemez. Örneğin eli yanan bir
kişi acıyı hissetse bile elini çekemez. Günümüzde estetik amaçlı yapılan botoks uygulamaları bu duruma örnektir.

B. NÖRONLARDA İMPULS OLUŞUMU

İç ve dış çevreden gelen uyarıların sinir hücresinde meydana getirdiği elektriksel ve kimyasal değişimlerin tamamına
İMPULS denir.

Bir sinir hücresinde impuls oluşmasını sağlayan en düşük uyarı şiddetine EŞİK DEĞER (EŞİK ŞİDDETİ) denir. İmpuls
oluşabilmesi için uyarı şiddetinin en az eşik değerde olması gerekir.

Not: Bir nöron, eşik değerin altındaki uyarılara


tepki vermez. Yani impuls oluşturmaz. Eşik değer ve
eşik değerin üzerindeki uyarılara ise tüm gücü ile tepki
verir. Nöronların uyarılara bu şekilde hiç tepki
vermemesine ya da tüm gücü ile tepki vermesine YA
HEP YA HİÇ PRENSİBİ denir.

Not: Tek bir sinir telinde, uyarının şiddetinin


artması oluşan impulsun iletim hızını ve impulsun
büyüklüğünü (şiddetini) değiştirmez. Çünkü impuls
iletimi için gerekli olan enerji uyarıdan değil, sinir
hücresinin kendisinden sağlanır. Birden çok sinir hücresi
uyarılırsa, demetteki her nöronun eşik değeri farklı
olduğundan tüm nöronlar eşik değerde uyarılana kadar
tepki şiddeti de artacaktır.
Bir sinir hücresinin farklı şiddetteki uyarılar ile uyarılması
daha fazla sayıda ve sık aralıklar ile impuls oluşumuna neden
olur. Bu durumda uyarılan efektör hücre sayısı artacağından tepki
şiddeti de artar.

Not: Bir nörona verilen uyarının şiddeti arttıkça, birim


zamanda oluşan impulsun sayısı artar (İmpuls Frekansı). Ancak
impuls hızı değişmez.

İmpuls sayısı uyarının; Şiddetine, Tekrarlanma sıklığına ve


etkilenme süresine bağlı olarak değişir.

C. NÖRONLARDA (MİYELİNSİZ) İMPULS İLETİMİ

Bir sinir hücresinde impuls iletimi sırasında POLARİZASYON, DEPOLARİZASYON ve REPOLARİZASYON adı
verilen elektriksel değişiklikler görülür.

a. POLARİZASYON

Normal olarak uyarılmamış yani dinlenme halindeki bir nöronun hücre içi
negatif (–), hücre dışı ise pozitif (+) yüklüdür. Bu duruma polarizasyon denir.
Polarizasyonun nedeni hücre içi ve hücre dışındaki iyonik bileşiklerin
derişimlerinin farklı olmasıdır.

Bu konumdaki nöronun dış kısmındaki Na+ derişimi fazla, K+ derişimi


azdır. Hücre içinde ise tam tersine Na+ derişimi az, K+ derişimi fazladır.Hücre
içinin negatif olmasını yüksek derişimdeki anyonların [A–] hücre içinde
bulunması sağlar. Bu anyonlar, proteinler, amino asitler, sülfat, fosfat ve diğer negatif yüklü iyonlardır. Hücre içinde anyonların
yanı sıra hücre dışına göre daha düşük derişimde olan klor (Cl–) da bulunur.

Not: Nöronlar plazma zarlarının iki yüzeyi arasında elektriksel yük farkına sahiptir. Zarın iki yüzeyi arasındaki bu
potansiyel farka zar potansiyeli denir. Nöron dinlenme halindeyken, yani uyartı iletimi olmadığı zamandaki zar potansiyeline
dinlenme potansiyeli denir. Zar potansiyeli hücre içi ve hücre dışındaki iyon derişimlerinin farklı olmasından kaynaklanır.

Not: Sodyum-potasyum pompası; Na+ ve K+ iyonları arasındaki derişim farklılıklarını sürdürmek için; Na+'u aktif olarak
hücre dışına pompalamak, K+'u da aktif olarak hücre içine almak için ATP enerjisi kullanılır.

b. DEPOLARİZASYON
Sinir hücrelerinin uyarılması ile zardaki voltaj kapılı Na+ iyon kanalları açılır ve zarın Na+ geçirgenliği artar. Bu durum
Na+ iyonlarının hızla hücre içine girmesine neden olur. Sonuçta hücre içi (+), hücre dışı (–) yüklü hale gelir. Bu olaya
depolarizasyon denir.

c. REPOLARİZASYON

Depolarizasyondan sonra, Na+ düzeyi belirli bir düzeye


ulaşınca Na+'un hücre içine girişi durdurulur. Na+ girişi
durdurulmadan önce hücre zarındaki voltaj kapılı K+
kanalları açılır ve hücre içinde derişimi fazla olan K+ hücre
dışına çıkmaya başlar. Bu iyon geçişi hücre içinin tekrar (–),
hücre dışının ise tekrar (+) olmasını sağlar. Yük farkının bu
şekilde yeniden dengelenmesine repolarizasyon denir.

Not: Polarizasyon ve repolarizasyon durumlarında sinir hücresinin iç kısmı negatif, dış kısmı ise pozitif yüklüdür. Polarize
durumundaki sinir hücresinin dış kısmında Na+ iyonu derişimi, repolarize durumundaki sinir hücresinin dış kısmında ise K+
iyonu derişimi fazladır.
Repolarizasyon sonrasında K+ geçişini sağlayan voltaj kapılı K+ kanalları hemen kapanmadığı için, bir miktar daha K+
iyonu dışarı çıkar. Bu duruma HİPERPOLARİZASYON denir.
Bir nöronun uyarılan noktasında başlayan depolarizasyon, bitişiğindeki komşu noktayı uyararak depolarizasyonun nöron
boyunca art arda yenilenmesini ve impulsun akson ucuna ulaşmasını sağlar.

Aksiyon Potansiyeli: Uyarının etkisiyle sinir telinde meydana gelen elektriksel değişime denir. Aşağıda eşik değerde bir
uyarı ile uyarılan nöronda oluşan aksiyon potansiyele ait evreler numaralandırılarak verilmiştir.

MİYELİNLİ
NÖRONLARDA
İMPULS İLETİMİ
Miyelinsiz nöronlarda impuls bu şekilde iletilirken; miyelinli nöronların aksonlarında depolarizasyon ve repolarizasyonu
sağlayan iyon geçişi, miyelin kılıfın kesintiye uğradığı yerler olan Ranvier boğumlarında gerçekleşir.
Miyelinli nöronlarda impuls iki Ranvier boğumu arasında bir boğumdan diğerine atlayarak iletilir. Bu duruma atlamalı
iletim denir. Atlamalı iletimde impulslar, miyelinsiz nörona göre aynı zamanda daha uzun yol alır. Bu nedenle miyelinli
nöronlarda impuls iletimi miyelinsiz nöronlara göre daha hızlı olur.

D. SİNAPSLARDA İMPULS İLETİMİ VE HEDEF ORGANLARDA TEPKİ OLUŞUMU

Bir nöronun aralarında dar bir boşluk bırakarak diğer bir hücre ile iletişim kurduğu birleşme yerine SİNAPS denir. İmpuls
bir nörondan diğer bir nörona ya da tepki organına sinapslar aracılığı ile aktarılır.
Sinapslarda iki hücre arasındaki boşluğa SİNAPS BOŞLUĞU (SİNAPTİK ARALIK), aksonların sinaps boşluğunda
sonlanan ucuna ise SİNAPTİK YUMRU (SİNAPTİK UÇ) adı verilir. Sinaptik yumrularda bulunan sinaptik keseciklerde,
sinapslardaki kimyasal iletimi sağlayan Nörotransmitter Maddeler depo edilir. Birinci nörondan salgılanan nörotransmitter
maddeler sinaps boşluğunu geçtikten sonra ikinci nöronu uyararak impulsun bu nörona geçmesini sağlar. Nörotransmitter
maddelere asetil kolin, adrenalin, noradrenalin, dopamin ve histamin örnek olarak verilebilir.

Sinapslarda impuls iletimi aşağıdaki sırayla gerçekleşir.

1. İmpuls sinaptik yumruya ulaştığında, hücre dışındaki Ca++ iyonları hücre içine girer.
2. Artan Ca++ derişimi 1. nörondaki nörotransmitter maddelerin ekzositoz ile sinaptik boşluğa bırakılmasını sağlar.
3. Sinaptik boşluğu geçen nörotransmitter maddeler 2. nöronun zarındaki reseptörlere bağlanır.
4. Uyarılan ikinci nöronun zarındaki Na+ kanalları açılır ve depolarizasyon gerçekleşir. Böylece impuls ikinci nörona
geçmiş olur. İkinci nöronun yerinde hedef organa ait bir hücre bulunuyorsa tepki oluşur.

İletim gerçekleştikten sonra sinaptik boşlukta nörotransmitter maddeler enzimler tarafından parçalanır veya nöron
tarafından tekrar hücre içine alınır.

Akson ucuna gelen tüm impulslar


buradan diğer sinir hücresine geçmez,
sinapslarda seçici direnç ile karşılaşır.
Böylece uyarıların tüm vücuda
dağılması engellenmiş olur. SEÇİCİ
DİRENÇ ile impulsun belirli bir yolda
ilerlemesi ve sadece ilgili hedef organa
ulaşması sağlanır.
Akson ucundan salgılanan
nöro-transmitter maddelerin, komşu
hücrenin zarında depolarizasyona neden
olması ve impulsun bir sonraki nörona
iletilmesine KOLAYLAŞTIRICI
SİNAPS denir.
Akson ucundan salgılanan
nörotrans-mitter maddelerin, hücre
zarının polariza-syonunu artırarak
(hiperpolarizasyon) impulsun nörondan
geçişini durdurmasına DURDURUCU
SİNAPS denir

Not:
❖ Miyelin kılıfın varlığı, akson çapı, ranvier boğumu sayısı, sinaps sayısı gibi başlıca faktörler impuls iletim hızını
etkiler.

❖ Uyarının şiddeti, uyarının süresi, uyarının sıklığı (frekansı), nöronların sayısı ve dizilişleri, nöronlar arasındaki
bağlantılar impuls sayısını etkileyen başlıca faktörlerdir.
❖ Uyarıların şiddeti, süresi ve frekansı uyarılan sinir hücresi sayısını ve iletilen impuls sayısını artırırken, sinir
hücresinde impuls iletim hızında ve aksiyon potansiyelinin büyüklüğünde bir değişikliğe yol açmaz.

II. İNSANDA SİNİR SİSTEMİ

İnsanda sinir sistemi, Merkezi Sinir Sistemi (MSS) ve Çevresel Sinir Sistemi olmak üzere iki ana bölümde incelenir.

1. MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ

Merkezi sinir sistemi beyin ve omurilikten oluşur. Merkezi sinir sistemini oluşturan yapılar, dış ve iç ortamdan gelen
uyartıları alır ve değerlendirir.
Merkezi sinir sisteminde ara nöronlar ve motor nöronların hücre gövdeleri bulunur.

A. BEYİN

Kafatası boşluğunda yer alan beyin milyonlarca sinir


hücresinden oluşmuştur. Nöron ve nöroglialardan oluşmuş
bir merkezdir. Kafatası kemikleri tarafından korunan beyin
MENİNGENS adı verilen üç katlı zarla çevrilidir.
Meningens zarları dıştan içe doğru; sert zar, örümceksi zar
ve ince (iç) zar şeklinde sıralanır.

▪ SERT ZAR: Kafatası kemiğine yapışık olarak


bulunan bu zar, beyni kafatasına bağlar ve dış
etkilere karşı korur.
▪ ÖRÜMCEKSİ ZAR: Taşıdığı bağ doku lifleri
sayesinde içteki ince zar ile dıştaki sert zarı
birbirine bağlar.
▪ İNCE (İÇ) ZAR: Beynin bütün girinti ve
çıkıntılarını örten bu zar, taşıdığı kan damarları sayesinde beynin beslenmesini sağlar.

Örümceksi zar ile ince zarın arası Beyin-Omurilik Sıvısı (BOS) ile doludur. BOS, kan basıncı etkisi ile kılcal
damarlardan çıkan sıvıdan oluşur.
Beyin Omirlik Sıvısının Görevleri:
● Beyin ve omuriliği mekanik darbelere karşı koruma,
● Sinir hücreleri ile kılcal damarlar arasında madde alış verişini sağlama,
● Merkezi sinir sistemindeki iyon değişimini dengede tutma gibi önemli görevleri vardır.

Not: Beyin zarlarının mikroorganizma etkisiyle


iltihaplanması, MENENJİT adı verilen hastalığa neden
olabilir.

1) ÖN BEYİN

İnsan beyninin en büyük kısmı olduğu için “büyük


beyin” olarak da isimlendirilir. Ön beyin UÇ BEYİN
(SEREBRUM) ve ARA BEYİN kısımlarından oluşur.

a) UÇ BEYİN

İki yarım küreden oluşur. Sol ve sağ olarak ikiye ayrılan bu iki yarım küre kalın bir sinir teli demeti ile birbirine bağlanır.
Ön beyinden enine kesit alındığında dışta miyelinsiz nöronların hücre gövdelerinden oluşan Boz (Gri) Madde, içte ise
miyelinli nöronların aksonlarından oluşan Ak Madde bulunur. Miyelin kılıf yağ yapılı olduğundan bu kısım beyaz renkte
görünür.

Sağ Beyin Yarımküresinin Fonksiyonları; Sol el ve ayakların kontrolü, hayal gücü, yaratıcılık, sezgi, sanatsal farkındalık,
bütüncül düşünce, üç boyut algılama, kavrama, müziksel farkındalık.
Sol Beyin Yarımküresinin Fonksiyonları; Sağ el ve ayakların kontrolü, dil becerisi, mantık, analitik düşünce, karar
verme, bilim ve matematik, sayısal beceriler, yazım becerileri.

Uç beyinin yüzeyini oluşturan ve boz maddeden meydana gelmiş kısma BEYİN KABUĞU (SEREBRAL KORTEKS) adı
verilir.
Beyin Kabuğunun Görevleri;
● Zekâ, bilinç, hafıza, düşünme ve algılama gibi olayların kontrol edilmesi.
● Duyuların algılanıp değerlendirilmesi (görme, işitme, koklama, tat alma, temas, sıcak ve soğuk gibi duyuları algılar).
● İstemli hareketlerin gerçekleştirilmesi ve öğrenilmiş davranışları kontrol edilmesi.

b) ARA BEYİN

Beyin yarım küreleri arasında kalan ara beyin TALAMUS, EPİTALAMUS


ve HİPOTALAMUS bölgelerini içine alır.
❖ TALAMUS

Koku duyusu hariç bütün duyuların toplandığı ve dağıldığı ana merkezdir. Duyu organlarından gelen bilgiler, talamusta
düzenlenir ve beyin kabuğundaki uygun duyu merkezlerine iletilir. Koku ile ilgili sinirler talamusa uğramadan doğrudan beyin
kabuğuna gider.
❖ HİPOTALAMUS

Talamusun altında bulunur. Beyin kabuğu, talamus ve beyin sapının diğer kısımlarıyla bağlantılı olup, bu bölümlere
impuls gönderip alabilir. Vücuttaki homeostasiyi sağlar.

Hipotalamusun Görevleri:
● Karbonhidrat ve yağ metabolizmasını düzenler.
● Heyecan, korku ve stresin kontrolüne yardımcı olur.
● İç organların ve dokuların çalışmasını kontrol eder.
● Vücut sıcaklığını, kan basıncını ve su dengesini kontrol eder.
● İştahı düzenler.
● Günlük ritmi ayarlar.
● Cinsel davranışları ve dövüş ya da kaç tepkisini oluşturur.
● İç salgı bezleri üzerinde etkilidir. Salgıladığı özel hormonlar ile (Salgılatıcı Faktör-RF ve Engelleyici Faktör)
hipofiz bezinin çalışmasını kontrol eder.
● Ayrıca arka hipofiz hormonlarını üretir.

❖ EPİTALAMUS

Epifiz bezini bulundurur. Bu bez biyolojik saati düzenleyen Malatonin Hormonunu salgılar.

2) ORTA BEYİN

● Orta beyin; ponsun üzerinde, beyincik ve ara beyin arasında kalan bölümdür.
● Miyelinli nöronlardan oluşmuştur.
● Kendisine ulaşan birkaç farklı duyu bilgisini alarak bütünleştirir ve beyin kabuğuna aktarır.
● Görme ve işitme reflekslerini kontrol eder. Örneğin göz bebeğinin ışık miktarına göre büyüyüp küçülmesi ya da
görme alanına bir yönden bir nesne yaklaştığında, beynin görüntüyü algılamadan başımızı otomatik olarak o tarafa
çevirmemiz orta beyin tarafından kontrol edilir.
● Kas tonusunun denetlenmesinde görev yapar.

3) ARKA BEYİN

Pons, Omurilik Soğanı ve Beyincik kısımlarını


içine alan bölümdür.

▪ Pons (Varoli Köprüsü)

Pons, orta beyin ile omurilik soğanı arasında


bulunan kalın enine sinir demetlerinden oluşur. Sadece
memelilerde bulunan bu yapı, beyinciğin iki yarım
küresi arasındaki impuls iletimini sağlar. Ayrıca
vücudun sağ ve sol tarafında yer alan farklı kasların çalışmasını ve omurilik soğanındaki solunum merkezlerini düzenler.

▪ Omurilik Soğanı

Beyinciğin altında, omurilik ve pons arasında yer alır. Omuriliğin devamı niteliğinde olan bu yapıda omurilikte olduğu gibi
dışta ak madde, içte ise boz madde bulunur. Omurilik soğanının hasar görmesi bireyin ölümüne neden olabilir.

Omurilik Soğanının Temel Görevleri:


● Solunum, dolaşım, sindirim ve boşaltım gibi çeşitli yaşamsal ve homeostatik önemi olan işlevleri düzenler.
● Hapşırma, öksürme, çiğneme, yutma, kızarma, kusma ve kan damarlarının büzülüp gevşemesi gibi otomatik olarak
gerçekleşen vücut içi reflekslerini düzenler.
● Karaciğerde şeker ayarlanması ve kalp atış hızının düzenlenmesini sağlar.

Not: Beyin yarım kürelerinden çıkıp vücuda giden motor sinirler omurilik soğanında çaprazlanarak omuriliğe gider. Pons ve
omurilik soğanı; çevresel sinir sistemi ile orta ve ön beyin arasındaki bilgi taşınmasını gerçekleştirir.

BEYİN SAPI (BEYİN KÖKÜ): Orta beyin, pons ve omurilik soğanından oluşur. Omuriliği beyin kabuğuna bağlayan
bölgedir. Beyin sapının merkezinde yer alan ve karmaşık bir nöron ağından oluşan bölge, duyusal bir filtre gibi işlev görerek
beyin merkezlerine hangi bilgilerin ulaşacağını belirler. Aynı zamanda bu bölgede uyanıklık ve uykunun kısmen kontrolü
gerçekleştirilir.

▪ Beyincik

İki yarım küreden oluşan beyinciğin dış kısmında boz madde, iç kısmında ise ak madde bulunur. Şekli ağaca benzediği
için ''HAYAT AĞACI'' olarak da isimlendirilir.

Beyinciğin Temel Görevleri:


● Hareket ve dengenin kontrol merkezidir. İç kulaktaki yarım daire kanalları ve gözden gelen uyartıları değerlendirerek
vücudun dengesini sağlar.
● Görme, işitme ve kas hareketleri arasındaki uyumu sağlar. Aynı zamanda iskelet kaslarının düzenli çalışmasında ve
istemli hareketlerin düzenlenmesinde beyin yarım küreleri ile birlikte çalışır. Örneğin gözü kapalı olarak merdiven
inen kişi rahat adım atamaz. Çünkü beyin yarım kürelerindeki görme merkezlerinden beyinciğe giden impulslar ile
kas hareketleri koordine edilir.
● Vücut duruşunu ve kas tonusunu denetler.

Not: Beyinciği zarar gören bir bireyde yürümede bozukluk, titreme ve denge kaybı görülür. Bebekler, beyincikleri
gelişimini tamamlamadan oturamaz, ayakta duramaz ve yürüyemezler.

B. OMURİLİK

2. ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ


III. AAA

You might also like