Professional Documents
Culture Documents
BUyükleri l�ln: 4
Yarının
Derleyen:
L. FOMlN
TUrkiye Yayını:
ANT YAYlNLARI
Aralık 1971, !.stanbul
Kupak;
TAN ORAL
Dlzgi;
YÖNET MATBAASI
Baskı:
EROOLU KARDEŞLER
DÖRDÜNCÜ
GÜNEŞ
(Uzay Hikayeleri)
Türkçesi:
Tonguç Erden
ANT YAYlNLARI
Ca�aıog-ıu, Başmusahip Sok. 10/11, J:st,
.
ı YARININ
BOVOKLERINE
ANT YAYlNLARI
' ILK KARŞlLAŞMA
d i Tommy.
Baş ını açt ı , hava fena değ i ld i . . Suni yerçe-
• 27.
Yabanc ı :
<< Peki, nasıl olacak,)) diye merakla sordu,
Cesaret'in kaptanı, miğferini ç ı kararak:
u Bakı n , ıı dedi, usavaşa tutuşsak ve siz ka-
zansan ı z bile bizim dünyamızın yeri n i asla bula
mayacaksı nız. üstel i k sizin y ı l d ı z ı n ı z ı n sakinleri,
dünyal ıların e r yada geç kendilerini bulabiieceği
kuşkusu içinde yaşayacaklar. Tabi i aynı şey, biz
kazanacak o l u rsak, bizler için de sözkonusu. Bu
rada b i r aya yakın zaman d ı r karşılı k l ı bekliyor,
ve bilgi alışverişi yapıyoruz. San ı r ı m birbirimiz
den de hoşlandık. öyleyse savaşmak n iye?»
" Doğru söylüyo rsunuz,» d iye cevapladı ya
bancı, ııama savaşmadan ayr ı l ı rsak bizim peşimi
zi izleyip y ı l d ı z ı m ı z ı n yerini keşfetmeyeceğiniz
den nasıl emin olabiliriz?>>
Kaptan ikna edici bir sesle karşı irk verd i :
u Her iki gemi için de i z le n me teh likesi ol
m a d a n g e r i d ö nme ni n yo l u var.»
u Nas ı l ? »
(( Gemileri değiştokuş etmek! Evet, gemileri
değiştirip, yabancı gemilerle geri dönmek! Tabii
gemimizdeki araçları ve sayaçları öyle tesbit ede
ceğiz ki bizi izlemeniz asla m ü m kü n alamaya
cak. Şüphesiz, siz de devir tesl imden önce aynı
• 29 .
•
Gemileri değiştokuş etmek, g öründüğü ka
dar da kolay olmadı. üzerinde u z u n uzun düşü
nülmesi ve çalışılması gereken bir y ı ğ ı n ayrıntı
ç ı ktı. Yabancılar ve dünyalılar gemi lerde bu ay
rıntılar üzerine g ü nlerce birlikte kafa yordular,
birlikte çaba harcadı lar. Sonu nda, yabancılar Ce
saret' in, dü nyal ılar da siyah geminin n as ı l yöne
tileceğ ini kavradılar.
Düşman tesbit cihaziarı ve silahlar tahrip
edildi, yiyecek stokları değiştirildi.
Nihayet herşey hazırd ı .
Iki gemi ayrıl madan ö n c e son b i r toplantı
yap ı l d ı .
• 31 •
11 Mükemmel bir gemiye kondunuz,ıı diye mı
rıldandı kaptan, « Umarım ki ondan layık olduğu
ihtimamı esirgemezsiniz. ı1
« Ben de aynı kanaattayım,ıı diye cevapladı
yabancı kaptan, «yeni geminiz de en az eskisi
kadar mükemmel. Umarı m ki gün gelir iki geze
gen arasında irtibat kurulduktan sonra burada
tekrar karşı laşırıvı
Son dünyalı da Cesaret'ten ayrı l d ı .
Birazdan. Cesaret yolal arak n e b u l a n ı n s i s i n..
de gözden kayboldu.
Günler çabuk geçiyordu . Birgü n kaptan,
Tommy'nin yabancılardan kalan kitap gibi bir
şeylerle meşgul olduğunu farketti. Çok keyiflen
di. Demek ki yabancıların siyah gemideki kal ın
t ı larında teknisyenler ve bilginler i l g i çekici ye-
ni şeyler bulabiliyorlardr . Ş üphesiz yabancılar da
aynı şekilde keyifli olmalıydı lar. Çünkü onlar da
herhalde Cesaret'te kendileri için ilgi çekici ye
ni şeyler bulabilmişlerdi.
11 Dort,ıı dedi kaptan, nseni çok takdir edi
yorum. Dünyalı larla yabancılar arasındaki psiko
lojik benzerl iği ilk farkeden sen o l d u n ve bizleri
bir ölüm-kal ı m savaşı ndan kurtaran da senin bu
luşun oldu. Peki, yabancr larla bu ndan sonraki
temasları m r z hakkında ne düşünüyorsun?n
• 32 .
Tommy g ü l d ü :
" E m i n i m ki d o s t olacağı z ! Zaten birbirimize
düşman kesi lmek için bir neden yok. Ultra-viole
ı ş ı n l arı onlar için öldürücü olduğuna göre, zaten
dünyamızda yaşayamazlar. Bizler de kızı l-ötesi
ışın larla göremediğimize göre, onların dünyas ı n
da yaşayamayız. Ama ortak bir yan ı m ı z var: BEN
ZER PSIKOLOJ I . ıı
ııBenzer psikolojiden kasd ın ne?ıı
�<Gördüğünüz gib i solungaçlarla teneffüs
ediyorlar. M ikro dalgalarla haberleşiyorlar, kızıl
ötesi ı ş ı nlarla görüyorlar . . . Ve buna benzer bir
kaç ayrı ntı daha. Fakat psikolojileri ayn ı ! Onla
rın da aileleri, onların da çocukları var. Onlar da
savaş istemiyorlar ve . . . üste li k onlar da çok nük
teci varl ıklar . . . ıı
To mmy sustu.
" Devam etsene,» dedi kaptan.
« Peki kaptan . . . içlerinden biri vard ı . Buck
diye isim takmıştım ona. Gerçekten dost olmuş
luk. Gemilerimiz ayrılmadan önce b irkaç saati de
beraber geçirdik. Yapacağı m ı z b irşey yoktu. Bol
bol konuştuk. Inandım ki, dünyal ıla r ve bu yaban
cılar gerçekten dost olabilirler.ıı
ıı Çok ilginç. Peki nelerden bahsettiniz?»
• 33 .
MURRAY LEINSTER'den
adapte edilmiştir.
1 KAYlP ROBOT
Bagert gülümsedi:
«Gerçekten müthiş b i r tah l i l Susan. Fakat
ortada böylesine büyük bir teh l i ke oldu�una
inanmıyorum. B ir kere beyin şartlandı rmaları de
� iştirilen robotlar üsse geleli dokuz ay geçti.
Ş i m d iye kadar da tehl i ke l i bir durum olmadı, hat
ta şimdi bile! Kayıp robotun insanlar için tehli
keli oldu�una gerçekten inanıyor musu n ? »
« Bi l m iyorum Peter," d i y e cevapladı D r. Cal
vin, «en iyisi bir de bu kayıp robotla çalışmış
olan fizikçiyle konuşal ı m . >>
•
Gerald Black genç bir adam d ı . Fizik ö�re-
n i m i n i bir yıl önce tamamlamıştı. Şu anda dün
yaca tan ı n m ı ş üç bilginle konuşu rken oldukça
sinirli görünüyordu.
Dr. Calvin kendisine ilgi ile baktı :
« Robot ortadan kaybolmadan önce onunla
çalışan son kişi sizdin iz de� i l mi?"
« Evet öyle.»
« BU robot hakkında birşeyler anlatabil i r mi-
siniz?ıı
« Pek özelliği yoktu. Tıpkı öteki beyin şart
land ı r ı l ması değiştiTilmiş robotlar gibi zeki ve sı
kıcı idi.ıı
oı S ı krcr m ı ? Niçin?ıı
• 42 .
" Bi l iyorsunuz üsde çok zor koşullar altında
çalı şıyoruz. Teh l i ke li b i r iş. Tabii b u yüzden za
man zaman da sinirli o l uyoruz. Ama robotlar hiç
b i r zaman sinirlenmez. Sakindirler, üstelik de
çok mütecessistirler. Herşeyi öğrenmek isterler.
Fizik konusunda bilgileri çok azdır. Sadece ken
dilerine öğretilen kadarı n ı b i l i rler. Fakat buna
rağmen bizim davranışlarımızı eleştirmekten de
geri kalmazlar. ıı
Dr. Calvin sord u :
" Robotun kaybolduğu sabah n e l e r olmuş-
tu?n
u O sabah PIERCE tipi elektron tabancala
rı ndan(*) birini k ı rmıştım. Bu yüzden deneyiere
devam edemiyordum. üstelik iki haftayı aşkın
b i r zamandan beri evden mektup d a almamıştım.
O sı rada o geldi ve bir ay önce yapm ı ş olduğum
bir deneyi tekrarlamarnı istedi. Bu deney için be
ni sık sık rahatsız ederdi . B u yüzden kendisine
kızıyordum. Defalup g itmesini söyledim. Onu son
görüşümde bu o ld u."
" Defolup gitmesini m i söylediniz? ıı d i y e bü
yük bir ilgiyle sordu Dr. Calvin. "Yani, 'defol'
•
Onn'un günlüğünden :
Notlarıma, hareketimizden birgün önce bü
yük l iderimiz Cottafts'ı n bize yaptığ ı konuşma ile
başlayacağı m .
Forta'yı terketmeye hazırlanan binlerce kişi
nin toplandığı büyük alanda, büyük liderimiz sö
ze şöyle başlamıştı :
<<Yarın buradan hareket edecek olan kürele-
o 63 c
•
« N iye orayı kazıyorsunuz?ıı d iye polis mü
fettişi hiddetle sordu. «Savaş Dairesi'nden uz
manlar gelip gerekli i ncelemeleri yapın.caya ka
dar e l i n izi sürmemeniz gereki rd i , »
Fountain, s o ğ u k bir sesle sord u :
oıSavaş Dairesi meteariarı inceletti rip de n e
yapacak?"
Polis müfettişi bu defa gerçekten öfkelen
mişti :
« Bu n u n meteor olduğundan e m in misiniz?
Gökyüzünde meteariardan başka şeylerde cirit
atıyor. B u kazd ı ğ ı nız yere gömülen şeyin de mut
laka meteor olduğunu kim iddia edebi l i r ! n
" Fakat meteara benziyor.))
Sally, bu çekişmeye son vermek için müda
hale etmek i htiyac ı n ı duY.dU.
''Pekala müfettiş, bir daha meteor düşecek
• 66 .
o l u rsa ne yapmamız gerektiğini ş im d i öğrenmiş
o l du k. Ş i m d i gidelim de neyin nesi d i r b ir gözata�
l ı m . Onu bir ku lübeye taş ım ıştı k.»
Kulübeye g i rd i ler. lçerisi kara n l ı kt ı , sadece
tavandaki küçük kirli bir pencereden ışık sızıyor
du. u Meteo r" dedikleri şey ise, kulübenin tahta
döşemesinin üzerinde duruyordu. Bu, 50-60 san�
tim çapında madeni bir küre idi.
u Hiç gizli b ir silaha benziyor mu?" diye sor
du Fountain . " Modern bir raketten çok, bir top
gü1 1esini andı rıyor.ıı
u Orası öyle ama, bize de kesin emir var.
Gökten düşen herhangi bir cisme, Savaş Dairesi'
nin uzmanları inceleme yapmadan hiçkimse e l i n i
süremez.n
O ana kadar konuşmalara hiç karışmamış
olan Graham, ileri atı ld ı ve elini metal topun üze
rine koydu :
u Eh soğ umuş sayı l ı r " dedi, « acaba neden
yap ı l m ış?ıı
u Demire benziyor,, diye cevapladı Fountain.
«Ama gene de b ir acaipliği var. B i r kere top
rağa çakı l d ı ğ ı zaman çok kızgın değildi. Son.ra
beklendiği kadar da derine gömülmem işti.ıı
Müfettiş u pekala, , diye lafı kest i :
n Görülecek herşeyi gördük. Ama g e n e d e
• 67 .
•
(( Peki, bu kediyi bana neden gösteriyorsu
nuz?ıı diye sordu uzman.
Komiser Brown, ölü siyah b i r kediyi kuyru
ğ undan tutarak cevap verd i :
(( Neden olacak, herhalde Savaş Dairesi uz-
manlarını ilgilendirir.ıı
((Savaş Dairesi'nin kedi leşleri ile i lg isi ne?ıı
Komiser izah ett i :
« Böylesi ilg ilendirir san ı r ı m . Memur arka
daşlarla birlikte kulübeyi inceliyorduk. Kürenin
durumunda yeni b ir gelişme var m r diye bakmak
için içeri g i rm iştik. Gaz tehlikesi n i gözönünde
tutarak, dikkatli davran ıyorduk. Bu defa trslama
kesilm işti. Küreye yaklaştı m , yakından inceleme
ye başlad ı m . B u kez de bir vrzıltı kulağı ma çarp-
t ı . ıı
«Vızıltr m ı ıo diye tekrartadı uzman, « yani tıs
lama m ı demek istiyors u n ? "
« Hayı r efendim, v ı z ı l t t . Bir matkap vızrltısrna
• 71 •
benziyordu ama sanki çok uzaklardan gel iyordu,
ses. O zaman kürede hala birşeyler olup bitti�i
n i farkettim ve memurlarıma uzak du rmaları n ı
emrett i m . ıı
ıı Kedi ölüsü ile lafa girip, vızı ltıyla bitirdi
•
Ertesi gün Graham Londra'dan geri dö"n dü.
« Pekala delikan l ı , •• ·diye Fountain sordu, «ŞU
• 80 .
bizim meteardan bahset. Neyin nesiymiş? Ger�
çekten meteor muymuş?n
G raham izahat vermeye başladı :
« Hayır, meteor de�ilmiş. Fakat neyin nesi
o l d u � u n u onlar d a bilemiyorlar. Ama en iyisi her
şeyi baştan anlatmak.
•• Lonra'ya gitti�im zaman bu incelemede be
n i m de hazı r b u l u n u p b u l u n mamam konusu uzun
uzadıya tartışı l d ı . Sonunda incelerneyi izlernem
kabul edildi.
« M eteor, araştırma laboratuvarı nda dikkatle
incelendi. Meç hu l bir m adenden yapı lmış. Bir ye·
rinde birbuçuk santimetre çapında bir delil<: var
d ı . Uzmanlar küreyi kesip içinde n e oldu�unu
ç;örmeye karar verdiler. Küre kesildi�inde şaş
k ı n l ıkları bir kat daha artt ı . "
S a l l y merakla atı l d ı :
ı . Neden? Ne o l d u k i? ••
zünden m i ? ıı
<�Evet, bu rada hava . . Bir felaket,ıı diye Bru
geveledi.
Bu kez aksırma s ı rası Kni'de idi:
<> Kötü hava m ı ? Ama imkansız! AWC faali
yette iken hava nas ı l kötü olabilir,,
nAma AWC çalışmıyor k i . .. Şey . . . Yani de
mek istiyorum ki, mükemmel çal ışmıyor."
Kni bir an sustu,
n Pekala ... Anlıyoru m , , dedi. " Sözün kısa
sı, AWC'niz bozu ldu, tamir edemiyorsunuz. öyle
• 1 03 .
değil m i ? Ş imd i anlaşıldı dünyalıyla bu kadar il�
gilendi ğ i n ! n
« Eveto> d i y e Bru ister istemez tesl im etmek
zorunda kaldı. Bu konuşmadan müthiş rahatsız
olmuştu. Bru bir Pslt'l iydi. Ve Psit' li ler, bu çeşit
meselelerden ve kendi acizlerini başkalarına gös
termekten hiç hazzetmezlerdi. Hele hataları n ı
Kni'ye göstermek Bru'nun hiç işine gelmiyordu.
Zira Kni, kendisinin üstüydü ve mutlaka bu me
sele hakkında kendisinden uzun b i r rapor iste
yecekti.
Ama bu kez Kni rapor istemedi, sadece:
« Pekala, dünyalıyı ben iyi tanıyorum, AWC'
nin tamiri için size yard ı m ı n ı esirgem iyeceğin
den eminim. Kendisini sana yolluyoru m , , demek
le yetindi.
Bru sord u :
« Çok teşekkürler. I s m i neydi dü nyal ı n ı n ? "
«John Smith . n
" Çok acaip bir i s i m . Birşey d a h a var. .. n
Lafı n sonunu getirmeden Bru uzun süre sus-
tu. Kr.i telefon hattının tamamen bozu !duğuna
kanaat getiriyordu ki, Bru tekrar konuşmaya baş
lad ı :
« Söylemem gerekir . . Benim bölgernde d e
b i r dünyalı v a r. ..
• 1 04 .
« Başka bir d ünyalı m ı ? Benim bildiğim bu
gezegende tek dünyalı vard ı r, o d a John Smith.»
« Evet hakl ı s ı n ı z . . . Ama bu dünya l ı n ı n d uru�
m u değişik. Yan i, ne tam can l ı , ne de tam öiO ... "
« Haa, yani şunlardan , ıı dedi Kni.
''Evet on lardan . . Bilmem Joh n Smith bu
öteki dünyalıyla karşı laşınca ne der! Bu konuda
ona bi rşey söylememek de mümkün, ama nas ı l
o l s a heryere b u m u n u sokacağ ından, önceden
kendisine bu meseleyi açmak daha doğru olur.
Yoksa kendisi müzeyi dolaşmaya kalkıp da bir
denbire öbür dü nyal ıyla karşı laşı rsa herhalde iyi
o l maz. »
B i r an sessizlik oldu. Ve sonra Kni konuştu :
« Pekala, John Smith'i yarın sana yoll uyo
rum. öteki dünya meselesini de sen kendin hal
ret! n
•
üzerinde sadece bir şort ve ayaklarında san
dallar olduğu halde, John Smith uzay otosundan
ç ı k ı p , kızg ı n güneş altı ndaki Tfan bölgesine ayak
bastı. Bir robot, «John Smith m i ? ıı diye sordu.
" Babam öyle derdiıı
,. Jomn Smith m i ? n d iye tekrarladı robot.
" Herhalde başkası değil . ıı
• 1 05 .
« J o h n Smith m i ? " diye robot tekrar sordu.
u Evet,ıı diye Smith çaresiz cevap verdi.
Robot, Smith'in seyahat çantas ı n ı alarak,
kendisini bir atom otosun.a götürd ü .
B e ş dakika sonra a t o m otomobili durdu.
Smith'le robot indiler.
Bu defa gök zifiri karaniıktı ve korkunç yağ
mur yağıyordu. S mith gökyüzüne bakarken, yağ
mur sağanağa dönüştü.
« Bardaktan boşanırcasın a yağıyor,, dedi
Smith.
" H ay ır efendim, bardaktan değil, gökten bo
şanıyo r , , diye itiraz etti robot.
John Smith bu itiraza verecek cevap bula
mad ı . Robota bakıp iç geçirdi.
Birkaç dakika sonra Smith, Tfan bölgesinin
şefi Bru ile karşı karşıya idi.
u Calmurins,, diye Bru Smith'i selamlad ı .
u Calmurins!ıı
« Calmurinsıı , Psit' lilerin " g ü nayd ı n ı• anlamı
na kullandıkları bir kelime idi. Psit d i l i nde birkaç
cümle daha konuştuktan sonra Bru, John Smith'
i n psitçeyi mükemmel bildiğini farketti.
Psit' li ler insansı yaratıklard ı . (Şüphesiz on�
lar da dü nyal ıları ' i nsansı' olarak n itel iyorlardı . )
lnsansı olmaya insansıydılar a m a , J o h n
• 1 06 •
Sm ith'e göre, kaziara benziyorlard ı . Yumurta bi
ç i mindeki vücutların ı n altında kısac ı k bacakları
ve kocaman ayaklan vard ı . Beyaz saçlı kafaları
her yöne rahatlı kla dönebil iyordu. Psit'J i ler gerçi
kaza benziyorlardı ama, buna ek olarak altı par
maklı elleri ve güçlü ikişer kolları vard ı .
T e k cinsiyetliydiler v e yumurtlayarak ürü
yorlard ı . Başka nes i l lerin iki cinsiyeti l ol masın ı
ve a ş k d e nile n b i r duygunun varl ı ğ ı n ı b i r türlü
anlayamıyorlard ı .
u B i r d e r d i m i z var dü nyalı , ıı d e d i B r u .
<� Nedir?»
u Hayl i zor bir problem.n Bru d u raklad ı . As
•
« Bunların iki cinsiyetti olduklarını n as ı l da
akıl edemedi m , ı1 diye Bru telefonda söylenip du
ruyordu.
« Benim aklıma gelmişti, » dedi Kni, nfakat
pek önem vermemiştim . n
�ı önemli olmaz m ı ? Meğerse J o h n S m i t h bir
cinsten, müzedeki ise öteki cinstenmiş. Müzede
ki dünyahyı görür görmez, John Smith adeta ç ı l
g ı n a döndü ve ondan başka şeyin lafı n ı etmez
oldu. AWC meselesini din lemek dahi istemiyor.»
« Çok üzgü nüm,» dedi Kni, « sana yardı m
edemiyorum. Peki sizin bölgedeki havalar na
sıl?»
n Hava m ı , b i l d i ğ i n g i b i , » deyip konuşmayı
alelacele kesti Bru. Hava meselesini Kni i le tar
tışmak istemiyordu. Kni'den tavsiyelerini öğren
mek için telefon etmişt i : Zira, müzedeki dünya-
e 112 •
l ı dan Sm ith'e bahsetmekle büyük bir hata işle
mişti. Ş i m d i de yeni bir hata işiemekten korku
yordu ... Ne yapmal ıyd ı ? Görünüşe göre yapı l a
cak en iyi şey, S m ith'in isteğ ine uyarak, dünya
i ıyı yeniden canlandı rmaktı .
•
Smith odada b i r aşağı bir yukarı volta atı
yor, Bru'yu bekliyordu. Psit'l inin gelip, kendisine
artık kızla konuşabileceğ i n i söyleceği ana ka
dar Smith'in yerinde durması n a i m kan yoktu.
60 ışık-yı l ı içinde sadece dört dünyalıya rast
lamıştı, bunların hepsi erkekti. Smith son olarak
beş yıl önce, Yeni ıtalya gezegeninde bir kadı
na rastlamıştı. Işte b u yüzden şimdi müzedeki
cam muhafaza içinde birdenbire bir kızla karşıla
ş ı n ca, duyguları n ı n bütün kontro l ü n ü kaybetmiş
ti .
Müzedeki kız h8.18. orij in a l kıyafetiyle duru
yord u : Uzun siyah elbise ve çirkin siyah çizme
ler. Sadece çizmeleri değil. elbiseleri de çirkin
di. Ama g iysileri ne denli çirkin o l u rsa olsun, kız
çok güzeldi, şimdiye kadar gördüğü kızların en
güzel i . .. Bru, yan ı n d a iki robot olduğu halde ge
l i p kapıya dikildi.
« N ası l ? n diye telaşla sordu Smith, <dyi m i ? ıı
• 113 .
11 Doktorlan henüz göremedim dünyal ı . An
cak bildiğim kadarıyla, bu kadar uzun süre don
durulmuş bekleyen bir yarat ı ğ ı n tekrar canlandı
rılması saatler a l ı r. Sonucu beklerken, şu bizim
otomatik hava kontrol sistemi üzerinde konuşsak
fena olmaz diye düşünmüştüm.u
" Hayı r, hava kontrol sistemi falan düşünmek
istemiyorum şimdi."
u John Smith, i l k karşılaştığ ı m ı z zaman, bir
dünyalı için oldukça makul sayı labilecek bir kişi
olarak görünmüştü bana.ıı
uO, bu kızdan bahsetmeden önce idi. öyley
se neden bana ondan bahsettin? Bir işi bitirma
den ötekine neden başlad ı n ? "
B r u , Smith'e üzüntüyle bakt ı :
" M üzede öteki dünyalıya rastlayınca ç o k k ı
zacağı n ı düşünm üştüm . Bu yüzden ö n c e bu me
seleyi halledip, sonra hava kontrol meselesine
rahatlıkla eğilebileceğimizi sanmıştım. Ama gö
rüyorum ki, bu gidişle hava kontrol meselesine
bir türlü eğilem iyeceğiz.ı1
Smith onu dinlemlyordu bile. Gözleri kapıda
daha önce müzedeki cam muhafaza içinde gör
düğü kızı düşünüyordu. Müzede ayakları n ı n
ucundaki beyaz etikette şöyle yazıyordu :
41 1 1 4 .
uCinsi: Insan
«Cinsiyeti: Dişi
u lsmi: Meçhul
((Bulunduğu dünya yılı : 1850
«Gerçek yaşı (yaklaşık olarak): 370
((Görünür yaşı: 20 yada daha azıı
<< Gerçek yaşı 370, görünür yaşı 20 yada da
ha az,, diye iç geçirdi Smith.
Bru ona tekrar baktı ve kendi kendine bir
şeyler kararlaştırdı. Robotlara dönerek emretti:
«AWC tami r edilineeye kadar bu dünyal ı n ı n
öteki dü nyal ıyla karş ı l aşmasına i z i n veri l m eye
cektir! Bu emri diğer bütün robotlara da bildire
ceksiniz! Ne dünyal ı n ı n itirazları, ne de benim
söyleyeceklerim bu emri katiyyen değiştire-
mez ... "
« N e yaptı n ? l ! ıı diye bağ ı rd ı Smith.
« Lütfen emri tekrarlay ı n , ıı diye süku netle ro
botlara seslendi Bru. Robotlar tekrarladı :
"AWC tamir edilineeye kadar, b u dü nyal ı n ı n ,
öteki dünyalıyla karş ı l aşmasına i z i n verilmeye
cektir! Bu emri diğer robotlara da i leteceğiz. Ne
dü nyal ı n ı n itirazları, ne de sizin sonradan söyle
yecekleriniz bu emri katiyyen değiştiremez . »
• 115 .
ııelbette verilecek! »
V e i z i n veri ldi.
•
On dakika sonra mektup, robotlardan biri
tarafından kıza ulaştı rıldı. Mektup diyordu ki:
" Sevg ili Kız,
« Sana izah edilmesi· gereken o kadar çok
• 118 .
şey var ki, nereden ve nasıl başlayacağ ı m ı bilew
m iyorum.
u·Şu anda, 2203 y ı l ı n.dayız ve sen dünyadan
çok uzaklardaki Psit gezegeninde bulunuyorsun.
Kaz'a benzeyen b u acaip yaratıklardan korkma!
Bunlar Psit' li ler. G azegende senle benden başka
diğer yıldızlardan kimse yok. Sana izah edemi
yeceğim nedenlerden ötürü, şu anda seni gör
meye gelemiyorum. Yapmak üzere gelmiş b u lu n
duğum b i r işi tamamlamadan da görüşmemiz
mümkün olmayacak.
uAdım John Smith, 28 yaş ı n dayı m. Ameri
ka' n ı n San Francisko şehrinde doğdum. Ameri
kalı yada ingiliz olduğunu, hiç değilse i n g i lizce
bildiğini umarı m.
u S ana S O N HABERLER'in bir nüshas ı n ı gön
deriyorum. Bulabildiğimiz resimsiz tek gazete
bu. Sana çok aykı rı gelebi lecek şeyleri aniaya
cak duruma gelinceye kadar resi m görmeni is
temiyoru m.
u Lütfen acele cevap yaz ve mektu bunu bir
robotla yolla.
Sevg ilerimle
John Smith.ıı
• 119 .
S m ith mektubunu yazıp robota verir vermez,
Bru, hiçbir kesinti olmamış gibi konuşmayı sür
dürdü.
" Evvelce de söyled iğim gibi,u dedi, u hava
öylesine monoton ol muştu ki, AWC'nin çalışma
düzenini bir parça bozmaya karar verd i k ."
•• Peki, nas ı l yaptı n ı z bunu ? ıı
" Burada 1 00 m i l kadar ötedeki Psor Hava
Kontrol Istasyonu'ndan sinyal göndermeyi dur
d u rduk, onun yerine kendi sinyallerimizi gön
derdik.»
u Sonra ne oldu?ıı
" Bunun üzerine AWC elektronik koordina
törü, istasyonu kontrol etmek üzere Psor'a ro
botlannı gönderdi. Biz yine de sahte sinyaller
göndermeye devam ettik."
" Pek zekice bir buluş değ i l , " dedi Smith.
« N için olmas ı n ? ı1
« Be l l i ki, elektronik koordinatör Psor istas
yonundan gönderilen sinyallerin sahte olduğunu
an.layacaktı. O zaman AWC, Psor'dan gelen ra
porlara aldırış dahi etmeden, daha önce topla
dığı çok sayıdaki entermasyana dayanarak ça
lışmas ı n ı sürdürecekti. n
« Doğru dü nyal ı , ama düşünmüştük ki.. Ama
bir dakika dü nyal ı . Bu kadar düşük teknolojik
• 1 20 .
seviyenizle elektronik cihazlardan bu kadar iyi
nas ı l anlayabiliyorsunuz?ıı
Smith bir cevap verecekti, fakat vazgeçti.
Nası l olsa kör bir insana renkleri, sağ ı r bir in·
sana ise müziği izah etmek mümkün değildil
Eğer izah etmeye kalkışsaydı , ona galaksi
deki bütün canlılar arasında, dünyalı insan nes·
l i n i n bireyden bireye değişen karakter farklı l ı k
larıyla temayüz ettiğ i n i an latması gerekecekti.
Her dünyal ı , kimi insanın çok zal i m, kimisinin
iyi kalpli, kimisinin mutlu, kimisinin mutsuz, ki
misinin iyi, kimisinin kötü, kiminin enerj ik. ki
misinin tembel olduğunu b i li rdi. Işte bu yüzden
dir ki, dü nyal ı lar diğer nesillerin nas ı l düşün
düklerini, hatta elektro n i k makinaların dahi nas ı l
a d üşünebildikleri n i » bilirdi. Işte ç o k yüksek tek
nolojik seviyedeki diğer nesillerin dahi, tıpkı
Psit'l i l er gibi, kendi yaptıkları elektronik maki
naların problemlerini çözmek için d ü nyalıları ça
ğı rmak zorunda kalmaları n ı n neden i buydu.
Smith, Bru'ya cevap vermek yerine sord u :
« Peki koordinatör P s o r Hava Istasyonu'nun
sahte sinyaller gönderdiğini farkedince ne ol-
du?»
•• B u n u n üzerine AWC, minimum hava ve sı
cakl ı k değişiklikleri yerine maksim u m değişiklik-
• 1 21 •
•
Kızdan ilk mektup, Sm ith'e ertesi sabah u
laştı. D iyordu ki:
<<Sevg ili Mr. Smith,
<< Gelip beni görmenizin neden i mkansız ol
duğunu anlayamadı m . Ne olursunuz bana ger
çeği söyleyin. Yoksa burada hapis m iyiz? Söyle
mekten çekinmeyin. Merak etmeyin, telaşa kapı I
mam. Dün gece sizi aramak üzere adamdan çı k
mak istedim, ama makina adamlar önümü kesti.
« Eğer resimli bir derginiz varsa derhal bana
gönderin. 2203 y ı l ı n ı n giyim modas ı n ı öğrenmek
istiyorum.
« A d ım Henrietta Battersby, 1 8 yaşındayım,
yada yaşı ndaydım.
« Dü nyadan hatı rlad ı ğ ı m son şey, bir gemiy
le Ingiltere'den Hindistan'a gitmekte olduğum
du.
« Lütfen mektubuma derhal cevap verin. Ve
sizi ne zaman görebileceğimi bildirin.
Sizin,
Henrietta Batlersby••
Smith kıza derhal cevap yazdı, fakat onun
• 1 23 •
•
Smith Henrietta'yı gezintiye ç ı karttı.
Smith'in üzerinde bu kez uzun pantalon ve
beyaz bir gömlek vard ı . Henrietta ise, uzun si
yah elbisesini üzerinden atmamıştı.
Sıcaklık 35 derecen i n üzerindeydi.
Şehirde herşey, Herırietta'ya çok acaip gö
rünüyordu. Bu yüzden çok geçmeden kendisini
yorgun h issetti. Ama, Smith kendisini tarlalara
• 1 26 .
götürüp, çimenler arasında dolaştırmaya başla
yınca müthiş keyiflendi. Kal ı n yapraklı ve sarı
renkli de olsa, çimen yine çimendi. Ağaçlar da,
kırmızı ve koyu renklerine rağ men gene de ağaç
lı.
•• Bu elbise içinde sıcaktan bunalmıyor mu
s u n ? •• dedi Smith.
Henrietta bumunu havaya kaldı rarak cevap
verd i :
« M r. Smith, ş u n u anlamanızı isterim ki, si
zinle b i r gazintiye çıkmış olmam, size güvendi
ğ im anlam ı n a gelmez. Elbisemden bahsetmeyi
lütfen kes in. Ancak, sizin isimlendirdiğiniz gibi
'dünyahlar'la karşılaştığ ı m ı z zaman, size güve
nip güvenmeyeceğ ime karar vereceğim. öyley-
se . . . ıı
Birden durakladı, çünkü ansızın müthiş bir
yağmur başlamıştı. Çok geçmeden yağmu r tipi
ye dönüştü.
Bir ağaca doğru koşmaya başladı lar. Ama
ağaç çok uzaktaydı, Henrietta ise uzun elbise
sinin içerisinde doğru dürüst koşamıyordu. Bu
nun üzerine S mith, merasime, kurala aldırış et
meden onu kucağına alarak taşı m aya başladı.
Ağac ı n a ltına vard ı klarında, Hen rietta soğuk
bir sesle söylendi:
• 1 29 •
« Teşekkürler Mr. Smith. Ama bunu yapma�
dan önce benim kabul edip etmeyeceğ i m i sor
manız gerekirdi. .. n
« Soracak zaman m ı vardı ki?! Ş u anda bile
sırılsıklamsın. Bereket s :::ın a başka elbiseler yol�
lamışt ı m . Geri döndüğümüzde üstünü değiştire�
bilirsin. n
«Asla Mr. Smith! Size söylem iştim ki ... ıı
Sonra birden merakla sord u :
« B u el biseleri kendiniz m i yaptınız M r .
Smith ? ıı
« Hayır, bir robot yaptı . ı•
« M akina adam lar böyle şeyler de yapab i l i
yor m u ? ıı
« Robotlar elbise dikmekten fazlasın ı da ya
pabilirler Henrietta. Hatta ... ıı
« M r. Smith! Bana Hen rietta d iye hitabetme
izni vermemiştim size.ıı
« Uyarmana teşekkürler, ama benim izne
mizne ihtiyac ı m yok. Evet n e d iyordum Henriet
ta. Robotlar hatta bundan fazlas ı n ı da yapabilir
ler. Buradaki hava şartları n ı dahi kontrol edebi
l i rler.ıı
uVe bu işi de çok berbat bir şekilde yapar
lar,, dedi soğuk bir sesle Henrietta.
Smith devam etti:
• 1 30 •
K Işte benim burada bulunmamın nedeni de
bu. Bunların işlerini daha mükemmel yapmaları
n ı sağ lamak üzere buradayım ve yak ı n d a bunu
d a başaracağı m . Ondan sonra seninle d ünyaya
döneceğiz. Dünya istikametinde gelecek uzay
seferi üç hafta sonra. Bu uzay gemisini koyun
başlı timsahl ara benzeyen Pıcor'lar yönetiyor.
Gemide herhan.gi bir d ünyalıya rastlayacağ ı mı z ı
sanmıyorum. Pica'da, Ye n i ıtalya y ön ü n e g iden
bir başka uzay gemisine aktarma yapacağ ız. Ay
nı sistemde başka bir gezegen olan Yeni ıtalya'
da dünyalı bir kolani var. Orada d ü nyal ı l arla
karşılaşacaksı n . Oradan dünyaya düzenli uzay
gemisi seferleri var.n
••Yeni ıtalya'ya u laşmak ne kadar zaman
alır?»
•• ÜÇ a y kadar ... B a k , tipi d u r d u . E v e dönmek
ister misin?»
« Evet lütfen. Ş u hava makinas ı n ı tam i r edin-
eeye kadar bir daha gazintiye falan çıkmam.»
•
K Demek hava me5elesini halletti n , u dedi
K ni. K Pekala, zaten bunu yapabileceğini b i liyor
d u m . Bru, pek zeki bir arkadaş değil.n
• 131 •
u Evet değil," diye Smith onayladı . Psit'liler
arası nda karakter bak ı mı ndan pek büyük farklı
l ı klar o l mamakla beraber, zeka ve hayalgücü
bakımı ndan ayrı l ı klar olduğunu bil iyordu.
" Isted iğin g i b i Picor gemisinde senin için
iki bilet ayırtt ı m , ıı dedi Kni. .. şanslısın , gemide
seyahat eden iki dünyalı daha var.ıı
••Yaaa ! ! ! ıı dedi Smith. Kni'n in, tah mi n ettiği
gibi bu haberi duymaktan hiç de hoşnut olma
mıştı. Zira Smith Henrietta'yı ne kadar sevdiğini
adamak ı l l ı farketmiş ve gemideki üç ayl ı k baş
başa seyahatleri s ı rasında akl ı n ı çelebileceği n i
düşlemişti.
ı•Evet, arkadaşın Henrietta o n larla çoktan
buluştu b ile. Sanıyorum ki...ıı Fakat Kni sözünü
biti rmemişti ki Smith gemiye doğru atı l d ı . Hen.
rietta'yı görünce de donup kal d ı. Smith'in gön
derdiği yeşil elbiseyi giymlşti.
•ı lki dünyalıyla karşı laşt ı m , ıı dedi Henrietta
gülümseyerek, •ısana önceden g üvenmediğim
için üzgünüm. Oysa bana ne kadar iyi davran
dın ... Şimdi anlıyorum ki, bana bütün söyledik
Ierin gerçekmiş.ıı
Smith sadece, " h a ? ıı diye b i r ses çıkarta
bildL Bu soruda bir kıskan ç l ı ğ ı n bel irtisi hisse
d i l iyordu.
• 1 32 .
Henrietta tatlı b i r g ü l ü msemeyle devam etti:
" Çok tat l ı insanlar. Bundan sonra herşeyde
onları kendime örnek alacağ ı m . ••
" Ha l ı• diye tekrarladı Smith.
Çok geçmeden de Henrietta'n ı n. hayran ol
duğu iki dünyal ıyla tanıştı. Genç b i r kadı n ken
disini g ülü msayerek « merhabaıı diye selamladı.
Yan ı ndaki genç adam ise, ıı adım Gordon. Biz . . . ıı
d iye mutlu bir gülümseme ile devam ett i . « Ba·
layı seyahatindeyiz.ıı
Smith derin bir oh çekti. O kadar umut bağ
ladı ktan sonra kızı elinden kaptırdığı n a dair kor
kulan demek ki boşunaydı . Demek Henrietta'yı
e l i n den kapacak kimse yoktu. Ama geriye bir
mesela kalıyordu, kız bunların her yaptıkları n ı
kendisine örnek alacaktı.
Balayını da mı? Smith bir göğüs geçirdi ve
memnun gülümsedi.
J.T. MciNTOSH'tan
adapte edilmiştir.
ı GRENVILLE'IN
GEZEGENI
d ı ğ ı n ı görmek istiyorum.»
•
Her yeni gezegen tamamen. başka bir alem
dir ve diğer dünyaların geçmiş tecrübeleri yeni
gezegerde hiçbir anlam ifade etmez. Bunun
içindir ki, Y ıld ız Servisi birçok kurallar ve i l ke
ler koymuştu r : Yeni gezegene nas ı l i n i leceğini,
orada nas ı l yürüneceği n i, nas ı l nefes alı naca
ğ ı n ı düzenleyen kurallar.
Bu kurallar ve ilkeler, yeni gezegenler keş
feden birçok Yıldız Servisi mensu bunun hayat
larını kurtarmrştır.
Ve yine bu kurallara göre, b i r uzay gemisi
i l k defa karşılaştığ ı bir gezegene, asla 500 met
reden fazla yaktaşmamal ı d ı r.
G renville, gemiyi 500 metreye kadar indirdi
ve radarrn da yard ı mıyla okyanusta inceleme
yapmaya başladı lar.
• 1 36 •
Okyanusta hiçbir hayat belirtisi ol madı�mı
görünce şaşkın l ı kları iyiden iyiye artt ı : N e balık,
ne de yosun vard ı .
Gezegenin etrafında bir tur att ı lar, fakat hiç
bir hayat belirtisine rastrayamadılar.
Sonra gözlerine küçük bir adacı k çarptı.
Beş m i l boyunda, iki m i l eninde, küçük, çok
küçük bir adaydı bu. O kadar küçüktü ki, stra�
tosferden radarla dahi görememişlerdi.
Ada, mavi okyanus sularında yüzen, küçük,
kahverengi bir puroya benziyordu.
G renvi lle bu gülünç adaya bakıp g ü lü mse
di. Müthiş gururlanıyordu. Kolay mı? Bu geze
geni gören ilk insan o o l muştu ; onun keşfiydi
bu gezegen. Herhalde bu gezegene de kendisi
nin ismi verilecekti.
Kalbi daha hızla çarprnaya başladı. Hep böy
le yapılırdı. Birçok gezegene, Yıldız Servisi men
supları n ı n isimleri veril m işti.
G renville bunları tat lı tat lı düşünü rken, Wis
her uzay gemisini adaya doğru daha da yaklaş
tırdr. Ada acaip, kahverengi bir bitki örtüsüyle
kaplı idi.
Sonra birdenbire gözüne ba�ka bir ada da
ha çarptı.
O da b ir puroya benziyordu, fakat birincisin-
• 137 ,.
« Ayları n nesini? 11
uAyları ve tabii gel-git olayı n ı .. 11 diye açık
ladı Wisher.
« Gezegenin etrafında tam dört tane ay var
d ı . Bu dört ay biraraya geldiği takdirde, korkunç
bir gel-git olayına, yani suları n inan ı l maz bir de
recede yükselmesine sebep olabilir."
Grenville, gözleri kapal ı , dal g ı n oturuyor
du. Grenville gezegeninin kaşifi olarak kazana
cağı ünü düşlüyor, aylar ve gel-git olayı ken
disini pek de ilgilendirmiyordu.
« B u gel-git olayından sana ne? B ı rak, Yıl
dız Servisi' n i n bilginleri bu işle uğraşsı nlar,ıı de
di ilgisizce.
Fakat Wisher'in aklı bir kez buna takılmıştı.
Dört ay biraraya geldiğinde, korkunç bir su
yükselişine sebep olabilir ve bu gel-git olayları
yüzünden kara parçaları n ı n kıyılan eriyip, deni
ze karışabilirdi. Milyarlarca yıl sonra gezegen
de bu yüzden hiç kara parçası kalmamış olabi
l i rdi. Gezegende şu anda toprak bulunmaması
n ı n sebebi herhalde bu olmalıyd ı . Ama, gel-git
olayı yüzünden kara parçaları böyle yokolduysa,
bu küçük adacıklar nas ı l kalabi l mişti? Oysa,
böylesine dev bir gel-git olayı , bu adacıkları da
pekala silip süpürebilirdi. Ama belki de böyle
• 1 40 •
b i r gel-git olayının olabilmesi için yüzyı llar geç
mesi gerekiyordu.
Iki aya da bir gözattıktan sonra denize dön
dü. Sonra bu gezegen hakkındaki ilk düşünce�
lerini hatı rlad ı .
V e gelişme kan ununu da.
Deniz altında bir m i lyar yıl kalınca memeii
Ierin meydana ç ı kabileceği bir kara parçası da
ol amazdı . Acaba denizin altında şu anda neler
olup bitiyord u?
Wisher birdenbire ürktü.
Gece uzay gemisine geri dönünce hava boş�
luğunu kilitledi. Alarm tertibatını ayarladı.
Gece yarıs ı birdenb ire alarm sesi duyuldu.
G renville ve Wisher korku i le yerlerinden fı rla�
d ı lar, ama gelen sadece bir hayvandı. Hayvan,
ince yap ı l ı fakat güçlü kuvvetli görünüyordu. Ya
kından inceleyemeden dönüp g itm işti bile . . . Fa
kat otomatik ol arak fotoğrafı çekilm işti.
Wisher gecenin öteki yarısında bir türlü u
yuyamadı.
Sabah kalktığında Yıldız Servisi üssüne dön
mek için canatıyordu. Ama kurallar, eğer ciddi
bir teh l i ke sözkonusu deği lse, g ittikleri gezegen
den üsse mutlaka bir canlı örneği geti rmelerini
• 1 41 •
•
Uzay gemisinin yan ı n da durmuş konuşuyor
lardı.
G renville, gezegeni bir an önce terketmele
rini istiyordu.
Wisher, soğukkanl ı görünmeye çalışarak
karşı koyuyordu:
" Henüz gidemeyiz. Çünkü herhangi bir can
l ı örneği ele geçiremedik. üstelik, ciddi bir teh
l i ke belirtisi de görünmüyor.n
« Bana kal ı rsa, denizin dibinde yeteri kadar
tehlike var,•• d iye diretti G renville.
u Evet denizde,ıı diye söylendi Wisher, ııde
•
G renville gideli üç saatı geçmişti. Wisher
gemideki kabinine gidip ağır bir ışın tabaneası
aldı. Ormana gidip G renville'i arayacaktı .
B u n u yaparken kuralları açıkça çiğniyordu.
Çünkü kurallara göre, G renville ü ş saat içinde
dönmediği takdirde Wisher'in onu ölmüş sayıp
gezegeni derhal tek başı n a terketmesi gerekir
di. Daha sonra özel bir kurtarma gemisi gazege
n e geleb i l i r ve Grenville'i alab i l i rd i . .. Yada cese
d i n i ! Wisher bunu pekala biliyo rdu, ışın taban
cası n ı alı rken bunu düşünüyordu. Kuralları açık...
ç a çiğnediğinin farkı ndaydı . Fakat ister G ren.
v i l l e için, isterse başka biri için olsun, bu kuralı
ç i ğ nerneyi herzaman göze alabilirdi.
-
Gemiden ayrı l madan önce, alarm tertibat ın ı
ayariadı .Kendileri olmadığı s ı rada, gemiye her
hangi bir yabancı kimse, yada yaratık 50 metre
den fazla yaklaşırsa, alarm terfibatı onu derhal
havaya uçuracaktı. Tabii daha önce de otoma
tik o larak fotoğraf ı n ı çekmeyi ihmal etmeyecek
tL ,Şayet dönenler Grenville yada Wisher ise,
alarm terfibatı seslerinden kendilerini farkedecek
ve on l ara herhangi bir zararı dokunmayacaktı.
• 1 47 .
•
Bu hayvan tuzakları, gece kaz ı l m ı ştı. Gece
den izden ç ı k ı p korunma tedbiri o l arak bu tu
zakları kazm ışlardı. Esasen ada d a bir korunma
tedbirinden başka birşey değildi. Sonra denize
dönüp beklerneye başlamışlard ı .
• 1 49 .
Uzay gemisini daha başı ndan beri farket
mişler, ne olduQunu da pek iyi anlamışlard ı . De
nizin en mükemmel beyinleri biraraya gelmiş ve
bu planı hazırlamışlard ı . Deniz dibinin akı l l ı dev
yaratıkları, teknoloji ve uygarl ı k bak ı m ı ndan dün
yadakilerin hiç de gerisinde değil d i ler. Uzay ge
misini el� geçirmek istemişlerdi. Bunun için de
dünyalı ları gemiden ayrı düşürmeleri gerekiyor�
du. Işte G renville ve Wisher bu yüzden ölmüşler
di.
Uzay gemisi kumsalda tek başına sakin du
ruyordu. Sanki canlıydı. Gezegen i i i erden herhan
g i biri yan ı n a yaklaşmaya kalkıştı m ı derhal ha
vaya uçup paramparça ol uyordu.
Ama bu zeki yaratı klar için zaman h i ç de
önemli değildi. Nasıl olsa kazanmışlardı. Artık
bekleyebilir ve düşünebilirlerdi. Hava g ittikçe ka
rarıyordu. Gezegeniiierden büyük bir kalabalık,
denizin en mükemmel beyinleri geminin etrafını
sarmış bekliyorlar ve düşünüyorlardı .
Uzay gemisinin içinde küçük kırmızı bir ib
re, sıfıra doğru yaklaşıyordu.
lbre sıfın bulduğunda, uzay gemisi infHak
edecek ve onunla birl ikte ada ve çevresindeki
herşeyde havaya uçacaktı.
Ama onlar bundan habersizdi. Nas ı l Wisher
• 150 .
ve G renville, gezege n i n esrarından habersizs&
ler, onlar da geminin esrarı n ı b i l m iyorlard ı .
G e m i n i n etrafındaki kalabalı k büyüdükçe
büyüdü.
Ve kırmızı küçük ibre sıfıra vurdu ...
MICHAEL SHAARA'dan
adapte edilmiştir.
ı ANAHTAR DELicl;l
•
üsse getirildiğinde Butch, bir kürk yrğınına
benziyordu. üssün, dünyanı n yerçekimine göre
ayarlanmış salonunda tüylü zayıf pançelerini kı
p ı rdatamıyordu bile.
aNe yapıyorsun?» diye Worden h iddetle ba-
• 1 52 .
� ı r d ı . «Yerçekimi ayarianmadan onu buraya na
sıl getirirsiniz?,
Butch'ı kol iarına alarak derhal odas ı n a gö
türdü. Bu oda, Butch gibi yaratıklar için özel ola
rak hazırlanmıştı.
Oda evvelce üsde yaşayan çocukların der
sanesiyd i. Bir kısmı mağara n r n içerisin.deydi, di
�er kısmı ise, halen dersane o larak kullan ı l ıyor
du. Odadaki yerçekimi cihazı çalıştı n l madığı için,
ayı n tabii çekimine tabiydi . üsdeki yerçekimi ci
hazları d ünyal ı l ara normal şekilde çalışabilecek
leri bir yerçekimi sağlamak için kurulmuştu. Zira
dünyal ı lar, ayın yerçekiminde çalışamıyorlardı.
Worden odaya girer g irmez Butch'i döşeme
nin üzerine b ırakt ı . Worden'ın odada uzun süre
kalması ve rahatça dolaşması mümkün de!}ildi,
Çünkü yerçekimi ayarı yap ı l madan 72 kiloluk
adam sadece 20 kilo geldiğinden uçacak gibi
oluyordu .
Ama bu çekimgücü Butch için normal d i . Bir
den ayağa fırladı ve odadan mağaraya doğru s ı ç
rad ı . Mağara çok iyi hazırlanmıştı. Tıpkı Butch'
ın daha önce yaşad ı ğ ı ay' l ı ların kendi mağara
larına benziyordu. Butch sivri kayalardan birinin
üzerine sıçradı, sonra bir maymu n gibi kolları
ve bacaklanyla tutunarak aşağıya sarkt ı . Wor-
• 1 53 .
den kendisini hayretle izl iyordu. Butch b irkaç
dakika hiç hareket etmeden çevresine göz gez
dirdi. Sonra biraz kıpırdanarak Worden'a baktı.
« Pekala delikan l ı , » dedi gülümsayerek Wor
den, ıısen.in öğretmenin ben o lacağ ı m . Sana ken
d i halkına ihanet etmeyi öğreteceğim. Çok üz
günüm. Bu pis işi sevrniyerum ama elden ne ge
lir ki?ıı
Butch' r n kendisini anlamad ı ğ ı n ı b i l iyordu.
Tıpkı, köpeği ile, yada bebeği i le kon.uşan birisi
gibi konuşuyordu onunla. Karşısındaki canlı ne
o l u rsa olsun, insan konuşmadan edemezdi ki.
u Evet, sana bir hain olmasını öğreteceğ i m , ıı
•
M i krofonlar, üssün çevresindeki kayal ı klara
yerleştirildi. Sonucu d a çok geçmeden a l ı n d ı .
G ü n e ş batmak üzereydi. Butch'ı n yakalan
d ı ğ ı ay günü öğleninden beri 336 saat geçmişti.
Butch o zamandan beri ağzına tek lokma koy
mamıştı. Worden üsde bulabildiği yenebilecek,
yada yenerneyecek herşeyi, hatta maden tozla
rını dahi ikram etmiş, ama Butch hepsine şöyle
bir gözattıktan sonra kafası n ı çevirmişti.
"Bu gidişle açlı ktan ölecek, " d iye söylen
d i Worden kendi kendine, « belki de en iyi çare
bu. Hiç değilse kendi halkını yoketmemiz için
bize alet ol maktan kurtul u r. ıı
Güneş ay kayalıklarının ard ı n d a artık kay-
• 1 63 .
boluyordu. Gölgeler uzadı, daha uzadı ve sonun
da güneşin son ışı nlarr
. da kaybo ld u .
Güneşin son ış r nlarrna bakan. Worden, bir
daha ancak 336 saat sonra gün ı ş ı � r n ı tekrar gö
rebilece�ini düşündü.
Worden bu düşüncelere dalm ıştı ki, birden
bire alarm zilleri ortalı�ı çıntatmaya başlad ı . Sonw
ra hoparlörlerde madeni bir ses duyu l d u :
«Dikkat! D�kkat! Kayalıklardan gürültüler ge
liyor. Ay yaratıkları üssün çok yakınında. Bir sal
dırıya hazırlanıyor olabilirler. Uzay elbiseleri gf
yilsin ve silahlar hazır edilsin!»
Worden aceleyle uzay el bisesini üstüne ge
çirmişti ki, hoparlörterin sesi tekrar duyu l d u :
« Os civarında i k i a y yaratığı!.. Kaçıyarlari
Ateş!ıı
Hoparlörler bir an sustu, sonra madeni ses
tekrar duyu l d u :
uKayboldular! Geride birşey bıraktılar!ıı
Worden iç haberleşme cihazı n ı n başı na
geçti.
« G i dip ne bı raktıkianna bakacağı m , )) dedi.
« Ne bı raktı kları nı bildiğimi sanıyorum . ))
Beş dakika sonra hava boşluğundan d ışarı
süzülmüştü bile. Kendisiyle birl ikte iki kişi daha
• 1 64 .
gel iyordu. üçü de s i l a h l rydı ve üssün çevresin
deki arazi projektörlerle ayd ı n l atı lmıştı .
Gökte milyo nlarca ve milyarlarca y ı l d ı z var
d ı , dünyada göründüklerinden en az on misli bü
yük görünüyorlardı . Aydan dört misli büyüklük
teki yerküre de gökboşluğunda bütün güzelliği
i l e d u ruyordu.
Worden ile iki arkadaşı kayalı klara yaklaş
tılar ve orada yassı bir kayanı n üzerinde acaip
bir tabak gördüler. Tabağı n üzerinde bir toz kü
mesi vardı .
Worden başlığ ı ndaki mikrofondan kon uştu :
a Butch'a bir hediye. Ay yaratıkları Butch ' ı n
c a n l ı olduklarını bild ikleri için kendisine yiyecek
getirmişler.ıı
Herşey meydandaydı . Yavru Butch, düşman
lar tarafından esir a l ı nmıştı. Butch'un h içbir şey
yiyemeyeceğini bilen iki ay yarat ı ğ ı , belki de
an.asıyla babas ı , ona yiyecek getirmek için, can-.
larını tehlikeye alm ışlardı. . .
•
Worden, Butch'ı yetiştirmeye devam etti.
Çok geçmeden okuyup yazmayı öğretmişti bile.
Kayalıklardaki mikrofonlar, geceleri hiçbir
ses nakletmiyorlard ı . Ay yaratı kları üsse b i r da-
• 1 65 •
EVET M l ?
ı; Luna şehrine m i ? l ıı
ı<Hans adında birine,ıı diye devam ettim. He�
men hemen otuz y ı l d ı r Luna şehrinde. Avrupa'
nın küçük bir köyü nde doğmuş. Doğduğu köy,
kışın karlar altında kalırmış. Etrafı ise, çamlarla
kaplıymış. Durmadan köyünden bahseder.»
" Peki niye dünyaya dönmüyor?ıı
Diğer insanların uzay adamları hakkında ne
kadar az şey bild iklarine daima hayret ederdim.
Izah etti m :
<< Doktorlar izin vermiyor. Basınç zorlaması
yüzünden. Uzay gemilerinin kalkış ve i n işlerinde
korkunç bir basınç zorlaması ve kası l m a o l u r. Bu
zorlama gezegenden gezegene değişir tabii.
Dü nyada 5 yada 6 G ravite'dir bu. 5 veya 6 G de
riz biz buna. Tabii bu bası nca dayanabilmek için
fizikman çok kuvvetli ol mak gerekir. Hatta o bile
yetmez. Kalbin çok sağlam ol ması gerekir. Dok
torlar kalpte ilk zayıf l ı k belirtisini tesbit edince
işin bitik demektir. Derhal uzay uçuşlarından
vazgeçip, emekl iye ayrılman. gerekir. Normal o
lanı ilk uyarmada uzay görevinden çekil mektir
ama, uzay adamları n ı n çoğu uçuşa devam et
mekten kendilerini alamazlar. Çünkü yaptıkları
işe tutkundurlar. Uzay hayatından bir türlü vaz
geçemezler. Ama . . . "
• 1 79 .
" Evet?ıı
"Ama sonra son uyarma gelir. Her uzay
uçuşundan sonra doktor kontrolü nden geçme
miz şarttır. öyle bir an gelir ki, doktorlar 'HAYlR'
derler. B una karşı h içbir itiraz imkanın yoktur
artık. Karşı koymaya kalksan cevap gene HAYlR
d ı r. Çünkü bu son uyarmadan sonra yeni bir uçuş
kesin ölüm demektir. Bir kez hayır dendi mi, ar
tık bOtan itirazlar boşunad ı r. Uzay gemisine adı"
m ı n ı dahi attı rmazlar.ıı
" Demek uzay adamlarına çok ihtimam gös
teriyorlar,ll dedi Ctiff.
G ü ld üm:
.. va. öyledir! Ama ne va r ki her uçuştan son
m doktor muayenesi zorunludur ve bu uyarmayı
•
Yeni yıl ağacı uzay gemisine yüklenirkan
Louie'yi görememiştim. Hatta yolculuğun. ikinci
günü akşam ına kadar da onunla karşılaşamadı k .
Bir a r a radar işletme odasına gitmiştim. Louie
koltuğa gömülmüş kitap okuyordu. Radar ekranı
tertemizdi. Meteor sezonu değildi zaten.
n B:ıkıyorum, keyfin yerinde, 11 dedim.
Louie güldü.
" B ı r iyorsun kalbi m pek kuvvetli değ i l, onun
için f ı rsat buldukça dinlenmeye bakıyorum.n
Sigara ikram ettim, aldı.
" Ağacı gemiye yüklediğin için teşekkürler,,
dedim. u Onu yerleştirmek için neleri dışarı attın?
Altın çubukları m ı ? 11
Kafasını sallad ı .
« Hayır , a l t ı n çubukları d e ğ i l . Portatif bir
elektronik beyni. Eğer bir meteorla karşıtaşacak
o l u rsak, yada senin rota sapmaları n ı kontrol et
mek zorunda kal ı rsam, çaresiz kağıt kalemle he-
• 1 82 •
saplayacağ ı m . Herhalde elektro n i k beyi n kadar
da seri o l m ayacak bu hesaplama!>'
« Üzme kend ini, nasıl olsa meteor sezonu
değil. Ben de ratayı saptırtmam. Zaten dünyaya
dönüş için daha iyi bir rota bulmaya çalışıyorum.
Çünkü dönüş uçuşu benim son uzay seyahatim
olacak. Emekl iye ayrı lm aya karar verdim Lo uie.ıı
« Sevindim Joe, d i renmeye değmez... Ben
i l k uyarmayı a l ı r almaz emekli o lmaya n iyetrl
yim,,, dedi.
Evet, emekl iye ayrılmaya karar verd i m , » di
ye tekrarl adım. ••Emekl iye ayrı l ı p şeh i r dışı nda
yaşayacağı m. Bir fidanl ı kta ... Bitkiler yetiştirece
ğ i m , her çeşit bitki... Çam ağaçları ve ... G ü ller.
Kış ortasında kocaman kocaman mis kokulu gül
ler ... ''
•
üç G'de inJş yapmıştık. O'nu tekrar hisset
ti m ! Göğüs katesimde korkunç bir sancı ve acaip
bir halsizlik duyd um. Bi rkaç dakika sonra ken
dime geldim. Ayağa fırlad ı m . Ayın çekiminde
kendimi daha hafif ve hareketl i h issettim!
Hava boşluğundan Luna şehrine geçtim. Ha
va boşl uğunun ağzında bekleşenler arasında bi-
• 1 83 .
ILK UYARI
Louie güldü:
" E h Joe,» dedi, " fidan l ı ğ ı na üçüncü b i r or
tak ister misin?»
Cevap veremedim . .. Daktorun bana yazdı � ı
kartı görmeliyd i m önce. Nihayet kartımı a l d ı m .
K I R M I Z I kart.
Çokları bu rengin ne anlama geldiğini bil
mezdi . Bu, b irçok uzay adam ı n ı n emekl iye ay
rılmak için bekledikleri karttı. Bu, b i r sonun baş
langıcıydı. Biraz önce y�ssı kayalıklarda gördü
ğümüz sonun ...
• 1 86 •
<• B i r uçuş, sadece bir uçuş daha doktor,,
dedim. « Dünyaya döner dönmez, emekl iye ayrı
lacakt ı m zaten.>>
« Üzgünüm binbaşı m. Bil iyorsunuz ki, imkan
sız birşey b u l ıı
Evet biliyordum. Bi liyo rdum tartışmanın bo
şuna olduğunu. Louie g itmişti. Uzay adam ları n ı n
h e p s i de KIRMIZI kart a l a n birisiyle konuşma
man ı n en iyi şey olduğunu b i lirlerdi.
Doktora baktı m . Gözleri uzaklardaydr . He
nüz çok gençti. Belki de verd iği ilk krrmrzr karttı
bu. Yavaşça dışarı ç ı ktrm .
•
Lu na şehrinin tepesinden gökyüzü görünür.
Geceleri gökte yıldızlar ve so lgun b i r rşrkla par
layan dü nya vard ı r. Oturur, saatlerce onları sey
rederim.
Ve güllerin .. C l iff' i n güllerinin kokusunu du
yar gibi olurum.
JOHN CHRISTOPHER'den
adapte edilmiştir.
ı DöRDüNCü GüNEŞ
•
Gü ney Vadisi'nde Naal içi n diğer okul ço
cuklarına göre farklı sayı labi lecek, olağanüstü
birşey yoktu . Tıpkı ötekiler gibi o da salı ncak
Iara binip, teh likeye aldı rış etmeden yükseklere
ç ı kmaya, ağaçların tepesine kadar yükselme
ye bayı f ır d ı. Bir de güneşli koru f u kta top oyna·
• 1 96 .
maya... Büyük gezegenlerin keşfi tarihiyle pek
i l g i lenmemişti. Diğer çocuklardan daha h ı z l ı ko
şuyordu, fakat yüzüc ü l ü kte onlardan geri idi.
Bütün oyunlara zevkle kat ı l ı rd ı , fakat hiçbir o
yunda birinci değ i l d i . A m a bir keresinde başka
ları n ı n asla yapamayacağı birşeyi başardı .
Sahildeki bir çal ı n ı n dikenli dalları gömle
ğ indeki rezeti kopartmış, mavi yıldızlarla süslü
altın dal denize düşmüştü. Berrak suda rezetin
denizin dibine doğru g ittiğini görünce, Naal, bir
saniye bile tereddüt etmeksizin iki metre l i k setin
üzerinden kend isini den ize atmıştı . Denizin di
b indeki keskin kayalardan yara almadan rezeti
denizin dibinde yakalamış ve biraz sonra sahile
ç ı k mıştı. Sahile geldiğinde bir elinde rezeti sıkı
sı kıya tutuyor, öbür e liyle de ısianan gömleğini
s ı kmaya çalışıyordu.
Onun bu rezeti nereden bulduğunu ve ni
ç i n bu kadar önemsediğini kimse b i l m iyordu.
Ama kimse de bu konuda ken disine tek kelime
sormadı . Herkes in kendine saklad ı ğ ı sırlan o la
b i l i rd i . üstelik Naal, anne ve babas ı n ı kaybettikı
ten sonra, ağı rbaşlı bir havaya g i rmiş ve arka
daşlar ı n ı n birçok sorularını da cevapsız b ı rak�
maya başlamıştı.
Uğradığı felaketi öğrendiğinden beri Naal'ın
• 1 97 .
•
Yaz Sah i l i'nden geçip, kıtanı n kuzey ucu
n a giden ekspresi n vagonu bomboştu. Naal ken
disini vagonun koltuğuna koyuverdi ve pencere
nin dışında saatte 500 kilometre hızla geriye doğ
ru akıp giden karan l ı ğ ı seyretmeye başladı.
Yorgurıdu. Başka zaman olsa oracı kta uyur
kalırdı. Fakat şu korku, devamlı rahatsız edici
b i r ses gibi kulaklarında ayn ı soruyu ç ı n l atıyor
du: « Ya bana cevap vermezse? ! Ya kendisiyle
alay ettiğimi sanırsa? Hem 300 yıl sonra dün
yaya dönen bir uzay kahramanı bir çocukla ilgi
lenir mi bakal ı m ? ,
N a a l gene gözün ü n önünde karşı lamayı can
landı rmaya çalışt ı . Kazmaport'un dev alanı, kar
ş ı l amaya gelen bin lerce kişiyle dolmuş ... B i nler-
• 207 .
V. KRAPIVIN
.�:·