You are on page 1of 3

Ayşe Gül Özinan / 20200208089

Giorgio Agamben’in ‘’Gelmekte Olan Ortaklık (Theory Out of Bounds) Kitabında Yer
alan ‘Örnek (Example)’ Bölümünün Yorumlanması
Kitabın bu bölümü anlattıklarını tekil-tümel çatışması üzerine temellendirmiştir. Bölümü daha iyi
anlayabilmek açısından tekil-tümel çatışkısını da iyi anlamamız gerektiğini düşünüyorum.
Elimden geldiğince bu çatışmayı açıklamaya çalışacağım.
Tekil kavramı nesneleri tek tek ifade etmek için kullanılır. Tümel kavramı ise bu nesneleri genel
hatlarıyla ifade ederek tanımlamak için kullanılır. Tekil-tümel çatışması ise dil ve sözlü iletişimin
getirdiği bir iç içe geçmişlik durumudur. Örneğin çiçek kavramını ele alalım. ‘Çiçek’ kavramı
tümeldir, ‘bu çiçek’ kavramı ise tekildir. Bu kavramları birbirinden keskin hatlarla ayırmak
olanaksızdır. İşte tam da bu noktada tekil-tümel çatışkısı ortaya çıkar. ‘Çiçek’ kavramı tümel
olmasına rağmen tekil olan ‘bu çiçek’ kavramını içinde barındırır ve tekil bir çiçeği
tanımlayabileceğinden tümel kavramı tekile dönüşebilir. ‘Bu çiçek’ kavramı ise tekil olmasına
rağmen tümel kavramın bir alt kümesi olduğundan aynı zamanda tümel bir kavramdır. Bu da
dilin paradokslu yapısını gözler önüne serer. Tikel ve tümel kavramları o kadar iç içe geçmiştir
ki bu iç içe geçmişliğin oluşturduğu paradoks bu iki kavramın sınıflandırılmasını imkânsız kılar.
Algıladığımız her şeyi dilsel bir varlığı dönüştürürüz, belki de bu insanın anlam arayışının
kaçınılmaz bir sonucudur. Kalem sözcüğünü ele alalım. Kalem nesnesi k, a, l, e ve m harfleri yan
yana getirilip seslenildiği andan itibaren can bulmuş dilsel bir varlığa dönüşür. Dilsel varlık
söylenmiş varlık olandır. Dilsel varlık kendisinde tümel ve tekil kavramlarını birlikte bulundurur.
Dilsel varlık tekillerin ortak anlamını da içinde bulundurarak tümel bir yapıya eriştiğinden
kapsam kümesine dâhil olmaya hak kazanmıştır. Bu kapsam kümesi dilsel tanımlayıcıya göre
dolaylı bir kümedir ve söylenmiş varlığı tanımlamada yetersiz kalır.
Kitapta geçen şu cümle dikkatimi çekti ve bunu sizlere açıklamaya çalışacağım: ‘’Dilsel varlık
hem kendi kendine ait olan hem de ait olmayan bir sınıftır ve dil kendi kendilerine ait olmayan
tüm sınıfların sınıfıdır.’’ Bu cümle kafamda şu sorunun belirmesine sebep oldu, ‘Neden bu varlığı
5 harften oluşan bir tanıma sığdırmaya çalıştık? ‘ Çünkü onu bir anlam daraltılmasına sokarak
belirtmek istediğimiz kavramı spesifik bir şekilde belli etmeye çalıştık. Bu da insanlar olarak
sosyal bir varlık oluşumuzun ve dilli iletişim aracı olarak kullanmamızın sonucudur. Fakat bu 5
harfi farklı kombinasyonlarla, farklı şekilde ifade edebilirdik, hatta bu beş harf yerine farklı
sayıda farklı harfler kullanabilirdik. Belki de bugün ‘kelebek’ olarak bildiğimiz kelime kalem
nesnesini tanımlayan sözcük olabilirdi. Bu da bize dilsel varlığın hem kendine ait olduğunu hem
de olmadığını gösterir. Aslında dilsel varlık varsayımlar ve örnekler üzerine kurulmuştur. Dil ise
bu varsayım veya tanımlamaları her açıdan ele aldığından tüm sınıfların sınıfıdır.
Bu bölümün temellendirildiği şeye göz attığımıza göre anlattığı asıl şeye değinebiliriz: Örnek
kavramı…
Örnek kavramı aynı türün ortak özelliklerini tanımlayan kesişim kümesidir. Bu öyle bir kümedir
ki, hem kendisi kümenin kendisidir hem de kümenin içindedir. Her varlıkta bulunan ortak
özellikler örneğin bir alt sınıfıdır ve varlıkların örnek kavramına sahip oluşu da bir ortak
özelliktir. Örnek tüm tekil durumlar için ortak olmasına rağmen(bu bir nevi onu tümel kılar)
kendi içinde tekil bir durumdur. Örnek tekil bir durum olarak ele alınmasına rağmen bu tekilliği
Ayşe Gül Özinan / 20200208089

üstenmesi çok zordur. Bunun sebebi kavramlara tanımlanmaya çalışılan örneğin farklı açılardan
baktığınızda değişken olmasıdır. Bu da örneği tekil ve tümel olarak tanımlamamıza olanak
sağlamaz. Örnek ne tekil ne de tümeldir. Örneğin; insanların yaşamak için kalbe ihtiyacı olduğu
önermesi, insan tümel kavramı için ortak bir özelliktir. Aynı zamanda tek tek insanlara
baktığımızda yani onları tekil kavramlar olarak ele aldığımızda kalplerinin oluşu her tikel varlık
için de ortak özellik olur. Bu da bu önermenin ortaya çıkardığı örnek terimini(kalbinin olma
durumunun gerekliliğinin söylenme durumu) tekil veya tümel olarak tanımlamamızı imkânsız
hale sokar. Dilde karşılaştığımız paradoks durumu kendini burada da gösterir.
Örneğin kavramlara bahşettiği hayat tamamen sözseldir(dilseldir).Buna bağlı örnek varlık da
tamamen sözsel olan varlıktır. Burada demeye çalışılan şey şudur: Mavi rengini tanımlayan mavi
sözcüğü örnek değildir, örnek olan kavram mavi renginin mavi olduğunun söylenmiş olma
durumudur. Yazının başlarında anlattığım kalem örneğini de bununla bağdaştırabiliriz. Sesler
harfleri, harfler ise kelimeleri yani sözsel elçileri oluşturarak onları birer örneğe dönüştürür. Yine
tümel-tekil çatışması bu örneğin tanımlanmasını engeller ve aslında tümel-tekil çatışmasında
gözden kaçan en temel olgudur örnek.
Örneğin bu dilsel yanı aslında örnek olarak tanımlanan şeyleri bir kaosa sürükleyerek her an
örneği geçersiz kılabilecek bir çıkmaza sokar. (Kalem kelimesine söylenen kalem kombinasyonu
neden kelebek değil? Vb.) (Derste verdiğimiz nefret kelimesi yerine gelebilecek farklı sözcükler
olduğu gibi, fakat bu daha dolaylı yoldan bir örneklendirmedir.)
Örnek kavramı tekil kavramlar hakkında büyük ipuçları sağlar. Saf tekil kavramlar birbirlerine
örnek sayesinde bağlanarak ortak bir payda bulurlar fakat aynı zamanda bu tekil kavramlar
birbirlerinden bir o kadar farklıdırlar. Kapsam anlamına gelen ‘E’ küme işareti içinde bu tekil
kavramlar örnek aracılığı ile iletişim kurarlar. Bunu da şu şekilde açıklayarak somutlaştırmak
istiyorum: Ben insanım, annem de insan. Annem ve benim insan olduğumun söylenmesi ikimizin
ortak özelliğidir. Bu özellik bizi ‘insan olma’ adı altında bir kapsama kümesinde birleştirir fakat
aynı zamanda annem ve ben saf birer tekil varlığızdır çünkü ikimizde tümel sayılamayacak kadar
farklı karakteristik özelliklere sahibizdir. Bundan ötürü kapsama (E) kümesi kavramların elinden
alındığı an kendi aidiyetlerini sunmakta zorlanırlar çünkü saf tekil özellikleri onlarda kalsa dahi
birçok ortak özellikleri yitip gitmiştir. (Ben ve annem kendimizi insan olarak tanımlayamazsak ve
insan olmanın özellikleri elimizden alınırsa aidiyetlerimizi kavrayamaz ve saf bir tekilliğin içinde
yitip gideriz.)
Son olarak bu bölümün sonunda Agamben çizgi film kahramanlarının ve üçkâğıtçılarının ortak
bir paydada birleşebileceğini örneklere bağlamıştır. Anlattığı bunca şey sonrasında bunu
yapmaması anormal olurdu. Peki, neden bu önermeyi sundu? Bunu da şununla açıklayabiliriz:
Anne ve çocuğu ele alalım. Annenin de çocuğunda insan olduğunu söyledik. Bunu biraz daha
somutlaştıracak olursak çocuğun adının Adolf Hitler olduğunu düşünelim. Adolf Hitler’ de
annesi de insandır. Bu onların ortak özelliğidir. Hitler’in annesinin iyi bir insan olduğunu
varsayalım. Öteki yandan, Hitler’in eylemlerinin temel etik ve ahlak kuralları dışında bir
ideolojiyi benimsemesine bağlı olarak onun kötü bir insan olduğu çıkarımını yapalım. Kötü ve iyi
ise iki zıt olgudur. Fakat kötü ve iyiyi ortak bir paydada toplayan örnek onların insan olduğunun
söylemidir.
Ayşe Gül Özinan / 20200208089

Kısacası; tümel ve tekil çatışmasını açıklarken örnek terimi gözden kaçmaktadır fakat bu çatışma
örnek terimi ile çok daha sağlam temellendirilebilir. Kavramlar sorgularken tümelliklerine,
tekilliklerine ve onları ortak bir paydada toplayarak onlara harfler aracılığı ile hayat veren örnek
terimlerine ihtiyaç duyarız. Bu terimlerle tanımlanan nesne ve varlıklar farklı açılardan
incelenmeleri durumunda değişken anlam ve özellikler kazanabileceğinden tümel, tekil ve örnek
sabit olarak düşünülemez ve keskin sınırlara sahip değildir.
(Bu farklı açıyı açıklayacak olursak: Kalem yazmaya yarar. Kalemlerin çeşitleri vardır. Örneğin
kırmızı kalem ve mavi kalem vardır. İkisi de yazmaya yaramasına rağmen birisi kırmızı renkte
diğeri ise mavi renkte yazar.)

You might also like