You are on page 1of 7

Geçerli bir kanıtlama veya akıl-yürütme, öncüllerin sonucu içerdiği veya zorunlu

kıldığı anlamında mantıksal bir ilişkiye dayanır.

cümle ile önerme aynı şey değildir. «Cümle» bir dilbilgisi, «önerme» ise bir
mantık terimidir. Bir önerme ancak belli türden bir cümle aracılığı ile dile
getirilir; fakat ikisi arasında bire-bir karşılaşım yoktur.

Mantıksal ilişkiler yalnız önerme türünden cümleler arasında gerçekleşir, çünkü,


yalnız bu tür cümleler doğru ya da yanlış birer yargı ifade ederler.

Bu açıklamaların ışığında bir mantık kavramı olan önermeyi, «bildiri kipinde bir
cümle ile dile gelen, doğru ya da yanlış bir iddia veya yargı» diye
tanımlayabiliriz.

Ne var ki, anlamla önermenin özdeş ya da eşdeğer olduğu söylenemez. Aynı


anlamı taşıyan bir cümle ile doğruluk değeri değişik önermeler dile getirilebilir.
Örneğin, «Bugün 50 yaşına bastım,» cümlesi anlam yönünden bir değişikliğe
uğramadığı halde Ahmet için doğru. Haşan için yanlış bir önerme temsil
edebilir.

Anlam ve doğruluk değeri arasındaki fark nedir?

Önermeleri doğruluk değeri olan iddialar olarak niteledik. Bu demektir ki,


doğru bir önermenin doğruluk değeri doğrudur; yanlış bir önermenin doğruluk
değeri yanlıştır. Öte yandan bir önerme ister doğru, isterse yanlış olsun, onu
dile getiren cümlenin anlamlı olması söz konusudur. Anlam ile doğruluk değeri
arasındaki temel farkı belirtmek için anlamı cümlenin, doğruluk değerini ise
önermenin bir özelliği sayacağız. «Anlamlı önerme», «doğru cümle» ya da
«yanlış cümle» deyimleri yerine «anlamlı cümle», «doğru önerme» ya da
«yanlış önerme» deyimlerini kullanmayı yeğleyeceğiz.

Bir cümlenin anlamlı veya anlamsız olması alt olduğu dilin kurallarına göre
kurulup kurulmamasına bağlıdır. Dilin kurallarına uygun kurulmuş cümleler o
dili bilenler ¡cin anlamlı, kurallara uygun kurulmamış cümleler anlamsızdır.
Kurallar deyince sadece sentaks kurallarından bahsetmiyoruz. Çünkü sentaks
yönünden, «Dünya yuvarlaktır», cümlesi ile «Aşk yuvarlaktır», cümlesi arasında
bir fark yoktur. Oysa birincisinin anlamı üzerinde bir tereddüdümüz olmadığı
halde, ¡kincisi bir çoğumuz için ya düpedüz anlamsız, ya da sadece mecazî bir
anlam taşır.
«Aşk yuvarlaktır», cümlesinin bir iddia dile getirdiğini varsaysak bile, iddianın
doğru mu, yoksa yanlış mı olduğunu ortaya çıkarmak için, her şeyden önce
cümlenin ne anlama geldiğini saptamaya ihtiyaç vardır. Başka bir deyişle anlam
sorunu, doğruluk değeri sorunundan önce gelir

Mantık dilinde olgusal içerikli önermelere «sentetik,» olgusal içerikten yoksun


önermelere «analitik» denir. Sentetik önermelerin doğruluk değerini
aposteriori (yaşantı sonrası veya gözleme bağlı), analitik önermelerin doğruluk
değerini apriori (yaşantı öncesi veya gözleme bağlı olmaksızın) belirleyebiliriz.
Daha açık bir deyişle, sentetik bir önermenin doğru ya da yanlış olduğu ancak
gözlem veya deneye başvurularak, analitik bir önermenin doğruluğu ise, gözlem
ve deneye gitmeksizin belirlenebilir.

Biçimsel yapı yönünden önermeleri nasıl ayırabiliriz? Yukarıda yaptığımız


sentetik-analitik ayırımı içerikseldir; mantıktan çok bilgi teorisi veya bilim
felsefesi yönünden önemlidir. Biçimsel ilişkileri konu alan mantık için
önermelerin olgusal içerikli olup olmaması, ya da doğruluk değerlerinin
belirlenmesinde gözleme başvurmanın gerekliliği veya gereksizliği asıl sorun
değildir. Asıl sorun önermelerin biçimsel yapılarına dayanan akıl-yürütmelerin
veya kanıtlamaların geçerliliğidir

43.sayfa

Mantıklı düşün dediğimizde aslında (yanlış düşünme) demeyi kast ediyoruz.

Kategorik – İlişkisel Önermeler


Yapısı özne – yüklem terimlerinin ilişkisine bağlı önermelere “kategorik
önerme” denir.

“Ali bir öğrencidir”.

“Bazı işçiler çalışkandır”.

“Tüm politikacılar yalancıdır”.

Özne – yüklem kalıbına indirgenemeyen önermeler ilişkisel önermelerdir:

“Ali, Ayşe’den kısadır”.

“Ahmet, ayağı ağrıdığı için gelemedi.”


“2 + 2 = 4’tür. (İki ile ikinin toplamı, dörde eşittir. )

Burada görüldüğü gibi tek bir özne yoktur. İki ya da daha fazla özne arasında
kurulan bir ilişki vardır.

Basit – Bileşik Önermeler


Bileşik önermeler, iki ya da daha fazla önermeye çözümlenebilen önermelerdir.

“Su sıcak ise kaynamıştır”.

Buradaki önerme, “su sıcaktır” ve “kaynamıştır” basit önermelerine


çözümlenebilir.

Bileşik önermeler “ve, veya, ise, değilse” gibi eklemler aracılığıyla kurulur.

Özne – Yüklem Bağıntısı:

1- Deniz mavidir.
2- Ali öğrencidir.
3- Öğretmenler memurdur.
4- Paris, Fransa’nın başkentidir.

1.önermede yüklem, özneye bir özellik vermektedir. Özne-yüklem ilişkisi


burada bir niteleme ilişkisine sahiptir.

2.önermede Ali’nin öğrenci sınıfının bir üyesi olduğu belirtiliyor. Özne –


yüklem ilişkisi bir üye-sınıf ilişkisine sahiptir.

3. önermede öğretmenlerin, memur sınıfının bir alt kümesi olduğu


belirtiliyor. Özne yüklem ilişkisi burada alt sınıf – sınıf ilişkisidir.

4. önermede özne yüklem arasında özdeşlik ilişkisi vardır.

Özne-yüklem ilişkisine dayanan kategorik önermelerin bu farklı yorumların


ışığında ele alınması farkına varılmadan düşülen bazı hataları önlemesi
bakımından önemlidir.

Mantık, işlemleri basitleştirmek amacıyla çeşitli biçimlerde dile getirilen


kategorik önermeleri (özne – yüklem) nicelik ve nitelik ölçütlerine vurarak
sınıflamak yoluna gider.
Nicelik yönünden, tümel, tikel ve tekil olmak üzere üçlü bir ayırım, nitelik
yönünden evetleyici ve değilleyicl olmak üzere ikili bir ayırım yapılır. Tümel,
tikel ve tekil önermeler evetleyici ve değilleyici olabileceklerine göre, tüm
kategorik önermeleri altı öbekte toplayabiliriz demektir. Aşağıdaki tablo iki
ölçüte göre yapılan sınıflamayı örnekleriyle göstermektedir.

Mantıkçılar, kategorik (özne – yüklem ilişkisine sahip) önermeleri daha standart


şekillere indirgeme yolunda iki adım daha atmışlardır:

1- Özne – yüklem ilişkisini bir sınıf- alt sınıf olarak ele almak
2- Tekil önermeleri tümel ele almak (Sokrates insandır – Tüm Sokratesler
İnsandır) Ancak iki önermedeki özne – yüklem ilişkisi birbirinden farklıdır.
Birinci önermede üye – sınıf ilişkisi, diğerinde alt sınıf – sınıf ilişkisi vardır.

Burada birinci önermeyi ikincisine indirgemek imkansızdır. Çünkü birinci


önerme üye- sınıf ilişkisi olup bu geçişsizdir. Ancak alt sınıf – sınıf ilişkisi
geçişlidir. Bir örnek verelim:
Ali bir öğretmendir. Öğretmenlik bir meslektir. O halde Ali bir meslektir.

Yukarıda ilk önerme “üye – sınıf” ilişkisine göre, ikinci önerme ise “alt sınıf
– üst sınıf” ilişkisine göre kurulmuştur. Dolayısıyla aralarında geçiş
olmadığı için birbirlerine indirgenemezler. Ancak sembolik açıdan bunlar,
“A,B’dir” formundadır.

Yani ikisini de “A, B’dir” formunda yazabiliriz. Fakat birbirlerine


indirgenemezler. Çünkü birinci önermede özne-yüklem ilişkisi “üye-sınıf”
ilişkisi, ikinci önermede özne-yüklem ilişkisi “üst sınıf-alt sınıf” ilişkisine
sahiptir.

Kitapta mantığın mantıksızlığı derken sanırım bu noktayı kast ediyor. Yani


birinci önermeyi (üye – sınıf ilişkisine sahip önermeyi) ikinci önermeye (alt
sınıf – sınıf ilişkisine sahip önermeye) indirgemeye çalışırsak mantıksız bir
sonuca ulaşıyoruz.

Terimlerin Dağılımı:
1- Bütün S’ler P’dir.
Örnek: Bütün insanlar ölümlüdür.
Burada S terimi dağıtılmış, P terimi dağıtılmamıştır. Çünkü “Bütün S’ler”
derken S’lerin hepsi söz konusudur. Ancak “P”lerin hepsi hakkında bir şey
denmemiştir. Örneğe bakarsak, bütün insanlar ölümlüdür derken
insanların hepsinden bahsederken ölümlülerin hepsinden bahsetmiyoruz.
Bütün insanlar ölümlüdür derken bütün ölümlüler insandır diyemeyiz.

2- Hiçbir S, P değildir.
Örnek: Hiçbir canlı ölümsüz değildir.
Burada hem S, hem de P terimi dağıtılmıştır. Çünkü canlıların HEPSİ,
ölümsüzlerin HEPSİNDEN ayrılmıştır. Aynı şekilde ölümsüzlerin hepsi,
canlıların hepsinden ayrılmıştır.
Hiçbir canlı ölümsüz değildir, hiçbir ölümsüz canlı değildir diyebiliriz.

3- Bazı S’ler P’dir.


Örnek: Bazı insanlar yalancıdır.
Burada S terimi de P terimi de tam dağıtılmamıştır. Çünkü bazı insanlar
yalancıdır dediğimizde bazı yalancıların insan olduğunu anlıyoruz. Ancak
ne bütün insanlar yalancı ne de bütün yalancılar insandır.

4- Bazı S’ler P değildir.


Burada S terimi dağıtılmamış, P terimi dağıtılmıştır. Örneğin, «Bazı
kitaplar roman değildir,» dendiğinde kitapların tümünden değil, bir
bölümünden, oysa romanların tümünden söz edilmektedir. Çünkü roman
olmayan kitaplar romanların bir bölümünden değil, tümünden ayrıktır.

Sonuç olarak:

- Tüm S’ler P’dir:


P olmayan S yoktur diyebiliriz.
Bir şey S ise P’dir diyebiliriz.

- Hiçbir S, P değildir.
P olan S yoktur diyebiliriz.
Bir şey S ise P değildir diyebiliriz.

- Bazı S’ler P’dir.


P olan S’ler vardır diyebiliriz.
Hiç değilse en az bir şey hem P hem de S’dir diyebiliriz.

- Bazı S’ler P değildir.


- P olmayan S’ler vardır diyebiliriz.
- Hiç değilse en az bir S, P değildir diyebiliriz.

Bu yorumlar, tümel önermelerin temelde hipotetik veya koşulsal, tikel


önermelerin varlıksal nitelikte olduğunu göstermektedir.

You might also like