You are on page 1of 16

Bağ lanma Kuram ı ve Psikopatoloji

Olcay TÜZÜN *, Kemal SAYAR **

ÖZET

Anne-bebek ili şkisi ve bu ili şkinin niteliğ i özellikle analitik perspektifin odak noktas ı olan konulardan bir tanesi-
dir. Post-Freudyen psikanalizin gelişmesinde büyük önemleri olan Melanie Klein ve Winnicott, teorilerinin bir
bölümünde bu konuyu ele alm ıştır. Onları n yan ı sı ra diğer analistlerden araştırmacı kimli ği ile ayrı lan John
Bowlby ve daha çok deneysel ara ştı rmalar yapan Mary Ainsworth de erken dönem anne-bebek ili şkisi ve bu ili ş-
kinin niteliği üzerine çeş itli gözlem ve ara ştırmalar yürütmüş tür. Bu yaz ıda bağlanma kuramı ve psikopatoloji-
deki anlam ı tartışılacaktır.

Anahtar kelimeler: Bağlanma kuramı , John Bowlby, Mary Ainsworth, ba ğlanma tarzları , psikopatoloji

Düşünen Adam; 2006, 19(1):24-39

ABSTRACT
a
Attachment Theory and Psychopathology

The relationship between mother and infant and its quality is one of the fundamental subjects of analytical pers-
cy
pective. Winnicott and Klein, who are of great importance to the development of post-freudian psychoanalysis,
dealt with this subject, in part of their theories. Besides them, Bowlby, who is different from many analysts with
his identity as an investigator, and Mary Ainsworth, who especially worked experimentally, conducted observa-
tion and research on the early period of mother and infant relationship and its quality. Here, in this article we
review the attachment theory and its relevance in terms of psychopathology.
pe

Key words: Attachment theory, John Bowlby, Mary Ainsworth, attachment patterns, psychopathology

Bebeklik dönemi olarak tan ımlanan 0-2 yaş ara- dikkate alındığında, bakım verenine kar şı bir
sı, çocuğ un, fiziksel, zihinsel ve duygusal yön- bağlanmanın oluşması kaç ınılmazdır. Bağlanma
den en hızlı geli ştiğ i dönemdir. Bu nedenle bu terimi ise, bebeklerle anne-babalar ı ya da bakım
dönemde çocuğ un sadece fiziksel gereksinim- verenleri aras ında kurulan, duygusal olarak
lerinin giderilmesi yeterli de ğildir. Henüz bece- olumlu ve yard ım edici bir ilişkinin varl ığını ifa-
rilerinin yeterli derecede geli şmemi ş olmas ına de eder. ( 1 ). Yenido ğanın bu dönemde sosyal
bağlı olarak bebeğ in, kendisine bakı m veren ki- gereksinimini karşılamak için başvuracağı kişi
şiye bağımlı olduğ u görülür, bu bağımlılı k süre- kendisiyle ilgilenen kişiden ibarettir ki, bu ki şi
cinde bakı m verenle kurdu ğu birebir ilişki ise, genellikle anne olmaktad ır. Anne, çocuğun bağ-
onun zihinsel ve duygusal geli şimi için son de- lanma gereksinimini tatmin etti ği bir "öteki"
rece önemlidir. Bebe ğin, biyolojik yetersizli ği olarak da adland ırılabilir. İlk yıllarda anne ile

* Klinik Psikoloji Master Öğ rencisi, İstanbul Üniversitesi, Psikolog


** Bakı rköy RSSHH 13. Psikiyatri Klinigi, Klinik, Şefi

24
Tüzün, Sayar
Bağlanma Kuramı ve Psikopatoloji

kurulan bu bağ, çocuğun kişiliğ inin önemli bir Bowlby'nin ara ştırmalar ını n temel noktas ını
kısmını oluş turmakta ve bu özellikler hayat bo- oluşturur. 1958 y ılı nda Harlow'un ö ğrencileriy-
yu değişime karşı bir direnç göstermektedir (3 ). le beraber maymunlar üzerinde yürüttükleri ça-
lış malarda kullan ılan bir ö ğ e de anne yoksunlu-
Bu iliş kinin daha derinlemesine incelenmesi ve ğ udur. Kurulan deney düzene ğinde, maymun-
hem çocuklarda, hem de yeti şkinlerde görülen lardaki temel güdüyü anlamak için onlara iki se-
psikopatolojik tablolarla ba ğlantisinin kurulma- çenek verilmi ştir, ya kumaş kaplı bir yere tıııııa-
sında temel aş ama ise, Bowlby'nin "Ba ğlanma nacaklar ya da demirden ve rahats ız bir yere t ır-
Kuramı"nı ortaya koymas ıdır. Bowlby, çocuk manı p süt içeceklerdi. Maymunlar demir çubu-
psikanalisti olmas ı nedeniyle çocukluk döne- ğa tırmanıp süt içtikten sonra h ızla kumaş kaplı
minde psikopatolojiye neden olan etkenlerle il- yerlerine dönmüş tir. Bu sadece beslenmenin de-
gilenmiş tir. Ancak, Bowlby, bir terapist olmak- ğil rahatl ığın da önemli oldu ğ unu göstermekte-
tan çok, öncelikle bir teorisyendir. 1930-1950 dir. Bir başka araştı rmada ise, rhesus maymun
yılları aras ı ndaki psikanalitik grupta aktif olarak bebeklerine ı sıtılmış demir ve kumaş kaplı so-
çalışmış olmasına rağmen, kendisini aslen bir ğuk bir yer hazırlanm ıştı r. Maymunların ı sıtıl-
araştırmacı olarak görmüş tür. Psikanalitik yöne- mış demirleri tercih ettikleri gözlenmi ştir, bu
limin temel öğ elerinden bir tanesi olan rüya ana- deneyle de s ıcaklı k faktörü önem kazanm ıştır ve
lizleri, bu dönemde Bowlby 'nin çal ışmalarında Harlow'un annenin sadece fiziksel gereksinim-
hiçbir şekilde yer almamaktad ır ve bunun yerine leri sağlamadığı aynı zamanda rahatl ık ve sıcak-
a
ruhsal dünyadan daha çok gözlemlenebilir dav- lık sağladığı yönündeki görü şlerini de destekle-
ranışı incelemektedir. Di ğer analistlerden farkl ı miş tir. Harlow daha sonra anneden uzak ve sos-
olarak araştırmac ı bir bilim adamı olarak çalış- yal yoksunluk içinde büyütülen rhesus may-
cy
mış ve hayvan ara ştırmaları , sistem teorisi, bili ş- munlarını da incelemi ş tir ve bu maymunlar ın
sel psikoloji ve davran ışçılık ile ilgilenerek, bu daha sonra sosyal ili şkilerinde yetersiz oldu ğu-
alanları Freud'un motivasyonla ilgili erken dö- nu gözlemlenmi ştir. Sosyal ilişkilerdeki yeter-
nem teorisinden edindi ği bilgilerle birle ştirmiş- sizlik ise içe kapanma, ili ş ki kurmada becerik-
tir. Üretti ği `Bağlanma Kuram ı" ise, her ne ka- sizlik ve cinsel donukluk olarak tan ımlanmıştır.
pe

dar çe şitli geli ş im disiplinlerinin eklektik bir ka- Aynı zamanda çocuklar ına karşı ilgisiz oldukla-
rışımı ise de, Freudyen analitik temele oturmak- rı da görülmü ş tür. Sonuç olarak Harlow'a göre
tadır ve önceliği çocuğ un duygusal geli şimine anne-çocuk aras ında oluşan karşılıklı sevgi ba-
vermi ştir. Bağlanma kuram ı bir çocuk psikana- ğının ileriki yaşant ıya olan en büyük katk ısı , da-
lizidir, teoriye ve psikoterapi uygulamalar ına da ha sonra di ğ er insanlarla kurulan tüm ili şkilerde
önemli katkılarda bulunmuştur (2,11)_ Kuramın güven duygusunun olu şmasıdır (1,11)
temel noktas ı ise, annenin bebeğine dış dünyayı
inceleyebilece ği ve gerekti ğinde emniyet duy- Bowlby'e göre anne ve çocuk aras ında kurulan
guları içinde geri dönü şler yapabilece ği güveni- güvenli bir bağ lanma ilişkisi çocuğa sağlıklı psi-
lir bir ortam oluşturmas ıdır. kolojik geli şim olanağı sağ lar. Rhesus maymun-
ları nda gözlenen bu ba ğlanma ili şkisi ile insan-
Harlow, annenin bebeklik döneminde, açl ık, su- lardaki ilk bağ lanma süreçleri aras ında bir ben-
suzluk gibi temel gereksinimleri kar şılayan ol- zerlik olduğ una inanan Bowlby, yanl ış gelişmiş
ması nedeniyle, anne ve çocuk aras ında bir bağ- ya da dönem dönem kesintilere u ğramış bağlan-
lanma oluştuğ unu ileri sürer ki, bu da ma ilişkilerinin kiş ilik problemlerine ve zihinsel

25
Bağlanma Kuramı ve Psikopatoloji
Tüzün, Sayar

hastal ıklara yol açaca ğını iddia eder. Örne ğin, arzusu, anne taraf ı ndan korunma arzusu ile sü-
ona göre, güvensiz ba ğ lanma biçimleri nevrotik rekli bir çatış ma halindedir ve çocukluktaki bu
bir kişiliğ in geliş mesine zemin oluş turur ( 1 ). Bu temel çeliş ki, insanlar üzerinde hayat boyu etki-
noktada kuram ı çıkış noktas ından baş layarak sini sürdürecektir. Bu etkinin varl ığını sürdüre-
daha ayrıntı lı bir ş ekilde incelemek, ba ğlanma ceğ i düzlem ise, büyük çoğunlu ğu hayatın ilk al-
sürecinin ki ş ilik problemlerinin ve ruhsal hasta- tı yılında oluş an özbenlik algısıdır. Annenin ço-
lıkları n temelindeki yerinin daha rahat anla şıl- cuğa davran ışlan, yani bağımsızla ştırma ve ko-
masını sağlayabilir. ruma davran ışlarının miktarı, çocuğun kendisi
hakkı nda yorumlar yapmas ına ve bunları içsel-
Bağ lanma teriminin kuramla ştırılmas ı, neo-ana- leştirmesine yol açacakt ır ( 3 ).

litik perspektife mensup teorisyenler taraf ından


gerçekle ştirilmi ş tir. Bu durumda ba ğlanma te- Üç yaş civarında oluş turulan anne imgesi, yal-
orisinin klasik Freudyen teoriden ayr ılan bazı nız kendimizi değil, hayatı n geri kalanı nda kar-
özellikleri oldu ğ u söylenebilir, bu özelliklerin şımıza çı kan tüm "ötekileri" anlamam ız için de
neler olduğ unun tespit edilmesi ise, kuram ın bir platform olu ş turur. Öyle ki, Mahler'e göre,
içeriğ inin daha iyi anla şılmasını sağlayacakt ır; çocuk diğ er insanlara bakarken anne imaj ının
Margaret Mahler, Heinz Kohut, Karen Horney yarattığı mercekleri kullan ı r. Kohut ise, benzer
ve John Bowlby, neo-analitik perspektifin ilk ve bir noktay ı "referans noktas ı" mecazı ile açıklar.
en önemli kurucular ıdır, bu kuramcılar, bilinçd ı- Ona göre, do ğuş tan büyüklenmeci özelliklere
a
şının ası l yönetici güç olarak ilan edilmesi ve sahip insan, anne baban ın narsisistik gereksi-
cinselliğ in insan hayatı nda merkezi bir konum- nimlerinin karşı lanması oranı nda sosyal ortama
da olması noktaları nda Freud ile fikir ayr ılığına
cy
uyum Sağ lar ve bu tatmin boyutunu, di ğer insan-
düş er. Bu yeni perspektife göre, benlik (ego) sa- lardan beklentisini belirleyen bir referans nokta-
dece altbenliğ in (id), bir anlamda da bilinçd ışı- sı olarak kullan ır (3 ).
nı n, gereksinimlerini kar şılayan bir yap ı değil,
kendi gereksinim ve hedeflerini kendisi belirle- Nesne ili ş kilerini yorumlayan di ğer bir teoris-
yebilen bağımsı z bir varlı ktır. Benliğ in altben- yen olan Horney ise, "temel endi şe"den söz
pe

likten bağı msı z olan gereksinimleri ise, insan ın eder. Horney her yenido ğanın anne babas ı tara-
sosyal yönünü de vurgular, insan do ğumundan fı ndan terk edilme 'korkusunu sahip oldu ğunu,
sonra sosyal ili ş kilere gereksinim duyan, Aris- bu anksiyetenin boyutunun da ailedeki güven ve
to'nun deyiş iyle, "sosyal bir hayvan"d ır. İşte huzur ortam ına bağlı olarak değiş iklik gösterdi-
tam da bu bak ış , neo-analitik perspektifin psiko- ğini söyler. Çocu ğ un bu temel anksiyete ile ba ş
sosyal yönünü vurgular. Bu psikososyal yön ise, etme yöntemi (reddedici tav ır, büyüklenmecilik
kaynağını erken dönem anne-bebek ili şkisinden veya boyun e ğici tav ır) ki şinin ileriki dönemle-
alır (3). rinde ikili ili şkilerindeki yaklaşımın ı belirler
(3,6)
Mahler, yenido ğanı n anne ile "psikolojik erime"
halinde olduğ unu söyler. Ona göre, bu birli ğin Bowlby ve Ainsworth
kopması ve bireyselle şme kişilik geliş iminin ta
kendisini olu şturmaktad ır. Fakat Mahler burada Bowlby'e göre bağlanman ın çocuk aç ısindan
çok önemli bir çeli ş kiden söz eder; ayrı lma-bir- yaşamsal bir de ğeri vardı r. Hayvanlarla yaptığı
leşme çeli şkisi. Bağıms ız bir benlik geli ştirme gözlemlerden anneye yap ışmanı n veya takip et-

26
Bağlanma Kuram ı ve Psikopatoloji Tüzün, Sayar

menin bebeğin yaşama şansını arttırdığı sonucu- bağlanma da karars ız (ambivalant/iki de ğerli) ve
na varan Bowlby, insanlarda bağlanman ın bu- kaçıngan olarak ikiye ayr ılmaktadır. Emniyetli
nun ötesinde bir i şleve sahip olduğunu vurgular. bağ lanmaya sahip çocuklar anne giderken nor-
İnsan hayatı için bağlanmanın üç temel i şlevi mal bir gerilim yaş arlar, anne geri döndü ğünde
vardır; dünyay ı keşfederken geri dönülebilecek ise mutlu ve sevinçli bir kar şılama içine girerler.
güvenli bir liman olma, fiziksel gereksinimleri Karars ız bağlanma tarz ındaki çocuk ise anne gi-
karşı lama, hayata dair bir güvenlik duygusu ge- derken aşırı bir üzüntü ve ayrı lamama davran ışı
liştirebilme şansı . Bowlby, bu gereksinimler ye- gösterirken, anne geri döndü ğünde anneye öfke-
terli düzeyde karşılanmadığı takdirde, çocukta li ve reddedicidir. Kaçı ngan çocuklarda ise, ay-
oluşan özbenlik alg ısıyla bağlantılı olarak pato- rılış anı sakin ve neredeyse tepkisizken, bulu ş-
loji gelişebileceğ ini öne sürer. Bu süreci ise, ma anneyi reddedici ve uzakla ştırıcı özelliktedir
"çalışma modelleri" olarak adland ırdığı ilkeye (5,11)

dayandırır. Bu ilke asl ında, Mahler, Kohut ya da


Horney'nin vurguladığı süreçlerden farkl ı değil- Ainsworth'un tan ımladığı bebek ile anne aras ın-
dir, buna göre; anne taraf ından bir ölçüde kar şı- da oluşan güvenli bağlanma çocuğ un psikolojik
lanan güvenlik duygusu çocu ğun dünyayı algı- geliş iminde ciddi bir öneme sahiptir ve annenin
layışını belirler (5,6) sıcak, duyarlı , gereksinimi gidermeye haz ır ve
bağlanabilir olma özelliklerini ta şımasıyla ilgili-
Ainsworth ise ba ğlanma teorisinin işlemsel tanı- dir. Emniyetli ba ğlanma, duygusal sağl ığın bir
a
mını yapan kuramcıdır. Kanadalı bir psikolog kaynağı olarak görülür, çocu ğa "ötekinin" onun
olan Ainsworth 1960'l ı yılların başlarında, için orada olaca ğı ile ilgili güven verir ki, bu da
onun ilerleyen ya şamında tatmin edici ili şkiler
cy
Bowlby ile birlikte çalışan ve onun görüşlerini
paylaşan bir psikolog olmasına rağmen, zaman kurma kapasitesine zemin olu şturur (11)
içerisinde John Hopkins Üniversitesi'nde be-
bekler üzerinde yapt ığı çalışmalarda Bowlby 'nin Deney sonuçlarına bağlı oluşturulan gruplandır-
iddia etti ğinden daha fazlas ını içeren sonuçlar mayı ise, sadece çocu ğun duygu durumuna ba ğ-
bulmuştur. İçinde bulunduğu zaman diliminde lamak ise yanl ış bir değ erlendirme olur. Çocu-
pe

çok da al ışılmış olmayan bir yöntemi izlemiştir. ğun doğuştan getirdiğ i özelliklerinin yanı sıra
Öğ rencileriyle birlikte ev ziyaretleri yaparak ço- çevre ile etkile şimine bağlı olarak kazandığı ki-
cukları ve annelerini daha yak ından gözlemle- ş ilik özellikleri de son derece önemlidir. Öyle
miş ve bazı temel alanlarda (beslenme, a ğlama, ki, emniyetli bağ lanmaya sahip çocuklar ın an-
göz temas ı, gülümseme vb.) annenin çocu ğun nelerin çocuğun ağlamaları na duyarlı, çabuk
ihtiyaçlarına olan yanıtlarını incelemişlerdir. On güldürebilen ve de farkl ı gereksinimlerine uy-
ikinci haftada bebek ve anne laboratuvara al ın- gun tepkiler verebilen annelerdir. Karars ız bağ-
mış ve Ainsworth'un "garip durum (strange si- lanan çocuklar ı n annelerinin ise, genellikle tep-
tuation)" olarak adland ırdığı deney uygulanmış- kilerinde tutars ız oldukları saptanmıştır. Mesa-
tır. Bu deneyde, bebek sekiz dakika boyunca bir feli, duygusal olarak zor ula şılan ve ihmalkâr
yabancıyla annesinden ayrı kalır. Bu süreçte iki olan annelerin çocuklar ının ise kaçıngan bağlan-
an çok önemlidir; anneden ayr ılma ve anneyle ma tarzına sahip olduğu bulunmuştur. Fakat bu
buluşma anı . Bu iki anda verilen tepkiye göre ilişkilerin ilişkisel oluşu, aralarındaki neden-so-
bebek iki ana bağlanma tarzından birine dahil nuç ilişkilerinin varlığın ı garanti etmez. Çocu-
edilir; emniyetli ya da emniyetsiz. Emniyetsiz ğun mizacı da üçüncü değiş ken olarak bağlanma

27
Bağ lanma Kuram ı ve Psikopatoloji
Tüzün, Sayar

tarzına katkı da bulunabilir (3,5) - tir. Bu duruma bağlı olarak, anksiyete, depres-
yon, düşünce bozuklukları ve sosyal kabul gör-
Bağlanma tarzları kendisini peki ştiren bir özel- me gereksinimi; karars ız bağlanma tarz ına sahip
lige de sahiptir. Di ğer bir deyi şle, var olmalar ı- olan ergenlerde di ğer gruplara göre daha çok
na neden olan karakteristik özellikleri kendi de- görülmektedir. Bu bağ lanma tarz ı aynı zamanda
vamlılıkların ı da sağlayıcı niteliktedir. Öyle ki, sınır kişilik bozukluğ una sahip ergenlerde daha
eriş kin hayatta da bu ba ğ lanma tarzlarını n uzan- sık görülür. Bunun yanı nda, davran ım bozuklu-
tılarını gözlemleyebiliriz. Hazan ve Shaver ğu, madde kötüye kullanımı ve bunlara bağlı
1990'da yapt ıkları araştı rmalarda, karas ız bağ- olarak, antisosyal ki şilik bozukluğu, kaçıngan
lanma tarz ı na sahip deneklerin ikili ili şkilerde bağlanma tarz ı na sahip ergenlerde daha s ık gö-
aşırı uçlarda, aşırı kı skançlı k ve tutku içeren, ta- rülen psikopatoloji kategorilerdir (7).
kıntılı düş üncelerle dolu, manevi benze şme ve
birle şme talep eden ili şkilerde yer ald ıklarını or- Bowlby ve Winnicott
taya ç ıkarm ıştı r. Buna benzer olan kaç ıngan
bağlanma tarz ı na sahip deneklerin ise, i ş hayat ı - Bowlby, ara ştırmac ı kimliği ile psikanalitik pa-
nı sosyal ortamdan kaçmak için araç olarak kul- radigmanın soruları na cevap vermek için göz-
landıkları göze çarpm ıştır (3 ). lemlenebilir davran ışla ilgilenmi ştir. Bağlanma
ister güvenli, ister güvensiz; kaç ıngan ya da ka-
Bu ara ştırmalar bağ lanma tarzlarını n bir çeşit rarsı z olsun, gözlemlenebilir, ölçülebilir, de ğer-
a
öğ renme olarak da yorumlamam ıza neden olabi- lendirilebilir ve ili şkilendirilebilir niteliktedir.
lir. Buna göre, örne ğin, karars ız bağlanma tarz ı- Winnicott ise, üstün becerileri olan bir klinisyen
na sahip ki ş iler annelerinden öğ rendikleri tutar-
cy
olmakla birlikte, kullandığı soyut aç ıklamalara
s ız ilişki kurma tarz ını ilerideki ili şkilerinde de bağlı olarak "anlaşılması zor" bir kuramcıdır.
kullan ırlar. Ayn ı şekilde kaçıngan bağ lanma tar- Bowlby ile aynı problemlerle ilgilemektedir fa-
zına sahip ki ş iler, çocukken kulland ıkları red- kat bunu ruhsal dünyan ın perspektifinden yap-
detme ve kaçma yöntemlerini büyüdüklerinde maktadı r. Winnicott, çocuklarla ve psikopatolo-
de kullanı r, çünkü Horney'in söz etti ği temel en- jik açıdan ağır vakalarla çalışmıştır. Bu durum
pe

dişe ile baş etme metodu olarak bunlar ı seçmiş- onun özellikle "kendilik" ve "kendilik duygusu-
lerdir ya da seçmek zorunda kalm ışlardır (7). nun geliş imi" ile ilgilenmesine yol açm ıştır
(2,10)
Bağlanma tarzlar ı aynı zamanda ergenlikte psi-
kopatolojiye yol açan faktörlerden bir tanesidir. Bowlby ve Winnicott' ın bebek-anne ili şkisine
Brown ve Wright' ın araştırması nda psikopato- ve burada neyin yanl ış gidebileceğine ilişkin gö-
loji gösteren ve psikopatoloji göstermeyen ör- rü ş leri oldukça benzerdir. Winnicott'a göre
neklemlere bakıldığı nda, psikopatoloji göster- "çevreye tutunma" anne tarafı ndan sağlanır.
meyen grubun % 73,3'ü emniyetli ba ğlanma Anne büyüyen çocu ğun gereksinim ve arzular ı-
tarzı na sahipken, psikopatoloji gösteren grubun na empati gösterebilir. Çevreye tutunmadaki te-
sadece % 13,3'ünün emniyetli ba ğlanmaya sa- mel görev, bağ lanma ve koruma olmakla bera-
hip olduğ u görülmü ştür. Karars ız bağlanmas ı ber Bowlby'nin görü şlerine zıt olacak biçimde
olan ergenlerin sorunlar ını abartarak ilgi çekme- Winnicott bunun etiyolojik terimlerden çok va-
ye çal ıştığı , kaçı ngan ergenlerin ise, sorunlar ını roluşsal terimlerle aç ıklar (2).
görmezden gelmeye meyilli oldu ğu belirtilmi ş-

28
Bağlanma Kuramı ve Psikopatoloji Tüzün, Sayar

Ayrıca, çocukluk dönemi psikopatolojilerinden rımlarını sayesinde çocuk giderek kendi bütün-
bir olan çalma davran ışına ili şkin olarak lüğ ünü kavramaya ba şlayacaktı r (10)
Bowlby ve Winnicott oldukça benzer aç ıklama-
lar yapmıştır. ifade biçimlerinde ve odak nokta- Burada önemli bir di ğer kavram ise, Winni-
larında ise baz ı farklar göze çarpmaktad ır; cott'a göre çocu ğun yalnı z kalabilme kapasitesi-
Bowlby için çalma davranışı bir sosyolojik fe- ni geliş tirmesidir. Buna göre, annenin görevi,
nomendir, erken çocukluk dönemindeki kesinti- sadece, çocu ğun gereksinimlerini an ı anına kar-
ye uğramış yaşantılarla ve anneyle ayr ılmaya şılamak değildir, çocu ğun kendi başına durabil-
olan bir hesaplaşmadır. Winnicott ise, çalma diğ i sakin dönemleri ve yaln ızlık deneyimleri
davranışının kendisini sembolik bir anlatım yo- gereksiz uyaranlarla bölünmemelidir. Annenin
lu olarak görür. Çal ınan nesne, kay ıp anne ima- bu süreyi talepsiz geçirerek çocu ğun yalnız de-
jının yerine geçer ve annenin yoklu ğu ile oluşan neyimine e ş lik etmesi kendilik alg ısının gelişimi
duygusal eksiklik arasında bir köprü i şlevi gö- açısından gereklidir. Çocu ğun anneyle ileti şime
rür. Buradaki fark, Bowlby'nin davran ışı açıkla- geçti ğ i ilk dönemde tüm güçlülük duygusu iyice
maya çal ışırken, Winnicott' ın davranışın anla- yerleştikten sonra, bu yan ılsamanın kademeli
mıyla ilgilenmiş olmasıdır ( 2 ). olarak kırılması yoluyla, çocuk tüm güçlülük
deneyimlerinden gerçeklik ilkesine do ğru bir
Winnicott'a göre, iyi bir anne, çocu ğu ile empa- geçiş yapar. Bu noktada gereksinimleriyle her
a
ti kurarak, çocu ğun nesne devaml ılığı bilgisinin şeyi yaratan art ık kendisi değ ildir, ortada bir dış
hangi basamağına ulaştığını anlar ve böylece, dünya bu dış dünyan ın getirdiğ i gereklilikler,
ondan ne kadar süre için ayr ı kalabileceğini bi- zorluklar ve zorunluluklar vard ır. Bu geçi şi ko-
cy
lir. Winnicott bunu şu cümlelerle ifade etmi ştir; laylaştıran öğe ise, annenin kaç ınılmaz olarak
"Anne bilir ki; çocu ğunu, çocuğun annenin ya- gerçekle ş en yetersizlikleridir. Bu asgari düzey-
şadığı ve ona yakın olduğu fikrini koruyabilece- deki örselenmeler sayesinde çocuk bir d ış dün-
ğinden daha uzun süre (dakika, saat, gün) yaln ız yanın olduğ unu ve onun getirdi ği gerçeklikleri
bırakmamalı, ondan ayrılmamalıdır. Eğer anne, fark eder (10)
pe

çocuktan çok uzun bir süre uzak olmak zorunda


olduğunu biliyorsa, çocuğun tekrar anneyi kabul Bowlby ise, hayat ın ilk ayları için iki anne be-
edebilmesi için, çocuğuna kavuştuğu sırada an- timler. Birincisi, çocu ğ u etkilenmelerden korur,
nenin de bir terapiste dönmesi, bir terapist gibi yedek ego gibi i şlev görür ve yava ş yavaş onun
davranmas ı gerekir."(2). kendi egosunun geli şmesine yardım eder. Win-
nicott bunu sevgi ve duyulara hitap eden, bir
Winnicott'a göre, kendilik alg ısının temelini arada var olu ş u öneren "kapsayan anne" olarak
oluşturan deneyimler başlangıçta zaman ve me- adlandırır. Burada Winnicott' ın "kapsayan an-
kânda dağınık olan, henüz bütünle şmemi ş dene- ne" kavramı ile neyi kast etti ğine bakıldığında
yimlerdir. Kendiliğin bütünleşmesi ise, annenin "tutma" kavramı ile karşılaşılı r, bu kavramla
çocuğuna sağladığı ortama bağlı olarak, anne- ise, annenin psikolojik tepkilerinin yenido ğan
çocuk ilişkisinin içinde gelişir. Çocuğun zaman üzerinde çok çe şitli etkiler b ırakabilece ğini ifa-
içinde bütünle şmiş bir algısımn olmas ı ve ken- de eder. Buna göre, her şeye bir taşkınlık ve he-
dilik duygusunu geli ştirebilmesi ise, annenin yecan gösterebilen yenido ğan bebeğin bu anksi-
ona sunduğu "kucaklayıcı ortam" sayesinde yetesinin kendisine bak ım veren ki şi tarafından
olur. Annenin çocukla ilgili bütünle şmiş tasa- yatıştırılması gerekmektedir. Annenin bu dö-

29
Bağlanma Kuramı ve Psikopatoloji
Tüzün, Sayar

nemde çocu ğun yanında olmaması kalıcı ve za- düşüncesiyle diğ er teorisyenlerden farkl ılaşan
rarl ı sonuçlar b ı rakabilecek bir durumdur. Anne biri olmuş tur. Sonuç olarak, Bowlby'nin teorisi-
"yeterince iyi" olmal ı , yani, çocu ğa gerçeklik il- ni takip edenlerin vurgusu ke şfin doğasınad ır
kesinin yansı tabilmeli, bunu yaparken de iç ve (10,11)
dış s ınırları belirleyebilmeli, çocu ğunun
gereksinimlerinin ne oldu ğunun farkı nda olmal ı Bowlby ve Klein
ve yaşadığı endişeleri yatıştırabilmelidir. Aksi
durumda, çocu ğun heyecanlar ı kaldırabileceğ i Klein, bebeğin içsel yaşantısını o güne kadar du-
düzeyin üstüne ç ıktığı nda, anne "kapsayan" gö- yulmamış yollarla tartış an ilk analisttir. Dürtü
revini yerine getiremezse, çocukta nevroza va- kuramını , Freud'un ölümünden sonra ciddi bir
ran psikopatolojilerin görülmesi olas ıdı r (11) biçimde ele alan say ılı kişiden biridir ve böyle
yaparak, sevgi ve nefret aras ındaki bağlantı ve
Çevreleyen annenin yaratt ığı bu uyumlu ortam- bu duyguların meydana getirdi ği iki değerliliğe
dan sonra ise, diğer aş amada çocuk kendisinde ilişkin Freud'un görü şlerini tekrar harekete ge-
iki uçlu duygular olu şturmaya ba şlayan, yani çirmi ştir. Klein, bebe ğin kurduğu ilk ilişkinin
aynı zaman diliminde hem sevilen, hem de nef- annenin memesi ile olduğuna inanır ve sevgi ve
ret edilen "nesnel anne" ile ili şki kurmaya baş- nefret duygularını n ilk aşamada buna yans ıtıldı-
lar. Annenin bu aş amadaki cevapları ise, çocu- ğını iddia eder. Buna göre çocu ğun yansıtma
a
ğun ileriki yaşam ı nda izlenebilir niteliktedir ve mekanizması ve sapkı n güçlerle fantezileri boz-
dikkat çekici bir nokta olarak, çok üstüne dü ş- ma gücü, ya şanan gerçekli ğe rağmen içselle şti-
me, ihmal kadar tehlikeli bir nokta olabilmekte- rilen annenin farkl ı olabileceğini, bu yolla bu
cy
dir, kendine tutunma, parçalanma, sahte benli- yolla gerçek ile fantezinin birbirinden ayr ılmış
ğin geli ş imi gibi savunmac ı davranışları n geli şi- olabilece ğini söyler (1 1)
mine neden olabilir. Sahte benlik bir savunma
yapılanmas ı olarak Winnicott' ın tanımı na göre, 1935 yılı nda ise, Klein, teorisine "depresif ko-
büyüklenmeci, yineleyen biçimde kendinden num" kavramını eklemi ştir. Klein' ın depresif
pe

memnun, yeterli vb. özelikleri ta şıdığını iddia pozisyonu, Winnicott' ın terminolojisinde, "ilgi
eden nitelikte olabilir ki, bu durum Winnicott'a basamağına" denk dü şer. Buna göre, Winni-
göre kendiliğ inden geliş en bir durum olmaktan cott' ı n terimleriyle "kapsayan anne" ve "nesnel
çok annenin ruhsal durumuna bir yan ıt olarak anne" bir araya gelir. Kapsayan olan ı , gerekti-
gelişmektedir (10,11) ğ ince kusurludur, çünkü bir anne mükemmel bir
şekilde daima duyarl ı olamaz, verdiği bakımda
Bowlby'nin tarif etti ği birinci anne Winnicott' ın zaman zaman kesilmeler, aksamalar olacakt ır.
çevreleyen anne tarifine denktir ve güvenli bir Çocuk buna nesnel anneye yönelmi ş öfke ve
temel sağlayan ki şidir. Tarif etti ğ i ikinci anne saldırganlıkla cevap verir. Anne yine de hayatta
ise, bebeğ in, güvenli bir ortam olu ştuktan sonra kalan olur ve çocu ğunu sevmeye devam eder, bu
keş ifsel oyuna girebildi ğ i anneye denktir. Win- yolla da dengeyi tekrar yap ılandırmış olur. Ço-
nicott' ın oyun teorisinde, annede bebekte bir cuk fark eder ki, anne onun üzülmesine izin ver-
tümgüçlülük duygusu yaratmaya yönelik bir mekle beraber, onu sevendir de. Klein' ın deyi-
empatik duyarl ı lık olduğ unu görürüz. Mesela, miyle çocuk bu noktada nefret etti ğini yok et-
bebek acıkı nca meme belirir, sanki orada bir si- mek isterken, kendisine bak ım vereni de koru-
hir vardı r. Ancak, Winnicott uzun süre bu mak çabas ındadı r ve depresif pozisyonu olu ştu-

30
Bağlanma Kuram ı ve Psikopatoloji Tüzün, Sayar

ran ruhsal bir acı içine girer. Bowlby için ise, iyi oluşmasında bebe ğin bazı davranışları özellikle
anne çocuğun agresif, şiddetli saldırılarına da- etkili olur. Bebeğ in, anne- babas ıyla iletişimde
yanabilendir, bu duygular d ışa vurulduğunda ve kullandığı ve hayatının ilk dokuz ay ında geli ş-
işlendiğinde anlaşmazlıklar başarılı bir şekilde tirdiği davranışlarına bağlanma davranışlar ı de-
çözüme kavu şur. Endişeli bağlanan ve güvenli nir. Emme, sokulma/uzanma, bak ış , gülümse-
bağlanman ın eksikliğini yaşayan çocuk ise, ç ı- me, ağlama bebeğin başlıca bağlanma davran ış-
kışı olmayan bir döngüye kap ılabilir, kendini larıdır ( 19).
kızgın hisseder ve zaman ından önce gerçekle şen
ayrılmadan dolayı bağlanma figürüne saldırmak Başarılı bir bağlanmaya katkı da bulunan diğer
isteyebilir. Bununla birlikte, misilleme korkusu etkenlere bak ıldığı nda ise, genel olarak şu özel-
nedeniyle buna cesaret edemez ya da ba ğlanma likler göze çarpar: Fennel ve ark. (1974) yaptik-
figürünü uzağa itemez. Böylelikle endi şe ve öf- ları bir deneyde iki anne grubundaki anne dav-
ke duygularını bastırmak zorunda kal ır, güven- ranışlarını incelemi ş ve şu sonuçları bulmuşlar-
sizlik algısı yükselir, ilgisizlik beklentisi artar. dı r: Birinci gruptakiler, bebeklerine do ğumdan
Duygusal ifadede yetersizlik olur. Özsayg ı sında sonraki ilk üç günde yo ğun etkile şime girmele-
azalma ile birlikte, yak ın ili şkilerde korkunç so- rine izin verilen annelerdi. İkinci gruptakiler ise,
runlar kendisini gösterebilir (2,11,15) bebeklerine do ğumda çok kı sa süre bakan ve bir
daha ancak kimlik saptama amac ıyla saatler
sonra bakan, sonra onları ancak her dört saatte
a
Bağlanmayı Etkileyen Faktörler ve Ba ğlan-
manın Psikopatolojisi bir yirmi dakikal ık emzirıne sırası nda görebilen
annelerdi. Bir ay ve bir y ıl sonra bebekleriyle er-
cy
Bağlanma süreciyle ilgilenen pek çok kuramc ı, kenden uzun süreli temas kurmu ş olan anneler
ki şinin erişkin hayatında diğer insanlarla kura- onlara daha bağlı görünüyordu'. Çocuklar ını on-
cağı ilişkilerin niteliğini ve insanlardan beklen- lardan ayırdıklar ında özlediklerini daha s ıklıkla
tilerini belirleyenin, bu ki şinin yaşamının erken belirtmi şlerdi ve onlar hakkı nda daha fazla ko-
dönemlerinde annesiyle kurdu ğu bağlanma iliş - nuş ma gereksinimi duyuyorlardı . Aynı anneler
pe

kisi olduğu kabul eder. Anne ve çocu ğun, özel- bebeklerin muayenesinde doktorlara kat ılmaya,
likle korku dolu duygulanı mlar ve stres alt ın- ağladıklarında onları yatıştı rmaya ve onlarla ko-
dayken birbirlerine sa ğladıkları rahatlık ve des- nuşmaya eğilim gösterdiler (8).
tek bağlanmayı oluşturur. Bağlanma, her iki ta-
rafın da birbirlerinin gereksinimlerini kar şıla- Ana babalar da bebekleriyle etkile şimlerinde bi-
masına bağlı olarak geli şen bir süreç oldu ğu için reysel farkl ılı klar gösterir. Stern ve ark. (1973),
iki taraflı bir ilişkidir. Yenido ğan bebeğin, yaşa- bebekleri bir ya şı ndayken en iyi uyumu göste-
mını sürdürmeye yönelik olarak beslenme, te- ren iyi uyumlu annelerin kiş iliklerinde farkl ılaş-
mizlenmek, ısınmak, korunmak gibi baz ı temel malar olabileceğ ini, ancak ortak noktalar ın ı so-
gereksinimleri vard ır ve bu gereksinimlerinin rumluluklarına yaklaşım tarzları olduğunu bul-
karşılanmas ı için bir bakıcıya muhtaçtır. Çocu- muş lar, bu anneler çocuk merkezli olmaya e ği-
ğa bakan ki şi ise, anne - baba ya da bak ıcı- bu- lim gösteriyor ve duygusal olarak da bebekleriy-
nu yalnızca bir görev olarak alg ılamakla kal- le ilgili görünüyorlardı . Çocuk odaklı bakım,
maz, bu eylemlerden mutluluk ve tatmin de sa ğ- ana-babaları n uygun eyleme karar verirken be-
larlar. Bu etkile şim de onların aras ındaki bağı beklerinden aldıkları ipuçlarına güvendikleri da-
giderek güçlendirir. Ancak, bu ba ğlanmanın ha kendiliğ inden olmaya yönelik bak ımdır.

31
Bağlanma Kuram ı ve Psikopatoloji
Tüzün, Sayar

Ana-baba odaklı bakım da, yeti şkinlerin gerek- bilir. Reddedilme her çocuğ u etkiler, ama ne ka-
sinmelerine ve programlar ı na ve bazen de "yet- dar etkileyece ği çocuğ un duruma olan tepkisine
kin" ana baba olma ve "yetkin" bir çocu ğa sahip bağlıdır. Bir çocuk davran ış sorunları ve alın-
olma zorlamaları nı içeren bir ebeveyn tutumu- ganlık geliştirebilir, bir başkası diğer ebeveyni
dur (8,12). ile güçlü bir ili şki kurmayı deneyerek durumu
dengeleyebilir (13,14)
Bağ lanma sürecini olumsuz etkileyebilecek et-
kenler ise şöyle tanı mlanabilir: Anne babalar ile Ancak, nedeni her ne olursa olsun, anne-bebek
çocuk aras ındaki ili ş kiyi tehdit edebilecek fak- bağlanmas ında yaşanan kesilmeler ve aksamalar
törlerden birisi a şırı ağlamadır. Robinson ve bebeğin hem içinde bulundu ğu dönemde, hem
Moss (1970), gebeliğ i sırasından Çocuğ unun do- de sonraki yaşantısı nda bazı psikolojik zorlan-
ğumunu co ş kuyla bekleyen genç bir anneyi an- malar ya şamas ı na, kimi zamanda psikopatoloji
latır. Ancak, ilk ay ında aşırı ağlayan ve kucağ a tablolarının ortaya ç ıkmas ına neden olabilmek-
alı nmaya tepki göstermeyen bu bebek, daha tedir. Çocukluk döneminde ya şanan ruhsal ra-
sonra ise gülümsemede ve göz temas ı kurmada hatsızlıklar, genel olarak üç başlı k altında topla-
geç kalmıştı ve ilerlemesi genel olarak yava ştı , nı r ki, bunlar; bebeklik depresyonu, ayr ılma bu-
bakı m istekleri ise sürekliydi. Üç ay ın sonunda naltıs ı bozukluğu ve tepkisel bağ lanma bozuklu-
anne engellendi ğini, sevilmedi ğ ini, uygun olma- ğudur.
dığını hissetmi ş ve annenin bebeğ ini reddetti ği
a
görülmüştü. Benzer ş ekilde, Bell ve Ainsworth Bebeklik depresyonu: Anne-bebek ili şkisinin
(1972), bir ara ştı rmada bebeklerin anneleri a ğla- kı sa ya da uzun süreli kesilmesine ba ğlı olarak
cy
dıklarına aldırmadıkları zaman daha fazla ağ la- iki önemli hastal ı k tablosu halinde tammlan-
dıklarını bildirmektedir. Bebekleri a şırı ağladık- maktadır, kısa süreli anne yoksunlu ğu (anaklitik
larında anneler onlar ı bırakmayı tercih ediyor ve depresyon) ve uzun süreli anne yoksunlu ğu (psi-
onlara aldırmı yor görünüyorlard ı . Böylece, an- ş ik hospitalizasyon). Sptiz'in yapt ığı yaka çalış-
nelerin bebeklerini yat ıştırma çabalarını n yarar- maları yla gündeme gelen bu sendromlarda has-
pe

siz göründüğü bir kıs ırdöngü ortaya ç ıkmış , an- taneye de ğiş ik süreler için yatan, bu süre içeri-
neler bakı mlarını geri çekmi şlerdi. Daha fazla sinde annesi ile görüş meyen ve hastaneye ilk
ağ lama annenin daha fazla geri çekilmesine ne- yatış ve anneden ilk ayrı lma sürecinde ruhsal
den oluyor gibi görünüyordu. Baz ı bebekler ise yönden gayet sağlı klı olan, neş eli, güler yüzlü,
olağandışı davran ış lar gösterir, ana babalar ise çevresindeki uyaranlara ve insanlara kar şı ilgili,
ipuçlarını n yorumlamayı ya da bu davran ışlar iştahı yerinde, kilosu normal olan çocuklara ait
karşıs ında soğukkanl ılıklarını korumay ı son de- video kayıtları vardır. Kayı tlar zaman içinde de
rece güç bulabilirler. Bebekteki bu davran ışlar devam etmi ş ve anneden ayrılık süreci uzadıkça
ana baba-bebek ili şkisinin bozulmas ına neden (bir hafta, bir ay, üç ay gibi) bebeklerin hem
olabilir. Bir ba şka nokta, ana babalar ın, görü- ruhsal, hem de davran ışsal alanda kayıplar ya şa-
nümlerini bozan ciddi bedensel kusurlar ı olan maya başladığını gözlemlemi şlerdir. Bu çocuk-
bebeklerle ba şa çıkamaması dır. Çoğ u zaman, lar giderek çevresindeki uyaranlara daha az tep-
onları terk etmekten, yaln ızca çok az bak ım ver- ki vermeye baş lamakta, onlarla ilgilenen insan-
meye kadar deği ş ik yollarla bebeklerini redde- ları umursamamakta, ne şeli, güler yüzlü halleri-
debilirler. Ebeveynin bebe ğ i reddetmesi beden- nin yerini küskün bir tav ır almakta, giderek kilo
sel kusurlar d ışında baş ka nedenlerle de görüle- kaybını n ve yeti yitiminin de ba şladığı bir süre-

32
Bağlanma Kuram ı ve Psikopatoloji Tüzün, Sayar

cin içine girilmektedir (1,11) çocuklarda çok yo ğun yaşanması , bazılarında


ise bu tablonun görülmeyi şi ise anne-bebek ba-
A) K ısa Süreli Anne Yoksunlu ğu: Annenin üç ğının güçlü ya da zay ıf olması yla ilgilidir. (1,4)
ay içinde geri dönmesi ile belirtilerde olumlu
geri dönmelerin yaşanabildi ği hastalık tablosu- B) Uzun Süreli Anne Yoksunlu ğu (yuva hasta-
nu tanımlamaktadır. lığı, psiş ik hospitalizasyon); yaşamının ilk yıl-
larında aileden ayrı lan ve bakı m evlerine verilen
Çocuk anneden ya da bak ım verenden ilk ayrıl- çocuklarda görülen bir sendromdur. Buradaki
dığında uzun süreli ve şiddetli ağlamalar göste- tek neden anne yoksunlu ğ udur. Anne ya da an-
rir, kesilen ağlama nöbeti yanına bir yabancının ne yerine geçen bir yeti şkinle kurulan birebir
gelmesi ile tekrar ba şlar. Sustuklarında yüzle- iliş kiden yoksun olan çocuk duyusal ve duygu-
rinde yorgun ve küskün bir ifadenin varl ığı be- sal gelişim olanağı ndan da yoksun kalmaktad ır.
lirgindir. "Protesto dönemi" olarak adland ırılan Bu çocuklar; genel olarak uyaranlara güç ve geç
bu dönemi, yemenin giderek azald ığı, kilo kay- cevap verirler, çevreye kar şı ilgileri oldukça
bının başladığı , fiziksel gelişiminin yavaşladığı , azalmıştır. Oturdukları yerde sallanma, çi ğner
kurma ve ishal gibi şikayetlerin görülebildiği gibi yapma benzeri kal ıplaşmış hareketleri var-
dönem izler. Annenin yokluğunun 2. veya 3. dır, bunlar çocu ğ un kendini uyarmak için yapt ı-
haftas ında durgunluk baş lar ki, bu dönem "dep- ğı hareketlerdir. Ayr ı ca parmak emme, sallanma
resif dönem" olarak adland ırılır. Eğer iki ay içe- gibi bedensel haz kaynaklar ına s ık başvururlar.
a
risinde anne dönmezse çocuktaki duygusal tep- İleri durumlarda yalanc ı zekâ gerilikleri görülür
kiler giderek k ısıtlı hale gelir ve donuk bir hal ve çoğu zaman kalıcı olmaktadır. İlk yaşlarda
cy
alır. Uyaranlara kar şı ilgisizliğin de olduğu bu yuvaya verilen çocuklar 3-4 ya şlarında tekrar
dönem "içe kapanim dönemi" olarak adland ırı- evlerine dönseler bile zekâlar ı normale dönme-
lı r. Annenin üç ay içinde dönmesiyle bebekte yebilir. Bu çocuklara verilen beslenme ve bak ım
belirtiler giderek azal ır. Ancak, Bowlby bu ev- koşulları ne kadar iyi olursa olsun ölüm ve has-
renin anneye kar şı iki değ erli (ambivalan) hisle- talanma oranlar ı ebeveynleriyle yaş ayan çocuk-
lara göre yüksek bulunmaktad ır. Ek olarak, yü-
pe

ri içerdiğini düşünmüştür, çünkü çocuk anneyi


istemektedir, ancak kendisini terk etti ği için ona rüme, konuş ma ve tuvalet e ğitimleri geridir.
öfke duymaktadır. Anne döndü ğü zaman, ilgisi- Boyları ve kiloları kronolojik yaşları nın altında-
ni kesmiş evrede olan çocuk reddedici davran ış dır ( 1 ).
gösterir. Anne unutulmam ıştır fakat terk edildi-
ğinden dolayı anneye öfke duyar ve yeniden bu- Kı sa süreli ve uzun süreli anne yoksunlu ğu sen-
nu yaşayacağı m korkusunu duyar. Bu çocukla- dromları DSM-IV'te tan ımlanmamaktad ır. Da-
rın bazıları yeti şkinlik dönemlerinde; duygusal ha önce DSM-III'te ise, reaktif ba ğlanma bo-
ilişki oluşturmakta s ınırlı, az veya hiç duygula- zukluğ u (attachment disorder) ba şlığı altında sı-
namama ve duygusal çekilme ile karakterize nıflandırılmışt ır ( 1 ).
duygusuz kişilikler geliştirebilir. Üç ay ı geçen
anne yoksunluğ unda ise belirtilerde geri dönü ş- Bebeklerde bu tür ruhsal problemlerin yan ı sıra
ler olmas ı beklenmez ve iyile şme gerçekle şmez. duygusal ve zihinsel geli şimlerinin incelenmesi
Altı aydan küçük olan çocuklarda anaklitik dep- için çeş itli gözlem grupları oluşturulmaktad ır.
resyonun görülmeyi şi anne-çocuk ili şkisinin he- Türkiye'de de aktif olarak çal ışmalarını sürdü-
nüz yerle şmemiş olmasıyla ilişkilendirilir, bazı ren bu gruplar ın temel i şleyişi, gözlemcinin be-

33
Bağlanma Kuram ı ve Psikopatoloji
Tüzün, Sayar

beği doğal ev ortam ı nda gözlemlemesi ve bu şeye karşı tepkilidirler. Dışarı da bir yerde gece
gözlemlerin tart ışıldığı grup oturumları na katıl- kalamazlar, tek ba şı na odada oturamazlar. "ya-
ması ş eklinde iki bölümden olu şmaktadır. Göz- pışkan" davran ışlar gösterirler ve ba ğlandıkları
lemci, daha önceden belirlenen aileyi bebe ğin kiş iyi "gölge" gibi takip ederler. Uykular ı çoğu
doğ umundan iki ya şı na dek düzenli olarak haf- zaman problemlidir, uyku zaman ı zorlanır, uyu-
tada bir kez, bir saat süreyle ziyaret eder. Bu yana kadar yan ında birisinin kalmas ını isterler.
gözlem, bebeğin doğ umundan sonra ev ortam ın- Yataklarını odas ının kapısına göre ayarlayabilir,
daki fiziksel ve duygusal geli ş iminin ve ailesi ebeveynlerinin odas ına girmesi engellenmi şse,
ile kurduğu iliş kilerin gözlenmesini içerir. Daha kapını n önünde uyumayı deneyebilirler. Korku-
sonra yapı lan gözlemler grup içerisinde tart ışı- larını yans ı tan felaket içerikli rüyalar görebilir-
lır. Bu tartışmaları n klinik düzeyde pek çok ya- ler. Ayrılık zamanı geldiğinde ya da bunun bek-
rar vardı r; gözlemci bir yandan bebe ğin sözel lentisi içinde oldukları nda, karın ağrısı, baş ağ-
olmayan -ço ğunlukla oyuna dayalı - davranışla- rısı, mide bulantı sı , çarpıntı , halsizlik, baş dön-
rını anlamlandırabilme yetisini geli ştirirken, di- mesi gibi bedensel yak ınmalarda art ış gösterebi-
ğer yandan konu şamayan çocu ğun anlaşılmasın ı lirler (1,4,9)
da sağlar ( 20 ). Türkiye'de bu çal ışma İstanbul
Üniversitesi Geli ş im Psikolojisi Anabilim Da- Ayrı lma anksiyetesi bozuklu ğu sebebiyle okul
lı 'nda "Bebek ve Aile Gözlemleri — Boylamsal reddi dahil okula devam etme ili şkili problemler
Proje" adı altı nda yürütülmektedir. Ayr ıca, yine
a s ıklıkla kliniğe gelen durumdur. Aslı nda, okula
bazı özel psikoloji merkezlerinde de "Tavistock devam etme konusunda çocu ğun gösterdi ği ka-
Modeli"ni kullanan bebek gözlem gruplar ı var- rarlılık onun kronik hale gelmi ş olan stresle ba-
cy
dır. şa çı kabilme yetisinin de bir göstergesidir. Oku-
la ilk başlanı lan dönemde çocukları n % 80'inde
Ayrı lma Anksiyetesi Bozuklu ğu: DSM-IV'te çeş itli derecelerde okula uyum güçlü ğü gözlen-
"Bebeklik, Çocukluk veya Ergenli ğin Diğer Bo- mektedir. 6-8 yaş aras ı çocuklarda, tek çocuk
zuklukları" başlığı altında tan ımlanmakta olan olanlarda ve ebeveynlerine a şırı bağımlı olan
bu bozukluk, genellikle 1-3 ya şları arasındaki
pe

çocuklarda bu belirtiler daha s ık görülmektedir.


çocuklarda s ıklı kla görülen bir durumdur. An- Çocuk birden bire okula gitmek istemeyebilir,
cak, bu korkuların çoğu rahats ızlık düzeyinde ailenin onu zorlamas ı ise çocukta panik duygu-
olmayıp çocuğun sosyal ili şkileri geniş ledikçe sunun artmas ına neden olur. Çocuk bulant ı , kus-
sönen bir yapıdadı r fakat ayr ılma bunaltısındaki ura, karın ağrısı gibi belirtiler geli ştirebilir. Bazı
ş iddet ve süreklilik çocu ğ un uyumunu bozacak çocuklar ı srarlar sonucu okula gitseler bile yol-
seviyelere de ç ıkabilir. Bağlandıkları kişiden dan geri dönebilirler ya da okuldan kaçmaya ça-
ayrıldıkları nda kendilerinin ya da ba ğlandıklar ı lış abilirler. Okul fobisinin başlangıcı kimi za-
kişilerin başları na kötü bir şey gelece ğine ilişkin man çok belirgin değ ildir. Çocukta i ştahın azal-
sürekli ve aşırı bir kaygı yaş arlar. Bu bozuklu ğu ması , okula karşı ilginin kaybolması, ödevlerini
olan çocuklarda kaybolmaktan, ebeveynlerine yapmak istememesi gibi belirtiler ba şlar, uyku-
bir daha kavu ş amamaktan korkmak gibi belirti- ları düzensizle şebilir ve sonunda bir gün okula
ler görülür. Tek ba şı na bir yere gitmek ya da ev- gitmek istemediğ ini söyler. Nedeni soruldu ğun-
den uzaklaş mak istemezler, zorunlu kald ıkların- da okula, öğretmenine ya da arkada şlarına dair
da huysuzlaşı rlar. Okula gitmek, kampa kat ıl- ş ikâyetler iletebilirler ancak bunlar ço ğu zaman
mak gibi evden uzakla şmasına neden olan her gerçek nedenlere i şaret etmez. Bu çocuklar ev-

34
Bağlanma Kuramı ve Psikopatoloji Tüzün, Sayar

lerinde genelde rahattırlar ancak çok şiddetli va- ma, tartışma ve cezaland ırmaya rağmen okula
kalarda ev içinde bile huzursuz olduklar ı gözle- gitmeyi reddetme görülebilen durumlard ır.
nebilir. Okul korkusunun görünen nedenleri ne Okula gitmek için evden ayr ılma vakti geldiğin-
olursa olsun temel neden anneden ayr ılma kor- de ise, aşırı anksiyetenin ve panik bulgularının
kusudur ve bu bir aile nevrozuna i şaret etmekte- gözlenmesi olasıdır, bedensel yak ınmalar öne
dir. Aile bireylerinin birbirine bağlı ve bağımlı sürebilir. Çocuk s ıklıkla okulda duramaz, bazen
olduğu bir yapılanma söz konusudur, biri öteki- de yarı yolda geri döner. Anne-baba çocu ğu
ne veya kendisine bir şey olacağı korkusu yaşar. okula götürdü ğü zaman, ayrılık anı dramatik bir
Beş temel aile etkile şimi en sık görülenlerdir tabloya benzeyebilir. Erkek ve k ız çocuklar ay-
(1,4) ; rılma anksiyetesinden e şit oranda etkilenmekle
a) Anne- baba çocuğa okulda bir şey olacak beraber ergenlik öncesi ayr ılma belirtileri kız-
diye korkmaktad ır. larda daha s ık gözlenmektedir. Ayr ıca, bu ço-
b) Anne ya da baba kronik anksiyeteden ya- cuklarda saptanan bir di ğer özellik okula devam
kınmakta ve kendilerine bir şey olacağın- etmek için ortalama zekâ seviyesi (IQ) kontrol
dan korkmaktadırlar. gruplarıyla eş it veya beklenenden daha iyi ol-
c) Anne-baba genel tutumlar ında çocu ğun masıdı r. Okul fobisi sosyoekonomik düzeyi orta
kendilerine bağlı ve bağımlı kalmasını iste- seviyede olan ailelerde daha çok görülmektedir.
mekte ve desteklemektedir. Bu çocukları n annelerinin 1/5'i bir psikiyatrik
bozukluğa sahip olduğu bulunmuştur. Ebeveyn-
a
d) Çocuk kendi yoklu ğunda anne ya da baba-
sına bir şey olacağından ya da kendisini b ı- ler endi ş eli veya depresif özellikler göstermek-
rakıp gideceğinden korkmaktadır. tedir. Küçük çocuklarda s ıklıkla akut başlangıç-
cy
e) Çocuk anne ve babas ının yokluğunda ken- lı olur. Fakat daha büyük çocuk ve ergenlerde
disine bir şey olacağı korkusundadır (1). başlangıcı daha gizildir. Ayrılma anksiyete bo-
zukluğunun en sık rastlandığı grup, ergenlik ön-
Okul korkusu geliştiren çocukların kişilik özel- cesi-erinlik dönemi çocuklar ıdır. Kaza, hastal ık
liklerine bakıldığında ise, bunların daha çok us- veya ameliyat geçirme, kamp veya okul için ilk
pe

lu, uyumlu diye bilinen, ba şarı kaygılı , onay kez evden ayrılma, okul arkadaşının gidişi veya
bekleyen, ailesine bağımlı çocuklar oldu ğu gö- kaybı, çocuğun bağlı olduğu akrabaların hastalı-
rülmektedir. Genelde strese neden olabilen bir ğı veya ölümü tetikleyici nitelik gösterebilir,
etken hastalığı başlatır (ailede hastal ık, sos- olaylar çocukta tehdit olu şturur ve endi şenin
yoekonomik kriz, kay ıp, göç, kardeş doğumu açığa çıkmas ını kolaylaştırır. Ev dışındaki arka-
vb.) ( 1 ). Okul fobisinde iki ana e ğilim karşılıklı daş grup aktivitelerine katılımı nda azalma tipik
rol oynar; olarak görülen bir özelliktir. Çocuk annesine ya-
1. Okul ile ilişkili kaçınma davranışları. pışabilir, onu kontrol etmeye çal ışabilir, diren-
2. Rahat ve güvenli ği sağlayacak durumları gen ve kavgac ı bir tutum sergileyebilir. Bu ya ş
aktif olarak arama (4), grubunun klinik incelemelerinde, depresif belir-
tiler, baz ı davranış problemleri veya ender
Okul fobisi farkl ı biçimlerde ortaya ç ıkabilir, ta- olarak bir psikotik hastal ık görülebilmektedir.
nınmas ını kolaylaştırmak amacı ile verilebile- Belirtileri, i ştahsızlık, bulantı, kusma, bayılma,
cek bilgiler ise şunlardır: Çocuk okula gitmeden baş ağrısı , karın ağrısı, anlaşılmaz halsizlik, is-
öncesi nedensiz şikâyetler öne sürebilir, okula hal, vücut ağrıları ve taşikardi gibi somatik şikâ-
gitmeye karşı isteksizlik, gitmemek için yalvar- yetlerle gölgelenebilir. Şikayetler okul öncesi

35
Bağlanma Kurami ve Psikopatoloji Tüzün, Sayar

veya okulda ba ş layabilir. Fakat eve gelmesini gun seçici ba ğlanmalar görülmez ve bunlar ın
ardı ndan belirtileri çabuk iyile şir
( 4 ). yerine belirli da ğınık bağlanmaların varlığı dik-
kat çekicidir. Örne ğin çocuk görece yabanc ı ol-
Çocuk okul korkusu ço ğunlukla sinirli bir öğret- duğu ki şilere karşı bir yakınlık gösterebilir
men, sınavda ba şarısızlı k korkusu, kendisine ve/veya bağlanacağı kişilerin seçimini "geli şi-
kötü davranan bir arkada ştan korku gibi yüzey- güzel" yapabilir. Bozuklu ğun nedenleri aras ında
deki bir nedenle aç ıklamaya çal ışabilir. Bunlar çocuğa patolojik bir bakımın verilmiş olması
kimi zaman da doğruluk payı na sahiptir. Ancak, önemli rol oynar. Buna göre; çocu ğun rahatının
unutulmamas ı gerekir ki, genelde bu korkunun sağlanmas ı , teşvik edilmesi ve sevgi gösterilme-
kökeninde, duygusal ili şki kurduğ u kimselerin si gibi temel duygusal gereksinimleri sürekli
veya kendisinin ba şına bir ş ey gelmesinde ve görmezlikten gelinmesi ve/veya çocu ğun temel
böylece kendisi için çok önemli bu ki şiden ay- fiziksel gereksinimlerinin sürekli görmezlikten
rılma korkusu vard ır. gelinmesi ya da kal ıcı bir bağlanmanın oluşma-
sını önler şekilde birincil bakım verenin sık sık
Korku duygusu gerçekte bir ayr ılma anksiyete- değiş mesi gibi faktörler etkili olabilmektedir. ( 9 ).

sidir. Okul çocu ğ u veya ergen, içinde bulundu-


ğ u durumda, normalde 24 ayl ık bebeklerin kor- Yeti şkin yaşamına bakıldığında ise, özellikle
kusunu yaşamaktad ır. Okul fobisinin sağaltımı depresyonun, agorafobinin ve s ınır kişilik bo-
sıras ında çocuk okula gitmedi ğinden dolayı suç-
a zukluğunun ayrılma anksiyetesi ile yakın ilişki-
lanmamal ıdır. Çocu ğun güveni kazan ıldıktan si vardır. Freud'un 1917'de melankoli ile kay ıp
sonra ona okula gitmesi gerekti ği, okula gitme- aras ındaki ilişkiye yaptığı yorumlar daha sonra
cy
diğ i takdirde zamanla derslerinden geri kalma araştırmalar tarafından doğrulanmıştır. Depres-
korkusunun da eklenece ği anlatılmalıdır. Ço- yon ile çocukluk dönemi kay ıpları aras ında kur-
cuklarda davran ış ve oyun terapileri etkili olur- duğu bağlantı üzerinde tart ışmaya meyil verme-
ken ailelerle de kronik anksiyete, ba ğlılık ve ba- yecek şekilde doğrulamıştır. Kanıtlara dayanıla-
ğımlılık problemlerinin çal ışılması etkili sonuç- rak söylenebilir ki, annenin erken dönem kayb ı ,
pe

lar vermektedir (1,4) özellikle buna ilgisizlik ya da bakımda aksama-


lar eşlik ediyorsa, ki şi yetişkin yaşamında zor-
Bebeklik ya da Küçük Çocukluk Döneminin luklarla karşılaştığı nda depresyona çok daha
Tepkisel Bağ lanma Bozuklu ğu: Bu bozuklu ğun açık hale geliyor. Harris ve Bifulco (1991), an-
genel özellikleri; 5 yaşı ndan önce başlamas ı ve nelerinin çocukluk döneminde kaybetmi ş bir
çocuğun geli şimine uygun olmayan bir şekilde grup kadınla yaptıkları çalışmada sosyolojik ve
uygunsuz toplumsal ili şkiler kurmas ıdır. Top- psikolojik değişkenleri incelemi ş ve tahmin
lumsal etkile şimlerde ve iliş ki kurmada yeter- edildiği üzere depresyon oranlar ını (üç kadından
sizlik göze çarpan bir özelliktir, bu durumda ço- biri) bu kaybı yaşamayan kadınlara göre (on ka-
cuk rahatlatılma çabaları na direnç gösterebilir, dından biri) daha yüksek bulmu şlardır. Agora-
kaç ıngan bir tav ır ya da donuk bir uyanıkl ılık fobide ise, Bowlby teorisini endi şeli bağlanma
sergileyebilir. Eğer bir bakı m evindeyse, bak ım üzerine oturtur. Agorafobiyi, okul fobisine ben-
evine kar şı karışık duygulanımlar göstermesi zer görür, o da ayrı lma anksiyetesinin bir çe şidi-
olasıdır ( 9 ).
dir. Kontrol gruplarıyla karşılaştırıldıklarında
agorafobiklerin çocukluk döneminde aile uyu ş-
Öte yandan bu bozuklu ğa sahip çocuklarda uy- mazlıklarının sıklığının arttığına ilişkin kanıtlar

36
Tüzün, Sayar
Bağlanma Kuramı ve Psikopatoloji

aktarmaktadır. Hastalığın üç olas ı model üzeri- Deneysel çal ışmalar bu hastalar ın, çocuklukla-
ne oturdu ğ unu söyler; anne çocuk aras ındaki rı nda yüksek seviyede duygusal ihmal ve örse-
roller tersine dönmü ş olabilir, hasta annesiyle lenmeye maruz kaldıklar ını göstermektedir. Ör-
ayrı yken, annesine kötü bir şey olacağından neğ in, Bryer (1987) S ınır Kişilik Bozuklu ğu ta-
korkabilir ya da tersi biçimde anne korumas ın- nı sı yla yatmakta olan hastalar ın %86's ında cin-
dan yoksun oldu ğu durumda kendi başına kötü sel istismar öyküsü bulmu ştur. Bu oran diğ er ya-
bir şey geleceğinden korkabilir (2,16) tan psikiyatrik hastalarda % 21'dir. Herman' ın
yaptığı bir araştırmaya göre ise, ayaktan tedavi
Fobik bozukluklarda teorinin ve tedavinin mer- gören sınır kişilik bozukluğ u hastalarının %
kezinde, ac ı dolu duyguların ve korkutucu dene- 81'nin aile için şiddete tanıklı k ettiğini, bu ora-
yimlerin bastırıldığı ve yüzle şmek yerine ki şinin nının ayaktan tedavi gören di ğer psikiyatrik has-
onlardan kaçındığı fikri vardır. Bowlby'nin var- talarda ise, % 51 oldu ğunu bulmuş tur. Bu yolla
sayımına göre; büyük olas ılıkla fobik yeti şkin- örselenmeye maruz kalanlar ın olay s ırasında
ler, ilk olarak örselenmeye maruz kalm ışlardır; yaşlarının altıdan küçük oldu ğu durumlar sınır
bunlar ebeveynin intihar giri şimine tanıklık et- kişilik bozukluğ unda % 51 'ken, di ğer tanılarda
mek, cinsel kötüye kullanım ın mağduru olmak % 13'tür (2,17) .
gibi olaylar olabilir. Sonras ında da s ıklıkla özel-
likle cinsel kötüye kullanımlarda olduğu gibi Bu hastalarla yap ı lan psikanalitik çal ışmalar,
"unutmayı" tercih eder. Çocu ğu endi şeli yapan aktarım-karşı aktarım ilişkisinde sıklıkla mey-
a
olaylar, çocu ğun onunla yüzleşmesini ve üste- dana gelen yans ıtmalı özdeş im süreçlerinin öne-
sinden gelmesini sağ layacak olan zihinsel şema- mini vurgular. Terapist, hastan ın duyguları için
cy
larla bağlantıland ırılmaz. Yeti şkinlerde de bi- bir hazne olarak kullan ı labilir ve bu yolla, has-
reysel deneyimler şok edici ya da kafa kar ıştırı- tanı n öfke, konfüzyon, korku ve i ğrenme duygu-
cı olduğunda, genellikle pani ğin belirtilerine ları ile doldurulabilir, bu durum deneyimsiz te-
odaklanılır fakat neyin onlar ı sarstığına odakla- rapistler için beklenmediktir ve tolere edilmesi
nı lmaz. Böyle durumlarda ise, bili şsel terapinin zordur. Ayrı ca, hasta terapide oldukça somut
korkulan uyarana maruz kalmay ı gerektirme- yolu kullanabilir ve terapistine büyük ölçüde ba-
pe

yen, keş ifsel formu desteklenmektedir. Bu terapi ğımlı hale gelebilir. "Kurtar ıcı nesnesiyle" bü-
kişiyi kendini keş fetmeye yüreklendirirken, duy- tünleşme halinde olabilece ği durumlar ararken, di-
gulann ve ilişkilerin de uyanmas ını ve böylece an- ğ er zamanlarda sadistik ve reddedici olabilir. (2).
lamlı bir yolla birbirine bağ lanmasını Sağlar (2).
Bu hastalara bağ lanma teorisi aç ı sından bakıldı-
S ınır kişilik bozukluğu ise, ayrılma endişesiyle ğında, konuya iliş kin iki neden göze çarpar; bi-
yakın bağlantılı konulardan bir tanesidir. S ınır ki- rincisi sınır yapı larda son derece özgül olan ba ğ-
şilik bozuklu ğu genel olarak şu belirtilerle tanim- lanmadaki bocalamalarla ilgilidir. Bu soru aile
lanır: Dengesiz ki şiler arası ilişkiler, idealize et- ve/veya e şleriyle olan yıkıcı ilişkilerinde neden
me ve bölme mekanizmalar aras ındaki sert ge- ısrar edici olduğ u sorusuyla da ili şkilidir. Bu
çiş ler, dengesiz duygu durum, kendine zarar ver- noktada telden anne taraf ı ndan büyütülen rhesus
meye yönelik davran ışlar (kas ıtlı kendine zarar maymunları nda görülen bir tak ım davranışları
verme, madde kötüye kullan ımı), öfke patlamala- anımsamak yardımcı olacaktır. Fiziksel travma-
r, amaçlar, arkada şlı klar ve cinsel yönelimde ka- ya maruz kalan maymunlar, örselenmeye neden
rars ızlık, boşluk ve can s ıkıntısı duyguları (2). olan objeye daha s ıkı tutunuyordu. Ba ğlanma

37
Bağlanma Kuram ı ve Psikopa ıoloji
Tüzün, Sayar

teorisine göre, korkmu ş bir çocuk bağ lanma fi- bilir ve bir önceki yakla şım bir yanı lsama gibi
gürünü arayacakt ır ve eğ er negatif bir döngüde görünebilir. Terapist kendini, kilitlenmi ş, "felç
bağ lanma nesnesi aynı zamanda travma nesnesi olmuş " gibi hissedebilir, görünü şe göre hasta
ise, travma, daha fazla travma tarafindan güven- için bir değeri olmadığını düşünebilir ve eğer il-
lik arayışına yol gösterecektir. (2). gisini kesmeyi denerse a şırı dirençle karşılaş abi-
lir. Terapistin burada as ıl yapmas ı gereken, tu-
İkinci olarak, s ınır yapılar ın kavramlaştırmasına tarl ı kalmaktır; hastan ın duygusal deği şimlerine
göze çarpan öneri Fonagy'nindir (1991). S ınır karşı , güvenilir, sorumlu ve dengede kalmak,
deneyimi, kendisinin zihinselle ş tirme (mentali- sıklı kla hemen göze çarpan yollarla yap ılan sa-
sation) kapasitesi olarak adland ırdığı terimlerle mimiliğin cezalandırıc ı ve travmatik deneyimle-
anlatır. S ını r hastalarda bu kapasitenin eksik ol- rinin tekrarı için bilinçsiz baskı larına karşı uya-
duğ unu söyler. Bununla demek istedi ği, bu has- nık olmaktır (2).
taların kendilerinin ya da di ğ erlerinin (özellikle
duygularla ilişkili olanları n) yeterli içsel temsil- Zihinselle ş tirmenin veya sembolizasyonun her-
lerine sahip olmad ığıdı r. Benzer bir fikir, Ma- hangi bir kanıtı, kırılgan ve gelip geçici olmak-
in 'nin "metakognisyon" dü ş üncesinde vard ır, la beraber, umut verici bir i şaret olarak al ınma-
düş ünme üzerine dü ş ünebilme, düş ünceye yan- lıdır. Bu de ğiş ik biçimler alabilir; oturumdaki
sıyabilme yetene ğ ini kasteder. Bu noktada anla- komiklik, bir ş iir ya da rüya anlatma, kendinin
tı lmak istenen ise, çocu ğ un tolere demedi ği he- ya da diğ erlerinin farkındalığı na dair kan ıt, spor
a
yecan ve ac ılarını n bağlandığı kişiyle yansı tma- ya da hobi gibi d ışarı ya yönelik ilgiler vb. hepsi
lı özdeş ime gitmesine yol açabilece ğidir. Çocuk araştı rma için yeni olu ş an bir kapasitenin ba ş-
için, istismarcı ebeveyn donuk bir tetiktelik ile
cy
langıcını gösterir bu ruhsal dünyada ve terapide
yapışı lan, tutunuland ır (2,18) güvenli temelin olu şmakta oldu ğuna işaret eder.
Tutarl ılı k esas olmakla beraber, terapistin öznel-
Bowlbiyen bak ış açısı , S ınır Kiş ilik Bozukluğu liğine bağlı olarak şiddetli aktarımsal baskının
(SKB) tedavisi için birkaç sakl ı anlamı barındır- altında hataların olması kaçınılmazd ır. Eğer uy-
maktadır. Hasta öncelikle güvenli ba ğlanman ın gun olan ele al ını rsa, bunlar hastan ın erken dö-
pe

eksikliğini yaşar. Aşırı uçlarında, karars ız ya da nem kayıpların ı ve travmasını tekrar ya şamasına
kaçıngan bağ lanma olas ıdı r. Hasta, geçmi şte ya- fırsat sağ layabilir. Winnicott, tümgüçlü terapist-
kın iliş kilerinin gerektirdi ğ i örselenmesine kar şı lere de şunu hatırlatı r: "Biz hastalar ımıza kusur-
bir savunma olarak terapide herhangi bir duygu- larla yard ım edeceğ iz.". Son olarak, bu hastalar-
sal iliş kiyi kabul etmeye kar şı direnir, terapisti la çalış an terapistlerin yapmas ı gereken belki de
de rahats ı z eden bir duygu içinde b ırakı r. Seçe- en önemli ş ey, bu hastalardaki ba ğlanma yönün-
nek olarak, hasta de ğerli yaşamı için, terapiye deki geliş imlerin asla küçümsenmemesi gerekti-
yap ış abilir ve terapisti, onlar ın hayatını yönetme ğidir (2).
gereksinimi konusunda suçluluk ve bo ğulmuş -
luk duygular ıyla bırakabilir (2). KAYNAKLAR

Bu iki durum aras ı nda bocalamalar da olabilir. 1. Öztürk MO: Ruh sağlığı ve bozukluklan, Nobel Tıp
Kitapevleri, s:566-570, Ankara, 2002.
Terapist bir oturumda gerçekten ilerleme kay- 2. Holmes J: John Bowlby&Attachment Theory. s:127,
dettikleri duygusuna kap ılı rken, bir sonraki se- 137-140, 185-196, Routledge, 1997.
3. Carver C, Scheier M: Perspectives on psychology,
ansta kaygı sı z, duygusuz bir hastayla kar şılaşa- Cambridge University Press, 1998: 281-282.

38
Tüzün, Sayar
Bağlanma Kuramı ve Psikopatoloji

4. www.gata.edu.tr/dahilibilimler/cocukruh/akb . htm 13. Robinson JP, Moss HA: Patterns and determinants of
(17.09.2004) "Okul Reddi-Ayrı lma Anksiyetesi Bo- maternal attachment, Journal of Pediatrics 77: 976-
zukluğu". 985, 1970.
5. Eder R, Mangelsdorf S: The emotional basis of early 14. Bell RQ, Ainsworth MD: Infant cryug and maternal
personality development: Implications for the seif con- responsiveness, Child Development 43: 1171-1190,
cept, Handbook of Personality Psychology, 1997. 1972.
6. 011endick TH, Byrd DA: Anxiety disorders. In: Michel 15. Klein M: The selected melanie klein, (ed.) J Mitchell,
Harsen, Vincent B. Van Hasselt (Eds) Advanced Ab- London, Penguin, 1986.
normal Psychology s: 231 New York: Kluwer, 2001. 16. Harris T, Bifulco A: Loss of parent in childhood, at-
7. Brown LS, Wright J: The relationship between attach- tachment style and deprivation in adulthood, in attach-
ment strategies and psychopatology in adolesence, ment across the life cycle, (ed) CM Parkers, J Steve-
psychology and psychopatology 76:351-367, 2003. son- Hinde, P Marris, London, Routledge, 1991.
8. Gander MJ, Gardiner HW (Yay ıma Hazırlayan: Prof. 17. Bryer J, Nelson B, Miller J, Krol P: Childhood sexual
Dr. Bekir Onur): Çocuk ve Ergen Geli şimi, İmge Kita- and physical abuse as factors in adult psychiatric ill-
bevi, Ankara, s:214-233, 2001. ness, American Journal of Psychiatry, 144: 1426-1430.
9. DSM-IV-TR tanı ölçütleri başvuru el kitabı , Hekimler 18. Fonagy P: Thinking about thinking: Some clinical and
Yayın Birli ği, Ankara, s. 67-69. theoretical considerations in the treatment of a Border-
10.Winnicott DW: Oyun ve gerçeklik, Metis Ötekini Din- line Patient, International Journal of Psycho-Analysis,
lemek Yay ınları , S:10-11, 1998. 72: 639-656.
11. Karen R: Becoming attached, Oxford University Press, 19. http://tr.wikipedia.org (25.04.2006) "Ba ğlanma Kura-
New York, s: 6,17-24, 41, 43, 94, 107, 1998. mı "
12. Stern GG: A factor analtyic study of the mother-infant 20. www.cgrsder.org.tr (05.06.2006), "Haberler" Çocuk
dyad, the competent infant, ed. LJ Stone, New York, ve Ergen Ruh Sağlığı Dergisi: 9(3), 2002.
Basic Books, 1973. a
cy
pe

39

You might also like