You are on page 1of 24

KAVRAMLAR

Haz. Prof. Dr. Ruhattin YAZOĞLU


MANTIK

HEDEFLER
Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
 Kavramın tanımı ve mahiyetini tanımlayabilecek,
 Kavram çeşitlerini ortaya koyabilecek,
 Kavramın hayal ve hükümle ilişkisini belirtebilecek,
 Kavram ve terimin farkını belirleyebilecek,
 Kavramlar arası ilişkileri tanıyabilecek,
 Kavramların çeşitli delâletlerini ayırt etmeyi
sağlayabileceksiniz.

ĠÇĠNDEKĠLER

 Kavramlar
 Kavram Çeşitleri
 Kavramların Çeşitli Delaletleri
 Kavramların İfade Edilişi
 Kavramlar Arası İlişkiler
 Kategoriler
 Özet
 Değerlendirme Soruları
 Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar

ÜNĠTE

2
KAVRAMLAR 2

GĠRĠġ
Klasik mantıkta doğru düşünme yollarının gösterilmesi çok önemlidir. Aristoteles
bunun öneminden dolayı akıl yürütme yollarından tümdengelime vurgu yaparak,
tümdengelimin bir şekli olan kıyası esas almıştır. Kıyasın ortaya konulabilmesi için
öncelikle terimlerin, bir başka ifadeyle kavramların, sonra da önermelerin ele alınması
gerekmektedir.

I.Kavram ve Terim
A. Kavramın Tanımı ve Mahiyeti
“Kavram nedir?” sorusu, Sokrates‟ten beri felsefenin temel sorularından birisi
olmuştur. Bu, filozofların üzerinde çokça tartıştıkları ve birbirlerine muhalefet ettikleri
bir soru olarak karşımıza çıkmaktadır. Platon, kavrama idea diyerek, onun ideler
dünyasında var olan bir gerçeklik olduğunu ileri sürmüştür. Ortaçağ düşüncesinde ise
Platon‟un ideler âleminde varlığını kabul ettiği kavramlar, Tanrı‟nın zihninde var olan bu
âlem ve içindeki her şeyin ezelî ve ebedî kalıpları olarak düşünülmüştür. Ortaçağ‟da
kabul gören bu yaklaşım tarzı bir kenara bırakılırsa, diyebiliriz ki, Sokrates‟ten
Aristoteles, Hume ve Kant‟a kadar birçok filozof bu konudaki farklı yaklaşımlarına
rağmen, temelde, kavramı, bir şeyin zihindeki ve zihne ait tasarımı saymıştır. Son olarak
Mantıkçı pozitivistler kavram yerine, dil içerisinde anlam taşıyan ve tanımlanabilir olan
sözcüklerden, “terim”lerden söz edilebileceğini, kavramın dilden bağımsız bir neliğinin
olamayacağını ileri sürmüşler ve bu tutumlarıyla, kavram konusunu bir ölçüde mantığın
dışına çıkarmışlardır.
Kavram kelimesi, kavramak fiilinden gelip, bir nesnenin, bir fikrin, bizim
düşüncemizden bağımsız olan bir şeyin kavranılması demektir. Örneğin, “kitap” bir
kavram olup, çok sayıda nesneyi, söz gelimi ciltli-ciltsiz, eski-yeni, küçük-büyük, hikâye-
roman…sayısız somut kitapları temsil eder ve bunların tümünden soyutlanarak elde
edilir.
En kısa ifadesiyle kavram, “bir objenin zihindeki tasavvurudur”. Buna fikir de
diyebiliriz. Kavram dil ile ifade edilirse mantıkta terim adını alır.

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


KAVRAMLAR 3

Kavram, soyutlanarak elde edilir. Örneğin, kavram olarak kitap doğada yoktur,
doğada bulunanlar onun somut biçimleridir. İstanbul, Ahmet vb. özel isimler; “içinde”,
“ile”, “ve”, “da”, “ki” gibi zarflar ve ekler dışında kalan hemen tüm kelimeler bir
kavramı temsil eder.
Kısaca kavram, bir obje ve olgunun düşüncedeki karşılığıdır. Terim ise, bu
karşılığın dile getirilmesidir.
Burada terimin sözcük (kelime)ten farklı olduğunu özellikle belirtmek gerekir.
Çünkü her terim sözcüktür, ancak her sözcük bir terim değildir. Sözcükler, dilsel
olmalarına karşın farklı özelliklere sahiptirler. Sözcükler, ismin beş halinde olabilir. Buna
karşılık terimler, isim ve fiil çekimlerinden bağımsız olarak yalın halde bulunurlar.
Örneğin, “gelmek” terim iken, “geliyorum” bir sözcüktür. Mantık “ölüyorsun” ile değil,
“ölmek” ile, “sınıflarda” ile değil, “sınıf” ile ilgilenir. Cümle içinde bir anlama sahip olan
bağlaçlar da birer terim değildir. Örneğin “ve”, “veya”, “ya”, “ya da”, “yahut” vb.
bağlaçlar birer sözcük olmalarına rağmen birer terim değildir.
Kavram ve terimler, doğru ya da yanlış olamazlar. Yanlışlık ve doğruluk
değerleri önermelere aittir. “Masa”, “sıra”, “ağaç” vb. kavramlar kendi başlarına bir
doğruluk değeri taşımazlar. Kavramların dış nesnel dünyada karşılıkları varsa
gerçektirler, karşılıkları yoksa gerçek değildirler. Önermeler birkaç kavramın bir araya
gelmesiyle oluşurlar. Doğruluk ve yanlışlık birkaç kavramdan oluşmuş yargı bildiren
önermelere aittir. Örneğin, “Bütün insanlar ölümlüdür” önermesi doğru ya da yanlış
olabilir.
Kısaca kavram, tek başına tasdik ve inkâr özelliği taşımaz. Yani kavram, bir
önerme içerisinde özne ya da yüklem olarak yer almadığı sürece ne doğru, ne yanlış; ne
olumlu ne de olumsuzdur.
Kavramlar, tanımda kullanılmakla birlikte bizzat kendileri tanım yapamazlar.
Çünkü tanım, birçok kavramın bir araya gelmesi sonucu gerçeklik kazanır. Kavram ise,
yalnızca bir şeyin zihindeki tasarımıdır. Dolayısıyla tek bir kavram ancak bir şeye
karşılık gelir ve o şeyin ne olduğunu gösterir. Örneğin, “ağaç” kavramı tanım yapan bir
cümle değil, sadece “ağaç” denilen kavramın zihindeki tasarımıdır. Tanım yaparken bir
şey hakkında bilgi verilir. Kavramlar ise bir şey hakkında bilgi vermez, sadece o şeyin
zihinde tasarlanılmasını sağlar.

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


KAVRAMLAR 4

Burada kavramın, hayal, sözcük ve hükümden farklı olduğunu özellikle


vurgulamak gerekir. Şimdi bunları sırasıyla kısaca ele almaya çalışalım.

B. Kavramın Hayal ve Hüküm Ġle ĠliĢkisi

a. Kavram-Hayal ĠliĢkisi
Kavram, hayalden farklıdır. Bir şeyin hayali, imgesi, tek ve somut bir varlığa
aitken; bir şeyin kavramı genel ve soyut bir varlığa aittir. Örneğin, bir ağacın hayali yani
imgesi, belli bir ağaca aittir. Biz bir ağacı hayal ederken, zihnimizde belir bir ağacı,
örneğin evimizin bahçesindeki bir çam ağacını canlandırırız. Buna karşılık ağaç kavramı,
belli şekil ve özellikleriyle hayal ettiğimiz bir ağacı değil, genel ve soyutlanmış ağacı
zihinde canlandırır.
Kısaca hayal, daima kendimize ait ve kendimize özeldir; yani belli bir nesnenin ve
bir anının tasarımıdır. Kavram ise, yukarıda da belirttiğimiz gibi, genel olup, o nesnenin
şu ya da bu niteliğini taşımaz. Örneğin, bir atın hayali; rengi, eğeri, yelesi ve duruşuyla
belli bir atın zihinde canlanması iken; at kavramı ise, genel ve soyut olup Arap, İngiliz,
yarış, yaşlı, genç vb. tüm atların zihindeki tasavvurudur.

b. Kavram-Hüküm ĠliĢkisi
Çoğu zaman kavram ile hüküm birbirine karıştırılmıştır. Oysa hükümlerin tek
başlarına anlamları olduğu halde, kavramların yalnız başlarına bir anlamı yoktur. Kavram
ancak bir cümle, bir hüküm içindeki fonksiyonuyla bir varlık kazanabilir. Kavramların
yalnız başlarına anlamlarının olmamasının nedeni, bunlarda tasdik ya da inkâr özelliğinin
bulunmamasından kaynaklanmaktadır
Kavram, önermelerden çok daha mürekkeptir, birçok önermeyi gizli bir şekilde
içinde toplayan bir bilgidir. Örneğin, “insan” kelimesi bir kavramdır. Bu kavramın içinde
“iki ayaklıdır”, “düşünür”, “iradeli olarak hareket eder” gibi hükümler vardır.
Şu halde kavramlar bir araya gelerek hükümleri meydana getirmez, aksine
hükümler bir araya gelerek kavramları oluşturur.

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


KAVRAMLAR 5

C. Kavram ÇeĢitleri
Kavram ÇeĢitleri

Tek Tek Ele Alınışlarına Göre Birbirleriyle Olan İlişkilerine Göre


Kavram Çeşitleri Kavram Çeşitleri

Tümel Soyut Kolektif Olumlu Açık Tek anlamlı Genel Özsel (Zatî) Mutlak (Bağıl-Olmayan)
Tikel Somut Dağıtılmış Olumsuz Seçik Çok anlamlı Tekil İlintisel (Arızî) İzafî (Bağıl)
Tekil (Distribütif)

a. Tek Tek Ele AlınıĢlarına Göre Kavram ÇeĢitleri

Tümel, Tikel ve Tekil Kavramlar

Eğer kavram bir sınıfın tümüne işaret ediyorsa, tümel (küllî) kavram adını alır.
Tüm ağaçlar, her kitap, hiçbir şehir gibi. Eğer kavram bir sınıfın bir kısmına işaret
ediyorsa, tikel (cüz‟î) kavram adını alır. Bazı insanlar, kimi yabancılar gibi. Kavram bir
tek şeye işaret ediyorsa, tekil (ferdî) kavram adını alır. Bu ev, bu araba, bu at gibi.

Soyut ve Somut Kavramlar

Eğer kavram, zihin dışında konusu bulunan bir nesneye işaret ediyorsa, somut
(müşahhas) tur. İnsan, siyah, filozof gibi. Eğer kavram, bir oluş tarzını ifade ediyorsa,
soyut (mücerret) tur. İnsanlık, beyazlık gibi.

Kolektif ve DağıtılmıĢ (Distribütif) Kavramlar

Bireyler grubunu ifade edip grupta gerçekleşen kavramlar kolektif kavramlardır.


Örneğin, meclis, ordu, sendika gibi. Yine bireyler grubunu ifade edip, bireyde
gerçekleşen kavramlara da dağıtılmış (distribütif) kavramlar denir. Örneğin, insan, asker,
işçi gibi. Grupta ve bireyde gerçekleşmeden ne kastedildiğini anlamak için birer örnek
verelim: Sendika, bir grubu ifade eder. Bu grubun bireylerinden birisine bu sendikadır
diyemeyiz. Sendika terimi ancak grubu ifade eder. Ancak işçi de bir grubu ifade eder. Bu

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


KAVRAMLAR 6

grubun herhangi bir bireyine bu işçidir diyebiliriz; işçi teriminin gerçekleşmesi o sınıfın
bireyinde olur.

Olumlu ve Olumsuz Kavramlar


Olumlu kavram, bir varlığa ya da bir özelliğe sahip olmayı nitelerken; olumsuz
kavram, bir varlığa ya da bir özelliğe sahip olmamayı niteler. Örneğin, “zengin”,
“erdemli” ve “eksiksiz” olumlu kavramlardır. Buna karşılık “fakir”, “erdemsiz” ve
“eksik” kavramları olumsuzdur. Olumlu kavramlar, genellikle -lı, -li, -lu gibi ekler;
olumsuz kavramlar ise -ma, -me, -sız, -siz, -suz vb. ekler ve “olmayan”, “değil” gibi
ifadelerle elde edilir. Olumsuzluk eklerini kullanarak olumlu kavramlar olumsuz yapılır.
Ya da olumluluk ekleri kullanılarak olumsuz kavramlar olumlu yapılır. Ancak bu kural
her zaman geçerli değildir. Örneğin, “namuslu” olumlu kavramken, “namussuz”
olumsuzdur.
Öyle kavramlar vardır ki, hiçbir olumsuzluk eki almadan da olumsuzluk içerirler.
Çünkü bir varlığın eksikliğini ya da yokluğunu bildirdikleri için bu tür kavramlar
olumsuz sayılırlar. Örneğin, “kör”, “fakir”, “boş” “çirkin” vb. kavramlar olumsuzdur.
Kavramların olumlu ve olumsuz şekilde ayrımını ilk defa İngiliz mantıkçısı De
Morgan yapmıştır. Ona göre, her kavram bir olumlu bir de olumsuz anlam taşır. Bir
kavramın kendisi olumlu, çelişiği ise olumsuz kavramdır. Böylece bir kavram çifti tüm
varlığa işaret eder. Örneğin, “insan” olumlu, “insan olmayan” olumsuz kavramdır. İnsan
ve insan dışındaki her şey tüm varlığı oluşturmaktadır.
Olumlu ve olumsuz kavramlar birbirleriyle karşıt (zıt) ya da çelişik (mütenakız)
olabilirler. Örneğin, “yaş” ve “kuru” iki karşıt kavramdır. Karşıt kavramların arasında bir
başka ara kavram bulunur. Ara kavram, “nemli”dir. Fakat çelişik kavramlarda ara kavram
bulunmaz. Çünkü bu kavramlardan biri diğerini tamamen yadsır. Örneğin, yaş ve kuru
olmayan arasında nemli bulunmaz. Yani bir şey ya yaştır, ya da yaş değildir.
Karşıt ve çelişik kavramlar konusunda bir de kendi kendine karşıt kavramlar ile
kendi kendisiyle çelişik kavramlardan söz edilmiştir. Örneğin, “genç ihtiyar” kendi
kendisine karşıt bir kavramdır. “Dört köşeli daire” ve “kanatlı at” kavramları ise kendi
kendisiyle çelişik kavramlardır. “Dört köşeli daire” şeklindeki bir ifade kendi kendisiyle
çelişmektedir. Çünkü daire tanımı gereği yuvarlaktır ve yuvarlağın da dört köşeli olması

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


KAVRAMLAR 7

imkânsızdır. Bunlar, ya mantık ilkelerine göre düşünülemeyen ya da dış dünyada


gerçeklikleri olmayan kavramlardır.

Açık ve Seçik Kavramlar


Açık ve seçik kavramlar, Yeniçağ felsefesi ve özellikle Descartes tarafından
tanımlanmıştır. Açık kavramlar bize doğrudan gelen, yani aracısız tasarladığımız
kavramlardır. Örneğin, “dişimizin ağrıması” halindeki “ağrı” kavramı bize açıktır. Ancak
açık kavram her zaman seçik olmayabilir. Hangi dişimizin ağrıdığını bilmiyorsak,
ağrımız bize seçik değildir. Dişçimiz ağrıyan dişi bulduğunda, ağrımız hem açık hem de
seçik olmaktadır. O halde bütün seçik kavramlar aynı zamanda açıktır, ancak bütün açık
kavramlar seçik değildir. Seçik kavram, başka kavramlardan ayırt edilen, ayrılmış
kavramdır.
Bir terimi açık olarak tanımak için onun kaplamına; seçik olarak tanımak için ise
içlemine bakmak gerekir
Bir kavramın içlemini biliyorsak, kaplamı kendiliğinden ortaya çıkar. Oysa
kaplamı bilmek, içlemi bilmek için yeterli değildir.
Descartes, açık ve seçik kavramlar yanında, bir de apaçık kavramlardan söz
etmiştir. Apaçık kavram, aynı zamanda hem açık hem de seçik olan kavramdır.

Tek Anlamlı ve Çok Anlamlı Kavramlar


Kavramların bazılarının yazılışları ve söylenişleri aynı, ancak anlamları farklıdır.
Örneğin, “yüz” kavramı ya da terimi birden fazla anlama sahiptir. Mesela insanın yüzü
dediğimizde, burada işaret edilen insanın çehresidir. Yüz rakamı derken, sayı
kastedilmektedir. Denizde yüzmek ya da derisini yüzmek denildiğinde ise, bir eyleme
gönderme yapılmaktadır. “Gül”, “kara”, “çay”, “asma”, “bağ” vb. kavramlar birden fazla
anlamlara geldikleri için çok anlamlı kavramlardır. Çok anlamlı kavramların hangi
anlamlarda kullanıldığını ancak içinde bulunduğu cümleden anlayabiliriz.
Tek anlama sahip kavramlar ise, yalnızca bir tek şeyin zihnimizdeki tasarımına
karşılık gelmektedir. Örneğin, “masa” kavramı tek anlama sahiptir.

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


KAVRAMLAR 8

Genel ve Tekil Kavramlar


Zihinde tasarlanan bir şey, tek bir varlığa karşılık geliyorsa, bu kavram tekil bir
kavramdır. Örneğin “şu masa”, “bu insan”, “Küçük Ağa” vb. Eğer zihinde tasarlanan bir
şey, bir sınıfın tümüne karşılık geliyorsa, genel kavramdır. Örneğin, “insan”, “kitap”,
“hayvan” vb. Genel kavram, ortak özellikleri paylaşan bir gruba ya da sınıfa karşılık
gelir.

b. Birbirleriyle Olan ĠliĢkilerine Göre Kavram ÇeĢitleri


Özsel (Zatî) ve Ġlintisel (Arızî) Kavramlar

Bir kavram, başka bir kavrama yüklendiğinde, yüklenen kavram, yüklenilenin


özünün içindeyse, yani varlığı onun varlığına bağlıysa, özsel kavram adını alır. Örneğin,
“İnsan akıllı bir hayvandır” önermesinde, “akıllı hayvan” kavramı insana göre özseldir.
Çünkü akıllı olmak sadece insana özgü bir niteliktir. Eğer yüklenen kavram, yüklenilenin
özünde değil, diğer türlerce de paylaşılan niteliklere bağlıysa, ilintisel kavram adını alır.
Örneğin, “İnsan uyuyan bir canlıdır” önermesinde “uyumak” kavramı, insanın özüne ait
olmadığından insana oranla ilintiseldir. Çünkü uyumak sadece insana özgü bir nitelik
değildir. Söz gelimi kedi de uyur. Ayrıca insan, bazen uyur bazen uyumaz. Bu özellik
onun insan olmasını değiştirmez.

Bağıl (Ġzafî) ve Bağıl-Olmayan (Mutlak) Kavramlar


Bir kavram, varlığını bir başka kavrama borçlu ise buna bağıl kavram denir.
Örneğin, çocuğu olmadan bir kimseye “baba” denemez. O halde “baba” bağıl bir
kavramdır. Bir kavram varlığını başka bir varlıktan almazsa, buna bağıl-olmayan kavram
denir. Örneğin, “masa”, “insan”, “eğitim” gibi. Ancak bir kavram tam anlamıyla mutlak
olamaz. Nitekim insan, soyuna; eğitim, hoca-öğrenci-program-fizikî imkânlara bağlıdır.

D. Kavramların ÇeĢitli Delâletleri

a. Nelik (Mahiyet), Gerçeklik (Hakikat) ve Kimlik (Hüviyet)

Bir kavram sadece zihinde bir tasarım olarak var olabilir. Buna kavramın neliği
denir. Öğrenci gibi. Her kavram zorunlu olarak bir neliğe sahiptir.

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


KAVRAMLAR 9

Eğer bu kavramın dış dünyada bir karşılığı varsa, buna da o kavramın gerçekliği denir.
Örneğin, insan, at, ağaç gibi kavramların hem neliği hem de gerçekliği vardır. Çünkü
insan, at, ağaç dediğimiz varlıklar, zihnimiz dışında gerçekten vardırlar. Her kavramın
neliği vardır, ancak her kavramın gerçekliği yoktur. Masallardaki, mitolojilerdeki
varlıkları anlatan kavramların nelikleri vardır, fakat onların zihin dışında karşılığı olan
bireyler bulunmadığından gerçeklikleri yoktur. Örneğin, “yedi başlı ejderha”, “cadı”,
“denizkızı”, “Anka kuşu” gibi kavramların zihinde belli anlamları vardır, ancak zihin
dışında bunları karşılayan gerçeklikleri yoktur.
Gerçekliği olan bir kavramı, ana nitelikleriyle ortaya koyup, diğerlerinden
ayırmaya kimlik denir. “Atatürk Üniversitesi öğrencisi” gibi. Kimlik, bir neliğin kendine
has birtakım vasıflarıyla öteki fertlerden ayrılmasıdır. Gerçekliği olan her kavramın
kimliği vardır. Örneğin, “Kapının önünde Nissan marka bir otomobil durmaktadır”
cümlesinde otomobil neliği; somut bir şekilde kapının önünde duran otomobil gerçekliği;
bu duranın belli bir modelde Japon yapımı bir otomobil olması da, onu diğer
otomobillerden ayırdığından, kimliği gösterir.

b. Ġçlem (Tazammun) ve Kaplam (ġümul)


Bir kavram, içine aldığı bireylere işaret ederse, o bireyler, o kavramın kaplamıdır.
Örneğin, Ahmet, Veli gibi bireyler, insan kavramının kaplamına girer. Yine “canlı”
kavramı hayvan, bitki ve insanları tamamen kaplar. Bu durumda hayvan, bitki ve insanlar
“canlı” kavramın kaplamıdır. Eğer bir kavram içine aldığı bireylerin ortak niteliklerine,
özelliklerine işaret ederse, o nitelikler, o kavramın içlemini teşkil eder. Örneğin Ahmet,
Veli gibi bireyleri insan kılan, duygululuk, hareketlilik, akıllılık gibi niteliklerdir. İşte bu
nitelikler, insan kavramının içlemini oluşturur.
İçlem, içine alan; kaplam ise, içine giren terimdir. İçlem ve kaplam ilişkisini bir
şema üzerinde gösterelim:

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


KAVRAMLAR 10

Öğretim

Örgün Öğretim Yaygın Eğitim

Yüksek Öğretim Orta Öğretim

Yüksek Okul Üniversite

Ankara Karadeniz Atatürk Üni. Fırat Ege

Eğitim Dişçilik İlahiyat Tıp Mühendislik

Hazırlık I. Sınıf II. Sınıf III. Sınıf IV. Sınıf

Ali

Yukarıdaki şemaya baktığımızda, “öğretim” kavramının altında yer alan tüm


kavramlar onun kaplamını; Ali‟nin üstündekiler de Ali‟nin içlemini oluşturur. “Öğretim”
kavramı burada en genel kavram olup, onun içlemi yoktur. “Ali” ise en özel terim olup,
altında kaplamına girecek kavram görünmemektedir. Burada içlem ve kaplamın
birbirleriyle ters orantılı olduğunu görmekteyiz. Yukarı doğru çıktıkça kaplam artar,
içlem azalır ve soyutlaşır; aşağıya doğru indikçe içlem artar, kaplam azalır ve özelleşir.

AĢağı Varlık Yukarı


doğru Canlı doğru
içlem Hayvan kaplam
artmaktadır. Ġnsan artmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


KAVRAMLAR 11

Şekilde görüldüğü gibi, “varlık” kaplamı en geniş kavramdır. Çünkü kapsadığı


şeylerin ortak özelliklerini ya da niteliklerini belirlemek oldukça zordur. Buna karşılık,
“insan” kavramının içlemi çoktur. Çünkü özellikleri geniş bir biçimde betimlenebilir. Söz
gelimi insanın; akıllı, düşünen, konuşan ve gülen olması gibi.
Burada şunu ifade etmemiz gerekir ki, bir kavramın kaplamı belirtilmekle, içlemi
de belirtilmiş olmaz, ancak içlemi belirtilmekle, mutlaka kaplamı da belirtilmiş olur.
İçlem ve kaplam, cins-tür ilişkisi üzere dizilir. Üsteki kavram daha genel olup
cinsi, altındaki ise onun türünü gösterir. Bundan dolayı altta bulunan, üstte bulunan
kavramdaki ana niteliği de taşımak durumundadır. Örneğin, İlahiyat, Atatürk
Üniversitesi‟nin; Atatürk Üniversitesi, üniversitenin; üniversite, yüksek öğretimin
özelliğini taşır.
Bir terimi tanımlarken, onun kavranabilir muhtevasına, yani içlemine, bölerken de
bireylerinin bütününe yani kaplamına bakmak gerekir. Örneğin, yukarıdaki „öğretim‟
şemasına göre, Atatürk Üniversitesini, içlemine bakarak, “Üniversite düzeyinde öğretim
veren bir yüksek öğretim kurumudur” şeklinde tanır ve tanımlarız. Aynı terimi, İlahiyat,
Tıp, Eğitim…; İlahiyatı da, Hazırlık, I., II…sınıflar şeklinde bölerek gösteririz.
Yine bir terimi seçik olarak tanımak için o terimin içlemine; açık olarak tanımak
için de kaplamına bakmak gerekir.

E. Kavramların Ġfade EdiliĢi: Delâletler


Kavramlar, sözlü ya da sözsüz olan birtakım işaretlerle ifade edilirler ki, bunlara
delâlet denir. İslâm mantıkçıları, delâleti şöyle tanımlamışlardır: “Delâlet öyle bir şeydir
ki, onu anlamaktan başka bir şeyi anlamak lazım gelir.” Delâlet, sözlü ve sözsüz olmak
üzere iki kısma ayrılır. Bunlar da, kendi aralarında tabiî, aklî ve vaz‟î olmak üzere üç
kısma ayrılır. Böylece altı çeşit delâlet şekli ortaya çıkar.
a. Sözlü tabiî delâlet: Mahallî şive farklılıkları olsa da “aah! off! püff!” gibi
nidaların bir ağrı ya da bir duyguya delâleti.
b. Sözlü aklî delâlet: Dışarıdan işitilen bir sözün sahibine delâleti etmesi buna
örnektir.

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


KAVRAMLAR 12

c. Sözlü vaz‟î delâlet: “İnsan” teriminin “konuşan hayvan”a delâlet etmesi.


d. Sözsüz tabiî delâlet: Hasmını gören bir kişinin yüz ifadesinin değişmesi.
e. Sözsüz aklî delâlet: Uzaktan görünen bir dumanın orada ateşin yandığına
delâlet etmesi.
f. Sözsüz vaz‟î delâlet: Çeşitli işaret ve çizgilerin özel anlamlara delâlet etmesi.
Ancak bu delâlet şekillerinden hepsi mantığı ilgilendirmez. Mantığı ilgilendiren
“sözlü vaz‟î delâlet”tir. Sözlü tabiî ve aklî delâletlerin mantığı ilgilendirmemesi
normaldir. Çünkü sözlü tabiî delâletler, belirsizdir. İnsanın herhangi bir feryadı, onun bir
ruh haline delâlet etse de, bu her zaman aynı şeyi ifade etmez.
Sözlü aklî delâlete gelince, burada önemli olan, kullanılan kelimelerin anlamları
değil sestir. Yani konuşanı görmeden ve ne konuştuğunu da düşünmeden sesin kime ait
olduğunu anlama isteği vardır. Hâlbuki mantığın asıl ilgilendiği, sözlü vaz‟î delâlette asıl
ve önemli olan sözdür. Çünkü bu sözler anlamlıdır ve objeleri ifade ederler.
Anlamlı sözün manaya delâleti üç türlüdür: Mutabakat (uygunluk), tazammun
(içermek) ve iltizam (gereklilik)dır. Şimdi sırasıyla bunları ele almaya çalışalım.
a. Sözcük konulduğu anlamın tamamına delâlet ederse, buna “delâlet-i
mutabakât” denir. Örneğin “oda” sözcüğünün dört duvarla tavanın tümüne delâlet etmesi
ya da “insan” sözcüğünün konuşan bir canlıya delâlet etmesi.
b. Sözcük konulduğu anlamın bir bölümünü ifade ediyorsa, buna “tazammun”
denir. Örneğin, “insan” sözcüğünün ya sadece “canlı” ya da sadece “konuşan”a delâlet
etmesi.
c. Sözcük konulduğu anlamın zihindeki çağrışımını ifade ediyorsa, buna da
“iltizam” denir. Bir başka ifadeyle iltizam, sözcüğün, kendi anlamı için gerekli olan bir
başka anlamda kullanılmasıdır. Örneğin “dövmek” sözcüğü “bir adamın diğerine
vurması” demek olduğundan, zihinde dövmenin anlamı düşünüldüğünde hariçte hem
döven, hem de dövülen hatıra gelir. Yine, “insan” sözcüğünün “âlimlik” ve “kâtiplik”
sıfatı üzerine delâlet etmesi ya da “Ali, külü çok olan biridir” ifadesinin “Ali cömerttir”
anlamında kullanılması gibi.

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


KAVRAMLAR 13

F. Kavramlar Arası ĠliĢkiler


İki kavram arasında dört türlü ilişkiden birisi olabilir. Dört ilişki şunlardır: Eşitlik,
ayrıklık, tam-girişimlik ve eksik-girişimlik.

a. EĢitlik (Müsavât): Eğer iki kavramdan her biri diğerinin bütün bireylerini
karşılarsa, aralarında eşitlik vardır. Konuşan-gülen, gebe kalan-doğuran, çift tırnaklı-
geviş getiren gibi. Eşitliği şu şekilde gösterebiliriz:

KonuĢan Her konuĢan gülendir.


Gülen Her gülen konuĢandır.

b. Ayrıklık/Ayrılık (Mübayenet): İki kavramdan biri diğerinin hiçbir bireyini


içine almazsa, burada ayrıklık vardır. İnsan-at, taş-tavşan, insan-kuş, dünyalı-uzaylı gibi.
Ayrıklığı şu şekilde gösterebiliriz.

Hiçbir at insan değildir.


Ġnsan At
Hiçbir insan at değildir.

c. Tam-GiriĢimlik/Tam Kapsama (Umum ve Husus Mutlak): İki kavramdan


yalnız biri diğerinin bütün bireylerini içine alırsa, aralarında tam-girişimlik
vardır. At-hayvan, çiçek-sevimli, ilahiyatlı-öğrenci, insan-ölümlü, hayvan-
canlı gibi. Tam kapsama cins ve tür arasındaki bir ilişkiye dayanır. Her zaman
tür, cins tarafından tam olarak kapsanır. Tür, kapsanan; cins ise, kapsayandır.
Bunu şu şekilde gösterebiliriz:

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


KAVRAMLAR 14

At Bazı hayvanlar attır.

Hayvan Bütün atlar hayvandır.

d. Eksik-GiriĢimlik/Eksik Kapsama (Umum ve Husus min Vech): İki


kavramdan her biri diğerinin bazı bireylerini içine alırsa, aralarında eksik-
girişimlik vardır. Memeli-balık, böcek-kanatlı, Alman-Müslüman gibi. Eksik
kapsamayı şu şekilde gösterebiliriz:

Memeli Balık

Bazı balıklar memelidir.


Bazı memeliler balıktır.

1.1.7. Kategoriler (Makûlât)

Aristoteles mantığının esaslarından birini kategoriler üzerindeki düşünceleri


oluşturur. Kategori kelimesini ilk defa Platon kullanmıştır. Kategoriler, varlığın yüce
cinsleridir. Bunlar ne birbirlerine, ne de başka bir cinse indirgenebilir. Kategorilerden
hiçbiri kendi kendine bir şeyi ne inkâr ne de tasdik edebilir. Tasdik ve inkâr ancak bunlar
arasındaki bir bağlantı ile olur. Kategoriler, bir şeyi tasdik ve inkâr etmediklerine göre
bunlarda doğruluk ve yanlışlık da aranmaz. İşte bu en yüksek ve var olan her şeyin içine
gireceği en geniş kavramlara kategori denir.

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


KAVRAMLAR 15

Bir şey tanımlanırken, kendi kendisiyle ilgili kategoriye ya da üst cinse havale edilmekte
ve onun yardımıyla da söz konusu şeyin en temel nitelikleri bilinmiş olmaktadır. Bundan
dolayı kategorilerin incelenmesinin, tanımların yapılmasında yardımcı oldukları inkâr
edilemez. Her kategori, bir soruya cevap oluşturur. Aristoteles düşüncesinde on kategori
bulunmaktadır. Bunlar;

1. Cevher: Aristoteles cevheri hem var olan bir şey hem de kavram olarak iki
anlamda kullanır. Cevher değişen şeylerin temelidir. Aristoteles, diğer kategorilere
arazlar adını vermekte ve böylece kategorileri genelde cevher ve araz başlığı altında
değerlendirmektedir. Örnek: İnsan ve at.

2. Nicelik: Bu kategori, “ne kadar?”, “kaç?”, “nice?” sorularının cevabını verir.


Örnek: İki karış, çizgi, sayılar vb.

3. Nitelik: Bir şeyin nasıl olduğunu bildiren kategoridir. Örnek: Beyaz, siyah,
cimrilik, korkaklık vb.

4. Görelik: Varlığı başka şeylere bağlı olan, bir başka ifadeyle kendinden başka
şeyler aracılığıyla var olan şeye denir. Örnek: İki katı, yarısı, daha büyük vb.

5. Mekân: “Nerede?” sorusunun cevabı olan kategoridir. Örnek: Pazaryeri,


okulda, çarşıda, sağda, yukarıda vb.

6. Zaman: “Ne zaman?” sorusunun cevabı olan kategoridir. Örnek: Dün, gelecek
sene vb.

7. Durum: Varlık incelendiğinde, o anda kendisinde bulunan ilintiye denir. Bir


başka ifadeyle, bir şeyin bazı parçalarının diğer bazı parçalarına ya da kendisinin dışında
olan şeylere göre ilinti olan halidir. Örnek: Ayakta durmak, dikilmek, oturmak,
yaslanmak, sırt üstü yatmak vb.

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


KAVRAMLAR 16

8. Etki: “O ne yapar?” sorusunun cevabıdır. Örnek: Kırıyor, kesiyor, yıkıyor vb.

9. Edilgi: Bir şeyin, başka bir şeyle etkilenmesi nedeniyle ona arız olan durumdur.
Kısaca “ona ne yapılıyor?” sorusunun cevabıdır. Örnek: Kesiliyor, yakılıyor gibi.

10. Sahip olma: Bir şeyin başka bir şeye sahip olmasıyla ona ilintili olan
durumudur. Örnek: Kravatlı, şapkalı, ayakkabılı vb.

Burada şunu belirtmemiz gerekir ki, Aristoteles‟in ortaya koyduğu bu kategoriler,


zihinden bağımsız dış dünyaya, yani varlık âlemine aittir. Kant ise, kategorileri zihnin
ideal ve deneyden önceki birincil düşünmenin formları olarak nitelendirmektedir. Bir
başka ifadeyle Kant‟a göre, nihaî ve indirgenemez yüklem türleri olarak kategoriler,
varlık tarzlarını değil, sadece nihaî ve en yüksek kavrayış tarzlarını, gerçekliği idrak etme
ve kavrama şekillerimizi ifade etmektedir.

Yukarıda da görüldüğü gibi Aristoteles, zaman ve mekânı, ortaya koyduğu on


kategori arasında; “nerede?”, “ne zaman?” sorularının cevapları olarak belirtmişti. Kant
ise, Newton‟un doğa felsefesinin ilkeleri içinde, genel formlar olarak önemle tanımlanan
zaman ve mekânı, kategoriler arasına sokmaz. Zaman ve mekân formları, duyarlığın a
priori formlarıdır; onlar anlama yeteneğinin işlevlerinden doğmazlar.

Kant‟ın kategoriler tablosu, salt anlama yeteneğinin kavramları, on iki düşünme


formundan oluşur. Bunlar da dört grupta toplanır.

Birinci grup kategoriler, nicelik kategorileridir. Nicelik kategorileri içerisinde de


birlik, çokluk ve bütünlük kategorileri bulunmaktadır.

Kategorilerin ikinci grubunda, nitelik kategorileri bulunmaktadır. Bunlar da,


gerçeklik, olumsuzlama ve sınırlandırma olmak üzere üçe ayrılır.

Üçüncü grup olan bağlantı (görelik) kategorileri, kategorilerin en önemlileridir.


Bunlar da cevher, neden-sonuç ve karşılıklı bağlılıktır.

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


KAVRAMLAR 17

Dördüncü grup kategorilere Kant, modalite kategorileri adını vermektedir. Bu


kategorilerin içerisinde olanak, gerçeklik ve zorunluluk yer alır.

Önemli tartışmalara neden olan kategori konusu, Kant‟dan sonra değişime ve


dönüşüme uğramış olup, özellikle de Hegel‟den başlayarak bir felsefe sistemindeki temel
kavram ya da ilke anlamına gelmiştir. Diğer yandan, felsefî olmayan tarzlarda ise
kategori; sınıf, tür ya da tip ile aynı anlama gelebilecek biçimlerde kullanılmıştır.

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


KAVRAMLAR 18

ÖZET
Kavramın ne olduğu Sokrates’ten beri felsefenin temel sorunlarından birisi
olmuştur. Kavram, filozofların üzerinde çokça tartıştıkları ve birbirlerine muhalefet
ettikleri bir konudur. Klasik mantıkta doğru düşünme yollarının gösterilmesi çok önemli
olduğu için, Aristoteles akıl yürütme yollarından dedüksiyona vurgu yaparak,
dedüksiyonun bir şekli olan kıyası esas almıştır. Kıyasın ortaya konulabilmesi için
öncelikle kavramların, sonra da önermelerin ele alınması gerekmektedir.
Kavramlar, doğru ya da yanlış olamazlar. Yanlışlık ve doğruluk değerleri
önermelere aittir. Kavramların dış nesnel dünyada karşılıkları varsa gerçek, karşılıkları
yoksa gerçek değildir. Önermeler birkaç kavramın bir araya gelmesiyle oluşur. Doğruluk
ve yanlışlık birkaç kavramdan oluşmuş yargı bildiren önermelere aittir. Kavramlar, sözlü
ya da sözsüz olan birtakım işaretlerle ifade edilirler. Kavramların birtakım işaretlerle
dile getirilmesine delâlet denir. Delâlet farklı şekillerde ele alınmaktadır. Ancak bu
delâlet çeşitlerinden mantığı sözlü vaz’î delâlet ilgilendirmektedir.

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


KAVRAMLAR 19

DEĞERLENDĠRME SORULARI
1. Bir şeyin zihindeki tasavvuruna ne denir?
a) Önerme
b) Hayal
c) Kimlik
d) Delâlet
e) Kavram

2. Kavramın dil ile ifade edilmesine ne denir?


a) Terim
b) Yüklem
c) Hüküm
d) Önerme
e) Hayal

3. Genel bir varlığı değil, özel bir varlığı zihinde tasavvur etmeye ne denilir?
a) Kavram
b) Hayal
c) Kimlik
d) Önerme
e) Hüküm

4. Bireyler grubunu ifade edip grupta gerçekleşen kavramlara ne ad verilir?


a) Distribütif
b) Soyut
c) Tikel
d) Açık ve seçik
e) Kolektif

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


KAVRAMLAR 20

5. Aşağıdaki kavramlardan hangisi tekil bir kavramdır?


a) Meclis
b) Şu cetvel
c) İnsanlık
d) Sendika
e) Ordu

6. Aşağıdaki kavramlardan hangisi distribütif kavramlara örnek teşkil eder?


a) Sendika
b) Ordu
c) Meclis
d) İşçi
e) Sivil toplum

7. Aşağıdaki delâlet çeşitlerinden hangisi mantığı ilgilendirir?


a) Sözlü tabii
b) Sözlü aklî
c) Sözsüz tabii
d) Sözsüz vaz‟î
e) Sözlü vaz‟î

8. Aşağıdaki kavram çiftlerinden hangisi eksik kapsama girer?


a) İnsan-kuş
b) Memeli-balık
c) Taş-tavşan
d) Canlı-cansız
e) Cansız-ağaç

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


KAVRAMLAR 21

9. Aşağıdakilerden hangisi Kant felsefesinde bir kategori olarak kabul edilmez?


a) Nitelik
b) Nicelik
c) Cevher
d) Zaman
e) Nedensellik

10. Aşağıdakilerden hangisi kavramlar arası ilişki türüne girmez?


a) Eşitlik
b) Ayrıklık
c) Tam-girişimlik
d) Eksik-girişimlik
e) Özdeşlik

CEVAP ANAHTARI
I.ÜNĠTE
1.E 2.A 3.B 4.E 5.B 6.D 7.E 8.B 9.D 10.E

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


KAVRAMLAR 22

YARARLANILAN VE BAġVURULABĠLECEK KAYNAKLAR


Ahmet Cevdet Paşa, (1998). Mi‟yâr-ı Sedât. Sadeleştiren: Hasan Tahsin Feyizli, Fecr
Yayınevi, Ankara
Aristoteles,(1996). Organon, V (Topikler). çev. H. Ragıp Atademir, Millî Eğitim
Bakanlığı Yayınları, İstanbul
-----,(1995). Retorik. çev. Mehmet H. Doğan, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul
Aydın, Mehmet, (2002). Din Felsefesi. İzmir İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İzmir
Ayık, Hasan, (2007). İslâm Mantık Geleneği ve Doğuluların Mantığı. Ensar Neşriyat,
İstanbul
Bingöl, Abdulkuddûs, (1993) Gelenbevî‟nin Mantık Anlayışı. Millî Eğitim Bakanlığı
Yayınları, İstanbul
-----,(1993) Klasik Mantık‟ın Tanım Teorisi. Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul
Bolay, M. Naci, (1989). Farabi ve İbni Sina‟da Kavram Anlayışı. Millî Eğitim Bakanlığı
Yayınları, İstanbul
Boolos, George, (1998). Logic, Logic, and Logic. Harvard University Press, London
Creighton, James Edwin, (1908). An Introductory Logic. The Macmillan Company,
London
Çüçen, A. Kadir, (2006). Mantık. Asa Kitabevi, Bursa
Durusoy, Ali, (2008). Örnek Çeviri Metinlerle Mantığa Giriş. M.Ü. İlahiyat Fakültesi
Vakfı Yayınları, İstanbul
Emiroğlu, İbrahim, (2004). Klasik Mantığa Giriş. Elis Yayınları, Ankara
Esirüddin Mufaddal İbni Ömerü‟l-Ebherî, (1987). İsâgûcî Klasik Mantık, çev. Rauf
Pehlivan Gür, Gonca Yayınevi, İstanbul
el-Fadli, Abdulhadi, (1409). Müzekkiratü‟l-Mantık. İran
Fârâbî, (1989). İhsaü‟l- Ulûm (İlimlerin Sayımı), çev. Ahmet Ateş, Millî Eğitim
Bakanlığı Yayınları, İstanbul
Gazâlî, (1978). Dalâletten Hidâyete. çev. Ahmet Suphi Furat, Şamil Yayınevi, İstanbul
-----, (2002). Düşünmede Doğru Yöntem. çev. Ahmet Kayacık, Ahsen Yayınları,
İstanbul
-----, (1986) “Mişkâtü‟l-Envâr”.Mecmuatü Resaili‟l-İmâm el Gazâlî, IV, Beyrut

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


KAVRAMLAR 23

Grünberg, Teo, (2007). Epistemik Mantık Üzerine Bir Araştırma. Yapı Kredi Yayınları,
İstanbul
-----, (2005). Felsefe ve Felsefî Mantık Yazıları. Yapı Kredi Yayınları, İstanbul
Heimsoeth,Heinz,(1986). Immanuel Kant‟ın Felsefesi. çev. Takiyettin Mengüşoğlu,
Remzi Kitabevi, İstanbul
İzmirli, İsmail Hakkı, (1330). Felsefe Dersleri. İstanbul
el-Kâtibi, Ebu‟l-Hasan Necmüddin Debiran Ali b. Ömer b. Ali, (1998) eş-Şemsiye fi‟l-
Kavâidi‟l-Mantıkıyye. Beyrut
Kneale, William, and Kneale, Martha,(1988) The Development of Logic, Oxford
University Pres. New York.
Köz, İsmail,(2003) Mantık Felsefesi. Elis Yayınları, Ankara
Öner, Necati,(1991) Fransız Sosyoloji Okuluna Göre Mantığın Menşei Problemi. Millî
Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul
-----,(2009). Klasik Mantık. Vadi Yayınları, Ankara
Özcan, Hanifi,(1992). Epistemolojik Açıdan İman. Marmara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul
Özlem, Doğan,(2007). Mantık Klasik/Sembolik Mantık, Mantık Felsefesi. İnkılâp
Kitabevi, İstanbul
Priest, Graham,(2006). Logic. Oxford University Press, New York
Restall, Greg,(2006) Logic. New York
Sarıca, Salih- Gündüz, Mustafa,(1984) Güzel Konuşma Yazma. Fil Yayınevi, İstanbul
es-Savî, Zeynüddin Ömer b. Sahlan,(1993) el-Besâiru‟n-Nasîriyye fi İlmi‟l- Mantık.
Beyrut
Tamassi, Paul,(2002). Logic. London and New York
Tarski, Alfred,(1976). Introduction to Logic. Oxford University Press, America
Taylan, Necip,(2008). Anahatlarıyla Mantık. Ensar Neşriyat, İstanbul
-----,(1994). Mantık Tarihçesi Problemleri. Marifet Yayınları, İstanbul
Topçu, Nurettin,(2006). Mantık. Dergâh Yayınları, İstanbul
Yıldırım, Cemal,(1999) Mantık Doğru Düşünme Yöntemi. Bilgi Yayınevi, Ankara
Yüksel, Emrullah,(1991). Amidî‟de Bilgi Teorisi. İşaret Yayınları, İstanbul.
Yüzendağ, Ahmet,(1961). Dinî Hitabet ve Meslekî Uygulama. Emel Matbaacılık, Ankara

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


KAVRAMLAR 24

Zeydân, Mahmud Fehmî,(1977). el-İstikrâ ve‟l-Menhecü‟l-İlmî. Mısır

Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi

You might also like