You are on page 1of 19

Bu kitabýn

DÜNYA
TOP
KEDÝ OYNAYAN
MAÐAZASI
KLASÝKLERÝ
hazýrlanmasýnda
DÝZÝSÝ: 5 TOP OYNAYAN KEDÝ MAÐAZASI'nýn MEB Fransýz Klasikleri dizisindeki
baskýsý
Yayýna
Dizgi
Baský
Temmuz
H.
TOP
KEDÝ
CDr.
Hümanizma
coþkusuyla...
umhuriyetimizin
dMAÐAZASI
OYNAYAN
Necdet
e:1998
hazýrlayan
temel
Yenigün
Çaðdaþ
Bruhunu
A Lalýnmýþ
Bingöl
ZMatbaacýlýk
Haber
Atarafýndan
75.
anlama
:CEgemen
yýlý
veveçeviri
AjansýBerköz
Yayýncýlýk
duymada
Basýn
çevrilmiþtir.
diliilk
vegünümüz
Yayýncýlýk
Ltd.
aþama,
Þti.
Türkçesine
insan
A.Þ.varlýðýnýn
uyarlanmýþtýr.
en somut anlatýmý olan sanat
arýnýn benimsenmesidir. Sanat dallarý içinde edebiyat, bu anlatýmýn düþünce öðeleri en zeng
nun içindir ki bir ulusun, diðer uluslarýn edebiyatlarýný kendi dilinde, daha doðrusu kendi
düþüncesinde yinelemesi; zekâ ve anlama gücünü o yapýtlar oranýnda artýrmasý, canlandýrmasý
atmasý demektir. Ýþte çeviri etkinliðini, biz, bu bakýmdan önemli ve uygarlýk davamýz için
ymaktayýz. Zekâsýnýn her yüzünü bu türlü yapýtlarýn her türlüsüne döndürebilmiþ uluslarda d
n yazý ve onun mimarisi demek olan edebiyatýn, bütün kitlenin ruhuna kadar iþleyen ve sine
n bir etkisi vardýr. Bu etkinin birey ve toplum üzerinde ayný olmasý, zamanda ve mekânda bü
sýnýrlarý delip aþacak bir saðlamlýk ve yaygýnlýðý gösterir. Hangi ulusun kitaplýðý bu yön
uygarlýk dünyasýnda daha yüksek bir düþünce düzeyinde demektir. Bu bakýmdan çeviri etkinli
li ve dikkatli bir biçimde yönetmek, onun geniþlemesine, ilerlemesine hizmet etmektir.
Bu yolda bilgi ve emeklerini esirgemeyen Türk aydýnlarýna þükran duyuyorum. Onlarýn çabala
beþ yýl içinde, hiç deðilse, devlet eliyle yüz ciltlik, özel giriþimlerin çabasý ve yine d
ardýmýyla, onun dört beþ katý büyük olmak üzere zengin bir çeviri kitaplýðýmýz olacaktýr. Ö
bu emeklerden elde edeceði büyük yararý düþünüp de þimdiden çeviri etkinliðine yakýn ilgi
amak, Âli
Milli
Hasan
Cumhuriyet'le
SUNUÞ hiçbir
Eðitim
Yücel
Türk
Bakaný
baþlayan
okurunun
Türkelinde
Aydýnlanma
deðildir.
Devrimi'nde,
23 Hazirandünya
1941.
klasiklerinin Hasan Âli Yücel önc
limize çevrilmesinin,
Cumhuriyet gazetesi olarak,
kuþkusuz
Cumhuriyetimizin
önemli payý vardýr.
75. yýlýnda, bu etkinliði yineleyerek, Türk
Buokuruna
çerçevede,
bir "Aydýnlanma
1940'lý yýllardan
Kitaplýðý''
baþlayarak
kazandýrmak
Milli Eðitim
istedik.Bakanlýðý'nca yayýnlanan dünya klas
n önemlilerini
1799'da
ÖNSÖZ
CumhuriyetTours'dayayýnlýyoruz.
doðan Honoré de Balzac, romanlarýyla adýný duyurmadan önce birçok iþe gir
bu uðurda gençlik yýllarýnýn bir kýsmýný ve parasýný harcadý. "Yaþam demek, gözüpeklik deme
en bütün ömrünce borçlarýndan kurtulmak için gözüpeklikle çabaladý durdu; yýlmadan uðraþtý;
iyle birlikte borcu da yükselmekten geri kalmadý. Büyük bir çabayla çalýþmasý ve ünü, ona
tirmiyor, gündelik maddi ve manevi sýkýntýlardan, üzüntülerden bir türlü kurtulamýyordu. Bi
ih ona güler yüz gösterdi, yýllardýr pek istediði þey oldu: Madam Hanska'yla evlendi. Ama a
rkasý kesilmeyen çalýþmalar, "tiplerinin kaynaþtýðý" beynini yoruyor; yüreðini ve saðlam, i
u yýpratýyordu. "Ýnsanlýk Komedyasý"ný gören gözleri, günün birinde ölüm tragedyasýyla kapa
korkusuzca
Balzac 1822'den
çarpýþan
beriBalzac'ý,
yapýt veriyordu.
sonunda Takma
1850'deadlarla
yenmiþti.
yayýmladýðý ilk romanlarýnda dikkati çe
bir yön yoktu. Deðer taþýyan romanlarýný 1825'ten sonraki yýllarda yazdý. 1842'de o zamana
r yazdýklarýný "La comédie Humaine" (Ýnsanlýk Komedyasý) adý altýnda topladý; Ama, toplumun
yazmak ve eleþtirisini yapmak amacýyla kaleme aldýðý bu büyük yapýtýný, bu "bir toplumda
milyon kiþinin dramý"ný, esininin bolluðuna ve düþlem gücünün zenginliðine karþýn, ömrü ye
Ýþte, 1829 yýlýnýn Eylülünde yazmaya baþlayýp 1830'da yayýmladýðý bu küçük roman da, o büy
di.
anlýk Komedyasý"nýn
Romanýn konusu özgünküçük
deðil,vedahasý
acýklýpekbirçok
parçasýdýr.
kez ele alýnmýþ, þurada burada kim bilir kaç kez
delik yaþamda sýk sýk rasladýðýmýz "düþünce anlaþmazlýklarý"dýr. Böyle olmakla birlikte Bal
ine özgü olan görüþ ve anlayýþ ustalýðýyla, yetkin çevre betimlemeleriyle iþleyebilmiþtir.
yetiþen tipleri, olayýn geçtiði çevreyle nasýl da uyumludur. Bay Guillaume'un dýþ görünüþün
çok canlýdýr; o, sanki karþýmýzda duruyor; "Sýrtýnda yakasý, etekleri, her yaný hep dörtkö
her giyiþinde kendisine neþe veren elbisesi, ayaklarýnda dörtköþe burunlu iskarpini..." Res
amýn portresi de belli ki gerçeklikten alýnmýþ notlarla yazýlmýþ; bir sanatçý ruhunun kayýt
p onda. "Raffaello'nun kompozisyonlarýnda ölümsüzleþtirdiði dalgýn bakýþlý güzeller"e benze
e âþýk olan saf Augustine'den yararlanarak þunu da belirtmek istiyor: "Seven acý çeker". Y
rinde yapýlmýþ ruh çözümlemeleri sayesinde romanýn kiþilerini daha iyi tanýyabiliyor, onlar
ki davranýþlarýný
Coþumculuk'un (Romantizm)
daha yakýndan
en parlak
izleyerek
çaðýndakavrayabiliyoruz.
yetiþen ve bazý yazarlarca kendisine - yazýnda
rçekçilik sözcüðünün daha sonra ortaya çýktýðýný bir yana býrakalým - "gerçekçiliðin babas
erçekçi bir betimlemeyle baþlayýp coþumcu sözlerle son bulan romanýnda, bu iki yazýnsal aký
Romanýn
hali dekiþilerinden
var. kimilerine karþý acýmayla karýþýk bir yakýnlýk duyuyoruz. Böyle yakýn
arla aramýzda bir acý ve sevinç paylaþýmý oluveriyor. Herhalde bu da bir yapýta deðer kaza
nedenlerden
Dr.
TOP
KEDÝ
Bir Necdet
OYNAYAN
zamanlar,
MAÐAZASIBÝNGÖL
biri
Saint-Denis
olsa gerek.caddesinin ortalarýnda, hemen hemen Petit-Lion sokaðýyla bir
leþtiði yerde, bir ev vardý; hani þu benzetme yoluyla tarihçilere eski Paris'i göz önünde
ndýrmak olanaðýný veren deðerli evlerden biri. Bu yýkýntý evin insaný korkutan duvarlarý, h
lerle alaca bulaca bir duruma sokulmuþtu sanki. Birbirine koþut çatlaklarla, sývanýn üstünd
ir yandan öbür yana, bir köþeden öteki köþeye uzatýlmýþ tahta parçalarýnýn evin yüzüne çizd
yoldan geçen bir kimse baþka nasýl bir ad verebilirdi. En hafif bir araba geçerken bile
bu kalaslarýn yerlerinden oynamalarý doðaldý. Paris'te bir daha görülmeyecek üçgen biçimind
vardý. Paris ikliminin gereði olarak kývrým kývrým yapýlmýþ olan bu çatý, yolun üstüne doð
or, böylelikle hem kapýnýn eþiðini, hem de çatý katýnýn duvarýný ve hiçbir dayanaðý olmayan
sularýna karþý koruyordu. Çatý katý, herhalde bu çelimsiz derme çatma evin sýrtýna fazla y
ye, birbiri
Yaðmurlu birüstüne
mart sabahý,
çivilenmiþ,
paltosuna
arduvazý
sarýnmýþ
andýrýr
gençtahtalardan
bir adam buyapýlmýþtý.
eski evin karþýsýndaki dükkân
muþ, bir arkeolog heyecanýyla evi inceliyordu. Doðrusu ya, on altýncý yüzyýl kentsoylularýn
rta kalan bu yýkýntý, kendisine bakanlarý uzun uzun düþündürüyordu. Her katta bir acayiplik
irinci katta birbirine yakýn, uzun ve dar dört pencerenin alt kýsýmlarýnýn camlarý çýkarýla
rine tahtalar konmuþ; kurnaz bir satýcýnýn kumaþlara alýcýlarýn istediði rengi verebilmek i
landýðý hafif bir ýþýk içeriye girsin diye böyle yapýlmýþtý. Delikanlý evin bu en esaslý k
biydi, gözleri henüz bu kýsýmda durmamýþtý. Ýkinci katýn kalkýk panjurlarý altýndan, Bohemy
pencerelerin arkasýnda görünen kýrmýzý müslinden küçük perdeler de onu ilgilendirmiyordu.
atini çeken, üçüncü kattaki pencerelerdi; bunlarýn kaba bir yöntemle iþlenmiþ tahta kýsýmla
angozluðunun ilk çalýþmalarýný göstermek için küçük sanatlar müzesine konsa, buna deðer. Pe
mlarýn rengi öyle yeþildi ki, keskin görüþü olmasaydý, delikanlý, bu evin gizlerini yabancý
saklayan mavi hareli tül perdeleri fark edemeyecekti. Bir þeyler araþtýran bu adam, ya s
onuç vermeyen bakýþlarýndan ya da bütün mahalle gibi bu evin de gömülmüþ olduðu sessizlikte
ada bir evin alt kýsýmlarýna doðru bakýyordu. Gerçekten içinde gülünecek birçok þeyin bulun
den baktýðýnda, dudaklarýnda elinde olmadan bir gülümseme beliriyordu. Neredeyse çökecek o
u eski evin aðýrlýðýyla eðilmiþ gibi duran dört direðin üstüne, yatay olarak dayatýlmýþ koc
rçasý, binbir türlü boyayla boyanmýþtý; kart bir düþesin yanaðýnda da ancak bu kadar al var
celikle iþlenmiþ bu geniþ direðin ortasýnda da top oynayan bir kediyi betimleyen eski bir
tablo vardý; bu resim delikanlýnýn çok hoþuna gitmiþti. Þunu da söyleyelim ki, zamanýmýz re
n alaycýsý bile bu kadar gülünç bir þey uyduramaz. Kedi patilerinden biriyle kendisi kadar
bir raket tutuyor, iþlemeli giysili þýk bir bayýn attýðý kocaman topa niþan almak için de
klarý üstünde yükseliyordu. Çizgiler, renkler, ayrýntýlar, herþey, sanatçýnýn tüccarla, gel
enmek istediðine insaný inandýracak biçimde kullanýlmýþtý. Zaman, her þeyi anlamak isteyen
hnini kurcalayacak olan bu çocukça resmin þurasýný burasýný deðiþtirmiþ, daha kaba bir dur
u. Örneðin, kedinin alaca kuyruðu yer yer öyle kesilmiþti ki, insan kedinin kuyruðunu seyir
i sanabilirdi; atalarýmýzýn kedilerinin kuyruklarý o kadar gösteriþli, iri ve tüylüydü. Yol
ip geçenler, tablonun saðýnda, tahtanýn çürük kýsmýný yarým yamalak kapayan, lacivert renkl
üstüne yazýlmýþ GUILLAUME; solunda ise BAY CHEVREL'in ARDILI sözcüklerini okuyorlardý. Bu
eski yazým kurallarýna uyularak U'larýn yerine V, V'lerin yerine de U kullanýlmýþtý; harfl
n üstüne zaten az sürülmüþ altýn tozunun önemli bir kýsmýný da güneþ ve yaðmur silip süpürm
yeni zaman þarlatanlýðýnýn her þeyden üstün olduðunu sananlarýn gururunu bir parça kýrmak
irtmek uygun düþecek; Parisli tüccarlarýn çoðuna kökeni biraz tuhaf görünen bu dükkân levh
lerimizin vaktiyle kullanýp da alýcýlarý maðazalarýna çekmeyi baþardýklarý birtakým canlý t
leridir. Örneðin, yün eðiren domuz, küçük þebek, vb. kafes içinde gösterilen ve becerileriy
geçenleri þaþkýnlýklar içinde býrakan hayvanlardý. Bunlarýn böyle yetiþtirilmesi on beþinci
icilerin ne kadar sabýrlý olduðunu kanýtlardý. Böyle meraklý þeyler, talihli sahiplerini, S
Denis caddesinde hâlâ görülmekte olan Providence'lardan, Bonne-Foi'lardan, Grâce-de-Dieu'l
erden ve "Jean-Baptiste'in Boynunun Vurulmasý"ný (1) gösteren resimlerden daha çabuk z
engin ediyordu. Tanýmadýðýmýz bu adam, orada, kedinin çabucak belleðe yerleþecek olan resmi
yretmek için durmuyordu herhalde. Bu delikanlýnýn kendisine özgü tuhaf yanlarý vardý. Eski
an giysileri gibi kýrmalý paltosunun altýndan görünen zarif ayakkabýlarý, Paris'in bu çamu
yasý içinde giydiði beyaz ipek çoraplarýyla dikkati bir kat daha kendisine çekiyordu; beyaz
ipek çoraplarýnýn üstündeki çamur serpintileri de kendisinin ne kadar sabýrsýz bir insan ol
gösteriyordu. Bir düðünden ya da balodan çýkmýþ olmalý; çünkü, sabahýn bu saatinde beyaz e
ndeydi. Kývrýmlarý açýlarak omuzlarýna sarkan siyah saçlarýn bukleleri, saçýnýn Caracalla (
kesildiðini gösteriyordu. David (3) okulu kadar, yüzyýlýn ilk yýllarýna damgasýný vuran Yun
oma figürlerine duyulan hayranlýk da, bu görünümün moda olmasýna yol açmýþtýr. Geç kalmýþ b
e çabucak varmak için dörtnala giderken çýkardýklarý gürültüye karþýn, her zaman pek hareke
addede o sýrada bir sessizlik vardý; bunun güzelliðini ancak, þu saatlerde gürültü patýrtý
n susan ýssýz Paris'te dolaþanlar bilir; bu gürültü sonra yine baþlar ve uzaktan insana den
n coþkun sesini hatýrlatýr. Top Oynayan Kedi bu acayip delikanlýda ne kadar merak uyandýrýy
rsa, kendisi de Top Oynayan kedi Maðazasý'nýn sahiplerinde o kadar merak uyandýrýyordu. Göz
kamaþtýracak derecede beyaz bir kravat, acý çekmiþ insanlara özgü yüzünü aslýnda olduðundan
eriyordu. Kara gözlerinin kimi zaman gölgelenen, kimi zaman da ateþ saçan parýltýsý, yüzünü
kenar çizgilerine ve gülümserken büzülen kývrýmlý geniþ aðzýna pek yakýþýyordu. Yeðin bir s
hlikeli birþeyler okunuyordu. Birinin nasýl bir insan olduðunu anlamamýz konusunda en uy
gun yaný, alný deðil midir? Tanýmadýðýmýz bu delikanlýnýn alný tutku belirttiðinde oluþan k
bilir bir durum alýyordu ki, insana sanki ürküntü geliyordu; ama bir kez de, o kolayca b
ozuluveren dingin durumunu aldý mý, göze çarpacak bir güzellik ortaya çýkýyor; sevincin, ac
ginin, öfkenin, gururun en soðuk insaný bile etkileyecek kadar güçlü bir biçimde kendisini
rdiði bu yüze, alýmlý bir görünüþ veriyordu. Bu yabancý, pek küskün bir tavýr takýnmýþtý; t
penceresinin çabucak açýlýp yusyuvarlak, pembe beyaz, neþeli, hani bazý anýtlara konan ve
areti simgeleyen yüzler kadar her yerde görülen türden, üç tane yüzün ortaya çýktýðýný göre
elediði bu üç baþ, Ýsa'nýn yanýndan hiç ayrýlmayan, bulutlar arasýna serpiþtirilmiþ tombala
kafalarýný anýmsatýyordu. Çýraklar sokaktan yükselen sýcak ve buharlý havayý, yattýklarý ta
havanýn ne kadar sýcak ve pis olduðunu anlatmak istiyormuþ gibi bol bol soludular. Arala
rýnda en neþeli görüneni, bu tuhaf nöbetçiyi ötekilere gösterdikten sonra kayboldu; elinde
ereçle yeniden göründü; bu gerecin eðilip bükülmeyen madeni kýsmý çýkarýlmýþ, yerine yumuþa
iraz sonra yüzlerinde þeytanca bir anlatýmla, aþaðýda çevreyi seyre dalan adama bakarak baþ
beyazýmsý bir su boþalttýlar. Suyun kokusu, üçünün de sakallarýný biraz önce traþ ettikler
u. Tavan arasýnýn en kuytu yerine gizlenerek iþkencelerine uðrayan zavallýnýn öfkelenmesini
yredip keyiflenmek için ayaklarýnýn ucunda dikilmeye uðraþýrlarken, delikanlýnýn öfkelenmey
irmemekten gelen bir kaygýsýzlýkla paltosunu silkiþini ve boþ çatý penceresine gözlerini ka
n yüzünde okunan derin aþaðýlamayý görünce gülmeyi kestiler. Tam bu sýrada beyaz, ince bir
i kaba pencerelerden birinin çerçevesini altýndan tutarak, gevþek mandalý, çok kez aðýr cam
rdenbire koyuveren oluktan kaldýrýp yukarý çekmiþti. Ýþte o zaman yolcu, bu uzun süren bekl
n ödülünü gördü. Sularýn göðsünde açan beyaz çiçekler gibi taptaze bir genç kýz, baþýnda mü
ona insaný hayran eden saf bir görünüþ veriyor. Koyu renkli bir kumaþla örtülmüþ olmakla b
uyurken yapýlan hareketlerle açýlmýþ küçük aralýklardan boynu ve omuzlarý görünüyor. Hiçbir
flýðýný, ne de yýllarca önce Raffaello'nun (4) yüce kompozisyonlarýnda ölümsüzleþtirdiði o
akýþýný deðiþtirmemiþti. O genç kýzlarýn dillere destan olan güzelliði, dinginliði, bunda d
naklarýna uykunun sanki bir kabartma gibi göze görünür bir yaþam taþkýnlýðý verdiði bu yüzü
arý kabasaba, pervazý kararmýþ kocaman pencerenin eskiliði hoþ bir karþýtlýk oluþturuyordu
e uykudan kalkan genç kýz, gecelerin ayazýndan ötürü sarýndýðý gömleðini henüz açmamýþ günd
vi gözlerini önce komþu binalarýn çatýlarýnda gezdirdi, sonra göðe baktý; en sonra da bir
sokaðýn loþ kýsýmlarýna bakýndýðý sýrada, gözleri birdenbire kendisini hayran hayran seyred
leriyle karþýlaþtý. Süslenme meraký, herhalde onu gecelikle göründüðüne piþman ettirmiþ ol
eriye çekildi, pek fazla aþýnmýþ olan mandal da dönünce, pencere, atalarýmýzýn bu günahsýz
a kötü bir ad verilmesine neden olan bir hýzla indi (5) ve hayâl silindi. Bir bulut, sab
ah küçük
Bu yýldýzlarýnýn
þeyler olup
en parlaðýný,
biterken, Top
bizimOynayan
delikanlýnýn
Kedi maðazasýnýn
gözlerindenince
gizleyivermiþti.
camlarýný koruyan kalýn iç
birdenbire kaldýrýlýverdi. Görünüþe göre, dükkânýn levhasýyla yaþýt bir uþak, tokmaklý eski
arýna dayamýþ ve titrek bir elle, üzerine sarý ipekle "Chevrel'in Ardýlý Guillaume" adý iþl
köþe bir kumaþ parçasý takmýþtý. Buradan gelip geçenlerin birçoðu için Mösyö Guillaume'un n
irmek zordu. Dükkânýný dýþtan koruyan kalýn demir çubuklarýn arasýndan, koyu renkli bezlere
akým paketler hayal meyal görülebiliyordu; bunlarýn sayýsý Okyanus'u geçmek için yola düþe
alýklarý kadar çoktu. Bu gotik cephenin görünüþü basitti, ama Paris'te maðazalarý her zaman
allarla dolu, alýþveriþleri en geniþ ve ticaret alanýnda namusluluðu en ufak bir kuþku bile
eyen bir tüccar varsa, o da Mösyö Guillaume'du. Meslektaþlarýndan kimileri hükümetle bir iþ
er ve pazarlýðý uydururlar da ellerinde istenen kumaþ bulunmazsa, saðlamaya söz verdikleri
parça miktarý ne kadar çok olursa olsun, bunu kendilerine teslime o her zaman hazýrdý. Kur
naz tüccar, kazancýn en fazla kýsmýný kendisine mal etmenin binbir yolunu bildirdi; hem de
onlar gibi kendilerini koruyacak kimselere koþup yaltaklýklar yapmak, deðerli armaðanla
r vermek zorunda kalmadan. Esnaf arkadaþlarý borçlarýný güvenilir, ama vâdesi biraz uzunca
içelerle ödeyebileceklerse, o zaman da, "söz anlar adamdýr," diyerek noterini gösterir ve
Saint Denis Caddesi tüccarlarýnýn dilinde, indirimin zorla yapýldýðýný anlatmak için, "Alla
Guillaume'un noterinin eline düþürmesin" deyiþini atasözü haline getirten bu önlem sayesind
bir çuvaldan ikinci bir öðütme ücreti çekmenin yolunu bulurdu. Uþak tam çekildiði sýrada i
ar da birdenbire, dükkânýn kapýsýna dikiliverdi. Mösyö Guillaume, Saint-Denis caddesine, ko
kânlara, havaya, týpký uzun bir yolculuktan sonra Havre'a ayak basýp Fransa'ya kavuþan bir
adam gibi baktý. Kendisi uyurken hiçbir þeyin deðiþmemiþ olduðu kanýsýna varmak üzereyke
nöbet bekler gibi duran yolcu gözüne iliþti; beri yandan, o da kumaþ tüccarlarýnýn bu pîrin
boyuna inceliyordu; týpký Humboldt'un (6) Güney Amerika'da elektrikli nehir balýðýný gördü
ptýðý gibi, Mösyö Guillaume'un ayaðýnda dizden aþaðýsý olmayan, siyah kadifeden, geniþ bir
li çoraplar, gümüþ tokalý, burnu dört köþe iskarpinler; hafifçe kamburlaþmýþ sýrtýnda da, k
a dönmüþ beyaz maden düðmelerle süslü, etekleri, yakasý hep dört köþe, yeþile çalar çuhadan
aþmýþ saçlarý kafasýnýn üstüne öyle bir düzenle taranýp yatýrýlmýþtý ki, onu sanki üzerinde
ya döndürmüþtü. Burguyla delinmiþ gibi küçük yeþil gözleri, kaþ yokluðundan, hafif bir kýrm
kemerin altýnda ateþ gibi parlardý. Alnýnda kaygýlarýn çizdiði buruþuklar, giysisinin kýrm
çoktu. Bu rengi uçuk yüz, sahibinin sabýrlýlýðýný, ticaretteki açýkgözlülüðünü ve iþlerin
açgözlülüðü gösteriyordu. Mesleklerini belli eden görenekleri, giysileri, deðerli bir taký
ler diye saklayan ve yeni uygarlýk dünyasý içinde, Cuvier 'nin (7) taþ ocaklarýnda bulduðu,
fandan önceki zamanlardan kalma þeyler gibi duran o eski aileler, o dönemde þimdiki kada
r tek tük deðildi. Guillaume ailesinin reisi de, eski gelenekleri koruyanlarýn en önde g
elenlerinden biriydi. Onun eski esnaf kâhyalarýný özlemle andýðýný görenler vardý. Ticaret
rinin kararlarýndan söz ederken kesinlikle "konsüllerin ilâmý" derdi. Bu eski alýþkanlýklar
sinde evde ilk kalkan o olur, her Tanrýnýn günü, hiç býkýp usanmadan, gecikecek olurlarsa a
lamak için üç tezgâhtarýn gelmelerini beklerdi. Bu usta tüccarýn genç çömezleri, pazartesi
patronun, pazar günkü eðlencelerinin belirtilerini, izlerini yüzlerinde ve davranýþlarýnda
siz sedasýz bir çabuklukla araþtýrmasýndan korktuklarý kadar hiçbir þeyden korkmazlardý. Fa
nda yaþlý kumaþçý çýraklarýna dikkat etmedi. Ýpek çoraplý, paltolu delikanlýnýn zaman zaman
kânýn ta içine bakýþýnýn nedenini anlamaya çalýþýyordu. Ortalýk iyiden iyiye aydýnlandýðý i
delerle çevrili, parmaklýklý, içinde baþvurulunca yanýtlamaya hazýr dilsiz biliciler, kocam
kocaman defterler bulunan özel çalýþma odasý görülebiliyordu. Her þeyi anlamak isteyen yaba
küçük yere sanki göz dikmiþti; sanki yandaki yemek odasýnýn planýný çýkarýyordu; bu oda, t
an giren ýþýkla aydýnlanmýþtý; aile toplanýp yemeðe oturduðunda, dükkân kapýsýnýn önünde ge
le kolayca görebiliyordu. Evine karþý gösterilen bu yakýn ilgi, aðýr vergiler dönemini görü
an tüccara kuþkulu gelmiþti. Doðal olarak Mösyö Guillaume, bu kim olduðu belirsiz adamýn To
ayan Kedi maðazasýnýn
Tezgâhtarlarýn en yaþlýsý,
kasasýna
delikanlýnýn
göz diktiðini
gizlidüþünüyordu.
gizli üçüncü katýn pencerelerini seyrettiðini
nuyla yabancý arasýndaki sessiz düelloya için için keyiflendikten sonra, Guillaume'un bulu
nduðu kaldýrýma geçmek yürekliliðini gösterdi. Yolda bir iki adým yürüdü, baþýný kaldýrdý,
el Augustine Guillaume'u fark eder gibi oldu. Birinci tezgâhtarýn anlayýþýndan memnun olma
yan kumaþçý ona ters ters baktý, fakat o anda, bu kim olduðu bilinmeyen adamýn orada bulunu
un, tüccarýn ve âþýk tezgâhtarýn içlerinde uyandýrdýðý korku kayboluverdi. Yabancý, yakýnda
ekte olan bir arabayý çaðýrdý, yalancýktan olduðu besbelli bir kayýtsýzlýkla bindi gitti. B
larýnýn kurbanýný karþýlarýnda bulmaktan bir hayli kaygýlanan öteki tezgâhtarlarýn içine bi
-i.NeM.oluyor
Guillaume
baylar,
onlara:
dedi: böyle kollarýnýzý kavuþturmuþ, orada niye duruyorsunuz? Vallahi,
enDemek
-Bu
Yaþlý
eskiden
iþe tüccar
bakan
ki,Mösyö
ogülümsemekten
ikinci
zaman
Chevrel'in
tezgâhtar
gün dahakendisini
yanýndayken,
erken
lâfý doðuyormuþ.
yapýþtýrdý:
alamadý.
iki top
Louviers
kumaþýveçoktan
Sedan'ýn
eldenzengin
geçirmiþtim
fabrikabile.
sahipleri
n olan babalarýnca Guillaume'a emanet edilen bu üç gençten ikisi, kendi istedikleri anda
yüz bin franka kavuþabileceklerdi; buna karþýn Guillaume onlarý, tezgâhtarlarý, otuz yaþýn
in olmak istiyen zamanýmýzýn þýk ve çaðdaþ maðazalarýnda bugün artýk uygulanmayan o eski an
yönetmeyi görev bilirdi; onlarý köle gibi çalýþtýrýrdý. Bu üç tezgâhtar da, bugün vur patla
giderlerini þiþiren o iþçilerden on tanesini hayli yoracak bir iþin üstesinden pek iyi gel
yorlardý. Ýnsana, kapýlarýnýn rezeleri her zaman yaðlanmýþ gibi gelen bu koca yapýnýn sessi
r gürültü bozamazdý. En küçük bir mobilyadaki titiz temizlik buradaki derli topluluðu anlat
gâhtarlardan en þeytaný, öðle yemeðinde kendilerine verilen ama el sürmedikleri gravyer pey
inin üstüne, sofraya ilk getirildiði tarihi yazar, bundan da bir hayli zevk alýrdý. Bu ve
buna benzer muziplikler, Guillaume'un iki kýzýndan küçüðünü, hani þu, büyülenmiþ gibi olan
önce görünen kýzý güldürürdü. Çýraklar, hattâ en eskisi bile, çok fazla bir ücret verdikle
yemiþ sofraya konduðu zaman patronun masasýnda kalacak kadar cesaret gösteremezdi. Madam
Guillaume salatayý hazýrlamaktan söz ettiðinde, ölçüyü þaþýrmayan elinin nasýl bir elisýký
avallý gençleri bir titreme alýrdý. Birkaç gün önce, akýlcý bir neden göstermeden dýþarýda
gibi düzenli yaþamý bozacak bir þeye kalkýþamazlardý. Tezgâhtarlardan ikisi, her pazar, sý
eyse, Guillaume ailesiyle Saint-Leu'deki âyine ve ikindi duasýna giderdi. Matmazel V
irginie'yle Augustine, arkalarýnda hint alacasýndan gösteriþsiz giysiler, tezgâhtarlarýn ko
larýna girerler, annelerinin sert bakýþlarý altýnda yürürlerdi; ailenin oluþturduðu bu alay
a da maroken kaplý kocaman iki âyin kitabýný taþýyan baba gelirdi; bu iþe onu karýsý alýþtý
rýn aylýðý yoktu. On iki yýldýr boþboðazlýk etmeden, doðrulukla çalýþarak dükkânýn sýrlarýn
gördüðü iþe karþýlýk sekiz yüz Frank alýrdý. Kimi aile yortularýnda ona armaðan olarak yal
aume'un kuru ve buruþuk eli deðdiði için bir deðer kazanan þeyler verirlerdi; ajurlu nakýþl
ce ortaya çýkarsýn diye içini pamukla doldurduðu, iplikten yapýlmýþ keseler, takýr takýr ku
ekten askýlar, kaba ipekten çoraplar. Arada bir, o da çok seyrek, ev halký kýra gittiði ya
a Parislilerin artýk çoktan unuttuklarý bir oyunu görmek için, aylarca bekleyip sonunda bi
r loca kiralamaya hak kazandýðýnda, ailenin eðlencelerine bu "bakanlar bakaný" da katýlýrdý
üç tezgâhtara gelince, eski zamanlarda bir kumaþçýbaþýyý çýraklarýndan ayýran saygý perdes
tam anlamýyla vardý; bir top kumaþ aþýrmak bu görkemli protokolü bozmaktan daha kolaydý. B
kurallar bize gülünç görünebilir, ama bu eski kurumlar iyi gelenekleri ve doðruluðu öðrete
rdi. Maðaza sahipleri çýraklarýný çocuklarý gibi tutarlardý. Delikanlýnýn çamaþýrýný dükkân
ler, onarýr, kimi zaman da yerine yenisini koyardý. Bir tezgâhtar hastalanýnca gerçekten
bir anne sevecenliði görürdü. Durum tehlikeliyse patron birçok para harcýyarak en ünlü dokt
getirirdi. Patron bu gençlerin ailelerine karþý, onlarýn yalnýzca ahlâklarýndan, bilgilerin
sorumlu olmakla kalmaz, içlerinde felakete uðramýþ, ama ahlâk bakýmýndan deðerli biri olur
u eski tüccarlar yetiþtirdikleri zekâya deðer vermesini bilirler ve uzun zaman mallarýný mü
erini güvenle ellerine býraktýklarý kimseye kýzlarýnýn mutluluðunu da emanet etmekten çekin
i. Guillaume bu þimdi pek bulunmayan adamlardan biriydi; gülünç yönleri olmakla birlikte i
yi yönleri de vardý; iþte bunun için, birinci tezgâhtarý olan anasýz babasýz, parasýz pulsu
h Lebas'yi büyük kýzý Virginie ile baþgöz etmeyi aklýndan geçiriyordu. Ama Joseph, hiç de p
gibi düþünmüyordu; bir imparatorluk bile baðýþlasalar, küçüðü dururken büyüðünü almazdý. Za
stine'e, küçüðüne, gönlünü adamakýllý kaptýrmýþtý. Ellerden habersiz besleyip büyüttüðü bu
mek için, önce yaþlý kumaþ tüccarýnýn evinde egemen olan baskýcý yönetimin etkinlik alanýna
Guillaume'un iki kýzý vardý. Büyüðü, Matmazel Virginie, annesinin tam kopyasýydý. Mösyö Che
ekiyor.
an Madam Guillaume, kasanýn arkasýndaki sandalyesinde dimdik otururdu; dahasý, bundan ötürü
kendisi oraya çivilidir, deðildir diye alaycý kimselerin bahse tutuþtuklarýný birçok kez i
ir. Kuru ve uzun yüzü aþýrý dindarlýðýný açýkça gösterirdi. Yakýþýksýz ve hiç hoþa gitmeyec
Guillaume'un altmýþlýk baþýnda, her zaman dul bir kadýnýn hotozuna benzeyen, püsküllerle sü
iç deðiþmeyen bir baþlýk vardýr. Komþularý onun adýný "kapýcý rahibe" koymuþlardý. Az konuþ
oynatýrken telgraf makinesi gibi kesik ve titrek devinimler yapardý. Kedi gözü gibi parl
ak gözleri, kendisi çirkin olduðundan, herkese sanki kinle bakardý. Küçük kardeþi gibi anne
sert eðitimiyle büyüyen Matmazel Virginie'nin yaþý yirmi sekizi bulmuþtu. Annesine benzeyi
bazan yüzüne verdiði çirkin görünüþü gençliði hafifletiyordu; ama, annenin sertliði, onda
ak iki büyük özellik yaratmýþtý: yumuþak baþlýlýk ve sabýr... Matmazel Augustine ise on sek
basmýþtý, ne anasýna benzerdi, ne de babasýna. Kendisiyle ana ve babasý arasýnda yüz ve vüc
an hiçbir yakýnlýk olmadýðý için, bazý saf kadýnlarýn, çocuðu Allah verir yolundaki sözüne
ardandý. Augustine ufak tefek, onu daha iyi anlatabilmek için þöyle diyelim, minnacýk bir
kýzdý. Alýmlý ve temiz yürekli; kibarlarýn dünyasýnda yaþayan bir erkek, bu sevimli kýzda y
a hareketler, ince olmayan tavýrlar, kimi zaman da sýkýlganlýk gibi þeyleri kusur olarak gö
ebilir. Sessiz ve hareketsiz yüzünde gelip geçici bir karaduygululuk ( melankoli ) oku
nurdu; analarýnýn baskýsýna karþý koymayý göze alamayacak denli zayýf kýzlarda görülen kar
i kýzkardeþin giydikleri giysiler pek gösteriþsizdi; bundan dolayý, þu parýl parýl yanan te
, yaþlý uþaðýn üzerlerinde bir toz zerresi görmeye dayanamadýðý raflar, çevrelerinde görüle
geçmiþ günleri anýmsatan yalýnlýða pek güzel uyan ve kendilerine pek yakýþan bu aþýrý dere
le, kadýnda doðuþtan olan kendilerini beðendirme isteðini doyuramýyorlardý. Yaþayýþ biçimle
mutluluklarýný saðlayacak fýrsatlarý sürekli çalýþmakta aramak zorunda kalan Augustine ile
ie, kýzlarýndaki ahlâk yetkinliðinden ötürü içinden kendi kendini kutlayan annelerini þimdi
r hep hoþnut etmiþlerdi. Aldýklarý eðitimin sonuçlarýný düþünmek kolay. Ticaret için yetiþt
nýzca elisýký çýkarlarýna dokunan akýl yürütmeleri ve hesaplarý dinlemeye alýþýktý onlar; d
tutma, biraz Yahudi tarihi ve Le Ragois'dan Fransýz tarihinden baþka bir þey öðrenmedikle
ri, annelerinin okumalarýna izin verdiði yazýlardan baþkalarýný okumadýklarý için de kafala
liþmemiþti; ev yönetiminde pek bilgiliydiler; her þeyin ederinden pek iyi anlarlar, para
biriktirmedeki zorluðun ne demek olduðunu bilirlerdi; tutumluydular, tüccarýn iyi huyla
rýna karþý büyük bir saygý gösterirlerdi. Babalarý varlýklý olduðu halde, fistoda olduðu ka
a da becerikliydiler; anneleri her zaman kýzlarýna yemek piþirmeyi öðrenmelerini söylerdi;
lelikle, örneðin bir akþam yemeði hazýrlamasýný öðrenecekler, gerekince de, iþten anladýkla
yabileceklerdi. Dünya zevklerinden haberleri yoktu; kendilerine örnek edindikleri büyükl
erinin ömürlerinin nasýl geçtiðini gördüklerinden, annelerinin gözünde bir baþka dünya olan
ba ocaðýnýn sýnýrlarý dýþýnda bulunan þeylere pek bakmazlardý. Bu dünyada gördükleri tek eð
rý nedeniyle düzenlenen toplantýlardý. Ýkinci kattaki salonda, yeðeninden on beþ yaþ küçük,
akan, Chevrel ailesinden Madam Roguin, maliyede þef yardýmcýsý genç Rabourdin; zengin koku
satýcýsý César Birotteau ve eþi Madam César; Bourdonnais caddesinin en zengin ipekli tücca
Camusot ve onun kayýnbabasý Mösyö Cardot; iki üç yaþlý bankacý ve eli eteði temiz bayanlar
aman; kaðýtlara sarýlý kristal eþya, þamdanlar, Saksonya iþi porselen ve gümüþ takýmlarý ku
reken hazýrlýklar, piskoposlarý tarafýndan kabul edilecek rahibeler gibi bir dakika bile
hareketsiz duramayan bu üç kadýnýn hep ayný olan yaþamlarýna bir deðiþiklik getirirdi. Gec
kacaðý kurulamaktan, oðmaktan yorgun bir halde yortunun bu süs eþyasýný yerlerine koyarlar,
nra iki kýz, annelerinin yatmasýna yardým ederlerdi. Bu sýrada Madam Guillaume onlara þöyle
derdi: "Bugün hiçbir iþ yapmadýk yavrularým!" Bu tören toplantýlarýnda, kapýcý rahibe kýlýk
il ya da tavla oynasýnlar diye onlarý kendi yatak odasýna kapamaz, dans etmelerine izi
n verirdi; bu ayrýcalýk hiç umulmadýk mutluluklar arasýnda sayýlýr, karnaval zamaný babalar
loya gidiyorlarmýþ gibi bir sevinç yaratýrdý. Bu gösteriþi sevmeyen yaþlý kumaþçý yýlda bir
ama hiçbir þeyi esirgemezdi. Çaðrýlýlar gerçi zengin ve zarif kimselerdi, ama çaðrýya gelm
etmezlerdi; çünkü piyasanýn en büyük maðazalarý Mösyö Guillaume'un müthiþ güvenilirliðinden
neyimlerinden yardým umardý. Gelgelelim bu herkesçe sayýlan tüccarýn kýzlarý, çevrenin gen
sunduðu bilgilerden sandýðýmýz kadar yararlanamazlardý. Bu tür toplantýlarda, artýk kullan
olmuþ eþyalar defterine yazýlan, sýradanlýklarý insaný utandýracak mücevherler takarlardý.
rinde dikkati çekecek hiçbir yön yoktu. Anneleri onlarý bir dakika gözünden ayýrmadýðý için
leriyle "evet" ve "hayýr"dan baþka bir þey konuþamazlardý. Dahasý var, Top Oynayan Kedi mað
sýnýn yasasý, saat on birde, yani eðlence tam kýzýþmaya baþladýðý sýrada eve dönmeyi gerekt
alýþkanlýklarýndan ve ilkelerinden doðan bu gibi durumlarla, biçim bakýmýndan babalarýnýn
e oldukça uyar gibi görünen eðlencelerinin tadý kaçardý. Alýþtýklarý yaþama gelince, bir þe
etimlemeye yeter. Madam Guillaume, kýzlarýnýn sabahleyin erkenden giyinip hazýr olmalarýný,
hergün ayný saatte odalarýndan aþaðýya inmelerini isterdi. Onlarýn çalýþmalarýný da bir man
düzene sokmuþtu. Bununla birlikte Augustine'de, nedendir bilinmez, bu yaþamýn anlamsýzlýðýn
sayacak denli incelmiþ bir ruh vardý. Gün olurdu, þu karanlýk merdivenin, nemli maðazalarýn
rinliklerinde bir þeyler arar gibi mavi gözleri canlanýrdý. Bu manastýr sessizliðinden anla
lar çýkarmaya çalýþýr; sonra da, duygulara maddeden daha fazla deðer veren aþk dolu bir yaþ
tan gelen seslerini dinler gibi bir hal alýrdý. Böyle anlarda yüzü renklenir, elleri iþleme
olur, beyaz müslin parçasý tezgâhýn üstüne düþüverirdi; arkasýndan da hemen annesinin, en
lediði þeylerde bile acýlýðýný hep sürdüren bir sesle, "Augustine, ne düþünüyorsun bakayým
lurdu. Augustine, Madam Guillaume'un geçenlerde yol verdiði aþçý kadýnýn dolabýnda geçen k
e Conte de Douglas (8) ve Conte de Commiges (9) adlý iki roman bulmuþ, bunlarý uzun ge
celerde okuyup belleðine kazýmýþtý; belki de bu romanlar genç kýzýn düþüncelerinin geliþmes
ir. Augustine'nin belirsiz istekleri anlatan sözleri, tatlý sesi, yasemin gibi teni,
mavi gözleri zavallý Lebas'nýn gönlünde saygýyla karýþýk yeðin bir aþk ateþi tutuþturmuþtu
gustine bu anasýz babasýz delikanlýdan hoþlanmazdý. Kimbilir, belki onun kendisini sevdiðin
bilmiyordu da ondan. Öte yandan, uzun bacaklý, kestane rengi saçlý, elleri kaba, hali t
avrý sert olan birinci tezgâhtarý, elli bin ekülük (10) çeyizine karþýn hiç kimsenin beðeni
azel Virginie, gizliden gizliye beðenirdi. Nasýl menekþeler ormanýn kuytu yerlerinde açarl
arsa, birbirine ters yöndeki bu iki aþkýn, tezgâhlarýn sessizliði içinde doðmasý da öyle do
r. Bu arasýz çalýþmalar ve dindarca sessizlik içinde, yeðin bir eðlence gereksinmesiyle gen
n bakýþlarýný karþýlaþtýran sessiz ve sürekli dalýp gitmeler, er geç aþký uyandýracaktý. Bi
avaþ yavaþ
Mösyö Guillaume,
ruhun Napoléone'un
iyi yanlarýnýkur'a
buldurur,
erlerini
sonrazamanýndan
da kusurlarýný
önce çaðýran
gözden ilk
siliverir.
bildirisini okuduð
-endi
Bu adam
kendine:
tuttuðu yolda böyle giderse, kýzlarýmýz kendilerini ilk isteyenin önünde diz çökm
Ocikmeyecekler,
günden sonra da,
diyebüyük
söylendi.
kýzýnýn sararýp solduðunu görerek umutsuzluða düþen yaþlý tüccar,
rginie hangi durumdaysalar, kendisinin de vaktiyle aþaðý yukarý ayný durumda Chevrel'in kýz
a evlendiðini anýmsadý. Kendisi o zamanlar, öncelinden iyilik görmüþtü; o zamanki durumunda
bir öksüze o da þimdi buna benzer bir iyilik yaparak kýzýný onunla evlendirmesi ve kutsal
ir borcu ödemesi, ne güzel bir þey olurdu! Otuz üç yaþýnda olan joseph Lebas ise, Augustine
aralarýndaki on beþ yaþ farkýn çýkaracaðý engelleri düþünmekteydi. Lebas, Guillaume'un niy
layacak denli zeki deðildi ama, onun küçük kýzýný büyüðünden önce evlendiremeyeceði konusun
olduðunu pek iyi bilirdi. Bacaklarý ne kadar uzun, göðsü ne kadar iriyse, yüreði de öylesin
Saint-Denis
olan o zavallý
caddesindeki
tezgâhtar,buiþte
sýkýbunun
disiplinli
için sessiz
Trappesedasýz
manastýrýnýn
acý çekiyordu.
bir þubesine pek benzeyen k
mhuriyette, durum iþte böyleydi. Ama, yürekle ilgili þeyleri de, dýþarda olup bitenleri de
yice anlatabilmek için, bu öykünün baþladýðý sahneden birkaç ay öncesine dönmek gerekiyor.
n, karanlýk Top Oynayan Kedi maðazasýnýn önünden geçen bir delikanlý, dünyanýn bütün ressam
lýkoyacak bir görünümü seyretmek için durmuþtu. Dükkânda henüz lamba yakýlmadýðý için, bura
tüccarýn yemek odasý görünebiliyordu. Iþýðý tümüyle aþaðý vuran bir lamba, Hollanda okulund
tablolarýna olaðanüstü bir güzellik veren o sarý aydýnlýðý odaya saçmaktaydý. Beyaz örtü,
a da, ýþýkla gölge arasýndaki canlý karþýtlýðý güzelleþtiren çekici ayrýntýlarý oluþturuyor
ezgâhtarlarýn yüzleri, Augustine'in temiz hatlarý, ondan iki adým ötede duran ablak suratlý
ba saba kýz, dikkati çeken bir topluluk oluþturuyordu: baþlar pek özgündü; her birinin yüzü
pek içten bir anlatým vardý. Ýnsan bu ailedeki huzuru, dinginliði ve yalýn yaþayýþý öylesi
lýyordu ki, doðayý yansýtmaya alýþmýþ sanatçý, bu birdenbire karþýsýna çýkan sahneyi betiml
le düþüyordu. Bu yolcu, yedi yýl önce büyük resim ödülünü kazanan genç bir ressamdý. Roma'd
lüðünü dünyanýn dört bucaðýna yayan, sanatýn bu görkemli ülkesinde uzun zaman kalarak þiirl
, Raffaello'nun ve Michelangelo'nun (11) yapýtlarýna doyan gözleri, gerçek doðaya susamýþtý
yanlýþ, ister doðru, onun kiþisel duygusu iþte böyleydi. Uzun süre Ýtalya'daki aþklarýn at
n kalbi, Roma'da, o da ancak resimde bulabildiði o yalýn ve dalgýn bakýþlý güzellerin özlem
iyordu. Seyrettiði doðal tablonun coþkun ruhunda uyandýrdýðý heyecanla, üzerinde en çok dur
reken yüze dalýp gitti: Augustine düþünceli görünüyordu, yemek yemiyordu; lamba öyle bir ye
ki, ýþýk tümüyle yüzüne düþüyor; vücudunun üst bölümü, baþýnýn çizgilerini daha canlý bir b
içimde aydýnlatan ateþten bir çember içinde kýmýldanýyor gibiydi. Sanatçý onu yurdundan uza
rdunu, gökleri unutamayan bir meleðe benzetti; öyle geldi içinden. Yüreði, pek anlayamadýðý
yguyla, temiz ve coþkun bir sevgiyle dolup taþtý. Düþüncelerinin aðýrlýðý altýnda ezilmiþ g
kladýktan sonra, zorla oradan ayrýldý, evine döndü, aðzýna lokma koymadý, uyumadý da. Ertes
yesine girdi ve oradan ancak, anýsý kendisini sanki büyülüyen o sahnenin olaðanüstü güzelli
l üzerine boyadýktan sonra çýktý. Taptýðý kýza aynen benzeyen resim tamamlanýncaya dek, içi
t etmedi. Birçok kez Top Oynayan Kedi maðazasýnýn önünden geçti; dahasý, Madam Guillaume'un
dýnýn altýnda sakladýðý dilber kýzý daha yakýndan görebilmek için bir iki kez kýlýk deðiþti
ekliðini gösterdi. Kendisini tam sekiz ay sevgisine, fýrçalarýna vererek, çevresini; þiiri,
yatroyu, musikiyi, pek sevdiði alýþkanlýklarýný unuttu; en içten dostlarýný kabul etmez old
sabah Girodet (12), sanatçýlarýn bilip de bilmezlikten geldikleri bütün bu yasaklara karþýn
-dipSalon'da
onu buldu,
ne sergileyeceksin,
ve: diye sorarak onu uyarmak istedi. Ressam, arkadaþýnýn el
inden tuttu, atölyesine götürdü, sehpa üstündeki bir küçük tablonun ve bir portrenin örtüle
det bu iki baþyapýta aðýr aðýr, dikkat ve hayranlýkla baktýktan sonra hiçbir söz söyleyemed
ynuna atýldý, onu öptü. Heyecanýný sözcüklerle anlatamayacaktý, onlar ancak yürekten yüreðe
- Ne o,debirine
i.Girodet:
Ýkisi pek iyigönül
biliyordu
verdinkigaliba,
Tiziano'nun
dedi. (13), Raffaello'nun ve Leonardo da Vinci
'nin (14) en güzel portreleri, farklý koþullar altýnda zaten bütün baþyapýtlarýn doðmasýný
-oþkunÝtalya'dan
duygulardan
gelipdoðmuþtur.
burada âþýkGenç
olabildiðin
sanatçý yanýt
için,yerine
kim bilir
baþýný
ne mutlusun!
eðdi. Böyle yapýtlarý Sal
ergilemeni salýk vermem, diye ekledi büyük sanatçý; bana bak, bu iki tabloyu orada kimse a
nlamayacak. Bu gerçek renkleri, bu þaþýlacak çalýþmayý deðerlendiremezler, halk böyle derin
amaz. Sevgili dostum, bizim yapacaðýmýz tablolar, paravanalar, ocak önüne konan perdeler o
lmalý. Nene gerek, gel þiir yazalým, eskileri çevirelim. Ün ve onur daha çok bunlardan geli
, bizim
Bu içtenzavallý
gelen sözlere
tablolarýmýzdan
karþýn ikideðil.
resim sergilendi. Ev içini betimleyen tablo, resim sanatý
da bir devrim yarattý. Bu tür resimler yapýlmasýna yol açtý; her dizide öyle yapýlmýþ pek ç
lunduðundan, sanýrýz ki bunlar kendiliðinden, kolaycacýk oluverir. Portreye gelince; Girod
et'nin eliyle üstüne koyduðu tacý, kitle olarak kimileyin doðruyu gören halk da yerinde býr
bu canlý resmi anýmsamayan pek az sanatçý vardýr. Görülmemiþ bir kalabalýk, bu iki tablonu
ni almýþtý. Kadýnlarýn dediði gibi millet birbirini kýrdý geçirdi. Tablo tüccarlarý, soylul
resim için avuç dolusu para verdiler; ressam satmamakta israr etti, kopyalarýný yapmayý da
kabul etmedi. Bu resimlerin taþ basmalarýný yapmalarýna izin vermesi için büyük bir para ö
ler; resim meraklýlarý gibi, bu tüccarlar da isteklerine eremediler. Bu olay herkesi p
ek uðraþtýrmýþtý ama Saint-Denis caddesindeki bu keþiþler diyarýnda da kendisini duyurabile
elikte bir þey deðildi. Böyle olmakla birlikte, Madam Guillaume'u ziyarete gelen noter
in eþi, pek sevdiði Augustine'in yanýnda sergiden söz açtý ve bunlarýn hangi amaçla yapýld
dam Rogin'in gevezeliði, doðaldýr ki Augustine'de tablolarý görme isteði ve ondan, yeðenini
ouvre'a dek kendisine arkadaþlýk etmesini annesine söylemesini gizlice istemek gözüpekliði
arattý. Küçük yeðenini iki saatçik, can sýkýcý çalýþmalardan kurtarma iznini almak için Mad
giriþtiði tartýþmadan Madam Rogin baþarýyla çýktý. Genç kýz kalabalýðý yarýp ödül kazanan
de kendisini tanýr tanýmaz yapraklar gibi titremeye baþladý, içini bir korkudur aldý. Bir k
labalýk dalgasýyla ayrýldýðý Madam Rogin'in yanýna gitmek için çevresine bakýndý. Bu sýrada
leri genç ressamýn alev alev yanan yüzüyle karþýlaþtý. Yeni bir komþu sanarak birçok kez di
kkatli
-Ressam,
GençAþkýn
kýzbaktýðý
bubuürkek
bana sözlerden
neyolcunun
esinler
kýzcaðýzýn
dehþet
yüzünü
verdiðini
kulaðýna:
içinde
birdenbire
görüyorsunuz
kalmýþtý.
anýmsayýverdi.
Tablonun
ya, diyeönüne
fýsýldadý.
kadar gitmekten kendisini alýk
rasýndan geçmeye çabalayan yeðenine eriþmek için, Augustine kendisinde kalabalýðý yaracak k
-birAman
cesaret
gidelim,
buldu.
diye seslendi, neredeyse boðulacaktýnýz. Salon'da öyle anlar oluyor ki
iki kadýn koridorlarda serbest dolaþamýyor. Matmazel Guillaume ile yeðeni, kalabalýðýn itip
kmasýyla ikinci tabloya birkaç adým yaklaþtýlar. Þanslarý varmýþ ki, modanýn bu kez sanatla
ererek ünlendirdiði resmin yanýna geldiler. Noterin eþinin çýkardýðý þaþkýnlýk sesleri, kal
u içinde eridi; Augustine'e gelince, bu olaðanüstü güzel sahne karþýsýnda yaþlar gözlerinde
ve iki adým geride genç sanatçýlarýn kendilerinden geçmiþ yüzlerini görünce, anlatýlmasý o
yguyla parmaðýný dudaklarýna götürdü. Yabancý, bir baþ iþaretiyle yanýt verdi ve eðlencenin
Roguin'i iþaret ederek, ne demek istediðini anladýðýný belli etmek istedi. Bu sözsüz oyun,
tçýyla arasýnda bir anlaþma imzalanmýþ olduðunu düþünerek kendisini suçlu gören kýzcaðýzýn
oðucu bir sýcak, birbiri ardýnca gelip geçen bu parýl parýl tuvaletler, türlü türlü renkler
lerdeki ya da salondaki binlerce yüzün yarattýðý þaþkýnlýk, yaldýzlý çerçevelerin bolluðu,
aha artýran bir tür sarhoþluk yarattý onda. Bütün bu karmakarýþýk duygular içinde, þimdiye
nýna can katan bir sevinç, yüreðinin ta derinliklerinden yükselmemiþ olsaydý, belki de bayý
tý. Öte yandan da, o müthiþ tuzaklarýný vaaz verenlerin baðýra baðýra anlattýklarý þeytanýn
ini kaptýrdýðýný sandý. Aklýný oynatacaktý neredeyse. Bakýþlarýndan mutluluk ve aþk taþan d
kadar arkalarýndan geldiðini gördü. Augustine, yepyeni bir isteðe, kendisini sanki doðanýn
ne býrakan bir sarhoþluða kapýlarak, yüreðinin tatlý tatlý konuþan sesini dinledi ve tutuld
aya gerek görmeden, dönüp dönüp genç ressama baktý. Yanaklarýnýn gül pembe rengi, teninin a
aman böylesine güzel bir karþýtlýk oluþturmamýþtý. Sanatçý, bu güzelliði, bütün tazeliði; b
gustine, üstün sanatýyla sönük düþlemlere ölümsüzlük veren ve adý dillerde dolaþan bir kims
kendisinin yarattýðýný düþünerek, içinde korkuyla karýþýk bir sevinç duydu. Ressam ona âþý
oktu. Sanatçýyý gözden yitirdiðinde de þu yalýn sözler yüreðinde yankýlanýyordu: "Aþkýn ban
iðini görüyorsunuz ya." Ateþ kesilen kaný benliðinde bilmediði birçok güçleri eyleme geçirm
ittikçe artan çarpýntýsý artýk ona bir acý gibi gelmeye baþlýyordu. Yeðeninin tablolarla il
ak soracaðý sorulara yanýt vermekten kurtulmak için, yalancýktan, baþýnýn çok aðrýdýðýný sö
am Rogin, Top Oynayan Kedi adlý tablonun kazandýðý ünü Madam Guillaume'a anlattý. Evinin re
ni görmek için annesinin Salon'a gideceðini iþitince Augustine'in eli ayaðý titredi. Genç k
k aðrýdýðýný
-Ýþte bütün busöyleyerek
gibi yerlerde
gidipkazanýlan
yatmak için
þey,izin
baþaldý.
aðrýsý.
Madam
Sokaðýmýzda
Guillaume:her Tanrý'nýn günü görd
yaný da neresi sanki? Benim yanýmda, açlýktan nefesi kokan þu yazarlarýnýzýn, ressamlarýnýz
. Kötü
-Joseph
Bu Negörüþ,
halt
Lebas:
mü? etmeye
sanatý
Birkaçve
benim
metre
düþünceyi
evimi
daha çok
tablolarýnda
ticaret
mal satarýz,
mahkemesinde
rezildiye
ederler,
konuþtu.
bir kezdiye
dahaçýkýþtý.
hüküm giymekten kurtaramadý
Augustine'e, pek iyi kestireceðiniz gibi, büyük bir umut vermedi; geceyi aþk düþlemleri i
de geçirdi. Gündüzün olup bitenler bir düþ gibi geliyordu ona; bütün bunlarý aklýnda yenide
maktan zevk duyuyordu. Onunki gibi yalýn ve ürkek bir yüreði oyalayacak olan korkuya, um
uda, vicdan acýlarýna, bütün bu duygu çýrpýnýþlarýna alýþtý. Bu iç karartýcý evde ne büyük
ez bir hazine vardý.Tanýnmýþ bir adamýn karýsý olmak, onun ününü paylaþmak... Bu düþünce, b
iþmiþ bir kýzýn yüreðinde ne büyük yýkýmlar yapmaz, þimdiye dek sýradan bir yöntemle yetiþm
kibar yaþamý özleyen bir gençte ne umutlar yaratmazdý ki? Bu hapisaneye bir güneþ ýþýðý vu
Augustine. Duygularý öyle okþandý ki, hiçbir þey hesaplamadan, kendisini koyuverdi. On sek
zinde ve seven bir kýzýn gözüyle dünya ne kadar da pembe görülür! Seven bir kadýnla, düþlem
rkeðin birleþmesinden doðacak sert çarpýþmalarý önceden sezmeyen Augustine, ressamýn mutlul
atmak için
Ertesi gün Salon'dan
çaðrýldýðýný
döndüklerinde,
sandý. Onun annesiyle
için þimdiki babasýnýn
durum neyse
yüzlerinin
gelecekasýk
de oluþu
o oldu.canlarýnýn sý
Ressam, her iki tabloyu da kaldýrmýþtý; sonra da Madam Guillaume kaþmir þalýný yitirmiþti.
ne, kendisi Salon'u gezdikten sonra tablolarýn ortadan kaldýrýldýðýný görmekle, kadýnlarýn,
bile, her zaman deðer verdikleri bu duygu inceliðini anlamýþ oldu. Kendisinin orada bulu
nduðundan haberi olmayan saf sevgilisinin görünmesini bekleyen Théodore'un -ünlü Augustine'
n gönlünü çelen adamýn adý böyleydi- Top Oynayan Kedi Maðazasý tezgâhtarlarýnýn, üstüne su
âþýk Salon sahnesinden beri dördüncü seferdir ki birbirlerini görüyorlardý. Guillaume'un e
yönetimin, sanatçýnýn coþkun yaratýlýþýna karþý koyduðu engeller, Augustine'e karþý besled
bir yeðinlik veriyordu. Madam Guillaume'la, Matmazel Virginie gibi iki kadýnýn arasýnda,
tezgâhta oturan genç kýza nasýl yaklaþýr, annesi kendisini hiç býrakmayan bir kýzla nasýl
ilirdi? Bütün âþýklar gibi, her þeyden kendisine bir felaket payý çýkarmakta becerikli olan
'a göre, tezgâhtarlar içinde kendisine rakip olan biri vardý, üstelik de herkes onun çýkarý
u. Kimi zaman kendisini gözetleyen bu kiþilerin gözünden kurtuluyordu ama o zaman da ya
madam Guillaume'un, ya yaþlý tüccarýn sert bakýþlarý karþýsýnda baþarýsýzlýða uðradýðýný gö
yerde umutsuzluk! Genç ressam öylesine seviyordu ki, mahpuslarda ve âþýklarda görülen, vahþ
özgürlük gereksinmesiyle ya da aþk ateþiyle tutuþan aklýn son çabasý denebilecek, o her so
releri araþtýrýp bulmasýna, sevgisi engel oluyordu. O zaman Théodore, sanki hýzla gitmek on
iþin kolayýný bulduracakmýþ gibi, mahallede durmadan dolaþýyordu. Düþlemine iyice iþkence
sonra, sonunda þiþ yanaklý hizmetçi kýzý büyük bir para karþýlýðýnda elde etmenin yolunu bu
ume'la Théodore'un birbirlerini enine boyuna inceledikleri o ters raslantý sabahýndan
sonra geçen on beþ günde, uzaktan uzaða birkaç mektup alýnýp verildi. Bu arada, pazar günü
bir saatte, Saint-Leu'de âyin yapýlýrken ikindi duasýnda buluþmayý kararlaþtýrdýlar. Augus
vgili Théodore'una, akrabalarýnýn ve aile dostlarýnýn listesini yollamýþtý; delikanlý bu ak
dan aklý fikri hep parada, ticarette olan ve gerçek sevgiyi bile çok çirkin bir þey, tuhaf
bir alýþveriþ sayan birine yakýnlaþýp sevgisiyle ilgilenmesini saðlama yollarýný aramaya ç
Oynayan Kedi'deki geleneklerde hiçbir þey de deðiþmedi ya. Augustine'in dalgýnlaþmasýna, ev
bütün kurallarýna boyun eðmekle birlikte, gidip bir saksý çiçekle iþaret koymak için odasýn
rmesine ve dalýp dalýp gitmesine karþýn hiç kimse, annesi bile, iþin farkýnda olmadý. Þiirl
enmiþ bir düþüncenin, içindeki insanlarla ve eþyayla karþýtlýk oluþturduðu bu evde, kim olu
ilediði bir harekette bulunsun ya da bir þeye baksýn da görülmesin, bin bir anlam verilmes
in... bu olanaksýzdý; iþte böyle bir evin ruhunu bilen kimseler, bu duruma þaþacaklardýr. A
bundan doðal bir þey olamaz: Paris piyasalarýnýn fýrtýnalý denizinde Top Oynayan Kedi bayra
a yol alan bu sessiz sedasýz gemi, düzenli oluþundan ötürü sayýlý diyebileceðimiz bir fýrt
muþtu. On beþ günden beri, geminin adamlarýndan beþ kiþi, Madam Guillaume, Matmazel Virgini
bilanço hazýrlamak için büyük bir çaba gösteriyorlardý. Bütün denkler yerlerinden oynatýlý
an parçanýn gerçek deðerini anlamak için toplar ölçülüyordu. Kumaþýn hangi tarihte satýn al
te takýlmýþ kâðýtlar dikkatle inceleniyor, o günkü fiyat saptanýyordu. Hiç oturmayan Mösyö
inde metre, kulaðýnýn arkasýnda kalem, manevraya komuta eden bir gemi süvarisine benziyord
u. Aþaðýdaki maðazanýn ambarlarýnýn derinliðini güzelce görebilmek için açýlmýþ küçük bir p
t sesi, bilmecelerle anlatýlan, ticarete özgü þu acayip terimleri kulaklara dek getiriyo
rdu:
"H-N-Z'den ne kadar? - Kalmadý. - Q-X.'den ne kalmýþ? - Ýki metre. -Fiyatý? - Beþ, beþ, üç.
bütün J-Ý'leri, bütün M-P'leri, V-D-Þ-O'dan geri kalaný götürün." Ancak kendilerinden olan
arþý duyduklarý hayranlýðý sürdürmek için duygusal insanlarýn birbirlerine okuyacaklarý gün
zeleri kadar anlaþýlan, bunlara benzer bin bir cümle fýsýldanýr dururdu. Akþam, Guillaume,
ve tezgâhtarlarýyla bir odaya çekilir, hesabý kapar, yeniden yazar, borçlarýný henüz ödemey
mektup yazar ve fatura düzenlerdi. Üçü bu büyük iþi hazýrlarlar, sonuç dört köþe bir büyük
r para, ne kadar eþya, ne kadar poliçe, ne kadar senet olduðunu, kimseye bir metelik b
orç olmayýp, yüz ya da iki yüz bin frank alacak olduðunu, ana paranýn arttýðýný; çiftlikler
, gelirin çoðalmakta, düzeltilmekte ya da iki katýna çýkmýþ olduðunu Guillaume kuruluþuna g
Bu sonuçtan sonra, eskisinden daha ateþli olarak para istiflemeye koyulurlar, kendi
kendilerine, "Neye yarýyor?" diye sormak bu çalýþkan karýncalarýn akýllarýna bile gelmezdi.
yýl yinelenen bu gürültü patýrtý sayesinde, mutlu Augustine, kendisini gözetleyenlerin gözl
en uzak kalýyordu.
Sonunda, bir salý akþamý bilanço tamamlandý. Sýfýrlar aktif toplamýn sayýlarýný iyice kabar
me bütün yýl yemek sonunda verdiði ciddi yönergeden vazgeçti. Kurnaz kazmirci ellerini uðuþ
, tezgâhtarlara yemek masasýnda kalma izni çýktý. Evde yapýlmýþ likörü henüz bitirmiþlerdi
sesi iþitildi. Aile halký Variété Tiyatrosu'ndaki Cendrillon oyununu görmeye giderken, so
ndan iki tezgâhtara altýþar frank para ve gece yarýsý dönmüþ olmalarý koþuluyla istedikleri
me hovardalýða
Bu izni verildi.karþýn, pazar sabahý, yaþlý kumaþ tüccarý saat altýda traþ oldu, her giyiniþ
kla dolduran, pýrýl pýrýl kahverengi elbisesini sýrtýna geçirdi, ipek geniþ pantalonun sank
kulaða benzeyen kýsmýna altýn tokalar taktý; sonra, yediye doðru, herkesin uyuduðu bu saat
de, birinci kattaki maðazaya bitiþik küçük çalýþma odasýna gitti. Buraya ýþýk, kalýn demir
lmiþ bir pencereden giriyordu; pencere, kapkara duvarlarla çevrili, daha çok bir kuyuy
a benzeyen dört köþe bir avluya bakardý. Pek iyi tanýdýðý, sacla örtülü pencere kapaklarýný
kýsmýný, oluklarýndan kendi elleriyle kaldýrýp açtý. Avlunun buz gibi soðuk havasý, yazý od
kokuyla dolu odanýn sýcak havasýný serinletti. Oturmadý, elini maroken geçirilmiþ, ilk reng
n ne olduðu belli olmayan hasýr koltuðun pis koluna dayamýþtý, otursam mý oturmasam mý diye
ksar gibiydi. Sevecen bir tavýrla çifte çekmeceli büyük masaya baktý, kendi oturduðu yerin
a, karýsýnýn oturduðu yer vardý; burasý duvarýn içinde açýlmýþ küçük bir kemerden oluþturul
a, sicimlere, araç gereçlere, kumaþlara marka vurmak için kullanýlan demirlere, kasaya, ne
reden geldiðini hatýrlayamadýðý birçok eþyaya uzun uzun baktý; kendisini Mösyö Chevrel'in c
ayâli önünde görür gibi oldu. Tabureyi ileriye doðru itti; bu, bir zamanlar merhum patronun
n karþýsýnda üzerine oturduðu, üstü siyah deriyle kaplý, ötesinden berisinden kýllar fýrlam
mýþ bir tabureydi. Onu, öncelinin koyduðu yere elleri titreyerek götürüp koydu. Sonra da an
masý güç bir heyecanla, bir ucu Joseph Lebas'nýn yataðýnýn baþ ucunda bulunan çýngýraðýn ip
amasýný gideren bu çýngýrak sesinden sonra, kuþkusuz anýlarýn yükü altýnda bunalan yaþlý ad
terilen üç dört poliçeyi eline aldý; bakýyordu, ama göremiyordu; bu sýrada Joseph Lebas kar
liverdi.
Yaþlý
-Guillaume:
Kazmirci:
Þuraya
Bu
Onlarý
Ödemeyecekler
Evet,
Yok poliçeler
kumaþçýbaþý
caným...
önceki
Guillaume
oturun
ödemeyecekler.
için
gün
diye
dedi.
mi?tezgâhtarýný
tabureyi
Etienne
ne düþünüyorsunuz?
baðýrdý, vegöstererek:
demek
Kumpanyasý'nýn
hiçbir
ki herifler
zaman
diye karþýsýna
sordu.
ödemeleri
sallantýda.
oturtmadýðý
altýnNeyse
olarak
baþka
için
yaptýklarýný
Joseph Lebas'nýn
þeylerden öðrendim.
söz edelim
yür
-eph; Evetyeni
Þu bilanço
efendim,
sözcükleri
bitti,
kazanç
deðil
kullanmayýn.
payými?þimdiyeTemettü
dek elde
deyin.
ettiklerimizin
Joseph biliyorsunuz
en yüklülerinden.
bu sonucu biraz da si
ze borçluyuz, öyle deðil mi oðlum? Ýþte bunun için þimdiden sonra artýk ücretle çalýþmanýzý
Madam Guillaume bana, size de kazançtan pay çýkarma düþüncesini verdi. Ne dersin Joseph? Gu
llaume ve Lebas, bu sözcüklerle güzel bir ortaklýk adý olur deðil mi? Ýmzayý büyütmek için
asý"ný
-Joseph
Ah Mösyö
da ekleyebiliriz.
Lebas'nýn
Guillaume,
gözleri
bu kadar
yaþardý,iyiliðe
bellinasýl
etmemeye
layýkçalýþtý.
olabilirim? Ben yalnýzca görevimi yapýyo
Zavallý
Sað koluyla
bir sol
yetimle
kolunun
ilgilenmeniz
yen aðzýnýbilefýrçalýyor
benim için
ve yaþlý
ne büyük
adama
birbakmayý
nimet...göze alamýyordu; yaþlý
kendisinin olduðu gibi þimdi de bu kendi halinde delikanlýnýn aklýna gelenleri tam söyleyeb
-lmesi
Bununla
için,birlikte,
ne olursadiye
olsun
sözeyüreklendirilmeye
baþladý Virginie'nin
gereksinimi
babasý,olduðunu
bu lûtfadüþünerek
da pek lâyýk
gülüyordu.
deðilsiniz
ph. Benim size güvendiðim kadar, siz bana güvenmiyorsunuz. (Tezgâhtar birden baþýný kaldýrd
kasada ne var ne yok, biliyorsunuz. Ýki yýldýr hemen bütün iþleri size açtým. Sizi fabrika
laþtýrdým. Kýsaca, sizden gizli hiçbir þeyim yok. Ya siz? Birine gönül verdiniz, ama bir sö
çýtlatmadýnýz. (Joseph Lebas kýzardý.) Bak hele, benim gibi yaþlý bir tilkiyi kandýrmak? B
cocq'un
Joseph,
-Saygýn
Efendim,
Seni vekendisine
çapkýn
iflâsýný
kurnaz
nasýl?
seni,
önceden
tüccar,
dikkatli
Benim
ben her
kimi
sezen
Joseph'in
dikkatli
þeyi
sevdiðimi
beni
biliyorum,
kulaðýný
ha!biliyor
bakan patrona
çekerek:
ama musunuz?
seni
aynýsuçlu
dikkatle
bulmuyorum,
bakarakben
: de senin gibi
-yapmýþtým.
Onu bana
Evet, elliverecek
bin ekümisiniz?
de birlikte. Bir o kadar da sana vereceðim, yeni bir adla ve ye
ni bir anaparayla birlikte çalýþacaðýz. Yaþlý tüccar ayaða kalkýp, elini kolunu sallayarak,
a ne iþler yapacaðýz ne iþler, dedi. Görüyorsun ya damadým, dünyada varsa yoksa bir ticaret
Ticarette zevk mi olurmuþ diyenler budalalardýr. Ýþlerin içine dalmak, piyasaya egemen ol
mayý bilmek, oyunda olduðu gibi, Etienneler ve Kumpanyasý iflas ediyor mu diye merakla
beklemek, bizim kumaþýmýzý giymiþ Krallýk muhafýz alayýnýn geçiþini görmek, doðallýkla iyi
yaðýna çelme takmak, baþkalarýndan daha ucuza yapmak, giriþilen bir iþi izlemek, öyle bir i
ar, büyür, sallanýr ve sonunda baþarýlý olur. Yanlýþ yola sapmamak için ticarethanelerin bü
týpký bir güvenlik bakaný gibi yakýndan tanýmak; fýrtýnalar karþýsýnda dimdik durmak, ileti
abrika bulunan kentlerde dost edinmek sürekli bir kumar deðil mi, ha Joseph? Ýþte yaþamak
dediðin de bu zaten! Ben de Yaþlý Chevrel gibi bu hay huy içinde ölüp gideceðim; ama keyfim
akarak
-Guillaume Ne oluyorsun
Ah, mösyö
öleceðim.
baba
Guillaume,
ateþli ateþli
Joseph, neyino kadar
onu nutukevladým?
var atarken, sýcak
seviyorum ki, yüreðime
göz yaþlarý
bir þeyler
döken tezgâhtarýnýn
oluyor gibi geliyor
yüzüne bhe
OnaDuracýyan
-ana. oðlum,tüccar:
dur, aklýna ve düþlemine getiremiyeceðin kadar mutlusun. Hay budala hay! O se
niMatmazel
-Joseph
Odadan seviyor.
LebasAugustine,
dýþarýBunu
coþarak:
fýrlamak
biliyorum
Matmazel
üzereyken,
ben!Augustine!
Tezgâhtarýna
demir gibidiyebir
bakarak
baðýrdý.
kolunküçük
kendisini
yeþil durdurduðunu
gözlerini kýrptý.
duyumsadý; af
-ayan Bu iþin
patronu
Augustine'le
sert bir hareketle
ilgisi ne?onudiyekarþýsýna
soran Guillaume'un
çekti. sesi zavallý Joseph Lebas'
-yýOolduðu
Yanlýþ deðil
kapými?..
yerde
çaldýðýný
donduruverdi.
Benim sevdiðim o...
anlayarak bozulan
diyeGuillaume,
kekeledi tezgâhtar...
kendisini toparladý, düþtüðü garip durum
-Tüccar, için
Joseph,
sivri
soðuk
diye
kafasýný
bir
sözeciddilikle:
baþladý,
elleri arasýna
size Virginie'den
aldý. JosephsözLebas
ediyordum.
da, utanmýþ
Bilirim,
ve umutsuz,
ýsmarlamadikildi
aþk olmaz;
kald
sizi ser verir sýr vermez bir kimse olarak tanýyorum, söylediklerimizi unutalým. Augusti
ne'i kesinlikle
Aþkýn büyük bir gözüpeklik
Virginie'denveöncekonuþkanlýk
evlendirmeyeceðim.
verdiði tezgâhtar,
Kazanç payýnýz
ellerini
yüzde
kavuþturup
on olacak.
söze baþ
at kadar Guillaume'a öyle ateþli ve içli sözler söyledi ki, durum deðiþti. Bir ticaret iþi
usu olsaydý, yaþlý tüccar karar vermek için önceden hazýrlanmýþ yöntemlere baþvuracaktý. Am
isine eþi benzeri bulunmaz dediði böyle bir olay karþýsýnda, ticaret alanýndan binlerce mi
zakta olduðu için, duygular denizinde pusulasýz, kararsýz sallandý durdu. Kendisinde doðuþt
-olan Haltiyilik
etme Joseph,
duygusunaikiuyarak,
kýzýmýnbiraz
arasýnda
da aklýna
on yaþgeldiði
fark olduðunu
gibi konuþtu.
biliyorsun? Matmazel Chevrel
el deðildi, hoþ benden bir yakýnmasý da yoktur. Sen de benim gibi yap. Aðlama, aptallýðýn g
ar mý? Dileðin ne? Hele bir bakalým, iþler yoluna girer belki. Tanrý büyüktür. Biz erkekle
arýmýza karþý her zaman baðlý, güvenilir bir adam örneði olamayýz. Dediðimi anlýyor musun?
me dindar bir kadýndýr. Sonra... Neyse, aldýrma; oðlum, bu sabah âyine giderken kolunu Au
gustine'e bu
Guillaume ver.cümleleri biraz da geliþigüzel söyleyivermiþti. Sözün böyle bitiþi, âþýk tezgâ
rdi: ilerde kayýnbabasý olacak adamýn elini sýkýp, anlaþtýklarýný gösteren bir tavýrla ona
bir yola konacaðýný söyledikten sonra, daha sigara dumanýyla dolu odadan çýkarken, Matmaze
-irginie'yi
Yalnýz
Madam Bu iþe
Guillaume'la
kalýnca,
Madam
arkadaþlarýndan
Guillaume
bu Virginie,
düþünceacaba
biriyle
iyiyemek
ne der?
yürekli
baþgöz
sýrasýnda
tüccarý
etmeyi
nasýl
enidüþünmeye
konu rahatsýz
davranacaðýný
baþlamýþtý
etti. bile. Joseph Lebas
kestiremeyen
ya alaylý bir biçimde baktýlar; kumaþçý uðradýðý düþlem kýrýklýðýndan onlara þimdilik söz e
angaçlýðýyla kaynanasýnýn dostluðunu kazandý. Bayan patron keyiflendikçe keyiflendi ve Mösy
e'a gülümseyerek baktý; böyle sýradan ailelerde kýrk yýlda bir görülen þakalar yaptý. Virgi
unun Joseph'in boyuna denk olduðu konusunu ortaya attý, onlara "Haydi boyunuzu ölçüþün," de
Bir hazýrlýðý gösteren bu saçma sapan sözlere, aile reisinin yüzü asýldý; ve görünüþe de ö
i Augustine'e, Saint-Leu'ye giderken birinci tezgâhtarýn koluna girmesini buyurdu. M
adam Guillaume bu erkeklere özgü inceliðe hayran, doðru bulduðunu anlatan bir baþ iþaretiyl
ocasýna duyduðu beðenci ve saygýyý anlatmýþ oldu. Alay, komþularýnda hiçbir yanlýþ düþünce
nleNeevden
-Tezgâhtar dersiniz
çýktý.
titrek
Matmazel
bir sesle:
Augustine, dedi, örneðin Mösyü Guillaume kadar saygýn bir tüccarýn h
anneniz gibi yapmayýp da daha iyi eðlenemez mi; elmaslar takýp, arabalara binip gezem
ez mi? Oh, ben evlenecek olsaydým, her þeyden önce, bütün güçlüklere katlanýr, karýmý mutlu
dim. Tezgâh baþýna oturtmazdým. Farkýnda mýsýnýz bilmem, kumaþçýlýkta kadýnlar artýk eskisi
l. Bununla birlikte Mösyö Guillaume böyle davranmakta haklýdýr; eþi öyle istemiþtir. Ama bi
da boþ durmamak için muhasebe iþlerine, yazýþmaya, perakende satýþa, sipariþlere, ev iþle
rdým etmeli; fazlasý fazla. Ben olsam, saat yedide dükkân kapandýktan sonra gönlümü eðlendi
-akardým;
Dinlemeztiyatroya
olur muyumgider,
Mösyöinsan
Joseph,
içinedinliyorum.
girerdim. Resim
Ama sizkonusunda
beni dinlemiyorsunuz.
ne düþünüyorsunuz? Güzel bi
-anat
Ev Evet,
halký
deðil
Mösyö
böyle
mi?Lourdois
konuþa konuþa
adýndaSaint-Leu
bir usta kilisesine
bina boyacýsý vardý.
tanýyorum,
Buraya gelince
bir hayliegemenlik
dünyalýðýMadam
var.Gu
illaume'a geçti. O da, ilk kez olarak Augustine'i kendi yanýna aldý. Virginie de Lebas
'nýn yanýndaki dördüncü iskemleye oturdu. Vaaz sürerken direðin arkasýnda, ayakta Meryem An
yanýk yanýk dualar eden Thédore'la Augustine'in iþleri týkýrýndaydý. Fakat tam papaz duayý
e þarap kadehini kaldýrdýðý sýrada, Madam Guillaume, biraz geç olmakla birlikte, kýzý Augus
dua kitabýný ters tuttuðunu fark etmez mi? Hemen örtüsünü kaldýrýp onu bir güzel paylamaya
n okumasýný keserek kýzýnýn gözlerinin dalýp gittiði yöne bakmaya baþladý. Þýk giyiniþiyle
izinli bir süvari yüzbaþýsýný andýran genç sanatçýyý gözlüðünün yardýmýyla gördü. Hem bilg
eçinen bir kimse olduðu için, tehlikesi gözüne dað gibi görünen, açýða vurulmamýþ bir sevgi
n kalbinde yer bulduðunu anlayýnca, kýzlarýný pek iyi yetiþtirmiþ olmakla öðünen madam Gu
n düþtüðü dehþetli durumu düþünebilmek zordur. Kýzý yüreðine dek kangren olmuþ gibi geldi o
-titreyerek,
Kitabý doðrukýzýna
tutunalçak
bakayýmsesle:
matmazel, dedi. Suçu ortaya çýkaran dua kitabýný sertçe elinde
-ldý,Gözlerinizi
harfleri dualardan
doðru dürüstbaþka
okunacak
bir yerebiçimde
kaldýrayým
çevirdi.demeyin, sonra karýþmam ha. Âyin bitince
anýzla benim bu
Augustinecik sizesözlerle
söyleyecek
yýldýrým
sözlerimiz
çarpmýþa
var,döndü.
sizinle
Bayýlýyorum
konuþacaðýz.
sandý ama bir yandan duyduðu
a kilisede bir rezalet çýkarma korkusuyla bitkin olmasýna karþýn, çektiklerini gizlemeyi b
rdý. Bununla birlikte dua kitabýnýn titreyiþini, çevirdiði her sayfanýn üstüne gözyaþlarýný
lý durumunu anlamak kolaydý. Sanatçý, kendisine bakan Madam Guillaume'un ateþ püsküren gözl
e Odanýza
-Eve
Karý
aþklarýnýn
döndüklerinde
kocanýn
gidin
düþtüðü
kurduðu
matmazel
Madam
tehlikeyi
meclis,
Guillaume,
dedi;peksizi
gördü
gizli
kýzýna:
çaðýrtýrýz;
veoldu.
her þeyi
Önceodadan
yapmaya
dýþarýdýþarý
kararçýkmaya
hiçbir vermiþ
þey sýzmadý.
birkalkýþmayýn
da halde,
Ama,öfkeyle
birçok
sakýn.

ta
rdeþini yüreklendiren Virginie, bir iki cümlecik kapmak için, tartýþmanýn yapýldýðý annesi
dasýnýn
Virginie
-Saf
Meraklý
Madam,
Yavrucuðum,
Peki
kýzcaðýz:
ama
kapýsýna
Virginie
kýzýnýzý
dertli
Théodore'a
babam
kardeþine:
yanaþacak
yeniden
öldürmek
senin
ne aþaðýya
yapmayý
tarafýný
kadar
mi istiyorsunuz?
büyük
düþünüyorlar?
indi;
tutuyor!
birkez,
bu gözüpeklik
diyedaha
dedi.
diye
baðýran
sordu.
uzun
gösterdi.
sesini Lebas'nýn
kaldý: Üçüncü kattan
iþitti. Augustine'i
ikinciyesevdi
ilk
i öðrendi. Her zaman pek sessiz olan bir evin, böyle unutulamayacak bir günde, cehenneme
dönmesi yazgýda varmýþ. Mösyö Guillaume, Augustine'in bir yabancýyý sevdiðini söyleyerek L
utlarýný yýktý. Arkadaþýna Matmazel Virginie'yi babasýndan istemesini söyleyen Lebas, o em
inin alt üst oluþunu gördü; kendisini Joseph'in nerdeyse reddetmiþ olmasýna pek üzülen Vir
, baþ aðrýlarýna tutuldu. Madam ve Mösyö Guillaume'un birbirlerine söyledikleri ve yaþamlar
dir ki ayrý ayrý düþüncelerde olduklarýný gösteren sözlerin aralarýna soktuðu hýrgür, yeðin
verdi. Sonunda Augustine, öðleden sonra, bet beniz kalmamýþ, tirtir titreyerek, gözleri
kan çanaðý gibi bir durumda, yargýlanmak üzere ana babasýnýn yanýna gitti. Yavrucak, sevgi
in pek kýsa olan öyküsünü saf saf anlattý. Kendisini hiç ses çýkarmadan dinleyeceðine söz v
kýsa söylevinden güç alarak, anasýnýn babasýnýn karþýsýnda sevgili Théodore de Sommervieux'
yüreklenip adýn soyluluðunu gösteren "de"sünü bile bile vurgulayarak söyledi. Duygularýnda
tmenin þimdiye dek bilmediði çekiciliðine kendisini kaptýrarak, "Mösyö Sommervieux'yü seviy
-ona
Annesi:
Yaþlý Benimektuplar
Sen galiba
baba,
baþkasusmasýný
birine
biryazdým,"
ressamýn
verirseniz,
buyuran
dedi
ne demek
vekendi
bir gözlerinde
sesle
olduðunu
elinizle
karýsýna,
yaþlarla
bilmiyorsun
felaketimi
"Madam
þunlarý
Augustine,
Guillaume!"
hazýrlamýþ
ekledi:diye
olacaksýnýz.
diye
nefretle
çýkýþtý;baðýrdý.
kýzýna d
dedi, "Sanatçýlardan çoðunun açlýktan nefesi kokar. Ne mal olduklarý savurganlýklarýndan be
hmetli Mösyö Joseph Vernet'ye, Lekain'e, Noverre'e öte beri satardým. Þu Mösyö Noverre'in,
nt-Georges þövalyesinin ve özellikle Mösyö Phlidor'un babacýðýna oynadýklarý oyunlarý ah bi
! Onlar acayip kimselerdir, ben bunu pek iyi biliyorum. Hepsi kýrýta kýrýta, çýtýr pýtýr di
-rler...ve
Sommervieux,
Peki, peki,
kesinlikle
Sommervieux
babacýðým!
seninolsun!
mösyö VeSumer...
kesinlikle
Somm...
senin Sommervieux'n sana karþý mahkem
eden aleyhinde karar aldýðým gün Saint-Georges þövalyesinin bana davrandýðý kadar da hoþ da
-ak.AmaKaldý
babacýðým,
ki, onlarMösyö
eskiThéodore
zaman soylularýydýlar.
soylu; bana zengin olduðunu da yazdý. Devrimden önce, babas
ervieux
Bu sözlerÞövalyesi
üzerine Mösyö
diyorlarmýþ.
Guillaume, korkunç yarýsýna yani karýsýna baktý. O ise sözünü geçir
ptýðý gibi ayaðýnýn ucuyla yere vurarak, içe sýkýntý veren bir sessizliði sürdürmekte, daha
stine'e çevirmekten bile kaçýnmaktaydý; kendi düþüncelerine kulak asmadýðý için de böylesin
n bütün sorumluluðunu Mösyö Guillaume'a yükler gibiydi. Bununla birlikte görünüþteki soðukk
-sýnýn
Kapýda
Siz,ticareti
kýzlarýnýza
duran birilgilendirmeyen
arabanýn
karþý gerçekten
gürültüsü,
bir çok
felakete
yaþlý
zayýftüccarýn
direnmeden
davranýyorsunuz
korktuðu
boyun azarý
eðdiðini
mösyö, yarýda
ama...
görünce,
býraktýrýverdi.
baðýrdý: B
-Kuzenim,
Madam
RoginRogin'in
odadaydý;
dedi;birben
evkusuru
içinde
her þeyi
da,
oynanan
biliyorum.
Parisli
oyunun
bir noter
üç oyuncusuna
karýsý olarak,
bakarak,
herkoruyucu
þeyi bildiðini
bir tavýrla:
sanmasýy
- Her þeyi biliyorum, diye yineledi. Ben, Nuh'un gemisine zeytin dalýyla dönen güvercin
dý.
gibi geliyorum.
Madam Guillaume'a dönerek, "Bu benzetmeyi Hristiyanlýðýn Dehâsý'nda (15) okudum; benzetme h
-nuza
Þu Sommervieux,
gidecek kuzenim,"
bilseniz
diyeneekledikten
þeker adam!sonra,
Bu sabah,
Augustine'e
bana usta
gülümsedi:
elinden çýkmýþ portremi verdi
Bunlarý
En az altý
söyledikten
bin franksonra,
eder.mösyö Guillaume'un koluna hafif hafif vurdu. Yaþlý tüccar o kend
-özgü
Mösyödudak
Sommervieux'yü
büküþüyle yüzünü
tanýyorum,
ekþitmekten
diye sözünün
kendiniarkasýný
alamadý.getirdi;
Bayan Güvercin:
o olunca daha çok eðleniyo
arý anlattý; kendisini savunma görevini de bana verdi. Bu sabahtan beri de, Augustine'
e delicesine âþýk olduðunu biliyorum, istediði de olacak. Ooo... kuzen, öyle reddeder gibi
aþýnýzý sallamayýn. Þunu bilmiþ olun ki baron ünvanýný alacak; az önce de imparator, sergid
on donör niþanýnýn þövalye rütbesini verdi. Rogin de noterliðini aldý; iþleri ne durumdadýr
ahasý var! Mösyö Sommervieux'nün en az on iki bin frank getiren birçok malý mülkü var. Hem
or musunuz, böyle bir adamýn kayýnbabasý bir þeyler olabilir, örneðin bulunduðu ilçenin bel
aþkaný falan! Görmediniz mi, imparator Viyana'ya girdi diye mösyö Dupont belediye baþkaný o
ak saygýlarýný sunduðu için imparatorluk kontu ve senatör olmuþtu ya hani! Ooo, bu evlenme
acak. Ben, bu delikanlýya bayýlýyorum. Augustine'e karþý olan davranýþý ancak romanlarda gö
ek bir þey. Hadi þekerim, mutlu olacaksýn iþte; senin yerinde olmayý her Allah'ýn kulu iste
. Benim gece çaðrýlarýma Sommervieux'ye tutulan Carigliano düþesi de geliyor. Bazý kötü di
n dediklerine bakýlýrsa, evime onun hatýrý için geliyormuþ; benim gibi Chevrelgillerden, yü
lýk saðlam bir burjuva ailesinden olan bir kimseyi ziyarete gelirse, dünkü düþes sanki þaný
olacak
-Madam
Augustine,
Rogin,
da... diye
birazsözünü
soluklandýktan
sürdürdü,sonra:
portreyi gördüm. Aman Allah'ým ne güzel þey o öyle! Ýmpa
i görmek istediðini biliyor musun? Ya genel komutana gülerek, krallar geldiði zaman sara
yýmda böyle güzel kadýnlardan çokça bulunsaydý, Avrupa'yý hep barýþ içinde yaþatmayý üzeri
Fýrtýnalarla
Nasýl hoþunabaþlayan
gitti, deðil
gün, arkasýndan
mi? durgun ve dingin bir hava getirerek doðaya uyacaktý.
am Rogin sözlerine öyle bir çekicilik kattý; Mösyö ve Madam Guillaume'un katý yüreklerinin
uyarlý noktalarýna dokundu ki, sonunda zayýf damarlarýný buldu ve bundan yararlandý. Bu ac
yip devirde, ticaretle maliye, büyük senyörlerle akrabalýk kurmak için her zamankinden da
ha çýlgýnca bir isteðe kapýlmýþtý; imparatorluk generalleri bu durumdan eni konu yararlandý
Guillaume, özellikle bu acýnacak tutkuya içerliyordu. Þu gerçekleri pek beðenirdi; bir kad
mutluluða ermek için kendi düzeyindeki bir erkekle evlenmeliydi, insan er geç gözünün yüks
de olmasýnýn cezasýný görürdü; mutlu olmak için kadýn, erkek birbirlerinde saðlam nitelikle
çünkü aþk, evin gürültüsüne patýrdýsýna pek az dayanabilirdi; karý kocadan birinin ötek
ir þey bilmesine hiç de gerek yoktu, asýl olan anlaþmaktý; Yunanca konuþan bir kocayla Lati
ce konuþan bir kadýn, açlýktan ölmek dokuncasýyla karþý karþýyadýrlar. Bu atasözüne benzer
uþtu. Böyle evlilikleri, yün karýþýk ipliklere benzetirdi; ipek eninde sonunda kesin olarak
yünü keserdi. Böyle düþünülür ama, insan oðlu ne heveslere kapýlmaz ki... Top Oynayan Kedi'
kaptanýn tedbirliliði Madam Rogin'in aðýz kalabalýðý karþýsýnda siliniverdi. Ciddilikten ay
dam Guillaume, ilk kez olarak kýzýnýn sevgisinde kendi ilkelerinden vazgeçecek nedenler
buldu ve adamakýllý bir incelemeden geçirmeye karar verdiði Sommervieux'yü eve almaya razý
Yaþlý tüccar, Joseph Lebas'yý gidip buldu, durumu ona anlattý. Saat altý buçukta, ressamýn
ldu.
ada bulunuþuyla onur kazanan yemek salonu, olup bitenleri apaçýk gösteren cam çatýsý altýnd
e Madam Guillaume'u, genç ressamý ve sevimli Augustine'ini, mutluluðunu sabýrla bekleyen
Lebas'yý, baþý artýk aðrýmayan Matmazel Virginie'yi bir araya toplamýþtý. Mösyö ve Madam G
arýnýn yerlerine yerleþtiklerini, Top Oynayan Kedi'nin geleceðinin, becerikli ellere ve
rildiðini görür gibi oldular. Yemek sonunda Théodore, bütün bu sevinçleri kendisine borçlu
larý, eski dükkânýn içini betimleyen, þimdiye dek bir türlü göremedikleri o olaðanüstü güz
n Kumaþlar
Madam
Lebas:
-Genç edince
Buna
Ýçinde
Ya þuGuillaume
ressam:
otuz
açýlýp
neþeleri
benim
resimde
binserilen
dantellerim
frank
da:
son
güzel
sýnýrýný
verdiler
kumaþlar,
gidiyor,
var da
buldu.
dediniz
insan
onunMösyö
diye ha, çok
için,
neredeyse
yanýt Guillaume:
diye
verdi;
güzel!
elle
sürdürdü
eski
dedi.
tutacak,
kumaþlarýn
sözü.diye üstünlüðüne
ekledi. eriþmek, bi
r Demek
-Guillaume
için nesizBaba:
büyük
kumaþçýlýðý
bir mutluluk.
seviyorsunuz ha, dedi. Verin Allah aþkýna þu elinizi dostum. Siz de
te deðer verdiðinize göre, anlaþtýk gitti. Ticareti sanki ne diye küçük görürler bilmem ki!
cenneti bir elmaya sattýðýna göre, dünya, ticeretle iþe baþladý demektir. Hoþ, bu pek de â
iþ deðilbol
Herkese ya!bol daðýtýlan þampanyanýn verdiði neþeyle yaþlý tüccar baþladý kahkahalar koyve
atçýnýn gözlerini baðlayan bað öyle kalýndý ki, ilerde akrabasý olacak bu insanlarý pek sev
Alçakgönüllülük gösterip birkaç zarif öyküyle onlarý eðlendirdi. Herkes ondan hoþlandý. Ze
salon gece ilerledikçe, Guillaume'un dediði gibi, çöle dönünce, Madam Guillaume masadan oca
kollu kocaman þamdandan küçük þamdana gidip gelerek acele acele mumlarý söndürmekteyken, b
a da para söz konusu olunca durumu büyük bir açýklýkla görüveren bizim tüccar, kýzý Augusti
-dizlerinin
Sevgili kýzým,
üstüneÝstediðine
oturtarak göre,
þöyle Sommervieux'nle
konuþmaya baþladý:evleneceksin; Mutluluk hazineni istediðin
gibi kullanmak senin elinde. Þunu söyleyeyim ki, ben güzel resimler çýrpýþtýrarak kazanýlan
in franka kapýlmýþ deðilim. Bilirim, haydan gelen huya gider. Akþam bu havai delikanlýnýn,
ranýn yuvarlak olmasý, çabuk tekerlenip gitmesi içindir," dediðini iþitmedin mi sanki! Para
savurgan kimseler için yuvarlaksa, para para üstüne koyan tutumlu kiþiler için de düzdür. Y
um, bu hoþ çocuk sana arabalar, elmaslar almaktan söz etti deðil mi? Parasý var, senin için
harcar; afiyet þeker olsun! Ben buna karýþmam. Ama, sana vereceðime gelince, bin bir zor
lukla toplanmýþ paracýklarý har vurup harman savurmanýza kesinlikle razý olamam. Çok harcay
zengin olamaz. Sana vereceðim yüz bin ekülük drahomayla bütün Paris'i satýn alamazsýn. Bir
ine geçecek olan bir kaç yüz bin franký düþünüp durma boþuboþuna; merak etme, daha çok bekl
seni, çook! Senin ilerde niþanlýn olacak delikanlýyý bir köþeye çektim; benim gibi Lecocq'u
asýný yönetmiþ bir kimse için bir sanatçýyý, karýsýnýn malý ayrý, kendisininki ayrý olarak
k güç olmadý. Sana vermeyi düþündüðü þeyleri saðlam hükümlere baðlamak için ben sözleþmeyi
elbette. Eh, hadi kýzým, sanýrým ben de büyük baba olacaðým! Yakýn zamanda torunlarýmla uðr
; ha, para konusunda ancak benim düþüncemi aldýktan sonra imza atacaðýna ant iç bakayým; eð
vaktinden önce baba Chevrel'e kavuþacak olursam, eniþten Lebas'ya akýl danýþacaðýna ant iç.
-sözPeki
Tatlý verbir
babacýðým,
bana.
sesle söylenen
söz veriyorum.
bu sözlerden sonra, yaþlý adam, kýzýný yanaklarýndan öptü. O akþam
men hemen Mösyö ve Madam Guillaume kadar rahat uyudular. Bu unutulmasý olanaksýz pazarda
n birkaç ay sonra, Saint-Leu kilisesinin büyük mihrabý birbirinden farklý iki nikâha tanýk
u. Augustine'le Thédore, mutluluðun parýltýlarý içinde, gözleri aþkla dolu, arkalarýnda çok
le oraya geldiler. Kendilerini seçkin bir kalabalýk beklemekteydi. Yanýnda annesi baba
sý, güzel bir kira arabasýyla gelen Virginie'nin giyimi pek yalýndý; bu tablonun güzelliðin
rttýrmak için gereken bir gölge gibi, babasýnýn koluna yaslanmýþ, kýz kardeþinin ardýndan g
Mösyö Guillaume Virginie'nin nikâhýnýn Augustine'den önce kýyýlmasý için çok uðraþtý, ama
arýn büyüðünün de küçüðünün de iki gelinden en þýk giyinmiþ olanýyla ilgilendiðini görerek
rinin, en saðlam olarak Virginie evleniyor, hem de mahalleye baðlý kalýyor diye Virginie
'nin saðduyusunu beðendiklerini; öte yandan da bir sanatçýya, bir soylu kiþiye varan August
ne'i kýskandýklarý için de, arkasýndan acý sözler söylediklerini duydu. Bir tür korku duyuy
bi þunu da eklemeyi unutmadýlar: Guillaumelar toplumsal konum ve ün hýrsýna kapýlmýþ olsala
maþçýlýktan hayýr kalmazdý. Yaþlý bir yelpaze tüccarýnýn, "Bu savurgan herif kumaþ dükkânýn
cak," dediðini iþiten Guillaume Baba, evlenme sözleþmesini yaptýrýrken gösterdiði akýllýlýk
endini içinden kutladý. Gece, parlak bir balo verildi. Mösyö ve Madam Guillaume, anýsý þimd
kuþaðýn belleðinden ancak yeni yeni silinmeye baþlayan, yiyeceði içeceði pek bol bir akþam
en sonra da düðünün olduðu Colombier Sokaðýndaki evlerinde kaldýlar; Mösyö ve Madam Lebas,
an Kedi gemisini yönetmek için Saint-Denis Sokaðýndaki eski eve, bir kira arabasýyla döndül
Mutluluktan sarhoþ olan sanatçý, arabada, sevgili Augustine'ini kollarý arasýna aldý; Troi
-Fréres Sokaðý'na vardýklarýnda, onu kaçýrýrcasýna, güzel sanatlarýn bir kat daha güzelleþt
anagenç
Bu alýpaile,
götürdü.
Théodore'daki aþk ateþiyle, þöyle böyle bir yýlý göz açýp kapayýncaya kadar,
ivertliðini en ufak bir bulutun gölgelemesine fýrsat vermeden geçirmiþti. Yaþam, bu iki âþý
gelmiyordu. Théodore, her günü bin bir türlü zevkle süslemesini biliyor, kendisini tutku co
nluklarýna kaptýrmaktan, sonra da dinlenmenin tatlý gevþekliðine býrakmaktan derin bir zevk
duyuyordu. Bunlar öyle dinlenmelerdir ki, ruhlarýmýz mutluluk duygusunun en yüksek nokta
sýna çýkar ve orada artýk madde birleþmesi dediðimiz þeyi unutur. Düþünemeyen mutlu Augusti
luðun bu iniþli çýkýþlý gidiþini olduðu gibi kabul etmiþti: Evlenmedeki yasal ve kutsal sev
isini tümüyle vermekte ileri gittiðine aklý yatmýyordu henüz. Basit ve saf ruhlu Augustin,
e nazlý nazlý reddetmeyi, ne de yüksek sosyetede yetiþmiþ bir genç kýz gibi yerinde istekle
kocasina her dediðini yaptýrmasýný biliyordu. Geleceði hesaplayamayacak kadar âþýktý; bir
tlý yaþam biter mi diye düþünmek aklýnýn ucundan bile geçmiyordu. Kocasýna bitip tükenmeyen
kaynaðý olmaktan mutlu olan Augustine'e, baðlýlýðý ve uysallýðý nasýl sonsuz bir çekicilik
iç sönmeyecek bir aþkýn da, kendisi için bütün süslerin en güzeli olacaðýný sanýyordu. Aþk
lý olmuþtu; güzelliði ona gurur aþýladý ve onda Sommervieux gibi heyecanlandýrýlmasý çok ko
eðe her zaman baþ eðdirebileceði düþüncesini yarattý. Kadýnlýðýnýn kendisine öðrettikleri,
neydi. Saint-Denis Sokaðý'nda, sonsuz bir mutlulukla, dünyadan habersiz yaþayan bir genç ký
olarak kaldý; içinde yaþadýðý dünyanýn geleneklerini, eðitimini, gidiþatýný öðrensem diye
alnýzca aþk sözleri olduðu için bunlarda bir zekâ inceliði, bir ifade zarifliði gösterebili
Ama aþk anlarýnda - kadýnýn aslý aþktýr denebileceðine göre - o da bütün kadýnlar gibi ayný
Olur ya, Augustine ne zaman Théodore'unkine uymayan bir düþünce ortaya atsa, bir yabancýnýn
yaptýðý ve düzeltilmezse, sonunda insana býkkýnlýk veren ilk yanlýþlara nasýl gülersek, gen
öyle gülerdi. Bu güzel ama çabuk geçen yýl sona ererken, böylesine sevmesine karþýn Sommer
ir sabah kendi kendine, "Artýk çalýþmalarýma, eski alýþkanlýklarýma geri dönmeliyim," dedi.
ten gebeydi. Arkadaþlarýyla yeniden buluþtu. Yýlýn sýkýntýlarla geçen günlerinde, genç kadý
çocuðu emzirmesi de vardý; hevesle çalýþtý; kimi zaman da, uzak kaldýðý sosyetede kendisin
r aradý. En isteyerek gittiði ev Düþes de Carigliano'nun eviydi; bu kadýn ne yapýp yapýp ün
tçýyý evine çekmiþti. Augustine iyileþip de, bir anneyi dünya zevklerinden alýkoyan sürekli
na göstermesine artýk gerek kalmayýnca, Théodore, beðenilen ve istek uyandýran güzel bir ka
göründüðümüzde toplumun bize verdiði gururumuzun okþanmasýndan doðan sevinci tatmak isted
den gelen þaný çevreye göstere göstere Salonlarda dolaþmak, öteki kadýnlarýn kendisini kýsk
k, Augustine için yepyeni ve tükenmez bir zevk oldu. Ama bu aile mutluluðunun saçacaðý son
arýltýydý. Augustine, bütün çabalarýna karþýn bilgisizliðini, dilinin konuþmadaki yetersizl
inin darlýðýný belli etmekle, her þeyden önce kocasýnýn gururunu yaralamýþ oldu. Aþaðý yuka
aþk coþkularýyla yola getirilmiþ olan Sommervieux'nün huylarý, karýsýnýn ona pek söz geçir
elen bir sessizlikle, bir zaman için doðal akýþýndan sapmýþ olan isteklerine ve alýþkanlýkl
en kavuþtu. Þiirin, resmin ve düþlemle ilgili tatlý zevklerin yüksek ruhlar üzerinde, arada
aman geçse bile kaybolmayan haklarý vardýr. Yüksek bir ruhun bu gereksinmeleri, iki yýl bo
yunca, Théodore'da doyurulmamýþ deðildi, dahasý, yeni yeni besinlerle beslenmiþti. Sanatçý,
asýný dolaþýp, bir çocuk gibi büyük bir hýrsla artýk ellerine sýðmayacaðýna dikkat bile etm
ve peygamber çiçeði varsa hepsini topladýktan sonra, durum deðiþiverdi. Ressam, karýsýna e
kompozisyonlarýnýn taslaðýný gösterdiðinde, Guillaume Baba da olsa öyle söyler ya, Augusti
n ne güzel!" derdi. Bu soðuk beðence, bilgili bir duygudan çok sevginin verdiði inançtan ge
iyordu. Augustine için bir bakýþ, en güzel bir tablodan daha deðerliydi. Onun tanýdýðý en y
gular, yürekle ilgili duygulardý. Sonunda açýkça görülen þu acý gerçeði, Théodore, görmezde
irden hiç zevk almýyordu, kendisinin içinde yaþadýðý dünya baþkaydý, onunki baþka; hevesler
eseni yapmak istemelerinde Théodore'a uymuyordu; gülmüyordu, o gülse de; dertlenmiyordu,
o dertlense de; o baþý göklerde dolaþýrken Augustine þu maddesel dünyada geziniyordu. Düþü
en tatlý iç döküþlerini sürekli görmezden gelmek ve sihirli bir gücün kendisini yaratmaya
eri öldürmek zorunda kalan, en içten duygularla baþka birine baðlanmýþ olan bir insanýn her
niden doðan acýlarýna deðer vermeyi, basit ruhlu kimseler bilemezler. Ona çok acý geliyordu
bu iþkence; üstelik de eþine karþý beslediði duygu birbirlerinden hiçbir þey saklamamayý, n
rini, neler duyduklarýný birbirlerine açmayý buyurmaktaydý. Doðanýn isteklerini anlamazlýkt
len, cezasýný görür: O da, kuþkusuz, bir tür toplumsal huy demek olan zorunluk gibi baðýþl
dir bilmez. Sommervieux atölyesinin sessizliðine, dinginliðine sýðýndý; "Belki de, sanatçýl
r arada yaþamak karýmýn bilgisini arttýrýr," diyor ve karýsýndaki, bazý yüksek ruhlu kimsel
rkeste doðuþtan var olduðuna inandýklarý, uyuþup kalmýþ üstün zekâ tohumlarýnýn açýlýp geli
anatçýlarýn konuþmalarýndan, dine gerçekten baðlý olan Augustine'in içine bir ürküntü geliy
dore'un arkadaþlarýna verdiði ilk akþam yemeðinde, genç bir ressamýn yapýlan þakayý dine k
-bir
Pekisaygýsýzlýk
ama madam,saydýramayacak,
sizin cennetinizamaRaffaello'nun
kendisinin kavrayamadýðý
"Ýsa'nýn Görünüþü"
çocukçaadlý
birtablosundan
edayla: daha m
anki? Hadibucaným
Augustine sanatçýlar
siz de!toplantýsýnda
Ben onu bile kimsenin
seyretmekten
gözünden
usandým,
kaçmayan
dediðini
bir güvensizlik
duymuþtu. havasý yar
sýkmaya baþlamýþtý. Caný sýkýlan sanatçý acýmasýzdýr: ya kaçar gider, ya da baþlar alaya.
sanki ötekiler yetiþmiyormuþ da evli bir kadýn için kendisince erdem saydýðý ciddiliði aþý
leri götürmek gibi gülünç bir düþüncesi vardý; Augustine bununla çok alay etmiþti, ama anne
yuna hafifçe öykünmekten de kendisini kurtaramamýþtý. Erdemli kadýnlarýn çoðu zaman kaçýnam
nlik, birkaç yergi çiziktirilmesi düþüncesini uyandýrdý; bu þiirlerdeki masum alay, Sommerv
nün kýzmayacaðý denli inceydi. Daha acý olsalardý bile, bu þakalar eninde sonunda dostlarýn
isine yaptýklarý þakalara karþýlýk olan þakalardý.Ama, dýþtan gelen etkileri kolayca kabul
re'un yüreði gibi bir yürek için, her þeyin önemi vardýr. Ýþte o da, farkýnda bile olmada
avaþ yavaþ artan bir soðukluk duymaya baþladý. Evlilikte mutluluða ulaþabilmek için, üstün
yaylanýn hemen yanýbaþýnda, iniþi çok kolay ama kaypak bir yamaç bulunan bir daðý aþmak ger
samýn aþký da bu iniþteydi artýk. Karýsýna karþý olan davranýþlarýnýn acayipliðini kendi gö
ahlâksal yorumlarý onun anlayamayacaðýný düþünerek, anlamadýðý düþünceleri ve kentsoylu vic
si dýþýnda kalan suçlarýný saklamakla bir kusur iþlemediðini sandý. Augustine kapalý ve ses
cýya büründü. Bu açýða vurulmayan duygular, karý koca arasýna, günden güne kalýnlaþan bir p
gustine, kocasý ona karþý saygýda kusur etmediði halde, eskiden onun ayaklarý altýna serdið
gi ve zekâ hazinelerini baþkalarýna ayýrdýðýný görerek korkmaktan kendini alamýyordu. Bir
ra da, erkeklerin gelgeç hevesleri üzerine þurada burada söylenmiþ sözler ister istemez göz
bir anlam kazandý. Kimseye dert yanamýyordu, ama takýndýðý tavýr da bir tür baþa kakmaydý.
ir türlü deðiþikliðine doðru dürüst deðer vermeyi beceremeyen, hiçbir þeye aldýrmayan birço
diði bir ün ve varsýllýk içinde ömür süren, bu kadar þýk giysiler giyinen bu genç ve güzel
ten üç yýl sonra, bitip tükenmez dertlere düþtü; sarardý, soldu; düþündü taþýndý, ölçtü biç
n ilk derslerini onun önüne seriverdi. Ne olursa olsun, görevlerinden ayrýlmamaya karar
verdi; böylece bu temiz yürekli davranýþla, er geç kocasýnýn sevgisini yeniden kazanacaðýný
; ancak iþler böyle olmadý. Sommervieux çalýþmaktan yorgun olarak atölyesinden çýktýðýnda,
le edip elindeki iþi saklayamýyor, ressam, onun tam bir ev kadýný titizliðiyle kendisinin ç
maþýrlarýný onardýðýný görüyordu. Kocasýnýn istediði gibi harcamasý için gereken parayý bol
riyordu. Öte yandan sevgili Théodore'unun parasýný korumak isteðiyle, eve gereken þeyler iç
tutumlu davranýyordu. Böyle bir yaþayýþ, meslek yaþamlarýnýn sonu gelince mahvoluþlarýnýn n
raþtýrmayan, yaþamýn tadýný adamakýllý çýkarmýþ sanatçýlarýn baþýboþluðuyla baðdaþamazdý. B
sýl yavaþ yavaþ kararýp söndüðünü, onlarý nasýl derin bir karanlýða attýðýný anlatmak, boþ
büyük bir coþkuyla Düþes de Carigliano'dan söz ettiðini duyan dertli Augustine'e, bir akþam
daþlarýndan biri, Sommervieux'nün imparatorluk sarayýnýn bu ünlü koketine karþý beslediði s
asýl olduðuyla ilgili, sözüm ona dostça, ama gerçekte kötü niyetle birtakým haberler verdi.
ine'in talihinde, yirmi bir yaþýnda, gençliðinin ve güzelliðinin bütün görkemiyle, otuz alt
dýn yüzünden aldatýldýðýný görmek de varmýþ. Kalabalýkta, kendisine ýssýz gelen eðlencelerd
siz olduðunu duya duya, yavrucak, çevresinde uyandýrdýðý beðenceden, baþkalarýna aþýladýðý
þey anlamaz hale gelmiþti. Yüzünün anlatýmý deðiþti. Karaduygu, boyun eðiþin güzelliðini,
kluðunu çizgilerine iþlemiþti. Birçok çapkýn erkek, onu baþtan çýkarmaya kalkýþtýlar; o tek
muslu kaldý. Kocasýnýn aðzýndan kaçan birkaç aþaðýlama sözü, onda büyük bir umutsuzluk yara
felaket habercisi bir ýþýk, ona, aldýðý eðitimin sýradanlýðý yüzünden ruhunun Théodore'unki
rleþmesine engel olan kusurlarýný gösterdi: Kocasýný baðýþlayýp kendisini suçlayacak denli
tü, konumu ve yaþayýþ uyumsuzluklarý olduðu gibi, düþünce uyumsuzluklarý olduðuna da aklý y
sonra... Evlendiði zamanýn dipdiri mutluluklarýný düþünmeye dalýnca, geçmiþte kalan mutlul
büyük olduðunu anladý ve böyle doyasýya tadýlan bir aþkýn bütün bir ömür demek olduðuna, b
aketle ödenebileceðine kendi kendisini inandýrdý. Bununla birlikte, bütün umudunu yitirmeye
ek kadar içten seviyordu onu. Bunun için de yaþamýnýn yirmi birinci yýlýnda, kendisini yeti
eyeÞair
-Kendi
vekendisine:
düþünüþ ne
olamam, biçimini
çýkar,hiç
þiirin
olmazsa
ne olduðunu
hayran olduðu
anlarýmadamýn
ya, diyordu.
düþüncelerine
Bunun üzerine,
uydurmayamadam
giriþti.
Somme
eux bütün seven kadýnlarda bulunan o istem gücünü, erkini ortaya koyarak huyunu, yaþayýþýný
irmeyi denedi; ama birçok kitap okuyup, yýlmadan öðrenmeye çalýþtýðý halde, ola ola ancak b
az bilgisiz olabildi. Zekâdaki çabukluk ve konuþmadaki güzellik ya Tanrý vergisidir, ya d
a beþikte baþlayan bir eðitimin sonucudur. Müziðin deðerini anlýyor, bundan yararlanabiliyo
, ama söylediði þarkýlar güzel deðildi. Edebiyatýn ne demek olduðunu, þiirin güzelliklerini
ancak baþkaldýran belleðini bunlarla süslemek zamaný çoktan geçmiþti. Bulunduðu yerlerde k
arý zevkle dinliyordu, ne var ki kendisi parlak bir düþünce ileri süremiyordu. Çocukken edi
diði önyargýlar, dinle ilgili düþünceler, onun zekâsýný dilediði gibi kullanmasýna engel o
gustine'e karþý, Théodore'un içinde, Augustine'in de yenemediði bir çekingenlik belirmiþti.
natçý, karýsýný kendisine övenlerle eðlenirdi; onlarla eðlenmekle pek de yanlýþ bir iþ yapm
Bu genç ve içli kadýnda öyle bir korku yaratmýþtý ki, kendisinin yanýnda, ya da baþbaþa kal
ugustine titrerdi. Çok aþýrý hoþa gitmek isteðiyle ne yaptýðýný þaþýran Augustine, aklýnýn,
duyguda eriyip yittiðini anlýyordu. Dahasý, Augustine'in bu baðlýlýðý, erdemini duygusuzlu
rerek onu yanlýþ yapmaya kýþkýrtýr gibi görünen kocasýnýn hoþuna gitmemeye baþladý. Augusti
r yana býrakýp, kocasýnýn gelgeç heveslerini, anlamlý anlamsýz isteklerini yerine getirmeye
nun hep kendini düþünen gururunun dilediðini yapmaya çabaladý durdu; eli hamurlu, karný aç
lki ruhlarýnýn anlaþabileceði an gelip geçmiþti. Bir gün, genç kadýnýn çok duyarlý olan yür
en eðip büken, sanki kýrdý sanacaðýmýz bir darbe yedi. Her þeyden elini eteðini çekti. Anca
an sonra, gidip aile ocaðýnda bir avuntu, derdine bir umar aramak gibi tehlikeli bir
Bir
düþünce
sabah,aklýna
çocukluðunun
esti. geçtiði o dýþý kaba görünüþlü, basit ve sessiz eve doðru yöneldi. P
kti. Bugün yaþamýna hem onur, hem de felaket getiren kiþiye, ilk öpücüðü bu pencereden gönd
maþçýlýðýn yeniden canlanmaya baþladýðý bu zindanda hiçbir þey deðiþmemiþti. Kýzkardeþi esk
ni almýþtý. Dertli genç kadýn, kalemi kulaðýnýn arkasýnda olan eniþtesiyle karþýlaþtý; adam
vardý, kendisini baþtan savma dinledi; çevredeki baþ döndürücü çalýþmadan genel bilanço def
kta olduðu anlaþýlýyordu; bunun için özür dileyerek Augustine'den ayrýldý. Kendisini çekeme
eþi de onu oldukça soðuk karþýlamýþtý. Hakký da vardý ya, güzel bir arabadan inen þýk Augus
r ayaküstü görmeye gelirdi. Tedbirli Lebas'nýn karýsý, "Bu sabah sabah yapýlan ziyaretin as
deni herhalde paradýr," diye düþündü ve aklýna geldikçe Augustine'i bir hayli güldüren çeki
tavýr takýndý. Ressamýn karýsý, annesinin Virginie'de, baþlýðýndaki saçaklar dýþýnda, Top O
ski onurunu koruyan bir ardýl bulduðunu gördü. Yemeðe oturduklarýnda, ev yönetiminde Joseph
bas'nýn akýllýlýðýný övmeye neden olacak kimi deðiþiklikler yapýldýðýný fark etti: Soðukluk
ar sofradan kalkmýyorlar, isterlerse konuþabiliyorlardý; yemeklerin çokluðu lükse kaçmayan
bir geçimi açýkça anlatýyordu. Þýk Augustine'in gözüne birkaç Komedi Fransez loca bileti i
a uzaktan uzaða kýzkardeþini gördüðünü de anýmsýyordu. Madam Lebas omuzlarýna bir kaþmir þa
bu þal, onun giyim kuþamýyla kocasýnýn ne kadar ilgilendiðini göstermekteydi. Sözün kýsasý
endilerini zamana göre ayarlamýþlardý. Augustine, birbirine pek uyan bu çiftin, coþkusuz, a
a fýrtýnalarý da olmayan, deðiþmez bir mutluluk içinde yaþadýklarýný, günün büyük bir bölüm
e doldu. Onlar yaþamý bir ticaret iþine giriþ gibi kabul etmiþlerdi; böyle olunca, her þeyd
ce iþi düþünmek söz konusu olurdu. Kadýn, kocasýnda güçlü bir aþk görmediði için, aþký kend
e'yi beðenmeye ve sevmeye, farkýna varmaksýzýn yönelmiþ olan Joseph Lebas için olduðu kadar
için de mutluluðun aðýr aðýr açýlýp geliþmesi, sürekliliðini saðlayan bir þey olmuþtu. Dert
umunu
-Joseph
Sonra,
Karýcýðým,
anlatýnca
Lebas:dedi,
becerikli Saint-Denis
tüccar,
olanlarAugustine'i
olmuþ
sokaðýbiranlayýþýnýn
kez,bunalýmlardan
bu kardeþinize
ablasýnakurtarmak
iyiöðrettiði
öðütleriçin
birgöreneklerin,
vermeye
sürübakalým.
beylik sözü
yasaldinl
arýn gösterdiði yollarý, içe sýkýntý veren bir biçimde açýkladý; ileri sürülen düþüncelerin
umara koydu, etkililik derecelerine göre sýraladý; týpký türlü nitelikteki mallarý sýralar
Sonra da hesap etti, kitap etti ve baldýzýnýn kesin bir karar vermek zorunda olduðu so
nucuna vardý; bu kararsa, kocasýný hâlâ seven Augustine'i hoþnut etmedi; Joseph Lebas'nýn y
l yollardan söz ettiðini iþitince, o duygu, bütün gücüyle yeniden canlandý. Augustine bu ik
t ortaðýna teþekkür etti, onlara akýl danýþmaya gittiði zamankinden daha kararsýz bir durum
döndü. Bunun üzerine anasýna babasýna derdini dökmek niyetiyle kalktý, Colombier sokaðýndak
eve gitmek yürekliliðini gösterdi; artýk o her bulduðu ilâcý deneyen, dahasý, kocakarý ilâc
yardým uman umutsuz hastalara dönmüþtü. Ýki yaþlý insan, kýzlarýný büyük bir sevinçle karþý
leri yaþardý. Bu ziyaret onlara dünyalar deðer bir deðiþiklik getiriyordu. Dört yýldýr, hed
pusulasýz yol alan gemiciler gibi yaþam yolunda yürüyorlardý. Ocak baþýnda birbirlerine, ve
lerin pek aðýr olduðu dönemlerin yýkýmlarýný, eski kumaþ alýþveriþlerini, iflaslarý, özelli
lasýndan nasýl paçalarýný kurtardýklarýný, Guillaume Baba'nýn Marengo savaþýnda bulunuþunu
i konularý bitirince de, en dolgun bilanço toplamlarýný yeniden gözden geçirir ve yeniden S
int-Denis mahallesinin eski öykülerine geçerlerdi. Saat ikide Guillaume Baba Top Oynay
an Kedi maðazasýna gidip þöyle bir göz atar, dönüþte eskiden kendisinin rakibi olan her dük
raz dururdu; bunlarýn genç sahipleri yaþlý tüccarý sonu tehlikeli herhangi bir indirim için
ndýrmak hevesine kapýlýrlar, o da, her zamanki gibi, kesin olarak hiç reddetmezdi. Ýki güze
bunlardan,
Normandiyaancak
atý konaðýn
arabayaahýrýnda,
kurulup mahallesinde
çok yiyip içmekten
her pazar
çatlayacaktý;
yapýlan büyük
Madam
ayine
Guillaume
giderken y
ararlanýyordu. Haftanýn üç gününde bu sayýn çiftin sofralarý herkese açýktý. Damadý Sommerv
esinde Guillaume Baba askerlerin giydirilmesi için kurulan danýþma birliðine üye seçilmiþti
ocasýnýn yönetim erkinde böyle yüksek bir yere geçtiði günden beri Madam Guillaume evde ne
e yoksa göstermeye karar vermiþti. Odalar altýn ve gümüþ süslerle, zevksiz ama kesinlikle d
i mobilyalarla o kadar týklým týklým doldurulmuþtu ki, süsü en az olan oda bile bir þato ki
ini andýrýyordu. Bu evin her þeyinde sanki tutumlulukla savurganlýk yarýþa girmiþti. Denile
irdi ki, Mösyö Guillaume þamdana varýncaya kadar her þeyi alýrken büyük bir para yatýrmak a
nginliði ve karý kocanýn iþsizliðini açýða vuran bu pazarýn ortasýnda Sommervieux'nün tablo
inde bulunuyor ve gözlerinde gözlükler, günde belki yirmi kez, kendilerince pek canlý ve eð
enceli geçen eski günlerinin bu hayaline bakan Mösyö ve Madam Guillaume için bir avuntu ka
ynaðý oluyordu. Bu evin ve her þeyinde bir yaþlýlýk, bir bayaðýlýk duyulan bu odalarýn görü
yalýklý bir kýyýya vurmuþ duygusunu veren; dünyadan, yaþatan düþüncelerden elini eteðini çe
atýðýn durumu, Augustine'i þaþkýnlýklar içinde býraktý. Kastorlarýn yaþayýþý gibi içgüdüyle
kla birlikte canlý bir biçimde yaþanan Lebas'larda gördüðü yaþam, seyrettiði tablonun kendi
birinci bölümü olmuþtu; þimdi de o görünümün ikinci bölümünü izliyordu. Ýþte o an, çektiði
ama karþýsýnda gördüðü, anlamsýzlýðý kendisine dehþet veren þu yaþam gibi bin tanesine bede
geldiðini düþünerek büyük bir gurur duydu. Bununla birlikte, bu pek de insaflý olmayan duy
unu gizledi; yaþlý anasýyla babasýnýn önüne zekâsýnýn yeni güzelliklerini, aþkýn esinlediði
iklerini saçtý döktü ve onlarý evlilik dertlerini dinlemeye pek güzel hazýrladý. Yaþlý kims
türden açýklamalarý dinlemeye karþý zayýflýklarý vardýr. Madam Guillaume kendisine masalla
i gelen bu þaþýrtýcý yaþamýn en küçük ayrýntýsýna dek her þeyini öðrenmek istiyordu. Eline
meyerek yeniden baþladýðý "Baron de la Hanton'un Gezileri"nde, Kanada yerlileri üzerine ya
-zýlmýþ Ne? Nemeraklý
diyorsun
þeyler,
kýzým?buKocan
duyduklarýnýn
çýplak kadýnlarla
yanýnda pekbirsýradan
odaya kapansýn
kalmýþtý.da, sen budala resimler
ni yapýyor
Þaþkýna dönen
sanbüyükanne,
ha? gözlüðünü küçük bir masanýn üstüne býraktý, etekliðini silkeledi v
-k Seni tandýrýnýn
Öyle söylemeyükselttiði
istediði anneciðim,
zaman, bizden
dizleri
ressamlarýn
bunlarý
üstünde
modellere
saklamýþ
birbirine
demek.
gereksinmesi
kenetlenmiþ
Ah bilseydim,
vardýr.
ellerini
ben böyle
býrakýverdi.
bir mesleði o
an adama kýzýmý verir miydim hiç! Din böyle densizlikleri yasaklamýþtýr; bu ahlâksýzca bir
açta
-Karý Eh koca
Kumar
evemýde,
bir geliyor
derin
oynuyor
ikide...
bir
dedindi?
acaba,
þaþkýnlýk
dedi.içinde
Bizimbakýþtýlar.
zamanýmýzdaMösyö
ancakGuillaume:
kumarbazlar eve bu kadar geç gel
Augustine
-irlerdi. Onu beklerken
bu suçlamayý
kim bilirreddeder
ne üzüntülü
gibi yüzünü
gecelerhafifçe
geçiriyorsundur,
buruþturdu.dedi,
Madamama
Guillaume:
herhalde sen yata
-rsýn. HayýrO anneciðim.
canavar kumarda
Tersine,
ütülünce
kimi zaman
de seniçokuykudan
neþelidir.
uyandýrýyor,
Dahasý, çoðu
deðilkez,
mi? hava güzelse, 'hadi
-ormana Ormanagezmeye
mý? O saatte
gidelim,'
ha? Evdeki
der. odalar, salonlar dar mý geliyor da, böyle koþmak zorund
a kalýyor þey için... Eveet, niçin olacak, bu haydut nezleye yakalanman için sana bu gezin
tileri öneriyor. Senden kurtulmak istiyor. Dünyanýn neresinde görülmüþ, rahatý yerinde, ev
-sahibi Ama anneciðim,
bir adamýn,anlamak
ecinniler
istemiyorsunuz;
gibi ormanlardayeteneðini
sürtmesi?geliþtirebilmek için güçlü heyecanler
ekli
-Madam Benona.
Guillaume
ona O bayýlýyor,
öyle bir
hemen
görünüm
kýzýnýn
þey gösteririm
görünümlerine...
sözünü keserek
ki, dünya
çýkýþtý:
kaç bucakmýþ anlar o zaman. Böyle bir insan
ye çekinirsin bilmem ki? Önce þunu söyleyeyim, sudan baþka bir þey içmemesi hoþuma gitmiyor
saðlýk için iyi deðil. Kadýnlarý, yemek yerken görmekten niye iðreniyormuþ? Ne acayip adam
if kaçýk ayol. Söylediklerin akýl alýr þeyler deðil. Bir erkek bir söz söylemeden evinden ç
on gün sonra dönsün gelsin; bu olmayacak þey. Sonra da deniz resmi yapmak için Dieppe'e gi
ttimdi diyor,
Augustine kocasýný
denizin
savunmak
resmi için
mi yapýlýrmýþ?
aðzýný açtýysa
Mavaldaokuyor.
Madam Guillaume bir el hareketiyle onu s
du, genç kadýn eskiden kalma bir alýþkanlýkla ona boyun eðmiþti. Annesi kuru bir sesle baþl
- Býrak, sözünü etme þu herifin! O kiliseye bir kez seni görmek için, bir kez de seninle ev
ya:
mek için adým attý. Dinsiz kimselerin yemeyeceði halt yoktur. Baban benden herhangi bir þe
yi saklamaya kalkýþsýn, üç gün aðzýndan bir uf bile kaçýrmasýn, sonra da cýrcýr böceði gibi
- Sevgili anneciðim, yüksek ruhlu kimseler hakkýnda pek aðýr yargýlarda bulunuyorsunuz. Onl
bu?
-r Güzel!
da bizimBöyleleri
gibi düþünselerdi,
otursunlar evlerinde,
böyle deðerli
evlenmesinler
kimseler olmazlardý,
efendim. Anlamýyorum,
deðil mi? mesleðinde
baþarýlý bir erkek, deðerli bir kimse olduðu için karýsýný mutsuz etsin, hoþ bir þey mi bu?
Onun gibi biraz önce ak dediðine kara diyen, baþkalarýnýn sözünü kesen, evinde elaleme göst
n, ne edeceðinizi þaþýrtan, bey keyiflenmeden hanýmýnýn eðlenmesine engel olan, o üzüntülü
-Madam
isteyen
Amakafasýymýþ?
Ne anne,
Guillaume
birböyle
kimsenin
yeniden
Pek
iþleyen
becerikli
deðer
kýzýnýn
kafalarýn
neresinde?
maþallah!
sözünü
özelliði...
kesti:
Bir adam birdenbire, doktora danýþmadan, yalnýzca
ze yemek hevesine kapýlýrsa ne buyurulur? Din buyurduðu için yapmýþ olsaydý, perhizi bir iþ
ardý, ama o protestanda din ne gezer. Atlarý yakýnlarýndan daha çok seven, dinsizler gibi
saçlarýný kývýrttýran, heykellerin üstlerine tüller örten, gündüz pencereleri kapattýrýp la
mse dünyanýn neresinde görülmüþ? Dur bakayým, aklýma bir þey geldi! Onu bir týmarhaneye koy
deriz gibi geliyor bana; ama, bu da kaba ve terbiyeye uymayan bir þey olacak. Sain
t-Sulpice'in papaz yardýmcýsý Mösyö Loraux'ya git de bu olup bitenler için ne düþünüyor, bi
-na,Ýnanýrým,
Ohkocanýn
anne! Ýnanýr
bir Hýristiyan
inanýrým!
mýsýnýz
Onu seviyorsun,
ki...
gibi hareketbütün
etmediðini
bu þeylere
söyleyecek.
gözün kördür. Ama ben görürüm; senin
lerinde ona Champs-Elysés'de rastladýðýmý anýmsýyorum. Ata binmiþti. Ah bir görseydin! Bir
týn karný yere deðercesine dört nal gidiyor, sonra duruyor, yavaþ yavaþ yoluna devam ediyor
u.Oh!
-Mösyü
Augustine
O zaman
Guillaume
Ne iyi
tedbirsizlik
kendi
etmiþim
ellerini
kendime,
deedip
bubirbirine
"Ýþte,"
antika
de kocasý
dedim,
herifle,
sürterek
konusundaki
"aklýndan
malýn
yüksekmülkün
asýl
zoruyakýnmalarýný
sesle:olan nikâh
ayrý bir adam!"
kýydýrmýþým!
sayýp dökünce,
dedi.öfkeden
adý. Madam Guillaume boþanma sözünü ortaya attý. Hiç ses çýkarmayan tüccar, boþanma sözcüðü
an uyandý. Kýzýna karþý duyduðu sevgi ve bir dâvânýn olaysýz yaþamýna vereceði heyecan, Gui
leme geçirdi: Konuþmaya baþladý. Boþanmayý en çok o istiyordu; bu isteði destekledi, savund
masraflarý üzerine almaya, yargýçlarý, davavekillerini, savunmanlarý görüp yapýlabilecek he
pmaya söz verdi. Telâþa düþen Madam Sommervieux, babasýnýn isteklerini kabul etmedi; þimdik
on kat daha mutsuz bile olsa, gene kocasýndan ayrýlmak istemediðini söyledi ve bir daha
da acýlarýndan söz etmedi. Kýzlarýnýn çektiði gönül acýlarýnýn zararýný gidermeyi, annesin
nedikleri bu sessiz ama avutucu özenleri, Augustine nasýl yanýtlayacaðýný þaþýrdý; sonra da
an insanlar için yüksek ruhlu kimseler hakkýnda tam bir yargýya varmanýn olanaksýzlýðýný an
vine döndü. Bir kadýnýn herkesten, ailesinden bile, böyle pek az anlayýþ gösterilen dertler
aklamak zorunda olduðunu öðrenmiþti. Yüksek tabakalarýn fýrtýnalarýna, acýlarýna ancak oral
Zavallý
yüksek Augustine
ruhlu kimseler
düþüncelerinin
bir deðer dehþetine
verebilir.kapýlmýþ
Her þeydebirherkes
halde,dengi
dönüpdengine.
dolaþýp, kendisini yin
uðu içinde bulmuþtu. Gözünde okumanýn da deðeri kalmamýþtý, kocasýnýn kalbini kazandýrmadýk
eþli ruhlarýn gizli yönlerini anlamaya baþlayan, ama yardýmlarýndan yoksun olan Augustine,
nlarýn eðlencelerine katýlmamakla birlikte, acýlarýný yýlmadan paylaþýyordu. Büyük tutkular
sine küçük ve bayaðý gelen bu dünyadan iðrenmiþti. Kýsaca, yaþamý boþuboþuna harcanmýþtý. B
l bir ýþýk gibi aydýnlatan bir düþünce onu uzun uzun düþündürdü. Bu düþünce, ancak Augustin
ve erdemli bir yüreðe güleryüz gösterebilirdi. Düþes de Carigliano'nun evine gitmeye karar
di; kocasýnýn kalbini ondan geriye istemek için deðil de, daha çok kocasýný elinden alan oy
arýn ne gibi þeyler olduðunu yerinde görüp öðrenmek, bu gururlu yüksek sosyete kadýnýný, do
arýnýn anasýyla ilgilendirmek, þimdiki yýkýmýna yol açan onu acýndýrarak, gelecekteki mutlu
etmesini saðlamak için gidecekti. Bunun üzerine bir gün, hiç de cesur olmayan Augustine,
olaðanüstü bir gözüpeklikle, öðleden sonra saat ikide arabaya bindi; bu saatten önce kesinl
kimseye çýkmayan bu ünlü koketin küçük salonuna alýnmanýn bir yolunu bulmayý deneyecekti. M
ervieux þimdiye dek Saint-Germain mahallesinin eskiden kalma görkemli evlerini hiç görme
miþti. Mevsim kýþ olduðu halde çiçeklerle süslü ve bolluk içinde doðmuþ kadýnlara özgü bir
aþayýþtan gelen kibar alýþkanlýklarla düzenlenmiþ bu süslü püslü koridorlarý ve bu koca koc
dolaþtýðýnda, Augustine'in kalbi dehþetli sýkýldý: kendisinin hiç bilmediði bu inceliðin sý
sterdi. Soluduðu þu büyüklük havasý, kocasýný bu eve çeken þeyin ne olduðu konusunda tam bi
iyordu. Düþesin dairesine girip de mobilyalarýn, kýrmalý örtülerin þehvetli duruþunu hayran
seyreden Augustine, içinde bir kýskançlýk, bir tür umutsuzluk duydu. Orada düzensizlik bil
bir güzellikti; orada, lüksün zenginliði küçük görür gibi bir hali vardý. Bu ruh okþayan h
okular rahatsýz etmiyor, burunlarý okþuyordu. Evin her þeyi, camlarýn arkasýnda görülen yeþ
a dolu bahçedeki çimenlerin görünüþüyle uyumluydu. Burada her þey alýmlýydý, her þey insana
yordu. Ev sahibinin ince zevki, Augustine'in beklediði salonda kendini açýkça göstermektey
di. Þuraya buraya konulmuþ eþyanýn duruþundan ortaðýnýn karakterini anlamaya çalýþtý; ama b
lukta olduðu gibi, düzensizlikte de anlaþýlamayan bir þey vardý: bu, yalýn ruhlu Augustine
bir bilmece olmuþtu. Burada görebildiði þuydu: düþes, kadýn olmak bakýmýndan yüksek bir kad
-layýnca Yazýk!içine
Demekbir
ki seven
tasa düþtü.
sýradanKendi
bir yüreðin
kendisiyle
birkonuþmaya
sanatçýyabaþladý:
yetmiyeceði doðruymuþ. Acaba böyl
denge saðlamak için kendi ruhlarýyla ayný güçteki kadýn ruhlarýyla mý birleþmeleri gerekiy
olurdu ben de bu çekici kadýn gibi yetiþtirilmiþ olsaydým, hiç olmazsa çarpýþýrken ruhlarý
-denk
Augustine,
Evdeolsaydý.
yokumyandaki
dedim küçük
ya! salonda alçak sesle söylenmiþ olmasýna karþýn, bu kuru ve buyurgan
i Daha
-Oda
Kuþkusuz,
Augustine
Bayan
iþitti
hizmetçisi:
neiçeride,
ve yüreði
duruyorsunuz,
sözlerinin
çekinerekdiyeilerledi.
hýzla
duyulmasýný
yanýtladý.
çaðýrsanýza,
çarptý.
Bu serin
istiyordu.
diyen
salonun
düþesin
sonunda,
sesi,yeþil
terbiyenin
kadifeden
yapmacýklý
bir sedirde,
ifadesine bü
düþesi nazlý nazlý uzanmýþ yatýyor gördü; sedir, sarý renkli bir zemin üstüne takýlmýþ inc
larýnýn çizdiði yarým dairenin ortasýna konulmuþtu. Nefis bir zevkle yerleþtirilmiþ yaldýzl
süsler, altýnda düþesin eski çaðlardan kalma bir heykel gibi kurulduðu tâkýn parlaklýðýný a
bu koyu rengi onun çekiciliðini gölgeleyemiyordu. Güzelliðinin dostu bir yarý aydýnlýk, in
n çok bir parýltý izlenimini vermekteydi. Ve deðerli Sevr vazolarýnýn üstünden kokulu baþla
deðerli çiçekler... Gözlerinin önüne bu görünüm serildiði anda þaþýrýp kalan Augustine, öy
güzel kadýný bir yana dalmýþ bakarken yakaladý. Bu bakýþ, ressamýn karýsýnýn önceden fark
þöyle diyor gibiydi: "Gitmeyin, güzel bir kadýn göreceksiniz, siz olursanýz bu ziyaretin c
n Bu
-Düþes
Yalnýzca
Ismarlama
sýkýcýlýðý
ziyaretin
Augustine'i
bir
birbaþ
azalacak."
sessizlik.
bana
eðiþiyle
görünce
verdiði
Genç
ayaða
karþýlýk
mutluluðu
kadýn
kalktý
veren
karþýsýnda
acaba
veAugustine:
yanýna
neyebuborçluyum
oturttu.
sahneye
"Bu kadar
Tatlý
hiç
madam?
yapmacýk
de bir
gerekli
dedi.
gülümsemeyle:
daolmayan
ne oluyor?"
bir tanýk
diye
u adam ordunun bütün albaylarý içinde en genci, en kibarý ve en yakýþýklýsýydý. Yarý kentso
elliklerini ortaya çýkarýyordu. Kehribar gibi kapkara, sivri, küçük býyýðý, dudaðýnýn altýn
lý, dikkatle taranmýþ favorileri ve biraz daðýnýk, sýk kara saçlarýyla, yaþam ve gençlik do
iden pek anlamlý olan yüzü bir kat daha canlýlýk kazanýyordu. Hem giyiniþinin özentiliðine,
yüzünün hoþnut görünüþüne uyan bir rahatlýk, bir serbestlikle kýrbacýyla oynamaktaydý; ili
üstünkörü baðlanmýþtý. Cesaretinden çok güzel giyiniþiyle gururlanýyor gibi bir hali vardý
göz iþaretiyle albayý göstererek düþes de Carigliano'ya baktý, bu bakýþtaki dilek yerine g
- Hadi çýkarýcý
i.
Baþtan güle gülekadýn,
d'Aiglemont,
bu sözleri
Bulonya
sankiormanýnda
Augustinebuluþacaðýz.
gelmeden önce yapýlmýþ bir anlaþmanýn son
iþti. Bu sözlere korkutucu bir bakýþ katmayý da unutmadý; belki de subay, kendisini beðenmi
büyük bir karþýtlýk oluþturan bu alçakgönüllü çiçeði seyrederken gösterdiði hayranlýktan ö
u genç adam ses çýkarmadan baþýný eðdi, çizmesinin topuklarý üstünde döndü ve zarif bir tav
doðru ilerledi. Augustine, bu parlak subayý gözleriyle izler gibi bakan ortaðýný gözetlerke
bucak silinen anlatýmý bütün kadýnlarca bilinen bir duyguyu bu bakýþta gördü. En derin acýy
etinin yarar saðlamaktan uzak olacaðýný düþündü: Oyuncu düþes baþkalarýný kendisine taptýrm
arMadam,
-Augustine
düþkündüdiye
kesik
kibaþladý;
yüreðinde
bir sesle:
þuacýmaya
anda size
yerböyle
kalmamýþtý.
baþvurmam belki tuhafýnýza gidecek; ama öyle olur
mutsuzluk artýk akýl tanýmaz ve her þeyin bir özürü olduðunu gösterir. Theodore'un niçin si
zi baþkalarýna yeðlediðini, niçin zekânýzýn onun üzerinde böylesine büyük bir etki yaptýðýn
ki bunun nedenini bulmak için kendime bir bakmak yetiyor. Ama elimde deðil, kocamý sev
iyorum madam. Biliyorum, onun kalbi artýk bende deðil, fakat gözyaþlarýyla geçen iki yýl on
eðimden silemedi. Aklým baþýmdan gidince sizinle uðraþmak gibi bir þeyi düþünmeyi göze aldý
arla
-GençAh madam,
sizi yenebileceðimi
kadýn, ortaðýnýn
dedi, ne olurdu,
elini
sizeheyecanla
Sommervieux'nün
sormak için
tuttu:
geliyorum.
aþkýný demeye dilim varmýyor, bari dostluðunu
eniden kazanmam için bana yardým etseydiniz; Tanrý'nýn sizi mutlu etmesi için o kadar, o k
adar dua ederdim ki, vallahi kendi mutluluðum için bile bu kadar içten yalvarýp yakarmam
. Bütün umudum sizde. Hadi, söyleyin bana, hoþuna gitmek için, ilk günlerimizi unutturmak i
Daha
nasýl...
bu sözleri söylerken, bir türlü tutamadýðý hýçkýrýklarla týkanan Augustine durmak zoru
-n A,
Düþes:
Bu utanarak,
sahnenin
çocuk olmayýn,
göz yaþlarýyla
deðiþikliðinden
cicim, dedi.
ýslanan
pek hoþlanmýþtý;
mendiliyleistemeyerek
yüzünü kapadý.
de olsa, Paris'te belki þimdiye ka
aslanmamýþ böyle pek erdemli bir kadýnýn kendisine gösterdiði saygýdan duygulanarak genç ka
lini aldý, edalý bir acýmayla fýsýldanmýþ sözlerle okþayarak, kendi eliyle Augustine'in göz
lmeyeparça
Bir baþladý.
sessizlikten sonra, koket kadýn Augustineciðin güzel ellerini, herkeste görülmeye
-soylu Size vereceðim
bir güzellik birinci
ve güçöðüt,
anlatýmý
dedi,taþýyan
böyle hemen
ellerinin
aðlamayýn:
içine göz
alarak
yaþlarý
tatlýkadýnlarý
ve sevgi çirkinleþ
dolu bir
ini hasta eden dertlere ses çýkarmadan katlanmayý bilmeli, çünkü aþk uzun süre acý döþeðind
raduygulu olmak önceleri hoþa giden bir güzellik verir ama sonunda çizgileri uzatýr, dünyan
en çekici yüzünü bile soldurur. Dahasý var, bize acý çektirenler, tutsaklarýnýn hep neþeli
-rler; Ah, madam,
bu, onlar
duyumsamamak
için bir onur elimde
sorunudur.
deðil ki. Eskiden aþk ve neþe saçan, þimdiyse soluk, renk
siz, ilgisiz bir yüze, içinde derin bir acý duymadan insan nasýl bakabilir? Gönül ferman mý
- Vah vah güzelim, ama sanýrým öykünüzü baþýndan sonuna dek biliyorum. Önce þuna kesinlikle
nliyor!
r kocanýz üstünüze baþka birini sevdiyse, onun suçunda benim payým yok. Onu her zaman salon
a görmeyi istedimse, bu, açýklamalýyým ki, bir onur sorunudur; ünlüydü ve hiçbir yere gitmi
Size kaným çok kaynadý, bundan ötürü benim için yaptýðý çýlgýnlýklarý sayýp dökmeyeceðim. Y
eðim, çünkü bu onu size geri getirmek ve bana karþý olan davranýþlarýnda gösterdiði cüreti
n belki iþinize yarýyacak. Eninde sonunda beni de bu iþe bulaþtýracaktý. Þekerim, çevremi ö
tanýyorum ki, kendimi böyle çok yüksek bir adamýn keyfine kul köle edemem. Býrakýn size ku
sýnlar, bu gereklidir; ama, onlarla evlenmek mi, iþte bu yanlýþ. Biz kadýnlar deha sahibi
erkeklere hayran olmalý, tiyatrodan keyiflenir gibi bundan keyiflenmeliyiz. Ancak
onlarla birlikte yaþamak... kesinlikle! Of! Bu, locaya kurulup oyunu seyredecek ye
rde operadaki dekorlarý falan deðiþtirmeye yarayan makinelere bakmaktan zevk almak gib
i bir þeydir sanki. Ne yapalým ki, yýkýmlar bir kez size gelip çatmýþ, öyle deðil mi yavruc
-mayýn, Ne dersiniz
size acýmadam,
verenlere
daha bu
karþý
odaya
güçlü
girmeden,
olmayý sizi
bir deneyin.
uzaktan görünce benim henüz bilmediðim
-yapmacýklar
Oo, güzel! Arada
olduðunu sýrada
sezmiþtim.
beni görmeye gelin, aslýnda oldukça önemli olan bu önemsiz þeyler
k geçmez öðrenirsiniz. Budalalara göre dýþ görünüþ yaþamýn yarýsýdýr. Bu yüzden, üstün özel
zekâlarýna karþýn, istemiyerek ayný zayýflýða kapýlýrlar. Ama ben sizinle bahse girerim ki
-isteklerini
Sevgimizin
Vah saf yürekli
hiçbiryavrucak
istediði zaman
esirgenebilir
reddetmediniz.
vah, bu deneyimsizliðiniz
mi? pek hoþuma gidiyor. Bir erkeðe, özell
ikle kocaya karþý aþkýmýz ne kadar büyükse o oranda az göstermemiz gerekir. Acý çeken, daha
-ndeNesonundadedinizbýrakýlan,
madam, demek en ki
çoksaklamalý,
sevendir. hesaplamalý,
Sözünü geçirmekyalancý
isteyense...
olmalý, baþka huyda görünmeli;
m Aile
Augustine
-Sayýn de her
hanýmefendi
mutluluðu
zaman
kararsýz
için,
öteden
ciddi
biröyle
durumdaydý,
birmi?sesle
beri bir
Oh!alýþveriþ,
Böyle
konuþmaya
düþesnasýl
gülümsedi.
baþladý:
özel
yaþanýr!
bir dikkat
Siz dediðiniz
isteyen bir
gibiiþyapabiliyor
olmuþtur. Ben
musun
si
lenmenin sözünü ederken siz bana hâlâ aþktan söz etmeyi sürdürürseniz, hemen þimdi anlaþmak
-Bir gerekir.
Beni
sýrdaþ
dinleyin,
tavrý diye
takýnarak:
sürdürdü konuþmasýný, durumum gereði, zamanýmýzýn yüksek konumdaki ki
kimilerini görebiliyordum. Birkaçý dýþýnda, evlenenler, deðerleri sýfýr olan kadýnlar aldý
siniz, Ýmparatorun bize boyun eðdirmesi gibi, bu kadýnlar da kocalarýna boyun eðdiriyor, p
ek sevilmeseler bile hiç olmazsa saygý görüyorlardý. Gizli þeylerin, özellikle bizi ilgilen
ecek olursa, bulmacasýný çözmek pek hoþuma gider, bu benim için bir eðlence olur. Þöyle böy
eleðim, bu hanýmcýklarýn, erkeklerinin karakterlerini çözümleyebilmek gibi bir becerileri v
kocalarýnýn üstünlükleri karþýsýnda sizin gibi þaþýrýp kalmadan, kendilerinde bulunmayan ö
lýkla görebilmiþlerdi. Ýster kendilerinde böyle özellikler olsun, ister varmýþ gibi gösters
ne yapýp yapýp bunlarý kocalarýnýn önüne öyle bir seriyorlardý ki, sonunda onlar da kabul e
runda kalýyorlardý. Neyse, þunu da öðrenin ki öylesine yüksek görünen bu ruhtaki kimselerin
lilik yönleri de vardýr; iþte bizim bunlardan yararlanmamýz gerekir. Erkeklere sözümüzü din
k istemiyle, bu amaçtan hiç uzaklaþmadan, bütün davranýþlarýmýzý, düþüncelerimizi, þuhlukla
lanarak, pek gelgeç hevesli olan, düþüncelerinin oynaklýðýyla bile bize kendilerini etkilem
n Karþýmýzdakini
-Dehþet
yollarýný
Oh Tanrým,
içindegösteren
demek
kalan
heryaþam
genç
bu zekâlarý
zamankadýn:
böyle!
korkutmayý
Bir
yöneteceðiz.
savaþým...
gerektirendedi.
bir savaþým... Bizim gücümüz, hep yapmacý
aktýr. Ýþte bunun için, bir erkeðin bizi aþaðý görmesine izin vermemeliyiz; böyle bir alçal
-n Gelin,
Düþes:
Karýmanevralarla
kocadiye
oyunlarýný
ekledi,
yükselebilinir.
öðrenmek
kocanýzýisteyen
sýmsýkýgençbaðlamanýn
ve saf çýraðýna
yolunu size
küçük
öðreteyim.
sarayýnýn dolambaçlý yolla
en kalktý. Kabul salonlarýna çýkan gizli bir merdivenin önüne geldiler. Düþes kapýnýn gizli
-i Ýþte,
çevirirken
dedi,durdu,
Dük deolaðanüstü
Cariglianogüzel
bana âþýk,
ve inceamabirbenim
tavýrla
iznimAugustine'e
olmadan bubakarak:
kapýdan içeriye adým
alamaz. Düþünün ki o binlerce askere komuta etmek alýþkanlýðýnda olan bir adamdýr. Batarya
ymasýný bilir,
Augustine içinibenim
çekti.karþýmdaysa...
Görkemli bir galeriye
ödü patlar. vardýlar; burada düþes ressamýn karýsýný, Théo
týðý
-Augustine
Resmin
Yavrucuðum,
Matmazel
evimde
resmiben
Guillaume'un
görür
olmadýðýný
bu resmi,
görmezbiliyordum,
portresinin
deha
bir sahibi
çýðlýkdemek
önüne
kopardý:
bir erkek
götürdü.
buradaymýþ
ne dereceye
ha!...kadar budalalýk edebil
ir, bunu göreyim diye istedim. Ergeç size geri yollayacaktým; kopyasýnýn önünde aslýný görm
ir zevki tadacaðým aklýmdan bile geçmezdi. Biz konuþurken söyleyeyim de resmi arabanýza göt
Augustine
Sizde bu düþesin
týlsým varken,
elini öptü,
kocanýza
düþesyüzonuyýlbaðrýna
sözünüzübastý,
geçiremezseniz
ertesi günükadýnlýktan
unutulacak bir
istifa
sevgiyle
edin,
seph Lebas'nýn dar aklýnýn ya da Madam Guillaume'un budalaca eðitiminin kendisine yaraþmadý
bi, yüksek tabakalarýn hileli politikasý da kendisine hiç yakýþmayan Augustine için, Düþesi
diði sýrlar hem yýkýcý, hem de kurtarýcý olabildiðinden, onun kadar namuslu olmayan herhang
kadýnýn temizliðini ve saflýðýný bu sahne belki de bir daha düzelmemek üzere bozabilirdi.
yanlýþ anlam verdiðimiz küçücük þeylerin bizi içine düþürdüðü hatalý durumlarýn ne tuhaf so
plerde çýðla karþý karþýya gelen çobanlara benziyordu: Duraklar ya da arkadaþlarýnýn baðýrm
Madam Sommervieux
alkarsa mahvolduðueve gündür.
döndüðünde
Böyle betimlemesi
büyük bunalýmlar
güç bir
içinde
coþkuyürek
içindeydi.
ya parçalanýr
Düþes deyaCarigliano
da kaya kesi
da geçen konuþmalar, kafasýnda birbirine karþýt binlerce düþünce uyandýrýyordu. Görünürlerd
hani masaldaki koyunlar gibi, pek cesur olan Augustine de, kendi kendisine söylevl
er veriyor, nasýl davranmasý gerektiði konusunda müthiþ planlar çiziyordu; birçok hoþa gitm
nlarý tasarlýyor, kocasýyla, ondan uzak olduðu için doðal olarak, kadýnlarda her zaman var
n o gerçek güzel söz söyleyiþin bütün kaynaklarýndan yararlanarak konuþuyor, arkasýndan da
sabit ve keskin bakýþýný düþünerek yüreði oynuyordu. Beyefendinin evde olup olmadýðýný sor
anki týkanmýþtý. Akþam yemeðine gelmeyeceðini öðrenince, anlatýlmaz bir sevinç kýpýrdanýþý
bu süre, idamý yargýtayca ertelenen bir suçlu gibi, kendisine baðýþlanmýþ bir ömür kadar uz
ortreyi odasýna astý ve yüreðinde umut çarpýntýlarý duyarak kocasýný beklemeye koyuldu. Bu
geleceðine bir yön vereceði umudu içine öylesine bir güçle doðuyordu ki, her gürültüyle, sa
taklarýyla bile, ürpertiler geçiriyor, korkusu artýyordu. Vakit geçsin diye þununla bununla
oyalandý. Kendisini noktasý noktasýna portreye benzetecek biçimde giyindi, tarandý. Sonra,
kocasýnýn her þeyi soruþturma huyunu bildiði için, merakýnýn onu yanýna getireceðinden emi
inin ýþýklarýný her zamankinden daha fazla yaktýrdý. Arabacýnýn baðýrmasýyla evin kapýsý aç
u.NeRessamýn
-Théodore
Augustine o þenlik
karýsýnýn
uygun
arabasý,
miâný
var?
odasýna
çok
sessiz
diye
iyisordu.
girerken
avlunun neþeli
yakalamýþtý,
taþlarý
kocasýnýn
bir
üstünde
sesle:
boynuna
gürültüyle
atýldý
ilerledi.
ve ona portreyi gösterdi.
lmiþti sanki, bir Augustine'e, bir her þeyi açýkça anlatan giyimine bakýyordu. Kocasýnýn de
o korkunç alnýný yarý ölü bir durumda gözlemleyen korkak kadýncaðýz, orada yavaþ yavaþ, bu
nlamlý buruþukluklarýn toplandýðýný gördü; sonra da ateþ saçan bir bakýþ ve boðuk bir ses k
-ktiðinde
Bu Bumeleðin
Bana
Siz
Resmin
tabloyu
miDüþes
damarlarýndaki
istediniz?
evinde
sesinin
nerede
de Carigliano
olduðunu
tatlýlýðý,
buldunuz?
kanýnýn
bilmiyordum
verdi.
daha
donduðunu
doðrusu
ki. sandý.
insaný büyüleyen ezgisi yamyamlarý bile yumuþata
a Tam
-Sanatçý
Geniþ yaralanmýþ
ondan
adýmlarla
gürleyen
umulacak
gururunun
dolaþýrken
bir bir
sesle
acýlarýyla
davranýþ.
baðýrdý:
þöyle söyleniyordu:
kývranan bir "Öcümü
sanatçýyý,
alacaðým,
asla. utancýndan ölecek; onun res
Genç
-Ressam
Öfkeden
hem
Ne küçük
Onu
Sevgilim!
Þu
Théodore!
Of, debýrakýn
kadýn,
dedin
öldüreceðim.
kükremeyi
gecesüvari
kendini
Théodore?
ölgün
Claudius'un
beni,
yitiren
andýran
birdedi.
albayýný
diye
sesle:
sanatçý
sarayýndan
bir
sordu.
seviyor
sesle
öylekarýsýna:
o,çýkan
sözler
çünküMessalina
ata iyi biniyor...
söyledi, kýyafetinde
öyle bir iþler
betimleyeceðim
etti ki, Augustine'den
onu."
Ertesidaha yaþlý
gün, Madam
bir kadýn
Guillaume
onun delirdiðini
sabah saat sekiz
düþünürdü
sularýnda
kesinlikle;
geldiðinde,
olup bitenleri
kýzýný yerde,
anlatmayalým
betbenizdau
gözler kýpkýrmýzý, saç baþ darmadaðýn, elinde gözyaþlarýnýn ýslattýðý bir mendil, yýrtýlmý
e yaldýzlý büyük bir çerçevenin parçalarýný seyreder buldu. Acýnýn sanki bütün duygularýný
herOo,Oynayan
-Top þeyin
belkimahvolduðunu
Kedi'nin
de çok büyük
eski
anlatan
bir
yöneticisi:
kayýp,
bir hareketle
diye baðýrdý.
yerdekileri
Doðrusu,gösterdi.
çok benziyordu; ama ben bir yerd
, Vah
-Kýzýnýn
bulvarda
Of, anne!
yavrucuðum
kendisine
bir adam
vah,
bakýþýndaki
elli
hakkýn
eküyevar!
anlamý
güzel
dedi,
resimler
anlamazdan
geç kýzým
yapýyormuþ.
gelen
geç,Madam
dünyada
Guillaume:
hiç kimse insaný annesi kad
ez. Her þeyi biliyorum yavrum. Ama bana bütün dertlerini söyle ki seni avutabileyim. Bu
herifin kaçýk olduðunu ben sana önceden söylememiþ miydim? Oda hizmetçin bana neler anlattý
er... Ayol annesinden
Augustine, bu, gerçektenbirbir
an olsun
canavar!
susmasýný rica eder gibi parmaðýný solgun dudaklarýna gö
Bu korkulu gecede uðradýðý yýkýmla, Augustine, hani o etkileri annelerin ve seven kadýnlar
klerinde görülen, insanýn dayanma gücünü aþan ve belki de kadýnlarýn yüreðinde Tanrýnýn e
iði bazý teller
Montmartre Mezarlýðý'ndaki
olduðunu açýða
küçükvuran
bir sütun
sabýrlýüzerine
katlanýþ
kazýlmýþ
gücünebir
ermiþti.
yazý, Madam Sommervieux'nün
öldüðünü gösterir. O ürkek yaratýðýn bir arkadaþý, bu acýklý olayýn son sahnesini yazýtýn
kutsal 2 Kasýmda bu taze mezarýn önünden geçerken, kendi kendisine hep, "Dehanýn güçlü kuca
rý için acaba Augustine'den çok daha güçlü kadýnlar mý gerekiyordu?" diye sorar ve gene ken
-yanýtlar
Vadilerde sorusunu:
açan, gösteriþsiz, alçakgönüllü çiçekler, göklere çok yakýn, fýrtýnalarýn koptu
ilince
CMaffiers,
DÜNYA
Çýkan
cÇýkacak
Aydýnlanma
Sokrates'in
Candide
Atinalýlarýn
Devlet
Yüzbaþýnýn
Philebos
Ýtalya
Yaþlýlýk
Dostluk
Ýnsanýn
Masallar
KLASÝKLERÝ
kitaplar:
yaþamýyorlar
kitaplar:
Adamý
Hikâyeleri
Kasým
(Voltaire)
(Platon)
(Cicero)
Estetik
Kitaplýðý
(Platon)
(Cicero)
(Aisopos)
Kýzý
Savunmasý
(Platon)
Devleti
1829
DÝZÝSÝ
(Puþkin)
Eðitimi
belki
(Stendhal)
(Aristoteles)
(Platon)
de, kim Mektuplar
Üzerine bilir? (Schiller)

You might also like