You are on page 1of 118

13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü

YER BİLİMLERİ SÖZLÜĞÜ

A
A-layer: A-tabakası (Yeryuvarı kabuğuna karşılık gelen sismik bir zon)
A subduction: A yitimi
Å: Angström (10-10 metreye eşit uzunluk birimi)
Aa lava: İki ana bazaltik lâv akıntısı yüzeyi çeşidinden birisi
Aalenian: Aaleniyen (Avrupa orta Jura’sında bir kat)
Abatement: Azaltma
Aberration: Aberasyon
Abiotic: Cansız; Abiyotik
Abiotic environment: Cansız çevre
Ablation: Ablasyon; Kayaçların rüzgârla aşınması; Kar yada buzun sıvı faza
geçmeden buharlaşması
Abrasion: Kayaç parçalarının bir yüzeye sürtünmesi ile oluşan aşındırma; Aşınma;
Abrazyon
Abrasive power: Aşındırıcı güç; Aşındırıcı kuvvet
Abrasive rock: Aşındırıcı kayaç
Abrasiveness: Aşındırıcılık; Aşındırma özelliği
Abrasivity: Aşındırıcılık
Absarokite: Absarokit (bir alkali bazalt çeşidi)
Absolute age: Mutlak yaş; Kesin yaş
Absolute chronology: Mutlak kronoloji
Absolute permeability: Mutlak geçirimlilik
Absolute porosity: Mutlak porozite
Absolute zero: Mutlak sıfır
Absorb: Emmek; Soğurmak
Absorber: Emici; Soğurucu
Absorption: Absorpsiyon; Soğurma; Emme
Absorptivity: Soğurganlık; Absortivite
Abutment: Dayanak; Destek; Abatman
Abyss: Abis (yerde bulunan çok derin ve dipsiz bir kuyu)
Abyssal: Abisal; 4000 m veya daha derin okyanusal derinlikler ve böylesi
ortamların organızmaları için kullanılır
Abyssal activity: Abisal aktivite; Abisal etkinlik; Derin pirojenik etkinlik
Abyssal area: Abisal alan; Ortalama yerkabuğu düzeyi altındaki derin deniz
bölgesidir
Abyssal-benthic: Abisal bentik; Litoral-altı kuşak ötesindeki bütün derin deniz
bentik sistemini içerisine alan bir zon
Abyssal deposits: Abisal çökeller; 2000 m’den daha derinde, batiyal zonun daha
derin kısımlarında ve abisal zonda oluşan sedimentler
Abyssal environment: Abisal ortam; En derin deniz ortamı, yaklaşık 1000 m’den daha
derin deniz tabanı
Abyssal fissure: Abisal yarık; Abisal fisür; Çok derin, kabuk altındaki magmanın
içinden yükselebildiği yarıktır.
Abyssal injektion: Abisal injeksiyon; Çok derinlerde türeyen magmaların,
yerkabuğundaki mevcut derin büzülme çatlaklarından yukarıya yükselmeleri işlemi
Abyssal plain: Abisal düzük; Derin-okyanus tabanının engebesiz, düz, eğim
gradyanının 1:10000 olduğu alan
Abyssal red clay: Abisal kırmızı kil; Volkan döküntülerinin demirli ve killi
ayrışma ürünlerinden oluşan bir derin deniz çökelidir
Abyssal region: Abisal bölge; Göl veya deniz dibinin, dalga etkisine uğramayacak
derecede derin olan kısmıdır
Abyssal rock: Abisal kayaç; Büyük derinliklerde soğumuş ve katılaşmış magma
kütleleridir
Abyssal sea: Abisal deniz; Asıl okyanus çanağını içine alan deniz kısmı
Abyssal storm: Abisal çalkantı; Bentik çalkantı
Abyssal zone: Abisal kuşak; 2000 m’nin altındaki derinlik zonu

www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 1/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Abyssopelagic: Abisopelajik; Yaklaşık 2000 m’den daha derinde bulunan okyanus
kısmı ile ilişkili
Acadian Orogeny: Akadiyen Orojenezi
Acceleration: İvme; Hızlanma
Acceleration of gravity: Yerçekimi ivmesi
Accelerator: Hızlandırıcı; İvme kazandırıcı
Accelerometer: Akselerometre; İvmemetre
Access gallery: Ulaşım galerisi; Bağlantı galerisi
Accessory: Aksesuar (varlığı çok önemli olmayan)
Accessory mineral: Aksesuar mineral
Accessory plate: Aksesuar kama; Aksesuar plaka; Aksesuar levha
Acclimatization: Alışma
Accretion: Artma; Akresyon; Birikme; Yığılma
Accretionary prism: Akresyon (eklenir) prizması
Accretionary theory: Akresyon teorisi; Gezegenlerin küçük kozmik toz
parçaçıklarının daha büyük kütle oluşturmak üzere yoğunlaşmaları / kondense
olmaları sonucu gezegenlerin meydana geldiğini öneren teori.
Accuracy: Doğruluk (bir analizde gerçek değere yakınlık derecesi)
ACF Diagram: ACF Diyagramı
Achodrite: Akondrit
Achroite: Akroyit (renksiz turmalin çeşidi)
Acicular: Asiküler; İğne-benzeri; Sivri-uçlu
Acid: Asit
Acid deposition: Asit birikimi; Asit depolanması
Acid fumarole: Asit tüten; Asit fümarol
Acid pickles: Asit temizleyici
Acid rain: Asit yağmuru
Acid rock: Asidik kayaç
Acid soil: Asidik toprak
Acid spar: Asit spar
Acidification: Asitlenme
Acidity profile: Asitlilik profili
Acid-neutralizing capacity: Asit-nörtleştirme kapasitesi
Acidophilic: Asit-sever; Asit-seven; Asidofilik
Acmezone (peak zone; epibole): Bolluk zonu; Bir veya daha fazla taksonun relatif
bolluklarının belirgin bir hal almasıyla belirlenen kaya topluluğu
Acmite: Akmit (klinopiroksen grubunun bir üyesi)
Acoustic emission: Ses yayılımı; Akustik emisyon
Acoustic: Akustik; Sesle ilgili
Acoustical environment: Sesle ilgili çevre; Akustik çevre
Acrozone: Menzil zonu
Actinium series: Aktiniyum serisi
Actinolite: Aktinolit (kalsiyumca-zengin amfibol grubu minerali)
Activated carbon: Aktif karbon; Etkin karbon; Aktive edilmiş karbon
Activated sludge process: Aktif çamur süreci
Active earth pressure: Aktif toprak basıncı
Active fault: Aktif fay; Hareketli fay; Etkin fay
Active ingredient: Aktif bileşen; Etkin bileşen
Active margin: Aktif kenar; Üretken (levha ve/veya kıta) kenar(ı)
Active organic matter: Aktif organik madde
Active Rankine state: Aktif Rankine durumu
Active volcano: Aktif volkan; Hareketli volkan; Üretken volkan
Active zone: Aktif zon; Etkin kuşak
Activite: Aktivite; Etkinlik
Actonian: Aktoniyen
Actualizm: Aktüalizm; Güncelcilik; Güncellik
Adamantine spar: Adamantin spar
Adamellite: Adamellit
Adamite: Adamit (bazik çinko arsenat)
Adamsite: Adamzit (yeşilimsi-siyah renkli mika minerali)
Adaptation: Adaptasyon, Çevreye uyum sağlama; Uyum
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 2/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Adaptive radiation: Adaptif yayılma; Bir grup hayvanın bir çok ekolojik ortamı
doldurmak üzere evrim geçirmesi
Additive: Katkı maddesi
Adelaidean Orogeny: Adelaideyan Orojenezi
Adelite: Adelit (Ca ve Mg’nin bazik arsenat minerali)
Adhesion: Adhezyon; Yapışım; Tutunum; Yapışma
Adiabatic: Adiyabatik (hava yükseliminin doğurduğu sıcaklık, basınç ve hacim
değişimi)
Adiabatic lapse rate: Adiyabatik sapma oranı
Adinole: Adinol
Adit: Yatay giriş galerisi
Admission: Kabül
Admixture: Katkı
Adrastea: Adrasteya (Jüpiter XV kod adlı uydu)
Adsorbed water: Adsorbe su; Yüzeye tutunmuş su
Adsorption: Tutma; Tutunma; Yüzeye tutunma; Soğurma; Adsorpsiyon
Adularia: Adularya (mikroklinin bir çeşidi)
Advance of glacier: Buzul ilerlemesi
Advanced treatment: Su kalitesini arttırmaya yönelik çalışmalar; İleri arıtma
Adventive cone: İlerleme hunisi; İlerleme konisi; Parazitik koni
Aegirine: Ejirin; Egirin (piroksen grubuna ait bir mineral)
Aeolian: Yel kökenli; Yele ilişkin
Aeolianite: Rüzgâr taşı; Yel taşı
Aeolonian transport (wind-borne): Yel taşıması; Rüzgâr taşıması
Aeration: Havalandırma
Aeration tank: Havalandırma tankı
Aerial photography: Hava fotoğrafisi
Aeroallergen: Havada uçuşan allerji yapıcı; Aeroallerji yapıcı
Aerobic decomposition: Aerobik bozuşma; Oksijenin varlığında olan çürüme
Aerobic: Aerobik; Oksijenli
Aeronian: Aeroniyen (alt Siluriyen’de bir kat)
Aerosol: Aerosol
AFM Diagram: AFM Diyagramı
African Plate: Afrika Levhası
Aftershock: Artçı şok
Aftonian: Aftoniyen (K.Amerika’da dört buzul-arası katından en erken olanı)
Afwillite: Afvilit (Sulu kalsiyum silikat minerali)
Agate: Akik; Agat
Agate mortar: Akik havan; Agat havan
Age: Çağ; Yaş
Agglomerate: Aglomera
Aggregate: Agrega; Kırmataş
Agnostida: Agnostidler (alt Kambriyen-üst Ordovisyen arası yaşamış olan bir
Trilobit ordosu)
Agricultural geology: Tarımsal jeoloji
Agricultural pollution: Tarımsal kirlilik
Agroecosystem: Tarımsal ekosistem
Agularite: Agülarit (gümüş selenyum sulfite minerali)
Ahermatypic: Ahermatipik
Ahlfeldite: Alfeldit (sulu nikel-kobalt-selenit minerali)
A-horizon: A-katmanı; A-horizonu
Aikinite: Ayikinit (kurşun-bakır-bizmut sülfit minerali)
Ailsyte: Ayilsit (bol riyebekit içeren bir alkali mikrogranit)
Aiportian: Ayportiyen (Serpukhoviyen Dönemi’nde bir kat)
Air-ground interface: Hava-yer ara yüzeyi
Air pollution: Hava kirlenmesi; Hava kirliliği
Air pollution control: Hava kirliliği kontrolü
Air pollution filter: Hava kirliliği süzgeci
Air quality act: Hava kalitesi yönetmeliği
Air quality monitoring: Hava kalitesinin izlenmesi
Air quality standards: Hava kalitesi standartları
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 3/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Airborne residuals: Hava ile taşınan kalıntılar
Airshed: Hava kuşağı
Akaganeite: Akaganeyit (beta-demir (II) oksihidroksit)
Akenobeite: Akenobeyit (bir aplit türü)
Akerite: Akerit (kuvarslı siyenit)
Akermanite: Akermanit (bir melilit minerali)
AKF Diagram: AKF Diyagramı
Aklé dune: Aklé kumulu (özellikle Batı Sahra’da bulunan kumul ağı için kullanılan
Fransızca terim)
Akrochordite: Akrokordit (sulu bazik manganez-magnezyum arsenat)
Alabandite: Alabandit (manganez sülfit)
Alabaster: Alabaster (ince-daneli, renksiz jips)
Alamosite: Alamozit (kurşun silikat)
Albafite: Albafit (bir tür bitüm)
Albanite: Albanit
Albedo: Albedo (gelen ışınlarının doğal bir yüzeyden yansıtılan/yansıyan yüzdesi)
Albertian: Albertiyen (K. Amerika orta Kambriyen’inde bir seri)
Albertite: Albertit (bir hidrokarbon türü)
Albian: Albiyen (Kretase’de bir kat)
Albite: Albit (Na-feldispat)
Albite twin: Albit ikizi
Albite-Epidote-Amphibolite Facies: Albit-Epidot-Amfibolit Fasiyesi
Albitization: Albitleşme
Alkalic fumarole: Alkali tüten; Alkali fümarol
Aldingan: Aldingan; GD Avustralya alt Tersiyer’inde bir kat
Aleutian Trench: Alösiyen Hendeği; Alösiyen çukuru
Alexandrian: Aleksandriyen; K. Amerika alt Siluriyen’inde bir seri
Alexandrite: Aleksandrit (yeşil renkli krizoberil türü)
Alfa-iron: Alfa-demir
Alfisols: Alfisol toprakları
Alga: Alg; Yosun
Algae: Algler; Yosunlar
Algal bloom: Yosun patlaması
Algal limestone: Algli kireçtaşı
Algonkian: Algonkiyen; Bir Prekambriyen sistemi
Algicide: Algisid; Yosun öldürücü kimyasal madde
Alginite: Alginit/aljinit (yosun kırıntılarından oluşan kömür maserali)
Algodonite: Algodonit
Algorithm: Algoritma
Alkali basalt: Alkali bazalt
Alkali feldispar: Alkali feldispat
Alkali metal: Alkali metal
Alkali rock: Alkali kayaç
Alkalic series: Alkali seri
Alkalic: Alkalik; Alkali
Alkali-calcic series: Alkali-kalsik seri
Alkaline(veya Alkalic): Alkali
Alkaline earth metal: Toprak alkali metal
Alkaline soil: Alkali toprak
Alkemade line: Alkemade çizgisi
Allactite: Alaktit (bazik manganez arsenat minerali)
Allanite: Alanit (bir epidot minerali)
Alleghanian Orogeny: Alleghaniyen Orojenezi
Alleghanyite: Aleganyit (bazik manganez silikat minerali)
Allemontite: Alemontit (antimon arsenit minerali)
Allergenic: Allerci yapıcı
Allochem: Alokem; Mekanik olarak çökelmiş olan kireçtaşlarında iskeleti oluşturan
daneler
Allochtone: Alokton; Yabancı olan; Yerli olmayan; Yerinden olmuş
Allochthonous: Allokton olan
Allomorphite: Alomorfit (anhidritin psöydomorfu olarak baritten oluşan bir
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 4/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
mineral)
Allophone(veye kandit): Allofan (kaolinit grubuna ait bir kil minerali)
Allotropy: Allotropi
Allowable: İzin verilebilir; Tolere edilebilir
Allowable bearing capacity: İzin verilebilir taşıma gücü
Allowable settlement: İzin verilebilir oturma
Alloy: Alaşım
Alluvial: Alüvyal; Nehir ile alakalı ortam, işlem yada sediment
Alluvial fun: Alüvyal yelpaze
Alluvial horizon: Alüvyal horizon
Alluvial ore deposit: Alüvyal cevher yatağı
Alluvial soil: Alüvyal zemin; Alüvyal toprak; Nehirle taşınmış toprak
Alluviation: Nehirle taşınma
Alluvium: Aluviyal çökel; Nehirle taşınıp çökelmiş malzeme yada arazi
Alluvion: Alüvyon; Nehir suyu etkinliği ile taşınmış malzeme
Almandine: Almandin (granat grubu minerallerinden biri)
Almerite: Almerit
Alnoite: Alnöyit
Alpha decay: Alfa bozuşması
Alpha quartz (low quartz): Alfa kuvars; Alçak (sıcaklık) kuvars(ı)
Alpha radiation: Alfa ışıması
Alpine Orogenesis: Alp Orojenezi; Alpin Dağ-oluşumu
Alpine Triassic: Alplerdeki Trias
Alpine-Himalayan Orogeny: Alp-Himalaya Orojenezi
Alportian: Alportiyen (Serpukhoviyen Dönemi’nde bir kat)
Alsbachite: Alsbakit (Na-plajiyoklas, kuvars ve az miktarda ortoklaz ile aksesuar
granat, biyotit ve muskovitten oluşan bir plütonik kayaç)
Altaite: Altayit (kalay-beyazı renkte kurşun telluryum minerali)
Alteration: Değişim; Alterasyon; Bozulma
Alteration halo: Alterasyon hâlesi
Altered rock: Altere olmuş kayaç; Değişime uğramış kayaç
Altimeter: Altimetre; Yükseklik-ölçer
Altonian: Altoniyen (Y. Zelanda üst Tersiyer’inde bir kat)
Aluminite: Alüminit
Alumstone: Alümtaşı (alünit)
Alunite: Alünit (potasyum-alüminyum sülfat minerali)
Alunogen: Alünojen (sulu alüminyum sülfat minerali)
Alurgite: Alürjit (mangan-içeren bir muskovit çeşidi)
Amalgam: Amalgam (civanın bir veya daha fazla metalik elementle olan alaşımı)
Amalthea: Amelteya (Jüpiter’in Jüpiter V kod isimli uydusu)
Amanthus: Amantus (asbest çeşidi bir mineral)
Amarantite: Amarantit (sulu bazik demir sülfat minerali)
Amarassian: Amarasiyen (Kangksinjiyen’e karşılık gelen Y. Zelanda’da bir kat)
Amarillite: Amarilit (sulu sodyum-demir sülfat minerali)
Amazonite: Amazonit (parlak yeşil renkli mikroklin türü)
Amazonstone: Amazontaşı (amazonit)
Amber: Kehribar; Amber
Ambient: Çevre; Ortam
Ambient air: Bir bölgenin havası; Ortam havası
Ambient conditions: Çevre koşulları; Ortam koşulları
Ambient noise: Çevresel gürültü
Amblygonite: Ambligonit (bazik Li-Na-Al-fosfat minerali)
Ambonite: Ambonit (kordiyerit içeren herhangi bir hornblend-biyotit grubu)
Ambrite: Ambrit
Ambrosine: Ambrozin (bir amber çeşidi)
Ambulacral groove: Ambulakral oluk
Ambulacral: Ambulakral; Ambulakra ait
Ambulacrum: Ambulakrum
Amersfoort: Amersfort
Amesite: Amesit
Amethyst: Ametist; Mor kuvars
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 5/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Amino acid: Amino asit
Amino group: Amino grubu
Ammonia: Amonyak
Ammonification: Amonyaklama
Ammonifying bacteria: Amonyaklayıcı bakteriler
Ammonioborite: Amonyoborit
Ammoniojarosite: Amonyojarosit
Ammonites: Ammonitler
Ammonoidea: Ammonoidler
Amniotic: Amniyotik
Amorphous: Amorf; Kristal yapısı olmayan
Amorphous mineral: Amorf mineral
Amosite: Amosit (Fe-zengini monoklinik amfibol çeşidi)
Ampelite: Ampelit (bir tür granat-şist)
Ampferer subduction: Ampferer yitimi
Amphibia: Amfibiler; Hem karada hem suda yaşayan canlılar
Amphibole: Amfibol
Amphibolite: Amfibolit
Amphibolite facies: Amfibolit fasiyesi
Amphineura: Amfinörler
Amphoteric: Amfoterik
Ample: Yayvan
Amplifier: Yükseltici; Amplifikatör
Amplitude: Genlik
Amygdale: Amigdal; Bademsi
Amygdaloidal basalt: Bademsi bazalt; Amigdaloyidal bazalt
Anaerobe: Anaerob; Aerob olmayan; Oksijensiz
Anaerobic: Anaerobik; Aerobik olmayan; Oksijensiz (ortam, canlı veya işlem)
Anaerobic decomposition: Anaerobik bozuşma; Anaerob çürüme; Oksijensiz çürüme
Anaerobic digestion: Anaerobik sindirme; Anaerobik çürüme; Oksijensiz sindirim
Analcime: Analsim (sulu sodyum-alüminyum-silikat minerali)
Analcite: Analsit (analsim için kullanılan alternatif ad)
Analcite-basanite: Analsit-bazanit
Analcitite: Analsitit (analsitçe zengin bir kor kayaç)
Analog data: Analog veriler
Analog image: Analog görüntü; Analog imaj
Analyser: Analiz edici; Çözümleyici; Analizör
Analysis: Analiz; Çözümleme
Anamorphism: Anamorfizma; Bir kayacın daha sade bileşime geçmesini sağlayan
başkalaşım
Ananke: Jüpiter XII kod isimli uydu
Anaoxia: Oksijen eksikliği
Anapsida: Anapsidler; Bir sürüngen çeşidi
Anastomosing river: Anastomoz-yapan nehir; Ağızlaşan nehir
Anatase: Anataz (tetragonal titanyum dioksit minerali)
Anatexis: Anateksi; Anaergime; Kayaçların Yeryuvarı derinliklerinde tamamen
ergimesi
Anauxite: Anoksit
Anchor: Ankor; Demir; Lenger
Anchor ice: Ankor buzu
Anchor pile: Ankraj kazığı
Anchor rod: Ankraj çubuğu
Anchorage: Ankraj
Anchorite: Ankorit (bir tür diyorit)
Anclite: Anklit (stronsiyum ve seryumun sulu bazik karbonat minerali)
Andalusite: Andalüzit; Endülüs taşı
Andean Orogenic Belt: And Orojenik Kuşağı
Andersonite: Andersonit (sulu Na-Ca-U-karbonat minerali)
Andesine: Andezin (bir tür plajiyoklas)
Andesite: Andezit (nötür volkanik kayaç)
Andino-type margin: Andino-tipi kenar
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 6/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Andisols: Andisol toprakları
Andradite: Andradit (granat grubuna ait bir mineral)
Andrewsite: Andrevsit (demir ve bakırın bazik fosfat minerali)
Anemometre: Anemometre; Rüzgâr hızını ölçen alet
Angaralite: Angaralit (klorit grubuna ait bir mineral)
Angle of dip: Eğim açısı; Dalım açısı
Angle of friction: Sürtünme açışı
Angle of internal friction: İçsel sürtünme açışı
Angle of repose: Yığın açışı
Angle of shearing resistance: Makaslama/kesme direnci açışı
Angle of sliding: Kayma açışı
Anglesite: Anglezit (kurşun sülfat minerali)
Anglian: Angliyen (Britanya orta Pleistosen’inde bir buzul evresi)
Angular: Açısal
Angular distortion: Açısal çarpılma
Angular momentum: Açısal momentum
Angular unconformity: Açısal uyumsuzluk
Anhedral: Anhedral; Öz-şekilsiz
Anhydrite: Anhidrit (kalsiyum sülfat minerali)
Anhydrous: Susuz
Animikian: Animikiyen (erken Proterozoyik’te bir sistem)
Anion: Anyon
Anisian: Anisiyen (orta Triyas’ta bir çağı)
Anisograptidae: Anisograptidler
Anisotropic: Anizotropik; Yönlere bağımlı
Anisotropy: Anizotropi; Yönlere bağımlılık
Ankaramite: Ankaramit (ojitçe zengin bir bazalt türü)
Ankerite: Ankerit (Ca-Mg-Fe-karbonat minerali)
Anklave: Anklâv
Ankylosaurus: Ankilozorlar; Kretase dinozorlarının bir cinsi
Annabergite: Anaberjit (sulu nikel-kobalt-arsenat minerali)
Annealing: (sıcaklık muamelesi ile) Tavlamak
Annelida: Anelidler; Halkalı kurtlar
Annual release limit: Yıllık boşaltım sınır
Anod: Anot
Anomaly: Anormallık; Aykırılık; Anomali
Anorogenic granite: Anorojenik granit; Oluşumu orojenik-olmayan granit
Anorogenic: Anorojenik; Orojenik olmayan
Anorthite: Anortit (Ca-plajiyoklas)
Anorthoclase: Anortoklaz (Na-zengini mikroklin)
Anorthosite: Anortozit (hemen hemen tamamen plajiyoklastan ibaret bir kor kayaç)
Anoxia: Oksijen yetersizliği
Anoxic: Anoksik; Oksijensiz
Antagonistic effect: Bir bileşkenin parçalarının birbirine göre daha az etkili
olması
Antarctic meteorites: Antartika meteoritleri (Antartika’ya düşen meteoritler)
Antarctic Plate: Antartika Levhası
Antecambrian: Kambriyen öncesi
Antecedent drainage: Jeolojik bir yapıyı kesen bir drenaj yada vadi yatağının,
sözkonusu jeolojik yapıdan daha genç olduğunu ifade eden hipotez
Antecedent valley: Dağ yükseliminde ilksel yatağını değiştirmeksizin yatağını
derinleştirerek akan nehir oluşturduğu, dağ-yaran vadi
Anthoinite: Antoyinit (sulu bazik alüminotungstat minerali)
Anthopyllite: Antofilit (kalsiyumca-fakir bir amfibol)
Anthozoa: Anthozo’lar ; Deniz şakayıkları
Anthracite: Antrasit (en yüksek metamorfizma derecesine sahip kömür)
Anthropogene: Kuvaterner
Anthropogenic: Antropojenik: İnsan kökenli
Anthropogenically-emitted: İnsandan kaynaklanan; İnsandan kaynaklanarak yayılan
Anthropoidea: Antropoidler; Maymun ve insan gibi primatları içeren alt-ordo
Anticlinal axis: Antiklinal ekseni
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 7/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Anticline: Antiklinal
Anticline trap: Antiklinal kapan
Anticline valley: Antiklinal vadis
Anticlinorium : Antiklinoryum; Bir dizi küçük antiklinal ve senklinalden oluşan
yapı
Anti-clockwise: Saat dönüş yönüne ters yönde
Antifoamants: Köpük giderici; Köpük oluşumunu engelleyen
Antiform: Yukarı doğru kapanan yay-şekilli kayaç yapısı
Antigorite: Antigorit (bir serpantin minerali)
Anti-knock: Benzine eklenen katkı maddesi; Vuruntu önleyici
Antimicrobial: Antimikrobiyal
Antimonite: Antimonit (stibnit veya antimon sülfit)
Antimony: Antimon (veya antimuan)
Antiperthite: Antipertit (bir çeşit alkali feldispat)
Antistress mineral: Antistres minerali
Apatite: Apatit (Ca-fosfat minerali)
Apatosaurus: Apatozorlar (üst Kretase’de kaydedilen Sorisçiyen (Saurischian)
dinozoru)
Aperture: Açıklık; Apertür
Apex: Doruk
Aphanitic: Afanitik
Aphebian: Afebiyen; Kanada en-alt Proterozoik’inde bir kat
Aphelion: Afeliyon; Dünya’nın elipsoyidal yörüngesinde Güneş’ten en uzakta olduğu
nokta
Aphyric: Afirik
Aplite: Aplit
Apophsis: Apofiz
Appalachian Orogenic Belt: Apalaş Orojenik Kuşağı
Apparatus: Aygıt; Cihaz; Alet
Apparent age: Görünür yaş
Apparent cohesion: Görünür kohezyon
Apparent dip: Görünür dalım; Görünür eğim
Apparent: Aşikâr; Görünür; Belirgin
Application: Aplikasyon; Jeodezide, plan ve projeler üzerindeki bilgilerin arazide
işaretlenmesi işlemi
Approximate stress distribution: Yaklaşık gerilim dağılışı
Aptian: Aptiyen (Erken Kretase’ye ait bir çağ)
Aquaculture: Yapay yollarla tatlı ve tuzlu sularda akuatik canlı üretimini
arttırma
Aquamarine: Akuamarin
Aquatic ecosystem: Akuatik ekosistem; Su ile alakalı canlı sistemi; Su ekosistemi
Aquifer: Akifer; Sutaşır
Aquifuge: Akifüj; Sutaşımaz
Aquitanian: Akuitaniyen (Miyosen Dönemi’nin en erken çağı)
Aquitard: Akitard
Arabian Plate: Arap Levhası
Aragonite: Aragonit
Aragonit mud: Aragonit çamuru
Aratauran: Aratoran
Arch: Kemer
Arch dam: Kemer baraj
Archaebacteria: Arkeobakteriler
Archaeogastropoda: Arkeogastropodlar
Archaeosyatha: Arkeosiyatlar
Archaic: Arkaik
Archean: Arkeen
Archeozoic: Arkeozoik
Arching: Kemerlenme; Kemer şeklini alma
Archinig tendency: Kemerlenme eğilimi
Archosauria: Arkozorlar
Arctic air: Kutup havası
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 8/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Arcuate: Kavisli; Yay-şekilli
Arcuate distribution: Kavisli dağılım
Arcuate fault: Kavisli fay
Area ratio: Alan oranı
Areal extent: Alansal kapsam/uzanım
Arenaceous: Arenalı
Arenig: Arenig
Arenigian: Arenijiyen (Üst alt-Ordovisyen)
Arenite: Arenit
Areology: Areoloji
Arfvedsonite: Arfvedsonit
Argentite : Arjantit
Argillaceous: Arjilli; Arjilik; Kil içeren
Argillaceous limestone: Arjilli kireçtaşı
Argillic horizon: Arjilik zon
Argillite: Arjilit
Argon-40: Argon-40 izotopu
Aridisol: Aridisol
Ariel: Uranus I kod adlı uydu
Arkose: Arkoz
Arkosic arenite: Arkozik arenit
Arkosic wacke: Arkozik vake
Arnsbergian: Arnsberjiyen (Serpukhoviyen Dönemi’nde bir kat)
Arrester: Tutucu
Arrival time: Ulaşma zamanı; Varış zamanı
Arrowhanan: Arovhanan (Rokumara serisinde bir kat)
Arsenopyrite: Arsenopirit (Fe-As-sülfit)
Arterite: Arterit (bir tür migmatit)
Artesian: Artezyen; Basınçlı su
Artesian aquifer: Artezyen akifer
Artesian basin: Artezyen havzası; Basınçlı su havzası
Artesian pressure: Artezyen basıncı
Artesian water: Artezyen su; Basınclı yeraltı suyu
Artesian well: Artezyen kuyusu; Basınçlı su kuyusu
Arthropoda: Artopodlar; Eklemli-kanatlılar
Articulata: Artikulatlar; Brakiyopodların bir sınıfı
Artifact: İnsan eseri; İnsan yapıtı
Artifical water bodies: Yapay su yapıları
Artinskian: Artinskiyen; Permiyen Dönemi’nde bir çağ
Arundian: Arundiyen; Vizeyen Dönemi’nde bir kat
Asbestos: Asbest
Asbestos pollution: Asbest kirliliği
Asbian: Asbiyen (Vizeen Dönemi’nde bir kat)
Aseismic: Asismik; Sismik olmayan
Aseismic margin: Asismik kenar; Sismik olmayan kenar
Aseismic region: Asismik bölge; Sismik olmayan bölge
Aseismic ridge: Asismik sırt; Sismik olmayan sırt
Ash: Kül (volkanik)
Ash- flow: (Volkanik) Kül-akıntısı
Ash: (Volkanik) Kül
Ashgill: Aşgil veya Aşjil; Ordovisyen’de bir seri
Asiderite: Asiderit
Asperity: Çıkıntı; Pürüzlülük; Kabalık
Asphalt: Asfalt
Asphaltite: Asfaltit
Asselian: Aseliyen; Erken Permiyen’de bir çağ
Assemble: Kurmak; Monte etmek; Bir araya getirmek
Assembly: Montaj; Takım; Birlik; Asemble
Assimilasyon: Asimilasyon; Özümseme; Hazmetme
Assimilation-fractional crystallization: Özümseme-kesirli kristallenme
Assimilative capacity: Özümseme kapasitesi
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 9/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Associated flow rule: İlintili akma kuralı
Asteroid: Asteroid
Asterozoa: Asterozolar; Ekhinodermelerin denizyıldızlarını içeren alt-filumu
Asthenosphere: Astenosfer; Zayıflık küresi
Astrogeology: Astrojeoloji
Astronomical unit (AU): Astronomik birim; Dünya ile Güneş arasındaki ortalama
uzaklık olup yaklaşık 150 milyon km’ye eşittir
Asymmetric fold: Asimetrik kıvrım
Asymmetrical fold: Asimetrik kıvrım
Atdabanian: Atdabaniyen (alt Kambriyen’de bir kat)
Atlantic Ocean: Atlantik (Atlas) Okyanusu
Atlantic Province: Atlantik Provinzi/Bölgesi
Atlantic suite: Atlantik takımı
Atlantic-type coast: Atlantik-tipi kıyı
Atlantic-type margin: Atlantik-tipi kenar
Atmophile: Atmofil; Atmosferde bulunan
Atmosphere: Atmosfer
Atmospheric dustiness: Atmosfer tozluluğu
Atmospheric lapse rate: Atmosferik geçiş oranı
Atmospheric pollution: Atmosfer kirlenmesi
Atmospheric pressure: Atmosferik basınç; Atmosfer basıncı
Atmospheric structure: Atmosferik yapı
Atmospheric turbidity: Atmosfer bulanıklılığı
Atmospheric water: Atmosfer suyu
Atokan: Atokan; K. Amerika Pensilvaniyen’inde bir seri
Atoll: Atol (bir resif türü)
Atomic Adsorption Spectrometry: Atomik Adsorpsiyon Spektrometrisi
Atomic energy: Atom enerjisi
Atomic number: Atom numarası
Atomization: Atomizasyon; Atom haline gelme
Atrio: Çember yayı şekilli çukur
Atrophy: Dumur; Körelme
Attenuation: Güç yitimi; Zayıflama; Sönümlenme
Atterberg Limits: Atterberg Limitleri; Kıvam limitleri
Attitude: Duruş
Attribute: Sıfat; Vasıf; Nitelik
Auger: Burgu
Auger boring: Ojey delgisi; Burgu ile delme
Auger electron specktroscopy: Auger (Ojey) elektron spektroskopisi
Augite: Ojit (piroksen grubuna ait bir mineral)
Authigenic minerals: Otijen mineraller; Yerinde oluşan mineral
Autochthonous: Otokton; Yerli
Autochthonous granite: Otokton granit; Yerli granit
Autochthonous massif: Otokton masif; Yerli masif
Autocorrelation: Otokorelasyon
Autotroph: Ototrof; Kendi-kendine beslenebilen (bitki)
Auxiliary drive: Yardımcı galeri; Tali galeri
Available nutrient: Elde edilebilir besin ; Kullanılabilir besin
Avalonian Orogeny: Avaloniyen Orojenezi
Average: Ortalama
Avogadro Constant: Avogadro Sabiti
A-weighted sound level: A-ağırlıklı ses düzeyi
Axial: Eksensel; Eksenel; Eksenle ilgili
Axial culmination: Eksensel doruk; Eksen yükselimi
Axial depression: Eksensel çöküntü
Axial hinge surface: Eksen eklemi yüzeyi
Axial plane: Eksen düzlemi
Axial plane cleavage: Eksen düzlemi dilinimi
Axial rift: Eksen rift
Axial surface: Eksen yüzeyi
Axial tilt: Eksensel eğim
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 10/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Axial trace: Eksen izi
Axinite: Aksinit (nadir toprak-borosilikat minerali)
Axis: Eksen
Axis of rotation: Dönme ekseni
Axis of folding: Kıvrımlanma ekseni
Axisymmetry: Eksenel simetri
Azimuth: Azimut
Azoic: Azoyik
Azonal soil: Azonal toprak; Zonsuz toprak
Azurite: Azurit (sulu bakır-karbonat minerali)

B
B horizon: B zonu (toprakta)
B-layer: B-tabakası (sismik bir seviye olup, Yeryuvarı mantosunun en üst kısmına
karşılık gelir)
B-subduction: B-yitimi
B-tectonite: B-tektonit
B-type lead: B-tipi kurşun
B-zone: B-zonu (toprakta)
Bacillariophyceae: Basillaryofiseler; Diyatomlar
Back analysis: Geriye dönük çözümleme; Geriye dönük çözümleme analiz
Back land: Arka kara; Arkada bulunan kara
Back pressure: Geri basınç
Back-crown-roof: Tünel tavanı veya tepesi
Backfill: Ayak dolgusu
Backland: Arka bölge
Back-packing: Gerisini dolgulama
Back-reflection photography: Geri-yansıma fotografisi
Backscatter: Gerisaçılım
Backscattered ultraviolet: Geri saçılmış morötesi
Bactariogenic: Bakteriyojenik; Bakteri-kökenli
Bacteria: Bakteriler
Bacterial chemosynthesis: Bakteri kemosentezi
Baddeyite: Badeyit (zirkonyum-dioksitten oluşan bir mineral)
Badlands: Yarıntılı bayır
Baestnaesite: Baestnesit (Ce-La-karbonat minerali)
Bafflestone: Engeltaşı
Bahamite: Bahamit; Pelet-benzeri karbonat çamuru agregasından oluşan, Holosen
yaşlı Bahama çökellerine benzeyen daneli kireçtaşı
Bahiaite: Bahiayit (çoğunlukla hiperstenden oluşan bir kor kayaç)
Baikerite: Bayikerit (çoğunlukla ozoseritten oluşan bir organik bileşik)
Bailing: Balya yapmak; Paketleyip balyalamak
Bairnsdalian: Bayirnsdaliyen (GD Avustralya üst Tersiyer’inde bir kat)
Bajocian: Bajosiyen (Avrupa orta Jura’sında bir kat)
Bakerite: Bakerit (sulu kalsiyum borosilikattan oluşan bir mineral)
Balance: Denge; Terazi
Balance weight: Denge ağırlığı
Balanidae: Balanidler (Thoracica takımı ve Balanomorpha alt-takımına ait, ışınsal
simetrili, balanomorf (dibe-bağlı yaşayan, simetrik şekilli) barnakıllarının bir
familyası)
Balcombian: Balkombiyen (GD Avustralya üst Tersiyer’inde bir kat)
Balfour: Balfor (Y. Zelanda üst Triyas’ında bir seri)
Ball test: Top testi
Baltica: Baltık
Banakite: Banakit (sanidin içeren bir alkali bazalt)
Band silicate: Bant (şekilli) silikat
Band: Bant
Bandaite: Bandayit (hipersten ve labradoritten oluşan bir tür dasit)
Banded: Bantlı
Banded iron formation (BIF): Bantlı demir formasyonu (BDF)
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 11/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Banded ore: Bantlı cevher
Banded structure: Bantlı yapı
Bandylite: Bandilit (sulu bakır borat-klorür minerali)
Bar: 1. Basınç birimi; 2. Jeomorfolojik terim
Barbados earth: Barbados toprağı
Barberite: Barberit (sentetik bir Na-feldispat)
Barbertonite: Barbertonit (Mg ve Cr’un sulu karbonat-hidroksit minerali)
Barchan: Barkan
Barchanoid: Barkanoyid
Barite rosette: Barit gülü
Barite: Barit (Ba-sülfat)
Barkevikite: Barkevikit (amfibol grubuna ait bir mineral)
Barometer: Barometre
Barremian: Baremiyen; Erken Kretase’de bir çağ
Barrier: Set; Bariyer
Barrier reef: Set resif; Bariyer resif
Barranca: Baranka; Bir yanardağ ağzından eteklerine kadar inen nispeten derin ve
geniş oluk-benzeri yarık
Barrovian-type metamorphism: Barroviyen-tipi metamorfizma
Bartonian: Bartoniyen (orta Eosen’de bir çağ)
Barysphere: Barisfer; Yeryuvarının iç kısmı; Çekirdek
Baryte: Barit
Barytocalcite: Baritokalsit
Basal cleavage: Bazal dilinim; Taban dilinimi; Tabana-paralel dilinim
Basal conglomerate: Taban konglomerası
Basal pinacoid: Bazal pinakoid
Basalt: Bazalt (mafik volkanik kayaç)
Basalt glass: Bazalt camı
Basaltic dome: Bazaltik dim
Basaltic hornblende: Bazaltik hornblend
Basaltic lava: Bazaltik lâv
Basaltic layer: Bazaltik katman
Basaltic magma: Bazaltik magma
Basaltic meteorites: Bazaltik meteoritler
Basaltic rock: Bazaltik kayaç
Basaltine: Bazaltin (bir hornblend türü)
Basanite: Bazanit (bol feldispatoid içeren bir tür mafik volkanit)
Base: Baz
Base failure: Taban yenilmesi
Base level of erosion: Erozyon taban seviyesi
Base metal: Baz metal
Base peak: Baz pik; Referans pik
Base pressure distribution: Taban basıncı dağılışı
Base rock: Temel kayacı; Taban kayacı
Baseline profile: Esas alınan hat profili; Baz hattı profili; Temel profil
Basement: Taban; Temel
Basetite: Basetit (sulu uranyum fosfattan oluşan bir mineral)
Bashkirian: Başkiriyen; Pensivaniyen’de en erken dönem
Basic: Bazik
Basic rock: Bazik kayaç
Basic schist: Bazik şist
Basic soil: Bazik toprak
Basin: Basen; Havza; Çanak
Basin modelling: Havza modelleme
Basleoan: Baslöan (Y. Zelanda geç Permiyen’inde bir kat)
Bassanite: Basanit (sulu kalsiyum sülfattan oluşan bir mineral)
Bat dropping: Yarasa dışkısı
Bat guano: Yarasa guanosu
Batesfordian: Batesfordiyen (GD Avustarlya üst Tersiyer’inde bir kat)
Batholith: Batolit (>100 km2’den büyük magmatik sokulum)
Bathonian: Batoniyen (Orta Jura’da bir kat)
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 12/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Bathvillite: Batvilit (oksijenlenmiş bir hidrokarbon bileşiği)
Bathyal: Batiyal
Bathyal environment: Batiyal ortam
Bathyal zone: Batiyal kuşak
Baumhauerite: Bomhoerit (kurşun arsenik sülfit minerali)
Bauxite: Boksit
Baventian: Baventiyen (alt Pleistosen; soğuk çağ)
B-axis: B-ekseni
Bayldonite: Bayldonit (bakır ve (bazen) kurşunun bazik arsenatı)
Bayleyite: Bayleyit
Baymouth barrier: Koyağzı set
Bazzite: Bazit (skandiyum-berilyum-silikat minerali)
BDF: Bantlı Demir Formasyonu
Beach: Kumsal
Beam: Kiriş; Işık hüzmesi
Bearing: Semt açısı; Bir doğrunun grid kuzeyden saat yönünde olan açısal uzanımı;
Yön
Bearing capacity: Taşıma kapasitesi
Beaverite: Beaverit (Pb-Cu-Fe-Al’un bazik sülfatı)
Becke line test: Becke çizgi testi
Becquerelite: Bekerelit (kalsiyum ve uranyumun sulu oksiti)
Bed: Takabak; Katman
Bed rock: Taban kayacı; Anakaya
Bed separation: Tabaka ayrılması
Bedded: Tabakalı
Bedding: Tabakalanma; Katmanlanma
Bedding plane: Tabakalanma düzlemi
Bedrock: Ana kayaç
Beegerite: Begerit veya Bejerit (kurşun bizmut-sülfit minerali)
Beekmantownian: Bekmantovniyen (K. Amerika Kanada Serisi Ordovisyen’inde bir kat)
Behaviour: Davranış
Beidellite: Beidellit (smektit grubu kil minerallerinin alüminyumca-zengin bir
üyesi)
Belemnitida: Belemnitidler (nesli tükenmiş sefalopodların bir ordosu)
Belinda: Uranus XIV kod adlı uydu
Belled pier: Ucu genişletilmiş ayak
Bellingerite: Belingerit veya Belinjerit
Below detection limit: Saptama sınırı altı
Bench mark: Sabit yükseklik noktası
Bench: Basamak
Bend: Büklüm; Bükülme
Bendigonian: Bendigoniyen (Avsutralya alt Ordovisyen’inde bir kat)
Bending: Eğilme; Bükülme
Bending moment: Eğilme momenti
Bending strength: Eğilme dayanımı
Bending test: Eğilme deneyi; Eğilme testi
Beneficical use: Yararlı kullanım
Benioff Zone: Benioff Zonu
Benitoite: Benitoyit (baryum-titanyum-silikat minerali)
Benjamite: Benjamit
Benmoreite: Benmoreit (alkali bazaltik türü)
Benthic region: Deniz dibi bölgesi; Bentik bölge
Benthic storm: Bentik akıntı
Benthonic: Bentonit içeren
Benthos: Bentos; Denis dibinde yaşıyan
Bentonite: Bentonit
Bentonite slurry: Bentonit şerbeti
Benzene: Benzin
Benzene soluble organics: Benzende çözünebilen organik maddeler
Beraunite: Beronit (ferrik ve ferrüs demirin sulu bazik fosfatı)
Beriasian: Beriaziyen (Avrupa Alt Kretase’sinde bir kat)
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 13/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Berlinite: Berlinit
Berm: Palye; Dar basamak
Bern: İnsan-yapımı taraça
Berthierite: Bertiyerit (demir-antimon-sülfit minerali)
Berthonite: Bertonit
Bertrand Lens: Bertrand Merceği
Bertrandite: Bertrandit (berilyum-silikat)
Beryl: Beril
Beryllium Berilyum
Beryllonite: Berillonit
Berzelianite: Berzelyanit (bakır-selenit minerali)
Besshi-type massive sulfide deposit: Beşi-tipi masif sülfit yatak
Best available technology: En iyi kullanılabilir teknoloji; En iyi hazır teknoloji
Best practicable environmental option: En kullanışlı çevresel seçenek
Beta decay: Beta bozuşması
Beta diagram: Beta diyagramı
Beta quartz: Beta kuvars
Beta radiation: Beta ışıması
Beudantite: Bödantit (Pb-Fe-sülfat minerali)
Beyerite: Beyerit (kalsiyum-kurşun-bizmut-karbonat)
Bianca: Biyanka (Uranüs VIII kod adlı uydu)
Bianchite: Biyançit
Biaxial: Biaks; İki-eksenli
Biaxial state of stress: İki eksenli gerilim durumu
Bicarbonate: Bikarbonat
Biconical: Bikonik; İki-koniden oluşan
Bieberite: Biyeberit (sulu kobalt-sülfat minerali)
Big Bang Theory: Büyük Patlama Teorisi
Bilinear: İki doğrusal
Bilinite: Bilinit (Demir-II ve demir-III’ün sulu sülfatı)
Bimodal distribution: Bimodlu (iki-şekilli) dağılım
Binary system: İki-bileşenli sistem
Bindheimite: Bindheyimit (sulu kurşun antimonat)
Bindstone:Bağlamtaşı:
Bio-: Biyo-; “İnsan hayatı“ anlamına gelenYunanca bios kelimesinden türetilmiş,
canlı organizmalar veya işlemlere ilişkin olarak kullanılan önek.
Bioaccumulation: Biyobirikim; Biyoyoğunlaşma
Bioassay: Biodeneme
Biochemical oxygen demand: Biokimyasal oksijen ihtiyacı
Biochron: Biyokron
Biochronology: Biyokronoloji
Biocides: Biyosidler; Organizma öldürücü kimyasal madde
Bioclast: Biyoklast
Bioconcentration factor: Biyo yoğunlaşma faktörü
Biodegradable: Biyolojik olarak çürüyebilir
Bioenergetic: Bioenerjetik
Biofacies: Biyofasiyes
Biogenetic cycle: Biyojenetik döngü
Biogenic: Biyojenik
Biogeochemical cycling: Biyojeokimyasal döngü
Biogeochemical oxygen demand: Biyojeokimyasal oksijen talebi
Biogeochemistry: Biyojeokimya
Bioherm conglomerate: Biyoherm konglomerası
Bioherm: Biyoherm
Biohorizon: Biyohorizon
Biolithite: Biyolitit; Yerinde büyüyen ve sağlam, dayanıklı kayaç oluşturan
organik yapılardan oluşan kireçtaşı
Biological balance: Biyolojik denge
Biological diversity: Biyolojik çeşitlilik
Biological magnification: Biolojik büyüme/yükselme
Biological oil spill control: Biyolojik yağdöküntü denetimi
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 14/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Biological shield: Biyolojik kalkan
Biological treatment: Biyolojik arıtma/işlem
Biomagnetism: Biyomanyetizma
Biomass: Biokütle
Biomass energy: Biokütle enerjisi
Biome: Biyom
Biometry: Biyometri
Biomicrite: Biyomikrit; Mikritik matriks içinde iskelet parçaçıklarından oluşan
kireçtaşı
Biomineralization: Biyomineralizasyon; Biyomineralleşme
Biomonitoring: Biyoizlem
Biophile: Biyofil
Biosparite: Biyosparit; Spari kalsit çimentosu ile iskelet parçaçıklarından oluşan
kireçtaşı
Biosphere: Biyosfer; Canlıküre
Biostrome: Biyostrom; In-situ organizmaların tabakalı birikimi
Biostratigraphic Interval Zone: Biyostratigrafik
Biostratigraphic unit: Biyostratigrafik birim
Biostratigraphic zone: Biyostratigrafik Zon
Biostratigraphy: Biyostratigrafi
Biostrome: Biyostrom
Biota: Biyota
Biotic: Biyotik
Biotic potential: Biyolojik potansiyel
Biotite: Biyotit (siyah mika minerali)
Biotite schist: Biyotit şist
Biotope: Yaşam mekanı
Bioturbation: Biyokarıştırma; Biyotürbasyon
Biozone: Biyozon
Bipyramid: Bipiramit (İki-piramit)
Birds-eye fabric: Kuş-gözü doku
Bireflectance: Çift-yansıma
Birefringence: Çift-kırılma
Birefringence chart: Çift-kırılma grafiği
Birrimian Orogeny: Birimiyen Orojenezi
Birth rate: Doğum hızı
Bischofite: Bişofit (sulu magnezyum-klorür minerali)
Biserial: İki-serili
Bismite: Bizmit (bizmut-trioksitten oluşan nabit bizmut cevheri)
Bismuth: Bizmut
Bismuthinite: Bizmutinit (bizmut-sülfit minerali)
Bismutite: Bizmutit (bazik bizmut-karbonat minerali)
Bismutotantalite: Bizmutotantalit
Bisulcate: Bisülkat
Bit: Matkap ucu
Bitaunian: Bitoniyen (Artinskiyen katının Y. Zelanda eşleniği)
Bitheka: Biteka (İki-teka)
Bitter lake: Acı göl
Bitume: Bitüm (katı veya yarı-katı hidrokarbon)
Bitumen: Bitüm; Zift
Bituminous coal: Bitümlü kömür; Taşkömür
Bituminous schist: Bitümlü şist
Bituminous shale: Bitümlü şeyl
Bivalvia: İki-kapaklılar; İki-kavkılılar
Bixbyite: Biksibit
Black oil: Siyah yağ
Black rain: Siyah yağmur
Black smoke: Siyah duman
Black snow: Siyah kar
Black tide: Siyah gelgit
Blackriverian: Blakriveriyen
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 15/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Blade: Bıçak-ağzı
Bladed: (Kristallerde) Bıçak-ağzı habitüs; Boy-genişlik oranı 1.5/1 – 6/1 arasında
olan kristal şekli
-blast: Metamorfizma sırasında in situ kristal büyümesini göstermek için
kullanılan bir sonek
Blastability: Patlatılabilirlik
Blasthole: Patlatma deliği; Lağım deliği
Blasthole drilling: Lağım deliği delme
Blasting pattern: Patlatma düzeni
Blasting: Patlatma
Blastozoa: Blastozolar
Blind shaft: Kör kuyu; Kör şaft
Block caving: Blok göçertme
Block punch index test: Makaslama indeks deneyi
Blocking: Tıkama; Bloklama
Blocky lava: Bloklu lâv
Blocky rock: Bloklaşmış kaya; Blok-şekilli kaya
Bloedite: Blödit
Bloodstone: Kantaşı
Blow-out: Kaçak
Blow-out preventer: Kaçak önleyici
Bluegiant star: Mavidev yıldız (yüksek parlaklıkta ve yüzey sıcaklığında masif
yıldız)
Bobierite: Bobiyerit
Body: Gövde; Vücut
Body chamber: Gövde/vücut odası; Gövde locası
Body force: Cisim kuvveti
Body wave: Bünye (vücut) dalgası
Body-centered lattice: Kütle-merkezli kafes
Boehmite: Böhmit (Al-hidroksit)
Bog: Bataklık; Bataklık-benzeri yer
Boleite: Boleyit (kurşun-bakır ve gümüşün hidroksit-klorürü)
Bolindian: Bolindiyen (Avustralya üst Ordovisyen’inde bir kat)
Bolt: Cıvata
Boltwoodite: Boltvodit (sulu bazik potasyum-uranil-silikat)
Boltzmann Constant: Boltzmann Sabiti
Bomb: (Volkanik) Bomba
Bonanza: Bonanza; Zengin maden damarları yada yatakları için ABD’de de kullanılan
terim
Bond: Bağ; Yapışma
Bond strength: Yapışma dayanımı; Bağ dayanıklılığı
Bone bed: Kemik yatağı; İçinde bolca taşlaşmış kemik parçaları bulunan seviye
Boothite: Botit
Boracite: Borasit
Borax: Boraks
Boreal: Boreal
Bored pile: Sondaj kazığı
Borehole: Sondaj deliği
Borehole pressure: Delik içi basıncı
Borickite: Borikit (kalsiyum ve demirin sulu bazik fosfatı)
Boring: Sondaj yapma
Boring depth: Sondaj derinliği
Boring log: Kuyu, sondaj logu
Boring machine: Sondaj makinası
Boring rig: Sondaj aleti
Bornite: Bornit (bakır-demir-sülfit minerali)
Boroarsenate: Boroarsenat
Borrow: Alıntı
Bortonian: Bortoniyen (Y. Zelanda alt Tersiyer’inde bir kat)
Botallackite: Botalakit (sulu bazik bakır-klorür)
Bothriocidaroida: Botriyosidaroyidler (ekinodermlerin küçük bir ordosu)
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 16/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Botrygen: Botrijen (magnezyum ve demir (III)’ün sulu bazik sülfatı)
Botryoidal: Batriyoidal; Böbrek-benzeri ve kabuk şeklinde oluşmuş cevher yapısı
Bottom heave: Taban kabarması
Bottom lands: Alçak araziler
Bottom subsidence: Taban subsidansı; Taban gömülmesi
Boudinage: Budinaj; Sucuk yapısı; Sucuklanma
Bouguer anomaly: Bouger (Boger) anomalisi
Bouguer correction: Bouger (Boger) düzeltmesi/indirgemesi
Bouguer cylinder: Bouguer silindiri
Bouguer effect: Bouger (Boger) etkisi
Bouguer gravity: Bouguer gravitesi (bir referans yüzeydeki teorik bir gravite
değerine serbest-hava gravite düzeltmesi ve Bouguer gravite düzeltmesi eklenerek
elde edilen, yüzeyde bir P noktasındaki gravite değeri)
Bouguer plate: Bouguer levhası
Boulangerite: Bolanjerit (kurşun-antimon-sülfit minerali)
Boulder: Blok boyutunda parça; Büyük parça; İri çakıl
Bouma sequence: Bouma sekansı; Bouma istifi
Boundary condition: Sınır koşulu
Boundary constraint: Sınır kısıtlaması
Boundary element: Sınır elemanı
Boundary value: Sınır değeri
Bournonite: Burnonit veya Bornonit
Boussingaultite: Bousingoltit (amonyum ve magnezyumun sulu sülfatı)
Bowen’s reaction series: Bowen reaksiyon serisi
Box caisson: Yüzen keson
Box fold: Kutu (şekilli) kıvrım
Boxwork: Boksvörk
Braced excavation: Kaplanmış kazı (çukur)
Brachia: Brakiya
Brachial plates: Brakiyal plak
Brachiole: Brakiyol
Brachiopoda: Brakiyopodlar
Brachiosaurus: Brakiyozorlar; Soropodlar
Brachyanticline: Brakiantiklinal; Kısa-kemer şekilli antiklinal; Bodur antiklinal
Brachysyncline: Brakisenklinal; Kısa-tekne şekilli senklinal; Bodur senklinal
Brackebuschite: Brakebuşit (kurşun-manganez-demirin sulu vanadatı)
Brackish: Acı su; Hafif tuzlu su
Bradfordian: Bradfordiyen
Bradleyite: Bradleyit (sodyum ve magnezyumun fosfat ve karbonatı)
Bragg Equation: Bragg Eşitliği
Bragg Law: Bragg Yasası
Braggite: Bragit (platinyum-sülfit minerali)
Braiding: Örgü
Branching decay: Dallanan bozuşma
Brandtite: Brandtit (kalsiyum ve manganezin sulu arsenatı)
Brannerite: Branerit
Braunite: Bronit (mangenez-oksit minerali)
Bravais lattice: Bravais kafesi
Bravais rule: Bravais kuralı
Bravoite: Bravoyit (nikel ve demirin sülfit minerali)
Brazilianite: Brazilyanit (sodyum ve alüminyumun bazik fosfatı)
Breccia: Breş
Breeder: Üretim reaktörü
Breit: Yayvan
Breithauptite: Breyithoptit (nikel-antimonit minerali)
Breunnerite: Brünerit (magnezyum-demir-manganez karbonat)
Brewserite: Brevserit (zeolit grubuna ait bir mineral)
Bridging: Köprüleme
Brioverian: Briyoveriyen (Britanya üst Proterozoiğinde bir kat)
Britholite: Britolit (nadir toprak element-fosfat minerali)
British classification of particle size: İngiliz dane-boyu sınıflaması
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 17/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Brittle: Gevrek; Kırılgan
Brittle deformation: Gevrek (kırılgan) deformasyon
Brittle rock: Gevrek kayaç; Kırılgan kayaç
Brittleness: Gevreklik; Kırılganlık
Broad: Geniş; Yayvan
Brochanite: Brokanit (bazik bakır-sülfat)
Bromlite: Bromlit (baryum ve kalsiyum karbonat minerali)
Bromyrite: Bromirit (gümüş-bromür minerali)
Brontosaurus: Brontozorlar; Apatozorlar
Bronze: Bronz (bakır-kalay alaşımı)
Bronzite: Bronzit (ortopiroksen grubuna ait bir mineral)
Brookite: Brokit (Ti-dioksit minerali)
Brown coal: Linyit; Esmer kömür; Kahverengi kömür
Brown earth: Kahverengi toprak
Brown podzolic soil: Kahverengi podzolik toprak
Brown smoke: Kahverengi duman
Brucite: Brusit (magnezyum-hidroskit minerali)
Brugnatellite: Brugnatelit
Brunhes: Brunes ; Kuvaterner’de son normal polarite kronu
Brunton Compass: Brunton Pusulası
Brushite: Bruşit (sulu asidik kalsiyum fosfat minerali)
Bryozoa: Bryozolar
Buckle folding: Flambaj (Bukle) kıvrımlanma
Buckling: Büklüm; Burkulma; Belverme
Buckling failure: Burkulma yenilmesi
Buckminsterfullerene: Bukminsterfuleren
Buetschliite: Bütşilit
Buganda-Toro-Kibalian Orogeny: Buganda-Toro-Kibaliyen Orojenezi
Buildable: İnşaata elverişli
Buildable area: İnşaata elverişli alan
Building pit: Temel çukuru
Built environment: Mamur çevre
Bulitian: Bulitiyen
Bulk: Kütle halinde; Yığın
Bulk density: Hacim yoğunluk; Kütle/yığın yoğunluğu
Bulk minerals: Hacim mineralleri
Bulk modulus: Hacim modülü
Bulk modulus: Hacimsel modül
Bulk unit weight: Kütle birim hacim ağırlığı
Bulkhead: Palplanş perdesi
Bulking coefficient: Hacimce artış katsayısı
Bullard Discontinuity: Bullard Süreksizliği
Bullet train: Sürat treni
Bump: Patlama
Bunsenite: Bunsenit (nikel-monoksit minerali)
Buoyancy: Yüzme yeteneği; Boyansi
Burden: Örtü kalınlığı
Burdigalian: Burdigaliyen; Erken Miyosen’de bir çağ olup 21.5-16.3 My aralığını
kapsar
Burial metamorphism: Gömülme metamorfizması
Buried soil: Gömülü toprak
Burkeite: Burkeyit (sodyumun sülfat ve karbonatı)
Burrow: Organizmaların beslenme, yaşama ve göç faaliyetleri sırasında
oluşturdukları fosil iz
Burst: Patlama; Püskürme
Buttress: Topuk
Burzyan: Burziyan
Butlerite: Butlerit
Butte: Aşınma nedeniyle bağlantısız kalmış, tepesi düzleşmiş tepe; Şahin tepesi
Buttgenbachite: Butgenbakit veya Butjenbakit
Bypass: Yan geçit
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 18/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Bysmalith: Bismalit; Yaklaşık silindirik şekilli plüton; Plüton tıpası
Bytownite: Bitovnit (plajiyoklaz serisinde bulunan bir mineral)

C
C-14: Karbon 14 izotopu
C-14 dating: C-14 yaş tayini
C-horizon: (Toprakta) C-zonu
C-layer: C-tabakası
Cable: Kablo; Halat
Cable drilling: Darbeli sondaj; Kablo sondajı
Cabot control: Kabot denetimi
Cacoxenite: Kakoksenit (sulu bazik demir-fosfat minerali)
Cadastral map: Kadastral harita (arazi parsellerinin büyüklüğünü ve sınırlarını
hassas bir şekilde gösteren harita)
Cadwaladerite: Kadvaladerit (sulu bazik alüminyum-klorür minerali)
Caerfai: Kaerfayi (Kronostratigrafide Kambriyen devrine ait en erken dönem)
Cafemic: Kafemik (kalsiyum, demir ve magnezyum içeren magma veya bir kor kayaç
için kullanılan simgesel bir terim)
Cahnite: Kahnit (kalsiyum-borat ve arsenat minerali)
Cairngorm: Kairngorm (bir tür topaz minerali)
Caisson: Keson
Calabrian: Kalabriyen (erken Pleistosen katı)
Calaite: Kalayit (türkuaz için kullanılan alternatif ad)
Calamine: Kalamin (smitsonit için kullanılan alternatif ad)
Calc-alkali rock: Kalk-alkali kayaç
Calc-alkaline: Kalk-alkali
Calcarea: Kalsi-süngerler; Süngerlerin Kambriyen’den günümüze uzanan bir sınıfı
Calcarenite: Kalkarenit; Çoğunlukla kum-boyutunda kalsiyum karbonat danelerinden
(karbonat kumu) oluşan kireçtaşı
Calcareous ooze: Kalkerli çamur
Calcareous soil: Kalkerli toprak
Calceolid: Bireysel yaşayan bir mercan
Calcic horizon: Kalsik zon
Calcic series: Kalsik seri
Calcichordates: Kalkerli dış iskelete sahip bir grup Paleozoik hayvanı
Calcification: Kalsifikasyon
Calcilutite: Kalsilütit; Taşlaşmış kalker çamurundan (kireç çamuru) oluşan
kireçtaşı
Calcioferrite: Kalsiferrit
Calciovolborthite: Kasiyovolbortit
Calcirudite: Kalsirüdit; Esas olarak kum-boyutundan daha büyük kalsiyum karbonat
parçalarından (=karbonat konglomerası) oluşan kireçtaşı
Calcisiltite: Kalsisiltit
Calcisphere: Kalsisfer; Büyük ihtimalle alg sporlarından oluşan, silt- veya kum-
boyutunda berrak spari kalsit küreleri
Calcispongea: Kalsi-süngerler; Süngerlerin Kambriyen’den günümüze uzanan bir
sınıfı
Calcite compensation depth (CCD): Kalsit dengeleme derinliği
Calcite: Kalsit (Ca-karbonat minerali)
Calcium feldspar: Kalsiyum feldispat
Calcium hydroxide: Kalsiyum hidroksit
Calclacite: Kalklasit (kalsiyum sulu klorasetat minerali)
Calclithite: Kalklitit; Daha yaşlı, taşlaşmış kireçtaşlarının parçalarından
oluşankayaç
Calcrete uranium: Kalkrit uranyum
Calcrete: Kalkrit; Kaliş
Calc-silicate: Kalk-silikat
Calc-sinter: Kalk-sinter
Caldera: Kaldera; 1-100 km çapında dairemsi volkanik çöküntü bacası
Caledonian Orogeny: Kaledoniyen Orojenezi; Norveç’ten İskoçya’ya kadar etkin olmuş
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 19/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
olan Devoniyen öncesi dağ oluşumu
Caledonite: Kaledonit
Calendonides: Kalendonidler
Calibration: Kalibrasyon; Ayarlama
Caliche: Kaliş; Kalkrit
Caliche conglomerate: Kaliş konglomerası
Calichnia: Üreme amaçlı bırakılmış fosil iz yapısı
California bearing ratio: Kaliforniya taşıma oranı
Californite: Kalifornit (yeşime benzeyen vezüviyanitin bir çeşidi)
Callaverite: Kalaverit (Au-tellürit minerali)
Callisto: Kalisto; Jüpiter IV kod adlı uydu
Callovian: Kaloviyen (Avrupa orta Jura’sında bir kat)
Calorific value: Kalorifik değer
Calsification: Kalsitleşme
Calypso: Kalipso; Satürn XIV kod adlı uydu
Calyptoptomida: Kaliptoptomidler
Calyx: Kaliks; Pelmatozoan ekinodermlerin plakla kaplı fincan şekilli gövdesi
Cambic horizon: Kambik zon
Cambrian: Kambriyen; Paleozoyik zamanın 570-510 My aralığını kapsayan altı
devrinden ilki
Camera: Kamera
Cameral Fluid: Kamera sıvısı
Camerata: Crinoidlerin bir alt-sınıfı
Camouflage: Kamuflaj
Campanian: Kampaniyen; Kretase’de bir kat olup 83-74 My aralığını kapsar
Camptonite: Kamptonit (esas olarak plajiyoklas ve barkevikitten oluşan, koyu-
renkli, orta-kristalli bir kor kayaç)
Canada balsam resin: Kanada balzam reçinesi
Canadian: Kanadiyen; K. Amerika alt Ordovisyen’inde bir seri
Cannel shale: Kanal şeyli
Cantilever sheet pile: Konsol panplanş perdesi
Cantilever walk: Konsol duvar (betonarme)
Canyon: Kanyon; Derin vadi
Capacity: Kapasite
Capillarity: Kılcallık; Kapilarite
Capillary: Kılcal
Capillary action: Kılcal etkinlik; Kılcal aksiyon
Capillary head: Kapilar yük
Capillary moisture: Kılcal nemlilik
Capillary presure: Kılcal basınç
Capillary rise: Kapilar yükselim
Capillary water: Kılcal su
Capillary zone: Kılcal zon
Capitanian: Kapitaniyen (Zekştayn (Zechstein) döneminde bir kat)
Cappelenite: Kapelenit
Capped earth pillars: Peribacaları
Caradoc: Karadok (üst Ordovisyen’de bir seri)
Carat: Karat
Carbide: Karbit
Carbon: Karbon
Carbon absorption: Karbon soğurması
Carbon cycle: Karbon döngüsü
Carbon dioxide: Karbon dioksit
Carbon isotops: Karbon izotopları
Carbon monoxide: Karbon monoksit
Carbon steel: Karbon çelik
Carbonaceaus chondrite: Karbonlu kondrit
Carbonado: Karbonado (koyu-renkli, ince-daneli elmas agregası)
Carbonate: Karbonat
Carbonation: Karbonasyon; Karbonatlaşma
Carbonatite: Karbonatit (kalsit ve diğer karbonat-minerallerince zengin, manto
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 20/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
kökenli olduğu kabul edilen nadir kor bir kayaç)
Carbon-dating: Karbon yaş-tayini
Carboniferaus: Karbonifer
Carbonization: Karbonizasyon
Carcinogenes: Kanser yapıcı
Cardinal: Kardinal
Caribbean Plate: Karayip Levhası
Carlsbad twin: Karlsbad ikizi
Carlsberg Ridge: Karlsberg Sırtı
Carme: Karme (Jüpiter XI kod adlı uydu)
Carminite: Karminit (kurşun ve demirin bazik arsenat minerali)
Carnallite: Karnalit (sulu potasyum ve magnezyum klor minerali)
Carnian: Karniyen (Triyas’a ait bir çağ)
Carnivora: Etçiller; Karnivorlar
Carnivore: Etçil
Carnosaur: Karnozor
Carnotite: Karnotit (potasyum ve uranyumun sulu vanadatı)
Carpentarian: Karpentariyen
Carpholite: Karfolit (sulu manganez-alüminyum-silikat minerali)
Carphosiderite: Karfosiderit
Carrara marble: Karara mermeri
Carrying capacity: Taşıma kapasitesi
Cartesian coordinates: Kartezyen koordinatlar
Cartography: Kartografi
Caryinite: Karyinit
Cased hole: Kaplanmış sondaj kuyusu (deliği)
Casing: Kaplama; Kutu içine alma; Çevirme
Cassadagon: Kasadagon (Jeolojik zamanda Orta-Üst Devoniyen)
Cassidyite: Kasidyit (kalsiyum-nikel-magnezyumun sulu fosfatı)
Cassiterite: Kasiterit (kalay dioksit minerali)
Cast in-place concrete pile: Yerinde dökülen beton kazık
Cast iron: Dökme demir
Castalia: Kastalya (Güneş sisteminde yeryuvarına-yakın bir asteroid)
Castlecliffian: Kastelklifiyen (Y. Zelanda Kuvaterner’inde bir seri)
Castlemainian: Kastelmayiniyen (Avustralya alt Ordovisyen’inde bir kat)
Cat’s eye: Kedigözü
Cataclasis: Kataklaz
Cataclasite: Kataklasit
Cataclastic: Kataklastik
Catalytic converter: Katalitik dönüştürücü
Catalytic mufflers: Katalitik susturucu
Catapleiite: Katapleit (Na-Ca-Zr’un sulu silikat minerali)
Catch basin: Tutma hücresi
Catchment area: Hizmet alanı
Catchment basin: (Su) Tutma havzası
Cathode: Katod
Cathodic protection: Katodik koruma
Cathodoluminescence: Katodoluminesans
Cation exchange: Katyon değişimi
Cation: Katyon
Cation-exchange capacity (CEC): Katyon-değişim kapasitesi
Cautleyan: Kotleyan; Ordovisyen’de bir kat
Cavability: Göçebilirlik
Cave: Mağara; Oyuk
Cavern: Oyuk; Geniş yeraltı açıklığı
Caving: Göçme; Göçertme
Cavity: Boşluk; Oyuk
Cay: Kay; Mercan yada kumdan oluşmuş küçük, düz deniz adası
Cayugan: Kayugan; K. Amerika Siluriyen’inde bir seri
CBS: Coğrafik Bilgi Sistemi
CCD: Kalsit Dengeleme Derinliği
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 21/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
CEC: Katyon Değişim Kapasitesi
Cell: Hücre
Cell pressure: Hücre basıncı
Cellular cofferdam: Hücreli batardo
Cellular dolomite: Boşluklu/gözenekli dolomit
Cement stabilization: Çimento stabilizasyonu
Cement: Çimento
Cementation: Çimentolanma
Cenozoic: Senozoyik
Census: Nüfus sayımı
Central: Merkezi; Merkezsel
Central business district: Merkezi iş bölgesi
Central massif: Merkez masif
Central nervous system: Merkezi sinir sistemi
Centrally loaded footing: Birleşik temel
Centric loading: Merkezi yükleme
Centroceratida: Sentroseratidler (sefalopodların bir ordosu)
Centrum: Merkez; Orta
Cephalopoda: Sefalopodlar
Ceratites: Seratitler
Ceratoid: Seratoid
Ceratopsida: Seratopsidler
Cesspool: Lağım çukuru
C.G.S. System: C.G.S. Sistemi
Chadian: Çadiyen/Kadiyen (Vizeyen Döneminde bir çağ)
Chain of volcanoes: Volkan zinciri
Chalcedony: Kalsedon (kriptokristalin silika)
Chalchanthite: Kalkantit (sulu bakır-sülfat minerali)
Chalcoalumite: Kalkoalümit (bakır ve alüminyumun sulu bazik sülfatı)
Chalcocite: Kalkosit (bakır-sülfit minerali)
Chalcocyanite: Kalkosiyanit (bakır-sülfat minerali)
Chalcolite: Kalkolit (ikincil bakır-uranyum sulu fosfat minerali)
Chalcomenite: Kalkomenit (sulu bakır-selenit minerali)
Chalcophanite: Kalkofanit (sulu çinko-demir-manganez-oksit minerali)
Chalcophile: Kalkofil; Kükürde duyarlı
Chalcopyrite: Kalkopirit (bakır-demir-sülfit minerali)
Chalcopyrrohite: Kalkopirotit/kalkopirotin (demir-sülfit minerali)
Chalcosiderite: Kalkosiderit (Cu-Fe-Al’un sulu bazik fosfat minerali)
Chalcosine: Kalkosin/kalkosit
Chalcostibite: Kalkostibit (bakır-antimon-sülfit minerali)
Chalk: Tebeşir (taşı); Esas olarak kokolit ve foraminiferler gibi
mikroorganizmaların kalkerli iskeletlerinden oluşan ince-daneli ve gözenekli bir
kayaç
Chalybdite: Kalibdit (sideritin diğer adı)
Chamber: Oda; Loca
Chamosite: Kamosit (klorit grubunun bir üyesi)
Chamovnicheskian: Kamovniçeskiyen (Kasimoviyen Döneminde bir kat)
Champlainian: Kamplayiniyen (K.Amerika orta Ordovisyen’inde bir seri)
Chandler wobble: Chandler yalpalaması
Changxingian: Kangksinjiyen; Geç Permiyen Devri’nde son çağ
Channel and vug porosity: Kanal ve boşluk gözenekliliği
Channel fill: Kanal dolgusu
Channel: Kanal; Dar akıntı yatağı; Dar geçiş yolu
Channelization: Kanal oluşması
Chaos: Kaya karmaşığı
Characteristic: Karakteristik; Özyapısal
Characteristic curve: Karakteristik eğri
Charniodiscus: Karniyodiskus (bir Ediakara (Avustralya) fosili)
Charon: Plüto’nun uydularından birisi
Charophyceae: Yosunlara ait bir sınıf
Chart: Abak
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 22/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Chattian: Katiyen/Çatiyen (Oligosen Dönemi’nde son çağ)
Chautauquan: Kotokuan (K. Amerika üst Devoniyen’inde bir seri)
Chazyan: Kazyan (K. Amerika orta Kamplayiniyen Ordovisyen’inde bir kat)
Check dam: Kontrol bendi
Chelate: Şelat
Chelation: Şelasyon veya Şelat oluşumu
Chemical mutagens: Kimyasal mutagenler
Chemical oxygen demand: Kimyasal oksijen ihtiyacı
Chemical pollution: Kimyasal kirlenme
Chemical treatment: Kimyasal mumamele; Kimyasal işlem
Chemical weathering: Kimyasal ayrışma; Kimyasal bozunma
Chemocline: Kemoklin
Chemosynthesis: Kemosentez
Chenevixite: Çeneviksit (bakır ve demirin sulu bazik arsenat minerali)
Cheremshanskian: Çeremşanskiyen; Başkiriyen Dönemi’nde bir kat
Chernozem: Çernozem; Siyah toprak; Ilıman kuşaklarda oluşan Molisol grubunda bir
toprak
Chert: Çört
Chert nodule: Çört yumrusu/nodülü
Chestarian: Çestariyen; K.Amerika Misisipiyen’inde bir seri
Chevkinite: Çevkinit (Fe-Ca-nadir toprak elementlerin silikotitanat minerali)
Chevron fold: Şevron kıvrımı; Akordiyon kıvrım; Zik-zak kıvrım ; V biçimli
kıvrım
Chewtonian: Çevtoniyen; Avustralya alt Ordovisyen’inde bir kat
Chiastolite: Çiyastolit; Andalüzit
Childproof: Çocuklara dokunmaz; Cocuklara zararsız; Cocuklara tehlikesiz
Childrenite: Çildrenit (sulu bazik Fe-Mg-Al-fosfat minerali)
Chimney: Baca
Chimney effect: Baca etkisi
Chimney rock: Peribacası
China clay: Çin kili
Chinastone: Çintaşı
Chiolite: Çiyolit (kriyolite benzeyen bir mineral)
Chiron: Çiron; Güneş sisteminde bir asteroid
Chiroptera: Uçan memeliler ordosu ; Yarasalar
Chisel: Keski
Chisel bit: Keski ucu
Chitin: Kitin
Chitinodendron Fransonianum: Prekambriyen’den bilinen tek-hücreli organizmalar
Chiviatite: Çiviatit (kurşun ve bizmut-sülfit minerali)
Chloanthite: Kloantit (nikel-arsenit minerali)
Chlomangaokalite: Klomangoakalit (K-Mn-klorür minerali)
Chloralgal: Yeşil alglerle ilişkili
Chlorapatite: Klorapatit
Chlorination: Klorlama
Chlorine demand: Klor gereksinimi
Chlorine residual: Klor kalıntısı
Chlorine: Klor
Chlorite: Klorit (filosilikat mineral grubu)
Chloritoid: Kloritoyit (nezosilikatların bir üyesi)
Chlorocalcite: Klorokalsit (K-Ca-klorür minerali)
Chlorofluorocarbon: Kloroflüorokarbon
Chlorofluorocarbons CFC’s: Klorofluorokarbon
Chloromagnesite: Kloromanyezit
Chlorophoenicite: Klorofonisit
Chlorophyll: Klorofil
Chlorophyta: Yeşil algler
Chlorothionite: Klorotiyonit
Chloroxiphite: Kloroksifit
Chlorozoan: Yeşil alg, molüsk ve hermatipik mercan birlikteliği
Chock: Domuzdamı
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 23/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Chokierian: Kokiyeriyen (Serpukhoviyen Dönemi’nde bir kat)
Chondrite: Kondrit (taşsı meteorit)
Chondritic unfractionated reservoir (CHUR): Kondritik kesirlenmemiş hazne
Chondritik model (veya Condritic earth model): Kondritik model
Chondrodite: Kondrodit (hümit grubu minerallerin bir üyesi)
Chondrule: Kondrül
Choquette and Pray Classification: Choquette ve Pray Sınıflaması
Chordata: Notokorda (bükülür çubuk şekilli doku) sahip organizmaları içeren geniş
bir filum
Cohort: Kohort: Aynı yaşlı takson veya bireylerin oluşturduğu grup
Chromatography: Kromatografi
Chrome diopside: Krom diyopsit
Chromite: Kromit (Fe-Cr-oksit)
Chromosome: Kromozom
Chron: Kron
Chronostratigrafik unit: Kronostratigrafik birim
Chronostratigraphic scale: Kronostratigrafik ölçek
Chronozone: Kronozon; Çağ kuşağı
Chronstratigraphy: Kronostratigrafi
Chrysoberyl: Krizoberil
Chrysocolla: Krizokol
Chrysophyceae: Altın renkli algler
Chrysoprase: Krisopraz
Chrysotile: Krizotil (serpantin grubuna ait bir mineral)
Churchillian Orogeny: Churchillian Orojenezi
Chute: Oluk
Cinder cone: Dışık (sinder) konisi
Cinder: Sinder; Dışık
Cinnabar: Zinober (Hg-sülfit minerali)
CIPW norm calculation: CIPW norm hesabı
Circuit: Devre
Circular failure: Dairesel yenilme; Dairesel kayma
Circular process: Dairesel işlem; Dairesel proses
Circulation system: Dolaşım sistemi; Sirkülasyon sistemi
Cirque: Sirk (buzyalağı)
Cirripedia: Siripedler (krustaselerin bir sınıfı)
Cistern: Sarnıç
City core: Kent merkezi
Clarain: Klarin (bir kömür maserali)
Clarence: Klarens (Y.Zelanda alt Kretase’sinde bir seri)
Clarification: Durultma
Clarke of concentration: Konsantrasyon klarkı
Clarkeite: Klarkeyit (sulu Na-Ca-Pb-U-oksit minerali)
Class action: Grup davası
Classification of soils: Zeminlerin sınıflandırılması; Toprakların
sınıflandırılması
Classification: Sınıflandırma; Sınıflama
Clast: Klast; Parça; Kırıntı
Clastic rock: Klastik kayaç; Kırıntılı kayaç
Clastic sediments: Klastik sedimentler; Kırıntılı sedimentler
Claudetite: Klodetit (arsenik-oksit minerali)
Clausthalite: Klostalit (kurşun-selenit minerali)
Clay: Kil
Clay mineral: Kil minerali
Clay-bearing: Kil-içeren; Kil-taşıyan
Clayey: Killi
Claystone: Kiltaşı
Clean sand and gravel: Temiz kum ve çakıl
Clean technologies: Temiz teknolojiler
Clearance angle: Boşluk açışı
Clearence: Açıklık; Boşluk
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 24/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Cleavage: Dilinim; Klivaj
Cleavage fan: Dilinim yelpazesi; Klivaj yelpazesi
Cleavage foliation: Dilinim yapraklanması; Klivaj foliasyonu
Cleavage plane: Dilinim düzlemi; Klivaj düzlemi
Cleavelandite: Kleavelandit (albitin bir türü)
Cliachite: Kliyaçit
Clifdenian: Klifdeniyen; Y. Zelanda üst Tersiyer’inde bir kat
Cliff: Yar; Uçurum
Climate Classification: İklim Sınıflaması
Clinker: Dışık; Cüruf
Clino: Klino-
Clinoamphibole: Klinoamfibol (monoklinik amfibol)
Clinochlore: Klinoklor
Clinoclase: Klinoklaz
Clinoenstatite: Klinoenstatit
Clinoferrosilite: Klinoferrosilit
Clinohedrite: Klinohedrit
Clinohumite: Klinohümit
Clinometer: Klinometre; Eğim ölçer
Clinoptilolite: Klinoptilolit
Clinopyroxene: Klinopiroksen
Clinozoisite: Klinozoisit
Clinton Ironstone: Klinton Demirtaşı
Clintonite: Klintonit
Clockwise: Saat dönüşü yönünde
Close-joints cleavage: Sık eklemli dilinim
Closed basin: Kapalı havza
Closed-end caisson: Kapalı uçlu (yüzen) keson
Closed fold: Kapalı kıvrım
Closed system: Kapalı sistem
Closure: Kapanma; Kapanım
Cloud classification: Bulut sınıflaması
Cloud seeding: Bulut tohumlama
Cluster development: Küme imar; Küme gelişimi
Cnidaria: Sölenteralar
Coagulation: Pıhtılaştırma
Coal: Kömür
Coal bump: Kömür pallaması
Coal face: Kömür aynası
Coal lithotype: Kömür litotipi
Coal maceral: Kömür maseralı
Coal measures: Kömür yan kayaçları
Coal-maceral group: Kömür-maseral grubu
Coal rank: Kömür kalitesi
Coal seam: Kömür seviyesi; Kömür damarı
Coal-water mixture: Kömür- su karışımı
Coalification: Kömürleşme
Coarse: İri; kaba
Coarse particulate organic matter: İri-parçacıklı organik madde; İri-daneli
organik madde
Coarse sand: Kaba-daneli kum; İri-daneli kum
Coarse-grained: İri daneli
Coarse-grained soil: İri daneli zemin
Coastal watershed: Kıyı su bendi
Coastal zone management: Kıyı bölgesi yönetimi
Coating: Kaplama; Sıvama
Coaxial: Aynı eksenli
Cobalt: Kobalt
Cobalt ocher: Kobalt okr
Cobalt pyrites: Kobalt pirit
Cobaltic: Kobaltik (Co (III) için alternatif isim)
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 25/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Cobaltite: Kobaltit (kobalt-arsenik-sülfit minerali)
Cobaltocalcite: Kobaltokalsit
Cobaltomenite:Kobaltomenit
Cobaltous: Kobaltoz
Cobble: Çakıl; İri taş
Cobellite: Kobelit (kurşun-antimon-bizmut-sülfit minerali)
Coccolithophorids: Kokolitoforidler; Tek-hücreli, denzel, planktonik alglere ait
bir grup
Coccoliths: Kokolitler
Cochiti: Gilbert terslenmiş kronunda normal polarite alt-kronu
Cocinerite: Kosinerit
Cocos Plate: Kokos Levhası
Codisposal: Aynı-anda tasfiye; Birleşik tasfiye
Coefficient: Katsayı
Coefficient of active earth pressure: Aktif toprak basıncı katsayısı
Coefficient of compressibility: Sıkışma katsayısı
Coefficient of consolidation: Konsolidasyon katsayısı
Coefficient of curvature: Eğrilik katsayısı
Coefficient of earth pressure at rest: Sükunetteki toprak basıncı katsayısı
Coefficient of gradation: Boylanma katsayısı
Coefficient of friction: Sürtünme katsayısı
Coefficient of permeability: Geçirgenlik katsayısı; Geçirimlilik katsayısı
Coefficient of haze: Sis katsayısı
Coefficient of passive earth pressure: Pasif toprak basıncı katsayısı
Coefficient of permeability: Geçirimlilik katsayısı
Coefficient of uniformity: Tekdüzelik katsayısı
Coefficient of viscosity: Viskozite katsayısı; Ağdalılık katsayısı
Coefficient of volume change: Hacimsel değişim katsayısı
Coefficient of determination: Belirleme katsayısı
Coelenterata: Sölenteralar
Coelophysis: Kölofiz (K. Amerika Geç Jura’sında kaydedilen ilk etçil dinozor)
Coelurosauria: Kölurozorlar (Teropod dinozorlarına ain bir alt-ordo)
Coesite: Koesit/sözit (kuvarsın yüksek basınçlarda oluşan bir çeşidi)
Cofactor: Eş çarpan
Coffinite: Kofinit (uranyum-silikat minerali)
Cogeneration: Aynı-anda üretim; Birleşik üretim; Birleşik türeme
Cohenite: Kohenit (demir-nikel-kobalt-karbit minerali)
Cohesion: Kohezyon
Cohesionless: Kohezyonsuz
Cohessionless soil: Kohezyonsuz zemin
Cohesive: Kohezyonlu
Cohesive soil: Kohezyonlu zemin
Cohort: Grup
Cohort survival method: Grup yaşamlılık yöntemi
Coke: Kok
Coking coal: Kok kömürü
Cold fumarole: Soğuk tüten; Soğuk fümarol
Colemanite: Kolemanit (sulu kalsiyum-borat minerali)
Coliform bacteria: Koliform bakteriler
Collapse: Çökme; Göçme
Collapsing soil: Çöken zemin
Collection network: Toplama şebekesi
Collectors: Kollektör; Toplayıcı
Collinite: Kolinit (vitrinit grubunda bir maseral)
Collinsite: Kolinzit (kalsiyum-magnezyum-demir-fosfat minerali)
Colloform banding: Kolloform bantlanma
Colloid: Koloyid
Collophane: Kolofan
Colluvial: Kolüviyal
Colluvium: Kolüviyum
Color index: Renk indeksi; Renk indisi
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 26/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Color indices: Renk indeksleri; Renk indisleri
Colorimetric Analysis: Kolorimetrik Analiz
Columbite: Kolumbit (Fe-Mn-Ta-Nb-oksit minerali)
Columella: Kolumela
Column: Kolon; Direk; Sütun
Columnar: Kolumnar ; Kolonsu
Columnar jointing: Sütunsal eklemlenme; Kolonsal çatlama; Kolumnar eklemlenmesi
Columnar section: Kolon kesit
Colusite: Kolüzit (Cu-As-V-Fe-Te-sülfit minerali)
Comanchean: Komançeyan (K. Amerika alt Kretase’sinde bir seri)
Combined footing: Birleşik temel
Combined sewer: Birleşik kanalizasyon
Comely Epoch: Komeli Dönemi
Comet: Kuyruklu yıldız
Commercial quality: Ticari kalite
Comminution: Ufalama
Common lead: Yaygın kurşun
Common strontium: Yaygın stronsiyum
Community: Topluluk
Compactness: Sıkılık
Compacted: Sıkıştırılmış
Compaction pile: Kompozit kazık
Compaction test: Kompaksiyon deneyi
Compaction: Kompaksiyon; Sıkıştırma
Compartment: Bölme
Compass bearing: Pusula yönü
Compatibility: Uyumluluk
Competence: Sertlik; Sağlamlık
Competent: Dayanımlı; Sağlam; Sert
Competent bed: Dayanımlı tabaka; Sağlam tabaka; Sert tabaka
Competent rock: Dayanımlı kayaç; Sağlam kayaç; Sert kayaç
Complex: Karmaşık; Karmaşa; Kompleks
Complex organic mixture: Karmaşık organik karışım
Complex twins: Kompleks ikizler
Complex variables: Karmaşık değişkenler
Compliance: Uygunluk
Component: Bileşen
Composite noise rating: Bileşik gürültü ölçümü
Composite sill: Bileşik sil
Composite stock: Bileşik stok
Composite volcano: Bileşik volkan; Kompozit volkan
Composition: Bileşim
Composting: Kompostlama; Atıkların gübreye dönüştürülmesi
Compound corals: Bileşik mercanlar
Compound fold: Bileşik kıvrım
Compressed air: Basınçlı hava
Compressibility: Sıkışabilirlilik
Compressibility modules: Sıkıştırabilme modülü; Kompressibilite (bulk) modülü;
Sıkışma modülü
Compression: Basınç; Sıkışma
Compression index: Sıkışma indeksi
Compression ratio: Sıkıştırma oranı
Compressional wave velocity: Boyuna dalga hızı; P dalga hızı
Compressive: Sıkıştırıcı
Compressive force: Sıkıştırıcı kuvvet
Compressive strength: Sıkışma dayanımı; Basınç direnci
Compressive stress: Sıkışma (serbest basınç) gerilmesi
Computation: Hesaplama
Concave: İç bükey
Concentrated load: Nokta yük; Bir noktaya yoğunlşmış yük
Concentration: Konsantrasyon; Derişim
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 27/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Concentration clarke: Konsantrasyon klarkı
Concentration factor: Konsantrasyon faktörü
Concentric: Konsantrik; İç-içe; Ortak merkezli
Concentric fold: Konsantrik kıvrım; İç-içe kıvrım; Ortak merkezli kıvrım
Concertina folds : Akordiyon kıvrımlar
Concertina structure : Akordiyon yapısı
Conchoidal fracture: Konkoidal kırık
Concordant: Konkordant; Uyumlu
Concordant age: Konkordant yaş
Concordant injection : Uyumlu enjeksiyon
Concordia diagram: Konkordiya diyagramı
Concrete: Beton
Concrete dam: Beton baraj
Concrete lining: Beton kaplama
Concrete pile: Beton (arme) kazık
Concreting: Betonlama
Concretion: Konkresyon (kabaca küresel veya elipsoyidal yumru)
Concrinite: Konkrinit (feldispatoid grubu üyesi bir mineral)
Condenser: Kondensör
Condobolinian: Kondoboliniyen (Avustralya Deviniyen’inde bir kat)
Conducdivity: İletkenlik
Conductor pile: Kondüktör boru
Cone in cone: Koni içinde koni
Cone indenter: Konik delici
Cone penetration resistance: Koni penetrasyon direnci
Cone penetrometer test: Koni penetrasyon deneyi
Cone sheet: Koni yaygısı; Konik yaygı
Confined: Sınırlanmış; Çevrelenmiş
Confined aquifer: Sınırlanmış akifer
Confined ground water: Sınırlanmış yeraltı suyu
Confining pressure: Yanal basınç; Çevresel basınç; Sınırlayan basınç
Conformable: Uyumlu; Konkordanslı
Conformity: Uyumluluk
Congealed crust: Lâv akıntısı yüzeyinde oluşan kabuk
Conglomerate: Konglomera
Congruent dissolution: Kongruent çözünme; Uyumlu çözünme
Coniacian: Koniasiyen (Avrupa üst Kretase’sinde bir kat)
Conichacite: Konikasit (kalsiyum ve bakırın bazik arsenatı)
Conjugate folds: Birleşik kıvrımlar; Konjuge kıvrımlar; Eşlenik kıvrımlar
Conjugate system: Eşlenik sistem
Connarite: Konarit (sulu nikel-silikat minerali)
Connate water: Sedimanter su; Gözenek suyu ; Konat su
Connellite: Konelit (bakırın sulu bazik sülfat ve klorür minerali)
Conodonts: Konodontlar (Kambriyen’ den Triyas’a kadar var olan fosfatik fosil
dişler)
Conoscopic: Konoskopik
Conrad Discontinuity: Conrad Süreksizliği; Yeryuvarı kıta kabuğunda, sismik olarak
tesbit edilebilen ve 10-12 km derlikte bulunan bir süreksizlik
Consequent valley: Yeni oluşmuş karada topoğrafya nedeniyle oluşan vadi
Conservation: Koruma
Conservative margin: Koruyucu kenar; Konservatif kenar
Consistency: Kıvam; Tutarlılık; Süreklilik
Consistency index: Kıvam indeksi
Consistency limits: Kıvam sınırları
Consolidated-drained test (CD): Konsolidasyonlu- drenajlı deney
Consolidated-undrained test (CU): Konsolidasyonlu-drenajsız deney
Consolidation: Konsolidasyon; Pekiştirme
Consolidation ring: Konsolidasyon halkası
Consolidation test: Konsolidasyon deneyi
Constant: Sabit; Değişmez
Constant head permeability test: Sabit seviyeli geçirimlilik deneyi
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 28/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Constant head: Sabit seviye
Constraction: Yapı; İnşaat
Constraint: Kısıtlayıcı; Kısıtlama
Constructive margin: Konstraktif sınır
Consumer: Tüketici
Contact: Değme; Kontak; Temas; Dokanak
Contact aureole: Kontak hâlesi
Contact metamorphism: Kontak metamorfizması
Contact metamorphic deposit: Kontak metamorfik yatak
Contact spring: Dokanak kaynağı/gözesi
Contact twin: Kontak ikizi
Contact zone: Dokanak kuşağı
Container: Taşıyıcı; Kap
Contaminant: Kirletici
Contamination: Kirlenme
Contemporaneous: Çağdaş; Eş yaşlı ; Yaştaş
Content: İçerik
Continental: Kıtasal; Kıtaya ait
Continental borderland: Kıtasal sınır-karası
Continental crust: Kıtasal kabuk
Continental displacement : Kıtasal yerdeğiştirme
Continental drift: Kıtasal sürüklenme; Kıta seyri
Continental margin: Kıtasal kenar
Continental rise: Kıtasal yükselti
Continental shelf: Kıtasal şelf
Continental slope: Kıtasal yamaç
Continuity: Süreklilik
Continuous: Devamlı; Sürekli
Continuous cleavage: Devamlı dilinim; Devamlı klivaj
Continuous footing: Şerit temel
Continuous reaction series: Devamlı reaksiyon serisi
Continuum: Sürekli ortam
Contour: Kontur; Çevre çizgisi
Contour current: Kontur akıntısı
Contour strip mining: Kontur şeridi madenciliği
Contourites: Konturitler
Contracting Earth Hypothesis: Büzüşen Yeryuvarı Hipotezi
Contraction: Kontraksiyon; Büzüşme; Çekme
Contraction limit: Kontraksiyon sınırı
Contraction theory: Kontraksiyon teorisi
Controlled blasting: Denetimli patlatma
Controlled burn: Denetimli yanma
Conulariid: Konularid (orta Kambriyen’den alt Triyas’a kadar var olmuş olan nesli
tükenmiş bir denizel canlı gurubu)
Conurbation: Kümekent
Convection: Konveksiyon; Çevirim
Convection current: Konveksiyon akıntıları; Çevirim akıntıları
Convective cell: Çevirim hücresi; Konvektif hücre
Conventional theory: Geleneksel teori; Geleneksel yöntem
Convergence: Konverjans; Kapanma
Convergent margin: Konverjan kenar; Yaklaşan kenar
Conversion table: Çevrim çizelgesi
Conversion: Çevrim; Dönüşüm
Convex: Dış bükey; Konveks
Convolute: Konvolut (bir gastropod kavkı yapısı)
Convolute bedding: Konvolut tabakalanma; Sedimanter laminelerin geniş (yayvan)
senklinallerce ayrılan bir dizi antiklinal oluşturacak şekilde bükülmesi
Cooling: Soğutma; Soğuma
Cooling pond: Soğutma havuzu
Cooling tower: Soğutma kulesi
Coordination number: Koordinasyon sayısı
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 29/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Copiapite: Kopiapit (demirin sulu bazik-sülfat minerali)
Copper: Bakır
Copper glance: Bakır parıltısı
Copper pyrites: Bakır priti
Co-product: Beraber-ürün
Coprolite: Koprolit (fosil dışkı veya salgı)
Coquimbite: Kokuimbit (sulu demir (III) sülfat minerali)
Coquina: Kavkı-kayaç
Coquinoid: Kokuinoyid (taşlaşmış kokuin)
Coral: Mercan
Coral reef: Mercan resifi
Corallite: Koralit
Coralloid: Koraloid (kelime anlamıyla mercan-benzeri)
Corallum: Koralum
Cordelia: Kordelya (Uranüs VI kod adlı uydu)
Cordierite: Kordiyerit (halka silikat grubunun demirce-zengin bir üyesi)
Cordillera breccia: Kordilera breşi
Cordillera: Kordilera (yıkıcı levha sınırlarında oluşan farklı yaştaki orojenik
kuşaklara ait geniş dağ dizisi birliği)
Cordylite: Kordilit (seryum- lantanyum-baryum-karbonat minerali)
Core: Karot; Çekirdek; Merkez
Core catcher: Karot tutucu
Core diameter: Karot çapı; Çekirdek çapı
Core drilling: Karotlu sondaj
Core extractor: Karot çıkarıcısı
Core length: Karot boyu
Core logging: Karot loglama
Core orienter: Karot konumlandrıcı; Karot yönlendirici
Core recovery: Karot verimi
Core sample: Karot örneği
Corneite: Korneyit (biyotit-boynuz taşı)
Corners of crystal: Kristale ait köşeler
Cornetite: Kornetit (bazik bakır-fosfat minerali)
Cornwallite: Kornvalit (sulu bazik bakır-arsenat minerali)
Corona: Korona (iç-içe mineral veya mineraller halkası)
Coronadite: Koronadit (kurşun ve manganez-oksit minerali)
Corrosion: Kimyasal aşınma; Korozyon; Paslanma; Metal oksitlenmesi
Correction: Düzeltme
Correction factor: Düzeltme katsayısı
Correlation: Deneştirme; İlişki; Korelasyon
Correlation coefficient: Deneştirme katsayısı; İlişki katsayısı
Corridor development: Koridor gelişimi
Corundum: Korund (alüminyum oksit minerali)
Corvusite: Korvuzit (sulu vanadyum-oksit minerali)
Corynexochida: Kambriyen’den orta Devoniye’e var olan bir Trilobit ordosu
Cosalite: Kozalit (kurşun-bizmut-sülfit minerali)
Cosmic abundance of elements: Elementlerin kozmik bolluğu
Cosmic dust: Kozmik toz
Cosmic radiation: Kozmik ışıma
Cosmic rays: Kozmik ışınlar
Cosmic water: Kozmik su
Cosmology: Kozmoloji
Cosmopolitan species (Pandemic distribution): Bir organizmanın dünya genelinde
olan dağılımı
Cost-benefit analysis: Maliyet-fayda analizi
Cost-effectiveness analysis: Maliyet etkinliği analizi
Costonian: Kostoniyen (Alt Koradok Ordovisyen’inde bir kat)
Cotunnite: Kotunit (kurşun-klorür minerali)
Counter weight: Karşı ağırlık
Countercurrent chromatography: Ters-akıntı (akıntıya-ters) kromatografisi
Counterfort (buttressed) wall: Payandalı istinat duvarı
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 30/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Country rock: Cıvar kayak; Yöre kayacı
Coupled substitution: Eşli yer-değiştirme
Coupling: Bağlama; Birleştirme; Kavrama
Couvanian: Kovaniyen (Ayfeliyen için kullanılan alternative bir ad)
Covalent bond: Kovalent bağ
Covalent radius: Kovalent yarıçap
Covariance: Eşdeğişki; Kovaryans
Covelline: Kovelin/kovelit
Covellite: Kovelit/kovelin (bakır-sülfit minerali)
Cover material: Örtü malzemesi
Coverage: Kapsam
Coze: Yumuşak derin deniz tortulu
Crack: Çatlak; Çatlak başlangıcı
Crandallite: Krandalit (kalsiyum ve alüminyumun sulu fosfatı)
Craniata: Omurga ve (kemik yada kıkırdak) kafatasına sahip canlılar; Vertabrata
Cranium: Kafatası
Crater: Krater
Crater lake: Krater gölü
Craton: Kraton
Crednerite: Krednerit (bakır-manganez-oksit minerali)
Creedite: Kredit (sulu kalsiyum-alüminyum florür ve sülfat minerali)
Creep: Sünme; Krip; Akma
Creep mechanism: Akma mekanizması
Crenulation: Buruşuklanma; Tırtıklanma
Crenulation cleavage: Büklüm dilinimi
Cressida: Kresida; Uranus’un Uranus IX kod isimli uydusu
Crest: Doruk; Sivri
Crest line: Tepe çizgisi
Crestal surface: Doruk yüzeyi; Sivri yüzey
Cretaceous: Kretase
Crevasse: Buzul-yarığı; Krevase
Crevasse deposit: Krevase yatağı
Crib: Domuzdamı
Crinoidal limestone: Crinoidli kireçtaşı
Crinoidea: Krinoidler
Cristobalite: Kristobalit
Criteria: Ölçütler; Kriterler
Criterion: Ölçüt; Kriter
Critical angle: Kritik açı
Critical areas: Kritik alanlar
Critical hydraulic gradient: Kritik hidrolik eğim
Critical point: Kritik nokta
Critical pressure: Kritik basınç
Critical void ratio: Kritik boşluk oranı
Crocidolite: Krokidolit veya Krosidolit
Crocodilia: Krokodiller (sürüngenlerin timsahları kapsayan sınıfı)
Crocoisite: Krokoyisit (kurşun-kromat minerali)
Crocoite: Krokoyit (kurşun-kromat minerali)
Cro-Magnon Man: Kro-Magnon İnsanı
Cromerian: Kromeriyen (bir K. Avrupa buzularası evresi)
Crommelin: Kromelin (Güneş sisteminde bir kuyruklu yıldız)
Cronstedtite: Kronstedit (sulu demir-silikat minerali)
Crookesite: Krokezit (bakır-talyum-gümüş-selenit minerali)
Crop: Mostra; Yüzlek
Cross bedding: Çapraz tabakalanma
Cross fault: Çapraz fay; Enine fay
Cross folds: Çapraz kıvrımlar
Cross joint: Çapraz eklem; Enine eklem
Cross section: Çapraz kesit; Enine kesit
Cross stratification: Çapraz tabakalanma
Crosscut: Çapraz kesme; Birbirini kesme
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 31/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Crossed nikols (veya crossed polars): Çapraz nikollar
Crosshole scan: Delikler arası tarama
Cross-sectional area: Enkesit alanı
Crown: Taç; Bir tünel kesitindeki en yüksek nokta
Croxian: Kroksiyen (K.Amerika üst Karbonifer’inde bir seri)
Crudinian: Krudiniyen (Avustralya Devoniyen’inin taban katı)
Crumbly rock: Kırıklanan kayaç; Ufalanan kayaç
Crushing: Kırma; Ezme; Ufalama
Crushing strength: Parçalanma dayanımı
Crust: Kabuk
Crustacea: Krustaseler (böcekleri de içeren kabuklu canlılar)
Crustal abundance of elements: Elementlerin kabuksal bolluğu
Cruziana: Kruziyan; Bir çeşit fosil iz
Cryolite: Kriyolit (sodyum ve alüminyumun florür minerali)
Cryolithionite: Kriyolitiyonit (bir spodümen çeşidi)
Cryosphere: Kriyosfer
Cryptocrystalline: Kriptokristalin
Cryptoexplosion structure: Gizli patlama yapısı
Cryptohalite: Kriptohalit (amonyum-silisyum-florür minerali)
Cryptomelane: Kriptomelan (sulu potasyum-manganez-oksit minerali)
Cryptoperthite: Kriptopertit
Cryptovolcanic structure: Kriptovolkanik yapı
Cryptozoic: Kriptozoik
Crystal: Kristal; Billur
Crystal axes: Kristal ekseni
Crystal class: Kristal sınıfı
Crystal elements: Kristal elemanları
Crystal face: Kristal yüzü
Crystal fractionation: Kristal fraksiyonlaşması
Crystal group: Kristal grubu
Crystal habit: Kristal habitüsü
Crystal lattice: Kristal ağı; Kristal kafesi
Crystal symmetry: Kristal simetrisi
Crystal system: Kristal sistemi
Crystal twinning: Kristal ikizlenmesi
Crystal zonning: Kristal zonlanması
Crystalline: Kristalin; Kristalli yapıya sahip
Crystalline carbonate: Kristalin karbonat
Crystalline limestone: Kristalin kireçtaşı
Crystallinity: Kristallilik
Crystallite: Kristalit
Crystallization: Kristalleştirme; Kristallenme
Crystalloblastic: Kristaloblastik
Crystallographic axes: Kristalografik eksenler
Crystallography: Kristalografi
Crytic: Kritik
Crytodonta: Kritodontlar; İki-kavkılı mollüsklerin bir alt-sınıfı
Cubanite: Kübanit (bakır-demir-sülfit minerali)
Cube: Küp
Cubic/isometric: Kübik; İzometrik (küp-şekilli)
Cubic cleavage: Kübik dilinim/klivaj
Cumberlandite: Kumberlandit (bir tür ultramafik kayaç)
Cumbraite: Kumbrayit (bir tür dasit veya riyodasit)
Cumengite: Kumenjit (sulu bazik kurşun-bakır-klorür minerali)
Cummingtonite: Kumingtonit (Mg-zengini bir amfibol minerali)
Cumulate: Kümülat (yerçekimi-çökelmesi sonucu kristallerin birikmesi ile oluşan
sokulum kor kayaçlarına uygulanan bir terim)
Cunninghamian: Kuninghamiyen (Avustralya Devoniyen’inde bir kat)
Cupric: Kuprik (Cu (II) için alternatif isim)
Cuprite: Kuprit (bakır-oksit minerali)
Cuprocopiapite: Kuprokopiapayit (bakır ve demirin sulu bazik sülfatı)
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 32/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Cuprotungstite: Kuprotungstit (sulu bakır-tungstat minerali)
Cuprous: Kuproz (Cu1+)
Curie temperature: Curie sıcaklığı; Küri sıcaklığı
Curite: Kürit (sulu kurşun-uranyum-oksit minerali)
Curvature: Eğrilik
Curve: Eğri
Curved fault: Kavisli fay
Curvilinear: Kıvrık; Eğrisel
Customary analyses: Geleneksel analiz
Cut: Yarma
Cut-and-cover: Kaz ve kapa; Aç-kapa
Cut-and-fill: Kaz ve doldur
Cut slopes: Kazı şevleri
Cut-off (veya oxbow): Kopuk nehir kolu
Cuticle: Kütikül
Cutin: Kütin
Cutinite: Kütinit
Cuttability: Kesilebilirlik
Cutter: Keski; Kesici
Cutting angle: Kesme açışı
Cuttings: Kırıntılar
Cyanide: Siyanür
Cyanobacteria: Siyanobakteriler; Oksijen ve hava varlığında fotosentez yapabilen
bakteriler
Cycle: Çevrim; Döngü
Cycle of erosion: Erozyon döngüsü
Cyclic: Çevrimsel; Döngüsel
Cyclic sedimantation: Döngüsel sedimantasyon
Cyclone collector: Siklon toplayıcı
Cyclosilicate: Siklosilikat; Halka-silikat
Cyprus-type massive sulfide deposit: Kıbrıs-tipi masif sülfit yatak
Cyrenoid: Sirenoid (iki kavkılı mollüsklerde rastlanan bir çeşit heterodont diş
yapısı)
Cystoidea: Sistoidler (Alt Ordovisyen’den üst Devoniye’e var olmuş olan, bir grup
nesli tükenmiş ekinoderm)
Cystoids: Sistoidler

D
D/H ratio: D/H oranı
D-layer: D-tabakası (alt mantodan çekirdek sınırına kadar uzanan sismik bir
kuşak)
D-spacing: (Kristallerde) D-aralığı; D-mesafesi; D-uzaklığı
Dachiardite: Dakiardit
Dacite: Dasit (felsik volkanik bir kayaç)
Dacitoid: Dasitoid (kuvarsın görülmediği dasitik kayaç)
Dactylodites ottoi: Fosil J-şekilli beslenme oyuğu
Daily cover: Günlük örtü
Dalmation-type coast: Dalmasyon-tipi kıyı
Dalradian: Dalradiyen (İskoçya ve İrlanda Prekambriyen’inde son veya en genç
stratigrafik bir birim)
Dalslandian: Dalslandiyen (Orta-Üst Proterozoyik’te bir kat)
Dalslandian Orogeny: Dalslandiyen Orojenezi
Dam: Baraj
Danalite: Danalit (demir-manganez-çinko-berilyum silikat ve sulfite minerali)
Danburite: Danburit (kalsiyum-borosilikat minerali)
Dangerous ultraviolet: Tehlikeli ultraviyole (morötesi)
Danian: Daniyen (Paleosen Dönemi’nin iki çağından erken olanı)
Dannemorite: Danemorit (bazik Fe-Mn-Mg-silikat minerali)
Daphnite: Dafnit (klorit grubunda bir mineral)
Darapskite: Darapskit (sodyumun sulu nitrat ve sülfatı)
Darcy Law: Darcy Yasası
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 33/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Dark mineral: Koyu mineral
Darriwilian: Dariviliyen (Avustralya orta Ordovisyen’inde bir kat)
Dashkesanite: Daşkezanit (amfibol grubuna ait bir mineral)
Dasycladales: Yeşil alglere ait bir ordo
Data: Veriler
Datolite: Datolit (bazik Ca-B-silikat minerali)
Datsonian: Datsoniyen (Avustralya alt Ordovisyen’inde bir kat)
Datum: Veri
Daubrecite: Dobresit (demir-krom-sülfit minerali)
Daughter element: Evlat element; Yavru element
Daughter mineral: Evlat mineral; Yavru mineral
Davidite: Davidit (birincil bir pegmatitik uranyum minerali)
Daviesite: Daviyezit (kurşun-oksiklorür minerali)
Davisonite: Davisonit (sodyum-alüminyum-hidroksikarbonat minerali)
Dawsonite: Davsonit
Day length: Gün uzunluğu
Dead load: Ölü yük
Dead Valley: Ölü Vadi
Death rate: Ölüm hızı; Ölüm oranı
Debris: Döküntü; Moloz
Debris cone: Moloz konisi
Debris slide: Moloz kayması
Decalsification: Dekalsitleşme; Ortamın kalsiyumca fakirleşmesi
Decay constat: Bozuşma sabiti
Decay curve: Bozuşma eğrisi
Decay series: Bozuşma serisi
Decay time: Bozunma süresi
Deccan Basalt: Dekan (Hindistan) Bazaltı
Decibel: Desibel (dB); Uluslararası ses şiddeti birimi
Decision: Karar
Decision rule: Karar kuralı
Declination: Deklinasyon; İğne sapması
Décollement: Kurtulma
Decomposers: Ayrıştırıcılar; Yapı bozucular
Decomposition: Ayrışma; Bozunma
Dedolomite: Dedolomit
Dedolomitisation: Dedolomitleşme; Dolomit-içeren bir kayacın kalsit-içeren bir
kayaca dönüşmesi işlemi
Deep compaction: Derin kompaksiyon
Deep focus: Derin odak
Deep foundation: Derin temel
Deep mining: Derin ocak madenciliği
Deep well: Derin kuyu
Deep-Sea Drilling Programme (DDSP): Derin-Deniz Sondaj Programı
Deep-sea fan: Derin-deniz yelpazesi
Deep-sea trench: Derin-deniz hendeği/çukuru
Defect: Kusur; Noksanlık
Deflation basin: Deflasyon baseni; Rüzgâr süpürme havzası
Deflection: Sapma
Defoamant: Köpürmeyi azaltan kimyasal
Defoliants: Yaprak dökücüler
Deforestation: Ormansızlaştırma
Deformability: Şekil değiştirebilirlik; Deformasyon olabilme
Deformation: Şekil değişikliği; Deformasyon
Deformation lamella: Deformasyon lameli
Deformation modulus: Deformasyon modülü
Deformation twinning: Deformasyon ikizlenmesi
Degradation: Örselenme
Degree of accuracy: Doğruluk derecesi
Degree of consolidation: Konsolidasyon derecesi
Degree of saturation: Doygunluk derecesi
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 34/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Degrees of freedom: Serbestlik derecesi
Dehrnite: Dehrnit (kalsiyum-sodyum-potasyumun bazik fosfatı)
Dehydration: Dehidrasyon (özellikle ısı ile bir kimyasal bileşimden suyun
alınması/ayrılması)
Dejective folding: Dar senklinallerle ayrılmış geniş antiklinal; Geniş kemerli
yapı
Delafossite: Delafosit (bakır ve demir-oksitten oluşan bir mineral)
Delay time: Gecikme zamanı
Delayed blasting: Gecikmeli patlatma
Deleterious: İstenmeyen; Zararlı
Delmontian: Delmonsiyen (K. Amerika batı sahili üst Tersiyer’inde bir kat)
Delta: Delta
Delta front: Delta cephesi; Delta önü
Deltatheridium: Üst Kretase’de bilinen küçük etçil memeli bir hayvan
Delvauxite: Delvoksit (demirin sulu bazik fosfatı)
Demantoid: Demantoyid (bir tür andradit)
Demographic transition: Demografik geçiş
Demography: Demografi
Demospongea: İlk Kambriyen’de ortaya çıkmış olan bir sünger sınıfı
Dendritic: Dendritik
Dendritic drainage: Dendritik drenaj
Dendritic texture: Dendritik doku
Dendrochronology: Dendrokronoloji
Dendroclimatology: Dendroklimatoloji
Dendrogeomorphology: Dendrojeomorfoloji
Dendroid: Mercan ve graptolitlerde koloni
Dendroidea: Dendroidler (orta Kambriyen’den alt Karbonifer’e var olan bir
graptolit takımı)
Denitrification: Nitrat giderme
Dense: Yoğun; Sıkı
Density: Yoğunluk
Density meter: Yoğunluk ölçer
Density of particles: Dane birim hacim ağırlığı
Density-dependent factor: Yoğunluğa bağlı faktör
Density-independent factor: Yoğunluktan bağımsız faktör
Deodorization: Koku giderme
Depletion: Tüketilme; Yenme
Deposit: Çökel; Yatak
Deposited moraine: Yataklanmış moren
Deposition of sediment: Sediment çökelmesi; Sediment yataklanması
Depressed area: Çökmüş alan; Az gelişmiş alan
Depth of boring: Sondaj derinliği; Delme derinliği
Depth: Derinlik
Derbylite: Derbilit
Derelict land: Metruk arazi
Derivation: Derivasyon; Çevirme
Derivation-tunnel: Çevirme tüneli; Derivasyon tüneli
Desalination: Tuzunu giderme
Desdemona: Uranüs X kod isimli uydu
Desert: Çöl
Desert rose: Çöl gülü
Desert varnish: Çöl cilâsı
Desertification: Çölleşme
Desiccation craks: Kuruma çatlakları; Desikasyon çatlakları
Design: Tasarım; Dizayn
Desk study: Büro çalışması
Desmodont: Belli iki-kavkılı canlılarda dişlerin ya çok az ya da hiç gelişmediği
durum
Desmonesion: Desmonesiyen; K. Amerika Pensilvaniyen’inde bir seri
Desorption: Koyuverme
Despina: Neptün V kod adlı uydu
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 35/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
De-stress: Gerilme kaldırılmasi; Gerilim boşalması
Destructive margin: Yıkıcı kenar; Destrüktif kenar
Desulfurization: Kükürtsüzleştirme
Detachment fault: Ayırma fayı; Detaşman fay; Sökülme fayı
Detection limit: Tesbit sınırı
Detection: Algılama; Tesbit
Detention basin: Bekletme havzası; Tutma baseni
Detention period: Bekletme süresi
Detergent: Deterjan
Determinant: Belirteç; Belirleyici
Detonation: İnfilak; Patlama; Patlatma
Detonation presure: İnfilak basıncı; Patlama basıncı
Detonation velocity: İnfilak hızı; Patlatma hızı
Detonator: Patlatıcı; Kapsül
Detrital: Mekanik ayrışma ile önceden mevcut kayaçlardan türeyen malzemeye ait
Detritus: Mekanik ayrışma ile önceden mevcut kayaçlardan türeyen malzeme
Deuteric alteration: Döterik alterasyon
Deuteric reaction: Döterik reaksiyon
Development: Gelişme; Hazırlık
Devensian: Devensiyen; Britanya’da son buzul evresi
Deviation: Sapma
Deviator stress: Deviatör (fark) gerilme
Devillite: Devilit (bakır ve kalsiyumun sulu bazik sülfatı)
Devitrification: Devitrifikasyon
Devonian: Devoniyen
Dewater: Susuzlandırma; Suyunu alma; Susuzlaşma
Dewatered sludge: Susuzlaştırılmış çamur
Dewatering: Su atımı; Susuzlaştırma
Deweylite: Deveylit (klinokrizolit ile stevensitin bir karışımı)
Dewindtite: Devindit (kurşun ve uranyumun sulu fosfatı)
Dextral fault: Sağ-yanal fay; Dekstral fay
Diabantite: Diyabantit (klorit grubunda bir mineral)
Diabase: Diyabaz (dolerit için kullanılan alternatif bir ad)
Diaboleite: Diyaboleyit (kurşun ve bakırın bazik klorürü)
Diadochite: Diyadokit (demir (III)’ün sulu bazik fosfat ve sülfatı)
Diadochy: Diyadohi veya Diyadoki (iyonik yer değiştirme)
Diagenesis: Diyajenez (sediment veya sedimanter kayaçların çökelmeden sonra maruz
kaldıkları değişimler olup metamorfizma olarak adlandırılan yüksek sıcaklık ve
basınç değişimlerini kapsamaz)
Diagonal fault: Diyagonal fay; Oblik fay; Tabakaları, doğrultusu boyunca kesen
kırık
Diagram: Diyagram
Dial gauge: Mikrometre, deformasyon saati
Diallage: Diyalaj; Piroksen grubuna ait bir mineral
Dialysis: Diyaliz
Diamagnetism: Diyamanyetizma
Diamictite: Diyamiktit
Diamond: Elmas
Diamond drilling: Elmaslı delme; Elmaslı sondaj
Diaphorite: Diyaforit (kurşun-gümüş-antimon-sülfit minerali)
Diaphragm wall: Diyafram duvarı
Diapir: Diyapir
Diapiric fold: Diyapirik kıvrım; Tuz domu veya intrüsif bir sokulumun diyapirik
yükselmesi sırasında çevre kayaçlarında oluşrurdukları kıvrım yapısı
Diapirism: Diyapirizm
Diapsid: Sürüngenlerde bir kafatası yapısı çeşidi
Diaspore: Diyaspor; Alüminyum hidroksit
Diastrophism: Dağ ve kıta oluşumu; Diyastrofizma
Diatom: Diyatom
Diatom core: Diyatom çekirdek
Diatom ooze: Diyatom çamuru
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 36/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Diatomaceous earth: Diyatomlu toprak
Diatomite: Diyatomit
Diatreme: Diyatrem; Valkanik patlama ile oluşan, yaklaşık havuç-şekilli volkanik
baca
Dichograptid: Graptolitlerde bir familya
Dichroic: Dikroik
Dichroism: Dikroizm (plökroizmanın bir türü)
Dicke rock: Damar kayacı
Dickinsonia: Geç Prekabriyen yaşlı Avustralya’da bulunan bir Ediakara fosili
Dickinsonite: Dikinsonit (sulu asidik sodyum-magnanez-demir-kalsiyum-manezyum-
fosfat minerali)
Dickite: Dikit (kaolinit kil grubuna ait bir kil minerali)
Dictyonema Flabelliforme: Graptolit türü
Didymolite: Didimolit (kalsiyum-alüminyum-silikat minerali)
Dielectric:Dielektrik
Dielectric constant: Dielektrik sabit
Dietrichite: Diyetriçit/diyetrişit (sulu Zn-Fe-Mg-Al-sülfatı minerali)
Dietzeite: Diyetzeyit (kalsiyumun iyodat ve kromatı)
Diffaraction pattern: Difraksiyon şekli; Kırınım şekli
Differential: Diferansiyel; Farklı özelliği olan; Farklı
Differantial stress: Diferansiyel stres
Differential settlement: Farklı oturma
Differential thermal analysis (DTA): Diferansiyel ısısal analiz; Diferansiyel
termal analiz
Diffusion: Yayınım; Difüzyon
Differentiated sill: Farklılaşmış sil
Differentiated stock: Farklılaşmış stok
Differentiation: Ayrımlaşma; Diferansiyasyon; Farklılaşma
Diffraction spacing: Difraksiyon mesafesi; Kırınınım mesafesi
Diffraction: Difraksiyon; Kırınım
Diffuser: Yayıcı; Dökücü; Dağıtıcı; Difüzör
Diffusion: Dağılma; Difüzyon
Dig: Kazmak; Sıyırmak
Digenite: Dijenit (bakır-sülfit minerali)
Digestion: Çürüme; Sindirme; Çürütme
Digger: Kazıcı
Digital image: Sayısal görüntü; Dijital görüntü
Digital number: Sayısal numara; Dijital numara
Digital photogrammetry: Sayısal fotogrametri
Digitizer: Sayılaştırıcı
Digitizing: Sayısal hale getirme
Dihedron: (Kristallerde) İki yüz
Dilatancy: Genleşim; Hacimsel genişleme
Dilatation: Genleşme; Dilasyon; Hacim değişimi; Dilatasyon
Dilatational wave: Genleşmeli dalga
Dilatometer: Dilatometre; Genleşme ölçer
Dilution: Seyreltim; Seyreltme; Derişim
Dimension: Boyut; Ölçü
Direct: Doğrudan; Direk
Dimetrodon angelensis: K. Amerika alt Permiyen’inden bilinen büyük, gelişmiş,
etçil bir sürüngen
Dimorphism: Dimorfizm (aynı kimyasal bileşiğin iki kristal sistemi halinde
kristallenmesi)
Dimorphite: Dimorfit (arsenik-sülfit minerali)
Dinantian: Dinansiyen (Batı Avrupa’da alt Karbonifer’in alt-sistemi)
Dinoflagellate: Dinoflagellatlar (tek hücreli ve boyca eşit olmayan iki kamçıya
sahip alg sınıfı)
Dinophyceae: Dinofase (tek hücreli ve boyca eşit olmayan iki kamçıya sahip alg
sınıfı)
Dinosaur: Dinozor
Diogenite: Diyojenit (akondritik taşsı bir meteorit)
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 37/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Dione: Diyon (Satürn IV kod adlı uydu)
Diopside: Diyopsit (piroksen grubuna ait bir mineral)
Dioptase: Diyoptaz (sulu bakır-silikat minerali)
Dioptry device (veya diopric measurement device): Diyoptri aleti; Jeodezide dik
açıların aplikasyonunda kullanılan, mimari gönye olarak da bilinen, kesik koni
şeklinde bir kutuya benzeyen ölçüm aleti
Diorite: Diyorit (ortaç derinlik kayacı)
Dip: Eğim; Dalım; Eğilmek; Eğilmiş bulunmak
Dip fault: Eğim fayı
Dip joint: Eğim eklemi
Diplichnites: Hayvanların sürünürken yüzeyde bıraktıkları fosilleşmiş hayvan izi
çeşidi
Diplocraterion: Organizmalarca kazılan U-şekilli oyuk
Diplograptids: Diplogratidler (Llanvirn’den en alt Siluriyen’e var olmuş olan
graptolitlere ait bir familya)
Diploid: Diployid
Diplopleurozoa: Nesli tükenmiş, sadece Kambriyen’den bilinen, Cnidaria dalına
(filum) ait primitif sınıf
Diploporita: Sistoidlerin nesli tükenmiş bir sınıfı
Dipole: Dipol; İki kutup
Dipping bed: Dalan tabaka; Eğimli tabaka
Dip-slip fault: Eğim-atımlı fay
Dipyramid: Dipiramit
Direct shear test: Doğrudan makaslama deneyi
Direction: Yön; Doğrultu
Discharge: Boşaltmak; Debi; Boşaltım
Discharge velocity: Filtre hızı
Discocyclinid: Ortofragminid foraminifer
Discoid: Disk-benzeri; Diskoid
Disconformity: Uyumsuzluk
Discontinuity surface: Süreksizlik yüzeyi
Discontinuity: Süreksizlik
Discontinuous reaction series: Kesikli (süreksiz) reaksiyon serisi
Discordance: Uyumsuzluk; Diskordans
Discordant: Diskordant; Uyumsuz
Discordant pluton: Uyumsuz plüton
Discrete: Belirli; Açıkça; Ayrık
Discrete element: Ayrık eleman
Discrete phase: Ayrık faz
Disepiment: 1. Mercanlarda, küçük, yatay dom yapılı levhalardan biri ; 2.
Graptolitlerde, bir dendroid kolonisi içinde yanyana bulunan dalları birbirine
bağlayan kitinli maddenin oluşturduğu bir bağ
Disphenoid: İki sfenoidi içeren bir kristal şekli
Disharmonic fold: Disharmonik kıvrım; Simetri, şekil ve dalga boyunda keskin
değişimler gösteren kıvrım
Disinfection: Dezenfeksiyon
Disintegrate: Ayrışmak; Ufalanmak
Disintegration: Parçalanma; Parçalara ayrılma
Dislocation: Ayrılma; Kayma; Yerinden oynama; Yerinden çıkma
Dislodged slices: Kayaçtan ayrılmış kabuksu ince parçalar
Dismicrite: Dismikrit; Örselenmiş/bozulmuş mikrit
Dispersion: Dağılma
Disphenoid: Disfenoid
Displacement discontinuity: Yer değiştirme süreksizliği
Dispose: Ortadan kaldırma
Displacement: Yer değiştirme
Displacement pile: Sıkıştıran kazık
Disposable: Tek kullanmalık
Disposal: Tasfiye
Disseminated deposit: Dissemine yatak; Saçınımlı yatak
Dissolve: Çözülme; Çözünme; Erime
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 38/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Dissolved inorganic carbon: Çözünmüş organik karbon
Dissolved inorganic phosphorus: Çözünmüş organik fosfor
Dissolved organic matter: Çözünmüş organik madde
Dissolved oxygen: Çözünmüş oksijen
Distal: Kaynaktan oldukça uzakta bulanan çökelme alanı yada havzasına ait
Disten: Disten; Kiyanit
Distillation: Damıtma; Distilasyon
Distillation plant: Damıtma tesisi
Distortion: Biçim değiştirme; Çarpıklık/distorsiyon (bir tür aberasyon olup,
görüntünün ölçeğinde bir noktadan başka bir noktaya farklılığa neden olur)
Distrubution: Dağılım
Distribution coefficient: Dağılım katsayısı
Distributive fault: Dağıtımlı fay
Disturbed: Örselenmiş; Rahatsız edilmiş
Disturbed sample: Örselenmiş örnek
Ditomopyge: Paleozoik sonu itibari ile sönen trilobitlere ait bir grup
Divergence: Iraksaklık
Diversion dam: Saptırma bendi
Dixenite: Diksenit (sulu manganez-arsenit ve silikat)
Diapirism: Diyapirizm
Djerfisherite:Dijerfişerit (potasyum-bakır-demir-sülfit minerali)
Dodecahedron: Dodekaeder
Dogger: Doger (Orta Jura Dönemi’nin alternatif ismi)
Dolerite: Dolerit (mafik yarı-derinlik kayacı)
Dolerophanite: Dolerofanit (bazik bakır-sülfat minerali)
Dolgellian: Dolgeliyen (Üst Kambriyen’in bir katı)
Doline: Dolin (büyük boyutlu karst yapısı)
Dololithite: Dololitit (detrital dolomit parçalarından oluşan dolomit)
Dolomite: Dolomit (Ca-Mg-karbonat minerali)
Dolomitization: Dolomitleşme; Dolomitizasyon
Domain: Alan; Saha
Dome: Dom; Doma; Kubbe
Domestic sewage: Evsel atık su
Domeykite: Domeykit (bakır-arsenat minerali)
Domichnia: Yuva yapan organizmalar tarafından bırakılan izleri kapsayan fosil iz
kategorisi
Dominian reef: Dominiyen resif
Domite: Domit (hololökokrat trakiandezit)
Domurtierite: Domurtiyerit (sillimanit grubuna ait alumina-borat- oksisilika
minerali)
Donau/Günz Interglacial: Tuna/Günz Buzularası
Dorogomilovskian: Doromilovskiyen; Kasimoviyen Dönemi’nde bir kat
Dorsal: Bir organizmanın üst yüzeyine (sırta) doğru kısım; Omurgalılarda omurgaya
yakın olan sırt tarafı; Ventralın zıttı
Doctrine of descent: Evrim teorisi; Türlerin, ortamın şartları nedeniyle
Dott Classification: Dott Sınıflaması
Double acting hammer: Çift etkili tokmak/çekiç
Doubly polished thin section: Çift tarafı parlatılmış ince kesit
Douglasite: Douglazit (sulu potasyum-demir-klorür minerali)
Down hill: Tepe aşağı
Down slope: Yamaç aşağı
Downstream: Nehir aşağı; Dere boyu (akış yönünde); Akış aşağı
Downstream slope: Akış yönü (mansap) şevi
Downthrown: Aşağı inmiş; Düşmüş
Downthrown block: Düşmüş blok; Düşen blok
Drag: Sürüklemek
Drag fold: Sürüme kıvrım
Drain pipe: Drenaj borusu
Drainage: Drenaj; Ağaçlama
Drainage basin: Su toplama havzası
Drainage network: Drenaj ağı
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 39/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Drainage pattern: Drenaj şekli
Drainage retic: Belli bir alanda, belli süreli yağış yağışlarla belli süredeki
akışlar arasındaki oran
Drained test: Drenajlı deney
Dravite: Dravit (turmalin minerali)
Dresbachian: Dresbakiyen; K. Amerika Kroiksiyen Serisi’sinde Cambriyen’e ait bir
kat
Drill bit: Sondaj matkabı
Drill hole: Sondaj deliği
Drill pattern: Delik düzeni
Drillability: Delinebilirlik
Drilling: Delme; Sondaj
Drilling mud: Sondaj çamuru
Drilling pier: Sondaj ayağı; Sondaj payandası veya iskelesi
Drilling pressure: Delme basıncı
Drilling rate: Delme hızı
Drilling rig: Sondaj aleti
Drilling water: Sondaj suyu
Dripstone: Damlataşı
Driven pile: Çakılan (hazır) kazık
Driving force: Hareket ettirici kuvvet; Kaydırıcı kuvvet
Driving moment: Deviren moment
Drop hammer: Serbest düşmeli tokmak
Drought: Kuraklık
Drumlin: Drumlin
Dry density: Kuru yoğunluk
Dry ice: Kuru buz
Dry matter: Kuru madde; Kuru malzeme
Dry melt: Kuru eriyik
Dry unit weight: Kuru birim hacim ağırlığı
Drying bed: Kurutma yatağı
DTA: Diferansiyel Termal (Isısal) Analiz
Ductile: Sünek
Ductile behavior: Kırılgan davranış; Gevrek davranış
Ductility: Sünumlülük; Süneklik
Dufranoysite: Dufranoysit
Dufrenite: Dufrenit (demir (III) fosfat minerali)
Duftite: Duftit (bazik kurşun-bakırın-arsenat minerali)
Dumontite: Dumontit (sulu uranium-kurşun-fosfat minerali)
Dumortierite: Dumortiyerit
Dump site: Atık sahası; Yığın sahası; Döküm sahası
Dump: Yığın; Döküm; Atık
Dumping: Yığmak; Boşaltmak; Atmak
Dundasite: Dundasit (sulu bazik kurşun-alüminyum-karbonat minerali)
Dune: Kumul
Dunham Classification: (Kireçtaşları için) Dunham Sınıflaması
Dunite: Dünit (esas olarak olivinden oluşan, iri-kristalli bir kor kayaç)
Duntroonian: Duntroniyen (Y. Zelanda alt Tersiyer’inde bir kat)
Duplexite: Dupleksit (sulu kalsiyum-berilyum-alüminosilikat minerali)
Durangite: Duranjit (sodyum-alüminyum-floroarsenat minerali)
Durain: Düren (kömür maseralı)
Durite: Dürit (%90’dan fazla mikrinitten oluşan kömür)
Dussertite: Dusertit (sulu bazik baryum-demir-arsenat minerali)
Dust: Toz
Dutch cone test: Hollanda koni deneyi
Dyke: Dayk; İnjeksiyon damarı
Dynamic consolidation: Derin kompaksiyon (dinamik konsolidasyon)
Dynamic formula: Dinamik kazık formülü
Dynamic geology: Dinamik jeoloji
Dynamic metamorphism: Dinamik metamorfizma
Dyne: 1 g’lık bir kütleye sn’de 1 cm’lik ivme kazandıran kuvvet (Dyne c.g.s.
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 40/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
birimler sisteminde bir kuvvet birimidir)
Dynomometamorphism: Dinamometamorfizma
Dysanalyte: Disanalit (perovskit minerali çeşidi)
Dyscrasite:Diskrazit (gümüş ve antimonun bir alaşımı)
Dysodont: Belli iki kavkılı organizmalarda bulunan, basit ve küçük diş içerenler
diş yapısı çeşidi
Dysaerobic: 1 litre suda 0.1-1 ml çözünmüş oksijen içeren çökelme ortamı
Dystrophic lakes: Distrofik göller; Çok düşük kireç ve yüksek humus içeriğine
sahip, bu nedenle de kahverengi renkli suya sahip göller

E
E-layer: E-tabaksı; Yeryuvarı dış çekirdeğine karşılık gelen sismik kuşak
Eamian: Eamiyen; K Avrupa’da bir buzul arası kat (100.00-70.000 yıl). Alplerin
Riz/Vürm buzularasına eşit olabilir
Earlandite: Earlandit (sulu kalsiyum sitrat minerali)
Early: Erken
Earth: Yeryuvarı; Toprak
Earth dam: Toprak (dolgu) baraj
Earth fill: Toprak dolgu
Earth pillar: Peribacası
Earth pressure at rest: Sükuneteki toprak basıncı
Earth pressure: Zemin basıncı; Toprak basıncı
Earth’s core: Yeryuvarı çekirdeği
Earth’s crust: Yeryuvarı kabuğu
Earthquake: Deprem
Earthquake energy: Deprem enerjisi
Earthquake hazard mitigation: Deprem zararlarının azaltılması
Earthquake indensity: Deprem şiddeti
Earthquake magnititude: Deprem büyüklüğü
Earthquake mechanisms: Deprem mekanizmaları
Earthquake prediction: Deprem tahmini; Ön kestirim
Earthquake-proof constructions: Depreme dayanıklı yapılar
Earthwatch: Yeryüzünün izlenmesi
East Pasific Rise: Doğu Pasifik Yükseltisi
Eastern: Doğuya ait; Doğuda olan
Eastern Pontides: Doğu Pontidler
Eastonian: Eastoniyen (Avustralya üst Ordovisyen’inde bir kat)
Eastonite: Eastonit (bazik potasyum-magnezyum-alüminyum-silikat minerali)
Ebb tide: Ebb fazı; Cezir; İnik deniz
Eburonian: Eburoniyen; K. Avrupa’da bir kat
Ecardines: Brakiyopodların eklemsizler (inarticulata) sınıfı için kullanılan
alternatif isim
Eccentrically loaded footing: Eksantirikyüklü temel
Eccentricity: Eksantrisite (eksantriklik); Dairesellikten uzaklık
Ecdemite: Ekdemit (kurşun-arsenik-oksiklorür minerali)
Echinodermata: Ekinodermler
Echinoidea: Ekinoidler (suda serbest yaşayan ekinoderm sınıfı)
Eckermannite: Ekermanit (amfibol grubu bir mineral)
Ecliptic: Ekliptik; Yeryuvarı’nın Güneş etrafındaki yörünge düzlemi
Eclogite: Eklojit (çok nadir, iri-kristalli, bazalt kimyasal bileşimine benzer
ancak belirgin nadir, parlak yeşil piroksen omfasit ve kırmızı almandin-pirop
granat içeriğine sahip bir kor kayaç)
Eclogite facies: Eklojit fasiyesi
Ecologic reef: Ekolojik resif
Ecology: Ekoloji
Economic Geology: Ekonomik Jeoloji
Ecosphere: Ekosfer
Ecostratigraphy: Ekostratigrafi
Ecosystem: Ekosistem
Ecotone: Ekoton
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 41/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Ectoprocta: Bryzoanların ana alt filumu
Ectotherm: Ektoterm (vücut ısısı çok dar bir aralıkta değişen bir organizmalarda,
vücut ısısının düzenlenmesi davranışsal yöntemlerle (ektoterm) gerçekleştirilir.
Edaphic: Edafik
Eddy: Girdap; Anafor
Eddy diffusion: Girdap yayılması
Edenian: Edeniyen (K. Amerika alt Sinsinatiyen Ordovisyen’inde bir kat)
Edges of crystal: Kristal kenarları
Ediacara: Ediakara (üst Proterozoik’te bir seri)
Ediacaran Fossils: Ediakara (Avustralya) Fosilleri
Edingtonite: Edingtonit (sulu baryum-alüminosilikat minerali)
Effect: Etki; Tesir
Effective: Etkin; Efektif
Effective concentration: Etkin konsantrasyon
Effective diameter: Efektif çap
Effective porosity: Etkin gözeneklilik
Effective stress: Etkin gerilme; Etkin gerilim
Efflorescence : Çökeltilerin buharlaşmasıyla, kayaçların üzerinde oluşan toz
benzeri çökel
Effluent: Akışkan atık
Effusion: Efüzyon
Effusive rocks: Efüzif kayaçlar
Eficiency: Verim; Verimlilik
Eglestonite: Eglestonit (civa-klorosit minerali)
Egueite: Egueyit (kalsiyum ve demirin sulu bazik fosfat minerali)
Eifelian: Ayfeliyen (Orta Devoniyen Dönemi’nde bir çağ)
Eigirine: Eygirin/eyjirin (piroksen grubuna ait bir mineral)
Eildonian: Eyildoniyen (GD Avustralya orta Siluriyen’inde bir kat)
Ejection: Fırlatma, Dışarı atma; Çıkarma; Çıkarılan şey; Fışkıran şey
Ejective folding: Etkin kıvrımlanma
Ekistics: Ekistik; İnsan yerleşimlerini inceleyen bilim dalı
Ekman layer: Ekman tabakası
Ekology: Ekoloji
El Nino: Peryodik olarak Ekvatorun sahili boyunca güneye doğru akan bir sıcak su
akıntısı
Elara: Jüpiter VII kod adlı uydu
Elastic constant: Elastik sabit
Elastic deformation: Elastik deformasyon
Elastic limit: Elastik limit; Elastik sınır
Elastic properties: Elastik özellikler
Elastic state of equilibrium: Elastik denge durumu
Elastic wave: Elastik dalga
Elasticity: Elastisite; Esneklik
Elasto-plastic: Elasto-plastik
Elastoviscous behavior: Elastoviskoz davranış
Elbaite: Elbait (bir turmalin grubu minerali)
Electrical charge: Elektriksel yük
Electrical conductivity: Elektriksel iletkenlik
Electrodialysis: Elektrodiyaliz
Electrolyte: Elektrolit
Electromagnetic methods: Elektromanyetik yöntemler
Electromagnetic radiation: Elektromanyetik ışıma; Elektromanyetik radyasyon
Electromagnetic spectrum: Elektromanyetik spektrum
Electromagnetic wave: Elektromanyetik dalga
Electron: Elektron
Electron capture: Elektron yakalama; Elektron tutma
Electron capture detector: Elektron tutma detektörü
Electronegativity: Elektronegatiflik; Elektronegativite
Electron-probe microanalyser (EPMA): Elektron-prob mikroanalizör
Electropositive element: Elektropozitif element
Electrostatic precipitator: Elektrostatik çöktürücü
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 42/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Electrum: Elektrum; Altın ve gümüşün doğal alaşımı
Elevation: Yükseklik/rakım
Ellsworthite: Elsvortit
Elongation: Uzama
Elpidite: Elpidit
Elsterian: Elsteriyen (K. Avrupa’da bir buzul devri)
Elutriation: Yıkayarak tasviye
Eluvial deposit: Elüviyal yatak; Elüviyal çökel; Cevher minerallerinin
taşınmaksızın köken kaya üzerinde kalıntı şeklinde birikmesi ile oluşan yatak
Eluvium: Elüviyum; Kayaçların parçalanmasıyla bulunduğu yerde oluşmuş ve bazı
bileşenleri cözünüp ortamdan ayrıldıktan sonar kalıntı olarak oluşmuş toprak
Emanation deposit: Yeryuvarı yüzeyinde magma gazlarından çökelen cevher
Embankment: Set; Bend; Toprak set
Embolite: Embolit (nabit gümüş-klorür ve gümüş-bromür)
Emergence: Ortaya çıkma; Yüzeye çıkma; Deniz dibinin su üstüne çıkması
Emergence angle: Çıkış açısı; Deprem dalgasının yeryüzü ile yaptığı açı
Emission: Yayma; Salım; Emisyon
Emission factor: Emisyon etkeni; Emisyon factorü
Emission inventory: Emisyon envanteri
Emission standard: Emisyon standardı
Emory and Clovan Classification: Embry ve Clovan Sınıflaması
Empirical: Görgul; Ampirik; Deneysel
Emplacement: Yerleşme
EMR: Elektromanyetik Işıma
Emulsion: Emülsiyon
En échelon: Basamak-benzeri dizilme
En échelon folds: Aralıklı ve aşamalı kıvrımlar
En échelon structure: Aralıklı ve aşamalı yapı
Enargite: Enarjit (bakır-arsenik-sülfit minerali)
Enceladus: Enseladus; Satürn’ün Satürn II kod adlı uydusu
Encke: Güneş sisteminde bulunan bir kuyruklu yıldız
End bearing pile: Uç kazığı
End moraine: Son moren; Moren sonu
End wall: Kenar şevi; Nihai şev
Endangered species: Nesli tükenen türler; Tehdit altındaki türler
Endellite: Endelit (haloysitin daha sulu bir şekli ve eş anlamlısıdır)
Endemic: Endemik (bir bölgeye veya gruba özgü)
Endichnia: Sedimanter yapının (katman yada çökel) içine yapılan oyuk şeklindeki iz
fosiller
Endogenic energy: Endojenik enerji
Endogenous: Endojen (Yeryuvarı’nın içinde geçen veya içinden kaynaklanan)
Endogenous dome: Endojen dom
Endogenous respiration: İç solunum
Endotherm: Vücut ısısının dar aralıkta değişmesini düzenley iç mekanizma
Endolith: Endolit
Endomorphism: İç-başkalaşım; İçbaşkalaşım; Komşu kayaç parçalarının asimilasyonu
yada kayaç çeperi etkisi ile sokulum yapan kayaçta oluşan başkalaşma
Endopunctate: İç-noktalı; Endopunktat
Endoskeleton: İç-iskelet
Endothermic: Endotermik; Oluşması için enerji gereken tepkimelere ait
Endrin: Endrin
Energy conservation: Enerjinin korunması
Energy conversion: Enerji dönüşümü
Engineering Geology: Mühendislik Jeolojisi
Englishite: Englişit (sulu bazik potasyum-kalsiyum-alüminyum-fosfat minerali)
Enigmatite: Enigmatit (sodium-demir-titanyum-silikat minerali)
Enrichment factor: Zenginleşme etkeni
Ensialic geosyncline: Jeosenklinal prizması sialik bir kabuk üzerinde biriken ve
klastikler içeren jeosenklinal
Ensimatic geosyncline: Jeosenklinal prizması simatik bir kabuk üzerinde biriken ve
çoğunlukla volkanik veya volkanitlerin sedimentlerini içeren jeosenklinal
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 43/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Ensimatic arc : Ensimatik (volkanik) yay; Simatik bir kabuk üzerinde oluşan
volkanik yay
Enstatite: Enstatit
Entalphy: Entalpi
Entisols: Entisollar
Entoprocta: Entopraktlar; Tatlı su bryzoanlarına ait alt filum
Entrenched meander: Gömülü menderes
Entropy: Entropi; Termodinamikte bir sistemin düzensizliğinin ölçüsü
Entry: Giriş
Envelope: Zarf
Environment: Ortam; Çevre
Environment protection: Çevre koruma
Environment quality objective: Çevre kalite amacı
Environmental: Çeyreye ait; Ortamla ilişkili
Environmental analysis: Çevre analizi
Environmental assessment: Çevre değerlendirmesi
Environmental concentration: Çevresel yoğunlaşma
Environmental Engineering: Çevre Mühendisliği
Environmental Geology: Çevre Jeolojisi
Environmental geotechnics: Çevre jeotektoniği
Environmental impact assessment: Çevresel etki değerlendirmesi
Environmental impact statement: Çevresel etki raporu
Environmental impairment liability: Çevre bozulmasına karşı sorumluluk
Environmental management: Çevre yönetimi
Environmental protection agency : Çevre koruma ajansı
Environmental quality objective: Çevre kalite hedefi
Environmental quality standard: Çevre kalite standardı
Environmentally sensitive area: Çevre yönünden duyarlı alan
Environment-friendly: Çevre ile dost
Enzyme: Enzim
Eocene: Eosen (Tersiyer’de Paleosen-Oligosen arası dönem)
Eocrinoidae: Eokrinodler (alt Kambriyen’den orta Siluriye’e kadar bulunan, nesli
tükenmiş, sistoid-benzeri ekonoderm sınıfı)
Eogenetic: Öjenetik; Henüz oluşmuş sediment veya kayacın son çökelme ve gömülme
safhaları arasındaki süreçte oluşan
Eolian environment: Eoliyen ortamı
Eonothem: Eonotem
Eosphorite: Eosforit
Epeiric sea: Epirik deniz; Epikontinental deniz; Kıta içlerine kadar uzanan sığ
deniz
Epeirogenesis: Epirojenez; Karasal yada denizel alanların büyük ölçekli aşağı-
yukarı doğru hareketi
Epi- :Yunanca “epi” (üzerinde, ilâveten veya yukarısında) kelimesinden türetilen
önek
Epibol (peak zone; acmezone): Pik zonu; Bir veya daha fazla taksonun relatif
bolluklarının belirgin bir hal almasıyla belirlenen kaya topluluğu
Epicenter: Merkezüssü; Episantır
Epicentral area: Merkezüssel alan
Epichnia: Sedimanter yapının (katman yada çökel) yüzeyinde yapılan oyuk yada sırt
şeklindeki iz fosiller
Epiclast: Epiklast
Epicontinental sea: Epirik deniz; Epikontinental deniz; Kıta içlerine kadar uzanan
sığ deniz
Epicratonic: Epikrotonik; Kratonun yüzeyinde etkin olan işlemler yada bunların
ürünlerine ait
Epidemiology: Epidemioloji; Topluluklardaki hastalıkların sıklığı ve yaygınlığını
konu edinen tıp bilmi
Epidiorite : Epidiyorit (daneli metamorfik kayaç olup, bazik bir kor kayaçtan
türemiştir ve diyorit minerallerini yani hornblend ve ortaç plajiyoklazı içerir)
Epidosite: Epidosit (epidot ve kuvarstan oluşan nadir bir metamorfik kayaç)
Epidote: Epidot; Pistasit (epidot grubunun ana minerali)
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 44/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Epigenetic: Epijenetik; İçerildiği kayaçtan (hazne kayaç) sonra oluşan oluşumlarla
ilgili
Epigenetic ore deposit: Epijenetik cevher yatağı
Epigenite: Epijenit (bakır-demir-arsenik-sülfit minerali)
Epilimnion: Epilimniyon (yazları sıcaklık tabakalanması gösteren göllerde üst,
ılık ve karışan zon)
Epimetheus: Epimetös (Satürn XI kod adlı uydu)
Epirogeny: Epirojeni; Karaoluşumu; Geniş alanları etkileyen, yükselim ve açılım
(havza oluşumu) içeren, uzun süreli yerkabuğu haraketleri
Epistilbite: Epistilbit (zeolit grubu bir mineral)
Episyenite: Episiyenit (altere diyorit ve gabro)
Epitaxy: Epitaksi
Epithermal: Epitermal
Epizone: Üstkuşak (metamorfik kayaçların oluştuğu en üst kuşak)
Epoch: Dönem; Devre; Epok
Epsomite: Epsomit
Equal-area net: Eşit-alan ağı
Equal-area projection: Eşit alanlı izdüşüm
Equant: Eni-boyu aynı; Ekuant
Equation: Eşitlik; Denklem
Equation of state: Hal denklemi; Durum denklemi
Equigranular texture: Eş dane boylu-danesel doku
Equilibrium: Denge
Equilibrium population: Dengeli nüfus
Equipment: Donanım; Ekipman
Equipotential line: Eşpotansiyel çizgisi
Equivalence: Denklik; Eşdeğerlik
Equivalent point load: Eşdeğer tekil yük
Era: Birden fazla devirden oluşan jeolojik zaman birimi
Erathem: Eratem
Erian: Eriyen; K. Amerika orta Devoniyen’inde bir seri
Erinite: Erinit (bazik bakır-arsenat minerali)
Erionite: Eriyonit (zeolit grubuna ait bir şabazit minerali)
Eritosiderite: Eritosiderit (sulu potasyum-demir-klorür minerali)
Eros: Güneş sisteminde bulunan bir asteroid
Erosion: Aşınma; Erozyon
Erosion columns: Peribacaları
Erosion surface: Erozyon yüzeyi
Erratic boulder: Orijinal yerinden buzullarla taşınıp bulundukları yere getirilmiş
olan yabancı kaya parçaları/blokları
Error: Hata
Eruption: Püskürme (volkanik)
Eruption center: Püskürme merkezi
Eruptive rock: Erüptif kayaç; Püskürük kayaç
Erythrine: Eritrin (kobalt ve nikelin birincil minerallerinin oksidasyonu ürünü)
Erythrite: Eritrit (eritrin)
Eschynite: Eşinit (selenyum-titanyum ve diğer metallerin nadir oksit minerali)
Eskebornite: Eskebornit (bakır ve demir-selenitten oluşan bir mineral)
Esker: Esker
Essential mineral: Elzem mineral; Esas mineral
Essexite: Eseksit (bir tür alkali gabro)
Estuary: Haliç
Etching figures: Dağlama şekilleri
Ethane: Etan
Ettringite: Etrinjit
Eubacteria: Öbakteriler; Gerçek bakterileri içeren bakteri alemi
Eucaryota: Bitkiler, mantarlar ve hayvanlar gibi gerçek ökaryotik alemleri
kapsayan alan
Eucrite: Ökritler; Bazaltik bileşimli meteorit çeşidi
Euechinoidea: Deniz-kestanelerinin (ekinoidler) bir alt-sınıfı
Eugeosyncline: Öjeosenklinal; Jeosenklinalin bir parçası olup volkanizma ve
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 45/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
plütonizma varlığı ile karekteristiktir
Euhaline water: Öhalin su; %1.65-2.2 arası klor içeren tuzluluk kuşağı
Euhedral: Öhedral; İdiyomorfik; Öz şekilli
Euler pole: Euler kutbu; Levha tektoniğinde levha hareketlerinin çalışılmasında
kullanılan teorik bir dönme kutbu
Eulite: Ölit; Ortopiroksen minerali
Euparkeria: İki-ayaklı tekodont diş yapısına sahip bir sürüngen
Euphotic zone: Işık alan su tabakası ; Öfotik kuşak
Eurasian Plate: Avrasya Levhası
Europa: Jüpiter II kod adlı uydu
Europe: Avrupa (kıta)
Europium anomaly: Öropiyum anomalisi
Euryapsida: Öryapsidler; Bir sürüngen türü
Euryhaline: Geniş bir tuzluluk aralığını tolere edebilen
Eurythermal: Geniş bir sıcaklık aralığını tolere edebilen
Eurytopic: Değişik faktörleerin değişimini tolere edebilen
Eustasy: Östazi; Tektonik hareketler yada buzullarla alakalı olarak gelişen, deniz
seviyesinde küresel (global) değişimler
Eustatic movements: Östatik hareketler; Yükselme alçalma hareketleri; Karaları
etkileyen deniz yüzeyindeki alçalma ve yükselmeler
Eutrophication: Ötrofikasyon
Evaporation pond: Buharlaşma havuzu
Evaporite: Evaporit
Evapotranspiration: Su kaybı; Buharlaşma-terleme
Evjite: Evjit (bir tür hornblend gabro)
Evolution: Evrim
Evonsite: Evonsit (sulu bazik alüminyum-fosfat minerali)
Excavation: Kazı
Excess: Aşırı
Exchange capacity: Değişim kapasitesi
Excitation: Uyarılma; Uyarma; Heyecanlandırma; Eksitasyon
Exfoliation: Eksfoliasyon; Soğan kabuğu gibi soyulma; Yaprak yaprak (pul pul)
dökülme
Exhalation: Eksalasyon; Aktif volkanik sahalardan buhar yada gazların çıkması
Exinite: Eksinit (kömür maseral grubu)
Exomorphism: Eksomorfizma (kontak başkalaşması)
Exoskeleton: Dış iskelet
Exotic: Ekzotik (yabancı, havza dışından kaynaklanan/gelen)
Expansion: Genişleme
Expencive soil: Şişen zemin
Experimental Petrology: Deneysel Petroloji
Explicit: Belirtik; Açık şekilde
Exploration: Arama
Explosion: Patlama
Explosive: Patlayıcı
Explosive charge: Patlayıcı yükü
Exponential: Üstel
Exposed rock: Açığa çıkmış kayaç; Mostra veren kayaç
Exposure: Teşhir olma; Mostra; Çıkma
Exsolution: Eksolüsyon; Kusma yapısı
Extension: Uzama; Esneme
Extensometer: Uzama/kısalma ölçer; Ekstansometre
External forces: Dış kuvvetler
External mould: Dış kalıp
Externalities: Dışsallıklar
Extinct species: Nesli tükenmiş tür
Extinct volcano: Sönmüş volkan
Extinction: Sönme; Nesli tükenme; Yok olma; Ortadan (sürekli olarak) kalkma;
Ekstinksiyon
Extraclast: Ekstraklast; Çökelme ortamına dışarıdan gelen kırıntı
Extraction: Çıkarma; Öz; Belli elementlerin kayaçlardan eriyiklerce alınması
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 46/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Extraordinary ray: Ekstraordiner ışın
Extrapolation: Dışdeğerbiçim; Ekstrapolasyon
Extrusion: Ekstrüzyon; Püskürme
Extrusive: Ekstrüsif; Püskürük
Extrusive rocks: Püskürük kayaç; Volkanik kayaç
Exundation: Deniz tabanının yükselerek kara haline gelmesi

F
F-layer: F-tabakası; Sıvı dış çekirdek ile katı iç çekirdek arasında geçiş zonuna
karşılık gelen sismik zon
Fabric: Fabrik; Doku; Yapı; Kumaş
Fabric analysis: Doku analizi; Fabrik analizi
Fabric axis: Fabrik ekseni
Fabric element: Fabrik elemanı
Fabric filter: Bez filtre
Fabrosaurus australis: Kaydedilen en yaşlı dinozorlardan biri
Face: Ayna; Ayak; Yüz
Face gradient: Ayna eğimi; Ayna gradyanı
Face length: Ayna uzunluğu
Facies: Fasiyes
Facies fossil: Fasiyes fosili
Facies of border: Sınır fasıyesi
Factor of safety: Güvenlik katsayısı
Facultative bacteria: Uyumlu bakteriler
Faecal coliform organisms: Dışkı organizmaları
Faecal pellet: Fekal pellet
Failure: Kopma; Kırılma; Yenilme
Failure criterion: Yenilme ölçütü; Yenilme kriteri
Failure envelope: Yenilme zarfı
Fairchildite: Fairçildit (potasyum-kalsiyum-karbonat minerali)
Fall: Düşme; Göçme
Falling head permeability test: Düşen seviyeli geçirimlilik deneyi
Falling velocity: Düşme hızı
Fallout: Serpinti
Falls: (Meteorit) Düşmeler
False cleavage: Aldatıcı dilinim
Famennian: Fameniyen (Avrupa üst Devoniyen’inde bir kat)
Family: Familya; Aile
Famitinite: Famitinit (Cu-Sb-sülfit minerali)
Fan fold: Yelpaze kıvrım
Fan scarp: Yelpaze şevi
Fanglomerate: Yelpaze çakıltaşı; Yelpazetaşı; Fanglomera
Farallon Plate: Faralon Levhası
Farringtonite: Faringtonit
Fatique: Yorulma
Fatigue test: Yorulma deneyi
Faujasite: Fojasit (sodalit grubunda bir zeolit minerali)
Fault: Fay
Fault block: Fay bloğu
Fault breccia: Fay breşi
Fault deflection: Fay itmesi
Fault direction: Fay doğrultusu
Fault gauge: Fay pastası; Fay kili
Fault groove: Fay kertiği
Fault hadding against the dip: Tabaka eğimine dik fay
Fault junction: Fay kavşağı
Fault line: Fay hattı; Fay çizgisi
Fault plane: Fay düzlemi
Fault scarp: Fay şevi
Fault scratches: Fay çiziği
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 47/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Fault trough: Fay teknesi; Fay çanağı
Fault throw: Fay atımı
Fault trap: Fay kapanı
Fault zone: Fay zonu; Fay kuşağı
Fault-dam spring: Fay-barajı gözesi
Faulted area: Faylı alan
Fauna: Fauna
Faunal province: Faunal provins; Faunal bölge
Fayalite: Fayalit (Fe-olivin)
Feather joints: Tüy eklemler
Feather ore: Kuş-tüyü cevheri; Feder cevher
Fecundity: Doğurganlık
Federov stereographic net: Federov stereografik ağı
Feedback: Geribeslenim
Feeder road: Yan yol
Feibergite: Freiberjit (gümüş-zengini tetraedrit)
Feldispathic graywacke: Feldipastik grovak
Feldispathic vake: Feldispatik vake
Feldispathoid: Feldispatoyit
Feldspars: Feldispatlar
Feldspats: Feldispatlar
Felidae: Felidler; Etçiller
Feliformia: Feliformlar (kedi-benzeri hayvanlar)
Felsic: Felsik (açık renkli kor minerallere ve bu minerallerce zengin kor
kayaçlara uygulanan bir terim)
Felsite: Felsit (çok açık renkli, fenokristalli veya fenokristalsiz, afanitik bir
kayaç)
Felsitic texture: Felsitik doku
Felsobanyaite: Felsobanyait (sulu bazik Al-sülfat minerali)
Femanitite: Femanitit (bakır-antimon-sülfit minerali)
Femic: Femik (bir kayaç içerisindeki normatif ferromagnezyen mineralleri
tariflemek için nadiren kullanılan bir terim)
Femtoplankton: 0.02-0.2 µm arası boyuta sahip denizel planktonik organizmalar
Fence diagram: Fens diyagramı; Panel diyagram
Fenestrae: Fenestra
Fenestral fabric: Fenestral doku
Fenestral porosity: Fenestral porozite/gözeneklilik
Fenite: Fenit (sodyumca zengin, metazomatik, ortoklaz-nefelin-arfvedsonit-ojit
içeren ve karbonatit sokulumlarının etrafında gelişen bir kayaç)
Fenitization: Fenitleşme; Fenitizasyon
Fennoscandian Border Zone: Fenoskandiyen Sınır Zonu
Feral: Feral; Yabani koşullarda yaşıyan hayvanlar yada bitkiler
Ferberite: Ferberit (demir-tungstat minerali)
Ferghanite: Ferganit (sulu uranyum-vanadat minerali)
Fergusonite: Fergusonit (nadir toprak elementleri içeren oksit minerali)
Fermentation: Fermantasyon
Fermonite: Fermonit (kalsiyum-stronsiyumun-arsenat-fosfat-florür minerali)
Fernandinite: Fermandinit (sulu kalsiyum-vanadil-vanadat minerali)
Ferric: Ferrik; Demir-III
Ferrierite: Feriyerit (bir zeolit minerali)
Ferrimolybdite: Ferrimolibdit (sulu ferrik molibdat minerali)
Ferrinatrite: Ferrinatrit (sulu sodyum-demir-sülfat minerali)
Ferrisicklerite: Ferrisiklerit (lityum-demir-manganez-fosfat minerali)
Ferritungstite: Ferritungstit (sulu bazik demir(III)-tungstat minerali)
Ferro-: Kor kayaçlarda yüksek demir içeriğini (Fe-içeren mineraller veya bütün-
kaya içeriği olarak) gösteren önek
Ferroactinolite: Ferroaktinolit (amfibol grubunda bir mineral)
Ferroaugite: Ferroojit (Fe-zengini ojit)
Ferrodolomite: Ferrodolomit (kalsiyum-demir-karbonat minerali)
Ferrohastingsite: Ferrohastingzit (sodyumlu demirce zengin bir hornblend türü)
Ferromagnesian minerals: Ferromagnezyen mineral
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 48/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Ferromagnetism: Ferromanyetizma
Ferrosilite: Ferrosilit
Ferrous: Ferrüs; Demir-II
Ferruccite: Ferüksit (sodyum-flüoborat minerali)
Fersmanite: Fersmanit (kalsiyum-kolumbiyumun-seryum-titanyum-oksiflorür minerali)
Fertilizer: Gübre
Fervanite: Fervanit
Festiniogian: Festiniyogiyen (Mantvrogiyen’in yerel ismi)
Fibre: Lif
Fiber-reinforced: Liflerle güçlendirilmiş
Fibriolite: Fibriyolit (silimanitin alternative ismi)
Fibroferrite: Fibroferrit (sulu bazik ferrik (demir III)-sülfat minerali)
Fibrolite: Fibrolit (silimanitin alternative ismi)
Fiedlerite: Fiyedlerit (kurşun-hidroksiklorür minerali)
Field: Alan; Arazi; Saha
Field geologist: Saha jeoloğu
Field Geology: Saha Jeolojisi
Field observation: Saha gözlemleri
Field test: Arazi deneyi
Field reversal: Alan ters-dönmesi
Fill: Dolgu
Fill slopes: Dolgu şevleri
Filling: Dolgu; Diş dolgusu
Fillowite: Filovit (sulu asit sodyum-manganez-demir-kalsiyum-fosfat minerali)
Film: İnce zar; Film
Filon-kuşe: Katman-damar
Filter: Filtre
Filtration: Filtrasyon
Filtration: Süzme ; Filtrasyon
Fine: İnce; İyi
Fine-grained soil: İnce-daneli zemin
Fines: İnce kısım
Finite element method: Sonlu elemanlar yöntemi
Firm rock: Sağlam kayaç; Sıkı kayaç
Fissure: Yarık; Fisür
Fıssured clay: Fisürlü kil; İnce çatlaklı kil
Fıssured rock: Fisürlü kaya; İnce-çatlaklı kayaç
Flameproof: Alev sızdırmaz; Aleve dayanıklı
Flexibility: Esneklik; Bükülgenlik
Flocculate: Topaklanmak
Floor: Taban
Floor heave: Taban kabarması
Flow chart: Akış şeması
Flow net: Akış ağı
Flow rate: Akış hızı
Fluidity: Akışkanlık
Fluid pressure: Akışkan basıncı
Fold: Kıvrım
Foliation: Foliasyon; Yapraklanma
Footing: Temel
Footwall: Taban kayacı
Final cover: Nihai örtü
Fine analyses: İnce elek çözümlemesi
Fine sand: İnce kum
Fine-grained: İnce-daneli
Fingerlakian: Fingerlakiyen (Senekan serisinde bir kat)
Finite element: Sonlu eleman
Finite slope: Sonlu şev
Finnemanite: Finemanit (kurşun-klorür-arsenat minerali)
Fiord (veya Fjord): Fiyord
Fire assay: Ateş tahlili
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 49/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Fire opal: Ateş opal
Fireclay: Ateş kili
Firn limit: Buzkar/buzulkar sınırı
Firn line: Buzkar/buzulkar hattı
Firn (veya névé): Buzkar/buzulkar
Fissility: Dilinme
Fission: Fizyon
Fission-track dating: Fizyon-izi yaş tayini
Fissure: Yarık; Fisür
Fissure eruption: Fisür (volkanik) püskürmesi; Yarık püskürmesi
Fissure vein: Fisür damar
Fissure volcano: Fissür volkanı; Yarık volkanı
Fizelyite: Fizelyit (kurşun-gümüş-antimon-sülfit minerali)
Flach: Yayvan
Flack: Kayaçtan ayrılmış kabuksu pul-benzeri ince parçalar
Flaggy: Tabakaları düz, sert, ince plaka şeklinde olan kayaç, çoğunlukla da
kumtaşı veya kireçtaşı
Flajolotite: Flajolotit (sulu demir-antimonat minerali)
Flame coal: Alevli kömür; Yaklaşık %40’tan daha fazla uçucu bileşen içeren kömür
Flame photometry: Alev fotometrisi
Flame spectrometry: Alev spektrometrisi
Flammable: Yanabilen; Tutuşan; Alev alan
Flandrian: Flandriyen; Günümüzü de kapsayan buzularası süreç
Flank: Antiklinal ve senkinallerde kanatlar; Yan taraf
Flaser gneiss: Flaser gnays
Flaser rock: Flaser kayaç
Flat: Düz; Yayvan
Flat jack test: Yassı veren deneyi
Flexible: Esnek
Flexural slip fold: Eğilti atımlı fay
Flexure: Büklüm; Eğilti; Tabakalarda rastlanan tek yanlı kıvrım; Monoklinal kıvrım
Flinkite: Flinkit (bazik manganez-arsenat minerali)
Flinn Diagram: Flinn Diyagramı
Flint: Çakmaktaşı
Floating booms: Yüzer setler
Floating caisson: Yüzen keson
Floc: Atık içerisinde biyolojik veya kimyasal etkinlikle katıların oluşturduğu
yumak
Flocculation: Topaklanma; Yumaklaştırma
Flood: Taşkın
Flood control: Taşkın denetimi
Flood plain management: Taşkın alanı yönetimi
Flood plain: Taşkın alanı
Floor area ration: Taban alanı katsayısı
Flora: Flora; Verilen bir alan için bütün bitkileri kapsayan alem
Florencite: Florensit (seryum ve alüminyumun bazik fosfat minerali)
Flotation: Flotasyon; Yüzdürme
Flotation separation: Flotasyon(la) ayırma; Yüzdür(meyle) ayırma
Fluoborite ([Mg3(BO3)(F,OH)3]; nocerite): Flüoborit veya noserit
Flow banding structure: Akma bantı yapısı
Flow banding texture: Akma bantı doku
Flow channel: Akım kanalı
Flow curve: Akma eğrisi
Flow fold: Akma kıvrımı
Flow index: Akma indeksi
Flow line: Akım çizgisi
Flow net: Akım ağı
Flow structure: Akma yapısı
Flow through: Akım yönü; Akım doğrultusu
Flowage fold: Akış kıvrımı
Flue gas: Baca gazı
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 50/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Flue gas desulfurization: Baca-gazının kükürtünün alınması
Fluellite: Flüellit
Fluidized bed combustion: Akışkan yatak yanması
Fluidized bed: Akışkan yatak
Fluoborite: Flüoborit
Fluocerite: Flüoserit
Fluorapatite: Flüorapatit
Fluorescence: Flüoresans
Fluorides: Floritler
Fluorine: Flor
Fluorine dating: Flor yaş tayini
Fluorite: Flüorit
Flute mark: Kaval iz; Flüt izi; Dil-şekilli iz
Flute moraine: Flüt moren; Dil-şekilli moren
Fluvial: Flüviyal; Nehre ait; Nehirle ilişkili
Fluvial environment: Nehirle ilişkili ortam; Nehir yatakları ve sellenme ortamı
Fluvioglacial deposit: Buzulların erimesiyle oluşan sularla çökelerek birikmiş
çökeller
Fly ash: Uçucu kül
Flysch: Fliş
Fodinichia: Organizmaların besin ararken geriye bıraktıkları fosilleşmiş izler
Fog: Sis
Fogging: Sislendirme
Foid: Foyid (feldispatoid terimin kısaltılmış hali)
Foidolite: Foyidolit (feldispatoidlerin miktarı kayaçta %60’ı geçerse, kayaç
“foyidolit” olarak adlandırılır)
Fold: Kıvrım
Fold and thrust belt: Kıvrım ve itki kuşağı
Fold angle: Kıvrım açısı
Fold axis: Kıvrım ekseni
Fold belt: Kıvrım kuşağı
Fold limb: Kıvrım kanadı
Fold nappe: Kıvrım napı
Folding: Kıvrımlanma
Foliation: Foliasyon; Yapraklanma
Folk Limestone Classification: Folk Kireçtaşı Sınıflaması
Fonglomerate: Fonglomera
Food additives: Gıda katkı maddeleri
Food chain: Besin zinciri
Food web: Besin ağı
Fool’s gold: Ahmak altını; Pirit
Foot: Ayak; Bir uzunluk birimi (A.B.D.’de 1866’dan beri kullanılan bir uzunluk
birimi olup yard’ın 1/3’üne ve metrenin tam olarak 1200/3937 (0.3048)’ine eşittir)
Footing depth: Temel derinliği
Footing width: Temel genişliği
Footing: Temel
Footprint: Ayak izi
Footwall: Taban duvarı
Foram: Foraminiferidler
Foramen: Gözenek yada boşluk
Foraminiferida: Foraminiferidler (bir protozoa ordosu)
Foramol: Foramol (bryzoa, foraminiferid, kırmızı alg ve molüsklerin oluşturduğu
birlik)
Forams: Foraminiferidler
Forbesite: Forbesit (sulu asidik nikel-kobalt-arsenat minerali)
Force: Kuvvet
Forced: Zorlanmış
Formula: Formül; İlinti; Bağıntı
Foredeep: Ön çukur
Foreland: Ön bölge; Ön ülke
Forestry: Ormancılık
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 51/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Formanite: Formanit (uranyum, zirkonyum, toryum, kalsiyum, tantal ve niyobyum ile
bazı nadir toprak elementlerini içeren bir oksit minerali)
Formation: Formasyon
Forsterite: Forsterit (Mg-olivin)
Fortsch Discontinuity: Fortsch Süreksizliği (üst kıtasal kabuk içinde, 8-11 km
derinlikte bulunan bir düzensiz sismik süreksizlik)
Foshagite: Foşajit (bazik sulu kalsiyum-silikat minerali)
Fossil: Fosil
Fossil fuel: Fosil yakıt
Fossil fuel plant: Termik santral; Fosil yakıt santralı
Fossil ore: Fosil cevher
Fossiliferous micrite: Fosilli mikrit
Fossilization: Fosilleşme
Fouling: Denizel kirlilik
Foundation: Temel
Foundation soil: Temel zemini
Foundation coefficient: Temel katsayısı
Fourchite: Forçit/forşit (bir tür alkali lamprofir)
Fourmarierite: Formariyerit
Fractal: Fraktal; Benzer daha küçük elemanların oluşturduğu şekil
Fracture: Çatlak; Kırık
Fracture frequency: Çatlak sıklığı
Fracture mechanics: Çatlak mekaniği
Fractured rock: Çatlaklı kayaç; Çatlak kayaç
Fragmentation: Ufalanma; Parçalanma
Free-air correction: Serbest-hava düzeltmesi (bir P noktasında gözlenen gravite
değerinden serbest-hava gravite düzeltmesi ve eş-potansiyel elipsoidi üzerindeki
normal gravite değerinin çıkartılması ile elde edilen miktar)
Friable: Gevrek; Kırılgan
Friction: Sürtünme
Fractional crystallization: Fraksiyonel kristallenme; Kesirli kristallenme
Fractionation: Bölümlenme; Kesirli hal alma; Farklılaşma
Fracture cleavage: Çatlak dilinimi
Fracture frequency: Çatlak sıklığı
Fracture initiation: Çatlak başlangıcı
Fracture porosity: Kırık porozitesi
Fracture spacing index: Çatlak-aralık indeksi
Fracture spring: Çatlak gözesi
Fragmental texture: Kırıntılı doku
Framboid: Framboyid
Framestone: Çatıtaşı
Francolite: Frankolit
Franconian: Frankoniyen (K.Amerika Kroiksiyen serisi Kambriyen’inde bir kat)
Franklinite: Franklinit (spinel grubunda bulunan bir mineral)
Frasian: Fraziyen (geç Devaniyen Döneminde bir çağ)
Frasnian: Frazniyen (geç Devoniyen Dönemi’nde bir çağ)
Free water level: Serbest su yüksekliği
Freieslebenite: Freyizlebenit (kurşun-gümüş-antimon-sülfit minerali)
Freirinite: Freyirinit (sulu bazik sodyum-bakır-arsenat minerali)
Freon: Freon; Yaygın olarak soğutucu gaz olarak kullanılan klorofluoro-karbon
Frequency: Frekans; Sıklık
Freshwater bodies: Tatlı su kaynakları
Friction: Sürtünme
Friction angle: Sürtünme açışı
Friction loss: Sürtünme kaybı
Friction pile: Sürtünmeli kazık
Frictional force: Sürtünme kuvveti
Frictional prop: Sürtünmeli direk
Friedelite: Friedelit (sulu manganez-silikat-klorür minerali)
Frohbergite: Frohberjit (demir-tellürit minerali)
Frondelite: Frondelit (bazik manganez-demir-fosfat minerali)
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 52/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Front (head): Cephe; Baş
Frost: Don
Frost action: Don etkisi
Frost depth: Don(ma) derinliği
Frost heave: Don kabarması
Frost index: Donma indeksi
Frost resistance: Dona karşı dayanım
Frost weathering: Don ayrışması
Frustula: Diyatomda bulunan silika çeperi
Fuel additives: Yakıt katkıları
Fugacity: Fügâsite (bir gazın genişleme veya kaçma eğiliminin bir ölçüsüdür)
Fumarole: Fümarol; Tüten
Fumes: Duman
Fumigant: Gaz dezenfektan
Function: İşlev; Fonksiyon
Functional: İşlevsel; Fonksiyonel
Fungi: Mantarlar
Furrow: Karık; Kertik
Fusain: Füzen; Kömür maseralı
Fusibility ore: Füzibilite cevheri
Fusilinid: Foraminiferidlerin daha iri üyesi olup Karbonifer ve Permiyen için
indeks fosildir
Fusinite: Füzinit; Kömür maseralı
Fusion: Füzyon (bir katı maddenin ısı ile eritilmesi işlemi veya iki hafif atom
çekirdeğinin birleştirilmesi)
Fuzzy: Bulanık
Fuzzy-logic: Bulanık mantık
Fuzzy set: Bulanık küme/takım (sınıflar arası sınırın belirgin olmadığı veri
sınıflaması)

G
G-layer: G-tabakası (Yeryuvarı’nın katı iç çekirdeğine karşılık gelen sismik
kuşak)
Gabbro: Gabro
Gadolinite: Gadolinit (berilyum-demir-yitriyum-silikat minerali)
Gageite: Gajeyit/gageyit (sulu manganez-magnezyum-çinko-silikat minerali)
Gahnite: Gahnit (spinel grubunda bir mineral)
Gainister: İnce-daneli, arenitli bir kayaç olup bazı kömür seviyelerinin altında
bulunur
Galapagos Rise: Galapagos Yükseltisi
Galatea: Neptün VI kod adlı uydu
Galaxite: Galaksit (bir spinel minerali)
Galaxy: Galaksi
Galena: Galen/galenit (Pb-sülfit minerali)
Galenobismutite: Galenabizmut (kurşun-bizmut-sülfit minerali)
Galilean Satellites: Galile Uyduları (1610’da Galileo tarafından keşfedilen dört
uydu: Iyo, Avrupa, Ganimed ve Kalisto)
Gallery: Galeri; Bir ucu kapalı tünel
Gallic: Galik (Kretase Devri’nin orta dönemi)
Gamma radiation: Gama radyasyonu; Gama ışıması
Gamma rays: Gama ışınları
Gangue: Gang
Ganomalite: Ganomalit (kalsiyum-kurşun-silikat minerali)
Ganophyllite: Ganofilit (sulu manganez-alüminyum-silikat minerali)
Ganymede: Ganimed (Jüpiter III kod isimli uydu)
Gap: Boşluk; Aralık; Gedik
Gap-graded soil: Aralıklı derecelenmiş zemin
Garbage: Çöp; Atık
Gardar Rifting: Gardar Riftleşmesi
Garnet: Granat
Garnierite: Garniyerit (serpantin grubunda bir mineral)
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 53/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Garronite: Garonit (filispit grubuna ait bir zeolit minerali)
Gas cap: (Doğal) Gaz takke kayacı
Gas chromatography: Gaz kromatografisi
Gas coal: Gaz kömürü
Gas pressure: Gaz basıncı
Gas/oil ratio: Gaz/yağ oranı
Gasconadian: Gaskonadiyen; K.Amerika’da Kanada Serisi Ordovisyen’inde bir kat
Gas-liquid chromatography: Gaz-sıvı kromatografisi
Gaspeite: Gaspeyit
Gaspra: Güneş sisteminde bulunan bir asteroid
Gas-solid chromatography: Gaz-katı kromatografisi
Gastropoda: Gastropodlar
Gateroad: Taban yolu
Gauge (veya gage): Ölçme aleti; Kalibre; Demir yolu rayları arasındaki açıklık
Gaussian dristribution: Gauss dağılımı
Gaylussite: Gaylusit (sulu sodyum-kalsiyum-karbonat minerali)
Gayser: Gayzer
Gayserite: Gayzerit
Gearksutite: Gearksutit (sulu alüminyum-florür minerali)
Gedinnian: Gediniyen (Devoniyen Devri’nin en erken çağı)
Gedrite: Gedrit
Gehlenite: Gehlenit (melilit grubu bir mineral)
Geikielite: Geyikielit (magnezyum-titanat minerali)
Gel: Jel
Gem: Süstaşı; Değerli taş
Gemology: Gemoloji; Jemoloji; Süstaşı bilmi
Genal spine: Jenal diken; Bazı trilobitlerde jenal açıyla bulunan sivri uçlu yapı
Genera (genusun çoğulu): Cinsler
General circulation model (GCM): Genel dolaşım modeli
General Geology: Genel Jeoloji
General shear failure: Genel kayma yenilmesi
Generally recognized as safe (GRAS): Genellikle emniyetli kabul edilen
Genotype: Bir organizmanın sahip olduğu genetik nitelikler
Gentnerite: Gentnerit (bakır-demir-krom-sülfit minerali)
Genus (çoğulu genera): Cins
Geoanticline: Jeoantiklinal; Jeosenklinallere sediment sağlayan, belirgin olarak
yükselmiş kara parçası
Geobarometre: Jeobarometre
Geobotanical anomaly: Jeobotanik anomali
Geobotanical exploration: Biyojeokimyasal arama
Geochemical affinity: Jeokimyasal alaka/ilgi
Geochemical anomaly: Jeokimyasal anomali
Geochemical cycle: Jeokimyasal döngü
Geochemical differentiation: Jeokimyasal ayrımlaşma; Jeokimyasal farklılaşma
Geochemical soil survey: Jeokimyasal toprak ölçümü
Geochemistry: Jeokimya
Geochronology: Jeokronoloji
Geocronite: Jeokronit (kurşun-antimon-arsenik-sülfit minerali)
Geode: Jeod
Geodesy: Jeodezi
Geographic Information System (GIS): Coğrafik bilgi sistemi (CBS)
Geographos: Jeografos; Güneş sisteminde bir asteroid
Geoid: Jeoid (ortalama deniz seviyesine karşılık gelen yerçekimsel eş-potansiyel
yüzeyi)
Geoisotherm: Eş-yer ısı eğrisi; Yeryuvarının iç kesimlerinde aynı sıcaklıktaki
noktaları birbirine bağlayan eğri
Geologic chronology: Jeolojik kronoloji; Jeolojik olayların oluşum sırasına göre
sıralanması
Geologic cross-section: Jeolojik çapraz-kesit
Geologic hazards: Jeolojik tehlikeler
Geologic map: Jeolojik harita
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 54/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Geologic map symbols: Jeolojik harita sembolleri
Geologic time scale: Jeolojik zaman ölçeği
Geologic time unit: Jeolojik zaman birimi
Geological compass: Jeolojik pusula
Geological map: Jeolojik map
Geological section: Jeolojik kesit
Geological strength index: Jeolojik dayanım indeksi
Geologist/Earth scientist: Jeolog; Yerbilimci
Geology: Jeoloji; Yerbilim
Geomagnetic poles: Jeomanyetik kutuplar
Geomagnetic reversal: Jeomanyetik ters-dönme/terslenme
Geomagnetic: Jeomanyetik
Geomagnetism: Jeomanyetizm
Geomechanics: Jeomekanik
Geomembrane: Jeo-zar; Jeomembran
Geomorphology: Jeomorfoloji
Geopetal structure: Jeopetal yapı
Geophone: Jeofon
Geophysic: Jeofizik
Geophysical exploration: Jeofiziksel arama
Geophysical method: Jeofizik yöntem
Geophysical survey: Jeofiziksel ölçüm
Geophysicist: Jeofizikçi
Geophysics: Jeofizik
Georgiadesite: Jeorjiyadezit (kurşun-kloroarsenat minerali)
Geosphere: Jeosfer; Yerküre
Geostatistics: Jeoistatistik
Geosuture: Jeosütür
Geosycline: Jeosenklinal
Geotechnical: Geoteknik
Geotechnical map: Geoteknik harita
Geotechnical property: Geoteknik özellik
Geotechnics: Jeoteknik
Geotextile: Jeotekstil; Jeodokuma
Geothermal: Jeotermal
Geothermal brine: Jeotermal salamura; Jeotermal tuzlu su
Geothermal energy: Jeotermal enerji
Geothermal field: Jeotermal saha
Geothermal gradient: Jeotermal gradyan
Geothermal heat flow: Jeotermal ısı akışı
Geothermometer: Jeotermometre
Gerhardtite: Gerhardit (bazik bakır-nitrat minerali)
Germanite: Germanit (bakır-germanyum-galyum-demir-sülfit-arsenat minerali)
Germanotype orogenesis: Germano-tip orojenez
Germen triassic: Orta Avrupa’da bulunan, karasal yada sığ denizel triyas
tabakaları
Gersdorffite: Gersdorfit (nikel-arsenik-sülfit minerali)
Geyser: Gayzer
Geyser basın: Gayzer havzası
Geyserit: Gayzerit/geyzerit (gayzer suları tarafından çökeltilen kayaç)
Giacobini-Zinner: Güneş sisteminde bir kuyruklu yıldız
Gibbs free energy: Gibbs serbest enerjisi
Gibbsite: Gibsit (alüminyum-hidroksit minerali)
Giga: Jiga (Mega’nın bin katı)
Gilbert: Orta Pliosen’de terslenmiş polarite kronu
Gilbert-type delta: Gilbert-tipi delta
Gilsonite: Gilsonit (asfaltın bir türü)
Ginorite: Ginorit (sulu kalsiyum-borat minerali)
Girdle: Kemer
GIS: Coğrafik Bilgi Sistemi
Gisbornian: Gisborniyen (Avustralya orta Ordovisyen’inde bir kat)
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 55/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Gismondite: Gismondit (sulu kalsiyum-alüminosilikat minerali)
Givetian: Givetiyen (orta Devoniyen Dönemi’nde bir kat)
Glacial canyon: Buzul kanyonu
Glacial epoch: Buzul dönemi
Glacial period: Buzul devri
Glacial theory: Buzul teorisi
Glacial till: Buzul tili
Glaciation: Buzullaşma
Glacier: Buzul
Glacier mill: Buzul içinde oluşmuş olan silindirik kuyu/oyuk; Buzul değirmeni
Gladite: Gladit (kurşun-bakır-bizmut-sülfit minerali)
Glacial erosion: Buzul erozyonu; Buzul aşındırması
Glass: Cam
Glass sand: Cam kumu
Glass shards: Kırık cam parçaları; Keskin kenarlı ve düzensiz şekilli volkanik cam
parçaları
Glauberite: Globerit (sodyum-kalsiyum-sülfat minerali)
Glaucocerinite: Glokoserinit (sulu bazik bakır-çinko-alüminyum-sülfat minerali)
Glaucochroite: Glokokroyit (kalsiyum-manganez-silikat minerali)
Glaucodot: Glokodot (kobalt-demir-sülfoarsenit minerali)
Glauconite: Glokonit (mika grubunda bir mineral)
Glaucophane: Glokofan (amfibol grubunda bir mineral)
Glaucophane-schist facies: Glokofan-şist fasiyesi
Gleedonian: Gledoniyen (Siluriyen’de bir kat)
Glide (veya gliding): Kayma
Glide direction: Kayma doğrultusu
Glide plane: Kayma düzlemi
Glimmerite: Glimerit (hemen hemen tamamen koyu mikadan oluşan bir ultrabazik kor
kayaç)
Global: Kürsel
Global atmospheric research programme (GARP): Global atmosfer araştırması programı
Global environmental monitoring system (GEMS): Global çevre izleme sistemi
Global positioning system (GPS): Küresel konum-belirleme sistemi
Global projection: Küresel projeksiyon; Küresel izdüşüm
Global tectonics: Küresel tektonik
Globigerina ooze: Globigerina çamuru
Glockerite: Glokerit (sulu bazik demir (III)-sülfat minerali)
Glomerocrystal: Glomerokristal
Glomerophyritic: Glomerofirik
Glomeroporphyritic: Glomeroporfiritik
Glossopteris flora: Glossopteris florası
Gnathostomata: 1. Gerçek çene yapısına sahip omurgalıları içeren üst-sınıf; 2.
Ekinoidlerin üst-ordosu
Gneiss: Gnays (ileri-derece bölgesel metamorfizma sırasında oluşan bantlı, iri-
kristalli kayaç)
Gneissic structure: Gnays yapısı
Gneissose banding: Gnaysöz bantlı-yapı oluşumu
Gneissosity: Gnayslılık
Gnomonic projection: Gnomonik projeksiyon
Goaf: 1. Atık malzeme; 2. Kömürün alındığı alan
Goethite: Götit (sulu demir-oksit minerali)
Gold: Altın
Goldschmidt rules: Goldschmidt kuralları
Gomphotheriidae: Mastodonların nesli tükenmiş bir familyası
Gondwana land: Gondvana karası
Goniatite: Goniatit (nispeten daha basit sütür çizgilerine sahip amonoid
familyası)
Goniometer: Gönyemetre; Açıölçer
Gonnardite: Gonardit (zeolit grubunda bir mineral)
Goongardite: Gongardit (kurşun-bizmut-sülfit minerali)
Gorceixite: Gorseyiksit (sulu bazik baryum-alüminyum-fosfat minerali)
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 56/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Gordo Plate: Gordo Levhası
Gordonite: Gordonit (sulu bazik magnezyum-alüminyum-fosfat minerali)
Gore: Gor (Y. Zelanda’da Triyas’ın taban serisi)
Garnetfels: Başlıca minerali granat olan boynuz taşı
Gorstian: Gorstiyen (üst Siluriyen’de bir kat)
Goslarite: Goslarit (sulu çinko-sülfat minerali)
Gossan: Gossan; Demir şapka
Gothian Orogeny: Gotiyen Orojenezi
Gothian: Gotiyen (alt Proterozoik’te bir kat)
Goyazite: Goyazit (sulu bazik stronsiyum-alüminyum-fosfat minerali)
GPS: Küresel Konum-Belirleme Sistemi
Graben: Graben
Gradation: Boylanma
Grade: Derece; Yer seviyesi
Graded: Dereceli
Graded bedding: Dereceli tabakalanma
Graded sediment: Dereceli sediment
Gradient: Gradyan; Degisim derecesi; Düşüm
Grading: Derecelenme ; Tesviye
Graduated rod: Mira; Dereceli/bölmeli çubuk/cetvel
Graftonite: Graftonit (demir-manganez-kalsiyum-fosfat minerali)
Grahamite: Grahamit (bir hidrokarbon minerali)
Grain: Dane
Grain diameter: Dane çapı
Grain shape: Dane şekli
Grain size distribution: Dane boyu dağılımı
Grain size distribution analysis: Dane boyu dağılımı analizi
Grain-size distribution curve: Dane boyu dağılım eğrisi
Granamite: Granamit (bir tür asfaltit)
Grandite: Grandit (granat grubunda bir mineral)
Granidoid: Granitoyid (granitik bileşimde sokulum)
Granite: Granit (asidik bileşimde derinlik kayacı)
Granite gneiss: Granit gnays
Granite porphyry: Granit porfiri
Granite tectonics: Granit tektoniği
Granitic layer: Granitik katman
Granitization: Granitleşme
Granoblastic: Granoblastik
Granodiorite: Granodiyorit
Granophyre: Granofir (granitik bileşime sahip ancak granofirik dokulu bir kayaç)
Granophyric: Granofirik (mikrografik)
Granular: Granüler; Daneli
Granule: Boyu 2 ve 4 mm arasında olan dane veya partikül/parça
Granulite: Granülit
Granulite facies: Granülit fasiyesi
Granulometric analysis: Elek analizi
Granulemetric curve: Granülometri eğrisi
Granulometry: Granülometri
Grapestone: Salkım taşı
Graph: Grafik
Graphic: Grafik
Graphite: Grafit
Graptolithina: Graptolitinler (orta Kambriyen’den alt Karbonifer’e var olmuş olan,
nesli tükenmiş, koloni halinde yaşıyan, çubuk-benzeri graptolit sınıfı)
Graptoloidea: Graptoloidler (alt Ordovisyen’den alt Devoniyen’e kadar var olan
graptolit ordosu)
Grass: Çimen
Gratonite: Gratonit (kurşun-arsenik-sülfit minerali)
Gravel: Çakıl
Gravimetre: Gravimeter (belli bir noktada gravite değereini ölçmek yada bir nokta
ile başka bir nokta arasındaki gravite değerleri arasındaki farkı ölçmek için
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 57/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
kullanılan bir araç)
Gravitation: Gravitasyon
Gravitational acceleration: Gravitasyonal ivme (g)
Gravitational constant: Gravitasyonal sabit (G)
Gravitational differentiation: (magmanın kristallenmesi sürecinde) Gravitasyonal
farklılaşma
Gravitational equipotential: Gravitasyonal eşpotansiyel (jeoid gibi eş
gravitasyonal ivmeye sahip bir yüzey)
Gravitational field: Gravitasyonal alan
Gravitational sliding: Gravitasyonal yer-kayması
Gravitational tectogenesis: Gravitasyonal tektojenez
Gravitational water (toprak içinde gravite etkisi ile hareket eden su):
Gravitasyonla su
Gravity: Gravite;Yerçekimi
Gravity assist: Gravite asitsi/yardımı
Gravity collapse structure: Çekim çökmesi yapısı
Gravity dam: Ağırlık barajı
Gravity fault: Gravite fayı (normal fay)
Gravity flow: Ağırlıksal akış
Gravity loading: Yerçekimi yüklemesi
Gravity method: Gravite yöntemi
Gravity separation: Gravite separasyonu/ayırması
Gravity settling: Gravite çökelmesi/tortusu
Gravity slide/sliding/gliding: Yerçekimi kayması; Gravite kayması
Gravity survey: Gravite ölçümü; Yerçekimi ölçümü
Gravity tectonics: Gravite tektoniği (kayma tektoniği)
Gravity units: Gravite birimleri (gal, mgal gibi)
Gravity wall: Ağırlık istinat duvarı
Great Ice Age: Büyük Buzul Çağı
Green: Yeşil
Green belt: Yeşil kuşak
Green mud: Yeşil çamur
Greenalite: Grenalit (klorit grubunda bir mineral)
Greenhouse effect: Sera etkisi
Greenland spar: Grönland spar
Greenockite: Grenokit (kadmiyum-sülfit minerali)
Greenstone: Yeşil kaya
Greenstone belt: Yeşil kayaç kuşağı
Greisen: Greyzen
Grenville Orogeny: Grenville Orojenezi
Grenuillian Orogeny: Grenuilliyen Orojenezi
Grey area: Gri alan
Greywacke: Grovak
Gridiron pattern: Izgara modeli
Griesbachian: Greysbakiyen (Skitiyen Dönemi’nin ilk katı)
Griffith-Murrel failure criterion: Griffith-Murrel yenilme/kırılma kriteri
Griffith failure criterion: Griffith yenilme/kırılma kriteri
Grigg-Skjellerup: Güneş Sistemi’nde bir kuyruklu yıldız
Grinding: Öğütme
Griphite: Grifit (bazik sodyum-alüminyum-kalsiyum-demir-manganez-fosfat minerali)
Grisou (veya mine gas): Grizu; Maden gazı
Grit: Kum ve çakıl gibi kaba daneler
Groin: Sahil koruma seti
Gross floor area: Binaların taban alanı toplamı
Gross weight: Brüt ağırlık
Grossularite: Grosülarit (granat grubunda bir mineral)
Grossuler: Grosülar (granat grubunda bir mineral)
Ground: Yer; Zemin
Ground arch: Arazi kemeri
Ground control: Arazi denetimi; Zemin denetimi
Ground cover: Toprak örtüsü; Zemin örtüsü
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 58/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Ground investigation: Zemin incelemesi
Ground moraine: Yer moreni
Ground reaction: Arazi tepkisi; Arazi tepkimesi; Arazi reaksiyonu
Ground vibration: Yer titreşimi
Groundmass: Hamur
Groundwater: Yeraltı suyu
Groundwater basin: Yeraltı suyu havzası
Groundwater level: Yeraltı suyu seviyesi
Groundwater pollution: Yeraltı suyu kirliliği
Groundwater recharge: Yeraltı suyu zenginleşmesi
Groundwater table: Yeraltı su düzeyi
Group: Grup
Grout: Enjeksiyon
Grouting: Enjeksiyon
Groutite: Groutit (manganitin bir türü)
Growth curve: Büyüme eğrisi
Growth fault: Büyüme fayı
Growth theory: Büyüme teorisi
Growth twinning: Büyüme ikizlenmesi
Gruenlingite: Gruenlinjit
Grunerite: Grunerit (amfibol grubuna ait bir mineral)
Grus: Grüs; Granit üzerinde gelişen saprolit
Guadalupian: Guadalupiyen (K. Amerika üst Permiyen’in alt serisi)
Guanajuatite: Guanajuatit (bizmut selenit minerali)
Guano: Guano
Guildite: Guildit (Cu-Fe-Al’un sulu bazik sülfatı)
Guitermanite: Guitermanit
Gulf coast-type fault: Körfez kıyısı-tipi fay
Gulf stream: Körfez akıntısı
Gulfian: Gulfiyen (K.Amerika üst Kretase’sinde bir seri)
Gummite: Gumit (uranyum-kurşun-toryumun sulu oksiti)
Gunite: Püskürtme sıva
Günz: Günz
Günz/Mindel Interglacial: Günz/Mindel Buzularası
Gutenberg Discontinuity: Gutenberg Süreksizliği (Yeryuvarı mantosu ile çekirdeği
arasında bulunan bir sismik hız süreksizliği)
Guyot: Guyo (düz tepeli denizaltı dağı olup deniz yüzeyinden 1000-2000 m derinde
bulunurlar)
Gypsic: Jipsik; Jipsten oluşan
Gypsum plate: Jips kaması; Jips plakası
Gypsum: Jips; Alçı (taşı)
Gyre: Girdap; Suyun dairemsi veya spiral hareketi
Gyroscope: Jiroskop (yön tesis etmek ve yön teyit etmek için dönen bir kütle
kullanan herhangi bir aygıt)
Gzelian: Gizeliyen/Gzeliyen (K. Amerika Pensilvaniyen Devri’nde son dönem)

H
Habit: Habitüs; Kristallerin genel şekilleri
Habitat: Habitat; Yaşam ortamı
Hackmanite: Hakmanit (sodalit ailesine ait bir mineral)
Hadean: Hadeyan (Prekambriyen’in ilk sistemi)
Hadrosauridae: Hadrozoridler
Hadrynian: Handriniyen (Kanada Kalkan bölgesinin üst Proterozoiğinde bir kat)
Haidingerite: Haidinjerit (sulu asit kalsiyum-arsenat)
Hale-Bopp: Güneş sisteminde bulunan bir kuyruklu yıldız
Half-life: Yarılanma müddeti; Yarılanma ömrü; Yarılanma süresi
Half-plane: Yarı-düzlem
Half-space: Yarı-uzay
Halides: Halitler
Halinity: Halinite
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 59/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Haliomma Vetustum: Radyolaryaların kaydedin en eski türlerinden biri
Halite: Halit
Halley: Haley (Güneş sisteminde bulunan bir kuyruklu yıldız)
Hallian: Haliyen (K. Amerika batı sahili Pleistosen’in iki katından sonucu
olanı)
Halloysite: Haloysit (sulu bazik alüminyum silikat)
Halotrichite: Halotrişit (demir ve alüminyumun sulu sülfatı)
Holotype (veya type specimen): Tip örnek; Belli bir türün adlandırılmasında ve
tanıtılmasında kullanılan örnek
Hambergite: Hamberjit (berilyum-borat minerali)
Hammarite: Hamarit (kurşun-bakır-bizmut-sülfit minerali)
Hammer: Çekiç
Hancockite: Hankokit (epidot ile izomorf yapılı kompleks bir silikat minerali)
Hand auger: El burgusu
Hand lens: El merceği
Handling: Ele alma; Yönetme; İşletme
Hand-operated: El kumandalı
Hanging galcial valley: Asılı buzul vadisi
Hanging valley: Asılı vadi; Tabanı ana vadiye oranla oldukça yüksekte olan yan
vadi
Hangingwall: Tavan çeperi; Tavan kayacı
Hanksite: Hanksit (sodyum-potasyum-sülfat-klorokarbonat minerali)
Hannayite: Hanayit (sulu asit amonyum-magnezyum-fosfat minerali)
Hard layer: Sert tabaka
Hard rock: Sert kayaç
Harden: Sertleştirmek; Sertleşmek
Hardness: Sertlik
Hardystonite: Hardisonit (kalsiyum-çinko-silikat minerali)
Harmonic fold: Harmonik kıvrım; Uyumlu kıvrım
Harmonic function: Uyumlu işlev
Harmotome: Harmotom (zeolit grubunda bir mineral)
Harnagian: Harnagiyen (Alt Karadok Ordovisyen’inde bir kat)
Harstigite: Harstijit (berilyum-kalsiyum-silikat minerali)
Harzburgite: Harzburjit (esas olarak olivin ve piroksenden oluşan bir peridotit)
Hastarian: Hastariyen; Tournaiziyen Dönemi’nde bir kat
Hastingsite: Hastingzit (amfibol grubunda bir mineral)
Hatchite: Hatçit (kurşun-arsenik-sülfit minerali)
Hauerite: Hoerit
Haul: Taşıma; Nakliye
Haul road: Nakliye yolu
Haulage: Nakliyat
Hausmannite: Hosmanit (manganez-tetraoksit minerali)
Hauterivian: Hoteriviyen (Avrupa alt Kretase’sinde bir kat)
Haüyne: Haüyn
Hawaiian activity: Havai benzeri püskürme
Hawaiian-Emperor Chain: Havai-İmparator (denizaltı volkan) Zinciri
Hawaiian-type eruption: Havai-tipi püskürme
Hawaiite: Havait
Hawker: Havker (Avustralya Kambriyen’inde bir kat)
Hazard: Tehlike; Riziko; Afet
Hazardous and noxious substances: Tehlikeli ve zararlı maddeler
Hazardous areas: Afet alanları; Tehlikeli alan
Hazardous wastes: Afet kalıntıları; Tehlikeli atıklar
Head: Basınç yüksekliği
Heading: İlerleme galerisi
Headwater: Su başı
Health: Sağlık
Headward erosion: Başa-doğru aşınma; Gerileyici aşınma; Nehirlerin yataklarını
düzleştirmek için kaynağa doğru yaptıkları aşındırma
Heat capacity: Isı kapasitesi
Heat conductivity: Isı iletkenliği
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 60/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Heat content: Isı içeriği
Heat flow: Isı akışı
Heat island: Isı adası
Heat-flow unit: Isı-akışı birimi
Heave: Kabarma; Yukarıya hareket; Yatay atım
Hemispherical projection: Yarı-küresel izdüşüm
Heavy goods vehicle: Ağır yük taşıtı
Heavy liquid: Ağır sıvı
Heavy metal: Ağır metal
Heavy mineral: Ağır mineral
Heavy spar: Ağır spar (barit kastedilir)
Heazelwoodite: Heazelvodit (nikel-sülfit minerali)
Hectorite: Hektorit (montmorilonit grubunda bir kil minerali)
Hedenbergite: Hedenberjit (klinopirekson grubunda bir mineral)
Hedleyite: Hedleyit (bizmut ve telluryumun doğal bir alaşımı)
Hedyphane: Hedifan (kalsiyum-kurşunun-arsenat-klorür minerali)
Heldenbergian: Heldenbergiyen (K.Amerika Devoniyen’inin taban serisi)
Helena: Helena (Satürn XIII kod adlı uydu)
Helictite: Heliktit (damlataşlarının bir şekli)
Helikian: Helikiyen (Kanada Kalkan Bölgesi’nin orta Proterozoik’inde bir kat)
Heliophyllite: Heliyofilit (kurşun-arsenik-oksiklorür minerali)
Helipora: Önemli bir resif yapıcı oktokoral (oktamercan) türü
Hellandite: Helandit (seryum grubu metalleri ve alüminyum, demir, manganez ve
kalsiyum ile silikatdan oluşan bir mineral)
Helvetian: Helvetiyen (orta Miyosen’de bir çağ)
Helvite: Helvit (Mn-Fe-Zn-Be-silikat-sülfit minerali)
Hemafibrite: Hemafibrit (sulu bazik manganez-arsenat minerali)
Hematite: Hematit (ferrik-oksit minerali)
Hematolite: Hematolit (Al-Mg-Mn-bazik arsenat minerali)
Hematophanite: Hematofanit (Pb-Fe-hidroksiklorür minerali)
Hemi-: Yarı-
Hemichordata:Hemikordatlar
Hemimorph: Yarışekil
Hemimorphism: Hemimorfizma
Hemimorphite: Hemimorfit (bazik sulu Zn-silikat)
Hemipelagic sediment: Hemipelajik sediment
Hemipelagite: Hemipelajit (hemipelajik sediment)
Hemoseismal line: Eşzaman deprem çizgisi (yeryüzüne eş zamanlarda gelen deprem
dalgalarının varmış oldukları birbirine bağlayan çizgiler)
Herangi: Herangi (Y. Zelanda alt Jura’sında bir seri)
Herbicide: Herbisid (bitki öldürücü kimyasal madde/ilâç)
Herbivore: Otobur; Otçul
Hercynian Orogenesis: Hersiniyen Orojenezi/Dağ oluşumu
Hercynian Orogeny: Hersiniyen Orojenezi (özellikle Avrupa’da Karbonifer yaşlı
orojenez ve ilişkili magmatik etkinlikler)
Hercynite: Hersinit (spinel grubuna ait bir mineral)
Herderite: Herderit (kalsiyum ve beriyumun fosfat ve florürü)
Heretaungan: Heretongan (Y. Zelanda alt Tersiyer’inde bir kat)
Hermatypic: Hermatipik
Herringbone cross-bedding: Balık-kılçığı çapraz-tabakalanması
Herringbone texture: Balık-kılçığı dokusu
Hervyan: Herivan; Avustralya Devoniyen’inde en üst kat
Hetaerolite: Hetaerolit (çinko-manganez-oksit minerali)
Heterian: Heteriyen (Y. Zelanda Jura Kavhiya serisinde bir kat)
Hetero-: Hetero-; “-den farklı” anlamına gelen bir önek
Heterocorallia: Mercanların sadece Avrupa ve Asya Karbonifer kayaçlarından bilinen
küçük bir ordosu
Heterodont: Heterodont (çift-kavkılıarda bulunan bir diş-yapısı)
Heterodonta: Heterodontlar (pelesipod molüsklerine ait bir alt-sınıf)
Heterogeneous: Heterojen; Türdeş olmayan
Heterogenite: Heterojenit (kobalt oksihidroksit minerali)
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 61/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Heteromorphite: Heteromorfit (kurşun-antimon sülfit)
Heterosite: Heterosit (demir ve manganez fosfat içeren bir mineral)
Heterosphere: Heterosfer
Heterostraci: Üst Kambriyen’den Devoniye’e kadar bulunan en yaşlı çenesiz, ağır-
zırhlı, balık-benzeri canlılar
Heterotroph: Heterotrof
Heterotrophic: Heterotrofik
Hettangian: Hetangiyen (Avrupa alt Jura’sında bir kat)
Heulandite: Hölandit
Heuylandite: Höylandit (sulu Ca-Na-Al-silikat)
Hewettite: Hevetit (sulu kalsiyum vanadat minerali)
Hexacorallia: Skleraktin mercanlar (taşsı mercanlar) için alternatif isim
Hexactinellida: İlk, Kambriyen’de ortaya çıkmış olan bir grup sünger
Hexagonal: Hegzagonal
Hexagonal system: Hegzagonal sistem
Hexahedron: Altiyüzlü; Hegzaeder
High pressure: Yüksek basınç
Hexahydrite: Hegzahidrit
Hexapoda: Hegzapodlar (artropodların biri sınıfı; üç çift bacak ve iki çift kanada
sahip böcekler)
Hiatus: Hiyatüs; Sedimanter istifte zaman boşluğu
Hidrological cycle: Hidrolojik döngü; Hidrolojik çevirim
Hidrology: Hidroloji
Hieratite: Hiyeratit (K-flüosilikat minerali)
High-angle fault: Yüksek açılı fay
High energy scrubber: Yüksek enerjili yıkayıcı
High plasticity: yüksek plastisiteli
High pressure chamber: Yüksek basınç odası/locası
Highest and best use: En yüksek ve en iyi kullanım
Highest no effect level: En yüksek etkisiz düzey
Highwall: Yüksek şev; Üretim gevi
Hilgardite: Hilgardit (kalsiyumun sulu borat ve klorürü)
Hillebrandite: Hilebrandit (sulu kalsiyum-silikat minerali)
Himalayan Orogenic Belt: Himalaya Orojenik Kuşağı
Himalia: Himaliya
Hinge: Eklem
Hinge line: Eklem çizgisi
Hinged support: Eklemli tahkimat; Eklemli destek
Hinsdalite: Hinsdalit (bazik Pb-Sr-Al-sülfat-fosfat minerali)
Hinterland: İç bölge; Arka bölge
Hirnantian: Hirnantiyen; HirnansiyenÜst Aşgil Ordovisyen’inde bir kat
Hissingerite: Hisinjerit (sulu ferrik silikat)
Histogram: Histogram; Sıklık grafiği
Historic preservation: Tarihi koruma
Histosols: Histosollar (organik içerem toprak grubu)
Hoboken (veya Hengelo): Hoboken (Orta Devensiyen’de bir interstadial)
Hodgkinsonite: Hodgkinsonit (sulu manganez-çinko-silikat)
Hoegbomite: Högbomit (Mg-Al-Fe-Ti-oksit)
Hoernesite: Hörnesit (sulu magnezyum arsenat)
Hohmannite: Hohmanit (demirin sulu bazik sülfatı)
Holistic: Holistik
Holkerian: Holkeriyen; Vizeen Dönemi’nde bir kat
Hollandite: Hollandit (baryum ve manganez manganat)
Holmquistite: Holmkuistit (Fe-Mg-Li-Al’un alkali silikatı)
Holo-: Holo-; “Tam, bütün, eksiksiz” anlamlarına gelen bir önek
Holocene: Holosen (son 100 bin yılı kapsayan dönem)
Holocrystalline:Holokristalin
Holohyline: Holohilin
Hololeucocratic: Hololökokratik
Holomictic: Holomiktik
Holophyletic: Holofletik
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 62/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Holostei: Deniz ve tatlı suda yaşıyan, bir çok fosil türü de içeren kılçıklı balık
grubu
Holothuroidea: Serbest yada bağlı yaşıyan, kurt-benzeri ekinoderm sınıfı
Holotype: Holotip; Tip örnek; Taksonomlar tarafından isimlendirme ve tariflemede
esas alınan bitki yada hayvan
Holsteinian: Holsteiniyen; 0.3-0.25 My arasına karşılık gelen, K. Avrupa
buzularası devri
Homalozoa: Ekinodermlerin, ışınsal simetri belirtisi taşımayan, bir alt filumu
Homerian: Homeriyen (orta Siluriyen’de bir kat)
Hominidae: Hominidler; İnsanları ve halen mevcüt yakın akrabalarını kapsayan
memeliler familyası
Homilite: Homilit (kalsiyum-demir-magnezyum-borasilikat minerali)
Hominoidea: Hominoidler (primat ordosunda üst familya olup insan, maymun ve şebek
(gibbon) gibi türleri kapsar)
Homo-: Homo-; “Benzer, aynı” anlamına gelen bir önek
Homoaxial: Eş eksenli
Homodont: Homodont (çift-kavkılılarda bulunan bir diş yapısı)
Homogeneity: Homojenlik
Homogeneous: Homojen; Türdeş
Homogeneous sill: Homojen sil
Homogeneous stock: Homojen stok
Homoiotherm: Homoiyoterm
Homomorphic: Benzer yapılı; Eşyapılı
Hooke’s Law: Hooke Yasası
Hopeite: Hopeit
Horizon: Horizon; Ufuk; Seviye
Horizontal: Yatay
Horizontal extent: Yatap uzanım
Horizontal seismograph: Yatay sismograf
Hornblende: Hornblend (amfibol grubuna ait bir mineral)
Hornblende-hornfels facies: Hornblend-hornfels fasiyesi
Hornblendite: Hornblendit (çoğunlukla hornblendden oluşan bir metamorfik kayaç)
Hornfels: Boynuztaşı
Hornfels facies: Boynuztaşı fasiyesi; Hornfels fasiyesi
Horse: But
Horseshoe dune: At nalı kumul
Horsferdite: Horsferdit (bakır-antimon alaşımından oluşan bir mineral)
Horst: Horst
Hortonolite: Hortonolit (olivin serisine ait bir mineral)
Host: Ev sahibi
Host-rock: Evsahibi-kayaç; Ana kayaç
Hottonite: Hotonit (toryum-silikat)
House connection: Bina bağlatısı
Howardite: Hovardit (akondritik taşsı meteorit)
Howlite: Hovlit (kalsiyum-bizmutun sulu silikatı)
Hoxnian: Hoksniyen; Buzularası devir
HREE (heavy rare earth elements): Ağır nadir toprak elementler
Hudsonian Orogeny: Hudsoniyen Orojenezi
Hugoniot: Sismik hızlardan türetilen, Yeryuvarı içindeki yoğunluk ve basınç
ilişkisi
Huhnerkobelite: Hühnerkobelit (sodium-kalsiyum-demir ve manganezin fosfatı)
Hulsite: Hülsit (demir-magnezyum-kalay-borat minerali)
Human ecology: İnsan ekolojisi
Human settlement: İnsan yerleşimi
Humboldtine: Humboldtin (sulu demir-II-oksalattan oluşan bir mineral)
Humic acid: Hümik asit
Humic coal: Hümik kömür
Humidity: Nem; Nemlilik
Humification: Humuslaşma; Hümifikasyon
Humite: Hümit (bir hümik kömür minerali)
Humus: Humus
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 63/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Huntite: Hüntit (kalsiyum-magnezyum-karbonat minerali)
Hureaulite: Huröulit (manganezin sulu asit fosfat minerali)
Huroian: Hüroiyen (2475-2225 My arasına karşılık gelen, Proterozoik’te bir
sistem)
Hurricane: Kasırga; Bora
Hutchinsonite: Hutçinsonit (Pb-Cu-Ag-As-sülfit minerali)
Hyacinth: Hiyasint; Zirkonun saydam kırmızı veya kahverengimsi çeşidi
Hyakutake: Hiyakütak; Güneş sisteminde bir kuyruklu yıldız
Hyaline: Hiyalin; Cam-benzeri; Yar-şeffaf veya saydam
Hyalite: Hiyalit (opalin renksiz bir çeşidi)
Hyalobasalt: Hiyalobazalt
Hyaloclastic: Hiyaloklastik
Hyalophane: Hiyalofan (baryum-alüminyum silikat)
Hyalopilitic: Hiyalopilitik
Hyalospangea: Kambriyen’de ilk olarak ortaya çıkmış olan bir grup sünger
Hyalotekite: Hiyalotekit
Hybrid: Melez; Magmanın yükselme sırasında başka magmalarla karışması yada
yantaşları özümsemesi sonucu oluşan melez magma
Hydration: Hidrasyon; Su alma
Hydraulic conductivity: Hidrolik iletkenlik
Hydraulic fracturing: Hidrolik çatlatma
Hydraulic gradient: Hidrolik eğim; Hidrolik gradyan
Hydraulic jack: Hidrolik kriko
Hydraulic prop: Hidrolik direk
Hydraulogic cycle: Hidrolojik döngü
Hydraulogic study: Hidrolojik çalışma
Hydrobasaluminite: Hidrobazalaluminit
Hydrobios: Sudaki biyolojik ortam
Hydrobiotite: Hidrobiyotit
Hydroboraxite ([CaMgB6O11•6H2O]): Hidroboraksit
Hydroboracite ([CaMgB6O11•6H2O]): Hidroborasit
Hydrocalumite: Hidrokalümit
Hydrocarbon: Hidrokarbon
Hydrocerussite: Hidroserüzit
Hydrochemistry: Hidrokimya
Hydroclast: Hidroklast
Hydrogen sulfide: Hidrojen sülfit
Hydrogen-ion concentration: Hidrojen-iyon derişimi/konsantrasyonu
Hydrogeochemistry: Hidrojeokimya
Hydrogeologic map: Hidrojeolojik harita
Hydrogeology: Hidrojeoloji
Hydrographic survey: Hidrografik araştırma; Hidrografik ölçüm
Hydrohalite: Hidrohalit
Hydrohetaerolite: Hidrohetarolit
Hydrolic head: Hidrolik baş
Hydrologic cycle: Hidrolojik döngü; Hidrolojik çevirim
Hydrologic modelling: Hidrolojik modelleme
Hydrologic simulation: Hidrolojik similasyon
Hydrologic study: Hidrolojik inceleme
Hydrolysis: Hidroliz
Hydromagmatophile elements: Hidromagmatofil elementler
Hydromagnesite: Hidromagnezit
Hydrometer: Hidrometre
Hydrometer analyses: Hidrometre (ıslak) analizi
Hydrometer method: Hidrometre yöntemi
Hydromuscovite: Hidromuskovit
Hydroscopic water: Hidroskopik su
Hydrosphere: Hidrosfer; Su küre
Hydrostatic: Hidrostatik
Hydrostatic level: Hidrostatik seviye; Hidrostatik düzey
Hydrostatic pressure: Hidrostatik basınç
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 64/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Hydrostatic stress: Hidrostatik stres; Hidrostatik gerilme
Hydrotakite: Hidrotakit
Hydrothermal: Hidrotermal; Sıcak su
Hydrothermal activity: Hidrotermal aktivite; Hidrotermal etkinlik; Sıcak su
etkinliği
Hydrothermal alteration: Hidrotermal alterasyon; Hidrotermal ayrışma; Hidrotermal
bozuşma
Hydrothermal deposit: Hidrotermal yatak
Hydrothermal mineral: Hidrotermal mineral
Hydrothermal stage: (Magmada) Hidrotermal safha
Hydrothermal synthesis: Hidrotermal sentez
Hydrothermal vent: Hidrotermal baca
Hydrotroilite: Hidrotroilit
Hydrotungstite: Hidrotungstat
Hydroxides: Hidroksitler
Hydroxyapatite: Hidroksiapatit
Hydroxylherderite: Hidroksilerderit
Hydrozinkite: Hidrozinkit (çinkonun bazik karbonatı)
Hydrozoa: Hidrozolar (cnidaria grubu içinde, çoğunlukla denizel, çok hücreli
organizma sınıfı)
Hylonomus Lyelli: Bilinen en yaşlı sürüngen
Hyolithida: Molüsk filumu içinde, piramit şekilli ordo
Hypayssal: Hipoabisal; Yeryuvarı yüzeyine yakın sığ derinliklerde kristallenen
orta-kristalli sokulum kayacına ait
Hyper-: Hiper-; “Ötesinde, üzerinde, normalden daha büyük” anlamına gelen önek
Hyperion: Hiperiyon; Satürn VII kod isimli uydu
Hypersolvus granite: Hipersolvus granit
Hypersolvus syenite: Hipersolvus siyenit
Hypersthene: Hipersten (ortopiroksen grubu bir mineral)
Hyperstereoscopy: Hiperstereoskopi (genellikle bakış hattında düşey ölçeğin,
bakış hattına dik yöne oranla abartıldığı stereoskopik görüntü/ görüntüleme)
Hypidimorphic fabric: Hipidiyomorfik doku
Hypidiotopic fabric: Hipidiyotopik doku
Hypo-: Hipo-; “Altında, -normalden daha az” anlamına gelen önek
Hypocenter: Deprem odağı; Odak; İç merkez; Hiposentr
Hypocrystalline: Hipokristalin
Hypogene: Hipojen; Yeryuvarı’nın iç kısımlarından gelen yada kaynaklanan
Hypogene ore: Yeryuvarı’nın iç kısımlarından gelen çözeltiler tarafından
oluşturulan cevher
Hypogene water: Hipojen su
Hypolimnion: Hipolimniyon
Hypostomal suture: Hipostomal sütür (bir tür sefalik sütür)
Hypothermal: Hipotermal
Hypothesis: Varsayım; Hipotez
Hypothesis of convection currents: Konveksiyon akıntıları teorisi
Hypsilophodontidae: Hipsilofodontidler (üst Triyas’tan üst Kretase’ye kadar val
olan iki ayaklı, ornitişiyen (ornithischian) dinozorl familyası)
Hypsography: Hipsografi (kara yüzeylerindeki yüksekliklerin belli bir referans
yüzeye (genellikle bir jeoid) göre tanımlanması)
Hypsometer: Hipsometre (Yeryuvarı yüzeyindeki noktaların yüksekliklerini (rakım)
deniz seviyesine göre elde etmede kullanılan bir aygıt)
Hypsometry: Hipsometri (Yeryuvarı yüzeyindeki yüksekliklerin (rakım) jeoide göre
herhangi bir metodla belirlenmesi)
Hysteresis loop: Histeriz Lupu

I
I- wave: İ-dalgası
-ian: -iyen (kat ismi üretmek için tip yerlerine eklenen bir son ek)
Ianthinite: İyantinit
Iapetus: Satürn VIII kod isimli uydu
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 65/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Iapetus Ocean: İyapetüs Okyanusu
Iberomesornis: Erken Kretase yaşlı ve iyi bilinen (çalışılmış olan) bir kuş türü
Icarus: Güneş sisteminde bir asteroid
Ice: Buz
Ice age: Buzul çağı
Ice cap: Buz kepi; Buz takkesi; 50000 km2’den daha geniş alan kaplayan buz
kütlesi
Ice carapace: Buz kepi; Buz kepi; Buz takkesi; 50000 km2’den daha geniş alan
kaplayan buz kütlesi
Ice crystal: Buz kristali
Ice mantle: Bu mantosu; Buz örtüsü
Ice shed: Birbirine ters doğrultularda hareket eden buzulları ayıran sınır
Ice sheet: Buz örtüsü
Ice/icing pressure: Buz basıncı
Icefall: Buz çağlayanı
Ice-house period: Buz-evi periyodu; Buzulların kapsam olarak maksimuma ulaştığı
devir
Iceland spar: İzlanda sparı
Ichnoclast: İknoklast
Ichnofacies: İknofasiyes
Ichnofossil: İknofosil
Ichnology: İknoloji (fosil-iz bilim)
Ichnotaxonomy: İknotaksonomi
Ichthyosauria: İktiyozorlar (balık-kertenkele olarak bilinen sürüngen takımı)
Icnofabric: İknodoku
ICP: İndüktif Eşleşmiş Plazma
Ida: Güneş sisteminde bir asteroid (No: 243)
Idamean: İdameyan (Avustralya üst Kambriyen’inde bir kat)
Iddings classification: İddings Sınıflaması
Iddingsite: İdingzit (silikat karışımı bir mineral)
Identical: Özdeş; Aynı
Idioblastic: İdiyoblastik
Idiomorph: Öz şekil; İdeal şekil
Idiomorphic: Öz şekilli; İdiyomorfik
Idiomorphic fabric: İdiyomorfik doku
Idiotopic fabric: İdiyotopik doku; Çoğu kristallerin öz şekilli olduğu, kristalin
sedimanter kayaç dokusu
Idocrase: İdokraz; Vesüviyanit
Idrialite: İdriyalit (kristalin hidrokarbon içeren bir mineral)
IDRISI: Bir uzaktan algılama ve görüntü işleme programı.
Idwian: İdviyen (alt Siluriyen’de bir kat)
Igneous: Kor
Igneous rock: Kor kayaç
Ignimbrite: İgnimbrit
Iguanodontidae: İguanodontidler (iki-ayaklı ornitişiyen (ornithischian) dinozor
familyası)
Ijolite: İjolit (ultraalkali bir plütonik kor kayaç)
Ilesite: İlesit (sulu manganez-çinko-demir-sülfat minerali)
Illinoian: İlinoiyen; K. Amerika’da dört buzul devrinden üçüncüsü
Illite: İlit (hidromuskovit)
Illuminator: İlüminatör
Illuviation: İlüviasyon
Ilmenite: İlmenit (demir-titanyum-oksit minerali)
Ilsemannite: İlsemanit (sulu Mo-oksit veya sülfat minerali)
Ilvaite: İlvait (Ca-Fe-hidrosilikat)
Image: Görüntü
Image data: Görüntü verisi
Imaging: İmaj-oluşturma; Görüntü oluşturma
Imbrian: İmbriyen; 3850-3800 My arasına karşılık gelen Arkeen devri
Imbricate structure: İstif yapısı; Bimik yapısı
Imerinite: İmerinit (Na-Mg-Fe’in bazik hidrosilikatı)
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 66/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Imhoff tank: İmhof tankı
Imission: Dış kaynaklı kirlilik
Immediate settlement: Ani oturma
Immersion: Dalma; Daldırma; Batırma
Immersion oil: İmersiyon yağı
Immerson objective method: İmersiyon objektif methodu
Impact: Darbe; Vuruş
Impact energy: Darbe enerjisi
Impact load: Darbe yükü
Impact resistance: Darbe direnci
Impact strength index: Darbe dayanımı indeksi
Impactite: İmpaktit; Çarpmataşı; Çarpımtaşı
Impactor: Darbe ölçer
Impairment: Bozulma
Impedance: Empedans; Zahiri direnç
Impermeability: Geçirimsizlik
Impermeable: Geçirimsiz
Impervious: Geçirmeyen
Impervious rock: Geçirimsiz kayaç
Impinger: Darbe ölçer
Implementation plan: Uygulama planı
Implicit: Örtük; Kapalı şekilde
Impound: Su toplama
Impregnation: Empregnasyon; Dölleme; Döllenme; Bir sıvı fazın gözenekli bir katı
fazın daneleri arasına sızması ile oluşan doku
Improved land: İmarlı alan
Impsonite: İmpsonit (asfaltik pirobitüm)
Inarticulata: Eklemsizler
Inarticulate brachiopods: Alt Kambriyen’den günümüze kadar var olmuş olan bir
brakiyopod sınıfı
Incendivity: Tutuşma derecesi
Inceptisols: İnceptistisol; Bir toprak ordosu
Inch: Uzunluk birimi (1 yard’ın 1/36’sına eşit olan bir uzunluk birimi. 1 inch tam
olarak 1 metre’nin 1/39.37’ina eşittir)
Incident agle: Gelme açısı
Incineration: Atık yakımı
Incised meander: Kesik menderes
Inclination: Eğim
Inclined: Eğik; Eğimli, Meğilli
Inclined drilling: Eğimli sondaj
Inclined extinction: Eğik sönme
Inclined fold: Eğik kıvrım
Inclined seam: Eğimli (kömür) damarı
Inclined shaft: Eğimli kuyu; Eğimli şaft
Inclined strata: Eğik katman; Eğik tabaka
Inclinometer: Eğim ölçer; İnklinometre
Inclusion: Kapanım; Enklüzyon; İnklüzyon
Incompatibility: Uyumsuzluk; Bağdaşmazlık
Incompetent: Dayanımsız
Incompetent rock: Dayanımsız kayaç
Incongruent dissolution: İnkongruent çözünme; Uyumsuz çözünme; Ahenksiz çözünme
Incongruent melting: İnkongruent erime; Uyumsuz erime; Ahenksi erime
Inderborite: İnderborit (sulu kalsiyum-magnezyum-borat minerali)
Inderite: İnderit (sulu magnezyum içeren bir evaporit minerali)
Index: İndeks; İndis
Index ellipsoid: İndeks elipsoyidi
Index fossil: İndeks fosil
Index liquid: İndeks sıvısı
Index mineral: İndeks mineral
Index of refraction: Kırılma indisi
Index species: İndeks tür
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 67/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Indialite: İndiyalit (magnezyum-alüminyum-silkat minerali)
Indian Ocean: Hint Okyanusu
Indianaite: İndiyanait (haloysitin bir türü)
Indicator species: Belirteç türler; İndeks türler
Indicator: Gösterge; İndeks
Indicator: Kılâvuz; İndikatör
Indicatrix: İndikatriks; Belirteç yüzey
Indicolite: İndikolit
Individual footing: Tekil temel
Indo-Australian Plate: Hint-Avustralya Levhası
Indoors allergens: Ev içi alerji yapıcılar
Induced: Zorlamalı
Induction: Tümevarım
Inductively-coupled plasma emission spectrometry: İndüktif-eşli plazma emisyon
spektrometresi
Inductor: İndüktör
Industrial area: Sanayi alanı
Industrial diamond: Endüstriyel elmas
Industrial mineral: Endüstriyel mineral
Industrial raw material: Endüstriyel hammadde
Industrial sewage: Endüstriyel atık su
Industrial waste: Endüstriyel artık
Inelastic: Elastik olmayan
Inequigranular texture: Eş dane boylu olmayan-danesel doku
Inert gas: Sabit gaz; Tepkime yapmayan gaz
Inert organic matter: Sabit organik madde
Inertia: Eylemsizlik; Atalet
Inertia force: Eylemsiz kuvvet
Inertinite: İnertinit
Inesite: İnesit (sulu bazik kalsiyum-manganez-silikat minerali)
Inference: Çıkarım
Infill development: Dolgu yapılanma
Infiltration: Sızma; Sızıntı
Infinite slope: Sonsuz şev
Infinitesimal: Sonsuz küçük
Inflammable: Tutuşabilir; Alev alabilir
Influence factor: Etki (tesir) faktörü
Infrared radiation: İnfrared ışıma; Kızılötesi ışıma
Infrared remote sensing: İnfrared uzaktan algılama; Kızıl-ötesi uzaktan algılama
Infusorial earth: Başlıca diyatom içeren toprak
Ingrown meander: Batık menders; Gömülü menderes
Inhibitor: Engelleyici
Inhomogeneity: İnhomojenlik
Initial dip: Başlangıç dalımı
Initial magmatic phase: Başlangıç magmatik faz
Initial stress: Başlangıç gerilmesi
Initial strontium ratio: Başlangıç stronsiyum oranı
Injection: Enjeksiyon
Injection metamorphism: Enjeksiyon metamorfizması
Inland ice: Kıta içinde bulunan buzul örtüsü
Inland sea: İç deniz
Inland waters: İç sular
Inlets: Bir kıyı şeridinde içe girme
Inlier: İç mostra; Astar
Inner planet: İç gezegen
Innercore: İç çekirdek
Innermost isoseismal: En-iç eş-deprem eğrisi
Inosilicate: İnosilikat
Input: Girdi
Inrush: Anı boşalma
Insecta: İnsektler (böcekleri içeren arthropod sınıfı)
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 68/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Inset terraces: İç-içe taraçalar
Inside diameter: İç çap
In-situ: Yerinde
In-situ test: Arazi deneyi; Yerinde deney
Insoluable: Erimez; Çözülmez
Instability: Duraysızlık
Installlation: Kurma; Yerleştirme; Tesis
Instantaneous: Anlık; Enstantane
Instantaneous rupture: Ani kopma; Ani kırılma
Instrument: Enstrüman; Alet; Aygıt
Instrumentation: Alet yerleştirme; Aletlendirme
Intact: Sağlam; Bozulmamış
Intact rock: Sağlam kaya; Dokunulmamış kayaç
Intake pressure: Giriş basıncı
Integer: Tamsayı
Integral equation: İntegral eşitliği
Integrated pest management: Birleşik zararlı-organizma denetimi
Intense: Yoğun; Kesif
Intensity: Şiddet
Intensity scale: Şiddet ölçeği
Interambulacrum: Ambulakr arası
Interbedded: Ara katmanlı; Ara tabakalı
Intercalation: Arakatkı; Arakatman; Arakesme
Interceptor sewer: Toplama kanalı
Interchangeable: Birbirinin yerine kullanılabilir
Interface: Arayüzey; Ayırma yüzeyi
Interfolding: Girik kıvrımlanma; Birlikte kıvrımlanma
Interference: Girişim; İnterferans
Interference colors: Girişim renkleri
Interference color chart: Girişim renk grafiği
Interference figure: Girişim şekli
Interglacial: Buzularası
Interglacial epoch: Buzularası dönem
Interglacial period: Buzularası devir
Intergranular texture: İntergranüler doku; Daneler-arası doku
Interlocking: Kenetlenme; Kilitlenme
Intermediate depth of focus: 300 km’ye varan derinlikteki deprem odağı
Intermediate: Ortanca; Ara; Ortaç
Intermediate rock: Ortaç (nötür) kayaç
Internal: İçsel; İç
Internal combustion engine: İçten yanmalı motor
Internal friction angle: İçsel sürtünme açışı
Internal mould: İç kalıp; İçsel kalıp
Internal pressure: İç basınç; İçsel basınç
Internal reflection: İçsel yansıma
Internal standart: İç(sel) standart
Internalized waste: İçselleşmiş atık
Interpenetrant twin: Girik ikiz
Interpolation: İçdeğer biçim; Enterpolasyon
Interpretation: Yorum; Yorumlama
Intersection: Arakesit; Kavşak; Kesişme; (Jeodezide) Önden kestirme
Intersertal texture: Entersertal doku
Interstade: İnterstad; Bir buzul devri içinde kısa süreli (buzularasından daha
kısa) ılık bir iklim süreci
Intertidal zone: Gelgit-arası kuşak
Interval zone: Arakesim zonu
Intervallum: İntervalum; Duvarlar-arası
Intraclast: İntraklast
Intracratonic: Kraton-içi; İntrakratonik
Intradelta: Delta-içi
Intramicrite: İntramikrit
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 69/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Intrasparite: İntrasparit
Intratelluric: İntratellürik
Intratelluric stage: Entratellürik evre
Intrinsic: İçsel varolan
Intrinsic permeability: İçsel geçirgenlik
Intrusion: İntrüzyon; Sokulum; Giriş; Girme
Intrusive: İntrüsif; Sokulum yapan
Intrusive pholite: İntrüsif folit; Sokulum foliti
Intrusive rocks: Sokulum kayaçları; İntrüsif kayaçlar
Intrusive sheet: Sokulum tabakası
Invariant: Değişmez; Değişimsiz
Inverse: Ters
Inversion: İnversiyon; Çevrilme
Invert section: Esneme hattı
Invert strut: Taban iksası
Invert: (Tünel) Taban kemeri
Invertebrate: Omurgasızlar
Inverted limb: Ters dönmüş kanat; Katmanları ters dönmüş (kıvrım) kanadı
Investigation: Araştırma; İnceleme
Involution: Sarma; İki seviyenin beraber kıvrılması
Inyoite: İnyoit (sulu kalsiyum-borat minerali)
Io: Jüpiter I kod isimli uydu
Iodargyrite: İyotarjirit (gümüş iyodür minerali)
Iodine: İyot
Iodobromite: İyotbromit (gümüş bromür-klorür-iyodür minerali)
Ion: İyon
Ion-exchange: İyon değişmesi; İyon-değişim
Ionic bond: İyonik bağ
Ionic charge: İyonik yük
Ionic potential: İyonik potansiyel
Ionic radius: İyonik yarıçap
Ionic substitution: İyonik yer-değiştirme
Ionization: İyonlaşma
Ionization potential: İyonizasyon potansiyeli; İyonlaşma potansiyeli
Ionosphere: İyonosfer; İyon-küre
Iridium anomaly: İridiyum anomalisi
Iron: Demir
Iron bacteria: Demir bakterileri
Iron formation: Demir formasyonu
Iron glance: Demir parıltısı
Iron hat: Demir şapka
Iron meteorite: Demir(-tipi) meteorit
Iron mica: Demir mika
Ironstone: Demirtaşı
Irregular: Düzensiz
Irregular echinoids: Düzensiz ekinoidler
Irregulares: Alt, Orta, Üst Kambriyen kayaçlarında bulunan, çoğunlukla bireysel,
nadiren de koloni halinde bulunan omurgasız hayvan sınıfı
Irreversible: Geri dönüşümsüz
Irritant: Tahriş edici
Ishikawaite: İşikavayit (esas olarak U-Fe-nadir toprak elementi ve kolumbiyum-
oksit içeren bir mineral)
Ishkyldite: İşkildit
Island arc: Ada yayı
Iso-: İzo-; “Eşit, eş” anlamında bir önek
Isobar: Eş basınç eğrisi; İzobar
Isobath: İzobat
Isochron: İzokron; Eş yaş eğrisi
Isoclasite: İzoklazit (bazik sulu kalsiyum-fosfat minerali)
Isoclinal fold: İzoklinal kıvrım
Isograd: İzograd
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 70/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Isogyre: İzojir
Isohyet: İzohit
Isolated: Yalıtılmış
Isolated footing: Tekil temel
Isolation: Yalıtım
Isometric: İzometrik
Isomorph: Eş yapı
Isomorphic: Eşyapılı; İzomorfik
Isomorphous: İzomorf; Eş yapılı
Isomorphous series: İzomorf seri; Eş yapılı seri
Isopach: İzopak; Eş kalınlık
Isopach map: İzopak harita; Eş kalınlık haritası
Isopleth: İzoplet (belli bir miktarın (yükseklik, konsantrasyon veya basınç gibi)
uzunluğu boyunca sabit olduğu bir hat veya çizgi)
Isopochous line: İzopak eğri
Isopycnic: İzopiknik (yoğunluğun uzunluğu boyunca sabit olduğu bir hat veya çizgi)
Isoseismal line: Eş sismik (şiddet) eğrisi
Isoseismal map: İzosizmal harita; Eş sismik (şiddet) haritası
Isostasy: İzostazi
Isostructural: İzostrüktürel; Eş yapılı
Isotherm: İzoterm; Eş sıcaklık
Isotope: İzotop
Isotope dilution: İzotop seyreltme
Isotope fractionation: İzotop farklılaşması; İzotop fraksiyonlaşması
Isotope geochemistry: İzotop jeokimyası
Isotope hydrology: İzotop hidrolojisi
Isotope tracer: İzotop iz-sürücüsü
Isotropic: Eşyönlü; İzotropik
Isotopic dating: İzotop(ik) yaş tayini
Isotropic indicatrix: İzotropik indikatriks
Isotropy: İzotropi
Isotype: İzotip; Eş tip
Isotypic: İzotipik; Eş-tipik
Isuan: İzuyan (yaklaşık 3875 My’dan 3525 My’a kadar uzanan alt Arkeen sistemi)
Itabirite: İtabirit (BDF için Brezilya’da kullanılan bir ad)
Iteration: Yineleme; Tekrarlama; İterasyon
Iterative evolution: İteratif evrim
Iterative solution: Yinelemeli çözüm
Itocolumite: İtokolumit (mikalı kumtaşı veya şistoz kuvarsit)
IUGS Classification: IUGS Sınıflaması
Ivorian: İvoriyen (Tournaisiyen’de bir kat)

J
J-type lead: J-tipi kurşun
J-wave: J-dalgası
Jack: Kriko
Jacob’s staff: Jacop çubuğu
Jacobsite:Jakobsit/yakobsit (Mn-magnetit minerali)
Jacupirangite: Jakupiranjit (ijolit serisine ait bir ultramafik kayaç)
Jade : Yeşimtaşı; Jadeitin değerli bir türü
Jadeite: Klinopiroksen grubuna ait mineral
Jadeitite: Jadeitit (esas olarak jadeitten oluşan bir metamorfik kayaç)
Jamesonite: Jamsonit
Janjukian: Janjüken; GD Avustralya Tersiyer’inde bir kat
Janus: Satürn X kod isimli uydu
Japan Trench: Japon Hendeği
Japan-type margin: Japon-tipi kenar
Jaramillo: Jaramilo (Matuyama terslenmiş kronu içinde, 0.98-1.05 My’a karşılık
gelen, normal polarite alt kronu)
Jarosite: Jarosit (alünit grubuna ait bir mineral)
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 71/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Jaspagate: Jaspakik (jasperin genellikle baskın bulunduğu akik)
Jasper: Jasper (bir kalsedon çeşidi)
Jaspillite: Jaspilit (hematitle arakatmanlı olarak oluşmuş jasper)
Java Trench: Java Hendeği
Jeffersonite: Jefersonit (kalsiyum-manganez-demir-silikat minerali)
Jeremejevite: Jeremejevit (alüminyum borat minerali)
Jet: Oltu taşı; Siyah kehribar
Jet: Püskurtücü meme
Jet cutting: Basınçlı suyla kazı/kesme
Jetting: Basınçlı su uygulaması
Jetty: Dalga kıran
Jig: Jig; İçerisinde kömürün yıkandığı veya cevherin su ile konsantre hale
geldiği, titreşerek çalışan bir makine
Joaquinite: Joakunit (Na-Ba-Ce-Fe-Ti-Nb’un bazik silikatı)
Johannian: Johaniyen (GD Avustralya alt Tersiyer’inde bir kat)
Johannite: Yohanit
Johannsen’s Classification: Johannsen Sınıflaması
Johannsenite: Yohansenit (bir klinopiroksen minerali)
Johnstrupite: Jonstrupit (Ca-Na-Ce-Ti-Zr-silikat)
Joint: Çatlak; Eklem
Joint frequency: Eklem sıklığı; Çatlak sıklığı
Joint roughness coefficient: Eklem pürüzlülüğü katsayısı
Joint set: Çatlak takımı; Eklem takımı
Joint spacing: Çatlak aralığı; Eklem aralığı
Joint system: Çatlak sistemi; Eklem sistemi
Jointed: Eklemli; Çatlaklı
Jordanite: Yordanit (kurşun-arsenat-sülfit minerali)
Joseite: Yöseit (kükürt ve selenyum içeren bizmut tellürür minerali)
Josephinite: Yösefinit (demir ve nikel alaşımından oluşan bir mineral)
Jotnian: Jotniyen; 1600-650 My aralığına karşılık gelen Orta-Üst Proterozoiğinde
bir kat
Jotnian Orogeny: Jotniyen Orojenezi
Jovian: Joviyen; Jupiter benzeri veya Jupitere ait
Jovian planet: Joviyen gezegen; Dış gezegen
Jovian satelites: Joviyen uydular; Jüpiter’e ait uydular
Juan de Fuca Plate: Juan de Fuka Levhası (Huan de Fuka Plakası)
Julienite: Jülyenit (sulu sodium-kobalt-thiosyanat minerali)
Juliet: Jülyet
Junction: Kavşak; Yol ayrımı
Junk: Hurda
Juno: Juno (veya Huno; Güneş sisteminde bulunan bir asteroid; No:3)
Jupiter: Jüpiter
Jurassic: Jura
Jurupaite: Jurupayit (sulu kalsiyum-magnezyum-silikat minerali)
Juvavic: Juvavik (Geç Triyas’ta bir çağ)
Juvenile: Jüvenil; Genç; İşlenmemiş
Juvenile (magmatic) gases: Jüvenil (magmatik) gazlar
Juvenile water: Jüvenil su; Genç su
Juvenile rift: Jüvenil rift; Genç rift
Juvite: Jüvit (bir tür nefelin siyenit)
Juxtapose: Yan yana koymak/gelmek; Sıralamak

K
K electron: K elektronu; K-yörüngesi elektronu
K-wave: K-dalgası
Kaena: Kaena (2.87±0.03 My’a karşılık gelen, Gauss normal polarite kronu içinde
terslenmiş polarite alt kronu)
Kaersutite: Kaersütit (alkali amfibollerin bir üyesi)
Kaiatan: Kayiatan (Y. Zelanda alt Tersiyer’inde bir kat)
Kainite: Kayinit (sulu magnezyum-sülfat ve potasyum-klorür minerali)
Kainosite: Kayinozit
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 72/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Kainozoic: Senozoyik
Kaliborite: Kaliborit (potasyum ve magnezyumun asit sulu boratı)
Kalibraj: Plaserlerde, aynı yoğunluk ve şekildeki fazların boyutlarına göre
sıralanması
Kalicinite: Kalisinit
Kalimnan: Kalimnan (GD Avustralya üst Tersiyer’inde bir kat)
Kalinite: Kalinit (potasyum ve alüminyumun sulu sülfatı)
Kaliophilite: Kaliyofilit (K-zengini bir feldispatoid minerali)
Kalkowskite: Kalkovskit (demir ve titanyum-oksit minerali)
Kalsilite: Kalsilit (bir feldispatoid minerali)
Kamacite: Kamasit (nikel ve demir alaşımı)
Kame: Kame;
Kandit: Kandit (alofan’ın diğer ismi)
Kansan I ve II: K. Amerika’da dört buzul devrinden ikincisi
Kaolin: Kaolin; Çin kili
Kaolinite: Kaolinit
Kaolinitization: Kaolinleşme; Kaolinitizasyon
Kapitean: Kapiteyan (Y. Zelanda üst Tersiyer’inde bir kat)
K-Ar Method: K-Ar Metodu
Karat: Ayar
Karatau: Karato
Karatavian: Karataviyen (yaklaşık 1000-700 My arasına karşılık gelen üst
Proterozoik’te bir kat)
Karelian Orogeny: Kareliyen Orojeni
Karst: Karst
Karst breccia: Karst breşi
Karst landscape:Karst (içeren) yeryüzeyi
Karst phenomenon: Karst olayı; Karst fenomeni
Karst pit: Karst çukuru
Karst plain: Karst düzlüğü
Karst region: Karst bölgesi
Karst valley: Karst vadisi
Karstic: Karstik
Karstik aquifer:Karstik akifer
Kashirskian: Kaşirskiyen (Moskoviyen Dönemi’nde bir kat)
Kasimovian: Kasimoviyen (Pensilvaniyen Devri’nde bir dönem olup 303-295.1 My
aralığına karşılık gelmektedir)
Kasolite: Kazolit (sulu kurşun-uranyum-silikat minerali)
Kassiterit: Kasiterit
Katamorphism: Katamorfizma
Katatectic layer: Katatektik katman
Katazone: Katazon
Katmaian-type eruption: Katmai-tipi püskürme
Katophorite: Katoforit
Kawhia: Kavhiya (Y. Zelanda Jura’sında bir seri)
Kazanian: Kazaniyen (Geç Permiyen’de bir çağ)
Kb: Kilobar
K-bentonite: K-bentonit
Keewatinian: Kevatiniyen (Y. Zelanda üst Arkeen’inde bir kat)
Keilorian: Keyiloriyen (SE Avustralya alt Siluriyen’inde bir kat)
Kelly: Keli
Kelvin: Kelvin
Kelvin Scale: Kelvin Ölçeği
Kelyphitic border: Kelifitik sınır
Kelyphitic rim: Kelifitik çeper
Kelyphitic texture: Kelifitik doku
Kemererite: Kemererit (Cr-Mg-Al-hidroksisilikat minerali)
Kempite: Kempit (manganez-oksiklorür minerali)
Kenoran Orogeny: Kenoran Orojenezi
Kentallenite: Kentalenit (bir tür mezokrat monzonit)
Kentrolite: Kentrolit (kurşun-manganez-silikat minerali)
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 73/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Kenyte: Kenit (mafik bir fenolit çeşidi)
Keratophyre: Keratofir (albit veya oligoklazı ana bileşen olarak içeren ince-
kristalli bir kor kayaç)
Kerf: Yarık
Kermesite: Kermezit (antimon-oksisülfit minerali)
Kern: Çekirdek
Kernite: Kernit
Kerogen: Kerojen
Kerogen Shale: Kerojen şeyl
Kersantite: Kersantit
Ketilidian Orogeny: Ketilidiyen Orojeni
Keweenawan: Kevenavan (Y. Zelanda üst Proterozoiğinde bir kat)
Key bed: Anahtar tabaka
Key block: Anahtar blok
Key fossil: Anahtar fosil
Keying: Anahtarlama
Keying effect: Anahtarlama etkisi
K-feldspar: K-feldispat
Kibalian Orogeny: Kibaliyen Orojeni
Kidney ore: Böbrek cevheri
Kidney stone: Böbrek taşı
Kieselguhr: Kizelgur
Kieserite: Kizerit (sulu magnezyum sülfat minerali)
Kilogram: Kilogram (SI sisteminde ağırlık birimi)
Kimberella quadrata: Avustralya ve Rusya’dan bilinen, Prekambriyen yaşlı, molüsk
benzeri bir fosil
Kimberlite: Kimberlit (potasyumlu ultrabazik kor kayaç)
Kimmeridgian: Kimeridciyen (Avrupa üst Jura’sında bir kat)
Kimmeridgian Orogeny: Kimeridciyen Orojenezi
Kimzeyite: Kimzeyit (granat grubuna ait bir mineral)
Kinderhookian: Kinderhokiyen (K. Amerika Misisipiyen’inin taban serisi)
Kinderscoutian: Kinderskotiyen (Başkiriyen Dönemi’nde bir kat)
Kinetic metamorphism: Kinetik metamorfizma
Kingdom: Alem
Kink band: Kink destesi; Kink bandı
Kinzigite: Kinzijit (esas olarak granat ve olivinden oluşan iri-kristalli bir
metamorfik kayaç)
Kirovite: Kirovit (demir ve magnezyumun sulu sülfat minerali)
Kirwanite: Kirvanit (bir tür antrasit)
Klaprothite: Klaprotit (bakır bizmut sülfit minerali)
Klazminskian: Klazminskiyen (Gzeliyen Dönemi’nde bir kat)
Klebelsbergite: Klebelsberjit (bazik antimon sülfat minerali)
Kleinite: Kleyinit (civa ve amonyumun bazik oksit-sülfat-klorürü)
Klippe: Klip; Deniz veya gölden sivrilip yüzeye çıkan kaya veya bir nap veya bir
bindirme fayı örtüsünün erozyonundan oluşan tektonik bir mostra
Klockmannite: Klokmanit (bakır selenit minerali)
Knebelite: Knebelit (Fe-Mn-silikattan oluşan bir silikat minerali)
Knoll: Okyanusal tabandan yükselen, denizaltı dağından daha küçük, yuvarlatılmış
şekle sahip su-altı yükseltisi
Kobaltin: Kobaltit
Koenenite: Könenit (bazik magnezyum-alüminyum-klorür minerali)
Koettigite:Kötijit (sulu çinko arsenat)
Kohoutek: Güneş sisteminde bir kuyruklu yıldız
Koktaite: Koktayit (sulu amonyum-kalsiyum-sülfat içeren bir mineral)
Kolbectite: Kolbektit (sulu Be-Al-Ca-silikat ve fosfat içeren bir mineral)
Kolumnar: Kolonsu
Komatite: Komatit (Mg-olivince zengin volkanik kayaç)
Koninckite: Koninkit (sulu demir (III)-fosfat içeren bir mineral)
Koppite: Kopit (seryum-demir-potasyum içeren bir piroklor türü)
Kornelite: Kornelit (sulu demir (III) sülfattan oluşan bir mineral)
Kornerupine: Kornerüpin (Mg-Fe-Al-borosilikat minerali)
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 74/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Kotoite:Kotoyit (magnezyum borat minerali)
Krausite: Krozit (sulu potasyum-demir-sülfattan oluşan bir mineral)
Kremersite: Kremerzit (sulu potasyum-amonyum-demir klorür minerali)
Krennerite: Krennerit (altın tellürür minerali)
Krevskinskian: Krevskinskiyen (Kasimoviyen Dönemi’nde bir kat)
Kribergite:Kriberjit (sulu bazik alüminyum fosfat ve sülfat minerali)
Krizopraz (Ni-içeren kalsedon türü): Krizopraz
Krotovina: Organik veya mineral malzeme ile doldurulmuş organizma oyuğu
Kuehneosaurus latus: Geç Triyas’ta çok bol olarak bulunan, ilk uçan kertenkele
Kuiper Belt:Kuiper Kuşağı
Kukersite: Kukerzit (alg kalıntılarınca-zengin bir organik sedimanter kayaç)
Kula Plate: Kula Levhası
Kungurian:Kuguriyen; Erken Permiyen’de bir kat
Kunzite: Künzit (spodümen’in pembe renkli bir çeşidi)
Kuril Trench: Kuril Çukuru; Kuril Hendeği
Kurnakovite: Kurnakovit (sulu magnezyum borat minerali)
Kuroko-type deposit: Kuroko-tipi cevher yatağı
Kurtosis: Kurtoz; Dağılım eğrisinde sivrilik (piklilik)
Kutnahorite: Kutnahorit (Ca-Mn-Mg-Fe-karbonat minerali)
Kutorginida: Brakiyopodların bikonveks, kalkerli kavkılı, her iki kavkıda kardinal
alan bulunan bir ordosu
Kyanite: Kiyanit; Disten

L
Label: Etiket
Laboratory: Laboratuvar
Laboratory test chamber: Labaratuar deneme odası
Laboratory test: Laboratuar deneyi
laboratory equipment: Laboratuvar donanımı
Laccolith: Lakolit (uyumlu, mercek yapılı plüton)
Lacustrine environment: Göl ortamı; Gölsel ortam
Lacustrine: Gölsel
Laer: Laer; En düşük emisyonlama hızı
Lag: Gecikme
Lag fault: Gecikme fayı
Lagging: Kamalama
Lagoon: Lagün
Lagoonal environment: Lagün ortamı
Lamellar: Lamelli; Yapraklı
Lames constant: Lame sabiti
Laminar flow: Laminar akım; Tabakalı akım
Laminated: İnce tabakalı; Laminalı
Lamination: İnce tabakalılık; Laminasyon
Laminer flow: Laminalı akma; Yaygı akması
Lamprophyre: Lamprofir
Land breeze: Karadan esen rüzgâr
Land management: Toprak yönetimi
Land reclamation: Toprak ıslahı
Land subsidence: Toprak çökmesi
Land use: Toprak kullanımı
Land use map: Toprak kullanım haritası
Land use plan: Toprak kullanım planı
Land use survey: Toprak kullanımı araştırması
Landfill: Atık gömme
Landing: Topraklama; Arazileştirme; Uçakların inmesi
Landscaping: Peyzaj düzenlemesi
Landslide: Toprak kayması; Heyelan
Lapies (veya clints): Oluklu taş; Özellikle kireçtaşlarının yağmur sularınca
eritilmesi sonucu oluşan çukur yüzeylere sahip kayaç
Laplace equation: Laplas eşitliği (sıfıra eşit ikinci dereceden kısmi diferansiyel
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 75/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
denklem)
Lapse rate: Sapma oranı
Large-ion lithophile: Büyük iyonlu litofil elementler
Late: Geç
Late orogenic magmatic phase: Geç orojenik magmatik faz
Lateral: Yanal
Lateral erosion: Yanal aşınma; Yanal erozyon
Lateral extent: Yanal uzanım; Yanal kapsam
Lateral moraine: Yanal moren
Lateral pressure: Yanal basınç
Lateral secretion: Yanal salgı; Yanal salgılama
Lateral stress: Yanal stres; Yanal gerilme
Laterally loaded pile: Yanal yüklenmiş kazık
Laterite: Laterit; Kırmızı kil
Latitude: Enlem
Lattice: Kafes; Örgü
Lattice energy: Kafes enerjisi
Lattice gliding: Kafes kayması
Lava: Lâv
Law of constancy of interfacial angles: Yüzeyler arası açı sabitliği yasası/kuralı
Law of cross-cutting relationship: Çapraz-kesme ilişki yasası/kuralı
Layer: Tabaka; Seviye; Katman
Layout: Plan
Leachate: Kirletici sızıntı
Leaching field: Sızdırma alanı
Leaching: (Kimyasal) yıkanma; Sızdırma
Lead: Kurşun
Lead arsenate: Kurşun arsenat
Lead-lead dating: Kurşun-kurşun yaş tayini
Leakage: Sızıntı
Lee side: Kuytu taraf; Kumulun rüzgâr almayan tarafı; Kumulun hakim rüzgâr yönünde
olmayan yüzeyi
Left wall: Sol duvar
Lenitic: Lenitik; Kendi kendine temizlenen, hızlı akan su
Lentic: Lentik; Kirliliğe maruz durgun su
Lethal dose: Öldürücü doz
Leucocratic rocks: Açık renkli kayaçlar; Major kayaç-yapıcı mineral olarak kuvars,
feldispat ve müskovit içeren özellikle asidik kayaçlar
Level: Düzey; Seviye; (Jeodezide) Düzeç
Levelling/leveling: Nivelman; Düzeçleme
Liassic: Lias
Lichen: Liken; Kayaç ve ağaçlarda kükürt dioksit kirlenmesi sonucu oluşan su
yosunu ve mantar karışımı bir yapı
Life cycle: Yaşam döngüsü
Life expectancy: Ortalama yaşam umudu
Life span:Yaşam uzaması; Yaşam süresi
Life zones: Yaşam zonları; Yaşam bölgeleri
Light detection: Işık saptama
Light rail transport: Hafif raylı sistem
Ligne: Artık kullanılmayan Fransız uzunluk birimi (Bir fransız foot’unun 1/144’ine
eşittir. Metrenin yaklaşık 1/443.296’sine eşittir)
Lignite: Linyit; Kahverengi kömür; Esmer kömür
Limb: Kanat
Lime: Kireç
Lime boundstone: Kireç-bağlamtaşı
Lime grainstone: Kireç-danetaşı
Lime mud: Kireç çamuru
Lime mudstone: Kireç-çamurtaşı
Lime packstone: Kireç-istiftaşı
Lime stabilization: Kireçle stabilizasyon
Lime wackestone: Kireç-vaketaşı
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 76/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Limestone: Kireçtaşı
Limit equilibrium: Denge sınırı
Limit pressure: Sınır (limit) basınç
Limit values: Sınır değerleri
Limnology: Limnoloji; Gölbilim
Limonite: Limonit
Line load: Çizgisel yük
Line of flexure: Büklüm çizgisi
Line of intersection: Kesişme çizgisi
Line of seepage: Sızma çizgisi
Line source: Doğrusal kirletici kaynak
Line survey: Hat etüdü; Hat ölçümü
Lineage-zone: Evrimleşme zonu; Filozon; Gelişim/gelişme zonu
Lineament: Çizgisellik
Linear: Doğrusal
Linear shrinkage: Lineer büzülme (rötre)
Lineation: Lineasyon; Çizgisellik
Lining: Kaplama
Liquation: Birbirine karışmayan iki sıvının bir çözelti veya eriyikte ayrılması
işlemi; Eritip ayırma
Liquefaction: Sıvılaşma
Liquefied natural gas: Sıvılaştırılmış doğal gaz
Liquefied petroleum gas: Sıvılaştırılmış petrol gazı
Liquid: Sıvı; Akan
Liquid limit: Likit limit
Liquidity index: Sıvılık indeksi
Listric fault: Listrik fay
Listric surface: Küreme yüzeyi
Listvenite: Listvenit
Lithofacies: Litofasiyes; Kayaç fasiyesi
Lithographic: Litografik
Lithosphere: Litosfer
Lithostratigraphic unit: Litostratigrafik birim
Littoral: Kıyısal
Littoral drift: Kıyı sürüklenmesi
Littoral environment: Kıyısal ortam; Kıyı ortamı
Littoral zone: Kıyı bölgesi
Litosphere: Litosfer; Taşküre
Litter: Süprüntü; Döküntü; Çerçöp yığıntısı
Little ice age: Küçük buz çağı
Live load: Canlı yük
Livestock exclusion zone: Hayvanlara yasak bölge
Load: Yük
Load-settlement curve: Yük- oturma eğrisi
Load cell: Yük hücresi
Load on top system: Üstüne doldurma sistemi
Load test: Yükleme deneyi
Loading cycle: Yükleme çevrimi
Loading path: Yükleme yolu
Loading rate: Yükleme hız
Loam: Balçık; Kiremit toprağı; Demir oksiti bolca içeren toprak yada çamur
Local: Yerel
Local shear failure: Yerel kayma yenilmesi; Lokal makaslama yenilmesi
Localized: Yerelleşmiş; Lokalize olmuş
Lode (veya vein): Cevher damarı (damarla yakın eş-anlamlı bir terim); Filon-kuşe
(katman-damar)
Loess: Lös
Log: Log (kuyu, sondaj logu)
Logging: Loglama; Kaydetme
Long range transport: Uzak menzilli taşımacılık
Longitudinal: Boyuna; Uzunlamasına
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 77/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Longitudinal dispersion: Boyuna dağılım
Longitudinal fault: Boyuna fay; Uzunlamasına fay
Longitudinal inclination: Boylam açınımı
Longitudinal joint: Boyuna eklem; Lonjitüdinal eklem
Longitudinal-type coast: Boyuna-tip kıyı
Longitudinal waves: Boyuna dalgalar
Longshore bar: Kıyıboyu bar
Long-term stability: Uzun süreli duraylılık
Longwall: Uzunayak
Loose: Gevşek
Loosened rock: Gevşetilmiş kaya; Gevşek kaya
Loosening: Gevşeme
Loosewall: Pasa şevi; Döküm şevi; Döküm yığını şevi
Loran: Long range navigation: Bilinen bir coğrafik lokasyonda sabitlenmiş (radyo)
vericiyi esas alarak mesafe farklılıklarını ölçmede kullanılan bir hiperbolik
navigasyon (denizcilik) sistemi
Loss: Kayıp
Low-angle fault: Düşük açılı fay
Low-aspect-ratio ignimbrite: Düşük en-boy oranlı ignimbrit
Low-grade: Düşük-derece
Low-level waste: Düşük radyoaktif -düzey-atığı
Low-potasyum tholeiite: Düşük-potasyumlu toleit
Low pressure: Düşük basınç
Low-quartz: Düşük-kuvars; Alçak-kuvars
Low-velocity zone: Düşük hız zonu
Low-volatile bitumious coal: Düşük-uçuşkanlı bitümlü kömür
Low water: Düşük (seviyeli) su
Lower: Alt
Lower block: Alt blok
Lower bound: Altsınır
Lower Carboniferous: Alt Karbonifer
Lower core: İç çekirdek
Lower mantle: Alt manto
Lowering groundwater: Yeraltı suyunun düşürülmesi
Lubricant: Yağlayıcı; Kaydırıcı
Lump: Parça
Lydit: Kömür tozu ile boyanmış jasp
Lysimeter: Lizimetre
Lysis: Liziz; Hücrelerin yıkımı yada tahribi

M
Maar: Maar
MAC: Maksimum kullanılabilecek konsantrasyon
Maceral: Maseral
Macroclimatology: Makroklimatoloji
Macroconsumers: Makro tüketiciler
Macronutrients: Makro besinler
MAD: Maksimum kullanılabilecek doz
Magma: Magma
Magma chamber: Magma odası
Magmatic differenciation: Magmatik farklılaşma
Magmatic ore deposit: Magmatik cevher yatağı
Magmatic phase: Magmatik faz
Magmatic rocks: Magmatik kayaçlar
Magmatic water: Magmatik su
Magnesite: Magnezit (Mg-karbonat minerali)
Magnetic separation: Manyetik ayırma
Magnetite: Manyetit; Magnetit
Magnitude: Büyüklük
Mohorovicic discontinuity: Moho süreksizliği
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 78/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Main: Ana; Major; Temel; Esas; Büyük
Main gallery: Ana galeri
Main level: Ana kat; Ana seviye
Main sewer: Ana kanal
Main sequence: Ana sekans (parlaklık spekrum diyagramında bir bant olup,
yıldızların büyük bölümünü kaysamaktadır)
Main sequence star: Ana sekans yıldızı (Hertzsprung-Russel diyagramında, ana
sekans diye adlandırılan bant-şekilli bölge içinde yer alan herhangi bir yıldız)
Maintenance: Bakım
Major air pollutants: Başlıca hava kirleticileri; Ana hava kirleticileri
Make-up water: İlâve su
Malachite: Malakit
Malnutrition: Yetersiz beslenme
Manometer: Manometre; Basınç ölçer
Mantle: Manto
Manual loading: Elle yükleme
Manual: Elle yapılan; El kitabı
Map: Harita
Map digitizing system: Harita sayılaştırma sistemi
Map overlay technique: Harita çakıştırma tekniği
Mapping: Haritalama; Harita alımı
Marble: Mermer
Marcasite: Markazit
Marginal basin: Kenar havza
Marginal cost-effectiveness: Marjinal maliyet etkinliği
Marginal crevasse: Kenar krevase
Marginal sea: Kenar deniz
Marginal sutur: Kenar sütür
Marine: Denize ait; Denizle ilgili; Denizel
Marine abrasion: Denizel dalga aşındırması
Marine ecosystem: Deniz ekosistemi; Denizel ekosistem
Marine platform: Deniz platformu; Deniz düzlüğü
Marine pollution: Deniz kirliliği
Marker bed: Kılâvuz tabaka
Marl: Marn
Marsh: Bataklık
Marsh gas: Bataklık gazı; Metan
Mass extinction: Kitle ekstinksiyonu; Kitle yok oluşu
Mass number: Kütle numarası
Mass spectrometry: Kütle spektrometresi
Mass wasting: Toprak kayması
Massive: Masif; Som
Massive layer: Masif seviye; Masif katman
Master joint: Ana eklem
Mat: Radye
Mat foundation: Radye temel
Material: Malzeme
Matrix: Matriks; Zemin malzemesi; Matris (matematik)
Mature city: Olgun kent
Maximal: Büyükçe
Maximum: En büyük; Maksimum
Maximization: Azamileştirme
Maximum applicable toxic concentration (MATC): Maksimum kullanılabilecek toksit
konsantrasyonu (MKTK)
Maximum permissible concentration: İzin verilebilir azami yoğunluk
Maximum porosity: Maksimum porozite
Maximum void ratio: Maksimum boşluk oranı
Mean: Ortalama
Meander: Menderes
Meander cutoff: Menderes kopması
Meander core: Menderes çekirdeği
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 79/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Measurement: Ölçüm
Mechanical analyses: Mekanik analiz
Mechanical collection: Mekanik toplama
Mechanical stabilization: Mekanik stabilizasyon
Mechanical weathering: Mekanik ayrışma; Fiziksel bozunma
Media: Ortamlar
Mediale moraine: Orta buzultaşları
Mediterranean: Akdeniz
Mediterranean suite: Akdeniz takımı
Mediterranean water: Akdeniz suyu
Mediterranean-type margin: Akdeniz-tipi kenar
Mediterranean Climate: Akdeniz İklimi
Medium: Ortam
Medium sand: Orta-daneli kum
Megalopolis: Megalopolis; Kümekent
Megashear: Megamakaslama; Yatay atımı kabuk kalınlığını aşan bir doğrultu atımlı
fay
Mélange: Melanj; Karışım
Melaphyre: Melafir (özellikle Permiyen ve Karbonifer yaşlı, ayrışmış bazik kayak)
Melt: Eriyik
Melting point: Ergime noktası
Member: Üye
Membrane: Zar süzgeç; Membran
Meniscus: Menisküs (vadoz diyajenezi sırasında oluşan ve sediment) danelerinin
kenarlarında çimento kristalleri
Mercaptans: Merkaptanlar; Petrol rafinasyonu sürecinde oluşan, kötü kokulu, kükürt
içeren organic bileşikler
Mercury: Civa
Merging: Yaklaşma; Birbirine yaklaşma
Mesh: Ağ; Elek
Mesic environment: Puslu çevre
Mesogenetic: Mezogenetik; Kayaç yada sedimentlerin gömülmeleri süresince oluşan
Mesohaline water: Orta tuzlu su
Mesosphere: Mezosfer
Mesozone: Mezozon; Orta kuşak
Metallogeny: Metalojeni; Maden yatakları bilimi
Metamorphic aureole: Metamorfik hale; Kor kayaç sokulunun yan kayaçta oluşturduğu,
sokulumu çevreleyen metamorfik kuşak
Metamorphic rock: Metamorfik kayaç
Metamorphism: Metamorfizma; Başkalaşım
Metasomatism: Metazomatizma; Değiş-tokuş
Meteoric abundance of elements: Elementlerin meteorik bolluğu
Meteoric water: Meteorik su
Meteorite: Meteorit; Göktaşı
Methane: Metan
Method: Yöntem; Usul; Metod
Method of least squares: En-küçük kareler yöntemi
Metropolitan area: Metropoliten alan
Mica: Mika
Mica-schist: Mikaşist (çoğunlukla mikadan oluşan şist)
Micrinite: Mikrinit
Micrite: Mikrit; Mikrokristalin kalsit
Microbe: Mikrop
Microclimate: Mikroiklim; Mikroklima
Micronutrients: Mikrobesinler
Microorganisms: Mikroorganizmalar
Microplate/platelet: Mikrolevha
Microseismic: Mikrosismik
Microseismic region: Mikrosismik bölge
Microspar: Mikrospar; Genellikle 5-15 µm büyüklüğünde, mikritin yeniden-
kristallenmesi ile oluşan kalsit
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 80/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Microstalactitic: Mikrostalaktitik; Danelerin taban kısmında yoğunlaşan çimento
kristalleri için kullanılan bir terim
Mid-Atlantic Ridge: Atlantik-ortası sırtı
Mid-oceanic ridge: Okyanus ortası sırtı
Middle-third: Çekirdek
Midnight dumping: Geceyarısı çöp dökme
Mie scattering: Mie saçılımı
Migmatite: Migmatit (yüksek-dereceli metamorfik kayaç)
Migmatization: Migmatitleşme
Migration: Göç; Migrasyon
Milling: Öğütme; Ham cevherin öğütülmesi
Mine adit: Ocak giriş galerisi
Mine: Maden; Ocak
Mineral vein: Maden cevheri
Mineral water: Maden suyu
Mineralizing agents: Mineral oluşturan etmenler
Mineralogy: Mineral bilmi; Mineraloji
Minimal: Küçükçe
Minimum: En küçük; Minimum
Minimum dry density: Minimum kuru bicim hacim ağırlık
Minimum void ratio: Minimum boşluk oranı
Mining geology: Madencilik jeolojisi
Mining wastes: Madencilik atıkları
Minor: Küçük; Az
Minute: Çok az; Dakika (bir derecenin tam olarak 1/60’ine eşit ve 60 saniyeye
karşılık gelir)
Miocene: Miyosen
Miogeosyncline: Miyojeosenklinal
Mirror plane: Ayna düzlemi
Miscible: Karışabilir
Mississippian: Misisipiyen (erken Karbonifer’in alt devri)
Mist: Sis
Mixed: Karışık; Karışmış
Mixed crystal: Karışık kristal
Mixed developing zone: Karışık imarlı bölge
Mixed-layer mineral: Karışık-tabakalı mineral
Mixer: Karıştırıcı
Mixture: Karışım
M.K.S. system of units: M.K.S. birimler sistemi (kütle biriminin kg, uzunluk
biriminin m ve zaman biriminin sn olduğu birimler sistemi)
Mobile belt: Hareketli kuşak; Oynak kuşak; Duraysız kuşak
Mobile home: Gezerev; Hareket ettirilebilen ev
Mobile source: Hareketli kaynak
Model: Model
Modified proctor test: Modifiye (ağır) proktor deneyi
Modulus: Modül
Modulus of elasticity: Elastisite modülü
Modulus of rigidity: Rijitlik modülü
Modulus of subgrade reaction: (Zemin) yatak katsayısı
Mohr circle: Mohr çemberi; Mohr dairesi
Mohr envelope: Mohr zarfı
Moisture content: Nem içeriği
Molasse: Molas
Moldic porosity: Kalıp gözeneklilik
Molybdenite: Molibdenit
Moment of inertia: Eylemsizlik momenti; Atalet momenti
Monadnock: Aşınmaz tepe; Yapısındaki dayanıklı kayaçlar nedeni ile aşınmamamış
olan yükselti
Monitoring: İzleme; Gözlemleme
Monitoring programme: İzleme proğramı
Monkey engine: Şahmerdan makinesi
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 81/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Monoclinic: Monoklinik
Monoclinic system: Monoklinik sistem
Monoculture: Monokültür
Monosite: Monozit
Monotone: Tekdüze; Monoton
Moon: Ay
Moonstone: Aytaşı
Moraine: Moren; Buzultaşı
Moraine in transit: Taşınan buzultaşı; Devinen moren
Moraine rampart: Moren duvarı; Buzultaşı sırtı
Morbidity rate: Hastalılık hızı
Mortality rate: Ölüm hızı
Most probable number: En olası sayı
Mother liquid: Ana sıvı; Katılaşmadan arda kalan sıvı yada su
Mother of coal: Ana kömür
Mould: Kalıp
Moulin pothole: Buzul kazanı
Mount: Dağ
Mount Ararat: Ağrı Dağı
Mountain: Dağ
Mountain chain: Dağ zinciri
Mountainous terrain: Dağlık alan
Movement monitoring: Hareket izleme
Moving dune: Hareketli kumul; Gezen kumul
Muck: Pasa
Mud: Çamur
Mud cone: Çamur konisi
Mud mound: Çamur yığını
Mud-supported: Çamur-destekli
Mud volcano: Çamur volkanı
Mudcracks: Çamur çatlakları
Mudflat: Çamur düzlüğü
Mudflow: Çamur akıntısı
Mudrock: Çamur kayacı
Mudstone: Çamurtaşı
Mullion structure: Çubuklu yapı; Setli ve yivli yapı
Multiaxial: Çok eksenli
Multibench: Çok basamaklı
Multichannel seismic reflection: Çok-kanallı sismik yansıma
Multilinear: Çok doğrusal
Multiple sill: Çoklu sil
Multiple stock: Çoklu stok
Municipal solid waste: Belediyeye-ait katı atık
Municipal waste: Belediye atığı
Mutagens: Mutagenler
Mutation: Mutasyon
Mutualism: Birlikte-yaşama
Mylonite: Ezik kayaç; Milonit

N
Nappe: Nap; Örtü; Sürüklenim örtüsü
Native water: Nabit su
Natural bridge: Doğal köprü
Natural frequency: Doğal sıklık; Doğal frekans
Natural gaz: Doğal gaz
Natural glass: Doğal cam
Natural gravel: Doğal çakıl
Natural potential method: Doğal potansiyel yüntemi
Natural radiation: Doğal radyasyon
Natural resource: Doğal kaynak
Natural selection: Doğal ayıklanma; Doğal seçilme; Doğal seleksiyon
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 82/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Natural slope: Doğal şev; Doğal yamaç
Natural soil: Doğal zemin
Nature preserve: Doğa koruma alanı
Nebular hypothesis: Nebular (bulutsu) hipotez
Neck: Boyun
Needle: İğne
Negative eustatic movements: Negatif deniz hareketi; Deniz yüzeyinin alçalması
Negative skin friction: Negatif çevre sürtünmesi
Neighborhood: Mahalle; Kolukomşu
Nekton organisms: Nekton organizmalar
Neogene: Neojen (Tersiyer alt-zamanını oluşturan iki devirden ilki)
Neolithic: Cilâlı Taş Devri
Neomineralization: Yeni mineral oluşumu
Neptunic theory: Neptünsel teori; Neptünik teori
Neritic environment: Neritik ortam
Net: Ağ; Net
Net pressure: Net (taban) basınç
Net production rate: Net üreme hızı
Net reproduction rate: Net yeniden üreme/üretme hızı
Net slip: Net atım
Network-former: Ağ yapısı -yapan/oluşturan
Network-modifier: Ağ yapısı -değişteren/bozan
Neutral: Nötür; Tarafsız; Etkisiz; Ortaç
Neutral atmosphere: Nötür atmosfer
Neutral stress: Nötür gerilme
Neve: Buzkar veya buzulkar; Buz kristallerinden oluşmuş kar
Niche: Ekolojik konum
Nickel: Nikel
Nickol prism: Nikol prizması; Polarizör
Night soil: İnsan gübresi; İnsan dışkısı
Nitric oxide: Azot oksit
Nitrification: Nitrifikasyon; Nitratlama
Nitrogen: Azot, nitrojen
Nitrogen compounds: Nitrojen bileşikleri, içeriği
Nitrogen compounds in air and water: Havadaki ve sudaki azot bileşikleri
Nitrogen cycle: Azot döngüsü
Noble gas: Asal gaz
Noble metal: Asal metal
Nocerite ([Mg3(BO3)(F,OH)3]; fluoborite): Noserit
Nodule: Nodül; Yumru
Noise abatement procedure: Gürültü azaltımı yöntemi
Noise pollution: Gürültü kirliliği
Nomenclature: Terimlendirme
Nonangular unconformity: Açısal-olmayan uyumsuzluk
Nonattainment area: Erişim dışı alan
Nonbiodegradable: Biyo-bozulmaya uğramayan
Non-displacement pile: Sondaj kazığı
Non-planar: Düzlemsel olmayan
Nonpoint source: Çok çıkışlı kirletici kaynak
Nonrenewable resource: Yenilenemez kaynak
Non-waste technology: Atıksız teknoloji
Normal fault: Normal fay
Normal fault heading against the dip: Tabakalanma eğimine dik normal fay
Normal fault heading with the dip: Tabakalanma eğimine uyumlu normal fay
Normal force: Normal kuvvet
Normal limb: Normal kanat (kıvrım)
Normal stress: Normal gerilme; Normal stres
Normally consolidated clay: Normal konsolide kil
North American Plate: Kuzey Amerika Levhası
Notation: Simgelenim; Notasyon
Nova (aniden patlamalı bir şekilde parlak hale gelen yıldız (terim, ismin
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 83/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
çağrıştırdığı gibi yeni bir yıldızı değil mevcut sönük bir yıldızın parlak hal
almasıyla oluşan yıldızı ifade eder): Nova
Novaculite chert: Novakülit çört (hafif kaba kıymık benzeri parçalara kırılan, gri
renkli bir çört)
Noxious: Zararlı
Nucleosynthesis: Nükleosentez; Çeşitli nükleer reaksiyonlar aracılığı ile evrende
bulunan değişik nüklitlerin (atomların) oluşması
Nuclear energy: Nükleer enerji
Nucleation: Çekirdek-oluşumu/çekirdekleşme
Nucleus: Çekirdek
Number of stroke: Darbe sayısı
Numerical: Sayısal
Nummulitic: Numulit içeren; Numulitik
Nuplex: Nupleks
Nutrient: Besin; Gıda
Nutrient budget: Besin bütcesi
Nutrient stripping: Besin giderme

O
Oasis: Vaha
Oblate: Yatık; Sferoyit; Kutuplardan yassılaşmış
Oblique: Verev; Yatık; Oblik
Oblique fault: Verev fay; Oblik fay
Obliquity: Verevlik; Obliklik; Yatıklık
Obliquity angle: Oblik (verevlik) açısı
Obsequent valley: Tabaka eğimine zıt vadı; Ters akan vadi
Observation well: Gözlem kuyusu
Obsidian: Obsidyen
Obstacle: Engel
Occult precipitation: Gizli yağış
Occupational air: İşyeri havası
Occurrence: Oluşum; Bulunuş; Görünüş
Ocean dumping: Denize çöp dökme
Ocean thermal energy: Deniz ısı enerjisi
Oceanography: Oşinografi; Okyanusbilim
Octahedral: Sekizyüzlü; Oktaeder
Odor nuisance: Rahatsız edici koku
Odorant: Koku maddesi
Oedometer: Sıkışma ölçer; Şişme ölçer; Odometre
Oedometer test: Ödometre (konsolidasyon) deneyi
Offshore bar: Kıyıötesi bar
Offshore drilling: Deniz dibi sondajı
Offshore zone: Kıyıötesi zon
Oil field: Petrol sahası
Oil pollution: Petrol kirliliği
Oil pool: Petrol bölgesi
Oil seepage: Petrol sızıntısı
Oil slick: Göl veya deniz suyu yüzeyi üzerinde petrol sızıntısı sonucu oluşan yağ
birikintisi
Oil source rock: Petrol için kaynak kayaç
Oil spill: Petrol dökülmesi/taşması
Oil varnish: Yağlı cilâ
Oil well: Petrol kuyusu
Oilstone: Bileği taşı
Oily: Yağlı; Yağı bol olan
Oligocene: Oligosen
Oligohaline water: Az tuzlu su
Oligotrophic lake: Oligotrofik göl; Düşük besin, bol çözünmüş oksijen, sınırlı
bitkisel yaşam içeren soğuk durgun suya sahip göl
Olivine: Olivin (Mg-Fe-silikat minerali)
Omnivore: Her besini yiyen
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 84/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Oncogenic: Kanser yapıcı; Karsinojenik; Kanserojen
Oncolite: Onkolit; Yosun-kökenli pizolit
One dimensional consolidation: Tek boyutlu konsolidasyon
One-way packaging: Tek yönlü paketleme
Ooid: Ooid; Yumurtamsı danecik
Oolite: Oolit; Ooidlerden oluşan kayaç
Opaque: Opak; Saydam olmayan
Open burning: Açık yanma; Açık yakma
Open dumping: Açığa atık boşaltma
Open excavation: Açık kazı
Open fold: Açık kıvrım
Open pit mine: Açık işletme
Open space: Açık alan
Opencast mining: Açık işletme madenciliği
Open-end caisson: Açık uçlu keson
Open-pit mining: Açık işletme madenciliği
Operational losses: İşletim kayıpları
Optically anisotropy: Optiksel anizotropi; Işıksal eşyönlülük
Optically isotropy: Optiksel izotropi; Işıksal eşyösüzlük
Optimum population: Optimum nüfus; Ideal nüfus
Optimum water content: Optimum su içeriği; İdeal su içeriği
Ordo: Takım
Ordovician: Ordovisyen; Paleozoyik zamanın 510-439 My aralığını kapsayan devri
Ore: Cevher; Maden
Ore body: Cevher kütlesi
Ore control: Cevher kontrolü/cevherleşme kontrolü
Ore district: Cevher mıntıkası
Ore dyke: Cevher daykı
Ore genesis: Cevher jenezi
Ore grade: Cevher derecesi
Ore magma: Cevher magması
Ore microscope: Cevher mikroskobu
Ore microscopy: Cevher mikroskobisi
Ore mineral: Cevher minerali
Ore vein: Cevher damarı
Organic: Organik
Organic soil: Organik zemin; Organik toprak
Orientation: Yönelim; Uzanım; Oryantasyon
Orifice: Açıklık; Ağız
Origin: Köken; Orijin
Origin destination survey: Çıkış yeri-varış yeri araştırması
Orogenetic cycle: Dağoluşum döngüsü
Orogenic phase: Orojenik faz; Dağoluş safhası
Orogeny: Dağ oluşması; Dağoluş
Orthochemical: Ortokimyasal; Kimyasal olarak çökelmiş kayaç bileşeni
Orthogeosyncline: Ortojeosenklinal (bir kratonu çevreleyen jeosenklinal kuşağı)
Orthogneiss: Ortognays; Magmatik kökenli gnays
Orthogonal: Dikey
Orthographic: Dik çizgisel
Oscillation: Salınım; Osilasyon
Oscilloscope: Salınım ölçer; Osiloskop
Ostrich dinosaur: Devekuşu dinozoru
Outburst: Püskürme; Birden bire patlama
Outber: Konmuş kaya; Allokton kaya
Outcrop/crop/exposure: Mostra (yüzeylenme/yüzlek: Bir kayaç oluşumunun bir
bölümünün Yeryuvarı yüzeyinde görünmesi)
Outer continental shelf: Dış kıta sahanlığı
Outer core: Dış çekirdek
Outfall: Açık boşaltım
Outiler (veya butte): Aşınma nedeniyle bağlantısız kalmış, tepesi düzleşmiş tepe;
Şahin tepesi
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 85/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Outlet: Çıkış
Outlet channel: Çıkış kanalı
Outlet conduit: Dip savak
Outlier: Dış mostra (yaşlı kayaçlar tarafından çevrelenen genç kaya penceresi)
Output: Çıktı
Oval: Oval; Yumurta şekilli; Yuvarlağımsı
Ovaloid: Ovaloid
Oven: Etüv; Fırın
Overall slope: Nihai şev; Kalıcı şev
Overall thickness: Toplam kalınlık
Overbreak: Aşırı sökülme; Fazla kazı
Overburden: Örtü; Örtü katmanı
Overburden load: Örtü yükü
Overburden pressure: Örtü basıncı (derinlik basıncı)
Overconsolidated clay: Aşırı konsolide kil
Overconsolidation ratio (OCR): Aşırı konsolidasyon oranı
Overdeepening: Aşırı derinleşme
Overdesign: Aşırı tasarım
Overfold: Devrik kıvrım; Aşırı kıvrım
Overhang: Asılı kaya
Overlap: Aşma; Örtüşme
Overlapping: Örtüşüm; Bindirme
Overload: Aşırı yük
Overloading: Aşırı yükleme
Oversize: Boyut üstü; Elek üstü
Overstress: Aşırı gerilme; Aşırı gerilim
Overthrust: Üstten-bindirme (taban bloğunun aktif olduğu bindirme) Overthrust
fold: Üssten bindirme/itki kıvrımı
Overthrust nappe: Üstten bindirme/itki napı; Bindirme/itki örtüsü
Overthrust plane: Üsten bindirme düzlemi
Overturn: Devriklik
Overturned: Devrik
Overturned fold: Devrik kıvrım
Overturning: Devirme; Devrilme
Oxbow: Akmaz
Oxbow lake: Akmaz göl
Oxidant: Oksitleyici
Oxidation pond: Oksitleme havuzu
Oxidation process: Oksitleme işlemi
Oxidizable matter: Oksitlenebilir madde
Oxygen depletion: Oksijen tükenmesi
Oxygen sag: Oksijen çukuru
Ozone: Ozon
Ozone layer: Ozon tabakası
Ozonosphere: Ozonosfer

P
Pacific series: Pasifik serisi
Pack: Dolgu; Dolgulama
Package treatment plant: Paket arıtma tesisi
Packed tower: Dolgulu kule
Packer: Tıkaç
Packet penetrometer: Cep penetrometresi
Packing: Dolgu; Dolgulama
Pahoehoe lava: Pahöhö lâvı
Paired metamorphic belts: Yanyana duran/gelmiş metamorfik kayaç kuşakları
Palagonite: Palagonit; Bazaltik cam
Paleo-: “Eski” anlamına gelen Yunanca “palaios” kelimesinden türetilen bir ön ek
Paleobiology: Paleobiyoloji; Fosil organizmaların biyolojisini yorumlama bilmi
Paleobotany: Paleobotanik; Fosil bitki bilmi
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 86/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Paleocene: Paleosen (Tersiyer’de Paleosen-Oligosen arası dönem)
Paleoclimatology: Paleoiklim bilim
Paleoecology: Paleoekoloji
Paleogeography: Paleocoğrafya
Paleogene: Paleojen; Tersiyer’i oluşturan iki devirden erken olanı olup 65-23.3 My
aralığına karşılık gelir
Paleolithic: Yontma Taş Devri
Paleomagnetism: Paleomanyetizma
Paleontology: Paleontoloji; Fosil bitki ve canlıları çalışan bilim
Paleosol: Paleotoprak
Paleotethys : Paleotetis; Pangea’ya sokulan Paleozoik yaşlı bir körfez şeklinde
deniz
Paleozoic: Paleozoyik; Fanerozoyik zamanın 570-248 My aralığını kapsayan ilk
erası
Palimsest: Kalıntı; Relikt
Palingenetic magma : Yeni magma, Neomagma; Mevcüt kayaçların ergimesi ile oluşmuş
magma
Pallas: Palas; Güneş sisteminin ikinci en büyük asteroidi (No: 2)
Pallasite: Palasit; Ni-Fe alaşımından oluşan bir ağ yapısı içinde olivin
kristallerinden oluşan bir meteorit çeşidi
Pandemic distribution: Bir organizmanın dünya genelinde olan dağılımı
Paragenesis: Parajenez; Birlikte oluşum
Paragneiss: Paragnays; Tortul kökenli gnays
Paragonite: Paragonit (muskovit türü bir mineral)
Parallax: Paralaks; Bir nesnenin konumunun, gözlemcinin konumundaki değişim
nedeniyle, bir referans sistem veya bir dizi nokta yada nesnelere göre belirgin
olarak yer değiştirmesi
Paralic environment: Sığ deniz ortamı
Parameter: Parametre
Parametric: Parametrik
Para-rocks: Tortul metamorfik kayaçlar; Tortul başkalaşım kayaçları
Parasitic fold: Asalak kıvrım
Parcel: Parsel (kendi içine kapanan bir çizgi ile sınırlı arazi parçası)
Parcelization: Parselizasyon; Bir kara parçasını parsellere ayırma işlemi
Paremeter ratio: Parametre oranı
Parent: Ana; Baş
Parent rock: Ana kayaç
Partial: Kısmi
Partial derivative: Kısmi türev
Partial melting: Kısmi ergime
Partial pressure: Kısmi basınç
Partial range zone: Kısmi menzil zonu
Particle: Danecik; Parça
Particle diameter: Dane çapı
Particle size distribution: Parçacık büyüklük dağılımı; Dane boyu dağılımı
Particulate matter: Parçacık madde
Parting: Ayrılma; Ayrılma yeri; Kötü dilinim; Ayrılım
Partition coefficient: Bölümlenme katsayısı; Taksimlenme katsayısı
Pasific Ocean: Pasifik Okyanusu veya Büyük Okyanus
Passive rankine state: Pasif rankine durumu
Pathogen: Hastalık yapıcı
Patina: Kayaç kiri; Uzun süre atmosferik şartlar altında kalmış kayaçların
yüzeyinde renkli oluşan leke yada zar
Pattern: Düzen; Şekil
Paysand: Petrollu kum; Verimli kum
Peak demand period: Azamı talep dönemi
Peak strength: Tepe dayanım; En üst dayanım; Doruk dayanım
Peak-zone (epibol; acmezone): Bolluk kuşağı; Bir veya daha fazla taksonun relatif
bolluklarının belirgin bir hal almasıyla belirlenen kaya topluluğu
Pearlspar: İncispar
Pearly: İncimsi
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 87/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Peat: Turba
Pebble: Küçük çakıl
Pechblende: Peçblend; Uranyum dioksit
Pedogenesis: Pedojenez; Toprak oluşumu
Pedology: Pedoloji; Toprakbilim
Pegmatite: Pegmatit;
Pelean activity: Pele türü püskürme; Pele örneği volkanik etkinlik
Pelycosauria: Sinapsid sürüngenlerinin bir takımı (ordo).
Pencil cleavage: Çubuk dilinim
Peneplain: Aşınma sürecini tamamlamış düzlük
Peneplanation: Düzlük oluşumu
Peneseismic region: Penesismik bölge; Sık deprem olmayan bölge
Penetration: Batma; Penetrasyon
Penetrative: Sokulgan
Penetrometer: Batma ölçer; Penetrometre
Peninsula: Yarımada
Pentameral symmetry: Beşkenarlı simetri
Pentlandite: Pentlandit (Fe-Ni-sülfit minerali)
Percentage by volume: Hacimce yüzde
Percentage by weight: Ağırlıkça yüzde
Percentage passing: Geçen yüzde
Perched: Askıda; Tüneyen
Perched water: Askıda su; Tünek su
Perched water table: Tünek su tablası
Percolation: Suyun sızması; Süzülme
Percussion drilling: Darbeli sondaj; Darbeli delme
Percussive: Darbeli
Perfect medium: Kusursuz ortam
Peripheral faults: Kenar faylar; Jeolojik olarak yükselmeye veya alçalmaya uğramış
bir bölgenin çevresinde gerçekleşmiş faylar
Peridotite: Peridotit
Perimeter: Çevre (geometri)
Period: Devir; Peryot
Periodical: Peryodik; Devirsel
Peripheral fault: Çevre fayı
Peritidal: Gelgit-çevresi
Permafrost: Sürekli olarak donmuş olarak bulunan ve Yeryuvarı’nın yaklaşık
%26’sını kaplayan zemin
Permanence of the ocean basins: Okyanusların değişmezliği yasası
Permanent: Kalıcı; Sürekli
Permanent strain: Kalıcı deformasyon
Permanent support: Kalıcı tahkimat; Kalıcı destek
Permeability: Geçirgenlik; Geçirimlilik
Permeable: Geçirgen; Geçirimli
Permeameter: Geçirimlilik deneyi aleti; Geçirimlilik-ölçer
Permian: Permiyen; Paleozoyik zamanın 290-248 My aralığını kapsayan son devri
Perpendicular: Dik; Düşey
Persistence: Devamlılık
Persistent chemicals: Dayanıklı kimyasallar
Pervious: Geçirgen; Geçirimli
Pesticides: Pestisitler; Zararlı bitki ve hayvanları öldürmek için üretilen
kimyasal maddeler
Petrography: Petrografi; Kayabilim
Petrographical province: Petrografik provins
Petroleum: Petrol
Petroleum geologist: Petrol jeoloğu
Petroleum Geology: Petrol Jeolojisi
Petroleum trap/oil trap: Petrol kapanı
Petroleum products: Petrol ürünleri
Petroliferous: Petrol içeren; Petrollu
Petrologist: Petrolog; Kayabilimci
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 88/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Petrology: Petroloji; Kayabilim
Phacolith: Fakolit
Phanerite: Fanerit
Phaneritic texture: Faneritik doku
Phanerozoic: Fanerozoik
Pharmacolite: Farmakolit
Pharmacosiderite: Farmakosiderit
Phase: Evre; Faz
Phase diyagram: Faz diyagramı
Phase rule: Faz kuralı
Phenakite: Fenakit
Phenoclast: Fenoklast
Phenocryst: Fenokrist
Phenols: Fenoller
Phenomena: Olaylar; Fenomenler
Phenomenon: Olay; Fenomen
Phi Scale: Phi Ölçeği
Philippin Plate: Filipin Levhası
Philipsite: Filipsit
Phylllite: Fillit
Phylogeny: Soy oluşum
Phoebe: Foebe
Phoenicite: Fonisit
Phoenicochroite: Fonikokroyit
Phoenix Plate: Foniks Levhası
Phoidae: Foidler; Etçiller
Phologopite: Flogopit
Phonolite: Fonolit
Phosgene: Fosjen
Phosgenite: Fosjenit
Phosphates: Fosfatlar
Phosphoferrite: Fosfoferrit
Phosphophyllite: Fosfofillit
Phosphorescence: Fosforesans
Phosphorite: Fosforit
Phosphorroesslerite: Fosforoslerit
Phosphosiderite: Fosfosiderit
Phosphuranylite: Fosfuranilit
Photo-: Foto- ; ‘Işık’ anlamına gelen, Yunanca photos kelimesinden türetilmiş bir
ön ek
Photo interpretation: Foto yorumu
Photochemical smog: Fotokimyasal duman
Photogeology: Fotojeoloji
Photogrammetry: Fotogrametri
Photometer: Fotometre
Photosphere: Fotosfer
Photosynthesis: Fotosentez
Phragmocone: Fragmokon
Phreatic: Freatik (suya doygun)
Phreatic activity: Freatik aktivite
Phreatic gas: Freatik gaz
Phreatic zone: Freatik zon
Phreatic ground water: Taban suyu
Phreatomagmatic activity: Freatomagmatik aktivite
Phyllic alteration: Filik alterasyon
Phyllite: Filit
Phyllonite: Filonit
Phyllosilicate: Filosilikat
Phylum: Filum; Dal
-phyre: -fir (porfiritik kor kayaçlar için kullanılan bir sonek)
Physical properties: Fiziksel özellikler
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 89/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Physicochemical treatment: Fiziko- kimyasal arıtım
Phytoplankton: Fitoplankton
Piedmont: Dağ eteği
Pier: Ayak
Piezoelectricty: Piezoelektrik
Piezometer: Piezometre
Piezometric level: Piezometrik seviye
Pig: Pig; Radyoaktif atıkların konulduğu kurşun kap
Pile cap: Kazık başlığı
Pile driver: Şahmerdan
Pile driving formula: Dinamik kazık formülü
Pile foundation: Kazıklı temel
Pile load test: Kazık yük deneyi
Pile: Yığın; Kazık
Piled group: Kazık grubu
Piled-up recumbent: Yatık kıvrım dizisi
Pillar: Sütun; Direk; Topuk
Pillow lav: Yastık lâv
Pilot drift: Klâvuz galeri
Pilot gallery: Klâvuz galeri
Pinnacle reef: Kule resif
Pinophyta: Coniferophyta; Uzun bir fosil geçmişe sahip, çoğunlukla reçineli ağaç
ve çalıları (funda) içeren en büyük tohumlular bölümü
Pipe: Boru
Pipeline: Boru hattı
Pipette method: Pipet yöntemi
Piping: Borulanma; Boru döşeme
Pisolite: Pizolit
Pit: Ocak; Çukur
Pitch: Dalım; Yatım
Pitch of the axe: Eksen dalımı
Pivotal fault: Tahterevalli fault
Pixel: Piksel (bir görüntünün (imaj) birbirinin aynı en küçük şekillere
bölünmesinden elde edilen bir yüzey elemanı)
Placer: Plaser
Planar failure: Düzlemsel yenilme; Düzlemsel kayma
Planation: Rendeleme; Düzleştirme
Plane: Düzlem
Plane of symmetry: Simetri düzlemi
Plane of weakness: Zayıflık düzlemi
Plane strain: Düzlemsel deformasyon
Plane stress: Düzlemsel gerilme
Plane translational slip: Düzlemsel ötelenme kayması
Plane-polarized light: Düzlem-polarize ışık
Planetary Geology: Gezegen Jeolojisi
Planimeter: Planimetre (düzlemsel bir alanın yüzölçümünü ölçmede kullanılan
mekanik bir araç)
Planispiral: Düzlem spiral (kavkı sarılımın yükselmeden gerçekleşmesi)
Plankton: Plankton
Plastic limit: Plastik limit
Plasticity: Plastisite; Plastiklik
Plasticity chart: Plastisite grafiği
Plasticity index: Plastisite indeksi
Plat: Yayvan
Plate loading test: Plaka yükleme deneyi
Plateau basalts: Plato bazaltı; Yayla bazaltı
Plateau glacier : Plato buzulu; Yayla buzulu
Platinium: Platin
Platy: Yaprağımsı; İnce levhamsı
Pleistocene: Pleistosen (Kuvaterner’in iki döneminden ilki)
Plication: Kıvrımcık; Küçük ölçekli kıvrım yada kıvrımlanma işlemi
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 90/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Plinian activity: Plinius benzeri püskürme
Pliocene: Pliosen; Tersiyer’in son dönemi olup 5.2-1.64 My aralığını kapsar
Plumb (veya bob): Çekül/şakül
Plume: Baca dumanı
Plumose structure: Tüysü yapı
Plunge: Dalma; Dalım
Plunging fold: Dalan kıvrım
Plutonic theory: Plütonik kuramı; Yeryuvarı’ndaki herşeyin magma ile alakalı
olduğunu savunan teori yada Hutton kuramı olarak ta bilinir
Plutonic rocks: Plütonik kayaçlar
Plutonium: Plütonyum
Pneumatic: Havalı; Pnömatik
Pneumatic caisson: Basınçlı havalı (pnömatik) keson
Pneumatolysis: Pnömatoliz; Gaz etkinliği
Pocket of magma: Magma ocağı
Podsol: Podzol; Podzolizasyon işlemiyle yıkanmanın ileri safhasında gelişen toprak
profili
Point bar: Dirsek barı
Point bearing pile: Uç kazığı
Point load: Nokta yükü
Point load strength: Nokta yük dayanımı
Point load strength index: Nokta yükü dayanım indeksi
Point of intersection: Kesişme noktası
Point source: Nokta kaynak
Poisson's ratio: Poisson oranı
Polar: Kutupsal; Kutba ait; Polar (kimyada, H2O gibi molekül yapısı kısmi pozitif
veya negatif yük taşıyan moleküller için kullanılan bir sıfat)
Polar climate: Kutup iklimi
Polar wander path: Kutupsal gezme güzergâhı
Polarization: Polarizasyon
Pole: Kutup
Pole of rotation: Dönme kutbu
Polished plug: Parlak kesit
Polished section: Parlak kesit
Polje: Polye
Pollution: Kirlilik
Polluter pays principle: Kirleten öder ilkesi
Pollution control costs: Kirlilik denetim maliyetleri
Polygene: Çok kaynaklı
Polygon: Çokgen; Poligon
Polyhaline water: Çok tuzlu su
Polyhedron: Çokyüzlü
Polynomial: Çokterimli; Polinom
Pond: Gölet
Ponor: Düden
Pontides: Pontidler
Poor quality: Zayıf kalite; Düşük nitelik
Poorly graded: Kötü derecelenmiş
Population characteristics: Nüfus özellikleri
Population distribution: Nüfus dağılımı
Population dynamics: Nüfus dinamiği
Population index: Nüfus indeksi
Population projection: Nüfus projeksiyonu
Pore: Gözenek
Pore fluid pressure: Gözenek sıvısı basıncı
Pore space: Gözenek alanı
Pore-water pressure: Gözenek suyu basıncı
Porosimeter: Gözenek ölçer
Porosity and permeability determination: Gözeneklilik ve geçirimlilik tesbiti
Porosity: Gözeneklilik; Porozite
Porous: Gözenekli; Boşluklu
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 91/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Porphyroblast: Porfiroblast
Porphyry: Porfiri
Portable: Portatif; Taşınabilir
Position: Konum; Pozisyon
Positive eustatic movements: Pozitif deniz hareketleri; Deniz seviyesini yükselme
haraketleri
Post: Direk; Dikme
Postorogenic granite: Dağ-oluşumu sonrası oluşan granit; Postorojenik granit
Postorogenic magmatic phase: Dağ-oluşumu sonrası magmatik faz yada evre
Potable water: Kullanma suyu
Potal: Tünel giriş yapısı
Potash salts: Potasyum tuzları
Pothole: Derin çukur; Şelalelerde suy ve çakıl etkinliği ile oluşan çukur
Ppb (parts per billion): Milyarda bir
Ppm (parts per million): Milyonda bir
Precession: Presesyon
Precession camera: Presesyon kamerası; Bir tür x-ışını kamerası
Precious metal: Değerli metal
Precious stone: Değerli taş; Kıymetli taş
Precipitation: Çökelme
Precise measurement: Duyarlı ölçüm; Hassas ölçüm
Precision: Kesinlik (tekrarlı analizlerde birbirine yakın sonuçlar elde edebilme
derecesidir)
Precision depth recorder: Hassas derinlik kayıt aygıtı
Pre-consolidation: Ön konsolidasyon
Predator: Yırtıcı
Prediction: Tahmin; Kestirim
Preferred orientation: Seçimli yönelim; Tercihli yönelim
Pre-loading: Ön yükleme
Preservation: Koruma
Presplitting: Önçatlatma
Pressure: Basınç
Pressure arch: Basınç kemeri
Pressure bulb: Basınç soğanı
Pressure-depth profile: Basınç-derinlik profili
Pressure dissolution: Basınç çözünmesi
Pressure drop: Basınç düşümu
Pressure gauge: Basınç ölçer
Pressure gradient: Basınç gradyanı; Basınç değişiminin eğimi
Pressure head: Basınç yüksekliği
Pressure melting: Basınç erimesi
Pressure wave: Basınç dalgası
Pressuremeter: Basınç-ölçer; Presiyometre
Pressuremeter test: Presiyometre deneyi; Basınçmetre deneyi
Pressurized water: Basınçlı su
Prestress: Öngerilme
Pretensioned: Öngerdirmeli
Pretreatment: Ön işlem
Prewetting: Önnemlendirme
Primary: Ana; Birincil
Primary air pollutant: Ana/birincil hava kirleticisi
colors: Ana renkler
Primary consolidation settlement: Birincil konsolidasyon oturması
Primary creep: Birinci akma
Primary geochemical differentiation: Birincil jeokimyasal farklılaşma
Primary geochemical dispersion: Birincil jeokimyasal dağılım
Primary migration: Birincil göç
Primary mineral: Birincil mineral
Primary porosity: Birincil porozite
Primary stress: Birincil gerilme
Primary treatment: Birincil işlem/muamele
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 92/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Primary wave: Birincil-dalga
Primitive: İlkel; İlksel; Primitif
Primitive cell: İlksel yada ilkel hücre
Principal: Ana; Temel; Asal; Prensip; İlke
Principal earthquake: Ana devrem
Principle of actualism: Aktüalizm prensibi
Principle of uniformitarianism: Üniformitaryanizm prensibi
Principle plane: Asal düzlem (kesit)
Principle stress: Asal gerilme
Probing: Sondalama
Problem: Problem; Sorun
Procedure: İzlenecek yol; Prosedür
Process: Süreç; İşlem; Proses
Proclastic products: Proklastik ürünler
Proctor needle: Proktor iğnesi
Producer: Üretici
Profile: Profil
Profile of equilibrium: Denge profili
Prograde metamorphism: İlerleyen metamorfizma
Progressive: İlerleyici; İlerleyen
Projection: İzdüşüm
Projective: İzdüşümsel
Proof: Kanıt
Prop: Direk
Propagation: Yayılım; Yayılma
Propellant: Püskürtücü
Proved reserve: Kesin rezerv
Province: Provins; Bölge
Proving ring: Yük (kuvvet) halkası
Psammite: Psamit; Kum danelerinden oluşan bir kayaç
Pseudomorphose: Yalancı şekilli; Yalancı dış biçime sahip
Psilomelane: Psilomelan
Ptygmatic fold: Pitigmatik kıvrım; Dolambaçlı kıvrım
Puff cone: Çamur konisi
Pull: Çekme
Pull-apart basin: Çek-ayır havzası
Pulsar: Puslar (peryodik olarak radyo dalgaları yayan bir yıldız)
Pump: Pompa
Pumping: Pompalama
Pumping station: Pompalama istasyonu
Punch index test: Delme/zımbalama indeks deneyii
Punching: Zımbalama
Punching shear failure: Zımbalama kayma yenilmesi
Pure shear: Saf makaslama; Saf kesme
Purification: Arındırma; Arılaştırma; Saflaştırma; Temizleme
Putrefaction: Çürüme
Puy: Puy; Volkanik bir tepe veya dik-yamaçlı herhangi bir volkanik kayaç kulesi.
PVC (polyvinyl chloride): Polivinil klorid
Pycnometer: Yoğunluk şişesi; Piknometre
Pyrethrin Piretrin
Pyrite: Pirit (Fe-sülfit minerali)
Pyrolusite: Piroluzit (manganez dioksit minerali)
Pyrolysis: Piroliz
Pyrosphere: Pirosfer (ateşküre)
Pyrotheria: Piroterya (G. Afrika Eosen-Oligosen’ine özgü mastodon benzeri otçul,
tek familyalı bir memeli takımı)
Pyrrhotite: Pirotin (veya pirotit)

Q
Quadrijugatoridae: Holinase (Holinacea) süper-familyası içinde, nesli tükenmiş
ostracod monomorfik familyası
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 93/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Qualitative: Niteliksel; Kalitatif; Nitel
Quantitatlive: Niceliksel; Kantitatif; Nicel
Quantitative analysis: Kantitatif analiz
Quantum mineralogy: Kuantum mineralijisi
Quarry: Taş ocağı
Quartz: Kuvars
Quartz arenite: Kuvars arenit
Quartz basalt: Kuvars bazalt
Quartz dolerite: Kuvars dolerit
Quartz-flooded limestone: Kuvars-taşkını kireçtaşı
Quartz kersantite: Kuvarslı kersantit
Quartz monzonite: Kuvars monzonit
Quartz overgrowth: Kuvars üzerine büyümesi
Quartz porphyry: Kuvars porfiri
Quartz sanstone: Kuvars kumtaşı
Quartz schist: Kuvars şist
Quartz syenite: Kuvars siyenit
Quartz topaz: Kuvars topaz
Quartz wacke: Kuvars vake
Quartz wedge: Kuvars kaması
Quartzarenite: Kuvarsarenit
Quartzite: Kuvarsit
Quaternary: Kuvaterner
Quaternary system: Kuvaterner sistem; Dört-bileşenli sistem
Queenston shale: Queenston şeyli
Quenite: Kuenit
Quenselite: Kuenselit
Quenstedtite: Kuenstedit
Quick clay: Çabuk/hızlı kil; Makaslama direncini karıştırılması ile kaybeden kil
Quick sand: Akıcı (kaynayan) kum
Quick test: Hızlı deney

R
Radar: Radar (radio detection and ranging/radyo tespiti ve menzili: Bir nesneye
uzaklığı ve yönü, radyo sinyallerinin araçtan (sinyal kaynağı) nesneye ve tekrar
geriye ulaşması için gereken süreyi ölçerek, belirleyen bir araç)
Radial: Işınsal; Radyal
Radial drainage: Işınsal drenaj
Radial dykes: Işınsal dayklar
Radial faults: Işınsal faylar
Radial foundation: Radyal temel
Radial symmetry: Işınsal simetri
Radian: Radyan (bir açı birimi olup, bir dairenin merkezinde o dairenin yarıçapına
eşit uzunlukta bir yayın uçlarını birleştiren açı)
Radiating: Işınsal yapı oluşturma; Işınsal yapı oluşturma
Radiation: Işıma; Radyasyon
Radiation hazard: Radyasyon tehlikesi
Radii: Yarıçaplar
Radio waves: Radio waves
Radioactive fallout: Radyoaktif serpinti
Radioactive waste: Radyoaktif atık
Radiogenic: Radyojenik; Radyoaktif bozuşma kökenli
Radiolaria: Radyolarya
Radiolarian ooze: Radyolarya çamuru
Radiolarite: Çoğunlukla radyolaryadan oluşan kayaç
Radionuclide: Radyonüklid
Radius: Yarıçap
Radius of curvature: Eğrilik yarıçapı
Radon: Radon elementi
Raft: Radye
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 94/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Raft foundation: Yayılı temel
Rain forest: Yağmur ormanı
Raise: Başaşağı
Raise boring: Başaşağı delme
Rake angle: Kesme açışı
Ram: Tokmak
Ramp: Yokuş; Rampa
Random: Gelişigüzel; Rastgele
Range: Aralık; Sıra; Yayılım alanı; Düzen
Range rod: Jalon
Ranging: Bir aralıkta uzanan yada yayılan; Uzaklık tayini
Rank of coal: Kömür derecesi; Kömür sınıfı; Kömürleşme derecesi
Rare earth elements (REE): Nadir toprak elementleri (NTE)
Rate: Oran; Hız
Rate of advance: İlerleme hızı
Rating: Puanlama; Derecelendirme; Reyting
Rattlesnake ore: Çıngıraklı-yılan cevheri
Rayleigh scattering: Rayleigh saçılımı
Reaction: Tepkime; Reaksiyon
Rebound: Geri sıçrama
Rebound hardness test: Geri tepme sertlik deneyi
Rebound number: Geri tepme sayısı
Receiver: Alıcı
Receiving waters: Alıcı sular
Recent: Güncel
Receptor: Alıcı; Kabul edici
Recession of a glacier: Buzulun geri çekilmesi
Recessional moraine: Geri-çekilme moreni
Recharge: Zenginleştirme; Şarz etme
Reciprocal: Resiprokal; Karşılıklı; Birbirinin yerine geçen
Recirculation: Devridaim
Reclaim: Geri kazanmak
Reconnaissance survey: Keşif arştırması
Recover: Elde etmek; Kazanmak
Recoverable: Kazanılabilir; Kurtarılabilir
Recovery: Verimlilik
Recreation system: Dinlenme sistemi
Rectangular: Dikdörtgen şeklinde
Rectangular combined footing: Dikdörtgen birleşik temel
Rectilinear: Doğrulu
Recumbent fold: Yatık kıvrım
Recycling: Yeniden işleme
Red algae: Kırmızı algler
Red beds: Kırmızı tabakalar
Red clay: Kızıl kil; Kırmızı kil
Red copper ore: Kırmızı bakır cevheri; Kızıl bakır cevheri
Red data book: Kırmızı veri kitabı
Red giant star: Kızıl dev yıldız (yıldız evrimi ilerlemiş ve bulunduğu safhada
hidrojen çekirdeği yanarak tamamen tüketilmiş, helyumdan oluşan çekirdeği
orijinalden oldukça yoğun ve sıcak olan ve çekirdeği saran zarf başlangıçtaki
boyutunun muhtemelen 100 katı genleşmiş olan bir yıldız)
Red Podzolic soil: Kırmızı Podzolik toprak
Red Sea: Kızıl Deniz
Red tides: Kırmızı gelgitler
Reducible: İndirgenebilir
Reduction: İndirgenme
Reduction potential: İndirgenme potansiyeli
Reflectance: Reflektans; Yansıma derecesi
Reflection: Yansıma; Refleksiyon
Reflection wave: Yansıma dalgası
Reflectometer: Yansıma ölçer; Reflektometre
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 95/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Reforestation: Yeniden ormanlaştırma
Refraction: Kırınım
Refractive index: Kırılma indisi
Refractometer: Kırılma ölçer
Refractory mineral: Isıya-dayanıklı mineral
Refuse-derived fuels: Çöpten çıkarılan yakıtlar
Refuse reclamation: Çöp ıslahı
Regelation: Çözülme ve donma
Regional geology: Bölgesel jeoloji
Regional metamorphism: Bölgesel metamorfizma
Regression: Denizin geri çekilmesi; Regresyon; Bağlanım
Reinforced concrete: Betonarme; Takviyeli beton
Reinforced earth: Donatılı zemin; Takviye edilmiş zemin
Reinforced earth retaining wall: Donatılı zemin dayanma (istinat) duvarı
Reinforcement: Kuvvetlendirme; Sağlamlaştırma; Donatı
Relative: Bağıl; Göreceli; Rölatif
Relative age: Göreli yaş; Nispi yaş; Rölatif yaş
Relative compaction: Bağıl kompaksiyon
Relative density: Bağıl yoğunluk
Relative humidity: Bağıl nem
Relative plate motion: Göreli levha hareketi
Relaxation: Rahatlama; Gevşeme
Relay earthquake: Deprem sonrası sarsıntı
Release joint: Boşanma eklemi; Yük kalkması ile oluşmuş eklem; Yük kalkması eklemi
Relic texture: Kalıntı doku
Relief inversion: Röliyef terslenmesi
Reloading: Tekrar yükleme
Remote control: Uzaktan kumanda
Remote sensing: Uzaktan algılama
Removal: Ortadan kaldırma; Yok etme
Rendering pollution: Kirliliğin dönüştürülmesi
Renewable energy sources: Yenilenebilir enerji kaynakları
Renewable resources: Yenilenebilir (Doğal) kaynak
Repeatability: Tekrarlanabilirlik
Repeated dose toxicity: Yinelenen doz zehirliliği
Replacement part: Yedek parça
Resection: Resection
Reserve generating capacity: Yedek (enerji) üretim kapasitesi
Reservoir: Hazne; Rezervuar
Reservoir rock: Hazne kayacı
Residence time: Kalma süresi
Residual: Geriye kalan; Artık
Residual chlorine: Kalıntı klor
Residual deposit: Kalıntı yatak; Kalıntı çökel
Residual ore deposit: Kalıntı cevher yatağı
Residual soil: Kalıntı toprak; Rezidual toprak
Residual strength: Kalıcı dayanım; Rezidual dayanım
Residue: Kalıntı
Resin: Reçine
Resistance: Direnç
Resistant mineral: Dayanıklı mineral
Resisting force: Karşı koyan kuvvet
Resistivity survey: Rezistivite yöntemi
Resolution: Çözünürlük; Rezolüsyon (genel olarak, bir nesne veya fenomen içinde
ayırt edilebilir en ince ayrıntının bir ölçüsüdür)
Resonant column device: Rezonans kolonu cihazı
Resonant frequency: Rezonant sıklığı; Çınlanım sıklığı
Rest: Sükunet; Dinlenme; Geriye kalan
Rest magma: Kalan magma; Artık magma
Restitution: Eski durumuna dönme
Restrained: Sınırlandırılmış, kontrollü
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 96/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Resultant: Sonuçlanan
Retaining wall: İstinat duvarı; Dayanma duvarı
Retardation: Gecikme; Geciktirme
Retention basin: Tutma havzası
Reverse: Ters; Zıt
Reverse fault: Ters fay
Reverse fault heading against the dip: Tabaka eğimine zıt atımlı ters fay
Reverse fault heading with the dip: Tabaka eğimi ile uyumlu atıma sahip ters fay
Reverse osmosis: Ters ozmoz
Reverse shear: Ters yönde makaslama
Reworked: İşlenmiş
Rheology: Akış bilimi; Reoloji
Rhodocrosite: Rodokrozit (Mn-karbonat minerali)
Rhombic system: Rombik sistem
Rib: Kaburga
Rift block: Rift bloğu; Yarılım bloğu; Horst
Rift trough: Rift teknesi; Yarılım teknesi
Rift valley: Rift vadisi; Yarılım vadisi
Rift zone: Rift zonu; Yarılım kuşağı; Graben
Right wall: Sağ duvar
Rigid: Rijit; Katı; Sert; Sağlam
Rigid-body motion: Kati cisim hareketi
Rigidity: Rijitlik; Sertlik
Rigidity modulus: Rijidite modülü
Ring complex: Halka kompleksi; Halka karmaşığı
Ring dyke: Halka dayk
Ring fracture: Halka kırık; Halka-şekilli çatlak
Ring silicate: Halka silikat
Rippability: Sökülebilirlik
Ripper: Sökücü
Ripple mark: Dalga izi; Ripıl izi; Ripıl mark
Ripples: Dalgalar; Ripıllar
Riprap: Dolgu
Rise time: Yükselim süresi
Risk assessment: Risk değerlendirmesi
Risk-benefit analysis: Risk- yarar analizi
Risk function: Risk fonksiyonu; Risk denklemi
River basin: Irmak/akarsu havzası
River capacity: Akarsu taşıma gücü
River capture: Bir nehrin yatak aşındırmsı ile başka bir nehri kendine katması
River deflection: Irmak sapması
River deviation: Nehir sapması
River environment: Akarsu ortamı
River terrace: Nehir terasi, Nehir taraçası
Road cut: Yol yarması
Road header: Galeri açma makinası
Rock: Kayaç
Rock bolt: Kaya saplaması
Rock burst: Kaya patlamasıRock dust: Kaya tozu
Rock crystal: Kayaç kristali
Rock cycle: Kayaç döngüsü; Kayaç çevirimi
Rock failure: Kaya yenilmesi; Kaya kopması
Rock fall: Kaya düşmesi
Rock-forming minerals: Kayaç-yapıcı mineraller
Rock island: Kaya adası
Rock load height: Kaya yükü yüksekliği
Rock mass: Kaya kütlesi
Rock-mass quality (RMQ): Kaya-kütle kalitesi
Rock material: Kaya malzemesi
Rock mechanics: Kaya mekaniği
Rock milk: Kayaç sütü
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 97/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Rock permeability: Kayaç geçirimliliği
Rock phosfate: Kaya fosfatı
Rock pressure: Kaya basıncı
Rock quality designation (RQD): Kayaç-kalite tayini; Kaya kalite göstergesi
Rock salt: Kaya tuzu
Rock sample: Kaya örneği
Rock silk: Kaya ipek
Rock slide: Kaya kayması
Rock stratum: Kaya tabakası
Rock strength: Kaya dayanımı
Rock terrace: Kaya taraçası; Kaya terası
Rock unit: Kayaç birimi
Rockfill: Kaya dolgu
Rocky desert: Taşlı çöl
Rodding: Çubuklanma; Çubuklu yapı; Çubuk yapısı kazanma
Rodenticides: Kemirgenleri öldüren ilaçlar
Roentgen: Röntgen
Rolling: Silindirleme; Yuvarlanan
Roof: Tavan
Roof arch: Tavan kemeri
Roof bar: Sarma
Roof bolt: Tavan saplaması
Roof break: Tavan kırılması
Roof sag: Tavan sarkması
Roof zone: Tavan kuşağı
Room-and-pillar: Oda-topuk
Root: Kök
Rope bomb: İp/halat bomba
Ropy lava: (Yüzeyi) Halat-benzeri lâv
Rose diagram: Gül diyagramı
Rose opal: Gül opal
Rose quartz: Gül kuvars
Rotary drilling: Döner sondaj
Rotary head: Döner kafa
Rotary table: Döner masa
Rotation: Dönme; Dolanma; Rotasyon
Rotational fault: Dönel fay; Dönme fayı; Dolanma fayı
Rotational remanent magnetism: Dönmeli remanent manyetizma
Rotational slide: Dönel kayma
Roughness: Pürüzlülük
Route: Güzergâh; Rota
RQD (rock quality designatlon): Kaya kalite göstergesi
Rule-of-thumb: Başparmak kuralı
Runoff: Yüzeysel akış
Runoff erosion: Yüzeysel akış erozyonu
Run-of-mine: Tuvanön; Ham cevher; Ocaktan çıkan cevher
Rupture: Kopma; Kırılma

S
Safe: Güvenli
Safe bearing capacity: Güvenli taşıma gücü
Safety factor: Güvenlik katsayısı
Sag: Sarkma; Bel verme; Çöküntü; Eğilme
Sag pond: Batık göl
Salinity: Tuzluluk
Salmonella: Salmonela; Tifo taşıyabilen ve gıda zehirlenmesine yol açan, hastalık
taşıyıcı bakteriler
Salt dome: Tuz domu
Salt water intrusion: Tuzlu su karışması
Sample: Örnek
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 98/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Sample preparation: Örnek hazırlama
Sample preparator: Örnek hazırlayacı
Sampler: Örnek alıcı
Sampling: Örnekleme
Sampling tube: Örnek alma tüpü
Sand: Kum
Sand bar: Kum barı
Sand drain: Kum dreni
Sand dyke: Kum daykı
Sand filter: Kum filtresi
Sand island: Kum adası
Sand ribbon: Kum şeridi
Sandstone: Kumtaşı
Sandstone dyke: Kumtaşı daykı
Sandstone sill: Kumtaşı sili
Sandstorm: Kum fırtınası
Sandy: Kumlu; Kumdan oluşan; Kum gibi
Sandy desert: Kumlu çöl
Sanitary Engineering: Sağlık Mühendisliği
Sanitary landfill: Sıhhi atık gömme çukuru
Sanitary sewer: Sıhhi atık su sistemi
Sapphire: Gökyakut/safir
Sapphire quartz: Gökyakut kuvars
Sapropel: Sapropel
Saprophytes: Saprofitler
Sardonyx: Yemen akiki; Sardoniks
Saturate: Suya doyurmak
Saturated: Doygun
Saturated soils: Doygun zemin
Saturated density: Doygun birim hacim ağırlık
Saturated unit weight: Doygun birim ağırlık
Saturation: Doygunluk
Saturation curve: Doygunluk eğrisi
Scalar: Sayıl; Skaler
Scale: Ölçek
Scale effect: Ölçek etkisi
Scale of a map: Harita ölçeği (gerçek mesafeleri harita üzerinde temsil eden,
sayısal veya çizgisel olarak ifade edilebilen küçültme oranıdır)
Scales: Pul-şekilli; Pulcuk
Scaling: Pas temizleme
Scanline: Tarama çizgisi
Scanner: Tarayıcı
Scarp: Heyelan aynası
Scatter: Dağınıklık; Saçılım
Scattering: Saçılma
Schalstein: Şalştayn (gizli dilinim sunan ve çoğunlukla kalsitleşmiş bazik
kayaçlar ve spilitik kayaçlar için kullanılan bir terim)
Schema: Şema
Schematic: Şematik
Schlieren: Şilir; Şileren
Schillerisation: Şilerizasyon (özel bir yansıma olayı)
Schistosity: Şistozite; Yapraklanma
Schmidth hammer: Schmidth çekici
Schmidth hardness test: Schmidth sertlik deneyi
Schmidt hardness test: Schmidt sertlik deneyi
Scope: Çevre sorunları bilimsel komitesi
Scoria: Skorya
Scrape: Sıyırmak; Yontmak
Scratch hardness test: Çentik sertlik testi
Scrapeam: Damar
Screening: Elemek
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 99/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Screw pile: Vida kazık
Scrubber: Yıkayıcı
SD (standard deviation): Standart sapma
Sea cave: Deniz mağarası
Sea cliff: Deniz yarı; Deniz uçurumu
Sea-floor spreading: Deniz-tabanı yayılması
Seam: Damar; İnce tabaka (kömür)
Seamount: Denizdağı
Seaquake: Deniz depremi
Seawall: Deniz seddi
Seawater: Deniz suyu
Secant: Kiriş; Kesen
Secant modulus: Kiriş/sekant modülü
Secondary: İkincil; Sonradan oluşan
Secondary air pollutants: İkincil hava kirleticileri
Secondary compression: İkincil sıkışma
Secondary creep: İkincil akma
Secondary enrichment: İkincil zenginleşme
Secondary gechemical dispersion: İkincil jeokimyasal dağılma
Secondary geochemical differentiation: İkincil jeokimyasal farklılaşma
Secondary limestone: İkincil kireçtaşı
Secondary migration: İkincil göç
Secondary mineral: İkincil mineral
Secondary pollutants: İkicil kirleticiler
Secondary porosity: İkincil porozite; İkincil gözeneklilik
Secondary quartz: İkincil kuvars
Secondary treatment: İkincil işlem
Secondary twinning: İkincil ikizlenme
Secondary wave: İkincil dalga
Secular sinking: Çok yavaş alçalma
Secular rise: Çok yavaş yükselme
Sedimentary mantle: Sedimanter manto
Sedimentary rock: Sedimanter kayaç
Sedimentation: Sedimantasyon; Çökeltme
Sedimentation analyses: Çöktürme analizi
Sedimentation tank: Çökeltme tankı
Sedimentology: Sedimentoloji
Seepage: Sızıntı
Segment: Parça; Kısım
Segregation: Ayrılma; Segregasyon
Seism: Sizm; Sarsıntı; Zelzele
Seismic region: Sismik bölge
Seismic sea wave: Sismik deniz dalgası
Seismic Veloelty: Sismik Hız
Seismic: Sismik
Seismogram: Sismigram
Seismograph: Sismograf
Seismology: Sismoloji
Seismometer: Sismometre
Seismoscope: Sismoskop
Self-protection: Kendi kendini koruma
Self-purification: Kendi kendine temizlenme
Settlement: Oturma
Sensitivity: Duyarlılık; Hassasiyet
Sensitive high-resulution ion microprobe: Hassas yüksek çözünürlüklü iyon
mikroprobu
Sensor: Algılayıcı
Separation: Ayrılma; Separasyon; Ayırma
Sepiolite: Sepiyolit (sulu Mg-silikat; Lületaşı veya Eskişehir taşı)
Septa: Bölme; Septa
Septic field: Septik alan
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 100/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Septic tank: Septik tank
Sequential: Dizisel; Sıralı
Serac: Bu bacası
Series: Seri
Serpentine: Serpantin (yılantaşı)
Set: Küme; Takım
Set of joints: Eklem takımı
Setting load (support): Kurulma yükü (tahkimat)
Settling: Durultma; Oturtma
Settling chamber: Durultma odası
Settling tank: Durultma tankı
Sewage treatment: Evsel atık su arıtımı
Sewage treatment plant: Evsel atık su arıtma tesisi
Sewer capacity: Kanalizasyon kapasitesi
Sewer mains: Kanalizasyon ana boruları
Sewerage system: Kanalizasyon sistemi
Shaft: Baca (maden); Kuyu
Shaft boring: Kuyu delme; Kuyu açma (inme)
Shaft sinking: Kuyu delme; Kuyu açma (inme)
Shale: Şeyl; Şeyıl
Shallow focus: Sığ odak
Shape: Şekil
Shape factor: Şekil faktörü
Sharkskin pahoehoe: Köpekbalığı-derisi pahöhö
Shear: Makaslama; Kesme; Kayma
Shear box: Makaslama kutusu; Kesme kutusu
Shear crack: Makaslama kırığı; Kesme kırığı
Shear failure: Makaslama yenilmesi; Kesme yenilmesi; Kayma yenilmesi
Shear joint: Makaslama eklemi; Makaslama çatlağı
Shear load: Makaslama yükü; Kesme yükü; Kayma yükü
Shear force: Makaslama kuvveti; Kesme/Kayma kuvveti
Shear Modulus: Kesme Modülü; Makaslama modülü
Shear strain: Makaslama deformasyonu; Kesme/Kayma birim deformasyonu
Shear stress: Makaslama gerilmesi; Kesme/Kayma gerilmesi
Shear strength: Makaslama dayanımı; Kesme dayanımı
Shear surface: Makaslama yüzeyi; Kayma yüzeyi
Shear wave: Enine dalga, Makaslama/Kesme (S) dalgası
Shear zone: Makaslama zonu
Sheelite: Şeelit; Şelit
Sheet flow: Laminalı akma; Yaygı akması
Sheet flow: Palplanş; Hazır yassı kazık
Shell: Kabuk
Shell beak: Kavkı/kabuk çengeli
Shelly Limestone: Kavkılı kireçtaşı
Shelly pahoehoe: Kabuksu pahöhö
Shelly sand: Şeyılli kum
Shelter belt: Koruma şeridi
Shield: Kalkan
Shield basalt: Kalkan bazalt
Shield volcano: Kalkan volkan
Shift: Kaydırma; Kayma; Yer değiştirme
Shifting dune: Yer değiştiren (gezen) kumul
Shock: Şok
Shock proof: Şoktan etkilenmeyen
Shore platform: Kıyı platformu
Short wall: Kısa ayak
Short wavelength infrared: Kısa dalgaboylu infrared/kızılötesi
Shortening: Kısalma
Short-term stability: Kısa süreli duraylılık
Shotcrete: Püskürtme beton
Shoulder thrust: Omuz bindirmesi/itkisi; Kürek bindirmesi/itkisi
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 101/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Shredding: Ufalama
Shrinkage: Büzülme; Rötre
Shrinkage limit: Rötre limiti
Sial: Silisyum + Alüminyum
Side pinacoid: Kenar pinakoid
Siderite: Siderit (Fe-karbonat minerali)
Siderolite: Siderolit
Sidewall: Yan duvar; Pasa şevi
Sieve: Elek; Kalbur
Sieve analysis: Elek analizi
Sieve shaker: Elek sallayıcı
Sieve texture: Elek dokusu; Kalbur doku
Sieving: Eleme; Kalburlama; Elemek; Eliyen
Signal: Sinyal
Significant: Anlamlı; Önemli; Belirtici
Silex: Sileks; Çakmaktaşı; Çört
Silicate mantle: Silikat mantosu
Silky: İpeksi
Sill: Sil
Silt: Silt; Dane boyu (çapı) 0.0004-0.0063 mm olan kayaç kırıntıları
Silting/siltation: Siltlenme; Siltasyon
Silurian: Siluriyen; Paleozoyik zamanın 6 devrinden, 439-408.5 My aralığını
kapsayan üçüncüsü
Silver glance: Gümüş nazarı
Silver: Gümüş
Sima: Silisyum + Magnezyum
Similiraty: Benzeşim
Simple: Basit; Yalın
Simple sill: Basit sil
Simple stock: Basit stok
Simulation: Similasyon; Benzeşim; Benzetim
Simulator: Benzeteç, simulatör
Simultaneous: Eşzamanlı
Single family dwelling: Tek aileli konut
Sinkhole: Çökme cukuru
Sinking Batırma
Site investigation: Saha incelemesi
Size effect: Boyut etkisi
Skeletal material: İskelet maddesi
Skeleton texture: İskelet doku
Skimming: Sıyırma
Skip: Bidon
Slabbing: Kavlaklanma; Dilimlenme
Slag: Cüruf; Mucur
Slake durability: Suda dağılmaya karşı duraylılık
Slate: Sleyt; Damtaşı
Slaty cleavage: Sleyt dilinimi; Sleyt klivajı; Yapraksı dilinim
Slice: Dilim
Slickenside: Kaygan yüzey
Slide: Kayma
Slide surface: Kayma yüzeyi
Sliding tectonic: Kayma tektoniği
Sliding theory: Kayma teorisi
Slip: Kayma; Atım
Slip cleavage: Atım dilinimi
Slope: Eğim; Şev; Yamaç
Slope angle: Şev açışı; Yamaç eğimi
Slope design: Sev tasarımı; Yamaç dizaynı
Slope height: Şev yüksekliği; Yamaç yüksekliği
Slope stability: Şev stabilitesi
Slope stability analysis: Şev duraylılıgı analizi
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 102/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Sludge: Çamur
Sludge digestion: Çamur sindirimi
Sludge disposal: Çamur tasviyesi
Sludge incineration: Çamurun yakılması
Slumping: Oturmak; Birden çökmek; Devrilmek; Kaymak
Slurry: Çamur sıvısı
Smithsonite: Smitsonit (Zn-karbonattan oluşan bir mineral)
Smog: Kirli sis
Smoke: Duman
Smokemeter: Dumanölçer
Smoky quartz: Dumanlı kuvars
Smooth: Düz; Pürüzsüz
Smooth blasting: Düzgün patlatma
Smut: İs; Kir
Snowflake obsidian: Kartanesi obsidiyen
Snowflake texture: Kartanesi doku
Snowslide: Kar-kayması
Soft rock: Yumuşak kaya
Softground: Yumuşak zemin
Soil: Zemin; Toprak
Soil conservation: Toprak korunması
Soil erosion: Toprak erozyonu
Soil erosion: Toprak erozyonu; Toprak aşınması
Soil exploration: Zemin araştırması
Soil mechanics: Zemin mekaniği
Soil science: Toprak bilmi; Zemin bilmi
Soil stabilization: Zemin stabilizasyonu ( ıslahı )
Solar: Güneşe ait; Güneşle ilgili; Solar
Solar abundance of elements: Elementlerin güneş bolluğu
Solar collector: Güneş enerjisi toplayıcı
Solar energy: Güneş enerjisi
Solar nebula: Güneş nebulası
Solar radiation: Güneş ışıması
Solar system: Güneş sistemi
Solar wind: Güneş rüzgârı
Solfatara: Volkanizma sonrası çıkan kükürtlü gaz etkinliği
Solid: Katı; Sağlam
Solid core recovery: Sağlam karot verimi
Solid-melt equilibrium: Katı-sıvı dengesi
Solid rock: Sağlam kayaç
Solid solution: Katı çözelti
Solid waste: Katı atık
Solid waste management: Katı atık yönetimi
Solifluction: Toprak akması
Soliter corals: Bireysel mercanlar
Solubility product: Çözünürlük ürünü
Solution: Çözelti; Solüsyon
Sonic boom: Sonik patlama
Soot: Kurum
Sorted biosparite: Boylanmış-biyosparit
Sorting: Boylanma; Derecelenme; Sıralama
Sound absorption material: Sesi soğurucu madde
Sound pressure level: Ses basınç düzeyi
Sounding: Sondalama; Sondajlama
Soundness test: Sağlamlık testi
Source rock: Köken kayaç; Kaynak kayaç
South African jade: Güney Afrika yeşimi
South American Plate: Güney Amerika Levhası
South-East Pacific Plate: Güney-Doğu Pasifik Levhası
Spaced cleavage: Aralıklı dilinim; Aralıklı klivaj
Spacing: Aralık; Uzaklık
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 103/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Spalling: Çentme; Yontma
Span: Açıklık
Spare part: Yedek parça
Spastolith: Spastolit; Deforme olmuş ooid
Species: Tür
Specifîc energy: Özgül enerji
Specific gravity: Özgül ağırlık
Specimen: Örnek; Numune
Speed bump: Hız kesici yükselti
Speleology: Mağara bilmi
Sphericity: Küresellik
Spheroidal jointing: Soğan kabuğu bezeri ayrışma
Spherolite: Sferolit; Elips şekilli ve ışınsal iç yapılı mikroskobik parçacıklar
Spilite: Spilit
Spillway: Dolu savak
Spilosite: Spilozit (adinol oluşumunun başlangıç safhasındaki kayaç)
Spine: Diken; İğne-benzeri yapı
Spinel: Spinel
Spit: Kıyı dili
Split: Yarmak; Ayırmak
Spoil: Pasa; Artık
Spoil pile: Pasa yığını
Spontaneous: Kendiliğinden olan
Spotted: Benekli
Spotted phyllite: Benekli fillit
Spotted slate: Benekli sleyt
Sprawl: Dağınık yayılma
Spring: İlkbahar; Göze; Kaynak
Spring tide: İlkbahar gelgiti
Spring water: Göze suyu; Kaynak suyu
Squeezing: Sıkışma
Stabilily: Duraylılık; Stabilite
Stability field: Duraylılık alanı
Stability of slope: Şev stabilitesi
Stabilization: Duraylama; Stabil kılma; Stabilizasyon
Stabilizer: Duraylayıcı
Stable: Duraylı; Stabil
Stable isotope: Kararlı izotop
Stable isotope studies: Kararlı izotop çalışmaları
Stable slope: Duraylı şev
Stack effluents: Baca atıkları
Stage: Kat; Safha; Evre
Stage of maturity: Olgunluk evresi
Stage of old age: İleri yaş evresi
Stage of youth: Gençlik evresi
Stagnation zone: Durgunluk kuşağı
Stains and staining techniques: Boyalar ve boyama teknikleri
Stalactite: Sarkıt
Stalagmite: Dikit
Standard: Standart
Standard deviation: Standart sapma
Standard penetration resistance: Standart batma direnci; Standart penetrasyon
direnci
Standard penetration test: Standart batma deneyi; Standart penetrasyon deneyi
Standard proctor test: Standart proktor deneyi
Stand-up time: Durma zamanı; Tahkimatsız durma zamanı
State of equilibrium: Denge durumu; Denge hali
State of stress: Gerilme durumu
State-of-the-art: En son gelişmeleri yansıtan
Static: Durağan; Statik
Static cone test: Statik koni deneyi
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 104/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Static equilibrium: Durağan denge; Statik denge
Static formula: Statik kazık formülü
Station: İstasyon; Konak
Stationary source: Sabit kaynak
Statistical analysis: İstatistiksel analiz; İstatistiksel çözümleme
Statoscope: Statoskop (hava fotografisinde ardışık hava istasyonları arasındaki
yükseklik farkını ölçmede kullanılan hassas bir barometre)
Steady: Kararlı; Sallantısız
Steam coal: Buhar kömürü
Steel: Çelik
Steel arch support: Çelik kemer destek
Steel pile: Çelik kazık
Steep dipping fault: Dik yada dike yakın fay
Step fault: Basamak fay
Step faulting: Basamak faylanma
Step faults heading against the dip: Tabaka eğimine ters basamaklı faylar
Stereographic projection: Stereografik izdüşüm; Stereografik projeksiyon
Stereoscope: Stereoskop
Sticky: Yapışkan; Yapışan
Stiff: Katı; Sıkı
Stiffness/compactness: Katılık; Sıkılık
Stinkstone: Kokulutaş
Stockwork: Ağsal; Stokvörk
Stone column: Taş sütunu; Kaya kolonu
Stone pack: Taş dolgu
Stone: Taş; Kaya
Stony desert: Taşlı çöl
Storage: Depolama
Storm deposit: Fırtına çökeli
Storm sewer: Sel suyu kanalı
Stowing: Dolgu
Straight extinction: Dik sönme
Strain: Stres deformasyonu; Birim deformasyon; Birim Şekil Değiştirme; Uzalma
Strain elipsoid: Birim deformasyon elipsoyidi
Strain gauge: Birim deformasyon ölçer
Strain-slip cleavage: Uzalma-atım dilinimi
Strain softening: Birim deformasyon yumuşaması
Strap footing: Bağ kirişli birleşik sömel
Strata control: Tabaka kontrolü; Tabaka denetimi
Strata: Tabakalar; Katmanlar
Stratification: Tabakalanma
Stratified: Tabakalı
Stratified rock: Tabakalı kayaç; Katmanlı kayaç
Stratigraphic geology: Stratigrafik jeoloji
Stratigraphic trap: Stratigrafik kapan
Stratigraphical break: Tabakalanmada kesiklik
Stratopause: Stratopoz
Stratosphere: Stratosfer
Stratum: Tabaka; Katman
Streak: Çizgi-rengi
Stream erosion: Nehir/akarsu erozyonu
Streamline: Akış çizgisi
Stream-sediment analysis: Dere-sedimenti analizi
Strength: Dayanım
Strength envelope: Dayanım zarfı
Stress: Gerilme
Stress concentration factor: Gerilme yığılması katsayısı
Stress distribution: Gerilme dağılımı
Stress elipsoid: Gerilme elipsoyidi
Stress field: Gerilme alanı
Stress intensity: Gerilme yoğunluğu
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 105/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Stress path: Gerilme yolu; Gerilme rotası
Stress relaxation: Gerilme boşalması
Stress state: Gerilme durumu
Stress trajectory: Gerilme Yörüngesi
Striated pebble: Çizik çakıl; Çizilmiş çakıl
Strike: Doğrultu
Strike fault: Doğrultu fayı
Strike joint: Doğrultu eklemi
Strike of the fault: Fay doğrultusu
Strike-slip fault: Doğrultu atımlı fay
Strip development: Şerit gelişme
Strip footing: Şerit temel
Strip foundation: Şerit temel
Strip load: Şerit yük
Strip mining: Geniş yayılımlı açık işletme madenciliği
Strip thrust fold: Örtü kıvrımı
Strombolian activity: Stromboli örneği volkanik etkinlik; Stromboli benzeri
püskürme
Structural: Yapısal
Structural basin: Yapısal havza; Yapısal basen
Structural concordance: Yapısal uyumluluk; Yapısal konkordans
Structural contour lines: Yapısal eş-yükselti çizgileri
Structural crystallography: Yapısal kristalografi
Structural depression: Yapısal alçalım; Yapısal basıklık
Structural discontinuity: Yapısal kesiklik; Yapısal süreksizlik; Yapısal
devamsızlık
Structural discordance: Yapısal uyumsuzluk; Yapısal diskordans
Structural engineering: Yapı mühendisi
Structural fabric: Yapısal doku
Structural feature: Yapısal şekil; Yapısal özellik
Structural geology: Yapısal jeoloji
Structural high: Yapısal yükselim; Yapısal yükseklik
Structural lake: Yapısal göl
Structural low: Yapısal alçalım; Yapısal basıklık
Structural petrology: Yapısal petroloji
Structural plain: Yapısal düzlük; Yapısal ova
Structural plateau: Yapısal yayla; Yapısal plato
Structural position: Yapısal konum; Yapısal pozisyon
Structural relief: Yapısal röliyef; Yapısal engebe
Structural stratigraphical hiatus: Yapısal stratigrafik zaman boşluğu
Structural style: Yapısal çeşit
Structural terrace: Yapısal taraça; Yapısal teras
Structural trap: Yapısal kapan
Structural unit: Yapısal birim
Structural valley: Yapısal vadi
Structure: Yapı; Strüktür
Structure contours: Yapısal konturlar
Strut: Destek; Payanda
Subcrustal convection currents: Kabuk-altı konveksiyon akıntıları
Subduction: Dalım
Subduction zone: Dalım zonu
Subfabrik: Asfabrik; Fabrik-altı
Subfossil: Çok az değişim göstermiş organizma kalıntısı
Subgenus: Alt-cins; Ascins
Subglacial stream: Buzul-altı nehir
Subgroup: Alt-gurup
Submarine canyon: Denizaltı kanyonu
Submerge: Batmak; Batırma
Submerged unit weight: Batık birim ağırlık
Submergence: Batma
Subsequent valley: Tabakaların doğrultusunu takip eden vadi
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 106/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Subsidence: Çökme; Subsidans
Subsidiary fold: Bağlı kıvrım
Subsoil: Toprak-altı
Subsoil investigation: Sığ yeraltı zemin araştırması
Subspecies: Alt-tür; Astür
Substage: Askat; Alt-kat
Substitute: Yardımcı
Substitute natural gas: Yardımcı doğal gaz
Subsurface geology: Yeraltı jeolojisi
Subsurface investigation: Sığ yer altı araştırması
Subtidal: Gelgit-altı
Subzone: Alt-zon; Aszon
Suction: Emme
Suite: Takım; Aynı sınıftan (plütonik, metamorfik gibi) iki veya daha fazla
litodemin oluşturduğu kaya birimidir
Sulfur (veya Sulphur): Kükürt
Sulfur bacteria: Kükürt bakterileri
Sulfur cycle: Kükürt döngüsü
Sulfur dioxide: Kükürt dioksit
Sulfur trioxide: Kükürt trioksit
Sulfuric acid: Sülfürik asit
Sun: Güneş
Supergene: Süperjen; Yüzey-kökenli
Supergene sulfide zone: Süperjen sülfit zonu
Supergene water: Süperjen su
Supergiant star: Süperdev yıldız (aslen (intrinsik olarak) en parlak olan
yıldızlar familyasının bir üyesi)
Supernova: Süpernova (patlama sonucu aniden oldukça parlak yapı edinen bir yıldız
olup, bir novadan daha parlaktır)
Superposed valley: Yumuşak katmanlara yatak oyarak, sert katmanlar içine gömülen
vadi
Superposition: Üst üste gelme; Bindirme
Supersuite: Üstakım; Birbiriyle doğal ilişkili, iki veya daha fazla takım veya
karmaşık içeren bir litodem birimi
Supervised classification: Denetlenmiş sınıflandırma
Support: Tahkimat; Destek
Support load density: Destek Yükü Yoğunluğu
Support pile: Taşıyıcı kazık
Support pressure: Destek basıncı; Tahkimat basıncı
Support system: Destek sistemi; Tahkimat sistemi
Support unit: Destek birimi; Tahkimat birimi
Supraglacial stream: Buzul-üstü nehir
Supratenuous fold: Açınımlı kıvrım
Supratidal: Gelgit-üstü
Surcharge pressure: Sürşarj basıncı; Taşıyabileceğinden fazla basınç
Surface: Yüzey; Yeryüzü
Surface mine: Yüzeyde işletme; Açık işletme
Surface moraine: Yüzey moreni
Surface of discontinuity: Süreksizlik yüzeyi
Surface of unconformity: Uyumsuzluk yüzeyi
Surface tension: Yüzey gerilmesi
Surface water: Yüzey suyu
Surface waves: Yüzey dalgaları
Surfactant: Yüzey aktif madde
Survey: İnceleme; Araştırma; Etüt; Ölçme
Surveyor’s rod: Mira
Suspended solid: Askıda katı madde; Asılı katı madde
Suspension: Asıntı; Süspansiyon
Sustainable development: Sürdürülebilir gelişme
Svedberg unit: Svedberg birimi; (S) Sedimantasyon katsayılarının ifade edildiği
birim. 10-13 saniyeye eşit olup rakamsal değere bitişik yazılır (64S gibi).
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 107/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Swallow hole: Düden
Swell factor: Şişme kabarma katsayısı
Swelling potential: Şişme potansiyeli
Swelling: Şişme
Swelling pressure: Şişme basıncı
Sylvine: Silvin
Symmetric fold: Simetrik kıvrım
Symmetry: Simetri; Bakışım
Symmetry axis: Simetri ekseni; Bakışım ekseni
Synchronous: Eşzamanlı; Senkronize; Sinkronize
Synchronous pluton: Eşzamanlı plüton; Senkronize plüton
Synclinal axis: Senklinal ekseni
Syncline: Senklinal
Synclinorium: Bir çok küçük senklinal ve antiklinalden oluşan senklinal
Syndet: Sentetik deterjan
Synergistic effect: Sinerjistik etki
Syngas: Sentez gazı; Sentetik gaz
Syngenetic: Sinjenetik veya Senjenetik
Syngenetic ore deposit: Sinjenetik cevher yatağı; Oluşumu içinde bulunduğu kayaçla
eş zamanlı olan cevher yatağı
Synorogene: Senorojen; Dağ oluşumu ile eş zamanlı
Synorogenic granite: Senorojenik granit; Oluşumu orojenik etkinlikle eş zamanlı
olan granit
Synorogenic magmatic phase: Senorojenik magmatik faz
Syntaxial: Sintaksiyal; Optik süreklilik arzeden dane-üzerine büyüme
Synthesis: Sentez; Bireşim
Synthesis gas: Sentez gazı
Synthetic: Sintetik
Synthetic detergent: Sentetik deterjan
Synthetic fuels: Sentetik yakıtlar
System: Sistem
System of joints: Eklemler sistemi
Systematic joints: Düzenli eklemler; Sistemli eklemler

T
Tacheometric surveying: Takeometrik alım; Jeodezide, arazi noktalarının yatay
konumları ile birlikte yüksekliklerini tayin etme işlemi
Tachometer: Takometre (dönme oranını/hızını ölçmede kullanılan bir aygıt)
Tachymeter: Takimetre
Tailing: Artık
Tailings: Posa
Takeoff: Çıkarma; Yerden havalanma (uçak)
Talc: Talk
Talus cone: Moloz konisi
Talus fan: Moloz yelpazesi
Taluvium: Taluviyum (kaba- ve ince-daneli malzeme karışımından oluşan tepe-yamacı
çökeli)
Tangent modulus: Teğet modülü; Tanjant modülü
Tangential: Teğetsel
Tangential pressure: Teğetsel basınç
Tape extensometer: Şerit ekstansometre
Tar: Katran
Tar sand: Katranlı kum
Tarnish: Kararma; Leke
Taurus Mountains: Toros Dağları
Taxonomy: Taksonomi
Tear fault: Yırtılma fayı; Yırtma fayı
Tectogenesis: Tektojenez; Dağ oluşumu ile oluşan kıvrım ve kırık olayları
Tectonic breccia: Tektonik breş
Tectonic earthquake: Tektonik deprem
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 108/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Tectonic geology: Tektonik jeoloji
Tectonic setting: Tektonik yer, zaman ve ortam
Tectonic transport: Tectonik taşınma
Tectonized region: Tektonizmaya uğramış bölge
Teleskopic: Teleskopla görülebilen
Telogenetic: Telojenetik
Temperate climate: Ilıman iklim
Temperature: Sıcaklık
Temperature inversion: İklim terslenmesi
Temporary: Geçici
Temporary support: Geçici iksa
Tendency: Eğilim; Yatkınlık
Tensile: Tansion: Çekme
Tensile crack: Gerilme çatlağı
Tensile force: Çekme kuvveti; Çekilme kuvveti
Tensile test: Çekme deneyi; Çekilme deneyi
Tensile strength: Çekme dayanımı; Çekilme dayanımı
Tensile stress: Çekme gerilmesi; Çekilme gerilmesi
Tension crack: Çekme çatlağı; Tansiyon çatlağı; Gerilme çatlağı
Tension fault: Gerilim fayı; Gerilme fayı; Tansiyon fayı
Tension joint: Gerilme çatlağı; Gerilme eklemi
Tensor: Geren; Tansör
Tent rocks (wigwams): Çadır kayaç
Terminal basin: Terminal havza
Terminal velocity: Son hız
Terrace: Teras
Terracing: Teraslama
Terrestrial: Karasal; Topraksal
Terrestrial environment: Dünyevi ortam
Terrestrial planet: Dünyevi gezegen; Dünya-benzeri gezegen
Terrigenous: Terijen; Karasal kökenli, çökelme havzasına mekanik yolla taşınmış,
çoğunlukla karbonat-olmayan ile eş anlamlı terim
Terrigenous deposit: Terijen yatak
Territoriality: Belirli bir alan ile özel bir canlı grubunun özdeşleştirilmesi
Tertiary treatment: Üçüncül arıtma
Tesselation: Tesselasyon; Mozaik oluşturma
Test: Test; Deney
Test pit: Deney çukuru
Testing: Test etme
Testing accuracy: Deney doğruluğu; Test doğruluğu
Testing method: Deney yöntemi; Test yöntemi
Tethys: Tethis (veya Tetis)
Tetraedric system: Tetraedrik sistem
Tetraedrite: Tetrahedrit
Tetrahedron: Dörtyüzlü; Tetraeder
Tetrapoda: Dört-ayaklılar; Tetrapodlar
Texture: Doku
Thalweg: Talveg (bir vadinin en derin kısmını takip eden hat. Bu kısım su altında
olabilir veya olmayabilir)
Theodolite: Teodolit
Theorem: Sav; Teorem
Theoretical: Kuramsal; Teorik
Theory: Kuram; Teori
Theory of continental drift: Kıtasal sürüklenme teorisi
Theory of isostasy: Izostazi teorisi
Thermal: Isıl; Termal; Isısal; Termal
Thermal conductivity: Isıl iletkenlik
Thermal contact metamorphism: Isısal kontak metamorfizması
Thermal expansion: Isıl genleşme
Thermal pollution: Sıcak su kirliliği
Thermocouple: Isıl eleman
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 109/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Thermometer: Termometre (sıcaklık ölçmek için kullanılan bir araç)
Thermosphere: Termosfer
Thermosteric anomaly: Termosterik anomali (deniz suyunun izotermal olarak bir
atmosferlik standart basınçta olması durumunda her hangi bir noktadasında
edineceği sterik anomali)
Thick bed: Kalın tabaka
Thick-bedded: Kalın-tabakalı
Thickness of a bed: Tabaka kalınlığı
Thin bed: İnce tabaka
Thin-bedded: İnce-tabakalı
Thin section: İnce kesit
Thixatropy: Tiksotropi
Thoughness index: Tokluk indeksi
Thread test: Çubuk deneyi
Threatened species: Tehdit altındaki türler
Three-point problem: Üç-nokta problemi
Threshold: Eşik
Threshold dose: Eşik dozu
Threshold limit value: Eşik sınırı değeri
Threshold value: Eşik değer
Throw: Düşe atım; Atım
Thrust: Bindirme; İtki
Thrust nappe: Bindirme/itki napı
Tidal barrage: Gelgit barajı
Tidal current: Gelgit akıntısı
Tidal flat: Gelgit düzlüğü
Tidal inlet: Gelgit girişi
Tidal power: Gelgit gücü
Tidal range: Gelgit aralığı; Gelgit menzili
Tidal rhytmite: Gelgit ritmiti
Tidal theory: Gelgit teorisi
Tide: Gelgit; Med ve cezir
Tidelite: Gelgitit
Tieback anchor: Ankraj çubuğu
Tiger’s eye: Kaplangözü
Tiltmeter: Eğim ölçer
Timber: Kütük; Kereste; Ahşap
Timber pile: Ahşap kazık
Timber support: Ahşap tahkimat
Time: Zaman
Time factor: Zaman faktörü
Tin: Kalay
Tinstone: Kalaytaşı
Tipping: Çöp boşaltma
Tirim holes: Tarama delikleri
Titanite: Titanit
Toad’s eye tin: Kurbağa gözü kalay
Toe failure: Topuk yenilmesi (kayması)
Toe: Şev topuğu; Patlatma tırnağı
Tolerance: Tolerans
Top soil: Yüzey toprağı; Yüzey zemini
Topaz: Topaz
Topography: Topoğrafya
Toppling: Devrilme
Topsoil: Yüzey toprağı
Tornado: Hortum
Torque: Buru; Tork; Dönel etki
Torsion: Burulma
Torsion balance: Burulma balansı
Total core recovery: Toplam karot verimi
Total station: Total istasyon (açıları ve mesafeleri elektronik olarak algılayan
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 110/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
bir araç)
Total settlement: Toplam oturma
Total stress: Toplam gerilme/gerilim
Toughness: Tokluk; Sıkılık; Sağlamlık
Tourbe (veya peat): Turba
Tourmaline: Turmalin
Toxic substances: Zehirli maddeler
Toxicity: Zehirlilik
Toxicology: Toksikoloji
Trace: İz
Trace element: Eser element; İz element; Azrak element; Tras element
Trace-element fractionation: İz-element fraksiyonlaşması/ayrımlaşması
Trace fossil: İz fosil
Tracer: İz sürücü; İzleyici
Trachyte: Trakit
Trade effluents: Ticâri atıklar
Traffic pollution: Trafik kirliliği
Trajectory: Yörünge; Gezinge
Transboundary pollution: Sınır ötesi kirlilik
Transcurrent fault: Çapraz fay
Transducer: Çevirgeç; Güç çevirici
Transform fault: Dönüşüm fayı; Transform fay
Transformation: Dönüşüm
Transformation twinning: Dönüşüm ikizlenmesi
Transformer: Dönüştürücü
Transfrontier pollution: Sınır ötesi kirlilik
Transgression: Transgrasyon; Deniz seviyesinin yükselmesi ile karaya doğru
ilerlemesi
Transient electromagnetic method: Geçici elektromanyetik method; Kısa-ömürlü
elektromanyetik method
Transition: Geçiş
Translation: Ötelenme; Yerden yere nakil
Translational slide: Ötelenmeli kayma
Translocation: Kirliliğin kaydırılması
Transmedia pollution: Birden fazla ortamı etkileyen kirlenme
Transmissibility: İletgenlik
Transmissivity: İletimlilik; Transmisivite
Transmitter: Verici
Transpose: Devrik
Transversal force: Çapraz kuvvet; Enine kuvvet
Transversal isotropy: Düzlemsel izotropiklik
Transverse: Enine
Tranverse fault: Enine fay; Transvers fay
Transverse waves: Enine dalgalar
Trap: Kapan
Trapezoid: Yamuk
Trapezoidal combined footing: Yamuk birleşik temel
Treatment: Muamele; İşlem; Arıtma; Tedavi
Tree-ring analysis: Ağaç-halkası analizi
Trench: Çukur; Hendek; Araştırma çukuru
Trend: Yön; Eğilim; Yönelim; Meyil; Bir cevher kütlesi, kıvrım veya orojenik kuşak
gibi jeolojik bir yapının yönü
Trial boring : Deneme sondajı
Trial pit : Muayene çukuru; Deneme çukuru
Triangulation: Nirengi
Triangulation network: Nirengi şebekesi/ağı
Triaxial: Üç eksenli
Triaxial compression test: Üç eksenli basınç deneyi
Triaxial state of stress: Üç eksenli gerilme durumu
Triaxial test: Üç eksenli deney
Tributary valley: Yan vadi; İkincil vadi
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 111/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Trickling filter: Damlatmalı filtre
Triclinic system: Triklinik sistem
Trilagon: Trilagon; Koordinatları bilinen A ve B noktalarına dayalı bir poligon
güzergâhında ardışık üç noktanın bir üçgen oluşturduğu düşünülürse, trilagon veya
trilagon denen bir bir üçgen dizisi elde edilmiş olur
Trimming: Tarama; Sıyırma
Trivial solution: Apaçık çözüm
Trokospiral: Trokospiral (kule şeklinde sarılım)
Trophic level: Bir hayvanın besin zincirindeki yeri
Tropical year: Tropikal yıl (Güneş’in ortalama boylamının 360° arttığı süreçteki
zaman aralığı)
Tropopause: Tropopoz
Troposphere: Troposfer
Trough: Boğaz; Oluk yapısı
True age: Gerçek yaş
True dip: Gerçek dalım; Gerçek eğim
True spacing: Gerçek aralık
True thickness: Gerçek kalınlık
Trunk sewer: Kanalizasyon ana hat kanalı
Tsunami: Tsunami; Deprem dalgası
Tufa: Tufa
Tuff: Tüf
Tuff-bearing: Tüf içeren; Tüf taşıyan
Tuffite: Tüfit
Tuffaceous: Tüfümsü; Tüflü; Tüf içeren
Tunnel: Tünel
Tunnel boring machine: Tünel açma makinası
Tunnel section: Tünel kesiti
Tunneling quality indeks: Tünel açma nitelik indeksi
Tupe: Tüp
Turbidity: Bulanıklık
Turbulance: Girdap; Çalkantı; Turbülans
Turbulent flow: Çalkantılı akıntı; Bulanık akış; Girdaplı akış; Turbülanslı akış
Turqoise (veya turquoise): Turkuaz; Firuze taşı
Twilight: Alacakaranlık
Twin: İkiz
Twin axis: İkiz ekseni
Twin Law: İkiz Yasası
Twin plane: İkiz düzlemi
Twins: İkizler
Twist: Kıvırma; Bükme
Two stage combustion: İki aşamalı yanma
Type locality: Tip yeri
Types of projection: İzdüşüm tipi; Projeksiyon tipi

U
Ubiquitous: Sık rastlanan; Bol bulunan
Ultimate bearing capacity: Nihai taşıma gücü; En son taşıma gücü
Ultimate load: Nihai yük
Ultimate strength: En son dayanım sınırı; Nihai dayanım sınırı
Ultrasonic: Sesüstü; Ultrasonik
Ultra-violet radiation: Morötesi ışıma; Ultraviyole ışıma
Unbalanced: Dengesiz
Uncertainty: Belirsizlik
Unconfined: Sınırsız; Serbest; Yanal Sınırlamasız
Unconfined aquifer: Serbest akifer
Unconfined compression: Tek eksenli basınç; Tek eksenli sıkışma
Unconfined compression tes: Serbest basınç deneyi
Unconsolidated: Gevşek
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 112/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Unconsolidated-undrained test: Konsolidasyonsuz-drenajsız deney
Undercutting: Dip oyulması
Underground: Yeraltı
Underground opening: Yeraltı açıklığı
Underlie: Altlamak
Underlying: Altlayan; Alta gelen
Underlying formation: Altlayan formasyon
Undersaturated: Az doymuş; Doymamış; Doyma sınırının altında olan
Underthrust: Alttan bindirme (taban bloğunun aktif olduğu bindirme)
Undisturbed: Örselenmemiş
Undisturbed sample: Örselenmemiş örnek
Undrained: Drenajsız
Undrained condition: Drenajsız koşul
Uniaxial: Tek eksenli
Uniaxial compressive strength: Tek eksenli basınç dayanımı; Tek eksenli sıkışma
Uniaxial state of stress: Tek eksenli gerilme hali
Unified soil classification system: Birleştirilmiş zemin sınıflandırılması
Unified stratigraphic-scale: Birleşik-stratigrafik-ölçek
Uniform: Düzgün; Tekdüze; Yeknesak; Üniform
Uniformity: Düzgünlük; Yeknesaklık; Tekdüzelik
Uniformity coefficient: Eşşekillilik katsayısı
Unit: Birim; Ünite
Unit cell: Birim hücre
Unit-stratoype: Birim-stratotip
Unit stress: Birim stres
Unit weight: Birim ağırlık
Universal seismograph: Üniversal sismograf
Unleaded gasoline: Kurşunsuz benzin
Unloading: Yük boşaltımı
Unmixing: Karışmama
Unsafe: Güvensiz; Güvenli olmayan
Unsaturated: Doygun olmayan; Doymamış
Unsaturated soil: Doygun olmayan zemin; Doymamış zemin
Unsaturated zone: Doymamış zon
Unsorted biosparite: Boylanmamış biyosparit
Unspoiled area: Bozulmamış alan
Unstable slope: Duraysız şev
Unstable: Duraysız; Kararsız
Unsteady: Kararsız; Sabit olmayan; Değişken
Unsupervised classification: Denetlenmemiş sınıflandırma
Unsupported span: Desteksiz tavan açıklığı
Unsymmetrical footing: Asimetrik temel
Unweathered: Bozunmamış; Ayrışmamış
Uplift: Yükselme; Uplift; Yükseltme; Kabarma
Upper block: Üst blok
Upper bound: Üst sınır
Upper Jurassic: Üst Jura
Upper Permian: Üst Permiyen
Upright fold: Dik kıvrım: Dik kıvrım
Upstream: Memba (kaynak); Akış yukarı
Upthrown: Yukarı atılan; Yukarı çıkmış
Upturned strata: Düşey yada dike yakın tabaka
Uranitite: Uranitit (uranyum dioksitten oluşan minerali)
Uranium: Uranyum
Urban geology: Kent Jeolojisi
Urban planning: Kent planlaması
Urban runoff: Kentsel yüzeysel akış
User friendly: Kullanıcı dostu
U-shaped valley: U-şekilli vadi
UV: Ultraviyole; Morötesi

www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 113/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü

V
Vadose water: Vadoz su
Valley: Vadi
Valley floor: Vadi tabanı
Valley glacier: Vadi buzulu
Valley spring: Vadi menbaası
Valley wall: Vadi çeperi
Valve: Kapak; Kavkı; Valf
Vane test: Kanatlı kesici deneyi
Vapor: Buhar
Vapor pressure: Buhar basıncı
Vapor-phase crystallization: Buhar-fazı kristallenmesi
Variable: Değişken
Variable load: Değişken yük
Variance: Değişki; Varyans; Sapma
Variation: Değişim
Variation diagram: Değişim diyagramı
Variegated: Alacalı
Variety: Çeşit; Çeşitlilik
Varved clay: Şeritli kil
Vector: Vektör, Taşıyıcı
Vector file: Vektör dosyası
Vein: Damar
Vein deposit: Damar yatağı
Veined gneiss: Damarlı gnays
Veinlet: Damarcık
Veinlet texture: Damarcık dokusu
Velocity: Hız
Velocity-depth distribution: Hız-derinlik dağılımı
Velocity log: Hız logu
Velocity profile: Hız profili
Vent breccia: Baca breşi
Vent conglomerate: Baca konglomerası
Venturi scrubber: Venturi gaz yıkayıcısı
Vertical: Düşey; Dikey
Vertical fold: Dikey kıvrım; Düşey kıvrım
Vertical pressure: Düşey basınç; Dikey basınç
Vertical seismograph: Dikey/düşey sismograf
Vertical sismic profile (VSP): Dikey sismik profil; Düşey sismik profil
Vertical slip: Dikey atım; Düşey atım
Vertical stress: Düşey gerilme
Vertical takeoff and landing: Düşey kalkış ve iniş
Vertical takeoff: Düşey kalkış
Very fine sand: Çok ince kum
Very low-frequency method (VLF): Çok düşük-frekans metodu
Viable: Yaşayabilir
Vibration: Titreşim
Vibratory pile driver: Titreşimli kazık çakıcı
Vibratory roller: Titreşimli silindir
Vibroflotation: Derin titreşim; Vibroflotasyon
Virgation: Demetleşme
Virgin compression curve: Bakir sıkışma eğrisi
Virtual: Sanal
Virtual reality: Sanal gerçeklik
Viscoelasticity: Viskoelastisite; Ağdalı esneklik
Viscosity: Kıvam; Akışkanlık; Viskozite; Ağdalılık
Viscous: Vizkoz, Ağdalı
Viscous strain: Vizkoz gerilme deformasyonu; Ağdalı birim deformasyon
Visible radiation: Görünür ışıma
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 114/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Void: Gözenek; Boşluk; Voyid
Void ratio: Boşluk oranı
Volatile: Uçucu
Volatile component: Uçucu bileşen; Uçuşkan bileşen
Volatile matter: Uçucu madde
Volatile organic compounds: Uçucu organik bileşikler
Volcanic activity: Volkanik hareketlilik
Volcanic earthquake: Volkanik deprem; Volkanizmanın neden olduğu deprem
Volcanic mount: Volkanik dağ
Volcano: Volkan
Volcano-tectonic depression: Volkanik ve tektonik çukur
Volume: Hacim
Volume change: Hacim değişimi
Volumetric strain: Hacimsel gerilme deformasyonu; Hacimsel birim deformasyon
Voussoir: Kemertaşı
Vug: Gözenek; Erime ile oluşmuş, eş-boyutlu boşluk
Vulcanian activity: Vulkano örneği püskürme; Çok ağdalı volkanik püskürme
Vulcanism: Volkanizma; Yanardağ etkinliği
Vulcanology: Volkanoloji; Volkanbilim

W
Wale: Kuşak; Uzun çizgi
Wall: Çeper; Duvar; Yan; Kenar
Wall foundation: Duvar temeli
Wall friction angle: Duvar arkasındaki sürtünme açısı
Wall-reef: Duvar-resifi
Wandering dune: Hareketli kumul; Gezen kumul
Wandering water: Hareketli su; Gezen Su
Wash boring: Yıkamalı sondaj, kuyu yıkama
Washer: Yıkayıcı
Wastage: Buzul çekilmesi veya eriyerek yok olması
Waste assimilation: Atık asimilasyonu; Atık özümlemesi
Waste disposal: Atık tasfiyesi; Atık ortadan kaldırma
Waste fill: Atık dolgusu
Waste repository: Atık deposu
Waste storage: Atık depolama; Atık saklama
Water content: Su içeriği
Water head: Su yüksekliği
Water inlet: Su girişi
Water pressure: Su basıncı
Water table: Su seviyesi; Su tablası
Wave: Dalga
Wave crest: Dalga tepesi
Wave front: Dalga cephesi
Wave trough: Dalga çukuru
Waviness: Dalgalılık
Waste: Atık
Waste heat: Atık ısısı
Waste load allocation: Atık yük tahisisi
Waste recycling: Atık yeniden-işletimi
Waste rock: Atık kayaç
Waste stream: Atık kolu
Waste water: Atık su
Wastewater management: Atık su yönetimi
Water conservation: Su koruma
Water content: Su içeriği
Water hardness: Su sertliği
Water jet: Su jeti
Water level: Su seviyesi
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 115/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Water of dehydration: Dehidrasyon suyu
Water of imbibition: Emme suyu; Imbibasyon suyu
Water pollution: Su kirliliği
Water purification: Su saflaştırma; Su arıtma
Water quality standards: Su kalitesi standartları
Water resources management: Su kaynakları yönetimi
Water reuse: Suyun yeniden kullanılmak üzere dönüşümü
Water rights: Su hakları
Water softeners: Su yumuşatıcısı
Water sterilization: Su sterilizasyonu; Suyun mikropsuzlaştırılmsı
Water supply system: Su sağlama sistemi
Water table: Yeraltı su düzeyi; Su tablası
Water table isohyps: Su tablası eğrileri
Water treatment: Su arıtma
Waterborne diseases: Sudan kaynaklanan hastalıklar
Watershed: Su ayırım hattı
Wave: Dalga (su yada ışık)
Wave base: Dalga tabanı
Wave erosion: Dalga erozyonu; Dalga aşındırması
Wave front: Dalga cephesi
Wave period: Dalga peryodu; Dalga aralığı
Wave power: Dalga gücü
Wave spectrum: Dalga spektrumu
Wavelength: Dalgaboyu
Waviness: Dalgalılık
Wavy bedding: Dalgalı tabakalanma
Wavy extinction: Dalgalı sönme
Wax: Balmumu; Cilâ
Weakness: Zayıflık
Weak rock: Zayıf kayaç
Wearing coefficient: Aşınma katsayısı; Yenme katsayısı
Weathering: Bozunma; Ayrışma
Weathering correction: Ayrışma düzeltmesi
Weathering front: Ayrışma cephesi; Ayrışma önü
Weathering index: Ayrışma indeksi
Weathering micro-indices: Ayrışma mikroindisleri
Weathering-potential index: Ayrışma potansiyel indeksi
Weathering profile: Ayrışma profili
Weathering series: Ayrışma serisi
Weathering velocity: Ayrışma hızı
Weathering zone: Ayrışma zonu
Wedge angle: Keski açışı
Wedge failure: Kama türü kayma
Weight: Ağırlık
Wedge: Kama
Wedged: Kamalanmış
Wedge-edge trap: Kama-kenarı kapanı
Wedge out: Kamalanma
Weir: Savak
Welded ignimbrite: Kaynaklı ignimbrite; Kaynaşmış ignimbrit
Welded tuff: Kaynaklı tüf; Kaynaşmış tüf
Welding: Kaynaşma
Well: Kuyu
Well filter: Kuyu filtresi
Well foundation: Kuyu temeli
Well-graded: İyi derecelenmiş
Well improvement: Kuyu geliştirme; Kuyu inkişafi
Well injection method: Kuyu enjeksiyonu methodu
Well-known: İyi bilinen; Meşhur
Well log: Kuyu logu
Well logging: Kuyu loglama
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 116/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Well point: Çakma kuyu; Kuyu yeri
Well-rounded: İyi-yuvarlaklaşmış
Well sample: Kuyu örneği
Well-sorted: İyi-boylanmış
Welt: Çizgisel kabuki yükselmesi
Wet analyses: Islak analiz
Wet oxidation: Sulu oksitleme
Wet scrubber: Sulu yıkayıcı
Wet unit weight: Islak birim hacim ağırlık
Wetlands: Sulak alanlar
Whaleback dune: Balına sırtı kumul
White dwarf star: Beyaz cüce yıldız (aslında sönük olan, çok küçük yarıçaplı ve
yüksek yoğunluklu bir yıldız)
White feldspar: Beyaz feldispat
White mica: Beyaz mika
WHO (world health organization): Dünya sağlık komitesi
Whole-rock analysis: Bütün-kaya analizi
Whole-rock dating: Bütün-kaya yaş tayini
Wick drain: Fitil drenaj
Wide movement: Geniş hareket; Kapsamlı hareket
Widespread: Yaygın
Widmanstaetten figure: Widmanstaetten şekli yada dokusu
Wilderness: Bâkir alan; Bâkir doğa
Wildlife management: Vahşi yaşam yönetimi
Wildflysch: Yaban flişi; Yabanfliş
Wind power: Rüzgâr enerjisi
Wind profile: Rüzgâr profili
Wind tunnel: Rüzgâr tüneli
Wind-faceded stones: Rüzgâr tarafından yüzey edinmiş taş yada çakıl
Windrows: Rüzgâr dizileri
Windward side: Rüzgâra-doğru olan taraf
Winze: Başyukarı
Withdraw: Sökmek; Çıkarmak; Geri Çekmek
Wooden support: Ahşap destek; Ağaç tahkimat
Wolframite: Volframit
Wood pile: Ahşap kazık
Work environment: Çalışma ortamı
Workability: İşlenebilirlik; Çalışabilirlik
World Climate Programme: Dünya İklim Programı
World Meteorological Organization (WMO): Dünya Meteoroloji Organizasyonu
Wrench fault: Burulma fayı; Çevirme fayı
Wurtzite: Vürtzit

X
Xanthoconite: Ksantokonit
Xanthophyllite: Ksantafilit
Xanthosiderite: Ksantosiderit
Xanthoxenite: Ksantoksenit
Xenian: Kseniyen (K. Amerika alt Proterozoiğinde bir seri)
Xeno-: Kseno-;“Yabancı, misafir” anlamına gelen bir ön ek
Xenoblastic: Ksenoblastik
Xenocryst: Ksenokrist
Xenolith: Ksenolit
Xenothermal: Ksenotermal
Xenotime: Ksenotim
Xenotopic fabric: Ksenotopik doku
Xeralf: Kseralf
Xerert: Kserert
Xeroll: Kserol
www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 117/118
13 12 2013 Yer Bilimleri Sözlüğü
Xerophyte: Kserofit
Xerophyte: Kurakçıl bitki
Xerothermal period: Kserotermal peryot
Xerult: Kserult
X-ray pollution: X-ışını kirliliği; X-ışını kirlenmesi
Xylinite: Ksilinit
Xyloid coal: Ksiloid kömür
Xylopal: Ksilopal

Y
Yellowcake: Sarı kek; Uranyum oksit
Yield: Verme; Yenilme; Kırılma; Pes etme
Yield equation: Yenilme denklemi; Verme (pes etme) denklemi
Yield point: Yenilme sınırı; Yenilme noktası; Verme noktası
Young’s Modulus: Young Modülü
Yoked basin: Boyunduruk basen; Boyunduruk havza
Young valley: Genç vadi

Z
Zeolite: Zeolit
Zeolitisation: Zeolitleşme
Zimmerman process: Zimmerman işlemi
Zinc spinel: Çinko spinel
Zinc sulfide: Çinko sülfit
Zinc water pollution: Çinkolu su kirliliği
Zinc white: Çinko beyazı
Zinc: Çinko
Zincaluminite: Çinkoalüminit
Zincblende: Çinkoblend; Sfalerit
Zink bloom: Çinko çiçeği
Zircon: Zirkon
Zone: Kuşak; Zon; Bölge
Zone axis: Zon ekseni
Zone of accumulation: Birikme kuşağı; Birikim zonu
Zone of aeration: Hava zonu; Havalı zon
Zone of alteration: Bozuşma zonu; Alterasyon kuşağı
Zone of influence: Etki alanı
Zone of oxidation: Oksitlenme zonu; Oksidasyon zonu
Zone of saturation: Doygunluk zonu
Zone of weathering: Ayrışma zonu
Zoning: Zonlanma; Kuşaklara ayrılma
Zooplankton: Zooplankton

www.istanbul.edu.tr/eng/jfm/ozcep/jeofizik/sozluk/YerBilimleri.htm 118/118

You might also like