Professional Documents
Culture Documents
Yazarlar
Prof.Dr. Nâz›m Hikmet POLAT (Ünite 1-4)
Prof.Dr. Hülya ARGUNfiAH (Ünite 5-8)
Editörler
Prof.Dr. Nâz›m Hikmet POLAT
Yrd.Doç.Dr. Soner AKPINAR
ANADOLU ÜN‹VERS‹TES‹
Bu kitab›n bas›m, yay›m ve sat›fl haklar› Anadolu Üniversitesine aittir.
“Uzaktan Ö¤retim” tekni¤ine uygun olarak haz›rlanan bu kitab›n bütün haklar› sakl›d›r.
‹lgili kurulufltan izin almadan kitab›n tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kay›t
veya baflka flekillerde ço¤alt›lamaz, bas›lamaz ve da¤›t›lamaz.
Genel Koordinatör
Prof.Dr. Levend K›l›ç
Ö¤retim Tasar›mc›s›
Doç.Dr. Cemil Ulukan
Kapak Düzeni
Prof. Tevfik Fikret Uçar
Dizgi
Aç›kö¤retim Fakültesi Dizgi Ekibi
ISBN
978-975-06-1078-3
2. Bask›
‹çindekiler
Önsöz
“II. Meflrutiyet Dönemi” dedi¤imiz zaman dilimi, Osmanl› Devletinin y›k›l›fl sü-
recidir.
II. Meflrutiyet, bir “kans›z ihtilal” ile 23 Temmuz 1908’de bafllar, Cumhuriyet’in
ilan›na kadar devam eder. ‹flte bu y›k›l›fl dönemi öylesine hareketli, kültürel ve si-
yasî çal›flmalarla öylesine dopdoludur ki âdeta bir flahlan›fl görüntüsü de verir. Bu
zaman dilimi, Osmanl› Devleti için çöküfl ama ayn› zamanda Türkiye Cumhuriye-
ti için bir do¤ufl sürecidir. Durumu özetleyecek bir benzetmeyle, çürüyüp topra-
¤a kar›flan bir tohumun yeni bir hayat bulmas›, zümrüdüankan›n küllerinden ye-
niden do¤mas›d›r.
Ayd›nlar›n önemli bir k›sm›, devletin y›k›l›fla gitti¤ini görerek bunu önleme
gayretine girmifller, baz› reçeteler sunmufllard›r. Söz konusu görüfllerin çare olup
olmamas› apayr› bir meseledir. Ama bu fikir çilelerinin hepsi, farkl› bir ihtiyaca
dikkat çekti¤i, bir di¤erini tamamlad›¤› için di¤erleri kadar önemlidir.
Türklerin toplumsal hayat›n› bafltanbafla etkileyen iki önemli olgu sorulsa,
bunlardan biri din de¤ifltirme (‹slâmiyet’e geçifl), di¤eri ise II. Meflrutiyet’tir.
II. Meflrutiyet döneminin daha önceki tarihî dönemlerin tamam›ndan en önem-
li fark›, “örgütlü toplum” hayat›na geçilmesidir. Örgütlü toplum özelli¤inden dola-
y›, siyasî görüfller partileflme, edebî kanaatler dernekleflme yoluyla verilmeye ça-
l›fl›lm›flt›r. fiüphesiz her dönemde oldu¤u gibi II. Meflrutiyet döneminde de bu
araçlar› kullanmayan veya kullanma f›rsat› bulamayanlar vard›r. Fakat genel e¤i-
lim, örgütlenmedir. Dönemin edebî manzaras› iki öbek halindedir. Bunlardan bi-
rini Fecr-i Âtî, di¤erini Millî Edebiyat hareketi temsil eder. Fecr-i Âtî -nizamname-
si henüz ortaya ç›kar›lamasa da- bir dernek olarak kurulmufltur. Millî edebiyat ha-
reketi pek çok derne¤in destek verdi¤i bir “dirilifl hamlesi” olarak görülmüfltür.
Her iki görüflün güç birli¤i sayesinde, millî kimli¤e uygun, ça¤dafl estetik anlay›fl-
larla beslenen yepyeni bir edebiyat iddias› ile kurulan Nesl-i Âtî Cemiyet-i Edebi-
yesi ve sanatta millîli¤i birtak›m ölçülere ba¤lamak niyetiyle kurulan fiairler Der-
ne¤i de (adlar›ndan bile anlafl›laca¤› üzere) birer dernektir.
Dönemin ruhu, ancak dönemin toplumsal flartlar›na e¤ilmekle yakalanabilir.
Bu itibarla elinizdeki kitapta dönemin edebî çal›flmalar›na geçilmeden önce, ona
zemin olan toplumsal flartlar bir ünite çerçevesinde verilmeye çal›fl›lm›flt›r.
Fecr-i Âtî, II. Meflrutiyet’in her fleyi siyasal renge boyayan flartlar›na karfl›, sa-
nat ad›na bir meydan okumad›r. Fecr-i Âtî, sanat›n gayesini yine sanat yapmakta
görmüfltür. Sanat›n “toplumsal fayda” özelli¤ine dikkat çekenlere cevab› fludur:
Sanat› toplumsal faydan›n arac› yapmak yersizdir. Çünkü “sanat, bizatihi içtimaî-
dir (zaten/kendili¤inden toplumsald›r)”. En büyük faydas› da ruhlarda güzellik
heyecan› yaratmas›d›r. Sanat›n istiklâlini her fleyin üstünde görmesine ra¤men
Fecr-i Âtî uzun ömürlü olamad›. Devin siyasî flartlar›, sanat›n kendisi için konuflan
sesini k›st›. 1909’da kurulan Fecr-i Âtî’nin kesin bir da¤›l›fl tarihi bulunmamakla
birlikte I. Dünya Savafl› arifesinde onun varl›¤›ndan art›k bahsedilemez. Ömrünün
k›sal›¤›ndan dolay› Fecr-i Âtî’ye üç ünite ile yer verilmifltir.
viii Önsöz
Millî Edebiyat hareketi, bir “yok olufl” karfl›s›nda, yenilenerek “var olufl” müca-
delesinin edebiyat alan›ndaki görünüflüdür. fiüphesiz dikkat noktas› halis sanat ol-
mad›¤› için toplumsal fayda ilkesini daha öne ç›karm›flt›r. Edebiyat, toplum haya-
t› için bir araç olarak görülmüfltür. Devrin flartlar› Fecr-i Âtî için ne kadar hasis ise
Millî Edebiyat hareketi için o kadar cömerttir.
Ziya Gökalp’in meflhur benzetmesiyle, milletlerin hayat›nda iki dönem vard›r.
fiiir devri, fluur devri… fiuur bafllay›nca fliir susar.
II. Meflrutiyet döneminin edebî manzaras› bu vecizeye çok uygundur. Fecr-i
Âtî, “saf fliir” istemifltir. Ama Bat›’da çoktan tamamlanan milletleflme süreci yani
fluur dönemi art›k bizde de bafllam›flt›r. Dolay›s›yla fliir susmufl, fluur, ak›l konufl-
maya bafllam›flt›r. “fiuurlaflma” devresi Cumhuriyet’e kadar sürmüfl, Cumhuriyet’in
ilân›ndan sonra farkl› bir renk tonuyla Atatürk’ün flahsiyetiyle dolu y›llarda “Mem-
leket Edebiyat›” olarak devam etmifltir. Bafllang›c›n› 1911’deki “Yeni Lisan” ç›k›fl›-
na ba¤lad›¤›m›z Millî Edebiyat hareketi, Fecr-i Âtî’ye göre daha uzun ömürlü ol-
du¤u için dört ünite ile incelenmifltir.
1908-1922 aras›ndaki 14 y›ll›k süredeki edebî, kültürel hareketlere ve bunlara
dahli oldu¤u ölçüde siyasi oluflumlara yer verilen bu kitab›n faydal› olmas›n› dilerim.
Editör
Prof.Dr. Nâz›m Hikmet POLAT
1
II. MEfiRUT‹YET DÖNEM‹ TÜRK EDEB‹YATI
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
II. Meflrutiyet döneminin toplumsal, siyasi ve kültürel görünümünü aç›klaya-
N
bilecek,
II. Meflrutiyet dönemi edebiyat›n› oluflturan bilgi kuram› (epistemolojik) te-
N
melleri aç›klayabilecek,
Dönemin bas›n, yay›n hayat›n›n genel özelliklerini tan›mlayabilecek bilgi ve
beceriler kazanabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• II. Meflrutiyet • Naturalizm (Deneysel Gerçekçilik)
• Örgütlü toplum • Ferdiyetçi sanat
• Feminizm • Toplumcu sanat
• Pozitivizm
‹çindekiler
N N
luktan dolay› üç ay sonra Sultan II. Abdülhamit tahta ç›kt› ve 23
SIRAAral›k
S‹ZDE 1876’da ilk SIRA S‹ZDE
anayasam›z› (Kanun-i Esasî) ilan etti. Böylece bafllayan I. Meflrutiyet Dönemi, iki
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
4 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
y›l sonra 13 fiubat 1878’de Meclis’in feshiyle Sultan II. Abdülhamit idaresi olarak
devam etti. I. Meflrutiyet anayasas› iki kanatl› bir parlamento getirmiflti. Meclis-i
Mebusan (mebuslar/milletvekilleri meclisi) seçim sonucu, Meclis-i Ayan (ileri ge-
lenler meclisi) ise padiflah›n atamalar›yla olufluyordu. Meclis-i Ayan üyelerinin sa-
y›s› Meclis-i Mebusan’daki milletvekili say›s›n›n üçte biri kadar olabiliyordu.
II. Meflrutiyet ise gizli olarak 1889’da kurulan Terakki ve ‹ttihat (sonra ‹ttihat ve
Terakki) Cemiyetinin gayretleriyle Sultan II. Abdülhamit’in bu anayasay› yeniden
yürürlü¤e koymas›yla 23 Temmuz 1908’de bafllad›. II. Meflrutiyet Dönemini
sonland›ran siyasal olaylara gelince: Osmanl› Devleti’nin baflkenti ‹stanbul, ‹tilâf
Devletleri taraf›ndan iflgal edildi ve Meclis-i Mebusan da¤›t›ld› (16 Mart 1920). 23 Ni-
san 1920’de Ankara’da toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi siyasi erkin temsilcisi
oldu. Böylece II. Meflrutiyet Dönemi sona erdi.
Bir siyasal devrin s›n›rlar›n› hukuki nizam belirler. Bu yaklafl›mla II. Meflrutiyet
anayasas›, yeni bir rejime (Cumhuriyet) geçilinceye kadar devam etmifl demektir.
TBMM’nin kuruluflundan itibaren, II. Meflrutiyet’i ilan eden ve devam›n› sa¤layan
siyasi irade art›k ortada yoktur. II. Meflrutiyet bir saltanat iradesidir. Esasen TBMM,
saltanat› kald›rmadan önce de, kuruluflundan itibaren Cumhuriyet’e geçmifltir. Re-
jimin ad›n› koymak için kendini ispatlamas› yani uygun zaman beklenmifltir. II.
Meflrutiyet’in bitiminin son Osmanl› Mebuslar Meclisi’nin da¤›t›l›fl›na kadar götü-
rülmesi de TBMM’nin kurulmas›n› s›n›r kabul etmekle ayn› anlamdad›r. Fakat bu-
na ra¤men siyasi literatürde “II. Meflrutiyet” terimini 1908-1918 aras› yani ‹ttihat ve
Terakki F›rkas›’n›n hâkim oldu¤u dönem için kullananlar da vard›r. Çünkü bu ta-
rihten itibaren ‹stanbul hükümetinin iradesi ‹stanbul d›fl›ndaki bir yerde fiilen yok-
tur. Yine de bu fiilî durumun hukuki anlam kazanmas›, Osmanl› Saltanat›n›n kal-
d›r›lmas› (2 Kas›m 1922) iledir. Bu itibarla, “II. Meflrutiyet Dönemi” terimiyle 1908-
1922 aras›ndaki 14 y›ll›k devreyi kastetmek en do¤rusudur.
Siyasi Özellikler
Örgütlü Toplum
Bu dönemin daha önceki zaman dilimlerinden en önemli fark› “örgütlü toplum”
düzenine geçilmesidir. 23 Aral›k 1876 tarihli I. Meflrutiyet anayasas› 13. maddesiy-
le sadece ticari örgütlenmelere (flirketleflmeye) hak tan›m›flt›r. Ayr›ca spor kulüple-
rinin kurulufl y›llar› da I. Meflrutiyet / Sultan II. Abdülhamit y›llar›na kadar uzan›r
(ör. BJK’nin kuruluflu: 1903). II. Meflrutiyet’te ise Kanun-i Esasî, 1909’da yap›lan bir
de¤ifliklikle her türlü cemiyet kurma ve gösteri hakk›n› teminat alt›na alm›flt›r. Os-
manl› Devletinde kurulan ilk cemiyetlerin Lâle Devri’ne kadar uzanan Mason ce-
miyetleri oldu¤u fakat Sultan II. Abdülhamit döneminde s›k› takibata al›nd›klar› bi-
linmektedir (Tunaya, 1984, 380-383). Bunu daha sonra Yeni Osmanl›lar Cemiyeti
(1865), Ermeni H›nçak Komitesi (1887) ve ‹ttihad-› Osmanî (1889) izler. Fakat bun-
lar›n hepsi gizli derneklerdir. II. Meflrutiyet y›llar›nda ise iktidara talip olan partiler-
den, az›nl›k derneklerine (S›rp Millî Teflkilât›, Baflk›m Cemiyeti), çeflitli meslek der-
neklerine (Osmanl› Mühendis ve Mimar Cemiyeti), ticari hayatta etkili olmak için
kurulan derneklere (‹slâm Tüccar Cemiyeti, ‹stihlâk-i Millî Cemiyeti), fikir kulüple-
1. Ünite - Meflrutiyet Dönemi Toplum ve Kültür Hayat›n›n Özellikleri 5
rine (Selâmet-i Umumiye Kulübü), kamu yarar›na çal›flan derneklere (Hilâl-i Ah-
mer), donanmay› gelifltirmek yoluyla orduya yard›mc› olmak isteyenlere (Donan-
may› Osmanî ve Muâvenet-i Milliye) ve cephe gerisinde halk›n bilgi seviyesini iler-
letecek (Köylü Bilgi Derne¤i, Halka Do¤ru Cemiyeti), moralini yükseltecek faali-
yetler yürütenlere (Müdâfaa-i Milliye Cemiyeti, Türk Gücü Derne¤i), hatta yar›fl at-
lar›n›n cinslerini iyilefltirmek isteyenlere (Islah-› Nesl-i Feres Cemiyeti), e¤itim
amaçl› olanlara (Osmanl› Maarif Cemiyeti, Millî Talim ve Terbiye Cemiyeti) kadar
ve daha akla gelebilecek her alanda çeflitli cemiyetler kuruldu¤unu görürüz.
Bu özelli¤inden dolay›, II Meflrutiyet y›llar›nda yürütme gücü (padiflah ve onun
atad›¤› sadrazam ile bakanlardan oluflan idari mekanizma), toplumu yönlendiren II. Meflrutiyet döneminin
yegâne güç olmaktan ç›km›flt›r. Art›k yasama organ› Meclis-i Mebusan, parlamen- di¤er bütün özellikleri,
öncelikle bu devrin “örgütlü
toda dan›flma kurulu niteli¤indeki Meclis-i Ayan, muhalefet partileri ve bas›ndaki toplum” olma özelli¤i ile
muhalefet hareketi de kamuoyunu yönlendirmede etkilidir. Dolay›s›yla, 1908 son- ilgilidir.
ras› Türkiye’sinin genel görünüflünü de¤erlendirirken bas›na ve siyasi oluflumlara
bakmak ve bu genel görünüfle flekil kazand›ran unsurlar›, ayd›nlar›m›z›n müflte-
rekleri saymak laz›md›r.
• Bat›c›l›k
• Osmanl›c›l›k S O R U S O R U
• ‹slâmc›l›k
• Türkçülük
D‹KKAT D‹KKAT
• Sosyalizm
• Meslek-i ‹çtimaî
N N
olarak s›ralamak mümkündür. Bu ak›mlar›, devlet ve toplum SIRA S‹ZDEdüzeniyle ilgili SIRA S‹ZDE
görüfllerde öncelik verilen belirleyici unsurlar olarak görmelidir. Mesela Bat›c›l›k,
en k›sa ifadesiyle, devlet ve toplum düzeninde Bat›’n›n örnek al›nmas›n› önermek-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
tir. Fakat bu kanaatte olan birisinin ayn› zamanda Meslek-i ‹çtimaî taraftar› olmas›
da mümkündür. Esasen Bat›c›l›k, daha çok Bat› medeniyetinin seviyesini yakala-
ma olarak yorumland›¤› için bir ideoloji olmaktan ç›km›fl, ayd›nlar›n
K ‹ T A P
ortak nokta- K ‹ T A P
lar›ndan biri olmufltur.
Osmanl›c›l›k, devletin da¤›lma tehlikesi karfl›s›nda, din, dil ve ›rk farkl›l›¤›n› bir
tarafa b›rakarak Osmanl› vatandafll›¤› ortak paydas›nda siyasi birlik gayretidir. Fa-
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
kat sadece baz› ayd›nlar›n de¤il tüzel kiflili¤i ile devletin de destekledi¤i bu görüfl,
Balkan Savafllar› sonras›nda fiilen hükümsüz kalm›flt›r.
‹slâmc›l›k, devlet düzeninde ‹slâm hukukunu uygulamak yan›nda bütün Müs-
lümanlar› (özellikle Osmanl› s›n›rlar› içindekileri) birlik hâlinde ‹ N T E tutma
R N E T çabas›d›r. ‹NTERNET
Balkan Savafllar› sonras›nda devlet yönetimi Cumhuriyet y›llar›na kadar ‹slâmc›l›k
siyasetine yönelmifltir. Fakat I. Dünya Savafl› sonunda imparatorluktan s›n›rlar› ola-
bildi¤ince daralm›fl bir devlete var›l›nca, ‹slamc›l›k siyaseti fiili olmaktan ç›k›p teo-
rik bir gayret hâlini alm›flt›r. Fikir alan›ndaki farkl›l›klara ve birçok tart›flmaya ra¤-
men, edebiyata yans›yan taraf›yla II. Meflrutiyet y›llar›nda ‹slamc›larla Türkçülerin
farkl› çizgide olmad›klar› söylenebilir. ‹slamc›l›k ak›m›n›n bu dönemdeki en önem-
li kültür ve sanat dergisi S›rat-› Müstakim (Sebillüreflat) Osmanl› s›n›rlar› d›fl›ndaki
Türklü¤e en çok ilgi gösteren yay›n organlar›ndand›r. ‹slamc›l›k ak›m›n›n edebiyat
alan›nda en güçlü ismi Mehmet Akif’in Safahat’›, ilk cildinden itibaren “Milli Ede-
biyat’›n en parlak örne¤i olarak gösterilmifltir.
6 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
Türkçülük di¤er fikir ak›mlar›ndan farkl› olarak önce siyasi bir görüfl olarak de-
¤il bir bilim faaliyeti olarak geliflmifltir. Türk Derne¤i, Türk Yurdu Derne¤i bu ça-
l›flmalar›n II. Meflrutiyet’in bafllar›ndaki çat›s›d›r. Fakat afla¤›da de¤inilece¤i üzere
II. Meflrutiyet y›llar›n›n siyasi flartlar›ndan dolay› bu çal›flmalar giderek siyasi özel-
lik kazanm›flt›r. Türkçülü¤ü, Osmanl› Devleti içinde Türklerin etkili olmas› fleklin-
de anlayanlar bulundu¤u gibi, Türkiye Türklü¤ü ve Dünya Türklü¤ünün birli¤i
(Turanc›l›k) fleklinde anlayanlar da vard›r. Mesela Halide Edip Yeni Turan (1912)
roman›nda Türkçülü¤ü, Osmanl› Türklerinin dil, kültür, e¤itim ve kalk›nma gibi
konularda at›l›m yapmas› olarak yorumlan›r. Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin gibi fi-
kir adam›, “bütün Türklük” anlam› kazand›r›rlar. Millî Edebiyat Hareketinin hem
bu fikir ak›m›ndan beslenen, hem de bu fikri güçlendiren taraflar› bulunmaktad›r
(Bu konuda Millî Edebiyat Hareketi ünitesinde genifl bilgi bulacaks›n›z).
Sanayileflmemifl bir toplumda iflçi s›n›f› bulunmayaca¤› için Sosyalizm, II. Mefl-
rutiyet’in bafllar›nda zay›f biçimde sosyal adaleti savunmakla kalm›flt›r. Rusya’da
1917 Bolflevik ‹htilali sonras›nda ise her gruptan ayd›n bu ideolojiye ilgi duymufl-
tur. Çünkü I. Dünya Savafl›’nda Osmanl› Devleti’yle savaflan Çarl›k Rusya’s›n›n ye-
rini Sosyalist rejimi benimseyen bir Rusya alm›fl ve yeni rejim savafltan çekilmifl
hatta Batum, Kars ve Ardahan’› Osmanl› Devletine iade etmifltir. Bat› emperyaliz-
mini temsil eden ‹tilaf Devletleri karfl›s›nda yeni bir güç do¤mufltur.
Meslek-i ‹çtimaî taraftarl›¤›, Prens Sabahattin’in “teflebbüs-i flahsî ve adem-i
merkeziyet” fleklinde formüllefltirdi¤i görüfltür. ‹ktisadî alanda özel teflebbüsü, yö-
netimde ise merkezin yetkilerini eyalet yönetimlerine devretmeyi öngören bu gö-
rüfl federatif bir yap› önermifltir.
Az›nl›k Irkç›l›¤›
Bütün ayd›nlar II. Meflrutiyet’i, Osmanl› toplumu için bir kaynaflt›rma, birlefltirme
projesi olarak görmüfllerdir. Ancak II. Meflrutiyet y›llar›, Osmanl› toplumu için tam
bir ayr›flma getirmifltir. Esasen “Düvel-i Muazzama” olarak an›lan Bat›l› güçlü dev-
letlerin “fiark Meselesi” dedi¤i fley, Osmanl›’n›n ayr›flmas›d›r. Bu tip hareketler, II.
Meflrutiyet öncesinde de vard›r. Mesela Yunan as›ll›lar›n Osmanl› Devletinden ay-
r›flmas› için ta 1814’te gizli bir cemiyet olarak Etniki Eteriya kurulmufltur. II. Mefl-
rutiyet y›llar›nda ise Kanun-i Esasî Kulüpleri, Meflrutiyet Kulüpleri (veya Cemiyet-
leri) ad› alt›nda Bulgar, Yunan, S›rp, Makedon, Ermeni, Rum, Arnavut, Musevi,
Arap ve Kürt ayr›l›kç› örgütleri yasallaflm›flt›r.
Gizli veya yasal olarak yürütülen ›rkç› faaliyetler, I. Dünya Savafl› sonunda Os-
manl› Devletinin fiilen ve hukuken ayr›flmas›yla neticelenmifltir.
Daha sonra Türk Oca¤› (25 Mart 1912) kurularak Türkçü çizgideki derneklere
model teflkil etmifltir. Türk Oca¤›’n›n gayretleri, Türkiye d›fl›ndan gelmifl Türk ayd›n-
lar›n› da harekete geçirerek Rusya’da Sâkin Müslüman Türk Tatarlar›n›n Haklar›n›
Müdafaa Cemiyetinin (May›s 1916) kurulufluna vesile olmufltur. Avrupa’da tahsil gö-
ren ö¤rencilerin Lozan, Cenevre, Neuchâtel ve Paris’te Türk Yurdu derneklerini kur-
mas›nda da Türk Oca¤›’n›n oluflturdu¤u kamuoyunun pay› vard›r. Böylece Türk
Oca¤›’n›n misyonu, Osmanl› d›fl› Türklü¤e de tafl›nm›fl olur. Taflkent’te Turan Cemi-
yeti (1913) ve Türk Oca¤› (1917), Bakü’de yine Türk Oca¤› (6 Aral›k 1918) cemiyet-
leri kurulmufltur. Türk Oca¤› II. Meflrutiyet y›llar›nda bir Türklük Bilimi enstitüsü gö-
rünümündedir. Fakat Mütareke y›llar›n›n kendine mahsus flartlar› içinde, Hürriyet ve
‹’tilâf F›rkas› iktidar› taraf›ndan “‹ttihatç›l›k”la suçlanmaktan kurtulamam›flt›r.
Siyaset Merak›
Siyasetle ilgilenmek de II. Meflrutiyet ayd›nlar›n›n müfltereklerinden biridir. Bu tab-
lo, örgütlü toplum olman›n bir gere¤i ve sonucudur. Fakat siyasetle ilgilenme o de-
rece ileriye varm›flt›r ki Kas›m-Aral›k 1908 seçimleri, çok partili bir ortamda yap›l-
mam›flt›r. Mebuslar, ‹ttihat ve Terakki çat›s› alt›ndad›r. 31 Mart Olay›’ndan (1909)
sonra Hizb-i Cedit ad›yla ortaya ç›kan grup, daha sonra Hürriyet ve ‹tilâf Partisi’nin
kurulmas›n› sa¤layacakt›r. Ard›ndan baflka bölünmeler de olacak; Mutedil Hürri-
yetperveran F›rkas›, Avam F›rkas› kurulacak; 1911 ‹stanbul araseçimlerini Hürriyet
ve ‹tilâf’›n aday› kazanacakt›r. Bunun d›fl›ndaki II. Meflrutiyet seçimlerinin galibi ‹t-
tihat ve Terakki olacakt›r.
II. Meflrutiyet y›llar›n›n en genifl, en nüfuzlu siyasi teflkilat›, hiç flüphesiz ‹ttihat
ve Terakkî Cemiyeti/F›rkas›d›r. Bazen varl›¤› fark edilmeyen, bazen iktidar›n öm-
rünü tayin eden muhalif siyasi gruplar ve partiler de vard›r. II. Meflrutiyet’in ilan›n-
dan Cumhuriyet’e uzanan süreçte kurulmufl siyasi parti say›s› 28’dir. Bunlardan 11’i
(‹ttihat ve Terakki F›rkas›, Ahrar F›rkas›, Osmanl› Demokrat F›rkas›, Mutedil Hürri-
yet-perverân F›rkas›, ‹ttihad-› Muhammedî F›rkas›, Islahât-› Esasiye-i Osmaniye F›r- Halâskâr Zabitan (kurtar›c›
kas›, Federalist Bulgar F›rkas›, Ahali F›rkas›, Hürriyet ve ‹tilâf F›rkas›, Millî Meflruti- subaylar): ‹ttihat ve Terakki
iktidar›na karfl› Haziran
yet F›rkas›, Osmanl› Sosyalist F›rkas›) 1908-1912 aras›nda, geriye kalan 17’si (Os- 1912’de kurulmufl muhalif
manl› Hürriyet-perver Avam F›rkas›, Radikal Avam F›rkas›, Teceddüt F›rkas›, Ahali subay grubudur. Gazi Ahmet
Muhtar Pafla baflkanl›¤›nda
‹ktisat F›rkas›, Selamet-i Osmaniye F›rkas›, Sosyal Demokrat F›rkas›, Sulh ve Sela- Büyük Kabine denen
met-i Osmaniye F›rkas›, Hürriyet ve ‹tilaf F›rkas›, Türkiye Sosyalist F›rkas›, Millî Ah- hükümeti kurdurup,
hükümet vas›tas›yla Meclis’i
rar F›rkas›, Türkiye ‹flçi ve Çiftçi Sosyalist F›rkas›, Millî Türk F›rkas›, Amele F›rkas›, da¤›tm›fllard›r. Prens
Türkiye Zürrâ F›rkas›, Müstakil Sosyalist F›rkas›) ise 1918-1922 aras›nda yani Müta- Sabahattin bu gruba destek
vermifltir.
reke Döneminde kurulmufltur. Her biri bir siyasi parti gibi faaliyet gösterir. Kamu-
oyunu yönlendirmeye çal›flan 90’a yak›n cemiyeti de eklemek gerekir.
Asker-Sivil ‹liflkisi
Siyaset merak›n›n kamu görevine galebesi, ilk dört y›ll›k Meflrutiyet tecrübesinin
ard›ndan, 1912’de iki mühim netice vermifltir: Halaskâr Zabitân Hareketi ve Bab›a-
li Bask›n›’yla askerlerin politikaya el koymas› ve askerlerin seçme hakk›ndan mah-
rum edilmeleri. Bunlar, demokrasi tarihimiz aç›s›ndan fena puanlar oldu¤u gibi,
memleketin içinde bulundu¤u buhranlara k›sa vadede bile çözüm getirmemifltir.
Hem Halâskâr Zabitân hareketinin lideri Nâz›m Pafla (?-1913, Bab›ali Bask›-
n›’nda), hem de Bab›ali Bask›n›’n› yapan ‹ttihatç›lar›n Sadaret’e getirdi¤i Mahmut
fievket Pafla, (1856-1913) teröre kurban gitmifltir. Askerî flah›slar›n seçme-seçilme
hakk›ndan mahrum edilmesinin, askerlerin kendilerini “halâskâr” (kurtar›c›) diye
görmemesi için al›nm›fl bir tedbir oldu¤unu hat›rlayal›m. Ne var ki, bu kanunun (8
8 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
Ekim 1912) umulan ölçüde politika hevesine engel olamad›¤›, üç buçuk ay sonra
(23 Ocak 1913) Bab›ali Bask›n›’yla ortaya ç›kacakt›r. S›k› bir idare alt›nda uzun
müddet susmufl bir toplumda birdenbire herkes her fleyi konuflmaya bafllam›flt›r.
Böylece birikimi bulunan herkes, siyasi hayata katk›da bulunmufltur.
Dernekçilik
Dernekler için en bereketli y›llar 1908-1914 aras›d›r. Bu kurulufllardan baz›lar›
(Hey’et-i Müttefika-i Osmaniye, Millî Kongre) ortak amaçlar için birkaç kuruluflun
bir araya gelmesiyle do¤mufltur.
Siyasete kat›lma arzusu, Mütareke y›llar›nda daha da ileri ölçülere varacakt›r.
Kurulufl gayesi siyasetin tamamen d›fl›nda olan bir derne¤in (Çiftçiler Derne¤i)
sonra partileflmesi (Çiftçi F›rkas›), bu devrin siyaset merak›n› çok iyi özetler.
1. Ünite - Meflrutiyet Dönemi Toplum ve Kültür Hayat›n›n Özellikleri 9
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
II. Meflrutiyet Döneminde kad›n›n ne derece etkili oldu¤unu anlatacak baflka
iflaretler de vard›r. Mesela baz› parti veya dernekler ayr› “han›mlar flubesi” kurmufl-
lard›r. ‹ttihat ve Terakki Kad›nlar fiubesi (1908), Müdafaa-i AMAÇLARIMIZ
Milliye Cemiyeti Ha- AMAÇLARIMIZ
n›mlar fiubesi (1913) ve Hilâl-i Ahmer Kad›nlar fiubesi gibi...
1. GÖÇER‹, N., Kad›n Hareketi Tarihi, Bizim Büro Bas›mevi, Ankara, Mart 2010.
2. KURNAZ, fi., Yenileflme Sürecinde Türk Kad›n› (1839-1923), Ötüken Yay., ‹stanbul
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
2011.
Savafl Ortam›
S›n›rlar›n› belirledi¤imiz bu zaman diliminin hemen her fleyi tayin ‹ N T E Redici
N E T ve belirle- ‹NTERNET
yici özelli¤i savafl ortam› olmas›d›r. II. Meflrutiyet’in ilan›ndan k›sa bir müddet son-
MAKALE MAKALE
10 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
‹ktisadi Hayat
Osmanl› iktisat yap›s›n›n XIX. asr›n sonlar›na do¤ru canl› oldu¤unu iddia etmek
mümkün de¤ildir. Çünkü bu iktisadi yap›, daha ziyade küçük sermayedarlar veya
makineleflmemifl tar›m kesiminde çal›flanlar eliyle yürüyordu. Osmanl›daki ilk ano-
nim flirketin kuruldu¤u 1849’dan 1900’e kadar yar›m as›r içinde kurulan flirket sa-
y›s› 65’tir. Ayn› iktisadi mevzuat›n devam etti¤i 1908 sonuna kadar yani 60 y›l içe-
risinde bu say› ancak 86’ya ulafl›r. Halbuki 1908-1919 aras›nda (10 y›l) kurulan ço-
¤u yerli sermayeye dayal› flirket say›s› 228’dir (Toprak, 1982, 355-365). Sadece bu
istatistik bilgileri bile II. Meflrutiyet y›llar›nda, harplerin getirdi¤i bütün olumsuz
flartlara ra¤men ekonomik hayat›n önceki y›llardan çok daha canl› oldu¤unu ispat
eder.
I. Dünya Savafl› arifesine gelindi¤inde zanaatlara dayal› üretim faaliyetlerinin
bir k›sm›n›n direndi¤i, önemli bir bölümünün ise y›k›lm›fl oldu¤u, ancak bunlar›n
yerini fabrika sistemine dayal› sanayinin almad›¤› görülmektedir. Tar›mda ise uz-
manlaflma ilerlemifl, dünya pazarlar› için meta üretimi yayg›nlaflm›flt›r. Art›k dünya
ekonomisinin dalgalanmalar›ndan güçlü bir biçimde etkilenen bir yap›, bir aç›k
ekonomi söz konusudur. Öte yandan Osmanl› Devleti XX. yüzy›l›n bafllar›nda, al-
t›ndan kalk›lamayacak derecede a¤›r bir borç yüküyle Avrupa sermayesinin dene-
timi alt›na girmifltir.
1901’den itibaren d›fl borçlanman›n yo¤unlaflt›¤› görülmektedir. Bu e¤ilimin ar-
d›nda, bir yandan devletin yirmi y›ll›k bir aradan sonra tekrar büyümeye bafllama-
s›, öte yandan da dünya borsalar›ndaki flartlar›n de¤iflmesi ve yeni borçlanmalar›n
(istikraz) Avrupa devletleri taraf›ndan bir nüfuz arac› olarak kullan›lmas› yatmak-
tad›r. Daha sonraki y›llarda, II. Meflrutiyet döneminde esas olarak merkezî devle-
tin etkinli¤inin artmas› sonucu, vergi gelirleri de h›zla artm›flt›r. Ancak gelirler gi-
derlerin ard›nda kalmaya devam etmifl, mali buhran derinleflmifltir. D›fl borçlan-
mayla orant›l› olarak d›fl ticaret aç›klar› 1903’ten sonra h›zla genifllemifl, 1910’lu y›l-
larda çok büyük miktarlara varm›flt›r.
Edebiyat-Siyaset ‹liflkisi:
Yukar›da II. Meflrutiyet Dönemi ayd›nlar›n›n siyasete kat›lma arzusu anlat›lm›flt›.
Edipler bunlar›n bafl›nda gelir. Devrin kültür ve edebiyat hayat›na katk›da bulu-
1. Ünite - Meflrutiyet Dönemi Toplum ve Kültür Hayat›n›n Özellikleri 11
Edebî Gruplaflmalar
II. Meflrutiyet y›llar›, edebî hayat›n manzaras› bak›m›ndan da hayli renklidir. 12 y›l
boyunca eksik olmayan barut kokusu, Türk ayd›n›n›n ruhunda birbirine z›t iki
duygu gelifltirir: Çöküflü gördü¤ü hâlde bir fley yapamamaktan dolay› kendi içine
kapanma veya korkunun ölüme faydas› olmad›¤›n› görerek mücadeleye yönelme.
Bu ruh hâlleri, esasen sanatta daima var olan ferdiyetçi ve toplumcu yöneliflleri
keskinlefltirmifltir. II. Meflrutiyet Devri Edebiyat›, sanat anlay›fl› itibar›yla bu flekil-
lendirici ve belirleyici iki mihver etraf›nda geliflir. Bu mihverler etraf›ndaki grup-
laflma ve müflterek hareket ediflleri bu aç›dan ele ald›¤›m›zda, flu manzara ile kar-
fl›lafl›r›z:
1. Ferdiyetçi sanat anlay›fl›n› temsil eden Fecr-i Âtî,
2. Toplumcu sanat anlay›fl›na yönelen Millî Edebiyat Hareketi,
3. Fecr-i Âtî’nin art›k eskisi kadar ilgi görmedi¤i ve baz› üyelerinin Millî Edebi-
yat Hareketine destek verdi¤i s›ralarda, t›pk› Fecr-i Âtî gibi ferdiyetçi sanat
anlay›fl›na ba¤l› olmakla birlikte “millîlik” vasf›na da önem veren Nesl-i Âtî
(Nâyîler),
12 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
varm›flt›r. Mazisi Tanzimat y›llar›na uzanan Türkçenin sadelefltirilmesi davas›na
1911’de yeni bir flekil veren Genç Kalemler (Selanik) dergisinde bafllat›lan dilde sa-
deleflme ve edebiyatta “millîleflme” sürecinin yo¤unluk kazanmas›, iflte bu ruh hâ-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
liyle ilgilidir. Millî Edebiyat Hareketi ad›yla and›¤›m›z bu olgu, bir edebî zümre de-
¤il, bir süreçtir. “Millî edebiyat” görüflünü do¤uran, “millî edebiyat” ihtiyac›n› his-
settiren, “millet” hâlinde yaflama istek ve iradesidir.
K ‹ T A P K ‹ T A P
Bunlar d›fl›nda edebî toplaflmalar›n, gruplaflmalar›n oldu¤u da görülmektedir.
Ancak etki alanlar› s›n›rl› kalm›flt›r. Söz konusu gruplardan “Nesl-i Ati”, “Yeni Ne-
sil” veya “Nayiler” ferdiyetçi anlay›fl› benimsemekle Fecr-i Âtî’ye yak›n bir konum-
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
dad›r. fiairler Derne¤i ise Millî Edebiyat Hareketini, t›pk› zümre edebiyatlar›nda ol-
du¤u gibi belli ilkelere oturtmak amac›yla kurulmufltur. fiairler Derne¤i, Millî Ede-
biyat Hareketinin özel bir görünümü olmakla, yine toplumsal faydac› sanat anlay›-
‹NTERNET fl› içindedir.‹ N Baz›
T E R N Ekaynaklarda
T zikredilen “Nev-Yunanîlik/Havza Edebiyat›” aray›fl›
ise millî bir edebiyat için beslenme kayna¤› bulma teflebbüsüdür. Fakat bu görüfl,
Yahya Kemâl’in sohbetleriyle s›n›rl› kalm›fl, onun da k›sa müddet sonra öz kaynak-
lara dönme gere¤ini görmesiyle sonuçsuz kalm›flt›r.
fikir vermifl olabiliriz. Bu, konunun sadece Fecri Âtî cephesindeki görünüflüdür.
Millî Edebiyat Hareketi cephesinde edebî tart›flma yo¤unlu¤unun daha fazla oldu-
¤unu tahmin etmek hiç de güç de¤ildir. Çünkü “millî edebiyat” isteyenler, o güne
kadar olmad›¤›n› iddia ettikleri bir edebiyat ar›yorlar, her grubu karfl›lar›na al›yor-
lard›. Sadece “edebiyatta millîlik” etraf›nda, Millî Edebiyat Hareketinin ortaya ç›k›-
fl›ndan etkisizleflmesine kadar sürekli tart›flmalar yap›l›r.
Görüldü¤ü gibi bu tür yay›nlar II. Meflrutiyet’in ilan›ndan bir müddet sonra bafl-
lamakta, Balkan Savafllar›n›n pefli s›ra yo¤unlaflmakta, I. Dünya Savafl›’na giriflle
kesintiye u¤ramaktad›r. Bafllang›c›, yeni rejimin kendine ba¤l› nesiller yetifltirmek
arzusuyla aç›klamak gerekir. II. Meflrutiyet’in ilan›n› takip eden günlerde, ‹ttihat ve
Terakki’nin yay›n organ› olan fiurâ-y› Ümmet gazetesinde Ali Nusret’in çocuk ede-
biyat›n›n önemine de¤inmesi ve ‹stanbul Dârülmuallimîn (Erkek Ö¤retmen Oku-
lu) müdürü Sat› Bey’in Tedrisat-› ‹ptidaiye Mecmuas›’nda (say›:1) çocuklara yöne-
lik terbiyevî/edebî metinler yaz›lmas› ça¤r›s›, ayd›nlar›n bu alana yönelmesi için
vesile olur (Demiray, 1973, 93).
1913-1914 y›llar›nda çocuklara yönelik yay›nlar›n ço¤almas› da benzeri bir se-
bebe dayan›r. Balkan Harplerinde millî gururu k›r›lan, millî vicdan› yaralanan Türk
ayd›n›, art›k millî kimli¤e sar›lma ihtiyac› duymufltur. Bu edebî yönelifl, Millî Ede-
biyat Hareketidir. Toplumculu¤un, yani sosyal faydan›n ön plana al›nd›¤› bu sanat
anlay›fl›nda çocuklara yönelik e¤itici-ö¤retici yay›nlar›n ço¤almas› do¤ald›r. Ziya
Gökalp’›n “Masallar ve Destanlar”›n› dikkate almak, bu hususta yeterli bir kanaat
verebilir. Fecr-i Âtî toplulu¤u için çocuk, bafll› bafl›na bir tema olmam›flt›r. Yine de
çocu¤a insani bir duygusall›kla yaklafl›ld›¤› belirtilmelidir. Çünkü devrin genel e¤i-
limi onlar› da etkilemifltir. Mesela fiahabettin Süleyman’›n F›rt›na (1910) adl› piye-
sinde Paris’e gitme inad›ndan hiç kimsenin döndüremedi¤i kahraman, tam kap›-
dan ç›karken çocu¤unun a¤lamas› üzerine, elinden valizini düflürür. Yine ayn› ya-
zar›n son kalem tecrübelerinde çocuk temas›n›n öne ç›kt›¤›n› ifade edelim. Bütün
bunlara bakarak çocu¤un II. Meflrutiyet y›llar›nda fark edildi¤ini söylemek yanl›fl
say›lmaz.
Nitelik-Bask› Kalitesi
S O R U Bu dönem bas›n›na
S O R U bask› kalitesi aç›s›ndan da bakmak gerekir. Türkiye’de 1890’l›
y›llardan itibaren yay›n-bas›m kalitesinde önemli bir geliflme görülmektedir. Bask›
D‹KKAT
ve dizgideki Dbu‹ K Kgüzelleflme,
AT II. Meflrutiyet y›llar›nda, I. Dünya Savafl› etkilerinin iyi-
ce hissedildi¤i 1915 y›l› sonlar›na kadar artarak devam etmifltir. (II. Meflrutiyet y›l-
Bask› kalitesiyle lar›ndaki bask› kalitesi hakk›nda bk. Duran vd. 1998:133-150). II. Meflrutiyet’in 9.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
1911’de dünya ay›nda yay›n hayat›na girip I. Dünya Savafl›’n›n bafllamas›na kadar devam eden
birincisi seçilen fiehbal, bu y›llar›n bask› nefasetini en güzel biçimde anlatacak dergilerdendir ve
fiehbal
AMAÇLARIMIZ bu özelli¤inden dolay›, 1911’de, harp halinde bulundu¤umuz ‹talya’n›n Torino
AMAÇLARIMIZ
flehrindeki bir yar›flmada, dünya birincili¤i madalyas› alm›flt›r.
K ‹ T A P II.MeflrutiyetK dönemi
‹ T A P matbaa ve bas›n hayat› için DURAN, O. vd., Cumhuriyet Öncesi ve
Sonras› Matbaa ve Bas›n, Cem Ofset, ‹stanbul, 1998 çal›flmas›na bakabilirsiniz.
Serbestlik ve Sansür
II. Meflrutiyet devri, Osmanl› bas›n› için hem en serbest hem de en yasakç› y›llar›
ifade eder. 1908-1913 aras›nda en serbest y›llar›n› yaflayan bas›n, I. Dünya Sava-
fl›’n›n bafllamas›yla birtak›m k›s›tlamalar çemberine girer. II. Meflrutiyet’in ilan edil-
di¤i günlerde hiçbir kanun ve nizama ba¤l› olmayan matbuat, 1913’ten 1919 bafl-
lar›na kadar ç›kar›lan yedi geçici kanun ve kararname ile baz› kay›tlara tâbi k›l›n-
m›flt›r. Ancak 1909 Matbuat Nizamnamesi, birkaç ufak de¤ifliklikle 1931 y›l›na ka-
dar yürürlükte kalm›flt›r.
Matbuata getirilen k›s›tlamalar› sadece bir iktidar-muhalefet çekiflmesi olarak
de¤erlendirmek, kesinlikle yanl›flt›r. ‹ttihat ve Terakki iktidar›n›n sözcülü¤ünü ya-
pan Tanin’in bile birkaç sefer kapat›l›p Yeni Tanin, Cenin, Senin, Renin, Hak gibi
unvanlarla tekrar neflredilmesi, yasaklar›n biraz da harp ortam›ndan kaynakland›-
¤›na delildir.
Mali S›k›nt›
Bu dönemin sonlar›nda süreli yay›n azl›¤›nda yasaklamalar›n rolü ne olursa olsun,
yay›n say›lar›ndaki düflüfl, II. Meflrutiyet’in sonlar›na gelindi¤inde bas›n›n as›l prob-
leminin ekonomik oldu¤unu düflündürmektedir. Hem II. Meflrutiyet’in ilk y›llar›nda
hem de I. Dünya Savafl› ortam›nda neflredilmifl olan Servet-i Fünûn’u numune ka-
bul edip, bask› ve k⤛t kalitesindeki düflmeyi nazar-› dikkate almak, karfl›lafl›lan
ekonomik zorluklar› anlatmaya kâfidir. Renkli kapa¤›, kufle k⤛t ve bask› mükem-
meliyetiyle dikkati çeken Servet-i Fünûn, I. Dünya Savafl› y›llar›nda pek adi k⤛da
bas›lm›fl, resimleri seçilemeyen, mürettip hatalar›yla dolu bir dergi olmufltur.
N N
SIRA S‹ZDE
rede tarihe kar›flm›flt›r. Fakat yeni bir Türkiye’nin do¤um sanc›lar› da II. Meflruti- SIRA S‹ZDE
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
18 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
Özet
Kendimizi S›nayal›m
1. Afla¤›dakilerden hangisi Bat› Medeniyeti dairesindeki 5. Afla¤›dakilerden hangisi II. Meflrutiyet y›llar›n›n ka-
Türk Edebiyat› için kullan›lan terimlerden biri de¤ildir? d›n dergilerinden biri de¤ildir?
a. Yenileflme Devri Türk Edebiyat› a. Seyyâle
b. Bat› Etkisindeki Türk Edebiyat› b. Demet
c. Modern Türk Edebiyat› c. Erkekler Dünyas›
d. Avrupaî Türk Edebiyat› d. Kad›nlar Dünyas›
e. XX. Yüzy›l Türk Edebiyat› e. Mini Mini
2. Afla¤›dakilerden hangisi Yenileflme Devri Türk Ede- 6. Afla¤›dakilerden hangisi II. Meflrutiyet Devri bas›n
biyat›’n›n dönemlerinden biri de¤ildir? hayat›n›n özelliklerinden biri de¤ildir?
a. Lâle Devri Türk Edebiyat› a. Hem en serbest hem de en yasakç› y›llard›r.
b. Tanzimat Dönemi Türk Edebiyat› b. Mizah dergisi, kad›n ve çocuklara yönelik yay›n
c. I. Meflrutiyet veya Sultan II. Abdülhamit Dönemi say›s›nda önemli art›fl olmufltur.
d. II. Meflrutiyet Dönemi c. Önceki dönemlere oranla, resimli yay›nlar azal-
e. Cumhuriyet Dönemi m›flt›r.
d. Bask› ve dizgide güzelleflme, 1915 sonlar›na ka-
3. Afla¤›dakilerden hangisi II. Meflrutiyet Devri siyasi dar artarak devam etmifltir.
hayat› için söylenemez? e. ‹lk y›llardaki süreli yay›n fazlal›¤›, I. Dünya Sa-
a. Bu dönemin daha önceki zaman dilimlerinden vafl› sonlar›nda k›tl›¤a dönüflmüfltür.
en önemli fark› “örgütlü toplum” düzenine ge-
çilmesidir. 7. Afla¤›dakilerden hangisi II. Meflrutiyet Devri toplum-
b. Bütün ayd›nlar II. Meflrutiyet’i, Osmanl› toplu- sal hayat›n›n özellikleri aras›nda yer almaz?
mu için bir kaynaflt›rma, birlefltirme projesi ola- a. Dernekler için en bereketli y›llar 1908-1914 ara-
rak görmüfllerdir. s›d›r.
c. Siyasetle ilgilenmek merak›, II. Meflrutiyet ay- b. Bu dönemde meslek teflkilatlar› da birer sivil
d›nlar›n›n müfltereklerinden biridir. toplum örgütü olarak toplum hayat›nda yeri-
d. II. Meflrutiyet Devri, bir tek parti dönemidir. ni alm›fl ve zaman zaman etkili de olabilmifl-
e. Abdülhamid aleyhtarl›¤› bütün ayd›nlar›n ortak lerdir.
tav›rlar›ndan biridir. c. Kad›n derneklerinin ço¤almas› dikkat çekicidir.
d. Bugünkü cemiyet hayat›m›z›n, hukuk sistemimi-
4. Afla¤›dakilerden hangisi bir meslek derne¤idir? zin baz› temel de¤erlerine II. Meflrutiyet y›llar›n-
a. Türk Teavün Cemiyeti da kavufltu¤umuz söylenebilir.
b. Osmanl› Matbuat Cemiyeti e. Devrin feminist anlay›fl›n›n bir yans›mas› da ka-
c. Donanma-y› Osmanî ve Muavenet-i Milliye Ce- d›n partilerinin kurulmas›d›r.
miyeti
d. Köylü Bilgi Derne¤i
e. Halka Do¤ru Cemiyeti
20 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
II. Meflrutiyet döneminin ilk edebî toplulu¤u olan Fecr-i Âtî’nin kurulufl sü-
N
recini aç›klayabilecek,
Fecr-i Âtî’nin Bat›’daki Parnasyenler, Sembolistler gibi bir edebî ekol mü
N
yoksa sadece bir yönelim veya toplaflma m› oldu¤u konusunu tart›flabilecek,
“Fecr-i Âtî Encümen-i Edebîsi Beyannamesi”ni ve bu bildirgenin yorumunu
N
okuyarak toplulu¤un sanat anlay›fl›n› ay›rt edebilecek,
Bu grupta hangi ediplerin yer ald›¤›n› ve hangi türlerde eser verdiklerini aç›kla-
N
yabilecek,
Fecr-i Âtî da¤›l›rken onun yerini almak isteyen Nesl-i Âtî Cemiyet-i Edebiye-
si hakk›nda aç›klama yapabilecek bilgi ve beceriler kazanabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Ferdiyetçi sanat • Fecr-i Âtî Encümen-i Edebîsi Be-
• Toplumsal faydac› sanat yannamesi
• Fecr-i Atî • Sanat flahsî ve muhteremdir
‹çindekiler
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
eden (Özön, 1941, 93) de onu kendi tan›mlamalar›na uyarak “encümen” demeyi
tercih eden (fien, 2006, 1671), topluluk olarak de¤erlendiren (Enginün, 2006, 605)
de vard›r. Bütün bunlara ra¤men Fecr-i Âtî kendi döneminde bir topluluk olarak
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
kabul görmüfltür. Bugün de baflka bir terimle s›fatland›rmaya gerek yoktur.
Fecr-i Âtî hakk›nda bütün konularla ile ilgili olarak, fien, C., Fecr-iKÂtî‹ Edebiyat›
T A P -Tespit- K ‹ T A P
Tahlil-Tenkit, Gazi Kit., Ankara, 2006 kitab›na bakabilirsiniz.
ninceye kadar, bir edebî mahfil ad›na de¤il, müstakil olarak belli dergilerde sanat
faaliyetini sürdürürler. Bu dergilerin bafl›nda Demet, Mehasin, Resimli Kitap, Ser-
vet-i Fünûn, Musavver Muhit, Hale (Musavver Hale) ve Han›mlara Mahsus Gaze-
te gelir.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
med’in lûtfu dolay›s›yla haber alm›flt›m. Onunla beraber bu k›ymetli davete icabet
ederek gittim. HiIâ1 Matbaas›ndaki odaya girdi¤im zaman âflina ve bîgâne bir ka-
labal›¤›n karfl›s›nda idim. Fâik Âli her zaman istilâ edecek bir âsuman ar›yor gibi
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
duran müsta¤rak nazarlar›yla köflede oturuyor, Tahsin Nahit küçük kahkahala-
r›yla odan›n ortas›nda s›ra ile oturan bütün azaya birfleyler anlat›yor, Emin Bü-
lent pür-hayat simas›yla gayr-i mütenasip marazî fliirlerindenK birini ‹ T A yan›ndakile-
P K ‹ T A P
re okuyordu. Oraya girer girmez her fleyden evvel sol tarafta pencerenin yan›nda
Müfit Ratib’e hararetli evza (tav›r) i1e bir fleyler anlatan, yeni gelen adam› görmek
için gözlü¤ünün üstünden bir nazar atfeden fiahabettin Süleyman T E L E V ‹ Znazar-›
YON dikka- TELEV‹ZYON
timi celp etmiflti. Serbest ‹zmir isminde bir gazetenin sahifesinde gözüme iliflen
birkaç eseriyle düflmanl›¤›m› kazanan bu adama burada tesadüf etmek hiç hoflu-
ma gitmemiflti. Bizi tan›flt›rd›lar. O muarefeyi üzerinde tevakkuf edilecek birfley
addetmeyerek mükâlemesine, yazaca¤› Siyah Süs ismindeki‹ Npiyesin T E R N E T tafsili mev- ‹NTERNET
zuuna devam etti. Ben de galiba -bu samimi bir itiraf- di¤er birine onun hakk›n-
daki fikir ve hissimi söyledim. fiimdiki efkâr ve hissiyât›m›n o zamankinin tama-
m›yla aksi oldu¤unu ilâveye lüzum görmüyorum.
Bu odan›n içinde bir hava-y› samimiyet teneffüs ettim. Herkesin gözlerinde
cevval bir zekâ i1e metin bir azmin kaynaflt›¤›n› görüyordum. Buras› bir lâne-i sa-
nat ve flebapt› (gençlik ve sanat yuvas› idi). ‹flte Fecr-i Âtî ile i1k muvâcehem” (Ero-
zan, 1910, 294).
26 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
yerinde hâs›l olan hafif k›z›ll›k demektir; güneflin do¤uflu manas›na gelmez. Nite-
kim flafak da, bat›fltan sonra garpta görünen ayn› renge denir. Fecr-i Âti terkibin-
de bu itibarla bir kendini küçük görme ve gösterme nezaketi vard›r. Sonraya vaat
ediyor.
Bence isminin delâlet etti¤i sözü tutmufltur: Edebiyat tarihimizde Milli edebiyat
bugünkü edebiyat diye an›lan oldukça feyizli devreye o k›z›ll›ktan gittikçe nurla-
flan birkaç keskin flule dökülmesiydi, o devre daha sönük kalacakt›, belki de göz gö-
zü görmeyecekti. Karanl›¤a uzanan mumun kadrini gece yolcusuna sormal›” Kendi ad›yla dergi
(Yücel, 1957, 48-51) ç›karamayan Fecr-i Âtî,
yay›n organ› olarak t›pk›
Anlafl›l›yor ki kuruluflla sonuçlanan bu ilk toplant›da, Ahmet Haflim’in de des- Edebiyat-› Cedide gibi,
tekledi¤i “Sînâ-y› Emel” ismi de¤il “Fecr-i Âtî” ismi benimsenmifltir. Baflkanl›¤a bu Servet-i Fünûn’u
ad› teklif eden Fâik Âli seçilmifltir. Faik Âli Ozansoy’un seçilmesinde, içlerindeki en benimsemifltir.
yafll› (1876 do¤umlu) kimse oluflu kadar daha önce Edebiyat-› Cedide toplulu¤un-
da yer alm›fl olmas›n›n da pay› büyüktür. Söz konusu toplant›dan sonra al›nan ka-
rar kamuoyuna flu haber ile duyurulur:
“fiubban-› hâz›radan (zaman›m›z›n gençlerinden) bir k›s›m münevver genç
üstat Faik A1i Bey’in riyâset-i edebiyesinde (baflkanl›¤›nda) Fecr-i Âtî nâmiyle bir
encümen-i fliir ve tefekkür tesis etmifltir. Âtî için ümitlerle mâlâmâl (dopdolu) olan
edebiyat›m›z›n seyr-i bâtîsine (a¤›r gidifline) ihtiyaç ve istidâd-› vatanla mütena-
sip (vatan›n ihtiyaç ve yetene¤i ile uyumlu) bir cereyan-› feyz ve tekâmül (canl›l›k
ve olgunluk hareketi) vermek üzere teflekkül eden bu heyetin düstur-› esasî-i mesle-
kî (izleyecekleri yolun ana ilkeleri) fludur:
fiiir ve Tefekkür
Sanat flahsî ve muhteremdir.
Ruhlar› fliir ve bedâyie (güzelliklere) karfl› bir ihtizaz-› samimî meftuniyetle
(içtenlikle hazzeden bir tutkunlukla) lerzan (titreyen) ve meflhun (dopdolu)
olan bu gayûr (çok gayretli) gençler, yak›nda meslek ve âmâl-i san’atperestâne-
lerinin makesi olmak (san’atta tutacaklar› yol ve sanatseverlik emellerini akset-
tirmek) üzere Fecr-i Âtî nâm›yla bir risale-i mevkute (süreli yay›n / dergi) nefl-
redecektir” (Servet-i Fünûn, 1909, 147)
Bu haberde bahsedilen Fecr-i Âtî adl› dergi bir türlü ç›kar›lamaz. Topluluk
mensuplar›, en muteber kültür ve sanat dergilerinden Servet-i Fünûn, Resimli Ki-
tap, Musavver Eflref’te yay›n faaliyetini sürdürürler. Bu arada toplulu¤un en önem-
li isimlerinden fiahabettin Süleyman, Fecr-i Âtî’nin yay›n organ› olmak niyet ve
ümidiyle fiiir ve Tefekkür adl› bir mecmua ç›kar›r. Ancak iki say› (2-9 Eylül 1909)
yay›mlanabilen bu dergiyi, yine fiahabettin Süleyman’›n ayn› gaye ile ç›kard›¤› ve
mali s›k›nt›lardan dolay› tek say›l›k ömrüyle, matbuat tarihine kar›fl›veren Jale (25 Jale
Kas›m 1909) dergisi takip eder. Nihayet kendi bafllar›na dergi ç›karman›n zorlu¤u-
nu kavrayan Fecr-i Âtîciler, vaktiyle Edebiyat-› Cedidecilerin yay›n organ› olan Ser-
vet-i Fünûn dergisinde -sahibi Ahmet ‹hsan (Tokgöz])’›n da teklifiyle- edebî faali-
yetlerini birlefltirmeye karar verirler. Bu kararla birlikte, Türkçe, Türk ve Bat› Ede-
biyat› gibi konulardaki fikir ve iddialar›n›, neler yapmak istediklerini bir beyanna-
me ile kamuoyuna duyururlar.
Servet-i Funun
977.say›s›
28 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
Resim 2.1
S O R U S O R U
30 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
BEYANNAMEN‹N YORUMU
Fecr-i Âtî toplulu¤unun Fecr-i Âtî Encümen-i Edebîsi Beyannamesi’nde ilkin, kendilerinden önceki sanat
edebî beyannamesini, üç ve edebiyat anlay›fl› elefltirilmifltir. Onlara göre bizde sanat ve edebiyat daima bofl
bafll›k alt›nda
de¤erlendirmek mümkündür: vakitlerin sevimli bir arkadafl› olarak görülmüfl, zevk seviyesinin yükselmesine hiz-
1. Kendilerinden önceki met yoluyla, bütün bir milletin yücelmesindeki önderli¤i takdir edilmemifltir. Yal-
sanat ve edebiyat
anlay›fl›, n›z Nam›k Kemal, edebiyats›z milleti dilsiz insana benzetmekle edebiyat›n toplum-
2. Gayelerinin ifadesi ve daki gerçek ifllevini dile getirmifl fakat etkili olamam›flt›r. Ayr›ca Edebiyat-› Cedide-
3. Bu gayeyi gerçeklefltirmek
için yapacaklar› fleyler.
ciler bu hususta ilk ciddi rehberdirler. Fakat onlar›n da II. Meflrutiyet sonras›nda
yeniden bir araya gelememeleri, edebiyata karfl› lakay›t kald›klar›n› gösterir.
Beyannamedeki iddiaya bak›l›rsa Fecr-i Âtî; Avrupa’daki sanat cemiyetlerinin
bir benzeri olacak ve lisan›n, edebiyat›n genel olarak sosyal bilimlerin birlikte ça-
l›flmakla ilerleyece¤i anlay›fl› çerçevesinde hareket ederek ilim ve edebiyat çölü
halindeki memleketi ilim ve edebiyat için bir vaha haline getirmek emelindedir.
2. Ünite - Ferdiyetçi Sanat Anlay›fl›: Fecr-i Âtî Kuruluflu ve Çal›flmalar› 31
N N
onlara, onlar›nkini de bizim ayd›nlar›m›za tan›tmak. SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
• Yay›n organ› olarak seçilen Servet-i Fünûn dergisi etraf›nda toplanmak.
Beyannamenin en dikkat çekici taraf› ise, herhangi bir edebî meslek ve tercih
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
belirtilmemifl olmas›d›r. Daha kuruluflu ilan eden haberde “sanat flahsî ve muhte-
remdir” denmiflti. Bu cümle herkesin edebî tavr›nda serbest oldu¤u ve toplulu¤u
de¤il sadece kendini temsil edebilece¤i anlam›na gelmektedir. Nitekim daha son-
K ‹ T A P K ‹ T A P
ra, pek çok vesile ile her bir üyenin edebî kanaatlerinde serbest bulundu¤u ilan
edilmifltir.
II. Meflrutiyet ortam›n›n dernekçili¤e çok müsait havas› Fecr-i Âtîcileri de resmî
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
bir dernek kurmaya sevk etmifltir. Ancak beyannamede aç›klanan bu niyet, belki de
sanat› “flahsî ve muhterem” kabul eden, toplu çal›flma disiplinine yanaflmayan üye-
lerin flahsi ve ayr› ayr› istikametlere yönelmelerinden ötürü gerçekleflememifltir.
Beyannamede belirtilen Fecr-i Âtî Kütüphanesi adl› bir yay›n ‹ N Tserisi,
E R N E Tniyet safha- ‹NTERNET
s›ndan uygulamaya geçirebildikleri bir teflebbüstür. Bu seriden befl kitap yay›mlan-
Fecr-i Âtî’nin üye
m›flt›r: Timsal-i Aflk (Cemil Süleyman), Hayat-i Fikriye (Köprülüzâde Mehmet Fu- say›s› zaman zaman
at), ‹nhizam (Cemil Süleyman), Ruh-› Bî-kayt (Tahsin Nahit), F›rt›na (fiahabettin de¤iflmifltir. Servet-i
Süleyman). Bu kitaplar›n iç kapaklar›nda ayn› seriden yay›mlanmas› düflünülen Fünun (say›: 1010,
13 Ekim 1910,
otuzdan fazla kitab›n listesi bulunmaktad›r. fiu halde bu yay›n faaliyeti niyeti de
s.367)’daki
ancak k›smen gerçekleflebilmifltir. duyuruda,
Fecr-i Âtî’nin kuruluflunu bildiren haberde reis olarak Fâik Âli [Ozansoy], bu be- “Beyanname”nin
yannamede ise Celâl Sahir (Erozan) gösterilmifltir. Fâik Âli’nin k›sa bir müddet son- yay›mlan›fl›ndan
yaklafl›k yedibuçuk
ra Midilli mutasarr›fl›¤›na atanmas› üzerine Faz›l Ahmet (Aykaç), toplulu¤un ikinci ay sonra üye
baflkan› olur. Fecr-i Âtî’nin baflkanl›¤›na daha sonra Hamdullah Subhi (Tanr›över) say›s›n›n 18’e
(Yücel, 1957, 51, 54, 59) ve onun ayr›lmas›yla Celâl Sahir (Erozan) seçilmifltir. düfltü¤ü görülüyor.
N N
ad›m atan nesli temsil edebilecek niteliktedir. SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
32 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
“Nesl-i Âtî umumî kâtibi Tahsin Nihat” imzas›yla yay›mlanan bu ilandan sonra
tart›flmalar gittikçe artar.
Fecr-i Âtî karfl›s›nda varl›k s›nav›na giren bu genç edipler, Nesl-i Âtî ad› yan›nda
kendilerine ikinci bir isim daha bulurlar: Yeni Nesil. “Nesl-i Âtî” ismi nas›l Fecr-i
Âtî’yi hat›rlat›yorsa Yeni Nesil ismi de Yeni Lisan’› akla getirmektedir. Bu isimlendir-
meler, her iki edebî grubun fikirlerini temsil ederek onlar›n yerine geçme arzusunu
simgeler. Nitekim kendilerini ispat için girifltikleri kalem mücadelesinde bu durum
apaç›k görülmektedir. Fecr-i Âtî - Yeni Nesil
Yeni Nesil gençleri, Rübap mecmuas›nda, kendi eserlerinin mevzu ve orijinali- (Nesl-i Âtî / Nâyîler)
te bak›m›ndan Fecr-i Âtî eserlerinden üstün oldu¤unu ileri sürerler. Mücadelesi.
Karikatürün alt›nda
Mehmed Rauf, Servet-i Fünûn’daki “Fecr-i Âtî’nin ‹flâs›” ve “‹flas-› Edebiyat” flu yaz› okunuyor:
(Mehmed Rauf, 1912a; 1912b) bafll›kl› yaz›lar›yla Yeni Nesil gençlerine hak verdi- - [Hakk› Tahsin: -Biz
¤ini aç›klar. Hamdullah Subhi (Tanr›över) ise, ortada yeni bir nesil bulunmad›¤›n›, de var›z.
- [fiahabettin
bu gençlerin Fecr-i Âtî’nin bir devam› oldu¤unu söyleyerek, fiahabettin Süley- Süleyman]: -Evet siz
man’›n onlar› “Zeyl-i Fecr-i Âtî” diye vas›fland›rmas›na kat›l›r (Tanr›över, 1912, 340- de vars›n›z.. Fakat
345). Meflhur hikâyeci Fahri Celâl Göktulga’n›n a¤abeyi Süleyman Bahri de “Sami” henüz bugün ne
taayyün etmifl bir
müstear ismiyle yazd›¤› “Tenekeciler” (Sami, 1912a, 18-22) ve “Basu bade’-mevt” flahsiyetiniz, ne de
(Sami, 1912b, 18-22) makalesinde Fecr-i Âtî’yi savunarak Yeni Nesil’e hücum eder. Fecr-i Âtî’den
Onlar› “ceplerinde topaçlar›, dudaklar›n›n kenar›nda macun bulafl›klar› olan yara- ayr›lm›fl bir
mazlar” diye nitelendirir. mesle¤imiz
mevcuttur.
Rübap mecmuas›nda Fecr-i Âtî’ye hücumlar›yla tan›nan Yeni Nesil, Kehkeflan
adl› dergide ayn› faaliyetlerine devam eder. Buradaki Fecr-i Âti aleyhtarl›¤›n›n ön-
deri, Selahattin Enis (Atabeyo¤lu)’tir. Yeni Nesil gençleri, di¤er tarafta da millîlik
vasf›n› Selanik’teki Genç Kalemler çevresine b›rakmamak için onlara da karfl› ç›-
karlar: “Bafllar›ndaki hürriyet kalpa¤›n›n üzerine yeni lisan, edebiyat-› milliye,
edebiyat-› avam diye diye bir muhallebici levhas› yap›flt›rarak meydan-› sanata
at›lanlar her fleyden evvel edebiyat›n halk için olmad›¤›n› anlamal›d›rlar” (Kara-
can 1912:411).
Bu münakaflalar s›ras›nda Yeni Nesil gençlerinin boy hedefi olarak fiahabettin Sü-
leyman görünmektedir. Fakat daha sonra Büyük Duygu dergisinde “Yeni Bir Halet-
i Ruhiye” bafll›kl› yaz›yla onlar› alk›fllayan, onlarla edebiyat›m›za yeni bir ruh geldi-
¤ini söyleyen de fiahabettin Süleyman oldu. fiahabettin Süleyman söz konusu yaz›-
s›nda Nesl-i Âtî gençlerinin eserleriyle “edebiyat›m›za Türklük hissinin hâkim k›l›n-
d›¤›”n› söyleyerek onlar› takdir ve teflvik etti (fiahabettin Süleyman, 1913, 229-231).
Kehkeflan kapan›nca, Nesl-i Âtî (Yeni Nesil) edipleri Nihâl mecmuas› etraf›nda
topland›lar. Fakat bu mecmua da ancak üç say› ç›kabildi (son say›: 19 fiubat 1914).
Nihâl’in peflinden ayn› kadro Safahat-t fiiir ve Fikir dergisini ç›karmaya bafllad›. Bu
derginin yaz› kadrosunda yer alan fiahabettin Süleyman, Yeni Nesil gençlerini Nâ-
yîler ad›yla edebiyat âlemine takdim etti (fiahabettin Süleyman, 1914, 3-6). fiaha-
bettin Süleyman’a göre, dünden alâkas›n› kesen terakkiyat (ilerleme) muallakta
(bofllukta) kalarak ölür. Meydana getirilen yenilikler kavmin ruhuna uygunsa, da-
ha kuvvetli olur, daha çabuk yay›l›r. Bu gençler de Türk fliirini ta memba›ndan al-
mak ve bu mayay› yeni nazariyelerle (Sembolizm, Parnasizm, Realizm) birlefltire-
rek edebiyat›m›zda yeni ve millî bir 盤›r açmak istemektedirler. Bu nazariyenin
mayas›n›, Avrupa’dan Yahya Kemâl (Beyatl›) getirmifltir. Onlar›n fliirlerinde, Yunus
Emre ve Mevlâna Celâlettin Rumî’de oldu¤u gibi bir “âheng-i derûnî” (iç musiki) Safahat-› fiiir ve
Fikir
mevcuttur. Nâyîlîk, Mevlâna ve Yunus Emre gibi vas›ta ile esas› yani lisanla hassa-
siyeti birbiriyle yo¤urmak demektir.
34 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
N N
SIRA S‹ZDE görece¤iz. SIRA S‹ZDE
Bunlardan Enis Behiç, Halit Fahri, Orhan Seyfi ve Yahya Saim ise Millî Edebi-
yat Hareketinin en baflar›l› flairleri aras›na girmifllerdir. Hakk› Tahsin, Ahmet Ha-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
flim’in övgüyle bahsetti¤i nadir flairlerden biridir (Ahmet Haflim, 1923, 2).
Fakat bütün bu önemli isimlere ra¤men Nesl-i Âtî Edebî Cemiyetinin, devrinde
K ‹ T A P
etkili oldu¤u söylenemez. Dönemin dergilerinden Nesl-i Âtî, ilk say›s›nda, “Nesl-i
K ‹ T A P
Âtî Cemiyet-i Edebiyesi”yle ilgisi bulunmad›¤›n› aç›klam›flt›r. Bu durum, söz konu-
su etkinin çok s›n›rl› kald›¤›n› gösteren bir iflaret say›labilir.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
2. Ünite - Ferdiyetçi Sanat Anlay›fl›: Fecr-i Âtî Kuruluflu ve Çal›flmalar› 35
Özet
Kendimizi S›nayal›m
1. Afla¤›dakilerden hangisi Fecr-i Âtî’nin kuruluflunu 6. Afla¤›dakilerden hangisi Fecr-i Âtîcilerin amaçlar›n›
kolaylaflt›ran etkenlerden biri de¤ildir? gerçeklefltirmek için yapmay› vaad ettikleri çal›flmalar
a. Daha önceden aralar›nda devam eden beraberlik aras›nda say›lamaz?
b. Bat›l› edebî mektepler ve Edebiyat-› Cedide örne¤i a. Mensuplar›n›n eserlerini ihtiva eden bir Fecr-i
c. Halis edebiyat aray›fl› Âtî Kütüphanesi kurmak, bir yay›n serisi olufl-
ç. Devrin her fleye politik bir gözlükle bakma al›fl- turmak
kanl›¤›na tepki b. Mensuplar›na veya açaca¤› yar›flmalarla baflkala-
e. Millî Edebiyat Hareketi’nin bafl göstermesi r›na, Bat›’n›n önemli eserlerini tercüme ettirmek
c. Herkese aç›k konferanslarla halk›n edebî zevki-
2. Afla¤›dakilerden hangisi Fecr-i Âtî ad› yerine teklif nin yükselmesine, bilgi hududunun geniflleme-
sine çal›flmak
edilmifl fakat kabul görmemifltir?
d. Bat›daki benzer müesseselerle iliflki kurup mem-
a. Edebiyat Kulübü
leketimizin edebî eserlerini onlara, onlar›nkini
b. Edebiyat-› Cedide
de bizim ayd›nlar›m›za tan›tmak
c. Nesl-i Âtî
e. Üyelerini yurt d›fl› seyahatlerine göndermek
d. Sînâ-y› Emel
e. Servet-i Fünûn
7. Fecr-i Âtî’nin kuruldu¤unu bildiren habere göre
Fecr-i Âtî’nin yay›n organ› afla¤›daki dergilerden hangisi
3. Afla¤›dakilerden hangisi Fecr-i Âtî’nin kurulufl tarihidir? olacakt›r?
a. 7 A¤ustos 1891 a. Fecr-i Âtî
b. 20 Mart 1909 b. Musavver Hale
c. 24 fiubat 1910 c. fiehbal
d. 11 Nisan 1911 d. Rübap
e. 29 Ekim 1923 e. Servet-i Fünûn
4. Afla¤›dakilerden hangisi Fecr-i Âtî’ye baflkanl›k yap- 8. Fecr-i Âtî Beyannamesi’nde, toplulu¤un yay›n orga-
mam›flt›r? n› olarak seçilen dergi afla¤›dakilerden hangisidir?
a. Celal Sahir Erozan a. fiehbal
b. Faz›l Ahmet Aykaç b. Servet-i Fünûn
c. Ahmet Haflim c. Fecr-i Âtî
d. Hamdullah Suphi d. Mecmua-i Fünûn
e. Faik Ali Ozansoy e. Tercüman-› Hakikat
5. Afla¤›daki eserlerden hangisi Fecr-i Âtî Kütüphanesi 9. Afla¤›dakilerden hangisi Fecr-i Âtî Encümen-i Edebî-
yay›n dizisinden ç›kmam›flt›r? si Beyannamesi’ne toplulu¤un sekreteri (kâtibi) olarak
a. Timsal-i Aflk (Cemil Süleyman) imza koymufltur?
a. Yakup Kadri (Karaosmano¤lu)
b. Hayat-› Fikriye (Köprülüzâde Mehmet Fuat)
b. Köprülüzâde Mehmet Fuat
c. ‹nhizam (Cemil Süleyman)
c. Müfit Ratip
d. Ruh-› Bî-kayd (Tahsin Nahit)
d. fiahabettin Süleyman
e. Bir Serencam (Yakup Kadri)
e. Cemil Süleyman (Alyanako¤lu)
Okuma Parças› I
YAKUP KADR‹, GENÇL‹K ve EDEB‹YAT HATIRALARI ler yapmak amac›yla kurulmufltu. Hattâ, ortaya att›¤›
Fecr-i Âti’nin kuruluflundan, san›r›m birkaç hafta sonra “Sanat flahsî ve muhteremdir” döviziyle bu amaca bir
“Resimli Kitap” adl› bir ayl›k dergide Nirvana bafll›kl› çeflit edebî kural niteli¤i de vermifl bulunuyordu.
bir yaz›m›n ç›k›fl› ve Refik Halit’in baflka bir dergide Öyle ama, “Edebiyat flahsî ve muhteremdir>> sözün-
Zend-Avesta kliflesi üzerine alt›nda bir nesir serisini ya- den acaba biz ne anl›yorduk? Bu da pek belli de¤ildi
y›nlama¤a bafllamas› üzerine Fecri Âti arkadafllar›m›z do¤rusu. K›l›k k›yafetinden, yaflay›fl tarz›ndan, uzun kâ-
aras›nda biz de hafifçe ›fl›ldar gibi olacakt›k. ¤›tlar üstüne dizdi¤i kûfî el yaz›s›na kadar acayip bir in-
Gerçi, bu baflar›y› bize sa¤layan fley -san›r›m ki- yaz›la- san olan fiahabettin Süleyman’a sorarsan›z, sanatta flah-
r›m›z›n özel de¤erinden ziyade, bafll›klar›n›n acayipli¤i siyetin bütün gelenek ve göreneklere karfl› koymak ol-
ve konular›n›n özgünlü¤ü olsa gerekti. Meselâ, ben Nir- du¤unu söylerdi, ama yaz›lar›nda Cenab’›n Faik Âli’nin
vana’da afl›r› zevklere dalm›fl bulunan ve hiç sebebi Farsça, Arapça kaidelerine göre yap›lm›fl zincirleme “ter-
yokken birdenbire yaflamaktan b›k›p yoklu¤a kar›flmak kibi vasfî>>lerini meflk etmekten hâlâ bir türlü kendini
isteyen bir genç adam›n geçirdi¤i ruh krizlerini bir sah- alamazd›. Onun edebiyatta yapt›¤› yenilik -daha do¤ru-
nelik dram fleklinde göstermeye çal›flm›flt›m. (Bu ya- su ihtilâl- yaln›z yaz›lar›na seçti¤i yakas› aç›lmam›fl ko-
z›mda Norveçli dram yazar› Ibsen’in bir eserinden il- nulard›. Bu bak›mdan, meselâ Ç›kmaz Sokak ve Siyah
ham alm›flt›m.) ‹yi ama, o zamana kadar Türk edebiya- Süs adl› iki tiyatro piyesi ile Aziz Katil bafll›kl› bir hikâ-
t›nda ne böyle kar›fl›k bir ruh krizine de¤inildi¤i görül- yesi bas›n âleminde hayli büyük bir gürültüye yol aç-
müfl; ne de Nirvana diye bir lâf iflitilmiflti. m›fl ve dolay›s›yla Fecri Âti de birçok hücumlara u¤ra-
Refik Halit’in Zend-Avesta bafll›¤›yla bunun alt›ndaki m›fl, (fiahabettin Süleyman, Ç›kmaz Sokak’ta sevicili¤i,
nesir serisi de hiç flüphe yok ki, yine bu bak›mdan hay- Siyah Süs’te bir harem a¤as›n›n aflk›n› konu olarak al-
ret uyand›rm›flt›. Bundan baflka, Refik Halit o yaz›lar›n- m›fl, Aziz Katil’de ise aflk yüzünden ifllenen cinayeti
da al›fl›lm›fl nesir temlerinden hiç birine yer vermemek- mazur göstermiflti) bu hücumlara cevap vermek görevi
te, hep cans›z fleylerden canl› varl›klar gibi bahsedip de ne çare ki, bana düflmüfltü. Zira, Fecri Âti’nin organ›
durmakta idi. fiunu da söylemem gerekir ki, Refik Halit Serveti Fünûn dergisinin kritik ve polemik sütununu
yaln›z bununla bir yenilik ve özgünlük göstermifl olmu- ben iflgal etmekte idim.
yordu. Çok flahsiyetli bir üslûbu da vard› ve bunda Ede- Pek iyi hat›rlar›m, Fecri Âti nam›na giriflti¤im kalem mü-
biyat› Cedide’nin all› pullu süslerinden hiçbir iz gözük- cadelelerinin benim için en zorlusu fiahabettin Süley-
müyordu. Refik Halit bununla da kalm›yor, gayet sade man’› savunmak olmufltu. Bana bu mücadelemde yar-
bir konuflma Türkçesiyle yaz›yordu ve bu Türkçe, he- d›m eden tek arkadafl›m da Refik Halit’ti. Hatta bu yar-
nüz fliirde Fikret’in, Cenab’›n, nesirde Halit Ziya’n›n et- d›m›n› öylesine sert bir flekle sokmufltu ki, günün birin-
kisinden kurtulamam›fl Fecri Âti arkadafllar›m›z›n hiç de de Fecri Âti içinde pek esef verici bir hâdiseye yol aç-
hofluna gider gibi de¤ildi. Hele, çok geçmeden ayn› m›flt›: fiöyle ki, o polemik yaz›lar›ndan biri, baflta reisi-
Türkçe ile Bir Bask›n’›, Refik Halit Fatma’n›n Talihi miz Hamdullah Suphi (Tanr›över) olmak üzere hemen
adl› ilk Anadolu hikâyelerimizi yazmaya bafllay›nca bu bütün arkadafllar›m›z taraf›ndan itirazlarla karfl›lanm›fl
yad›rgama kendini büsbütün belli etmiflti. Fecri Âti’de ve bu yaz›n›n dergimizde neflrine müsaade edilmemifl,
uygulad›¤›m›z bir kurala göre, yaz›lar›m›z› matbaaya yani bir çeflit sansür yasa¤›na çarp›lm›flt›. Bunun üzeri-
verilmezden önce yapt›¤›m›z elefltirme toplant›lar›nda ne, Refik Halit’le sansürü koymak isteyenler aras›nda
okundu¤u vakit öbür arkadafllar›m›z›n fliirleri, nesir ve fliddetli bir tart›flma olmufl ve neticede Refik Halit, Fec-
hikâyeleri çok defa alk›fllarla karfl›land›¤› halde bizim- ri Âti’den ç›k›p gitmiflti. (Yakup Kadri Karaosmano¤lu,
kilerin birtak›m anlaflmazl›klara yol açt›¤›n› görmemez- Gençlik ve Edebiyat Hat›ralar›, Bilgi Yay., Ankara 1969,
likten gelmek mümkün de¤ildi. s.60-65.)
Fakat, ne ben, ne Refik Halit bundan etkilenmezdik. Zi-
ra, birkaç› d›fl›nda Fecri Âti arkadafllar›m›z›n edebiyat
anlay›fllar›na ve bilgilerine pek önem verdi¤imiz yoktu.
Onlar, bizce, hâlâ Edebiyat› Cedide 盤›r›nda emekleyip
duruyorlard›. Oysa Fecri Âti bundan daha ileri bir 盤›r
açmak, Edebiyat› Cedidecilerden büsbütün baflka fley-
38 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
Okuma Parças› II
fiahabettin Süleyman lak güzellik) iddias›n› nazarlar›mda ve haf›zamda can-
NÂYÎLER: YEN‹ B‹R ÇENÇL‹K KARfiISINDA land›rd›. Eflâtun hüsnün tabiat haricinde bizatihi mev-
Bugün yeni bir zümre-i güzide-i flebap (gençlerden seç- cut oldu¤unu ve bütün güzel olan fleylerin ona tetabuk
kin bir zümre) “Nâyî” kelimesinin etraf›nda toplanm›fl, ve teflâbüh etmek (uymak ve benzemek) mecburiyetin-
yeni bir meslek-i edebî (edebî ak›m) ile hayat-› matbua- de bulundu¤unu iddia eylerdi. Esasen bu, ruh-› kavme
ta at›l›yor. Filhakika “Nâyî” lâfz› yabanc›lara bir fley ifa- ait müddeiyat›n (iddialar›n) düstur fleklinde tebellürün-
de edemezse de bu, bence en manidar, en zî-hayat (ha- den (belirmesinden) ibaretti. Havza - Bahr-› Sefid’le
yat dolu), en ziyade ruh-› esâsî-i Türkî (Türkçenin asl›- muhat ekalimde (Akdeniz civar›nda) oturanlar Kurun-›
n›n ruhu) ile mümteziç (uyuflan) bir kelimedir. Ulâda (Eski Ça¤da) hüsnü te’lih ediyorlar (ilahlaflt›r›yor-
Gençler, selefleri gibi, meselâ Hâmit gibi bugün bir ir- lar) ve ona bir flekl-i mahsus veriyorlard›. Eski Yunanis-
tica ile teceddüdü, teceddüd-i edebîyi temini düflünü- tan’da -yani ümmü’l-medeniyet olan Yunanistan’da- gü-
yorlar. üstad-› muazzam›n; Abdülhak Hâmid’in ricat-i zel ve kavî (kuvvetli) bir vücut her fleydi. Zafer, fleref,
tarihi tevellüdüne, tarih-i inkiflâf-› zekâs›na istinaden iklil (taç), hürmet hep ona aitti. Binaenaleyh efrad-›
yaflayan altm›fl ilâ seksen senelik bir mesafe-i maziye, kavm, üryan ve pür-gurur vücutlar›n› teflhir ediyorlar,
Galib’in vefat›ndan kendinin hayata kademzen oldu¤u binnetice, alatarîkü’l-k›yas (k›yas yoluyla), yana¤›n, gö-
(ayak bast›¤›) zamana kadar geçen müddete avdetten zün, duda¤›n, vechin, endam›n en güzeli intihap olu-
ibarettir. Bugünkü gençler bana anlatt›klar›na göre da- nuyor, timsâl olarak kabul ediliyordu. Daha sonra ak-
ha derinlere, bidayet-i saltanat-› Osmaniyana (Osmanl› vam hür, enâmî (halkç›), flahs›n neflv ü nemas›na (geli-
saltanat›n›n bafllang›c›na), hatta Rum Selçukîlerinin flip büyümesine) fevkalâde talepkâr muzaffer ve pür-ha-
(Anadolu Selçuklular›n›n) son devirlerine kadar gitmek, yat oldu¤u cihetle taassuptan müteneffir, ziyaya, nura
fliir-i Osmanîyi menba›ndan ahz etmek ve bu mayay› meyyal, sadegîye düflkün, vuzuh ve intizama fevkalâde
yeni nazariyat-› bedîiye (sanat teorileriyle) ile mezcede- riyâyetkâr idi. Bunun içindir ki onun nazar›nda hüsün
rek teceddüdü husule getirmek istiyorlar, Teceddüdat denilen fley bu fleraiti cami olandan ibaretti. Eski Yuna-
ekseriya maziye, yani kavmin ruh-› esasîsine ric’atle te- nistan, hüsün olmak üzere ak›l ve mant›¤›n emretti¤i in-
min olundu¤u takdirde payidar ve makbul olur. “Mâzi tizam ve mükemmeliyet dahilinde sâdegîyi tan›r.
ve teceddüd”... Bu size garip gelir. Fakat bilmeli ki dün- Bu sebepledir ki fiark’›n yani Hind’in, Çin’in, ‹ran’›n te-
den alakas›n› kesen terakkiyat, muallakta kalarak ölür, lakki-i hüsün ve sanat›yla (güzellik ve sanat görüflüyle)
yaflayamaz. Zaten teceddüde bir mana-y› hakiki ve fel- Havza’n›n telakki-i hüsün ve sanat› aras›nda pek derin
sefî vermek lâz›m gelirse dünün efkâr-› itikadat›na zam- bir fark mevcuttur. Havza do¤rudan do¤ruya ham mer-
larda bulunmak veyahut onlar› tadil ve ›slah etmek de- merin, ham lisan›n, ham esvat›n heyecân-› bediîyi (es-
mektir. Bahusus kavmin esasat-› ruhiyesine tetabukla tetik heyecan›) nakletmesini âmirdir. O mermerin üze-
(uygunca) husule getirilen yenilikler daha ziyade me- rinde ne renge ne de ziyan›n sihr ü füsununa, ne de efl-
tin, daha ziyade seriyü’l-intiflard›r (kolay yay›l›c›d›r). kâlin herc ü merc-i muazzam›na (flekillerin muazzam
‹flte Nâyîler de bu suretle hareket ediyorlar, Osmanl› karma kar›fl›kl›¤›na) raz› de¤ildi. Fazla süs, fazla sun’iyet,
Türklü¤ünün esas›na ç›k›yorlar. Bizim için, Osmanl› onu yorar. Halbuki fiark sanat› hiç böyle de¤ildir. O
Türklü¤ü için, pirü’l-mutasavv›fîn olan Mevlana Celalet- dâima heyecan-› bedii ile vas›tay› lisan›, elvan› (renkle-
tin-i Rumî Hazretlerinden ahz-› nefs-i meslek ediyorlar ri), eflkâli, evzâ (tav›r) ve harekât›, esvât› (sesleri), hutû-
ve kendilerini teberrüken “Nâyî” tesmiye eyliyorlar. Ma- tu (çizgileri) ayr› ayr› telakki eylemifl, heyecan› tama-
kalenin iptidas›nda bu kelimenin bana pek çok fleyler m›yla ifade edebilmeleri için onlar› mübala¤aya, anâs›r-
ihtar etti¤ini söyledi¤im zaman yan›lmad›¤›m› siz de › ecnebiye ile imtizaca davet etmifltir. Meselâ Sultan Sü-
anl›yorsunuz. leyman-› Kanunî türbesiyle Sultan Mahmud-› Sânî tür-
“Nâyî mesle¤ini Celalettin Rûmî Hazretlerinin vas›l ol- besini ziyaret edenler bu hakikate tamam›yla muttali
mas› bende baflka baflka tahassüsat› da uyand›rd›. Bu olurlar. Mimar Sinan Türbesi derunu tamam›yle fiarkî-
kelime ve Celalettin Rumî Hazretleri daima bana Eflâtu- dir. Orada ifade-i sâdekâr hutûttan mâada çinilerin de,
nîli¤i, yani milâd-› ‹sa Aleyhisselam’dan yirmi sene ev- ziyalar›n da, hatta biraz mübala¤akâr bir surette heye-
velki ‹skenderiye’yi ve binnetice Eflâtunîli¤i kadîm can› bedfîi mimari izhar ve irâe ettiklerini görürüz. Hal-
Bahr-› Sefîd (Akdeniz) havzas›n›, “hüsn-i mutlak” (mut- buki Sultan Mahmud tamam›yle aksinedir. Orada yaln›z
2. Ünite - Ferdiyetçi Sanat Anlay›fl›: Fecr-i Âtî Kuruluflu ve Çal›flmalar› 39
bir renk beyaza yak›n sincabî bir renk, gerek hutûtta, fiu sözlerde heyecan ile lisan›n ne kadar memzuç oldu-
gerek müzeyyenat-› ezhariyede ifadekâr , hamil-i hüsn- ¤unu görmemek, hissetmemek için insan›n edebiyattan
i bediîdir (estetik heyecan yüklüdür.) Burada vas›ta ile bînasip olmas› iktiza eder. Zaten o devirlerde, hatta bi-
esas tamam›yla birleflmifl demektir. raz sonralarda yaz›lan âsar tetkik edilecek olursa de¤il
‹skenderiye mektebine gelince o, bu harekât-› fikriye efkâr ve tahassüsât, hatta flekl-i edebî, esas-i edebî iti-
ve hissiyenin daha ziyade rakîki, daha ziyade müte- bariyle bütün nevak›sa ra¤men Nev-eflâtunî olduklar›
meyyizidir (seçkinidir). ‹skenderiye mektebi felsefiye- görülür. Meselâ Âfl›k Pafla’n›n:
since his ve mant›k yan›lt›c› bir âlettir. Vücut (varl›k) Gel ey dîvanesi büryan ü nânek
sun’î birfleydir. Binaenaleyh ruh ve hassasiyet do¤ru- Delüsi lahm ü flahm ü flîr dânek
dur. Bunlarda in’ikas etmeyen (yank›lanmayan) veya veya Süleyman Çelebi’nin:
tanîndâr olmayan (t›nlamayan) her fley bî-manad›r. Hat- Gerçi bunlar dahi mürseldürür
ta o kadar ki ruhu tenzih (ruhu güzellefltirme) ile asla Lîk Ahmed-i efdâl ü ekmeldürür.
takarrüp veya iltihak etmek (yaklaflmak veya birlefl- Veya, sözlerinin ma’nâ-y› zahirîsine atf-› nazar k›l›narak
mek) mümkündür, nazariyesine kadar ilerlemifl tasav- Halep’te “postun ç›kart›lan” zavall› Nesîmî’nin:
vufun esasat›n› teflkil etmifltir. fiu itibar ile o mesle¤e S›rr-› ezel old› âflikârâ
göre vas›ta flekl-i sun’îdir. Binaenaleyh flekil esasla im- Arif nice eylesün müdarâ
tizaç etmelidir ki bir k›ymete malik olabilsin. Vâlâ (yü- Her zerrede günefl oldu zahir
celik) mahrum-› k›ymet ve bî-manad›r. Vak›a Araplar Topra¤a sücût k›ld› tâhir
ve Acemler eski Yunan asar›n›n tercümesinden ibaret Ac› su flarâb-› kevser oldu
olup da medeniyet-i ‹slâmiyenin inkiflaf ve tezahürün- Her zehr nebat ü flekker oldu
den sonra fiark felsefesiyle kar›flan felsefeye bu mesle- Külli yer ü gök hak oldu mutlak
¤in yaln›z ruhiyata, itikadâta ait k›sm›n› alm›fllar, felse- Söyler def ü çeng ü ney, “enelhak”
fe-i flarkiye ve ‹slamiye ile meczederek tasavvufu bir Veya âfl›k-› mutasavv›f Emrah’›n bunlara nispetle yeni
nehr-i fikret (fikir ›rma¤›) gibi muazzam ve pür-envar olmakla beraber:
(›fl›k dolu) te’sis eylemifllerse de Mevlana Celalettin-i Hoca bana tan eyleme kim mescide gelmem
Rumî Hazretleri ona hem flekil, hem de ruhî k›ymetini Râh-› Hak bilmem
vermifltir. Ben mu’tekifim gûfle-i meyhâne banad›r
Mevlana-y› müflarünileyh Belh’te, Horasan’›n bu küçük Mescit de sanad›r
lahikas›nda (beldesinde) tevellüt etmesine (do¤mas›na) sözlerinde oldu¤u gibi.
binaen, Harezmî tabiyetinde halis bir Türk oldu¤u gibi Türk, Asyâî bir kavim olmakla beraber Acem’in ve
Rum (Anadolu) Selçukîlerine bilâhare tâbi olmas›, Kon- Arab’›n ruhundan baflka bir ruh ile silsile-i a’sar (as›rlar)
ya’da kesb-i s›yt ü flöhret etmesi ve halk›n ruhuna nü- aras›nda yaflam›flt›r. O her fleyden evvel t›pk› cenkte ol-
fuz eylemesi itibariyle de Türk zihniyet ve ruhiyetinin du¤u gibi kayd-fliken (kural çi¤ner) serâzât, t›pk› yayla-
as›rlardan beri yaflayan zinde bir vesikas›d›r. Yunus Em- lar›nda oldu¤u gibi sadeli¤e meyyaldir. Bahusus bu-
re dahi t›pk› Mevlana-y› müflarünileyh gibi Nev-eflâtunî günkü Osmanl› Türklü¤ünü teflkil eden maye-i esasîyi,
ve Türk olup o zihniyetin bize nâk›l-i müebbedidir (ebe- hulefâ-y› Abbasiye’den Kaim Biemrillah’›n zimâm-› hü-
dî nakledicileridir). Mevlana hiçbir zaman tahassüsat›n› kûmeti (hükümetin yular›n›), fiark ve Arap imparatorlu-
(duygular›n›) ifade ederken sadegîden (sadelikten) ay- ¤unu Al-Büveyh’ten al›p Selçuk ahfad›ndan Ertu¤rul
r›lmam›fl, vas›ta ile, lisanla heyecan-› bediîyi (güzellik Bey’e beflinci asr-› hicrî esnas›nda tevdi etti¤i dakika-
heyecan›n›) meczeylemifltir: dan Osmanl›l›¤›n bidayet-i teessüsü (kuruluflunun
Sermest-i câm-› ›flkem bî-bâde vü piyâle bafllang›c›) olan yedinci asr›n son senesine kadar cere-
Güftem zimen çi hâhî, güftâ ki sûz ü nâle yan eden vekâyi ve hâdisat izhar etmifltir. Bu iki as›r,
Men în ü ân ne-dânem ser-mest-i câm-› ›flkem Selçuklu ailesinin dahilen kendilerini yemeleriyle, Ha-
Mutr›b bizen nevâyî, sâkî bidih piyâle san Sabbah f›rka-i Haflîflesinin (Haflhaflîli¤in) îrâs-› deh-
(Mevlana) flet (korkuya sebep olma) ve hasar etmesiyle haricî düfl-
Vahdet meyin cür’as›n ma’fluk elinden içmiflem manlarla u¤raflmakla, Mo¤ol istilas›yla hakikaten fecayi
Ben dost kokusun alm›flam misk-i H›tâ’y› neylerem devri, hakikaten mudhike devridir. Zaten hande ile gir-
(Yunus Emre) ye ekseriye birleflir. ‹ki as›rl›k bir teflevvüfl (kar›fl›kl›k)
iki as›rl›k ceng ü cidal, iki as›rl›k tefessüh ve tereddi
40 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
(bozulma ve soysuzlaflma) ruhlar› ne gelmifl ne de ge- nazmiye-i Türkiye -eflkâl-i kadime-i Farisiye (tetabu-› iza-
lece¤i düflünen, baflkas›n›n mevcudiyetine mevcudiye- fet affedilsin) de¤il- hep bu suretle yaz›lm›flt›r. Binaena-
tinin intikalini âmir bulanan, k›llet-i menâm› (âz uyu- leyh Yahya Kemâl, meselenin ruhuna nüfuz etmifl bulu-
may›) k›llet-i taam› (az yemeyi) âzâdegî-i h›rs› (ihtirasa nuyordu. Yavafl yavafl bu fikrin etraf›na gençler topland›.
kap›lmamay›) esas telakki eden tasavvufa sevk etti¤i gi- Dünyada hiçbir fley yoktur ki mazide onun bir muadili
bi binneticede sadeli¤e, sadelikte hüsnün taharrisine bulunmas›n. La Bruyeree “Günefl etraf›nda yeni bir fley
isal etmifl (güzelli¤i sadelikte aramaya ulaflt›rm›fl), eski yoktur” dedi¤i zaman en do¤ru ve en basit hakikati söy-
‹ran’›n hatta Arab’›n tarz-› telakki-i hüsnünden Türkleri lemifltir. Filhakika alt›yüz senelik tarih-i edebiyat› Os-
ay›rm›flt›r. O hâlde Türklü¤ün ruhu için en do¤ru haki- maniye içinde devr-i tasavvufî bitip de devr-i saray bafl-
kat sadelikte, kanaatte, baflka bir mevcudiyete intikal- lad›¤› andan itibaren meslek-i Nâyî’ye muvaf›k pek çok
de, meselâ fena fi’fl-fleyh olmakta (fleyhin varl›¤›nda güzide sözlere tesadüf etmek mümkündür. Meselâ Ne-
yok olmakta) idi. fieyh Mehmet el-M›srî Niyazi: “llm-i dim’in:
bât›n›n husulüne âlet ve evvelâ hulus-› kalp, daima mür- Ben mi sâkî olay›m bezme dururken sevdi¤im
flid-i kâmilin nefesi, zikrullah, k›llet-i taam, k›llet-i ke- Böyle sîmîn saklar, billur, bazularla sen
lâm ve uzlet an-el-enamd›r (varl›k âleminden uzaklafl- Fuzulî’nin:
mad›r)” diyor ki bu iddialar›m›z›n lisan-› tasavvufta söy- Perîflân hâlin oldum sormad›n hâl- i perîflân›m
lenmifl en do¤ru vesikas›d›r. Unutmamal›d›r ki Osman- Gam›ndan derde düfltüm k›lmad›n tedbîr-i dermân›m
l› hükümeti tekyeler, yani tasavvuf üzerine müessistir. Ne dersin rûzigâr›m, böyle mi geçsin güzel hân›m
‹lk padiflah›n kay›npederi fieyh Edebali, ikinci padifla- Gözüm, cân›m, efendim, sevdi¤im devletlü sultân›m
h›n icrâât› duagûsu Hac› Bektafl Veli idi. Veya Hâmid’ in
fiu izahattan sonra esasa avdetle diyebiliriz ki bugünkü Var›n›z ovalarda, da¤da, k›rda
gençlik Edebiyat-› Cedide ve Fecr-i Âtî müntesiplerinin Düfl bir çukura, geber, kak›rda
bulamad›klar› bir nazariye, bir kaide etraf›nda toplan- sözleri gibi.
mak ve yeni bir 盤›r açmak istiyor, o da evvelce arz eti- Lakin mesele gayr-i idrakî (alg›lanamaz), gayr-i vicdanî
¤im “Nâyî”liktir. Nâyîlik demek, teflekkül-i Osmaniyana (de¤erlendirilemez) bir surette mevcut ve meknuz (gö-
ric’at demektir. Nâyîlik demek vas›ta ile esas, yani lisan mülü) bulunan› idrakî, vicdanî bir flekle vaz’etmek (koy-
ile hassasiyeti mezcetmek, tahassüsat-› mihanikiyet-i li- mak) ve ondan sonra ona göre hareket edebilmektedir.
san ile (duygular› do¤al bir dille) ifade edilmek ve ve- ‹flte bugünkü gençlik bunu ifa etmekle cidden mübahî
zin ve âhenkten baflka bir süs kabul etmemek, sadegî- olabilir.
yi timsal addeylemektir. Yeni Nesil, bize baflka bir lisan, baflka bir histe geldi.
fiurada itiraf› lâz›me-i vicdaniyeden olan bir hakikat Yeni Nesil baflka bir nazariyeyi hamil bulunuyor. Takri-
vard›r. O da bu nazariyenin mayesini, esas›n› Avrupa’da ben bir sene evvel bu cereyan›n bafl›nda ben iptida Ha-
senelerce tedkîkat-› edebiyede bulunduktan sonra ‹s- lit Fahri’yi buldum. Halit Fahri sakin ve sakit Nâyî lisa-
tanbul’a avdet eden flair Yahya Kemâl’in (Nefis n›n› teflkil ve tesis ile u¤rafl›yordu.
manzumelerini ancak birkaç dosta gösterecek kadar Lakin ihtiyaç ve cereyan baz› cereyanât› hissiye ve fikri-
k›skançt›r.) getirmesidir. Mumaileyh bana bir gün ye hafi (gizli) olmakla beraber pek seriyü’l-intikaldir (ça-
“......................................... . bir kanl› sevinç buk yay›land›r). Di¤er gençleri de ayn› gayeye tevcih
Kahkahât›yle bu havâlinin en genç, en dinç ediyordu. Halit Fahri flark masallar›n› Nâyî bir flekil ve
fiehsüvârân› k›l›ç koymamak azmiyle k›na ifade ile tespite çal›fl›rken, ötede Selahattin Enis Hakî-
Dolu dizgin kofluyorlard› ak›ndan ak›na” kiyyun (Realizm) mesle¤ini, Hakk› Tahsin esatîr-i flark›-
sözlerini okudu¤u zaman ahenk ve hassasiyetin yekvü- yeyi, Enis Behiç ve H›fz› Tevfik ve Orhan Seyfettin asr-›
cut gibi bu kadar birleflmesine hayret etmifl ve hemen ahir hislerini ve Yakup Salih fantaziyeleri, Safi Necip
meslek-i edebîsini sormufltum. O zaman bana hassasiye- Maupassant tarz-› tahkiyesini ayn› lisana nakle u¤rafl›-
tin lisanla imtizaç etmesi lüzumundan bunun Türk ruhi- yorlard›. Menfaat düflünmeksizin, yani s›rf sanatkâr ola-
yet ve zihniyetine daha muvaf›k gelece¤inden uzun uza- rak çal›flan bu gençler içinde Mevlanâ Celalettin-i Rumî
d›ya bahsetmifl, ben de âciz tedk›kat›ma binaen tasvip Hazretleri’nin intisal tarikiyle (soyundan gelme yoluyla)
eylemifl, üstad-› muhterem R›za Tevfik Beyle uzun uza- tahassüsat ve efkâr›n› hamil ‹bni Mevlanâ Hasan Saîd’i
d›ya bu hususta teâtî-i efkâr etmifltim. Filhakika bizim de buldular. O da baflka bir noktadan tetkik ve tetebbu
varsa¤›lar, koflmalar, destanlar, divanlar vesair eflkâl-i cihetiyle ayn› mesle¤i neflirle ifltigal ediyordu.
2. Ünite - Ferdiyetçi Sanat Anlay›fl›: Fecr-i Âtî Kuruluflu ve Çal›flmalar› 41
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Fecr-i Âtî’de fliir alan›ndaki faaliyetleri tan›yabilecek,
N
Fecr-i Âtî fliirinin tematik ve estetik özelliklerini belirleyebilecek,
Bu dönemin önemli temsilcilerini ay›rt edebilecek bilgi ve becerileri kazana-
bileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Sembolizm, • Serbest naz›m,
• Saf fliir, • Sone
• Serbest müstezat,
‹çindekiler
• DEVRALINAN M‹RAS VE ONU
GEL‹fiT‹RME
II. Meflrutiyet Dönemi Fecr-i Âtî’de Edebî
Faaliyet-fiiir • FECR-‹ ÂT‹ fi‹‹R‹N‹N ÖZELL‹KLER‹
Türk Edebiyat›
• FECR-‹ ÂT‹ fi‹‹R‹N‹N BELL‹ BAfiLI
TEMS‹LC‹LER‹
Fecr-i Âtî’de
Edebî Faaliyet-fiiir
fiiir, bir baflka fleye payanda olmayacaksa, ferdî meseleleri iflleyecektir. Edebiyat-›
Cedide ile Fecr-i Âtî bu hususta ayn› kanaati paylaflmaktad›rlar.
Fecr-i Âtî flairleri, ileriki k›s›mlarda anlat›laca¤› üzere dilin varl›k dünyas›yla il-
gisini koparacak ölçüde bir kapal› söyleyifle yöneldiler. Türk fliirindeki bu geliflme,
toplumsal mesajlar vermek isteyen “Millî Edebiyat” ve onun farkl› bir renkteki de-
vam› olan “Memleket Edebiyat›” hareketlerine ve Garip Hareketinin do¤al olana
yönelme ilkesine pek uygun düflmeyecektir. Böylece bu derece kapal› söyleyifle,
ancak ‹kinci Yeni Hareketi ile tekrar bir dönüfl görülecektir.
Âtî’nin siyasi temalar› tercih etti¤i asla söylenemez. Fakat fliirlerindeki genel tema
görünümüyle Fecr-i Âtî’yi temsil edebilen bir flairin siyasi bir fliir yazd›¤› görülebi-
lir. Tahsin Nahit ve “Menfadan Avdet” (Tahsin Nahit, 1909, 1037) fliiri bu durum
için örnek gösterilebilir. Afla¤›daki özellikler, Fecr-i Âtî için genel e¤ilimi belirleye-
cek türdendir.
fiekil Özellikleri
a. Fecr-i Âtî fliirinde daha önceki dönemlerden gelen bütün naz›m biçimleri kul-
lan›lm›flt›r. Fakat özellikle serbest müstezat ve soneyi daha çok tercih etmifller-
dir. Fikret, müstezad› klasik edebiyat›m›zdaki biçiminden uzaklaflt›rm›fl, Cenap
ise Frans›z fliirinin tan›t›c› naz›m flekli olan soneyi çokça kullanm›flt›r. Fecr-i Âtî
mensuplar› ise müstezad› “serbest müstezat” haline getirerek ad›na “nazm-› ser-
best” (serbest naz›m) demifllerdirr. Onlar›n dilinde bu terim, günümüzdeki gi-
bi vezin ve kafiye kay›tlar›n› tamamen atm›fl nazm› de¤il, her bir m›sra› aruzun
ayr› bir kal›b› veya tef’ilesiyle yaz›labilen fliiri ifade ediyordu. Onlar›n serbest
müstezada çok de¤er vermeleri -yukar›da k›smen belirtildi¤i gibi- türü birbirin-
den bütünüyle farkl›, hatta birbirinin z›dd› olan her an›, her olay› ve her türlü
ifadeyi dile getirmek için yatk›n görmelerindendir. Frans›z sembolistleri de ser-
best flekli ayn› gaye ile tercih etmifllerdir. Fecr-i Âti flairlerinin soneyi severek
kullanmalar› da yine Frans›z flairlerine duyduklar› hayranl›k dolay›s›ylad›r.
b. Fecr-i Âtî flairi bir duygulanma an›n› tasvir eder. Böyle bir an uzun sürmeye-
ce¤i için, onlar›n fliiri hacim itibar›yla genellikle k›sad›r. Her bir m›sra› ayr›
uzunlukta olan serbest müstezad› s›kça kullanmalar› da hem nitelik hem de-
vaml›l›k bak›m›ndan birbirinden tamamen farkl› bir y›¤›n duyguyu ayn› fliir-
de hissettirebilmek içindir.
Muhteva Özellikleri
a. Fecr-i Âtî flairi marazi, melankolik ve platonik, maddeden uzak bir beflerî afl-
k› terennüm eder. Fecr-i Âtî flairinin en çok iflledi¤i iki temadan biri aflk, di¤e-
ri tabiatt›r. Onun dilindeki aflk, do¤rudan do¤ruya beflerî bir aflkt›r. Yani ede-
biyat›m›z›n önceki dönemlerinde varl›¤› ifade edilen Tanr› aflk›, vatan aflk›,
millet aflk› gibi toplumsal bir anlam› bulundu¤u söylenemez. Bu aflk tamamen
beflerîdir ve sadece ferdî plandad›r. II. Meflrutiyet gibi cemiyetimizi topyekûn
de¤iflikli¤e sürükleyen bir sosyal hadise efli¤indeki bir nesil için “aflk”›n daima
ferdî planda olmas› ve fildifli kulesine çekilmifl bir edip tavr›, ilk bak›flta tuhaf
görünebilir. Gerçi onlar içinde de “Asker” fliiri yazan (M. Behçet), Girit Müs-
lümanlar›na fliir ithaf eden (E. Bülent) flairler vard›. Fakat bu nadirattan say›la-
cak manzumeler, genel görünüfle renk vermekten pek uzak kal›yordu.. ‹lham
perileri hep kamer gibi soluk çehreli, hasta, saf, leylî kad›nlard›r.
b. Fecr-i Âtî fliirindeki varl›klar›n hemen hepsi bir aflk unsurudur. Çünkü onun
nazar›nda her fley, asli varl›¤›ndan s›yr›larak, insan hüviyetine bürünür. Onlar
tabiat varl›klar›na kendi ruh hallerini izafe etmede çok usta ve ›srarl›d›rlar.
c. Bu toplulu¤un fliirinde mevsim ve vakit önemli bir yer tutar. Mevsim, özellik-
le k›fl veya sonbahard›r. K›fl, kardan dolay› tabiat›n de¤ifltirilmesi anlam›na ge-
lir. Sonbahar, hüznün ve onunla beslenen romantizmin ilham kayna¤›d›r. Ba-
zen do¤rudan do¤ruya bu vaktin ad› zikredilerek onun insan ruhunda yapa-
ca¤› ça¤r›fl›mlar ve ilhamlar verilmeye çal›fl›l›r. Ahmet Haflim’in fliirlerinin ço-
¤u, bafll›klar›yla bile ayn› ilham› verirler: Akflam, Gece, Gece Yar›s›, Seher,
Mehtapta Leylekler, Karanl›kta Beyaz Kufllar, Zulmet, Batan Ay›n Kenar›na
Sat›rlar gibi... Haflim’in baz› fliirlerinde bu vakit isimleri, farkl› yorumlamalara
müsait yar› ayd›nl›k-yar› karanl›k atmosferin bir unsuru olarak vard›r:
(...)
Alt›n kulelerden yine kufllar
Tekrar›n› ömrün eder ilân
Kufllar m›d›r onlar ki her akflam
Âlemlerimizden sefer eyler
Daha ziyade yar› ayd›nl›k yar› karanl›k vakitleri tercih eden Fec-i Âtî flairi, ak-
flam ile flafak aras›ndaki bir atmosferi hasta kamerle, elmas nücumla (y›ld›zlarla)
süsler; böylece ayd›nl›kta olmayan manzaran›n kalan k›sm›n› okuyucunun yoru-
muna b›rakarak, ondan alaca¤› yard›mla edebî metnin zenginlik kazanaca¤›na ina-
n›r. Ahmet Haflim’in flahsi damgas›n› tafl›yan ilk fliirleri “fii’r-i Kamer” serisi böyle-
dir. Tahsin Nahid’in
m›sralar›nda belli bir vakit ad› geçmemektedir. Fakat denizin alt›n renkli olmas›
(zehebî), ay ›fl›¤›ndan (çehre-i mah) dolay›d›r. Etraftaki sessizlik ve uyuma geceyi
ça¤r›flt›r›rken bu tabloyu bütünleyen ve k›smen ayd›nl›k hâle getiren, elmasl› ba-
k›fllara benzeyen gökyüzü çiçekleridir (ezhar-› sema).
ç. Tabiat›n en küçük teferruat›na var›ncaya kadar fliire girmesi Recaizâde ile
bafllam›fl, Edebiyat-› Cedide ile yayg›nlaflm›flt›. Fecr-i Âtî flairi tabiat› alt›n
renkli denizinden gümüfl renkli böceklerine var›ncaya kadar her fleyiyle flii-
re sokar. Bu tablo, ressam hassasiyetiyle, renk israf›yla meydana getirilir.
d. Sanat› “flahsî ve muhterem” kabul eden Fecr-i Âtî flairi, daima ferdî konular›
ifller. Bu konular aras›nda, yar› ayd›nl›k yar› karanl›k bir atmosferde idrak
edilen tabiatten baflka aflk da vard›r.
48 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
Dil ve Üslûp
a. Fecr-i Âtî’nin en göze çarpan özelliklerinden birisi kelime kadrosunda seçi-
ci olmalar›d›r. Edebiyat›n as›l malzemesi olan dil bahsinde onlar da Edebi-
yat-› Cedideciler gibi davranarak, kelimelerin milliyetine de¤il ses k›ymetine
ve anlat›lmak istenen kavram› ifadedeki kudretine önem verdiler. Böyle bir
tercih onlar› da Edebiyat-› Cedideciler gibi ahenk u¤runa Arapça ve Farsça
sözlüklerin k›y›s›nda köflesinde kalm›fl bir y›¤›n kelime kadrosunu Türkçe-
ye sokma gayretine götürdü.
b. Fecr-i Âticilerin severek kulland›klar› özel kelime kadrosu, ahenktar olma-
n›n yan› s›ra nezaket, nezahet ve zarafet ifade eden son derece yumuflak,
zarif kelimelerdir. Söz konusu kelimelerden çok kullan›lanlar› sayal›m: Me-
sa (akflam), fleb (gece), melâl (hüzün), matem, miyah (sular), “lahn” (na¤-
Fecr-i Âtî flairlerinin kelime me), mîna (flarap fliflesi, cam, billur, gümüfl üzerine nakfledilen lacivert veya
seçimindeki gayretleri, yeflil renkli s›rça), cevf (boflluk), nücûm (y›ld›zlar), erganun, erguvanî, neftî
ahenkli, müzikal de¤eri
yüksek bir fliir dili (neft renkli), zehebî (altun renginde), zulmet, mehtâp, rüya, rûh, ervâh, ri-
yakalamak içindir. yâh (rüzgâr), elmas, çiçek, ye’s, nûr, akflam, ilâhe, mülhime (ilham perisi)
gibi kelimeler onlar›n çok severek kulland›klar› söz servetindendir. Özellik-
le “kamer”, muhayyilelerini daima harekete getiren “alçak gönüllü fakat
hasta bir ilham perisidir” (Levend, 1938, 288). Bu kelimelerin ortak taraf› s›-
fat olmalar› veya s›fat gibi kullan›lmalar›d›r. Bundan dolay› Fecr-i Âtî flairle-
ri, daima renkli hayat sahnelerini, tabiat manzaralar›n› dille canland›rmaya
gayret etmifllerdir.
Her birinin fliirinden rastgele seçilecek m›sralar bile bu özelli¤i gösterebilir.
Fecr-i Âtî flairleri, daima “Melâl-i mesâ” terkibi Köprülüzâde Mehmet Fuat ve Celâl Sahir’in birer fliirine, “er-
renkli hayat sahnelerini,
tabiat manzaralar›n› ganun” Mehmet Behçet’in kitab›na, “mina” Tahsin Nahid’in ve “mülhime” Emin
canland›rmaya gayret Bülend’in k›z›na isim olmufltur. Kamer ve zulmet (karanl›k) fliiri yazmam›fl Fecr-i
ederler.
Âtî flairi yoktur. Ahmet Haflim’in “fii’r-i Kamer” serisi, hepsi için örnek metinlerdir.
Severek kulland›klar›n› söyledi¤imiz di¤er kelimeler ise zaten bu fliirlerin atmosfe-
rini tamamlayacak cinstendir.
Tahsin Nahit zaten “kamer flairi” diye tan›n›r. Onun “Ye’s-i Kamer”i flöyle bafllar:
Leb-i nâz›m gibi cebhemde riyâh-› eylül
Hiss-i aflk›nla yanan aln›m› flefkatle öper
Ah bilsen ne kadar hasta dün akflamki kamer!
3. Ünite - Fecr-i Âtî’de Edebî Faaliyet-fiiir 49
Toplulu¤un di¤er baflar›l› bir flairi Emin Bülend’in ço¤u fliiri de ayn› kelime kad-
rosuyla doludur. Onun “K›fl Gecesi” fliirinden birkaç m›sra:
Birgün
Akflam›n ölgün
Duran o nâmütenâhî ziya denizlerine
Gark olan eflcar
Gark olan ovalar,
Oluyorken sükût-› hüzne makar
Geldin âlâm-› kalbi teskine...
Frans›z sembolistleri gibi f. Duygu yo¤unlu¤una önem vermeleri ise, Edebiyat-› Cedide’den çok iltifat
Fecr-i Âtî flairleri için de fliir, gören “ah!”, “of!”, “ey!”, “heyhât” gibi nidalar› çok kullanmalar›n› gerekli
her fleyden önce bir musikili
metindir.
k›lm›flt›r:
SIRA S‹ZDE Fecr-i Âtî fliirinde en çok hangi naz›m biçimleri tercih edilmifltir?
SIRA S‹ZDE
1
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
SIRA S‹ZDE Fecr-i Âtî’nin fliirS‹ZDE
SIRA sanat› hakk›nda benimsedi¤i ilkelerden bir kaç›n› say›n›z.
2
S O R U FECR-‹ ÂT‹
S O R Ufi‹‹R‹N‹N BELL‹ BAfiLI TEMS‹LC‹LER‹
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
Fecr-i Âtî toplulu¤u flairleri Ahmet Haflim, Tahsin Nahit, Mehmet Behçet, Emin Bü-
D‹KKAT
lent, Celâl Sahir,
D‹KKAT
Fâik Âli, Fuat Köprülü, Ali Canip, Hamdullah Suphi, Faz›l Ahmet,
S O R U Mehmet Ali STevfik, O R U ‹brahim Alaattin, Abdülhak Hayri, Nevin, Ahmet Samim ve
Mehmet Rüfltü’dür.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
D‹KKAT
Bunlardan son üç ismin edebî hayat› adeta Fecr-i Âtî’nin ömrü kadard›r. fiairli¤i
D‹KKAT
heveskârl›k s›n›r›nda kalan Mehmet Rüfltü ve Nevin (Kimyager Neyyir)’in manzu-
AMAÇLARIMIZ meleri toplulu¤un
AMAÇLARIMIZ sesini temsilden de uzakt›r. Abdülhak Hamid’in akrabas› Abdül-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
hak Hayri (1890-1918) ise bu isimlerden daha velut ve Fecr-i Âtî fliir atmosferine da-
ha yak›n olmakla birlikte fliiri çok erken b›rakm›fl, dünyay› erken terk etmifltir.
K ‹ T A P
AMAÇLARIMIZ Fecr-i ÂtîK ‹fliirini
AMAÇLARIMIZT A Ptemsil kabiliyeti bak›m›ndan kusursuz flairimiz Ahmet Haflim
(1885-1933)’dir. Haflim, Galatasaray Sultanîsindeki ö¤rencilik y›llar›nda (1897-
1907) Arapça hocas› Zihni Efendi, Farsça hocas› Feyzi Efendi gibi klasik edebiya-
TKE L‹E VT ‹ ZA Y OP N t›m›z› iyi tan›yan
T KE L ‹E VT‹ ZAhocalar
Y OPN ve Tevfik Fikret ve Ahmet Hikmet gibi devrinin galip sa-
nat telakkilerini temsil eden flahsiyetlerin teflvikleri aras›nda kendine çizdi¤i yolu,
Fecr-i Âtî’nin ve Mecmua-i Edebiye (nu. 19, 7 Mart 1901)’deki ilk fliiri “Hayâl-i Aflk›m” ile göstere-
Türk fliirinin en cektir. Edebiyat-›
Tbüyük
ELEV‹ZYON T E L E V ‹ Z Cedide
YON temayüllerini devam ettiren bu ve 1908’e kadar yazd›¤› fli-
‹ N T E R flairlerinden
NET ‹ N T E R N E T
irleri onun ç›rakl›k devri mahsulleri olarak kabul edilir.
Ahmet Haflim
‹NTERNET ‹NTERNET
3. Ünite - Fecr-i Âtî’de Edebî Faaliyet-fiiir 51
“Bütün âsâr›, en eskilerden en sonlar›na kadar, hep yeni ve nadide güzellikle mefl-
budur (dopdoludur). ‹stiareleri nâ-flinide (duyulmam›fl), elfaz› (sözleri) sanki bir
renk, bir rayihad›r (kokudur). ‹lk elinize düflen bir mecmua-i efl’ar›n› (fliir kitab›n›)
aç›n›z; o zamana kadar mevcudiyetinden bîhaber oldu¤unuz esrarengiz bir âlem-i
hüsn ü hayale (güzellik ve hayal dünyas›na) giriyorsunuz zannedersiniz. Sema bil-
di¤imiz sema de¤il; etraf›n›zda sular aks-i elvan-› gurûb ile titreyerek mahmur ve
pür-ahenk cereyan eder.
Sembolist nâm-› umumîsî (genel ad›) alt›nda tevhidi (bir araya gelme¤i) hayal ede-
rek çal›flan nesl-i edebînin (edebî kufla¤›n) bütün efrad›nda görüldü¤ü gibi, Verhae-
ren’in de saât-› ilham› geceyle ibtidar eder (sür’atle bafllar). Akflamüstü, genifl ovala-
r›n yollar›, tepeleri, flecer ü heceri (a¤açlar› ve tafllar›) üzerinde tekâsüf eden (topla-
nan) eflatun sis, Verharen’in reng-i efl’ar›n› (fliirlerinin rengini) teflkil eder. Bu fliir-
lerde zulmet ve nur birbirine daha kuvvet verebilmek için yan yana dururlar. Câmit
(donmufl) ve namütenahî (sonsuz) karanl›klar› bir hatt-› âteflîn ile y›rtarak her fley
üzerinde ani fecr yak›p söndüren flimflekler; beyaz saçlar›n› sahilin kayalar› üzerin-
de tarayan korkunç dalgalar, mesafelerde uçan kavafil-i bâd-› mecnunenin safîr-i
vezan› (delirmifl rüzgâr kafilelerinin esen ›sl›¤›) onu her fleyden ziyade mütehassis
eder. Denilebilir ki, Verhaeren ancak bunlar› anlat›rken ruhunun taflk›n ihtiyacât›-
n› dindirir. Bâd-› zemzemedâr-› fecri (sabaha yak›n vakitlerin ezgi dolu rüzgâr›) si-
ze tasvir etmek için hafif sular›n âheng-i cereyan›n› (sular›n ak›fl›ndaki ahengi),
dallar›n feflâfeflini [ç›kard›¤› f›fl›lt›y›] istiare eden bir lisan sahibi olma¤› bilen Verhae-
ren’in hassa-i mümeyyize-i edebiyesi (belirgin edebî niteli¤i) kuvvet ve azamettir.”
(Ahmet Haflim, 1908, 76)
O Belde
Denizlerden
Esen bu ince havâ saçlar›nla e¤lensin.
Bilsen
Melâl-i hasret ü gurbetle ufk-› flâma bakan
Bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin!
Ne sen,
Ne ben,
Ne de hüsnünde toplanan bu mesâ,
Ne de âlâm-› fikre bir mersâ:
Olan bu mâî deniz,
Melâli anlamayan nesle âflinâ: de¤iliz.
Sana yaln›z bir ince tâze kad›n
Bana yaln›zca eski bir budala
Diyen bugünkü befler,
Bu sefîl ifltihâ, bu kirli nazar,
Bulamaz sende, bende bir ma'nâ,
Ne bu akflamda bir gam-› nermîn
Ne de durgun denizde bir mu¤ber
Lerze-i istitâr ü isti¤nâ
Sen ve ben
Ve deniz
Ve bu akflam ki lerzesiz, sessiz
Topluyor bû-y› rûhunu gûyâ,
Uzak
Ve mâî gölgeli bir beldeden cüdâ kalarak
Bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkûmuz...
O belde?
Durur menât›k-› dûflîze-i tahayyülde;
Mâî bir akflam
Eder üstünde daima aram;
Eteklerinde deniz
Döker ervaha bir sükût-› menâm.
Kad›nlar orda güzel, ince, sâf ü leylîdir,
Hepsinin gözlerinde hüznün var
Hepsi hemfliredir veyahut yâr;
Dilde tenvîm-i ›st›râb› bilir
Dudaklar›ndaki giryende bûseler, yahut,
O gözlerindeki nîlî sükût-› istifhâm
Onlar›n rûhu, flâm-› mu¤berden
Mütekâsif menekflelerdir ki
Mütemâdî sükûn u samt› arar;
fiu'le-i bî-ziyâ-y› hüzn-i kamer
Mültecî sanki sâde ellerine
O kadar nâtüvan ki, âh, onlar,
Onlar›n hüzn-i lâl ü müfltereki,
Sonra dalg›n mesâ, o hasta deniz
Hepsi benzer o yerde birbirine...
3. Ünite - Fecr-i Âtî’de Edebî Faaliyet-fiiir 53
O belde
Hangi bir k›t'a-i muhayyelde?
Hangi bir nehr-i dûr ile mahdûd?
Bir yalan yer midir veya mevcûd
Fakat bulunmayacak bir melâz-› hûlyâ m›?
Bilmem... Yaln›z
Bildi¤im, sen ve ben ve mâî deniz
Ve bu akflam ki eyliyor tehzîz
Bende evtâr-› hüzn ü ilhâm›
Uzak
Ve mâi gölgeli bir beldeden cüdâ kalarak
Bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkûmuz...
(fiiir ve Tefekkür, say›: 1, 20
A¤ustos 1325 [2 Eylül 1909], s.5-6)
Ayn› dönemdeki di¤er fliirleri de konu itibar›yla titiz bir seçimin neticesidir.
fiiirler genellikle günün belli vakitleri, kufllar ve kamer etraf›ndad›r.
1915-1921 aras›nda tam bir suskunluk dönemi geçiren Haflim, Türkçenin yafla-
d›¤› de¤iflme ve geliflmeye ayak uyduran, yo¤unlu¤u itibar›yla öz fliire örnek gös-
terilebilecek sanat flaheserlerine Piyale (1926) ile imza atm›flt›r. “Merdiven”, “Bir
Günün Sonunda Arzu”, “Havuz”, “Par›lt›”, “Karanfil”, “Bülbül” ve “Mukaddeme”
(Piyale) adl› fliirlerinin hacmi dar fakat ça¤r›fl›mlar› oldukça genifltir. fiair, akflam
vakti ve gurup manzaralar›yla çok renkli tablolar çizmifltir.
SIRA S‹ZDE Fecr-i Âtî fliirinin özellikleri göz önüne al›nd›¤›nda bu toplulu¤u en iyi temsil eden flairin
SIRA S‹ZDE
3 kim oldu¤u söylenebilir?
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
Bu metin ile henüz Fecr-i Âtî kurulmadan k›sa bir müddet önce Musavver Mu-
hit mecmuas›nda yay›mlad›¤› “Emile Verhaeren” (Ahmet Haflim, 1908, 74-75),
S O R U “Henri de Règiner”
S O R U (Ahmet Haflim, 1909, 190-191; 202-203) ve Fecr-i Âtî’den arka-
dafl› Tahsin Nahid’in fliir kitab› hakk›nda yazd›¤› “Rûh-› Bî-kayt F›rsat›yla” (Ahmet
D‹KKAT Haflim, 1910, D ‹ 291-294)
KKAT adl› yaz›lar›n›n mukayesesinden anlafl›ld›¤› üzere Haflim,
edebî formasyonunu almaya bafllad›¤› tarihten vefat›na kadar daima Sembolizm’in
peflinde olmufltur.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Fecr-i Âtî’nin bir di¤er flairi Emin Bülent (Serdaro¤lu) (1886-1942), Fecr-i
Âtî’den baflka bir edebî gruba kat›lmam›flt›r. Onlardan farkl› olarak, ferdi konular
AMAÇLARIMIZ yan›nda devrinin
AMAÇLARIMIZ sosyal meselelerine ve millî ›zd›raplara da aç›k bir sanatkârd›r.
Galatasaray lisesindeki ö¤rencilik y›llar›nda (1901-1905) kazand›¤› iyi derecede
Frans›zca sayesinde Frans›z edebiyat›yla temasa geçen Emin Bülent, klasik edebi-
K ‹ T A P yat›m›zdan K-lirizmi
‹ T A Pdolay›s›yla- Fuzuli’ye hayrand›r. Ancak dilindeki tamlamalar ve
m›sra yap›s›na bak›nca, en kuvvetli tesiri Fikret’ten ald›¤› görülür.
fiiire daha Galatasaray Sultanîsi y›llar›nda bafllar. Bu s›ralarda ileride flöhretini
TELEV‹ZYON ve bunun Tgetirdi¤i
E L E V ‹ Z Y OFecr-i
N Âtî azal›¤›n› temin edecek manzumeler yazar. Onun bu-
gün de edebiyat tarihimizde mümtaz bir yere sahip olmas›n› sa¤layan “Hisarlara
Emin Bülent Karfl›”, “Hâtif Diyor ki” gibi Nam›k Kemâl’deki, gür sesin duyuldu¤u fliirleri, asl›n-
Serdaro¤lu
da bir destan flairi olarak do¤du¤unu akla getirir. Yine II. Meflrutiyet’ten önce ‹s-
‹NTERNET ‹NTERNET
tanbul’un flaire bo¤ucu gelen havas›ndan uzaklaflma arzusu ve bir çöl nostaljisi ile
yazd›¤› “Çöller” fliirleriyle, Cenap fiahabettin’in “Çöl” manzumesi, Hac Yolu’ndaki
çöl tasvirleri, Fâik Âli’nin “Badiyelerde” manzumesi ve Ahmet Haflim’in “Çöller” fli-
irleri aras›nda benzerlikler dikkat çekmektedir. Ayn› ruhî ç›rp›n›fllarla söyledi¤i
“Hacer ile ‹smail”de ise, klasik edebiyat›m›zdaki “zemzem” k›ssas›n›n telkin etti¤i
dinî bir vecd ile beraber kalbin teslimiyeti, isteyen ve karar veren bir iradenin az-
mi, sab›r ve tahammülün derinli¤i, mahrumiyetin ve k›vranman›n son haddi, kuru
ve hummada bir çevre içinde canland›r›lm›flt›r (Yazar, 1940, 17).
II. Meflrutiyet sonras› Emin Bülend’i, “Gurbet Geceleri”, “Sana”, “Kendi Kendi-
me” gibi fliirlerle biraz da içinde bulundu¤u Fecr-i Âtî toplulu¤unun genel havas›n-
dan dolay›, hissî ve flahsî konulara yönelmifl görürüz.
Pek az fliirle edebiyat tarihimizde kendisine yer edinme s›rr›na eren, fakat çe-
kingen mizac›ndan ötürü sa¤l›¤›nda bunlar› kitaplaflt›ramayan Emin Bülend’in
manzumeleri, Salih Zeki Aktay taraf›ndan Emin Bülend’in fiiirleri (‹stanbul, 1945)
ad›yla bir kitapta toplanm›flt›r. R›fat Necdet Evrimer’in, Fecr-i Âtî fiairleri: Emin Bü-
lent (‹stanbul, 1958) adl› eseri ise Aktay’›n kitab›n› tamamlar mahiyettedir.
Fecr-i Âtî’nin önemli temsilcilerinden Tahsin Nahit (1887-1919) de Emin Bü-
lent gibi Fecr-i Âtî d›fl›nda herhangi bir zümreye kat›lmam›fl flairlerimizdendir. Ah-
met Haflim’den sonra, bu toplulu¤un fliirde en baflar›l› ve en velut temsilcisi odur.
Galatasaray Sultanîsinde ö¤renci iken Selanik’teki Çocuk Bahçesi dergisinde “T.
Nahide” imzas›yla fliirler yay›mlayan Tahsin Nahit, II. Meflrutiyeti takip eden gün-
lerde birbiri ard›na ç›kan Demet, Afliyan, Kad›n (Selanik) ve Musavver Muhit mec-
mualar›nda yay›mlanan fliir ve mensurelerle 31 Mart vak’as›na kadar edebî faaliye-
te devam eder. Di¤er taraftan bir ittihatç› olarak siyasetle ilgilenir. Fecr-i Âtî’nin te-
flekkülünden itibaren onun edebî çal›flmalar›nda önemli bir yo¤unluk görülür. Re-
3. Ünite - Fecr-i Âtî’de Edebî Faaliyet-fiiir 55
simli Kitap, Kad›n (‹stanbul), Musavver Emel, Musavver Hale, Jale, fiiir ve Tefekkür,
Servet-i Fünun, Mehasin, Resimli Roman, Rübap, ‹çtihat ve Hakk’›n Edebî ‹lâvesi
gibi devrin itibarl› edebî yay›n organlar›nda imzas› görülen Tahsin Nahit, ‹smail
Hami (Daniflmend) ile birlikte Kanat adl› bir dergi de ç›karm›flt›r. Ömrünün sonla-
r›nda, hece-aruz münakaflalar›nda, iki karfl› grubu temsil eden fiair ve fiair Nedim
mecmualar›n›n ikisinde de yazd›. Çünkü o, fliiriyeti bu fleklî unsurun tamamen d›-
fl›nda gördü¤ünü flöyle izah ediyordu:
-Tekke fliirlerini, saz flairlerini, köy türkülerini unutuyor musunuz? Hece vezniyle
söylenen fliirler milletin mal› de¤il midir?
-fiüphesiz ki onlar da milletin mal›; fakat milletin olmak itibar›yla bir koflman›n bir Tahsin Nahit
gazelden fark› yoktur. Nitekim eski saz flairlerinin kahvehanelerinde fasla baflland›-
¤› zaman peflrev ve taksimden sonra bafl âfl›k taraf›ndan bir gazel okunur ve bunu
müteâkip divanlar, koflmalar s›ras›yla teganni edilirdi. Eskiler, bizim Türkçülerimiz
gibi mutaass›p de¤ildiler. Saz ve tekke fliirleri meyân›nda (aras›nda) aruzla yaz›lm›fl
pek güzel eserler vard›r. Daha eski Frans›z flairleri balât yazarlard› diye Rönesans’›n
getirdi¤i sone bugün metrûk mudur? Her yeni tarz, her yeni flekil -e¤er haddizât›nda
bir k›ymeti hâiz ise- edebiyat› güzellefltirir, zenginlefltirir...
Mey ve mahbuptan baflka bir fleyden bahsedemeyen gazellerin a¤niyadan (zengin-
lerden) caize almak için s›ralanm›fl kasidelerin, manas›n› milletin okur-yazarlar›-
n›n bile anlayamad›¤› bu eserlerin taklit ve ihyas›nda memleket için, hatta fliir için
ne faide tasavvur ediyorsunuz? Onlar› taklit ve ihyâdan baflka birfley yapmayal›m
demiyorum ki. Ben onlardan azamî istifâde edelim, onlar›n kabil-i inkâr olmayan
güzel cihetlerini yeni kuraca¤›m›z sanat bünyesinde malzeme olarak istimâl edelim
diyorum...
-Peki, o halde asrî fliir nas›l olacak?
Benim kanaatimce asrî fliir, irs ve muhitin tesiri alt›nda kendili¤inden inkiflaf ede-
cektir. Süleyman Çelebi’den Tevfik Fikret merhuma, Yunus Emre’den R›za Tevfik’e
kadar aruz ve hece ile yaz›lan güzel fleylerin bir muhassalas› (birleflimi) olacak,
muâs›r ve güzide ruhlar›n süzgecinden, eslâf›n asar› süzülerek tasallüp edecektir.
Hece yahut aruz veya hiç akl›m›za gelmeyen üçüncü flekil... Bu eflkâlin bence hiç
ehemmiyeti yoktur, elverir ki yaz›lacak fliirler rûhumuzda bir ma’kes bulabilsin
(Tahsin Nahit, 1919, 55).
Tahsin Nahit 1910’a kadar yazd›¤› fliirleri, Rûh-› Bî-kayd (1910) ad›yla kitaplafl-
t›rm›flt›r. Bu tarihe kadar yazd›¤› manzumelerin hepsini almad›¤› söz konusu ki-
tap, her biri Fecr-i Âtî’den bir arkadafl›na ithaf edilmifl befl bölüm halindedir: Ben-
lik, Aflk, Serab-› Müstakbel, Raks-› Elhan, Tabiat. Bu isimler, Tahsin Nahid’in flii-
rindeki flekil ve muhteva tercihlerini ifade edebilecek cinstendir. O, ferdiyetçi bir Fecr-i Âtî’de yer alan Yakup
zümrenin flairi olarak daima aflktan bahsetmifl, farkl› vakit ve mevsimlerdeki tabi- Kadri ve Refik Halit, Ali
Canip, Mehmet Ali Tevfik,
at manzaralar›n›n kendi ruhundaki akislerini dile getirmifltir. Rûh-› Bî-kayd’daki Fuat Köprülü, Celal Sahir,
aflk›n de¤iflmez taraf› yar› platonik ve marazî bir özellik tafl›mas›d›r. Tabiatsa mefl- Hamdullah Suphi gibi
isimleri daha sonra Millî
cer (koru, a¤açl›k), çiçek, deniz, kamer (ay) ve nücumla (y›ld›zlar) süslü bir de- Edebiyat hareketi içinde
korla tekrarlan›r. görece¤iz. Buna karfl›n
Fecr-i Âtî d›fl›nda herhangi
fiekil olarak beyit esas›na dayanan naz›m flekilleri de kullanmakla birlikte ter- bir edebî zümreye
cihi serbest müstezatt›r. Bu tarzdaki fliirlerini “Raks-› Elhan - Serbest Naz›m” ad›n› kat›lmam›fl olan Ahmet
verdi¤i bölümde toplamas› dikkat çekicidir. “Raks-› elhan” terkibi, fliirin oynak ve Haflim, Tahsin Nahit ve
Mehmet Behçet, fiahabettin
k›vrak bir müzik parças›na benzetildi¤ini gösterir. Bu metinlerde aruzun belli bir Süleyman gibi isimler de
kal›b›na esir ve mecbur olunmadan, sabit bir veznin sa¤layaca¤›ndan öte bir vard›r.
56 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
ahenge eriflmek ve ilham›n fliir ikliminde daha serbestçe kanat ç›rpmas› arzulan-
m›flt›r. Edebiyat-› Cedide ile bafllayan tema-vezin iliflkisi, yani teman›n de¤iflmesi-
ne göre veznin de¤iflmesi, serbest müstezad›n yap›s›na uygundur. Tahsin Nahit
de bunu deneyerek kendinden sonra devam edecek olan “nazm-› serbest” terimi-
ni kullanm›flt›r. Afla¤›daki metin bu tür fliirlerinden biridir.
Kamerle
-Ali Sühâ’ya
Tahsin Nahid’in as›l kuvvetli fliirleri Ruh-› Bî-kayd’dan sonra yazd›¤› fakat kitap
haline gelmemifl olanlar›d›r. Bu manzumelerin dili, Türkçenin tabii geliflme ve de-
¤iflmesi istikametinde konuflma diline do¤ru bir temayül gösterir. Ayr›ca Millî Ede-
biyat hareketinin tesiriyle baz› fliirlerinde âfl›k edebiyat› naz›m flekillerini de kullan-
m›flt›r. Bütünüyle dikkate al›nd›¤›nda onun sanat›nda saf fliire do¤ru gidifl net ola-
rak görülür.
3. Ünite - Fecr-i Âtî’de Edebî Faaliyet-fiiir 57
Tahsin Nahit, fliir yan›nda hem elefltirmen hem piyes yazar› olarak tiyatro ile de
ilgilenmifltir. Bu alandaki ilk denemesi, Nam›k Kemal’in Zavall› Çocuk piyesini ha-
t›rlatan Hicranlar (1908)’d›r. Hadiye Ebuzziya’n›n Ruhsan Nevvare takma ad›yla
kaleme ald›¤› Jöntürk (1325/1909) piyesine son fleklini Tahsin Nahit verdi ve eser
iki yazar›n ad›yla bas›ld›. fiahabettin Süleyman ile birlikte Ben... Baflka (1911) ve
Kösem Sultan piyeslerini yazd›. Ben.. Baflka, fiahabettin Süleyman’›n K›r›k Mahfa-
za adl› piyesiyle birlikte bas›lm›flt›r (1911). Kösem Sultan’›n büyük bir k›sm› Rübap
dergisinde yay›mlanm›fl, ‹nci Enginün taraf›ndan kitaplaflt›r›lm›flt›r. Firar (1910) ad-
l› bir telifi, Henry Kistemaeckers’ten Rakibe (1919), Robert de Flers, Gaston de Ca-
illavet ve Etienne René’den Bir Çiçek ‹ki Böcek (1919) adl› adapteleri vard›r.
Fecr-i Âtî mensuplar› aras›nda en uzun ömürlü olan Mehmet Behçet Yazar
(1890-1980), baflka bir zümreye kat›lmam›flt›r. Edebî hayat›, Fecr-i Âtî’yi haz›rlayan
toplant›lardan önce Selanik’teki Çocuk Bahçesi mecmuas›nda bafllam›fl ve sonra
Han›mlara Mahsus Gazete’de devam etmifltir. II. Meflrutiyetle birlikte düzenli bir
yaz› hayat›na geçen Mehmet Behçet, Hale, Servet-i Fünun, Resimli ‹stanbul, fieh-
bal, Resimli Kitap, Anadolu Duygusu, Anavatan; Sebilürreflat, fiair Nedim, ‹ctihat,
Türk Tarih Encümeni Mecmuas›, Yedigün adl› dergiler ve Tanin, Tasvir-i Efkâr,
Beyaz›t, Aç›k Söz gibi gazetelerde fliir, fantezi ve makaleler yay›mlam›flt›r. Yazar›n
Kastamonu Lisesi müdürü iken “Gençlik” adl› bir dergi ç›kard›¤›n› ve ayn› flehirde
neflredilen Aç›k Söz’deki baz› kalem tecrübelerinde “Nida” müstear›n› kullanarak
Millî Mücadele’yi destekledi¤ini biliyoruz.
Ahmet Haflim ve Tahsin Nahit’ten sonra, Fecr-i Âtî fliirini temsil edebilecek olan
üçüncü isim, Mehmet Behçet’tir. ‹lk kitab› Erganun (1911)’daki 56 fliirin ancak 10 Mehmet Behçet Yazar
tanesinde sosyal çizgi bulunabilir. Bunlar d›fl›ndaki bütün fliirler, tamamen ferdi bir
hassasiyetle söylenmifltir. Hepsinin ortak taraf›, sembolizmin hedefi olan musikiyi,
duygu yo¤unlu¤unu ve lirizmi yakalama çabas›d›r. “Kamer” ve “Gurûbun Karfl›s›n-
da” fliirleri bu dönemde yazd›klar›na güzel bir örnektir:
Kamer
Rükûd-› flâm-› elemdâr› nâgehân sararak,
Aç›ld› ye's-i nigâh›mda bir gümüfl yaprak.
Gurûbun Karfl›s›nda
Denizde dalgalar›n rûh-› sâf› hep uyudu;
Uzakta hâreli, esmer bulutlar›n mahmûr
Semâlar›nda yüzen bir k›z›l melîke-i nûr
Ufûl ederken onun ibtisâm-› memdûdu
58 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
D Ü fi Ü N E L ‹ M 1938’deD Üyay›mlad›¤›
fi Ü N E L ‹ M Yumak adl› fliir kitab› da ayn› esaslara ba¤l›d›r. Ancak bu-
rada Yunus Emre ve Hac› Bayram Veli’nin samimi sesine s›¤›n›larak söylenmifl ba-
flar›l› manzumeler de vard›r. Ayr›ca Yumak’taki dil, Erganun’a göre, kelime kadro-
S O R U S O R U
su tamamen konuflma dilinden olacak kadar sadeleflmifltir.
Mehmet Behçet Yazar, fliirlerini aruzla yazm›fl ve aruz gelene¤inde bulunmayan
D‹KKAT baz› vezin denemeleri
D‹KKAT de yapm›flt›r. Yazar›n flairli¤i yay›nda, edebiyat tarihçisi ve
elefltirmen olarak ilim adaml›¤› da önemlidir.
Ali Canip
SIRAYöntem (1887-1967) ilk edebiyat zevkini, kendi ifadesiyle “konufl-
N N
SIRA S‹ZDE S‹ZDE
ma dilinin icabat›na göre naz›m lisan›n›n tashihine taraftar” olan Muallim Naci’den
ald›ktan sonra Selanik’teki Bahçe, Kad›n, Hüsün ve fiiir, ‹stanbul’daki Afliyan der-
AMAÇLARIMIZ gilerindekiAMAÇLARIMIZ
fliirlerinde Bat› istikametli ve Fikret - Cenap çizgisinden geçerek Fecr-i
Âtî ile beraber yerine oturan bir zevk de¤iflikli¤i yaflar.
flimler bak›m›ndan Ali Canip, Ahmet Haflim’e çok benzemektedir. Onun “Sokak
Feneri” fliiri, “saf fliir” anlay›fl›n›n en güzel örneklerindendir:
Sokak Feneri
Ölü bir camdan a¤layan korku
‹niyor serseri ve bofl geceye;
Kald›r›mlar bütün sükût, uyku...
1918’e kadar yazd›klar›ndan yapt›¤› seçme fliirleri Geçti¤im Yol (‹stanbul, 1918)
ad›yla kitaplaflt›ran Ali Canip’in fliirlerinin büyük bir k›sm› derlenmifltir (Sazyek,
1991, 263-288; 1992, 177-226). Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp Milli Edebiyet anla-
y›fl›n› kabullendirmek için Divan Edebiyat›n› toptan redde yönelirken Ali Canip,
pek çok yaz›s›nda, bu edebiyat›n örnek al›nacak taraflar›n› öne ç›karm›fl›r. Yaz›la-
r› Prof. Ali Canip Yöntem’in Yeni Türk Edebiyat› Makaleleri” (Haz›rlayanlar: Ahmet
Sevgi, Mustafa Özcan, Konya-1995) ve Prof. Ali Canip Yöntem’in Eski Türk Edebi-
yat› Üzerine Makaleleri” (Haz›rlayanlar: Ahmet Sevgi, Mustafa Özcan, Konya-1996)
ad›yla kitaplaflt›r›lm›flt›r.
Milli Edebiyat anlay›fl›n› yayg›nlaflt›rmak için giriflti¤i kalem mücadelelerinden
bir k›sm›n› “Milli Edebiyat Meselesi ve Cenap Bey’le Münakaflalar›m (1328-1329)”
ad›yla kitap olarak bast›rd› (1918). Liseler için haz›rlad›¤› antoloji ve edebiyat kitap-
lar› hâlâ de¤erlidir. Ömer Seyfettin-Hayat› ve Eserleri (1935, 1947) adl› eseri, konu-
suyla ilgili temel kaynakt›r. Ömer Seyfettin külliyat›n›n ortaya ç›kar›lmas›nda onun
derleme ve gayretlerinin, Ömer Seyfettin ve Yeni Lisan hareketi hakk›nda yap›lan
çal›flmalarda onun hat›ralar›n›n ve makalelerinin apayr› bir yeri bulundu¤unu kay-
detmek gerekir (Ali Canip’in Türk Edebiyat› ve fikir hayat› için çok önemli olan ça-
l›flmalar› hakk›nda “Milli Edebiyat Anlay›fl›” ile ilgili ünitelere de bak›lmal›d›r).
Bir müddet Fecr-i Âtî’nin reisli¤ini yapm›fl olan Faz›l Ahmet (Aykaç, 1884-
1967), II. Meflrutiyet’ten itibaren matbuat âlemine giren isimlerdendir. ‹lk edebî fa-
aliyeti, Celâl Sahir’in ç›kard›¤› Seyyare gazetesindeki baflyaz›lar› ve yine Celâl Sahir
taraf›ndan ç›kar›lan Demet dergisindeki hikâye, mensure ve Frans›zcadan tercü-
meleridir. Daha sonra Fecr-i Âtî mensubu olarak Servet-i Fünûn’da da mensureler
ve makaleler yay›mlar. Hilâl ve Akflam gazetelerindeki felsefeden siyasete, terbi-
yeden estetik ve edebiyata kadar genifl bir kültürün mahsulü yaz›lar›yla dikkat çe-
kince, Hüseyin Cahid’in teklifiyle Tanin gazetesi yazarlar› aras›na kat›l›r. ‹lk kitab›,
bu dönemdeki yaz›lar›n›n bir k›sm›ndan meydana gelen Terbiyeye Dair (1910)’dir.
Onun yazarl›¤› yan›nda, hep mizah vadisinde devam eden flairli¤i de mühim-
dir. fiiirde beyan vas›tas› olarak umumiyetle divan nazm›n› seçmifltir. Daha önce
hiciv ve mizahî manzumeler yazan Nef’î, Ziya Pafla veya Eflref, hep kendi üslûpla-
r›n› kullanm›fllard›. Hâlbuki Faz›l Ahmet, Fuzûlî’nin, Nef’î’nin, Nedim’in veya di¤er
bir divan flairinin edas›na büründü; sahnede artist nas›l baflkas›n›n kal›b›na ve ru-
huna bürünüyorsa o da divan flairlerinin edas›n› ve tahassüsünü alarak, hayata ve
flah›slara onlar›n gözüyle bakt›. Ancak unutulmamal›d›r ki bu faaliyet, fliirimizin is-
tikametini de¤ifltirme gayreti de¤ildir. Bu hususta kendisi flöyle demektedir:
60 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
D Ü fi Âtî’nin
Fecr-i Ü N E L ‹önde
M gelen D Ü fi Ü N Eyaln›z
Faz›l Ahmet, L‹M divan flairlerinin de¤il, daha sonraki devirlerin kendine has
flairleri aras›nda Ahmet üslup sahibi flairlerinin de hüviyetine bürünmede son derece muvaffak›yet göster-
Haflim, Tahsin Nahit,
Mehmet
S O RBehçet
U (Yazar), Ali mifltir. Hele Sbaz›
O R flairlerin
U edas›n›, onlar›n kendi üsluplar›yla ve onlar›n ruh halleri-
Canip (Yöntem), Celal Sahir, ne uygun bir flekilde taklit ederken Faz›l Ahmet tam manas›yla bir sahne artisti gi-
Fuat Köprülü, Emin Bülent
[Serdaro¤lu], Faz›l Ahmet bi, tasvir etti¤i flahsiyetleri nutka getirmek suretiyle kudretli bir sanatkâr oldu¤unu
D ‹ K gibi
(Aykaç) K A Tisimler göstermifltir.DMesela
‹ K K A T Recaizâde Ekrem Bey’in üç Zemzeme’sine dördüncüyü ekler-
say›labilir.
ken bütün edas›, sanat›n›n cepheleri ve bütün manas›yla Recaizâde’yi dirilmifl gö-
N N
SIRA S‹ZDE rürüz (Sevük,SIRA1932,
S‹ZDE 346). Afla¤›daki fliirde Nef’î’nin tefahürden ibaret tok sesinin
bulundu¤u aç›kt›r.
TELEV‹ZYON T E L E V ‹ ZGark
Y O N olurdu Kulzüm’ü hayret içinde görse ger
Nazm›m› flâh-› Acem, sultân-› Fâs ü Berberî
N N
SIRA S‹ZDE
(1924)’da bir araya getirir. Gelecek As›rlarda Tarih Dersi (1928) ise uzun ve didak-
tik bir manzumedir.
Faz›l Ahmed’in yukar›da ad› geçen süreli yay›nlar yan›nda, Mehasin, ‹nci (Yeni
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
‹nci), Firuze, Süs ve daha baflka dergi ve gazetelerde edebî faaliyetleri vard›r.
Faz›l Ahmet hakk›nda genifl bilgi için: Hasan Ali YÜCEL, Faz›l AhmetK -Hayat
‹ T A ve
P Eserleri,‹s- K ‹ T A P
tanbul, 1934 kitab›na ve Mehmet Behçet YAZAR, Edebiyatç›lar›m›z› Tan›yal›m: Faz›1 Ahmet
Aykaç, Yedigün, S.373, 30 Nisan 1940, s.15 yaz›s›na bakabilirsiniz.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
Fecr-i Âtî toplulu¤unu fliir alan›nda etkileyen edebî ak›m ve Türk Edebiyat›ndaki
SIRA S‹ZDE temsilci- SIRA S‹ZDE
si say›lan flairimizi söyleyiniz. 5
Mehmet Ali Tevfik (Yükselen) (1889-1941), edebî hayat›n›n ‹DNÜTfiEÜbafllar›nda
RNNE EL ‹TM Fran- D‹ NÜTfiEÜRN NE LE‹TM
s›z sembolisti Verlaine’den yapt›¤› manzum tercümelerle tan›d›. Bu tercümeler, dil
zevki bak›m›ndan Edebiyat-› Cedide ve Fecr-i Âtî esteti¤ine yak›nl›¤›n›
S O R U ortaya ko- S O R U
yuyordu. Fakat Trablusgarp Savafl›ndan itibaren, devrin sosyal flartlar›n›n da sev-
kiyle toplumsal faydac› bir sanat anlay›fl›n› benimsedi. Ömer Seyfettin ve Ziya Gö-
kalp’le tan›flt›ktan sonra Genç Kalemler kadrosuna kat›larak, DTrablusgarp
‹KKAT Sava- D‹KKAT
fl›’n›n yans›malar›n› tafl›yan ‹ntikam fiiirleri’ni yazd›. Rumeli, Tanin ve Frans›zca
Hilâl gazetelerinde sosyal konulara dair makaleleriyle de tan›nan,SIRA son y›llar›n› dip-
N N
S‹ZDE SIRA S‹ZDE
lomat olarak hizmetle geçiren Mehmet Ali Tevfik’in Turanl›n›n Defteri (1912) adl›
bir fliir kitab› yay›mlanm›flt›r. Mehmet Ali Tevfik
Bir ara Fecr-i Âtî’nin reisli¤ini de yapan Hamdullah Suphi (Tanr›över) (1886-
AMAÇLARIMIZ Yükselen AMAÇLARIMIZ
1966)’nin ilk fliirlerinde d›fl âleme bak›fl tarz› toplulu¤un renk ve ›fl›k duygusuyla
ayn›d›r. Afla¤›daki “Ah Mesa” fliiri bu durumu gösterebilir.
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
62 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
N N
yay›mlanmas›
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
dolay›s›yla. Servet-i
Hamdullah Suphi’nin edebî kiflili¤inde di¤er bir taraf da mizah yazarl›¤›d›r.
Fünun, say›: 1032, Amâ, Dürbin, Hasat, ‹stanbulîn, Keçi Boynuzu, Münekkit, Sivrisinek, Toplu ‹¤ne
16 Mart 1911, s.
AMAÇLARIMIZ
(daha sonra bu takma ad› Nurettin Artam kullanacakt›r), Yutmaz gibi takma adlarla
AMAÇLARIMIZ
413) kaleme ald›¤› bu tür manzume ve yaz›lar› kitaplaflmam›flt›r.
K ‹ T A P Hamdullah Suphi
K ‹ T ve
A dönemi
P hakk›nda genifl bilgi için Halim Serarslan’›n, Hamdullah Suphi
Tanr›över, Türk Kültürünü Araflt›rma Enstitüsü Yay., Ankara 1995 kitab›na bakabilirsiniz.
s›, daha sonra Türkçü derneklerde etkili olabilmesi ve Millî Edebiyat ak›m›na ka-
t›lmas› onun bu taraf›n› göstermektedir. Afla¤›daki fliirlerinden ilki Fecr-i Âtî, ikin-
cisi ise Millî Edebiyat ak›m› içinde bulundu¤u y›llara aittir. “Yeis”teki terkipli söy-
leyiflin “Gönülle Baflbafla” fliirinde hiç bulunmay›fl›, flekil farkl›l›¤› ve ilham kaynak-
lar›ndaki de¤iflme dikkat çekicidir.
Yeis Gönülle Baflbafla
Mâtemî bir günefl ufuklar›ma Dudaklar› bir dal atefl mercan gibi,
Yine nur-› siyâh›n› saçt›. Bak›fllar› masum bir heyecan gibi,
Kalbimin sâk-› ra’fledâr›nda Yürürken titreyen o narin endam›
Yine bir gonce-i siyah saçt›. Pembe bir gül açm›fl taze fidan gibi
Açarak hande, gül kanatlar›n›,
Uçtu art›k leb-i melâlimden; Yafl› henüz aflk›n alev sinesinde,
Yine k›fl geldi, girye bârân› Arar yakacak can o pervanesinde,
Dökülür çeflm-i pür-leyâlimden. Buseler uzanm›fl pembe çenesinde
“Beni kopar” diyen bir erguvan gibi!
Daha gencim, bahâra müfltak›m,
Gülmek, e¤lenmek en büyük hakk›m:
Çekil ey çehre-i flitâ-y› azâp.
Göllerde
Akflam… zehebî göllerin üstünde, semenfâm
Ecvâf-› muhîtâta iner bir fleb-i âlâm…
Zulmette soluk sisler uçar; ân-› muattar…
Göl flimdi yeflil havza-i sâf›nda uyuklar.
Özet
Kendimizi S›nayal›m
1. Fecr-i Âtî flairlerinin örnek ald›¤› fliir anlay›fl› afla¤›- 6. Mehmet Behçet (Yazar)’›n fliir kitaplar› afla¤›dakiler-
dakilerden hangisidir? den hangisinde verilmifltir?
a. Sembolizm a. Geçti¤im Yol, Yumak
b. Parnasizm b. Ruh-› Bî-Kayd, Geçti¤im Yol
c. Romantizm c. Erganun, Yumak
d. Realizm d. Erganun, Turanl›n›n Defteri
e. Hiç biri e. Turanl›n›n Defteri, Göl Saatleri
2. Afla¤›dakilerden hangisi Fecr-i Âtî fliirinin özellikle- 7. Afla¤›dakilerden hangisi Ahmet Haflim’in fliir görü-
rinden biri de¤ildir? flüyle ba¤daflmaz?
a. Kelime kadrosunda seçici olmak a. fiiir, resullerin sözleri gibi türlü tefsirlere (yo-
b. Ahenk unsurlar›na önem vermek rumlamalara) aç›k olmal›d›r.
c. fiiiri yar› ayd›nl›k yar› karanl›k bir atmosfere bü- b. fiiir, her fleyi nesir kadar aç›k aç›k söyleyebilme-
ründürmek lidir.
d. Toplumsal fayday› ön plana almak c. fiiir bir hikâye de¤il sessiz bir flark›d›r.
e. Aflk ve tabiat temalar›n› ifllemek d. Nesir anlatmak, fliir duyurmak içindir.
e. fiiirin dili sözden ziyade musikiye yak›n ortala-
3. Afla¤›daki kelime veya kelime öbeklerinden hangi- ma bir dildir.
leri Fecr-i Âtî fliirinde az say›da yer al›r?
a. Zarif ve nezih hayalleri dile getiren kelimeler 8. Afla¤›daki eserlerden hangisinin flairi yanl›fl veril-
b. Renkli tabiat tablosu oluflturan s›fatlar mifltir?
c. Hareket unsuru bildiren kelimeler a. Göl Saatleri (Ahmet Haflim)
d. Duygu yo¤unlu¤unu dile getiren kelimeler b. Geçti¤im Yol (Ali Canip Yöntem)
e. Ses k›ymet ve kudretini yüksek bulduklar› keli- c. Ruh-› Bî-Kayd (Tahsin Nahit)
me veya kelime gruplar› d. Piyale (Ahmet Haflim)
e. Turanl›n›n Defteri (Emin Bülent Serdaro¤lu)
4. Hangisi Fecr-i Âtî flairlerinden biri de¤ildir?
a. Celal Sahir erozan 9. Afla¤›daki flairlerimizden hangisi sa¤l›¤›nda fliir kita-
b. Mehmet Akif Ersoy b› yay›mlamam›flt›r?
c. Mehmet Behçet Yazar a. Ahmet Haflim
d. Müfit Ratip b. Emin Bülent Serdaro¤lu
e. Fâik ali Ozansoy c. Mehmet Ali Tevfik Yükselen
d. Tahsin Nahit
5. Fecr-i Âtî’nin sanat ve edebiyat görüflünü ifade eden e. Ali Canip Yöntem
en net cümle afla¤›dakilerden hangisidir?
a. Sanat ve edebiyat toplum içindir. 10. Afla¤›dakilerden hangisi Ahmet Haflim kadar baflar›l›
b. Edebiyat›n görevi okuyucuyu memnun etmektir. olamayaca¤› düflüncesiyle fliiri b›rakm›flt›r?
c. Sanat flahsî ve muhteremdir. a. Hamdullah Suphi Tanr›över
d. fiiir ve musiki ayr›lmaz bir bütündür. b. Tahsin Nahit
e. fiair toplumdan ba¤›ms›z de¤ildir. c. Emin Bülent Serdaro¤lu
d. Mehmet Ali Tevfik Yükselen
e. Mehmet Behçet Yazar
66 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
S›ra Sizde 5
Fecr-i Âtî toplulu¤unu fliir alan›nda etkileyen edebî ak›m
Sembolizm ve Türk Edebiyat›nda daha önceki temsilci-
si Cenap fiahabettin say›lmaktad›r.
3. Ünite - Fecr-i Âtî’de Edebî Faaliyet-fiiir 67
Yararlan›lan Kaynaklar
Ahmet Haflim. (1908). Emi1 Verhaeren. Musavver Mu-
hit, nu.5, 20 Teflrin-i sani 1324 (3 Aral›k 1908), s.s.
74-77.
Ahmet Haflim. (1909). Henri de Règiner. Musavver Mu-
hit, nu.12, 15 Kânun-› sani 1324 (28 Ocak 1909),
s.s.190-191; nu.13, 22 Kânun-› sani 1324 (4 fiubat
1909), s.s. 202-203.
Ahmet Haflim. (1910). Ruh-› Bî-kayd F›rsat›yla. Servet-i
Fünun, nu. 981, 11 Mart 1326 (24 Mart 1910), s.s.291-
294.
AYKAÇ, F. A. (1329). Divançe-i Faz›l der Medh-i Efâ-
z›l (Teflâur-› Nef’iyâne), ‹stanbul: Tanin Mat.
BANARLI, N. S. (1979). Resimli Türk Edebiyat› Tari-
hi, 2.C., ‹stanbul: MEB Yay.
F‹L‹ZOK, R. (2001). Ali Canip’in Hayat› ve Eserleri
Üzerinde Bir Araflt›rma, ‹zmir; Ege Üni. Yay.
KAPLAN, M. (1981). fiiir Tahlilleri 1 -Tanzimat’tan
Cumhuriyet’e Kadar-, ‹stanbul: Dergâh Yay.
LEVEND, A. S. (1938). Edebiyat Tarihi Dersleri - Ser-
vet-i Fünun Edebiyat›, ‹stanbul: Kanaat Kitabevi.
OKAY, M. O. (1992). Faz›l Ahmet Aykaç, Büyük Türk
Klasikleri 11. C., ‹stanbul: Ötüken-Sö¤üt Neflr.
Ömer Seyfettin. (1911). Yeni Lisan. Genç Kalemler, C.
II, nu. l, 29 Mart 1327 (11 Nisan 1911), s.s. 1-3 (“?”
rumuzuyla).
SAZYEK H. (1991). Ali Canip (Yöntem)’in fiiirleri-I.
A. Ü. DTCF Dergisi, C. XXXV, S.1, s.s. 263-288.
SAZYEK H.(1992). Ali Canip (Yöntem)’in fiiirleri-II, Tür-
koloji Dergisi 1992, C. X, say›: 1, s.177-226.
SEVÜK, ‹. H. (1932). Edebî Yenili¤imiz, 2. k›s›m, ‹s-
tanbul: Devlet Mat.
fiahabettin Süleyman. (1911). San’at- Tahrir ve Edebi-
yat, ‹stanbul.
Tahsin Nahit. (1909). Menfadan Avdet, Resimli Kitap,
C.2, nu.10, 10 Temmuz 1325 (23 Temmuz 1909),
s.1037.
Tahsin Nahit. (1919). Bir Musahabe, fiair Nedim, nu. 4,
6 fiubat 1919, s. 55.
ÜNAYDIN, R. E. (2002). Bütün Eserleri C. 1, Röpor-
tajlar I, Diyorlar ki, (Haz›rlayanlar: N. Birinci-N.
Sa¤lam), Ankara: TDK Yay.
YAZAR, M. B. (1940). Edebiyatç›lar›m›z Tan›yal›m - Emin
Bülent Serdaro¤lu-, Yedigün, S. 376, 21 May›s, s.17.
4
II. MEfiRUT‹YET DÖNEM‹ TÜRK EDEB‹YATI
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Fecr-i Âtî’de hikâye, roman ve mensur fliir alan›ndaki faaliyetleri tan›yabilecek,
N
Fecr-i Âtî nesrinin tematik ve estetik özelliklerini ay›rt edebilecek,
Dönemin nesrinin belli bafll› temsilcilerini ay›rt edebilecek bilgi ve beceriler
kazanabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• tekellümî hikâye (novel diyalog) • fantaziye
• mensur fliir (mensure)
‹çindekiler
H‹KÂYE VE ROMAN
Edebiyat-› Cedîde’nin önem verdi¤i, hem fliir hem nesirden unsurlar tafl›yan men-
sur fliiri gibi Fecr-i Âtî’nin de hem hikâye hem tiyatro özellikleri gösteren “tekellü- Tekellümî hikâye: Fecr-i Âtî
mî hikâye” veya “novel diyalog” dedikleri karfl›l›kl› konuflma hikâyeleri vard›r. yazarlar›n›n Bat› dillerindeki
“novel dialog” karfl›l›¤›nda
Tekellümî hikâyelerin temsil edilebilme kabiliyeti bulunmakla birlikte, ço¤un- kulland›¤› bu terim, daha
lukla hareket unsurlar›ndan yoksundurlar ve as›l mesaj› “gösterme” ile de¤il “an- çok iki flahs›n karfl›l›kl›
konuflmas› biçiminde
latma” ile verdikleri için temsile elveriflli olduklar› söylenemez. Bu hikâyelerde ge- yaz›lan, tiyatroya benzer
nellikle fiziki baz› özellikleri belirtilen iki kahraman konuflturulur. Onlar›n karfl›l›k- hikâyeleri ifade eder.
l› konuflma ortam›na sokuldu¤u k›s›m bir çerçeve hikâye, as›l mesaj› tafl›yan k›s›m
ise kahramanlar›n anlatt›klar›d›r.
Tekellümî hikâyeye en çok ilgi gösteren fiahabettin Süleyman’d›r. Onun bu
tip kalem tecrübelerinde hep kad›n erkek münasebetleri üzerinde durulur. K›s-
kançl›k ve bunun do¤urdu¤u fliddetli geçimsizlik, cinayet, afla¤›l›k duygusu içinde-
ki hasta ruhlu yahut hassas mizaçl› kahramanlar›n aflk ve evlilik üzerinde konufl-
malar›, belli bafll› konulard›r.
Fecr-i Âtî mensuplar› aras›nda hikâye ve romana yönelen isimler Yakup Kadri
Karaosmano¤lu, Refik Halit Karay, fiahabettin Süleyman, Cemil Süleyman Alyana- fiahabettin Süleyman
ko¤lu, Ali Süha Delilbafl› ve ‹zzet Melih Devrim’dir. Bunlardan ilk ikisi daha sonra
Millî Edebiyat Hareketi çerçevesinde yollar›na devam etmifl, di¤erleri baflka bir
gruba kat›lmam›flt›r. Bu ünitede, baflka bir edebî olufluma kat›lmam›fl olanlar›n
Fecr-i Âtî sonras›ndaki çal›flmalar› da dikkate al›nacak, di¤erleri için Fecr-i Âtî y›l-
lar› esas olacakt›r.
Yakup Kadri Karaosmano¤lu (1889-1974), Fecr-i Âtî mensubu olarak yazd›-
¤› hikâyelerini Bir Serencam (1914) adl› kitab›nda toplam›flt›r. Buradaki 12 hikâye
M›s›r, ‹stanbul, çeflitli Anadolu ve Avrupa flehirlerinde geçen vakalar›yla mekân ge-
niflli¤i noktas›nda dikkati çeker. Buna paralel olarak eserlerde, kefen soyuculardan
yar› efsanevi kahramanlara, küçük memurlardan bütün düflüncesi aflk olan kimse-
lere kadar çok çeflitli insan manzaralar› vard›r. Söz konusu mekânlar ile insan man- Yakup Kadri
zaralar› aras›ndaki s›k› ba¤, onun hikâye tekni¤inin tan›t›c› vas›flar›ndan biridir.
Yakup Kadri’nin bu hikâyeleri, fert-cemiyet çat›flmas› etraf›nda geliflir. Aflk, ka-
d›n, cemiyet parazitleri ve ruh hastal›klar› ferdin zaaflar›d›r. Bunun karfl›s›nda, ce-
miyetin k›ymet hükmü olarak kabullendi¤i namus, din yahut hurafe, cehalet ve k›-
yafet al›flkanl›klar› vard›r. Temelinde cehaletin yatt›¤› bu meseleler yüzünden iflle-
nen cinayetler bu çat›flman›n adeta kaç›n›lmaz sonucudur. Hemen ifade edelim ki
70 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
Cebriyecilik: ‹nsan çat›flmada galip taraf daima cemiyettir. Mensubu oldu¤u toplumun bütün kirlerine
davran›fllar›n›n kendi iradesi
d›fl›nda, kendisi için iradesi d›fl›nda bulaflm›fl fert, içinde bulundu¤u flartlarla birlikte, atalar›ndan irsiyet
önceden Tanr›’n›n belirledi¤i yoluyla ald›¤› fiziki ve ruhi portrenin kendisine biçti¤i kaderi yaflamak zorundad›r;
kaderle cereyan etti¤ini ve
dolay›s›yla insan›n
ç›rp›nmas›, daha da batmas› demektir.
fiillerinden sorumlu Cebriyyecilerin insan› irade sahibi bir varl›k olarak kabul etmeyen görüflleri ile
olamayaca¤›n› savunan Yakup Kadri’nin bu tavr› aras›nda benzerlik bulunsa da onun beslendi¤i as›l kay-
görüfl.
nak, Bat›l› pozitivist ve natüralistlerde s›kça rastlanan fatalizmdir.
Fatalizm: ‹nsan›n iradesini Yakup Kadri, hikâye tekni¤i bak›m›ndan daima realist ve zaman zaman natüra-
kullanmakta hür olmad›¤›n›,
atalar›ndan gelen genetik list bir çizgidedir. Fakat Fecr-i Âtî’ye ba¤l›l›k y›llar›nda kaleme ald›¤› hikâyelerin-
özellikler ve cemiyetin deki kahramanlar genellikle hayattan çok, kitap kültüründen gelen romantik mi-
ö¤rettikleriyle
yönlendirildi¤ini ileri süren zaçl› hatta marazi ruhlu kimselerdir. Edebiyat-› Cedîde zevkini hat›rlatan bu terci-
felsefî düflünce. Cebriyecilik hi, daima yine ayn› zevkin idare etti¤i, tesirini s›fat israf›ndan alan “müzeyyen” üs-
din kaynakl›, Fatalizm ise
Pozitivist düflüncenin
lûpla birlikte görürüz
sonucudur. Devrin sosyal flartlar›na tercüman olmakta pek çok eksi¤i bulunan Fecr-i Âtî’nin
ortadan silinmesi, onun yerini sosyal faydac› bir edebiyat anlay›fl› olan Millî Edebi-
Yakup Kadri’nin Fecr-i
Âtî’deki hikâyeleri teknik yat hareketi ve zevkinin almas›, Yakup Kadri’yi de de¤iflime zorlam›flt›r. Söz konu-
bak›mdan Realizm su de¤iflimin zaman ve zeminini kendisi flöyle ifade eder:
(Gerçekçilik) ve Natüralizm
(Deneysel gerçekçilik)
özelliklidir. Bu ak›mlar›n “Sanat flahsî ve muhteremdir!... (...) Y›llarca (...) bu akidenin neflri için okumad›¤›m
arka plan›nda Pozitivist kitap, baflvurmad›¤›m âlim kalmad›.
felfese vard›r.
Bu coflkunlu¤um, sanat perisi yolunda bu serdengeçtili¤im, ilk millî felâketimiz olan
Balkan harbine kadar, bütün atefliyle devam etti. Fakat ne vakit ki, Çatalca önüne
dayanan düflman toplar›n›n sesini tâ yata¤›m içinden iflitme¤e bafllad›m, hisseder gi-
bi oldum ki, hayatta benim yapt›¤›m mücadeleden daha mühimleri vard›r.
Balkan Harbi’ni daha bir sürü millî felâketler takip etti. Ben gene ‘sanat flahsî ve
muhteremdir’ diyordum. Fakat, onun yan› bafl›nda, hiç de¤ilse onun kadar flahsî ve
muhterem fleyler olabilece¤ini de düflünme¤e bafllam›flt›m. Nihayet 1914, 1918 geldi.
Garp imperialismas›n›n kandan ve ya¤madan gözü dönmüfl kurt sürüleri, bütün
vahfletiyle bizim zavall› a¤›llar›m›z›n üstüne de sald›rd› ve ortada, ne edebî cemiyet-
lerden, ne mukaddes sanat davâlar›ndan eser kald›. O zaman, art›k, bütün ac› sa-
rahatiyle anlad›m ki, istiklâli u¤runda o derecede ter döktü¤üm sanat, evvelâ bir ce-
miyetin, bir milletin mal›d›r. Sonra da nihayet bir devrin ifadesidir. Bunlardan tec-
rit edilmifl bir sanat›n ne manâs›, ne k›ymeti vard›r. Müstakil sanat, müstakil vatan-
da olabilir.” (Karaosmano¤lu, 1933, 26).
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDEFecr-i Âtî y›llar›, yazarl›k hayat›n›n bafllang›ç dönemidir. Onun
Yakup Kadri’nin
as›l verimli devresi 1918 sonras›nda Millî Edebiyat Hareketi ve Cumhuriyet Döne-
AMAÇLARIMIZ
mi Edebiyat› içinde olacakt›r.
AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
4. Ünite - Fecr-i Âtî’de Edebî Faaliyet: Nesir 71
Bu 盤›rda di¤er bir Fecr-i Âtîci Refik Halit Karay (1888-1965) da onunla ayn›
kaynaklardan beslenir. Hikâye yazmaya Fecr-i Âtî’de bafllayan Refik Halit, bu dö-
nemde; cinsî ihtiyaçlar ve buna ba¤l› olarak namus kavram›n›, geçim derdi ve ifl
hayat›n› veya ‹stanbul insan›n›n kötümserlik ve bezginli¤ini konu alan hikâyeler
yazar (Aktafl, 1986, 50). Onun as›l edebî flahsiyetinin damgas›n› tafl›yan baflar›l› hi-
kâyeleri ise Millî Edebiyat Hareketi içinde mütalâa edilmesi gerekenlerdir (ilgili
ünitede tekrar ele al›nacakt›r). Fakat Fecr-i Âtî y›llar›nda yazd›¤› hikâyelerin baz›-
lar› Türk edebiyat› için ilkleri iflaret eder. Mesela bu dönemdeki hikâyelerinden
Hakk-› Sükût, Türk edebiyat›nda iflçi-patron münasebetleri üzerine yaz›lm›fl, iflçi
haklar›n›n savunuldu¤u ilk edebî metindir.
Küçük hikâye bahsinde Fecr-i Âtî’nin önde gelen isimlerinden biri de fiahabet-
tin Süleyman (1885-1921)’d›r. 1903-1913 aras›nda Bir Tecrübe, Dayak, ve Feda-
kâr gibi aflk ve sefahat hayat›n› anlatan hikâyeler yazm›flt›r. 1913’te Sabah gazete-
sinde Evvel Zaman ‹çinde genel bafll›¤›yla yay›mlanan hikâyeleri, Sultan II. Abdül-
hamit ve onun devrindeki devlet ricali yan›nda onlarla mücadele halindeki baz›
Jöntürkleri de hicveder niteliktedir (ör. Nazar Düflkünleri, Sahte Firariler, R›ht›m).
Bu gibi hikâyelerinde gerçeklik duygusunu yakalama gayretiyle edebî metnin bi-
yografi ve tarih gibi ilmî metinlerin hududuna dayand›¤› görülür.
Yazar›n Sultan II. Abdühlamid’i hicveden hikâyeleri aras›nda Derebeyi, alegorik
bir metindir. fiahabettin Süleyman’›n en uzun hikâyesi Hüseyin Veli Efendi, fikirle-
ri vaktinden önce geliflmifl, zeki insanlar› cemiyetin kabullenmedi¤i tezini savunur.
Bu metin, Natüralist hikâyeye örnek gösterilebilecek cinstendir.
fiahabettin Süleyman yaz› hayat›n›n son zamanlar›nda ö¤retmenlik mesle¤ini
konu alan, konuflma Türkçesiyle asgari müfltereklerini tespitte isabetli bir dille ba-
z› hikâyeler (Mükâfat, Muallim) de yazm›flt›r. As›l flahsiyetini bu hikâyelerle yaka-
lam›flken, s›hhatinin bozulmas›ndan ötürü edebî hayattan erken çekilmesini hikâ-
yecili¤imiz için bir kay›p saymal›y›z.
fiahabettin Süleyman, hikâyelerinden ziyade edebiyat tarihi, tiyatro, elefltiri, es-
tetik ve fikir yaz›lar› ile tan›nm›flt›r. Söz konusu alanlarda hepsi ‹stanbul’da bas›l-
m›fl kitaplar› flunlard›r:
Fecr-i Âtî’nin baflka bir edebî yönelifle kat›lmayan yazarlar› içinde hikâye ve ro-
man türünde en baflar›l› ismi Cemil Süleyman (Alyanako¤lu, 1886-1940)’d›r. Âfli-
yan mecmuas› ve Tanin gazetesinde yay›mlanan hikâyeleri ona genifl bir flöhret
sa¤lam›fl, hatta kendisine “Fecr-i Âtî’nin Halit Ziyas›” gibi bak›lm›flt›r. Fecr-i Âtî Kü-
tüphanesi serisinin ilk yay›n›, onun Timsâl-i Aflk ( 1909) adl› hikâye kitab›d›r. Da-
72 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
ha sonraki hikâyelerini Ukde (1912) adl› eserinde toplar. Romanlar› ise önce Ser-
vet-i Fünun’da tefrika edilip sonra Fecr-i Âtî Kütüphanesi serisinden ç›kan ‹nhi-
zam (1909), Siyah Gözler (1911) ve Tanin gazetesinde (1910) tefrika edilip henüz
kitap olarak bas›lmayan Kad›n Ruhu’dur.
T›bbiye ö¤rencisi iken resim ve musiki ile birlikte edebiyata merak salan Cemil
Süleyman, II. Meflrutiyetten hemen sonra, henüz Fecr-i Âtî kurulmadan bafllad›¤›
yaz› hayat›n› 1912’ye kadar Bahçe, Afliyan, Musavver Muhit, Mehasin, Kanat, Ka-
d›n, Servet-i Fünun, Resimli Kitap gibi devrin en önde gelen edebiyat dergilerinde
ve Tanin gazetesinde sürdürmüfltür.
T›bbiye tahsilinden sonra 1910-1912 aras›nda ‹stanbul’da Darülmualliminde fen
ve tatbikat hocal›¤› yapmas›, bir kültür merkezinde bulunmaktan dolay› edebî ça-
l›flmalar› için uygun bir zemin olmufltur. 1912’de Umur-› S›hh›ye Umum Müfettifli
Cenap fiahabettin taraf›ndan veba mücadelesi için karantina hizmetine al›n›fl›ndan
1934’e kadar kültür ve edebiyat muhitlerinden uzak yerlerde vazife yapmas› onu
sanat hayat›ndan ay›rm›flt›r.
Cumhuriyet y›llar›nda Günefl (1927) dergisi ve Vakit (1937) gazetesinde hikâye,
mensure ve seyahat türlerinde çeflitli kalem tecrübeleri yay›mlam›flt›r. Ömrünün
sonlar›nda Deniz (1939-1940) mecmuas›ndaki yaz›lar›yla edebî faaliyetlerine yeni-
den h›z kazand›rd›¤› görülür. ‹flte bu kalem mahsullerini Kendi Cennetlerinde, Ge-
ce ve Bülbül, Seyâhat Notlar› ad›yla kitaplaflt›rmak istedi¤ini, fakat muvaffak ola-
mad›¤›n› biliyoruz (Yazar, 1938, 108).
Cemil Süleyman Edebiyat-› Cedide’ye kadarki edebiyat›m›z› hiç tan›mad›¤›n› ve
okumad›¤›n›, hâlbuki Edebiyat-› Cedîdecileri ve bilhassa Halit Ziya’y› defalarca
hatmetti¤i söyler. Kendi eserlerini de¤erlendirirken, 1912’ye kadar yazd›klar›nda
Edebiyat-› Cedidecilerin tesirlerinin bulundu¤unu, hatta Fecr-i Âtî dönemindeki
eserlerinin “fena bir taklitten baflka birfley olmad›¤›n›” ifade eder (Yazar, 1938,
108-110).
Gerçekten de Cemil Süleyman 1912’den sonraki kalem tecrübelerinde Edebi-
yat-› Cedîde ve Fecr-i Âtî’nin terkipli dil zevkinden tamamen s›yr›lm›fl görünmek-
tedir. Romanc›, dilindeki farkl›laflmay›, I. Dünya Harbi s›ras›nda orduda görevli
olufluna ba¤layarak bunu bütün ayd›nlar›m›za flöyle teflmil eder:
“Büyük harpte, bir lisan inkilâb› oldu. Dikkat ediyorum, hiç kimse fark›nda de¤il.
Fakat bu ink›lâb› askerler yapt›; edipler, muharrirler de¤il”...
Bütün dünya, birbiri arkas›na s›ra s›ra dizilmifl terkiplerle, bafl› ve sonu belli olma-
yan uzun cümleler yapmaya u¤rafl›rken, iflitilmemifl Arapça ve Acemce kelimeler
bulmak için lûgat kitaplar›n› kar›flt›r›rken, ordu, k›sa ve keskin cümlelerle en çetin
mevzular› vuzuhla ifade ediyor, bir kolordu kumandan›na emir yazarken neferin
anlayaca¤› lisan› kullan›yordu. Çok az zaman içinde bir ordu edebiyat› vücude gel-
di; gençlik, öz dilini o ocakta ö¤rendi; yurt sevgisini, milliyet duygusunu, o kaynak-
tan ald›; geride kalanlara afl›lad›.
Benim, bizzat kendimin, Tanin’den, Servet-i Fünun’dan sonraki lisan›m›n, üslûbu-
mun do¤du¤u yer itiraf ederim ki o ocakt›r...” (Yazar, 1938, 110)
SIRA S‹ZDE Cemil Süleyman Alyanako¤lu’nun Türkçenin sadeleflmesi konusundaki görüfllerini yorum-
SIRA S‹ZDE
2 lay›n›z.
D Ü fi Ü N E L ‹ M
Cemil DSüleyman
Ü fi Ü N E L ‹ M
gerek Fecr-i Âtî mensubu olarak gerekse Cumhuriyet y›llar›n-
da yazd›¤› tahkiyeli eserlerinde konu itibar›yla Edebiyat-› Cedîde tercihlerini de-
S O R U S O R U
D‹KKAT D‹KKAT
S O R U S O R U
D‹KKAT D‹KKAT
74 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
Fecr-i Âtî’nin roman ve hikâye vadisinde baflar›l› di¤er bir ismi de ‹zzet Melih
Devrim (1887-1966)’dir.
Hem baba hem anne taraf›ndan sanatkâr flahsiyetler yetiflmifl bir aileye men-
suptur. Küçük yafltan itibaren Kudüs, Konya, ‹stanbul, Girit gibi Osmanl› memle-
ketinin farkl› kültür ve atmosferine sahip merkezlerde bulunmas›, Galatasaray Sul-
tanîsi, ‹stanbul ve Paris hukuk fakülteleri gibi devrin en önde gelen okullar›nda
okumas›, Frans›zca yan›nda Rumca, ‹ngilizce, ‹talyanca, Almanca gibi yabanc› dil-
leri ö¤renmesi ve bütün bunlara ba¤l› olarak daima iyi memuriyetlerle vazifelendi-
rilmesi ondaki f›tri istidad› besleyip gelifltirici rol oynam›flt›r. Henüz çocuk denecek
bir ça¤da bafllayan fliir merak›na musiki, raks, resim hatta mimari ve heykelt›rafll›k
gibi birbirinden çok farkl› sahalardaki kazan›mlar›n eklenmesi, ondaki ince zevki
ve kültürü zenginlefltirerek bir roman için gerekli bütün flartlar› haz›rlam›flt›r. An-
cak onun son kitab›n›n vefat›ndan 28 y›l önce yay›mland›¤›n› dikkate al›nca, bu
genifl kültür ve hayat tecrübesiyle mütenasip eserler veremedi¤ini kabul etmek
gerekir.
‹zzet Melih’in edebî hayat›, daha 15 yafl›ndayken 1898’de “Hattatzâde Süleyman
‹zzet” takma ad›yla Çocuklara Mahsus Gazete’de ve Mecmua-i Edebiye’deki men-
sur fliirleriyle bafllar. 17 yafl›nda iken Frans›zca olarak kaleme ald›¤› “L’ennui” (‹ç
S›k›nt›s›) bafll›kl› hikâyesi, Paris’te ç›kan Les Annales mecmuas›n›n nesir yar›flma-
s›nda ikincilik kazan›r (1905). ‹stanbul’da yay›mlanan Levant Herald ve Stamboul
gazetelerinde Frans›zca tahlil ve tenkitler yazm›flt›r. Fecr-i Âtî kurulmadan önce,
Musavver Muhit mecmuas›n›n üç say›s›nda (8-10., Aral›k 1908) edebî müdür ola-
rak Ahmet Haflim’le birlikte onun ad› bulunmaktad›r. Resimli Kitap, Servet-i Fünun
dergilerinde de tiyatro tenkidi, tan›t›m, mensur fliir, hikâye ve roman tefrikas› ya-
y›mlam›flt›r.
1904’teki bir Batum seyahatinin zengin tahassüslerinden do¤up, önce 1905’te
Maziye Ra¤men ad›yla yazd›¤› roman›n› y›llarca iflleyerek nihayet 1909-1911 ara-
s›nda Resimli Kitap mecmuas›nda Tezad ismiyle tefrika ettirmifl, 1913’te kitap ola-
rak bast›rm›flt›r. Roman›n “Uflflâkîzâde Halit Ziya Beyefendiye” bafll›kl› ithaf›nda,
onun bu tür ve kendi eseri hakk›ndaki fikir k›r›nt›lar›n› bulmak mümkündür:
Yazar›n “fikrî hikâye” ifadesi, “tezli hikâye” anlam›na gelir. Di¤er taraftan “hü-
sün ve san’at›n kudsiyeti” sözleri Fecr-i Âtî’nin sanat› “muhterem” kabul ediflini ha-
t›rlatmaktad›r. ‹flte bu noktada Tezad’› Fecr-i Âtî’yi Millî Edebiyat Hareketine ba¤-
layan bir eser olarak görmek gerekir.
Tezat, Sultan II. Abdülhamit devrinin a¤›rl›¤›n› yaflayan genç subay Nâflid’in, ‹s-
tanbul’da niflanl›s› Behire ile Batum’da tan›flt›¤› bir Rus k›z› Miliça aras›nda, haya-
t›n› birlefltirmek arzusuyla muhtelif bak›mlardan yapt›¤› mukayeseleri ve nihayet
galip gelen milliyet hissiyle Behire’yi tercih ediflini anlatmaktad›r.
Yazar, roman›n›n mukaddimesinde hür ve lâtif bir ömür süren 17 yafl›ndaki bir
çocu¤un, tarihin ac› hat›ralar›n› hikâye etmesinin “yapmac›k” olarak karfl›lanabile-
ce¤ini düflünür. Bunun için roman›n›n “Mukaddeme”sinde, vak’a ile yaflad›klar›
aras›nda bir alaka kurarak, kendisinin dünyaya gözünü açar açmaz Girit ‹htilalini
görmüfl, memleketinin iflgal edilmesi elemini tatm›fl hassas bir Türk çocu¤u oldu-
¤unu vurgular (Devrim, 1919, 9).
‹zzet Melih’in di¤er roman› Sermet (1918), bir y›l sonra Pierre Loti’nin takdimiy-
‹zzet Melih Devrim’in Fecr-i
le Frans›zcaya çevrilmifltir. Yazar bu roman›nda Sermed’in ‹stanbul/ Bebek’te, se- Âtî’nin hakim temayül
sini duyarak âfl›k oldu¤u Neyyire’ye tutkunlu¤unu ve bu marazi ruh halinden kur- oldu¤u y›llarda yazd›¤›
Tezat, Millî Edebiyat
tulmak için Paris ve Viyana’da yaflad›klar›n›; ‹stanbul’a dönüflünde ikisinin de ayr› anlay›fl›n›, Millî Edebiyat
kimselerle evlendikleri halde mutlu olamay›fllar›n›, Neyyire’nin ölümünü, Ser- Hareketinin hakim oldu¤u
dönemde yazd›¤› Sermet ise
med’in yar› meczup bir halde, hayat› felsefi bir gözle seyrediflini hikâye eder. ‹zzet Fecr-i Âtî tercihlerini
Melih, “kalbi fazla karmafl›k ve mu¤lâk hislerle dolu olan Neyyire ile hassasiyeti yans›t›r.
fazla ince, bedbinli¤i çok derin, aç›k görüfllü ve riyas›z Sermed’in ruh hallerini
tahlil etti¤i bu roman›n›” (Yazar, 1940, 13) Fecr-i Âtî tercihlerini yans›tmak bak›-
m›ndan, Fecr-i Âtî mensubu olarak 1909-1911’de yay›mlad›¤› Tezat’tan daha yo¤un
bir hale getirmifltir.
‹zzet Melih 1920’ye kadar yazd›¤› 15’i mektup tarz›nda 19 hikâyesini baz› men-
sureleriyle birlikte Hüzün ve Tebessüm (1921) adl› kitab›nda bir araya getirir. Ya-
zar, memleket d›fl›ndaki zengin dekorlarla bezenmifl, dil ve üslubunda zamanla
76 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
MENSUR fi‹‹R
Mensure, duygu Recaizâde vezin ve kafiye gibi manzum söz kay›tlar›n›n d›fl›nda da her güzel fleyin
yo¤unlu¤unu serbestçe fliire konu olabilece¤ini söyleyip fliiri kâinattaki güzellik hâli gibi tasavvur ederken,
ifadeye imkân verdi¤i için
ferdiyetçi sanat anlay›fl›na bu türün hudutlar›n› hayli geniflletiyordu. Onun açt›¤› yolda ilerleyen Edebiyat-›
çok uygundur. Onun için Cedideciler, duygu yo¤unlu¤unu olabildi¤ince yans›tmaya en uygun tarz› keflfet-
Edebiyat-› Cedideciler gibi
Fecr-i Âtî mensuplar›n›n da mifl oldular. Böylece “mensur fliir” veya “mensure” ad›n› verdikleri türün ilk güzel
ra¤bet etti¤i türlerden biri örneklerini Halit Ziya ve Mehmet Rauf’un kalemiyle gösterdiler.
olmufltur.
Ayn› anlay›fl› sürdüren Fecr-i Âtî mensuplar› da bu türe çokça ra¤bet ettiler.
Edebiyat-› Cedide’de oldu¤u gibi Fecr-i Âtî’de de nesir sahas›na yönelenlerin en
be¤endi¤i tür mensuredir.
Fecr-i Âtî mensuplar› aras›nda “mensur fliir”, “mensure”, “fantazi” veya “fantazi-
ye” hatta bazen “fliir” diye niteledikleri bu türü denememifl olan yoktur. Böyle bir
tür ad›n› hiç kullanmayan Ahmet Haflim’in bile baz› kalem tecrübelerini “mensure”
olarak de¤erlendirmek yanl›fl say›lmaz.
Bu metinlerin baz›lar›n› günümüz anlay›fl›yla bak›nca hikâye saymak da müm-
kündür. Fakat mensurelerde vaka olabildi¤ince arka plana at›lm›fl, hatta ço¤unda
tamamen kald›r›larak “anlatma esas›na ba¤l›” olmaktan ç›kar›lm›flt›r.
Topluluk mensuplar› aras›nda bu türe ciddi manada ra¤bet edenler fiahabettin
Süleyman, Yakup Kadri, Refik Halit, Faz›l Ahmet, Ali Süha, ‹zzet Melih, Emin Lami
ve Mehmet Behçet’tir.
fiahabettin Süleyman’›n “fantaziye”leri, bir yandan küçük bir vak’a etraf›nda
geliflmesiyle tahkiyeli eserlere yaklafl›rken, di¤er yandan düflünce ve üslupta flaira-
nelik esas›na dayand›klar› için hikâyeden ayr›l›r. Yani bu yaz›larda hem “anlatma”
hem de “duyurma”, “ihsas ve ilham etme” iç içedir.
‹zmir’deki ilk kalem faaliyeti y›llar›ndan bafllayarak yaz› hayat›n›n sonuna ka-
dar devam ettirdi¤i bu türdeki yaz›lar›n›n büyük bir k›sm›, para h›rs› ve flehevi un-
surlarla beslenen ferdi arzu ve ›st›raplar› dile getirir. Bu gibi mensurelerinin ço¤u-
nu Üç Sene ortak bafll›¤›yla yay›mlam›flt›r. Balkan harplerinin kamu vicdan›n› inci-
tici havas›n›n akisleriyle dolu, hâlden flikâyetle, maziden gururla bahseden baz›
mensurelerini, “millî endifleler” eksenine ba¤layabiliriz.
Cemiyet karfl›s›nda daima menfi tav›rl› bir yazar olan fiahabettin Süleyman’›n
baz› fantaziyelerinde ise, sanat ve sanatkâr›n itibars›zl›¤›ndan veya hak ve adalet
gibi kavramlar›n fiiliyatta bofl fleyler oldu¤undan bahsedilir. Sosyal aksakl›klardan
yak›n›lan bu kalem tecrübeleri, devriyle alakal› baz› siyasi kanaat ve mesajlar da ta-
fl›rlar. Bu gruptaki fantaziyelerinden bir k›sm›n›n Gölgeler ve Hakikatler bafll›¤›n› ta-
fl›mas›, Edebiyat-› Cedîde mensuplar›n›n çokça iflledi¤i hayal-hakikat çat›flmas›n› dü-
flündürür. Nitekim bu yaz›lar›n ortak taraf›, cemiyetin/insanlar›n dile getirdi¤i fikirler-
le yapt›klar›n›n, baflka bir ifade ile istenenle olan›n birbirinden farkl›l›¤›d›r. Gölge is-
tenen, hakikat ise hayat›n kanunlar›d›r. Onun nazar›nda, hayat, “güç”ten yana olan
kanunlar›n› iflletir; “hak”, “adalet” ve benzeri kavramlar ise birer vehimden ibarettir.
AMAÇLARIMIZ
N N AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
4. Ünite - Fecr-i Âtî’de Edebî Faaliyet: Nesir 77
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
N N
Onun mensur fliirle ilgisini, aradaki fas›laya ve baz› muhtevaSIRA özelliklerine
S‹ZDE ba- SIRA S‹ZDE
Yakup Kadri’dir.
“Biz o zamanlar ekseriya Frans›zca hissederek Türkçe yaz›yor gibiydik. Hâlbuki me-
sele Türkçe düflünüp, Türkçe hissedip, Türkçe yazmaktayd›. ‹flte ben bu fikirden ha-
reket ederek bir deneme yapmak ve tasavvur etti¤im Türkçenin örne¤ini vermek iste-
dim. ‹stedim ki yabanc›dan mümkün mertebe uzak, bize fazlas›yla yak›n olsun ve
bilhassa edas› itibar›yla bize Türk’ten baflka bir çeflni hissettirmesin. Böyle bir Türk-
çenin kayna¤› Divan edebiyat› olamazd›. Çünkü o dar bir zümrenin edebiyat›yd›.
Arad›¤›m Tükçenin menba› olsa olsa bizim halk edebiyat›m›z ve folklorumuz olur-
du. Bu düflünceyle Tekke ve Halk edebiyatlar›na baflvurarak Yunus’u, Karacao¤lan’›
78 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
okudum; onlar›n flivesine intibaka, nlar gibi düflünmeye, onlar gibi hissetmeye çal›fl-
t›m... iflte bir dil denemesi olan Erenlerin Ba¤›ndan böyle bir niyetin ve böyle bir ça-
l›flman›n mahsulüdür.” (Ak›, 1960, 64-65).
“Yakup Kadri’nin lisan›, meselâ Refik Halid’in Türkçesinde oldu¤u gibi, temel mal-
zemesini ana dilimizin en güzel konufluldu¤u yurt ve ev-âile Türkçesinden alm›fl de-
¤ildir. Bu nesirler sanatkâr›n flüphesiz pek geç tan›d›¤› ve Anadoluda O¤uz Türkçe-
sinin iIk mucizelerinden olan klasik ve edebî Dede Korkut lisan› aras›nda hiç bir
münasebet yoktur. Yakup Kadri’nin nesri (...) Servet-i Fünun nesrinin daha hareket-
li bir devam› olarak bafllam›fl, sonra, bilhassa Kitab-› Mukaddes tercümesinin gerek
üslûp, gerek ruh bak›m›ndan kuvvetli tesiri ile geliflerek ifllenmifl, ifllendikçe güzellefl-
mifl ve sanatkâr›n›n kendi mistik ruhunda kopan k›ymetlerle süslenerek, zevkli, mu-
s›kîli ve çok kere mâveraî bir âlemden sesleniyormufl gibi t›ls›ml› bir sanat lisan› ha-
lini alm›flt›r. Böylelikle san’atkâr›n, Erenlerin Ba¤›ndan isimli eserinde nemalana-
rak Okun Ucundan terennümlerinde en olgun sesini bulan Yakup Kadri nesri, bu-
gün edebî k›ymeti afl›lmak flöyle dursun, henüz kendisine yetiflilememifl hususî bir
nesir mümessili olarak ayr› bir hazla okunmaktad›r.” (Banarl›, 1979, 1202)
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Refik Halit (Karay)’in mensureleri ise kuvvetini, ruh de-
rinli¤inden de¤il tabiata, bilhassa küçük varl›k ve eflyaya çev-
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ Mrilmifl sanatkârane “göz”den al›r. Bundan dolay›, hep basit,
“kurba¤an›n aflk›”, “gece kandili”, “uçurtmalar”, “piyano aba-
S O R U S O R U jurlar›” gibi s›radan fleyler üzerinde durmufl; tahlil de¤il tasvir
edici, zekice bulufllar› ve benzetmeleri olan mensureler yaz-
m›flt›r.
D‹KKAT D‹KKAT Mensure vadisinde Fecr-i Âtî’yi temsil eden bir baflka flahsi-
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE yet, Mehmet Behçet Yazar (1890-1980)’d›r. ‹lk mensurelerin-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDEden bir k›sm›n› Buhurdan (1925) adl› kitab›nda toplam›flt›r.
‹kinci fliir kitab› Yumak (1938)’›n sonuna ekledi¤i “fantezi”ler
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ Mbölümünü ise mensure de¤il, serbest fliir kabul etmek laz›md›r.
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
Bir di¤er önemli isim Ali Süha Delilbafl› ise, yaz› hayat›n›n
S O R U S O R U bafllar›nda mensurelerini -Hikâye ve Roman bahsinde belirtil-
di¤i üzere- Mezalim-i Elem ad›yla kitaplaflt›rmak istediyse de
K ‹ T A P K ‹ T A P
baflaramam›flt›r. Yine Emin Lami’nin mensureleri de kitaplafl-
D‹KKAT D‹KKAT
mam›fl, Bahçe ve Servet-i Fünûn sayfalar›nda kalm›flt›r.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
‹NTERNET sureli.mkutup.gov.tr/listeler.php?list=6°er=Edebiyat
‹NTERNET
‹nci Enginün (2006). Yeni Türk Edebiyat› Tanzimat’tan Cumhuriyet’e (1839-1923), ‹stan-
K ‹ T A P K ‹ T A P
MAKALE bul: Dergâh Yay.
MAKALE
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
4. Ünite - Fecr-i Âtî’de Edebî Faaliyet: Nesir 79
Özet
Kendimizi S›nayal›m
1. Yakup Kadri Karaosmano¤lu’nun Fecr-i Âtî mensu- 6. Afla¤›dakilerden hangisi Cemil Süleyman Alyana-
bu olarak yazd›¤› hikâyelerin yer ald›¤› eser afla¤›daki- ko¤lu’nun roman ve hikâye kitaplar›ndan biri de¤ildir?
lerden hangisidir? a. ‹nhizam (1909)
a. Bir Serencam b. Timsal-i Aflk (1909)
b. Erenlerin Ba¤›ndan c. Siyah Gözler (1911)
c. Göl Saatleri d. Ukde (1912)
d. Siyah Gözler e. Kad›n Pençesi (1939)
e. Erganun
7. fiahabettin Süleyman için afla¤›dakilerden hangisi
2. Afla¤›dakilerden hangisi Fecr-i Âtî toplulu¤undaki söylenemez?
hikaye veya roman yazarlar›ndan biri de¤ildir? a. Bütün hikâyeleri aflk temas› etraf›ndad›r.
a. Yakup Kadri Karaosmano¤lu b. Sultan II. Abdülhamit devrini hicveden hikâye-
b. Refik Halit Karay leri vard›r.
c. Ali Canip Yöntem c. Ö¤retmenlik mesle¤i ile ilgili hikâyeler yazm›flt›r.
d. fiahabettin Süleyman d. Tekellümî hikâye tarz›n›n temsilcilerindendir.
e. Cemil Süleyman Alyanako¤lu e. Jöntürk faaliyetlerinden esinlenmifl hikâyeleri
vard›r.
3. Afla¤›dakilerden hangisi Fecr-i Âti’de hikâye ve ro-
mana en çok yönelen isimlerden biri de¤ildir? 8. Afla¤›dakilerden hangisi Yakup Kadri’nin mensur fli-
a. Yakup Kadri Karaosmano¤lu ir yazarl›¤› için söylenemez?
b. Refik Halit Karay a. Mensur fliir yazarl›¤›n› Fecr-i Âti ve Milli Edebi-
c. fiahabettin Süleyman yat Hareketi devresi olarak ikiye ay›rmak müm-
d. Ali Canip Yöntem kündür.
e. ‹zzet Melih Devrim b. ‹lk mensureleri karamsar bir ruh halini ifade
eder.
4. Aflag›dakilerden hangisi Fecr-i Âti y›llar›nda fliirleriy- c. Mensurelerinde ritmin yükseldi¤i dikkat çek-
le tan›nd›¤› halde, Cumhuriyet y›llar›nda edebiyat arafl- mektedir.
t›rmalar› ve çocuk hikâyesine yönelmifltir? d. Mensurelerin topland›¤› kitaplar Erenlerin Ba-
a. Hamdullah Suphi Tanr›över ¤›ndan, Okun Ucundan ad›n› tafl›r.
b. Mehmet Behçet Yazar e. Mensurelerini toplad›¤› eserler Yakup Kadri’nin
c. Refik Halit Karay yaz› hayat›n›n bafllar›nda bas›lm›fl ilk kitaplard›r.
d. fiahabettin Süleyman
e. Yakup Kadri Karaosmano¤lu 9. Afla¤›dakilerden hangisi Mehmet Behçet Yazar’›n
mensur fliirlerini de içeren bir eserdir.
5. Türk hikâyecili¤inde iflçi-patron münasebetleri ve a. Buhurdan
iflçi haklar› üzerine yaz›lm›fl ilk metin ve yazar afla¤›da- b. Erganun
kilerden hangisidir? c. Yumak
a. Hakk-› Sükût (Refik Halit Karay) d. Bir Serencam
b. Hakk-› Sükût (Yakup Kadri Karaosmano¤lu) e. Okun Ucundan
c. Bir Serencam (Refik Halit Karay)
d. Bir Serencam (Yakup Kadri Karaosmano¤lu) 10. Ali Süha Delibafl›’n›n mensurelerini toplamak istedi¤i
e. fieftali Bahçeleri (Refik Halit Karay) ancak bast›ramad›¤› kitab› afla¤›dakilerden hangisidir?
a. Musavver Muhit
b. Buhurdan
c. Mezamir-i Elem
d. Resimli Kitap
e. fiiir ve Tefekkür
4. Ünite - Fecr-i Âtî’de Edebî Faaliyet: Nesir 81
Okuma Parças› 1
MUALL‹M (Hikâye) melerini dinler, tutar›m... Denizler benimle görüflür,
-‹htiyar!.. dediler; döndü, bakt›; uzak ufuklar›n bofl du- semalar gelir, kap›mda inler. Sinirler münazaalar›n›
daklar›ndan malûl bir nefesli hayat ahz›yla tekerrür eden (çekiflmelerini) hep benim ruhumda halleder. Bak›fllar
bu kelime genifl, bofl sahran›n derinliklerinde k›r›k dö- benim huzurumda savt (ses), giryeler nakarat, tebes-
kük, yar›m topal gezindi: sümler hava olur ve flu elimdeki tanbur bütün elhân›
Durdu... Perdeli gözleriyle karfl›s›nda gülen befl gence pamuk y›¤›nlar› gibi diyardan diyara, senelerden sene-
bakt›. lere, kalplerden kalplere, atar, savurur... Ben ölürüm,
Gençler, dedi. Hangi diyardan geliyor, hangi iklime gi- toprak olurum, lâkin na¤meler ölmez...
diyorsunuz?... ‹çlerinden biri cevap verdi. ‹htiyar, titrek bir sesle dördüncüye sordu:
-Hüsün ikliminde idik, ibda diyar›na gidiyoruz -Söyle bakal›m, necisin o¤lum? K›s›k bir sesle m›r›ldand›:
-Bari istikbâli yakalayabilseniz dedi. A¤z›n›n uçlar›nda -Mimar›m peder efendi, mimar...
dal dal k›r›fl›kl›klar, ac› ile istihzay› birbirine kar›flt›r›yor, -Senin de sanat›n evvelkilere benzer mi? Daima lütuf-
muannit (inatç›) ve firarî zaman› bî-perva seyreden bu kâr ve hiç ölmez mi?
gençlere bütün mâzisiyle ruhu gülüyordu. -Evet bu da onlar gibidir. Ve ben muhayyel hatlara can
Beflten sar›fl›n› isyan etti. veririm: Tafl, toprak, kireç benim dehamla bazen bir
-Ne diyorsun ihtiyar, o öldükten sonra da bizimdir, sö- gururun, bir tecavüzün, bir sefahatin, bir saadetin ve
züyle ba¤›rd›. bazen bir duan›n timsali olur. Saraylar yapar›m, gu-
-Çocu¤um, dedi, san’at›n nedir? rurdurlar, mabetler yapar›m, duad›rlar, kaleler birer
Heykeltrafl... Genç vakit b›rakm›yordu, devam etti: mütecaviz, birer müdafi’dir. Zaman onlar› y›ksa bile
-Benim elimin alt›nda tafl, tunç Neron’un karfl›s›ndaki kaditleri (iskeletleri) karfl›s›nda befler daima hayran
hayat gibidir, titrer... kal›r, iflte Akropol, iflte Tedmir, iflte Selçuk saraylar›...
Mermer buse olur, kad›n olur, keder olur, inflân›n kat› Beflinciye sordu:
yüre¤ine zaman›n muhazzap, bitmez tükenmez tokat- -Sonuncu, sen ne yapars›n? Dalg›n, periflan bir ses:
lar›na tahammül eder. Müzelerin serin gölgeleri ara- -fiairim, efendibaba, dedi, flairim. Ben muannit, firari,
s›nda kufl tüylerine gömülmüfl hükümdarlardan daha aç›lmaz, mektum, aç›l›rsa cihan olur, küçük mahlûk-
müsterih, ebediyyen yaflar... larla perilere benzeyen kelimelerle ifltigal ederim. Bun-
‹htiyar bu sözlere gülmedi. Esmer uzun boylu, uzun lar benim esirimdir; ne zaman istersem karfl›ma kadar
saçl› bir gence hitapla: gelirler, yerlere e¤ilirler, etek öperler. Zafer olunuz de-
-Ya sen? dedi. Genç fluh ve flen cevap verdi: rim zafer olurlar, isyan olunuz derim, isyan olurlar,
-Ben kavs-i kuzahlarla (ebemkuflaklar›yla) oynar›m. aflk olunuz derim, aflk olurlar. Bahardan rayihalar,
Onlar›n sihir ve füsununa vâk›f›m, gölgeleri tespit ede- k›fltan silahlar getirirler. Benini onlardan teflkil etti¤im
rim. Bir parça bez ve k⤛t üzerine bir cihan kurar›m. taburlar önünde padiflahlar bile selâm durur. Yediden
En güzel dudakta en güzel hande firaridir; en güzel yetmifle kadar onlar bunlar› ezber bilirler. Beni konu-
göz ölür, toprak olur; en güzel çehre buruflur, ihtiyar- flup söylemedikleri hiçbir memleket, beni koflup söyle-
lar. Lâkin benim parmaklar›mdan, benim f›rçam›n medikleri hiçbir as›r yoktur.
ucundan do¤anlar sad›kt›rlar, ölmezler, y›pranmaz- ‹htiyar:
lar. Ben as›rlara, ben ruhumu hadîkalara naklederim. -Pek alâ, o¤ullar›m, bütün bunlar niçin? dedi.
Bir parça beze arz›n ka’r›ndaki (yerin dibindeki) alt›n Sonuncu cevap verdi:
kadar k›ymet veririm. -Zevk için!...
‹htiyar›n ayaklar› titriyordu, duramad›. K›sa boylu, dai- Güldü, sakal›n› eline ald›, düflündü, dedi ki:
ma dinleyen birine döndü. -Zevk olsalar bile tamam de¤ildirler.
-Elindeki nedir, genç sükûtî? Ya sen ne yap›yorsun? söz- ‹çlerinden biri sual etti:
lerini söyledi. -Tam zevk nerede?
-Elimdeki tambur ve ben avc›y›m cevab›n› verdi. Yere Oturdu¤u yerden kalkarak ihtiyar:
oturan mütehayyir (hayret içinde) -Bende... diye cevap verdi, Befli de etraf›n› sard›lar.
-Ne? diye ba¤›rd›. -Mesle¤in nedir? Mesle¤in nedir? diye soyuyorlard›.
-Evet avc›y›m... Ben havalarda dolaflan sesleri kovalar, -Mesle¤im, dedi, muallimlik!... Siz tafllar› yontars›n›z,
avlar›m... Gizli isyanlar›n aflklar›n, felâketlerin na¤- ben dima¤lar›... Siz bezleri boyars›n›z, ben ruhlar›...
82 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
Okuma Parças› 3
Siz na¤meler icat edersiniz, ben de itikatlar... Siz bina- EYLÜL (Mensur fiiir)
lar yapars›n›z, ben de gezer saraylar... Siz kelimelerden “Eylül hulûl etti. Melûl krizantemler mevsimi hulûl etti.
taburlar kurars›n›z, ben de zekâdan... Lâkin çocuklar Ruhuma eylül hulûl etti. A¤›r bafl, melul krizantemler,
benim yapt›¤›m dima¤lar› bir gün toprak yer. Boyala- rahiyalar›yla ruhumu melûl etti. Orda, ufukta tepelerin
r›m üzerinde imzam yok olur. Verdi¤im itikatlar bir menekfle eflkâli ve deniz sincabî sisler içinde... sermest
gün beni döver. Gezen saraylar görür, tan›nmaz; ta- ü sayf ve ziya koruya bir “ah” gibi bâd-› hazan doldu.
burlar da¤›l›r, görünmez olur... Ve ben muharibim, be- A¤açlar›n aras›nda korkak, titrek, nalegir, girizân yap-
flerin nankörlü¤üyle çarp›fl›r›m... Her yetifltirdi¤im ipti- raklar koflufltu. Tabiat›n hasret-i neflat ile memlû gö¤-
da beni inkâr eder, her yapt›¤›m mutekit, benim itika- sünde eflkâli ve elvân› silen namer’i, matemi bir el do-
d›ma dokunur. En gayri muti (itaatsiz} madde, insan laflt› ve kufllar uzaklaflt› ve mihmân-› mevsim-i bahar
benim avucumun içindedir. olan kufllar uzaklaflt›. Sen de gittin sen de gittin. Bahçe-
Sar›fl›n heykelt›rafl: de ya¤murlar, rüzgârlar, kuru yapraklarla ayak izlerinin
-Yaz›k dedi, bunun zevk neresinde? zaiya›n› gördüm; bahçede manolyalar›n ihtizar›n› gör-
‹htiyar cevap verdi: düm. Sehap olan neflidesiz tabiata art›k penceremi ka-
-Nankörlük karfl›s›nda sebatta... Menfaat beklemeksi- p›yorum.
zin cidalde... Gözlerimde fleklinin ziya›n› duydum. Gözlerimde flekli-
Sanatkârlar bu sözden bir fley anlayamad›lar, güldü-
nin ziya›n›, kalbimde sesinin inkisar›n› duydum. Odam
ler. Ve ihtiyar de¤ne¤ine dayanarak istihzaya al›flm›fl
tehî, kollar›m tehî kald›. Rahiyan›, her fleyi bâd-› hazan
olanlara mahsus bir lâkaydî ile yavafl yavafl uzaklaflt›...
ald›. Akflamüstü yeflil tepelerden pembe guruplar seyri-
(fiahabettin Süleyman, Muallim, Süha, S.l, 19 Haziran
ni, çamlar›n serin gölgelerini, bu gölgeler alt›nda yan
1919, s. 68)
yana uzanmalar›, koflmalar›, saklanmalar›, müzehher
çitler üstünden atlamalar›, buseleri, derâgufllar›, yemin-
Okuma Parças› 2 leri, hepsini ald›, hepsini ald›, bafl›m bofllu¤a dald›. Ser-
BÂDIBÂNIM B‹R MEND‹L OLDU (Mensur fiiir)
gerdân›m, harab›m. K›fl›n karl› günlerde, yaln›z odalar-
Bâd›bân›m bir mendil oldu, Aflk›m›n bâd›bân› küçük,
da vahim hastal›klar düflündüm. Camdan odama mür-
muattar bir mendil oldu. Teknesi harap, metrûk bir se-
de, solgun bir huzme-i ziya döküldü, camdan odama
fineye benzeyen aflk›ma, nûflin, fluh bir kad›n mendili
mevtin rengi döküldü ve gözlerim kapand›; gözlerimde
ç›lg›n bir bâd›bân oldu ve aflk›m ç›lg›n bir seyr ile göl
fleklinin ziya›n› duydum. Gözlerimde fleklinin ziya›n›,
gibi sakin durn ruhumda dalgalar yaparak benli¤imin
meçhul ufuklar›na kofltu. Benli¤imin meçhul ufuklar›n- kalbimde sesinin inkisâr›n› duydum. “
da meçhul sahiller var. Biliyorum, yelkeni, ç›lg›n tekne- Yakup Kadri [Karaosmano¤lu], Eylül, Servet-i Fünun, S.
si harap sefine bu sahillerden birine çarpar, sahil mün- 1009, 5 Ekim 1910, s.s.354-355.
hedim, tekne tarumar olur ve yelken, yelken... o mec-
ruh bir kanat gibi ç›rp›n›r ç›rp›n›r, sonra kopar, y›rt›l›r
ve parçalar›, onlar her biri ayr› bir melâl halinde göl gi-
bi sakin duran ruhuma düfler. Münhedim bir sahil, ha-
rap bir tekne ve yelken parçalar› alt›nda hummal› bir
al›n gibi buruflan, pürmesâ, sincabî bir göl... ‹flte aflk›m-
dan sonra ruhumda hâs›l olan manzara... Çok hazin de-
¤il mi? Sevgilim... Hem de bu sefer bâd›bân›m bir men-
dil oldu. Aflk›m›n bâd›bân› küçük, muattar bir mendil
oldu; ve teknesi harap, yelkeni ç›lg›n sefineye bütün
ümitlerimi, emellerimi, bütün ifltihâ-y› hayat›m› yükle-
dim.
Yakup Kadri, Bâd›bân›m Bir Mendil Oldu, Servet-i Fü-
nun, S.1007, 9 Eylül 1326 (22 Eylül 1910), s.323.
4. Ünite - Fecr-i Âtî’de Edebî Faaliyet: Nesir 83
Okuma Parças› 4
SÛRNÂY (Mensur fliir) Ve yine bir zamanlar, bu çok ac› genç, çok dikkat et,
-fiâkirtlerim [ö¤rencilerim] Dârülmuallimin efendilerine hudutlar› b›rakan düflman›n mütereddit ad›mlar›na küs-
Ey genç ne zaman onun, sûrnây›n [ney, zurna] ince de- tah, cesur ökçeler takan; Pasarofca, Kaynarca gibi senin
liklerle mecruh, bofl sinesinden bir nefes yay›l›rsa, his- yüzünü ve benim aln›m› izmihlâl-i zemine (yok olufl
setmez misin ki havada uçan na¤meler de¤il, senin ta- topra¤›na) sürmüfl ma¤lubiyet-nameleri firarlar›yla mü-
rihin, senin alt› yüz senendir. hürleyen sefiller, dünkü ecdad›n piç çocuklar› Galata
Hissetmez misin ki istiklâl günü Kara Osman Bey’in hu- önündeki meyhanelerde sermest ve bî-hûfl (kendinden
zurunda sadakate, itaate and içenlerin kulaklar›nda o geçmifl) denî (alçak) bî-âr (utanmaz) kalblerinin çamur-
ç›nlad›. lar›yle müteaffin (kokmufl) onun sesiyle, yine onunla,
Hissetmez misin ki Bursa’n›n önünde Orhan çarp›fl›r- yaln›z onunla ‹stanbul kald›r›mlar›n› titretebildiler.
ken kale duvarlar›ndan yerlere yuvarlanan, yuvarlanan- Ve a¤lamaks›z›n, hissetmeksizin, uyuflmufl y›lanlar gibi
lar›n üstüne bas›p münferit sarmafl›klar gibi tekrar t›r- b›rakt›¤›m›z yeflil ovalardan kamer-renk nehirlerden,
manan, bo¤alara benzeyen düflman bî-baha, tunç vü- esrarengiz tekyelerden, Arabistan’› semân›n her nokta-
cutlar›yla y›kmaktansa m›zraklar›n›n ucunda k⤛ttan s›ndan minarelerden dinimi, milletimi, namusumu, san-
fenerler gibi salland›ran Türk gazilerinin ruhuna o ne ca¤›m› nas›l ç›kard›larsa onu da öylece, hasta, bîtâb,
serseri, ne fluh, yurdun ve kad›n›n meltemleriyle mâli, hicranzede, k›rk bir kemik fleklinde f›rlatt›lar; onun naz-
cennetlerin kokular›yla, renkleriyle, meflhûn [dolu] l›, ince mevcudiyeti yerine flarapla fliflmifl kirli çehrelere
ufuklar yayd›. benzeyen gayday› ikame ettiler.
Yunan’›n Roma’n›n mübdi (icatç›) çamurlar›na, mer- Ne zaman, ey genç, onun, sûr-› nây›n ince, deliklerle
merlerine Türk dehâs›yla, senin dehânla rekabet eden mecruh, bofl sinesinden tek bir nefes f›rlarsa bil ki bu
ve flimdi medfûn-› hîçistan-› a’sâr (as›rlar mezarl›¤›na sana Belgrat’tan, Atina’dan, Sofya’dan, Selanik’ten, Ko-
gömülü) uyuyan Manisa’daki Murad-› sâni saraylar›n›n, sova’dan bir peyâm-› hicran tafl›yor, seni eski, ebedî
bahçelerinin rüzgârlardan ziyade gürültüleriyle doldu- maatteessüf flimdi senin olmayan diyarlar›na rabt edi-
¤unu sana ihsas etmez ve seni ma¤rur, benli¤ine vâk›f yor ve diyor ki unutma, ey Türko¤lu, vatan bende, va-
düflündürmez mi?
tan her fleyde, her yerde, senin kalbinde, senin gözün-
Bilmem bilir misin genç, senin Garp zekâs›na tahak-
dedir.
küm eden mimar›n Büyük Sinan Van Gölü k›y›lar›nda
Evet ey Türk genci sen de benim gibi ol! Sen de vatan›
Sadrazam Lütfü Pafla’n›n maiyetinde, arkadafllar›ndan
bir tutam çiçekte, bir demet gazelde, nak›fll› bir taflta,
birkaç›yla a¤açlara birden hayat ve ruh vererek ilk asa-
küçük bir na¤mede, bir sûrnâyda t›pk› benim gibi gör.
r›n›, bu vahfli gölde beyaz kanatl› kufllara benzeyen ge-
Zaten öyle de¤il misin ey genç, zaten öyle görmüyor
milerini inflâ ederken, ordugâhda atefl ve silâh karfl›s›n-
musun? E¤er de¤ilsen, e¤er görmüyorsan bilmifl ol ki
da sûr-› nây›n zafer teraneleri yükseliyor, hummal› çe-
yurdun her köflesi yar›n bir hicrangâh olur ve oralarda
kiçlerin harekât›na bir kafiye-i muvaffakiyet, bir müste-
sûr-nâylar yerine fliflkin, kirli yüzlere benzeyen gayda-
zad-› fleref ilâve ediyordu.
lar çal›n›r, gaydalar; ey Türk genci...
Beyaz dalga dalga sar›klar›yla beyaz nurlu sakallar›n›n
(fiahabettin Süleyman, Sûrnây, ‹çtihat, C. 5, nr 109, 19
üzerlerinde parlayan murassa (k›ymetli tafllarla süslü)
Hz 1914, s.162-163
tu¤lar› karfl›s›nda as›rlardan beri sürüklenen, nesilden
nesile intikal eden aflklar›, ihtiramlar› bir daha, hiç b›k-
mayan ve b›kmayacak, bir daha serme¤e gelmifl kulla-
r›n›, bizleri, senin benim babalar›m›z›, analar›m›z› ma¤-
rur selâmlayan Türk hakanlar› hep onun sesiyle alk›fl-
land›lar.
Bir zaman K⤛thane saatleri yiyen bir mesire, uzun bir
yol iken öküz arabalar›yla gelen zenginler yani cidalin
(kavgan›n) terlerini pür reflve ve gurur kurutmak için
zevk çad›rlar› kuran gaziler a¤açlar alt›nda, seccadeler
üstünde, ayran taslar› karfl›s›nda hep onun na¤meleriy-
le yaflad›klar›na kani oldular.
84 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
S›ra Sizde 3
Ali Süha’n›n di¤er güzel sanatlar ve edebiyat› cemiyetin
yans›mas› olarak görmesi, II. Meflrutiyet y›llar›nda çok
tekrarlanm›fl bir görüfltür. Devrin edbiyat e¤itim-ö¤reti-
minde kullan›lan ders kitaplar›nda (fiahabettin Süley-
man’›n Tarih-i Edebiyat-› Osmaniye ve Sanat-› Tahrir
ve Edebiyat adl› kitaplar› gibi) da ayn› görüfl vard›r. Tan-
zimat öncesi edebiyat›m›z› (Divan ve Tekke edebiyat›)
“muhtelif zümre edebiyatlar›” diye görmesi de Cumhu-
riyet’in ilk y›llar›ndan itibaren tekrarlanan görüfllerden-
dir. Edebiyat›n Tanzimat sonras›nda “bütün memlekete
flamil” olarak nitelemesi, bir be¤eni ifadesidir. Edebi-
yat-› Cedide ve Fecr-i Âtî’yi, mensuplar› ayn› fleylere
inanm›fl birer mektep de¤il içinde farkl› görüfltekilerin
de bulundu¤u birer kulüp saymas›, yaflanm›fl bir tecrü-
beye dayan›r. Millî Edebiyat Hareketini de¤erlendirir-
ken ise toplumsal faydaya onlardan daha çok önem ve-
ren bir tav›rdad›r.
4. Ünite - Fecr-i Âtî’de Edebî Faaliyet: Nesir 85
Yararlan›lan Kaynaklar
S›ra Sizde 4 AKI, N. (1960). Yakup Kadri Karaosmano¤lu ‹nsan-
fiahabettin Süleyman’›n fanteziyelerindeki temalar üç Eser-Fikir-Üslûp, ‹stanbul.
grupta toplanabilir: AKTAfi, fi. (1987). Yakup Kadri Karaosmano¤lu, An-
1. Ferdî arzu ve ›zd›raplar (Aflk, kad›n ve para ile ilgili kara: KTB Yay.
olanlar) BANARLI, N. S. (1979). Resimli Türk Edebiyat› Tari-
2. Millî endifleler (Balkan Savafl› dolay›s›yla yazd›klar›) hi, 2.C. ‹stanbul: MEB Yay.
3. Toplumsal meseleler (Sanat-cemiyet münasebetleri, (DEVR‹M), ‹. M. (1913). Tezat, Sabah Mat., ‹stanbul
hak, adalet, kanun kavram› etraf›nda geçenler) 1331
KARAOSMANO⁄LU, Y. K. (1933). Bir K›ssa ve Bir His-
se, Kadro, S.14, fiubat, ‹stanbul.
OKAY O.-AKTAfi, fi. (1992). Cemil Süleyman (Alyana-
ko¤lu), Büyük Türk Klasikleri, 11. C., ‹stanbul.
YAZAR, M. B. (1938). Edebiyatç›lar›m›z ve Türk Ede-
biyat›, ‹stanbul: Kanaat Kitabevi.
5
II. MEfiRUT‹YET DÖNEM‹ TÜRK EDEB‹YATI
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Millî Edebiyat teriminin anlam›n› aç›klayabilecek,
N
Millî Edebiyat Hareketi mensuplar›n› s›ralayabilecek,
Millî Edebiyat Hareketinin oluflumunu sa¤layan siyasal, sosyal ve fikri gelifl-
meleri aç›klayabilecek bilgi ve becerileri kazanabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
‹çindekiler
• M‹LLÎ EDEB‹YAT HAREKET‹’NE
G‹R‹fi
• ‘M‹LLÎ EDEB‹YAT’ TER‹M‹ VE
‘M‹LLÎ EDEB‹YAT HAREKET‹’
ETRAFINDA DÜfiÜNCELER
• M‹LLÎ EDEB‹YAT’IN SINIRLARI
II. Meflrutiyet Dönemi Toplumsal Faydac› • M‹LLÎ EDEB‹YAT HAREKET‹’N‹N
Edebiyat Anlay›fl›: Millî MENSUPLARI
Türk Edebiyat› Edebiyat Dönemi • M‹LLÎ EDEB‹YAT HAREKET‹N‹
HAZIRLAYAN S‹YAS‹, SOSYAL VE
F‹KR‹ B‹R‹K‹M
• S‹YASAL VE SOSYAL DURUM
• F‹KRÎ B‹R‹K‹M:
M‹LL‹YETÇ‹L‹K/TÜRK
M‹LL‹YETÇ‹L‹⁄‹
Toplumsal Faydac› Edebiyat
Anlay›fl›: Milli Edebiyat
Hareketi
Ayn› flekilde siyasi bir tarihlendirme ile Tanzimat Ferman›’ndan itibaren geliflen ve
Bat› taklitçisi oldu¤u söylenen edebiyat›n da millî olmad›¤› söylenemez. Çünkü bu
dönemlerde yaz›lm›fl eserler de Türk milletinin tarih içindeki uzun yolculu¤u s›ra-
s›nda kendi diliyle, duyufl tarz›yla, edebî e¤ilimleriyle, estetik tercihleriyle vb. yo¤-
rularak oluflmufllard›r. Di¤er milletler için oldu¤u gibi, Türk milletinin ve Türkçe-
nin bütün tarih boyunca meydana getirdi¤i edebiyat, ‘millî edebiyat’t›r.
Milliyetçi edebiyatla Her edebiyat bir yönüyle ait oldu¤u milletin tarih içerisinde kazand›¤› karak-
kastedilen do¤rudan
do¤ruya bir fikir hareketi teristik özelliklerin, estetik birikimlerin di¤er yönüyle de sosyal ve siyasal haya-
olarak ‘Milliyetçilik’in t›ndaki bütün aray›fl ve oluflumlar›n izlerini tafl›r. Modern edebiyat bütün bu olu-
inanan kitleler yaratmak
amac›yla edebiyat üzerinden
flumlar› daha aç›k flekilde kendinde bulundurma özelli¤ine sahiptir. 1908 Meflru-
sunufl ve savunmas›n›n tiyeti sonras›nda Osmanl› Devleti’nin olumsuz gidiflten kurtulmak için sar›ld›¤›
yap›ld›¤› edebiyat olmal›d›r. bütün ideolojilerin yans›malar› kendini yo¤un bir flekilde edebiyatta bulur. Os-
manl›n›n genifl co¤rafyas›nda yaflayan milletlerin bütün dünyay› saran milliyetçi-
lik ak›m›ndan etkilenerek kendi millî kimlikleri etraf›nda çal›flmalar yapmaya
bafllamas› Türklerin de kendi kimliklerinin aray›fl›na girmelerini getirmifltir. 20.
yüzy›l bafllar›ndaki milliyetçilik anlay›fl› tesirleriyle Türk milletinin kendi özüne
dönmesi, onu aray›p bulmas›, ortaya ç›kararak diriltmesi ve etraf›nda yeni bir
oluflumu bafllatmas› sürecinde bir edebiyat meydana getirdi¤i görülmektedir. Bu
edebiyata da içeri¤inden dolay› ‘millî edebiyat’ denmifltir. Millî Edebiyat’›n sade-
ce milliyetçi edebiyat olarak düflünülmesi de ilk bak›flta anlafl›laca¤› gibi, anlam›
daralt›lm›fl bir kullan›md›r.
Millî Edebiyat asl›nda Türk milletinin imparatorluk anlay›fl›ndan ayr›larak millî bir devlete do¤ru gidi-
Bat›daki milliyetçilik
ak›mlar›n›n tesiriyle Türk fli bafllatt›¤›, ‹stiklal Savafl›’n› da içine alarak cumhuriyetin ilan› y›llar›na kadar de-
milletinin millîleflme vam eden zamanda Türk milliyetçili¤i hâkim düflüncedir. Ayr›ca bu y›llarda Türk-
y›llar›nda oluflturdu¤u
edebiyatt›r. Bunun için önce
lük fluurunun uyand›r›lmas› çal›flmalar›n›n büyük bir k›sm› edebiyat üzerinden sür-
imparatorluk anlay›fl›ndan dürülmüfltür. Asl›nda bu durum, milliyetçi/Türkçü düflünceyi savunanlarla, bu dü-
vazgeçilmesi ve bu anlay›fl flünce etraf›nda meydana gelen edebiyat›n temsilcilerinin ayn› kifliler olmas›ndan
yüzünden millî kimli¤i
bask›lanm›fl olan Türklerin kaynaklanmaktad›r. Onlar›n içinde olduklar› fikrî ve siyasi tercihle gerçeklefltirdik-
kendileriyle karfl›laflmalar›, leri edebiyat faaliyeti, ister istemez bir bütünlük gösterir. Milletin kurtuluflunu Türk
kendilerini tan›malar› ve bu
kimlik etraf›nda kimli¤i etraf›nda yeniden diriliflte gören Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Ali Canip gi-
toplanmalar› gerekir. bi samimî kalem sahipleri, milliyetçili¤in fikrî söylemlerini yazd›klar› eserlerle de
gerçeklefltirmifllerdir. “... imparatorluk anlay›fl›na tepki olarak Türk milliyetçili¤i-
nin do¤uflu, imparatorluk dili ve edebiyat›na tepki olarak da Türkçenin ve millî ni-
telikli bir Türk edebiyat›n›n do¤uflunu düflündürmüfl, bu fikrî anlay›fl›n paralelin-
de meydana gelen edebiyat da tamamen bu romantik tavr›n tesiriyle Yeni Lisanc›-
lar taraf›ndan ‘Millî Edebiyat’ olarak adland›r›lm›flt›r” (Argunflah, 2007, 174).
20. yüzy›l›n ilk çeyre¤i II. Meflrutiyet Döneminin, baflka bir söyleyiflle 20. yüzy›l›n ilk çeyre¤inin tarihî
Osmanl› ülkesi için co¤rafî,
siyasi, fikrî pek çok önemli ve siyasi portresi, milliyetçili¤in yaln›z olmad›¤›n›, devletin içinde bulundu¤u
de¤iflime sahne olmufltur. olumsuz durum yüzünden pek çok fikrî ve siyasi aray›fl›n ve ayd›nlar›n ileri sür-
dükleri kurtulufl önerilerinin zihinleri meflgul etti¤ini göstermektedir.
Bu y›llarda ileri sürülen Bat›c›l›k, Türkçülük, ‹slamc›l›k ve hatta Osmanl›c›l›k gi-
bi e¤ilimler, zaman zaman birbirlerini etkileyerek ve birleflerek etki alanlar›n› ge-
niflletirler. Çünkü her biri yüzy›l›n bafl›ndaki milletin realitesinden do¤mufllard›r.
Bu sebeple Millî Edebiyat’a sadece milliyetçilik hareketinin edebiyattaki yans›mas›
olarak bakmamak ve bu y›llar› bütünüyle kavrayacak flekilde geniflletmek gerekir.
fierif Aktafl bu konuda flunlar› söylemektedir: “Dönemin bütün düflünce adamlar›,
yazar, flair ve hatta siyasileri millî devlet fikrinde birleflirler. Farkl›l›klar ayr›nt›dad›r.
Bunun için Millî Edebiyat bafll›¤› alt›nda sadece Türkçü edebiyattan söz etmek
do¤ru de¤ildir. Çünkü Millî Edebiyat bir dönemin ad›d›r. Bu dönemde yaz›lm›fl
5. Ünite - Toplumsal Faydac› Edebiyat Anlay›fl›: Millî Edebiyat Hareketi 89
edebî eserlerde millet halinde yaflama istek ve iradesi bazen aç›kça ifade edilir, ba-
zen de de¤iflik flekillerde kuvvetle hissettirilir” (Aktafl, 2007, 185).
Sonuç olarak anlafl›lmaktad›r ki ‘Millî edebiyat’ terimiyle hem Türk milletinin
tarihi içerisinde oluflturdu¤u edebiyat›n bütünü hem de 20. as›r bafllar›nda millî
devlete geçifl y›llar›nda millîleflme sürecini belirleyen edebiyat hareketi kastedil-
mektedir. Böylece bafllang›ç ve bitifl tarihleriyle s›n›rl› olan bir harekete ‘millî
edebiyat’ ad› verilerek bir millete özgü olma konusundaki anlam darlaflt›r›lmak-
tad›r. Fakat bu arada özel bir anlam da yüklenmektedir. ‘Millî Edebiyat’ adland›r-
mas›, tart›fl›lmas›na ve herkes taraf›ndan ayn› içerikte düflünülmemesine ra¤men,
20. yüzy›l bafllar›ndaki millîleflme döneminin Türk edebiyat› için kullan›lmaya
devam etmektedir.
Ayn› y›llarda, Nâyîler, Nev-yunanîlik ve fiairler Derne¤i gibi edebî gruplaflmalar
da vard›r.
N N
me veya millîleflme y›llar› olarak görülebilecek dönemin edebiyat› SIRA S‹ZDEda bu paralelde SIRA S‹ZDE
‘Millî Edebiyat’t›r. Bu y›llar›n edebiyat› hem Türk kimli¤ini arar ve bulur hem de
bulduklar›n› anlatarak genifl kitlelerce benimsenmesini teflvik eder. Bu millî kimlik
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
bilincinin uyand›r›lmas›d›r.
20. yüzy›l bafllar›nda bir ihtiyaç sonucu olarak ve hatta çok tabii bir oluflumla
ortaya ç›kan Millî Edebiyat, prensiplerini ve mensuplar›n› aç›klayanK ‹ T A bir P beyanna- K ‹ T A P
me ile yola ç›kmam›flt›r. Bu durum bafllang›ç tarihinin tespitini zorlaflt›rmaktad›r.
Ayn› flekilde bu süreç sonunda kurulan yeni devletin millî bir devlet olmas›, buna
ba¤l› olarak milletin edebiyat›n›n da yeni unsurlar kat›larak ama T E L hemen
E V ‹ Z Y O Nhemen ay- TELEV‹ZYON
n› edebî oluflum hatta ayn› isimler etraf›nda devam etmesi, bitifl tarihinin de aç›k
bir flekilde belirlenmesini güçlefltirmektedir. Öte yandan yüzy›l bafl›na ait Bat›c›l›k,
‹slamc›l›k ve Türkçülük gibi fikrî ve edebî e¤ilimlerin birbirlerini etkileyerek ve bir-
‹NTERNET
leflerek alanlar›n› geniflletmifl olmas›, Millî Edebiyat Hareketi mensuplar›n›n kesin ‹NTERNET
olarak ve birbirinden ayr›lacak flekilde belirlenmesini de zorlaflt›rmaktad›r. ‹nsan-
daki devaml›l›k edebiyatta herhangi bir ak›m›n, hareketin, modan›n bafllang›ç ve
bitifl tarihlerinin kesin olarak belirlenmesini zorlaflt›rmaktad›r. Bir bildirge ile yola
ç›km›fl edebiyat faaliyetleri için bildirinin ilan tarihi bafllang›ç tarihinin tespitinde
bir kolayl›k getirirse de bu durum bitifli belirlemek için söz konusu olamamakta-
d›r. Çünkü mensuplar›n›n takip eden zamanlarda baflka edebiyat faaliyetleri için-
de yazmay› sürdürdü¤ü görülebilmektedir.
Millî Edebiyat Hareketinin s›n›rlar›n› tespitte niçin zorluk vard›r? SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
2
Konuyla ilgili olarak fikir beyan edenlerin düflüncelerine bak›l›rsa Millî Edebi-
D Ü fi Ü N E Ldaha
yat’› 1908 ile bafllatmay› uygun bulanlar varsa da 1911 olarak kabulü ‹M yayg›n- D Ü fi Ü N E L ‹ M
S O R U S O R U
D‹KKAT D‹KKAT
90 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
d›r. 1911’i kabul eden yaklafl›m “Yeni Lisan” makalesinin Genç Kalemler dergisin-
deki yay›m›n› esas almaktad›r. Çünkü “Yeni Lisan” makalesi ço¤unlukla Millî Ede-
biyat Hareketinin beyannamesi olarak de¤erlendirilmektedir.
1922 sonras› Türk Millî Edebiyat Hareketinin tamamlanma tarihi ise genellikle 1922 veya 1923 ola-
edebiyat›n›n fliirdeki rak düflünülmektedir. Bu görüfl sahiplerinin hepsi de sonlanma tarihi olarak bir
temsilcileri olan Befl
Hececiler, Millî Edebiyat edebiyat olay›n› de¤il, fakat edebiyat›n toplumdaki de¤iflimleri yans›tt›¤› görüflün-
y›llar›nda yazmaya bafllam›fl den hareketle 1922 ‹stiklâl Savafl›’n›n tamamlanmas›n› veya 1923 Türkiye Cumhu-
ve önemli bir deneyim elde
etmifllerdir. Cumhuriyet riyeti’nin kuruluflunu esas almaktad›rlar (Argunflah, 2007, 180). Fakat baz› görüfl
y›llar›n›n fliirini yazarken bu sahiplerine göre Millî Edebiyat Hareketi 1940’a kadar uzanmaktad›r (Ercilasun,
birikimlerine yeni konular
ekleyerek yollar›na devam
1997, 453; Çetiflli, 2007, 129). Hatta bunun için de Millî Edebiyat, Tanzimat sonra-
etmifllerdir. s› Türk edebiyat›n›n ‘en uzun ömürlü ve en genifl yelpazeli bir edebî hareket’idir
(Çetiflli, 2007, 129). 1940 y›l›n›n hangi sebeple Türk edebiyat› tarihinde bir k›r›lma
noktas› olarak kabul edildi¤i konusunda aç›klama yap›lmam›flsa da burada bir ger-
çeklik pay› vard›r. Çünkü 1922 veya 1923 sonras› edebiyat›, 1910’lu y›llardaki ede-
biyat›n haz›rlad›¤› flartlar hatta deneyimler üzerinden devam etmifl ve bir anlamda
önceki dönemde bafllayan edebî tercihler, bu yeni döneme özgü bir duyufl ve dü-
flünüfl tarz› da kat›larak sürdürülmüfltür.
Millî Edebiyat Hareketinin hangi tarihler aras›nda devam eden bir edebiyat ol-
du¤u konusunda bir sonuç de¤erlendirmesi yapmak gerekirse; 1911 ile 1922 ara-
s›n›n daha kabul edilebilir oldu¤u anlafl›l›yor. Millî Edebiyat Hareketi, 1911-1922
tarihleri aras›nda devam eden dil, muhteva ve flekil olarak millî olan›n tespit edile-
rek kullan›ld›¤›, millet olma fluurunu sanat üzerinden uyand›rarak millî bir devlete
gidifl sürecini h›zland›ran romantik ve ideolojik içerikli bir edebiyatt›r.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA1999,
nabilir (Yetifl, S‹ZDE 267; Argunflah, 2004, 174). Ayn› anlay›flla bitifl tarihi olarak
1922 kabul edilmesine ra¤men 1940’lara kadar sürdü¤ü hükmündeki do¤ruluk pa-
y›n› görmemek mümkün de¤ildir (Ercilasun, 1997, 453).
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
1911-1922 aras› edebiyat›n›n da kendi içinde ve yine tarihî olaylar paralelinde
baflka adland›rmalarla da an›ld›¤›, örne¤in Birinci Dünya Savafl› sonras›nda ve ‹s-
tanbul’un iflgali y›llar›nda geliflen edebiyat için ‘Mütareke Edebiyat›’, ‹stiklal Sava-
K ‹ T A P K ‹ T A P
fl›n›n devam etti¤i günlerin edebiyat› için ‘Millî Mücadele Edebiyat›’ isimlendirme-
lerinin kullan›ld›¤› görülmektedir (Birinci, 1986, 360). Hatta bazen Millî Edebiyat’›n
devam› olarak de¤erlendirilen 1922 sonras› edebiyat› için de Anadolu’ya yönelifl
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
temas›n› düflündürecek biçimde ‘Memleketçi Edebiyat’ adland›rmas› vard›r.
Üstelik her biri milletin bizzat kendi realitesinden kaynaklanan, fikrî ve siyasi Edebiyat sanat›n›n ham
malzemesinin dil olmas› onu
oldu¤u kadar edebî de olan bu e¤ilimler, zaman zaman ortak noktalarda bulufla- di¤er sanatlardan ayr›
rak birbirlerini etkilemifllerdir. Bunun için de bafll›ca Osmanl›c›l›k, Bat›c›l›k, Türk- düflünmeyi gerektirmektedir.
Çünkü dil, edebiyat›n ham
çülük ve ‹slamc›l›k gibi ayr› ayr› bafll›klardan söz edilebilirse de bunlar›n birbirle- malzemesi oldu¤u kadar
rine yak›n olduklar› da görülmektedir. Ayn› durum bu anlay›fllar›n temsilcileri ve insanlar aras›ndaki
onlar›n söylemleri için de geçerlidir. iletiflimin de vas›tas›d›r.
Millî Edebiyat Hareketinin önemli konular›ndan biri de her fikrî ve siyasi aray›-
fl›n kendisini ayn› zamanda edebiyat sanat› üzerinden ifade etmesidir. Bu asl›nda
son derece do¤al bir yoldur.
Edebiyat sanatç›lar›n›n sanatlar›n› yapt›klar›, fikir adamlar›n›n düflüncelerini ifa- Milletler geçifl dönemlerinde
edebiyat›n sanattan çok fikir
de ettikleri ve insanlar›n duygu ve düflüncelerini ilettikleri araç, dildir. Millî Edebi- içerikli olmas›n› ve
yat Hareketinde dilin bu çok yönlü kullan›m›n›n bir sonucu olarak ortaya sanattan kendilerine yol göstermesini
beklemifllerdir. Edebiyat
çok fikir içerikli bir edebiyat ç›km›flt›r. sanat› da yazar kimli¤inin
Böyle dönemlerde, yani edebiyat› amaç de¤il araç oldu¤u zamanlarda sanat ih- özelliklerinden dolay› bu
beklentiyi tatmin etmifltir.
mal edilmifl, tez daha fazla önem kazanm›flt›r. Asl›nda bu oldukça tabii bir durum-
dur. Çünkü edebiyat›n önemli bir sorumluluk üstlendi¤i ola¤anüstü zamanlarda ne
okuyucunun ne de sanatç›n›n eserin içindeki fikri aramaya, ay›klamalar ve bazen
çetin u¤rafl›lar sonras›nda fikre ulaflmaya tahammülü vard›r. Bu türden zamanlar-
da tez herkesçe anlafl›labilir ve kolayl›kla ulafl›labilir durumda olmal›d›r. Millî Ede-
biyat Hareketinde de böyle bir durum söz konusudur. Fakat dönem ayd›nlar›n›n
düflünce dünyalar›n› edebiyat üzerinden anlatmay› seçmifl olmalar› her halükârda
fikrî kimliklerin ayn› zamanda edebî kimlik olarak düflünülmesi ve de¤erlendiril-
mesi karmaflas›na yol açm›flt›r. Özetle söylemek gerekirse Millî Edebiyat Hareketi-
nin yazar ve flairleri ayn› zamanda birer düflünce adam›d›rlar. Üstelik her biri de
1908-1922 aras›ndaki y›llar›n bütün ideolojik e¤ilimlerini ayr› ayr› ve birlikte yans›-
t›rlar. Bir k›sm›n›n ayn› zamanda asker kökenli olmas› eserlerine zaman zaman bu
deneyimin de yans›mas›n› getirmifltir.
Millî Edebiyat’›n belirleyici karakterini Genç Kalemler dergisinde bafllayan Yeni
Lisan hareketi oluflturur. Öncüleri ise Ziya Gökalp (1876-1924), Ömer Seyfettin
(1884-1920) ve Ali Canip (Yöntem, 1887-1967)’dir. Ziya Gökalp Yeni Lisan’›n fikir
babas›d›r. Türk milliyetçili¤i ile ilgili söylemlerini makaleleri yoluyla oldu¤u kadar
fliirleriyle de anlatmaya çal›fl›r. Bu durum Ömer Seyfettin ve Ali Canip için de geçer-
lidir. Üstelik Ömer Seyfettin’e makale ve fliirin yan›nda hatta daha bask›n olarak hi-
kâyeyi de eklemek gerekir. Yine Halide Edip (Ad›var, 1882-1964)’le sonraki y›llar-
da bu anlay›fla kat›lan Yakup Kadri (Karaosmano¤lu, 1889-1974), Refik Halit (Ka-
ray, 1888-1965), Aka Gündüz (1886-1958), Reflat Nuri (Güntekin, 1889-1956), Fahri
Celalettin (Göktulga, 1895-1975), Müfide Ferid (Tek, 1892-1971), Ahmet Hikmet
(Müftüo¤lu, 1870-1927) Millî Edebiyat’›n roman ve hikâyedeki temsilcileridirler.
fiiirde ise Ziya Gökalp (1876-1924), Ömer Seyfettin (1884-1920) ve Ali Canip
(Yöntem, 1887-1967)’ten baflka Fuad Köprülü (1890-1966), Mithat Cemal (Kuntay,
1895-1956), Halide Nusret (Zorlutuna, 1901-1983), fiükûfe Nihal (Baflar 1896-1973),
Faruk Nafiz (Çaml›bel, 1898-1973), Enis Behiç (Koryürek, 1892-1949), Orhan Sey-
fi (Orhon, 1890-1972), Halit Fahri (Ozansoy, 1891-1971), Yusuf Ziya (Ortaç, 1895-
1967) önde gelen temsilcilerdir.
Yahya Kemal (Beyatl›, 1884-1958) ve Mehmet Âkif (Ersoy, 1873-1936) Millî
Edebiyat anlay›fl›n›n içinde olmasalar ve vezin kullan›m› gibi bir tak›m temel ko-
nularda ayr›lsalar da dönem fliirinin kendini bulmas›nda etkili olmufl isimlerdir.
Öte yandan bu iki ismi, düflünceleri bak›m›ndan da devri flekillendiren isimlerin
içinde ve hatta bafl›nda saymak gerekir.
92 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
Öte yandan Millî Edebiyat’› öncü çal›flmalar›yla haz›rlayan Mehmet Emin (Yur-
dakul, 1869-1944) ve R›za Tevfik (Bölükbafl›, 1869-1949) bu y›llarda da fliir yazma-
y› sürdürürlerken Tanzimat y›llar› edebiyat›n›n önemli isimlerinden Ahmet Mithat
Efendi (1844-1912) ve Fatma Aliye Han›m’la (Topuz, 1862-1936), Servet-i Fü-
nûn’dan Halit Ziya (1868-1945) ve Tevfik Fikret (1867-1915) son eserlerini verirler
ve de¤iflen edebiyat anlay›fl›n›n içerisinde yer almazlar. Servet-i Fünûn’un bakiye-
si olan di¤er isimler Cenap fiehabettin (1871-1934), Celal Sahir (1883-1935), Süley-
man Nazif (1869-1927), Mehmet Rauf (1875-1931) kendi estetik tercihlerinin çok
fazla d›fl›na düflmeden yazmay› sürdürürler.
Tiyatro, özel bir tiyatro Millî Edebiyat y›llar› tiyatro sanat› aç›s›ndan dikkat çekicidir. Özellikle de Mefl-
binas›nda sergilenmesi
bak›m›ndan zor hem de rutiyet sonras›nda Vatan piyesi baflta olmak üzere Nam›k Kemal’in vatan ve hürri-
çeflitli güçler taraf›ndan yet temas›n› iflleyen di¤er oyunlar› da sergilenmifl ve bir müddet büyük ilgi uyan-
kontrol edilebilir ve hatta
engellenebilir sanat
d›rm›flt›r. Ancak ard› ard›na gelen savafllar ve siyasal hareketlilik düzenli ve nitelik-
faaliyetidir. li bir tiyatro faaliyetinin sürmesine izin vermez (Yalç›n, 2002, 293-308).
Oysa 20. yüzy›l›n bafllar›ndaki gibi keskin geçifl dönemlerinde halka ulafl›lma-
s›, yetifltirilmesi ve yönlendirilmesi konusunda etkisi tart›flmas›zd›r. Fakat dönemin
tiyatro edebiyat› baz› Servet-i Fünûn yazarlar› ve bu y›llarda ayn› zamanda roman
ve hikâye yazan Halide Edip, Yakup Kadri gibi isimlerle temsil edilir. Fecr-i Âti ya-
zarlar›ndan fiahabettin Süleyman ve Tahsin Nahit’in oyunlar› da bu dönemdedir.
uzun bir zamana yay›larak gerçeklefltirilen tanzim ve ›slah hareketlerinin son ad›-
m›nda ise Tanzimat Ferman› (1839) ve Islahat Ferman› (1856) yer al›rlar.
Tanzimat Ferman›, Osmanl› Devleti’nin Bat› medeniyetinin üstünlü¤ünü ve
onun karfl›s›nda kendini yeniden düzenlemeyi kabul ediflinin resmi a¤›zdan söy-
lenmifl fleklidir. Islahat Ferman› ise Tanzimat Ferman›’n›n daha genifl planda deva-
m›d›r. Bu ad›mlardan sonra daha aç›k ve genifl bir surette devam eden tanzim ve
›slah hareketleri, en iyi ifadelerini edebiyat üzerinden gerçeklefltirir. Ancak impa-
ratorlu¤un bundan sonraki gidifli al›nan tedbirlere ra¤men olumluya çevrilemez.
Siyasal istikrars›zl›klar, milliyetçilik hareketleri, ekonomik yetersizlikler ve toprak
kay›plar› milletteki gelece¤e ve kendine güven duygusunun kayb›na yol açar. Bu
ortam› f›rsat bilen devletler, 1880’lerin ortas›ndan itibaren Osmanl›’ya karfl› dayat-
malar›n› askeri yollarla da gerçeklefltirirler. Osmanl›-Rus ve Osmanl›-Yunan savafl-
lar›yla yüzy›l kapan›r. 19. yüzy›l›n sonuna gelindi¤inde Osmanl› ‹mparatorlu¤u aç›-
s›ndan ortada kapkara bir tablo ve belirsizlikler vard›r. 20. yüzy›l›n bafllar›,
20. yüzy›l bu olumsuzluklar›n gölgesinde bafllar. Ayd›nlar›n Birinci Meflruti- imparatorluktan millî
devlete geçiflin söz konusu
yet’ten sonra II. Abdülhamit’in bask› politikalar› karfl›s›nda bafllayan memnuniyet- oldu¤u çok sanc›l› bir
sizlikleri, en üst noktalara varm›flt›r. Nihayet bask› y›llar›nda bu durumu ortadan dönemdir.
kald›rmak üzere ‹ttihat ve Terakki Cemiyeti kurulur. ‹ttihat ve Terakki, siyasal oto-
rite üzerinde kurdu¤u bask›lar sonucunda 1908 Temmuz’unda Abdülhamit’e mefl-
rutiyeti ikinci kez ilan ettirmeyi baflar›r. Osmanl› ülkesinde birden bire sonsuz bir
hürriyet havas› esmeye bafllar. Meflrutiyetin getirdi¤i heyecan›n taflk›nl›klar›, d›fla-
r›dan yönetilen birtak›m siyasal oyunlarla da birleflerek büyür. Bu, k›sa bir süre
sonra yerini belirsiz ve kontrol edilemeyen bir karmaflaya b›rakacakt›r. Ancak Se-
lanik’ten gelen ‘Hareket Ordular›’n›n müdahalesiyle önüne geçilebilen karmafla,
padiflah›n Selanik’e sürülerek yerine V. Mehmet’in (Mehmet Reflat) getirilmesine
kadar gider (1909).
Osmanl›’n›n içinde bulundu¤u bu sa¤l›ks›z ortam, baz› devletlere de imkânlar
sunar. Özellikle Balkan topraklar›nda imparatorluk aleyhinde birtak›m hareketler
oluflur. Bosna-Hersek, Avusturya-Macaristan taraf›ndan al›n›r; Girit Meclisi’nden
Yunanistan’a kat›lma karar› ç›kar; Bulgaristan ba¤›ms›zl›¤›n› ilan eder; Arnavutluk
önce ayaklan›r sonra muhtariyetini ilan eder; ‹talya 1911’de Trablusgarp’a asker ç›-
kar›r; On iki Ada iflgal edilir ve arkas›ndan Balkan Savafllar› bafllar (1912).
Osmanl› Balkan Savafllar› s›ras›nda Rusya’n›n yard›m›yla kurulan Balkan birli¤i
karfl›s›nda a¤›r bir yenilgi alarak ‹stanbul’a kadar geriler. ‹çerideki siyasal karmafla
da sona ermemifltir. ‹ttihat ve Terakki, Bab›ali Bask›n›n› gerçeklefltirir (1913). Umut-
la beklenen ve ilan edilen II. Meflrutiyetin de baflar›s›z olmas› bütün siyasal bek-
lentileri suya düflürür. Ülkedeki istikrars›zl›klar daha da artar. Öte yandan Birinci
Dünya Savafl› bafllam›fl ve içeride hissedilen bütün olumsuz flartlara ra¤men Os-
manl› ordusu Almanya yan›nda savafla girmifltir (1914).
Osmanl›’n›n 1914’ten 1918’e kadar zaman› cephelerde ve a¤›r kay›plarla geçer.
Büyük bir insan k›y›m› yaflan›r. Yine de Çanakkale (1915) gibi bir zafer, bütün
ümidini yitirmifl Türk insan›na moral kayna¤› olmufltur. Son derecede büyük ac›lar
ve felaketlerle dolu bu savafl y›llar›, Mondros Ateflkes Anlaflmas› ile sonlan›r (30
Eylül 1918). V. Mehmet’in ölümü üzerine ard›ndan VI. Mehmet (Vahdettin) padi-
flah olur. Ancak felaketlerin yine de bir sonu gelmez. Ülke dört bir taraf›ndan iflgal
edilmeye bafllar. Ordu da¤›t›l›r ve halk›n elindeki silahlar toplat›l›r. Damat Ferit Pa-
fla’n›n baflbakanl›¤›nda iflgal devletlerinin güdümünde hareket eden bir hükümet
kurulur. Önce ‹zmir (May›s 1919) sonra da ‹stanbul iflgal edilir (Mart 1920).
94 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE Frans›z ‹htilalinin dünyaya yayd›¤› de¤erler karfl›s›nda da¤›l-
de olan Osmanl›’n›n
mas› kaç›n›lmaz görünmektedir. O da varl›¤›n› sürdürebilmek için yapay bir Os-
manl› kimli¤i üretme çabas›na giriflir. Osmanl›l›k millî, etnik ve dinî kimliklerin ye-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
rine geçerek parçal› yap›y› birlefltirecek bir üst kimliktir. Ancak buradaki düflünce
sadece ‘Devlet-i Âliyeyi kurtarma’ fikridir. Bu sebeple bütün bafllang›çlara ra¤men
K ‹ T A P Tanzimat’› takip
K ‹ T eden A P bu ilk y›llarda bilinçli bir Türk milliyetçili¤inden söz edilme-
si mümkün de¤ildir.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
5. Ünite - Toplumsal Faydac› Edebiyat Anlay›fl›: Millî Edebiyat Hareketi 95
19. yüzy›l›n ayd›nlar›, Tanzimat devri edebiyat›n›n ilk dönem yazarlar› Osman- 1860’lar›n bafl›nda
fiinasi’nin ç›kard›¤› ilk özel
l› milliyetçisi olduklar› kadar halkç›d›rlar. Onlar›n Osmanl›l›¤› gerçeklefltirmek için gazetelere kadar Osmanl›
milliyetçi, meflrutiyeti gerçeklefltirmek için de halkç›/toplumcu olmalar›n›n sonra- ülkesindeki Türkçe gazete
faaliyeti Takvim-i Vekayi ve
ki y›llarda Türk milliyetçili¤inin do¤ufluna çok önemli katk›lar› olacakt›r. Çünkü Ceride-i Havadis’le s›n›rl›
Osmanl›, Bat› karfl›s›nda kendini yenilemeyi kabul etti¤i fermanla ayn› zamanda kalm›flt›r. Bunlardan
rejimini yenilemeyi de bafllat›r. Yeni bir rejim olarak halk›n ülke yönetimine kat›l›- Takvim-i Vekayi resmî,
Ceride-i Havadis ise yar›
m›n› gerektiren meflrutiyet benimsenir. fiinasi’den bafllamak üzere halk, rejim ko- resmî gazetedirler.
nusunda bilgilendirilmek ve ard›ndan ülke yönetimine kat›l›m› sa¤lamak için e¤i-
tilmeye bafllan›r. Bu e¤itim, o y›llarda devletin ve ayd›nlar›n halka ulaflmas›n› sa¤-
layan gazeteler üzerinden yürütülür.
Oysa Osmanl› ülkesinde henüz Takvim-i Vekayi ve Ceride-i Havadis gibi iki ör- 1861’de fiinasi Agâh Efendi
ile birlikte Tercüman-›
ne¤i olan gazetecili¤in bu önemli sorumlulu¤u üstelenecek bir geçmifli yoktur. Ahval’i, 1863’te ise tek
Çok do¤al olarak bu durum, yeni bir gazetecilik anlay›fl›n› ve bu paralelde bir dil bafl›na Tasvir-i Efkâr’›
ç›karm›flt›r. Bunlar Osmanl›
üretimini beraberinde getirir. ‹mparatorlu¤u’nda ç›kan ilk
Devletin ve yenili¤in sözcüsü olan ayd›nlar sosyal, siyasi, fikrî birikimlerini hal- özel gazetelerdir.
ka ulaflt›rmak için onun seviyesinde ve onun anlayaca¤› bir dili oluflturmak için
aray›fllara ve uygulamalara bafllarlar. Böylece ortaya yabanc› unsurlar›ndan ay›k-
lanm›fl, sadelefltirilmifl ve anlafl›l›r bir dil ihtiyac› ç›kar. Dil etraf›ndaki bu düflünce-
ler ve aray›fllar yüzy›l sonunda milliyetçilik hareketinin özünü oluflturacakt›r. Çün-
kü milliyetçilik hareketinin özünde dil ve onun kullan›ld›¤› bir edebiyat vard›r.
N N
sonra da ‹slam birli¤i gerçeklefltirmek isteyen devlet anlay›fl›n›nSIRAkarfl›s›na
S‹ZDE aç›k bir SIRA S‹ZDE
Türk milliyetçili¤i görüflünü yerlefltiremez. Milliyetçilik yüzy›l sonuna kadar önce-
likle ayd›nlar aras›nda kabul görür ve yay›l›r. Fakat Osmanl›AMAÇLARIMIZ
insan›n›n kafas›nda AMAÇLARIMIZ
kendi tarihinin Türk tarihi ve dilinin Türkçe oldu¤u konusunda bir ufuk aç›lm›fl,
bu konuda bir ilgi art›k uyanm›flt›r. Osmanl› tarihinden ibaret bir tarih anlay›fl› ya-
vafl yavafl yerini Orta Asya’ya uzanan Türk tarihi anlay›fl›na b›rak›r.
K ‹ T BundaA P yerli ve K ‹ T A P
yabanc› çal›flmalar›n da kat›s› vard›r. Türklerin ‹slamiyet öncesinde bir tarihlerinin
oldu¤undan söz eden Joseph de Guignes (Hunlar›n, Türklerin, Mo¤ollar›n ve Da-
ha Sair Tatarlar›n Tarihleri, 1756-1758), Arthur Lumley Davids T E L E(Grammar
V‹ZYON of the TELEV‹ZYON
Turkhis Languages, 1832), Vambery ve Gibb’in çal›flmalar›yla Ali Suavi’nin Muhbir
ve Ulum gazetelerindeki yaz›lar›, Ahmet Vefik Pafla, Süleyman Pafla ve fiemsettin Osmanl› ülkesinde Türk
milliyetçili¤i devletin
Sami’nin çal›flmalar› an›lmas› gereken çabalard›r. Bütün bunlar›n yan›nda 1876 Ka- yürüttü¤ü bir politika olarak
‹ N T E R (Sar›nay,
nun-› Esasî’sine resmî dilin Türkçe oldu¤u maddesi yerlefltirilmifltir NET 2002, görünmez. Daha ‹ N Tçok
E Rbir
NET
kültür hareketi olarak ilmî
822; Argunflah, 2004, 184-185; Çetiflli, 2007, 141). Bu çal›flmalara Kazan’da Tatarla- sahada do¤ar ve olgunlafl›r.
r›n gerçeklefltirdikleri ayd›nlanma hareketi ile K›r›m’da ‹smail Gasp›ral›’n›n ‘Dilde
fikirde iflte birlik’ slogan›yla ç›kard›¤› Tercüman gazetesinin ‹stanbul’a yans›yan et-
kilerini de eklemek gerekir.
96 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
yay›mlanan Türkçülü¤ün Esaslar›’›nda Turan’›n Türklü¤ün uzak bir mefkuresi ol-
du¤unu ve ancak kültür sahas›nda gerçekleflebilece¤ini belirtir. Türkiye Cumhuri-
AMAÇLARIMIZ yeti’nin temel dayaklar›n›n ve program›n›n ortaya konuldu¤u kitapta hakl› olarak
AMAÇLARIMIZ
Türkiye Türkçülü¤ünün alt› çizilir.
ler. Bu sebeple de biraz daha öncesinde oldu¤u gibi ‹stiklal Savafl› ve ondan son-
raki y›llarda da neredeyse kullan›lan bütün deyimler, ‘millî’ kelimesiyle tamam-
lan›r: Kuva-y› milliye, millî hâkimiyet, millî vicdan, millî irade, millî mücadele,
millî eser, millî roman vb...
Ziya Gökalp bütün bunlara Türkçülü¤ün Esaslar›’nda “Türk milletinin yüksel-
mesi için çal›flmak” fikrini ekler. Türkçülü¤ün Esaslar›’nda Türkçülü¤ün daha
do¤ru bir deyimle Türkiye Cumhuriyeti’nin bir program› yap›l›r. Bu programa
Türkçülü¤ün tarihinden ve milletin tan›m›ndan bafllan›r. Kitab›n birinci bölümü-
nün sonunda Türk milliyetçisi olan ayd›n›n yolu da ‘halka do¤ru’ ve ‘garba do¤-
ru’ olarak belirlenir. ‘Halka do¤ru’ ve ‘garba do¤ru’ Türk milliyetçili¤inin en önem-
li program›d›r. Buna göre ayd›n halka giderek ondan hars› (kültür) almal›d›r. Çün-
kü ayd›n medeniyeti ö¤renmek için halktan uzaklaflm›flt›r. Oysa milletin ve milli-
yetin temel de¤eri olan hars, yani millî kültür, halktad›r. Yine ayd›n, halka mede-
niyeti götürmelidir. Çünkü halk medeniyete uzak kalm›flt›r. Gökalp taraf›ndan
‘tahris’ ve ‘tehzip’ kelimeleriyle bizzat kavramlaflt›r›lan bu durum asl›nda yeni bir
sentezdir ve tam bir programd›r. Çünkü tahrisle halk›n edebiyat›, dili, müzi¤i, sa-
nat›, gelenek ve görenekleri k›saca tarih boyunca kendi renkleriyle dokudu¤u
millî kültürüne ulafl›lacakt›r. Tehzipte ise, halkta bulunan ve ö¤renilen bu millî
kültürün bat›l› sanat ve ilim metotlar›yla ifllenerek yeni bir yap›ya kavuflturulmas›
sa¤lanacakt›r. Özellikle cumhuriyetin kurulufl y›llar›nda, ‘halka do¤ru’ prensibine
s›k›ca sar›l›nacakt›r.
Gerçek medeniyetin, milletin kendi özünü keflfederek bunlar› modern dünya
ile birlefltirmekte oldu¤una inanan Gökalp, Türkçülü¤ün Esaslar›’n›n ikinci bölü-
münde sekiz bafll›k alt›nda Türkçülü¤ün program›n› verir. Türkiye Cumhuriyeti, bu
program etraf›nda kurulmufltur. Türk ayd›n› önce Milli Mücadele y›llar›nda birlikte
bir kurtulufl mücadelesi vermek için, sonra da kurulan devletin gerçek sahibi olan
Türk halk›na hizmet götürmek ve onu yükseltmek için halka gitmifltir. Faruk Na-
fiz’in “Han Duvarlar›” fliiri bu anlamda yaz›lma maceras› ve anlatt›¤› hikâye ile tam
bir ayd›n-halk kucaklaflmas›n› resmeder. fiair, 1926’da yazd›¤› “Sanat” adl› fliiriyle
de bu dönemin edebiyat anlay›fl›n›n poetik ifadesini de gerçeklefltirecektir:
Böylece cumhuriyetin ilan›ndan sonra geliflen ve yine yo¤un millî intibalar ta-
fl›yan Türk edebiyat›, kendini ifade etmifltir. Belirtildi¤i gibi, bu edebiyat› yapan
flartlar›n büyük bir k›sm› bir önceki sanat devresinden devral›nm›flt›r. Ancak buna
çok do¤al olarak ‹stiklal Savafl›, Mustafa Kemal Atatürk, Anadolu insan› ve Anado-
lu co¤rafyas› da eklenmifl ve Anadolu etraf›nda mistik bir heyecanla ba¤lan›lan
‘millî romantizm’ oluflturulmufltur.
5. Ünite - Toplumsal Faydac› Edebiyat Anlay›fl›: Millî Edebiyat Hareketi 99
Özet
‘Millî Edebiyat’ öncelikle bir milletin kendi diliyle ve ‘Millî Edebiyat’ fikrî, siyasi, tarihî hareketliliklerin söz
kendi tarihinin derinliklerinden tafl›d›¤› estetik ve kültü- konusu oldu¤u bir dönemdir. Bu hareketlerin her bi-
rel de¤erlerinin bileflimiyle meydana getirdi¤i, yine ken- rinin kendini edebiyat üzerinden anlatmak ve genifl
di tarihiyle paralel bir zamana yay›lm›fl olan edebiyat kitlelerce benimsenir hâle gelmek istemeleri edebiyat-
demektir. Fakat di¤er yandan da Türk milletinin 20. ta tek bir karakterin hâkimiyetinden söz etmeyi im-
yüzy›l bafllar›nda kendi özüne dönmesi, onu aray›p bul- kâns›zlaflt›rmaktad›r.
mas›, ortaya ç›kararak diriltmesi ve etraf›nda yeniden Buna ra¤men fazla geniflletmekten derli toplu bir flekil-
do¤uflu bafllatmas› sürecinde meydana getirdi¤i edebi- de bahsetmek gerekirse ‘Millî Edebiyat’›n öncüleri ve
yat anlam›nda da kullan›lm›flt›r. “Yeni Lisan” makalesinin alt›nda imzas› olan isimler Zi-
‘Millî Edebiyat’ 1911 ile 1922 tarihleri aras›nda meyda- ya Gökalp, Ömer Seyfettin ve Ali Canip (Yöntem)’tir.
na gelen bir edebiyatt›r. 1911, ‘Millî Edebiyat’›n baflla- Bu halka Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âti’den ayr›larak ‘Mil-
mas› için gerekli flartlar› ortaya koyan Yeni Lisan maka- lî Edebiyat’a kat›lan Celal Sahir, Yakup Kadri, Fuad Köp-
lesinin yay›n tarihidir. Makale edebiyattan çok dille ilgi- rülü, Ahmet Hikmet Müftüo¤lu gibi isimlerle genifller.
li flartlar tafl›rsa da edebiyatla ilgili bir bafllang›ç fikrinin Halide Edip ve Yahya Kemal Millî Edebiyat Hareketinin
varl›¤› hissedilir. 1922 ise ‹stiklal Savafl›’n›n tamamlan- etkili di¤er isimleridir. Etkili di¤er biri de daha çok ‹s-
d›¤› ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluflunun bafllad›¤› lamc›l›k anlay›fl›n›n temsilcisi olarak bahsedilen Meh-
tarihtir. Yani ‘Millî Edebiyat’ milleti uyand›rarak onu met Âkif’tir.
millî devletine ulaflt›rma görevini tamamlam›flt›r.
100 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
Kendimizi S›nayal›m
1. Afla¤›dakilerden hangisi Millî Edebiyat’›n da içinde 6. Afla¤›dakilerden hangisi Millî Edebiyat sanatç›lar›n›n
bulundu¤u, II. Meflrutiyet y›llar›nda ortaya ç›km›fl ede- belirleyici özelliklerinden biri de¤ildir?
biyat anlay›fllar›ndan biri de¤ildir? a. Dönemin fikrî ve edebî aray›fllar›n› ayr› ayr› ya
a. Nev-Yunanilik da topluca kendinde tafl›mak
b. Nayiler b. Türk milliyetçili¤i anlay›fl›ndan etkilenmek
c. Fecr-i Âticiler c. Eserlerinde ‹slamc› bir yaklafl›mda olmak
d. Servet-i Fünûn d. Dili ve dünyas› anlafl›lmaz bir edebiyat görüflü-
e. Yeni Lisan nü benimsemek
e. Millet realitesiyle uyuflan aray›fllarda olmak
2. Afla¤›dakilerden hangisi Millî Edebiyat y›llar›nda gö-
rülen ideolojilerden biri de¤ildir? 7. Afla¤›dakilerden hangisi Millî Edebiyat anlay›fl›n›n
a. Türkçülük kabul gördü¤ü y›llarda yaflan›lan savafllardan biri de¤il-
b. ‹slamc›l›k dir?
c. Osmanl›c›l›k a. ‹kinci Dünya Savafl›
d. Bat›c›l›k b. Balkan Savafllar›
e. Tanzimatç›l›k c. Birinci Dünya Savafl›
d. ‹stiklal Savafl›
3. Afla¤›dakilerden hangisi Millî Edebiyat adland›rmas›- e. Trablusgarp Savafl›
n›n etraf›ndaki tart›flma konular›ndan biri de¤ildir?
a. Millî Edebiyat bir milletin edebiyat›n›n bütünü- 8. Afla¤›dakilerden hangisi Millî Edebiyat Hareketi
nü kasteder. sanatç›lar›ndand›r?
b. Millî Edebiyat ayn› zamanda milliyetçi bir ede- a. Nam›k Kemal
biyatt›r. b. Ziya Pafla
c. Millî Edebiyat bir edebiyat döneminin ad›d›r. c. Ömer Seyfettin
d. Millî Edebiyat güzel bir adland›rma de¤ildir. d. fiinasi
e. Millî Edebiyat bir modan›n de¤il bir dönemin e. Orhan Veli
ad›d›r.
9. Afla¤›dakilerden hangisi Millî Edebiyat Hareketi sa-
4. Millî Edebiyat’›n bafllang›ç tarihi nedir? natç›lar›ndan biri de¤ildir?
a. 1839 a. Nam›k Kemal
b. 1901 b. Ziya Gökalp
c. 1911 c. Ömer Seyfettin
d. 1914 d. Ali Canip Yöntem
e. 1923 e. Faruk Nafiz
5. Afla¤›dakilerden hangisi Millî Edebiyat’›n tamamlan- 10. II. Meflrutiyet sonras›nda ‹slamc›l›k düflüncesinin
ma tarihidir? edebiyattaki temsilcisi kimdir?
a. 1839 a. Tevfik Fikret
b. 1901 b. Ömer Seyfettin
c. 1911 c. R›za Tevfik
d. 1914 d. Mehmet Emin
e. 1922 e. Mehmet Âkif
5. Ünite - Toplumsal Faydac› Edebiyat Anlay›fl›: Millî Edebiyat Hareketi 101
S›ra Sizde 5
Yapay milliyetçilik görüflü olan Osmanl›c›l›¤›n ilgi gör-
memesidir. Meflrutiyeti ve Osmanl› milletini gerçeklefl-
tirmek için halka yönelme, onun etraf›nda baz› çal›flma-
lar yapmak, sonunda kendili¤inden Türk kimli¤inin or-
taya ç›kmas›n› sa¤lam›flt›r. Ancak buradaki en etkin un-
sur yine de dünyay› etkilemekte olan küçük milliyetçi-
lik hareketleridir.
102 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
Yararlan›lan Kaynaklar
Aktafl, fi. (2002). XX. Yüzy›l Bafllar›nda Türk fiiiri, Türk- Tanp›nar, A. H. (1976). 19. As›r Türk Edebiyat› Tari-
ler, C.15, Ankara, Yeni Türkiye Yay. hi, ‹stanbul, Ça¤layan Yay.
Aktafl, fi. (2007). Millî Edebiyat (1911-1923), Türk Ede- Tural, S. (1992). Türk Ayd›nlar› Aras›nda Uyan›fl ve Mil-
biyat› Tarihi, Ankara, KB. li Edebiyat Ak›m›, Türk Dünyas› El Kitab›, C.3
Akyüz, K. (1988). “Türk Edebiyat›” maddesi, ‹slâm An- (Edebiyat). Ankara.
siklopedisi, C.12/II, ‹stanbul, Kültür ve Turizm Bak. Tural, S (1993). Edebiyat Bilimine Katk›lar, Ankara,
Yay. Ecdat Yay.
Akyüz, K. (1990). Modern Türk Edebiyat›n›n Ana Wellek, R.-Warren, A. (1993). Edebiyat Teorisi, (çev.
Çizgileri (1860-1923), ‹stanbul. Ö.F. Huyugüzel), ‹zmir, Akademi Kitabevi.
Argunflah, H.(2007). “Millî Edebiyat”, Yeni Türk Ede- Yalç›n, A. (2002). II. Meflrutiyette Tiyatro Edebiyat›
biyat› El Kitab›, Ankara, Grafiker Yay. Tarihi, Ankara, Akça¤ Yay.
Birinci, N.(1986). Millî Mücadele Edebiyat›, Türk Dili Yetifl, K. (1999). Milli Edebiyat Anlay›fl›, ‹lmî Araflt›rma-
ve Edebiyat› Ansiklopedisi, C. 6, ‹stanbul, Der- lar, S. 8, ‹stanbul.
gâh Yay. Ziya Gökalp (1978). Türkçülü¤ün Esaslar›, Ankara,
Bolay, S.H. (2002). Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türk Dü- KB.
flünce Tarihi, Türkler, C. 14, Ankara, Yeni Türkiye
Yay.
Çaml›bel, F.N.(1983). Han Duvarlar›, Ankara, Kültür
ve Turizm Bak. Yay.
Çetiflli, ‹. (2007). II. Meflrutiyet Döneminde Ortaya Ç›-
kan Fikrî, Siyasi Hareketler ve Türk Edebiyat›na Yan-
s›malar›, II. Meflrutiyet Dönemi Edebiyat›, Anka-
ra, Akça¤ Yay.
Enginün, ‹. (2001). Cumhuriyet Dönemi Türk Edebi-
yat›, ‹stanbul, Dergâh Yay.
Enginün, ‹. (2002). Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiya-
t›, Türkler, C.18, Ankara, Yeni Türkiye Yay.
Enginün, ‹. (2006). Yeni Türk Edebiyat› Tanzimat’tan
Cumhuriyet’e (1839-1923), ‹stanbul, Dergâh Yay.
Ercilasun, B.(1997). Yeni Türk Edebiyat› ‹ncelemele-
ri, Ankara, Akça¤ Yay.
Jusdanis, G. (1998). Gecikmifl Modernlik ve Estetik
Kültür, (çev. Tuncay Birkan), ‹stanbul, Metis Yay.
Okay, O. (1990). Sanat ve Edebiyat Yaz›lar›, ‹stanbul,
Dergâh Yay.
Okay, O. (1992). Yirminci Yüzy›l›n Bafl›ndan Cumhuri-
yete Yeni Türk fiiiri (1900-1923), Türk Dili (Ça¤dafl
Türk fiiiri Özel Say›s›), S. 481-482.
Sar›nay, Y. (1994). Türk Milliyetçili¤inin Tarihî Geli-
flimi ve Türk Ocaklar› (1912-1931), ‹stanbul, Ötü-
ken Yay.,
Sar›nay, Y. (2002). ‹mparatorluktan Cumhuriyete Türk
Milliyetçili¤inin Do¤uflu ve Geliflimi, Türkler, C.14,
Ankara, Yeni Türkiye Yay.
6
II. MEfiRUT‹YET DÖNEM‹ TÜRK EDEB‹YATI
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
19. yüzy›lda bafllayan bilimsel Türkçülük çal›flmalar›n›n 20. yüzy›l bafl›nda
N
Türk milliyetçili¤ini haz›rlad›¤›n› aç›klayabilecek,
19. yüzy›l sonunda yay›mlanan Türkçe fiiirler kitab›n›n Millî Edebiyat› haber
N
verdi¤ini tart›flabilecek,
N
Mehmet Necip Bey’in dille ilgili tekliflerinin önemini aç›klayabilecek,
N
Genç Kalemler dergisinde bafllayan Yeni Lisan hareketini tart›flabilecek,
Millî edebiyat anlay›fl›n›n dernekler ve onlar›n yay›n organlar›yla nas›l yay-
g›nlaflt›¤›n› aç›klayabilecek bilgi ve beceriler kazanm›fl olacaks›n›z.
Anahtar Kavramlar
• Bilimsel ve kültürel Türkçülük • Yeni ‹nsan
• Türkçe fiiirler • Türk Yurdu Dergisi - Türk Ocaklar›
• 1905 Edebî Hareketi • Türk Bilgi Derne¤i-Bilgi Mecmuas›
• Türk Derne¤i • fiairler Derne¤i
• Genç Kalemler Dergisi • fiair Dergisi
• Yeni Lisan • fiair Nedim Dergisi
• Millî Edebiyat • Dergâh Mecmuas›
‹çindekiler
• ÖNCÜ ÇALIfiMALAR
• M‹LLÎ EDEB‹YAT ANLAYIfiI: GENÇ
KALEMLER VE ‘YEN‹ L‹SAN’
II. Meflrutiyet Dönemi Millî Edebiyat • M‹LL‹ EDEB‹YAT HAREKET‹N‹
Anlay›fl› ve Yeni YAYGINLAfiTIRAN KURULUfiLAR
Türk Edebiyat› Lisan VE YAYIN ORGANLARI
• fiA‹R VE fiA‹R NED‹M
MECMUALARI: SON HECE ARZ
TARTIfiMASI
Millî Edebiyat Anlay›fl›
ve Yeni Lisan
ÖNCÜ ÇALIfiMALAR
Millî Edebiyat Hareketinin köklerini ta Tanzimat y›llar›nda Türklük hakk›ndaki bi-
limsel çal›flmalara kadar götürmek mümkündür. Daha sonra Mehmet Emin Yurda-
kul’un Türkçe fiiirler’i ayn› ruhu beslemifl, 1905’te Çocuk Bahçesi dergisindeki ede-
bî tart›flmalar da Millî Edebiyat Hareketinin yolunu açan oluflumlardand›r.
Genç Kalemler’den önce etkili ve son bir deneyim, Türk Derne¤i etrafinda ge- Bir düflünce hareketinin ya
liflir. Millî edebiyat “Yeni Lisan” makalesinin Genç Kalemler dergisinde yay›m›yla da sanat anlay›fl›n›n
kendisini genifl kitlelere
kendini ifade etmeye bafllayacakt›r. Ancak bir kaç y›l öncesinde önemli bir son tan›tabilmesi ve kabul
ad›m da Türk Derne¤i’nin çal›flmalar›nda gerçekleflir. 25 Kânun›evvel 1908’de ku- ettirebilmesi için yay›n
organlar›na ihtiyac› vard›r.
rulan Türk Derne¤i, Türk milliyetçili¤i düflüncesi etraf›nda oluflturulmufl ilk der- Bafllang›çta gazete ve
nektir. Kurucular› Ahmet Mithat Efendi, Emrullah Efendi, Necip As›m, Bursal› Meh- dergiler bunun en önemli
kolunu oluflturmufllard›r.
met Tahir, Veled Çelebi, Akçurao¤lu Yusuf, Agop Boyac›yan Efendi, Arif Bey, Ak-
yi¤ito¤lu Musa Bey, Fuad Raif Bey, R›za Tevfik Bey, Ferid Bey ve Celal Beydir. Da-
ha sonra derne¤in çal›flmalar›na baz› Türkologlar da kat›lm›fllard›r. Sadece bilimsel
çal›flmalar yapmay› hedefleyen derne¤in nizamnamesi de bu amaca göre belirlen-
mifltir: “...Türk diye an›lan bütün kavimlerin mâzi ve âsâr, efâl, ahvâl ve muhitini
ö¤renmeye ve ö¤retme¤e çal›flmak yani Türklerin âsâr-› atikas›n›, tarihini, lisanla-
r›n›, avâm ve havâs edebiyat›n›, etno¤rafya ve etnologyas›n›, ahvâl-i içtimaiyye ve
medeniyet-i haz›ralar›n›, Türk memleketlerinin eski ve yeni co¤rafyas›n› araflt›r›p
taraflt›r›p ortaya ç›kararak, bütün dünyaya yay›p da¤›tmak ...” (Sar›nay, 1994,
95). Derne¤in özellikle ›srarc› oldu¤u mesele ise Nam›k Kemal’den itibaren üzerin-
de durulan “... Türk dili ve imlas›n› ›slah, gramerini tanzim, terimlerini tespit, ke-
limeleri toplamak ve bir sözlük meydana getirmek gibi vazifeleri baflarmak ...” t›r
(Öksüz, 1995, 60).
Türk Derne¤i, etki alan›n› bir süreli yay›nla geniflletmek ister. Bafllang›çta o y›l- Bu y›llarda Türkçeyle ilgili
olarak düzenli bir dil
larda ç›kmakta olan S›rat-› Müstakim dergisini kendisine yay›n organ› olarak se- olmad›¤› bunun için de
çerse de 1911 y›l›nda Türk Derne¤i dergisini ç›karmaya bafllar. Ayl›k yay›mlanan ö¤renilmesi zor bir dil
bu dergi ancak 7 say› ç›kabilir. Kapa¤›nda “Türklü¤e dair tetebbuat› havi,” cümle- oldu¤u ve edebî eser
yaz›lamayaca¤› konusunda
sini tafl›maktad›r. Derginin ilk say›s›nda yer alan “Beyanname” bafll›kl› yaz›, derne- olumsuz düflünceler vard›r.
¤in nizamnamesiyle örtüflmektedir ve dönemin insan›na derne¤in Türkçe konu-
sundaki görüfllerini ve konuyla ilgili olarak nas›l bir yol takip edece¤ini anlat›r. Bu
“Beyanname”ye göre Türk Derne¤i, Osmanl› co¤rafyas›nda yaflayan gönülleri bir
dilleri ayr› insanlar› ayn› maksat etraf›nda birlefltirmek için millî dille yani Türkçey-
le konuflmay› esas almaktad›r. Ancak bunun için de dilin içeri¤inin ortaya konul-
106 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
N N
SIRA S‹ZDE
milletinde bir uyan›fl› SIRA S‹ZDE
gerçeklefltirmifltir. ‘Yeni Lisan’ bir anlay›fl olarak Türk millî edebiyat›n›n yeniden do¤uflunu sa¤la-
yacak prensipleri içermektedir. Prensipler, Genç Kalemler dergisinin 11 Nisan 1911
AMAÇLARIMIZ tarihli say›s›nda
AMAÇLARIMIZ yer alan “Yeni Lisan” makalesinde ortaya konur. Bu say› Genç Ka-
lemler dergisinin ikinci cildinin birinci say›s›d›r. Böylece prensipleri içeren makale
ayn› zamanda bu dil ve edebiyat anlay›fl›n›n ad› olarak da benimsenir. Fakat son-
K ‹ T A P raki y›llardaK ‘Yeni
‹ T A Lisan’
P bir edebiyat hareketi olman›n ötesine geçerek daha genifl
bir etki alan› oluflturur ve ‘Yeni Hayat’ ad› verilen bir yaflama biçimi ortaya ç›kar›r.
1922’ye kadar devam eden edebî süreç, kendi içinde Balkan Savafllar› ve Birin-
TELEV‹ZYON ci Dünya Savafl›
T E L E V ‹ Zile
Y O mütareke
N y›llar› ve ‹stiklal Savafl› olmak üzere bir ‘tükenme’ ve
‘yeniden do¤ma’ ruhunu içinde bar›nd›rmas› bak›m›ndan iki ana devrede de¤er-
lendirilebilir. Birinci devreyi tarihî ve sosyal flartlardan baflka edebî bak›mdan as›l
flekillendiren “Yeni Lisan”›n ileri sürdü¤ü bütün hayat› kapsayan anlay›flt›r. Buras›
‹NTERNET ‹NTERNET
ayn› zamanda bir fluur aktar›m›n›n oldu¤u devredir. Ancak “Yeni Lisan”›n tesir ala-
n›, Mütareke günleri ve ‹stiklal Savafl› y›llar›n› da içine alarak ‘Memleketçi Edebi-
yat’ diye de adland›r›lan Cumhuriyetin ilk y›llar›n›n edebiyat›na kadar sürer. Bura-
s› ikinci devre say›labilir. Çünkü bu y›llardan itibaren Yeni Lisanc›lar›n teklif etti¤i
edebiyat anlay›fl›n›n, art›k kendi prensiplerinin yerleflti¤i, yeni bir yap›y› ve yeni
6. Ünite - Millî Edebiyat Anlay›fl› ve Yeni Lisan 107
estetik özellikleri yans›tan bir hal kazand›¤› görülür. Böylece Millî Edebiyat, ça¤›-
n›n okuyucusunu fikrî ve estetik anlamda tatmin eder bir boyuta ulaflm›fl olur.
sinin ikinci cildi de bafllar. Derginin birinci cildi “Edebî ilmî risale-i nîm-mahe” (ya-
r›m ayl›k yani 15 günde bir ç›kan edebî ilmî dergi) cümlesiyle 6 say› ç›km›flt›r. Bafl-
l›ktan da anlafl›laca¤› gibi öncelikle fluurlu bir dil hareketinin prensiplerini içeren
yaz›, ister istemez ayn› paralelde bir edebiyat hareketini de bafllat›r ve bütün haya-
t› içine alan bir hareketin ad› olarak genifller (Öksüz, 1995, 85). Makalenin sonun-
da imza yerine ‘?’ iflareti vard›r. Ali Canip bu fikrin, Ömer Seyfettin’e ait oldu¤unu
ve Yeni Lisan anlay›fl›n›n tek bir kifliye mal edilmesine engel olmak gerekçesiyle
yap›ld›¤›n› kaydetmektedir.
Genç Kalemler’de bundan sonra da yazarlar›n kendi imzalar›ndan baflka rumuz
ve müstear isim kullanmay› devam ettirdikleri görülmektedir. Bu, derginin okuyu-
cu, özellikle de tenkitçiler karfl›s›nda daha kalabal›k görünmek arzusuyla sürdür-
dükleri bir uygulamad›r. Yine s›kça kullan›lan ‘Tahrir Heyeti’ imzas› da derginin
yazar kadrosunun ne denli ortak bir tav›r içerisinde oldu¤unu göstermesi bak›m›n-
dan anlaml›d›r.
Genç Kalemler dergisi Balkan Savafllar›n›n bafllamas› ve yazarlar›n›n Balkan Sa-
vafl›na kat›lmak için dergiyi tatil etmesi üzerine yay›m›n› 15 Ekim 1912 tarihli dör-
düncü cildin 27. say›s› ile durdurur. ‘Yeni Lisan’ dil, edebiyat ve hayat anlay›fl›n›
anlatmak üzere Selanik’te ç›kan Genç Kalemler, ilk 13 say›s› boyunca bafll›¤›n›n al-
t›nda “Yeni lisan›n tamimine hizmet eder” cümlesiyle yay›mlanm›flt›r. Bu cümle 14.
say›dan itibaren “Yeni lisan ve yeni hayat müdafiidir” fleklinde de¤ifltirilir. Derginin
yaz› iflleri müdürlü¤ünü en son say›ya kadar Nesimî Sar›m sürdürür.
N N
edelim: Fevkalade, h›fzuss›hha, darb-› mesel, sevk-i tabiîSIRA gibiS‹ZDE
klifle olmufl fley- SIRA S‹ZDE
ler müstesna...
2. Türkçe cem edat›ndan baflka katiyyen ecnebi cem edatlar› AMAÇLARIMIZ kullan›lmaya- AMAÇLARIMIZ
cak: ihtimalat, mekâtip, memurin, hastegân yazacak yerde ihtimaller, mek-
tepler, memurlar, hastalar yazacaks›n›z. Tabii kâinat, inflaat, ahlak, Müs-
lüman gibi klifle haline gelmifller müstesna... K ‹ T A P K ‹ T A P
3. Di¤er Arabî ve Farisî edatlar› da atacaks›n›z! Eya, ecil, ez, men, an, ender,
bâ, beray, bî, nâ, ter, çi, çent, zihî, âlâ, fi, kâin, gâh, kâr, gîn, âsâ, vefl, ver,
nâk, yâr... gibi edatlar terk olunacak; ancak tekellümeT Egeçmifl,
L E V ‹ Z Y O tamam›yla
N TELEV‹ZYON
Türkçeleflmifl olan ama, flayet, fley, keflke, lakin, nâfli, hemen, hem, henüz,
bari, yani... gibileri kullan›lacak.Unutmayal›m ki, terk olunmas›n› arzu et-
ti¤imiz bu edatlar kullan›lsa bile terkip kaideleri gibi lisan›n tekellüme giren
‘sanatkâr’ gibi kelimeleri serbestçe söyler ve yazabiliriz” ‹ N T (Ömer
E R N E T Seyfettin, ‹NTERNET
2001, 108).
“Yeni Lisan” makalesinin Türkçeyle ilgili prensipleri nelerdir? SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
3
Yeni Lisan baflta olmak üzere Türkçenin bütün düzenleme D Ü fiçal›flmalar›
ÜNEL‹M içinde Yeni Lisan ne fiemsettin
D Ü fi Ü N E L ‹ M
Sami gibi do¤u Türkçesine
ortak olan bir kaç ana bafll›k belirlenebilir. Bunlardan biri Türkçede konuflma ve dönüflü ne de Mehmet Necip
yaz› dilinin ayr› oldu¤u, bunlar›n konuflma dili esas al›narak birlefltirilmesinin ge- Bey gibi a¤›zlara dönüflü
S O R U benimsemifltir. S O R U
reklili¤idir. ‹kinci mesele ilmî ›st›lahlar denilen bilimsel kavramlar konusunda na-
s›l bir yol takip edilece¤idir. Üçüncü konu isim ve s›fat tamlamalar›yla ço¤ul edat-
lar› ve son olarak baflka dillerden kelime al›nmas› ve buna ba¤l› D ‹ Kolarak
K A T eflanlaml› D‹KKAT
kelimelerin durumu Türkçenin meseleleri olarak görülmüfltür. “Yeni Lisan” maka-
lesinde de yine bunlarla ilgili öneriler yer almaktad›r. BilimselSIRA
kavramlar›n aynen
N N
S‹ZDE SIRA S‹ZDE
kullan›m›na devam edilece¤inin belirtildi¤i makalede Arapçan›n ve Farsçan›n gra-
mer kurallar›yla yap›lm›fl terkiplerle bu dillere ait ço¤ul edatlar›n›n ve yine bu dil-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
110 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
lere ait di¤er edatlar›n kullan›lmamas›, dilden at›lmas› ve yerine Türkçelerinin yer-
lefltirilmesi istenir. Ömer Seyfettin; “Lisan›m›zda yaln›z Türkçe kaideleri hükmede-
cek, yaln›z Türkçe, yaln›z Türkçe kaideleri... Türkçenin mekanizmas›n› bozan
Arabî ve Farisî kaideleri bilmeyece¤iz. Anlamayaca¤›z” der. (Ömer Seyfettin, 2001,
109) ‹mla meselesinin zamanla halledilece¤ini belirten yazar›n Arapça ve Farsça
kelimelerin imlalar›n› ‘dinî bir taassupla’ korunmas› tavsiyesi en az›ndan Türkçenin
imlas› belirleninceye kadar farkl› imla anlay›fllar›n›n ortaya ç›karak yeni bir karga-
fla oluflturmas›n› engellemek aç›s›ndan önemli bir tav›rd›r. Bu prensiplerin bir
önemli taraf› da Ömer Seyfettin’in Türkçeye yerleflmifl baflka dillere ait kelimeleri
bir istisna olarak görmesi, onlar› Türkçe kabul ederek dilde b›rakmas›d›r. Bu Yeni
Lisan›n dilde tasfiyeci bir yaklafl›m içinde olmad›¤›n› gösterir.
“Yeni Lisan”, dilde uzun y›llar boyunca üzerinde çal›fl›lm›fl ve düflünülmüfl ni-
hayet bir noktaya vard›r›lm›fl olan deneyimlerin üzerinden prensiplerini ileri sürer
ve radikal kararlarla hareket etmez. ‹stanbul’da konuflulan Türkçenin yaz› dili ola-
rak benimsenmesini, Türkçesi bulunan bir kelimenin baflka dillerden gelmifl olan
efl anlaml›lar›n›n at›lmas›n›, baflka dillerden gelen gramer kural› ve kelimelerin
ay›klanmas›n› ister. Türkçenin eski dönemlerine gidilmesine ya da baflka co¤rafya-
larda konuflulan Türkçenin esas al›nmas›na karfl› ç›kar. Fakat “Yeni Lisan” ilk an-
dan itibaren baflta tasfiye konusu olmak üzere hemen tenkit edilmeye ve prensip-
leri tart›fl›lmaya bafllam›flt›r.
Yeni Lisana yap›lan itirazlar flu noktalarda toplanabilir: Terkiplerin dilden at›l-
mas› dilde bir yoksullaflmaya sebep olacakt›r. Yeni Lisan›n savundu¤u dil, ancak
bir bilim dili olabilir, bu dille sanat eserleri üretilemez. Dildeki sadeleflmeler ancak
tabii bir flekilde gerçekleflebilir. Dile d›flar›dan müdahale edilemez, oysa Yeni Li-
sanc›lar dile müdahale etmifllerdir. Yeni Lisanc› gençlerin yapt›¤› s›n›rl› bir grubun
dile müdahalesidir ve siyasal kaynakl›d›r. Yeni Lisanc›lar tasfiyecidirler ve Türkçe-
yi tarihî dönemlerine döndürmek istemektedirler.
Yeni Lisanc›lar Genç Kalemler’in yeni say›lar›nda bir yandan prensiplerini yeni
makaleler arac›l›¤›yla anlatmaya bir yandan da kendilerine yöneltilen tenkitleri ce-
vaplamaya çal›fl›rlar. Karfl›l›kl› yaz›flmalar Yeni Lisan›n etraf›nda çok genifl bir ilgi-
nin birikmesini sa¤lar. Böylece hareket daha genifl kitlelerce tan›n›r ve takip edilir
bir hâle gelir. Fakat bu durum ayn› zamanda Yeni Lisan›n prensiplerini ortaya ko-
yan isimlerin fikirlerini gözden geçirerek olgunlaflt›rmalar›na da olanak sa¤lar. “Ye-
ni Lisan ve Bir ‹stimzaç” bafll›kl› anketin bu tenkit ve savunma çal›flmalar› içerisin-
de önemli bir yeri oldu¤unu hat›rlatmak gerekir.
meydana getirmektir. Bunun için de Yeni Lisanc›lar sadece dille ilgili tekliflerle
kalmam›fllar, bu dil anlay›fl›n›n dayand›¤› temel fikirlerin yaflama geçebilmesi için
edebiyatla ilgili görüfller de ileri sürmüfllerdir. Ancak edebiyat sanat›n›n dille yap›l-
mas›, onlar› öncelikle dil üzerinde düflünmeye yönlendirmifltir. Bunun için de bir
beyanname niteli¤i tafl›yan ilk “Yeni Lisan” makalesinde dille ilgili görüfller bir bü-
tünlük içinde ve aç›k olarak belirlenirler. Fakat edebiyatla ilgili görüfller zaman
içinde olgunlafl›r. Yeni Lisan› anlatan ilk makaleden itibaren var olan Türk edebi-
yat› tenkit edilir ancak olmas› istenen edebiyatla ilgili teklifler dildeki kadar aç›k
flekilde ifade edilmez. Hatta ilk makaledeki “Hele aruzu at›p Mehmet Emin Bey’in
hecai vezinlerini hiçbir flair kabul etmez,” cümlesinden de anlafl›laca¤› gibi millî
edebiyat›n temel konular›nda bile çeliflkili fikirleri söz konusudur (Ömer Seyfettin,
2001, 107). Fakat buna ra¤men dil ve edebiyat bütün bu tart›flmalar içinde 1920
sonras›na nihayet az çok denenmifl, belirli bir olgunlu¤a ulaflm›fl flekliyle aktar›l-
m›flt›r. Cumhuriyet edebiyat›n›n ilk y›llar›nda millî edebiyat›n fliirdeki sesini temsil
eden Befl Hececiler’in baflar›s› biraz da bu tecrübede yatmaktad›r. Böylece öneri-
len dil görüflü ile bir sanat yarat›labilece¤i de ispat edilmifl olur.
Yeni Lisanc›lar›n tamam› ama özel olarak Ömer Seyfettin, millî bir edebiyat için
dili ve yerlili¤i esas almaktad›r. Fakat bu anlay›fl yeterince estetik olmad›¤›, fayda-
y› esas ald›¤› ve sadece avama (halka) hitap etti¤i için hemen tenkitle karfl›lan›r.
Özellikle Servet-i Fünûn edebiyat anlay›fl›n› benimsediklerini, hatta onun bir deva-
m› olduklar›n› beyan eden Fecr-i Âticiler sert bir tart›flma bafllat›rlar. Fuad Köprülü
ve Yakup Kadri Yeni Lisan’a itiraz eden ilk isimlerdir. Daha sonra her ikisi de Ye-
ni Lisan hareketinin saflar›na kat›lacaklar, hatta Yakup Kadri, Ziya Gökalp taraf›n-
dan Yeni Lisan’›n en iyi kalemi olarak gösterilecektir.
Genç Kalemler’de millî edebiyat meselesiyle ilgili tart›flmalar adland›rmadan
bafllayarak sonraki y›llarda daha farkl› boyutlara do¤ru genifller: “Ali Canip’in,
Ömer Seyfettin’in yaz›lar›nda bir millî edebiyattan bahsedilmekte, fakat bunun ne
oldu¤u tam olarak aç›klanmamaktad›r. Ali Canip Genç Kalemler’de Millî Edebiya-
t›n ne oldu¤unu de¤il, ne olmad›¤›n› söylemifl, baz› eserleri de örnek göstermifltir.
Fakat, bu yeni, kapsaml› ve iddial› edebiyat›n prensiplerini ve program›n› aç›kla-
yamam›flt›r” (Ercilasun, 1995, 275). Yine de edebiyatla ilgili tart›flmalar daha çok
Ali Canip taraf›ndan yürütülür. Yazar sonraki y›llarda baflka edebî mecmualarda da
konuyla ilgili fikirlerini anlatmaya devam edecektir.
Genç Kalemler’e millî edebiyat kavram›yla ilgili olarak yöneltilen di¤er tenkit
konular›n› ›rkî edebiyat, modern bir zamanda millî edebiyat oluflturman›n müm-
kün olup olmad›¤›, millî edebiyat›n di¤er milletlerin edebiyatlar› karfl›s›ndaki tutu-
mu, halk için edebiyat›n tafl›d›¤› anlam dünyas› gibi bafll›klar oluflturur (Ercilasun,
1995, 121-155; Filizok ,2001, 201-220). Bu sebeple Ali Canip, “Millî, Daha Do¤ru-
su Kavmî Edebiyat Ne Demektir?” bafll›kl› makalesinde bu kavram kargaflas›n› gi-
dermeye u¤rafl›r ve millî edebiyat›n ›rkî de¤il, kavmî bir anlam tafl›d›¤›n›, bununla
‘lisanî bir cemaat’in yani ayn› dili konuflan insanlar›n edebiyat›n›n kastedildi¤ini
anlat›r: “Bir lisanla tekellüm edenlerin [konuflanlar›n] mecmuu [tamam›] bir ka-
vimdir. Bir kavim teflkil edebilmek için bu fertlerin bir ›rktan nefl’et etmesi [do¤ma-
s›] icap etmez. (...) Lisanî cemaatlere kavim ad›n› veriyoruz” der. (Yöntem, 1995,
300-301). Ancak bu cevaplar tenkitçi Fuad Köprülü’yü tatmin etmez, konuyla ilgi-
li itirazlar›n› sürdürür. Bilimsel anlaml› ilk Türk Edebiyat› Tarihi çal›flmas›n›n sahi-
bi olan Fuad Köprülü’nün imzas›na Fecr-i Âti Edebî Beyannamesinde rastlan›r. Bu-
rada millî edebiyat anlafl›n›n karfl›s›nda yer almas› Fecr-i Âti sanat anlay›fl›n›n etki-
siyledir. K›sa bir zaman sonra bu anlay›fl›ndan uzaklaflacakt›r. Bunun üzerine Ali
112 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
Canip “Millî Edebiyat Meselesi” bafll›kl› bir yaz› yazarak millî edebiyat yerine yeni
bir isim teklif eder. Bu ‘ibdai edebiyat’t›r: “(...) manas›n› ne kadar tayin edersem
edeyim, meseleyi ne kadar ayd›nlat›rsam ayd›nlatay›m, ispat edeyim, hulasa ne
yaparsam yapay›m, onlar kabil de¤il ‘millî edebiyat’›, ‘flalvarl› edebiyat’la bir gör-
mekten vazgeçmeyecekler, yine ba¤›racaklard›r ki ‘millî edebiyat olmaz!...’ Ve iflte
bunun için bu manas› anlafl›lmamaya ahdedilmifl olan iki kelimeyi Genç Kalem-
ler’den silme¤e karar verdik. Bunun yerine (...) ‘ibdaî edebiyat’ terkibini kullana-
ca¤›z” (Yöntem, 1995, 310). ‘‹bdaî edebiyat’la taklitten kaç›nan, fakat bat›n›n sa-
nat, felsefe ve ilminden beslenen yarat›c› bir edebiyat anlat›lmak istenmektedir. Bu
anlay›fl sonraki y›llar›n Cumhuriyet edebiyat›n›n da temeli olacakt›r.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Trablusgarp ve onu takip eden Balkan Savafllar› millî bir dil ve edebiyat› yarat-
mak isteyen gençleri derinden sarsar. Genç Kalemler’in yazar kadrosu Balkan Sa-
AMAÇLARIMIZ vafllar›na kat›lmak
AMAÇLARIMIZ arzusuyla yaz› hareketlerine ara verirler. Türk Ocaklar›n›n yay›n
organ› olan Türk Yurdu dergisi ise ‹ttihat ve Terakki Cemiyetinden ald›¤› yard›m-
la güçlenir ve Genç Kalemler dergisinin rolünü üstlenir. Öte yandan önceki y›llar-
K ‹ T A P da Genç Kalemler’deki
K ‹ T A P çal›flmalar› küçümseyen ve tenkit eden Fuad Köprülü ve
Yakup Kadri gibi isimlerin saf de¤ifltirdikleri, Yeni Lisan› ve millî edebiyat› savun-
maya, ayr›ca bu çizgide eser yazmaya bafllad›klar› görülür.
TELEV‹ZYON Bu fluurun
T E L E Vuyanmas›nda
‹ZYON hemen ayn› günlerde kurulufl haz›rl›klar› yap›lan ve
Ocak 1912’den itibaren çal›flmalar›na bafllayan Türk Oca¤›’n›n faaliyetleri ile 1912
sonlar›nda ç›kmaya bafllayan ve sayfalar›nda Türklük ve Türkçülükle ilgili yaz›lara
yer veren Türk Yurdu dergisinin ve onu takip eden di¤er dergi ve gazetelerin kat-
‹NTERNET ‹NTERNET
k›s›n› anmak gerekir. 1919 May›s›nda ‹stanbul’un de¤iflik büyük meydanlar›nda
toplanan Millî Mücadele yanl›s› büyük mitingleri düzenleyen ve kürsülerden bü-
yük kitlelere heyecanl› konuflmalar yapanlar da Türk Ocaklar›n›n mensuplar›d›r.
dikleri konferans ve derslerle halka inerek h›zla yayg›nlaflmaya bafllar. Daha önce
de belirtildi¤i gibi fikirlerin bir hareket halini almas› ancak genifl kitleleri etkileme-
si ve yönlendirmesi sayesinde mümkün olabilir. Aksi halde hayata geçmeyen fikir-
lerin toplumsal anlamda herhangi bir faydas›ndan söz edilemez. 20. y.y. bafllar› bu
anlamda milletin yönledirilmeye en aç›k oldu¤u dönemdir. Genç Kalemler, Türk
Yurdu, Yeni Mecmua, Küçük Mecmua gibi dergiler Türk tarihi, dili, edebiyat›, sa-
nat›, ahlak›, kültürü, folkloru gibi konulardaki ilmî araflt›rmalara genifl yer vererek
Türklük düflünce ve bilincinin daha çabuk uyanmas›na ve daha h›zl› flekilde yay›l-
mas›na katk›larda bulunurlar.
SIRA S‹ZDE Genç Kalemler’den sonra milliyetçilik ve millî edebiyatla ilgili en mühim yay›n organ›
SIRA S‹ZDE
5 hangisidir?
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
Türk Bilgi Derne¤i ve Bilgi Mecmuas›
Emrullah Efendi’nin baflkanl›¤›nda bir akademi gibi çal›flmak üzere 1913’te kurul-
S O R U mufltur. Türkiyat,
S O R UHayatiyat, ‹çtimaiyat, Türkçülük gibi 6 flubesi olan Bilgi Derne-
¤inin Türkiyat flubesinde Yusuf Akçura, Abdullah Cevdet, Bursal› Tahir, Ziya, Köp-
D‹KKAT
rülüzade Mehmet
D‹KKAT
Fuad; Türkçülük flubesinde Celal Sahir, Ömer Seyfettin; lisan flu-
besinde Ziya, Mehmet Emin gibi isimlere rastlanmaktad›r. Derne¤in yay›n organ›,
ayl›k olarak ç›kan Bilgi Mecmuas›’d›r. Sadece 7 say› yay›mlanabilmifltir (Öksüz,
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
204, 154). Ancak bu görünüflüyle bile dergi “... 19. asr›n sonlar›ndan Birinci Dün-
ya Savafl› bafllang›c›na kadarki Türklük bilimi çal›flmalar›n›n en olgun ürünü...”
AMAÇLARIMIZ olarak de¤erlendirilmektedir
AMAÇLARIMIZ (Polat, 2011, 66).
fiairler Derne¤i
K ‹ T A P Birinci Dünya K ‹ Savafl›
T A P s›ras›nda savafl›n getirdi¤i s›k›nt›lar aras›nda edebî faaliyet za-
man zaman kesintiye u¤rar. Do¤al olarak tart›fl›lmaya devam eden Türkçe ve mil-
lî edebiyatla ilgili meselelerin de ayn› durumda oldu¤u görülür. Fakat art›k zama-
TELEV‹ZYON n›n da yönlendirmesiyle
TELEV‹ZYON öyle bir noktaya gelinmifltir ki tamamen durmas› mümkün
de¤ildir. fiairler Derne¤i iflte bu durdurulamayan çal›flmalardan biridir. Haziran
1917’de ‘ibdaî bir edebiyat’ vücuda getirecekleri beyan›yla ortaya ç›kan ve hece
vezinli fliirler yazacaklar›n› söyleyen bir grup genç, Türk Oca¤›’nda yapt›klar› bir-
‹NTERNET kaç toplant› ‹ N sonunda
T E R N E T fiairler Derne¤i’ni kurarlar. Dernek üyeleri, kendilerine yay›n
organ› olarak da Servet-i Fünûn’u tayin eder. Orhan Seyfi, Hasan Zeki, Hakk› Tah-
sin, Safi Necip, Salih Zeki, Selâhattin Enis, Ömer Seyfettin, Faruk Nafiz, Yahya Sa-
im, Yusuf Ziya fiairler Derne¤i’nin üyeleridir.
fiairler Derne¤i üyeleri, befl madde halinde Türk Yurdu’nda ald›klar› kararlar›
yay›mlarlar. Buna göre “... dilde konuflulan Türkçeye ba¤l› kalacaklar›n› aç›kla-
yan gençler, Arapça ve Farsça kadar Ça¤ataycaya da yabanc› olduklar›n›; hece
vezniyle yazacaklar›n›; efsanelerini Türk esatirinden seçeceklerini Parnas, sembo-
6. Ünite - Millî Edebiyat Anlay›fl› ve Yeni Lisan 115
lik ya da romantik veya lirik, epik, dramatik eserler yazmak konusunda herkesin
kendi yolunu tayin edece¤ini beyan etmektedirler” (Argunflah, 2007, 202).
Servet-i Fünûn’dan baflka Dergâh ve Yeni Mecmua’da da edebiyat meseleleri
konusunda makaleler yay›mlayan fiairler Derne¤i üyeleri, özellikle de hece vezni-
nin olgunlaflmas› konusunda önemli katk›lara sahiptirler. Birinci Dünya Savafl›n›n
buhranl› günlerinde edebiyat onlar›n ellerinde flekillenir.
aruzun haflmetli bir melike gibi hükümran olaca¤›na bugün kat’iyen iman›m var.
(...) Aruzu flimdiki mükemmel hale koyan sanatkarlar› alt› yüz sene yetifltirdi. He-
cede de bu kuvvetli flahsiyetleri hele bir görelim.” (Halit Fahri, 1918, 17-18)
Anlafl›lan Halit Fahri hece konusundaki düflüncelerini de¤ifltirmemifltir. Ancak
ona göre hece müzikal bir hal kazanana kadar aruz vezni ve sade Türkçeyle fliir-
ler yaz›labilmelidir. Bu görüfl tabiî olarak Ömer Seyfettin taraf›ndan kabul görme-
yecektir. Çünkü art›k millî edebiyat taraftarlar›nca sadece muhtevan›n de¤il, teknik
unsurlar›n da millî olmas› gibi bir flart ortaya ç›km›flt›r. Yusuf Ziya’n›n Ömer Sey-
fettin ad›na fiair’de Halit Fahri’ye cevap vermesi 1919 y›l›ndaki bu hece-aruz tart›fl-
mas›n›n genifllemesine ve baflka isimlerin de karfl›l›kl› yazd›klar› makalelerle bir
müddet daha sürmesine yol açar. Sonuçta tart›flman›n hece ya da aruzdan yana so-
nuçlanmad›¤› ve eserlerin ortaya konulaca¤› zamanlara b›rak›ld›¤› anlafl›l›yor (Ka-
raburgu, 1998, 30-36).
Anlafl›laca¤› üzere millî edebiyat›n mühim meselesi Türkçe kadar ölçü, yani he-
ce vezni olmufltur. Köprülü de daha önce Yeni Mecmua’da ç›kan “Vezin Meselesi”
bafll›kl› makalesinde, hecenin ahenksiz fakat millî vezin oldu¤u düflüncesine yer
vermifltir. “Evet hece vezni daha iptidaîdir, as›rlardan beri bir köflede b›rak›ld›¤›
için, muhtelif zekâlar›n, muhtelif dehalar›n intiba›n› haiz say›lamaz; bütün bun-
lar do¤ru! Fakat bunlardan daha do¤ru bir fley var ki, o da bu (...) iptidaî veznin
Türkçenin millî vezni olmas›d›r. Kelimelerimiz yaln›z onun kalbine girebiliyor,
halk yaln›z onu anl›yor, yaln›z onu seviyor; da¤lar›m›z›n havas›nda, ›rmaklar›-
m›z›n ak›fl›nda, ormanlar›m›z›n karalt›lar›nda yaln›z o ses dalgalan›yor” (Köp-
rülü, 1917, 106)
Dergâh Mecmuas›
1921-1923 tarihleri aras›nda 42 say› ç›kan Dergâh, millî edebiyat anlay›fl›n› Millî
Mücadele günlerinde müdafaa eden ve de¤iflik yafl gruplar›ndan kalabal›k bir sa-
natç› kadrosuna sahip önemli bir dergidir. Dergâh’›n yazarlar› aras›nda Yahya Ke-
mal, Ahmet Haflim, Yakup Kadri, Halide Edip, Falih R›fk›, Ruflen Eflref, ‹smay›l
Hakk›, Abdülhak fiinasi, Mehmet Halid, Fuad Köprülü, Necmeddin Halil, Ali Müm-
taz, Ahmet Kutsi, Nurullah Ata yer al›r. Asl›nda bu kadro, Dergâh’ta yazan flair ve
yazarlar aras›nda sanat konusunda bir görüfl birli¤i olmad›¤›n› düflündürmektedir.
Tanp›nar’›n belirtti¤ine göre aralar›nda siyasi bir yak›nl›kla dil konusundaki ortak-
l›ktan baflka bir birlik de yok gibidir: “... Millî Mücadele’nin ve Balkan Harbi’nden
beri ard› aras› kesilmeyen felaketlerin getirdi¤i siyasi görüfl yak›nl›¤›ndan, zevk üs-
tünlü¤ünden, bir evvelkilere karfl› tabiî aksülamelden ve nihayet dil meselesindeki
anlaflmalardan baflka bir ba¤ yok gibiydi” (Tanp›nar, 1982, 40-41)
Dergâh’ta bir kültür milliyetçili¤i yürüten Yahya Kemal’in çok etkili oldu¤u gö-
rülür. Cumhuriyet y›llar›ndan bugüne kadar gelen Türk fliirini flekillendiren Yahya
Kemal, bu y›llar›n sadece edebiyat ve fliir konusundaki görüflleriyle de¤il, kültür ko-
nusundaki yaz›lar›yla da önemli bir ismidir. 1910’lu y›llar› fikirleriye, yaz›lar›yla ve
sohbetleriyle yönlendirir. Ancak o da hececi flairler gibi as›l eserini sonraki y›llarda
verdi¤i için Cumhuriyet devri edebiyat› sanatç›lar› aras›nda de¤erlendirilmektedir.
6. Ünite - Millî Edebiyat Anlay›fl› ve Yeni Lisan 117
Özet
Kendimizi S›nayal›m
1. Afla¤›dakilerden hangisi Yeni Lisan’dan önce dille il- 6. Yeni Lisan hareketi hangi y›lda ortaya ç›km›flt›r?
gili yap›lan tekliflerden de¤ildir? a. 1899
a. Do¤u Türkçesi/Ça¤atayca’ya dönmek b. 1905
b. Anadolu ve Rumeli a¤›zlar›na dönmek c. 1908
c. Konuflma diliyle yaz› dilini birlefltirmek d. 1911
d. Halk›n anlayaca¤› bir dili kullanmak e. 1922
e. Günefl dil teorisini uygulamak
7. Yeni Lisan hareketini bafllatan “Yeni Lisan” makale-
2. Afla¤›dakilerden hangisi millî edebiyat›n esas›n› si afla¤›daki dergilerden hangisinde yay›mlanm›flt›r?
oluflturur? a. Türk Yurdu
a. Osmanl›ca ve aruz vezni b. Çocuk Bahçesi
b. Sade Türkçe ve aruz vezni c. Bilgi Yurdu
c. Osmanl›ca ve hece vezni d. Genç Kalemler
d. Hece vezni e. fiair
e. Sade Türkçe ve hece vezni
8. Yeni Lisan hareketinin öncüleri kimlerdir?
3. Afla¤›dakilerden hangisi Millî Edebiyat› haz›rlayan a. R›za Tevfik - Ömer Naci
sebeplerden biri de¤ildir? b. fiemsettin Sami-Nam›k Kemal-Ziya Pafla
a. 19. yüzy›ldaki Türkoloji çal›flmalar› c. Mehmet Emin- R›za Tevfik- Ömer Naci
b. 19. yüzy›lda Osmanl›n›n girdi¤i savafllar d. Mehmet Necip Bey-Mehmet Emin-fiemsettin Sami
c. Osmanl› aleyhindeki milliyetçilik çal›flmalar› e. Ziya Gökalp-Ömer Seyfettin-Ali Canip
d. ‹kinci Dünya Savafl›
e. Osmanl› milliyetçili¤i yolunda yap›lan çal›flmalar 9. Yeni Lisan ve Yeni Hayat’›n fikir babas› kimdir?
a. Ziya Gökalp
4. Afla¤›dakilerden hangisi 1905 Edebi Tart›flmas›n›n b. fiemsettin Sami
sebepleridir? c. Mehmet Emin
a. R›za Tevfik’in yazd›¤› fliirler d. Mehmet Necip Bey
b. Mehmet Emin’in hece vezni ve sade Türkçe ile e. R›za Tevfik
yazd›¤› fliirler
c. Ömer Naci’nin yazd›¤› fliirler 10. Millî Edebiyat adland›rmas›yla ilgili tart›flmalarda
d. Ömer Seyfettin’in yazd›¤› hikâyeler Yeni Lisan’›n sözcüsü kimdir?
e. Ziya Gökalp’›n yazd›¤› fliirler a. R›za Tevfik
b. fiemsettin Sami
5. Afla¤›dakilerden hangisi 1905 Edebi Tart›flmas›n›n c. Mehmet Emin
sonucudur? d. Mehmet Necip Bey
a. Eski edebiyat›n üstünlü¤ü e. Ali Canip
b. Aruzun üstünlü¤ü
c. Mehmet Emin’in kötü bir flair oldu¤unun anlafl›l-
mas›
d. Hece vezni ve sade Türkçenin üstünlü¤ü
e. Osmanl›can›n üstünlü¤ü
6. Ünite - Millî Edebiyat Anlay›fl› ve Yeni Lisan 119
Yararlan›lan Kaynaklar
Aktafl, fi. (2002). Yirminci Yüzy›l Bafllar›nda Türk fiiiri, Uçman, A. (1987). Türkçenin Sadeleflmesi ve Hece
Türkler, c. 15, Ankara. Yeni Türkiye. Vezni Üzerine Bir Tart›flma, ‹stanbul, Kitabevi.
Argunflah, H. (2007). Millî Edebiyat, Yeni Türk Edebi- Yetifl, K. (1996). Talîm-i Edebiyat’›n Retorik ve Ede-
yat› El Kitab›, Ankara: Grafiker, s.s. 171-222. biyat Nazariyat› Sâhas›na Getirdi¤i Yenilikler,
Ercilasun, B. (1997). Yeni Türk Edebiyat› ‹nceleme- Ankara, Atatürk Kültür Merkezi.
leri, Ankara. Akça¤ Yay›nlar›. Yöntem, A. C. (1947). Ömer Seyfettin, ‹stanbul, Rem-
Filizok, R. (2001). Ali Canip’in Hayat› ve Eserleri Üze- zi Kitb.
rine Bir Araflt›rma, ‹zmir, Ege Ün. Bas. Yöntem, A. C. (1995). Prof. Ali Canip Yöntem’in Ye-
Gökflen, E. N. (1963). Mehmed Emin Yurdakul, An- ni Türk Edebiyat› Üzerine Makaleleri, (Haz›rla-
kara, TDK. yan: A. Sevgi-M. Özcan), Konya.
Güz, N. (2011). Türk Ocaklar› ve Tük Yurdu’ndan Hal-
kevlerine, Türk Yurdu, S. 283/Mart, s.s. 171-184
Huyugüzel, Ö. F. (1982). ‹zmir’de ‘Türkçe Yazmak Ç›¤›-
r›’ ve Necip Türkçü’nün Fikirleri, Ege Üniversitesi
Türk Dili ve Edebiyat› Araflt›rmalar› Dergisi, S. 1,
s.s. 107-133.
Karaburgu, O. (1988). fiairin Yolu, fiair Mecmuas› Üze-
rine Bir ‹nceleme, Kayseri (Bas›lmam›fl lisans tezi).
Köprülü, F. (1917). Vezin Meselesi, Yeni Mecmua, S. 6.
Kushner, D. (1979). Türk Milliyetçili¤inin Do¤uflu
(1876-1908), ‹stanbul, Kervan Yay.
Levend, A. S. (1962). fiemseddin Sami, Ankara, TDK.
Ozansoy, H. F. (1918). fiiire Kar›flmay›n›z!, fiair Nedim,
S. 2.
Öksüz, Y.Z. (1995). Türkçenin Sadeleflme Tarihi
Genç Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi, Ankara,
TDK.
Ömer S. (2001). Yeni Lisan, Bütün Eserleri Makaleler
1, (Haz›rlayan: Hülya Argunflah, ‹stanbul, Dergâh
Yay.
Parlat›r, ‹. (1985). Genç Kalemler Hareketi ‹çinde Ömer
Seyfettin, Do¤umunun Yüzüncü Y›l›nda Ömer
Seyfettin, Ankara, AKM.
Polat, N. H. (2011). II. Meflrutiyet Devrinde Türkçü Ya-
y›n Organlar›, Türk Yurdu, S.284/Nisan, s.s. 52-82.
Sar›nay, Y.(1994) Türk Milliyetçili¤inin Tarihi ve
Türk Ocaklar›, ‹stanbul, Ötüken.
Sar›nay, Y.(2002). ‹mparatorluktan Cumhuriyete Türk
Milliyetçili¤inin Do¤uflu ve Geliflimi, Türkler, C.
14, s.s. 819-834.
Tanp›nar, A. H. (1976). 19. As›r Türk Edebiyat› Tari-
hi, ‹stanbul, Ça¤layan.
Tanp›nar, A. H. (1982). Yahya Kemal, ‹stanbul, Der-
gâh Yay.
Tansel, F. A. (1969). Mehmet Emin Yurdakul’un Eser-
leri 1 fiiirler, Ankara, TTK.
7
II. MEfiRUT‹YET DÖNEM‹ TÜRK EDEB‹YATI
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Millî Edebiyat hareketinde fliir konusundaki aray›fllar› tart›flabilecek,
N
Millî Edebiyat hareketi fliirinin temel prensiplerini aç›klayabilecek,
Millî Edebiyat hareketi fliirinin temel prensiplerinin d›fl›na ç›kan flairler oldu-
N
¤unu tart›flabilecek,
Millî Edebiyat hareketi fliirini as›l yönlendiren anlay›fl›n Yeni Lisan’dan kay-
N
nakland›¤›n› aç›klayabilecek,
Millî Edebiyat hareketi fliirinde destana ve tarihe bir yönelifl oldu¤unu yo-
rumlayabilecek bilgi ve beceriler kazanabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Millî Edebiyat hareketinde fliir • Ömer Seyfettin
• Millî fiiir Ahengi • Ziya Gökalp
• 1905 Edebî Hareketi • Yeni Lisan Hareketi
• Öz fliir • Ali Canip
• Mehmet Emin • Mehmet Âkif
• R›za Tevfik • Yahya Kemal
• Befl Hececiler
‹çindekiler
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
SIRA S‹ZDE Millî Edebiyat›n
SIRAdil ve vezin kullan›m›ndaki prensiplere uymamalar›na ra¤men Yahya Kemal
S‹ZDE
2 ve Mehmet Âkif’i Millî Edebiyat sanatç›s› olarak göstermenin gerekçesi üzerinde düflününüz.
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ühareketindeki
Yeni Lisan NEL‹M bafllang›ç noktas› ve hedeflerden dolay› dönemin e¤i-
K ‹ T A P
limlerinde Kdil‹ TveA dilin P
kullan›m› öncelikli konudur. Ancak en az bunun kadar
S O R U önemli olanSdi¤er O R U konu, millet bilinci oluflturmak gayesiyle gidilen tarih ve sanat
gibi millî kültürü oluflturan di¤er birikimlerdir. Edebiyat milletin fluuralt› denilebi-
lecek bu birikimini bulur, kendisine malzeme yapar ve bu sayede harekete geçire-
T E LD E‹ VK ‹KZAYTO N T E DL E‹ KV ‹KZAYTO N
rek etraf›nda buluflulacak bir de¤erler bütünü oluflturur. Burada tarihe hatta özel-
likle de destanlara aç›k bir yöneliflin oldu¤u görülür. Çünkü her iki kaynak da mil-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE ortaya ç›kar›lmas› ve onun uyand›r›larak etraf›nda bir millet
letin ortak fluuralt›n›n
‹NTERNET oluflturulmas›
‹ N T Einanc›nda
RNET kullan›l›rlar. 1910’lu y›llarda Nam›k Kemal’in Türk ve ‹s-
lam kahramanlar›n›n hayatlar›n› anlatt›¤› Evrak-› Periflan’›n›n yeniden okunmaya
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
bafllamas›, Ömer Seyfettin’in tarihî hikâyeler yazmas› ve Ergenekon Destan› ile il-
gili kullan›m ve göndermeler bu sebepledir. Özellikle yeniden do¤ufl temas›n›n
K ‹ T A P konu edildi¤i K ‹ Ergenekon
T A P Destan› dönemin anlaml› yönelifllerindendir.
Millî Edebiyat hareketinde de¤erler bütünü oluflturma sürecinin roman ve hikâ-
yeye göre özellikle fliir üzerinden daha etkin bir yol olarak kullan›ld›¤› söylenebi-
TELEV‹ZYON lir. Bu durum,
T E L E Vfliirin
‹ Z Y O Nyo¤unlaflma sanat› olmas›, daha az bir hacimde daha çok fle-
yi etkili biçimde anlatabilme kabiliyetinden kaynaklanmaktad›r. Öte yandan ezber-
lenerek aktar›labilmesi baflka yerlere -cephe gibi- tafl›nabilmesi imkân›n› da getir-
di¤inden fliir bu y›llar›n daha çok ilgi gösterilen edebî türü olmufltur. Hat›rda tutul-
‹NTERNET mas› gereken ‹ N T Ebir R N Ekonu
T da uzun süren savafllar ve bu savafllar›n getirdi¤i yoksun-
luklar nedeniyle insanlar›n yaz›lmas› ve okunmas› zaman alacak türlere yeterince
vakit ay›ramamalar›d›r.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE baflka aray›fllar›n›n da göstergesi olurlar. Kitab›n bafl›na yer-
edebiyat konusundaki
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
7. Ünite - Millî Edebiyat Hareketinde fiiir 125
lefltirilmifl olan Recaizade M. Ekrem, Abdülhak Hamid, fiemsettin Sami, R›za Tev-
fik, Fazl› Necip taraf›ndan kaleme al›nm›fl takrizler Türkçe fiiirler’in devri içerisin-
de ne kadar beklendi¤ini ve ilgi uyand›rd›¤›n› göstermektedirler. Bu yaz›larda
Mehmet Emin’in fliiri flekil, dil ve konu bak›m›ndan de¤erlendirilerek övgüye de-
¤er bulunmufltur.
Yetiflme y›llar›ndan getirdikleri, çocukluktan itibaren okuduklar› ve Cemalettin Ef-
gani’nin sohbetlerinden ald›¤› etkilerle sanatç› kimli¤ini oluflturan Mehmet Emin, ilk
kitab› Fazilet ve Asalet’ten (1890) sonra yay›mlad›¤› Türkçe fiiirler’le modern Türk
edebiyat›nda hece vezni ve sade Türkçeyle yaz›lm›fl fliirin öncülü¤ünü yapar. “Ana-
dolu’dan Bir Ses Yahut Cenge Giderken”, “Yunan S›n›r›n› Geçerken”, “T›rhala Kalesi-
ne Bayrak Dikildikten Sonra”, “fiehit Yahut Osman’›n Yüre¤i”, “Yetim Çocuk Yahut
Ahmet’in Kaygusu”, “Ah Anal›k Yahut Zeynep’in Duas›”, “‹yilik ve Güzellik Karfl›s›n-
da”, “Kuran-› Kerim”, “Biz Nas›l fiiir ‹steriz?” bafll›kl› dokuz fliirin topland›¤› bu küçük
kitap, fliirde iddial› bir yaklafl›m› benimseyen Servet-i Fünûn flairlerinin karfl›s›na y›l-
lard›r kullan›lmayan ve ‘parmak hesab›’ diyerek küçümsenen hece veznini getirir.
Mehmet Emin yapt›¤› uygulamalarla heceyi modernlefltirmeyi ister. Bir taraftan
halk flairlerinin s›kça kulland›klar› kal›plar› b›rakarak o güne kadar kullan›lmam›fl
flekillerini kullan›rken (15’li, 16’l›, 18’li ve 19’lu) di¤er yandan bu vezni Servet-i Fü- Mehmet Emin
nûn’un Bat›dan getirdi¤i yeni naz›m flekilleriyle birlefltirmeyi dener. Halk fliirinin Yurdakul
naz›m flekillerine uzak duran sanatç›n›n daha çok sone gibi bir tak›m bat›l› flekille-
ri benimseyerek kullanmas›, fliirinin kozmopolit olmas›na yol açm›flt›r. Mehmet
Emin ayr›ca halk fliirinin esas ald›¤› k›ta anlay›fl›n› da de¤ifltirir ve farkl› m›sra say›-
lar›ndan oluflan bent kullan›m›n› yerlefltirmeyi ister. Fakat bütün bunlar onun fliiri-
nin ahenksizleflmesiyle sonuçlanm›flt›r. Halk›n anlad›¤› Türkçe ve hece veznini
kullanmak üzere yola ç›kmas›na karfl›l›k halk fliirinin sesini yakalayamam›fl olmas›
onun fliirinin en büyük eksikli¤idir. Yine de bu kusurlar, Mehmet Emin’in millî fli-
iri müjdeleyen flair olmas›n› engellemez. Daha sonra Ali Canip taraf›ndan da ‘koz-
mopolit’ bulunan bu durum (Filizok, 2001, 203), R›za Tevfik’in aray›fllar›yla orta-
dan kald›r›l›r ve millî edebiyat›n fliirdeki yolu böylece daha aç›k flekilde belirlenir.
Mehmet Emin millî fliir ahengini kurmak için Türk fliirinde hangi uygulamalar›
SIRA S‹ZDE gerçeklefl- SIRA S‹ZDE
tirir? Sonuçlar› nelerdir? 4
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
fiiiri, 19. yüzy›l sonu 20. yüzy›l bafl› meselelerinin içinde flekillenmifl olan Meh- Ömer Seyfettin’in
met Emin, sosyal hayat› anlatmaktad›r. fiair kendi beniyle ilgili hiçbir fliir yazmam›fl- bafllang›çta hece yanl›s›
görünmemesinin bir sebebi
t›r. Daha sonra Gökalp’›n da yapaca¤› gibi halk›n›n ac›lar›n›, s›k›nt›lar›n›,
S O R U dertlerini kendisinin de buS tarihlerde
O R U
anlatmak üzere fliiri seçmifl, fliir yazmak onda bütün bunlar› aktaran bir araç halini yazd›¤› fliirlerde aruzu
kullanmas›d›r. Di¤eri de
alm›flt›r. Sanatç›n›n bu yolda yazd›¤› as›l olgun fliirleri Türk Saz›’nda (1914) toplan- Yeni Lisanc›lar›nD çok
D‹KKAT ‹ K Kradikal
AT
m›flt›r. Türkçe fiiirler’le Türk fliirinde ad›yla an›lan bir fliir yolunun öncüsü olan flair, olmad›klar›n› ve her fleyi
inkâr ederek ifle
1905’te Selanik’te yay›mlanmakta olan Çocuk Bahçesi mecmuas›nda kendi fliirleri bafllamad›klar›n› göstermek
N N
etraf›nda yap›lan bir tart›flmayla flöhretini pekifltirir. Her ne kadar SIRAbu S‹ZDE
edebî tart›flma SIRA S‹ZDE
olmal›d›r. Çünkü dilde de
Çocuk Bahçesi’nin kapat›lmas›yla sonuçlan›rsa da hece vezni ve sade Türkçeyle ya- art›k halka mal olan
kullan›mlar› Türkçe kabul
z›lm›fl fliir, art›k dönemin edebiyat gündemine yerleflir. Bundan sonra geliflecek olan etmifllerdir. AMAÇLARIMIZ
AMAÇLARIMIZ
edebiyat bu anlay›fl› benimseyerek devam ettirir (Uçman, 1984, 275-285; Uçman
1997). Ömer Seyfettin “Yeni Lisan” makalesinde dil gibi vezinde de kat› olmad›kla-
r›n› anlatmak için “... aruzu at›p Mehmet Emin Beyin hecaî vezinlerini K ‹ T A hiçbir P flair ka- K ‹ T A P
bul etmez” (Ömer Seyfettin, 2001a, 107) der, ancak k›sa bir süre içinde o da hece
veznini millî fliir ahenginin belirleyici unsuru olarak kabul ederek makalelerinde an-
latmaya ve bizzat kendi fliirinde de kullanmaya bafllar. TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
126 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
Millî fliir ahenginin oluflturulmas› s›ras›nda ilk önemli ve dikkat çekici ç›k›fl,
Mehmet Emin’in Türkçe fiiirler’inde yer alan ve Türklük fluurunu daha genifl kitle-
lere ulaflt›ran “Anadolu’dan Bir Ses Yahut Cenge Giderken” fliiriyle olmufltur. Ayn›
kitapta yer alan “Biz Nas›l fiiir ‹steriz?” ise bir anlamda Millî Edebiyat›n ‘erken po-
etikas›’ niteli¤ini tafl›r (Yetifl, 1999, 268). Bu fliirle Millî Edebiyat›n halk için bir ede-
biyat olmas› fikri ortaya konmufltur. Fakat kitap bütünüyle bir uyan›fl›n ve kendi
kimli¤ini arama arzusunun da ifadesi olur. Millî meseleler konusunda çok duyarl›
olan Mehmet Emin zaman zaman di¤er kitaplar›nda yer alan baz› parçalarla bu fli-
ir anlay›fl›n› anlatmak ve savunmak zorunlulu¤u hissetmifl olmal›d›r. “fiâir”, “fiiiri-
min Perisine”, “Benim fiiirlerim”, “Büyük Sanatkâr”, “Anlamayanlara”, “Benim Öm-
rüm” sanatç›n›n bu içerikteki fliirlerindendir. “Benim Ömrüm”e “Genç ça¤dayd›m,
kendimi bir dikenli yolda buldum” diyerek bafllayan flair;
m›sralar›nda hayat› kadar fliirini de anlat›r. “Benim fiiirlerim”de üç telli saz, “fii-
irimin Perisine”de rübap, “Anlamayanlara” da ise kaval olarak nitelenen fliirini elefl-
tirilere karfl› savunur. fiiirinin küçümsendi¤ini düflünür, fakat o asl›nda fliirinin de-
¤il anlatt›klar›n›n küçümsenmesinden üzüntü duymaktad›r:
Yakup Kadri Karaosmano¤lu “Zavall› ben, elimdeki flu üç telli saz ile
Kiral›k Konak’ta Fecr-i Âti Milletimin felaketli hayat›n› söyleyim
sanat anlay›fl›ndan Millî
Edebiyat›n yazar› olmaya Dertlilerin gözyafl›n› çevrem ile sileyim!..” (Tansel, 1969, 47).
geçifl sürecini anlat›r. Millî
Edebiyat›n do¤du¤u m›sralar›yla tamamlar. Ancak sanatç› bütün elefltirilere ra¤men fliirinin kal›c›l›-
y›llardaki di¤er fliir
anlay›fllar›n› ve onlar›n ¤›ndan ve flair sözünün etkisinden emindir. fiiiri Allah’›n lisan› ve flairi de peygam-
flairlerini de bu vesileyle ber soyuyla iliflkilendirir. Daha sonra Kiral›k Konak’ta Hakk› Celis’in millî fliirin sa-
tenkit eder.
natkâr› için kullanaca¤› bu s›fatlara Mehmet Emin’de s›kça rastlan›r.
çok fleyi anlamland›r›r. Vatan, millet, dil, tarih, hürriyet gibi kelimeler kavramlafl›r-
lar. Böylece sanat da kutsal bir anlam kazan›r. Mehmet Emin de millî meseleler ko-
nusunda duyarl› olmay›, halk› için fliir yazmay› mefkûre sahibi olman›n bir sonucu
olarak görür. “Senden büyük flâirler, sanatkârlar ilham al›r” dedi¤i mefkûre, Alla-
h›n ve resulün ruhunu hayata tafl›maktad›r” (Tansel, 1969, 320).
Mehmet Emin’in fliirlerinde dönemin savafllar›n›n da yans›malar› görünür. Ey
Türk Uyan’da Balkan Savafl›n›n yaratt›¤› felaketleri ele alm›flt›r. Tan Sesleri’nde
Türk birli¤i fikri üzerinde ›srarla durulmufltur. Ordu’nun Destan›, Çanakkale kah-
ramanlar›na ithaf edilmifltir. Dicle Önünde adl› kitapta Türk-Arap dostlu¤u üzerin-
de durulur. Kitap, Irak cephesinde savaflan ordular›m›za ithaf edilmifltir. Hasta Ba-
k›c› Han›mlar’da Birinci Dünya Savafl›nda muhtelif cephelerde K›z›lay’a hizmet
eden kad›nlardan bahsedilir. ‹syan ve Dua, Birinci Dünya Savafl›’nda yaflanan fela-
ketler karfl›s›nda Mehmet Emin’in duygular›n› ifade eder. ... Ayd›n K›zlar›, millî or-
duya ithaf edilmifltir (Ercilasun 2002: 61).
Mehmet Emin [Yurdakul]’in eserleri flunlard›r: Fazilet ve Asalet (1890), Türkçe
fiiirler (1898), Türk Saz› (1914), Ey Türk Uyan (1914), Tan Sesleri (1915), Ordunun
Destan› (1916), Dicle Önünde (1916), Hasta Bak›c› Han›mlar (1917), Turan’a
Do¤ru (1918), Zafer Yolunda (1918), ‹syan ve Dua (1919), Ayd›n K›zlar› (1921),
Ankara (1939).
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
de yazd›klar›yla cevap vermifl olurlar.
“Yeni Lisan” makalesinde edebiyatla ilgili aç›k tenkitler vard›r, ancak teklifler
AMAÇLARIMIZ
yoktur. Fakat ilk andan itibaren yaz›lanlara bak›l›rsa Ömer Seyfettin’in millî edebi-
AMAÇLARIMIZ
yat için dili ve yerlili¤i esas ald›¤› görülmektedir. ‹lk makalede yerli bir vezin ol-
mas›na ra¤men hecenin kullan›m› konusunda bile kararl› bir yaklafl›m sergilen-
K ‹ T A P mez. Fakat Konlar›n‹ T A Pedebiyatla ilgili teklifleri zaman içinde özellikle de ‘millî edebi-
yat’ kavram› etraf›nda yap›lan tart›flmalarla belirginleflir. Yeterince estetik olmad›¤›
ve sadece halka hitap etti¤i yolundaki tenkitler aras›nda ‘millî fliir ahengi’ yavafl ya-
TELEV‹ZYON vafl flekillenir.
TELEV‹ZYON
Millî Edebiyat fliirinin belirleyici üç özelli¤i vezin ve dil kullan›m› ile içerikte
yerliliktir. 1905 Edebî tart›flmas›ndan sonra asl›nda hece vezni ve sade Türkçe kul-
lan›m› art›k belirginleflmifltir. Fakat özellikle de hecenin kullan›m› Ziya Gökalp,
‹NTERNET ‹ N T E R Ali
Ömer Seyfettin, N E TCanip gibi öncü isimlerin bizzat kendi fliirlerinde bu geçifli ger-
çeklefltirmeleriyle mümkün olur. Ancak “Bu hareketi yaln›zca sade dil ve hece vez-
niyle fliir söylemeye indirgemek do¤ru de¤ildir. ... millî romantik duyufl tarz› yeni
bir sese, söyleyifle, yeni kelime kadrosuna, imge dünyas›na, yeni ve farkl› temalara
ihtiyaç duyar. Bunlar›n birdenbire bulunmas› ve bunlarla üst düzeyde fliir söylen-
mesi mümkün de¤ildir” (Aktafl, 2007, 190). Teklif edilen yenilikler zaman içinde ve
7. Ünite - Millî Edebiyat Hareketinde fiiir 129
N N
SIRA S‹ZDE
daki görüfllerini “fiuur devrinde fliir susar, fliir devrinde fluur seyirci kal›r. ‹çinde bu- SIRA S‹ZDE
lundu¤umuz zaman, galiba, birinci devreye aittir,” fleklinde etkili bir cümle ile de
ifade etmifltir. AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
Türk milliyetçili¤inin anlat›ld›¤› bu fliirlerin anlam dünyas› Gökalp’›n düflünce
dünyas›n›n takip etti¤i seyir paralelinde Turan’dan Türkiye Türkçülü¤üne do¤ru
daral›r. fiiirin içeri¤ini milletin ve devletin meseleleri tayin eder.K fiiirlerdeki
‹ T A P milliyet- K ‹ T A P
çi yaklafl›m, bu anlay›fla uygun dil ve flekille de birleflir. Ziya Gökalp içerik, dil ve
flekilde teklifleri olan bu fliirle, ayn› zamanda millî edebiyat›n fliirdeki ilk temsilci-
lerinden biri olur. TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
Gökalp millî edebiyat›n vezninin hece oldu¤u inanc›ndad›r. ‹lk fliirlerini aruz
vezniyle yazm›fl olsa da sonraki y›llarda hece vezninin yayg›nlaflmas› için çaba har-
car. 1910 tarihli “Turan” manzumesi bu anlamda bir dönüm noktas›d›r. Çünkü “Tu-
ran”, Türkçülük düflüncesini anlatan ve fikrî bir edebiyata yöneliflin ‹ N T E Rbafllad›¤›
NET bir fli- ‹NTERNET
irdir. Özellikle de fliirin son iki m›sras› tam bir ideolojik ifade tafl›r:
Fakat fliir aruzla yaz›lm›flt›r. Gökalp bundan sonra heceye geçer. Naz›m flekille-
ri bak›m›ndan da bu tarih bir dönüm noktas›d›r. Gökalp önceleri divan edebiyat›-
n›n flekillerini kullan›rken 1910 sonras›nda art›k halk edebiyat›n›n naz›m biçimle-
rini örnek almaya bafllam›flt›r.
Gökalp ‘Yeni Hayat’ diye adland›rarak prensiplerini ortaya koydu¤u ve döne-
me sundu¤u bir projenin öncülü¤ünü yapm›flt›r. ‘Yeni Hayat’ kendini, milletini ve
milletinin kültürünü tan›yan, milletinin dilini ve tarihini bilen, ona sahip ç›kan ‘ye-
130 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
ni insan’›n yaflama biçimidir. Yeni insan halk›n› bilir, halk›n aras›na girer, halk›n
de¤erler dünyas›n› ve bat›y› tan›r. 1911 tarihli “Yeni Hayat ve Yeni K›ymetler” bafl-
l›kl› makalesinden itibaren ‘Yeni Hayat’›n prensiplerini ortaya koyan Gökalp,
1915’ten itibaren bu görüfl do¤rultusunda yazd›¤› makalelerindeki düflüncelerini
Türkleflmek, ‹slâmlaflmak, Muas›rlaflmak (1918)’ta anlat›r. Sonraki y›llarda yazd›¤›
Türkçülü¤ün Esaslar›’nda (1923) ise düflüncelerini bir program haline getirmifltir.
1918’de yay›mlanm›fl Yeni Hayat, bu program›n manzum ifadelerini tafl›maktad›r.
Ziya Gökalp Gökalp, iyi bir flair de¤ildir. Yazd›klar›n›n aras›nda onun iyi bir flair oldu¤unu
gösterecek bir delil de yoktur. Ancak iyi bir düflünce flairidir.
Millî fliir ahenginin oluflmas›nda önemli çabalar› vard›r. Bu çabalardan biri
Türkçülü¤ün Esaslar›’nda son biçimini verdi¤i millî bir edebiyat›n nas›l olmas› ge-
rekti¤iyle ilgili programd›r. Di¤eri millî bir edebiyat›n “halk masallar›ndan ve halk
efsanelerinden” do¤abilece¤i inanc›yla gerçeklefltirdi¤i uygulamalard›r. Gökalp,
Türk masal ve efsanelerini manzum halde yeniden yazmak ister. Bunun ilk örnek-
lerinden biri “Altun Destan” olur. Böylece bir anlamda Türklere alt›n destanlar›n›
sunarak ‘alt›n ça¤’lar›n› hat›rlat›r ve yeniden do¤ma fikrini telkin eder. Bu 20. yüz-
y›l bafllar›nda milletin içinde yaflad›¤› olumsuz sosyal sürecin olumluya dönüfltü-
rülmesi aç›s›ndan son derecede önemli bir giriflimdir. Çünkü tarihe ve destanlara
gidilerek rol modellerine ve yeniden do¤ufl fikrine ulafl›lmaktad›r. Alt›n Ifl›k (1923)
Türk masallar›n›n manzum flekilde yeniden düzenlenerek sunuldu¤u bir eserdir.
“Altun Destan”dan baflka bu çerçevede yaz›lm›fl olan “K›z›lelma”, “Alageyik”, “Al-
t›n Yurt” ve “Millet” gibi fliirler Gökalp’›n ayn› zamanda Turanc› devresinin fliir ör-
nekleridirler. Genç Kalemler’de yay›mlanm›fl olan “Turan” manzumesi ise “... bir
çok içtimai hadiselerin haz›rlad›¤› bir mefkûreyi alevlendirmek için, bir k›v›lc›m
vazifesini görmüfltür. ... Turan manzumesini okuyunca, uzak-yak›n zaferlerimizi
tebcil eden duygular, Türk tarihinin araflt›r›lma¤a muhtaç oldu¤u, bu mevzudaki
garp tedkiklerinin tarafs›z olmad›¤›, damarlar›m›zda bütün ihtiflam› ile yaflayan
bir geçmiflin bulundu¤u hakk›nda ...” görüfller yer almaktad›r (Tansel, 1977, XXI).
Gökalp’›n 1911’den 1915’e kadar yazd›¤› fliirlerinin içeri¤ini uzak Türk tarihi ve
Türk mitolojisi oluflturur. “Alageyik”te sembolik bir anlat›mla çocuklara, “K›z›lel-
ma”da ise gençlere Turanc›l›¤›n esaslar›n› anlat›r, “Lisan” ve “Çanakkale” fliirlerin-
de ise bu anlay›fl›n baflka bir taraf›n› ortaya koyar. Türkiye Türkçülü¤üne geçifl ifa-
desini 1917 tarihli “Kavm” fliiri tafl›r. Yeni Hayat’taki “Vatan” ve “Çobanla Bülbül”
fliirlerinde ise vatan fikri oldukça de¤iflmifltir. Vatanla art›k dönemin fikrî ve sosyal
yönelifllerine uygun olarak s›n›rlar› belirsiz, müphem bir toprak parças› de¤il daha
belirgin, ad› konulmufl bir co¤rafya kastedilir. Bu son dönem fliirlerinde Turan
ideali, kültür milliyetçili¤i/Türkçülü¤ü haline gelmifltir.
Eserleri flunlard›r: fiaki ‹brahim Destan› (1908), K›z›l Elma (1904), Yeni Hayat
(1918), Alt›n Ifl›k (1923), Türkleflmek, ‹slâmlaflmak, Muas›rlaflmak (1918), Türkçü-
lü¤ün Esaslar› (1923), Türk Töresi (1923), Do¤ru Yol (1923), Türk Medeniyeti Ta-
rihi (1926).
Sonraki y›llarda Fevziye Abdullah Tansel taraf›ndan Ziya Gökalp Külliyat› I, fii-
irler ve Halk Masallar› (1952) ad›yla fliirleri ve Ziya Gökalp Külliyat› II Limni ve
Malta Mektuplar› (1965) ad›yla mektuplar› bir araya getirilmifltir. 1976-77 y›llar›
aras›nda Kültür Bakanl›¤› taraf›ndan Makaleler bafll›¤›yla bir seri halinde makalele-
ri de kitaplaflt›r›lmak istenmifltir.
S O R U S O R U
7. Ünite - Millî Edebiyat Hareketinde fiiir 131
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
1911’e kadar Tevfik Fikret ve Rübab-› fiikeste tesirinde yazan sanatç›n›n Divan
fliirini be¤enmedi¤i ancak Nam›k Kemal’den çok etkilendi¤i anlafl›lmaktad›r. Ru-
flen Eflref’e verdi¤i bir mülakatta ilk fliir döneminden söz ederken de belirtti¤i gibi
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
ondaki ilk etkiler Edebiyat-› Cedide neslinden gelmektedir.
Bey’in hecai vezinlerini” (Ömer Seyfettin, 2001a, 107) kabul etmeyece¤ini belirt-
ti¤i halde sonraki y›llarda hece veznini Millî Edebiyat›n temel de¤erlerinden biri
olarak göstermifltir.
Aruzu hem Arap ve ‹ran kökenli olmas›, hem de Türkçenin yap›s›na uymama-
s› sebebiyle ‘gayr-i millî’ addeden sanatç›daki bu de¤iflim ilk olarak 12 Mart 1914’te
Zekâ dergisinde yay›mlanan “Millî fiiirler” bafll›kl› yaz›da ortaya ç›kar. Fakat fliirde
kullan›lan dil ve vezinde yerli bir duruflu benimseyen Ömer Seyfettin’in naz›m fle-
killeri konusunda ayn› kararl›l›¤› göstermedi¤i ve ‘asrî neviler’i kullanmay› tercih
etti¤i görülmektedir. Çünkü fliirlerinde en çok kulland›¤› naz›m flekli sonedir.
Halk edebiyat› naz›m flekli olarak sadece 7 adet koflmas› vard›r. Ancak bu kofl-
malar›n 1914’te yay›mlanm›fl olmas› sanatç›n›n yerli flekilleri kullanma konusunda
duyarl›klar›n›n oldu¤unu düflündürmektedir. Fakat bu tarihten sonra kendi sanat›
için art›k hikâyeyi seçmifl olmas›, daha az fliir yazmas› bu tespiti kesinlefltirecek ve-
rilerin olmamas›n› getirir.
Öte yandan Ziya Gökalp gibi Ömer Seyfettin de Türk destanlar›n› nazma çek-
me denemeleri yapm›flt›r. “Yeni Gün-Ergenekon’dan Ç›k›fl”, “Altun Destan”, “K›rk-
k›z Destan›”, “Köro¤lu Kimdi?” onun bu türden deneyimlerindendir. “Yeni Gün”de
Ergenekon’dan ç›k›fl›; “K›rk K›z”da K›rg›zlar›n var olufllar›; “Köro¤lu Kimdi?”de Kö-
ro¤lu’nun gerçek kimli¤i anlat›l›r. Bu fliirler ayn› zamanda Türk destanlar›n›n mo-
dern bir bak›fl aç›s› ve modern fliirin imkânlar›yla bugüne tafl›nmas› deneyimini
yans›tmas› bak›m›ndan önemlidirler. Ad› geçen fliirleri yazd›¤› y›llarda Turanc›
olan sanatç› “Niyazi” ve “Mehmet Emin” gibi baz› fliirlerinde Türk flair ve kahra-
manlar›n› anlat›r. “Fecir”, “Nereye”, “Koflma-3”te Turan aflk› yaflayan kahramanla-
r›n inançlar›; “Yüksek Ayd›nl›klar”, “Günefl” gibi fliirlerde ise Türkçü düflüncenin
sembollere yüklenerek anlat›m› vard›r.
Ömer Seyfettin’in 11 Nisan 1911’den sonraki fliirlerinin aç›k bir flekilde sosyal ko-
nularda yo¤unlaflt›¤›, Türkçü/milliyetçi düflünce paralelinde yaz›ld›¤› görülmektedir.
Örne¤in “Kaflgar/Türk Dünyas›”, “Koflma-1”, “Koflma-2”, “Koflma-4”, “Koflma-5”te
Türk dünyas›n›n olumsuz durumu, “Koflma-6”da ise milletler için mefkûrenin önemi
üzerinde durularak idealizm duygusu verilmeye çal›fl›l›r. “Dul” ve “Niflanl›” fliirleri ise
içinde yaflan›lan savafl dönemiyle yak›ndan ilgilidirler. Bunlarda y›llard›r devam eden
savafllarda sevdiklerini kaybetmifl genç kad›nlar›n ac›nas› durumlar›na dikkat çekilir.
D Ü fi Ü N E L ‹ M
Ali Canip
D Ü fi Ü N E L ‹ M
Ali Canip (Yöntem, 1887-1967) “Yeni Lisan”la bafllayan dilin ve edebiyat›n millîlefl-
S O R U tirilmesi çal›flmalar›n›n
S O R U önemli teorisyenlerindendir. Ziya Gökalp’›n fikir babas› ol-
du¤u bu projenin üç mimar›ndan biri olarak daima içinde olmufl ve Yeni Lisanc›-
lar›n en uzun yaflayan› olarak sonraki y›llarda da bu anlay›fl etraf›nda yaz›lanlar›
D‹KKAT D‹KKAT
yönlendirmifltir. Özellikle de millî edebiyat›n tart›fl›ld›¤› bir dönemde Ali Canip’in
yazd›klar› bu kavram›n belirlenmesine önemli katk›lar sa¤lam›flt›r. “Ziya Gökalp’›n
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDEbüyük flahsiyetleri, Ali Canip’in bu hareketin içindeki rolünün
ve Ömer Seyfettin’in
anlafl›lmas›na mani olmufltur” (Filizok, 2001, 62).
AMAÇLARIMIZ
Ali Canip’in Muallim Naci tesirleriyle yaz›lm›fl ilk fliirleri gazel tarz›ndad›r. Son-
AMAÇLARIMIZ
raki y›llarda edebiyat›n bask›n sesi Servet-i Fünûn’un etkisine giren sanatç›, Mual-
Ali Canip Yöntem lim Naci’den getirdi¤i dildeki sadelik fikrini dönemin sanat anlay›fl› ile birlefltirir ve
K ‹ T A P Tevfik FikretK ‹ve
T Cenap
A P fiahabettin tesirinde fliirler yazar. Aruz vezni ve sade dille
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
7. Ünite - Millî Edebiyat Hareketinde fiiir 133
1910’lu y›llar hece vezni ve sade Türkçenin kullan›larak Türklükle ilgili konu-
lar›n anlat›ld›¤› millî fliir ahenginin olgunlaflma dönemidir. Hem sade Türkçe ile
sanat eseri yaz›labilmesi ve bu dille hece vezninin uyum sa¤lamas› hem de he-
ceye bir ahenk kat›labilmesi için epeyce çaba sarf edilmifltir. Befl Hececilerin ba-
flar›s› ‘millî fliir ahengi’ni bütün bu çabalar sonras›nda olgunlaflm›fl bir flekilde al-
m›fl ve kendi gençlik y›llar›n› bu tecrübeler aras›nda geçirmifl olmalar›nda yat-
maktad›r.
Faruk Nafiz ilk gençlik y›llar›nda Millî Edebiyat›n fliirini Servet-i Fünûn ve Fecri
Âti fliiriyle birlikte alsa da sonraki y›llarda millî fliiri seçmifltir. Millî Edebiyattan
Cumhuriyet edebiyat›na geçen en iyi flairlerden biridir. ‹lk fliirlerinde o da aruz
veznini kullanm›fl, Fikret ve Cenap’›n tesir dairesinde ferdî duygulan›fllar›n› anlat-
t›¤› fliirler yazm›flt›r. Gökalp’›n tesir dairesindeyken bile sanatç›n›n yine aruz vezni-
ni kulland›¤› görülmektedir. ‹lk fliir kitab› fiark›n Sultanlar› (1918) bu etkileri yan-
s›tmaktad›r. Ancak Birinci Dünya Savafl› y›llar›ndan itibaren daha etkin bir flekilde
hissedilen millî fliir anlay›fl› Faruk Nafiz’i de etkilemifltir. Dinle Neyden isimli kita-
b›n›n fliirlerini oluflturacak olan hece vezniyle yaz›lm›fl fliirler bu etki alt›nda yaz›l-
m›flt›r. Aruz, Faruk Nafiz’in tamamen b›rakmad›¤› bir vezindir. Zaman zaman bu
vezne dönerek fliirlerini bu ölçüyle yazar. Birinci Dünya Savafl› y›llar›ndan itibaren
konular›nda da sosyal hayatla ilgili bir tak›m duyarl›l›klar bafllar. Ancak ondaki as›l
içerikle ilgili de¤ifliklik Anadolu’ya geçmesiyle gerçekleflmifltir. Bizzat gözlemlenen
daha canl› Anadolu intibalar›, halk fliirinin estetik dünyas›n› benimsemifl olan dö-
nem fliirinin temel ögelerindendir. Faruk Nafiz, 1926 y›l›nda yazd›¤› “Sanat” fliiriy-
le de millî edebiyat anlay›fl›n›n poetikas› say›labilecek metni ortaya koyar. “Han
Duvarlar›” ve “Sanat” fliirleri onu Cumhuriyet edebiyat›n›n iyi flairleri aras›na yer-
lefltirir. Sanat›n›n as›l iyi örneklerini de zaten Cumhuriyet y›llar›nda ortaya koydu-
¤u eserleriyle verecektir. fiairin Millî Edebiyat s›n›rlar› içerisinde yay›mlam›fl oldu-
¤u fliir kitaplar› üç tanedir: fiark›n Sultanlar› (1918), Dinle Neyden (1919) ve Gö-
nülden Gönüle (1919).
Ziya Gökalp’la tan›flt›ktan sonra ondan etkilenerek heceye geçen dönemin bir
baflka genç flairi de Yusuf Ziya’d›r. fiairler Derne¤i’nin kurucular›ndan olan sanat-
ç› hece veznini kullanan flairlere kap›s›n› açan fiair adl› dergiyi de ç›karm›flt›r. Da-
ha önceki ünitede üzerinde durulmufl olan fiairler Derne¤i’nden yeniden söz edil-
memifltir. Ancak k›saca hat›rlatmak gerekirse Haziran 1917’de taklitçi de¤il gerçek-
ten yerli ve yarat›c› bir edebiyat’ vücuda getirecekleri beyan›yla ortaya ç›kan ve he-
ce vezinli fliirler yazacaklar›n› söyleyen bir grup genç, Türk Oca¤›’nda yapt›klar›
birkaç toplant› sonunda fiairler Derne¤i’ni kurmufllard›r. Orhan Seyfi, Hasan Zeki,
Hakk› Tahsin, Safi Necip, Salih Zeki, Selâhattin Enis, Ömer Seyfettin, Faruk Nafiz,
Yahya Saim, Yusuf Ziya fiairler Derne¤i’nin üyeleridirler. fiairler Derne¤i üyeleri,
befl madde halinde Türk Yurdu’nda beyanname niteli¤i tafl›yan kararlar›n› yay›m-
larlar. Kendilerine Servet-i Fünûn’u yay›n organ› olarak seçmifllerdir. Fakat bundan
baflka Dergâh ve Yeni Mecmua’da da edebiyat meseleleri konusunda makaleler
yay›mlayan fiairler Derne¤i üyeleri hece vezninin olgunlaflmas› konusunda önem-
li katk›lara sahiptirler.
Daha sonra mizaha yönelen Yusuf Ziya’n›n bu y›llarda yay›mlanan fliir kitapla-
r› Ak›ndan Ak›na (1916), Cenk Ufuklar› (1917), Âfl›klar Yolu (1919), fien Kitap
(1919), fiairin Duas› (1919)’d›r. Yazar›n bafltan sona heceyle yazd›¤› Binnaz (1917)
adl› üç perdelik manzum tiyatro eseri, hecenin baflar›s›n› göstermesi bak›m›ndan
dikkate de¤er görünmektedir.
7. Ünite - Millî Edebiyat Hareketinde fiiir 135
Gönülden Sesler’e yazd›¤› ön söz yaz›s›nda Ziya Gökalp etkisiyle Millî Edebiya-
ta geçiflinden söz eden Orhan Seyfi de ilk fliir kitab› F›rt›na ve Kar’da aruz veznini
kullanm›flt›r. Ancak ikinci fliir kitab› Peri K›z›yla Çoban Hikâyesi hece vezniyle ya-
z›lm›flt›r. Bu kitapta “... Türkçenin içine sinmifl aruz terbiyesi, ahengi sa¤layan giz-
li güç durumundad›r. Orhan Seyfi gençlik y›llar›nda kazand›¤› fliire has ritim
duygusuyla konuflulan Türkçeden hareketle bir fliir dilinin teflekkülüne hizmet
eder. fiiir, bir anane üzerine kurulur” (Aktafl, 2007, 200). 1941 y›l›nda yay›mlanan
O Beyaz Bir Kufltu adl› fliir kitab› Ziya Gökalp tesirleriyle girilen sade Türkçe ve
hece vezniyle yaz›lan fliir yolunun vard›¤› noktay› göstermesi bak›m›ndan önemli
görülen bir eserdir.
Millî Edebiyat›n yay›n organlar›ndan Yeni Mecmua’da yay›mlanan SIRA S‹ZDE hece vezniy- SIRA S‹ZDE
le yaz›lm›fl fliirleriyle flöhrete kavuflan Halit Fahri de ilk fliir tecrübelerini aruzla ve
Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âti tesirleri alt›nda yazd›¤› fliirleriyle edinmifltir.
D Ü fi Ü N E L ‹ M
1918-1919 D Ü fi Ü N E L ‹ M
y›llar›n›n maddi imkâns›zl›klar› aras›nda k›sa süre yay›mlanan Nedim dergisini ç›-
kar›r. Bu derginin sayfalar›nda hece ya da aruz aras›ndaki tercihin son tart›flmala-
S O R U S O R U
r›ndan biri yaflan›r (Argunflah, 2007, 202-203).
Önceki ünitede “fiair ve fiair Nedim Mecmualar›: Son Hece Aruz Tart›flmas›”
D ‹ K K A T bafll›¤› alt›n- D‹KKAT
da anlat›lanlar› hat›rlay›n›z.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Daha sonraki y›llarda Befl Hececiler diye an›lacak fliir grubunun bu dönemde
yazmaya bafllayan genç isimlerinden biri de Enis Behiç’tir. O da bafllang›çta aruz
vezninde yazd›¤› fliirleriyle Cenap ve Fikret tesirlerini yans›tan fliirlerle kendinden
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
söz ettirmeye bafllar. Ziya Gökalp’la tan›fl›p onun düflüncelerinden etkilendikten
sonra millî fliir anlay›fl›na geçer. Enis Behiç fliirde ahenge önem vermektedir. He-
ceye geçtikten sonra da bu endiflesi devam etti¤i için, “... hece K ‹ vezni
T A P ile al›fl›lm›fl K ‹ T A P
m›sra örgüsü çevresinde yeni söyleyifl tarzlar› aramay› sürdürmüfltü hatta hece
vezniyle kaleme ald›¤› fliirlerde serbest müstezattan modelini alan m›sra örgüsü
peflindedir” (Aktafl, 2007, 194). Enis Behiç’in Millî Edebiyat fliirine
T E L E V ‹ en
Z Y Omühim
N kat- TELEV‹ZYON
k›s› Türk tarihinden esinlenerek yazd›¤› hamasi fliirlerle döneme özgü bir duyarl›-
l›k oluflturmas›d›r.
‹NTERNET ‹NTERNET
MÜSTAK‹L ‹S‹MLER
Millî Edebiyat sosyal ve fikrî içeri¤i olan bir edebiyat anlay›fl›n›n ad›d›r. Türk mil-
liyetçili¤inin bask›n bir düflünce konumunda oldu¤u bu y›llarda do¤al olarak ede-
biyatta da milliyetçi bir ses yans›malar›n› gösterir. fiiirde millî bir içeri¤in konuflu-
lan Türkçe ile ve hece vezniyle anlat›m›n› benimseyen dönem edebiyat›n›n temel
meselesi, millî bir duyarl›l›k oluflturmakt›r. Özellikle de “Yeni Lisan” makalesinin
yay›mlanmas›ndan sonra h›zlanan millî edebiyat› oluflturma sürecinde Ziya Gö-
kalp’›n tesir dairesinde olan flairlerin hece ve sade Türkçe prensibini samimiyetle
benimsedikleri ve eserlerini böylece yazd›klar› görülür. Ancak ayn› duyarl›l›klar›
tafl›d›klar› halde özellikle fliirde sade Türkçe-hece vezni prensibine uymayan güç-
lü sesler de vard›r. Bunlar Mehmet Âkif ve Yahya Kemal’dirler. Her ikisi de içinde
yaflanan sosyal dönemi düflünceleriyle de derinden etkilerler. Makale ve sohbetle-
rinde dile getirdikleri bu düflünce dünyas›n› fliirlerinde de ifade imkân› bulurlar.
20. yüzy›l bafl›nda önemli bir dönüm noktas›nda çözüm önerisi olma iddias› tafl›-
yan bu fikirler taraftar da bulur. Çünkü her biri temellerini Türk insan›n›n toplum-
sal de¤erler dünyas›ndan almakta ve dönemin aray›fllar›na cevap olabilme niteli¤i
tafl›maktad›rlar.
136 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
Mehmet Âkif
Cemaleddin Efganî, Mehmet Âkif (Ersoy, 1873-1936), fliirlerinden baflka 1908 sonras› geliflen fikir hare-
Abdülhamid’in faydaland›¤› ketleri içerisinde ‹slamc›l›k anlay›fl›n›n temsilcisi olarak da önemli bir rol oynar.
din adamlar›ndan biridir ve
Osmanl› ayd›nlar› üzerinde Çünkü o, etki alan› olarak sadece nesri de¤il ayn› zamanda, hatta daha fazla, fliiri
yapt›¤› sohbetlerle etkili bir kullanmaktad›r. ‹slamc›l›k ya da ‹ttihad-› ‹slam ise dönemin etkili aray›fllar›ndan bi-
yönlendiricidir. Efganî her ne
kadar Abdülhamid’den farkl› ridir ve Abdülhamid’in I. Meflrutiyet sonras›nda Osmanl›y› yeniden aya¤a kald›r-
olarak “‹slam birli¤inin mak için ileri sürdü¤ü politikalardand›r. ‹slam birli¤ini gerçeklefltirmek isteyen pa-
gerçekleflmesi için her
Müslüman milletin ayr› ayr› diflah›n bir düflünce adam› olarak Cemaleddin Efganî’yi ‹stanbul’da ikamete mec-
uyanmas› ve millî fluuru bur k›lmas›, yüzy›l›n bafl›nda ‹slamc›l›¤› bir devlet politikas› olmaktan ç›karm›fl ve
kazanmas› lâz›md›r,”
görüflünde olsa da özellikle
yayg›n bir düflünce alan›na geçirmifltir.
Türkçü ayd›nlar› etraf›nda ‹slamc›lar Osmanl›n›n içinde bulundu¤u kötü durumun ‹slam’›n özünden
toplam›fl ve etkilemifltir uzaklaflmas›yla ilgisini kurarlar. Bunun için de amaçlar› ‹slam’› hurafe ve bat›ldan
(Ülken, 1979, 207). Ondan
en çok etkilenen isimlerden kurtarmakt›r. Onlar yine dönemin hâkim politikalar›ndan Bat›l›laflmak konusun-
biri de Mehmet Emin’dir. da da fikir üreterek müspet ilimlerle ‹slam’› birlefltirmek ve dinin ilerlemenin
önünde engel olmad›¤›n› anlatmak isterler. Bu ‘modernist ‹slamc›l›k’t›r. Bu dü-
flüncenin 20. yüzy›l bafl› edebiyat›ndaki en mühim temsilcisi ise Mehmet Âkif’tir.
Ça¤dafllaflmak için gerekli olan Bat› medeniyetine tenkitçi bir tav›rla bakarak, ge-
rekli konularda örnek al›nmas›n› teklif eden Âkif, Avrupal› bir e¤itim anlay›fl›n›
esas alan Halkal› Baytar Mektebinden mezundur. Bu okulda bat› medeniyetinin
ilim ve fenniyle tan›flm›fl, tenkitçi ve sentezci bir tav›r kazanm›flt›r. fierif Aktafl
onun bu tavr›n›n Mutavass›tlarla örtüfltü¤ünü düflünür ve onu Mutavass›tlar›n 20.
as›r bafllar›ndaki temsilcisi olarak gösterir (Aktafl 1996: 33). Bu Mehmet Âkif’in
millî edebiyat kadrosu içerisinde düflünülmesini gerektirir. fierif Aktafl, Yeni Li-
san’› haz›rlayan flartlara Mutavass›tlar›n dil ve edebiyat görüfllerini de ilave eder.
Mutavass›tlar ne Do¤ulu ne de Bat›l› olmay› seçmifl, yerlili¤i ön plana ç›karm›fl-
Mehmet Akif Ersoy lard›r. Ancak baflka medeniyetlere yönelifl de kendi haline b›rak›lmayacakt›r.
Öncelikle yerli olan› belirleyecek olan bir ‘heyet-i ilmiye’nin, Do¤u ve Bat› me-
deniyetlerinden al›nacaklar› da tespit etmesi istenir. Bafllang›çta bir medeniyet
projesi olarak görülebilecek Mutavass›tîn anlay›fl› bu anlamda edebiyatta da uy-
gulamalar›n› gösterir (Aktafl 1980: 33).
S›rat-› Müstakim 1908’den Âkif, makale ve fliirlerinde ‹slam’› modernleflmeyle uzlaflt›ran görüfllerini dile
sonra yay›na bafllayan getirir. Bunlar S›rat-› Müstakim dergisinde okuyucusuna ulafl›rlar.
‹slamc› bir dergidir ve
baflyazar› Âkif’tir. Sonraki ‘Asr-› Saadet’in ‹slam’›n özünün hurafe ile bozulmad›¤› ideal dönem oldu¤una
y›llarda dergi Sebilü’r-Reflat inanan yazar, ‹slamc›lar ve Türkçüler aras›nda kavmiyet ve ümmet kavramlar› et-
olarak yay›n hayat›na devam
edecektir. raf›nda yap›lan tart›flmalar› da ortadan kald›rmak istemifltir. Mehmet Âkif ‹slam’›n
kavmiyete karfl› oldu¤u Türkçülerinse kavmiyetçi olduklar›n› belirterek Türkçü an-
lay›fltan ayr›l›r. Ancak Türkçülerle özellikle de Ziya Gökalp’la halk›n önünde tart›fl-
mak ve bu iki görüflü birbirine yaklaflt›rmak istemifl, fakat bu arzusu cevaps›z kal-
m›flt›r. Ancak Balkan Savafllar›ndan itibaren ülke üzerinde dolaflan tehlikeler Âkif’in
de Millî Mücadele’ye kat›lmas›n› gerektirmifltir. Gökalp’›n Türklü¤ün de¤iflmez ve
tamamlay›c› de¤eri olarak ‹slam’› göstermesi Âkif’in Anadolu’da cami kürsülerin-
den verdi¤i vaazlarla halkta millî mücadele fluurunu uyand›rmas›, önceleri birbiri-
ne tezatm›fl gibi görünen bu iki düflüncenin de¤iflen flartlar içerisinde birbirine ya-
k›nlaflt›¤›n› göstermektedir. “... eski tipte, flekilci, mutaass›p bir Müslüman” (Kap-
lan, 1986, 2) olmayan Âkif, gerçekten de Anadolu’nun baz› flehirlerinde verdi¤i va-
azlarla halk üzerinde son derece etkili olmufltur. Bu yaklafl›m onun de¤iflen sosyal
flartlar do¤rultusunda ‹ttihad-› ‹slam fikrine baflka boyutlar ilave etti¤inin de bir
göstergesidir.
7. Ünite - Millî Edebiyat Hareketinde fiiir 137
Mehmet Âkif toplumla ilgili duyarl›l›klar› olan bir flairdir. ‹çinde yaflad›¤› toplu-
mun de¤erler dünyas› ve meseleleri onu çok ilgilendirir ve bunlar› edebî eserinin
konusu haline getirir. Fakat o sadece tespitler yapmakla kalmaz ayn› zamanda kur-
tulufl önerilerinde de bulunur. Ona göre çözüm ‹slam›n özünün bat›n›n fenniyle
birleflmesidir. Bat›n›n tenkitçi düflünceye tabi tutulmadan kabullenilmesi ya da red-
dedilmesi gibi yaklafl›mlar›n d›fl›nda olan bu görüflü gerçekçidir ve devri için de
yol göstericidir.
Mehmet Âkif’in ‹slamc›l›¤a getirdi¤i yorum nedir? SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
9
Âkif gerçekçili¤iyle toplumun daha s›radan meselelerine de yönelmifltir. Sokak-
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
lar, insanlar, aileler, kad›nlar ve çocuklar onun fliirinde kendilerine en genifl yeri
bulurlar. Bizzat kendisinin yayg›nlaflt›rd›¤› manzum hikâye türüyle toplumla ilgili
manzaralar çizer. Bu manzaralarda devrin insan› ve meseleleri yer S O al›r.
R U fiair, “... bu- S O R U
nu kendini ›st›rap çeken fakir halktan ay›rarak, nutuk söyleyerek gerçeklefltirmez,
halk›n içine girer, onun derdini, s›k›nt›s›n› yaflar ve onun dili ile ifade eder. Hal- D‹KKAT
D‹KKAT
k›n konuflmas›, sohbet, argo ve öfkeden bezginli¤e kadar de¤iflen bütün tonlar›yla
fliirlerini meydana getirir” (Enginün, 1991, 147).
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Bütün bu yönelifller canl› hayat sahnelerinin Mehmet Âkif’in fliirinde genifl bir
yer almas›n› getirir. Bunu ço¤u zaman bir ironinin de eflli¤inde sunan sanatç›n›n
“... fliirinde; herhangi bir tiyatro, bir romanda rastlayaca¤›m›z meselelerden çok
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
fazlas›n› buluruz. Âkif yaflad›¤› devirden ald›¤› bu zengin malzemeyi sanat›yla da
süsleyerek orijinal bir hale koyar” (Ercilasun, 1997, 61).
Mehmet Âkif’in fliirinin önemli özelliklerinden biri aruz vezninin
K ‹ T Asokakta P konu- K ‹ T A P
flulan Türkçeyle birlefltirilerek ona millî bir kimlik kazand›r›lmas›d›r. Böylece Mu-
allim Naci’yle bafllat›lan aruzun Türkçelefltirilmesi yolu bir anlamda gerçeklefltiril-
mifl olur. Özellikle millî edebiyat›n vezni olarak hecenin gösterildi¤i
T E L E V ‹ Z Y ancak
ON bir ta- TELEV‹ZYON
raftan da bu veznin ahenksizli¤i konusunda tart›flmalar›n sürdü¤ü bir zamanda
Âkif’in ç›k›fl› önemli ve dikkat çekicidir. Bütün fliirlerinde aruz veznini kullanarak
Millî Edebiyat›n belirledi¤i prensiplerin d›fl›na ç›kan flair, Türk milletinin de¤erler
dünyas›n› anlatan, yerli hayat›n izlerini tafl›yan ve son derece‹ Nsa¤lam
T E R N E T gözlemlere ‹NTERNET
dayanan fliirleriyle dönemin fliirine önemli bir yorum katm›flt›r.
Mehmet Âkif’in fliirinin özellikleri hakk›nda bilgi veriniz. SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
10
Mehmet Âkif, fliirlerini yedi kitaptan meydana gelmifl olan Safahat’ta toplam›fl-
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
t›r. 1911 tarihli birinci kitap Safahat bafll›¤›n› tafl›r. Sadece ismiyle de¤il ayn› za-
manda içindeki fliirlerle de Safahat’›n bütününü iflaret eder. Kitab›n bafl›nda flairin
fliir görüflünü ifade eden bir poetik metinden sonra yer alan “Tevhid S O R U yahud Fer- S O R U
yad”, “Fatih Camii” ve “Hasta” Âkif’in bundan sonra üzerinde duraca¤› konular›
müjdeler. “Fatih Camii” ve “Hasta” fliirleriyle sosyal içerikli bir fliirin “Tevhid yahud
D‹KKAT D‹KKAT
Feryad”la da fliirde ‹slamc› bir yaklafl›m›n ilk haberleri vard›r.
Bat› hayranl›¤› ile dine karfl› bir kavmiyet anlay›fl›n›n tenkidi 1912 tarihli ilk ki-
N N
tap Süleymaniye Kürsüsünde’nin ana temas›n› oluflturmaktad›r. SIRABat›c›l›k
S‹ZDE ve Türk- SIRA S‹ZDE
çülü¤ü ‹slam birli¤i için sak›ncal› gören Âkif, Abdürreflid ‹brahim Efendi’ye Süley-
maniye kürsüsünden verdirdi¤i vaaz›nda da ‹slam dünyas›n›n tenkidini yapt›r›r.
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
Abdürreflid ‹brahim Efendi ‹slam ülkelerinde geleneklerle ve bat›lla örtülerek bo-
zulmufl bir ‹slam›n yaflad›¤›n› söyleyerek Müslümanlar› da tenkit eder. ‹slamiyet
kendini özüne döndürecek bir ink›lab›n oluflmas›n› beklemektedir. K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
138 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
1913 tarihli Hakk›n Sesleri, Safahat’›n üçüncü kitab›d›r. Kitapta sekiz ayet ve bir
hadisin manzum flekilde aç›klamas› yap›lmaktad›r. Balkan Savafllar›n›n olumsuz
sonuçlar›ndan bahsedilerek Süleymaniye Kürsüsünde’de oldu¤u gibi ‹slam dünya-
s› bir uyan›fla ça¤r›l›r.
Dördüncü kitap Fatih Kürsüsünde’de (1914) yine ayn› konular yer al›r. Kitapta
Galata Köprüsü’nden Fatih’e do¤ru yürüyen iki arkadafl, toplumun ve medeniye-
tin birtak›m meselelerini tart›flmaktad›rlar. Onlara göre bütün bu s›k›nt›lar›n sebe-
bi cahilliktir.
Safahat’›n beflinci kitab› Hat›ralar (1917)’d›r. Hat›ralar’da baz› ayet ve hadis-
lerin manzum yorumlar›yla flairin Birinci Dünya Savafl› y›llar›ndaki seyahat izle-
nimleri yer al›r. Bat›ya özellikle de Almanya’ya yapt›¤› seyahatlerde orada madde
ile ruhun birlikteli¤ini gören Âkif, Osmanl› ayd›n›n›n bat›y› yanl›fl tan›d›¤› konu-
sundaki düflüncesini ifade eder. “Berlin Hat›ralar›”nda flairin gözüyle yap›lm›fl bir
Almanya-Türkiye mukayesesi vard›r.
Alt›nc› kitapla Âkif sanat›n›n zirve eserini verir. fiiirinin kendine özgü ve ayr› bir
ses kazand›¤› As›m (1924) diyaloglarla süren uzun ve tek bir manzum hikâyeden
meydana gelir. Hocazade ve Köse ‹mam’›n eser boyu süren diyaloglar› sayesinde
‹slam dünyas›n›n, Osmanl›n›n, nesillerin, e¤itimin ve di¤er toplumsal konular›n
tenkitleri yap›l›r, bunlar›n iyilefltirilmesi konusunda öneriler getirilir. Eserde As›m
yeni nesli temsil etmektedir. Hocazade ise As›m’›n neslinden ümitlidir. Kitab›n bu
bölümü, As›m ve arkadafllar›n›n Avrupa’n›n ilim ve tekni¤ini almak üzere yola ç›-
k›fllar›yla tamamlan›r.
Yedi bölümden meydana gelen Safahat’›n son kitab› Gölgeler (1933)’dir. Kitap-
ta Âkif’in M›s›r’da yazd›¤› fliirler biraraya getirilmifltir. Art›k sosyal meselelere ilgi-
lenmeyen flair, Türkiye’den uzak olmas›n›n da getirdi¤i hasret psikolojisiyle hare-
ket etmektedir. Oldukça bedbindir. Bu durum Âkif’i son kitab›nda daha önce ke-
sinlikle karfl› oldu¤u tasavvufla ilgilenmeye de yönlendirmifltir.
Yahya Kemal
Yahya Kemal (Beyatl›, 1884-1958), edebiyat sanat›ndaki en iyi eserlerini sonraki y›l-
larda verdi¤i ve bu anlamda as›l tesirlerini daha çok Cumhuriyet y›llar›nda yapt›¤›
için Cumhuriyet devri sanatç›lar›ndan say›labilir. Fakat sanat görüflü, Millî Edebiyat
y›llar›nda etkili bir flekilde yönlendirdi¤i fikir ve sanat hareketleri içerisinde olgun-
laflm›flt›r. Meflrutiyet sonras›nda Fransa’dan dönerken Frans›z fliirinin kendini yeni-
leme yollar›n› Türk fliirine uygulama konusunda zihninde birtak›m birikimler de ge-
tiren Yahya Kemal, bir yandan da tarihin içinde Türk’ün yerini aramakla meflguldür.
Yahya Kemal’in 1910’lu y›llardaki as›l etkisi sanat›ndan çok fikirleriyle olur.
Fransa’da bulundu¤u y›llarda etkilendi¤i topra¤a ba¤l› milliyetçilik fikrini sohbet-
leri ve yaz›lar› arac›l›¤›yla yayar. Devrin meselelerine realist bir çözüm önerisi ge-
Yahya Kemal Beyatl› tiren bu fikir, Anadolu’da geliflecek olan Millî Mücadele ve sonras›n›n felsefesini de
oluflturur.
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
7. Ünite - Millî Edebiyat Hareketinde fiiir 139
Yahya Kemal bir Millî Ona göre fliir, bir ‘istif’ ya da ‘külçelefltirme’ sanat›d›r. Eski fiiirin Rüzgâr›yle ve
Edebiyat sanatç›s› olmas›na
ra¤men bütün fliirlerini aruz Kendi Gök Kubbemiz bafll›kl› kitaplarda yer alan fliirleri, bu istif/külçelefltirme sa-
vezniyle yazm›flt›r. Onun nat›n›n her bak›mdan en güzel örneklerini sunarlar. Bu konuda Fransa’da edindi-
hece vezniyle yaz›lm›fl bir tek
fliiri vard›r. O da “Ok”tur.
¤i Frans›z fliirinin kendini yenilemek için kaynaklar›na dönmesi konusundaki göz-
lemleri ve Heredia’n›n tesirleriyle Divan fliirine yönelmifltir. Böylece Heredia’n›n
‘beyaz lisan’ olarak adland›rd›¤› görüflle tabii Türkçeye ulafl›rken devrinin vezin
konusundaki seçiminden ayr› düfler.
Çünkü onun fliirde arad›¤› sestir, bu sesi de aruzda buldu¤una inan›r: “fiiir bir
na¤medir. ... Bu na¤meyi ifade etmek için vezin ve lisan ancak ve ancak alettir.
fiiirde nefes ve ses iki unsurdur. M›sra›n ayaklar› yerden kopmazsa yahut en hafif
kula¤› bir ses gibi doldurmazsa halis fliir de¤ildir. ... fiiir duygusunu lisan haline
getirinceye kadar yo¤urmak ve en çok toplu bir madde haline sokmak, o kadar ki
m›sra gûya hissin ta kendisi imifl gibi karie bir vehim vermek” (Beyatl›, 1984, 48).
Bu düflünce fliirin üzerinde ciddi bir çal›flman›n yap›lmas›n› gerektirir. fiiirdeki ke-
limeler ve kelimedeki sesler üzerinde düflünen sanatç›, anlam dünyas›yla birleflen
sa¤lam bir müzikal yap›y› kurmak ister.
Yahya Kemal fliirinin temel k›ymetlerinden birini de tarih, müzik ve mimari gibi
kültürü oluflturan sanatlar meydana getirirler. Bu sanatlar›n tarih ve edebiyat gibi
geçmifli gelece¤e tafl›yan arac›lar oldu¤una inanan flair, onlara fliirinde genifl yer ve-
rir. fiiirinin zirve eserlerinden olan “Süleymaniye’de Bayram Sabah›” bu anlamda
önemli bir fliirdir. Süleymaniye Camisi Türk tarihi, sanat› ve insan›yla bütünleflir.
1920’li y›llarda Dergâh dergisinde ismine rastlanan Yahya Kemal’in fliiri 1930
sonras› Türk fliirini Ahmet Haflim’le birlikte besleyen ana damarlardan biridir. Öz
fliir yanl›s› olan bu iki isim öncesinde oldu¤u gibi sonras›nda da sosyal hayat› ve
onun meselelerini eserlerine almazlar. Burada Ahmet Haflim (1887-1933) çok daha
ilgi çekici bir portredir. Çünkü bir anlamda kültür fliiri yazan Yahya Kemal fliirini
sosyal olaylarla de¤ilse de fikrî bir içerikle besler. Buna karfl›l›k Ahmet Haflim öz
fliir yan›nda oldukça kararl› bir tav›r sergiler. Üstelik her ikisi de ayn› sosyal döne-
mi, Anadolu co¤rafyas›nda yaflayan insanlar›n tan›k olduklar› bütün siyasî, fikrî
olaylar› ve ard› ard›na gelen savafllar dönemini idrak ettikleri halde Haflim’in bun-
lar› fliirine tafl›mamas› gerçekten seçilmifl bir tavr›n sonucu olarak de¤erlendirilme-
lidir. Ancak bu iki flairi birlefltiren etkilendikleri Parnasizm ve Sembolizm dolay›-
s›yla da fliirde mükemmeliyetçili¤in peflinde olmalar›d›r.
7. Ünite - Millî Edebiyat Hareketinde fiiir 141
Özet
Millî Edebiyat hareketi, II. Meflrutiyet Dönemi Türk Ede- le kahramanl›k duygusu oluflturulmaya çal›fl›l›r. Böyle-
biyat›n›n bask›n edebî yönelifllerinden biridir. “Yeni Li- ce dönem insan›na rol modeller sunulur. 1910’lu y›llar-
san” makalesiyle ortaya ç›kan ve millî bir edebiyat› bafl- da sanatç›lar›n Türk destanlar›n› ve masallar›n› nazma
latan sanatç›lar dönem insan›n›n aray›fl ve ihtiyaçlar›n› çekme deneyimlerini, bir modern destan yazma çabala-
hem içerik olarak hem de dil ve di¤er teknik malzeme- r›n›, tarihe yönelifllerini kolektif fluuralt›n› harekete ge-
nin kullan›m›nda tatmin edebilirler. 1911-1922 aras›n- çirme, edebiyatla millî bilinç oluflturma, Türklük fluuru
daki y›llar, Osmanl› co¤rafyas›nda yaflayan insan için uyand›rma arzusuyla birlikte düflünmek gerekir.
oldukça önemli bir dönemdir. Dönemin önemini belir-
lemek için imparatorluktan millî devlete geçildi¤ini dü-
flünmek bile yeterlidir. Ciddi bir karmaflan›n ve millîlefl-
menin söz konusu oldu¤u bu süreçte sanat›n bunlar-
dan uzak kalmas› düflünülemezdi. fiiir de halka ulafl-
mada en etkili yol olarak kendine düflen görevi yerine
getirir.
Millî Edebiyat hareketi fliirinin temel prensiplerini sade
Türkçe ile hece vezninin kullan›m› oluflturur. Ancak bu
y›llarda aruz vezniyle yazd›¤› halde dönemin aray›fl ve
heyecanlar›na cevap olan flairler de vard›r. Bu durum
teknik malzemenin yan›nda aktar›lmas› gereken ruhun
önemini düflündürür. Bu sebeple en az dil, vezin ve
halk edebiyat› flekillerinin kullan›m› yan›nda Türk mil-
letinin tarih boyunca edindi¤i deneyim ve birikimlerin,
içinde yaflad›¤› flartlar›n tenkit ve yorumlar›n›n, gele-
cekle ilgili ümit ve güven duygusunun da aktar›lmas›y-
la verilen millî ruhun, millî fliir anlay›fl›n›n içinde yer al-
d›¤›n› göstermektedir.
Millî Edebiyat hareketinin bask›n anlay›fl oldu¤u s›ralar-
da, bu anlay›fltaki fliirinin temel prensiplerinin d›fl›na ç›-
kan flairler de vard›r. ‹lk grup kulland›klar› teknik mal-
zeme dolay›s›yla ayr›l›rlar. Millî Edebiyatla halka ait bir
dil, vezin ve naz›m biçimi kullan›m›n›n tercih edilmesi-
ne karfl›l›k Mehmet Âkif, Yahya Kemal hatta Fecr-i Âti
flairi Ahmet Haflim, aruz vezni taraf›nda yer al›r. Bu ter-
cih onlar›n nispeten daha ifllenmifl bir dil kullanmalar›-
n› da gerektirmifltir.
Millî Edebiyat hareketi fliirini as›l yönlendiren anlay›fl
Yeni Lisan’d›r. Her ne kadar “Yeni Lisan” makalesi dil-
le ilgili önerilere sahipse de zaman içinde edebiyatla il-
gili önerileri de somutlaflmaya bafllayacakt›r.
Millî Edebiyat hareketi fliirinde destana ve tarihe ciddi
bir yönelifl vard›r. Çünkü destanlar ve tarih, milletin flu-
ur alt›n› olufltururlar. Kaosun söz konusu oldu¤u dö-
nemlerde bu fluuralt›na gidilerek milleti oluflturan in-
sanlara kendine güven duygusu verilir. Destanlardan
ve tarihten ç›kar›lm›fl portrelerin anlat›lmas›yla veya on-
lar›n hayatlar›na, mücadelelerine yap›lan göndermeler-
142 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
Kendimizi S›nayal›m
1. Afla¤›dakilerden hangisi Millî Edebiyat hareketinin 6. Afla¤›dakilerden hangisi fiairler Derne¤i’nin fliir gö-
etkili oldu¤u dönemdir? rüflüdür?
a. 1828-1928 a. Millî fliir ahengi do¤rultusunda fliir yazmak
b. 1860-1908 b. Servet-i Fünûn fliir anlay›fl›n› diriltmek
c. 1908-1918 c. Fecr-i Âticileri devam ettirmek
d. 1911-1918 d. Divan Edebiyat›’na dönmek
e. 1911-1922 e. Nev-Yunanilik anlay›fl›n› diriltmek
2. Türkçe fiiirler kitab›n›n yazar› afla¤›dakilerden han- 7. Mehmet Âkif hangi naz›m biçimini yayg›nlaflt›rm›flt›r?
gisidir? a. Sone
a. R›za Tevfik b. Koflma
b. Ömer Naci c. Serbest müstezat
c. Mehmet Emin d. Manzum hikâye
d. Ziya Gökalp e. Gazel
e. Ahmet Haflim
8. Mehmet Âkif fliirlerini hangi kitapta bir araya getir-
3. Millî Edebiyat Hareketi fliirinin belirleyici ismi kim- mifltir?
dir? a. Eski fiiirin Rüzgâr›yla
a. Mehmet Âkif b. Türkçe fiiirler
b. Ziya Gökalp c. Safahat
c. Faruk Nafiz d. Kendi Gök Kubbemiz
d. Ömer Seyfettin e. Han Duvarlar›
e. Orhan Seyfi
9. 1905 Edebi Tart›flmas› kimler aras›nda ve niçin mey-
4. Afla¤›dakilerden hangisi Mehmet Emin’in hece vez- dana gelmifltir?
ninde yapt›¤› modernlefltirme çabalar›ndan biri de¤ildir? a. Tevfik Fikret ve Mehmet Âkif aras›nda-Tarih-i
a. Hecenin kullan›lmayan 15’li, 19’lu kal›plar›n› Kadim’le ilgili olarak
kullanmak b. Ziya Pafla ile Nam›k Kemal aras›nda-Harabat’la
b. Hece vezninden duraklar› kald›rmak ilgili olarak
c. Hece veznini bat›l› naz›m biçimleri içinde kul- c. R›za Tevfik ile Ömer Naci aras›nda-Mehmet
lanmak Emin’in fliiriyle ilgili olarak
d. K›ta anlay›fl›n› de¤ifltirmek d. Yeni Lisanc›larla-Cenap fiahabettin aras›nda- Dil-
e. Serbest fliir yazmak de sadeleflme hakk›nda
e. R. Ekrem’le Muallim Naci aras›nda-Zemzeme
5. Afla¤›dakilerden hangisi Mehmet Emin’in bafllatt›¤› hakk›nda
fliir anlay›fl›n› gelifltiren ve tamamlayan isimdir?
a. Ziya Gökalp 10. Yahya Kemal, Millî Edebiyat anlay›fl›n› afla¤›da veri-
b. R›za Tevfik len hangi alandaki görüflleriyle etkilemifltir?
c. Ömer Seyfettin a. Bat›l›laflma
d. Orhan Seyfi b. Türk mimarisi
e. Faruk Nafiz c. Türk musikisi
d. fiiiri ve tarih
e. ‹slam
7. Ünite - Millî Edebiyat Hareketinde fiiir 143
S›ra Sizde 2
Millî edebiyat hareketinin belirleyici -belki de as›l be-
lirleyici- unsuru hece vezni ve sade Türkçe kullan›m›
kadar aktarmaya çal›flt›¤› ruhtur. Yahya Kemal ve Meh-
met Âkif aruz vezni ve bu vezne daha uygun olan ifl-
lenmifl bir Türkçeyi (Osmanl›ca) kulland›klar› halde
anlatmaya/aktarmaya çal›flt›klar› ruhtan dolay› millî
edebiyat›n sanatç›lar› içinde say›l›rlar. Çünkü bir yan-
dan onlar›n estetik k›ymetlerini oluflturan aruz vezni
ve Osmanl›can›n da yerlili¤in bir parças› oldu¤unu dü-
flünmek gerekir. Bir yandan da iflledikleri konular ve
aktard›klar› fikirler millete aittir, milletin gerçe¤inden
ç›kar›lm›flt›r.
144 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
Öte yandan Gökalp millî fliirin içeri¤inin oluflmas›na da ve devri için de yol göstericidir. Öte yandan Âkif ‘asr-›
katk›larda bulunmufltur. Millî bir edebiyat›n halk masal- saadet’i örnek gösterir. Çünkü ‘asr-› saadet’te müslü-
lar›ndan ve halk efsanelerinden do¤abilece¤i inanc›yla manl›k henüz bat›lla karfl›laflmad›¤› için bozulmam›flt›r.
onlar› yeniden ve manzum biçimde yazmay› dener. Bu- Fakat bu ‘asr-› saadet’e s›¤›nma ya da kaçma de¤ildir.
nun ilk örneklerinden biri de “Altun Destan” fliiridir. Çünkü sanatç› pasif psikolojiden hiç hofllanmaz. ‘Asr-›
Böylece Türklere ‘alt›n ça¤’lar›n› hat›rlat›r ve yeniden saadet’ sadece örnek al›nacak, de¤erlerin sade ve sa¤-
do¤ma fikrini telkin eder. Bu son derecede önemlidir. lam oldu¤u dönem olarak gösterilir.
Çünkü tarihe ve destanlara gidilerek millete içinde ya-
flad›¤› olumsuz sosyal süreçte rol modeller sunulmakta S›ra Sizde 10
ve yeniden do¤ufl fikri verilmektedir. Mehmet Âkif sosyal hayatla ilgili duyarl›l›klar› olan bir
Gökalp iyi bir flair de¤ildir. Çünkü onun fliirinde didak- flairdir. ‹çinde yaflad›¤› dönemin ve toplumun meseleleri
tizm/ö¤reticilik, estetik k›ymetlere göre daha öncelikli- onu yak›ndan ilgilendirir. Bunlar› edebî eserinin konusu
dir. O sanat›n› görüfllerini anlatmak için araç olarak kul- haline de getirir. Fakat o sadece tespitler yapmakla kal-
lanm›flt›r. maz ayn› zamanda çözüm önerileri de getirir. Görüflleri
gerçekçidir ve devri için de yol gösterici olmufltur.
S›ra Sizde 8 Mehmet Âkif’in fliirinin önemli özelliklerinden biri bü-
Milletler bafllar› s›k›flt›¤›nda parlak geçmifllerine s›¤›n›r- tün fliirlerinde aruz veznini kullanarak Millî Edebiyat›n
lar. Bu sebeple Millî Edebiyat Hareketinde Türk destan- belirledi¤i prensiplerin d›fl›na ç›kmas›d›r. Âkif aruz vez-
lar›n› ve masallar›n› nazma çekme deneyimlerini tarihe nini sokakta konuflulan Türkçeyle birlefltirmifltir. Böyle-
yönelme ve kolektif fluuralt›n› harekete geçirme anlay›- ce Muallim Naci’nin önceki y›llarda dile getirdi¤i aru-
fl› ile birlikte düflünmek gerekir. Çünkü destanlar ve ta- zun Türkçelefltirilmesi fikri bir anlamda gerçeklefltiril-
rih, millete kendine güven duygusu verirler. Destanlar- mifl olur. Özellikle millî edebiyat›n vezni olarak hece-
dan ve tarihten ç›kar›lm›fl portrelere yap›lan gönderme- nin gösterildi¤i ancak bir taraftan da bu veznin ahenk-
lerle veya onlar›n do¤rudan anlat›lmas›yla kahramanl›k sizli¤i konusunda tart›flmalar›n sürdü¤ü bir zamanda
duygusu oluflturulmaya ve dönem insan›na rol model- Âkif’in aruzu Türkçelefltirmek giriflimi önemli ve dikkat
ler sunulmaya çal›fl›l›r. Geçmifli bilmek gelece¤e sa¤lam çekicidir. Di¤er yandan Âkif’in fliiri Türk milletinin de-
bir yönelifl konusunda da önemlidir. Di¤er yandan ede- ¤erler dünyas›n› anlat›r, yerli hayat›n izlerini tafl›r ve
biyatla millî bilinç oluflturma, Türklük fluuru uyand›rma son derece sa¤lam gözlemlere dayan›r. Bütün bunlar
arzusuyla vatan, millet ve kahramanl›k duygular›n› an- canl› hayat sahnelerinin Mehmet Âkif’in fliirinde genifl
latan fliirlerle yeni de¤erler dünyas› oluflturulmaya çal›- bir yer tutmas›n› getirmifltir. Sanatç› ço¤u zaman bunu
fl›l›r. Bu arada Gökalp’›n “Turan” manzumesinde belirt- zengin bir ironinin de eflli¤inde sunar.
ti¤i gibi Bat›l›larca yaz›lm›fl Türk tarihlerinin karfl›s›na
bizzat Türklerin yazd›¤› bir Türk tarihini koyarak onu S›ra Sizde 11
savunmak ve Türk insan›n› içerisine girdi¤i afla¤›l›k Yahya Kemal’in 1910’lu y›llardaki as›l etkisi sanat›ndan
kompleksinden de kurtarmak arzusu vard›r. çok fikirleriyle olur. Fransa’da bulundu¤u y›llarda etki-
lendi¤i topra¤a ba¤l› milliyetçilik fikrini sohbetleri ve ya-
S›ra Sizde 9 z›lar› arac›l›¤›yla yayar. Devrin meselelerine realist bir
Mehmet Âkif, Modernist ‹slamc›d›r. Modernist ‹slamc›- çözüm önerisi getiren bu fikir, Anadolu’da geliflecek olan
lar Osmanl›n›n içinde bulundu¤u kötü durumun ‹s- Millî Mücadele ve sonras›n›n felsefesini de oluflturur.
lam’›n özünden uzaklaflmas›yla ilgisi oldu¤una inan›r- Öte yandan yine Fransa’daki etkilenmeleri sonucunda
lar. Bunun için de amaçlar› ‹slam’› özünü kapatan hu- tarihte Türkün yerini de aramaya koyulan Yahya Ke-
rafe ve bat›ldan kurtarmakt›r. mal, Anadolu’daki Türk tarihini 1071 Malazgirt Savafl›y-
Onlar ‹slam’›n ça¤dafllaflmaya engel olmad›¤›n› anlat- la bafllat›rken devrinin meselelerine de yeni bir yakla-
mak için müspet ilimlerle dini birlefltirmek isterler. Âkif, fl›m getirir. Bu görüflü asl›nda Anadolu tarihi ve Anado-
ça¤dafllaflmak için gerekli olan Bat› medeniyetine ten- lu Türkü fikrinin bir bafllang›c› olacakt›r.
kitçi bir tav›rla bakarak, gerekli konularda örnek al›na- fiiir konusunda mükemmeliyetçi olan flair, aruz vezniy-
bilece¤ini söyler. Ona göre çözüm ‹slam›n özünün ba- le fikrî plandaki aray›fllar›n›n sonuçlar›n› anlat›r. O bir
t›n›n fenniyle birlefltirilmesidir. Bat›n›n tenkitçi düflün- kültür flairidir. Onun fliirinin zor taraf› mükemmeliyetçi-
ceye tabi tutulmadan kabullenilmesi ya da reddedilme- li¤i kadar kültüre verdi¤i de¤erdir.
si gibi yaklafl›mlar›n d›fl›nda olan bu görüfl, gerçekçidir
146 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
Yararlan›lan Kaynaklar
Aktafl, fi. (1980). Edebiyat›m›zda Geçen Asr›n Sonlar›n- Tansel, F. A. (1977). Ziya Gökalp Külliyat› I, fiiirler
da ‘Mutavass›tîn’ Grubunun Edebi Düflüncesi Hak- ve Halk Masallar›, Ankara, TTK.
k›nda, I. Milli Türkoloji Kongresi Tebli¤leri, ‹stanbul. Uçman, A. (1984). Genç Kalemler’den Önce Türk Dili-
Aktafl, fi. (1996). Milli Romantik Duyufl Tarz› ve Türk nin Sadeleflmesi ve Hece Vezni Üzerine Bir Tart›fl-
Edebiyat›, Türkiye Günlü¤ü, S. 38, 39, 40, 41. ma, Mehmet Kaplan’a Arma¤an, ‹stanbul, Der-
Aktafl, fi. (2007). Millî Edebiyat (1911-1923), Türk Edebi- gâh Yay.
yat› Tarihi, 3. c, ‹stanbul: Kültür ve Turizm Bak. Uçman, A. (1986). R›za Tevfik, Ankara, Kültür ve Tu-
Argunflah, H. (2007). Millî Edebiyat, Yeni Türk Edebiya- rizm Bak.
t› El Kitab›, (4. bask›), Ankara: Grafiker Yay. Uçman, A. (1997). Türkçenin Sadeleflmesi ve Hece
Argunflah, H. (2010). Bir fiairin Hikâyecili¤i Üzerine: Vezni Üzerine Bir Tart›flma, ‹stanbul, Kitabevi.
Yahya Kemal, Elli Y›l Sonra Yahya Kemal Bilgi fiöle- Ülken, H. Z. (1979). Türkiye’de Ça¤dafl Düflünce Ta-
ni Bildiriler, Ankara: Yazarlar Birli¤i. rihi, ‹stanbul, Ülken Yay.
Beyatl›, Y. K. (1975). Tarih Musahabeleri, ‹stanbul, ‹s- Yetifl, K. (1999). Milli Edebiyat Anlay›fl›, ‹lmî Araflt›rma-
tanbul Fetih Cem. lar, S. 8, ‹stanbul.
Beyatl›, Y. K. (1984). Edebiyata Dair, ‹stanbul, ‹stan-
bul Fetih Cem.
Çetiflli, ‹. (2007). ‹kinci Meflrutiyet Döneminde Ortaya
Ç›kan Fikrî, Siyasî Hareketler ve Türk Edebiyat›na
Yans›malar›, II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebi-
yat›, Ankara, Akça¤.
Enginün, ‹. (1991). Yeni Türk Edebiyat› Araflt›rmala-
r›, Dergâh Yay., ‹stanbul.
Ercilasun, B.(1997). Yeni Türk Edebiyat› ‹ncelemele-
ri, Akça¤ Yay., Ankara.
Ercilasun, B. (2002). Yenileflme Devri Türk Edebiyat›n-
da Mehmet Emin Yurdakul’un Rolü, Kafal› Arma-
¤an›, Ankara, Akça¤.
Filizok, R. (2001). Ali Canip’in Hayat› ve Eserleri Üze-
rine Bir Araflt›rma, ‹zmir, Ege Ün. Bas›mevi.
Kaplan, M. (1986). Atatürk Milliyetçili¤i Aç›s›ndan Akif,
Ölümünün 50. Y›l›nda Mehmet Akif Ersoy, ‹s-
tanbul, Marmara Ün. Fen-Edebiyat Fak. Yay.
Safa, P. (1990). Yahya Kemal’in Üç Devresi, Sanat Ede-
biyat Tenkit, ‹stanbul, Ötüken Yay.
Ömer Seyfettin (2000). Ömer Seyfettin Bütün Eserle-
ri fiiirler, Mensur fiiirler (Haz›rlayan: Hülya Ar-
gunflah), ‹stanbul, Dergâh Yay.
Ömer Seyfettin (2001a). Bütün Eserleri Makaleler 1,
(Haz›rlayan: Hülya Argunflah), ‹stanbul, Dergâh Yay.
Ömer Seyfettin (2001b). Bütün Eserleri Makaleler II,
Tercümeler, (Haz›rlayan: Hülya Argunflah), ‹stan-
bul, Dergâh Yay.
Tansel, F. A. (1969). Mehmet Emin Yurdakul’un Eser-
leri 1 fiiirler, Ankara, TTK.
Tansel, F. A. (1972). Ömer Seyfettin’in fiiirleri, Anka-
ra, TKAE.
II. MEfiRUT‹YET DÖNEM‹ TÜRK EDEB‹YATI
8
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
Millî Edebiyat Hareketi hikâye ve roman›n›n temel özelliklerinin fark›na va-
N
racak,
Millî Edebiyat Hareketi hikâye ve roman›n› as›l yönlendiren anlay›fl›n Yeni
N
Lisan’dan kaynakland›¤›n› ay›rt edebilecek,
Millî Edebiyat Hareketi hikâye ve roman›nda destana ve tarihe do¤ru bir yö-
N
neliflin söz konusu oldu¤unu sebepleriyle birlikte aç›klayabilecek,
Millî Edebiyat Hareketi hikâye ve roman›n›n nas›l s›n›flanabilece¤i ve yazar-
lar›n›n kimler oldu¤u bilgisini aç›klayabilecek bilgi ve beceri kazanabilecek-
siniz.
Anahtar Kavramlar
• Millî Edebiyat Hareketinde hikâ- • Yakup Kadri
ye ve roman • Ahmet Hikmet
• Ömer Seyfettin • Müfide Ferit
• Halide Edip • Reflat Nuri
‹çindekiler
20. yüzy›l bafllar› imparatorluktan millî devlete geçiflin yafland›¤› Osmanl› co¤-
rafyas› için son derecede önemli, fikrî, siyasî ve sosyal hareketlerin yo¤un oldu¤u
bir dönemdir. Neredeyse asr›n ilk çeyre¤ini içine alan bu y›llar›n en önemli üst
bafll›¤›n› millî kimliklerin inflas› etraf›ndaki çal›flmalar oluflturur. Sadece Türkler
için de¤il Osmanl› co¤rafyas›nda yaflayan di¤er milletler için de geçerli olan millî
kimli¤in kazan›lmas› süreci kendini edebiyat üzerinden de ifade eder. 1911-1922
aras›ndaki Türk edebiyat›n›n en belirgin u¤rafl›s› da bu do¤rultuda Türklük bilinci-
nin uyand›r›lmas› olur. Türk insan› kendi millî kimli¤ine ulaflmak ve millet olmak
için geçmifline ve kendine dönerek de¤erler dünyas› oluflturmaya çal›fl›r. Ancak
edebiyat›n fliir gibi roman ve hikâye üzerinden de millî kimlik kazand›rmak fleklin-
deki ciddî ve güncel u¤rafl›s›n›n bütün yazarlar taraf›ndan benimsendi¤ini ve uy-
guland›¤›n› söylemek de çok do¤ru olmaz. Örne¤in bir önceki asr›n temel sosyal
meselelerinden biri olan bat›l›laflman›n bu dönemde de baz› yazarlar taraf›ndan
Modern Türk edebiyat›n›n ilk
polisiye roman› Ahmet
popüler edebiyat›n konusu haline getirilerek ifllenmeye devam etti¤i görülebilir.
Mithat Efendi’nin yazd›¤› Öte yandan polisiye romanla daha önceki y›llarda bafllam›fl olan tan›fl›kl›¤›n dev-
1885 tarihli Esrar-› rin padiflah› II. Abdülhamit’in ilgisi yüzünden önemli bir ilerleme kaydetti¤i, tercü-
Cinayat’t›r. Roman›n alt
bafll›klar›ndan olan polisiye me ve telif olarak popüler roman›n di¤er türleri gibi bu roman türüne de aç›k bir
roman Türk edebiyat›nda çok yöneliflin oldu¤u görülmektedir.
ilgi görmese de bütün
popüler edebiyat ürünleri Yine ayn› y›llar›n roman ve hikâyesinin ilgilendi¤i konulardan birini de Meflru-
gibi varl›¤›n› geri planda tiyet kavram› etraf›ndaki beklentiler meydana getirir. Meflrutiyet öncesi uygulama-
sürdürür. Ancak hiçbir
zaman aflk romanlar› kadar lar›ndan flikâyet, sonras›n›n siyasal oluflumlar› üzerine yorumlar, meflrutiyetten
büyük ilgi çekmez. beklentiler, beklentilerin gerçekleflememesiyle ilgili düflünceler çeflitli eserlere ko-
nu olurlar.
Kad›n›n sosyalleflmesi, e¤itim, çal›flma evlilik ve boflanma gibi bir tak›m mede-
ni haklar›n› elde ederek bunlar› bütün boyutlar›yla kullanmak iste¤inin toplumsal
yap›da meydana getirdi¤i çat›flma ve de¤iflimler de meflrutiyet sonras›ndaki y›llar›n
roman ve hikâyesinin s›kl›kla ilgilendi¤i konulardand›r. Bu zaman zaman ferdî bir
Fatma Aliye Han›m’›n
kad›nlara yönelik olarak konu gibi de¤erlendirilmiflse de insan hak ve hürriyetleri noktas›ndan bak›ld›¤›n-
verdi¤i konferanslar ve da kad›n›n sosyal hayata kat›lmas› ve bir tak›m haklar elde etmesinin tam anlam›y-
savafl›n insanlar üzerindeki
tahribini azaltmak için la sosyal bir mesele hatta kazan›m oldu¤u anlafl›l›r. II. Meflrutiyeti takip eden y›l-
kurulmufl olan yard›m larsa 19. yüzy›l›n son çeyre¤inde bafllayan çabalar sayesinde kad›n yazarlar›n bir-
derneklerinde yürüttü¤ü
çal›flmalar; Emine Semiye
den bire ço¤ald›¤› ve kad›nl›kla ilgili konular›n bizzat bu yazarlar eliyle en yo¤un
Han›m’›n bir kad›n olarak biçimiyle edebiyat›n gündemine tafl›nd›¤› dönemdir. 1890’lar›n bafl›ndan itibaren
‹ttihat ve Terakki Partisi edebiyat dünyas›n›n ilk olarak aç›k bir kad›n imzas›yla tan›flmas›n› sa¤layan Fatma
içindeki çal›flmalar›; Halide
Edip’in Türk Oca¤›ndaki Aliye Han›m bu y›llarda art›k son roman› Enin’i yazarsa da baflta Halide Edip olmak
faaliyetleri, Tanin üzere Güzide Sabri, Emine Semiye, fiükûfe Nihal hatta Müfide Ferit gibi birçok isim
gazetesindeki yaz›lar› ve
millî e¤itim sistemine onun takipçisi olarak art›k daha rahat biçimde kalem tecrübelerini yay›mlamaya ve
katk›lar›; Mütareke hayat›n içerisinde etkin roller üstlenmeye bafllarlar. Bu kad›n yazarlar, ayn› zaman-
günlerinde yine Halide Edip
ve fiükûfe Nihal’in da baflta Türk Oca¤› olmak üzere dönemin birçok sosyal, siyasal ve fikrî kurulufluy-
yazd›klar›ndan baflka la süreli yay›n organlar›nda sadece kad›nl›kla de¤il di¤er güncel meseleler karfl›s›n-
‹stanbul mitinglerindeki
konuflmalar› ve hatta
daki duyarl›klar›n› da ortaya koyacak bir yaz› faaliyeti gerçeklefltirirler.
Anadolu’ya geçerek Millî Bütün bu çeflitlili¤e ra¤men 1911-1922 aras› Türk edebiyat›n›n bask›n karakte-
Mücadeleye kat›lmalar› rini Yeni Lisan anlay›fl›n›n da etraf›nda meydana geldi¤i Türk milliyetçili¤i düflün-
dönem kad›nlar›n›n sosyal
hayatla ilgili duyarl›klar›n›n cesi oluflturmaktad›r. Millet olma bilincinin uyand›r›lmas›, millî kimli¤in inflas› ve
birer görüntüsüdür. millî devlete geçifl sürecinin olgular› bu dönemin sosyal hayat› gibi edebiyat›n›n
estetik de¤erler bütününü de flekillendirmifl edebiyat bu çal›flman›n bir arac›s› ol-
ma sorumlulu¤unu üstlenmifltir. Çünkü edebiyat, düflünce biçimlerini halka en ko-
lay aktarabilme yollar›ndan biridir. Yeni Lisan’›n yönlendirdi¤i edebiyatta roman
ve hikâye, sade bir dille millî kimli¤in oluflmas›na yard›mc› olacak bir anlay›flla ya-
8. Ünite - Millî Edebiyat Hareketinde Hikâye ve Roman 151
z›l›r. Bu paralelde Tanzimat’› takip eden y›llarda oldu¤u gibi, millet bilinci uyand›r- Tanzimat sonras›nda da
gerek Osmanl›n›n içine
mak amac›yla yazarlar›n bir k›sm›nda tarihe yönelme ve tarihten ilham alarak yaz- düfltü¤ü olumsuz durumu
ma e¤ilimi görülür. tersine çevirmek ve bir
Osmanl› milleti meydana
Öte yandan içinde yaflan›lan dönemin sosyal hareketlili¤i de milleti oluflturacak getirmek kayg›s› ve gerekse
bireylere övünülecek tarihsel dönemlerin hat›rlat›lmas›n› ve rol-modellerin sunul- romantizmin sanat› besleyen
mas›n› gerekli k›lmaktad›r: “II. Meflrutiyet sonras›nda bir kimlik oluflturmak ve bir kaynak olarak tarihi
göstermesi gibi sebeplerle
kimlik aray›fllar›n› cevaplamak için tarihe dönülmesi, edebî eserlerde kaynak ola- geçmifle aç›kça bir yönelme
rak tarihin kullan›lmak istenmesi hatta en eski tarihin ve destanlar›n kullan›lma- olmufltur. Bu hem bilimsel
hem de estetik bir yönelifltir.
s› bununla aç›klanabilir. Böylece içinde yaflanan ‘sönük ça¤’da kurgusal bir ‘al- Nam›k Kemal’in baz› tarihî
t›n ça¤’ oluflturulmaya çal›fl›lm›flt›r. Edebiyat bedbin ruhlar›n çok ihtiyac› olan bu portreleri bir araya getirdi¤i
Evrak-› Periflan, devri
alt›n ça¤›n oluflmas›na arac›l›k eden en etkin kurumdur. Herkesin kolayca ulafla- neredeyse bafltanbafla
bilece¤i, anlayabilece¤i, zamanla inanabilece¤i bir de¤erler manzumesi sunarak besleyen önemli bir eser
olur. Türk tarihinin çeflitli
etraf›nda giderek geniflleyen samimi bir inananlar toplulu¤u oluflturur” (Argun- dönemleri hatta destanlar,
flah, 2010, 135). Özellikle devrin önemli hikâyecisi Ömer Seyfettin’in hikâyeleriyle bu dönemlerin insanlar› ya
yapt›¤› budur. Buna bir anlamda modern zamanlar›n destan aray›fllar›d›r, denilebi- da bu dönemlere
yerlefltirilmifl kurgusal
lir. Özellikle zorluklar içinden yeniden do¤ma imgesini tafl›yan Ergenekon Destan› kimlikler modern eserlerin
sanatç›lar›n çokça yöneldikleri bir destan olarak dönemi besler. Böylece millî bir- konusu haline gelir.
li¤in söylemsel olarak güçlendirilmesi, düflünce ile söylem aras›ndaki iliflki dolay›- Milletleflme döneminde
s›yla vicdani ba¤lar›n kurulmas› sa¤lanmaktad›r. insanlara kendi tarihlerinin
yeniden kazand›r›lmas›
‹çinde yaflan›lan oldukça zorlu flartlarla dolu zaman› Ömer Seyfettin ve Gökalp gerekir. Bunda kolektif fluur
gibi bir ‘Ergenekon’a benzeten baflka sanatç›lar da yaz› ve fliirlerinde bu motif et- alt› denilen, milletin birlikte
yaflad›¤› bir geçmiflin,
raf›nda dolafl›rlarken Türklük bilinci ve yeniden do¤ma inanc›n›n oluflmas›n› h›z- birlikte oluflturdu¤u bir
land›rmak isterler. Halide Edip de ayn› etkilenme sebebiyle Mütareke ve Millî Mü- kültürün uyand›r›larak
cadele y›llar›nda yaflananlar›, bunlar karfl›s›ndaki duygulan›fllar›n› anlatt›¤› hikâye- etraf›nda yeniden bir
bütünlük meydana
lerini Da¤a ç›kan Kurt (1922) isimli kitab›nda bir araya getirmifltir. Benzer tesirler- getirilmesi arzusu
le Yakup Kadri de Millî Mücadele y›llar›nda ‹kdam gazetesinde yay›mlad›¤› yaz›la- yatmaktad›r.
r›n› toplad›¤› kitab›na Ergenekon (1929) ad›n› verir. Hatta kitap ilk bask›s›nda Ziya Ömer Seyfettin “Bafl›n›
Gökalp’tan “Börteçine kurdun ad›/Ergenekon yurdun ad›” al›nt›s›yla okuyucuya Vermeyen fiehit” gibi
destans› boyutlar da tafl›yan
sunulmufltur. Ayr›ca kitab›n ilk bask›s›na yazd›¤› ön sözde bu yaz›lar›n o ateflli tarihe dayal› hikâyeler yazar.
günlerin tesiriyle bir humma hâlinde yaz›ld›klar›n› belirten Yakup Kadri, onlar›n Bunlarda millî kimlik bilinci
uyand›rma fikri vard›r.
k›ymetini “o fevkalade devrin havas›nda” bulur ve “Ergenekon’u o devrin hissî ve
fikrî tarihine bir vesika teflkil eder ümidi ile ç›kar›yorum,” der. Bu görüfllerini kita-
b›n 1964’teki yeni bask›s›nda tekrarlayan yazar, ön sözüne flu çarp›c› cümleleri ek-
ler: “Nerede ise yar›m yüzy›ll›k bir hikâye bu... ‘Ergenekon’, zaten bir masal›n ad›.
Millî Mücadele ise bir Bozkurt destan›” (Karaosmano¤lu, 1981, 6)
Yahya Kemal Mütareke ve Millî Mücadele günlerinde yazd›klar›n› toplad›¤› E¤il
Da¤lar’da yer alan bir yaz›s›nda “Kurdun Diflisi ve Yavrular›” bafll›¤›n› kullan›r.
Bunlar ilk anda akla geliveren örneklerdir. Böylece Ziya Gökalp’›n zihinlerde uyan-
d›rd›¤› Ergenekon destan›, yeniden dirilmenin, tarihini arayan bir milletin kendi ta-
rihine uyan›fl›n›n kap›s› ve dönemin destanî edebiyat aray›fllar›n›n tatmin edildi¤i
önemli bir kaynak olur. Devri ve devrin insan›n› çok yönlü bir flekilde besler.
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
152 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
mesi edebiyat›n da meselesi haline gelir. Savafla giden insanlar›n yokluklar›, asker
daireleri, geride kalan kad›n ve çocuklar›n kimsesizlikleri ve sefaletleri öte yandan
savafl›n yaratt›¤› zenginler ve yenilgiler buna karfl›l›k beslenen ümitler ve benim-
senmifl idealler günlük hayatta oldu¤u gibi roman ve hikâyenin de temel konula-
Pek çok yazarda oldu¤u gibi
Ömer Seyfettin
r›ndan olur. Bu silsile içinde Çanakkale Savafl›n›n ayr› bir yeri vard›r. Çanakkale
“Çanakkale’den Sonra” Savafl›, gerçekten de 20. yüzy›l bafl› Türk insan›n›n yaflad›¤› en mühim hadiseler-
hikâyesinde ve Yakup Kadri den biridir. Zira tükenmifllik duygusunun belki de en üst noktalarda oldu¤u bir dö-
Kiral›k Konak roman›nda
Çanakkale Savafl›nda elde nemde Türk ordusunun Çanakkale cephesinde kazand›¤› zafer, bütün milletin ye-
edilen zaferin millet niden dirilifline vesile olmufltur. Bu sebeple bizzat o günlerde ve takip eden y›llar-
üzerinde gerçeklefltirdi¤i
uyan›fl› kahramanlar› daki y›ldönümlerinde düzenlenen törenlerle, dergilerin haz›rlad›¤› özel say›larla ve
üzerinden anlat›rlar. edebî eserlerde anlat›lanlarla Çanakkale Savafl› etraf›nda bir ‘Çanakkale ruhu’ olufl-
turulur. Çanakkale’de kazan›lan zaferin psikolojisi üzerinden millet inflas›na katk›
gerçeklefltirilir. ‹nflan›n en mühim ve etkili ifade vas›tas› ise edebiyat olur. Gerçek-
ten de bu dönemin edebiyat›, hem uyan›fl›n vas›tas› olmufl hem de gerçekleflen bu
uyan›fl›n edebî ifadesini üstlenmifltir.
Savafl tecrübelerinin edebî eserler -özellikle hikâye- arac›l›¤›yla halka ulaflt›r›l-
mas› vatan ve milletin u¤runda hayatlar›n feda edilebilece¤i bir de¤er oldu¤u inan-
c›n›n kazan›lmas›na yard›mc› olur. Ancak daha da önemlisi bunlar destan›n bizzat
yarat›ld›¤›/yafland›¤› dönemde yaz›lmas› gibi bir ifllevi de üstlenirler. Buna göre
Yeni Lisan›n bafllatt›¤› edebiyat hareketinin içinde tarih, tarihî kimlikler ve yaflanan
hayat›n tarih olaca¤› belli oluflumlar›n›n anlat›ld›¤› bir destan anlay›fl›n›n oldu¤unu
söylemek mümkündür. Bu yönelifl Millî Edebiyat Hareketi roman ve hikâyesine
konu ve kahraman kadrosu kazand›rd›¤› gibi eserlerin zaman ögesini de oluflturur.
Dönem eserleri kendilerine ço¤u zaman tarih olmufl ya da tarih olacak bir flimdiki
zaman› seçerler.
Yirminci yüzy›l bafl›ndaki edebiyat›n bu yöneliflleri roman ve hikâyeye yerli in-
sanla o insan›n içinde yaflad›¤› yerli mekân› da kazand›rm›flt›r. Bu mekân Anado-
lu’dur. Art›k genifl Osmanl› co¤rafyas› geride b›rak›lm›fl ve Anadolu’nun Türk yur-
du oldu¤u fikri anlat›lmaya bafllanm›flt›r. Elden ç›km›fl topraklarla ilgili ac›lar yafla-
n›rsa da özellikle 1918 ve sonras›nda yaz›lan eserlerde, Millî Mücadelenin de sür-
dü¤ü mekân olarak Anadolu’nun ve Anadolu’da yaflayan insan›n daha aç›k bir fle-
kilde anlat›ld›¤› görülmektedir:
“Millî edebiyat hikâye ve romanc›lar›n›n ortak taraflar›, toplum ve fert prob-
lemlerini dengeli olarak ifllemek, memleket ve millet sevgisini didaktik de¤il, ro-
mantik duygularla beslemek, millî de¤erlere sempati ile yaklaflmak formülü alt›n-
da toplanabilir. Özellikle Edebiyat-› Cedide ve Fecr-i Âti roman kahramanlar›n›n
kendi benliklerinin dar çerçevesine s›k›flm›fl, sadece kendi aflklar› ve dertleriyle di-
diflen insanlar olmalar›na mukabil, Millî Edebiyat roman› d›fla aç›lm›fl, baflka in-
sanlar›n da var oldu¤u bilinciyle hareket eden, içinde yaflad›¤› toplumun mesele-
lerine, s›k›nt›lar›na yabanc› kalmayan kahramanlar›n roman› olmufltur. Mekân
olarak flehir, kasaba ve köyleriyle Anadolu romana bir taraftan gerçekçi bir gay-
retle di¤er taraftan da bir memleket romantizmiyle girer” (Okay, 2005, 164).
Bu, vatan›n s›n›rlar›n›n az çok Anadolu olarak belirlenmesi ile ilgilidir. Art›k va-
tan Osmanl›n›n alg›lad›¤› gibi s›n›rlar› belli olmayan bir toprak de¤ildir. Anado-
lu’nun vatanlaflt›r›lmas›, üzerinde yaflayan kalabal›¤›n ise milletlefltirilmesi, bunun
gerçekleflebilmesi için de u¤runda ciddi bir mücadele verilmesi gerekmektedir.
Eserler bu mücadelenin içinde yer alan insanlar› da bir destan kahraman› gibi an-
latarak yüceltirler. Anadolu 1922 sonras›nda vatanlaflt›rmak üzere hizmet için gidi-
len yer olmadan önce kazan›lmak için gidilen yerdir. Eserler, Anadolu co¤rafyas›
8. Ünite - Millî Edebiyat Hareketinde Hikâye ve Roman 153
ve insan›n› millî ve romantik e¤ilimler içinde anlat›rlar. Böylece Türkiye Türkçülü- Toplu pazarl›k: Bir tarafta
sendika, di¤er tarafta da
¤ü anlay›fl›n›n bir parças› hatta öncüsü olarak Anadolu’ya baflka bir yönelifl bafllar. iflveren ya da iflveren
S›kça yap›lan Anadolu ‹stanbul karfl›laflt›rmas›nda Anadolu ideal, temiz ve bakir, örgütünün yer ald›¤›, ücret
ve çal›flma koflullar›na
keflfedilmesi gereken toprak parças› olarak yüceltilir. iliflkin yap›lan pazarl›k ve
Do¤al olarak dönem hikâye ve roman›nda konuyla ilgili bu çeflitlilik yazarlar ve görüflmelerdir.
onlar›n eserleri aç›s›ndan da ayn› flekliyle söz konusudur. Bu tespitlere göre Millî
Edebiyat Hareketinde sosyal hayattaki millîleflme çal›flmalar›na edebiyat sanat›
üzerinden önemli bir yönlendirme yap›lmas›na ra¤men edebiyat›n bütünüyle bu
konuyla ilgilendi¤ini söylemenin de do¤ru olamayaca¤› anlafl›lmaktad›r. Sanatç›lar,
kendi yönelifl ve seçimleri do¤rultusunda ortaya farkl› roman ve hikâye dünyalar›
koyarlar. Baz›lar› yine dönem insan›n›n meselelerinden say›labilen baflka sosyal
konularla ilgilenirken kimileri de Yeni Lisan’›n ortaya koydu¤u sadece edebiyat›
de¤il ayn› zamanda hayat› da flekillendiren prensipler etraf›nda bir kurgusal dün-
ya olufltururlar.
1870’lerin bafl›nda ilk örneklerini veren modern Türk roman ve hikâyesi 20. yüz- 19.yüzy›l›n özellikle de son
on y›l›nda gerek Tanzimat
y›l›n bafllar›nda henüz çok uzun ve köklü bir geçmifle sahip olmamas›na ra¤men dönemi edebiyat›n›n
önemli bir birikimle yoluna devam etmektedir. Birinci Meflrutiyetin baflar›s›zl›¤a u¤- bafl›ndan itibaren yürütülen
edebiyat›n
ramas› üzerine Osmanl› ülkesinde bafllayan bask› rejimi olabildi¤ine sosyal dünyay- modernlefltirilmesi
la iletiflim kurma kabiliyeti tafl›yan roman ve hikâyenin tam tersine kapal› bir dün- çal›flmalar› gerekse
yan›n eseri olmas› sonucunu getirmifl ancak fliir gibi sanatsal bir iddia kazanmas›na edebiyat›n sosyal hayat›n
meselelerinden
yol açm›flt›r. Bunun için de 19. yüzy›l sonu roman›n›n hem kurgusal bak›mdan hem uzaklaflt›r›lmas› sanatsal
de üslup bak›m›ndan ciddi bir sanat iddias› tafl›d›¤›n› söylemek gerekir. anlamda olumlu sonuçlar
ortaya koymufltur,
Ancak as›l önemlisi Edebiyat-› Cedide anlay›fl›n›n söz konusu oldu¤u y›llarda denilebilir. Edebiyat sosyal
roman ve hikâye sanat›nda ulafl›lan teorik kazan›mlard›r. Sanat› kendilerine ger- hayat›n meseleleriyle aç›k
bir flekilde ilgili olamam›fl
çekten samimi bir u¤rafl› olarak seçen Edebiyat-› Cedide sanatç›lar› sadece eserle- ancak kendi meseleleriyle
riyle de¤il ayn› zamanda yazd›klar› ya da çevirdikleri teorik makale ve kitaplarla ilgili oldu¤u için de bütün
türler ciddi bir sanat iddias›
da bu türlerin Türk edebiyat›nda önemli bir aflama kaydetmesine yard›mc› olmufl- kazanm›fllad›r.
lard›r. Halit Ziya’n›n Hikâye (1888)’sinden sonra Ahmet Mithat Efendi’nin yazd›¤›
Ahbar-› Âsara Tamim-i Enzar (1890)’›n, Servet-i Fünun dergisinde yay›mlanan ko-
nuyla ilgili telif ya da tercüme baflka yaz›lar›n ve nihayet Halit Ziya gibi yazarlar ta-
raf›ndan hikâye ve romanda verilen iyi örneklerin bu türlerin geliflimine yapt›klar›
çok önemli katk› göz ard› edilemez. Bu sebepledir ki Millî Edebiyat Hareketi, Ede-
biyat-› Cedide sanatç›lar› sayesinde fliirde oldu¤u gibi hikâye ve romanda da ger-
çekten iyi bir seviyeyi devralm›flt›r.
Fakat 1911 sonras› roman ve hikâyesinin yakalanm›fl olan bu sanatsal iddiay›
devam ettirdi¤ini söylemek pek mümkün de¤ildir. Toplumsal ve siyasi hayattaki
önemli geliflmeler ve bunlar›n karfl›s›nda sanatç›lar›n kendilerini sorumlu hissetme-
si ve çok zaman geliflmelerin içinde yer almalar› dönem roman ve hikâyesinin
özellikle bir önceki dönemle k›yasland›¤›nda çok önemli bir sanatsal varl›k göste-
rememesine yol açm›flt›r. Oysa 1908’den itibaren bütün bas›n›n dolay›s›yla edebi-
yat›n da kontrol edildi¤i bir bask› döneminden ç›k›lmas› ve Meflrutiyetin ilan›n›n
getirdi¤i hürriyet havas› hareketli bir edebiyat ortam›n› beraberinde getirmifltir.
Dönem okuyucusu bu sosyal ve edebî hareketi yans›t›r biçimde önemli bir yazar
ve eser say›s›yla karfl›lafl›r. Bu konuda yap›lm›fl önemli bir çal›flma olan Meflrutiyet
Roman›nda Yap› ve Tema’da 1908-1918 y›llar› aras›nda 228 roman ve uzun hikâ-
yenin yay›mland›¤› tespit edilmifltir (Gündüz, 1997, 15). Ancak bu say›sal yükselifl
ne yaz›k ki paralel biçimde nitelikli eserlerin ortaya konmas› sonucunu getiremez.
154 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
D Ü fi Ü N E L ‹ M M‹LLÎ EDEB‹YAT
D Ü fi Ü N E L ‹ M HAREKET‹ TÜRK H‹KÂYE VE
ROMANININ YAZAR KADROSU
S O R U Millî Edebiyat S OHareketinin
R U yazar kadrosuna gelince... Edebiyat-› Cedide ve Fecr-i
Âti edebiyat hareketinin roman ve hikâyedeki temsilcileriyle, edebiyata art›k çok
etkin bir katk›da bulunduklar› söylenemezse de hayatta olan ve son eserlerini ya-
D‹KKAT D‹KKAT
zan Ahmet Mithat Efendi gibi isimler dolay›s›yla Tanzimat dönemi edebiyat›n›n ya-
zarlar›n› da içine alan biraz daha genifl düflünmek mümkündür. Fakat burada as›l
N N
SIRA S‹ZDE SIRA Cedide
etki Edebiyat-› S‹ZDE yazarlar›na aittir. Aralar›nda Halit Ziya gibi art›k günün ede-
biyat anlay›fl›n›n de¤iflti¤ini görerek roman yazmaktan uzaklaflan ve hat›ralar›n›
yazmaya yönelenler oldu¤u gibi Eylül roman›yla kazand›¤› flöhreti bir kez daha yi-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
neleme çabas›yla yazan Mehmet Rauf gibi Edebiyat-› Cedideciler de vard›r. Bütün
bunlardan sonra hem sosyal hem de edebî anlamda son derecede renkli bir görü-
K ‹ T A P nüm arz eden K ‹ 1911-1922
T A P aras›ndaki Millî Edebiyat Hareketi ilkelerine ba¤l› yazar-
lar yan›nda baflka sanat anlay›fllar›n›n temsilcisi olmufl kimseler de eser vermifller-
dir. Söz konusu tarihler aras›nda roman ve hikâyede flöyle bir s›n›flamaya gidilme-
TELEV‹ZYON
si mümkün olabilir:
TELEV‹ZYON
1. Tanzimat, Edebiyat-› Cedide ve Fecr-i Âti edebiyat›n›n roman ve hikâyesinin
temsilcileri: Ahmet Mithat Efendi, Halit Ziya (Uflakl›gil), Mehmet Rauf, Ah-
met Hikmet (Müftüo¤lu), Fazl› Necip, Cemil Süleyman, Selami ‹zzet, ‹zzet
‹NTERNET ‹ N TRefik
Melih, E R N E THalit (Karay), Yakup Kadri (Karaosmano¤lu).
2. Yeni Lisan Hareketinin roman ve hikâyedeki temsilcileri: Ömer Seyfettin,
Müfide Ferit (Tek), Reflat Nuri (Güntekin), Aka Gündüz
3. Ba¤›ms›zlar: Hüseyin Rahmi, Selahattin Enis, Ebubekir Haz›m
D Ü fi Ü N E L ‹ M
Asl›ndaDbu Ü fi Ü N E L ‹ M
tasnifle iki tarih aras›nda devam eden edebiyat hareketi/ak›m›/oku-
Gençlik ve Edebiyat lundan ve onun sanatç›lar›ndan söz etmek gibi edebiyat tarihinin en sorunlu ko-
Hat›ralar›’nda yazd›¤›na
S O R U
göre Yakup Kadri bizzat Ziya
nular›ndan biriyle
S O R U bir kez daha karfl›lafl›lm›fl olmaktad›r. Çünkü kabul edilen iki ta-
Gökalp taraf›ndan Yeni rih aras›nda eser veren sanatç›lar›n bu tarihin öncesinde ve sonras›nda da eserler
Lisan edebiyat anlay›fl›n›n vermifl olmalar›, edebiyata ve onun ham malzemesi olan dile olan yaklafl›mlar›n›
en iyi
D ‹kalemi
K K A Tolarak D‹KKAT
gösterilmifltir. zaman içinde de¤ifltirmeleri onlar›n tek bir anlay›fl›n etraf›nda de¤erlendirilmesine
Karaosmano¤lu, 1990, 156- engel olmaktad›r. Yukar›daki s›n›flamaya göre yaz› hayat›na Edebiyat-› Cedide et-
N N
157).
SIRAAhmet Hikmet’se Yeni
S‹ZDE
Lisan anlay›fl›n›n telkin
raf›nda bafllayan
SIRA S‹ZDE Ahmet Hikmet’in, “Fecr-i Âti Edebî Beyannamesi”nde imzalar›na
etti¤i dünya görüflünün çok rastlanan Refik Halit ve Yakup Kadri’nin daha sonraki y›llarda sanatla ilgili yakla-
az say›daki romanlardan biri fl›mlar›n› de¤ifltirerek Yeni Lisan›n teklif etti¤i anlay›fl› benimsedikleri ve bu do¤-
olan Gönül Han›m’›
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
yazm›flt›r. rultuda eserler verdikleri görülmektedir.
Öte yandan bütün de¤iflmelere ra¤men benimsedi¤i sanat anlay›fl›na sad›k ka-
lan Halit Ziya ve Mehmet Rauf gibi yazarlarla edebiyatta meydana gelen de¤iflim-
K ‹ T A P lerin bütünüyleK ‹ T d›fl›nda
A P kalan ve kendine özgü bir yol oluflturan Hüseyin Rahmi,
Selahattin Enis gibi sanatç›lar da bu y›llar›n yazar kadrosunu olufltururlar. Onlar da
günün edebiyat›n›n çeflitlili¤ine katk›da bulunmalar›na ra¤men farkl› bir yolun
TELEV‹ZYON T E L E V ‹ Zdurumundad›rlar.
temsilcisi olmak YON Bu sebeple Millî Edebiyat Hareketinin roman ve
hikâyedeki görünümünü farkl› ölçüleri, benzerlik ya da farkl›l›klar› esas olarak de-
¤iflik flekillerde s›n›fland›rmak mümkündür (Enginün, 2006, 6; Çetiflli, 2007, 212).
‹NTERNET ‹NTERNET
8. Ünite - Millî Edebiyat Hareketinde Hikâye ve Roman 155
Yakup Kadri kendisinde Osmanl› Devletinin bünyesinde açt›¤› büyük yara, onu da derinden sarsm›flt›r. Bir-
‘benden bize’ do¤ru olan bu
de¤iflimi, ilk roman› olan biri ard›nca gelen olaylar yazar›n sanat anlay›fl› tamamen de¤ifltirir. Bu devirdeki
Kiral›k Konak’›n kahraman› duygular›n› Rahmet’te (1914) anlatan Yakup Kadri, art›k ferdin duygular›n› dile ge-
Hakk› Celis üzerinden
anlat›r. Hakk› Celis bir
tiren bir yazar olmaktan ç›k›p cemiyet meselelerini anlatan sosyal içerikli bir yazar
anlamda yazar›n kendi olmaya do¤ru yönelir. Mütareke y›llar› ve ‹stiklal Savafl› Yakup Kadri’yi kendi ce-
biyografisinden hareketle miyetine daha da fazla yaklaflt›r›r. Ziya Gökalp’›n da tesirleriyle yaz›lar›nda Türk
yaratt›¤› kimli¤idir.
milletini yak›ndan ilgilendiren meselelere yer vermeye bafllar.
D Ü fi Ü N E L ‹ M
YEN‹ L‹SAN HAREKET‹N‹N ROMAN VE H‹KÂYEDEK‹
D Ü fi Ü N E L ‹ M
TEMS‹LC‹LER‹
S O R U S O R U
Ömer Seyfettin
Ömer Seyfettin (1884-1920), dilde bafllayan ve geniflleyerek bütün hayat› içerisine
D‹KKAT D‹KKAT
alan Yeni Lisan hareketinin bafl›ndaki üç isimden biridir. Onun Yeni Lisan›n orta-
ya koydu¤u sanat ve hayat görüflünü anlatt›¤› oldukça etrafl› yaz›lar›n›n yan› s›ra
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Türk milliyetçili¤i konusunda yazd›klar› da önemlidir. Bu makaleler ve risalelerden
baflka hikâyelerinin büyük bir k›sm› da yine bu fikrin etraf›nda yaz›lm›fllard›r. Bir
bak›ma kendi edebiyat tarihindeki yerini, edebî kimli¤ini feda ederek tezli eser ya-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
zar› olarak an›lmay› göze alm›fl, sanat›n toplumu yönlendirici gücünü kullanarak
bu kritik y›llarda Türklük fluurunun uyanmas› için çaba sarfetmifltir. Bunun için de
K ‹ T A P Ömer SeyfettinK ‹ Tbizzat
A P o devir içinde bile zaman zaman tezli eserler yazd›¤› ve bun-
lar›n sanat de¤erlerinin olmad›¤› söylenerek tenkit edilmifltir. Ancak Ömer Seyfet-
Girifl, geliflme ve sonuç gibi tin gibi sosyal meselelere duyarl› bir yazardan toplumun dinamiklerine hitap etme-
hikâye bölümlerinin zaman mesi beklenemezdi.
Ts›ral›
E L Eolarak
V ‹ Z Y kullan›ld›¤›
ON T E L E V ‹ Z Y O NÇa¤dafllar› gibi o da sanat›n› ve yaratma kabiliyetini bu yolda
klasik hikâyede, bafltan kullanm›fl, kolektif fluuru harekete geçirecek bir kalem faaliyeti sürdürmüfltür. Yi-
sona bir olay›n anlat›m› ne de Ömer Seyfettin’i di¤er tezli yazarlardan ay›ran en önemli taraf, hikâye sana-
esas al›nmaktad›r.
t›ndaki baflar›s›d›r. Türk edebiyat›nda k›sa hikâyenin onunla önemli bir merhale
‹NTERNET ‹ N T Eflüphe
kaydetti¤i hiç R N E T etmeden söylenebilir. Samipaflazade Sezai ve Halit Ziya’n›n
yazd›klar›yla önemli bir noktaya gelmifl olan Türk hikâyesi onun eseriyle olgunluk
kazanarak Cumhuriyet devri hikâyesine ba¤lan›r. K›sa ömrü ve kendini as›l Millî
edebiyat›n düflünce ve sanat iklimi içerisinde bulan kalemi onun bütünüyle bir Ye-
ni Lisan öncüsü ve yazar› olarak gösterilmesini getirmifltir. Onun edebî faaliyeti ö¤-
rencilik y›llar›ndan itibaren yazd›¤› fliirler ve mensur fliirlerle bafllam›flt›r. Bu ilk ka-
lem tecrübeleri daha çok Edebiyat-› Cedide anlay›fl› içerisinde de¤erlendirilebilir.
Ömer Seyfettin hayat› boyunca büyük bir roman yazmak istemesine hatta bu yol-
da zaman zaman denemeler de yapm›fl olmas›na ra¤men hikâye yazar›d›r. Genel
olarak klasik hikâye biçiminde eserler kaleme alm›flt›r.
Maupassant tarz› denilen bu hikâyede bazen ilgi çekici bir olay›n anlat›m› sü-
rer bazen de çarp›c› bir sonla tamamlanan s›radan olay›n anlat›m› gerçekleflir. Bu-
radan yola ç›karak yazar›n konular›n› günlük hayat›n basit olaylar›ndan ald›¤› söy-
lenebilir. Günlü¤ünde yer alan notlarda da bunu belirleyecek flekilde “Ben her fley-
den, en ehemmiyetsiz bir f›kradan, bir cümleden bir hikâye, koca bir roman ç›ka-
rabilirim” (Ömer Seyfettin, 2000, 264) diyen yazar, günlük hayat›n ve s›radan in-
san tablolar›n›n içinden hikâyesi için konu bulmakta zorluk çekmez. Bütün hayat,
olaylar› ve insanlar›yla onun için bir konu deposudur denilebilir. Bu onun çok iyi
bir gözlemci ve yarat›c› zekâ sahibi bir yazar oldu¤unu düflündürür. Fakat burada
8. Ünite - Millî Edebiyat Hareketinde Hikâye ve Roman 157
önemli olan onun as›l anlatmak istedi¤idir. Çünkü Ömer Seyfettin tezleri olan ya-
zard›r: “Sanat, o hikâyeyi, roman› ç›kard›¤›m ehemmiyetsiz fley de¤il, benim o fley
etraf›nda canland›rd›¤›m hayatt›r” (Ömer Seyfettin, 2000, 264) cümlelerinde söy-
ledi¤i gibi, onun hikâye yazmas›n›n as›l sebebi hayat›n içine tezlerini yerlefltirmek
ve onlar›n savunmas›n› yapmakt›r. Fakat tezli bir yazar olmas› Ömer Seyfettin’in hi-
kayelerinin sanat de¤erinin düflmesine sebep olmaz. Buna karfl›l›k fikir örgüsü de-
rinliklere yerlefltirilmifl hikâyeler yazmas›na zemin haz›rlar. Bu hikâyelerdeki fikir
örgüsü ço¤u zaman basit insanlar›n ve s›radan günlük olaylar›n etraf›na yerlefltiril-
mifl oldu¤u için okuyucu taraf›ndan kolayca alg›lan›r. Ömer Seyfettin’in okuyucu
kitlesinin genifl olmas›n›n ve her ça¤a hitap edebilmesinin temel sebebini de bura-
da aramak gerekir. Onun Türk edebiyat›n›n belki de en çok okunan ve tan›nan hi-
kâye yazar› oldu¤unu söylemek hiç de yanl›fl olmaz. Ancak ne yaz›k ki bu yayg›n-
l›k onun bütün boyutlar›yla bilinmesi ve bütün eserlerinin tan›nmas› sonucunu ge-
tirememifltir. Fakat nedense genel olarak tarihten ve çocukluk hat›ralar›ndan hare-
ketle yazd›¤› hikâyelere s›k›flt›r›lm›fl olan Ömer Seyfettin, bütün tan›nm›fll›¤›na ra¤-
men hâlâ bakir bir yazard›r denilse büyük bir hata yap›lm›fl olmayacakt›r.
Yine de Ömer Seyfettin Türk edebiyat›ndaki tan›nm›fll›¤›n› Genç Kalemler,
Türk Yurdu ve Yeni Mecmua’da yay›mlanan hikâyelerine borçludur. “Beyaz Lâle”,
“Bomba”, “Nakarat”, “Hürriyet Bayraklar›” yazar›n daha önce Yakorit S›n›r Bölü-
¤ü’ndeki görevi s›ras›nda edindi¤i tecrübeleriyle yazm›fl oldu¤u hikâyelerdir. Bu
gözlem ve tecrübeler asl›nda Yeni Lisan hareketini bafllatan sebep ve flartlar› da
oluflturmaktad›r. Bu hikâyelerinde Balkan Savafllar› öncesinde ve savafl s›ras›nda
bu bölgede Osmanl› karfl›t› olarak geliflen milliyetçilik hareketlerini takip eden ya-
zar›n Osmanl› milliyetçili¤i fikrinin yanl›fll›¤›n› da anlatmaya çal›flt›¤›n› gözlenir.
Konusunu tarihten alan “Bafl›n› Vermeyen fiehit”, “Kütük”, “Vire”, “Ferman”, “Pem-
be ‹ncili Kaftan”, “Teke Tek”, “Topuz”, “K›z›lelma Neresi?” gibi hikâyeleri, bir ta-
raftan devrin destan aray›fllar›n› tatmin ederken bir taraftan da savafl›n devam etti-
¤i s›rada ruhen bir çöküntü yaflayan insana tarihten getirdi¤i portrelerle kendine
inanma, yeniden do¤ma arzusunu vermekte ve onun maneviyat›n› yükseltmekte-
dir. Yazar, bu tarzda yazd›¤› hikâyeleri için “Eski Kahramanlar” bafll›¤›n› uygun
görmüfltür. Bunun bir devam› olacak ve Yeni Hayat› anlatacak kahramanlar yarat-
t›¤› hikâyeleri için de “Yeni Kahramanlar” bafll›¤›n› seçmifltir. Ald›¤› bütün yaralara
ra¤men kendisi için yine de savafl›n içinde yer alacak bir konum bulan kahrama-
n›n anlat›ld›¤› “Kaç Yerinden” böyle hikâyelerdendir.
Ömer Seyfettin Maupassant tarz› denilen hikâyenin bizdeki en mühim temsilci-
sidir. Hikâyeleri genel olarak birinci tekil flah›s a¤z›ndan yaz›lm›fllard›r. Bunlar›n
özellikle mizahî bir tonlama tafl›yanlar› oldukça çarp›c› bir sona vararak okuyucu
üzerinde aç›k bir etki olufltururlar. Bu etki, hikâyeler arac›l›¤›yla çizilmeye çal›fl›lan
insan portresinin belirginleflmesine de yard›mc› olur. Bu insan, ‘Yeni Hayat’ düze-
ninin sahip oldu¤u ve önermeye çal›flt›¤›, sosyal mutlulu¤u ferdî mutlulu¤unun
önüne geçirmifl, yazar›n ve genel olarak da ‘Yeni Hayat’›n topluma telkin etmek is-
tedi¤i anlay›fl›n örne¤idir. Bu insan, ayr›ca içinde yaflan›lan y›llar›n zor flartlar› için-
de sorumluluklar yüklenebilme yeterlili¤ine sahip, dinamik ve cesurdur. Kendi ta-
rihini bilir ve milletini tan›r. Bunun için de Ömer Seyfettin’in hikâyelerinde insan-
lar›n bireysellikleri neredeyse silinmifltir: “Ömer Seyfettin hiçbir fleyi ferdin özel
meselesi olarak almaz. Ona göre her ferdi görünüfle sahip mesele, asl›nda sosyal
boyutlar› olan bir durumdur. Bu sebeple o, bütün meselelere, içinde özeli tafl›yan
genelli¤i aç›s›ndan bakar. Fertleri anlat›rken kalabal›klar› iflaret eder.” (Argunflah
2003, 227) “Bahar ve Kelebekler” ve “Harem” hikâyeleri böyle de¤erlendirilebile-
158 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
cek bir anlam dünyas›na sahiptirler. Her iki hikâye de dar bir toplulu¤u ilgilendi-
rir gibi görünmesine ra¤men toplumun bütününe ait bir meselenin tart›flmas›n› dü-
flünce alan›na getirirler.
Ömer Seyfettin’in hikâyesi mevcut olanla olmas› gereken aras›ndaki büyük te-
zada dayanmaktad›r. Bu durum hikâyelerin zaman zaman ince bir mizah duygu-
suyla örülmesini de gerektirir. Ömer Seyfettin hikâyesinin göz ard› edilmemesi ge-
reken özelliklerinden birisi de tafl›d›¤› bu ince mizah duygusudur (Enginün, 1991,
166). Böylece “Tos” hikâyesindeki flekliyle bat›l inan›fllar gibi insan yaflam›n› de-
rinden etkilen unsurlarla “Efruz Bey”de oldu¤u gibi büyük fikrî ve siyasî oluflum-
lar da onun hikâyesinde ayn› dikkatle mizah›n içine yerlefltirilirler. Bu teflhir eden
kara bir mizah de¤ildir. Ancak okuyucunun düflünce dünyas›n› derinden sarsan in-
ce ve oldukça zekice yap›lm›fl bir tenkittir. Hikâyelerdeki bu derinlik yazar›n göz-
lem kabiliyetinin, zeki bir yazar oluflunun ve toplumsal meselelerle çok ilgili bir
kimlik oluflunun göstergesi olarak de¤erlendirilebilir. Çok ferdî gibi görünen me-
seleler bile onun zihninde sosyal bir anlam de¤eri kazan›rlar. Bu sebeple en ferdî
konularla ilgili görünen hikâyesinin kiflileri bile asl›nda toplumsal bir meselenin
yans›mas›n› esere tafl›rlar. Sosyal hayat›n de¤iflen olgular›, aflk ve evlilik, paran›n
önem kazanmas›, inan›fllarda abart›, h›zl› de¤iflmenin sonuçlar› ve yozlaflma, kim-
liksiz b›rak›lm›fl Türk insan›, içi boflalt›lm›fl de¤erler dünyas› ve aray›fllar, halk ma-
sal ve hikâyeleri, çocukluk hat›ralar› yazar›n ilgi alan›n› hatta yaratmas›n›n sebep
ve kaynaklar›n› olufltururlar.
Ömer Seyfettin tezleri olan bir yazard›r. Fakat tezlerini hiçbir zaman do¤rudan
do¤ruya söylemez. Okuyucunun olay örgüsü, sergilenen tipler hatta hikâyede ku-
rulan mizahtan yola ç›karak bu tezi hissetmesi beklenir. Özellikle tarihî ve siyasî
hikâyelerindeki tipleri vas›tas›yla ortaya ç›kan insan görüflü toplumun meselelerini
akl›yla ve bilgisiyle de¤erlendiren, iradesini toplumun gerçeklerine uygun bir fle-
kilde de¤iflmesi ve yeniden yap›lanmas›na harcayan, milleti meydana getiren de-
¤erler sisteminin fark›nda olan aktif insand›r. Bu insan kendine güvenir, gelece¤i
haz›rlamakla ilgili bir görevi oldu¤unun fark›ndad›r. Örne¤in “Çanakkale’den Son-
ra” hikâyesinde mensubiyet ve inanç duygusunun, bir mefkûre sahibi olman›n in-
sanca bir de¤er oldu¤unu anlat›lmak istenir. Yazar, millî de¤erlerin devaml›l›¤›n-
daki öneme inan›r, ancak de¤iflmeye ve geliflmeye de karfl› de¤ildir. Sadece kök-
süz bir de¤iflmenin, yozlaflman›n karfl›s›ndad›r.
Ömer Seyfettin’in kahramanlar› kimlik sahibidirler. Onlar›n kimli¤inin en belir-
gin özelli¤i de ait olduklar› milletin de¤erlerini tan›mak ve yaflamakt›r. “Piç”, “Pri-
mo Türk Çocu¤u” ve “Efruz Bey” hikâyeleri yazar›n bu görüflü anlatmak üzere yaz-
d›¤› hikâyelerindendir. “Ashab-› Kehfimiz” bafll›kl› uzun hikâyede meflrutiyetle
yozlaflan, millî uyan›fl› bafllatmas› beklenen felaketlerin bile uyand›ramad›¤› ve
muhayyel bir insaniyet özlemi içerisinde olan tipler arac›l›¤›yla ciddi bir sosyal ten-
kit yap›l›r.
Ali Canip Yöntem, Selanik’te Ömer Seyfettin çok k›sa hayat›na ra¤men çok eser vermifl bir yazard›r. Hayat›-
bafllayan arkadafll›ktan n› yazarak sürdürmek zorunda olmas› onun çok yazmas›n›n bir sebebidir. Ancak
itibaren Ömer Seyfettin
hayattayken de onun
di¤er sebebi insanlar›n yönlendirilmeye muhtaç oldu¤u son derece kritik bir geçifl
yan›nda olmufl özellikle de döneminin yazar› olmas›d›r. Ancak yazm›fl olmas›na devrinde ve sonras›nda çok
hayat›n›n son y›llar›ndaki tan›n›p okunmas›na karfl›l›k tam bir bibliyo¤rafyas› oluflturulamam›flt›r. Uzun süren
yaln›zl›¤›n› onunla
paylaflm›flt›r. Onun hakk›nda savafl y›llar›nda yazm›fl olmas›, pek çok takma isim ve rumuz kullanmas›, hikâye-
bir kitap yazarak lerin ve di¤er yazd›klar›n›n kendisi hayattayken kitaplaflt›r›lamamas› ve arkas›nda
biyografisiyle ilgili önemli
bilgileri aktarm›flt›r. Ali Canip d›fl›nda onun b›rakt›¤› edebî mirasa sahip ç›kacak bir yak›n›n›n olmama-
s› bu sonucun en belirgin sebeplerindendir.
8. Ünite - Millî Edebiyat Hareketinde Hikâye ve Roman 159
Ömer Seyfettin’in Türk hikâye sanat›ndaki yeri nedir? SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
5
Halide Edip
Millî Edebiyat anlay›fl›n›n roman ve hikâyedeki önemli isimlerinden D Ü fi Ü N Ebiri
L ‹ M de Halide D Ü fi Ü N E L ‹ M
Edip’tir (Ad›var, 1882-1964). O da eserlerinin büyük bir k›sm›n› cumhuriyet sonra-
s›nda vermifltir. Ancak 1922’ye kadar olan dönemde de enerjisiyle, S O Rfikirleriyle,
U yaz- S O R U
d›klar›yla öncü bir kad›n yazard›r. Halide Edip, 1908 Meflrutiyeti sonras›nda Türk
Oca¤›nda yapt›¤› konuflmalarla Tanin ve Türk Yurdu’nda yazd›¤› yaz›larla Türkçü-
D‹KKAT D‹KKAT
lük fikrinin yay›lmas›nda da etkili olmufltur. Millî Mücadeleye kat›lmak üzere Ana-
dolu’ya geçti¤i tarihe kadar bu faaliyetlerini ‹stanbul’da sürdürür. Özellikle Sulta-
N N
nahmet Mitinginde yapt›¤› heyecanl› konuflma ile de sembolleflir. SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Halide Edip, ilk eserlerinden itibaren millî olan› vurgulamaya çal›flm›flt›r. Çün-
kü onun üzerinde durdu¤u konulardan birini Türk insan›n›n zihnini uzun zaman-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
d›r meflgul eden Bat›l›laflma meselesi oluflturmaktad›r. Bu y›llarda “Mutlaka Bat›l›-
laflmal›y›z!” anlay›fl›ndan uzaklaflarak “Nas›l ça¤dafllaflmal›y›z?” fleklinde daha do¤-
ru bir yönelifl kazanan mesele, yazarda yerlilik taraf›nda ›srar eden
K ‹ T bir A Pduruflun se- Meflrutiyet sonras›nda
K ‹ T A P
çimini getirmifltir. Bu, devrin fikir öncülerinden Ziya Gökalp’›n da görüflüdür. Ya- Osmanl› kad›n›n›n medeni
haklar›n› elde etmeye ve
zardaki en üst temsil biçimini ise Sinekli Bakkal (1935) roman›yla verir. bunlar› kullanmaya
Halide Edip’in romanlar› “Ferdiyetçi ve psikolojik romanlar:T EHandan
L E V ‹ Z Y O dairesi;
N Mil- bafllad›¤› unutulmamal›d›r.
TELEV‹ZYON
lî/Toplumsal romanlar: Ateflten Gömlek dairesi ve Töre romanlar›: Sinekli Bakkal Ayr›ca Tanzimat y›llar›ndan
itibaren teflvik edilen kad›n
dairesi” olmak üzere üç devre etraf›nda de¤erlendirilebilir (Bekiro¤lu, 1999, 45). e¤itimi, art›k sonuçlar›n›
Halide Edip, Handan (1912) roman› etraf›nda toplanan Raik’in Annesi (1908), vermeye bafllam›flt›r.
Heyulâ (1909), Seviye Talip (1910) gibi ilk dönem romanlar›nda ‹ N Tkad›n
E R N E Tmeselesi ve ‹NTERNET
çocuk e¤itimi konusu üzerinde ›srarla durur.
Bu ilk romanlar e¤itilmifl kad›n›n sosyal hayattaki yerini anlat›rlarken ayn› za-
manda yazar›n örnek kad›n tiplemesini de topluma tan›t›rlar. Bu tipleme kendisin-
de yazar›n medeniyet meselesi karfl›s›nda ald›¤› tavr› da birlefltirir. Bat› karfl›s›nda
daha yerli bir duruflu sergileyen bu kad›n tipi, hemen karfl›s›nda yer alan kendi
medeniyetine yabanc› kad›n tiplemesiyle daha belirgin bir kimlik kazan›r. Böylece
yine yazar›n ana meselesi olan Bat›l›laflmaya ba¤lan›l›r. Millî Mücadele y›llar›na ka-
dar bu konu etraf›nda yazan Halide Edip, Türkçü yazarlar›n kad›nla ilgili ileri gö-
rüfllerini de temsil etmektedir. Di¤er yandan toplumun e¤itimli kad›na haz›r olma-
mas› ve nihayet bu kad›nlar›n kayboluflu/harcan›fl› yazar›n o günlerin sosyal haya-
t› içerisinde önemli gördü¤ü ve anlat›lmas›n› istedi¤i meselelerdendir. Handan
(1912) bu kad›nlardan birinin anlat›ld›¤› romanlardand›r. Halide Edip’in Yeni Tu-
ran’da (1912) e¤itimli kad›na toplumda bir yer açmaya çal›flt›¤› fark edilir. Ancak
bu da yine kad›n›n fedakârl›klar› ile mümkün olabilecektir. Yazar› taraf›ndan Han-
dan’a göre daha sosyal bir duyarl›l›k içinde tasarlanan roman kahraman› Kaya,
toplumu de¤ifltiren kad›n olarak anlat›l›r. O ferdi saadetini sosyal saadetin gerçek-
leflmesi için feda etmifltir. Ancak Kaya da Handan gibi mutlu olamaz.
‹nand›klar›n›n gerçekleflebilmesi için kendini feda eden Yeni Turan’›n Kayas›,
bir anlamda Ateflten Gömlek’in Ayflesi’nin de habercisidir. Halide Edip’in Millî Mü-
cadele dönemi romanlar›ndan olan Ateflten Gömlek’te (1922) ‹zmir’in sembolü
olarak tan›t›lan Ayfle, ferdi saadeti için önce sosyal saadetin gerçekleflmesi flart›n›
koflar. Ayn› zamanda yazarlar›n›n kendi hayat tecrübelerini de yans›tan Halide
Edip’in kad›nlar› Türk edebiyat›na, kültürüne ve hayat›na yeni bir kad›n tipini de
kazand›r›rlar. Sosyal hayat›n içinde yer alan ve ona karfl› duyarl› olan bu tipleme,
ülkesindeki bütün de¤iflim ve dönüflümün kendi üzerinden gerçekleflti¤inin far-
160 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
S O R U S O R U
D‹KKAT D‹KKAT
8. Ünite - Millî Edebiyat Hareketinde Hikâye ve Roman 161
Yakup Kadri
Edebiyata 20. yüzy›l bafllar›nda ‘sanat flahsî ve muhteremdir’ prensibini samimiyet-
le savunan bir sanatç› olarak bafllayan Yakup Kadri’nin (Karaosmano¤lu, 1889-
1974) bu anlay›fltaki ›srar› çok uzun sürmez. Fecr-i Âti arkas›ndan Yahya Kemal’in
etkisiyle bir Nev-Yunanîlik tecrübesi yaflad›ktan sonra Millî edebiyat›n anlay›fl›na Anadolu’da bafllayan Millî
Mücadele’nin genifl kitlelere
yönelir. Oysa Yeni Lisan Hareketine ilk ve en sert itirazlar ondan gelmifltir. Çünkü duyurulmas›, onlar›n
bütün Türk ayd›nlar› üzerinde genifl dalgalanmalara ve aray›fllara sebep olan Trab- etkilenerek kat›l›m ve
desteklerinin sa¤lanmas›
lus ve Balkan harplerinin Osmanl› Devletinin bünyesinde açt›¤› büyük yara, Ya- bas›n yoluyla olacakt›r.
kup Kadri’yi de derinden sarsm›flt›r. Bu dönemdeki hikâyelerini Bir Serencam Yakup Kadri gibi Yahya
Kemal, Halide Edip ve di¤er
(1914)’da toplayan Yakup Kadri, bundan sonra art›k ferdin duygular›n› dile getiren yazarlar da bu sorumlulu¤u
bir yazar olmaktan ç›k›p cemiyet meselelerini anlatan sosyal içerikli bir yazar ol- yerine getirirler.
maya do¤ru yönelir.
Yakup Kadri’nin ‹kdam
Birinci Dünya Savafl› y›llar›nda rahats›zl›¤› yüzünden yurt d›fl›nda olan yazar, gazetesinde yay›mlanan
ülkesinde meydana gelenleri uzaktan ve yabanc› bir bas›ndan takip etmifltir. Mü- makaleleri, ad›yla dönemin
destan ve yeniden do¤ufl
tareke y›llar› ve ‹stiklal Savafl› Yakup Kadri’yi kendi cemiyetine daha da fazla yak- temalar›na bir gönderme de
laflt›r›r. Ziya Gökalp’›n da tesirleriyle yaz›lar›nda Türk milletini yak›ndan ilgilendi- tafl›yan Ergenekon (1929)
adl› kitapta toplanm›flt›r.
ren meselelere yer vermeye bafllar. 1918 sonras›nda Türkiye’ye döndü¤ünde he-
men Anadolu’ya geçmek isterse de Atatürk taraf›ndan ‹stanbul’da kalarak mücade-
leye yaz›lar›yla katk›da bulunmak üzere görevlendirilir.
Yakup Kadri 1921’de Ankara’ya ça¤r›l›ncaya kadar ‹stanbul’da ‹kdam gazete-
sinde önce yaz›lar sonra da k›sa hikâyeler yazmay› sürdürür.
Anadolu’ya geçtikten sonra Halide Edip’le birlikte iç bat› Anadolu’da Yunanl›-
lar›n yapt›klar› izdiham› tetkik ve tespit etmek üzere Tetkik-i Mezalim Heyetinde
görevlendirilir. Sanatç›n›n Mütareke y›llar› ve ‹stiklal Savafl› y›llar›nda yazd›¤› hikâ-
yeleri Rahmet (1922) ve daha sonra bir araya getirilecek olan Millî Savafl Hikâye-
leri (1947)’nde yer al›r. Bu hikâyeler süreci bizzat içinde yaflayarak yak›ndan takip
eden yazar›n ayn› zamanda flahsî birikimlerinin sonucudurlar.
“Mekân insan iliflkisi ve hikâye kurma tekni¤inde Maupassant’› örnek alan ya-
zar›m›z anlatma tekni¤i bak›m›ndan zaman zaman Daudet’yi hat›rlat›r” (Aktafl,
1987, 61) Kötümser bir yazar olan Yakup Kadri, Maupassant’›n kötümserli¤iyle de
birleflerek Anadolu manzaralar› ve içinde yaflayan insan›n hayat sahnelerini anla-
t›rken dönem yazarlar›n›n aksine dikkatleri olumsuzluklara çeker. Yeninin içinde
yer alan ve onu çürüten eskiyi, kuruluflun içindeki y›k›l›fl› gören yazar, hikâyeleri
gibi romanlar›nda da bu bak›fl aç›s›n› sürdürür. Bu, ilk roman Kiral›k Konak’tan iti-
baren yazar›n hiç de¤ifltirmedi¤i bir bak›fl aç›s›d›r.
Yakup Kadri’nin eserinde mekân ve zaman kadar insan da önemlidir. Bütün ro- Hakk› Celis bir anlamda
manlar› sosyal hayat› takip eden ve onun içinde de¤iflen insan›n hikâyesi üzerine yazar›n kendi
kurulmufltur. Zaman›n ve mekân›n birlikte flekillendirdikleri bu insan, sosyal du- biyografisinden hareketle
yaratt›¤› kimli¤idir. Yakup
yarl›klar› olan insand›r. 1911-1922 edebiyat› içinde de¤erlendirilebilecek olan Ki- Kadri kendisinde ‘benden
ral›k Konak (1922) bu bak›mdan anlaml› bir romand›r. Ayn› zamanda bir nesil ro- bize’ do¤ru olan de¤iflimi,
ayn› zamanda ilk roman›
man› olarak üç neslin hikâyesinin anlat›ld›¤› eserde, sosyal hayat›n olgular› yüzün- olan Kiral›k Konak’›n
den de¤iflen insanlar bir arada yer al›rlar. Naim Efendi yeninin içinde direnen es- kahraman› Hakk› Celis
üzerinden anlat›r.
kiyi temsil ederken damad› Servet Bey ve ailesi, özellikle k›zlar› Seniha’da devam
eden tercihleriyle Tanzimat sonras›ndaki Bat›l›laflman›n insan üzerinde meydana
getirdi¤i de¤iflimi yans›t›rlar. Üçüncü neslin bir temsilcisi olarak Hakk› Celis ise he-
nüz tamamlanmam›fl bir de¤iflim sürecinin içinde meydana gelen bir baflka de¤i-
flimdir. O roman›n Çanakkale’ye giderek flehit düflen kiflisi olarak son halkad›r ve
art›k bireysel duygulan›fllar›ndan s›yr›larak sosyal hayat›n endifleleri içinde duyar-
l›klar kazanan Türk insan›n›n sembolüdür.
162 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
Reflat Nuri
As›l eserlerini Cumhuriyet edebiyat› y›llar›nda yazan Reflat Nuri (Güntekin, 1889-
1956), Millî Edebiyat y›llar›nda tiyatro konusunda yazd›¤› yaz›larla dikkati çeker.
1919’da takma bir isimle tefrika ettirdi¤i Harabelerin Çiçe¤i onun ilk sanat eseridir.
Fakat 1922 y›l›nda Vakit gazetesinde tefrika edilen Çal›kuflu Reflat Nuri’ye önemli
bir flöhreti getirir ve onu devrin dikkat çeken yazarlar› aras›na yerlefltirir.
Çal›kuflu, ‹stanbul K›z› adl› bir tiyatro eseri olarak yaz›ld›ktan sonra roman ha-
line getirilmifl, tefrikas› tamamland›ktan sonra bizzat yazar› taraf›ndan gözden ge-
çirilerek kitaplaflt›r›lm›flt›r. Eserin tiyatro oyunu olarak yaz›lmas›ndan itibaren be-
¤eni toplamas› yazar›n bu eser üzerinden devirle ilgili tezleri anlatmas›na vesile ol-
mufltur. Reflat Nuri bir popüler edebiyat yazar›d›r. Daha sonra yazd›¤› roman ve hi-
kâyelerinde de bu özelli¤ini kullanarak Cumhuriyet ideolojisinin yerleflmesine ze-
min haz›rlar. Kad›n veya erkek yaratt›¤› tiplemeler üzerinden devrin okuyucusuna
Anadolu co¤rafyas›n›n ve insan›n›n manzaralar›n› sunar. Ancak daima ince bir sos-
yal tenkit bu eserlerin devam eden bir damar› olur.
Çal›kuflu ‹stiklal Savafl› y›llar›nda Anadolu’da ö¤retmenlik yapan Feride’nin hi-
kâyesidir. Feride özellikle de Bat› Anadolu’da geçen maceras›yla devir insan›na ye-
ni bir mücadelenin ilk haberlerini verir gibidir. Anadolu’nun ‹stanbullu ayd›n›n
hizmetlerine ihtiyac› vard›r. Yazar›n roman›nda mesaj›n› vermek için seçti¤i zaman
bu yüzden ilgi çekicidir. Çal›kuflu bir savafl roman› de¤ildir. ‹stiklal Savafl›n› anlat-
mak üzere de yaz›lmam›flt›r. Buna ra¤men eserin geri plan›nda yer alan toplumsal
olaylarla savafl›n devam etti¤i hissedilir. Böylece Anadolu iki savafl›n birden sahne-
si olarak gösterilir. Biri, cephede ordular aras›nda süren ‹stiklal Savafl›d›r. Di¤eri
y›llarca ihmal edilmifl Anadolu’yu vatan yapmak için oraya hizmet götüren insan-
lar›n verdi¤i savaflt›r. Asl›nda roman›n ana kahraman› Feride, ‹stanbullu bir ayd›n
ve üstelik kad›n kimli¤iyle Anadolu’da ö¤retmenlik yaparken devrin prototipi de
olur. Çünkü ‹stanbullu ayd›n›n Anadolu’ya döndürülmüfl yönelifline bu romanla
yeni bir anlam kazand›r›lm›flt›r. Onun kad›n veya erkek kahramanlar› Cumhuriyet
sonras› Türkiyesinin ideal ayd›n tipleridirler. Hizmet alanlar› ise Anadolu’nun imar
edilmesi gereken taraflar›d›r. Burada aç›k olarak Ziya Gökalp’›n ‘Halka Do¤ru’
program›n›n etkisi hissedilir: “Reflat Nuri Çal›kuflu (1922) ile Anadolu’da hizmet
veren ‹stanbullu ö¤retmenin romantik hikâyesini anlatarak bu prensibin erken ör-
neklerinden birini verir. Anadolu hizmet bekleyen ve hizmete lay›k, sevimli bir kö-
fle olarak gösterilir eserde. Üstelik ‹stanbullu, hayat tecrübesi olmayan, Dame de
Sion mezunu bir genç k›za bile haz›r ve aç›kt›r. Eser bu anlam›yla Gökalp’›n hiz-
met için cinsiyet ayr›m›n› gözetmeyen anlay›fl›na da uygundur. Ac›mak’ta (1928)
8. Ünite - Millî Edebiyat Hareketinde Hikâye ve Roman 163
Zehra, Yeflil Gece’de (1928) fiahin, Kan Davas›’nda Ömer ö¤retmen olarak Anado-
lu’ya idealizm dolu olarak gelir ve hizmet ederler. Reflat Nuri baz› eserlerinde Ana-
dolu’da hizmet edenler kadrosunu ö¤retmenlerin d›fl›na da ç›kar›r. Örne¤in Kavak
Yelleri’nde Anadolu’nun ihtiyaç duydu¤u doktor tipleri anlat›r. “Anadolu Notlar›
(1936) ise yazar›n bir bölümünü romanlar›nda kulland›¤› Anadolu’yla ilgili intiba-
lar›n›n topland›¤› gezi notlar›ndan meydana gelmifltir” (Argunflah, 2010, 148 )
Çal›kuflu, yazar anlat›c›n›n eserin d›fl›nda b›rak›ld›¤› ve birinci tekil flah›s anla-
t›c›n›n kullan›ld›¤› bir romand›r. Feride’nin günlü¤ü olarak okuyucuya sunulur. Fe-
ride ‹stanbul’dan bafllay›p Anadolu’da süren sonra tekrar ‹stanbul’da tamamlanan
maceras›nda yoluna olgunlaflarak devam eder. Her ne kadar Anadolu’ya yöneliflin-
de oraya hizmet etme aflk›ndan çok ferdî bir aflk yenilgisi varsa da onunla idealist,
ö¤rencisini seven bir ö¤retmen tiplemesi çizilmek istenir. Okuyucu ‹stanbullu, tec-
rübesiz asl›nda ö¤retmen olarak da yetifltirilmemifl ama sevimli ve güzel bir genç
k›z›n Anadolu’daki ö¤retmenlik maceralar›n› romantik bir aflk hikâyesinin üzerin-
den ö¤renir.
Reflat Nuri, iyimser bir yazard›r ve romantik bir yaklafl›mla anlatt›¤› Anadolu
manzaralar› ve bu manzaralar içine yerlefltirdi¤i insanlar›n hikâyelerinde devrin
meselelerine yaklafl›mlar getirmeye çal›fl›r. Eserlerinde sosyal tenkit yapmas›na
ra¤men kulland›¤› üslup ve zaman zaman müracaat etti¤i mizah sayesinde rahat-
s›z edici olmaz. Y›k›c› olmaktan çok yap›c›d›r. Yaratt›¤› kahramanlar› sever. Kah-
ramanlar›n›n etraf›na yerlefltirdi¤i olay örgüsü ço¤u zaman sosyal tenkidi unuttura-
cak flekilde sürükleyicidir. Bu olay örgüsü ve kahraman psikolojisi okuyucu üze-
rinde de iyimser duygular uyand›r›r. Yazar›n ve eserin etki alan›n› geniflletir. Bu se-
beple de Reflat Nuri devrin en çok okunan ve sevilen yazarlar›ndand›r.
D‹⁄ERLER‹
Refik Halit
Refik Halit (Karay, 1888-1965) Türkçü harekete uzak durmas›na ra¤men Memleket
Hikâyeleri (1919)’nde yer alan hikâyeleri ile Anadolu insan›na yönelik tespitleri ya-
pan ilk yazarlardan biridir. “Anadolu halk›n›n bezgin ve ehlikeyif yaflay›fl›n›, yaln›z-
l›¤›n›, memurlar›n devleti temsil etmediklerini bu çok rahat okunan hikâyelerinde
anlatm›flt›r. Refik Halit dili ve üslubu ile ‘memleket edebiyat›’ içinde de¤erlendiril-
melidir. Türkçeyi en iyi kullanan yazar olarak Ömer Seyfettin taraf›ndan Yeni Mec-
mua’da yazmaya davet edilir” (Enginün, 2006, 414). Maupassant tarz› hikâyenin
Türk edebiyat›ndaki en iyi örneklerini yazd›¤› söylenen sanatç›n›n hikâyelerinin en
belirgin özelli¤i, uzun bir gözlem sonunda yaz›lm›fl olmalar›d›r (Aktafl, 2004). Ro-
man ve hikâyedeki baflar›s›n› sonraki y›llarda yazd›¤› eserleriyle sürdürecektir.
Müfide Ferit
Aydemir (1918) adl› roman›yla dönemde ad›n› duyuran Müfide Ferit (Tek, 1892-
1971), asl›nda roman konusunda s›n›rl› bir eser say›s›na sahip Yeni Lisan yolunun
önemli eserlerinden birini vermifltir. Roman Halide Edip’in Yeni Turan’›ndan (1913)
sonra Türkçü düflünce etraf›ndan yaz›lm›fl ikinci romand›r. Her iki roman›n da bi-
rer kad›n yazar taraf›ndan yaz›lm›fl olmas›, kad›nlar›n bu düflünce içindeki yerleri-
ni belirtmesi aç›s›ndan dikkat çekicidir. Halide Edip Yeni Turan’da Türkiye Türk-
lü¤ü üzerinde dururken Müfide Ferit Aydemir’le Asya Türklü¤üne aç›l›r. Bu sebep-
le ‹stanbul’dan bafllayarak Asya’daki Türk dünyas›na aç›lan roman, o günlerin in-
san›na Ahmet Hikmet’in Gönül Han›m’›ndan daha önce Orta Asya Türklü¤ünü ta-
n›flt›r›r. Ancak “Döneminin birçok meselesine dokunan Aydemir uyand›rd›¤› heye-
cana ra¤men, tezli olmas›ndan kaynaklanan kusurlar dolay›s›yla da hayli h›rpa-
lanm›flt›r” (Enginün, 2006, 245)
Yine de devrinde Halide Edip’in Yeni Turan’›ndan sonra büyük ilgi uyand›r-
m›flt›r. Fuad Köprülü Aydemir’in yay›m›ndan sonra yazd›¤› bir yaz›da yazar›n›n
kimli¤ine dikkat çektikten sonra, “Türkçülük hakk›nda hiçbir fikirleri olmayarak
onu baz› Balkan milliyetçilikleri gibi kanl› bir mefkûre zanneden zavall› gafiller,
yeryüzünün en eski, en flerefli, en âlicenap milleti olarak Türk kütlesini bugünkü
düflkünlükten kurtararak insaniyeti zenginlefltirmek isteyen Türk mefkûrecili¤in-
deki ilahi fliiri, derin ve lahuti flefkati ‘Aydemir’ sahifelerinde kolayca hissedebilir-
ler” (Köprülüzade, 1918) der. Ömer Seyfettin de Müfide Ferit’in kad›n kimli¤ine
dikkati çektikten sonra, “Demir Bey âdeta milliyet misyoneri! ‹stanbul’u b›rak›yor.
Bütün Turan’›, yani Türklerin oturduklar› bütün diyarlar› dolaflmak istiyor. ... Mey-
yit aflk›na kendi aflk›n› feda ediyor ‘Fukaraya beflaret, üseraya serbestî, kalbi k›r›k
olanlara teselli, zulüm alt›nda ezilenlere hürriyet vermek için geldim!’ diyor, herke-
se iyilik ediyor. O derecedeki Türkler kendilerine aflkla, muhabbetle seslenen bi-
rini duyar duymaz, çiçe¤e koflan ar›lar gibi ona kofluyorlar,” diyerek kitab›n dö-
nemde üstlendi¤i rolü vurgular (Ömer Seyfettin, 2001, 234-237). Gerçekten de ro-
manda Türk birli¤ini kurmak isteyen Demir’in görüflleri önemlidir.
Aydemir’de roman›n bafl›ndan itibaren ana kahramanlar Demir’le Hazin’in etra-
f›nda Anadolu Türklü¤ü ve Türk dünyas›n›n birli¤i görüflü savunulur. ‹ki ana bö-
lüme ayr›lm›fl olan roman›n ilk bölümünde Demir’in ‹stanbul’daki hayat› anlat›l›r-
ken onun düflünce dünyas›na da iflaret edilir. Bütün Türklü¤ün hizmete ihtiyac› ol-
du¤una inanan Demir, Türkistan’a gitmeyi seçerken arkadafllar› savafl sonras›nda
daha da düflkünleflen Anadolu’ya hizmet etmek için giderler. Roman›n ikinci bölü-
mü Demir’in Türkistan’daki hayat›n› anlatmaktad›r. Tezli bir roman olan Ayde-
mir’de okunurlu¤u sa¤layan macera Demir’le Hazin aras›na yerlefltirilmifl aflk hikâ-
yesidir. Birbirlerini seven iki genç Demir’in Türklük ideali yüzünden evlenemez-
ler. Demir, idealisttir. Aflk› bir zay›fl›k olarak kabul eder ve kendine ferdî aflk› ya-
saklar. Türkistan’da flehir flehir gezer, harap olmufl medreseleri onar›r, halk›n bi-
linçlenmesi için yeni dersler koyar, kahvehanelerde iflçilere Türk tarihi okur. Fakat
yaln›z kald›¤› zamanlarda Hazin’i hat›rlar. Eserin sonunda Demir idam edilerek öl-
dürülür. Ancak Türklük bilincini kazanm›fl olan Türkler Ruslara karfl› direnifl bafl-
lat›r ve ayaklan›rlar. Türklük ideali için kendini feda eden Demir art›k yoktur ama,
Türk dünyas› Türklük duygusuyla uyan›fla bafllam›flt›r.
Müfide Ferit Aydemir’den sonra Cumhuriyet y›llar›nda da Pervaneler (1924) ad-
l› bir roman yazar. Devrin Türkçü dergilerinde özellikle de kad›nlara yönelik ola-
rak yazd›¤› az say›daki fikrî yaz›lar› ve hikâyeleriyle de dikkat çekicidir.
166 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
SIRA S‹ZDE Aydemir ve Gönül Han›m romanlar›n›n Millî Edebiyat anlay›fl›na roman sanat›na katk›lar›-
SIRA S‹ZDE
7 n› tart›fl›n›z.
D Ü fi Ü N E L ‹ M BA⁄IMSIZLAR
D Ü fi Ü N E L ‹ M
S O R U Hüseyin SRahmi
O R U
Popüler/avam edebiyat› Tanzimat y›llar›nda Ahmet Mithat’›n öncülü¤ünü yapt›¤› popüler edebiyat yolu
genifl halk kitleleri için Servet-i Fünun y›llar›ndan itibaren Hüseyin Rahmi (Gürp›nar, 1864-1844) ile tem-
yaz›lm›fl
D ‹ K Keserlerin
AT D‹KKAT
oluflturdu¤u bir edebiyat sil edilmeye bafllar. “...romantizmin afl›r› yapmac›k hassasiyetlerine karfl› ç›km›fl,
anlay›fl›d›r. Bu edebiyat ilk eserlerinden itibaren Ahmet Midhat ve Beflir Fuad’›n dikkatini çekmifl, çok say›-
yolunu seçmifl sanatç›lar›n
N N
SIRA S‹ZDE
eserlerinde derin bir sanat da roman ve SIRA S‹ZDE kaleme alm›flt›r” (Enginün, 2006, 309).
hikâye
kayg›s› yoktur. Daha çok 1888 tarihli yanl›fl Bat›l›laflmay› tenkit amaçl› yaz›lm›fl olan fi›k roman›, yazar›n
okunmak hedefiyle yaz›lm›fl
bu eserler çok zaman flöhretini kazand›¤› ilk eseridir. Sonraki y›llarda bu roman›yla oluflturdu¤u tematik
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
sürükleyici bir macera ve yap›sal özellikleri sürdüren Hüseyin Rahmi, natüralist bir anlay›flla yazar ve
etraf›nda flekillenirler. Genel
olarak hayat›n› kalemiyle
Türk edebiyat›nda ‘deneysel roman’›n örneklerini verir. Bütün romanlar›n›n mal-
kazanan yazarlar›n zemesini gözlemledi¤i yerli hayat›n unsurlar› olufltururlar. Bu sebeple Hüseyin
K ‹ T A P
popüler/avam edebiyat›n
K ‹ T A P
Rahmi Türkçülük hareketinin ve Millî Edebiyat›n prensiplerini benimseyen bir yak-
yazar› olduklar› görülür.
Onlar›n geçim kayg›s› gibi lafl›m içinde olmad›¤› halde mensup oldu¤u popüler/avam edebiyat anlay›fl› dola-
sebeplerle seri olarak y›s›yla halk taraf›ndan rahatl›kla anlafl›l›r bir dil kulland›¤›, yerli hayat›n ve insan›n
Tyazd›klar›
E L E V ‹ Zeserlerde
Y O N önemli TELEV‹ZYON
olan kurgusal yenilik ya da manzaralar›n› eserlerine yerlefltirdi¤i için bu dönem edebiyat›n›n sevilen isimlerin-
aray›fllar de¤il, çok kifli den olmufltur. Hayat› boyunca birçok roman, hikâye ve tiyatro eseri yazm›fl olan ya-
taraf›ndan âdeta ba¤l›l›kla
be¤enilmek ve okunmakt›r. zar›n romanlar›nda yakalad›¤› baflar›y› tiyatro eserlerinde yakalad›¤› söylenemez.
‹NTERNET Canl› hayat
‹ N T E Rsahnelerinin
NET mizahla birlefltirilerek sosyal tenkidin yap›ld›¤› Hüse-
yin Rahmi’nin eserleri her dönemde kendisine okuyucu bulabilmifltir. “Netice iti-
bariyle; kendisine has üslubu ile çeflitli edebî ekollerin, kalemine elveriflli buldu¤u
yönlerini alan, kesin hatlarla hiçbir edebî ak›ma ba¤l› kalmayan Gürp›nar; tama-
miyle ‘flahsî’ diyebilece¤imiz eserler ortaya koymufltur” (Göçgün, 1990, 29)
Hüseyin Rahmi’nin Millî Edebiyat anlay›fl›n›n bask›n oldu¤u dönem içinde yaz-
d›¤› baz› eserleri flunlard›r: fi›psevdi (1911), Kuyruklu Y›ld›z Alt›nda Bir ‹zdivaç
(1912), Sevda Peflinde (1912), Gulyabani (1914), Cad› (1914), Hakka S›¤›nd›k
(1919), Toraman (1919), Hayattan Sahifeler (1919), Son Arzu (1922).
Di¤erleri
Hüseyin Rahmi gibi herhangi bir edebî ak›m/hareket/moda ya da grubun içinde
yer almayan ancak yazd›klar›yla dönem okuyucusunu besleyen baflka hikâye ve
roman yazarlar› da vard›r. Bunlar daha evvel de belirtildi¤i gibi, bir k›sm› daha ön-
ce ya da Millî Edebiyat anlay›fl›n›n yan› s›ra devam eden sanat görüfllerinin içinde
olmufllar ya da henüz ilk eserlerini verdikleri için as›l flöhretlerini kazanacaklar› ya
da edebî tercihlerini belirledikleri eserlerini yazamam›fllard›r. Aka Gündüz ve
Memduh fievket bu yazarlardand›r. Ancak bir de popüler edebiyat›n yazar› olarak
okunan yazarlar vard›r. Örne¤in polisiye romanlar› ile dönemi besleyen Moral›za-
de Vassaf Kadri bu isimlerdendir. Yerli hayat sahnelerini anlatt›¤› hikâyeleriyle
Fahri Celalettin, naturalist hikâyeleriyle Salahattin Enis; Âmak-› Hayal ve Öksüz
Turgut romanlar›yla fiehbenderzade Ahmet Hilmi; Küçük Pafla roman›yla Ebube-
kir Haz›m dönemin di¤er roman ve hikâye yazarlar›d›rlar.
8. Ünite - Millî Edebiyat Hareketinde Hikâye ve Roman 167
Özet
1911-1922 tarihleri aras›nda devam eden Millî Edebiya- gereklerinden biri de birlikte oluflturulmufl bir tarihe sa-
t›n roman ve hikâyesi, Edebiyat-› Cedide ile önemli nok- hip olmakt›r. Bunun için de Millî Edebiyatta insana ken-
taya gelmifl bir miras› devral›r. Ancak bunu tam anlam›y- di tarihi sunulur. Bu hem daha önce Bat›l›lar taraf›ndan
la devam ettiremez. Çünkü ‹çinde yaflanan ola¤anüstü kullan›larak ‘barbar millet’ konumuna düflürülen Türkle-
flartlar türün kendini sanat eseri olarak olgunlaflt›rmas›n› rin kendi tarihleriyle karfl›laflarak tan›flmalar›n› sa¤lar hem
engeller. Buna ra¤men yine de hikâyede Ömer Seyfet- de kendi tarihlerini ö¤renmelerini ve sevmelerini sa¤lar.
tin’in hikâyede tezlerini anlatmak yan›nda tafl›d›¤› sanat- Böylece 19. yüzy›l ortalar›ndan itibaren içine düflülmüfl
sal kayg›, Türk hikâye tarihi aç›s›ndan önemlidir. olan afla¤›l›k duygusundan kurtulma da bafllar.
Dönem hikâye ve roman›nda Türkçülük düflüncesi, mil- Öte yandan milletler bafllar› s›k›flt›¤›ndan tarihlerinin alt›n
lî kimli¤i uyand›rma ve onun etraf›nda bir bilinç olufl- sayfalar›na s›¤›n›rlar. Millî Edebiyat hareketinde tarihe gidi-
turma düflüncesi temel bir ekseni oluflturur. Ancak yine flin bir sebebi de budur. Burada alt›n ça¤a s›¤›narak kendi-
de roman›n bütün türlerinde oldukça kabar›k say›labi- ne olan güveni kazanma ve yeni millî baflar›lar kazanma,
lecek bir eser say›s›n›n bulundu¤unu söylemek müm- tarihler yaratma fluuru söz konusudur. Fakat burada unu-
kündür. Tarihe ve destana yönelifller, meflrutiyetle ilgili tulmamas› gereken tarihe bu gidifl dolay›s›yla rol modelle-
oluflum ve beklentiler, savafllar ve onun hayat içindeki rin bulunmas› ve onlar›n günlük hayata kazand›r›lmas›d›r.
yans›malar›, sosyal hayatta yeni bir olgu olarak ortaya Bu arada yeniden do¤ufl duygusunu veren destanlar›n
ç›kan kad›n›n sosyalleflmesi konusu dönemin roman ve önemi de unutulmamal›d›r. Onlar hem milletin ortak tari-
hikâyesinin en çok kullan›lan konular›n› olufltururlar. hinin en eski sayfalar›d›rlar hem de ola¤anüstü zorluklar›n
Mekân olarak genifl Türk co¤rafyas› yavafl yavafl yerini üstesinden gelen kahramanlar›yla, Ergenekon Desta-
Anadolu’ya b›rak›r. Bunda Anadolu’da devam eden Mil- n›’ndaki demir da¤lar›n içinden yeniden dünyaya ç›kma
lî Mücadele kadar devrin Türkiye Türkçülü¤ünü savu- temas› gibi temalar›yla devri sembolik göndergeleriyle
nan yazarlar›n›n da önemli bir katk›s› vard›r. 1920 son- beslerler.
ras›nda bu konular Anadolu’da devam eden savafl, Ana- Hem sosyal hem de edebî anlamda son derecede renk-
dolu co¤rafyas›, Anadolu insan› ve Anadolu’ya hizmet li bir görünüm arz eden 1911-1922 aras› roman ve hikâ-
gibi sosyal hayat›n yeni oluflumlar› ile çeflitlilik kazan›r- yesi flöyle bir s›n›flamayla de¤erlendirilebilir:
lar.Millî edebiyat hareketi roman ve hikâyesini as›l yönlen- 1. Tanzimat, Servet-i Fünun ve Fecr-i Âti edebiyat›n›n
diren kuvvet, Yeni Lisan Hareketinin oluflturdu¤u fikirdir. roman ve hikâyedeki temsilcileri: Ahmet Mithat Efen-
Yeni Lisan daha önce de belirtildi¤i gibi sadece bir dil ha- di, Halit Ziya, Mehmet Rauf, Fazl› Necip, Cemil Sü-
reketi olarak do¤mam›fl ve alan›n› da bu sebeple dille s›- leyman, Selami ‹zzet, ‹zzet Melih.
n›rl› tutmam›flt›r. ‹leriye sürdü¤ü Yeni Hayat ve bu paralel- 2 Yeni Lisan Hareketinin Roman ve Hikâyedeki Tem-
de Yeni ‹nsan görüflü bu edebiyat›n da temel ilkeleri ol- silcileri: Ömer Seyfettin, Halide Edip, Yakup Kadri,
mufltur. Bu sebeple dönem roman ve hikâyesi bu hayat›n Reflat Nuri, Refik Halit, Ahmet Hikmet Müftüo¤lu,
ve insan›n yaflama biçimini, de¤erler dünyas›n›, insana, Müfide Ferit.
dünyaya ve meselelere bak›fl›n› verecek ölçülerin tan›t›m›- 3. Ba¤›ms›zlar: Hüseyin Rahmi, Aka Gündüz, Memduh
n› yapar. Bu da millet olma ve millî devlete giden yolun fievket, Moral›zade Vassaf Kadri, Fahri Celalettin,
prensipleridir. Yeni Hayat›n insan› tarihini, de¤erlerini bilir. Salahattin Enis, fiehbenderzade Ahmet Hilmi ve Ebu-
‹nsan›n› tan›r. Mefkûre sahibidir ve bütün bunlar onun için bekir Haz›m dönemin di¤er roman ve hikâye yazar-
kendini feda edebilece¤i de¤erlerdir. Ömer Seyfettin’in hi- lar›d›rlar.
kâyeleri, Gönül Han›m, Yeni Turan ve Aydemir romanla-
r› bu içeri¤in en önemli edebî metinleridirler.
Millî Edebiyat hareketi Türk insan›n›n millet olma süreci-
nin edebiyattaki görüntüleridir. Edebiyat bu süreci yay-
g›nlaflt›r›r, yönlendirir ve kolaylaflt›r›r. Bu sebeple Yeni
Lisan dilden bir öze dönüfl hareketi bafllat›r. Çünkü mil-
leti oluflturacak fertlerin öncelikle etraf›nda buluflacakla-
r› ve anlayacaklar› bir dile ihtiyaç vard›r. Millet olman›n
168 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
Kendimizi S›nayal›m
1. Afla¤›dakilerden hangisi Millî Edebiyat hareketi ro- 6. Gönül Han›m afla¤›daki yazarlardan hangisinin ro-
man ve hikâyesinin temel karakterini belirleyen olgu- man›d›r?
lardan biri de¤ildir? a. Halide Edip
a. Tanzimat Ferman› b. Ahmet Hikmet
b. Balkan Savafllar› c. Sevinç Çokum
c. Birinci Dünya Savafl› d. Müfide Ferit
d. Yeni Lisan Hareketi e. Fatma Aliye Han›m
e. Milliyetçilik hareketleri
7. Aydemir afla¤›daki yazarlardan hangisinin roman›-
2. Afla¤›dakilerden hangisi Edebiyat-› Cedide yazar›y- d›r?
ken, sonraki y›llarda Millî Edebiyat’›n yazar› olmufltur? a. Fatma Aliye Han›m
a. Halit Ziya b. Ahmet Hikmet
b. Hüseyin Cahit c. Sevinç Çokum
c. Mehmet Rauf d. Halide Edip
d. Ahmet Hikmet e. Müfide Ferit
e. Nam›k Kemal
8. Afla¤›daki yazarlardan hangisi Türk milliyetçili¤i ka-
3. Afla¤›dakilerden hangisi Fecr-i Âti Edebiyat› yazar›y- dar devrin meselelerinden biri olan kad›nl›k üzerine ro-
ken, sonraki y›llarda Millî Edebiyat’›n yazar› olmufltur? manlar yazm›flt›r?
a. Hüseyin Cahit a. Fatma Aliye Han›m
b. Mehmet Rauf b. Emine Semiye Han›m
c. Halit Ziya c. Müfide Ferit
d. Nam›k Kemal d. Halide Edip
e. Yakup Kadri e. Refik Halit
4. Afla¤›dakilerden hangisi Millî Edebiyat’›n en önem- 9. Yakup Kadri Fecr-i Âti Edebiyat›ndan Millî Edebi-
li hikâye yazar›d›r? yat’a geçifl serüvenini afla¤›daki hangi eserinde hangi
a. Halit Ziya kahraman›yla anlat›r?
b. Mehmet Rauf a. Yaban/ Ahmet Celal
c. Ömer Seyfettin b. Kiral›k Konak/Seniha
d. Ahmet Hikmet c. Ankara/Selma
e. Yakup Kadri d. Kiral›k Konak/Hakk› Celis
e. Sodom ve Gomore/ Necdet
5. Afla¤›dakilerden hangisi Millî Edebiyat döneminin
kad›n yazarlar›ndan biridir? 10. Ömer Seyfettin afla¤›d›ki hikayelerinden hangisinde
a. Halide Edip devrinin fikrî ve siyasî oluflumlar›n› mizahî flekilde ten-
b. Tomris Uyar kit eder?
c. Sevinç Çokum a. Bafl›n› Vermeyen fiehit
d. Füruzan b. And
e. Adalet A¤ao¤lu c. Efruz Bey
d. Tos
e. Kaç Yerinden
8. Ünite - Millî Edebiyat Hareketinde Hikâye ve Roman 169
S›ra Sizde 3
Millî Edebiyat hareketinde roman ve hikâye farkl› flekil-
lerde s›n›fland›r›labilir. Bunun sebebi Millî Edebiyat›n
bir dönemin ad› olmas› ve ayn› y›llarda farkl› sanat kay-
g›lar› tafl›yan anlay›fllar›n ve sanatç›lar›n olmas›d›r. Öte
yandan bir önceki edebî dönemde yazan sanatç›lar›n
hâlâ hayatta olmalar› baz›lar›n›n sanat anlay›fllar›n› de-
¤ifltirerek baz›lar›n›nsa ayn› sanat görüflüyle yazmaya
devam etmeleri önemli bir konudur. Bütün bunlar göz
önünde bulundurularak burada flöyle bir s›n›fland›rma
denemesinde bulunulmufltur:
170 II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebiyat›
1. Tanzimat, Servet-i Fünun ve Fecr-i Âti edebiyat›n›n d›n tipleri önerir. Bunlar devri için önemli aray›fllar›n
roman ve hikâyesinin temsilcileri rol modelleri olurlar. Böylece asl›nda sonraki y›llar›n
2. Yeni Lisan Hareketinin roman ve hikâyedeki temsil- sosyal hayat› içinde önemli sorumluluklar üstlenen ka-
cileri d›n tiplemesi okuyucuya tan›t›lm›fl olur. Etraflar›ndaki
3. Ba¤›ms›zlar siyasal ve sosyal meseleler içinde olgunlaflan bu kad›n-
Fakat bu de¤iflmez olmad›¤› gibi üzerinde tart›fl›labilir lar Sultanahmet Mitinginin konuflmac›s› ve ‹stiklal Sava-
bir s›n›fland›rmad›r. Baflka ölçüler ve dayanak noktala- fl›n›n Halide Onbafl›s›n› haz›rlarken esere Ateflten Göm-
r›yla baflka s›n›fland›rma denemeleri yap›labilir. Ancak lek’in Ayfle’si ve Vurun Kahpeye’nin Aliye’si olarak yer-
bunlar da yine deneme olmak durumundad›rlar. leflirler.
S›ra Sizde 6
Halide Edip’in Millî Edebiyat hareketine en önemli kat-
k›lar›ndan biri Türk Ocaklar›nda verdi¤i konferanslarla
Türkçülük düflüncesinin olgunlaflmas›nda gösterdi¤i ça-
bad›r. Tanin gazetesinde yazd›¤› ayn› mahiyetteki yaz›-
lar› unutulmamal›d›r. Fakat burada as›l üzerinde durul-
mas› gereken nokta yazd›¤› romanlar ve hikâyelerde
ortaya ç›kar. Özellikle dönemin önemli sosyal konula-
r›ndan biri olan kad›n›n sosyalleflmesi, bir tak›m mede-
ni haklar›n› elde ederek kullanmaya bafllamas› ve bun-
lar›n toplum hayat›nda meydana getirdi¤i yank›lar› an-
latt›¤› romanlar önemlidir. Yazar bu romanlar›yla mese-
leyi bütün boyutlar›yla ortaya koydu¤u gibi çeflitli ka-
8. Ünite - Millî Edebiyat Hareketinde Hikâye ve Roman 171
Yararlan›lan Kaynaklar
Aktafl fi. (1987). Yakup Kadri Karaosmano¤lu, Anka-
ra, Kültür Bakanl›¤› Yay.
Aktafl fi. (2004). Refik Halit Karay, Ankara, Akça¤ Yay.
Argunflah, H. (2001). Ömer Seyfettin Bütün Eserleri,
Makaleler 1, ‹stanbul, Dergâh Yay.
Argunflah, H.(2003). Ömer Seyfettin’in Hikayelerin-
de ‹nsan, Bilge Yay., Ankara.
Argunflah, H.(2007). “Millî Edebiyat”, Yeni Türk Ede-
biyat› El Kitab›, (4. bask›), Ankara, Grafiker Yay.
Argunflah, H. (2010). Millî Kimlik Oluflturmada Edebi-
yat›n Rolü ve Ziya Gökalp, Türk Kimli¤inin Yeni-
den ‹nflas› Ba¤lam›nda Ziya Gökalp, ‹stanbul,
Kesit Yay.
Çetiflli, ‹.(2007). ‹kinci Meflrutiyet Döneminde Ortaya
Ç›kan Fikrî, Siyasî Hareketler ve Türk Edebiyat›na
Yans›malar›, II. Meflrutiyet Dönemi Türk Edebi-
yat›, Ankara, Akça¤.
Enginün, ‹. (1991). Yeni Türk Edebiyat› Araflt›rmala-
r›, Dergâh Yay., ‹stanbul.
Enginün, ‹. (2006). Yeni Türk Edebiyat› Tanzimat’tan
Cumhuriyet’e (1839-1923), ‹stanbul, Dergâh Yay.
Gündüz, O. (1997). Meflrutiyet Roman›nda Yap› ve
Tema, ‹stanbul, MEB.
Karaosmano¤lu, Y. K.(1981). Ergenekon, Ankara, Kül-
tür Bakanl›¤› Yay.
Karaosmano¤lu, Y. K. (1990). Gençlik ve Edebiyat Ha-
t›ralar›, ‹stanbul, ‹letiflim Yay.
Okay, O. (2005). Bat›l›laflma Devri Türk Edebiyat›,
‹stanbul, Dergâh Yay.