Professional Documents
Culture Documents
GENCİNEİ GÜFTAR
FERHENGÎ ZİYA
Yazan:
Z İ Y A ŞOKÛN
M .E . ( b T|
M İL L Î E Ğ İT İM B A S IM E V İ — İS T A N B U L 1984
FARSÇA - TÜRKÇE LÜGAT
J
j 32 sene önce Üniversiteden başlıyarak Galatasaray ve Darüşşafaka’-
da bugünkü tâbir ile Farsça öğretmenliği ettim. Bu tatlı- dilden o kadar
zjevk aldım ki, bende Farsçadan Tiirkçeye bir lügat yazmak isteği be
lirdi. Fakat eserimi meydana getirmek için birçok güçlüklerle karşılaşLm.
Başlangıçta mehazlarım tamam değildi. Uzak memleketlerden tedarik
etmek için zorluklara uğradım. Senelerden beri aradığım ve ancak son
zamanlarda ele geçirerek istifade etmekte olduğum ( Ferhengi Reşidi)
ile ( Bahan Acem ) i 1937 de Paris’e seyahatim sırasında İran’ın yüksek
ediplerinden ( Mirza Muhammet hanı Kazvini) nin kütüphanelerinde gör
müştüm. Halbuki bir müellifin müracaat edeceği kitaplar göz önünde
olmadıkça vaziyeti bir kat daha güçleşir. Vaktiyle açılmasiyle kapanması
bir olan kitabevlerindeki memurlar, eserime epeyce yardım etmişlerse de
günlerce tetkiki icabeden metinleri çalışma odamda tophyamadığım gibi
iğreti olarak alma kolaylığına da kavuşamadığımdan yıliarca kütüphane
kütüphane dolaştım. Lügatleri inceledim.
Istanbulda mevcut lügatler iki kısımdır. Bir kısmı Farsçadan Farsça-
ya, bir kısmı Farsçadan Türkçeye.
Bunların başlıcaları şunlardır :
F arsçad an F a rs ç a y a lü g a tle r
F a rs ç a d a n F a rs ç a y a ıs tıla h la r
Y a ln ız ıs tıla h la r
FERHENGİ Z İY A
» y' 3 ± t t l s s > t c ^
h . g k fc c ? • t * Ş ? b h 5
Huvab Huviş gibi kelimeler Farsçada (u) ile (â) arasında bir hare
ke ile okunur.
.Sana küçük çocuk gibi ağlayıcı
(a ) âmeden = gelmek mas göz lâzım; o ekmeği az ye; çün
tarından emrihazır kü ekmek, yani çok yemek se
nin şeref ve itibarını giderdi.
iS)J tri^. ■UÇ,I>
l'V ( Mevlûna)
ö
V* j-
JJ> c—»LC
'
V '
öju^ 3 C—
.3 ûUU Oj*> jl t—
^
jj vV &J' rs~ iUU
iyu *»
T
J J .„. (â b ı b d ra n ) = Kâbil ci >J. ı/j*J J** ^»j'i
varında lâtif bir mevki.
Bağcı asmaya beyhude hizmet
c—îljU— ■ etmiyor; asmanın bir kızı var
dır ki insanın aklım başından
Her ne kadar Abıbâran Kabilin alır. (M u h li,)
güzel bir mevkii ise de huvacei Şarabın bir adı da (jjjU-» duh-
seyaran yeryüzünün cennetidir. terirez) dir.
(Şair)
(jijU-Uı^. Huvaceiseyaran) (ba.)
‘J * ' J. y l ‘ V '
(â b * b e r â te ş r lh te n â b ’ b e r
V 1 (â b * b e d e s - ft t e f z e d e n = Ateş üstüne su
t i k e s i r îb t e n ) = (it.) Bir kim dökmek, vurmak (k.) karışıklığı
seye hizmet etmek. teskin etmek.
^Ujİ >^UİjL •>>' uJ' (£* j. oı'
3yj j y* V
j,'Ui
S ofu ; gel, kadehte rintlerin Her ne kadar yakınımız ve ya
bir şarabı var ki Kevser onun bancımız yanında yanıp yakıl•
asmasının eline su dökemez: dıksa da hiçbirisi ıstırabımızı
ona hizmetkâr olamaz. (S e lim ) dindirmedi. (Fiğini)
yt** jjb ■V',$"/
j*.J ‘ tr1^* *
\f\lii V /-l— +—-j».
A y bu kadar güzelliğiyle benim
elime su dökemez. (N ita m i)
Gümüş tenli sâki ! ne yatıyor•
(ü»i j .f-r'tfUVT  b bepayı kesi sun ? kalk neşe suyunu gam
rîhten) de denir. ateşine dök. Kadehin kenarını
f V J*1*- r^i cr'^j3 öp sonra zehirli şarabı dolaştır.
(■x;*4^ ö ( Sa d i)
r ts/
^ (âb* b e r
Hamamda onu istediğim gibi â y in e r lh te n , z e d e n )—Ayna
gördüm. Bakışından gizli yüz üstüne su dökmek, su vurmak:
Sefere gidecek kimsenin selâ ■•V f j'^ - J ilU.
metle avdet etmesi için ayna j? <tij. uT y is.
üstüne birkaç yeşil yaprak ko
yup üzerine su dökmek âdetmiş. Şirazdan aşağı saydıkları Ho-
cend toprağı senin zamanında
rsS> «#*•>.«■ f
X*‘j /_ »jîıfji—■ ifliSji yücelir. (Hocendi)
rIU
Sen yanımdan ayrılalı ağlayıp
O H * & - U V * (â b ’ b erlsn u m
duruyorum nitekim yolcunun
arkasından aynaya su serperler. b e s te n ) =* Suyu iple bağlamak
' N ifa m ) (k.) olamıyacak şeyler arkasın
Şair gözü aynaya, göz yaşını dan koşmak.
suya benzetmiştir. (<uî jl.i/ '
grîsteni âyine ), ( *uT &J"J ^
çeşm terkerdeni âyine),
jUb âyine ezpey dâşten), (*u.T Uzun düşünceler ile dünya ma»
âyine ezpey rıhten) de lını toplamak mümkün değildir,
bu mânayadır. haksız.yere olmıyacak şeylerle
niçin uğraşmalı. (Muhli,)
‘ *** X
^ (â b ı b firre n d e ) = Haz- • - * 7'
mettirici, sindirici su. ° - J ‘ • <fib b e r in ) = Nehir ke
narlarında altı oyuk yere denir
j (4 b . b c r o r i ki oradan su fışkırır ve sızar.
k â r â v e r d e n ) (k.) İşe şeref,
imtiyaz vermek § murada erdir
(âb* b e z ir h iç te n )
mek.
=■=Alta su salıvermek (k.) aldat
ı»jjj-.il* *jUj>" tfjy- j>
mak, hile etmek.
JS <i»j. üJ * L/Ct-üîu'_j
^ (â b ı c â v id a n ) ’ Abı JVa
hayat (ba.). Goncanın ağzında senin tâlin
-—V. ji1Ç...1 i) den iştiyak, göz yaşı vardır;
jUul jj j fakat halk, üzerinde çiğ dam
lası var sanırlar. (Hil&lb
ÂBI HAYAT, ÂBI HAYVAN, ABI H Iİ’R 9
,1 < u u , “— £ s ti m
(â b ı h a ya t, â b ı h a yv a n , â b ı
Onların yüzü yakışıksız ve çir
Şıız’r ) = Yeri bilinmiyen bir
kindir. Hışırlanmış turunç gibi
pınardır. Ondan içen uzun öm
sarı ve buruşuktur ( A liy i Ferkadi)
re yahut sonsuz yaşayışa ka
vuşurmuş. Edebiyat lisanında sâf
ve lâtif sözle şaraptan, güzel s ' (â b ı h u şk ) = Kuru su
lerin ağız ve dudaklarından, (k.) şişe, billûr kadeh, sürahi.
tasavvuf ehli nazarında hakiki (“Wji »jI
aşk ve ilmi ledünniden kinayedir. JijR) oy;
ı/Uii
j . j * û^*- ul ^
y w
JJUjl Mayası elmas olan kadehte şa
r^- rap, tamamen kuru su ile yaş
Ey dudağında abıhayat gizlenen! ateşin birlikte bulunması gi
Kadeh kenarının; dudağını öp bidir. ( N izam î)
mesine müsfiade etme. ( HayyamJ C/"r. (*■*'’ T» jji- jL.
i f J tr1^j-*’» J
. (â b ı h u fte ) = Âbıbeste
(â b l k&llr) = Fikrin (ba.) § (k.) kılıç.
. • —' f ö j î
(â b ’ d e r ç e fm ne-
* j\ x > j i v 1 (â b , d e r c i^ e r
d a r e d ) «= Gözde su tutmaz (k.)
n e d a rc d ) => Ciğerde su tut hayâsız.
maz (k.) yoksul, kudretsiz, pe
rişan.
^ v ' ( â b d e r ç lz l t e r
aV "î-jf & f i
d e n ) = Bir şeye su koymak (k.)
hile etmek.
ma*
j j * \ jU ,
(â b d e s t) = abdest (ar.)
â m e d e n ) = Ağza su gelmek Vuzu’ § el yıkanacak su § ahlâkı
(k.) ağız sulanmak ve imrenmek. temiz sofu § eli çabuk iyi san
atkâr.
tj w&UJ j pA-* w*U» JOj>-
j^ı wt j>* ^*a
jr
,/Uii
Ekşi suratlı düşmanının yüzünü
görünce kılıcının kınının ağzı işinde okadar mahirdi ki suya
sulandı. fKemalJ lâ tif nakışlar yapardı. (Nizami/
<*-> I d e rş e k e r 1 (â b -
d â ş te n ) — (k.) Erimek, zayıf d estan , âb d estd a n , âbdes-
layıp bitmek. d a n ) = İbrik.
uğraşmak.
,a 4^İİ
I dttm dar) = Güneş,
ûjV-, yT ^ *S" (JÛT <»•ıy j
rüzgâr görmiyen sudur ki içil
mesi şişkinlik verir Reşidî).
Onun daima hep faidesiz işle
meşgul olmasından buna; bu
nun boyuna hep beyhude işle jU ıjJ I (â b d e n d a n ) Şaşkın,
uğraşmasından ona ne. ( Yağmâ) mağlup, âciz.
Jjl «jjl.lt »J y\ y\
(â b ı dttzd) = Yeryüzün-
deki suları aşağı tabakaya doğ
ru akıtan yeraltında gizli bir Eğer düşmanın seninle adavet
nevi su yoludur § dibinde de tavlası: oyunu oynarsa ondan
likleri bulunan ağzı dar bir nevi daha şaşkın kimse görülemez,
kaba da denir. Abdüzdek -u- jlİ. oyna. (Enverî/
^U ' a ,î lisanının huzurunda kılıç ne
J » j o . î J - y ~ & j>. ı/ J J İ 4 * ö > ^ ■*>;• kadar cılızdır. ff& lib )
> _ J*
■*ı T
V (â b ı r e v a n ) = Akar su. (â b ı r ü y ) = Yüzsuyu (k.)
şeref ve haysiyet, (& Ş\ abı ruh)
Ct* ^ **
t>ljj ^$>• l da bu mânayadır. Azer (ba.)
f.JJJ J f\l’
Onun yüzâ güzel bir bahçedir C— cJi * jl 4ı, ^
ama benim göz yaşım olmadık
ça akar suuu uok demekdir. Ekmeğim arttı, haysiyetim ek
C tm ad)
sildi. Fakirlik, dilenmek zille
tinden hayırlıdır. (S a 'd i)
(â b r ü 'b a r ld e n ) —(k.) [* ] Şafak: G üne} doğarken veya battik-
Haysiyeti muhafaza için bir şey dan aonra ufukta görünen kızıllık.
ÂBI BUY, ABI CUY Nİ8T lf
(â b z e d e n ) — Su vurmak
(k.) yumuşak sözlerle bir kimse
Bizim gözümüz ne vakte kadar
nin öfkesini yatıştırmak, misa
yüzsuyu döksün. İnsanın yüz-
firi ağırlamak için kapının önü
suyu ırmak suyu değildir.
( Hocendi)
nü yıkamak.
* -»W
j _ * • |
(â b r iz ) = Aptesane, gusül- ^7* (â b ı z e r ) = (it.) Altın mah-
hane, kullanılmış su dökülecek lülü § safran suyu § altın renkli
çukur. Havruz bunun oıuharre- şarap.
fidir.
\ İ \
jJ İJU, l/’î «JLİa» UJ. (â b z e n ) = Bir nevi banyo §
ı*V
ıiii4vî abşenk, absenc) de
Ey yağlı yemekler görmüş kim
derler § küçük havuz § (k.) yu
se l Kalk, onur fazlasını hav-
muşak ve lâtif sözle hatırı teselli
ruzda gör. (Mevl&na)
eden kimse ve bu mânadan
ibrik § koğa. Hamam tası.
emrihazır.
-Ti Ç.-Ç ■>
. J. isi
Jt-
Çarhın koğasından dostluğu J ^ ^ - r (â b ı zin-
kes', çünkü o, gâh dolu, gâh d e g â n i â b ı z i n d e l i ) = Abı-,
boştur. ( Sena i) hayat (ba ).
İbrik § abriz mııarrebidir. i**
<s>f üv j-*- j-J jJ l
M‘ * T
(â b rIza n )= «T irm a h »ın on «.I ı.u*
üçüncü günü: Nuvşirvanın ceddi jy
Ey iplik t sen çok mesutsun,
onun kırmızı dudağiyle gizlice (â b e s t) == Ağaç kavununun
zevk ettin. Abıhayat ile yıkan kabuğu ile ekşisi arasındaki
dığın halde onun elinde niçin kısım = pihibalenğ) (ar.)
hayatın kısaldı. (K em al) ( Ej. K şahmülütrüc).
J-*1* iAjV..»»-
c—ı>4>u. ö 'j 'J y ? *
<,_
_
_jl 'L _
_
_sI 'I
JU ; ; 1
-----; (â b is t,
Onun ırmağı rahmet deryasına ab istan , âb isten , a b is te ) =
ulaştığı için nağmeleri abıhayat gebe.
gibi cana can katar. »j
( Şa'ib ) <Ney hakkında»
j.’jy *^Cr}
^ (â b z ir ik â h ) —Saman al Jj1->j'3 "J'A*
tında su (k.) dışından iyi görü
nüp içinden fena olan kimse, uDünya „ bir gebedir ki bu kadar
mürai. Bu tabiattaki insana lisa çocuğu doğurdu ve öldürdü; ar
nımızda samân altından su yürü tık ondan analık muhabbetini
tür ve içinden pazarlıkjı derler. kim umar. (SadiJ
I * * I
(â b s ü v a r) = Yağmur v • (â b ş a r ) — Nehirlerin, çay
yağarken su yüzünde peyda ların yukardan .aşağıya dökül
olan kabarcık (ar.) (v u>- habab). meleri, çağlayan. Reşidi (-^Jî)
mânasına yazmıştır.
ı -) ^ W
. J^ ■ . A |_ .
^ ^ • (a b ı sıya n , ab ı jjl-*
s iy e h ) -- Eski şarap § Mürek j jji y *—j ^
ıjU-
kep. Gâh bülbül sesini işiderek vecde
C— * o' j y*-
gelir, gâh çağlayan altında şa
rap içer. (Ş e n a i )
Mürekkep içmiş öyle sarhoş
olmuş ki elinden tutmazlarsa (â b iş t) = Gizli § Casus.
düşecek
« Kaleme dait» (Hüsrevı
Karasu denilen göz hastalığı § 0 (â b iş tg â h ) = Gizli yer,
Tufan. gizlenecek yer ve bu münase
betle aptesane: Abiştengâh
9 ** * T (muh.) abşustengâh (muh.) de
- C * V (â b s e y r ) = Yürüyüşü ça
olur (ba.).
buk ve düzgün at.
wT f j i ji j^lr ı* * 1
V B '- C / 'j i *
* T t T* (â b ş ib ) = Yüksekten
alçağa akacak akıntılı su yolu.
B ir an için yüzünden örtüyü Apşar mânasınadır. (Reşidi)
kaldır ki gül, yüzünden utan Apşarın küçüğüdür ki iki arşın
dığından erisin. ( H ü tr tv ) yahut daha az yükseklikte yer
den akar. (Ni?âm)
(ftb eş ru şen ea t) »
jjk (â b i ta r e b ) — ( k. )
İtibarı vardır, yerinde kullanılır
( ö* jj -T Abı Rüşen) (ba.) Şarap.
: \ £ L ± f t. h ..
* (a b fn s te n 2 & lı)= »A p - J (â b ş ıf e t ) = (k.) Çok
tesane. menfaatlı § Alçakgönüllü.
ÂBI 'İŞRET 19
j f c j î J - İİ- J jjiTV4,’ U
( âbı ‘ifr e t ) = (k.)
J j-i-
"i ^ (â b l g ir d ) = Su çevrin-
tİ S İ = = ( âbı gerd en d e ) =
(k.) Felek.
'T* (â b g e r d a n ) = Bü
yük kepçe. (Nizâm). ( â b g e z şttden )
(ko.) İnsan yahut hayvanın suda
çok kalmasından uzuvlarından
J VT' (â b g e rd iş )= Ç a b u k
birinin müteessir olması (Ni?âm).
yürüyen talimli at.
iS.i fiSi* uŞ",/* v_l
jL i- fj j l l i j jl CJt» cUî 'X ( â b k e ş ) = Su çeken,
Jjj» suyu bir yerden bir yere götüren
§ Büyük çanak şeklindeki delikli
Yürük bir at ki koştuğu zaman
suzgü.
onun katı nalı yumuşak top t
raktan toz kaldırmaz. (E zreki )
Suyu ve havayı değiştirmek (â b i gU şâd e) = Açıl
maksadiyle hastanın yer değiş mış su (k.) şarap. Beyaz şara
tirmesi. ba rakıya da derler.
li'lsU.
A ltın ı gümüş renkli şarap için
Ölünceye kadar senin kapından
yitirme ; kırmızı altını beyaz
bir yere gitmem. Senin aşkının
şaraba verme. fHâkâniJ
hastası, girdap gibi yer değiş
_,
tirmez. ( Kudsi)
<T:
Havanın ve suyun değişmesiyle ( âbkttm e ) = Çin deni
husule gelen hastalıktan da ki zinde bir nevi balıktan hâsıl
naye olur. Gıyaş, Baharı acem olan kül renginde, kalın ve fena
den alarak hususiyle sefer es kokulu bir sudur, kırık âzayı
nasında muhtelif suları içmek tedavide kullanılır. Araplar
ten ilerigelen hastalık demiştir (■Jrt.L) derler ( Bürhan ). Balık
ki daha açıktır karnından çıkarılan bir nevi
ilâçtır. Bir adı da ^ı^=tu tkal- Mademki ihtiyarlıktan başıma
dır (Niz'ûn). kar yağdı: saçım ağardı; gö
zümden göl peyda olursa şaşma.
JLiİCj \ (Kem âl)
• (â b k e n d ) = Çay ve dere Çulhaların beze su serpmek
kenarlarında selin açtığı çukur, için kullandıkları süpürgedir ki
yar denilen oyuk. Göl mâna avgir derler § Tellâk yamağı,
sına da gelir. natır (Nizâm).
(â b k o r ) = Suyundan ve <~X_»
( â b g in e ) = Şişe, billûr,
ekmeğinden halkın faydalanma elmas, ayna gibi sâf ve parlak
dığı kimse. şeyler (muh) gine.
C~\
' (âb g i r ) = Göl, su biriken
(â b ile ) = Kabarcık, sivilce.
çukur.
j / c—ü i=r rs* j. ^..'V >.AS
* Jf \^ı
Senin aşkının yolana gidenin .!•* ' |
sıkıntısını bu yolda ayağı ka ^ ( â b im rü ğ a n ) = Fars
baranlar bilir. ( Yağma) ile Irak arasında bulunan Semi-
Çiçek hastalığına denir ki o da rem kasabasında bir pınardır
bir nevi kabarcıktır (ar.) Cüderi. ki bir yere çekirge musallat
olduğu zaman o pınardan şişe
içine biraz su alarak çekirgelerin
j L _ ) <1 (â b ile i p is ta n )— Meme
bulunduğu yere götürürler.
düğmesi, ucu.
Yolda birçok sığırcık kuşları
tS*'j şişeyi götüren kimsenin ardına
düşer ve çekirgelerin üşüştük
leri yere gelince sığırcıklar çe
Zaman anasının terbiyesinden kirgelerin hepsini telef ederler.
hoşnut değilim; çünkü meme Çeşmei Sar da derler (b a .) §
sinden kan içmişim. (Şâ ir) Şiraz civarında bir gezinti yeri
dir ki halk recep ayında her
salı günü eğlenmek için oraya
y " ^ (â b ile i t e n ir e z a n )=
gider.
(k.) Asmadan peyda olan taze
ö 't/' V l {}/
üzüm taneleri. y U '" f j y 1' £>*
* a 'T
- . (â b le i çeşm ) «= İt dir B ir daha abı Murgana gitmem
seği, arpacık. artık kuş kebaplarını yemem. (Şair)
i • ' T*
^ L J ^ ' (â b ile i ru h i fe le k ) = J y? ( âbimürvarîd ) =
(&.) Yıldızlar. İnci suyu ki murat, aydınlık
ve parlaklıktır § Bir nevi göz
* y Y f hastalığı, (ar.) ifPP- Birinci ve
J - i (â b ile i rüz)—=(£.) Güneş.
ikinci mânada ; ikinci mâ
nada r4» wT de denir.
* * T
(â b im ü rd e ) - (k.) Ak- aJ*. 1v * ^ Jj
mıyan ve donuk su. ^Uj ji ÜUf jo jlA
yİ Yi ^l«J Padişahı beklemekten gözüne
Ji-J yt'lJ*. »V* tfV.' ir) su inen köprünün gözü Yaku-
bun gözü gibi derhal nurlandı.
Donuklar: hakiki zevki tada- P iri Kencan ■« H aireti Yackub
mıyanlar, yüksek âcleme irişe- (r*)
mezler. Bu durgun sular derya
* * ^ T
ya irilmezler. (Şaib) ( âbimeryem ) = (k.)
İffet ve ismet § Üzüm şırası,
**T
üzüm şarabı. 'J**. (âbnns) = Abanoz dediği
miz pek sert ve kuvvetli siyah
bir ağaç.
3 * * y ' ( âbi mu a llâ k ) ~ (k.)
Gök § Güzellerin çenesi. ıff*. * ^
kff *^»î û*J3
> 'T' i*u
yT -• (a b ı mttn- Hava buluttan abanoz gibi
c e m id , m ü n a k id ) = Donmuş
siyah oldu. O havada gök gü
su, buz.
rültüsü davul sesine benziyor
jt* wl»j i J du. {Hatifi)
O l J j 4JUi( Jl J ll* f JL. A
öU»- e'6 1 cr" ı>.’
ıl'U J&if jCî. j*. i-UU
£ğer güneş senin güzelliğini
aynada görürse güneşin sıcağı Ben oyum ki cihan abanozunun
na karşı bulunan buz gibi erir. fild işi kafesi benim gibi şeker
Şâni sözlü tutu bulmamış yani gör
( k.) Kılıç, hançer ; şişe, billûr. memiştir. (Selmân)
î '
wT j i J L * jÜ l
I* ■ 1
tS ı/’L* j' •*>**■ f C (â b n u s lfa h ) = Zur
na, suma = düğün düdüğü.
B illûr içinde akıcı ateş gördün
mü? Görmedinse onun sakile Cff; i*'.kT $
rinden bir kadeh iste. •JL» t j l mJJ. (|1|U
JliL.
( â b n â y ) — Körfez. (Ni-
?âm).
(â b n ) = Nilüfer çiçeği.
•/ -^
31^ J***
*7* (â b n e ^ u v e rd e n ) = y. İJ tfJJ- ur^ t ^J*
(A:.) Durmayıp dinlenmemek.
Onun kudreti, dağ tepesinde
X
şakayık, onun lûtfu bahçede
(^ b in e s â f) =-= (k.) Men! nilüfer ve kırmızı gül bitirir.
yahut mezi. {'A m itti LB m tki)
Üzerinde gubar olan ayva, yâ
jilljl l j i J T ı^»_»ı
rin yeni tüylenmiş çenesine
( â b v a k e rd e n y a âb ü ftâ- benzer. (Ümidi)
d e n i d eh a n i k e s i ) = Tamah Gubardan maksat ayva tüyü
' etmek § Ekşi bir şeyi tasav dediğimizdir. § Mavi renk § Bir
vurdan ağzın sulanması. nevi üzüm § Suda yaşıyan
(Nizâm) hayvanlar, bir memleketin su
jlı* ’ T taksimatını yapan memurlar.
V (âb tih âk ) = Vatan.
• . e-*' ^ t* (â b y â r) = Suvarıcı, sulayıcı:
* j
(â b v e r z ) = Yüzgeç. suyu tarlalara üleştiren kimse.
v 'jî- da derler. Aslı ab âr=su
*ı(^s^, T getiricidir. Abyârî = ağaçların
J t ’ *? (â b iig il) = ( k . ) Balçık köküne su eriştirmek, sulamak.
tan yaradılmış vücut, fıtrat. (Gıyaş)
İJKi y l j > c-ijU..'
jjo v~ vı c.*.'j
(â b v e n d ) = Su kabı.
lA
*■
» i ' T Ağaçları sulamak seni bir gece
( âb ü ren g ) = Güzellik, uykusuz bırakmadı. Su, senin
tazelik § Allık, pembelik, be uykunun rahatını gidermedi.
yazlık (Nizam). (Cami)
(â b ih l) = Ceyhun nehri.
*J|
(â te ş ) = Ateş dediğimizdir
^^ (â b l) = Ayva ki Türkçesi oddur, (k.) parlak
\
lık § Pahalılık. Doğrusu tânın
\>. 1 j'v* j **: esresiyle âtiştir. (Ateş) ten te-
ı rekkübeden kelimeler pek
Ağızda olgun bir nar tanesi çoktur.
bin ham ayvadan iyidir, as*'*
(D e h le v i)
(â te ş i â b p e r v e r )
ıfJ1/ Js. >J. ■«'dj
(ijlıj ■>>. ^3» J«i- y = (k ) Parlak, suyu iyi verilmiş
kılıç.
âteş İ Ab peyker 25
M |
*1 ( â te ş i â b p e y- J ' cr (â te ş b â z ) = Ateşle oy-
k e r )= S u şeklinde ateş (k.) Şa nıyan kimse § • Kale ablukası
rap § Kılıç § Sevgilinin dudağı. sırasında kumbara gibi şeylerle
cenk eden asker.
jL İ jjjl 1 (â te ş i e r z e n fe - *1 ı
şân) = (it.) Çok kıvılcım saçan (â te ş b a z î) = Düğün ve
ateş. donanma gecelerinde yapılan
ateş oyunları.
<-T^ ^ (â te ş e z ç e n â r
l jr J * i < jij) L) J t I
â y e d ) = (k.) Umulmıyan yer
den çıkan şey. (â te ş b e p â k e rd e n , â te ş b er-
p â k e rd e n = (k.) Fitne çıkar
* mak.
->^ jjr^ ^ ( â te ş effrâz ) = Ateş
*
yükseltici (k.) hava fişeği.
^ (â te ş i b e câ n ) «== Can
da olan ateş (k.) yanıp tu
c T 5^ (â te ş e fr ü z ) = Kibrit, tuşma. (â te ş b e c â n )—
çakmak ve saire gibi ateş ya Gönlünde sevgi ateşi olan
kacak her nevi şey: Vaktiyle kimse.
ateş yakmak için yapılan «ateş
efruz» u lügatler, insan başı şek • t.-*
linde içi boş ve küçük küçük *“■ (â te ş b e rk ) Çakmak.
deliklen bulunan bir kabdır. « j, ı +S* ' ** »1»^ 6^ 6 *
Onu önce ateşte kızdırıp su j ij - î tfU. C}J. &—j
yun ortasına daldırırlar, suyu
kendine çeker ve içine su dol
durup ocağın kenarına koyarlar, Hava öyle rutubetlendi ki çak
ısınınca ondan çıkan buhardan mak, taştan kıvılcım yerine
ateş tutuşur şeklinde tarif su damlası çıkarıyor. (Şenai)
ediyorlar. Bunu Calinos hekim <L*.
icadetmiştir § Şemşî senenin m — 6 ı J»> ■i/j».
on birinci ayı § Kokonus denilen
kuş (u -*2 = kokonus) (b a .).
O atın nalının çakmağından
kıvılcım dökülürken senin yo
(â te ş e n d â z) = Fırın lunda vücudumun toprağı nasıl
yakan kimse § Ateş küreği. yanmasın, m— (ba.)
kara, ateş göyneği denilen bir
nevi mühim çıban (ar.) cemre.
muş ateş (k.) kırmızı altın. Ha- öW * <£* J->
cT*1 ^ (â te ş d â d en ) — Ateş
vermek (k.) hiddetlendirmek §
ve parlaklık.
Terk etmek,münasebeti kesmek§
Bir kimsenin rahatını kaçırarak
telâşa düşürmek.
â te ş ze n e ) = Çakmak.
j \ x -J l _ Mangal.
U \ jl lj
^ ( â te ş s iy â h k e r
d e n ) = Ateşi söndürüp yeni Eğrilmiş olan ok ateşe göster
den kömüre çevirmek (ko.). mekle düzelir, ihtiyar, aşkın
tesiriyle gençleşir.
• * .
(E şref)
( â te ş şfid en ) — (k.)
Hiddetlenmek. ^ (â te ş i k â rv â n ) = Ge
ride kalanlara yol göstermek
* f "T
( â te ş i şubfe ) = (k.) için kârvan halkının yolda ve
Güneş. durak yerinde bıraktıkları ateş.
M A teşg ed e
ılu T
, (â ç â k ) = Toprak. Doğrusu
âhâk olmalıdır. Evvelindeki Eğer Feriduna hücum etseydi
uzun elif fazladır. (ıf kılıç çekmesine aman vermezdi.
(S a ’di)
*I cjti-T w-o iiyii j'ji' yf
c m = Aferin, pehpeh, ne güzel JJ.3 f \ C—İJJj-i
§ Ah yazık.
Eflâke el uzatmaya yani dün Abhorden (muh.) dir, Herne-
yanın dönüşünü çevirmeye güç kadar su içecek yer mânasına
yetmeyince onunla uyuşmak ge ise de mecazen yem yiyecek
rektir. (S a d i) yere de denir. § Boyun halkası
kemiği (ar.) .
ytiUç J~îj. ■>>.
(â h te ) *=• Çekmiş, çekilmiş.
ıfjiy
Boyun kemiğine öyle bir vurdu
ki. (N iz â ri)
t? ' y !> ı ö j î -
f ^£1—>.1 jv\ —■jLz—I Ju-
Dört unsurla dönen felek hayatı
Madamki sordun, sana kim ol yiyici ölülerdir. fSenâ'îJ
duğumu söyleyim. Söz üstadı
Ahsİketlİ Esirim. (Esirüddin)
(â h ü r) = Âhur (ba.)
t:
•• * r
(â h eş) = Kıymet ve baha.
(âhünd) = Muallim, Ostat
§ Dinde bilgisi olan § Öğüt ve
i-1 ^ j
u » lyî (
fjs
ren. Haksız yere ileri geçmek
ISS*İ
mevkiinde c J«j j&. VjiT j -?.)
Bak, seni medh için, ne inciler denir. (Nizâm)
dizdim. Öyle inciler ki yüz
memleket onun yarı bahasıdır. *. * • r
(F a h ri) ^ T * (a h id e n ) = Irişmek, vâsıl
olmak.
7 C T (â h çîc , â h ş ig )
iJ b T
■= Zıt ve uygunsuz; bu müna (â d â k ) = Ada (ar.) *s.y?"
Bazı lügatler adrahşayı zal ile
' (â d e h ) = Güzel, yüksek. yazmışlardır.
■oU. ^ ö^-— f * * j
ti*'î).“ r*i t*~[ 'J-'İ■, j3^ JiJ ^ (â d re m ) = Teyelti : eğerin
altında hayvanın sırtına örtülen
££er ı7/m diyarında bir ev tu kaba dikişli keçe.
tarsan kendi zamanını bugün
ve yarın yükseltir, mesut eder f jjî Ij w—\
sin. (Natır)
Kutlu ve uğurlu mânasına da İnsanın gözü ve kulağı süva
alarak bu beyit ile istidlâl et rilerin tozundan dolmuş, atın
mişlerdir; bu mânaya göre mey- teyeltisi yiğitlerin kaniyle bu
mun atfıtefsiri kablînden olur. laşmış. (Muhtâri)
§ Silâhlar.
^ (â d e r) == Ateş.
j l ı ^ L - l fj>\
• 1
(â d ir) = Neşter. Encam nedir ? işin ' sonu, Ad-
• —" rem, kan içici silâhlardıri
yük adam.
"T "
(â*er) = ateş.
jiT Jjja »VJ5
(fide) - Tünek: tavuk ve o
cinsten olanların üzerine çıkıp j\ıa
tünedikleri çubuk.
Gözde yaş, gönülde ateş; ne
f jf er* '/ »f '■/sf hj. y; >1W baba ne ana korkusu var.
•iî û jç c — i». ( N ifâ m i)
ıfj
ıSy* Oli ifK f}\3
Felek güvercin yuvası gibidir. jiT ^ ıj l
Jl ✓ y 'iys ^ j* ** ^
jü J lj .jc o T jl}' j>di iijl* y» 3j Ujjî
JJj'
Azerbayigân muarrebidir.
Senin rahmetinle cehennem du
iU’SlT j i t «U manı nur yelpazesi, senin hey
betinle sabahın güzel kokulu
rüzgârı hurdad ateşgedesi olur.
(Şeref)
Padişahlar ve azadeler bir ay
Azerbaycanda oturdular. ( âzerbü, âzerbu
(Firdevti)
ye) = Çöven çiçeği.
e .—î» t*] ( J^T ) a i'jjji- jiT izerh ord â d ,
>z£jf 'j iSj^ ^jj ı>_ı»-jiT âzerhurin de derler.
(CfiTjiT) i d t-îjiT âzerâbtin yazıp Feridu*
nun babası A b tin e nispet edenler varsa da
Siraculluğa bu tevcihi kabul etm iyor.
Her nekadar bir şiir armağan
(ı>.j/. jiT) e dair şöyle bir hikâye var: bir
yerine alınamazsa da benim gün Keyhusrev atlı olarak giderken ansızın
şiirim Azerbaycan fethinin ar zuhur eden bir gök gürültüsü ile kendini
mağanıdır (Etirüddin) y ere atmış o sırada düşen yıldırım atın
eğerine isabetle e je r ateş almıştı. İşte o
ateş söndürülmemiş üzerine kurtuluş şükra-
nesi olarak bir ateşgede y ap tırılm ış, ismine
^ ^ (âzerâyîn) = Eski ateş (Cr.is. j^T) denilmiştir.
perest Iranlıların yedi seyyar
yıldıza nispet ettikleri yedi
ateşgededen dördüncü ateşge- Ey zalim  zer berzini görmedinse gel
denin ismi, ötekileri şunlardır: benim kalbimin yanıtına bale. ( Şeref)
Kabilden Şam tarafına şimşek
( â z e r p lr â ) = Ateşgede gibi çabuk bir süvari gitti.
(F ird evti).
muhafızı ve hizmetçisi.
♦ ^ V (ba.).
* * * ** I
(â zerh u ç) = Âzer âyinin
dokuzuncu günü. (Âzer) ba. § jy j* <J j ) - P 1 (âzergün, âzer-
Yıldırım. (Şemsüllüğa) bu ma yön ) = A y çiçeği : şekayık
naya dal ve rayı üstün olarak nev’inden ortası siyah, kenar
yazmıştır. Aderehştan çevrilmiş ları çok kırmızı bir çiçektir.
olmasına nazaran öyle hareke- Gün renk mânasına olup azer-
lenmesi muvafıktır. gûn = ateş renklidir.
es j* j)
cTÎ? ^ (âzerklş) == Ateş mez
ıSi*. ı y** tr* V y?* hepli, ateşe tapan.
A ta
(â z ln e ) — Cuma günü.
(â râ d ) = $emsî ayların yir
o-* jl:_o jii.
mi beşinci günleri ve o günün
«uL \j OjJl* ^ I
işlerini idareye memur sayılan
melek.
Muhabbet mektebinin çocuğu
susmaz, bu dershanenin cumar ** ‘i**T ( â ra z if )
= Hayır ve iyi
tesisi, cuması olmaz.
H akim i Kâtibi likler. Erzanişten bozulmuş ol
malı (ı#.r*l>‘)
[ * ] Padişahlar bir şehre girerken yapılan
donanma. Halk ifjfc âyin bendi derler.
(tf-Vij) ( ârâ sten ) «= Süslemek,
bezemek, süslenmek, güzellik § Şehir içindeki bağ ve bahçe.
vermek, tertibetmek. (>>. r’j') de derler.
*. - •7"
Asafi ! yarın kıvırcık zülfüne
^ ^ (â rd en ) = Süzgü § Kevgir,
karşı gönlümde nice istekler
var ki tahlisizliğim yüzünden
(â r d ln e ) = Hamur işi, tatlı, kırılmış ele geçmemiştir.
( Â ş a fi )
. ı ı
(â rx ö f a rzü y ) — İs * : *T
*■*•* (ârze)=Sam anla karışık sıva
tek, dilek, özleme. çamuru. /•jjt — sıvacı.
-JJ öWj
(â re s te n ) = Güç yetmek,
muktedir olmak § £-'j* (muh.)
(ba.). (â ru ğ ) = Arüğ (muh.) (ba.).
JVjj
iSUiJ
Ben hastaya hiç iltifat etmez.
Kendi memleketimde yerleşmiş, Galiba gönlümün sevindiğini
y ol sıkıntısı görmemiştim. istemez. (Rödeki)
( N izam i )
§ Mihnet ve meşekkat.
Yanın kaldırılın asiyle âremden,
J L 5 İJ J »liiJ iy i- 1/ C i f
âremde de denir.
w*^>
f-ıji «j'ji- J> j i l jUj j»- ,sJ l i e
L *x»jT
j'-J-V Şevk, sevinç, ikbal sana; elem,
utanma, bahtsızlık düşmanına
Sen uyanırsan benim uykum nasib olmuş. (ûe*âiri)
gelir sen durursan ben acele
§ Mekir ve hile § Tarz ve üslûp
ederim. (Firdevti)
mânasına da gelir.
‘ J J İ (âren , â re n c ) = Dir ö \ *T
sek.
(ârvâre) = Üst ve alt çene
kemiği ( ârvare zeden ) = çok
-t*. <s>j' c_.- jL j söylemek, çene çalmak ( k o . )
ö j î ıi* / " w«»- ıi'Uj
(Niçâm).
I ' I
( â r l) = Evet. ^^ ( â zâ d ) = Kimsenin kölesi
y- )> f
olmayıp istediği gibi hareket
l Jbl ^ ^ eden insan (ar.) s- § Ayıpsız, ku
,/UÜ sursuz.
Cevap olarak onu her gece rü IJ'.Jİjl UÎllll /
yada görür müsün? dedi; evet; »'jî * y j*
Kalbi kırık kız san yanakları [* ) H azreti Ibrahimin pederi (Tarih) in ve
kana boyanmış olduğu halde fatından sonra amcası Â zerin o jlu diye
ev tarafına gitti. (Firdevti) anılmıştır diyenler de vardır.
Kalbi kırıkların gönlünü almak r j j |î X ,J 3 J ’ J »*■
.* ' • •7 ’
Acele etmekliğim doğrudur,
,* (âzürde puşt)— (k.) düşmanı gözetmek doğru değil
Beli bükük ihtiyar § Yükten dir. (Nişami)
sırtı berelenmiş hayvan.
§ Âzer mı duht (muh).
*
r'* r->j1 ıf■*»•» S ı
(âzerm) = Utanma, haya. > S '3 > j
(H û trev) tfjy'
!> ı* j 1 'j
Dünyada istediğin kadar sayı
jj'Z ' jj». >j>. sız yokluk, güçlük ve incinme
vardır. [*] (Enver'i)
fiır kimseyi denemeden kılağuz •
•-is. by?
O çukur çeneli ay yüzlünün
yanağı etrafına karınca ve çe- Bulut pamuk, rüzgâr hallaç,
kirge gibi zengibar askeri üşüş eleğim sağma kardan hallaç
tü. Gül yanaklarının siyah misk yayı gibi. (Latifi)
ten bir beni vardı. Ne suç işledi
ki gülü dikenlendi, beni sivilce- 7
leşti. (Süzeni) ^ J (âjgfin) = Kafesli kapı.
e • * j
A|
^ (â je n )= Ajenden = İğne ve
** ( â jd e n ) = İğne ve o gi
o gibileri batırmak mastarın
bileri batırmak, dikmek, göze-
dan emri hazır (isfa muhvas).
mek, saplamak, ustura vurmak §
Değirmen taşını dişemek yani ■T'* Û/' jl -Vii’ji ıf jljjT" ts*
diş diş etmek. Müştakları az j-î’-î1 İst JİÂİ1 jli il_»
kullanılır.
Her kim senin emrinin çembe
' 1j rinden kaplumbağa gibi boyun
* 5 J (â jd e ) = Çentik çentik, diş çekerse ok saplayan feleğin
diş, delik deşik olan şeyler, bir parmağı onu kirpi gibi yaptı:
şeyin düz olmaması. vücudunun etrafına ok sapladı.
-v *-j 'J -jj ittjlı' Cjjt (Zül/ikûr)
I*
§ Samansız çamur.
Düşmanının yüzü turunç gibi
sarı ve çentik olsun. (gahir) ** |
j u*
Ben kendi attığım yanlış adım § Esnemek.
sebebiyle meşekkat değirmenin- jU s y .L >y' j l i f
de ezildim. (MuhtSri) UT «U j ç
U
(â s â ) =■= Bezek, süs. gı&ı güzelim uykusu geldi
jC ı^J^j ju*l ğ i zaman nasıl hoş esnerse dün
UJj U-y. jr . J . gece yeni ay bana öylece yüzü
(j-îu.' £iyı nü gösterdi. (B e h râ m i)
UT ri/ cS-iJ-y iL-1
Bu mânaya « w « a*/" ke-
.Sana beğendirmek ümidiyle lemeleriyle kullanılır. § Asuden
den emir, (is fa muh vas.)
Züley hanın Yusufa karşı yaptığı
gibi fikrim kızı yeni gelinler gibi !t uHiTJ •=—*■ *'j j*
UîüUjd
l A
*
kendini türlü türlü nefis şey
lerle süslemiş. (Ateedl)
Gibi mânasına teşbih edatı olup Onu arayıp taramadan vazgeç.
kelimenin sonuna getirilir. Koşup didinmeden bir zaman
olsun dinlen. (R ü kn & d d în )
JM»- UT f j j , ıfjZik
Jl>jj ttjyi £
J..JİIJİU JU
(â s â l) “ =■ Temel.
Celâl t Sakın ekinci gibi olma jC . |ı*b j
yasın. Mal ve mülk isteğiyle y juîj i- ıu ju jj
kederlenmeyesin. ( Ctl&lâddln)
JUT jî ı*** ıt*SS 5 ir akıllıdan işittim ki sözünü
Ut l i f UT >j>. tutmıyan; ahlaksız ve temel y ı
JU j kan kadına benzer. (E b â Ş ek û r)
•Sen mertsin, senin mâna geli
niyle rahat etmen iyidir. Yüzü
-L .Î
nü ne vakta kadar gelin gibi r (Aaâm) “ Amas mânasına-
sarı ve kırmızı ile süsleyecek dır; yahut ondan çevrilmiştir.
sin. ( Vtfâl) o-U (b a . )
§ Ağır başlılık.
■** **•, j' / -m* j*j (As&me) = <^T (ba.).
£&it pl*jl y tfUT±if jj^ı jf"
tfjlae
jU
Senin tedbirin arslanın pençe» (fts&n) — Kolay.
sinden kuvveti alır; senin ağır
d1- I?
başlılığın kaplanın tabiatından j'jZ* Jj jl^îj
kibri giderir. (Mahtari) Jir
Gönlümü lâl gibi dudağından Dergâh: büyüklerin bulunduk
kolay kolay ayıramıyorum. Evet ları yer.
sineğin bala düşmesi kolay,fa J) 41 —1 f üW,
kat kurtulması güçtür. (Cemâli) L-T Ö j j u ûr~jlı &
al*
Yai mastariyye ile âsânî; • asaı
gibi uyku ve istirahat mânasına Ey gön ü l! o dergâha candan
da gelir. devam et; çünkü vücut yükünü
Kâbe kapısına götürmek kolay
Ij ı>"
öj dır. (’lmâd)
Astan arka üstü yatmak mâna
Kendi istirahatını üstün tutar> sına da gelir,
çoluğunu çocuğunu sıkıntıda j l J is- j
bırakır. (Sadi) it-'* }y j^v J,{2t
jfU T r fjK ? . j j j
Jir
A llah onun adaletinin tesiriyle
Ju- yumurtanın dar muhitında pi
G&nduz işsizlik gece uyku ve licin vücudunu arka üstü ya-
istirahat; sultanlık tahtına ne tırmıştir. (Ktmâl)
vakit irişirsin. (Stnâ’i) jiw Divanhane ve misafir
hane sahibi. allaha yakın
^ â s â n ld e n ) ■= Kolayla* kimselerin kabrine de denir.
mak, çabuklaştırmak.
^ ( âstân berfe&s-
^ (â « â y l ş ) = İstirahat, din- ten) = Eşik kalkmak (£ . )
harabolmak.
leniş.
ojjj j'j’.0 ->V
ı r T c—U.^ o t - T j e—ti. (.1
^ (astara) = İranın Azerbay (jSU.
can sınırında bir şehir. Evin dört duvarı delik deşik
oldu. Dam çöktü ve haraboldu.
jL - . I (astan , â s tâ n e )= (Hâkânl)
Eşik, {ar)*r*. mecazen papuçluk, § Devlet ve ikbale ermek.
kapı aralığı.
•z-u j «Jir o* v ’’" »î1 Iİ ^ â stâ n i fe n a ) = (k.)
Dünya.
c/Uii
X3 ^ ^ J,
Ey yüzü kıblem ve evinin eşiği JJ-«Î j/l .J-tT... y CJ-tj jr^'j
aynam olan sevgili! (MfBml)
Dünyaya günül bağlama; çünkü Cf3*.* Oİjj‘. ılrî—
T *ü*-
başka yerde yani ahirette senin o-jj jkl
istirahatin için köşkler kurmuş
lar. (Z a h ir) Her ikisi hazırlanıp koğa, tulum,
iple koştular.
\ ( âster ) = Astar. Elbisenin
( F ird e v s i )
O j'. ^ ^ 1 J T * 3>
^ ^ ( âstin tiriz
kerden) = (k ) Zulümden vaz
Kâkülün yüzünden uc gösterin geçmek. Astin sertiz gerden
ce aşkından ölüyordum. (?ahlr) şeklinde de görülmüştür.
larının altına birkaç çivi çakı-
*>u-1 (â st|n fe ş â n d e n ) yorken bir çavuş, gel, benim
= (it.) Terketmek, vazgeçmek, atımı nalla diye ona bedava iş
inkâr etmek. gördürdü. ( Sa'di)
§ Raks etmek.
-r- ( âsür ). — Ekin olan yer,
t£İf çj*»
ekinlik.
ö'-üy. vü.
ıi\jU-
* y
Aşk yaygısını yaydı; haydi ha ^ \ J' “ ( fis rls ) = At koşacak
rekete gel, sofuluktan vazgeç, meydan.
yahut süs ve itabar gösterme,
rakset. (H â k â n l)
* * |
(â sm â n e)= T a va n (ar)
(â s ü d e n ) = Dinlenmek,
N*1- 1 '»j\ı er1
”* konuşmada âsuden yerine âsu-
w— C——I ÖjsJ* +■' de şüden kullanılır. (Nizâm)
jır
Azmi ateşinin kıvılcım ı o ka
(asu d e) = Rahat, başı dinç,
dar yükseldi ki gök yüzüne
gailesiz.
çıkıp yıldız oldu. (K e m â l )
J - 'e j j J 'i s ' j* f * J:
J / l j' cJU-
( âse ) = Ekin ve ekin için
ıs
hazırlanan yer § Meyan kökü.
Yerden bir nebat yaprağı bit
memiştir ki bir doludan zarar
(âsî yâ) = Değirmen = âs. görmesin. (Nizami)
33& j~*j. V-' fj’ jyr — j' ii.y
f ’. ’f “ “ î ’ l-j* <_r-V. d.y 'rt-K'-rj'—• CrV.
tfUü
Başımın üzerinde değirmen taşı Eğer zamanın zulmundan vü
dönse gönlüm dilberden dönmez. cudum k ıl gibi olursa onun vü
( Nizami)
cuduna bir kıl kadar zarar ,ve
Asiyâb muhaffefi de olur. Âsiyâb elem gelmeden bana daha ko
ve muhaffefi olan âsiyâyı su laydır, (Ş â ir )
değirmenine tahsis edenlere
gföre su değirmeninden başka jr *~Ij
sına söylenmesi doğru olamı-
yacağından âsi dest, âsi bad Yelkenlerin başı çok yükseğe
gibi âsiyâyi dest, âsiyâyı bad çıktı, dalganın hızından gemi
denilemez. Âs ( ba. ) -•fV î — Oynadı, (Firdevsi)
değirmenci. Bazı lügatler zararı bahis mev
zuu etmiyerek iki kişi omuz
omuza vurmak yahut iki şey
(âsiyâb) = Su değirmeni.
biribirine çatmak mânasına al
Âslı âsi âbdır : Farscada uzun
mışlardır. (ar.)
elif iki elif itibar olunduğundan
kaideye göre birincisi yaya o y f-r-, «->3
w*—î ö'j' 1
kalbolunmuştur.
*■ t
n fs . j' y J-r 6 1
ıf-u-
1tr?, 1 ^
t/ iti
Alem senin güzelliğin önünde
Sulh vaktmda kavga çıkaran saçın gibi perişandır.Senin ma
kimsenin ne bilgisi, ne aklı hallene başından vazgeçen ayak
vardır. (NifSmi) basabilir. (S'adi)
^ (âşlh e) — Kişneme.
(âşoğ) = Soyu ve hali bi- £)L~Ijic-j jö'j
linmiyen kimse.
«s Ag â r
^ • (â ğ a b a c ı) = Bugün Iranda
küçük erkek ve kızkardeş büyük (â & â z ) — Başlangıç.
kız kardeşi böyle çağırır kısal
tarak abacı da derler (Ni?âm)
ju .
Ooo ve po/ üzerine akan çok Her neye başlarsan iyi başla.
kan yaşlığından o yer hakik (Ebâlftree)
gibi olur ( UnşurİJ Kast ve irade § Ses.
Kast ve ses manalarını (Reşidi)
kabul etmek istemiyor.
j i j \ i \ t j x j ^ (â iâ r d e n > â J â .
« J -»
u •I (■ jjj'j1 jl? < . f ıfj'jls * 4 )} / "
Y* '
(âgo ş) = Kucak, manası
nadır ki kol, koltuk, göğüsden N a zm en Tercüm em iz
ibarettir. § Şarap.
jU j, O'.j* <_rf, ıi.y-
j 3>" ’J gjJ jİji.j ıfVL {fji v üî -ıs"
ıfjy*
Senin gök yüzüne benziyen se O ay, güzellik seması üzerinde
vim li meclisinde ay yüzlü sakin görünmeden keşki hayatım sona
naz ile şarabı kadehe dökmüş erseydi. (ismet)
( E n v e ri )
ylliT ı_A*J u ~ l} ^ j'
§ Gün, gündüz. oojtjo x*s. j* .»jöl
\ I.' s/ î f 1
*- <S)1 ö 'j
f - ^ r J. (âftâb berdlvar, ber*e- 3jlj 6 )1 ûf\ j f > 'C i f
ri dİ var, berseri köh, ber*
dİ var reften, berköh ref ten l j Uai
(â ft â b ! şttden); =(*•)
Meydana çıkmak.
( â f t â b l ) = Yayi mastari
ile şemsiye demektir.
y iS ij lT f t ^7* (âftâbı yetim küş)
J )s , <İ.L- y «-*lj -r.j = Yetim öldüren güneş: ye
timlerin faidelenmek maksadi-
Z ü lf, senin yüzünün önünde le sığındıkları kış güneşidir ki
gölgeliktir. Gül, senin zülfünün . zararlıdır -) = Kış
altında gölgede yetişmiştir. güneşi hasta eder (A.) koruma
(V a h f i ) sına aldanarak kendisine sığı
Yayi nisbetle güneşden mütees nılan büyük kimse
sir olmuş, rengi bozulmuş. *_ ll»T
§ Güneşde muhafaza edilmiş, \Sİ I ' f.M. l i j
güneşde olmuşdan kinayedir.
--- ^ lliî xj ‘ ji\Xb> ylT jl X Şeriat güneşi benim; demişsin.
,ı vV'j' -hJ c>V ı£>, Güneşsin amma zararı dokunan
jy\j
güneş (M en »5 r)
Yanağının sıcaklığından rengi = j\ jf .y; âftabi bive ğü-
değişmişse de elmaya benzeyen
dâz = Dul kadını eriten gü
çenesinden henüz can kokusu
neş.
geliyor (T e tir )
*.■?■ ıfj*-
y>< (â f e t i d îv ) Tutarak
hastalığı (ar.) Sarce
7er, o yüzün tesirinden anber
kokulu oluyor. Güneşde olan
-/î (â f r â z e ) = Ateş şulesi
her gül suyunun kokusu hoş
olur. (H ic r i) 4" jt. jij j-U.
jlj/ l >} j L j
Parlak manasını da ifade eder. S jy
Hazreti İbrahim gibi putları
kırar; çünki sapan atan nem• (â fr ld u n ) =Feridün (ba.)
rudun ateşinin alevinden kor
kusu yoktur {Sözen'i)
^ (a fe r in ) Tahsin ve sitayiş
-T yani beğenme ve öğme ifade
^ ^ (âfiringan) = Zerdüş eden bir kelimedir. Zıddı (nef-
tün telif ettiği 21 kısımdan iba rin) dir.
ret zend adlı kitaptan bir kı J>*" ı / İ J ” (
i**
** j’
Ijjj*
(&gende) = Doldurulmuş,
Hepimiz vücut besleyen, boş
dolu: Yastık, mumbar, dolma
isteklerle beynimizi doldurup
gibi şeyler § Şişman § ahır,
ruhumuzu yıpratan insanlarız.
(Mirza Hüteyin) tavla.
J
(a lü â c il)—(£o.)(/:.)Güzel
(â lâ n e ) — Yuva = lâne.
*\X
rj-^ J—1 j lj T !t ıV*1 «'U.j (fiIeng)=Ç ukur, hendek,
J-LiJ
metres — jUjj*.
Her nekadar dışım temiz değil-
sede beis yok; çünkü soyum so-
pum temizdir ve Hazreti A linin ^ (âlü) = Erik. Ekseriya rengi
evlatları ndanım. (Nifû('i) kırmızı olmasından al kelime
sinden alınmıştır §Alüd (muh.).
•t
J (âler, âleat) = Ager L’V
(ba.).
Bütün ehli beyt hiddetlendiler.
( M evlânâ)
T
(âlUgde) = Öfkeli. § Tuğla fırını.
ı/ijj jı j r
(â la b a ln ) =• Vişne.
Yuvasından ava atılan kızgın Konuşmada kısaltarak (âlbâlü)
arslan. fRüdtkl) derler.
^ ^ ' (âln çe)= K ü çü k sarıca erik, (âlu {(fird e ) = Caneriği
§ Güğüm eriği. t
j. i !< ^(â lv e n d ) = Hemedanın gar
bındaki Elvend dağı.
Küçük erik büyük eriğe bakar,
renk alır.
d t jJ (â ln n e k ) = Evcik = gulü-
Türkçemizde üzüm üzüme baka
baka karanr dediğimiz atalar be (Nizâm)
sözü karşılığıdır.
ÎT (â le h ) = Alek (ba.).
. j r
(âlü d en ) — Bulaşmak, bu-
laşdırmak. ■vT
(âltth) = Tavşancil kuşu, kara
1/Vi ^mİ kuş (ar.) v Ut
jU 5 ı/ı<jjlT
,/UÜ
(a lih te n ) (ba.).
Ruhsuz adamları canlandırır.
Gamlıların gamını dağıtır. •) |
(Nifâmi) (â lız ) Hayvan ürküp çifte
Karışdırmak. ve tekme atmak ve huysuzluk
edip sıçramak mânasına gelen
ve den emir, ismi
(&mde.
mastar. İsmi faili alizende, mu-
d am an, â ln d e düm en ) =- zarii alized dir.
Eteği bulaşık (k.) suçlu. >jÇ~> j^. oy?
^Uu »ajîî Jr.L s jjdT uî Cr-y
Jji. jl f'U-JLİ
j/- Nefis doyunca dik başlığa baş
Yarabbi / Bu kadar suçumla lar. Huysuz at gibi hertarafa
heraber sana yalvarıyorum be sıçrar, saldırır. (SirâcJ
ni meleklerin yanında utandır
ma, duamı kabul et. ÇUrfî)
^ (â m â c) = Ok ve mermi ni
şanesi (ar.) ok nişa
nesi konulan yer. ok ni
^ .Lt şanesi mânasına da gelir. Ke
Kendi çirkin huyumdan çok limeyi inceleyenlerden bazılan
müteessirim. Suç kirile çok Amacı üzerine ok ve tüfek ni
kirliyim (Şah TûhirJ şanesi konulan toprak yığın-
tısı mânasına yazmışlar (Gıyaş ij.iLÎ ıSj^y'
ve Mecmec). \j j/J JLJJU\$ijf >"
jJ jJÜ j lâ s
£UT >S. • Iji- 4,. J>" Gönülde hazır olan hazine şe
nindir. insan oğlunu sen yük
Kaza ve kaderden gelen her selttin ( Hasrev)
okun önünde padişaha fenalık ö^js. j>t <Sjs
istiyenin vücudu amaç olur. û ^ lt Jfy*. vV-*
(F a h r î) J*iL>
iyi- ^ wSİj»- .UŞ.LT
Büyüklüğün sebeplerini hazırla
li cr^ T
madıkça yok yere büyüklerin
yerine oturulamaz. (Hâfıç)
Cihanda kendini garezden beri
tutan kimse hâdiseler okuna Amadeyi = hazırlık. (k.) istidat.
amaç olmaz. (T e s ir )
• | i (j-U l * « l » l âm âh ) = Vü
^ (a m a d e n ) = Yapmak, ha
cutta ağrılı, ağrısız peyda olan
zırlamak, hazırlanmak § Dol
şiş ve kabarık.
durmak.
crUT o i- io
(â m â d e ) = Hazır. ıSj**
Senin düşmanının sevinci deli
likten, semizliği şişmekten baş (am edşü d ) =>= Gelip git
ka olmasın. (Fehrl) me.
^,1*] c—-i jb .JuiT
>y. j lM* . Jki Jlî.JL*T j \
• Jj-i
Düşmanın gurur macunundan
Gözün dizginini edep elile çek.
semirdi ise şaşacak ne var.
Çünkü gönülün azgınlığı gözün
Davulun semizliği şişkinliğin-
gelip gitmesindendir.
dendir. (Ş e r e f Ş e fra v e )
(K e m â l I s m û 'i l )
Amasın mastarı olan amasiden
insan ve hayvanın azasından
^ (a m e d e n ) — Gelmek.
biri şişip kabarmak manasına
dır. .ul_j jL.' jUjita
jıVl jbU» C*-U jJa
S j}
JüU.
t/W Gönül aldatan nebatların hepsi
Senin damar ve sinirinde bu çiçeklerle süslendiler. Kendi gü-
kadar kibir ve gurur rüzgârı zelliğile gelen yalnız bizim dil-
esiyorken niçin şişmediğine şa berimizdir. (Hafız)
şıyorum. (Cami)
Amas kelimesi kerden/ Nümü- 6«XiA
(â m e d e ) = Gelmiş § Dü
den, şüden masdarlarile terek şünülmeden söylenen güzel söz.
küp eder. = düşünmeden güzel söz
söyleyen kimse, hazır cevap.
(â m â y ) = Doldurmak, süs
lemek , hazırlamak mânasına ksj-* oj'y
gelen Amuden den emir, (isfa. ' S jl> î jr ^
o ^
muh. vas.)
>T--
ıi.y
!/Uii Çok defa hususi , meclise girer
kâh hanende, kâh köçek olur
Dört unsurun cevherini süsle
du. Kâh zerafetle güzel bir söz
yen sensin (Nizâm'i) söyler, kâh cilve ve naz ile
Amilden (ba.). bh hokkabazlık ederdi.
(Hüsrev)
*« * | JUÎ
(amut) Avcı kuşların yu Yer, kardan gümüşle doldurul
vası, kuş yuvası. muş sahraya; felek, yıldızdan
inci ile dolu denize benzer
J j i j l C i La ( K â â n t)
, (amuhtegâni Karışmış karıştırılmış § İnci,
ezel) = (k.) Peygamberler,
mercan gibi şeylerin dizisi.
veliler.
* ’T
(âmuz) Amühten den emir,
|J*>’ ** (amuttan) = öğrenmek, ismi mastar (isfa. muh. vas)
öğretmek. amühten (ba.)
L'jl J
f >r. (âmfizgar) =» Muallim.
j i j tSij" V ^
->U ^ (â m lz g â r ) = Yaraşan,
>.>
Uygun.
Öğretici, zamanın değişikliğine
dair olan bütün bilgileri ondan
niçin öğrenmez ('Aziz) (â m îz e ) = Karışık, karış
mış, mahlût.
• » r
(â m u sn î) = Ortak, kome V/.J *>*" </•*!
j i *jj>- *ı-tj «İL.*
. >x Jİi-
(âm un) = Amu (ba.).
tyi ve kötü münasebetsiz bir
birine karışmış bir çok söz kı
(&m e) = Divit, yazı hokkası rıntılarım toplamış. (S en â ’i )
£ i
^ (â m iz ) = İmtizaç etme, ka- (â n ılğ , â m lg e ) =
Hakikat, Âm iğl=hakikî §Âmiz,
amihte manasına da gelir. Mas- y ir vii* fi
darı amiğiden = âmihten.
iijjÇ «i-'jlf Evin temelinden damın kıyısına
kadar benim ; oradan süreyya
Doğruluk ile iğriliği karışdırma. yıldızına kadar senin
( V a h fî)
* (F ird e v s i)
fyi *)Lj jl »T
te ^ ■
1 f i U»^'V
j! «T -.
* i (âvâze) = Yüksek ses =
(âvâz) = Yüksek ses. şöhret, ün.
C---i» j L j J ,y t } 3 t>.'
jJ j'j l {Srt/ ' J»/. c*—? | * 'j d.*''
VİU
Benim canımdaki bu ciğer ya Yersiz dava, kılıcın d ilin i uza
kıcı dâğı, dağın içine koyar tır, vakitsiz öten kuşun sesinin
san taş ferit at eder. yükselmesi bir nefesden fazla de
(S a d i) ğ ild ir: Yersiz dava kılıçla fasle
§ Şöhret, ün. dilir, çünkü vakitsiz öten kuşun
r * f j\ 3>Cr.j> >*-*y f ' başını keserler. (Saib)
j ’j ’ öUî'J5 § Musikide bir kaç nağmedir ki
dVy'j*»
şeş âvaze derler : Selmek,
Eğer bu kapıdan ümidsiz dö şehnâz.maye, nevruz, gerdaniye,
nersem cihanda kötülükle ün geveşt § Bir kale ve birşehir adı.
alırım. ( Fahrigürgâni)
•j'ji [*] ıSj3
' *C"-ı T ■xs- «jlT
3 j * ’ ti - ' , ) 3
j. j i ' ;>•
J (âvâzkerden) == Ses
JLi J— l jl
lenmek, ses çıkarmak, çağır
^ 3 3J '
mak, davet etmek, âvâzdâden
de denir, Permudenin âvaze adlı bir ka
lesi vardı ki o kaleden emin
j' r-Kt ıi.
ve memnundu. Babasının öldü
rülmesinden kalbinde taşıdığı
Selim! ben onun meclisine tek kin ■tazelenince oradan âvâzeye
lifsiz gitmiyordum. Onun af gitti■ (Firdevsi)
sunlu gözünün sürmesi beni ça § Avazehuvan = hânende (N i
ğırdı. (Selim ) zâm).
§ Âvaze geşten = Âvaz geş-
ten (ba.)
(âvâzgiriften) = T.^s
kısılmak, hirâşideniâvâz, nişes-
•* • \ * * I I
teni âvâz da derler. (âvâzenişesten) =
Şöhret geçip pitmek.
y »1 «1 ^ I
^ ^ (avazgeşten) = Şöh [ * ] P erm ü d e = S âve şahının oğlu.
j J»»* «Lil» V* İJ
ı>-r>r ->,jy J İ V S - f 3 » 1 » 3J ZJ~ ~ *3^
■* IJuArf S '3 3
» • I
^ (âverdîden) = Savaşta o>. (ba.).
düşmana saldırmak.
’ “I
* '.r (avend)
■= Elbise, yahut
(avrend) = Dicle nehri ü%.üm salkımlarını astıkları si
§ Hile. cim § Delil ve bürhan
j j J ’j b ' f ^ l cf*Ç-
r*A •*'.»* 3f
» İ J J 1 « O 3 ' (âvreve, âvre) =
Su yolu.
Zâlizer, [*] pehlivana, delil is
•
tersen kılıcıma bak, dedi.
^ (âverîden) = Getirmek ( F ir devt l )
>.iT jj
(&▼«) = AH. ^Uii
f i i iijf c [* ] Ba manaya arapçadır ve okunur Ka ile
t* r\jy • / aveh şeklindedir. Ferheukler farsça K u
Uy n t l a r (R eşidi).
Ey, saba rüzgârı! Sabahleyin hoş olacak! Sen küpe değil, göz-
kalk, Ley lanın zülfünün ucuna bebeğisin. Kulağımdan gözüme
asıl. (N iza m i) gel; çünkü oraya yakışırsın.
( K e m â l)
,*] i"-'
ıA-* >' >.jVj jjy •»!"
* X
T ( â v i j e ) *= Temiz, saf, halis.
Ona misk misin yoksa abir m i Cem’i o f;i}V aVijegândır.
sin? Çünkü senin gönlü cezbedici
kokundan sarhoşum, dedim.
(S a 'd i) ^ v |çen ^ â v İ 5 e =
Kavga, inat, Kekik = avşen.
I
l>_M VJ
-O"" jfi J«Tj «f"D jT û^-ii*J •/.jc*. i>l>" J-i W <sy-
çelik.
‘
(â h â z ir ie ) = Çekilmiş.
Boy, kılıç, kolan, üzunlama du
.>r <«>r(4hrîi_
var gibi çekilmek tabirinin âhremen, âhermen, âhren,
söylenebileceği her şey mâna âhre, âhrimen, âhrime) =
sına ismi rnef’uldür. Mastarı Dev, şeytan.
kullanılmaz.
£■—»»T » j j 1 ** y
c-jiy
(â h e b e n y â b e ) = Es»ıemek
(Bürhan)=âsâ = kâje.Cihangirî *Tuncdan ve demirdendir, insan
ve Reşidide âhenbaye, Ni dan doğmamıştır, o bir devdir»
zamda *u»T âhenyabe şeklinde dersin ( F ir d tv s î)
(âhte)=*Âhazide.Âhazide(6a). (a h e s te ) = Yavaş.
•C_»T -C.-*î s i fi-jl J l- > l _ ı “ Ahmend, aldatmak suretiyle
^»- * 1 yiIH * \J*.
yalan söyliyeridir.Terkip itibarile
VIU
ah ve naie sahibi demektir.
Şarabı yavaş yavaş kupden ka
dehe döktü. Güneş dağın sırtın
dan yavaş yavaş yükseldi.
Sakın derd ve ah sahibi olma
(Ş S ib )
yasın (N a tır )
Gizli manasına mecazdır : fiiân
a:#T s S ± .f i'- y -
âheste, firar kerd = filânca giz tfjjSCı /)
lice kaçtı.
yalan söyliyen.
v i f & -afi İptida onun ayağına zincir
vurdular. (Hutm)
jlCi ji
jj—\£5UT Cj£{jj y NÜ* jJ
al#
âhihten = çekmek mastarından
Bahadırlar, senin intikam tuza
ismi mastar, emir, (isfa. muh,
ğında av; tunç vücutlular senin
vas.).
kemendin halkasında esirdirler.
£İ*T £>U. fL»*» jVl y j (’lm âd)
it?If.*^ oV'J3
jr •.»•'t :T
‘ Jj û *’ (âh en cfift,
Senin cesur elinde can alıcı
âh en g â v ) = Sapan demiri.
k ılıç, deniz içindeki timsaha
benzer. (Kemâl)
* T (â h e n c e ) =
Çulhaların bezi
t m^r
buruşdurmamak için • iki tarafa
(âhencame) = Kuvvet koydukları demirli ağaç = -?-*=
lendirmek için sandıklara vu buruşuk giderici.
rulan demir çenber.
iBC*-
(â h e n ln k iirs i) — De
Ey muhabbetsiz canan! Sana ne mirci orsu.
fenalık ettim ki beni bu tarzda
meyus ettin. (H a k k ü k )
Jİ-1-. JLiojsj fla
' (a h e n in k e m e r ) = (k.)
j y f j j j* jJ v " Cam pek yiğit.
^-İA-*
rusu.
(âhöbere) = Ceylan yav
;r
J ,** (ahun) — Delik ve lâğım.
i* —* J* - j» - j r 'j * - **>■•
Aİ JJİ ^*î
/ •**>' tf *j* ir
taliki
Köpek tavşanla barışmış, ceylân
Haram tarafına bakma, haktan
yavrusu aslan sütü emmiş.
başka dinleme ki hırsız • senin
(Nişimi)
nakdine yol bulmasın.
(N â ttr )
(ahupay) = Altı köşeli,
‘nakışlı ev ve köşk ’* ’ 7
(âhnnbfir) = Delik açan
Jjij*
tflai / j» »: V’L' yeri kazan, lâğımcı. = ısy? »V
(â h ü yi d ön b a
4,1 a 1
le k e şid e )= a h ü yi dünbâledâr - - (â h y a n e ) = Hanin esresi ve
(6a.) sükunu ile beyin kemiği, (ar)
u- ^ •>K'ıf f*y- JVJ kıhıf. Başçanağı manasınadır
«İL‘‘* t£j*î İ>T •J-, Ü* diyenler de vardır.
_
O sihirbaz nergis beni kendine c' - (âhîfeten) =Çekm ek=ahih-
çekiyor‘ ben o sihirli gözün ten (ba.)
esiriyim. (' Abdülvis?)
J* |»*1
Jij) fŞjM ( â h _ y i U x iS
(âvâ) Temenni ve istifham ifa
riften) — Topal ceylan tutmak de eder.
(k.) insafsızlık etmek, zayıflat a ' JL: l/''i «‘jI*'»
musallat olmak. «Âhuyimande m it u o y
giriften» de denir. JUU
Ay a z
ufjl*--* J&iU.
Kimse bu resim ve tertibi ve Ne her çehresini süsleyen dil~
Türeyi görmedi. Feridun bile berlıği, ne her ayna yapan is-
o kadar şan ve şerefiyle bunu kenderliği bilir. (b’â/if)
görmedi. (S a 'd ij § (k.) Güneş.
•' —' * —
”* ' • T
j-S’*”* (â y in p e r e s tl) = Gö efröz>
nül alçaklığıyla hizmet a y in e ftirü z) = Aynaya ve
f jf ( J-r*** çeliğe cilâveren, Cilâcı. [1]
c r^ 'j u-c^JV *■£* k
• i.
(â y in e i b a h t) = Nikâh
Hüsrevin dergâhında naz ile
günü damadın geline getirdiği
salınır ve ona gönül hoşluğile
ilk ayna (Nizâm) (ko.').
hizmetten zevk alırız.
( Firdevsi)
j x ili jS J s L 1j (â y in e
b e r e n g u ş te rl n işa n d en ) =
"*T“ ^ (a y in i c e m ş ld )—(Bar-
Yüzükte kaş evine ayna koymak.
bed)in icad etiiği32 makamdan
ikinci makam. Bârbed (ba.). *-*Jj jl kS
§ Yemek. . ** *'
■Ad* \ (e b c e d i te c r ld
,/Uâİ n ü v iş te n )= (i.)N e fs e ait istek
M'sk ‘kokusuyla terbiye edilmiş lerden vazgeçmek.
yemekler. (N iz a m i)
j£ \
.. (e b c e d ) Arapça hece harfle
rinden teşekkül eden sekiz ke (e b d â m ) ■= Cisim ki cev
limenin birincisidir, ötekiler şun her mukabilidir. Yani uzunluk,
lardır: .V hevvez, Jf* hutt, û-*' enlilik, derinlikten ibaret olan
kelemen, >■>*- se'ffş, ker- ayındır.
eşet, şheez zazığ
3u harflerin her biri altlarında * I *1
^ J. (e b d â n ) — Kavm ve kabile
gösterilen rakamları bildirir
§ lâyık.
ki şunlardır:
*■* ^ *'
1 2 3 4 5 6 7 8 9 İO 20 30 40 (e b r) = Bulut (ar.) sehâb.
i ıT £ o C" -i J
5G 60 7û 80 90 100 200 300
O O £ J Ji £ r: .
.lÜU-
400 500 600 700 800 900 1000.
Su değilim ki her çörçöple im- .
doğum, ölüm, evleniş, bir mem
tizaç edeyim; bulut değilim ki
leketi alış, bir binanın yapmışı
he.kcsç inci yağdırayım.
tarihleri hu harflerden yapılan
şiir yahut nesrin kelimeleri he (B)nin üstünüyle (ber) manasına
saplanarak çıkar, buna Jrv1-*- =* eski şairlerin şiirlerinde çok gö
hesabı ceme! derler. rülür.
den boynuz boynuza gelmiş iki
(ebreş) = Alaca renk § Be ahuya benzerler. (Ş a ir )
nekli at
’ ı *| ■
^ (ebru endâhten) —
(ehreşi hüverşîd) Çalgıcının kaşını aşağı yukarı
= Güneş atı. (k.) gök ki güneş indirip kaldırmasına derler (ko.).
onun süvarisi yerindedir. Ebruzeden de denir (Nizâm).
• ı
^ (ebrikîlhen.eb- (ebruzeden) = (k.) Razı
rım ilrde)= S ü n ger = e b rî (ar.) olmak § İşaret etmek.
isfenc.
^ J ij} J. ^J/,'
^(ebrencen, ebren-
cin )= B ilezik (ar.) j'j-sivâr. Ele Senin tabiatın yüz cevher hâ
mahsus olana , ayağa zinesi bağışlamaya razı olur da
mahsus olana derler, kaşını çatmaz: sıkıntı gös
şimdi maden veya şişe el bile termez. iMevlânâ 'Aıifi
ziğine (elengü) diyorlar (Nizâm).
•| • *°|
(ebru ferah) = ( k.)
(ebru) =Kaş. Güleryüzlü, cömert =
Cu-b S - » —3 I
»i' y i y ö'jj'.''
_>—• »X 3y- s / S ’• ) !>j*
Ey çin ahusu yani güneş ! Se Elin açık değilse yani cömert
nin kaş ve gözlerin kin yüzün değilsen güîeryüzlü ol, bir
düğümü çözemessen bari kendin ji~* 3^ 4" tSjiJ
o--1 8„«.l c^ oL;'* j»' «il;»-j;
düğüm olma. (Şa'ib)
tl • |
j) 3 j )*■ '- - v ^
jiu.
, (epşek) = Çiğ, *= şebnem.
Kabahatsiz kimseye zulüm ve
cefa edersen şüphesiz, zaman
sana cefa eder. f 'A (f a r ) (epyon) = Afyon (ar.)
ı
ciU^iı,jd = haşhaş üsaresi.
İİju
(ebîdad) = Zulüm = bıdad. (ecel giya) Bıldırcın otu.
Biş(6a.).
(eb lz) = Kıvılcım. %
§ Tâlih. y î'ff
( i *:f X Gece yatağa yaklaşmaz, bütün
gece sabaha kadar uyumazdı.
(Gürgâni)
Tâlihi dönük fena düşüncelinin
b p f t}*)\ o'-C-! ıy
kara kalbi onun kinine yakla w -ı *sr
şırsa kor gibi yanar. iâtsU.
(K atran )
4 Feleğin durumlarını benim gö
c A îJ ^ ( j l r - 'j '» - ! t zümden sor, çünkü gece sabaha
\ kadar uyanığım. (H fifız)
(e h te rş m a s , eh terşü m a r,
/• ✓
e h te r b ln ) — (k.) Müneccim :
yıldıza bakıp hükümler çıkaran, j X * j i >-1 fe ş a n d e n ) =
(ehter şumar) Aşk yahut elem Yıldız saçmak (/t.) Ağlamak.
den geceleri uyuyamayan kim
fjV* ^ ^9*î—t" <^~~İ
seden de kinaye olur (ehter ^I.İ3J\»-1 ej* fc)Ulx
ieşanden) (ba.) Oiljufc
Bütün gece seher vaktine kadar o—^ ^ ö
uyumam. Kirpiğimden eteğime
il tSj!i
yıldız saçarım yani gözyaşı
ı^.J »* Ç_'
dökerim. ( Hidâyet) ıi j j -
ö’>
(® b riy a n ) =■ Kumaş =
Ahriyan. Gnun kalbi kömür, padişahın
kini ateş gibidir. Kömürle ateş
r <J ojr
ten kordan başka ne çıkar.
jır (Kadran)
a i
Güneş daima kendi parlaklığını
gösterir. Cevher daima kıymeti Feleğin parlak incisi olan güneş
ni artırır. (U n tu rl) onun külahına düğme olsun.
( F tr ıd J
* * *r
(edeb âmuz) = Edep
's (edğer) = H ava işleyecek yer
öğretici : öğretmen, eğitmen
= Badğer.
§ Talebe, hizmetçi.
ilil
»J İjt •—^1 (edeb âvâze) = Yük (edük) =• Dişi aleti (Bürhan).
sek şöhretli, ünlü. *l
(edmen) = Hâlis misk.
*. - •r'"* - 1
'T*5 (edeb kerden) = Te
r - Oİ
dip etmek. J (edus) = Bir hastalık sebebiyle
gözü kararan ve dumanla c* y*, kt
nan kimse. Tavuk karası de
nilen gözhastahğına tutulan
kimseye de denilir ki bir adı da Hayat bardağından eğçr bir ne
şebkor dur. fes sevinç şarabı içersen keder
0
arısının kuyruğundan yüz iğne
ye hazır ol. (Şebabı gezdi)
(edvl) = Enir denilen kök.
Sarı sabır diyenler de vardır. § Bıçkı.
j *. r*J . +. â ' *>
jl»
(edviyei germ) =
(k.) Biber, tarçın, karanfil gibi Ben, dahhakin, belini bıçkı ile
baharat = Dik efzâr ( ba.). biçen cemşitten şan ve şev
ketçe daha iyi dtğil miydim ?
( Fird evsi)
(edhica)
= İnsana iliştiği
zaman güçlükle ayrılan pıtrak "\ ı
dikeni. (erabe) == Araba.
** L I
^ (erbeyan) Su çekirgesi d e * |
niz tekesi (ar.) : Istakoz (ere) = Kıymet, değer.
cinsinden karadis = öV.jj röbi-
yan.
jV ^ çj' * *.
» -
Gönlümü beyenmedinse bana ge
(irtecek) == Şimşek.
ri gönder; yanında canın kıymeti
jV; 3*—û’.jj yoksa vücuda iâde et.
<J.JJ * 4 J1 J-0 " > ı-V,/.' ( Şemsüddin)
lS3^ J )'
ı/Uii
sının emrile ruyinçlize gidip ka
leyi fethetti ve ercasbı öldürerek Düzgün söz mertebece yüksek
kızkardeşlerini kurtardı. isede faideli olan ilm i ara.
(N iz â m ı)
.>
(erca lû n ) = Sarmaşık
(ttrçin) = Merdiven, basa
nevinden ören gülü, ak asma,
mak.
ak sarmaşık denilen nebat.
•»»
*ı M
(crdek) = ördek = Mür- Ona büyük erdevan dediler ki
gab. ördek kelimesi türkçedir kurdun pençesini koyundan
Buna peranden masdarını ekli- ayırdı. (F ir d e v s i )
ti jy a ‘J1’
İs--'*-
Oğdüğün kimse senin sözünü Çinde nakkaş erjenğden gör
işitmemek için kulağına pamuk düm ki pergeli çevirmeden da
tıkar; pamuk ne demek, belki ire çiziyordu. 'Hasrevj
zift ve kalay akıtır. (Süzeni)
§ Meşhur bir cenkci § Turan-
§ Eski usule göre yer yüzünün yiğitlerinden (Zere) nin oğlu.
bölündüğü yedi iklim, yani yedi
* * *1
parçadan birinci iklim: Hattı J (erjene) =Şirazın cenubunda
üstüva yani (ekvatö ) e yakın bir çöl ki ercene, deşti erjende
olan mıntaka, derler.
F e rh en g i Z iy a
* I
(e re s ) =» Âzerbaycandan ge İ J ,J\ (e r e ş , e r ş ) = Dir
çerek Hazer denizine akan ve sekten orta parmak ucuna ka
şimdi İran, Rus hududunu teş dar olan uzunluk, türkçesi arış.
kil eden bir nehir.
>3l. “V ıS- W «.Af
(e r g e v â n l) =* Ergevan
(e r g u ş te k ) = Kız ço renkli.
cuklarının oynadıkları bir nevi
nc tr“İc
oyun. I « o * w—jj
tft f I
Savaş günü ata bindiğin zaman
j*-!> Cr* •‘J-r-
sana kös ' sesile erganun sesi
Benim şiirimi eğer zühre yıldızı bir gelir. fKâfranJ
feleğin eğlenti yerinde erganon ö*£j’
sazile terennüm ederse.
(H âkâni) -ı-l
Çelik tırnaklı atı öyle sürdü ki, Senin cömert avucunun çisin-
tozdan gökte ay kayboldu. tisinden bir damla denizleri
(Estdi) utandırır. (Şih&b)
§ Türklerden bir oymak.
(Halîmî) ve (rtimetullah) gibi
(İrem) = Çenk denilen sazı
farsçadan türkçeye lügatler bu
yapan kimse. Râm,Râmtin, Râ-
nun muhaffefefi olan (Erğün)ü
min de derlerki (Vıs) in âşıkıdır.
yunt yani terbiye görmemiş
Ram (ba.)
kısrak manasına almışlar ve
Esedînin ilk mısraını:
tf-j' ii-L" (erm an) = l tek.
şeklinde nakletmişlerdir. j'V j ö^*jV
J j3 fi? b f ->J£ j 'j »
(e r m e g a n ) = Armağan,
* * ‘ \
hediye. (erm u n ) = Gündelikçiye
Or’jjt Ji® /A» j\ peşin verilen ücret.
•*»*./* 61- * j
(e r m |de ) = Durmuş, sa
Kendi kendime, Mısırdan şeker kin: Arâmide (muh.,).
getirirler, dostlara armağan
ederler; dedim. . *ı
(S a d î) y .* 3 (e rm in ) = Keykubâdın dör
_ > düncü oğlu.
t-
(ü rm e k ) = Aba, kebe gi A ,1
(e re n e ) — Arenc (ba.)
bi yünden yapılmış elbise.
o^
\r ı (e re n d a n ) = Hâşa mana
(Irm eg& n ) = Terbiye sına inkâr ve ıraklaştırma ifade
edici § Saadet. Nâsıride irmen- eden bir kelimedir.
kân şeklindedir.
•| ■' |
J (e r n e v â z )= Cemşidin hem
(e rm e n ) = Azerbaycan civa şiresidir ki öteki hemşiresi
rında bir şehir § Egermen Şehrinaz ile beraber Dahha-
= Egerben (muh.). kin sarayında idiler, Dahhak
* ] R eşîd î ile cihangiri irmail şeklinde yaz- öldükten sonra Feridunun ida
ıtır. resine geçtiler.
w-* (^l- Jj Siyavuş benim oğlum gibi idi,
çünkü yakışıklı, boylu poslu,
şerefli ve itibarlı idi.
Padişaha ait dairede uzun (Fldevtl)
gece ernevaz ile birlikte köşkün
istek ve elden giden şeye esef
içinde idi. (Ftrdev*i)
lenmek.
(ernevendâsb) = •x*
Dahhakin babası. Deh âk (ba.).
/
İ ^ / İstemek ve isteğine kavuşama-
• I
mak sıkıntısiyle yerinde kalınca
(erenyebij) =*= Bakam ya
başına geniş saray daralmış.
ni: kırmızı boya ağacı * te-
(Etedı)
ber^un. Erenbij, erenyebij şekil
lerinde de görülmüştür. § Tecrübe.(Erman b a ) % Züb-
^ • de ve hulâsa § Nâsırf bu ma
•, j naya hemzenin ötresile yazmıştır.
^ (errane) = Yabani şebboy § İran şahlarından Lührasbın
§ Bir cins dişi deve. Dilimizde babası.
bez renkli dişi deveye arvane
,li a ..—•_*!
derler.
gt"
* |
<S"-M (erns) =* Kumaş, meti. Lührasb, ervend şahın oğlu
dur ki onun tacı, şan ve şere
f i ve tahtı vardı. (Firdutl)
^ (ervend)=* Hemedanm gar
•
bındaki ehrend dağı — âlvend
ve elvend § Dicle nehri. ,f. (ervin) — Tecrübe *= âr-
vin.
«J-1* >' jV K.j'
öL'j *. 3J" ✓
ıSj*t
^ (erre) ■= Bıçkı.
(Şeyh Ebu îshak) ki düşman
• v rlı* ' V ,*■>'
onun kılıcının korkusundan saf • .O -U " o ' j j a J jl
ran gibi sararmış yüzüne Dicle l*V
nehri gibi göz yaşı akıttı.
Ne zamar keserinin yarasını gör
(Fuhrl)
müş ne devran desteresinin me
§ Şeref ve itibar. şakkatini çekmiş (Cimi)
J>. *"jj* yt >j*■ '✓* ıriV*
3s. js.^j >V
^ ( « r h » ( ) = Bedahfanda
bir kasabadır. Orada bir ziya ii/ ı f ur
ret yeri vardır ki kasaba eha-
lisinin itikadına göre Hazreti Cefan aydan balığa kadar bü
Hüseyinin başı orada gömülü tün cihanı kapladı. Ş°lr
imiş. § Bûdü mücavezet ifade eder.
‘ * Bûdü mücavezet: Uzaklaşma,
T 'J-', ^ (ttrîb ) = Eğri, çarpık, ka haddini geçme.
çık = Vürib. (ba.).
s '*
— Zeki uyanık.
Ömrü uzun olsun; suçsuzun öl
dürülmesine o zaman acıdı ki,
(e s ) “ = Türkçe (den) manasına ok yaydan yani iş işten geçti.
«mefulüminh» edâtıdır. {Şair)
•ı.T ıf jl
§ İzafet mânasını ifade eder:
ı>"}> tf
UÖU- (İn Âdem ezkîst) denirki bu
adam kimin adamıdır demektir.
Dost biribirini sevmiyen iki kim-
§ <txj. Manasına talil edatı olur.
se ile görüşürse onun vücudun
dan düşmanlık kokusu gelir. jljji. J-ai l
j L j '
( Hâkâni)
Muhaffefi (zi) din (z) (ba.)
Onun bağından gül toplayan
§ Ez kelimesinin delâlet ettiği
lar için baharın son ayında
manalar:
rüzgârın esmesile goncalar açıl
Üst tarafını beyan ve izâh içindir.
mış. ( fahur!)
f-r* •■‘■’jV ifjj j.
İ' jVj § (der) gibizarfiyet edatı olur.
I*U* j); J*çjl <«■_•»*
Yağdırıcı bulut gibi bir kavga
kopardı. O bulutun dolusu dem- Deri kırk günde tamam olur.
renden, yağmuru kılıçtan idi. ( Sadi)
(Firdtvsl)
§ (ber) yerinde kullanılır.
§ Sebebiyet ifade eder.
Js mj l o T lü l / l * » .
wİU*i j V JJ
ra n â m e d e n ) =* (k .) Ken
C~~y^ JÛj/u J jjîj A»î ü'j dinden geçmek, canına kıymak.
ü'H SJ’f ' £• jli*-j C.-JU.
.cXj ttjtfjjJ (jiiji-jl tfv*
Gonca, sevgilinin küçük ağzına J
U L
karşı letafetten dem urduğu
için sabah rüzgârı sert esti Şehir aşıklardan boşalmıştır.
de kapçığını yüzdü. Belki bir taraftan bir yiğit ca
(B ena’İ ) nına kıtıtp da âşık ola.
fHafız)
•' * •„ s
^^ V -5^ (ezcft b e r d & ften ) (e z d e r ) Lâyık.
Yenden kaldırmak, (k.) Bir kim
tu. f ’j j j » j * y
seyi yükseltmek.
t>^CJ j ’J f f . Jsj* t#1
ıT->
-/ *
j SL » I I ^e z çe şm ü ftâ d e n ) Ey meclis ve gülşene layık
olan cananl Sen kavgaya layık
= Gözden düşmek, ( k ) İtibarı
değilsin. (Ferr&hi)
kaybetmek.
y C ^>Tjl • tı
itil «
(e z d e « t ) = El altında
yaşayan, başkasının emrine tâbi
Götüm,- yüzünden utandığı için olan kimse.
kendi gözbebeğimin yaşı gibi fT» r.1 »j' 4* o*
gözümden düştü. f Ü ai— C ~ -*j
( C em alâddin)
Ben ki bunun şunun emrine .fien seni görünce iradem elim
tabiim, ben şimdi padişahın sağ den gitti. Visalin şarabını içme
eliyim. (Senö’i) den sarhoş oldum. (Nizamî)
. t
t
■* (ez dest ber gi- (e z d e f) — Alıç denilen ya-
riften) = Elden yukarı tut bâni yemiş.
mak. (k.) Mahvetmek. Givj j f =■ (ar.) zö'rur.
ı İç
Jf*6 ' ’ (Uzdu) == Acıbadem ağacın
Hiddetle, şimdi seni mahvede dan hasıl olan zamk ki ağaç
rim dedin. Sana ne diyeyim, sakızıdır, (ar.) $acrür
çünkü elindedir ve yapabilirsin Mutlak zamk manasına da gelir.
£amk’m Türkçesi pustur.
(Z a h ir)
* a • y • •-*
y9
, • - :
(ezd û r büse ze -
- j ( e z dest peza) =
Mayasız hamurdan yapılan ek d e n ) = Uzaktan öpmek, (k.)
mek. Nihayet derecede tâzim etmek.
• ~90' * 1 ~
(e z dehenl
0 *0 y ^ez deatj dehr
m âr b e ra m e d e n ) = Yılanın
cesten )= Zamanın elinden sıç
ramak. (it.) Ölmek. ağzından çıkmak, (k.) Ziyade
düzgün olmak.
o j O» t • *ı
ju » ^e z d ld e h u v a s te n )
(ez dest reften, ez dest
şöden) = Elden gitmek, (k.) Gözden istemek, (k.) Çok is
Kendinden geçmek, irade elden temek.
gitmek, sıkılmak. t
($1 H f * » ^ İ j^ L İ I ûIjj I (ez râh fiftâden)
c--3.) 0^* 4i(j
Yoldan düşmek, (k.) Yolu kay
■
betmek.
Ey mağrur! Acele etme; çünkü • • •
kendimden geçtim,diye haykırdı.
(Câmi) ^ '^ ( e z r a l ş k â r b e r
d â şten ) = Yoldan dikeni, kal
dırmak. (k.) Fitne ve fesadı
tfUil savmak.
\ j 'v . Jİ> l> *j Ne vakta kadar düşüncesiz söz
y jiu ı söyliyeceksin. Galiba kendin
\ ^UÜ
gibi sözün de sarhoş.
\ Mürüvvet et benden yükü kal- ( N iş im i)
j dır; gül saç, yoldan dikeni kal-
\ dır. iy ilik et, fesadı sav. ' d " *I
(N iz a m i) ^ i s * ■> (ez ser vâ kerden)
= (k.) Baştan savmak.
-1 i \
Ç J (ezjf — Ağaç budantısı.
->l (ez «eri dest) = Dü
şünülmeden söylenen söz ve
çabucak yapılan iş. J ' (ezfciç) = Sarmaşık.
-^vlr vj’fe— ujT JV
c—•(fi tV—* f (? Uf j_.r J ji _İ.J>
</U*> u-
Fidana benzeyen boyum aşktan nilen bir nevi yonca ki arapça■/
sarardı. Evet üzerine sarmaşık sı tur.
saran ağaç kurur. Saka
(ar.) . Aşk bundan alın
(ezverl) = Karaçalı da
mıştır.
nilen kalın ve çok dikenli b|r
" kT'M ağaç.
J (ezkât) = Kötü düşünceli
kimse (Bürhan).
‘ ° ^ X^ '( e z h e m
j3 jl t U p j l i Uo j l <1İU> j l
Eğer senin alnın buruşursa: Ö f
(Ejder, ejderha, ejdeha ej- kelenirsen Zengibar şahmın vü
dehâk) — Büyük yılan. cudu titrer. (Şair)
Uj.'jl jf*l s*,'
j—j-, k
.u v ' j r ‘ Jİ w . ) Alçı (ar.) u-*”
^ (e s b ) = At. B. yerine P.
(e s b riz, esb ris, esb-
» ile de doğrudur. §Şatranç müh;
r îz , e z b r is ) = At koşusu ve
relerinden biri. Esb ıı fe zin
savaş meydanı.
nihaden (ba.)
fs*
>_J -T— 1 v : W- 33
(eEb e fk e n ) (k .)Yalnız
başına düşmana saldıran ve Her biri cenk silâhını alıp
düşman atı öldüren yiğit. harp meydanına yöneldiler
( h irdevtiJ
jl-Cİ-l 4>_j'
0 ~ ‘- 3 T " 1 'S
<SJ^
Bundan Isfendiyann oğlu kızdı.
Düşmana saldıran adlı sanlı Ne alkışa değer padişahsın ki
bir gençti. feleğin sathı senin kölelerinin
, ( Firdevsi) at meydanıdır. Fahri
,1 t jl j VU-
(e s b iç ö b ın )= (k.) Ço
H iç bir vakit evde duramam,
çünkü ev bitle doludur. (ispihül) = Kuş tersi.
(B e h r & m i) Reşîdî bu kelime ve manayı
kabul etmemiştir.
(esbfi ferzin • •
• |
I (]Bpanah. ispanec) J ^ (ispürz) — Dalak = Süpürz
İspanak denilen sebze. (ar.) tıhâl.
• *
* » - (ispah) Asker, (muh.) tspeh ^ ( i g p e r g e m
köpek manasına da gelir. İs
isperem isper hem) — Fes
pehan, İran askerinin durağı
leğen.
olduğu gibi köpeği de çok
olduğundan tspehan şehrine, r*V, ‘J" û* u=*“J j.
jfj ü ır lj/ ,
ispah kelimesinin sonuna
nfsbet edatı eklenerek tspehan
denildiğini “Reşidi,, tsfehan Yanağının üstünde o, lüle lüle
tarihi müellifi » y <>. d* dan nak- kâküle, cennet bağçelerinde fes
letmiştir. leğene bak. Şair
Ferh en ji Ziya 9
b'jjjjı -Ait f oy- tayı banyo ettikleri matbu^j: Bir
fi f Ö’jV J?V -Ç- kaç ilâcm birlikte kaynatılmışı.
(a r.) J>* netiûl
Zr/7ı, senin ian süzücü mızra
ğına karşı elekten daha âdi; jrt- I
(isperud) Bağırtlak
kalkan, senin yağan o okuna
kuşu.
karşı fesleğenden daha nazik
tir. [*] Ş * ir
(isperâz) Yüksek bir
(is p e r e k ) — C eh rî: Sarı dağ ismi.
boya ağacı. j)j isX i}'
■ j « 'j X . t r *j' * jl>
•îS-ç—1öyr (►
*’. !>y? ıP-1
O dünyayı aydınlatan padişah
Naz ve nimetlerle büyümüş gidiyorken isperuz dağının önün
olanlara benden söyle ki; bu yol de taht kurdu. fFirdevtî)
için bekam gibi kır-nızı göz ya
şı, cehrî gibi sarı çehre lâzım
“İ’** ^ (is p ist) — Yonca sı-
dır. (ar.) Zerîr. Mukaffa
pist (ba.)
ûUU j-jl-ç-1 I f
ıSjtf-
*11— I
Sen dinsiz, kâbeden ne eksiklik £ « (i»p e n a h ) — İspanak de
gördün ki padişahların sarayı diğimiz sebze.
etrafında dolaşıyorsun.
( A b h tr i) 1 1 -1
(is p en d ) — Özerlik tohu
mu.
f -C**' (is p e r e m ) — lsper gâm (ba.)
IV
(e s p ll) — At hırsızı.
Eğer baltası pehlivanların ba-
;ına inince dipten geçip eğere
^ (e s b y n y ) = Esbgul (ba.) vardı.
(ŞaH
'm
* ~ ' (e * t) — Kelimenin sonuna ►
r i-
gelir, rabıt ve haber edatıdır. (fistâ ) -=~ (Zend) in şerhi.
■lîjlT tl" Est, Üst, Zend (ba.) Hemzenin
jlr ht*
üstünüyle de doğrudur.
jl ûL IjHA JiT*
Ey nazik dal! Baştan ayağa t_ı ıjjij JiiAiı *rjıı» ov.
kadar gülsün", yaprağın şive,
meyven nazdır Haetndi
Usta, zendin lafızlarını şerh
Hest (ba.) § Ester (muh.) § Ke ettiği gibi, onun sahifeleri padi
mik § Meyve çekirdeği § Ateşe şahın büyüklüklerini şerh ve
tapanların peygamber saydık izah eder.
ları (Zerdüşt) ün (zend) [*] adlı Fthrt)
kitabının şerhi.
§ Ostad (muh),
1^» fc-1 »fi
( l » t ) — Methüsena § îsta-
den muhaffefi olan istadenden
emri hazır.
> us/a£ / Beni kınama
- t- deyince, üstat o ikiden birini
(üst) — .Zendin şerhi. Est (ba.)
bırak dedi.
»liVi (MevtinA)
w .»* JU*l^ JUa£(
I •
£ (üstâly) = Edepsiz, utan Saklanılan mal yüzünden bü
maz, cüretli = Küstah, âstah yüklük arama. Durmuş su ko-
= Bıstah. kuşunu ağırlattırır
(S a d i)
VV
İli
f (fistâm ) = Kesme, ^rişme,
Merkebi durdurdu ve sonra,
başlık, üzengi gibi at ve eğer
seslendi, o selâm ve emaneti \
takımı, hususile altın ve gümüşle
iade etti.
süslü nev’i. [*] ( Mevl&nâ)
■ M A İji. ^ jj O jjfj b jjf
J£Â—j j X-*; j
j**\i ^ ^ (is tâ y ) = Istuden = Met-
hü senâ etmekten emri hâzır
Giyik ile yaban merkebi altın olduğu gibi istaden den emri-
takım istemediklerinden kendi• hâzır bu şekilde gelir.
ler’ı yük taşımak bağ ve boyun İstaden (ba.).
duruğundan kurtuldular. o»
(A(aşır) *- I
(istebr) = Kaim.
§ itimat olunan kimse manâsı
na da gelir. Ustam (ba.).
§ Çekirdek. (üstühu-
■V'-'"' ''jî ı'j'y«s-> l?. vani pfiside vakerden) =
Çürümüş kemiği açmak, (k.).
iflai Ölmüş soyu ile övünmek. (Va
Çekirdeksiz hurmanın letafeti kerden) yerine (vanümuden) de
yoktur. Gecesiz ayın ışığı ol denir.
maz. (Nişimi) • •
§ Asâlet sahibi kimse.
(üstühuvan der
ö 'j}* Ö.J1* ^ X*.
reften) <= Kemik yerinden
s f jLc •u' jl:,. J-sj-
oynamak, çıkmak.
■S-'*-
= kuvvetli, muhkem.
i,/!—l (üştür) = Dört ayaklı hay
vanlar. Hususile at ve katır.
Cf
Ey gönül, ömür evinin temeli
kuvvetli değildir. Hoş serma l‘V
yedir, fakat durucu değildir.
Bu vücut hayvani benden ne
(im â d.) vakta kadar o saman ve arpayı
ffij-.j-, isteyecek.
r:\x j . r ı ( Mevlânâ)
r'jn
Kabul ettik ve dinde ayak di
(üstnh) = Hemzenin ötre
reriz, onu ancak peygamber
ve esresiyle yorgun, âciz, sıkın
itikat ederiz.
( Behrûnı) tılı. ( m u h ) ■c- üstiih, sü
tüh.
§ Emniyetli ve kendisine îti-
mat edilen kimse. § İnanma. ir »y" ös” ■
Üstüvar daşten = İnanmak.
lr_r"
Dağdan dağa o kadar asker
ySj-jCı. vardı ki, onların çokluğuna
dağ dayanamıyordu.
Ateşten nur ve ziya ayrılma
(Fird evsi)
dığı gibi kırmızılık kandan
ayrılmaz derler ama ben inan
mam. ( ’(Jnşari) (iistüy) = Belkemiği.
(esteh)— Çekirdek=Heste= (istt*e) = İnat, husûmet,
Heste kin. Sitize (ba .)
«JÇ-1
l'V
l»«iUlfa-
Ö ğüt verenler; haddi tecavüz
JU^
etme, inat merkebini bu kadar
Gece, hurma çekirdeği gibi y o r sürme dediler.
gan ve çarşaf altında olmayan (M evlânâ)
kimseyi, gündüz, üzerinde so
ğuktan, kuru, çentik kösele kap
(istiya) = Gazne ile Hirat
lı ceviz gibi görürsün.
arasında bir dağ. (Reşidi)
(K em â l Ismâ'U)
<ı^i —| 1
(isferenğ) = Suyunun ve (eak, isk) — Posta
havasının letafeti sebebiyle dün cı § Posta beygiri. [*]
ya cenneti denilen Suğdi Se- [ * ] Ferhengi nasırî sahibinin (esle) türle-
merkant civarında bir kasaba. çe (eşek) den alınmıştır demesi tuhaftır.
j j iC j I «vı
(is g â liş ) = Fikir, endi (is k en d a n ) = Kilit.
şe, hayâl. Sigâliş (ba.)
(İs k e n d e r) = Meşhur
(j . i Kk- cihangir padişah.
d â r ) = Çabuk gitmesi için
her konak yerinde kendisine If . ı ı ı - \
(ıs k e n e k , ıs k e n e )
beygir hazırlanan posta süva «= Dülgerlerin aydemir dedik
risi yahut vaktile, seğirterek leri bir nevi burgu, makkap, ki
postayı elden ele veren piya ağaç delecek alettir. ^ e '-r* dön
deler. dürmek değil, tepesine tokmak
jl jUVİ ^1/ vurmak suretile delik açan tığ
JLİ>t demiştir. Büyüğüne (a r.),"^
küçüğüne r-d derler.
Onun şöhretinin yayılması için
güneş postacı olur.
* (is k îz e ) = Hayvanın sıç
(F a h ıi)
rayıp çifte atması.
Bürhan hemzenin ve kâfin ötre- JJ-
sile yazmıştır. Mütercimi Asım Xj C-»-1X 1 y ş j* .
efendide lügatlere muhalif olarak IVj*
kâfini farsça yazmıştır.
Onun ihtiyacı kalmayınca azar.
Eşek yükünü atınca çifte atar.
Mevlânâ
(fisgttr) — Üsğar (ba.)
(e s le n c ) = Ulama yonca:
il/ ll yerde sürünerek açılan yonca.
„ (U k ir ik ) = Hıçkırık.
> >
• 5dl ^ (fislü b) = Bir hakîm ismi.
(a s k e re ) = Toprak kâse
ve su bardağı, ölçek. Şedde § Bir nevi yemek.
ile de doğ udur.
îr* j*. (e s m â r) = Mersin ağacı.
j U (esm a n ) = Asman.
Denizi hiç bir bardak ölçtü mü?
Arslanı hiç bir vakit kuzu
götürdü mü? j(e s m e n d ) = Semerkanda
tâbi bir köy.
(ismender) = Semender cfUii
(ba).
Dergâhın uşaklarına ırmak ke
narına çadır kurmalarını em
(esen) = Ters giyilmiş elbi retti
se § Ham karpuz ve kavun. (N ijfâm i)
-I
(esu) Yan, taraf. f (eşâm) Yetecek kadar yiyip
içme. = Aşâm (ba.).
^ -*'** (esvar) = Süvari § Novbe t? ıy.j fj. otlli ,lH
civarında bir şehir. Bu şehrin ı# ^Ul IjJj»- Âıli. J>1 Hl"
cenubunda bir dağ vardır ki Niî Jl*"
onun eteğinden geçer. § Giy- Bu ulustan kanaat tarafına
lan padişahlarından birinin ad». sığmıyorum; çünkü kendi aile-
Babasına Şirûye, oğluna Merdâ- lerine yetecek kadar yeyinti
vîc derler. vermiyorlar.
( Kem âl Ism a ll',
uı (eşya) = Siyah § Zend lüga », *I
tinde göğüs manasınadır. _ (iş p iş) = Bit (ko.). şipşe.
r ' ~*1
^ ş t ü r h u y )= D e v e huylu
(üştür) = Deve.
(k.) kinli.
a.--J>1 4„ V; ij
İr *1
l'Vy ^ (üştür d il) = Deve yürekli
Peygamber (r*1" ) huzuruna (k.) korkak.
yaltaklanarak geldiler, huzu
runda deve gibi diz çöktüler. jl— «ı—
»1
M evlâna ti*1^
Senin korkak düşmanın eşek r* ej* X*
değilse niçin ona tâci yular Ji*- c i j -Ci
\ti ir*
olmuş.
Hatrevani A k ıl mataı küp girdabına dü
§ (k.) Kinli. Şütürdil (be.) şerse artık gafn dalgası galebe
edemez.
•İ! " *1 Çuhürt
^ (CştBr g â z ) = Baldırgan • > /" jJîA I j
**ty J*\r“
Gecenin korkusu çoktan çök
iUp
müş, onun gözünden uykusunu
Senin huyların düşmanın çir kaçırmıştı.
kin huyuna nasıl benzer; san ( Senai)
Ferhengi Ziya 10
O u jC ia A O jid b l ^ çk d e r d i.
(eşkbüs) = Keşanlı bir
cengâverdir ki Rüstem ile etti de şikesten) == Gözyaşı
ği savaşta ölmüştür. gözde tutulup akmamak.
y tfjj-'j1 } ıs»j
tS*J2J
Oku Eşkbusun göğsüne vurdu Gittin ve senin uzaklığından
ğu zaman felek onun elini öp gözümde yaş, gönlümde ah tu
tü: Alkışladı. tuldu.
( Firdevsi)
( B û k ırJ
j\ &C
Jlj j ^
: öl
J - (e Sge r f) = Güzel ve la-
Onun kirpiklerinin gölgesinden tîf § iri, kalın § Ulu ve muh
Keşanlı Eşkbusun Zâ l oğlu Rüs- teşem.
temin okundan korktuğu gibi
ijic- 1 c*--jj^T
korktum.
( Ka&ni)
l*V
t#iti
* 5C*t
inliye inliye iki iiç beyit' oku J „ (ışkere) = A v kuşu yani
du, iki üç damla keder gözyaşı atmaca, şahin gibi av avlamağa
saçtı. (k.) şarap. alışık yırtıcı kuşlar = tşkerî.
(N iza m i)
*5^1
(eçki davudi) = Çok (eşkeş) = Şehnamede adı
ağlama. geçen Turanh bir cenğâver.
bir ayağında olan siğile şikâl
ı *<*1 * 1
fJ (e ş k i şûrîi g e rm ) denilmesine nazaran bu keli
(k .) Keder ve ayrılık gözyaşı. menin arapçadan geçmiş olma
sı kuvvetlidir. Lisanımızda si
ğil işkilden bozmadır.
4
^ -^ * *j(iş k u h îd e n ) = Ayak
kayıp yuvarlanmak, tepesi üs (eşnan) *= Çöğen:ağdayı
tüne düşmek, tökzemek. ağartan ve elbiseyi temizleyen
bir kök.
(ba.)
S ? (eğiri.) — Cevzi rümî dirki
(egaz) -= Âgaz (ba.) hurmaya benzer bir ağaçtır,
meyvesi buğday tanesi kadar
*1* I olur. Dilimizde kehruba ağacı
(eğaze) = Agâze (ba.) derler.
ı/Uii
Kimsenin kederine şimşek gi jir iiid ı \jaL»' îaftâden
bi gülmem; çünkü benim şim e z d e s ti ü ftâ d e g â n j — (k.)
şeğimden bana kıvılcım düşer. Mazlumların bedduasiyle perişan
(N iza m i) olmak.
§ Vaki olmak, olmak.
fl-ija I*1
(S fta d e ) =Düşmüş, (£.) ınaz-
5/r zaman Şamda bir karışık lum, düşkün § Uysal, alçak gö
lık oldu. nüllü.
(S a 'd i)
.JlU f \ jy\
L-o jL «uf"
J t i l j a jf \ o 'jj
ûlA* Eğer düşmanının başında bir
sevda varsa sevdayı def için
Yılın başından iki bahar gö
senin kılıcın eftimun olarak
ründü. B iri y ıl mevsiminden,
kâfidir.
öteki huyları ğüzel padişaha
kavuşmadan. Bu bahardan cö Eski hekimlere göre sevda, saf
mertliğin eli, öbüründen bulu ra, bedende ayrı ayrı birer has
tun gözü inci saçtı. talıktır.
(Katran) ( Vatvâf)
l-Vj»
Ruh ayrı ayrı sevinçleri senin
insan olmayanı sen insan san
meclisin için toplar.
dın. Onu güneş gibi nur il*
SeyfUtferengi
yükselttin.
§ Bundan sonra. 3'j* (ba.). Mevlânâ
ÜcMjH fjU*JI İster isen git ol,
istersen git frenk ol.
Mevlûna
Tavanı yükseltmekten ne isti-
yorum, bırakmak için bu bana
(e fru h te n ) *= Yakmak, ya-
kâfidir,
(S a d i) Imlatmak, yanmak, yalınlamak,
parlamak, parlatmak.
m*
J S «^ I> I Jj £}j?
(e fr â g t e k e d ) = Uzun
r * * er11* ->Ü *>.
boylu.
jiî
t#Uii
& }\ Mecnun anasının feryatların
(e fr e n g ) = Efrend (ba.).
dan ateş şuleleri gibi parladı.
y—j l 4W jt ı >" (N iz a m i)
di/jii i u u rjs - j j I j y tfij ı> -»-j
yi İJf * *I
l’V L jJ (e fr û g ) = Işık, pertev.
J' jç- e.)/) ) »>j»ı F\
Jlf- J 3 f > ı*“ '-' C-Ji* j> <1. J,\f tl,
«i ^ f ( e fz ü n ) = Artık, ziyade
(e fr lş iim ) = İbrişim.
-— «O 3
fy *W ”
i •* I
(e fz â ) = Efzuden = Artmak, ıi j i '
artırmaktan emir, ( isfa. muh. Dünyada artıp eksilme daima
vas.) Efzayiş == Artış. mevcut oldukça mevkiine ha
set eden azalsın; Ömrün artsın.
I •* I ( E n v criJ
^ (e fz â r ) = Alet. Destefzâr
= Sanat sahiplerinin kullandık Bîş ile aralarında şu fark var
ları âletler. § Eldiven, Pay ef dır: Efzun = giderek artan.
zâr = Ayak kabı. Dik efzâr = Bış = başlangıçta ziyade olan.
Yem eğe konulan bahar. >
(e fsflrd eg S )— Bu kelimeyi
Bu iki gözle senin güzelliğin
Bahan acem sevinçle keder ara
den ne görülebilir. Çok yazık-
sındaki hal diye tarif ediyor,
ki bin tane gözümüz yoktur.
it. Efsûrde beyan, (K e lim )
Efsürdedem = ifadesi tatsız, sö
§ Zulüm
zü tesirsiz kimse. •v-JI Efsür-
aljT oi. J^l» jî
de pistan (it.) kısır ve koca karı.
*iy, ı/j-**
Efsürdecan. ö'jj »»-r-*1Ef- tfUiı
sürde revan, cU\r-*ı Esfürde dil,
O gerdanlıkh hür boynu
ruhu ve kalbi donuk (k )ölü kalb-
çelik kılıca vermek zulümdür.
li, hissiz.
(N ifS m i)
1‘V
Aİ3*
(efşe) = Bulgur dediğimiz, kı
(efci’i kehr&ba pcyker, e f i ’i
rılmış buğdaydır ki bürgül, bul
mercan asab) = (k.) Ateş
gur da derler.
yalını
O y f '\
(eknnn) — Hâlâ, şimdi.
(e g e r y n n ) = Temriye de
nilen cilt hastalığı. ıiJJ>
(i* ^
jy ıi.j j u‘ j. s » j j j 4
J ) i ,_,jl j l j tiis-)
(ege t) = Süheyl yıldızı.
t/U;ı
Sakın mecnunu şimdi gördü
„ (iksün) = Rengi siyah ya ğün oruçsuz, namazsız, nursuz
hut siyaha çalar bir nevi kıy akıldan mahrum, edepsiz deli
metli kumaş. lerden sanmayasın.
J>" ^ jj,’l û'Jİ. ' f j ' (N iz a m i)
1 jjJj Hafifletilerek öjif, 6/"' da de
-rV* nilir.
Zaman bir hizmet eseri ola
rak senin yedek atının ayağı 0 \ f I
(ekvan) = Şehnâmede is
altına gündüzden atlas, gece mi geçen savaş erlerinden biri.
den iksun yaymıştır.
O 1/ * ; f-J A
( Z a h ir)
s* •* u
, (e lç e h t) = Ümit ve tama.
( ^ ^ ( filb a , i i l b e ) = Yürek,
karaciğer ve ak ciğerden yapı
lan kavurma, bir adı da jV. V 5
Tamaa düşüp kendini tuzağa
kalyei pûtîdir. Araplar
atma.
derler.
( Firdevti)
görülmüştür. lij*
Geçen sene o misk eseri belli
- * *1 , ' 'l
( *3/ ^ (e m r n t, e m r ü d )
B ir ümitlinin bir vakit bekle
= Armut. dikten sonra umduğuna kavuş
•O rr. 3 v-ir' ması ne kadar hoştur.
•Jj c«iÖl ı/j»* jl (C â m i)
f *
^ e n fa â r d e n en - Su ile ate* birbirinin zıddıdır
b â şte n ) = Doldurmak, yık sabır ile aşkın ortaklığını işit
mak. medik.
(S a d i)
v jjy j* - “'■'c'.
( e n b â n ! p ü r b â d ) = Bü
«mV1 Enbarde == Doldurulmuş.
yük demirci köriig’ü (k.) Semiz
Enbardeki ==■ Doluluk,
tenbel, işsiz güçsüz, aç gözlü.
dolu olmak. Mecazen nimete
kavuşmak. Enbariş = D ol
duruş ve yastık, yorgan içine
jjL -jL I ( e n b a n i ş in â v e r ) =
konulan yün ve pamuk gibi ş e y
ler (ar.) fi*. Yeni yüzm eye başlayanları;
alışmaları için takındıkları tuluır
»
(e n b ü r e ) = Tüyü dökülmüş
şey, hususile deve. \jT *Lj O-* j
j-t
'r i - ') ı * '^ '- - j r “. j ' 11’ * J . jjj**
-C/tyvil jUaS
^ ( enbaslden ) =
Belir
^ (en b ü y ) = Koklama, koku,
mek, mevcut olmak. Uyulmak
Enbuyidenden emir, ( İsfa. muh
(Halimi)
vas.) Enbuyıden (ba.).
Â\ iJ V I
(e n e ) = Yanak § Encidenden ( e n c ir e k ) = Merzengüş
emrihazır Enciden(6a.) ten Bozma mercanköşk denilen
nebat. § Yeri belli olmayan bir
ova.
Uı (
f . en cam ) = Son, nihayet. aöjT ,ljî i)j*'\ c-ia
Karşılığı <>T) ağaz. Oısj* f Uji tj IZji ^
jva
fVl fV »fjij S'j
lı f l Encirek ovasında istirahat et
jlL* tiler birbiri ardınca içmek su
Her neyin varsa sonunda ister retiyle şarabı kadehe doldurdu
istemez ondan ayrılmaklığın lar.
( N iza m i)
lâzımdu. (Affar)
Nihayete eriştirmek mânâsına (e n c e r e ) = Isırgan otu.
encâmidenden emir, (is/a, muh
vas.)
(enettsa, e n c u s a )=
* . .
Eşek marulu ve hava civa de
( ( encüh, encuh ) *= nilen nebat.
Çehrede peyda olan buruşuk •
ve kıvrım.
J f 1 (e n c e l) = Hatmi çiçeği.
ıjf y ıS)j
ıf-r*1 ,J .\
[*] İmale• Üstün bir harakeyi esreye . (en cü m en ) ■= Meclis, dirnek
meylettirmektir. ij-jT gibi. (G\ga•) yeri.
Biat vesilesile bu encümenin
_ - - - f-'r* kurulduğu yer de vardı, evvelki
J.İC. Uİ'S' fij <-y
halleri biliyordu.
fc_r~i*X ■)*" f f iS l>*L (N izam i)
j la# öUsZJl û;e .
(•W.
(end) = Öçten dokuza kadar Ji>- LvI ^ t »tT
miktarı belli olmıyan sayı. Kü
ıSj.*-1*
çültülmüşü endektir. ’ Zuhuri! Kadehte'bir gam zehiri
olmadıkça damağın şekerli ol
s .-. Jİ]r O* J. J -»«*» U=r”-ı: i '
- J * j t . 1' I & ju.? masının ne zevki vardır.
JU" (Zuhuri)
Beni birkaç defa felâkete düşür, Bir kimseyi zemmetmek, çek iş
mek isteyen feleğin, senin zama ti mek, çünkü o da sıva gibi
nında beni yenmesini hoş görme. bırşeyin aslını değiştirir ve kir
Kemal letir. — G erçekçi rüya, duş.
Berendahten (k.) Y ok etmek.
\jjy Wx* $ Der endahten (k.) insanlar ara
&>j sında fitne çıkarmak.
Rüyada hazreti peygamperi gös
terdiler. O, başdan aşağı bütün
nûr olan zatı gördü. J^ ( endâr ) = Hikâye, baştan
(R âdeki) geçen şey.
1/ J._î iS ğlj
lj jJ \t
(endâce) = Endîşe ve te
^LS.
fekkür. * x-j lügatidir. »
\ *ı Benim sözüm sana acı, başım
(endahten) = Atmak. dan geçen şey rüya geliyor.
(Ş a ir )
§ Tertip etmek, süslemek
J>II> lU.Uı
JL* gb ( e n d â z ) = Endahten = A t
maktan ismi mastar, emir, ( isfa,
K ib ir başlığını attılar şeref ve muh, vas).
itibar tacı ile yükseldiler.
j\*\ ^ *z~o L*
Sadi
j'j -'1 3 O *. j X •*<!.
(Endâhte)=Atmış, atılmış. j l i*
Ey Saba / elini yavaşça o göm
S sfA <-*£\p İJ* f-^.k leğe uzat, yakasından bir gül
çal da bana at.
Ömür gemisini gam deryasına (Şifti)
atmışız. Ya orada ölürüz, ya
Meyil ve kast. »j'-O.1i*-*-'* Endazi
elimize bir inci geçer.
innedard, derler ki -bunu kast et
(İtm e ti
miyor demektir ve bu manalar
Gerek ok atmak gibi hissî, ge dan emir. ölçü, miktar, kıyas
rek. Ferşendahten = D ö manasına endaze (muh.)
şemek. Ber defter endahten =
Deftere yazmak gibi aklî ve
manevî olsun.
fj\ iy ö İJ jJ li"
.J ^ y jr , (*l « » . >4.’ ! J j
O isteğine eren padişah; aske
»3 ri sayısız, memleketi ölçüsüz
olarak daima sevinçli yaşasın.
Sana yalnız ağzımı ve dilim i
fF trrü h l)
tahsis etmedim, göğsümün yük
sek yerinde sana yer yaptım. . Mecazen sıçramak manasına
Vâlih gelir.
JV lî*i — ' ' J l / j J j tijj} Her kimin evi arı gibi derece
ij/ jijı ı lü-ı j
sine göre olursa bütün yaşadığı
j._'J->- jfl*Le
günler tatlılıkla geçer.
Onurr kapısından uzaklık beni (Sûib)
çok alıkoydu ama beni iştiyak ıij j-*'-* f lij* S'J'
bir sıçrayışta o mahalleye attı.
•Asli.
(G ıy aşayi H elvaî!
Güneşe hitaben
*J ^ ( endejısvâre ) — S -
(e n d a m !) = Bedene uygun, ğınacak yer ve kimse, hâmı. (k.)
biçimli elbise. Kale ve hisar.
•j'Sj Cjif crj f**-j
I *1
-? (e n d â v ) *= Su teresi, su ker- «Î.J
denıesi = Tere tizek.
Bu inatçı eski kurdun öfkesin
den senin kapından başka sığı
AjbJl ( endâve, e n d a y e ) nacak uer yoktur.
= Sıvacı malası. § Şikâyet. (Leb ib l)
^ - (endehslden) — Sığın
(e n d â y ) == Endüden ve en-
mak, iltica. § Korumak arkala
dâyiden — Sıvamak, yaldızla
mak.
maktan emir, (isfa, muh, vas,)
r-’J
ü. U-f** */U. (ender) — Tıırkçesi (de) olup
O3' der gibi zarfıyet ifade eder,
Zulüm ile para alıp süse ve (der) ile farkı kelimeden evvel
renler,evin binasını yıkıp köşkün geldiği gibi sonra da gelmesi
tavanını yaldızlıyanlardır. d ir ; bir de (ender) konuşmada
(S a d i) kullanılmaz.
. *U jX 1 *1*
*U ûî
( enderbây, endervâ, en-
O a# nahşep kuğusundaki nahşep dervâz, endervây) — Lâzım,
ayı gibi üç gün geceye kadar
gerekli. § Asılı, muallâk.
kuyuda idi. Nahşep (ba.).
(Câmî) Ja Cjy* ^ «jl
*=- 1*î f i jv * •/ ıtyj-^ &
û-»->-k',(Enderun)un kısaltması olup jır
(Enderâmden) — içeri gelmek,
girmek demektir. Ey her tüyünün ucunda bir gönül
asılı olan / Her ik i cihan senin
Ijk X»T J±\
tüyünün ucunun yarı kıymetidir.
Bir sabah vakti odamın kapı ( Kem âl)
sından girdi.
§ Şaşırmış, âvâre.
Enderden evvel gelen kelimenin
başında bir (b) bulunur. ö^—»- t r -* j*- »V
’J)*' f?, yt ısjyl
C— <j J (J İİ\ fis i
Muhtaç olmasın demek müm
kün değildir. Şu kadar var ki
Biçare fakirin yemediğini gö hırs rüzgârı onu alçaklar gibi
rünce ağzımda lokma rthir ve âvâre etmesin.
sızı ol ar. E n veri
(Sadi)
Öz karşılığı olan övey mânâ / • "* • I /> • ^ • I ♦ ♦ />« I
sını da ifade eder. Pe- j j > - j X 1 t t
(e n d ü ) — Enderun ( muh.)
(e n d u d ) = Sıva çamuru. En-
j t k o 'j ' dûden — Sıvamak, yaldızlamak
ve badana etmekten mâzî. En-
Oradan şehrin içersine gitti. dude (muh.): Zerendud — Yal
( Firdevsi) dızlı.
»*ı -Jji- jltfj J-İJİ» ÛİJİ
( end n b ) = Enderub (ba ) •‘•A
it .t
Ben bu paslı ve dumanlı tava
(e n d û ^ t e n ) = Kazanmak nın altında ne vakte kadar fe
§ Biriktirmek, toplamak. § ö d e na düşünceli kimsenin isteğine
mek. göre yaşıyacağım.
Li ft Jil ^ ( Cemalüddtn)
-—» ar* V* J~»W
dçö j Jj j l i j l . ■oli.
û-l jIjij
£ger doğru bakmayı günah sa
yarsan bizim günah kazanmak
tan başka işimiz uoktur. Eşeklerin dıvarını yaldızlayan
(S a d î) kimse bizim evimizi gül gibi
gönül kanından boyar.
(Kasımı M tfhedt)
( en d fih teh ) =* Kazanmış,
kazanılmış, biriktirmiş, biriktiril
miş, hazırlanmış § ödenmiş. ( e n d ü z ) = Enduhten = Ka-
Kısaltılmışı * JJ» t ( enduteh ) dir zanmak’tan emir. ( isfa. muh.
ki, Taberistan ve Rey ehalisi- vas.).
nin dillerinde kullanılır.
y ji ^ Jt’ tfiy I O-JJ
S/* «V, ->■>
^u. w
İn ilti sesini gam çeken b ilir; Hazineler kazan, yoksullara ba
katıksız altının ayarını pota ğışla; dost hazan, düşmanları
takdir eder. kahret.
(Baba Tahir) (Bedri)
i
( en d ü l ) = Zengibarlılara ı (e n d i) = Hususiyle, umulur,
mahsus kerevit yahut tahtı re memuldur. § O zaman, vaktiyle
van gibi bir şey. § Taaccüp § Dahî mevkilerin
de kullanılır. (Bürhan)
'l
(e n d v e n d ) = Darmadağan,
alt üst. Edbend şeklinde dili (© u d id en ) = Şüphe ve te
mizde de halk arasında kullanılır. reddütle söz söylemek. Taac
cüp etmek.
• ^t * *
•x\ ‘ ( endi|h, endnh ) =
Keder, kaygı. (e n d îş e ) = Düşünce § Kor
ku mastarı endîşîden = Dü
şünmek § Korkmak.
iS^J
G izli kederden can eksilir, ruh
müteessir olur. ^ J.I y f C ı J *
(F ird evsi)
taşak.
Canana âşık olan caniyle meş
gul olmaz, inci arayan sudan
korkmaz.
Kederini düşmanlarına söyleme; ( Abdülvası)
çünkü sevinerek lahavle derler. jjlj iljja <JJ
( S a d i)
\ > »• ,
' ( enduh gü sâr ) = Ke Aşıkm gönlü zamanın karışık
deri, kaygıyı gideren. lığından neden müteessir olsun;
nuh gemisinin tufandan ne
korkusu olur.
jL .f ftJıl
JL-»— (S a ib )
> *
O, şarap gibi kederi gideren
j 4-JoJ ^ e n d jş e m ü yes
güzel, güle güle şarap kadehini
aldı da dudağına götürdü. s e r ş iid e n ) (k.) -= Maksat
(S a id Hüseyin) hasıl olmak, fırsat ele geçmek.
(endik) = Memuldur, umu (enefet) = Zarar ve ziyan.
lur mânâsına temenni ifade e- ^tîb jljLtlı I^ l ^
den bir kelimedir — A »
Bukümeğer. \$J&-
( e n g ) = Su küngü. (ko.)
-t (ener) = Çirkin, fena. Tenbuşe, künk. § Hindistanda
ıf jl>*l lj4Çr V y" bir şehir. § Tüccar markası.
ilülo ıj^j (Ni?âm.)
fJ&C.
§ Tamamianmıyan iş.
^ (enje) = Mercimek.
^ ^ jK İ 1 c V5C1. ( I
s! \
\
teslim etti.
(N izâ m ı) Dudağımın altında bin yıldı
rım gizlidir, git! g it! sakın be
j ( engüşt ber ni söyletme.
(P ey 6m i)
harf nihâden ) = Söze par
mak koymak. (k.) itiraz etmek § Söz söylemeden menetmek.
§ Ayıp aramak, kusur bulmak.
r'j- j. "c* c-töı Jj? f (enjfüşt ber
jj'j -c-ll »jji. ^.i-j 4^*
nemek sâden ) = Parmağını
' f tuza sürmek (k.) Yemin etmek,
Ney gibi inlersem beni ayıpla söz vermek.
ma, her kim dayak yerse elbet
te feryat eder.
(Hûcendl) ^(engfişti çeharttm)
= Atsız parmak = Binâm.
( engüşt berder
zeden) = (k .) Kapının açılma j-L- I ( engUşt haiden )
sına müsaade istemek. = Parmak çiğnemekYi(:.,)Teessüf
etmek, pişman olmak § Şaşmak.
j> \r (e n g ü şt ber *yrı rj.j* ^ ^ oi ->J c*4
dehan nihâden ) = (k.) Hay-
V!U
rân olmak, şaşmak § Susturmak.
Mumun erimesinden belli oldu
A ' l - >C\ ki vücut meclisinde kalbi aydın
a..) ^ engüşt bUrek ) =
olanların rızkı teessüf ve piş
Köstebek.
manlıktır.
(,Sa'ib)
* î \
J5'5 (engüşt ber leb- tJ V i- ö 3*
l‘V
C t £ ’ş ^ ~ £ \ ( en gU şti k ih in ) _
Müteessir olarak kapından içe
ri girdim, sevinerek yanından Serçe parmak.
çıktım.
Mevl&nA ^ t. 1-
•* * ^ "- (60"
• » * C " - 4 <r\ g ilşti m ih ln e n g ü ş ti m iy â -
J ----- ' (engüşt keşiden) n e g i) = Orta parmak, j'j»--* '11
Mahv ve iptal etmek, yok farz Engüşti dirâz da derler.
etmek. § Parmakla göstermek.
ÖÜi y Jf* öjt t-> cr^c> - f
Cw^ıl ^ulf s*tX' JUji (engüşt niimâ) = (4.)
.UJ^İ Halk arasında iyilik yahut fena
Eğer senin güneşe benzeyen ya- lık ile şöhret bulan kimsedir ki
nağının aksinden nişan arar parmakla gösterilir.
larsa, akıl parlak. ayı hemen ü j ıf1*' w - f ) t j j -J }s\ ^
f . f tt 'e-j ıs
OJLİ f\c j S ZriSLII Jj c-jjl JV O boylu boslunun lâle renklinin
Kiy'j
yanağında görünen çiçek ( çiçek
Kendi kendimden geçmiş bir çıkarma eseri) değildir, mem
vaziyette gidiyor ve utandığım lekette güzellikle meşhur oldu
ğu için yüzünde parmakla gös Ortada malın sebil olmazsa
terilme ezasından nişan kalmış dervişler yanında kanın mubah
tır. olur. Ya mavi gömlekli ile arka
(K em a l Itm a il) daş olma ya ailenin yoksullu
§ Engüşt nümâ; buden, şüden, ğuna ve musibete uğramasına
geşten, sahten kelimelerinin katlan. Yahut aileni büsbütün
müştaklarıyla terekküp eder. feda et.
( S a d i)
V ^engf|şf. ni|,âden)
(engüştu) — Bir nevi ek
= Engüşt ber harf nihâden
mek tatlısı = ÇengâİI.
= Engüşti düşnam(6o.)
\J m S \
(engiştvâ) = Közde piş
( engüştene ) = Terzi miş poğaça, gözleme. Kâfin öt-
yüksüğü. resile piştikten sonra üzerinde
parmak nişanesi olan ekmek ki
ona pençe keş de derler.
( engüştl n l l ) = (k.) (Nâsırf)
Fakirlik.(Nil çivit demek olmakla
Mısırdaki Nilin içinden çrkan ;* -
ele işaret vardır ki bir zaman 4» -~*5C I ^ en gûşt;Vâ n e ) — Zih-
Mısırlılarda böyle bir akide var glrden bozma zikir denilen ke
mış; güya kabt olacağı sene mankeş yüzüğü.
Nil içinden gök renkli bir el
çıkar ve o sene kaht olurmuş. - * jfj
Bu halde alâmeti kahttan nişa- ( enünşte ) — Ekincilerin
nei fakrü fâka . isitiâre olup harman savurdukları yaba.
gayeti fakırdân kinaye edildi.) V-J*" t r i f a-3 jy . 1 » 'j j 3
(İzzet paşa) >•>*■ Hjijjl -üîSl
iT>jj
‘ ( J i 4 İ/ T l
Ey ağır ruhlu ayrılık I artık
\Sj\ ( - . . bırak ğit. Ey bozgunluğa uğra
- (engel, engele, en-
mış olan sabır! zafer zamanı
gâl, engüle, en gll, englle)
geldi.
= İlik ve düğmeden her biri. (Şeref)
“ l I I
( e n î j e ) = Vıratika denilen (e v â rin ) = Çirkin. Karşı
çiçek: Virane papatyası. lığı perarin = İyi, güzel.
**0' 3K ■A'*- ^
f'.»1 f-1** Jİ— ^ öUİ— .*
Sj^1
. ı>*
j*r Bana yüzünü döndü de hatır
Ben köleniz bu şehre geldiğim- ve fikrim in afsununu ve sihrini
denberi borcumun çokluğundan ejder gibi baştan başa yuttu.
kulübemi sattım. (M esu t Selman)
(Kem al) v UiI ^ -o.ljî (ilc &.J» ^ l j
§ Renk, levn = Fâm. 1*0* ö*"*3 '^*,..•*
iT>jj
Sonra onların hepsini yuttu; Dalga her zaman beni yerimden
ne çobanı ne sürüyü diri bı kapar; kâh alçağa, kâh yük-
raktı. seğe götürür.
( k ild e k i) Câmi
196 uçizi
(evder) = Amca. .- r ı
( evraşten ) = Yükselt
mek ■= Efrâşten (ba.).
* £***53 (evdeş, evdest) > >
= Karış: Başparmak ile küçük
parmak arasındaki aralık = J ( J ^(uramen,
/— - - \
urame)
Bidist. == Farslılara mahsus bir nağme.
iU-
(ör) = Yumruk, hususiyle ağıza
vurulan yumruk § İçerisi bozul
Rüstemin mızrağı onların gö
muş badem, ceviz gibi şeyler.
zünde Rüstemin refikasının kir
Soğana da denir. (Reşidi)
piği, şeytanın şamatası onların
kulağında ürâmen nağmesi gi
(evrâ) = Hisar. bidir.
(F eth a li H an)
t A vS'jj' û ^*-j 3 3J, 3y - X j -** sj
- U ü " JJ-»- dJU jJL;»- w - 0 j ' j j t f jT § Keşana bağlı bir köydür ki
bu nağmeyi yayan oralıdır.
Eğer düşman onun korkusun
dan feleğin yedi hisarında sak- j X>jj
( everdiden ) = Savaş
lansa hayber sahibinin, cenabı mak, döğüşmek = Âverdîden.
haydarın elinden çektiğini çe
ker. (fbni Yemin)
(evirs)*= D a ğ selvisi (a r.)s s
l,,î
(ura) = Onu, ona. İ T 'I
(evrek) = Çocukların ağaca
ip takarak yaptıkları salıncak.
(ü ra re se d ) = Ona ya
Jifc IJ If'jM
kışır, ona lâyıktır. a», j\*y
JL-.jtjjl S JVi
Her kimin akıl ve idraki varsa
onun yanında çocuk salıncağı
Büyüklük ve benlik ona yakı padişah tahtından hayırlıdır.
şır ; çünkü mülkünün evveli (Şim & li)
§ Bu nevi salıncağın şimdi adı Gamı dağıtan sevgili! Bugün
(Tab) dır. (N izâm ) vrmüz günüdür. Kalk,naz etme,
o şarap kadehini getir.
( Mes’ut Sai'd)
« 1 ' I
(urm üz, ürm üzd)
= Cenabı hakkın farsça isim-
lerindendir (Nâsırî). § Müşteri
len nebattır ki ilâç olarak kul
yıldızı = Bercis § Her şemsî
lanılır (ar.) cinebüşşecleb.
ayın birinci günü ve o günü
§ Ağaç kurdu (ar.) ■oji Birinci
idareye memur sayılan melek.
harfin ötresiyle, daneleri top
§ Birkaç padişahın ismi, lsfen-
lanmış üzüm salkımı.
diyarın torunu. Muhaffefi ür-
müz, ürmüzddür.
3^ e (/ evrencen, ev-
^ »Lj a*T
ısL-î , rencin) = Bilezik — Ebrencen,
j-JV ebrencin.
Urmüzd gecesi ve kışın ilk .ayı »
geldi; sözü kes de şarap içmeğe *^* I
bak. (e v re n d ) = Şan ve şevket
( Firdevsi) § Taht § Keyânîlerden keype-
şinin oğlu veLührasbın babası.
o ji *y. y
s-}1? oy? y y** ls lo't-
J> . •»’ J J 1 ) J lS i j\ ^
ıSS*
Doğuşta hırsız olan hırsız olur, Deniz ve karanın padişahı şeyh
isterse mürebbisi müşteri yıldızı Ebu İshak; padişahlığın bezeği,
olsun. tahtın süsü.
( L â tifi) (F a h ri)
(e v r e n ? ) = Taht.
f'-*
j+t. Dünya şenlendi, sevindi ve ya
j Hl—
jL Jjf-} kışıklı oldu.
( Behram)
Pertab (ba.)
Bu yolda kendi ihtiyarımı ona -Uf' (jiJU i jU Vb ^ Jj
xf gjJ j î jljijj
bırakınca, üstat olan pirin ir-
şadiyle her ne aradımsa buldum.
(E s iri L â h icî) Gönül, haline nasıl çare bula
cağını bilm iyor; o güzelin fi-
rakiyle gece gündüz matem et
(* -* ^ ( ü stâm ) = Eğer takımı- mektedir. (Ebülmaâni)
i»' f «r** Ü- J
j w—
^ -^ -^ (e v s ü n ) _ Afsun. Efsun (ba.)
X+\i
«
O ğ u l; vücudundan utanmayı 4 I
çıkarınca; altın, at, eğer takımı (üş) = Ferganede etrafı sür
ile çevrili bir kasaba.
bulursun.
( Nâsır) J -jl ju c jjlÇ < S x ii | .jU »
J">>> & e1
;' i}*/ !•
§ Kendisine itimat olunan kimse.
ı£” * (Uş) un p iri nereye gitti, geçen
»JA ıS)
gün ve gecelerin dönmesi onda
ı
ne tesir gösterdi bilmiyorum.
Her nerede bir hırsız ve yol ke ( Hamidi Belhi)
sici varsa onun korkusundan
itimada lâyık olmuştur.
( e v ş â l ) = Göl, havuz, su
( Fahri)
mahzeni.
§ Kapı eşiği. >
*.l “ I
îili. o'J '/ıs* O1*?- J * ' ^ (üşân) = Onlar: Gaip za
J’J f'j ‘f miri olan (o) nun cemi = Işan.
Bugün kullanılmıyor. [*]
Dünyada ondan daha boş bir ev
yoktur ki, insan onun döşeme
sini ve eşiğini borç olarak te (e v ş a n d e n ) == Saçmak =
darik ede. Efşanden (ba.).
( N âsır )
t, h I
( e v ş b e v ş ) — Salını
* I bulanı yürüyerek boyunu bo
(ü s tim ) = Elbisenin yeni.
sunu göstermek : Bevş, evşin
§ Cerahat.
mühmelidir.
» ^ •"
(*] Pehlevide (o ) yerine ( e v e ş ) kulla
I ( «u. j I ^e v s j^ e v g e ) _ K ap.
nıldığından ” ( iş a n ), ( e v e ; ) in cemi olan
mak. § Matem. (eveşan) dan çevrilm iştir. (N izâm )
İd ili 1 3 (e v g ) = Eve (ba.)
> ^ (evşeng) = Heveng. Aveng
\ (ba.).
[f -\
^ ( e v " â r ) = Yara. Efgâr (be.)
ii I
^ (üşe) — Kekik otu. Hemze -
] ■
1 nin üstünü vavın süküniyle, çiğ ^ (e v k e n c ) = Pişmanlık.
= Şebnem.
i
< j A j T j l (e v k e n d e n , e v -
^ (oşheng) = Pişdadilerden k e n ld e n ) = Atmak. Efken-
bir padişah = Hoşeng. den (ba.)
CÜ*! ı/»jj'
J (e v g a ) — Hava, rüzgâr. u* tf/j3 o'^fV
i'V
Odacı dalgınlıkla onu benim
(evjjer) — Büyükler meclisi. yanıma getirdi. saçını çekerek
§ Havadar yer. benim mahalleme attı.
> Mâvlânâ
• !**• I 4 t
^ ^ (üftaden) = Düşmek =
Üftaden. ^ ^ (ükü) = Baykuş.
j e>2j}>■ AÂpUrf j
rP ) ^ \İJ. jl;
3 ( Olâd ) = Şehnamede ismi
yj'ü*
geçen devlerden biri.
“ Bu haberin tesirile „ yıldırım
yemiş gibi alevlendi. O alevden
düştü ve yandı. ( e v v e l i fe r v e r d i-
( N iza m i) g â n ) — Şemsî aylardan baharın
ilk ayının birinci gününden ev
velki beş yahut on gün. Fer-
( üfsane ) — Masal = Ef verdigan (ba.)
sane.
s
jj !>•*
( e v le n c ) = tt üzümü. Ev-
j.y* £ j }
renç. (b a ) Evreng manasına da
gelir.
Haydar. ona benim param yok;
masal söyleme, zahmet çekme § Elifin ötresiyle Taneleri top
dedi. lanmış üzüm salkımı, (ar.)
( Pürbtha) umşüş.
3 ( ö m a c ) = Tarhana - (üvey*) = Kurt. Arapçadır.
Ümaç. Bu mânayaTürkçedir, o l
maktan alınmıştır.
(Ü V İ f ) = Hüviyet. dei]
nakil suretile.
( ü v e n c ) — Alışıp görüşme. S
>l I
^ (e h v â r ) = Hayran. Ey herkesi kendine meftun eden
güzel! Sana yüzünün örtüsünü
*£ 1 aç diye kim söyledi ? Çünkü
-s (uhu) = Konuşma dilinde ta
aya benziyen yüzün bizi keten
accüp ifade eden bir kelimedir.
gibi yaktı. Süht (ba.)
(Nizam)
(S a d i)
ıSstr JüU
Ey altın kadehi l a l ile doldu &-) y X
ran ! Yâni iş ve işretle uğraşan o'lı'ji jj'V. 'o>/' ıX J~‘.
jUa*
zengin! Parası olmayana ba
ğışla. Eğer sen istekli ve hakkı göze
(H a fız ) tici adamsan kulluk etmeyi
§ Şaşma da ifade eder. eyâstan öğren.
(A ftü r)
•V jj*- X '
&y** Jl*- 3y* ** tl
lis** ( e y a z l, e y a s l ) =
Eğer içten gelen âh ile onun ta Kadınların yüz örtüsü, peçe.
«
rafına haber gitmezse aldanan
âşığın hali acaba nasıl olur. w ~y\
-i—i j çİ Af' pjı_x*
(A n sıri)
T ■tf'jl tfjU ci-j
t*
IJ s*
(eyar) *= Mayıs ayı. § Hesap. Senin dudağın âşık taltif etme
öUr j>* er.' yi kimden öğrendi? Benim gön
jU j Jvj lüm ışıkbazlığı kimden öğrendi?
Güneşin yüzü örtülü olduğunu
Bu, cihanı nurlandıran eserle görmedim; senin yüzün örtü
rin henüz başlangıcıdır. Nisan âdetini kimden öğrendi?
(Ş eref)
ve mayısın devlet ve şerefi ça
dır kuruncaya yâni gelinceye Peçe, güzelin zülfünden kinaye
kadar sabret. dir. Vaktiyle hanımlar yarım ay
( Sa'di) şeklindeki kıl peçe ile yüzlerini
örterlerdi.
(eyârde) = Zend isminde
ki kitabın şerh ve tefsiri. Zend (e y â g ) = Ayaklı kadeh. Türk-
(ba.). çeden alınmıştır.
jU jî/ O ^ ’-ı’. ‘*X ıS JJ ‘ 3s ,ı i,X
(eyâre) = Bilezik. § Bugün ^s ^ &
İranın konuşma dilinde elengü.
§ Bir nevi müshil. Muarrebi eya- Sâkinin yüz örtüsünü kaldır da
reçtir. § Hesap. Eyaregir = gül yüzünü açıkça seyret; elin
Muhasebeci. deki lâle renkli kadehe bak; şa
rap içenleri çağır. (Y a ğ m a )
açmasın. J -j
( Esedî) [*] A srım ızda İranın en yüksek şair
[ * ] Türkçedir (R e ş id i). ve ediplerindendi. H . 1336 da ölmüştür.
insan her nereye erişti ve eri hına odun çekmesi lâyık değil
şirse sen eriştin ve kaç kere dir.
asker şevkettin, (K em al İsmail)
(F errü h i)
’j-.’ f.3J ‘J 1-’
f er1
"* f-h'3
jB U.
(e y d u n ) = Şimdi.
j * - jJ «Sjiyo 4"öj-l.'jj B ilir misin neden kırmızı yüz
lüyüm ? Gam ateşini çok üfle
diğim için.
( Hâkâni)
Eğer şimdi sana söz güç geli
yorsa bir daha güçe gelecek ha
•| |
rekette bulunma. ^ (İr a n ) = İran memleketi. İran
(S a 'd i)
şahlarından Hoşengin ismi olup
§ Hemzenin esresiyle bura, idaresi altında bulunan memle
böyle manalarınadır. ketlere İran denilmiştir.
;f -A* ^
Güşesb = Tapıcı.
Senin fenalığını isteyen varlık
evinden giderken, sen ev sahibi
sonsuz yaşa ; konuk, yahut eğ (î* W î) = Allah için yapılan
reti oturan gitti, dedi. iş, hak yoluna verilen sadaka.
( R efi' uddin)
j i j ' j*\ JÜj OjJp ^ -t (Izgu n ç) — Çuval.
öWJ l>.„° ıi
ölfU-
' i
£
Farz edeyim k i bu dünyada çok 7 (îje k ) = Kıvılcım.
kalasın ; akıbet gitmek gerektir.
(Selm ân)
- ( Isâ ) = Şimdi: İn saat = Bu
j>y:3 ’f <Sj~i «jli-l»
U*Lı.,b saatten kısaltmadır. § Beni İsrail
peygamberlerinden bir zat.
Bak ne hayırsız evlâtsın ki § Hazreti tbrahime nazil olan
senin varlığından babanın sal sahifeler. (Bürhan)
tanat evi kervan konağı oldu.
( H âkâni)
(I s t â d e n ) = Ayak üzeri
*| olm^k, kımıldamamak, gider
V ; (iz id ) = Cenabı hakkın isim- ken durmak, bir yerde eğlen
lerindendir. mek.
ı-Âe» t^llJİ £)1
H iç bir kimsenin yanında boş
\J* < L w J U boğaz, susan ve sabır edenle
uÂ71a f b ir; doğru, doğru olmayanla
denk olmadıkça.
Kullar saf saf ayakta durmuş ( Fehri)
lar, şarap içenler omuz omuza
oturmuşlar. ’j^f I
(H a tif) ( ©y?®* ) = Dilimizde enir
denilen bir cins yaban mersini.
“. İM İ _ (ar.)
u - (işan) = Onlar: Cemi gâip
zamiridir.
Vjb ji İÜ/- ıyu> cfAU
- (eylek) = Türkistanda güzel-
x j f at I j l i ) ! ■tf'
lerile meşhur bir şehir ve o şeh
ÜL
rin başkamdir ki derecesi Tu
Garipleri garipler hatırlarlar; ran hanlarından aşağıdır.
zira onlar biribirinin yadigârla
rıdır.
( H a fız)
Ey eylek güzellerinin padişahı !
Gel.
(işe) = Casus. (H in d û fa h )
§ Orman.
s*y yj e.--u'jl
y jt J - j J i f s
»j
ö t * - ( « y o m l a ) = Bürhana göre
,1J
% (tv â r ) = İkindi vakti: lvârker- zend ve pazend lûgatında goz
den = İkindi vakti yola gitmek. mânasınadır. (
Gece yarısından sonra sabaha [* ] Bu |iir lügatlerin bir kısmında fö y -
karşı yola gitmeğe &j 'j& denir. iedir : CrJ> ur- öbs.J. /
x*ı.> j'y.'f S İ>1>'
ıSiJ « r iflj/j* î E ğer ten atlara eğeri * abaha kar/t
Jk-1; j'y.'S’ ı ^ j s b\r\.
vurursan ikindi vakti hareket edenlere ne
ı f j 'j rede erişirsin.
B ir çocuk yaşdaşı ile birlikte
[*]
( B ) llsak içindir, tlsak ya güle oynıya gül bahçesine ge
pıştırmak mânasına olup fiili lince hemen çocukluğumu ha
hakikaten veya mecazen mefule tırlarım.
( M a zh a r)
îsalden ibarettir. Müteaddit mâ
nalarını yazacağınız ( B ) de § lsticlâ ifade eden mânası-
aslolan mâna ilsaktır. Diğer nadır.
mânalarda hep ilsak kokusu
mevcut olduğundan onlar bun
i)'^L3’~ l*V. J~“ b y f J T'. Ö3t j L {
dan alınmıştır denebilir.
p-v*3 y j1 ı/ Kendime münasip hiç bir dert
arkadaşı bulamıyorum ; bidi
Senin ayrılığından ney gibi mecnun gibi başımı ayağımın
muttasıl feryat ediyorum ve en üzerine koyuyorum.
garibi şu ki bir nefes senden ( S a ib)
ıî*-k
öU-
Ben senin öfkeni lütfuna hava
Bir zamancık hakka yaklaşma•
le ediyorum. Senin öfkene lüt-
dm: nasıl marifetten dem vu
fundan başka kim cevap tüte
rursun ? Bütün hayatında ken
bilir?
din ile olduğun halde kendini fS tlm a n )
tanımadın.
( Vehid) § Bir ismin evveline getirilerek
sıfat mânasını verir : Bahüş =
§ Mukabil yâni karşı mânasına Akıllı. Bânâm = Ünlü. Bâedeb
da gelir. = Edepli. Aş mânasına eba
muhaffefi ve isim olup kelime
nin sonuna gelir: Şürba = Çor
ba. Kedüba — Kabak aşı.
Güneşin nuruna karşı bizim
kıvılcımımızın ne ehemmiyeti »L l»kjv û-.1j Jr*
var.
t/Uii
fSâib)
Bu kimyonlu et yemeği henüz
§ Atıf edatıdır. çiğdir. Helvaya lâzım olan şey
A2* lA - A j l _ * ^ — s J> ler henüz tamamlanmamıştır ;
iş henüz eksiktir.
(N iza m î)
§ Bad muhaffefi olur.
lÂ-aJl j^Li - . ( beâb resâniden )
I» «Ai^lı = (k.) Temel ve binayı harap
ı*V etmek.
Safa kardeşleri sofrasında bir IJ(3 J A* j C**s\c ı£~£. j J - V ,
devletlinin misafiriyim. Öyle
bir devlet sahibi ki devleti dün P ‘
ya durdukça dursun. Müraîce sofuluğu akıbet sar
> hoşluğa çevirdim; şarabın uğu
ruyla o türlü takvanın temeli
\ ( Bâuş ) = Tohumluk için ni yıktım. § Kuvvetlendirmek.
alıkonulan hıyar. Üzüm salkımı. (K e lim )
yl
• • ( bâbu ) == Evin yaşlı lâlası. ^ • ( batingan ) = Patlıcan
§ Dervişlerin büyüğü. (Nizam). = Badingân.
(bâtu)=Turunç § De ( b â c e ) = Büyük pencere.
nilen ilâç = Kene otu. muhaffefidir. Türkçe olma
sı ihtimali de vardır.
(b a tü te ) = Babune (ba.)
( b âh fir ) — Temmuzun on
dokuzundan yirmi altısına ka
Çj}. (b â ç ) = Baç, haraç, vergi. § dar devam eden şiddetli sıcak
Gümrük baçı. mânasına arapçadır. Bahûrâ da
ı
j j j j *- ı
j*-3y r
1
bu mânayadır. Dilimizde bu
günlere eyyamı bahur denir.
l$0»~
Düşman köylünün eşeğini alıp
götürürse padişah vergi ve öş /•U
rü niçin y iy or: Alıyor.
(S a d i) Eğer beni sensiz bir müddetçik
huri ile oturtsalar, bahçenin ha
§ Ateşe tapanların yıkanır, ye vası nalemin hararetinden ey
mek yer, ibadet ederlerken ez yamı bahur havasına döner.
gili nağmelerden sonra iltizam (Ş a ir )
ettikleri sessizlik.
= Yol, tarik.
J C .L
• . (b â c e n g ) = Küçük pence
re, tepe penceresi. . (b a h te r) = Güneşin doğdu
ğu yer. Battığı yere de denir.
çtf ı£y jr ‘ yu
jl o»jj>t
Gül endamlı nazik bebekler pen
cereden göründükleri gibi, türlü Güneş batıya kaçınca doğu
türlü güller daldan yüz göster dan yine ışılar. [ * ]
diler. ( A n sırî )
Fahri
[* ] Eski İran şairlerinin şiirlerinden
§ Bu lügatin aslı bâceden kü böyle anlaşılıyorsa da ( Bâhter ) baahterden
çültülmüş bacehek gibi görünür. ( H aver ) harverden kısalma olup ehter ve
O da ( badgir) mânasına (bad- haverin her ikisi güneş ve ay mânalarına
geld iğ in d en ; sonraki şairler bahterle haveri
ceh) den muhaffeftir (Bürhan).
hem doğu hem batı mânalarında kullanmış
(Heft kulzüm) bir lügatte bace lardır. Şu kadar ki, hâr, hor, müradifi olup
hek şeklinde gördüğünü söy- çok defa güneş mânasına geldiğinden haver
liyor. daha ziyade doğuya denir.
Savaşta timsahlara benziyen as
(b fth ten ) = Oynamak, oyu kerlerinin topuz darbesi, düşma
nu kaybetmek, yenilmek. nının başını kaplumbağa gibi
göğsünde gizler.
« ^i.1 iali ıS'jl ± ^Ü»- »
(Hüsrev)
jMii
‘l i j j j C-İ-» j l j eş-
’* : l
J j> ~ • (b â h e rz ) = Horasanda bir
Ruhun, gönlün gibi mesrur,
kasaba. § Musikide bir perde
toprağın yanağın gibi nurlu ol
ismi.
sun.
(Selimi TahrânîJ
(b ah se) = Evin umumî yol
Herçi Badâbâd;her ne
dan başka yolu. § Cerrah nişteri.
olursa olsun demektir. § Her-
şemsî ayın 22 nci günü.
* *l
. (bâhuvlş) = Suya dalmak
j-JJ •*-“ ö t'
§ Yalnızlık, vahdet. -İU»
ru
|j ^
• (bâhe) = Kaplumbağa. Aban ay’ ve âban gününde
t C-aL- 1'-'i felek onun bütün şeref ve iti
S ÖV; 3s* barını mahvetti. Âban (ba.).
\
( Behrâm)
§ Evlendirmeye ve ismi geçen
güne ait işleri görmeye memur iljl jS" ■Cif' jlAjIj ^
ıSSsr
sayılan. Melek § (k.) ah.
Kavuşma günüm yok oldu; ay
rılık evi şenlendi, sevgilimin
adaleti zulme döndü; işim on
dan dolayı harabolmuştur.
Kerbelâ yolunda durur, gönlü
Cevheri
nün eleminden bir ah çekerdi.
(S en â î)
at - 3J* j «JLPj
§ ( k . ) Meth ve sena. jw>L‘
Bu feleğin verdiği söz hep asıl
sızdır ; taze hurma adadı da
dut gönderdi.
Bülbül onu nağmelerinde meth ( Nasır)
C f} . j ’ i a l-
•I I
^ . ( b â d â n ) = Mamur: Âbâdan Göğsümde gam tufanından ateş
muhaffefi, âbâdan (ba.) dalgalı deniz var. Onun rüzgâ
rının getirdiği hazine benim es
l" i;ı rarımın hâzinesidir.
-TT ; ( bad e n c îr ) => Erkek in ( Seyfi Isferengİ)
cir.
§ Çakır dikeni: Rüzgârın önün
de yuvarlanıp gittiği için (Bad
(bâdân flrüz) = Erd- aver) denilmiştir, (ar.) u_)ı
bil şehri: Hruz şah yapmıştır. j (■>/>j/u, jğ f
öUij* jU. o’i
(b â d â h e n g ) = Ses ve
.UÖI C.-V. J3> öy? j '
nağme. öL ->1j' fJCıf ö)Jü £—3
> , •t
5 . 5 • (b â d b â d e k ) = Uçurtma. Şarap şişeden nur gibi ele ak
( ko.) (Nizâm) sedince Hazreti Mûsa elini ya
kasından yani koynundan çı
karmış sanırsın.
(b â d b â n ) = Yelken. ( E z re k i)
f\ c ^ sm] j iZ Ü j J .
•L'V
Ey evi örümcek ağına benziyen
D6W feı/e itimat etme; çünkü kimse ! Davâ ve kurumdan dem
ümidine kavuşamazsın: Kadı vurmak ne vakta kadar.
nın vefasına, avamın taassubu (M evlûnû)
na, tüysüzün güzelliğine, sar § Dalın sükûniyle: bâd bürüt =
hoşun tevazuuna.
Kurumlu ve öfkeli kimse.
( İbni Yemin)
* l
* . ( bad bere ) = Behmen
jr i l i Jr i l ( j î ^ i l ( b â d ber> ayının yirmi ikinci günü. Beh
bad per, bad perrân) - Ço- men (ba.) Kisrâ zamanında bir
çukların kâğıttan yaptıkları u- müddet rüzgâr esmemişti, bir
çurtma. § Elinden birşey gel gün bir çoban, huzuruna girip
mediği halde öğünen, avurt dün kuzunun tüyünü kımıldata
eden kimse. § Çocukların kır cak kadar rüzgâr esti, demesi
baçla döndürdükleri topaç. § üzerine herkes sevindi ve bu
Birinci lügat son mânada banın güne1bad bere adı verildi.
ötresiyle de görülmüştür.
(b a d i b e rin ) = Şarkı şi
malîden esen poyraz rüzgârı.
^ (bâd berek) = Uçurtma. Batı rüzgârı diyenlerde vardır.
> jn*ıi ct.j. j.j.
- * l _ö .j . s ij.
ı
f . ( bâdi b ü rü t ) — Bıyık
rüzgârı (k.) Kurum ve öfke. Yüksek göğün altında onun em
ri olmaksızın yer yüzünde poy
£ıjP*tJu}jh fr*j\ raz rüzgârı esemez.
JUlJ J m* ( F a h rî)
cıt
y i l ( ıjJrj i l ^ biz, bâd Oy
b iz e n ) = Yelpaze. ıSj**
V
>v. i ' t5jı; ^ (bad pere) = Yonga kırın
ie^j* tısı.
(fAi»i-
iS
4 ^ (b â d h â n i = (Damgan) a
tâbi (Hava) köyünde bir pınar Benim dimağımda bir kibir var
imiş ki içersine kirli birşey atı sa onun azametindendir. Su yü
lırsa havada pek şiddetli bir zündeki kabarcığın kabarıp bü
fırtına olur, çıkarılınca fırtına yümesi denizin kabarmasından-
dururmuş 1 dır.
(N a zirV
.1 • . .
^ . ( b a d h u v â n ) = (k.) Ge
veze, dalkavuk § Tören işyarı,
k e f, b a d d a r m f lf t ) = ( k . )
Bad fürûş da denir.
Elinde avcunda birşey olmıyan.
M - ' \\
^ ( bad ran ) = Rüzgâr» ida J . ( bâd reng ) = Hıyar ya
reye memur olan melek. hut acur § Turunç, ağaç kavu
w—ŞJLf* j yş (J*\ nu § Süratli giden at.
j|)T ıS' l*"
*ilı jU *l, «X*T tiÖ Jjlı
l‘V i';/J ı ^ j JV
insan yelkenli bir gemi gibidir.
Bakalım, o melek, rüzgârı ne Sevgilim, yanağının rengi şarap
zaman getirir. gibi kırmızı, elinde turunç; yü
( Mevlânâ) rük bir ata binmiş olduğu halde
ağır bir tavır ile geldi.
( Ş a ir)
j i j î l (bâdrttdû) «= Meyve dolu
dala kırılmaması için konulan destek Bu beyitteki birinci kelime ( ba)
(Reşidi). ile ( dereng ) ten mürekkeptir.
§Asma beşik manasına ( bad
* '* I dereng) muhaffefidir ve havada
^ . ( bâd r e * ) = Her tarafın duran demektir. § Çok keder
dan hava alan ev. den husule gelen barsak ağrısı,
> buruntu.
• l
( bad rem ) — Faydasız, C.t—fr 3j\i
beyhude, bir işe yaramaz mâ*
nalannadır.
x _ ^ ö' â çJ* j** Senin aşkın sancısının sıkıntısı
«V canımı almakta acele ediyor.
( Siracüddin)
düren bu kadın tabiatlı, yeşil
bürgülü, afsuncu felekten feryat.
(H âkâni)
r e n g b ö y e , bâdrü, b â d rü-
ne) = Oğul otu. Reşidi ikinci
ve üçüncü lügati ( Terei hora- (b â d rîse çeşm) =
sâni) suretinde tashih ediyor, (k.) Tek gözlü — Yek çeşm.
^uı> î/ = Yaprağı fesleğen
yaprağına, kokusu ağaç kavunu
kokusuna benziyen bir nebat. ^ 5 . (bâd zen) = Yelpazedir ki
serinlemek yahut ateşi tutuştur
mak için kullanılır.
J ( b â d i r e n g in ) = (k.)
’f y iy i
Şiir, methiye.
ajljijjlıj— •»jl— ö>.V }*
j îi ;
> ı
. ( b â d r ü c ) = Horoz ibiği Gönlüm kuşu onun yanağı ate-
denilen çiçek. Lügatlerden bir şile biryan olmak için iki kir
kısmının ifadesine göre bu da piğini kebap şişi, iki saçını yel
(Terei horasanı) dir. Bad reng- paze yapar.
(Kaâni)
büye (ba.).
-• ı ı. * . ı
*** . ( b a d r e h ) = Düşüncesiz f , . ( bâdij, bâdijfam, badij-
söylenen söz. § İşlerde çabuk gâm, badıjnâm, badişnam)
luk § Pantalon paçası. = Kanın bozulmasından ileri
gelen bir hastalık. § Bâdi dij-
( b âd r îs bad nam (ba.).
(b â d e k ) = Fars sultanlarının
( bâdi kUnci ) = İnsanın
kadınlarına şarap sunan küçük
belini kamburlaştıran şiddetli
[* ] ı «jiil ı j-^L. ı ı Bu romatizma.
beş lügat oda ortasına asılan büyük yelpaze i
§ O rtası delik çocuk fırıld ağı § K â ğ ıt
uçurtma § Çok söyleyip elinden hiçbir şey
(bâdi g ü n d )= Kasık yarığı.
gelm iyen ve m evkiiyle öğünen adam (ar.)
(ar.) fıtık.
mânaları nadir. Lügatlerin bir kısmı bunlar
dan üpüncü lügatin doğrusu ( bâdber ) dir
demişler. Bâdber (ba.). Badpere tahta talaşı
mânasına da gelir. (R eşid i) (bâd g ir) = Camsız tepe
penceresi § Kapı, pencere. o3
*—
Türkçemizde de bad gir denir.
Gemilerde hava almak için bez Onun söz söylemesi faydasız
den yapılan baca da bu nevi- ve beyhudedir.
dendir§Yel uğrağı olan her yer ( F ird e v ii)
§Nargile ve semaver başlığı.
't
Son mâna (Nizam) dandır.
• (bada dem) = (k.) Kibir
ve gurur.
(badi gfra) = Güzellikle ir/4
rine mağrur hanımların kibir ve l w—1
istiğnaları. Erkeklerinkine badı
bürüt denir. Suçum yokken benim vücuduma
sitem etrtıe, çünkü dünyanın
a
l
» t ‘ kibir ve gururu birkaç gündür.
( F ird e v ti )
(badi m eıi^, b&di mesifea,
badi m eıi^i) = Hazreti Isa-
e,y
nın nefesi, mucizesi. ( bade ) Şarap. Türkçesi
süci dir.
•’ m\ j*L atj
(bâd mtthre) = Engerek
jjU-O
yılanının başında olan mühredir
ki zehiri defedermiş.
Badenin adı bad'den alınmıştır.
Yâni sabah rüzgârı esmeğe baş
• (bâdinc) = Hindistan cevizi= layınca şarap iste demektir.
Nargil = Cevzihindî. (E d ıb Ş a b ir)
wL> t-t jl O
Jij» O i/ / / i
( bâdingân ) = Patlıcan. iSjU .'
' j\ J j a - 'b
Herat rüzgârı tibet miskiyle
nasıl hoş kokarsa senin muhab
Şaraptan bir kadeh sana renk betinle karışık olan adaletinin
verir. rüzgârı ahaliye öyle hoş gelir.
(S ü zen i)
§ Taze şaraba “ badei civan,,;
Eski şaraba “ badei pîr„ denir.
? • ( b â d i h e r z e ) = Uyutmak
JLİ J._«»!,'J J~~ jl*»-
yoluyla mallarını çalmak için
hırsızların mal sahiplerinin yüz
lerine okuyup üfledikleri afsun.
Dünyanın soğuyup sevimsiz ol
masından korkacak ne var; § Beyhude söz § Yalan vait.
çünkii ev sıcak, hava hoş, şa
rap tazedir.
( M aizzi) >
' ( b â d e f e r s â y ) - Ç ok
şarap içmekten vücudu yıpra
^ o ' ■J'^y, nan kişi.
IjU* it al-»
JâjU. • ( b â d lc ) = P o t u r yahut tozluk.
Rüzgârın bir düzüye dağıttığını
(b a d iy e p e y m a ) = (k.) gördüğün o iki zülfü durup
Süratle giden at § Seyyah. dinlenmiyen bir âşık sanırsın.
Yahut başbuğun perde çavuşu
J V 1. ı£ )s * J nun elidir ki bugün izin yok
*i.Jk E*" diye işaret eder.
./V ( HabbâziJ
j\ /* ‘/"j.i. *
j\s*i ofâ 3j,3
Bulut dağ üzerine inci yağdırdı. jUt—J
*1L •" l
(bârân) = yağmur. • (bâr besten) = Yük bağ
lamak (k.) sefer etmek, sefere
hazırlanmak.
^ 'î**5
(j w>-lo- J*jAi ' jlıjl (bârdân) = Çuval, hurç gibi
içine eşya konulan kaplar § Sü
Dünya neye yarar, cennet ne rahi, desti.
olacak; cenabı haktan senden
daha iyi gerekli bir şey iste-
nilemez.
4?^ ( bâri dil )— Gönül yükü
(S a d î)
(k.) keder, kaygı.
Uı
j
J.İJT JBU.
c-ijf* ö'j*
„ (bârgin) = Göl, su birikin
tisi, lağım kuyusu.
Imrânm kızı ( Meryem) Hazreti
Cibril'in nefhından gebe oldu j\c"
•X»^‘İ l ^ L»ai *i
ğu gibi senin lütfile muame
d>\5U»
len rüzgârından bahçenin kızları
uani çiçekler tomurcaklanırlar. Sözde kendilerini hakani gibi
(Bedii) sayarlar cömertlikte su birikin
tisini nisan bulutu ile bir bi
f . j l. (bâregi) = At. lirler.
( Hâkâni)
jl
[ * ] B iri g e n c e y e yalcın öbü rü Farsd a b ir . ( bârnâme ) Öğüunme,
ırmak. gururlanma.
jiS * y a».
• "I
«/*£'“' . ( b a r e v z e n e ) = Musikide
bir makam.
Kaplan gibi mağrur olan koca-
j S" (££-1-j -fi*İT*
mış felek ne göbektir ki senin V j^ jl } «t—
huzurunda öğünsün. üjVîy*
(Necîbüddin)
Bir zaman sivartir-, bir zaman
§ Süslenmeye ve haşmete lâ kebki deri, bir an servistah, bir
zım olan şeyler. an barevzene makamı.
(M inûçihri)
(ar.) ı ı*A § Tekrar, geri, yine. Öyle bir taş gibi ki sel onu kâh
o taraftan kâh bu taraftan, kâh
ijvlf £>T j
jt. .X»T cî^jj yokuşa kâh enişe yuvarlar.
( Minaçihri)
ı olması sürümsüzlü
ğünden; revaçsızlığından kina
yedir. A lış veriş edeni ve elçiyi
gözet.
j ' j l a /U £ t" *^
( Sa’di)
(b a z a v e r d i k e r
Senin mülkünün havasında
den) = (k.) özü r dilemek.
emniyet, adalet, doğruluk,cam
f )j {jrlf j* bazların ip üzerinde oynadık
ları gibi denk olsun.
{£•£ (F a h ri)
jjIj jl#
(b a r h u v e r d e n )= Kar
şılaşmak, ulaşmak.
Göç sabahının tatlı uykusu
yayayı yoldan alıkoyar.
j 'a jl fS a d i)
(b â z d a r ) — Ekinci § Ça
kırcı başı: kuş avında çakırı § ( k.) Gizlemek.
tutanların reisi. Çakır: iri pençeli
bir cins toğan § Baz daşten = JL. *1 c' *•
Alıkoymaktan emri hazır. iij
Ben yabancı değilim bu hali
benden gizleme.
jUU (Ferruhi)
c- i/ jl
---l»- jljjU *f
f V ^ (bâzi merdiim şi
j* <£
w—l-u> ^—-I 4^ kâr) = İnsan avlıyan toğan.
( k.) ölüm, ecel.
>
Dünyanın bütün işi haddinden
aşırı terstir. Tersliğinden biri ^ . (bâzfi) = Kolun omuz ile dir
şu ki dünyada (k ü t)= elli iken sek arasındaki kısmı. Türkçesi
(nim ) = yüzdür. karaca (ar.) jui*.
(.Bedrüddini çâçi)
ji t
rr .S * ^ / J * J-'-'1
V1 -j1. */ \
tSj " ( bâseg becttval bûden,
b a ıe g der cttval şüden) =
Eski padişahlardan hiçbiri Nu-
Köpekle çuvalda olmak (k.)
şirSvana benzememekle beraber
münasebetsiz kimse ile bir ara
sana Nuşirevan dememi akıl
da bulunmak yahut çatışmak.
lâyık görmez, çünkü senin gön
Türkçemizde «itle harara giril
lünde adaletle din birleşmiştir.
mez» atalar sözlerindendir.
Nuşirevanın kalbinde ise dinsiz
yalnız adalet vardı, ^>1» JuTjj ^
( M u iz z î)
trij
== Farslılara dair bir tarih A>ti.İ ji <i£—
-l>
kitabı.
Düşmanım benimle dedikoduya
başladığı zaman eteğe kadar . (baftin) = İncir ve ceviz
uzamış, çuval gibi bir sakal gibi çiçeksiz yetişen meyveler
gördüm. Şu sakala atılayım § İranda Şirvana bağlı bir
dedim. Aklım , köpekle harara nahiye.
girmek lâyık değildir dedi.
(H ucendİ)
( başed ) = Olur mânasına
X \i buden = olmak mastarından
' S . (bâş) = Buden = olmak mas muzari.
tarından emir. Sakin baş = du
rucu ol.Nigeran baş=bakıcı ol,
sabir baş—sabret yerinde yalnız
baş da denir.
Sadinin gitmeye kudreti kalma
dı. Aşık kuş kesik kanatlı olur.
( S a d î)
( v-'l) , « - « •~ —
JüL.
^ . ( başame, başu-
Belki o bildik sevgiliyi tekrar
me) = Kadın baş örtüsü.
görürüm.
o fx i .jusCi (H a fız )
•ı
• (bâşeng) = Asma üzerin ö (bâğ) = Bahçe dediğimiz (ar.)
de sallanan üzüm salkımı husu o,j
siyle asma çubuğunda kurumuş
kalmış küçük salkım. Başak jjj X
t/UeJ
bundan bozulma gibi görünür.
Yaprak dökümü rüzgârından
pli
■—L j j^j^3 (j.Sfr emin olsa hayat bahçesi ne hoş
bahçedir.
( N ifâ m i)
Eğer köylö senin elin adına § Özüm yetiştiren yer. ( k.)
asma çubuğu dikerse çubuktan Dünya.
üzüm salkımı değil, akik ve inci
biter. •IİL
( Fahri) ^ . . (b a ğ b a n )= B a ğ c ı, bahçıvan.
öV*-Vj V Si£)j yrr
§ Tohumluk için bırakılmış iri
hıyar.
* JİL
f . (bâfdem ) = İşin sonu, niha
(}jâ ğ en(ı e ) =. Eğirmek için
yeti.
atılmış pamuk yumağı.
r
\ (b a ğ i v e b ş ) = Hayvanat
Bilgin in işi sonunda iyi olur.
bahçesi.
( Fahri)
(b â f) = Baften = dokumak
( bâfkâr ) = Dokumacı
tan emir, (isfa. muh. muh. vas.)
çulha. Cûlah (ba.).
ıs.-* >j.
Ucjj c-iij
li-V*—
Herat şehrinde bir dokumacı Per ve bal bir mânaya iseler de
vardı ki yüzü yakışıklı ve se bazı lügatler bal=kanat. P e r =
vim li bir kızı vardı. kanadın yeleği yani uzun tüy
( L e b ib i) leri diye ayırmışlar. Evvelkinin
Arapça mukabili (cenah); İkin
A\ cinin rîş dir:
(b â k ) = Korku, sakınma, kaygı.
C—l" lî£ »Ijj Jjj., ,>* ju.j j/iuı + j
di y Ji,>^, -“ j S
ı/Uü Uj>)
. (b a g r e ) = Bağre (ba.).
Başlıca keşiden, güşaden, da-
den, zeden mastarlarının müş
(b â g e l) = İlık su. taklariyle terkip olunur. Büyü
mek neşv ve nema bulmak mâ
nasına gelen balidenden emir.
^ (b â l) = Uçan hayvanların ka
nadı. jiS’K ı»1
<Zf- / 'J
lS'—; ^ l*Aİ
az—
jt>-
jU - Ey gül küme si yüksel! Zira
Gönlümü kırıp zülfüne bağla bugün ay senin yanağının etra
dığından dolayı her nekadar fında başak toplayıcıdır. Yani
kanadı kırık bir kuş isem de yanağının yanında ayın hiç
mesudum. değeri yoktur.
fS e lm a n i { Yeğmâ j
§ Boy pos § Eti tatlı bir nevi
büyük balık = dal § Balâ gibi gı jt-j
üst ve yukarı.
Rüstem sekiz yaşına girince
MI azad serviye benzedi.
* • (b â lâ ) = Yukarı, üst. (Firdevsi)
(b â lâ g i r i f t e n ) = (k.)
Onun fidana benziyen boyunun
Yükselmek^ yükseltmek.
bir cilvesini bütün âleme de
OK m
ğişmem. Pahalı satarım\ metaım j t f j j l lJCrt
değerlidir.
( Razbihan )
Gül çemen tahtı üzerine yerle
şince güle taht yeri olduğundan
çemenin kıymeti yükseldi.
^ ^ (bâlâr) = Çatı direği = başt.
(Kasım )
§ Bir kimseyi gafil avlayıp ma
3^1
jVL. ;'■*» v# lından bir şey kapmak § Per
Iİ j X İ de, örtü gibi şeyleri kaldırmak.
w ^ i a i j i _ j > . * s * j^
Evin ve bağın zemini zebercet tr11
ve akikdendir. Eğer çatı direği \ *jı U j c^s
zümrüt olursa şaşma. öVly Aı'U. jlfl-, tij fbj
(F a h ri) l/j*»
Onun fikrine uymıyan her ne-
Anasına daima itaat eden kim kadar kendini taş gibi sanıyor
se (Bürhan). sa da kılıcının hararetinden
• •* mum gibi erimiştir. Palanını
atıp anırarak çamurda kalmış,
(bâlâ reften)) = Yüksel
ister istemez evine barkına ve
mek (k.) öğünmek, yüksekten
da etmiştir.
atıp tutmak. (F a h ri)
<%■ , j L L i \ c j Jj
j-U.'iI L ^|) ^ ıa ıl; (j e ıl^c- Depretmek,
ırgalatmak. Aşıkların başının altında yas
*- 1 t
tıkla kerpiç birdir.
' lm ad )
. (bâlavfi pest) = Üst
alt §(£ .) Gök, yer. Baliş = büyüyüş mânasına bâ-
lidenden hasıl mastar. Bâliden
"M l
(ba.) § Sandık ve çekmeceye
. (bâlâver) = Su dolu bar
vurulan bağ.
dak.
tındandır.
(R ûdeki)
u - jlt. (bâlus) = Katkılı kâfur. jıci
iö V. (bâleng) = Ağaç kavunu
(6a.).
«\J\,
. (bâlvâye) = Kırlangıç.
t ^
Yârın hayaliyle bir örtü altın
da uyumuşum; kim beni uyan
( bâlüden, bâll- dıracak olursa başını yastıktan
den)=Büyümek, neşv ve nema kaldırmasın.
bulmak, salınmak. ( Saib)
mJf ’f -ıf) -AJt ^
Fârsii deride baş altına konu
j'jjy*/. £/■} je s t t i jy*
ciTVÎ lana (serin), kol altına konulana
(balin) denildiği Baba Tahiri
Kuş ötmeye çayır büyümeye Hemedânînin şu rubaisinden
başladı. Kuş çayır tarafına anlaşılır. Yahut esası kuş tü
gitti, çayır öten kuşlarla doldu. yünden olduğundan balin ve
(K a â n i)
baliş denilmiştir.
Jl*
jlc (bangi nemaz) = Ezan.
Güreş vaktinde allahu ekber
diye bağırdığın zaman aydan >f ^ &
balığa kadar her şey senin sö
züne kulak verir.
Müezzin ezanı yanlış okudu;
(M ir Necat)
galiba benim gibi sarhoş ve
sersemdi.
f Sa'di)
J (b â n g i r e v â r e v ) =
Öbür dünyada ölüleri diriltmek = Bangiallah (Kulziim)
için çalınacak boru. § Padişah ;
lar bir yere giderlerken huzur
^ • (bânü) — Ev hanımı § Gelin
larında yapılan alkış,
§ Şarap ve gül suyu gibi şey
lerin şişesi ( Cihangîrî ).
,İ>Ü kedbânû = bir evi idare eden
hanım; ev sahibinin hanımı.
Her uçtan alkış sesi yüksel
t
miş.
(Kaâni) (b ân ö ç) = Salıncak.
c—J
''' c —>■yi
• (b a n g ze d e n ) = Hay
kırmak (k.) Sakınmak § Alıkoy
Felek senin sarayından bir
mak § Koğmak.
kubbedir. Onun kuşağı senin
j \*JS ti salıncağının ipidir.
-^L ö^~" ^ f (Feralâvi)
tSjj' —
. ;
Senin şiddetin eğer zamaneye
haykırırsa kurt çobanlık vazi • ( banüs ) — Kunduracıları
fesini görür. kundura altını cilâladıkları alet.
(E n vrei) (Nizam).
(jt ib jjlı i (
( bânu küşesb ) =
Meşhur Rüstem’in kızı. (bâver dâşten, bâver ker
den, bâverîden) = İnanmak,
tasdik ve kabul etmek. Baver-
ı > - cŞ y \ ‘ ö A * <£y\ ( banuyi kerd=tereddüdü bırakıp inandı.
huten, banuyi meşrik) —
\y & x j . -«f
(k ) Güneş. «Alf** kS" ^ «İ^ llı
tf-U-
Nazmen tercümemiz:
(bâhâr) = Kap kacak. Ba
Yoktur bakası bağlama ikbale ile âhardan mürekkep olmasına
sen gönül nazaran içinde yemek olan kap
Ömrün gurur içinde geçerse demektir.Ahâr (ba.) § ^^\J}
heba olur Pehlevî ve ramendî denilen bir
Benden bu nükteye eğer etmez türlü nağme.
sen itimat
ikbal lafzı kalbile bak lâbeka • (bâhet) = Adam güldüren
olur taşi (ar.) ^
•»'A 1-»-Al* şekillerinde müzari ve
*— ( bâhe k) == İşkence bahekî- halden başka sıygaları kullanıl
den= eziyyet etmek. maz. w~ıb kelimesinin sonuna
bazan yayi hikâye getirilerek
jî-ıl, = gerek idi denir.
bahman=behman (ba.) .
313 J'.V. u L j j * j jl>'
(b ah em çirü.
i’V
ş e k e r şuden) ( k . ) — Birbirile
son dercede kaynaşmak. Naz için gül gibi bir yüz lâ
zımdır. Gül gibi yüzün yoksa
kötü huyluluğun çevresinde do
(bâhu ) = Asâ,baston § Kol, laşma: beyhude yere nazlanma.
pazı. ( Mevlânâ )
j}y* tijf' bia^jl Oıt
<rj w—i y ç? ^ tj* X
Elime asayı alıp deveye bin iS*—
dim.
( Fer ru h i / Halimin zayıflığından dolayı
niçin ağlamalıdır; ben kuvvetsiz
11 ‘ O _il> ( » ı_~ . . isem de sığındığım yer kuvvet
;• -• (baya, bayist, lidir.
b & yiste) = Lâzım ve zarûrî, (S a d i)
gerekli.
y ,__U j4,‘l J -ıL
.«jir 3' { y j-i-lj <».1
ûVaj'.' f j il"! 6 ' ^
Ji3~
Bütün gönüllerin tazelenmesi Senin meclisinde ögücü unsurî
için, yağmurun nebata lüzu gerekti. Ben kim oluyorum ya
mundan daha ziyade lâzımsın. hut cihanda benim şiirimin ne
(Sâzeni) ehemmiyeti var?
L. ,j t-Hç-j' cjü‘ (S â zen i)
C3L.I J' j3 t
rfUii
( bayistei hestS) =
İyice uykusu gelmişken uyuma Vacibülvücut. Şayestei
dı', zira dostlara karşı kapıyı hestî= ^ j i \j& mümkünülvücut.
kapamak lâyık değildir.
(N ifa m i)
jlĞ l
CjLjI. == (lâzım olmak, gerekmek) (baygân) = Gözetici, ko
ten müştak olan bu kelimelerin ruyucu, hazinedâr.
Bu elbiseye ûUj>»=bebri beyan
L" da denir.
.. (beba) = Kapı (ar.) a § Çit-
lenbik yemeği. İ>V.-?ii (<"'>, <$t
öij -«.y vTy
t/Jk.T y j f .joVj jjiV
jX j X ( beball diğeri M jlö (£* jl «
periden) *= Başkasının kana- ır * ^
diyle uçmak (k.) başka birinin Su ve ateşten zarar görmiyen
yardımiyle iş görmek. «bebri beyan» dan bir zırh gi
yerim ki ona ne ok, ne mızrak
îti» tesir eder, ne de hiçbir darbeden
---- T. (bibtek) — üzüm ve hurma
salkımının küçüğü, neferiye. müteessir olur.
(Firdtvtl)
.o
(beber) = Derisinden kürk ya
pılır, kediye benzer, fakat kuy
Rüstem bebri beyani giydi.
ruksuz bir hayvan § Yağda kı
( Firdtvtİ)
zartılmış ekmek.
<• *«■ •c
( bftbfil ) Küçük çocuk çükü
-?• (bebr) ■= Kaplana benzer ve
(feo.).
daha büyük yırtıcı bir hayvan.
*
& *3 J'.
j JJJJ ıS > f 'J h . ( b e b lfls ) — Ekmek, yağ,
<JVJ pekmezle yapılan bir nevi tirit.
Geçtiği sırada nice ormanları
kut t, bebr, arslandan boşaltır JSjll <j-kyLİ < j ^ . (bih. fi.
dı,.
(Ferruhi) den , b ip s& vîd en , bipanden
= Bir şeye el sürmek, el ile
Dilimizde böbör denir. § Rüs- yoklamak, bir uzvu bir uzva
temin bu hayvanın derisinden sürmek § Ezmek.
giydiği savaş elbisesi.
jl r * i o * ı*—
*
.rı
M
jh ö* x J'j j1
>£ rJ »W İ j^j*
jır
^ (b e ti s iirh â b z a y )
Âşıkı bırak; maşuka muhabbeti
= (k.) Sürahi.
yüzünden helâk olsun; çünkü
onun hayatı helâk olmasında . * >
dır. (bütfirlb) = Şemsî ay
(Sadi) ların 24 üncü günü.
• •*
§ Geriye dönmek.
( bete ) = Ecza ezdikleri taş
havan eli § lapa. i T * ^J’-—i
|*l -İçı^ «> ^ ^
LL
(betya) — Göğüs — sfne.
Sevgi hastasının iyiliğe meyli
yoktur, çok defa iyileşmiş yine
«— Su ve şarap sızıntısı geri dönmüştür.
(Ş ifâ İ)
§ Ağzın içi ve avurt, = v 'T • ^
âkep, kep.
jlJ—^ y w*-X.^
JU' (bUcâl) =K öm ür § Ateş koru.
£.j* jiJ'-'-’J
iSj**
f . . . ( becami cadl dâ-
Her kim seni methetmeksizin
d e n )= tkram ve ihsanda ada
ağız açarsa felek dişini birer leti gözetmek.
birer ağzından söker.
(F.ahri)
j-L* I jl^^ ^ becân âmeden ) =
£ (bic) = Pirinç. Cana gelmek (k.) usanmak,
sıkıntı çekmek.
y
LrJı 4İIi
£ (büc) = Keçi (ar.) > ..
-*Jı/ j1
U
. . (becâ) = (k.) Yerinde, mevki
in ilti ve figanım boğazın yolu
inde.
nu bir derece kapamış ki göğ
sümden nefes dışarı çıkıncıya
^ (becâ fiftâden) = Hal kadar sıkıntı çekiyor.
İŞahî)
sizlikten dolayı bir şey yapa
mamak. Becan restden de denir.
ji*** yî \
*u
Senin hederinden altı aşık gibi
İmat yeniden yeniye peyda olan bir avuç kemik olmuşum
\ak’alardan usandı. Vak'a doğu (Esedl)
ran felekten el'eman.
Çlmad) Bücül bâzi kerden — aşık oy
namak.
(becan âverden) = ■1
Cana getirmek (k.) tazyik et’ yT' (bUcüm) = ılgın ağacının ye
mek § öldürmek. mişi (ar.)
* ' . . f , v'
j ^ becay âverden ) = ^ (beceyhun nışest)
(k.) Bilmek, tanımak § Tasarla = (k.) Ceyhun’da gemiye bin
dığı şeyi yapmak. di § Çok ağlamadan kinaye
de olur “ edat ve kulzüm,,.
*•'• J '- i
j f ; . (beçeşm huverden) (biçeni) =• Düzgün iş.
— Gözle yemek (k.) nazar de
ğirmek, haset göziyle bakmak. jiJJV-1 V" c-" 1
(.f, jlSj i-i-i y j' &
f\X
(beçeşm kerden) = Senin nimetine gece gündüz
(k ) Seçmek § Nazar değirmek. niçin şükretmiyeyim ki senden
taliim uğurlu, işim düzgün oldu.
Ju-*L jf*
( Şakiri Bahiri)
Ja U,.. c j - j ^ ö 1j
jTsU. § Çemiden. Salınmaktan emir.
jC T d Ğ r J z < U (b a h r i
^7 ( beççei hurşîd ) =
(k.) Lâl, yakut, altın ve gümüş neheng âşâr, bahri neheng
gibi madenî şeyler. asa) = (k.) Parlak kılıç.
t *c'
(beççei hânin) = (k.) (bihil) = Bağışlama, affetme.
Göz yaşı.
j'
ı/liü
* y . (beççedan) = Rahim, ço
cuk yatağı = zihdan (ba.). Babacığım! yok yere seni incit
’ t ./ tim beni affetmezsen vay hâli
me.
*£. (beçei r îş )= * A lt duda (N iz a m i)
ğın altındaki toplu tüyler.
Farsçada ( h ) bulunmamasına
nazaran Arabça olması iktiza
( beççei tâvusi ederse de Arapça da böyle bir
ulvi ) = (k.) Güneş, gündüz, kelime yoktur. Hişten (terket-
ateş, lâl, yakut. mek, salıvermek) mastarından
emri hazır olan (bihil) den bo
zulmuş olması mümkündür.
( beççei ko ) — Sokağa
bırakılan yeni doğmuş çocuk. (Ni?âm)
(ar.) Kî).
M (buhar) = ilim ve fazilet.
( beççei n ev) = (k.) Yeni £[s.j y. S jjj ^
bir vak’a. Her şeyin neticesi, J-*1.» du>" J-*1
yeni beliren filiz, çiçek. ıTj*
Zamanın seninle öğünür", çünkü Talii iyi mânasına bahtâ-
büyüklük ve faziletin esasısın. ver, x^k. bahtmend, bahtiyar;
fFerrühiJ eyi talih mânasına bahtı
civan, bahtı bîdar.
ı bahtı ferhunde denildiği gibi
^ * (bulşârâ) = Buhârâ denilen
talihi kötü mânasına •cif', cA
şehir: vaktiyle ilim ve irfan
baht bergeşte; kötü talih mâna
merkezi olduğundan bu adı al sına .jj cJi' bahti tire, bahti si
mıştır, sonundaki elif nispet
yah, bahti şuride, bahti vajgün
edatıdır. denir. Baht kelimesi uykuda
jJU-* ağırlık basmak (ar.) ,/•>*-§ Uçan
çekirge mânalarına da gelir.
l'V
O Buhara ilim madenidir, Öyle
(buht) = Oğul mânasına ge
ise her fazilet sahibi Buharaya
len buht ( muh. ) . Bey-
mensuptur.
( Mevlânâ)
tülmukaddesi harap eden zalim
.f padişaha da Buhtı Nassar de
nilmesi doğduğu zaman nassar
(b u h a r î)= Buhara’ lı demek denilen putun yanına bırakılmış
olduğu gibi Arapça buhar yani olmasındandır.
buğu kelimesine mensup olarak
oda içindeki ocak mânasına da
gelir. ^ ( bahti dendan
hây) = Uygunsuz talih.
j 'j J l- jla " ö jç
^ ^ (behak efkenden)
■’î 1^ j*
•=■ Toprağa atmak (k.) horla
mak. Jii Behak efkende
= ( k . ) mazlum. inciğim i mumun kenarı gibi
çentik görürsen; onu uygunsuz
* talihim çiğnedi sanırsın.
^ (b ah t) = Talih. ( Hâkâni)
JÇ* ^ JW ti
^ J v 'i ’- V - i' v "
^ ( W * * , - Uykuda ağır
basma = berhefc=berfencek.
Hâlimin zülüf gibi dağınıklığı (ko.) bînî g ili(a r) ssy-
yalnız gündüz değildir, kara
bahtımdan gece de uykum dağı
nıktır. . (buhtgâv) = Suda kay
( Şair) natılan bir takım ilâçlar ve ne
batlardır ki hastalanan azayı
onunla banyo ederler (ar.) • (b e h te ) = Uç dört yaş nda
netûl. erkek koyun.
'. i ' . ’- î ’ (JİJJ.'1»j/»
( bühtû, bühtûr ) = j*> j-t. ^ -u,! !>j»
Gürültü, hususiyle gök gürültüsü.
j l-üf" jı *016*■■
*! *jj 5 u nimet bilirliğe karşı o bo
fi' JttU. zuk düşünceli; fakire bin tane
semiz koyun verdi.
Bulut senin kalemini kıskandı (N iz a rıJ
ğından gürültü eder, halk ona
gök gürültüsü adım verdiler. Derisi yüzülmüş ve soyulmuş
(F a h ri) şey § Semiz kuyruk § Tahsil
memuru
öy?
i&\s jy-\S
ifıjj • • ( behced ) = Demir boku
Havada gök gürültüsü peyda (ar.) AJiiii-i.
olunca şarap iç; çenk ve keman-
* î
çe sesi dinle.
(R ü d ek i) (b ih re d ) —Akıllı bahired
(muh.)
Reşidi (^ur) buhnüşeklinde yazıp
jii ı J}u < ıyk şekillerini bundan J+S* 'h~“ jy.
bozulmuş sayarak Rödekînin Jos.
evvelki veşu şiirini irad ediyor. '
Onlardan şöyle sordu; ey akıl
j?*»JİJ&. jit- ı lılar! adalet ordusunun başbuğ
&>) ları.
ik i gözümün yaşiyla feryadım ( C a m i)
dan bahar mevsiminin yağmur
§ Bihredî = akıllılık.
lu gününün gök gürültülü bu
lutu âciz olur,
(R ü d e k i) (b tih rek ) = Acı badem.
§ Şimşek. Sıracüllüga bühtu; * •
(t) ile gök gürültüsü; (n) ile şim
«_r^. ( b ehs ) = Erimek, eritmek
şek diye biribirinden ayırmıştır.
• y*
§ Eksilmek, eksiltmek § İncin
• /M«
mek, buruşup solmak, ateşin
(b e h tv e r ) = Talihli. Rencûr hararetiyle deri büzülmek § Naz
vezninde de doğrudur. ve eda ile yürümek mânalarına
gelen (behsîden) den ismi mas
J|
»14 A. »jO «IJ J,
tar, emir.
tv
j? l t * ' > j 3 t fji O şarabı ölçüsüz ve bardaksız
f ua
_r»l‘
iç ki, orucu bozmaz; o şarap
ne üzümden, ne şıradan, ne boza
£ğer a/frn isen sana keskin ateş dan, ne buğdaydan yapılmıştır.
tesir etmez; eğer bakırsan yok (Mevlûna)
luk içinde kıyamete kadar erir t'
sin. (b e h s î)= Solmuş, buruşmuş,
(Nûıır)
büzülmüş, eksilmiş, erimiş.
Eksiltmek ve ekini yalnız yağ
ıf j » » / 'V t*1*»- y
mur suyu ile sulanan tarla mâ t*-**. ft ir—l* 3j j İsjP'
nalarına Arabça olup Farsçada .r*'■'
da kullanılır, i i - i Behsan = e ri- Sen cihanın ekinli iarlasısm.
yici. Solmuş buğday gibi sarardığın
i t - jç ^ uiJüc şu zamanda ölüm orağından
i l —i j t v^"j kork.
(N a t ır )
Padişaha karşı gelen her neka- § Behsîden den müzari mufret
dar kendini taş gibi zannettise muhatap.
de onun kahrı ateşinin harare
î
tinden mum gibi eridi.
(F a h ri) *■ , (b a h a id e n ) *» Behs (ba.).
3j> tJU~.iT Al • •
(b e h ç ) = Hisse ve parça §
Bafcşiden=Bağışlamaktan emir,
Dünya kızmış hamam gibidir.
( isfa. muh. vas. ). Be^şiden
Muztarip olursun. Canmerinıiş (ba.).
olur.
MevlânA tr^. VJ-
JU2*>
• (btthle) = Semizotu.
( b e h lle ) — Semizotu tohu
mu.
7 (bebm e) — Ayrıkotu.
[1] Esmai hüına: Cenabı hakkın isim-
le ri.
. . (be^ye) -= Teyel, kaba dikiş.
tutacak eski paçavra demiştir
jS iS ı aİ (b e b y e ber ki doğru değildir. Bazı kelime
ray i kâr fiftâden ) = Teyel lerin sonuna eklenerek sahip
işin yüzüne düşmek (k.) gizli ve muhafız mânasını ifade eder:
şey meydana çıkmak. Sipehbed=asker sahibi, seras
ker, başbuğ. H îrb ed = Ateşge-
ö jy t**
de muhafızı. Bu mânaya (b) nin
»SLi s j< ks» s, V ,
ûi-ılljy'l Stresiyle okumak yanlıştır; çün
kü Pehlevide pet şeklindedir.
İğne gibi keskin uçlu isen de
sırrını açığa vurursun.
( Egirüddin ) ~(bttd) == jji. = idi. (muh.).
j' — ı>“ l<JJj1 -*-1
Jjı 4^ ‘j İJ ■**i ^
JU' * f cJurj>- 4J
j ' f tijjs , V 1. »J1
. **”
t» #*1 *
(bed) =» Fena, çirkin. (b & d a ğ ) = Lûgatların tarif
lerine göre ufak taneli çardak
x-}i îji- üy-j j - f !i* gülü olsa gerektir.
jl-Jü iW/ji
t/Uu .VT •"
J ( bedâğaz ) => Aslı fena,
Kendi kanının akmasından çe~
kinmiyen kimse iy i ve fenayı mayası alçak. « c-i_r0X. de
söylemekten korkmaz. denir; (.,) yerine, ( j ) ile de
( N isam ı) doğrudur. Agâr (ba.).
>J>' j t » 4..J (*>■ &
§ Ateş tutuşturmaya mahsus
tsjf rj>. <
j.X y
yan yanmış paçavra.
Biri, fena huylu ve alçak tabi
atlı idi.tnsan incitmekte sanki
j! Ly^lTc-4^ ,/ü 1 ^ a2İ yılandı.
(L â tifi)
d i 'l ' o»
• . (bttdbttdek)= Çavuş kuşu
(ar.) ( muh.) •).<,. (bedahş) = Lâl. (Bedahşi
müzap) erimiş lâl (k.) şarap,
** * t * kan.
(bedbede) = Borcunu öde •
mekte ağır davranan kimse.
(|,e j e ^şa ılj _ Efganista-
nın bir vilâyetidir, kıymetli ma
( bedbin ) = Başkalarının denleri hususiyle tâliyle meş
aybını gören, hiçbir şeyi be- hurdur.
ğenmiyen kimse. ..r jf\
t
( b e d p e r h iz ) = Hastalı
ğında d oğru dürüst perhiz et- Bedehşan dağı lâl olsa bir Be-
miyen kimse. dehşanlıyı görmeye değmez.
(Ş a ir )
» ✓+ o
«
( bedpesend ) = Fenayı
I ' *"
beğenen. V -^'"V (b e d b u v a b )= B ir sebep
Jj
le yatağında uyuyamıyan yahut
>y. o\*s. <y î>V ıs-^ı -t. azıcık uykuya dalar dalmaz
JüU. uyanan kimse.
>^ y j-»*.
•I • ®
y fV ■iU» A ; 3jV.
* "V ( bedhuvah ) = Fenalık ^Itı
istiyen, düşman, kıskanç.
Senin daima lütfe meyil ve
ju.y JUa5x#
rağbetin adını yedinci feleğe
yükseltir.
insanların fenalığını istiyen (N iz a m i)
"t •
, "*! (bed dil) = Kötü kalpli (k.) Cennet hiçbir vakit yanağı gibi
korkak, yüreksiz, ürkek. sevimli', şimşir boyu gibi ya
»Tij»- J3*. 3j//. kışıklı değildir.
3"^* f ^*s. (C (Kââni/
§ Serkeş hayvan.
Korkak çoban, düşman değilim, iji lj (jt. j9
rfUiJ
. (bedreka) = Yol gösteren,
kılavuz. Ey saz meclisi arkadaşları 1
Sıhhat ve selâmette olunuz.
J i* ö 'j ı ' U . » jjj ^ f \ İÜ L .
(M z â m i)
OAJ Aij 4,
JkiU § Veda: Esenlemek, sağlıcamak.
3 j+ * j' L*jVU j.T^ >2—3j
ıfA-l 6JÛ- S *_r\» o—a
* JÜU
Muhabbetle öptü ve veda etti.
( Esedî) Eğer bizim isteğimizi yerine
getirmek elinden gelirse hazır
*JX ‘ i $ j x ( bedre> bedr- ) _ ol ve uyanık davran ki yerinde
bir hayırdır.
Para ve altın kesesi, çıkını (ar.)
( H a fız )
surre.
j Vlj jf. < ;ı "•**.
» j x t * ja
ı/U*i
Aşk eşiğine ayak basar basmaz
Güneş gibi her hangi ülkeye
dünyadan vazgeçmeğe hazırlan:
gelse yere kese kese altın saçardı.
(S a d i)
(N iza m î)
v- • " • "
lfJx. J3/* l>J 5>. JV; ‘T 'T ( b e d e s ti ç e p
ş ilm ü rd e n )= S o l el ile saymak.
Cüppe ve bmiş isterim, altın Çokluktan kinayedir Çünkü sa
ve gümüş istemem', çünkü bu yılar yüze kadar sağ, ilerisi sol
ikisi beş yüz keseden daha iyi elin parmaklarıyla sayılırmış.
dir. ıs-^i
(S en â i)
V 1*’
•î •" ^'GU.
(b e d z e h re ) = korkak, Gamzen kılıciyle o kadar âşık
öldürürsün ki sol elile sayar
sın: öldürdüğün âşıklar pek
(b id is t) = Karış (ar.) j^.
çoktur.
Ö3.V Ö 3 Ç t f- * * . J . ( H âkâni)
§ Meşhur olmak.
§ Büyümek, yetişmek.
Gönlümün arzusu canımı sana
feda etmekti; o arzum müyesser •-X*\- Jjij ^ (jçJ
ve o iş nasip oldu. jLi
(Sa'di)
■Suf ve şekerle büyümüş bir
a U jr I jî j
Jı l i l jJJ
şeker dudaklı nerede ki, benim
l^V zehirli sualime karşı cevap
dudağını açsın.
£ğer ümidin yüz kapıdan hu (Şani)
sule gelmezse ümitsizlikle mü
teessir olmak yakışmaz.
(Cûmi) ( b erâ m ed egî ) = Yük
§ Geçmek. seklik.
■ r'
^ J, (b ü rran ) ■*= Keskin, kesici.
Bunun üzerine birkaç y ıl geçti, -A —
(Sâd'i)
§ Galip gelmek.
Hışırtılı arşları harpten aciz Şarap kendi kokusunu kendi
göstermaz, kaplan keskin k ılıç mahmurlarına eriştiriyor, zabı
tan korkmaz. ta memuru isterse meyhanenin
(S a d i)
kapısını çamurla kapasın.
(Şâib)
•ı V '
J •*. (ber endâz) ■= Harç, mas § Yetiştirmek, beslemek.
raf.
r * j J * * ’ j ’>
j'*** C/* f y O—M*
ı/Uii
Ciğer kaniyle yani elem ve
Masrafını derecene göre yap ki meşekkatle bir hurma ağacı
arada denkleşme hasıl olsun.
yetiştirdimse de bana bir kerre
( N ifâ m i)
meyve vereceğini ummuyorum.
(Şani)
( b erav ) *= Çöp ve gübre Emri hazırı beraver, berar şe
taşımakla uğraşanlar. killerinde gelir.
• ✓e *
• I
■*. ( beraverden ) = Yük Jr "•
jl %^i^y• w »,
4JL*I
-•
ijjh * j1çj
j 'S j j '; - X S }. J j
j/UÜ (berı,ârf b e rb â re )=
Çardak, evin üst katı Didar
Kuyumcunun işi altınla yakı (6a.).
şığına girer, altını kuyumcuya
teslim et de iş iste. 9 *' y #/
( N izam i) j ^ be r b â lâ y i
pârdüm goziden) = Kuskun
dan yukarı yellenmek (k.) had
(berâham) = Hasis bir ya- dini tecavüz etmek.
hudidir ki Behram gür bütün
malını zaptedip lenbek adında • 'o '
bir sucuya vermiştir. *“ ■'^1 (b e r b e t )= U t yahut tanbur:
ası beribet olup kaz göğsü Sentaks: son iki mâna yalnız
demektir, i . betin arapçalaştı- Nasırîde görülmüştür.
rılmışıdır. Eski Türkçesi kopuz
‘ £‘ ' *
dur. Rebaptan küçüktür (kul-
züm). Hafızın: (b er besten) = Bağlamak
§ Bir şeyi bir şeye iliştirmek,
jl/T» ^İJ.J ulaştırmak § Husule getirmek,
mısraından ut olmadığı anlaşı faydalanmak.
lır. j * - ıfVS tsJJji y
JV ûUj M by.
öU- ’
( berbed ) = Sîstan vilâyeti
Ben parlak inci gibi sözden ne
§ Bârbed (muh.) (ba.)
istifade etmişim. Keşke lâle gibi
dilsiz olsaydım.
(S e l man)
(berber) = Afrikada oturan
bir ulus, ve bir kıta ismi.
ı£^~-f Zfc? 1 (berbeste) = Taş gibi bü
yüyüp gelişmesi olmıyan şeyler,
cemad § Vezinli söz.
Bak ki düşmanlık zamanında
zengi vç berberilerin nekadar y jç- y
kanını akıttım.
j JlAIi S**»
(Nizami)
. (berteng) = Kolan.
'j j/’ û'.' V^J'5
w— ıj.j
o^*-J ‘ /jj*
Fcrhengi Z iya 19
Senin atma feleğin kemeri eğer,
ay gerdanlık, saman uğrusu /. (bercan kadem
kolandır. nıhâden) = İlâç ve ça eden
(Ş eref)
vazgeçip ölüme razı olmak.
§ Bağıldak. [*]
r **
w» f JVU.
j£ / . (bürcİ süreyya) = ( k.)
Güzelin ağzı: dişlerinin parlak
CrJ'cfj
lığı ve intizamı itibariyledir.
Gök, senin ululuk hanedanın
dan bir çocuktur. İy i terbiye
eden taya ona saman uğrusun
dan bağıldak yapmış.
,JS~ Jl/. (
bür
cih
u
şe
)= Süm
büle burcu (ri »)
§ Ensiz bir nevi kumaş,
( R u k n ü d d in )
Ik p ,j Uap ij - î j
bir miktar.
Tekrar ile berd, berd, berda
berd de denir.
(berdaden) •= Salıvermek.
cr^-y. öV • i / ' ü t - j * J »
(.f
O
i)3s. J-i V ete i***3 ûr.-î-1 jjt-
(b e rd e ) = Tutsak (ar.) esir:
köle ve karavaşa yani esirin
Güzellerin söyledikleri sert söz erkeğine ve dişisine denir.
yumuşak olur. Tatlı ağızlıların
cefasını çekmek acı olmaz.
jÇjt UL£t
(Sa'di)
§ Bulmak.
» y * i » f >j * f p f fJ L JA\c Şimdi efendinin lütfiyle bir
sjb ^>liİ jj*. IV
dereceye geldim ki sıra sıra hiz
Jâil*»
metçilerim, birçok param var.
Aşık olunca istediğim cevheri (K a â n i)
buldum dedim Bu deryanın ne
Berde fürüş = cariye satan,
kan saçan dalgaları olduğunu
esirci.
bilmedim /
(H a fif) ıSiJ1 3 i >/"
kJ'J >Xıjl iîT*^
§ Birini oyunda yenmek, oyunu
L‘V>*
kazanmak.
it. 'lijl İJ>. jfjU <ij* O esirci, car iyeyi alıcıya gös
terdiği zaman cariyeden ayıp
örten elbiseyi çıkarır.
Güzellerin aşk oyunu tuhaf bir (Mevlâna)
Her kimi göz yaşım gibi gö A ltın topuz elinden düştü. San
zümde naz ite yetiştirdimse ki bütün şeref ve itibarı gitti.
sonunda saygısızlık edip yüzü (F ird tv s i)
me atıldı.
(Ş&'ir) • ma
^ . (b e r z e d e n ) = Göğüs vur
•» X
mak ( k.") birleşmek, beraber ve
"M (berz) = Ekin, müsavi olmak.
^i)*, kİ &*>'■> o'Ajy_ JtâJ JÛ^<1 jl Jji» ^
ÖU1 *0 ij fJı ^\, ^1* «f*
rfUü
Kâh onun konağı Suğdi Semer- Bir ekincinin yeni yetişmiş bir
kant [*] ile müsavi, kâh meclisi bahçesi vardı. O bahçede lâle
cennet bahçesini kınamıştır. ışık gibi parlıyordu.
(E bulftrec) (Cel&lüddin Cafer)
(ber*) = Burunduruk.
Ömrün sona erd i; hulâ bostan
ı ı î — f öye gezintisindesin, çocukluk çağı
ıSS. gitti; halâ gülistan seyrindesin.
6)J 1 ( Sa'id E şref)
t •
( b e r s ü i e ) = C eviz ile bir
takım ilâçlardan yapılan hap.
(b e r s e r b e y z a ş ik e s te n , (/ Lop tjU £jj
b e y z a d e r k t t â h ş ik e s te n )= **
(k.) Hakaret ve rüsvay etmek. ısjiy
ÎJüj ^-4^ ı/U Ruhumuzun dayağı safi şarqp-
tır. Macunlar, esrar, hap nev
inden şeyler değildir.
(N eza ri)
Dünya sahasını fitnelerden
» t
muhafaza, fitne çıkaranları t»
tahkir ve rüsvay edici. (b ü riş) = Kesiş, kesme § di
Câmi lim.
If j , a-iK'
( b e r s e r z e d e n ) == Başa
•h’-ı
vurmak ( k. ) haşa kakmak,
azarlamak. Bana onun gamından başka
yiyecek yoktur, dünyauan bana
<j3 y Oj ısı
bir dilim yetişir.
( Vehid)
<İS
Kötü sözlü düşmanın söziyle
5u havada yeni ay sulara ak
benden yüz çevirdi. Ne oldu;
sederse kızgın yağ içindeki ba
ne yapmışım! N için vazgeçti?
lık gibi kebap olur.
(Hüsrev)
CUrfi)
* •"
JLİ° ^ b e rş iy a n d a ra ) =*
° (b e rş lid e ) = Yükselmiş, âli.
Çoban değneği denilen nebat=
Mastarı berşüden.
sürh merz (ar.)
,l£ J\Aj', u*U J^.} J>
•fe’jl «jjj cr. Vı ■• • * •
( b e rş lr ln e r zin
n ih âd en )= E rk ek arslanaeyer
Mızrağının sapı balığa inmiş, koymak (k.) düşmana tamamiy-
sarayının kubbesi aya yüksel- le galebe etmek.
miş.
•v' ıj.j j Jir’j.
( FirdevMİJ
•V' Cr.jjs 't—'
•jf ^ri İî'j*
Bir hilekârdır ki erkek arslana
{JUâJ eğer koyar yani düşmana gale
be çalar, Ebu Zeyde taş çıka
Ondan sonra dağın tepesine
rır. i v ö jj,, w—ı (ba.).
yükselir, sırtına keder yükünü
(Sad i)
yüklenirdi.
(Nizam i) 0s • * •*
jjlf- j ^ k e r sah ra niha-
• r ü * ' d en )= (/ :.) Gizli bir şeyi mey
( b e rş ik e s te n ) = (k.)
dana çıkarmak.
yüz çevirmek, vazgeçmek, in
cinmek. İyi. „*lfc jl ^ Jfc' lT
Ij&s. J'j-I Cr.'
*1^ vL- j
§ Ahenk ve nağme.
Ebedî yaşama azığını mezarına
gönder, ti^ J .
(SadiJ l/Sj>
Ferhengı Ziya 20
Bütün kuşlar civciv diye ölme JUJ£>- jüiy gri J> A
J f jl Ijjlj iT
ğe başlamışlar.
(M evlâna)
• # c^00' *
Canımı armağan olarak elimde j A,Lj _/ (berkürsî nişan-
cananın huzuruna götürmüştüm;
den) = Kürsüye oturtmak (k.)
ehemmiyetsiz bir bergüzarmış,
bir kimseyi refaha kavuşturmak,
benden kabul etmedi.
işi güzel tanzim ve tertip etmek.
(Ebulm e âhi)
• / » _
( bergirayisten ) = -t. (ber giriften) *= Kaldır
Bir şeyin ağırlığını el ile tart mak, gidermek, ayırmak.
mak. ıj ^ X 1
Jjtı
° *■ » !✓ * /
ö > ) J
•£.
( ber kerden ) = Ezber
Her nekadar sebepsiz bizden
etmek, hatırda tutmak § yük
gönül bağını kaldırdınsa da
seltmek (k.) ateş yakmak, alev
gönlüm hâlâ yüzüne kavuşmayı
lendirmek.
özlüyor. w
^ /. -U^iT J-*. \ rf-- ('İmadJ
j >4i j* a 'y i ,
J,x* £ijJ tr*-*î"0
^ JkA—
Önünde bir şema yakayım de
dim ; Şerri aya hacet yok, çünkü Mademki hastadan hastalığı
mehtap: (Mehtabı andıran yü gidermeye muktedir değilsin;
zün) daha hoştur. gidip sormaktan ayağını esir-
( S a d i)
geme.
(S a d i)
JV «UJA i J4N.
ift .i j> c-*1'-
üjy' Li'*- ^
iljlai
Güz mevsiminde sevinç ve fe
rahın gıdasını yani şarabı her Himmette felek gibi yüksek,
halde kadehe dokmelidir. surette ay gibi parlak. Haşa ;
(E n v e r i ) Felek yükseklikte, ay parlaklık
§ (k.) İhtiyarlık. ta ona benzer.
( Katran)
C—‘Â-r^r.
ıS—îV j Vn '/•> ■ Cr.1 iji.jt
>\f C. j> » j c’ yt
ilim dalının hazan mevsimidir. ıts**
Bu hazanın yerinde bir bahar Mülkte onun gibi kimse olur
gerekti. mu ! Nekadar uzak I Zamanda
('İmâd)
onun gibi padişah olur mu ?
Hâşa.
(F a h ri)
( ber güziden ) — Seç
mek, beğenmek. t „
IjJji. çj+tr^ ^]k+ Ç,— ( bergi sebz ) = Çok
değersiz şey.
c . » - i t »4,j <iUj^jl
[*] av û^k '-r*k
iSjs* JL<
Kendi derecesini yükseltmek
Fakirlerin bazı defa değersiz
ve kendini bütün halktan seç
bir şeyle hatırını al.
[* ] Bu rubaiyi Nasırı, da ( Şa'ib )
iSls* ye ; j'^ , ye nisbet
ediyor. H afız divanın*' nüshalarında da § Fakirlerin para ümidiyle zen
mevcuttur. ginlere verdikleri armağan.
& -f >J>. Cr"
W 't * - ' M O;
J . (bergestan, ı/UiJ
bergestüvan) — Ata mahsus
giyim, harp zırhı. Savaş erle-, Benden yüz çevirmez başka bir
rinin giydiklerine de derler, maşuk almazsın sanırdım.
(N iza m i)
cii ^'ı Jji'j [*] jt»
Pergeşte baht = Talihi dönük.
j»r
Dünya atı kardan zırh giydiği ^ _ ■/. (berkeşlden) = Çek
için güneşin şuaı ve yıldızların mek, çıkarmak, tartmak (k.) bir
okundan kurtuldu, (ar.) j,\*ş. insanı derece derece yükselt
(K em al)
mek. Ij+u 'j. = -onun yük
seltmesidir. Bergüzîden (ba.).
(b e r_
gestttvan beresb efken • Ü JJJb O J (bergi kâzirüni)
den) = (k.) atı süslemek.
==Yabani kereviz, yabani tere-
j t x * x î > otu denilen ve ilâçlarda kulla
l —
I^ at nılan bir nebat.
^7U
• -• ^ ^
^ ( bfirkei lâcverd )
(bergi n il)= Ç iv it yap
= Lâcivert havuz (k.) gök yüzü.
rağına derler ki kadınlar kay-
nâtıp onunla kaş ve saçlarını
boyarlar. ■ T İ ' (bereki) = Berek (ba.).
✓ i ^ ✓
* ** 0
',"Aî * (berkende kadr) = ^ (ber leb kelüh
( k.) Haysiyetini kaybetmiş maliden) = Dudağa toprak
kimse.
sürmek ( k . ) hareketini başka
larından gizlemek.
t*] Yecuç Mecuç birer kabiledir kî
ikisi de ateş alevi yahut deve kuşu gibi
etrafa seğirttiklerinden bu adı almışlardır. iyili öi»- **.Xj1
2>y- j* »y ./ J-4 w—i) iHj fjv iy- Cr öj*ç-
fcjS' julU *£Li^ pp (>İ£ ,ji>l—• j*
ı/V
Gece geçince (Züleyha) her şüp Kendi vücudunu aşk çeşmesin
heyi gidermek için kan saçan de öyle yıkadı ki bütün mesa
gözünü göz yaşından temizledi. matından inci belirdi,
Gece kan içmekten dudağı ıs ( Şehidi)
lanmış yani gam ve kederden
§ intizar = berınu§ Çayır «=
dudağının hali değişmişti; bunu
merg.
gizlemeye çalıştı.
(C im i)
tj>- (bermâs) = Anlamak için
^ J (ber leng zeden) — bir şeye el sürme (ar.) ^ .
(k.) Kaçmak. Yoklama ve el sürerek anla
mak hassası (ar.) ı_*v . Mastarı
*>■ *> ı jS j X j « jS / D ı- jj (b e rm a l.
\>\p ^ ti*1*-
\>y^’ çsmo~ y o j- A zeden, bermal kerden ) ■=
(k.) Kaçmak.
Gönlün gibi sert olan bu zulüm 0^ ^
atını göğsün gibi niçin yumu- ^b e rm a j î d en ) — Kaçmak
şatınazsın. Zannederim ki sert § Yeni ve paçayı sıvayıp bir
lik ve kabalık kitabından ha işe yahut kaçmıya hazırlanmak.
tırlamadığın fasıl yoktur.
(E n verî) ©lif" 7 al
o—j
6J~-j ezber mânasına değil
dir. Enverînin son mısraı Mademki kiliseye geldin büyük
^ j\ şeklindedir diyor. da günah işle; elini kolunu sıvayıp
terkibi j.;_y .j şeklinde üzüm sık.
yazmıştır ki dudağın gibi de
mektir. § Sarnıç gibi su topla * •'
nan yer, çeşme. aU^j i ( bermah. bernla-
h e ) = Burgu (ar.) un* Türk- Onun dünya tamâiyle babasına
çemizde matkap denir, hakkâk âsi olmuş bir çocuğu vardı.
kalemi, taşçı kalemi. ( Ebaşekûr)
» . .
vJm
.( ( bernâ, bernây ) =
• •**
(b erm ü z) = Hayvan yemi Gene : ber = Yüksek, nay =
Boğaz mânasına geldiğinden
§ İntizar.
gençlik çağma erişen çocukla
[ * ] Şöyle b ir hikâye vardır : Bermek rın boğazlarında peyda olan
müslüman olduktan sonre ailesi ile Şama
tümseklik bu ismin verilmesine
gelm iş Em evî halifelerinden Abdülm elikin
oğlu Süleymanın huzuruna kabul edilmişti.
sebep olmuştur.
Halife, parmağındaki yüzük başının altında JUJ l'j. j/j/'Ji- jlj..
bir parça zehir bulunduğuna vak ıf olunca 3j \jS
sebebini sormuş; şayet b ir sıkıntıya ıf-u-
uğrarsam; o zehiri yalarım. Yerin d e (an zehr
ra bermekem ) = O zehiri yalarım, dedi Genç ve ihtiyar;fakirin hizmete
ğinden adı Bermek kalmıştır. Asrım ızın takati olmadığına hamlettiler.
pek değerli lûgatçılanndan Nizam kâlic bu (S â 'd l)
hikâyeyi naklettikten sonra lûgatçılar her
Farsça lâfzı diğer bir lafızdan alınmış te Jl 'j.i ıf/»
lâkki ettiklerinden böyle gülünç vakalar
uydurmuşlardır. H alifenin huzurunda her
halde Arapça konuşulmuştur diyorsa da bir
yabancının jııeramını kendi d iliyle -ifade Her neride, her kimde devlet
etmiş olması da mümkündür. ve yiğitlik varsa sen o kimse
ile mücadele etme; çünkü gale Hem uyanık hem bilgisiz olan
be çalamazsm. lardan daima huzuruna mek
(Sena i) tuplar geliyor.
( Natır)
Bernâk, bernâh da denir.
Fernas (ba.).
t J - jl
•l'A j ı cji
4j*\f '
-*• ( bername ) = Mektubun
Onun adaleti taravetli bir bah baş yazısı (ar.) unvan § Fihrist
çe, talii genç bir kahramandır. § Zarfın üzerine yazılan adres.
( Ebul/erec)
j-*\!
Büshakm gönlünde parlıyan muzarc= Götürürler § Nakışsız
bu ışıklar zerdenin nurunun ipek kumaş.
geçidindendir.
( Büthak)
( b e r e n d a f ) => Eğer ve
Naşiri, bir pirinçtir ki Şîrazda dizgin kayışı.
güzelliğiyle meşhurdur, ondan
J.'J S J* ^
zerde pişirirler suretinde yazı ffj. f ç-r?
yor. ö ' j j C/J) \t './.j*
tfjt*
(birinci kftbİli) — İlâç
Senin okun, arslanın göğsünden
için kullanılan rengi kırmızıya
siniri çeker; kılıcın, filin deri
çalar, biraz acı, biberden küçük
sini yüzer. Zira bundan eğer,
içi beyaz, ek yerleri ağrılarına
ondan dizgin kayışı lâzımdır.
faydalı bir tohumdur.
( Muhtarı)
§ Bağırsak.
,. • ( b e r e n c m i ş k ) — Oğul
otu yahut misk otu denilen ir * ^
nebat. ( b e r e n d e k ) ■= Sahra orta-
sınde bulunan küçük dağ ve
tepe.
(b e r e n c e n , b e r e n -
c in ) =
Bilezik. El bileziğine
konuşma dilinde (elengü) der \ (b irin d g â m ) = Sığır gözü:
ler. Papatyanın iri ve sarı nev'i.
». t
( b ü r e n d ) = İyi su verilmiş (b U r e n d e ) = Kesici, keskin
keskin kılıç=Şemşiri âbdâr. § Siniri ( (Ba) ( B ) nin
üstünüyle = Götürücü.
Jlüjj *1-—^ £--C-i-t i&î *j
•c • * •*
_ u» - j
^ ( b e r n i ş e s t e n ) = Binmek.
Aşkın dar yolu inişli yokuşlu-
dur, fakat testerenin ağzı gibi
keskindir.
(T a h ir Vahid) B ir gece büraka bindi felekten
geçti.
§ Kılıç cevheri, meneviş § bü-
rîden den muzaric = Keserler.
(B) nin üstünüyle bürden den ( b eren g ) = Çan § Kapı
kilidi § Anahtar. Doğrusu (me
d e n id ir. (Nasır!) (bern) = Kaş: ebru (muh).
^ Cjf jl » j"*
* * tür j* J. ^*ts. U J.'.
( bfirüng ) = Kazanılmış,
biriktirilmiş şey.
Ünlülerin kafası hep kin ile
dolu; yüzlerde kaşlar hep çatılı.
(biring) = Birine. (F ir d tv ti)
•/ •.
(bervar, b erv a re )=
^ ( bernu, bernun) = Evin üst katındaki etrafı pen
Bir cins ince ve nazik ipek cereli oda, çardak.
kumaş.
•• "I *
J ^ ( bervaz ) «= Oturacak yer.
(bernî) = Reçel kavanozu. Hususiyle avcıkuş tüneği.
e •• "I °
(bervaze)— Farslılar-ın gelin
(birnls) = At kestanesi.
önünde yaktıkları ateş § Ferah
s
lamak için kıra gidenlerin ar
^ (berv) = Müşteri yıldızı. kalarından götürülen yemek.
y
y** ir » yt
jji" 3 f. f * ? £S, -> 3J. (bürüt) = Bıyık.
jj* I
Boifu selvi, beli ney g ib i; ya CtjP V o* j* ^ 3*
y* 4iL.li
...I.-. /Al* \ » f Ali. jjitr
lijj-* OJ-'. lii C—IJİ‘
ıtj’y
Güneş hamel burcuna girince
I^a’z edenlerin masalı akçadır,
gece ile gündüz bir olur;
ama geçmez akça.
(F etih f)
( Nizârt )
Senin aşkın kâh yürek kâh Puta tapan ! O lâle gibi c/zare[*]
ciğerle beslendiği için iki analı tap ; on dört yaşında güzelin
kuza gibi zayıflamaz. yanağına tap; hakkı görücü
(H âkâni) gözün yoksa buzağıya değil
•" * bari güneşe tap.
(Ş a ir )
y . (berei felek) = Hamel
■İl» JİJ ^JL* ^15" JL.Jl3~i
burcu.
Xj ^J-1 ^ s.
(bere giriften) == (k .)
Taklit ile birkaç gün kâfir ve
Beceriksiz adama çıkışmak, onu
zent makalelerinde âlim oldum.
muahaze etmek. (S a d i)
» x x 4X#/
Berehman, berehmend, berhe-
berhemzeden) = Karma me de derler. Berehmen Arap
karışık etmek, altını üstüne dilinde de kullanılır ve berehme
getirmek. kelimesi berahime suretinde
r >\S j J- j \ f j fi, rj~ cemilenir. (Beharı acem) bera
^ f Tv •j' hime lafzı her halde araplaşan
Jü L Farslıların tıraşlamasıdır diyor.
isteğimin aksine dönerse feleğin ( Berehmen ) in nunu tenvine
altını üstüne getiririm, ben fe benzediği için nisbetinde nun
leğe mağlûp olacak insan de düşerek berehnıi denir
ğilim. (Okyanus)
( H a fız ) ~ıy bit
Berhem zedeni meniş (k.) iç <i>s. Jj o Ö j c---- f ijjl/j
bulantısı. >T~*-
Ey sevgili / Papaz senin güzel
yüzünü görünce zünnarı çözdü
c f j . ‘ c f j . (berehmen, berhe-
(ılât) [**] ın yüzünü tepmeledi.
m en) = Puta tapan, allaha
ortak koşan kişi, puta tapanla
rın papazlariyle ateşe tapanla (b ü reh n e) *== Çıplak.
rın bilgin ve soy sop olanlarına
[ * ] *İzar=kulak yumuşağına doğru be
da denir. yaz olan yerler.
Uit
.V (b e zm a y n n ) — Bermayun
( b U zğe ) = Ağaç budadıkları (ba.).
orak şeklindeki küçük bıçkı •
(ar.) j»ı»;
( bUzmeze ) «= Keler. Bu
kelimenin mânası mezendeibüz
(bflzek) = Su kuzgunu. = Keçi emicidir. Keler keçinin
memesini emer ve zehri keçiye
JVÜ Vjj j\ kmiî sjf
il> i y i j\ ıj-Uİ-
geçermiş «= (ar.)
f
(büzîşe) — öğütülmüş su Ne bez ipekli kumaşa benzer,
sam, tahin § Susam posasına ne bejen t nar çiçeği ile bir
da denir. renkte olur.
(F tr d tv ti)
9 •"
i 'V
(b&jhan) — İmrenme.
‘V j ; (bttjmeje)-= Büzmeze (ba.).
«5j;e 'jw -^ A - j* >-iJj
il»*» IjV cril»V.
( bejen ) »=^ Kuyu ve havuz ı/'jy.
dibindeki kara balçık =- Lecen Gece, senin kıvırcık zülfünü
= Lejen. Doğrusu lejen olmalı kıskanır; ay, yüzünün parıltı
(Reşîdt) sına imrenir.
( Bthrdm t)
• > •l'
ıS*- (btts) = Kebap şişi=Tabzen • ( b e s a n ) = Gibi: kelimenin
= Sıh (ar.) iyi- § öpm e mânası* sonuna teşbih edatı olarak ge
na gelen büs (muh.) tirilen ( san ) evveline muzaf
olarak bu şekilde gelebilir.
1
> f U j,’jl 'lU.
^ (b e s â ) = Nice, pek çok. Tekit sJ" U Jl‘ j,"
için tekrarlanır. r<y
jjtJj j*. X+ ^T'^UüoL.l Yusuf un uğrağında (Züleyha)
jj uV>r S<. ty> sazdan bir ev yaptı ve onun
<ylti içine saz kalem içindeki tel
Kûz harman eken nice köylü o gibi yerleşti.
(M akim )
kadar harmandan bir arpa mah
sul almaz.
( N işam l)
* • (b e s a v e n d ) = Şiirin kafi
yesi. Doğrusu pesavend olmalı.
X
* l' (Naşırt)
C. • (b e*afc) =» Bozukluk, fesat.
J *Ç
^l—
| j ^1* . . (b e sb a s ) — Boş ve mânâ
sız lef.
.1 .
" -•* *
Sel dağdan hızlı geldi. Tepe ve
köprünün zaptı, raptı bozuldu. J Zeban)-=(/:.) Söz
K söyliyemiyen kişi.
-I*—i* ü j*- i ) !';
^ • (bestu) = Toprak kavanoz,
*1— j î JT
küp § Yayık Muarrebi bestu- vfU
ka.
Benim şikâyet dilim , kan saçan
gözümdür. D ili bağlı yani söy
5 (bestü güşad) = Bağ liyemiyen çocuk gibi ağlama be
layıp çözme (k.) karışık bir işi nim dilmacımdır.
düzeltme (ar.) hallü akt. (Sa'ib)
4 m* > • *' ®^
J9" o^- (bescttste,
(bistuh) — Beceriksiz, bık
b esh n v a s te ) = (k.) Sevgili,
kın.
mâşuk. istenilen ve temenni
edilen şey mânasına da gelir
(beste) = Ester abad ve Gür- (Naşiri).
• T de durmak, zeman geçirmek,
1-1"4'“'^ (besfi^an reslden) muvafakat etmek.
—» Sözün derinliğine varmak. j t —J3y »Jıj ılı.n’j L*">
Jij'cCı -—-j*- -H» Jİ >/. _rW t r i ' l
4fOf-
j ^*-i ^iv o*-
JJ-i Dünya gönül aldatıcı ve alıcı
Sözün derinliğine varan bir bir kadındır, fakat kimse ile
arkadaşla konuşmak ne kadar evlilik paktında durmaz.
(S a d i)
hoştur ki sözü söylemeden ne
demek istediğini anlar. iJ. r~\ ’j V*- ı>.' SK
(İa m irî) •/.rt Cr.J^
t/lfei
• >
Şapur bu sözleri bitirince süt
(bttsd) = Güllük, hoş kokulu tedariki düşüncesini Şirinin
ve tatlı meyve yetiştiren bah kalbinden çıkardı.
çe — (Büst) ^ .§M erca n . Bazı (N iş itn i)
JkiU
i l ! -A 1 A
• (besdek) = Koç boynuzu: jBen senin gamında ömrümü
iklilülmelık denilen nebat. sona erdiririm. Fakat sensiz bir
zaman geçireceğime inanma.
ijjU J (H a f if )
• (besedk) — Biçilmiş buğ
day ve arpa demeti.
jX »l ^ beseripa âmeden )
U ı ,1 )
-= (£.) Hastalıktan kalkmak.
-r *T (b ls ra k ) = Kuvvetli, genç
deve. Bîsrâk (ba.).
ji ^ i ^ beseritaziyane
6 9y » ^
•itaden )= (k .) Bir şeyi kavga
(beser b ü rd e n )= Sonu etmeden kolaylıkla ele geçir
na iriştirmek, bitirmek, sözün mek.
Ömrün surete tapınışla sona
y*"*- (b e s e r i r iş t e r e f- erdi, bir müddttçik suret düşün
te n ) = (k.) Söz arasında baş cesinden kurtulmadın.
ka lafa geçip bitirdikten sonra (Câml)
öncekine dönmek.
jlJLI 4İ£ıj îf) 1li ./-?} (beser kerden) = (£ )
0^*4j i j ^ Sona erdirmek.
i 'V
*/ O '» ^ ✓ * /- '/'*
GönülIgönül/ sözün başına dön 4JI—
# f
asman ve risman darbı mese
*** ^ •* + m •
(beser keşiden piyale, ber-
lin i dinle.
(Mavlâna) ser keşideni piyale ) — (k )
Kadehin içindekini bir defada
Asmanörisman (ba.).
sonuna kadar içmek.
• y+ • / • ^ '' ^
s~>. (b e se ri züif
h a rfz e d e n ) «= Zülfün ucuyla (besre) = Basra şehri: mü
söz söylemek (£.) naz ve eda teaddit yollardan Arap ve A ce
ile söylemek. min uğrağı olduğundan (Besrah)
(muh.) Besre denilmiştir. Basra
'-tij j—i '.A* •k*T köfeki taş mânasınadır. Orada
bu taş çok olduğundan Basra
Bize ne vakite kadar naz ve denilmiştir, diyenler de vardır.
eda ile söz söyliyeceksin.
(Ş a ir )
* ( beseğde ) Hazır ve mü
jCî-> ıj^*- J?\ »-*Jj
heyya § Mastarı beseğdîden
\ £ _ X '-C't’V
= Hazır ve müheyya olmak.
o ^
Nazlanarak söz söylersen güce
gitmez, güce giden alın buruşuğu • (besek) = Besdek (b) nin
yani dargınlık çehresiyle söyle tutariyle biçilmiş, buğday ve
diğin sözdür. arpa demeti § Esneme.
( R . f l ')
Vy >
• > ^ ** * s
• (büstlk) = Iğirmek için ip
(b e s e r 9 ild en ) = (k.) gibi uzatılan pamuk.
Sona ermek.
i— ^ /*!
«V-/ OjVI ) (/) (b e sk e le )= Kapı sürgüsü,
l*V mandal (ar.) mendel.
(beski) = A d ı geçen bes ile
tiJiju*-
( m') den mürekkep olup çok
luk mânasını ifade eder. Türk* Mübarek olsun, ey şiiri inkâr
çemizde o kadar ki ile terceme eden cevap ver! Kuranın başın-
olunur. daolan şey niçin vezinlidir.
( ' Abdiilgant)
jiu f ji jSI* ■<->_ j i - ji
ı/TlS (/iti
»$ ı Cjj-—"îj jl*L—
(besle) = Burçak. (l->jjT rfjl Jtij i. » öj?
ı/V
y jj e)*****İ
Eğer dinlersen bu sana yetişir,
diken ekersen gül biçmezsin.
(,S a d i)
Yarı boğazı kesilmiş kuş gibi
senin tuzağında kalmışım; ya . i ç * :
öldür, ya tane ver, yahut elin • (b e s e n g ) = K o ç boynuzu
den salıver. denilen nebat = Besdek.
İŞ ani)
- >-
Sabırlı, mütehammil kimse. (b e su te ) — Zülf.
- .
* - • (b is m ilg â h ) = Kanara,
(b isn d en ) =■= Ellemek, el
mezbaha. sürmek=Bibsüden (ba.).
^ I jJ ** "f —* <
>
13-- ıy ..-!
a i j - J (j>jsg <j e j_ £ | sürmüş, sürül-
Jj-*1 ^
müş, ezmiş, ezilmiş = Sude
O sarhoş değilim ki mecliste (ba.) § Delinmiş=Bisüfte mâ -
daima raksedeyim, kanaraya nasına da gelir.
gelir kendi isteğimce raksede-
rim : canun yolunda çırpınarak • İ > *ı > f
( bU sQ r b ü s a , ) _
canımı feda ederim.
(M olla Nuşreti) Beddua. İlene. Mastarı büsür-
den, büsûllden.
° \* ' ✓
• (besnâs) = Hakkın vücu
dunu inkâr eden dehrîlerin (b e s i) = Çok.
reîsi. f*. V j ' iP*>j
« / ^ •U' f^ V
" l (bicenc) = İnsanın yüzünde
susam tanesi gibi görülen be Halktan çok incinir isem de
nekler, sis. Çiğit (ar.) kelef kimsenin benden incindiğini
tartmaktan emir. istemem.
(N iza m i)
(besend, besende)
= Kâfi, yetişir. -A r “! (b is y a r ) = Çok.
Ferhengi Ziya
Gitmek maksadıyla hazırlandı
ıf jt b j wiUJ &>x9 *> <*' • * * jU-**
ğım zaman o gümüş göğüslü
(fa .-
sevgili gözümden kan açtı: bana
Lâtif ve dilber insanlar çok kan ağlatttı.
gördüm fakat bu letafet ve dil- (Mes'ad S a d )
berlikte değil.
jk~ »lj £-~>ı ç3Jf' fU jU-
(S a d i)
ıT-r»
( b lş ) = Bidheş (muh.) ona
yahut onu ver. Beü mânasına- Rusların başbuğu henüz boyun
dır. Bişbigû =■= Beübigû = ona eğerek onun üzengisine eliyle
söyle (Camic)
iyice sarılmamıştır.
(Ferrühİ)
(b e ş a r) = Saçı (ar.) nişar. § Gümüş ve altın kakmalı şey
JjJftr ■vV § Yorgun mânasına da gelir.
jlij
* \ '*f
~
' T~‘ • (b iiş a s b ) = Uyku, rüya,
Paşam / Senin her nükten gü
büşasb da derler.
müş ve altın hâzinesinden kıy
metlidir. La’l ve inci şenin inci ^ -1 1 ^ 3 JLİJ V j - i j l - U ,> 1 y ?
M ’V
Her bir zayıf, vücut bukağısın- ‘- v , . (b eşp u l) -= Dağınık, pera
kende ve dağılmak mânasına
[ * ] Saçı : bir kimsenin üzerine yakut gelen beşpüliden den emir.
gelinlerin başına saçılan, serpilen attın ve
para. (R eşidi) bu beyitteki beşarm doğrusu
o**" ' c * • '* *
belki nişardır diyor. Fakat (m iyarı cem ali) ( b e şta le m , beş-
de de beşar şeklindedir. ta m ) = Tufeyli, dalkavuk.
» |<
( beşter ) -= Hazreti Mîkâîl (bişhuver)=Su ve yemek
•fn § Bulut. artığı. Aslı bîş huver dir.
3 IU»
j \
j
• (bişahşem) = Kay
ma ve Tolu, kar § Kapı perdesi §
tekerlenme. Başed ki (muh.) (Burhan).
Y jlK Ü i
• (bSşk) = Kıvırcık saç, zülf -J (b iş k e lîd e n ) = Tırnak
kâhkül. yahut bıçak ucu ile tırmalamak,
çizmek, yırtmak, diken ve ok
ucu ile yırtılmak, delinmek.
i_j-i ju*t l* jl J^>W
Ju&ti j} iSSJ J? 08^. \
J j& İL J
b e şk â ri ) — Ekin ve jp a
(b e şk e m ) — Yazlık kö$k,
ziraat. divanhane = ^ (ba.).
fj'- i>'*- ı>0- O)?
i*jV 'S o'
-V--
9 "" P O
As a ^ biçjjjjjfg ) _ Çjçek — ; r -\
• (b iş le n g ) = Hindistanda
Şükûfe, üşkûfe. Şükûfe (ba.).
bir kale.
«j^îCiı p\S!it.'
j j£ lJ JA -C )J
j^»1 i^ ^ jj < ji
jl_y_-3 j
lT>
Gülistanın çiçek açtığı zaman
5 ır zaman Bişleng kalesinin
da askeri zabülüstandan çıkar
kapı ve dıvarını süvari atları-
dı.
ntn tırnağı altında ezip parça-
(F ird evsl)
lıyan. (Mahmudi Gaznevî)
§ Kusu «=• Kay. (F e rrü h i)
•^ . -
j Jk *—i n J (b , 5kûl)
U
= Becerikli, çe (b e ş lid e n ) = Yapışmak,
vik, kuvvetli, uyanık, işe düşkün sarılmak, asılmak. Beşel (ba.) bu
kimse. Bu mânalara gelen (biş- kelime (Neşlîden) maddesinde
köliden) den snlir. de yazıldığı için ikisinden biri
ırV Jj&Jj j'ju j'G*-. nin ötekinden bozulmuş olması
J JL—ı mümkündür.
Her husasta uyanık ve çevik ol.
. (E ı t di) (*'“• ( b e ş e m ) = Hüzünlü, yaslı,
§ Rastık. § Güç hazmolan yemek.
o <+
* * bl
Kendine gel de müsterih ol, . (b a jız e r ) = (k.) Güneş.
kendini topla, perişan olarak ü!İ*r" j*. J^jj* Jj y-)'j
ölme. ö~\ kJ\s
( A tfa r) f Uâi
Güneş cıvaya benziyen denizin
(biçin) = Gerek vacip, ge lâtif suyuna daldı. Onun kı
rek mümkün olsun. Mutlak zat mıldanmasından suyun yüzün
mânasınadır. de hesapsız kabarcık belirdi.
(N ifâ m )
• } *
ö f's * 3* ö f JV \j
J - ^ . (beşyun) = Semiz.
jji- •Cif' Ja; f öll»P ö'jj
KİİJ ’l l l j
J -. (b e ğ y â z ) = Müjde - müjde =
Bermegaz §Beğyazi=müjdelik.
İddiacıları öyle utandırırım ki
burunlarından ter damlar.
INizârtJ ^ e f |,e f t e r i) - Çulha
tarağı.
S* j ( b e ğ a l ze d e n ) = (k.) -CT ^ ljJlaİ
^ wJ J «L V* 0 ^ .
Bu azamet ve haşmet ve bu
r**. ^ baş ve sakal ile beni Senâî
değil (Bü A li Simcur) sanırsın.
Menekşe ırmak kenarında, ateş ( Senâi)
Olj
f* ! ( befm ) = K eder ve sıkıntı. >S^
k
jLl~
(F) nin üstünü iie de doğrudar.
a Bu ters taliimden hiçbir emeli
me kavuşamadım. Onu çok
(.befenç ) == Bir nevi yılan. denedim. Bir işe yaramadı.
İnsana zarar vermiyen yılan. (Selmân)
o
• . 1 •^ ( bekbeke ) = Ayranla
^ J • ( bekâr âm eden) «= karışık yağ § Ara bozan, müf-
İşe yaramak. sit.
,‘Uû JJU
JU>1 C-—i jl j
(begter) = Bir nevi zırh.
c' lT «Jj J Mademki varlık yakasında ba
ka yoktur, onun eteğinden ümit
elini kes.
Başına altından bir tolga, sır ( Şah Tahir)
tına çelikten bir zırh giymiş.
( Ebaşekûr) o i x ; (b . ^ m a l ) = p tk s ir a e t.
• ( bükse ) = Et parçası: :
“f. ^ -r'“ (bikrani behişt) Büksiste muhaffefi otması müm
(*.) Huriler. kündür.
m
<Z
ç • (bekem) =
i£ jj :X ( bikri pûşide Kırmızı boya ağa
rûy) = (k.) Henüz küpünün cı. Arapçalaştırılmışı bakam
ağzı açılmayıp içilmiye başla dır. Dilimizde de bakam deriz.
nılmayan şarap.
3J
JcjC >
• (b e g e n d ) — Y u v a — Aşıyan.
‘ (bekûk b e k û l)*
Am aç, ok nişanesi, (ar.) hedef
( begeng, § Şarap kabı.
b e g n e g ) — Peleng1 ve endek jj,’i jl—^
vezinlerinde kuyruğu kesik jV.y ıfJ'-ü jy-
hayvan. lja=e_t
^ (b 0 1 )= Ç o k : Bülheves=heves
ve isteği çok kimse. Bu keli
(b ü k ü lü k )= Kaba, yakı me müfret olarak kullanılma
şıksız, irfansız. Tarümar gibi mıştır.
etbac [*] kabılindendir.
• ( b e g e h ) — .uff (ba.).
B ir hevesine düşkün kişi bir yol
başında ayın on dördü gibi bir
SJT (b e g e h h îz î güzel gördü.
k e rd e n ) Acele kalkmak, geç (Cam )
kalmamak.
Bazı lügatlerde Bülhevesin
doğrusu (j-^ ij^ B ü lh e v es ) dir.
’-r >mc Arapça muhaverede bir şeye
J . (b ek h n ceta n ) = Ke
sarılıp ondan ayrılmıyan mâ
mer, semer, kabir gibi örgüçlü
nasına künye kabilindendir
şeyler = herpüşte.
demişler ve sahip mânasına
gelen (bu) (muh.) (bü) ile (el)
(b ik y a s a ) = Hayvan yükü harfi tarifinden mürekkep san
üstüne konulan küçük yük. mışlarsa da Farsçada (bülhe-
Konuşma dilinde (serbari) der ves) in ( bülğâk ), ( bülkâme ),
ler. ( bülkenecek ) gibi benzerleri
olup künye âdeti mevcut olma
dığından bu mütalâa doğru
i(b e l) = ökçe. değildir. Heves kelimesinin ci
hangiri ve burhanda (hos) su
retinde görülmesi Farslıların
(b il)— Bihil= bırak (muh.) blhil Arapça (heves) i (hos) şeklinde
(ba.). Farscalaştırdıkları zannını ve
i- jj rir. Yahut Arapçasiyle Farsça-
sının harfları bir, okunuş bi
çimleri ayrı demektir.
[* ] Etba birlikte getirilen iki kelime
Vr* C**/; -V o ')1 }Ks.
dir ki İkincinin mânası yoktur. K itap, mitap, fi»
kalem, malem gibi.
Gümüşe benziyen gögsü o göm dûr ) = İlâçlardan Enkradya
leğin yırtmacından gösterme, denilen ağacın meyvası, yahut
olmaya ki bir hevesine düşkün, kendisi (ar.) (habbülfehm) ge
çiğ bir arzuya düşe. lin ve kadın tuvaleti ve süsü,
( Sa’ib ) nazarlık. Def’i belâ için verilen
§ Ahmak. sadakaya da denir.
r-3 csrJ (k v>* ✓ /-
İL L
(belhec) = Kalye taşı. ( b ilis k ) = Bir ucu yassı
demir şiştir ki onunla fırından
o* ' • • * ekmek çıkarırlar: taşralılar bu
• (belhem, belheman) na soğlu derlermiş. Kebap şişi
= Sapan: Taş fırlatıp attıkları manasına da gelir. = Bülüsk,
ipli torba ki ipekten ve yün bülüşk. (Cihangiri) Bunu ateş
den örülüp iki tarafı ipli olur. karıştırdıkları ve fırına yapış
Ekseriya çobanlar, oyuncular, mış yanmış ekmek kırıntılarını
ekinciler onunla taş atarlar, kazıdıkları ucu yassı şiş ki
j-ü j ^ ji t kâh fırın üzerine koyup bür-
'j<*j j v yan asarlar sure tinde tarif
ediyor.
Onun çobanları değerli olduk
larından güneş ve ayı taş gibi ijlM
sapana koyup atarlar. • (b u lğ â k ) -- Kavga, karga
( Müeyyed ) şalık.
c-JÎj' V 6 <✓* Bu dünyada bilgi ve yapmayı
^}Ulj 0^4*-j 3<"-*->• ^ birleştirmek suretiyle ün almalı.
tff. ı>.' (N a tır )
* '* V
büljfude) ^ • (bülğunder)*= Çok üzerine
= Bir yere toplanmış, birbiri düşen ve ısrar eden mânasına-
üstüne konulmuş. dır, çünkü ) üstüne düşücü,
ısrar edici mânasmadır. Vücut
s»
besliyen semiz mânasına da
(belgede) ■= Kokmuş, zayi gelir (Reşîdî) [*]
olmuş şeyler, hususiyle yumur
ta. Meselâ tavuk yumurtayı
* • ( belğunde ) = Ferhunde,
zayi etti. Civciv çıkaramadı.
yahut Şermende vezninde bir
Yerinde ij ^ fy) deni
top kumaş, bir denk yük §
lir.
Donmuş kan gibi katılaşan her
t* * şey.
(bttlguşte) = Kuş tuzağı:
tpin bir ucunu halka halka edip
\iıy
ilmeklerler, öteki ucunu hal
kaların içinden geçirirler, bir Yol yürüyüp meşakkat çekmeli,
kiseyi ve topu yahut dengi
biçimdeki ip çekilince halkalar
açm alı: ihsan etmeli.
kavuşur. ( S ü ttn l)
*> y * y* t Reşidî bu mânaya (.j/ji:) dır
(bülğund, bülğunde diyor = <*•,,)
= bttlj[od, bülğude jj, (ba.).
V 8 Aliı Ûj i Ö t
. (bfilgttncek) = Gülünç
şey (ar.) ( < ^ ı )
Bir evden kadın sesi yükselirse
o eve saadet kapısını kapa.
&
(belki) = Belki, hattâ. (S a d i)
«*®*
Ü '
(b ü lh e v e s ] = Bül (ba.). • (b e m e n g ) = Keder, gönül
darlığı.
o *
<*■ ( b e l i ) — Evet mânasına, ari
gibi tasdik edatıdır. ^ ( b en ) *= Bağ, ekin, harman.
Ekin bekçisine bcnvatr denir.
§ Çitlenbik. Benba = çillenbik
Jt'iij Jl*- Ji
yemeği.
tSr-
.>
Vakİim perişandır sevgilinin
kâhkülü biliyor; evet perişanın (b ön ) = Kök, dip, temel, son
halini perişan iyi bilir: § Ağaç özdeği. Gülbün, narbün
( Şevket ) bünigül, büninardan çevrilerek
gül ağacı, gül dibi; nar ağacı, yanlar elbiseyi dokuyorlarsa da
nar dibi mânasına geldiği gibi ipliği görülmiyor.
( Mevlâna )
gülün çokluğundan kinaye ola
rak Türkçe tabirimizce gül § Yazıcı, yüksek yazıcı.
ocağı mânasını da ifade eder. o^*. ^ of
£U. >r pSol jl
Ju J.UİT
'f t
jsf" Hii-j îisK Jr” . (bttnâgûş) = Kulak tozu.
c— iSy-> Cı*
ır/'t.. i>îj
Her tüyümün dibinden kalbimin JL.
kanı kaynarsa şaşacak ne var.
Benim gözümde o gül renkli
Sel toplanınca divan harap
yanak cennet, o beyaz kulak
eder.
tozu süt ırmağıdır.
( Yeğma)
(Ş a 'ib)
.•
. ( benamized ) *= Benamî- .. (bincigk) = Serçe kuşu.
A kıl nefis üzerinde demir ki
(£T
» . ( b a n ç e ) =— Yapılara ve alıp littir.
(Mevlâna)
satanlarla, bir işle uğraşanlara
salınan vergi. Buradaki bendi zincir mânasına
almak ta mümkündür. § Aldat
ma, hile, hususiyle güreşçilerin
• (b e n d ) ■= Bu kelimenin mâna
hile ve oyunu.
sını lügat sahipleri yirmiye ka
dar çıkarmışlarsa da, çoğunun
bağ mânasından alındığı getir
diğimiz misallerden bellidir. Bütün masal, afsun ve hiledir.
İki azâ arasındaki ek yeri, bo YŞebiıieri/
ğum, (ar.) mefsal. § Kaygı, keder.
wJir
jıj j;j f JU-> \j>
T " • *
wiTU
*. t
Bu sözü gerdanlık gibi boynuna
( bend rujj ) = Ekinleri
tak. sulamak maksadıyla suyu ka
*r tf ‘ ' y bartmak için önüne çörçöp,
* . ‘ . (bündâd, bünlâd) = toprak ve çamurdan çekilen
Temel ve esas. set. Reşidî diyorki bu iki keli
medir. 4Cihangiri bir kelime
. .1 tf
sanmış, doğrusu x.) bendi
(bttndar) = Ev bark sahibi,
verğ' dir. Çünkü verg su önü
zengin ve kibirli kimse. (Naşırî)
ne yapılan settir. Bendin verga
tüccarın kondukları han mâna
izafeti ammın hassa izafeti ka-
sına da yazmıştır: Bünedar bilindendir.
(muh.) büne (ba.).
* «»
+• I »%. \/• (i
»V ti.
jljc- (f T* f, (jw J j u j ^ bendi zeban daş-
d *- ten) = (k.) Dilini tutmak, sözü
saklamak.
Başbuğun başını kuyunun di
binde bil, zengin ve azametli- J-L- {r~y ifi*
nin vücudunu dar ağacının
başında gör. ntfV
(Sena* i)
Dün gece zambak çiçeği gülis
. ' t-
tanda bülbüle hitaben: D ilin i
Jî l* ^ ( b e n d i e m ir ) = Şîraz tutmıyan âşık değildir; diyordu.
civarında bir su bendi. (K â tib i)
* . }tf
(bündüht) = Çehre, yüz. f U a - (bendeÇt bendek)
= Atılmış pamuk yumağı —
. 't '
(.Xct)
(bender) = Ticaret yeri ve
0 .\ •
kafile uğrağı ki ekseriya deniz m A
.ve r
(benefşe gân, ^ ; (bingân) «= Ekinciler ara
benefşe gûn tarem, benef sında su paylaşmak için kulla
şe gûn mehd ) = Menekşe nılan ölçek. Pingân (ba.) §Tas
renkli, menekşe renkli dam, ve kâse gibi kaplar.
Oğul! sen rahat uykudasın,
«i-'—*j' i)b’i*!f Felek, başında gece gündüz
s* t"
ninni söylüyor. Eğer hayatını
tnci ile dolu deryaya yahut eşek gibi uykuya ve yemeğe
şişe zarf yani' fanos içinde verirsen, eşek için çamur nasıl
binlerce şem'aya benziyen bu zahmet verirse, hayat ruhuna
kubbe nedir? öule ağırlık verir.
(N a şir) (N a ş ir )
Muarrebi fincan.
• ( b in g e r e ) = İğe sarılmış
* ı£ l‘ olan iplik.
• • (b ü n gâh ) = Para ve eşya
konulan yer, eşya mahzeni, ev:
bünegâh (muh.) büne (ba.).
(b ü n g e ş te n ) = Çiğneme
fS .X * l/.jl den yutmak. Şimdi ( bel’îden )
ly l - J Jp. iyi- |»jt X ' kullanılır. (Ni?âm)
uTît
:] C .
(b ü n g e re ) == Ninni.
1 1 - ;
, (b e n ik û h i) = Dağ me
i) t-** -r*J* «f1 ****" s
cJJL* nevişi denilen tatlı çitlembik.
.A j* jjJ-j v 'ji J>’ X
•S- i t 1- j - J . jfc J t » J> iA f j ;
(bttn geh) = Büngâh (muft.)
büngâh (ba) okunmaz (H ) ile
A0J
sesin uzun uzadıya çekilmesi. (bü n e)=E v eşyası ve ağırlığı.
o t t* ^^ { 3 s . ö L - '.r * . l>" < S j T * * - lf*
j-\i
*^>yd. tr1^ j'-* *-**-•
Eğer adının kötü çıkmasından
korkarsan, fena arkadaşa te
Sen o sarayın başına yakışır
melli bağlanma.
sın ki örtüsü faziletten, temeli
(N aşir )
bilgidendir.
(Bedı )
Bünlâdın aslı (bünilâd >Vj.) dır. ^*1 (bene) =* İnce urgan. (Bürhan)
• t,
■**. i ( *-*■'. ( benü, benâh, ^ ( bUne besten ) = Göç
benve) = Yığın, küme. etmek.
•|
^ y . (b e n v a n ) = Bağcı, ekin ve * u #
- . (b & n yad )= A sıl, esas, temel.
harman bekçisi, (muh.) ü*. =
jl JL.
Benven dir. (B) nin ötresiyle
hazine ve mal bekçisi. l’İy
V * i* Yıldızlar çok, güneş bir tane
• L - j- ‘ (bünû siyah , bü- ise de güneşin yanında onların
n ü m a ş) == Maş denilen bir aslı ehemmiyetsizdir.
nevi böğrülce. Reşidi, yeşil kıs (Mevl&na)
mı, diyor.
‘ * I l>
. > lf ( bünyad efken.
(bttnü siirh) =Mercimek. den) — Bina kurmak.
1 jJt j*1 ja't
l£j£> A»- ^ i* ıi y. y j . ısy"
3j~*~ Ijl
ıi j i j y •=—s*-V3 *5**
Bu kötü binayı kendin kurdun Uy
kendi suçunu benim üstümemi
(Güzel koku satanların çarşısın
atıyorsun.
(Hüsrev) dan geçerken ıtır kokusundan
bayılan tabağı ayıltmağa gelen
* * î O i y • ^ * * *? • 't f/» /
iri yarı kardeşi) kendi kendine
j; i U < > U l j; ^b ü n _
onun beyninde ve damarında
yad berefkenden, beren- kat kat köpek pisliği kokusu
dahten) = (k.) Harap etmek, vardır. Ve o rızk ele geçirmek
yıkmak. İÇİ*1 g&eye kadar beline çıkan
pislik içinde tabaklığa boğul
*• '\ ■ * * ' * ı t} muştur, dedi.
^ "y , ^ 5 - . (biinyâd beryeh ( Mevlûna)
nihaden) = Buz üstüne temel
koymak, (k ) temeli gevşek 0» j> \Ss-^* X k**-
olup devam ve sebat etmemek.
ı/W
.t
Her fende, kısaca bir bilgi
( bfinlçe )=E snaf vergisi= elde et, her güllükten hoş ko
Bünçe, (ba.). kulu bir gül al.
(C d m i)
«
*l’-'
l| ı ft)
. (büzar) = Yemeklere konu Alçaklardan cömertlerin kere
lan baharlar. Arapçada (ebzar) mini nasıl umarsın. A k ıl bilir
biber, kimyon ve tarçın gibi ki boza şarabın yerini tutmaz.
(Ibn i Yemin)
baharlara denildiğinden buzâr,
buy ebzar dan kısaltma gibi _ !
görünür. Bu gibi kızdırıcı ba (büz!) = Gemi.
harlara Farsça (germ datü) ve
yemeğe güzel koku verdiği için
-— f b J zyj' *0
(büy efza) denir. (Efzar) da bu
mânaya gelir ki ( Ebzar ) dan
Farsçalaştırılmış olmalıdır. Ef Herkim onun dergâhına sığı
zar (ba.). nırsa sıkıntılardan kurtuldu.
Gemide oturan deniz dalgasın-• Buse lâfzı daden, giriften, hor-
dan emindir. den, nihaden,efkenden mastar-
( ’A m id ) lariyle terekküp eder. Birincisi
Arapçalaştırılmışı >.) dir. öpücük vermek, ötekiler öpmek
demektir.
(
bnz
l
dan
)= Tilki hayası *>X J ı! ^
c r ij* - «T—..»»
irs. ’j u r ^ vil
^ -? ( büstân efrüz ) =
Horoz ibiği denilen kırmızı çi
Z?/r imparator ki, felek kendi çek = bûstan efrüz.
haşmetini gözetmek için edebe
riayetle onun dergâhının top
rağını öper.
(Fahri)
GöÂ: yüzünde eleğim sağma
(■•ki
çizgisini görmedinse fesliğehle
J’A’
6j-^- birlikte biten horoz ibiğine bak.
(Ezrekî)
Dudağmdan bir buse alıncaya
1 • j
kadar çok zahmet çektim.
Ç U n fa rİ) (büstân plra) = Bah-
çıvan:bahçenin içinden kazelle-
rini, fazlalarını atarak süsliyen ^ •?, (beviş) = Allahın takdiri ve
demektir. bir şeyi icadından levvel oran
jL <Zmi** lamaktır.
£t t/—J
U-Âj
J’j’. JA'* w.»-l- ûV
i/jj */■jj c“ i^.
O güzel yüze tuvaletçi sanatı
yakışmaz. Cennet bahçesinin Cenabı Hak ezelde her şeyi
bahçıvanın çalışmasına ne ih nasıl tertip etti ise feleğin ha
tiyacı var. reketi ona göredir.
( Yeğmâ) 'F ird tv s ı)
o
Kıyamet günü suçlu nasıl tit
(b ü v e m ) = Buden = olmak- rerse, yer, baştan aşağıya kadar
dan müzari mütekellim sigası- depremden öyle titriyordu.
dır. Olurum demektir. t Behrami)
r /
> j —j>. y . f y. • J/ '
t * * '*
(b îlv e )= M e y v a verniyen ağaç
§ Yumuşak ve ağırbaşlı adam, ‘ ^ - y . (büyâ, buyan) — iyi
kokan şey.
. j . ’
iSZzjf <>/ U it
( buhman ) = Döl yatağı
iS
(ar.) rahim § = Bihman (ba.).
ö*>5
» f
(büy) -= Koku, bu (ba.). İyi kokulu şarabı yaklaştır;
zira susan bülbül ötmeye baş
JUVl* ^ Lftl ıjlj) ladı. Bülbül sesiyle bahçede
J.Î tsji J j jx£İ- f \
hoş kokulu şarap iç.
( K a tta n )
Azamin zerreleri sevginle öyle Fena kokana da denir.
dolmuş ki eğer hançerlesen ka
nımdan sevgi kokusu gelir.
(Ş a ir ) ^ ^ (büyefza, büy-
e fz a r )= Biber, tarçın, kimyon
§ Umma, istek'§ Pay ve nasip
gibi baharlar. Büzar (ba.).
§ Huy ve tabiat § Büyiden =
Koklamaktan emir. • •: . *
^y ^ 6A** ^ ( büyanek ) = Maydanos
<S^ t» Jl*-3jl JJ—i X (Hilmi, Nimet).
1 ır
(_/>*■->V (behâri hoş) = Pastır
JİJLİ-
jOsİlj.1
ö i — *
tM c jij* 3S- f . F j
ı>*~ (C151 J .
c r * K. j i t i ( bihlşt geng ) =
ı*V
Efrasyabın payitaht yaptığı şe
Bana akıl takviminden saadet hir. Dahhakin Babilde yaptır
bağışla, beni söz mülküne mu dığı bir kale.
zaffer et.
{C âm i) *
S O S (b lh lş ti) = Cennete mensup,
cennetlik.
(behre) = Behr (ba.).
oy *t>+
(behrebud) = Bir şeyin
varlığına vasıta olan sebep. Ey güzel! Cennet bulutu çeme
(Nasırî)
I ne, bahara mahsus elbiseyi giy
O . dirdi.
Jır. (behzâd) = Cemşidin evlât ( D akilçi)
>>
T (b e h m e n y â r) = Ebu Ali (b iih û r )= G ö z § Bakmak ve
Sînanm talebesinden bir hakîm. nazar § Nühür (ba.).
ı f jU ' i i J * \ ıil«V ■'T
3 \ d.
(bihî)•= Ayva = (bih).
(X
j (İ j u»; IİJ ^
tj-Z+y- £j*- j*# Taliin yoksa niçin feryat edi
J ı ~ r rp~ yorsun; çocuğun talihsizliği ba
basının kusurundan değildir.
Sanki ayva benim gibi ayrılık
(K elim )
kaygısından sarardı da İshak
kuşu gibi kendini daldan astı.
(H a k im i K isa i)
c-. (b e y â ), = Dolu pür§ Kapı
(Bürhan)
Sonundaki (y) nisbet, masdari-
yet,hitap edatı olarak iyi
olan şey, iyilik ve afiyet; iyisin C-
-. (b iy â ) = Gel: ameden = gel-
mânalannadır. . mek mastarından emir.
•- ..
J “Ş : ( b e h l d e n ) = Basm ak. ■>J ıS öV !>*s. jf.j
• /
‘-Çc (b ih ln , b ih în e ) = En Gör ü ll gel bak, sevgili geliyor,
iyi, seçkin, güzide = yaralı canı götürmeye geliyor.
(D ehlevî)
>y. 0' î>l<j
jl-Uİ. jjf"
li'i 3J ( b î â b ) — (k .) Letafetsiz,
itibarsız, mahcup.
Dünyada kadınların seçgini,
w l jn-J ^ **1 i
onu ele geçirmekle kocasının
jdiî
yüzü daima gülendir.
(F ird evsi) Şarapsız meclis revnaksız ve
Hafta. letafetsiz olur.
ıjl—j L*.L# ( Tazir)
*•! V
^ . -. (b iy â b â n ) = Çöl ve ova. (b iy â s t ü )— Esnemek § Ağız
kokusu ve ağzı kokan kimse.
jjUj î&iîjt ji
jJ'-J r-'Jı»* r-*'
jls.^ 6 * ^ \smi
Kaybolan yâri görüş nekadar J wJ»W laM*JI Af
zevklidir bilir m isin? Çölde ifj**
susamışa yağan bulut gibi.
Seni bağışta buluta, uğraşta
(S a d i)
aslana benzeteyim dedim; fakat
Büriden kelimesiyle kullanılır. bana hoş gelmiyor; çünkü bu
lut yüzü kara bir duman, as
- ^
^ ... (b e y â t ) == Musikide bir ma lan murdar ve ağzı kokan bir
kamın şubesi. kedidir.
• (Fahri)
t
» /
ğ a r id e n , b iy â ğ â ş t e n , biyft-
ğ e ş t e n ) «== islaimak, karıştır
Öbür dünyayı ben üstüme alı-
mak, yoğurmak = sğâriden,
rım , şarap getir.
ağeşten (ba.).
(Hayyam)
[ * ] Beyaz/y — içinde dualar, şiirler,
** lif m üteferrik şeyler yazıiı uzuniama ki
<-rV -. (b e y â r iş )= Ç a r e ve tedbir. tap, defter. (N i fam )
( b e y â n e k ) = Hasır otu, k o ( b ı b e h â ) = (k.) Ç ok değerti.
calık.
w!U takatsiz.
'c J*^
^ İJ ıj—
£y servet sahibi! Yoksulların
durumlariı/le alay etme; çünkü
yükü hafif olanların hâlleri
Gafil gibi davranmak bitkin
göç edecekleri zaman belli olur.
{Sa'ibj
olan âşığı bir kat daha bitirir.
Yusuf un susması, Ziileıjhatjı
haykırtır.
( b î b e g e l ) = ( k.) Züğürt. (Ş a ir)
Saki! getir o la 'l renkli şarabı
( b e y ti fe ra ^ t ki bicadeyi sürümden düşürdü.
(H a tifi)
b e y t ü l h e l â ) — abdesthâne.
Bir kadıyı y erg iye dair.
Mercan diyenler de vardır.
iP-Js'J. 'c~îJ i? Cf
£}J '-*a j'J i? j 1
JıT (b îc iğ e r ) = (k.) Korkak.
( b î c e n ) = .Bijen (ba.).
//e r kimin şirinde letafet yok
sa adını anma', çünkü abdest- • + *
haneye benzer. ( b î c e v h e r ) — (k.) Akılsız,
( ' Abdülgani) i
hünersiz, işe yaramaz kimse.
iUz ( a i U b î c â d e ) = Kıy yy -*
meti yakuttan daha aşağı olan ( bîçcşmürû ) = (k.)
' i
bir taş yahut yakut gibi kır Hayasız, yüzsüz.
mızı bir taş parçasıdır ki keh
ribar gibi saman çöpünü ken #>
dine çeker. Bazı lügatler keh ( b î ç u n ) = Nefi edatı olan
ribar demişler. (bî) ile nasıl mânasına gelen
«i-»-»jl Jj- id J J*»»1 (cun) dan mürekkep bir keli
o*J*' medir ki özünden soru caiz
İSJ** değil demektir. Ancak CENABI
Onun adaletinin, ihatası bir de H A K K A sıfat olur. Türkçesi
recene vardı ki kehribar; Sçman niteliksizdir. Bîçunüçira da de
çöpüne sataşmaktan sakınmak nir.
tadır.
(Fa\yri) ıfj-** J***.’ fj'-* J**
t r . (b ih ) = Kök, asıl.
Sevin ve dünya durdukça dur.
Bundan fazla söylemem; çün
A j-ri j' X ' >jJ jİ
kü bu dar kafiye beni çok
yordu (ba.).
Komşunun evine uzanan dalı ( ' A tc td l)
kökünden koparmadıkça acılık :• '
A « g
husule getirir: komşu ile dar ~ (b ih e s te ) = Yorulmuş, yor
gınlığa sebep olur. gun. Aslı Naşirinin dediği gibi
( Sâ'di) pay heste (muh) peyheste ol
§ Yüksek olan her şeyin dibi. mak yakışırsa da muteber lü
gatlerde bu şekilde görüldü
• *"
ğünden yazıldı. Peyheste (ba.).
(**** (b îh i pe şn .) = Yün kö
kü (/:.) et.
(b lh ü ş t) = Dibinden, kökü
j/l j' ile birlikte kopmuş olan şey.
f 4» &l> »Jİ*J tSU
tfj'y jytJ'j' p*
* f «♦*'
Geçinme dünyasından üç şeyi ıtj**
seçmişlerdir : güzel yüz, üzüm
Allahın emriyle zulmün teme
suyu, et.
lin i kendi memleketinden öyle
(N iz a rl)
kopardı ki.
• *
(F a h ri)
(b îh te n ) = Elemek. i-i* (ba.).
C r ? (b ih i k ü h l) = Baldı
ran denilen nebatın kökü <=
«**■ t--'.-
Nazik hayalinin ayağı incin
memesi içirt gözüm, yolunun
toprağını hasret kirpiği ile ele
miştir. b fh u v iş , b îh u v işte n ) = Ken
(Ebulme anî) dinden geçmiş, baygın, bîhuş.
j_» j jia»*
•SS. ^ j'
( b î he s ten ) = Yorulmak, |
Köylü, onun kendini kaybetme İranlılara, uyanınız ve düşma'
lerini görünce kederinden kendi nın kavgasından gafil olmayı
kendine kıvranıyordu. nız, dedi.
(C a m i) (F ir dev t i)
4llı •
o.1- J'*f. \£j\
(b ld â r ) = Uyanık,
«jjl I ı»,l^ jjj.»*1jijl
jta * x j w— Sa^i ıi' y
l**ı ^ (bîdi teber!) = Teberfs-
tana mensup söğüt demektir:
O mahmur gözlerden gecelerden sultanî söğüt, bidi müvelleh ki
beri uykusuzum. Ey yıldız! Sen bidi mecnun da derler, kızıl
geceyi ihya edenlerin uyanıklı söğüt, salkım söğüt gibi türlü,
ğına şahitsin, türlü şekillerde tarif .etmişler
( Yeğmâ) ve söğüt on yedi türlüdür de
(k.) basiret sahibi, şuurlu: (a-) in mişlerdir.
son mânasiyle (y) kelimesinden j/t <1-1jT ‘tT’ıfljL*
müteşekkildir, Bîdâr
mağz, Bidâr hatır=akıl-
lı, zeki) bu mânayı daha açık
ı£j^î «x.ıj*
J54t*
ifade eder.
işret meclisini süsle, hazırla ;
-”*-4 c 'y j* r*
çünkü tabiat nakkaşları taze
‘2*—J j l - J j j w*İ^C « 3 wl j l *45— *
gül yapraklarının yüzünü süs
ilf
lemişlerdir. Taze gül ve söğüt
Her nekadar kendimden geç dalları sabah şarabı içmiş sar
mişsem de senden haberim yok hoşlar gibi hepsi sallanıyor.
değil. Şevk sahiplerinin , sarhoş (Z a h ir)
luğu uyanıklığın en yüksek de • "
recesidir.
(beydeh) = Başı sert, ha
Çlm ad)
şarı at.
Bîdar beht = talihli.
* •
o
• •"
f üV- (b îd ih â m )= = Ham öd ağa
(bîdencir) = Kene otu. cı [*].
V**-. * . ' t ''
V-u -
( b i d i l â ) = Saçma,-sapan söz. "r ( b î r ) = Yatak, döşek, yaygı,
û'j' X 3»>V örtü.
'p.j ib ı_I 'JX
J'-A!
»fj'y
»Sorü başka tarafa çevirdiğim
Bir kimse yatakta iken düşte
den soğukluğa düştüm. Saçma
senin iki zülfünü görürse düşü
supan söylemek lâyık değil,
yorulduğu zaman yatağı abîr
gel, bunlardan vazgeçeyim.
ve anberle dolar [*].
( N izarî)
(Katran)
Gönlün haberi olmıyan şey mâ § Yıldırım.
nasına bidilâneden hafifletilmiş [ * ] _ n - * = A B ÎR türlü türlü çiçe k le rd en
olmalı. çıka rtıla n kokıı.
jJ J i'-* i Cadde ve sapa yola çok baktı.
j$ Ö'C j ' O K Uzak bir yol gördü. Yolda
J j j ?■ ‘- ' - O ıfjV
kimse yoktu.
•JSiî" .r^ji i>.W ( Camî)
İrİJ
Sen o bulutsun ki yaydan ok § (k.) Doğru olmıyan kimse
ve şey § Musikî bilrniyen ha
yağdığı gibi gece gündüz ya-
* garsın. Düşmanının başına y ıl nende.
dırımdan başka bir şey yağ i 1*»- ö h öW»- t>J eri
dırmadığın gibi seni sevenlerin öîjisJ d>. Jii. ûO
avucuna altından başka bir şey ı* V
saçmazsın. Nihayet bu yolsuzlar bu cihan
( D akik !) la o cihandan koğulduklarm-
Yıldırım mânasına bir değil dan her ikisinin lezzetinden
tirdir (Reşidî) mahrum kalmışlardır.
* (Mevlânâ)
. '
(b ir a z ) = Boynuz.
»j-ş: < » j> . y j j e t (M„ ed, btr.
• \ ✓ >
zc, b îr z l ) = Kasnı denilen
j -£! ( b î r â n , b lr â n e ) — keskin kokulu bir nevi pus,
Yıkık, viran. (ar.) kinne.
f i j l M -i. j l J+c.J)
• i t i byr * ^ -3 jjl»
4 IjU jlü» J*> Ji
jjç 3"S) a ojç
. / - -
ve hizmetçilere verilen m aa ş: ‘ ( b is e r, b ıs e r e ) =
vaktiyle İran şahları maaşı yir Atm aca cinsinden zağanos de
mi günde bir verdiklerinden nilen avcı kuş.
yirmilik mânasına bîstgâni d e
nilmiştir. *\\
Minuçihri Feleğe karşı şöyle -r ... (bisürâk)-— Kuvvetli, genç
diyor : deve. Dilimizde bisrik denir.
»li > *^^^2 JU* j W j f i
li'-’jte'ıi. .1- £ it
Lİ ^ >i 'J *
ıj-i tj £
Sandıkları halis gümüşle dolu
li’U'l a:! y başkaca dört yüz kuvvetli deve.
(Etedi)
Anası Arap cinsinden, babası bostancı külâhı gibi ucu- mü-
çifte hörgüçlü deve aygırı. Bu devverdir. Cedvarın bir mik
ğur diyenler de vardır. tarını kazıyıp ve ıslatıp bir kâ
ğıda sürünce menekşe rengi,
\| > bîşin karamtırak, sarı görünür.
• (b is e râ n ) = Başsızlar (k.)
baba, ana terbiyesi görmiyen- o—Ua*. * y
ler, başlarında kimse olmıyan-
lar f>-).
’ t ' » f ** Tatlı dudağından acı cevap
çıkması yanlış değildir. Şüphe
‘ (b is eru p â ,
yok ki bıldırcın otu cedvarın
b is e rils â m â n ) *= Hali perişan bit-iği yerde biter.
ve intizamsız kimse. ( Hidayet)
• '*
.. ^ (b is ik k e ) = Damgasız para (b iş ib e h â r) = Kaya ko
( k.) değersiz ve itibarsız şey, vuğu denilen nebat (ar.) Hay-
kimse. yülâlem.
Her ormanı boş sanma, belki Ölüm bile olsa, kötü huylu
kaplan yatmış olur. olanların her yerde muahaze-
(S a d i)
sinden hayırlıdır.
(Fird evsi)
(b fşa rfe)= F a yd asız. Sar- jm* u*
fe \ba.). uli J.*- f.l» 'jç j ' f jV*1-1
ıi ÎS
Ben güneşim; niçin canımı hi
jC İl (b e y ia i
lâl gibi zayıflatayım’, ben do
â te ş in , b e y z a i z e r in ) =>(k.) ğanım, niçin sinek gibi haka
GiTneş. rete uğrayayım.
(Kaâni)
x+V
Bu mavi renkli köşkte hırsın
ardından çok gittim. Ömrüm
azaldı da hırsımın ve isteğimin
Saib t ince mânaya vâkıf olan
mayası eksilmedi.
her kimse âlemle tanışmadan
(N a ş ir)
vazgeçti.
(Ş a ib )
!xl5 C
- . ( b e y k e n d ) — Buhara ci
■ J C varında bir kasaba: vaktiyle
~ (b lg â h ) = Akşam.
Maverainehrin merkezi imiş.
J-» »W S}*" A"1 •*-- Cemşid kurmuş, Efrasyap pay-
x- î if
taht yapmış.
l'Vj» .
*xiO. 0^4?-.r, J*
.<4£;am oldu. Güneş kuyu tara
fına gitti, yani battı. Ey bah
Dünyaya gönül bağlama çünkü parçalarından olduğundan me
dünya Beykendi kuran Cemşidi cazen onlara da denir; deyip
kökünden kopardı, gani asıl ve Esedîi Tüsinin bir padişah kızı
neslini mahvetti. hakkında söylediği şu beyit ile
( N a ş ir) ispat ediyor.
/ ı~- X ± J.
*L f.- ‘j y K
<--• (bil) ==■ Yeri kazmak toprağı
t f i j i - f y f 'j . j ' » lif *
karıştırmakta kullanılan bel de
diğimiz ucu çatal bahçıvan âleti, S
(ko) pârü.
F il dişi gibi beyaz parmağı ile
&»X ■‘■M çîn î kumaşı kıvırdı, hazırlandı,
Gümüş kaleme benziyen par-
mağıyle oku tuttu. Pusudan
Çeşme başını bel ile tutmak oku güvercine atınca vücudunu
mümkündür, dolduğu zaman f i l amaca sımsıkı dikti.
ile geçmek mümkün olmaz. (E ted i)
(S a d i)
.Y ö u '
Parmağtyle sümbül demeti ya ^ ~ (b e y le g â n ) = Şirvan ci
pıyordu. varında vaktiyle ünlü ve ba
( Etedi ) yındır bir memleket. Muarrebi
Nasırî bu kelimenin aslı (j- = (öiü-. = beylekan) dır.
p il) ile kemik mânasına gelen
aL
( ı:J ■= este ) den mürekkep ıb île ) = Ada.
(pileste) fil kemiğidir; güzelle
rin bileğini beyazlıkta iıl dişine
benzetirler; parmaklarda bileğin
Senin kadir ve itibarının büyük •iL
denizine nisbetle felek bir su ^ -• ( bîm âr ) = Hasta Türkçesi
kabarcığı; yüksek merteben deni sayrü.
zine nisbetle dünya bir adadır.
('A m 'akJ
(İM* J-rts. f j ISA
§ Yanak. o U l.
J»İ- Ij «* &)İ i/ y 4^
y l İ 'j J ^ S û 'j
Hastayım ve başımda b ~,''İm
ı/SU. den başka bezginlik ateşime su
serpecek bir dostum yok.
Yanağın ay ite zühreyi utan ( Selm an)
dırdığından her seher vaktinde
yüzlerini örterler. Bim ile ar emri hazırından mü
(H akâni) rekkeptir.
Çıkmadık canda ümit vardır
§ Yan § Kesme denilen küçük
yerinde.
bahçivan beli şeklindeki ok
j f —Jj' 4*
temreni.
derler.
O—) jj *3* jT
■*? ^ <Sjpj ->-j iSjj> Bimaristan ve tahfifile Bimar-
ıijy san, maristan, hastahâne mâna-
ik i yanının ortasında yani kal sınadır. Bîmarsanın sonundaki
binde sana kin besliyen kimse san teşpih edatı olarak hasta
ye feleğin yayından kesmeli ok gibi mânasını da ifade eder.
erişsin.
( S ite n i) •f . ı ’
^ ~ (bim âr plirsî) = Has
§ Kayık küreği ve gönderi.
tanın hatırını sormak (ar.)
o
t • ,t
(T* (b lm ) = Korku.
.. (bîm âr hîz) — Hastalık
s? j-»J •»' r f j j tan kalkan kimse.
fV* y*>>- •»' K.ix'?A
*ı' -r
Onun günlerinde halkın gün J > J t- (bim âr dâr) = Hasta ba
düzü akşam gibi idi; gece, onun kıcı.
korkusundan halkın gözüne uy * •'• • ı_
l’
ku haramdı.
(bim âr ğenc) = Hasta
( S a d i)
lıklı, marazlı: Bürhanın ifadesine
Bürden, dâşten, kerden, keşî- göre (ğenc) (nâk) gibi nisbet ve
den, dâden, âverden kelimele ittisaf edatı olduğundan (bimâr
rinin müştaklariyle kullanılır. ğenc) denilmiştir. Başka lügat
lerde (ğenc) ın bu mânasını gö
remedim. Reşidi ve Naşiri ye J 7. (b îm e r ) = Hesapsız, sayısız.
göre (ğunc) günce maddesinden ^ = sayı (ba,).
olup insanuı hastalığın şidde
tinden zayıflayıp tortop olma
sından ibarettir, çü, naz mâna ( b îm e ğ z ) = Beyinsiz, boş
sına da geldiğinden bimâr ğenc kafalı, hafif meşrepti.
(naz hastası) mânasına da gelir.
^ ( b in ) = Gör, bak mânasına
*• r
^7 — ' £■>^ (blm arî l sengfn) diden = görmek mastarından
= Çabuk geçmiyen ağır has emir (isfa muh vas.)
talık. ^ Ij J o'
il*
- 7. (bîm âye) *= Değersiz, kıy
metsiz. Bak şu hamiyetsize ki hiçbir
vakit bahtlılık yüzünü gör m i-
yecek.
s_XT-Lj ^ bîmuhâbâ pe- (S a'd i)
leng) = müsaade ve müsama-
hasız kaplan (k.) dünya, zaman, JO"U-J lj ^j)
ölüm. Muhâbâ kelimesi muha-
bât şeklinde yardım ve kolaylık Tarikatı inceiiyenler hep sar
mânasına Arapça olup Farsça raftırlar; çünkü kalp akçayı
ve Türkçede (t) siz olarak kor bir arpaya almazlar.
(C a m i)
ku ve endişe mânasına kulla
%
nılır.
^ (b în â ) =* Görücü.
«bJ*j\ çu [*] j,’uib (_rj;
13*“-. f- fj * ay
w!L#
jır
Kara nefis günahtan korkmaz,
zenci çocuğunun kara memeden Gözde k ıl peyda olması görme
korkusu yoktur. ye zarar verirken benim gözüm
(Ş a ib ) senin zülfünün hayaliyle görü
cüdür.
[* ] Zalmani kelimesi zalemden müştalc (Kem al)
olup sonundaki ( i ) nisbet edatıdır; arasında
ki j î (an) nüranî, cismânî de olduğu gibi Kalb gözü ile gören § Göz mâ
artıktır. nasına da gelir.
( b î n â î ) — Görücülük, basi (b fn e m e k î) = Tuzsuzluk
ret = dideveri. Sonundaki (,*) (k.) muamele v e konuşmada
nisbet edatıolursa göz mânasını tatsızlık § Vefasızlık, nankörlük.
ifade eder.
j.I.X* 33 J
t^ ( b în e n d e ) = Görücü (k.)
j-A" bilgili, uyanık § Mecazen göz
Ruhunu, gönlünü, iki kulağını ve mânasına da gelir.
iki gözünü gece gündüz daima Ij ^ ^
günah işlemeğe tahsis etmişsin. İJ l i U j l 3> ifc *
(N aşir)
muayene.
I* *
(b în e v â ) = Yoksul.
Vb
^ T* (b în â » ) = Kapılara konulan
küçük kapı, pencere; böyle ka j ' J * t İJ Û ' > li. / * J *‘} ' , 3 j ~ “ y s
V»U
pılara dilimizde kuzulu kapı
denir. Meyve ile cihanın ağzını tatlı-
. > landırmazsan her fakirden ser
vi gibi gölgeni esirgeme.
(b in a m ) — Adsız ve öksüz (Ş a 'tb)
parmak ki serçe parmğı ile s
orta parmak arasındaki par
T. ( b i n e ) ■= Hamamda soyunu
maktır (ar.) binşır § Adı sanı
lacak yer = cameken.
olmıyan.
• ^
( b in i ) ■= Burun § Konuşma
( b i y e n d ) — Vardırlar, mev
dilinde çok defa (dimağ) kulla
cutturlar «= hestend : est keli
nılır (Ni?âm) § diden «= görmek
mesinin cem’i olan ( end ) in
den muzari müfret muhatap.
evveline esre harekeli (b) ge
tirmekle meydana gelmiş bir fV j j\) i** jl ( f
f l - j> o î «ut £ .j «J'l"
kelimedir. (End) in hemzesi ka
tv
ideye göre (y) olmuştur.
Beyninden ve burnundan nez
leyi defet ki genzine Allah ko
(b în e m â z î) — Namazsızlık:
kusu gele.
kadınların âdet görme halleri. (.Mevtana )
Ona dedi ki yurdundan uzak
(b fn iy â z ) = İhtiyaçsız, müs- laşmış Iranlı kimsesiz bir ada
V
tağni. Biniyazi = zenginlik (edat). mım.
(Eterf i)
(b îh e n ) = Büyük kirpi.
(b îh ttd e ) = Faydasız. Bîlıu-
de (muh.) bîhûde (ba.). • >• '
yj j *‘ ( b e y h ü d ) — Berlıud (ba.).
' f
(b îh û d e ) = Faydasız, hak
B nden sevgi istiyorsun, hal
buki kendin sevmiyorsun, ben sız, b o ş (hude) tahfif ile (hüde)
den hak istiyorsun; halbuki fayda ve hak mânasınadır,
kendin haksızsın. >1?' ^ iV-»
( F ird c v s î)
*y? -f
Bihüdegû = geveze.
e s o s ıj’.-V, û * - ’ *İ 3'K’
CT.JÎI.5U
( b e y h e k ) = Sebzvara bağlı
bir nahiye. Bizim bu kendimizden geçme
miz ve ayinimiz mecazi değil-
dir Bu ettiğimiz raks, oyun
( b î h e m â l ) ■= Eşi, benzeri, değildir. Aşkın hallerinden ha
dengi olmıyan. beri olmtyanlara de ki; ey akıl
j '4 sızlar! Hak olmıyan söz buka-
jjiij f jj j)/t dar uzun olmaz.
U llji \ (Şeyh ' Alâuddini Semnârti)
, (pâ) = Ayak. J> t ( pâ efrâz ) = Ayakkabı,
papuç. Efzarı paydan çevril
L: j'j lye^~- miştir. Efzar (ba.).
r^j j1j
Ey gönül! Ayağını eteğine çek; *■ jl^l L «f
kanaat et de cihan halkının
minnetini çekme. Yanıldım ,
ayağını kır da eteğinin minne Padişah öyle zevk ve safaya
tini çekme [*]. daldı ki ayakkabı ararken aya
Ç U rfî) ğını kaybetti.
( M ir H ütrev)
* \r » , I- <
^ ( pâ âhu ) — Ahupa (ba.)
İs t 1
dayanma, mukavemet etme, pay i (pâ efşâr) = Çulhaların
(ba.). bez dokurken ayaklarını bas
tıkları nalın gibi iki küçük tahta.
\ i'*£sSS *. * ° ‘ " ' "î
11 I *W i y>- *A.>- j 1 u
• A• | i *
J . (pâ efşttrden) =
(k.)
(p a ez haddi huved Bir işte durmak, sebat etmek,
birun güzaşten, nihaden) = sebata çalışmak.
Kendi derecesinden yüksek işe
. s - '
kalkışmak.
t (p â evrencen) = Kö-
çebelerin ayaklarına taktıkları
w ( pa ezmiyan
helhel, bilezik. Bazı itibarlı kim
keşiden ) = Tarafsız olmak,
seler develerinin ayaklarına da
karışmamak.
takarlar (ar.) ju ü .
[* ] Pâ bedamen keşiden, averden (ic.)
>U.jı jT j j l Ij
gidip gelm eyi bırakmak (beharı A cem ). Buna
göre mâna bir şey istemek için ötekine be
rikine gidip gelm eyi bırak; demektir. J jj"
O Nevşad [*] servisinin bilezi
ğine âzade servi şaşa kaldı. ı ( p â beçizi gü _
’ '’
‘ (pâb, pâpâ) =
Hıristi Ey nale ! hasta değilsin. Yük
yanların ruhanî reisi, papa. sel. Gönlünün derdini yersiz,
niçin Mesihanm önüne götü
rüyorsun.
, •• • t
l> < < 3 ^ j ^ J*
, .• . •» ( M u h lis )
l*\
av avlarlar diyorlar, ( Dediler
» v (paçeng) = Küçükpencere paçîle şol bir çembere kayak
Baceng (6â). altmala batmaya kare) (Şahi
di) [*]• Mutlak ayakkabı mâna
d sına da gelir. Paçile de denir.
t , (paçe) = Küçük ayak § Paça
dediğimiz yemek (ar.) £ f § !<«>.j* !* c/*on.
if L i\ j J jb it e J .İT < r
Pantalonun ayağa yakın kısmı. tfUii'
■'îl; Ayağını bu dar ayakkabıdan
c—y jU* jl\c o«Âİ
çıkar; çünkü dar ayakkabı aya
ğı topal eder.
Gönül onun evceğizi olan benim (N itA m i)
paçacı güzelim. \
(Ş a ir )
ajT y ( pahire ) = Kapı önünde
oturmak için yapılan set
[ * ] Sümbül zade Vehbinin tuhfei veh-
(p açid en )= S açm ak *= Pa- biai gib i Farsçadan Türlcçeve manzum bir
jiden (la .). lügattir.
Cenabı H a k sana cennetle mü
' '1 kafat etsin.
*J T ' t ( pahîre ) = Sıra üzerine
( Fahri Gürgânî)
yapılan dıvar ki mühre dıvar
denir, (ar.) . Böyle dıvar İ.ÎJİ <
j X) >■>?
yapana (pahîre zen) denir (ar) ol ^u t-'-j 33X jyr*
j# U j. J-j*
o' Mükâfat vaktinde acele eder,
sıcaklık gösterir. Mücazat za
* * (pâd) = Saklama ve koruma
manında çok sabreder, ağır
§ Bekçi, koruyucu § Seçgin,
davranır.
ulu, büyük. §Taht. Bu mânada
(F e rrü h i)
aslı (pat) dır.
§ Padaşt, pâdâşten mastarn-
* j ı
dan mazi de olur, Pâdâşten
J •» ( pâdâr ) = Durucu, sabit
(ba.).
§ Melikî ayların Yirminci günü
§ Kuvvetli ve çabuk yürüyüşlü • C* ’ *
kimse ve at § Padaşten = dur ^ ( pâdâşten ) = Bir işte
mak dan emir ■= jU i paydâr. durup vazgeçmemek.
(ba.).
VT “4** ,5i
Yarı hizmete karşı bin mükâfat V1
bağışlar. Yüz günaha karşı y a iSj*>’
rım cezaya meyletmez. A k a r suyun halkın gönlünü
( Ferruhı)
avlaması, rüzgâr üzerine tuzak
Py * JlAJ wfOt Ij kurduğu içindir.
jl (N iz a ri)
-t ^ ' sek pencere mânasmadır §,Na-
Y ( p a d e r e h t i ) = Ağaçtan sırî ikisini birleştirerek aslı
kendiliğinden düşen meyve. bâdhanedir, yüksek tavanda
• '
rüzgâr için yapılan penceredir,
diyor.
( p â d z e h r ) = Zehrin te
sirinden koruyan ve tesirini gi
deren ilâç. Aslı padzehirdir. ( p a d ü k k â n î ) = Dükkân
Pad ( ba ). kapısında durup içerideki mal
ları tarif eden çırak, çığırtkan.
*„ "l
' (p â d e s t) = Veresiye alış
ot .*
veriş. = Atlının özengisi
., ( p â d e v )
yanında giden kimse § öteye
aC îoî beriye gidip iş bitiren hizmetçi.
T ( p â d ş a h ) = Sahip mânasına
gelen şah ile taht mânasını
ifade eden pad dan mürekkep ^ v , v f p a d in -
ve Şahı Pad dan çevrilmiştir. ge) = Hayvan başı biçiminde
Tahtın sahibi demektir. Yahut bir tokmaktır ki onunla pirinç
Şah büyük mânasına ğeldiğin- çeltiği döğerier.
den büyük koruyucu demektir.
# . , » ■'t
l * ••• (p â d e )= Sığır ve eşek sürüsü.
( pâdşah i ç in ,
h u te n ) = (k.) Güneş. İ t J>. ,')s «L1
**
(padşah g e r d iş ) Onun sürüsündeki ineklerin her
= Bir padişahın ölüp diğerinin biri ber mayun gibi padişah
tahta geçmesi. büyütür.
(Feralavt)
*• " \a ’ r
Bt r mayun (ba.) § Otlak § Sopa.
s , - î , ( p â d ş a h i n îm r u z )
-- (k.) Güneş § Hazreti Adem
• il» l. V
§ Hazreti Muhammet § Sistan Ju-
şehrinin padişahı.
Hasım, ayakları sopa gibi üzen
gide olarak senin kahrea
^ (padkâne) = Yüksek dam eline düşmüş.
{Sena V)
Ş Kapılara konulan küçük pen
cere § Şerefııâmede yalnr/ yük Padeban = sığırtmaç.
manı baharın rahatını haber
V , ( p â d y â b ) == Bir kimseyi verir.
('/madj
yahut bir şeyi bir takım dualar
okuyarak yıkamak ve temizle § Pare (muh.) § Tabaklanmış
mek ki mecusî ve hırıstiyan öküz derisi § Pervaz = uçuş
ayinlerindendir. mânasına da gelir; çünkü parî-
den, periden = uçmak mânası-
' * .’ nadır § Pariden den emir.
( ^ ’ı (p â d îr , p â z îr ) = Bel
vermiş, meyilli dıvara dayadık Vl’ j L j î LA’ (p â r a e z -
ları, payanda dediğimiz dikme. c a 3i b a lâ t e r g iiz âşten ) =
Ij cJjj j-»»- ; Haddini tecavüz etmek (£o.).
Ji i Jİ ^
ıSj*» (p â r â v ) — Koca karı.
Devlet kalesinin dıvarı için
M
onun kuvvetlendirilmesinden f '3J , (p a rd iim ) = Eşek ve beygir
başka dayak yoktur. semerlerine dikilip uyluklarına
( Fahri )
geçirilen enli ve yassı kayış.
Daha doğrusu kuyruktan geçi
y
J , (p â r) = Geçen sene, bıldır. rilen kuskun.
JS •tiiö f 1/ ^ wJU« * r
(parsen g) — Terazinin
gözlerini denkleştirmek için ha
,
j
iU-;
.
ıjt
:
-
o :f f s,.
ı/Uii
fif taraflarına ilâve edilen taş.
Hanendeye ayak teri verdikçe
Yükün hafif taraflarına, kayık
her fasıl ve bölümde bir haz
lara da konur.
neden az vermezdi.
(N i z a m i )
l'
\ (p ârse)=D ilen cilik , bu mü
nasebetle ayak takımı oyuncu jjl) c. jl , ~ x
i •v ( paru, parub ) =
ların seyircilerden topladıkları
Koca kadın § Kar ve gübre
paraya da denir. Konuşurken
küreklemeğe mahsus kürek.
perse derler (Nizâm).
lUji «_aî XI
ULj!; (pâzen)= Dağ keçisi § Ayak
uf/ vurucu, tekmeliyen mânasına
Ferhad ve Şirinin masalı, geç vasfı terkibi (k.) köçek, alış
miş hayat ve eski takvim gibi verişte hile eden.
eskidi.
( M evt) i
(pâzend)*= Mecusilerin başı,
Zerdüştün zend adlı kitabının
(pâz) = Duru, katıksız, saf ve tefsiri yahut tercümesidir Ateş-
lâtif § Pâziden den emir. Pazi- perestliğe dair başlı başına bir
den (ba.). kitap diyenlerde vardır. Ebesta
(ba.).
*r"
\ (pâz giif târ) = (&.) Hoş • *v
sözlü adam. J , (pâzehr) = Padzehr: Yıka
mak mânasına gelen (pav) ile
zehrden mürekkep olup (hafif
* \ 'İ
£ J , (pâzâc) = E b e= -»».uu, ol>u. leştirmek için vavı kaldırılmış
^.-Jcl JVj- jj.» tır) zehiri yıkayan, tesirini gi
ç'jû b deren demektir. Cihangirinin
üjj- bu tahlilini Reşidi kabul etmi
yor. Pad zehirden hafifletilmiş bölümünden bir bölüm ki üç
olduğuna göre zehirin tesirin saatlik zamandır. Saatin icadın
den muhafaza eden, koruyan dan önce insanlar gece ve
demektir. Konuşmada pazehir gündüzlerini böyle bölmüşlerdi.
denilir. Pas denilmesinin sebebi bekçi
lerin o kadar zamanda nöbet
lerini savmalarındandır.
(p â z îd e n ) == Ekinin için
den yabani otları ayıklamak. jy?.3 i»'!;
j J* ö' j l
Ağacın kurularını ve fazlalarını
t/'t'
kesmeğe pırâsten denir.
Karanlık gecenin bir kısmı ge
çince gönlü hasta padişah o
Ç y , (p â je h ) = İnilti, nale. kapıdan geçti.
( Nizamı)
çj t J h ,3XiSl
İ"i\ j t*" t" Bazı lügat sahiplerine göre
jl*
mutlak pay ve parça § Gözcü
Ey kederi yüreğimi çatlatan! ve gözedici mânasına ( ûL-1) m
Senin aşkından ne vakite kadar hafifidir.
inliyeceğim.
' trnad) *>— yy
« / '✓ * u~ i j*
** I, i *
Haraplığından dolayı evimin , (pâsfik) = Esnemek = dehan
etrafında kimse dolaşmaz. Be dere=hamyâze.
nim viranlıktan daha şefkatli
bir bekçim yoktur.
( K elim )
, (pâseng) = Pârseng- (ba.).
ı>L-l jjj
ı-V
r~? *-1
j J ■*** T (pâsuvar) = Ayağa bin
miş (k.) çabuk giden yaya.
Gündüz, avcım, gece bekçim
idi. A çık göz, avcı, hırsızı ko- ^ (pâsuhte) = Bir kimse
valayıcı idi. den yahut bir şeyden zarar
( Mevlâna )
gören kimse (ko.).
» «• \
f j i : jU -C < ' & jL ı (p â s b â n l
( pâsîden ) = Korumak,
tarem, pâsbâni felek )=(£ .) gözetmek.
Zuhal yıldızı.
i » wl£
'V JtT" ^ •“x'i ^
tî\akSy\
^ T (p â s p â r)= Çiğnenmiş, ayak
altında ezilmiş (muh.) (jUi) dır. Eğer devletin korunursa şaşıl
maz; çünkü feleğin işi gece
gündüz korumak olmuştur,
J „ (pâstar) = Tekme (lis?.;ivr). (Ebulme ani)
•> <
(pâsuh) = Cevap, ’**r T (pâş) = Paşiden •= saçmak
tan emir (isfa. muh. vas.).
r^- ■A'# r*
ijı* .y" 5 [* ] Y a n k ı — sesin b ir y e re çarpıp g e r i
u t' tü . I dönm esi (a r ) aksi şeda.
t# yj. ^ ' j* ökçe. Paşine küp = kaçanın
ât ı/ J*- r*' j s j? y arkasından yetişen.
(
fJl
» -
X ' ‘r - 1 ^* 1 J
Allah vergisinin sana saçtığı «l’u£L d.» ■V,
şeylerden sen de Allahın kul-
lartnın ayağına saç.
(S a d i)
Yakuptan paşneyi [*] atarsan
bihi onun yerine koy; fakat
ıi - 3 u f' j ' J îi- j j>’ ■V**J ayağı olmasın.
i}\j Ji*- -r. >’ c“° -SV (H a y der t K â fi)
V-J
İşleri idare ettiğin zamanda
cömertlik elin halka inci sa
şenge) = Üzüm salkımı.
çınca hepsi fakirlikten kurtul
dular.
(Vahid) -
w»w
^>)
c^
tS->—1
§ Rihtüpaş, döküp saçma (k.)
tertipsizlik ve intizamsızlık Sanki parlak bir üzüm salkımı
§ Vergililik, cömertlik. idi, yahut gece yarısı parlayan
(şira) yıldızı idi.
(Esedî)
^ ^ , (pâş p âş) = Dağınık. Tohumluk için saklanan hıyar,
i j' ,*1* 4*^ j* gibi şeyler § Asma üzerinde
eri 3 ‘j j ' kuruyup kalmış üzüm salkımı.
( Başak ) bundan bozulmuş
olmalı.
Her kim gülistanda güzelliğin
defterinin çtdını anarsa, şiddetli
ahım gülün yapraklarım dağı 'TJ , ( pâşne behab ) =
tır. Ökçesi yatık papuç.
(A ş a fi)
§ Parça parça, ufak ufak. * 1 ** **A
V ^ A “ , ( pâşne nehab ) ■=
*• " * t’ ökçesi kalkık olup içine kat-
^ , (pâşttden) = Ayağa kalk
lanmıyan papuç.
mak.
[ * ] Yusuf adına muammadır, açıklan
d b l' ması ş ö y le d ir : Yakuptan ( paşne ) nin
, (pâşük) =*> Pâsük. arapçası olan >r £ c=ak ib ı yani a, k, b harf
lerini atarsan (> .) kalır. (\ ) in arapçası
’ ■ , '• 1
olan i ayaksız yani (ı)*-j) siz (^-lt-)
IL» u ( 4—<\j , ~ \
, ( paşna, paşne ) = akibin yerine koyarsan ('- * - > ) Yusuf olur.
>jy- *
* Z z li 1} j' ti) &S *y, i—)
, (pâşnekeş) —>Karata:
Kunduranın giyilmesini kolay
laştıran boynuz yahut maden H e r dalga yiyen denizlerden
, çekecek. inci çıkarmaz. Birçok kimseler
• ' vardır ki ölümü suya dalmak
tandır.
(pâşlb) = Merdiven, ba (F a h ri)
samak.
• ' < il t* (pâk) = Temiz, ari, saf.
j A.-. I (pâşîden) — Saçmak, da
ğıtmak, dağılmak, serpmek, jJS*aJL Iy £ t
dökmek. Ij^l <_»>ini1
t j» 1 »ji/
ıjÜU. Jj JU-T O-jlV jU
>=—».} jV ı>.1*x* ıj-./" X
ji 1(j-k—
i y y O’^ l Kötülerle oturma; çünkü kötü
w«—
»* »jjLw^*_y »it ile konuşmak temiz olsan da
seni kirletil. Güneş her nekadar
Hakanîrıin gönlüne hoş gelen parlak ise de bir parça bulut
dört şeydir. Eğer kerem sahibi onu belirsiz eder.
ve geçim ehli isen bu dördü (Senâ'i)
jjjı. 1» = daülfil.
• ^ı >*“ * S (pâkâr) = Tahsil memuru
-Uc-lı ( / »• j j\ § Çöpçü § Hizmetçi.
* ’ (pağund, pağunde)
= jicl ı ( ba.).
x c« (pâkbâz) = Temiz oynayan
’j - A (pâğnş) = Suya dalmak. oyunda hile yapmıyan § Elinde
avucundakini oyunda kaybeden
mânasına da gelir. Konuşmada v L ifl!
c)‘Ar J » ( p â k e ş id e n ) = Ayak
ikinci mânada kullanılır § Kötü çekmek (k.) terketmek.
gözle bakmıyan cemal aşığı,
tabiatı doğru, namuslu insan, ’J ' i
* (p â k e n d ) = Yakut.
sofu.
i**-j j 3 jV.s 3*> y
İİJ / , f i " e t* * j
jhry j f i jv
4^Jl*—
Bahar zamanı bostanda gül ve
5ana sevgimden, yüzüne bak
lâle yakut gibi parladıkça.
mak istemem; çünkü gerçek (F a h ri)
dost nazarı temiz olandır.
(S a d i) (Y ) ile yakend de bu mânaya
dır. Ay'ı, lafzı yakuta benzedi
3 S . Jj jV'l
ğinden doğruya daha yakındır.
tf-u-
'c f İ Toplanmak,
* (p â g ttfâ ) = (^.) Yeni geline ^ ; ı (p â k îd e n )
verilen ziyafet (Ni?am). birleşmek.
» ^ 1 Cm Mi' J-.jj <£> hJjj |r ,
ij ı^fcıl» Jlj>l j t«* jl V - *.>J )>
tf-U»
(p â lâ r) = Çatı direği.
•
\
*
> (p â lâ h e n g ) = Dizgin,
çilbir; Pala = yedek atı ile
^ i p â la ş) = Ayağa çamur ve
çekici mânasını ifade eden
balçığın bulaşması.
ahengten mürekkeptir, Hafif
->jb Jf leştirilmek için elifin biri kal
dırılmıştır.
f'--
‘ ( p â lâ v a n , pâlâ- Jçten dert deryası kaynadı; göz
ven) = Süzgü, süzgeç — (ö-'j') süzgüsünden kan süzüldü.
(ba.). ( Sirac)
Eşiği öd ve sandal ağacından ;
» (pâlây) = Pâlüden ve pa- kapısı gümüşlü, penceresi altınlı.
İayîden süzmekten emir (ı's/a, ( Ebülmeşel)
m uh , vas ,) pâlüden (ba.). •Hî- O)/. >*> ^JlÖlı j ^ /
C—* J>- ttjlai -u>-
( p â l v a n e ) «= Dağ kırlangıcı,
ebabil. Palvaye şeklinde de ( p â l ü ş ) = Kâfurun karışık
görülmüştür. Doğrusu ^ijlı dir nev’i. Bazı lügat sahiplerine gö
(Sirac) re mutlak karışık şey. Karşılığı,
nab — halis, katıksız.
« ı 'l j l l , y
j v jj-'I
Ifj*i jl j.V »y.)
ıSj**
Ey padişah! Sen rütbede anka-
sm. Dergâhını kıskanan kırlan Eğer kıskanç; sana sevgisinde
gıç gibidir. halis değilse şaşma; çünkü ka
( Fa h ri) rışıktan halis çıkmaz.
( Fahri)
Bu‘ kuş yere indiği zaman uça
mayacağından daima uçarmış= s >
(ba.) § Süzgü jîl
(p â lu n e ) ■= Süzgü=pâlâven.
•- *1
II
^ ^ * ( p â l ü d e n ) = Süzmek, du 1« • * C•
^ İ lJ L r
rultmak, süzülmek § Kurtulmak,
kurtarmak. § Artmak, artırmak Gözüm, ümit göz yaşının süz-
§ Büyümek, büyütülmek. Meca güsü; tâb’ım azabın ölçeği ol
zen seçmek, intihap etmek. muştur.
Birinci mânadan sonraki mâna (Cemalüddin)
lar yalnız Burhandan alınmıştır.
\ \
(p â le h e n g ) = Dizgin =
(p â lö d e ) = Süzülmüş § Pa pâlâheng (ba.).
iJU. başında (palizban) makamını
t ö ^ T *'^ ‘ j f
az okur.
M'iy
(E n v e r i)
O biçare eşeğin toprak ve taş
arasında palanı eğrilmiş, çilbiri f t ( p â m ) = Borç = r\, § Boya,
yırtılmış. renk, = fij § Eş, benzer.
(M evlûna)
• ^
(p â lfd e n ) = Görmek § ara , ( pâm âl ) = Çiğnenmiş =
mak § Süzmek, süzülmek pali- paymal (ba.).
de = süzülmüş tasfiye edilmiş • s
§ Teftiş edilmiş, aranmış.
, (p â m e rd ) == Yardımcı, şe
»JkJlr faatçi.
r' *x.3f" J1 y*ı J-i*
E';-
Cihanı baştan ayağa kadar (/Uii
(p â n i) =*= Su.
„ ( p an en g, pa-
©-I**
h e n g e ) = Terazi persenği =
§ Ayak bileziği § Ayak
Jlt-
kabı.
Ne o midede bir ekmek kırın j' ^ t)J
tısı ne o gözde bir katre su. ^ ijb j j f +S'
( Sena’!) ^lÜİ
Paçıle (ba.). Pâheng tohumluk
için alakonölan hıyar mânasına V „ t ( p â y a b ) = Dibine ayak
da gelir = paşeng. erişen yani piyadeye geçit ve
ren su, Zıttı (garkab) dır.
gl
, ( p â y ) = Ayak. Güç ve da
yanma, mukavemet. 'rliİ! dl j*. J >'■>^
Ju-
JbİJ# Cömertliğine karşı engin deniz
*jW
seraba benziyen kimse / Senin
iij
cömert kalbin, dibi görünmiyen
Bu gafil gönül bilmez, aşk bir bir denizdir.
(S e n â i)
hadisedir ki onun meşakkatine
demir dağ dayanmaz, J jU ’ j3İ' J3
(Ferruhi) vk^- s f öî f**
jUL
j O. »IX
jll-O ı)**. Aşk kaygısının dibi derin de
nizinde dalar; o değerli inciyi
ararım.
Ey yürekli padişah! sevin; çün [ Selman)
kü düşmanın meselâ gerçekten § Durmak, sebat etmek.
Rüstemi destan bile olsa sana ,>» v l c's ji
dayanamaz. â* o*" A^ı
( Kemal Ism a 'il )
Babamın dünyada kalmamı is
Durma, sebat etme.
tememesi bana ölümden daha
ı > j ı-te* j 3 > ^— l*-* ğüçtür.
jla y;* (FlrdevMİ)
J1T § Güç, takat.
* £ IfTv lT osIJ l
Senin vuslat mevkiinde sebat
■• •* wU
• * * 's
etmen kolaydır. Tecrübeye mu
vaffak olursan sebat et.
Senin ayrılığınla ne vakte ka
(Kaâni)
dar uyuşayım; yalnızlığa taka
Payıden mastarından emir (isfa. tim, sabrıma imkân tahammüle
muh. vas) bazı kelimelere mu- gücüm uoktur.
zaf olarak dip, temel, aşağı (S a d i)
^ , (pây bezemin
Arama yolunda tehlike ile kar neresîden)= Ayak yere eriş
şılaşmadıkça para sarrafın ke memek (k,) çok sevinmek ve
sesine nerede gider ? bolluğa kavuşmak.
( Vahid)
a-J lic" l>. f.3lij <*>*1
ıi3 ö'J
ı£J-*t ıjlt ^ (fl
işte sevincimden ayağım yere
JiiW
değmiyor.
Sana taş yürekliliğin yolunu ( Zuhuri)
vi'lilİ.
( p â y l t e r s a ) = Papaz
Bir öpücük için rüsvaylık etra
ayağı şeklinde bir nevi küçük
fında çok dolaştım ama sen
sürahi.
vermedin.
( H âkâni)
(p â y ç e n â rî ) = Pek
J Z jT S ^ İ S ^ (p a y hâkî ker-
değersiz kimse. Paçenarî (ba.).
d e n )= Ayağı topraklamak (k.)
sefer etmek.
, (payçe)==Küçük ayak § Don,
t £ I:. .**■jT xj> ji
ve pantalon gibi şeylerin paçası. S^ ıfl; -'J'
Pantalon. tfUil
«■' • Sefir o öfkeyi görünce geri dö
* >j ^ pâyçe bâlâzede ) nerek yola revan oldu.
(N iza m î)
= (k ) Hazırlanmış, çemrenmiş,
eteği belinde. § Aramak, teîtiş etmek.
ıfl^ jL-lr u
' ^ ‘4 ( P.y H e .,
ıA
[* ] Eski zamanda bu giSi insanlar kah
Paçalarını inciklerine kadar vehane yahut meyhane havuzu etrafında
toplamış: Uçmıya hazırlanmış, toplanırlarm ış.
pâyheste) = Ayakla çiğnen
miş, ezilmiş. (paydare) = Yardımcı.
* -»■ (f l ji O 'j'ji
Al» ıj*l
t^jı—I (paydam ) =Tuzak =Padam
(ba.).
Nice kimseler f i l tarafından
çiğnenmiş, nice kimseler el » c— ol*»* ij 1^1
ayaksız baş aşağı olmuştur. jlıiji
( Esedî) <i jy
M’ 4*1
*"* ** - t (payhuvân) = Tercüme. Ben dostun mahallesinden dı
! •' şarı adım atmam. Arkadaşlar!
Beni mazur tutunuz; çünkü
(p ay h û şe)= Yağmur yağ
tutkunum.
dıktan sonra çok gidip gelmek
(S ü ze n i)
ten ayak izleri kuruyarak katı
laşıp pekişmekle üzerinde yü • * - * '
(pâyzâr) = Ayakkabı =
» (pâydar) = Sabit, durucu= Payefzâr.
padar.
j'-1.!; *yi > ‘Jlf * a
lj>jJ >jt £_J « (pâyza ğ kerden)
VVj/ = (k.) pusuya girmek, gizlen
mek.
Çalman mal durmaz; fakat
hırsızı dar ağacının dibine ka iİ-^Tj3 ö^yr.y i>yt j l j ı/jU»
(p â y m â ça n ) — Tari
^ ^ i (p â y g iiş â d e n ) = (k.) kat ehlinin ıstılahında ( juî
Avdet etmek, tekrar gelmek saffı nial yani ayakkabı çıkarı
§ Boşamak § Kaçmak. lacak yer: Şeyhler kabahat işle
yen dervişleri burada bir ayak
.. < ' ' üzerinde durdurmak suretiyle
i ( p â y i k e l â j ) «= Kuzgun cezalandırırlarmış.
ayağı (k.) çirkin yazı (ar.)
\3* ^ '_**•ıj '
* Jrcî ıjJsU-
'T*-' ^ i (p â y k u b )= A y a k vuran,
rakseden, köçek. Aşk, şehvet safında ilerlemek
istedi. Elinden tutup papuçluğa
J5 3~^
attım : Terbiye ettim.
ÖJ — iSt tik ı£.
( H âkânî)
ı/Uii
j0 j' r>*
Büklüm, büklüm saç bölüğünü
■>*
salıvermiş', biri raksedici öbürü
UV
el çırpıcı.
( N izam i ) Hazreti Adem cennetten ve
yedi kat göğün üstünden yer Benim güneşimin meclisinde
yüzüne özür dilemek için indi. ayın mevkii papııçluktur.
( Mevlânâ) (M encik)
§ ödeyici, kefil.
’ H’ V
- « ( p â y m a l ) = Ayak altında
sürünmüş, telef ve mahvolmuş.
( p â y e n d a n ) == Ayakkabı (p â y v e n d ) = Ayak b a ğ ı=
çıkarılan yer ki oturulan yerin Paybend (ba.).
en aşağı sırasıdır.
\
• >'
ı-*J «■Z
» , (püçiişk) = Koyun, keçi,
hanlılar arasında pihpihü ne
deve tersi. dir bilir misin? Her atta küçük
ve büyüğün pehlûçe dedikleri
C
' J . dir.
A *» ( peçkem ) = yazlık e v =
(Niyatt)
beçkem (ba.).
. . >
A J*
^ Jla—
benden döşek ve kereveti
esirgersen atımdan arpa ve sa Yetimin başına saye sal : onu
manı niçin esirgiyorsun. koru.
(F a h ri Gürgânî) ( S a d î)
• 't '
[ * ] Cihangiri, Kulzüm, Burhan, Nasıri-
(p id e n d e r ) = Piderender.
de: '
’ f *"
Jül » i j T j'S" î)*jJı>.j' tr*. lî
J ( p e d v â z ) =>Tünek=betvaz. suretinde beyan edildiği halde Btyhan mü
tercim i nâmesbuk emre kasd ve iptıdar ile
s <•'
tercüme etm iştir. Demek ki mütercimin
(p e d e ) = Kavak ağacı. nashası (nekerde başend) şeklindedir.
Onun gönül parlatan ay yani Onun bağışının indiği yer suç
cemaliyle yıldız gözden düştü. tur. Onun lütfü askeri, âhı
Kıymetli aşkına karşı akıl hor karşılar: Ah etmeden lûtfu ye
lanmaya razı oldu. tişir.
( Y eğm a) (S e n a î)
j\jt ‘ iK j, (perbâr,
pçrbâre, p e rb â l,p e rb â le )= Ok kezi elinde oldukça, yani
kurulu oldukça dikkat et;
Yazlık ev.
yaydan attıktan sonra değil,
.t (Sadî)
(piirpâye) = Kırkayak de
diğimiz böcek. iL» y
J ( perdei heft
—'j-jr - ıf1 »jAr.
*S"jr3 jjb
reng ) = Yedi renkli perde,
(k.) dünya.
Ey kendine tapan : güzelliğine
•>
mağrur olan ! Acele etme; çün
JJ' ‘ * JJ' (pürz, pHrze) =Türkçe kü elden gittim, diye bağırdı.
pürüz dediğimiz, hav. (C dm f)
Kırm ızı dudakları güvercin
J (p e re s tâ r) = Erkek ve dişi kanı; zülfünün siyahlığı kırlan
hizmetçi. gıç kanadı gibi.
( S a d i)
vijV. -T-'j'. |-J1J‘" ıij
jV, i" t jV, ı>.j* r^’i Lügatlerin bir kısmında (p, r)
'Jlü üstündür.
Hastalık yastığının başıucunda
bir hizmetçim yok. Beni bu
(pereste) = Tapılan, mabut
yandan o yana ancak ahım
mânasına (perestîde) muhaffe-
döndürür.
CŞifaî) fidir.
§ İbadet ve taat eden, tapan.
(J- * ” İ J V t J (p iris te ) = Hizmetçi kadın,
J J 'J j/ * J cariye (Bürhan). Bazı lügatlerde
A*--
görüldüğü gibi (p) ve (r) nin
Hakkın emrine her şey ve her üstünü ile (perestende) den kı
kes itaat edicidir: Adem oğul saltılmış olması d^ha uygundur.
ları, kuş, karınca, sinek.
( Sa'dî)
V ''
(perestîden) =Tapm ak,
hizmet etmek: birincisi (Hakka)
J _ ^ ( p e re s tâ ra n ı he-
İkincisi ( halka ) karşıdır, çok
y a l) = Şair ve müneccimler.
sevmek ve kıymetini bilmek,
• •* /x (ko.).
(p c re s tiş ) — Tapınış, kul •tjİJ ^ ‘—
■i j'
luk, ubüdiyyet, çok sevgi. ijU ,jU. jT
•USİ JkLeel O^U ^^
[1 ] ÛJ*Û 7 l
cili y~ ûjJî (pergâle) = Parça, pay §
[2J kj*J* yama.
j'İ's, Cr.' 4>.U jl-ji- Î0,_j wli»
c*-o c—î-o juî -T^î* J1
jiT
Ben bu kan yağdıran gözümden
Ejder olmak kudret ve kabili
su istedim; o hep ciğer kanı
yeti asanın değil Hazreti Mu-
parçası getirdi.
sanın elindeki kudretin eseri ( Hasreti)
dir. Peygamberimizin elinden
§ Kaba iplikten yapılan bir nevi
kudret parlayınca gökyüzünde
dokuma.
ayın çöreğini ikiye ayırdı. Bu
şeyler elin kudretinden husule '{ f - '
[1 ] Y ed i beyza mucizesine işarettir. f (pergâm ) = Dölyatağı =
[2 ] Şakkı kamer mucizesine işarettir. bükân (ba.).
ilU.
.iJlj jU.
^ (perkân)— Bilmemek, cehl.
ı/Uli
* \S Rüzgâr benim toprağımı dağı
^ (perkâviş) = Asma ve tın kimse benim temiz canımı
başka ağaçların dallarını buda görmez.
mak, düzeltmek. ( N izâm ı)
J ’.\> > j* J
L -
İİİ
J jl
' '
<-J~ ^ ( perimeges ) = Sinek ( perend ) = Nakışsız ipek
kanadı (k.) ince ve nazik şey kumaş, (p) ve (r) nin esresiyle
§ Parlak kılıç § Çok lâtif bir de görülmüştür.
nevi ipek kumaş. Jj 6 L*j> öt-«* j-V,
^j cA* O
1 >m'
(permute) = Şey.
M avi renkli ipekliyi beline
[ * ] ( Benatı na'ş ) şimalî kutba yakın
(perm üz) == Hayvan yemi yediger denilen yedi y ıld ızd ır ki perişan
§ lntizar= bermüz. lıkla darbı mesel olmuştur.
sardı, suya girdi ve cihana *r * •" *» * * * * * x' '
ateş saldı. ‘ J* j - v Y < ( p e .
(N izam î)
rendvâr, perendüş, peren-
§ Ülker § Kılıç. düşin) = Evvelki gece.
•-— jV.» Cr-JJ J'S„ oy ? y * î""
y s, i r * Jj ^ y -
j ’üU. (p e re n d in )= İp e k kumaştan
yapılma her şey.
Senin hançerin Ülker gibi par
lak ve süslüdür. Aşıkların gön
lünün kanı kılıcının nakşı
(perenjj) = Suyu iyi veril
olsun.
miş kılıç ve kılıç cevheri.
( Hakâni)
^ jüj Ai, ij
^ Juj iff.t jr HJ"" ^ J
j\r ıj-HjiSjs 3ji j ’Tls
misal olabilir.
( p e r v â z ) = Aslında kanad
( Burhan ) perveriş § Pervaz
açmak mânasına olup mecazen
mânalarına da yazmıştır.
uçma manasınadır.
•
di’*6 tijyj
( p e r v â r ) = Pervârîden = #
beslemek’ten, beslerfıe mânası J-A
na ismi mastar § Çardak, köşk,
Bir gün taşın üstünden bir tav
etrafı pencereli yaz odası ki
şancıl havalandı. Yeyinti ara
ekseriya evlerin üst katında
mak için kanadını uçmak niye
olur. Bu münasebetle semirt
tiyle bezedi: uçmaya başladı.
mek için hava alan serin bir
( N & şır )
yere bağlanarak yem ve tıma
rına özenilen koyun, sığır gibi § Saçı, nisar. Naşiri, bu mânayı
hayvanların bağlandıkları yere ispat için Cihangirinin yazmış
( pervâr ) ve burada beslenen olduğu şu beyitteki ( pervâz )
hayvanlara (pervârî) ve sadece dan maksat saçı değil uçmadır
pervâr denir. diyor.
j,J jlCj t
w — jij»
ıf j’jj; Jjj -Uf"* l
-»-V*
öU.U'6»j"/* l" JZf* ı Vı w—*'
o—/ #1^ ji ^
( perverden,
perverîden) = Beslemek, ter
Şahım! Sen aslansın, ben se
biye etmek.
nin kara kulağınım. Kara ku
J33 ö ' y S3J j 'j *
lağın aslanın sığınağında o l i j i —f
ir J'j,?', ^ J f j-1**
^ J'A—
I
B iri kurt yavrusu besleyip ter Bulut d°ğın etrafına pervaz
biye ediyordu. Beslenip büyü çekiyor. Kuzey rüzgarı gülün
yünce sahibini paraladı. etrafında uçuyor.
§ Taat ve ibadet etmek. ( KafranJ
§ Çayır § Yama § Döşeme
A
§ Piyade ve süvarilen halka
( perveriş ) = Besleyiş,
olmaları.
ta’lim ve terbiye, koruma
• -• 1/
o^ıi-yT) perveriş âmühtegân = • •
bilim ve hikmet öğrenen ve (p e rv ize n )= Elek. Pervî-
öğretenler ( j y l j j u ) perveriş zen (ba.).
âmüz = hakîm (jji âjjy,)
Cfs, ıiJJJ rj'3 İ.jK
kerveriş âmûhtegâm ezel == pey Ojj.', !>.' i j f j »>* !>* ö>/. fa
gamberler, veliler § Taat ve
ibadet = jc- j .
Bu eski feleğin hilesinden içim
< •/• o+ mihnetle doludur. Bu elek, k i
(pervere) = Besili hayvan. ninden benim başıma elem tozu
eler.
c—* *f\ j >>• «j )s^ }y ÇAndelibJ
cr*>A “ - 1 j’ • t» >'
O*
jU . (
per
î
dâr
)= Perili, kendini § Bir yerden bir yere sıçramak.
cin tutmuş olan divane. Konuşmada bir şeyin rengi kay
bolmak mânasına gelir ki biz
4J ıs* ^ rengini atmak, rengi uçmak
b s -H J * J + li j 'j İ İİJ İ İJ T
deriz, ölm ek ve göz seyre-
mekten de kinaye olur.
Gül ağacı rüzgârdan perili gibi
titriyor; peri bağlayanlar, tes • ' »
hir edenler gibi. Bülbül ona Jlj (
per
t
r,p
e
rî
rnz
)=
afsun ediyor. Evvelki gün.
( Katran )
‘V <C“ ' OlK J*" '“‘ t Jt-Jİ
> ' J Jr* <fj>. c'jjV v*
( p
e
rî
duh
t ) «= Meşhur
tfjy
kahraman Rüşte m'in dedesi Sa- Evvelki gün seher vakti poyraz
rüzgârı lâ tif bir surette ruhlara Ben böyle Allah vergisi olan
taze amber kokusu eriştiriyordu. güzellikle buna melek mi yoksa
(E n v e rî) peri çocuğu mu diyeyim bilmem.
(Cimi)
v cV. ıS>
j^Uü iiu. j\
c - i j -aaI_jİ- \£jf.
(perîzen) = elek = per
vizen (ba.).
‘ X 3j-M « j/ jt j*
ı>«* y. <&*j ^ trl J,
ı£-üjl J* Jls-
jt |«—»- 3—
* i y j' ““ (pezlden) = Peziden, piş
jj 's. ö * [•* » 3j y - J* mek, pişirmek.
IV
w — l ^
Tenimi pişiren aşkın harare o jf îjj* ıS1
tinden çölde yedi y ıl asma 11s
yaprağı yemişim.
meyve tamamiyle pişmiştir. Ey y jJtî *^4* jUü‘1jJ
öUj jU; fj)jt jl J jU;<
taş gibi koruk! Sen pişmiyecek
«-i—
misin, olgunlaşmıyacakmısm.
(Mevlûna) Kadir gecesine benziyen zülfü
• / ne intizar ile gündüz yanan
ışıktan zaman zaman daha so
t (P ej ) = İnişli yokuşlu yer, tepe luk ve fersizim.
ve sarp dağ. {Seyfi Jsferengi)
(pejm) = Dağ.
«i'îö
Dünya onun gözünde çaylak
(pejman) = Soluk, örselen kanadı gibi karardı.
miş ve revnaksız. (fCaârtt)
Nazmen tercümemiz :
(p e je n d ) = Ermeniler hıyarı Mücerrep olmıyan insanı, zinhar
denilen bitki=bejend, bergest Nemedheyle ne de faslü mezem-
(ba.). met
Dilersen itimat etmek o şahsa
Et evvel hâlini tahkika gayret
^ J-, ( p e j v â k ) = Dağ ve kub (Ibni Yemin)
beden akseden ses, yankı,
i
*1 V (pîjühîden) = Aramak,
( p u jü l) = Topuk = bucül sormak, tecessüs ve tahkik et-
(6a.). mak.
•
^-Ç ji, i j —
" — J
öv ' f cf i öfc* Hj
i Ui—> , (p e s â ) = Fars kıtasında birçok
ünlü kimseler yetiştiren bir ka-
U rfil iy i ve kötü insanlarla * saba muarrebi (fesa).
öyle yaşa ki öldükten sonra
müslüman seni zemzemle yıka ( p e s â ç in )= T a r la ve bah
sın, hintli yaksın. çe mahsulünden geri kalan:
CUrft)
başak.
j/ liı J jjf |.U Ij tf"/
C İ-İJJ Lİİ**—i ı
iU J ^pega<j e g t^ _ Veresiye
olan alışveriş karşılığı ( pişâ-
Zaman kimi ileri geçirdi ise
dest). (ar.) «îj .
onu ' çabuk geri çekti. Bu piş
manlık ve geri çekiş denizin
cezir ve meddinden bellidir [*]. e s u f t â d e ) = Y olda
( Kel i m) yoldaşlarından geri kalan kimse
Pesiferda = yarından sonraki § Biriktirilen mal § Miras.
gündür ki öbürgün deriz. P eş
lerini ferda denirse daha öbür- (p e s e fk e n d ) = S o
gün dem ek olur § Arâpçanın nunu düşünmek. Gerekli mas
,ü) si yerinde öyle ise raflardan artırılıp biriktirilen
gibi bir mâna ifade eder. mal § Miras.
j\ C.-- ^jj y. j f j^t JİJ ^£_ _^si o ,V jj
ı_r5 ^ jV. ö^J*/.
öl*»Ol tijj
( p e s â h e n g ) = A rka f y \jCr.y?- «=—-t ıif
dan giden tabur, (ba,) ^4i*î ^Uii
(p e s tâ d e s t) = Veresi =
pesâdest (ba.).
\
Kara bahtımla ülfetimi gördü
(pistan) — Meme. a t.. — ğü için tayam daha birinci gün
emzik. memesini beyaza boyadı.
ı>j f y ' ts-1* ^ (Kasım ı Meşhedi)
J 1 '£/■} J ’ < •V -
->
^ (p e s e n d )= Beğenme, kabul
(p&serîçe) = F e n a tabiatlı etme, beğenilmiş, makbul. Pe-
çocuk, sendîden = beğenmek masta
I / / « x rından emir (is/a muh. vas.).
.. #. . • . \t
= Arka, sırt.
»A A L J ( p e s e n d ld e ) = Beğenil
miş, makbul. û*-c* öyr &• **jJ" j
jW. ıflj i)3T Cj* *f!i lî—*j
jûj Js Jâl 1^ <İJ
.X. ..J3j » ■! w —y Sırtım kamburluktan ihtiyarla
rın sırtı; ayağım sölpüklükten
hasta ayağı gibidir.
Bana bir irfan sahibi nasihat
(Ferrahl)
ettiği sırada kendini beğeneni
kimse beğenmez, dedi. Yardımcı ve arkalayıcı § Puşt
Clmâd) § Soy § Nişapur civarında bir
şehir. û»b cju ü | puşt bepuşt
* (p e « e n g e k )= Dolu. Kü dâden=birbirine dayanmak (k.)
çük buz parçalan şeklinde ol ittihat ve müzaheret etmek,
duğu için (yahçe) de denir. İ.H,' puşt berpuşt = baba*
dan babaya, nesilden nesle.
(puşt şikesten) =
( k.) Tahammül edilemiyecek Ben bu çimende güzün yardı
derecede musibete duçar ol mını gördükçe baharın iki
mak (Ni?âm). renkli gülüne aldanmam.
(Selim )
. (puştmaze) — Belkemiği,
Yeni ay o parlak yüze bakınca
omurga (ar.) sulb.
güneşten yüz çevirir.
{T u ğra )
iti»'
*•' * * f ’V * ’ (puştmal) = Peştamal de
. (puşt germ bü- diğimiz silgi.
Dağda, ovada kandan ırmak
v“'< l (p u şt m â h l) = Balık aktı. Ölüden, büyük yığınlar
sırtı dediğimiz biçim (k.) gece. meydana geldi.
(Şa ir )
Bir şehri övgüye dair:
1y i 4 " ı f A y
~‘h*
>y? ^ - İJ j ; - » > . j ) j
^ 1- (p u ş tî) = Yardımcı; Koru
t/UiJ yucu § Bele kadar gelen kısa
elbise, arka yastığı.
fi/r şehir ki onda karanlık
'» ' •
yoktu; var ise geceden başka
jû l
değildi. (pu şt y â ft e n ) = Yar
(Nişimi) dım ve kuvvet bulmak.
* , >1 . ^
jLjJU ( jl »jlU . j
' ' (pu şt nu m n den ) = •- t » (p u ştlb a n , puş-
7
Puşt daden (ba.). tîvan) — Kuvvetlendirmek için
duvara vurulan ağaç dayak,
yapı desteği. Kapı arkasına
(p eştu ) ^ Kavanoz = bestu konulan ağaç bağ (k.) arkala-
(ba.).
( yıcı, yardımcı.
«
yJÜ
(puştu) = Afgan dili.
Senin gibi dayağı, yardımcısı
ı olan ümmet duvarının ne krtj
> ™ (p u ş tv â re) = Bir arkalık
yük. gısı vardır?
(pişkir, pişkil) =
. (puşek) = Kedi. •ii.il puşk (ba.).
p . (peşm) = Yün.
■tuii- JU. >_j / »> j )
\rtr
Onun yerini taş ve gübreden
Bu ektiğimiz dikenden hurma
yemek mümkün değil, bu'eğir Jİ / J
\ ■> ( Pe9m d e r
diğimiz yünden ipek kumaş do kn lâh d aşten ) — (k.) Şeref
kunamaz. va itibar sahibi olmak.
(S a d i)
*-*’ ıs-f rJ.5
( p e şm a g e n d ) = Yük, TJU'
hayvanın sırtını acıtmamak için Baktım ki ibadethane kılavuzu
semerin altına konulan keçe, nun yoluna kimse gitmiyor.
teğelti yahut yiinle doldurul Meyhane dilencisinin de değer
muş palan. ve itibarı yok.
(T â lib )
A--
Her kim beyhude gürültü ederse (p e ş m ln e ) = Yün kumaş.
onu uzaklaştır.
''T C '■>** ‘'T *'*■ ^ j **1 J3
(N iz ü ri )
■v. ■'r ■'V-H ■UWtj'j jj> J " £ j
§ Dağıtmak, perişan etmek.
Eğer gönül sevinçli olursa evin
ı_-»';-J Je-Jj f-i> ı
cennet veya cehennem olmasında
jVâ\
fark yoktur. Vücut sıhhatte
Onun süvarilerini, askerini da olursa yün elbise ile çubuklu
ğıttım. kumaştan yapılmış elbise birdir.
(N izam i) ( Yeğ mü)
*
l' f
\İ\
J t (p u ğ a r) = Kibirlenme, ken Hakkın yaktığı ışığa her kim
dini beğenme. püf der, yani onu söndürmek
isterse sakalı yanar.
ili (Şatr)
J f ( p e ğ a * ) — Tahta ve ağaç
yarmak için kullanılan kama, Mesnevii şerifte pufu şeklinde
takoz, pabuççularm kıskı de de vardır.
dikleri ağaç çivi. jÂf Jjl
j'j j 1
, Jj>-{ J ç - 5,
-u-l-j w—a j T j'x*
I/*,.
jLiı ot jI«İ
Her kim Allahın yaktığı mumu
Bir düşman avcısıdır ki has- söndürmek isterse mum sönmez;
minin el ve bileğinden hâdise püfliyenin ağzı yanar.
ler dülgerinin keserine sap (Mevlâna)
yapar. v ı^ıPufiâb: bir şeye nemlendi
{Fahri)
recek derecede su püskürmek
Bu beyitten (keser sapı) mânası (N zam).
anlaşılıyor (Nâsıri). Betişe’deki
(b) istiane edatı olursa mahzur
- , (pnfı kasegeri)*=
kalmaz, (p) nin ötre ve esre
Ufacık bir şeyden büyük bir
siyle de görülmüştür.
şeyin hâsıl olmasından ; yahut
ufacık bir iş n büyük netice
( p e ğ n e ) — Merdiven basa yermesinden kinayedir
mağı. (N'?âm)
Juİ-L o —I s } j ö iT J* jî
oûaj 0^4^ CrJ > f-r-O C
j* öV
fA j -V’ f k -r* X
Bu dört unsurla yedi felek; se c —\ X ^
nin devletinin sakfına merdiven **S'\
olur.
O lıûrt ve periye, benziyen dil
xŞihab)
ber kâsecirtin yüzünün utancın
• •. dan ruhum tenimden ayrılacak.
v (p u f) = İşığı söndürmek, ya Eğer dudağından bir öpücük
verirse yeniden dirilirim . İşim talihi dönük, kötü bahtlı! Ey
ufacık bir şeye kalmıştır [*]. sevimsiz, iğrenç, yakışıksız, ekşi
(B a kırı K â fi ) suratlı! peynir ve ayran gibi
keskin, lezzetsiz, tatsızsın; içsiz
.' f ceviz gibi çeşnisiz, özü kurumuş
'"İl (puf kerden) = Üfle ve boşsun. Bana demir ve çelik
mek § kabarmak, şişmek. gibi sert gözle bakma ki kafanı
örs gibi çekiç darbesiyle kırmı-
yayım.
(pek) = Bilgisi ve hüneri yok (P ü r Bahayı C am i)
ken kendini beğenen ve öğü-
nen kimse. Müradifi olan lek § Aşık kemiğinin bir tarafı §
ile (peku lek) de derler. Peku Oyuncuların takla atması. Tü
lek = yelmek, yepermek, öte tün ve tömbeki gibi şeylerin
beriye seğirtmek mânasına gel dumanını ağızla içeriye çekmek
diği gibi vm»> = hırtı pırtı, (ko.).
parça purça ev eşyası mâna
sına da gelir § Basamak. (•!) in
~İ, (p e g )— Nar memeli kız: yu
esresiyle parmağın boğumu.
varlak ve katı memeli ki dili
• y mizde turunç memeli denir §
c"^! (p u k )= Bilgisiz § Yakışıksız ve Çocukların oynadıkları top §
biçimsiz. Mürad fi olan lük ile Bir nevi darı.
birlikte (pukü lük) ( lükü puk )
suretinde de kullanılır § îçi boş,
» (pegâh) = Erken = begâh.
kovuk mânasına pükün; çekiç
mânasına putk’ün hafifletilmişi-
dir. (pekmal) = Pabuççuların
»i. ty »iA** j.■** ıf* sahtiyan üzerine çizgi çizdikleri
ti)J J’j-' 4) alet ki Arapça (mıhat) tan
, t)*) on ls>î bozma mâhat derler.
jİk? j**
Jf ı>H J lL S C
■, (pekend) = Huvarezmliler
^j*. jİAi— y
lügatinde ekmek.
liV: JJ1
.
° \!
(pul) == Köprü.
>£j r-1'* jİJ>vjİ’?
3> j ^>j j ı
S±■
*•
*' jx’ Daima pabucunu ve ökçesini
aL_ ^ IajJi y
yarılmış görüyorum, onların
yerine yüreği parçalanmalıydı.
^Liî i)j jl,
(M a 'ru fi)
• j.i j ) )t
jUuL* iSy^ı
cr \' * (p e lm e s , p e lm e -
ıi\5U.
■e) — Telâş etmek, şaşırmak,
muztarip olmak § Yalan söyle Bağdatta misk otundan ıtır
mek. yaparlar. İsfahanın havasından
• -
misk ceylanı kokusu gelir.
((fâkâni)
(p e lm e ) = Çocukların yazı
ve talim tahtası.
( p e lv â s ) = Yaltaklanma,
aldatma.
', (p e le n g ) = Kaplan.
• î i.
«uf" \y £ t
T ( penânek ) = Zamk, ağaç
Pâk (ba.). sakızı.
« « w
(penc biçare,
(penc) = Sayılardan beşin adı.
pencei bîçare) = Zühal, Müş
t&H teri, Merih, Zühre, Utarit yıldız
jtj&l j' ları. Farsçaları sırayla şunlardır:
Keyvan, Bercîs, Behrâm, Nâhît,
Biz, bir baba evlâdı beş karde Tîr. Bütününün Arapça karşılığı
şiz; iktidar bileğinin beş parma i- hamsemi mütehayyire-
ğı gibiyiz. dir. Türkçeleri de şunlardır:
(Ş a ir ) Sekendiz, Erendiz, Sakıt, Çul
pan, Arzıtilek.
(p e n c y n d e ) — Beşte bir lu
î (p in d ) = Oturak yeri, kıç.
(ar.) hums. ( muh. ) (penyüde)
dir. . .*
» (pund) = Eğirmek için hazır
(p e n d ) = öğüt, nasihat, lanan pamuk yumağı.
c—İIjm- * j. *i’XJT •
il
Böyle iyi sanılı kimse görme
l f J U -. dim; çünkü benim ayıbımı an
cak budur sandı.
Başkalarının musibetlerinden (Sa d i)
ibret al; sakın başkaları senden
ibret almasınlar. Pindaşten den emir (isfa, muh,
(S a d i) vas.).
» (peneng) = Ev penceresi. 4) ^
e f e PQÇ g ö y = Geveze. ^ ^
Püç magz=Ahmak.
Eski dervişten çekinmiyen pa
•»J tiki*. dişahı şehnamede methetme-
• k 'U , , * ' L j J J> X * j* * L İ. '-i i '
meli.
( Firdevsi)
Gevezelerin sözü düşünmeden § Kav.
dile gelir. K o f köpük denizin IjV;'*ij jT\ <S'c~-» -Üi
içinde hiçbir vakit durmaz. •>>.cr*W Cr-*-* Cj JoW >•
(,Şaib)
Şüphe yok ki belâ taşı çakma
ğı için onun ikbali düşmanı ■* (p ü ran ) = Hindistan şehir
nın can ve teninden başka kav lerinden denilen şehir. (Pür)
olmaz. maddesinde ismi geçen racaya
(F a h ri) mensup demektir. ( Burhan )
; > vekil ve yadigâr mânalarına da
yazmıştır. Oğullar mânasına,
(p u d in e ) = Yarpuz: kekik
Pur kelimesinin cem’idir. Püryan
gibi bir ot.
= ahalisi.
• »
(p fir) = Oğul. '* ' ' ‘ ‘ I’ i -
U*JJ J (pur ân tu r a ;) = Zer
düşt asrında yaşıyan meşhur
«ıl y& ^lijl ,^C|> jl
bir sihirbaz.
zımparalamak.
(p ü stin ) = Kürk (ar.) ,}ji.
• ’ y
M ı
‘T* ( pulâb ) = His ve idrak (p ü le) = Hışırlanmış ve bo
(av,.) hissî. zulmuş karpuz ve kavun.
. >
(pün) = Hayvan teğeltisi. (pehre) = Bekleme, gözetme.
. * Pehredar = Gözetici, bekçi.
îJr- r*T,
V fpehmezek) = Büyük ve
", (pchnâme) = Maymun § Has
oklu kirpi. ekmek, yağlı çörek.
• +
ö Jj fj JJ1*-
w— -l i ı> * j O-jjli,. <1^-5 X) X* Ju
Çocuk yüzgecin elinin üstünde
oldukça Dicle genişse de kork t~ 's? * j - o
ı/UoJ
maz.
{Sadi) A liy i sevmekte ayak diriyorsam
da Ömer'e muhabbetten de hâli
) -M» (pehnü r) = Eböcehil karpu değilim.
zu (ar.) jtı»- § Ağı ağacı — (Nişimi)
( Tâlib)
S%S-,
£■> (p îç ) = Kıvrım, büklüm, hal grr* erli*- j* ött
ka, burgaç, dolaşık. VIy
Çocuk kendi çalışmasından hiç ma zülüf § Bükülmüş kâhkül,
bir fayda görmediği için mektebe örülmüş saç § Pürçek ki zülüften
sıkıntı içinde gider. ayrılıp ucu lüle lüle olan küçük
(Mevlâna) saç kıvrımıdır § Kadın baş ve
yüz örtüsü § Gelin başlığı
k . (p t(a n ) = Sarılıcı, bükütüdi. § Kapı üzerindeki saçak § işaret
û*1' J> ı>„' cr!
<JL. a ,
y? j 1/. y £ -» 7* (pıçıden) — Sarmak, sarıl
mak, bükmek, bükülmek, kıv
Üzerine sarmaşık gibi sarıldı rılmak, dolamak, dolaşmak.
ğın bu eski ağaç yani dünya 5% sn r-f-, ^
nice y ıllık tır!
u?uü
(S a d i)
Piçanden = büktürmek. Bu sıkıntılı âlemde niçin dola
* şalım; çünkü ondan edilecek
istifade hiçtir, hiç.
(p îç p a ) = Yengeç.
.Vişâmi)
Bıhest (ba.).
C 7 » (p*^) = Göz çapağı.
yiyordu.
(Sena i)
»7 (peydâ) = Açık, aşikâr, belli,
• -i karşılığı (penhan)=Gizli § A ra
(p lh te n ) »= Pîçîden. nıp bulunan.
jlif" jJ>L‘
fi-j «uj-u" <s>f
jBo j_V j } ili j)j-
J )S , c ' ~ ‘ " ÖJV
yi £
Kenarı görünmiyen denizde yüz
Zamanenin yüzüne serptiği tozu gecin böbürlenmesi işe yaramaz,
yani verdiği kederi iki gözü (S a d i)
c'>.
£ğe/- elimin kemer gibi belinde
o;j * - olduğunu görürsem,sevincimden
Mısırdan gömleğinin kokusunu yüz gömlek parçalarım.
duydun da niçin onu Kenan (S a d î)
kuyusunda görmedin. c^-y. ü>'>. yy -'j
(S â 'd i)
L? c' J ö' L*.
w— ^1*-J jll—l <To' JiiL
«r.i w— 4^12*1*
Yusufun kokusunu duyduğum
O, meme, göğüs, beden değildir: gömleği kıskanç kardeşlerin
gömleği altında ay ışığıdır. yırtmalarından korkarım,
( Şîbâni)
( Hâfız)
altında çiğnenir.
-•*! ö'/
( H â k in i) —
—j -v jl)
§ Gidici, yolcu § Hattatların
yazı yazarlarken kullandıkları Çalışmakla Diclenin önünü ka
altlık. pamak mümkündür. Kıskancın
dilini bağlamak mümkün değil tım yoldaş olur, kâh benimle
dir. omuz omuza kâh önce önce.
( S a d i) (Ş a ir )
4/ Ö*J^'
ı_r-*, a--î V (p iş â d e s t) = İşçiye iş
tfi-*—1
lemeden verilen ücret, Türkçesi
A ltın tepsilerde öne yüz türlü öndelik § Destadest de denir.
den fazla yemek koydular. *\*yx>~
( Esedi)
c\j3
§ Yan, huzur,
Peşin alışverişten başkası dâm
*s£> --Jji J ij vayı, zarar ve kırgınlığı netice
ii J*-
verir.
(L eb tb i)
Her kimin gönlü bir dilberin
yanında ise sakalı başkasının § Mukabili (pesâdest) (ba.).
elindedir.
(S a d i)
(p î? a r) = Pîşab. Hususiyle
öK' f3)- ^rtf, j 1 hastaların tahlil için hekime
f/lŞ ö.. tf’y
götürülen idrar kabı.
«Li j\JLh
-* • * jul tALi-V
■'*
Her ne kadar sen gül, ben ot
isek de beni hakaretle huzurun
dan koğma.
Hekim geldi, padişahın idrar
(N asırı Buhâri)
kabını gördü. Şahın hali iy ili
§ Mazi vc istikbal yani geçmiş, ğe doğru gitmiyordu.
gelecek § Başlangıç, mukad- ( Firdevsi)
deme§ Hurma dalı ve yaprağı § Hindistanda Kabilin güney
Ş Öfre dediğimiz hareke (ar.) doğusunda (şarkı cenubi) bir
zamme. şehir.
• i> • - — '.
■ (p îş o b ) « . Sidik. jx »l ^ â m ed en ) --- Bir
kimsenin yanına gelmek, yak
<-TT* (p jş â p îş ) § Önce önce. laşmak, vukua gelmek, zuhur
etınek.
‘J* I-JJ’ lf}j
*y ^ o* ^ s * y • , — '•
(p îş â v e r d e n )— Öne
Her nereye yonelsem kara bah getirmek, yaklaştırmak.
koymak yani yalnız secde et
jll* ( pîşao, pîşane) = mek değildir. Gerçek hareket
s \
et; çünkü kalbin temizliği küs
Çok ileri, en ileri.
tahlıkla olmaz.
JJ li' (S a d î)
_m' j-_a- ^cr:^. J/
jUa* İi yj.
ti ^ y
acele giden insan ! Bundan
ziyade ileri niçin gidersin? Bu
Bu ne küstahlık ve katı yüz
kadar ileri gitme ki daha ile
risi belli değildir. lülüktür! Sen bu hali perişanın
( ' A tta r) özür dileğini kabul et.
(Evhedİ)
§ Evin en yüksek ve baş mev
.V j\ j g
kii.
r* by; Jİ JZ%
ij> w—Aı ısj'y
*3^-- ■
—3W
vljl# ~—>3 jlIT" e—V Allahın kulu isen efendilik
j^ o'U-ıı |lur o ^ jj adını bırak. Onun huzurunda
UV secde etmişken tekrar kibir ve
fiı'r sarhoş yok mu ki beni mey gururda ne fayda var.
hane tarafına götürsün, inci (Nizari)
§ Yüzleşme, karşılaşma.
tanesi gibi gül çehreli sakinin
tarafına götürsün. Bir el yok c->* y —ı** h* ■>' -c-
mu ki benim elimi dostça tut j Lİjl> ^^y- > ı£js} Ji \
sun da böyle pabuçluktan şah ıfj'y
nişine götürsün. Felek senin mestâne gamzene
(Mevlânâ) karşı duramaz. Senin iki ka
şınla hakikaten kimse karşılaş
J ( pty endaz ) = Kadın maz.
(Nızâri)
gerdanlığı* § Peşkir, peçete.
(pîşânî dâr)=K atı yüzlü,
utanmaz, yüzsüz.
(p îfâ n î) = Alın [*] § Küs
tahlık, katı yüzlülük, kibir.
v (pîgâheng) — Askerin
C,~jÛ Jİ w£İİ»
ıffS iJU.J +S*
ve kafilenin önünde giden kıs
Cm-M i-T^İ
mı, ileri karakol.
W VUfe»* jj
Ey Şanil Ferhat ve Mecnundan «►*. J -s j* Jt*
- JU L
geri kalmak himmetsizlikten
ilerigelir. Aşk develerinin ka Meyhane kapısını göster ki bir
tarında peşenk ol. ileriyi görenden sonumun . ne
(Ş â n i)
olacağını sorauım.
Şimdi mecazen yolgösterici
mânasına da kullanılmaktadır.
' j
(Ni?âm).
aJ, * (p îş p â re ) = Gaziler hel
vası: un, yağ, pekmezle yapılan
J ( pî şb&z) = (k.) Karşılama, helva (ar.) .
istikbal etme § önü açık elbise,
mintan. Sevdiğini karşılamak «. »u
için yerinden kalkan kimse •, ( p îf t ) = Bizim kediye pist
kollarını açarak karşıladığından dediğimiz mevkide kullanılır.
pîşbâz—önü açık denilmiştir.
. , • : >\ •
( pîşdest ) = öndelik C cr*~V'» (P*Ş Ş®h) = önü açık
§ Meclis reisi § Yardımcı § Ga elbisedir ki çok defa kadınlar
lip, yeğin. giyerler.
aydınlanır, taht senin gibi pa
S* < « j f c l İ h (p îş k â r, p îş k â - dişah He öğünür.
(Mesücf)
r e ) = Hizmetkâr, şakirt, yar
dımcı. § Huzur § j jjü .tc^ Pîşg-âhi nü-
şür (k.) kıyamet.
<i*y »y,1;
\ss üs,
>» î Y ( p îş k e ş ) = Küçükten
Seni güzellikte peri ile müsavi büyüğe verilen hediye, arma
saydın; peri benim hizmetkâr ğan.
ve kölemdir. fjlo y j.m rJ<3 l,'
( Ferrâhi) rj'3 y j» iV*
(/U«ı
J^iy- »s1
y âjj ^rt‘ Sağ oldukça sana sevdalıyım.
jlf Canım senin kapma armağan
dır.
Ey güzeli Ay bu kadar güzelli
(N ifâ m İ)
ğiyle beraber senin yüzünün
önünde hizmetkâr olur. Haraç, vergi § Turfanda meyva
('Im â d ) (Nefisi).
w4Jj* /f* V *U V
jisLi-u jT^ c-i» i ^r* r ı,
"•» (pÎMf®) = Büyüklerin hu
zurunda ziyaretçileri takdim ve
Me göğün ayı, ne feleğin güne tarif eden kimse (ar.) mu-
şisin; çünkü bu kölen o şakir arrif.
dindir. X *î y 3 y f £ .J »
(pîş®“ » p îş en d ) = ip j —*'
ve halat yaptıkları hurma lifi.
Güllüğün lâlesinin parıltısı se
nin simana; gülün, önü açık
cr~*Y .(pîç n işin ) = Ebe (ar.) elbisesi senin boyuna yaraşır.
kabile ( Muhsin)
( p îş e ) = Sanat. Pîşever,
pîşeger = Sanat sahibi, usta.
1/ ■öU—
jte -c.-ı A» j öt V
Ab
Senin ululuk kapma secde için
alnını koyanlara gök, cemaat Gümüş ve altın kesesi tükenir,
safında imamdır. sanat sahibinin kesesi boş kal
( Vâtih) maz.
(S a d î)
*r * t
*>.«>*
(p îş n ık ad ) = G ö z önüne
£j^A ^
konulan şey, bir veya birkaç ^Uii
kişiyle müzakere ve istişare
Bu sanatta mademki yeni bir
edilen husus.
başkansm, eski adamlara uyma.
|< ( N iza m i)
^ (p e y ğ â le ) = Şarap kadehi.
(p t fy ir ) - Sidik = Pfşar.
''S-*r s liT
f -y (p e y ğ â m ) = Haber, Türkçesi
£3^ •3J L , -T
salık.
tfjy>
jLt Ju* tül
Senin korkundan Aslan burcu "-w a-*'* 3j[>V j Ol* î>«- 3A1-
nun su içmemişken çişi geldi.
(E n v e ri)
§ Hizmetçi. Âşık her bakışla mâşuka yüz
müddea söyler, aşk bu mertebe
' .
yi bulunca postacıya ve habere
- i t (p îş y â r e ) = Gaziler helva ne hacet.
( Vâlehi)
sı, doğrusu pîşpâre olsa gerek.
•l*
K^X~$r ( p îş în ) ■= önceki, sabık ^ -* (P e y §® “ ) = Ant, ahit § Saç
§ ö ğ le namazı. Mecazen öğle ma, faydasız.
gönlümde yer tutan güzel!
^ ( p îğ lu ş ) «= Gök renkli baş ve gözüm üzerine otur;
susam çiçeği = ö/'oic'* ü- s— Çünkü bu köşede yerinin dar
olmasından korkarım.
(H â k in i)
Ü L
•"» (p e y ğ u le ) = Köşe, bucak.
•oi. j'-ı'j-, rJb r' (p e yg u n ) = Peyğan (ba.).
■i*r; & r . 'f ti/~j
•
( peyğü, p eygü ) =
Çin tarafında büyük bir şehir 3J"~-
ve padişahının adı.
Yaşadıkça sebat ettiler, nihayet
jU- Alv
o işkence sebebiyle öldüler.
t*?'} •*'-„>.» j)S'1 (H utrev)
j-»\!
Her ne kadar bugün, Tekin, Ey-
(p îf e ) = Kav yapılan bir nevi
bek, Peygu halkı idare ettiler
çürük ağaç.
se de.
(Natır)
dt
(P) nin esresiyle (piyğü) atmaca (p e y e k ) = Başkalarının sof
nev’inden bir kuş ve kuş ga rasında karnını doyuran dalka
gası. vuk, başka bitkilerden kuvvet
alan bitki, insanların yüzünden
• *
geçinen pire ve o gibiler (N e
^ (p e y g ü r) = Kavanoz, küçük fisi).
küp gibi ağzı dar kablar.
dİ
(p e y k ) = Ulak, haber ve mek
( p e y g « l e ) = Peyğule. tup getiren, götüren. Muarrebi
j^ ii j.* ,' B- j l j ^L. J j J i hT"
£.». Mecazen Peygambere de
ısV -i--"lj ** j-L*Ç denir. (Peyki âsmanî) (k.) Melek.
j'SU. (Peyki cansitan) (k.) Azrail (^f).'
(Peyki felek) (k.) *1. (Peyki ray-
gan) (k.) ay § Ticaret eden kişi (peykânî) = Ok temreni
§ Saba rüzgârı. biçiminde bir nevi lâl ve fi
ruze, bir nevi gül ve lâle ve bir
cins nişadır.
(peykâr) = Kavga, savaş.
jU jy_ y~
, (peyker) Suret ve kalıp,
vücut.
Memleketi yavaşlıkla zaptetmek Xj «jte Cı's. 4*
mümkün olursa, kavga ile bir
burnu kanatma.
(S a d î) Bir kimse ben biçareyi yelpa-
zelese, zayıflıktan rüzgâr vücu
ji ^ dumu sinek gibi götürür.
t£JU—
(Höİçâni)
Aşağı ve değersiz kimse ile
Kâlbed ile farkları, peykerde
kavgadan sakın; çünkü çok de
kılık ve şekil muteber, kâlbed-
fa damladan sel suuu gördüm.
de değildir (Şu'uri).
(S a d i)
^ ^ ^ - ^ “^.(pîlgüş, pîlgüş)
= Susam çiçeğinin gök renklisi
% (p îln )= Misvak yani diş fırça
—J" sı yapılan ağaç, (ar.) erâk.
kola ayrılıp sonra birleşen ne
(pilev) — Pilâv. hir arasındaki ova ve geniş
arazi § Ok temreni § İbram. Pîle
kerden == İbram etmek, üstüne
1 ^
(pîleva) = Eczacı, ispençiyar varmak (Ni?âm).
ve aktar.
•' l
■» (pîle) = İpek kozası, ipek bö (pîlever) = Torba ve çanta
ceği, ipek. içinde iğne, iplik, ipek, lâvanta
*1- JLA'jİ. İİAr j f ve ilâç gibi ufak tefek satan
3 ^.A-.u ^f* gezici aktar, çerçi.
61— mİ* jJ
/pek böceği, ortasında öleceğini
bilseydi bu kadar kumaşı etra
fına nerede dokurdu? Kapı kapalı olunca kuyumcu
(S a d i) mudur. aktar mıdır kimse bil
Jl» ^ ^Z.'. I mez.
(S a’d i)
✓+
ıtjT j& j. j'-*1* y y?* i* soba ile ısıtılan kışlık yer oda
lij’ 't'*-'. j ı#A f**' '-•X sı. Tavhâne bundan alınmıştır.
•fciL.
Bu türlü odaya ve kışın içeri
Evet, senin gibi bir gönülalı- sinde ateş yakılarak çiçek ve
cıdan gönlümü ayırmam; ıstı başka bitkiler saklanan çiçek
rap çekersem bari o kıvırcık liğe dilimizde sadece soba
zülüften çekeuim. denir. Bu tarif, hânei zemis-
(H a fız)
tâni diyen lügatlere göredir.
Tâft=n=Parlamak, bükmek ten Cihangiri gibi bazı lügat sa
ismi mastar, emir ( isfa, muh, hipleri hânei tâbestani = yaz
vas.). evi demişlerdir ki yaz mevsi
ıjiy- »fd çr'i) ıty mine mahsus odadır. Şerefnâ-
v tT j*l j * Jj o 'j * jS \ j .Ijle mede “dört tarafı billûr camlı
odadır kî güneşin ziyası içeriye
Saçını bük de, benden güzel tesir eder„ denilmiştir. Her iki
yüzünü bükme: çevirme, ayrılı tâbire göre kelimenin evvelin
ğının ateşiyle gönlümün yan deki tâb, hararet yahut ziya
masına razı olma. demektir. Daha sonra lügat
(Ş ib in i) yazanlar iki mânayı da almış
lardır. ( Nizâm ) bu mânaların
her üçünü da almıştır.
^Ûiî
Ayna parıltılı kılıcın parlama- *lilT z-—fjî jijt
5i, güneşin ışığından daha par vi'lSU.
lak idi.
{N izam i) Zamanenin eşsiz bodrumu se
. t i nin nurundan yaz evi yahut
dört tarafı camlı oda oldu.
(tâ b â n ) •= Parlayıcı, parlak.
(H â k in i)
4>tl“ J Oj'Ç’
ö^^-1 *£i" ‘ f *r
^ (tâ b d â r) = Parlak, ziyadar,
Kovaya parlak güneş gibi otur; hararetli.
kovayı vücudunla aydınlat. jy s, —-jy y~sw
j h
Acele batıdan doğuya git: ku *>. £y
yudan çık [*], J U*
(C am i)
Gönlüm, nurun ışığından öylt
nur doludur ki göğsümün lev
^ ( tâ b h â n e ) = Ocak yahut hası billûr gibi parlaktır.
[*] H azreti Yusuf un kuyu hikâyesine (H ayâli)
dair. § Büklüm, kıvırcık.
_.>)j s ıA J1f-ç • t ’
jU.IT JjJ- .vi)j M-'- li. J* * jr v
. (tâ b n â k ) = Parlak, berrak.
JÎÜ
JV —_l* •Jit ^ o*
Onun gözü sürmesiz olduğu ^.'1* î ^3^ lj>
halde nergisir gözü gibi gönül ı/'Uil
aldatıcı, onun zülfü taranmamış
Ben bu parlak gümüşün suyun
olduğu halde sümbülün zülfü
dan toprak bulaşıklarını gider
gibi kıvırcıktır.
( K ö ö n i) dim.
( N iş â m i)
. , «i
(tâ b d â n ) = T e p e penceresi,
ışıktık, pencere. ( t â b u jf ) = Maveraünnehir-
de Türklerin itaat ve boyun
eğm e mânasına tapuk dedikleri
j L ~ j l ^ â b i s t â n ) = Yaz mevsimi.
görenektir; şöyle ki ; kabahatli
r\j' o' o* olan kimse büyüklerin huzu
runda başı açık ve elleri ku
laklarında olarak eğilir ve dur
Ben o kuşum ki güllerin üze madan özür dilermiş.
rinde uçtum. Yaz mevsiminin
sıcak havasını görmedim. L 'n
(tâbuk) = Balkon, şahnişin,
( N iza m i)
üst kat.
(tâbistânî) = Yaylak, yaz tJî-:
evi. ■*- o ‘- *- '.•*
*H’ f
u ■, (tâ p â l) = Ağaç özdeği § Sı Felek, seni görmekten, gözümü
ğır tezeği. doğan gibi bağlıyalıdan beri,
tl gönül kanından kirpiğim horoz
ibiğine döndü.
(tap u ) = Tahıl, yani kuru za
( K a â n l)
hire, ekmek ve benzerlerini
ıS J J J* 1 i'jlı’ j '
koymaya, saklamaya mahsus
jrl>" >j?s.
toprak kab.
<I
L'lr Rusların tepesinden horoz ibiği
(tâ tâ ) = Pepelik, dil tutukluğu. gibi ne kadar kan fışkırd ı!
^i (Hatifi)
ı^lti • 'f
f J (tâ re m ) = Ağaç ile keçe ya
Eğer hurma ağacı yüksek olma
hut örülmüş kıldan çadır gibi
sa her çocuğun yağmasından
yapılan ev ki, derim evi derler.
zarar görür.
(Nizami) § Kubbe § Satıh § Bağ etrafına
. _ i
çekilen çit ki şimdi konuşmada
(târemı) denilmektedir (Nizâm).
(tâ râ n ) = Karanlık.
f:") rJi} ,*1
o'jlr j)j )/• (?. f - f v 'i 'İ'ti.’.j
Cr>js '*.# (târîku rüşen) = Alaca (tâ z e ) = Dilim zdeki gibi yeni
karanlık. § Bayatlamamış, solmamış, ta
• ' ravetli, genç mânalarınadır. Mu-
arrebi .
^ (tâ z ) = Sevgili, mahbup.
iS*—i
jir f\ Juityc •jj—
iif' !fjy. i*
Gönlüm yeşillikle nerede taze
>lnas< ona, ey ananın sevgilisil lenir, çünkü çamurumdan ye
ne oldun ki böyle sarardın, şillik bitecek; ölümüm yakındır.
(S a d i)
dedi.
(F ır devt i ) Taze rüy = Güler yüzlü.
( Evhadi) ı/Uil
§Mutlak, alçak kimse. Tahtan, Düşnıan tarafına tıpkı çocuğun
tâzîden den emir (Isfa. muh. ■mektepten mahalleye geldiği
vas.). Tâzbâz = Oğlan seven gibi güler yüzlü gelir.
ki mahbup dost denir. (N iza m i)
• M
yiî1' i->. (t&ft) = (Tâften) den mazi,
Beyaz zambak kökünü kayna tâften (ba.) § Bası, tâfthâne =
tır da suyu ile yüzünü yıkar Basımevi, matbaa.
san yüzünden çili temizler. *> "
( Yûsufİ Tabib)
(tâften) = Bükmek, bükül
Türkçe birlik mânasını ifade mek, çevirmek, yanmak, kız
eden deş, daş mevkiinde kulla mak, yalınlanmak § İncinmek.
nılır [*].
Jlli j'j—a'j»
i l t; 'JJ I, JjJ J3
JiT
B ir genç, anasının reyinden baş
Fazilet sahipleri, ayağının uğu çevirdi: reyine göre hareket et
ru ile sıkıntıdan kurtulan zat! medi. Ananın dertli gönlü te
senin eşiğinde ben ve ikbal bir essür ateşiyle yandı.
efendinin kölesiyiz. (S â 'd i)
(K em â l)
' > * J l j ’ i C.J
§ Ev sahibi.
[ * ] Belki Türkçeden alınmıştır. >1#
Hava, heves yolundan yüz çe ziyade susuzluktan damağı çat
virmek mümkün olmazsa-vefa lamış.
lıların sohbetine nail olmak ( Esedi,
mümkün değildir. § Aydınlanmış, yalınlanmış, kız
f'Im ü d ) mış.
ju» ıı*lr —î.j »i'
-r1*' <*>1 >»*“ .»*'
•*
\
•\
*
ıV
^ (t ân ) = Ağız. ^ (tân ü l) = Ağzın etrafı. Ağzı
iğri mânasına da gelir.
»31’
ö^ıC. ı>V. *>•
jlf
ol. » r - - V ‘ -
,L_ J-j- ^ }\c. ch. J-z-f' J>- 0,5 . ^T*1 ( teb bade ) = Titreme,
[* ] İkinci mısradaki tebâr, helâk mâ hususiyle dalak rahatsızlığından
nasına Arnpçadır. husule gelen titreme.
Jj )y ıC.i1j*-11
*jj' »»I t 1 - - ‘■'■f'kf **" (te b e r ) = Balta.
>y. 1i t- ji
j;*
^ ^ (te b e ris tâ n ) = İranın ku
zeyindeki eyaletlerinden biri.
Dostun elinden her ne alırsan
şeker olur, sevilmiyenin elinden i T*s
alınan nebat şekeri balta gibi (tebrek) = Kale, hususiyle
dir. Isfahan kalesi § Tabla (sebz
( S a d i) tebrek)§ (k.) Gök.
Dinin ulusunu medih uğuriyle
c* s* jy- C'.y. '* *Jîfc^ sözüm çok tesirli ve fasih oldu.
-V
( M encik )
Bu yeştl tablada, yani gökte • _ ^
• * "
( Sûzeni)
* Lr
^ •, (te p â s ) = Riyazet: yiyip iç
meyi azaltmakla nefsi kırmak.
Davulcu birinci davulu vurdu, Bunu yapan kimseye tepâsî
devecilcr mahmili bağlıyorlar. derler (Naşiri).
( M iriüçihri)
«İL '
§ Süprüntü dökülen yer. (te p â le ) = Sığır tezeği § Posa.
Tataristanda çıkan iyi miske,
aa :
, 7 (tepânçe) = Tokat. müşki tetâri derler.
ij~Â/ £
i»- o 'j ' l t İ < £ t r
w**?
■vfj ji>j~ <$V
t/'f *■£*. crj
O, on sert pençeliden (Yusuf un Bu ne hoş nefesli bir rüzgâr
kardeşleri) geri kalınca tokat dır ki bir esmesiyle iyi miski
yanağını incitiyordu. kıymetten düşürdü.
(Câm'i) (İb n i Yemin)
(muh.) tepençe.
•
• £
(tetfirçe) = Kendine mah
c r j (tepiş) = Istırap, çabalayış: sus temreni olan bir nevi ok.
tepîden den hâsılı mastar,Tepi-
•. i ' .i'
den (ba.). .js Tepişi kalb=
yürek çarpıntısı. y »yj* ( (tetrebü, tetre-
böh, tetre) == Lâtife, şaka.
*
jC S «r ,t
(tepeng, tepen* .y j l ) <sl
gü) = Tebeng, tebengü (ba).
-rVİ
Daima lâtife ve şaka eden kim
(teppe) = Tepe, yığın § Iran se dağ gibi ağır olsa bile saman
bayanlarının inci ve kılaptanla çöpünden daha hafif olur.
işliyerek kâküllerine ve alınları- ( Şihâb)
na taktıkları mihrap şeklinde S
bir nevi bezek.
(tetrt) = Somak: ekşi mey-
vası iştahı artırmak için kebap
(tepîden)=M uztarıbolm ak, gibi bazi yemeklere ekilen bo
çabalamak. dur ağaç ve meyvası. Türkçesi
f.1-*6j>jÇ v- ’y tadım, tutumdur. (A r.) j v
S jf j'J ■U'j.'IjT ^ Jji
JLiL'lf jjjl* jU*
■*;— iSJ*? jf'
Ayrılık gecesi kalbimin çarpın
tısından, gamın yüreğimde du-
E l ve parmaklarının yaralan
ramıyacak diye azap içinde
maması için diken biçme; zira
yim.
( Veli defti B eyâii)
somağın tohum ve dalından
şeker kamışı tatmak mümkün
jL değildir.
( tetâr, teter ) = Talat. (N â f ir )
( T ) lerinin üstüniyle, Tatara senin yüzün gibi güzel değil
mensup demektir. dir.
(D ehlevî)
• m••
• t- • ' •! t-
** £■
(teh t) = cJ£ (ar.) ^
şerir, (tehti H u s r e v )= Hus-
kürsî § Yatak, karyola § revi Pervîzin kemer biçimindeki
Düz yer. Ayakkabıların altla tahtıdır ki gökyüzü gibi, burç
rına konulan camuz köselesi ların ve yıldızların suretleriyle
(Nizâm). ve türlü türlü cevherlerle süs
lenmişti. Kemere benzediğinden
* - Y . *J (tahtı takdis) de derler.
(te h t i fib n fis) *■> (k.)
gece. • .)
J (te h td â r) = Aklı karalı ku
(tehti e r d ş fr ) *= Mu maş parçası § Taht döşemesi.
sikide bir makam. Muarrebi (jl Jİ»i) dır.
• *ı ’ f"
(tehti c e m ş f d )= İranın ( tehti fâ k d îs ) =
eski ve değerli eserlerinden olup Tahtı Husrev § Bârbedin ma
kamlarından beşinci makam çaları bağlanan kırık ve çıkık,
Bârbed (ba.). (k.) mahbüslarla suçluların
ayaklarına vurulan tomruk, pı-
ranga.
•JJJŞ ^ (te h ti f îr â z e ) = Key-
husrevin tahtı § (k.) Gök. f ^ tJi
(j'jıî |llo
jau
Küçük sayma ki biz tufan ko
paran damlayız, bizim şamata Âlem i kudsün fezasında nasıl
ve çığıltım ız denizin değerini cevelân ederim; çünkü vücut
düşürür. evceğizinde vücuda bağlıyım.
( Sâliki Yezdi) (H â f,z )
ıSj**
^ ^ (tehteci nerdi âb- Ey şah! Senin dergâhına başı
nâsi) = (k.) Felek. açık, yalınayak gelen her di
* ; î” lenci.
(Fahri)
(teheccnm) = Haris ve ta-
• M
mahkâr.
(tuhm) = Tohum dediğimiz,
Mj J* ^rO^* ■V.
lA)1
Adım devletin hüması ve haz-
retin doğanıdır. Çirkin kerkes, Hazine istiyorsan aramakta
hırslı karga değildir. zahmet çek. Harman istiyorsan
( Hâkânl) tohum ek.
« ^ •• (Sadî)
(ter) = Yaş.
(tuhme)=Soy sop § Kavrul i j IJ, Ut <S't j 4j taj j y
muş kavun, karpuz, kabak çe »V1
kirdeği § Ekmekçilerin ekmek r?
Zamanenin kuru ve yaşı, yani Utanmış, alınmış ve müteessir
iyilik ve kötülüğü devam et mânasına mecazdır.
mediği çiy ve kıvılcımından \y tfVl r ^ . OK j 1
bilinebilir. st* j’ r’/'j'û $
(K ilim ) jjL» Ijjy
§ Taze, taravetli, lâtif, sâf: ke- Çemende ağlıyarak senin bo
bapıter, güliter, şiiriter, eşkiter. yunu o kadar methettim ki
kumru selvinin boyundan utan
ey dı.
t/Uiı (M irza Şâdık)
c—JÜ-y- â-»j
Ey g ü l! Ben seni seviyorum;
çünkü senin misk gibi kokun
Aşk hastalığı sağlamlıktan, dan sevgili yârın kokusu gelir
belki yoksulluk varlıktan daha gibi sarhoşum.
hoştur. ( S a d i)
(S a d i)
a ı’r
ö'c-*' j' -1-' , (te râ h î) = Turfanda meyva.
»u s
O yıldızın gittiği karanlık ge
ce, gökten kulağıma çatırtı gel A*-
di: gök, teessüründen çatırdadı. Bahçıvan, padişaha, fakat yine
(Husrev)
padişahın bahçesinden turfan•
Bu beyit ile ra’d = gök gürül da meyva götürür.
tüsü mânası da istidlal edilir. ( S a d i)
Arapçalaştırılmışı (tırak) tır.
jliV ”
- J (te ra y m â n ) =* İshal, yani
xs" jijîj.* i' J*> öî sürgün hastalığı.
Jü- **•
• m
Değneği kırarsan tırak der. O
sesi ayrılık yüzünden çıkarır. ( te rb ) = Adam kandırma,
( Sena'î) ağız kalabalığı.
• : • >:
(tu rb, tu ru b) — Turp.
• (te r â k îd e n ) = Yarılmak,
Turpçe — küçük turp.
çatlamak. <
-• I 1"-
( t u r b u d ) = İshal veren bir
" (te r a n e ) = Güzel ve sevimli
kök.
genç § Nağme ve ahenk.
Oİ -uT kfjJ tÜ-i
c,efj ıy 4\y ı> (te r b e r e ) = Bir nevi üzüm.
•• « ‘' •f • M
Her delinmemış inci: erkek gör ^ ( ( terb u z, t e r b n z e ) «=
memiş her kız bir inci deliyor: Karpuz, kavun, hiyar.
jiı*—Cı J-*') >\, ı_»
(terbese) = Eleğimsağma= Jt-
• j i (ar.) Kavsikuzeh.
Nice büyüklerin çalım ve kibri,
• >•- fakirlerin duasiyle darmadağan
(terbun) = Toprağı katı olan olur.
yer. (S e n a i)
\
(terhân) == Türkistan Han
. (terbend) = Yaraya sarılan ları tarafından büyük bir hiz
ıslak bez. mette bulunan kimseye verilen
lâkaptır. O, (Berâti teıhâni) ye
nail olduktan sonra bütün ver
■ (terbü) = İnce ve sık dokun
gilerden affedilir ve izinsiz pa
muş bir nevi beyaz kumaş.
dişahın huzuruna girebilmek,
' • kusurları hoş görülmek, istek
(terp, terpek, leri yerine getirilmek gibi im
terpe) = Karakeş; yağsız kuru tiyazlara kavuşurmuş.
yoğurt. o~^ o.v. cy ^ s' '
^j»y
J J (terterek) Kuyruksalan
Eğer bir göz kıpmakla yüz kan
kuşu (ar.) , y .
dökersen kimse sormuyor. Ga
liba Sultan ilhandan fermanın
(tnrturek) = Şirazda şeyh var.
(N iz â ri)
Sadi merhumun gömülü bulun
duğu bağı dilgüşaya yakın Çil § Ekmek ve yemek ile yenen
mekam denilen dağda bir ge nane gibi bir sebze.
zinti yeridir ki oraya giden
^ j ~ j'
gençler yassı bir taşı kızak ya ot o j.'.'.’, ! ***' — ^
parak dağın sırtından aşağı j
kayarlarmış.
Terhanın filizinden peynirin
yüzüne zülüf koyarım; nane
(tirtirek) = Hafif meşrepli yaprağından ekmeğin kaşına
kimse, hoppa adam. rastık çekerim.
( Bushak)
>> §Meşhur hakimlerden Ebü
(turtu murt) —Darma- Nasrı Fârâbinin lâkabı yahut
dağan, altüst, tarumar. babasının adı § Çağatay Türk
lerinden bir ulus § Horasan r ’j-**- 'j •>& «y*1 'jt
lehçesinde reis mânasmadır.
fV
»’ J ( terdest ) «= Elinden iş
J.L* / j i f jl. .. / 1 > ; o f l <\ gelir, çevik, becerikli, usta.Ter-
destî = her işte beceriklilik, el
Ekmeğe âşıkırn, tarhana olmaz çabukluğu, ustalık.
sa olmayıvcrsin; hattâ ekmekle efO 1'jJj\ ^
biryan da olmazsa olmayıversin,
( Bushak )
«
A L
ii jt
\ * *: crlJ
(terhün) = Kan dökücü.
• î-'.»»- > j y - j < c y ■ / } öl*- / > Şu atın şarapsız sarhoşluğuna
jy.J r* •*' ve yüksekliği yanında dağın
alçaklığına bak; nalı kuru ola
•Sen, suçu bağışlanır bir katı rak denizi geçer. Çeviklik fen
dökücüsün, senin zulmünden nindeki ustalığına bak.
Hacunun gönlü gamla dolu (Z u h u ri)
havuz, yanağı halis altın gibi
\ c :
dir, yani sarıdır.
^ (te rd e k )= Buğday biti. Pez-
( Hâcü )
dek suretinde de görülmüştür.
§ Bakkam: boya ağacı § Halk
arasında Arapça ( UyyU ) dan *• ı ’ :
bozulma üdüikahır denilen kök. (terd im â§)= Sarhoş. Ser-
\j<S\ ekekra (ba.) § Yenen ve hoş (ba.).
yemeklere katılan bir nevi • M
sebze ki türkcesi de tarhondur.
^ ( te rd e ) = Ev ve tarla gibi
Üzerlik tohumunu sirkede ısla-
şeylerin tapu senedi, çek § De
t’p sonra dikerlerse terhün
ğirmenciye değirmeni onarmak
bitermiş.
için verilen emek parası § De
ğirmenciye buğday ve arpa
(terdâmen) = Eteği yaş öğütmek için verilen emek pa
(k.) suçlu, yazıklı. rası = tezde.
-.t ’ . - urf ^3* >*.
^ (te r z e b â n ) = (k.) Tatlı dilli ı/Uii
ve bir söze düşünmeden cevap
veren kimse § Dilmaç. Arapçası Muhkem çelik gibi bir göğüs;
yahut muarrebi tercemandır. gücü ve kuvveti, iriliğ i lâfına
s* gelince onu sorma!
' t* - (N iza m i)
(te r z e d e ) = Terde.
Turs, Arapça kalkan mânasına
.jjj" ^l ıj alınırsa, çelik kalkan gibi de
mek olur.
(t e r fu d e n )= (k.) Alınmak,
Bağda o kadar gül yer tuttu ki
münfail olmak. Ter (6a.).
yer, ertengi maninin rengini
aldı; menekşe, mavi libas için *. »V "
de papasa döndü. Galiba Hıris (turuş çîrîn )=M ayh oş.
tiyanlığı kabul etti. • *
(,râbıa ) d li *
J ( tu rşek ) — Yeşil sığırcık
Erteng (ba.).
kuşu § Ekşimtirek bir nebat
(turşî giyâh) da derler.
(tersîden) = Korkmak. ♦
o 7
J (tu rşe) = Kuzu kulağı deni
ftj U - ş -> len nebat. Turşînek de denir
§ Ekşimtirek bir meyva.
[*] İm ale e lifi (y ) geleline girer surette >
üstünden esreye m eyletm ektir: kitap, kitip *•**
gibi. A z îr (ba). ( t « r f t ) = Her ekşi şey §
§ Turşu.Turşî guzâşten = turşu rmda yetişen bir nevi zerdali
kurmak. ve kayısı.
« y *
• •“
(turşî pâlâ) = Süzgü. (terörü) = Y em ek , içmek, azık
•• ' § Kırmızı ipekle dokunan bir
• A4
nevi nefis kumaş.
(terşlz) ■= Horasan vilâye
tlerinden küçük bir vilâyet. • -
yt f-M-1 f
(tereğde) ■— Ezilmiş, büzül
liV î- ı S 'j j s
müş, kısılmış §Bir hastalık se Jk-
bebiyle hareketten kalan âza.
Senin gibi açgözlü, dışı iyi
C.*t VUj j\ Sjtf* ^ J içi fena, faydasız iş gören adam
»JLİ - /
az işittim.
( Sena’i )
Düşmanın, zemanenin çok çar 0 ^
pışına uğradığından bütün âza
(terfene) = İnce, dar, sarp
sı hareketten kalmış.
yol.
(M encik)
J r J} > , j
0 C^
j'r 1^ a-’. ^ r t ' '■>
(tergiç) = Meşhet tarafla-
Ferhengi Ziya
Cehennemin yolu hoş, güzel,
geniştir. Cennetin yolu çok güç ^ (terek) — Kale ve bağ etra
ve incedir. fında olan hendek § Şirvan ci
( Râtabihân ) varında bir ırmak § Şeker, ni
şasta, fesleğen tohumiyle pişi
^ erf en(j( terfcnde) rilen bir türlü helva : terhelva
— Faydasız, boş. dedikleridir § Evlenmemiş kız
§ Yaşça mânasına (ter) in kü
^—i' <►r-*%
çültülmüşü § Çatlamak, çatlak,
•^.Jİ ■‘V !**
çatırtı mânasına terâk (muh.).
■&S) {JJ> >s. s
s*\!
(terk) = Tolga dediğimiz de
Bana ne öğüt veriyorsun, iptida mir takke. (A r.) >i..
kendin öğütten bir kuvvetli ku
■»' j~‘ s. j v (Si
şak kuşan; kendin söylediğin yûs 6^* j’
gibi yapmazsan öğütün yalan
ve abes olur.
(Nâştr) Onun tulgasınm tepesi üstüne
§ Yalan, hile— terkend, terken- bir kılıç vurdu ki o, canından;
de. canı ondan vazgeçti.
(F ird evsi)
J-» jr / {Mj* is^
§ Çadır ve kavuk tepeliği, di
limi.
al O5./* SSj
Çadır kapısında Türkmânın •o,*j r ’ ili» f ’Jit
köpekleri, konuğun önünde yal jlU
taklanmış. .Esen rüzgârın şiddetinden o,
( M evlâna)
yarı diri Türkistana düştü.
Dilimizde Türkmen denir. {'Affâr)
JL»*r j *y >>.j
.. ' (tirmid) = Buharamn kuze
yinde bir kasabadır. Ahali ara ıijl~
sında Tirmiz telâffuz olunur
Bineceğin zaman teyeltili eyere
(Okyanus). Vaktiyle büyük ve
dikkat et ki hamle eder ve ham
büyük adamların yetiştiği bir
leye mâruz kalırken düşmiye-
şehir imiş.
sin.
X*j» JL- «CÎ (S â zen i)
J L « JL. * I j * - ^ ı J*—
9 X
Şehnamede topuzmânasına
O **-* ( turmuş ) = Keçiboynuzu
(serpâs) yazılıdır (Reşîd').
dediğimiz kuru meyva.
[* ] Nasırî; Reşidinin yazmadığına ba T*'
kılırsa Türkçe olm alıdır, diyor. * -^(tern ân e)— Katık. (A r.) İdam.
iıU. J J>î ^ U . O da, ben nazar değmeden ay
ıil»’ rılmıyorum yani boş kalmıyo
L'V
rum diue cevap verdi.
5/V eve bir dilenci geldi. B ir (Ş a ir ]
parça katık ile kuru ekmek is i»'»** ys xj > s- ^ j
tedi.
( Mevlâna )
Ata kolanı sıkı çekip, kendine
. *,»
cengâverler gibi çekidüzen ver
f a (turunç) «= Buruşuk, kıvrım, di.
büklüm § Ağaç kavunu: yüzü ('U n s u r i)
buruşuk olduğundan bu adı e •**• e . { *•
almıştır. Turunciden den; emir, ‘ ^ ( terend, terendek )
ismi mastar; turunciden (ba.). = Kuyruksalan kuşu. (A r.) ty*..
§ Turunç.
c—ilj*** f smJLi* Jo* j &
^ (tereng) = Ok atılırken ya
£y
yın kirişinden çıkan; ok temre
ninin, kılıcın, topuzun bir yere
Âşıkların gözü sana o kadar dokunmasından, saz telinden
hayrandır ki, bıçak turunç ile husule gelen sesler, tınlama,
eli birlikte kesiyor. tıngırdama. Mastarı terengiden,
( S â 'd i)
müteaddisi terengâniden.
_,j £/ ı t f j v £/ (turuncizer,turun-
>y. !}•*&/) 'j f j
ci mihrgân) = (k.) Güneş. A * oto oy?*
• *
*
”
J J ( te r e n g â t e r e n g ) ^ te rü n ıîd e ) = Karışmış,
= Yay kirişi ve saz telinin mahlût § Kazanılmış.
birbiri ardınca seslenmesi.
jijU jj ıİiy ( te rv e n d , te r v e n -
d e ) =Turfanda meyva. Nevber,
t/Uü
nevbâve de denir.
Onun sazının çıkardığı ses,
a"j S öV •■£3/
Zerdüşt'ün Zendiyle avazından
daha iyidir. i’V
(N iş im i)
Can bahçesinin ilk meyvası
her öküz ve eşeğe nerede nasib-
* l G '“ olur? Bu az bulunur meyvalar-
^ J (tu re n g â n ) = Oğul otu,
muarrebi auydır. dan kalbi uyanık ve anlayışlı
olan yer.
(M evlâna )
b
7. & ,(t e r e n g e b in ) = Devedi
y § Yalan, hile.
keni üzerine çiy gibi yağan • « 0 f 0M
tatlı biri
madde, kudret helvası. *33J ( *J J (te rv ü h , te rv u h ) =
(A r.) j , . Çift, (ar.) Ejj, Birincisi şukûfe
S- 'r»J; it& j vezninde de doğrudur.
Jİji >-
tfJ*-
( t e r ü h î d e ) = Terümide
Bana birleşme tatlısını ver; '(ba.).
den, yani yıldızlardan nasıl
(tere) = Yemekle yenen yeşil süslenirse senin seferden dön
likler. mekliğinin uğurundan Hind öy
le süslü ve bezenmiş oldu [**].
jl.C—»! O1J*- lîV, ( ' A m id )
ösj*- ■=>. ÖKj >•=. ■tf ' ü' . ' *
>£. J-.'
Deniz ve madende saklı olan (teri) = Çok yüksek duvar,
her kıymetli şey; onun nimeti bir şeyin önüne çekilen sed
sofrasının bir günlük tere pa § Yaşlık ve letafet mânasına
hasıdır. (ter) ile mastariyet edatı olan
(tb n i Yemin) (y) den mürekkeptir.
ıC1'
~*y (terîr)= Korkutucu. (A r.) j,.*.
Sevgi hayatımı o kadar acıttı
ki eğer felek zehirleme şeydi
kendimi öldürmeğe çalışırdım.
, (tirîz) = Tiriz (muh.) (ba.).
(S e lim )
Si’
JLî (teslîh) = S e c c a d e = Câne-
C [* ] Bakkalın doğrusu ( beddâl ) dtr.
maz. Bakkal sebze satıcıya denir.
Senin inci saçan eline karşı Günlerden beri bendeniz kapıya
bulut daima utancından deni geliyorsam da çavuş müsaade
zin yüzüne tükürür. Her ne ka etmiyor. Zamane halkı senin
dar birçok faziletim varsa da adaletin sebebiyle sıkıntı ate
bu ortaklaşa iyilikten bir pa şinden zarar göremiyeceklerine
yım yoktur. emindir.
( Kemâl Ism â'il) (Pürbehâyi C am i)
ıS
(te ş b îl) = Bir yüzü keser
Ondan sonra yaşayışı hoş de öbür yüzü bel olan alet.
ğildi. Kederden kendi kalbine
6 M
ateş vurdu, yani kederden yü
reği yandı. ( t e ş t ) = Leğen § Tabak §
( Firdevsi) Sofra. Muarrebi c~iJ>taşt.Teştdâr
§ Keser. = İbriktar: eski zamanlarda bü
yüklerin eline ibrikle su döken
ö jy -i ıjjj~ ti'
J İJ j \ M jt i y öK'
ve leğen ibriği gözeten kimse.
j j İ~ (teşti â teş)= (k.) Güneş,
ûjtii f iji ( teşt ezbâm uftâ-
Ey Suzenî! Tevhit iğnesiyle
den) = Leğen damdan düşmek
harb et, Zira sen o iğnesin ki
(k.) gizli şey meydana çıkmak,
senden balta ve keserler yapar
rüsvay olmak.
lar.
( Sâzeni ) itil r\e OUj J*.
jLjI i' i’ ^
ikinci mânaya tîşeden muhaf- C^ıl JUb
fef olmasına nazaran (t) nin
esre olması icabeder. Gizlenen bir şey herkesin ağzı
na düşünce gizleme; çünkü ya
e
t*
yılmıştır.
t-T5 (tuş) = Büyük bir keder se (Hidâyet)
bebiyle kalbde husule gelen sı tjjl
C-iJ* jo tjjl itil
kıntı ve hararet.
l'V
jıjı/ U j j j
Halife onu görünce mest oldu.
lP’.jV ■x*3İS1 “j u 3-.
Onun da leğeni damdan düştü,
Jr* yani o da rüsvay oldu.
^l*. (M evlâna)
( teşthâne ) = Leğen ve § (k.) Yer ve gök § Astrono
ibrik duran yer. Aptesaneye mi, yıldızlar bilimi.
de denir. • • *'
• ı *r
C— x j\ oj ç Ş r j-
C: (teşlîh) = S e c c a d e = T eslîh.
j*j ) j j ij L/ j-~
- (teşmîr) *= Çıyanotu.
Gevezelerin meclisinde çirkin
söz niçin ayıp olsun ; aptesa-
nede yellenmekten utanılmaz. ‘j J (teşmîzek, tişen)
(Hutrav) ■= Göz ilâcı. Çâksü (ba.).
§ Yatak, yatak odası, yatak ko
nulacak yer. v“^ ( teşn ek) = Tepe ile alın
jiyiür ( teşthuvân ) = Yemek arasında olan bıngıldak.
tepsisi, sepeti, sofra.
•
jj c-tr ı cr-jj İ-îj ( teşti zer, teşti
zerîn) = (k.) Güneş. (teşne) = Susamış, susak.
i i î (teşti sîm în )= (k.) Ay. _,Ci ».T di.11’»/
jyt, j }.\' tf *£- '\J f
rfUii
(te ş te r)= H a zre ti Mîkâil (^).
Susağa şerbet gösteriyor, aynı
*• * i • ^
zamanda dudağını yum, içme
v U jC * ^ te ş tu h â y e ) = Şöyle diyorsun.
bir oyundur: bir yumurtayı de {N izâm ı)
lerek içini boşalttıktan sonra
§ (k.) İstekli, iştiyaklı. ı> haî
çiy yahut civa ile doldurarak
(Teşne dil), p . (teşne ciğer)
deliğini mumlayıp sıcak havada
de bu mânayadır.
bakır leğene koyarlar. Hava
sıcak değilse leğenin altına bi
<,U. U öj~
raz ateş yakarlar. Yumurta ya
V/
vaş yavaş yükselerek gözden
kaybolur. Biz dudağı kurumuşlar; şara
bın yüziinü görmek isteriz.
*jU. 3^ - I w~.ll»
—Jl-l' ^ jf* Bizim kadehimiz boşalınca ha
lim iz harabolur.
(Ebiiturâb)
Bu gök, leğen; yer, onun içinde
yumurta gibidir. Leğen ve yu \jJ\ (teşnei âbzâ) = Istiska
murta ilm ini bilmiyorsan öğren. hastalığına tutulan kimse (N a
( H âkani) sırı).
fi. j ' ' j - 'f 'c i l
jijı j*- A- j3Ma
~ (tef) = Hararet ve buhar.
wt \J f JO
İst İska [*] hastalığına tutulan ç,lisT j o *>■
kimse gibi korku ve meşakkat \
§ Aydınlık ve parlaklık.
(teşîre) = Çocukların oyna
dıkları renkli, ufacık yuvarlak 'r 'f î ö'jy” â* •’
«Al•tS' »T jt
taşlar, zıpzıp.
^ (tuf) ■= Tükürme.
( tegâr ) = Dağar dediğimiz öl„-
ağzı açık büyük toprak kab ki öVj l ■>»
içine bal ve yoğurt gibi şeyler
koyarlar. Mecazen yenecek mâ
O, kalbleri ölü, hava ve heves
nasına da gelir, ölçeğe de de
te kalbleri donmuş insanlara
nir,
tul
(C a m i)
Nihayet gül suyu gibi bir katra jjcir (tefte dil) = Sıkıntılı, ke
sudan onun yanıp tutuşan kalbi derli, kalbi yaralı. JL <&• (tefte
yerine geldi. c iğ e r )= ( k ) Bağrı yanık âşık
( N izâ ri ) § Veremli.
§ Sür’at, hız.
* . -•**
f jljl A»J »iL i»
„ (teftîk) = Tiftik dediğimiz
> j»j ji j> j*
ince keçi kılı.
l'V
Ondan sonra çabucak odunu
( teferçâğ ) «= Hazır ve
yüklendi. Benim yanımdan hızlı
müheyya (ğ) yerinde (k) ile de
hızlı şehir tarafına gitti.
( Mevlâna)
görülmüştür.
✓
• •-
§ Tâften (muh.) olan (teften)-
den mazi = İsındı ve kızdı. (t e f r î» )= Farsça kelimeleri
Arapçalıştırmaya tacrib
f>y r f Jj !>_) wi
dendiği gibi Arapçadan alarak
,.Jjj I j l ç j j * - j £ j-" •*-
Farsçalaştırmayada buna kıya-
A*—İ
sen o-ij* tefrîs demişlerdir.
5u hararetli yüreğim soğuk Arapça <jU.> demâr, revâc,
nefesimden bütün gece yandı. vedâc)ın (rivâc, dimâr,vidâc).
Bütün gece sarı çehrem kandan (oijU- müdârât, olı* mühâbât) ın
kızardı. (müdârâ, mühâbâ). (j^ j zünbOr,
( Mes'üd S a d ) JjV. bühlül) ün zembü, beblOl).
§ Tedavide kullanılan bir nebat ictimad, citab) ın (icti-
köküdür ki, tatule gibi uyuştu mîd, citib) şekillerinde okun
rucu yahut aklı kaçırıcıdır § maları bu çeşittendir (Nefisi).
Yezd’e bağlı bir kasaba § Gül • ••
jû- c~-\
Şeref istersen toprak gibi düş
< 1 ^ -J ' si— J 4i
wU i ^1■ l v
jjlii. t j j j j V T ^
Gönlün isteğine çalışıp çabala
makla nail olmak ne hoştur.
Ovada yaban eşeği gibi koşucu,
denizde ördek gibi yüzücü.
(tekânl|eıı,te- (Cami)
k â n îd e n ) = Silkmek, kımıl
ıg y i cJ^e- J
datmak § Korkudan sıçramak.
jj^fc
• ı£ -
(tegâv) = T e g â b § Genceye Oı//e </eğz7 kendin uzlet kö
bağlı bir köy. şesinde gizlenesin de hırsın
jt Ğ J 'j
batı ve doğuya seğirtsin.
(%ahir)
Jt- ü'jjli j'.y.
Teğâv köyünde bir ihtiyarın
J.T15
Mehsiti namında bir kızı ile
üç öküzü vardı. Bahadırların altında atın kiş
(Senâ'l) nemesi, atın sırtında pehlivan
§ Musikide bir perde adı. ların cuşu huruşu o kadar çok
jlöjj j/>_ -uîj ki.
(Kââni)
- y
j£ i < <d L İ C j (t e k e j te.
(tukle) = Faşta hüküm süren
k es, t e k e ık ) = Üzüm çekir
Atabekân sülâlesinin üçüncü
deği. Birincisi (k) in esre ve
hükümdarı § Deli.
ötresiyle de doğrudur,
»iÇ». ^ Ai-y- jT
iŞ îb â n İ)
•+
y ör .
c ^7 (te lh u tu ru ş )= A c ı, ekşi.
Cİ* (telli) = Acı. (k.) Mihnet ve meşakkat.
ry - >.->•. '--'j
d ts ;
(ta lk ) = Börülce.
Doğrusunu istersen bu ihtiyaç Düşmanın gözüne diken battığı
ile başım hoştur. Halkın min gibi ok dibine kadar kalbine
netini çekmekten bunu yapmak batıyor.
(E bü R i f f )
lığım hayırlıdır.
( Sena 7 )
Vif (te lv & z e ) =Tahtadan yapıl
(L ) nin üstûniyle görülmüştür.
ma ev.
ti
' ' ( tilin g ) = Tefe parmakla
(te lv & se ) = v Sıkıntı, telâş,
vurmak § Özüm çitmiği. Çit
duramamazlık.
mik ■= küçük salkım. İzmir ve
civarında çilkim denir. I>_>. »jr.
Cr„f. »jy. f/.1 *-!>"
*
(tu lu n g l) = Yoksul, yok Sensiz sıkıntıdayım ve duramı
sulluk, muhtaçlık § Zorla alan- yorum; gel bak; binlerce kede
dilenci. (L) nin esresiyle don rim var; gel bak.
paçası § Kart oğlan § Alçak ( Baba fa k ir)
adam.
Vîte =» bîtü. Dîrem = dârem.
Büre *= biya. Buvvin = bibîn.
(tu ln e ) — ihtiyaç = tulung. (muh.) T elvesedir.
*ı i le
(t ille ) =
işlenmemiş altın. Bu , (temâçâmişi) = Kav
kelimeyi Hintçe diyenler de ga. (Nefisi) de (ç) yerine (c)
vardır. vardır.
jL~L ( .
(temâşâ) — Tefâul babından
(tilib â r , t iliv â r ) = temâşî şeklinde mastar ve Ara-
Çit ve çubukla üstü ve etrafı bidir. Meşiy’den alınmıştır. Fars-
örülen ipek kurdu saklamaya lılar bu kısım mastarlarda yeyi
mahsus yer. elife çevirerek temenna, tekaza
•* * derler. Asıl mânası birlikte pi
• Ijr _
yade olarak gitmektir. Arka
^ . ( t e l l m â n ) = Iranlı bir savaş
% daşlar gezinti için çok defa
eri.
hep beraber yaya olarak git
• ••
tiklerinden ıstılahta gezintiye
f ( t e m ) = G öz hastalıklarından gitmek, şevk ve taaccüple gör-,
perde. (A r.) .,vu ı mek mânasına kullanılmıştır.
Dâşten, kerden, numüden mas-
c-sT £ j.*} tarlariyle kullanılır
ı>l (Mustalahat ve Gıyâş).
o-li^ıU j\ y ^ U l r C%*j ^
(te m e n ) = Pus, sis.
wiv>
•t'*"
Gu/ yanaklılarla nargile içmek ( t e n b e l ) = Tem bel, üşengen.
ne kadar hoştur. Abıhayat (ben
gisu) çeşmesinin kenarında süm •\'*£
bül ne hoştur. Onan, her çekişte, ( t e n b u l ) — Hile.
ay gibi güzellerin yanağı üze ıp 3/ j 1» .
rinde dağılan zülfe benziyen J j j j ' • f z— *-»»< j
j* Jj &xS j'
(te n b e ) = Kapı sürgüsü, da
yağı. Hayat zamanı öyle şiddetli ve
• ^ £
çabuk geçiyor ki gözümden uy
( t e n b l d e n ) = Titremek, kuyu yıkamaya fırsat vermiyor.
muztaribolmak. (S a ib )
’ JJ i*
§ Yüksek, yükseklik, hususiyle
\Ş -'■* w,»lı j dağın yüksekliği.
■»j* o) ju >j' S6-*
Şarabın buharı başa çıkınca
ayak titrer. Sarhoşlukla ayakta ıT
durabilmek* nasıl birleşir. Av zamanında yüksek dağdan
( Hasrev) kaplanı indirir. Derin sudan
§Pusu ve tuzak kurmak § Bük timsahı çıkarır.
(F erru h i)
mek, eğirmek, susmak.
§ Dev.
ır ? ojj- yr 6ı*
ıtj*Kİ^
Köşkün aşağısında cennet bah
çesi gibi bir bahçe; bahçenin Gök gürültüsü öyle şiddetlen
üzerinde bin türlü dilber şekiller mişti ki insanların tüyünü di
ve timsaller. ken gibi ediyordu: tüyleri ürpe
(F tr r u h i) riyor du.
(M in ü çih rî)
İkinci ile dördüncü bostan kor 't i
kuluğu mânasına da gelir. (tn n d e )= Tomurcuk, (d) ye
ı t: rinde (z) ile de doğrudur.
t
ejXi> ||e n ^ te n e n d fi) =
*"
ÖTÜmcek. (t u n d ld e n ) = Hiddetlen
Jü V' mek, öfkelenmek § Ağaç to
Jji." J İ'jjJ ' murcuklanmak.
•• -• •"•*£
Padişahıml Fetih ve zafer K a f i ^ ( te n z e d e n ) = Susmak §
nin ankası senin köşkünün ke Sabır ve tahammül etmek §
merine örümcek olur. Dinlenmek.
(F a h ri)
Aij jj— 'j j*r
4ı’aj (>"3
J* j J C ^ . J.f. ^ J .► W « J
§ Dengi ve benzeri olmıyan,
az bulunan. “Sevgili ağzından,,.
iijy-
jt Jj .\’jy
Savaşta atının eyeri üst ve alt
c-viJTl'U j> c_i>- j._ı
kolanla bağlanınca düşmanının **>
kalbi altüst olur.
(Sâzeni) /4yfp değilse de gönül adını an
i 1^ İ-h-j. »j- ir ma; zira bu cins bizim mülkü
müzde az değildir: bize gönül
verenler çoktur.
(Havaca)
//er ne zaman atma kolanını
çekerse geniş dünya düşmana § tki dağ arasındaki dere §
kabir gibi dar olur. Yağcı oku ki yağcılar onunla
(Ferrahi) tahılın yağını çıkarırlardı. ıfL:ı£?
§ Yakın. (tengâteng) = Çok dar.
—1J jJ
fl ı> ” 5 r 1 £~)>
ve* oyç
İnce giyme ki elbise içinde se
nin gümüş gibi âzan, gül suyu Dâniş ! Dostluk görmüşsem
şişeden göründüğü gibi bellidir. düşmandan görmüşüm utangaç
(S a d i) kimseler gibi benim aybımı
jyJ* O—i T ■i-'—
” benden gizlemedi.
(Reii Dâniş)
fj'J ü“ r‘ «J
v r z
J. ( t e n g b â r ) = Cenabı Hakkın
f j \ > İJHİÜZj** i
_ İ
j i& fj)
isimlerindendir ŞHuzuruna gir
mek müşkül olan zat. (Teng) ile
izin ve müsaade mânasını ifade Ne senden şikâyete kudretim,
eden (b â r) dan mürekkeptir. ne gönlümün derdini gizlemeye
Huzuruna girebilmek için izin takatim var, kederin çokluğun
alınması güç demektir.Tengbâr dan konca gibi doldum vedar-
şud = halvet oldu (Mahmüdı). uüreklilikten açılmak istiuorum.
( Z a h ir )
ali" tfl y
^ " (te n g lö ş , ten g -
ln şâ ) = Lüşâ adında Yunanlı incelik ve zayıflıktan her iki
bir hakîmin vücuda getirdiği ayağıma şüphesiz örümcek aya
ğı dersin.
nakışlar ve suretleri dercettiği ( Â ğ â c i)
kitabıdır ki Maninin Ertengine
JL^j> ûib Jj J
denktir. Erteng, Mani ( ba.). JJIİaT jl" j f j t - Aj U- ^ l
Bâbilli bir astronomi bilgini ıSj*-*
Eğer örümcek ağından ev yap
sam senin himayende Iskende-
İiG (te n g n â ) = Dar yer. Bo rin şeddi gibi olur.
(M u iz z i)
ğazın dar deliğine ve ney’e ben
zetilmiş demektir, karşılığı (fe- Tenend, tembel mânasına da
râhnâ) = geniş yer§ iki dağ gelir,
arasındaki boğaz, derbent § (i.)
Kabir. ( te n lid e n ) = Dokumak,
çulhalar tezgâha iş çekmek.
Ü T" ( t e n g u ) = Doğrusu peygü’- |J JİT ı4 ^ \
dur. (Reşidî). (ba.). Tangü CıJ-.V. ir •‘•.it
(muh.) ( Cihângirî). j&ir (ba.). i* i **
iy.îti.' j* j?"^
J~^>
(t e n g e ) =
Nun’un tutariyle
Merakeşe bağlı Tanca şehri. Yığılma (mahşere) bulaşık ola
Tanca, Tenge muarrebidir (Na rak gelmek istemezsen canı
şiri). § Dağ deresi § Vaktiyle bilgisizlikten, gönlü kötü şey
Hindistanda geçen altın ve gü lerden temizlemek lâzım. Seni,
müş,bir nevi yassı para § Yas bilim usturası hiçbir vakit na
sı para şeklindeki ufak hamur sıl düzeltir ki canın bilgisiz
parçaları. likten, gönlün kötü işten başka
şey dokumadı : başka şeyle Yoksul ve kalenderlerin peşta
meşgul olmadı, mal gibi bellerine bağladıkları
( Nâşır ) pösteki § Değirmenin kenarına
•
»-
•H yapılan çukur ki su hızla oraya
(te n ü r) = Fırın. dökülünce değirmenin kanadlan
kımıldanır § Dervişlerin ve de
Jblf ğirmen taşının dönmesi gibi
dönmek, çark vurmak, duman
ve alevin havada bükülmesi.
Bırak elinin arkasını dişiyle Teşrih bilgisinde baş ve ger
/sırsın: nedamet etsin ki böyle dandan başka vücudun kemik
kızgın fırın varken ekmek pi leri (Nefisi).
şirmedi: gücü yeterken hayırlı
'iş işlemedi.
^ (te n ö z ) = Yırtık, yarık. Te-
(S a d i)
nüze = Yırtılmış, yarılmış.
(N ) nin şeddesiyle Farsçadan
Arapçalaştırılmıştır. v>iTjys (te . „ >■-
nür âşüb) *= Küskü. v f j ^ ( t e - (ten û m en d ) = Güçlü, kuv
nûrtâb) = Yelpaze, <;LjyS (te- vetli, gövdeli = Tenâver (ba.).
nurhâne) = Ocak, ve fırın olan ij, Jji I
>.V>
B ir kimse insanlardan ayrı ve a*-
yaln'Z oturursa her nerede otu Bir kısım halk ancak dışardaki
rursa otursun Cenabı Hakla göz yaşıma bakarlar da içimde
beraberdir. ki ateşi görmezler.
(M olla 'A li) (S a d i)
■« ıl y
( t e v â r e ) = Çalı çırpıdan ya Bulutun dağ üzerine döktüğü
pılan bağcı kulübesi. (T ) nin selden dağ başı üzerinde gemi
ötresiyle duvar üstüne konulan yüzer.
çalı § Samanlık, fışkılık. ( Husrev)
iLMj
•Jy * U. vfjljî* j> tı; (t e v â n â ) = Kuvvetli, güçlü.
İT ~ * ~ T ■»!>'
• ««•
i/
( t ö b e k ) = Mahzen. Cihangiri,
Şerefnâmede (b) yerine (n), Eda- Bâd (ba.).
tülfuzalâ [*] da (t) iledir diyorsa < *
da benim gördüğüm Edatülfu-
( t ü t i ı e g u l ) = Böğürt
zalâda (n) iledir. Burhan tek,
nek, yek şekillerinin sahih ol len dediğimiz çalı yemişi yahut
duğunu söylüyor. ( Reşidi ) çilek. (A r.) j.ı* Ferhengi Nefisi
Türkçe (çilek) kelimesini çiya-
doğrusu (püteg) dir, diyor.
Töbeki evve ce geçen bir türlü lek şeklinde yazmış ve (kehîc)
demiştir, halbuki (kehic) alıcdır.
akça.Bunun da doğrusu (püte-
ki) dir (Reşidi).
&
' ( t u t e k ) = Dudu denilen kuş
§ Kaval § Kazvin civarında ya
' ( t ü b i m l r l ) = Farsça bir
pılan bir nevi ekmek. Ni?âm’a
nevi yemindir. Eğer benim söy
göre bir türlü küçük peksimet
lediğim yalansa sen ölesin; hal
§ Şirazda bir mahalle.
buki ben senin ölmene razı £ı
değilim demektir (Nizâm).
[* ] tıtanbulda biricik nüaha Fatih ca ^ ( t u t e ) = Gözde çıkan arpacık
mii kütüphanesindedir. No. 2460. § Dudukuşu.
( t u t i ) = Dudukuşu Tu^i, (tu h te n ) = Batırmak.
tüti muarrebidir § Gemi.
jle » \İ -U>- y •>
£ -1 J j •>>' c ? t
LV J'--
( t ü t i y â ) = Toz haline getirilen
sürme taşı.
Bir insan eğer sana ansızın di
£. i j A- St. ■'•-t' jf'' »J,.J ken batırırsa sen kendi gülünü
' t—1j J J j .r
ondan esirgeme.
( Sena1i )
Sürme, göze parlaktık verirse § Ödemek.
de kalb körlüğüne tutya sür-
medanmın ne faydası var.
(F ey zi'i H indi) ifJL—
( tü d e r l ) = Kuş ekmeği
Sen kâh torun, kâh oğul öldü
denilen nebatın tohumu. (A r.)
rürsün, Iran ve Turan savaşı
§ Sumak.
senin için bahanedir.
* " •• (Firdevsi)
( tu d eryü n ) = Baldıran / jS-; lJ <i}y S-*
kökü. j/ jf-* ja'' js
o'j»!
» * •*
Felek hiçbir bahadıra seninle
* 3 * ? (tuduh) = Çift: (A r.) Ei>.
4
harbi emretmez. Eğer emrederse
o, toprak içinde gizlenir: ölür.
(tü d e) = Yığın, küme. ( K afrSn)
ir;;
«
ûV'J'.
Jt-' Ben yalnızım ve bir şehir do
Ondan sonra Tuvurg, padişah lusu hasmım var. Sen benimle
ve büyük padişahların serefrazı oldukça, bir aslana karşı bir
oldu. ova dolusu tilk i ve çakal de
( Esedi ) mektir.
(Katran)
§' Semizotu = Perpehen.
•M
ç iz..) t*
'S * (t ü y ) = Takat ve kudret.
Tus, beni yaya olarak Eşkbus'- Jy'i'f t.'/.» -r'rJw J-i6 •**- j
tan at almak için göndermiş.
( F ird e v ti)
* * •*
Geçineceğin darlığından karınca
gibi takatsiz ve kuvvetsiz; gücü
( t u s e k ) == Kanaat, sorum yetmediğinden yılan gibi elsiz
luluk. ve ayaksız olmuş.
• - •' (M a h tâ rl)
Dikbaş,
7 (t e v s e n ) = husu § ölmiyecek kadar yenecek
siyle başı sert at. şey § Yol yemeği.
*
» ^
jf"
(tü fe k ) = Döşek.
t . «•
Har unluk ettim, ilmiğin çek
JW y —
( t u ş m â l ) = Sofracı ve aşçı
mekten daha daralacağını bil
medim. başı.
(R â b i'a )
A
7 ( t ü y e ) — ölmiyecek kadar
cjjs'j y*. ö^ —ilr^ yenecek şey, azık. (A r.) kut
§ Yol azığı.
|*] Buna, harifâneden bozma irfâne
derler. H a rif bir işte, bir sanatta bulunan 4ı y jl y * jj
lardan her biri.
Cevap olarak bana (\-._)yi tas- Senin mahmur gözünden âlem
h if ile, yani noktasını değişti haraptır, zülfün bağına birçok
rerek ver; çünkü fakire yenecek, insan tutulmuştur.
öpücükten hayırlıdır, dedi. ( F erölâ vı)
(S a d i) *
»' w
juiv. (tüşe ber dâşten) = 7 (tu k â ) = Çil kuşu nev’inden
(k.) Misafir olmak. güvercin büyüklüğünde ve be
deni beyaz benekli bir kuş
(Nizâm).
( t ü ğ ) = Dağdağan ağacı ==
tâğ (ba.).
*
• •• ^ ( t ü l ) = Savaş, döğüş.
jö / jt y «
-i
Jj
j\ ol»- /j J/ J
j j l 1/ M'ly
Yıldızların hareketlerinden ne
kadar ürküyorsun. ö^
" ( t e v e ) “ Bozuk, harap=tebeh.
( M evlâna)
% * «
V "
(t ü y ) = İç, içeri § Kat.
^ ^ (tn m â n )= Tümen (ba.). Di
limizde sayısı on bin olan şey.
« •
» - (tu v lc ) = Sarmaşık.
• M
kullanılır.
CjT- (t ic ) = ibrişim teli § Ok ve
yay § El ile didilmiş ve birbi
v fJ ri' i V rinden ayrılmış pamuk külesi §
Pamuk atarken hallacın saçına,
Ben seni hiç incitmemiş iken sakalına yapışan pamuk par
beni suçsuz olarak sıktın. çaları.
(D a k lk i)
S
C T (t ih ) = Ucıı keskin olan her
. - (t ib â ) = Naz ve eda. şey.
(«“ Ç1Ö*
(t îd â k l) = Yahudi (Burhan),
i£j**
Kavga dalgasından o kimsenin Jhtiyarlık benim ömrümü ay
ömrü gemisi kurtulur ki o ge ve yıliyle avlayınca parlak
minin demir ve direği senin günlerim karanlık geceler gibi
dua ve senandandır. oldu.
(F a h ri) (Sûzenİ)
§ Güz mevsimi.
j t ) yy/ c—'j Vai
A-. '/ ısV> ö*>
y* oj»- >3>. '/ ö-~> jW-.
Gece ile gündüz, terazi ile te ıSj*’
razi oku gibi denk oldular•
(M uhtar i ) Güz, bahar gibi reyine muvafık,
bahar, mülkünün düşmanına
Şemsî yılın dördüncü ayı § Her
güz gibi olsun.
ayın hususiyle bu ayın on üçün (F a h ri)
cü günüdür ki ay ile günün ismi § Yıldırım,
uygun geldiğinden bayram edi
j j f >T jj. J lli j 4 i z 1-i
lir, âbân (ba.). Bu güne (tifgân)
• Vj*-* J'j i
da denir § Bu ay ve günü ve
dört ayaklı hayvanları idareye
memur sayılan melek § Hisse. Feleğin kahrı tez geçen şimşeğe
benzer, fakat senin gazabın
rC* J>r.
j-j x.T £,j-*>j \/ y yakıcı yıldırım gibidir.
(Ebâlm e âni)
(t i r i z ) = Esvabın peşlerine
eklenen üç köşeli parça. Dili
f t: t
( t l r e g l ) = Karamtık, bula
mizde de tiriz denir, konuşma
nıklık (k.) gönül rahatsızlığı.
da tirinç ve çâpük derler §
Kuş kanadı.
f J? (t ir e m ) = Büyük hanım. Jjjjf c.>Ui jj,'t
jl—4O-"-*. f'j -T'*
J.-' O'
( t i r m â h î ) = Bir nevi £lj öi*- •*"' J*
üzüm § Havuç § Bir nevi ilâç
§ Yazın § Güzün. Sanırım ki nevruz ziyafetinde
keklikler dağ başında karga
ba$ı kesmişler; çünkü hepsi ka-
(tîre)= K a ra n lık § Karamtık, nadlarma karga kanadı bağla
bulanık, hususiyle bulanık su. mış ve gagalarına karga kanı
sürmüşler.
( M d iz z i )
t
V .(*** -
OX*Ji jv jje r d îd e n ) = ( k.)
( t |z â t iz r e ftâ r )
i t
= Çabuk giden. öfkelenmk, darılmak, gücen
mek.
jlîi. A tf jji- . j
1^1lil -/'u>^ (t iz m e g z ) = (k.) Alıngan,
H ızlı gitmede oka benziyen yüreği dar, sert adam § (k.)
kuşlar kan yemek için gagala Akıllı.
rını açtılar.
(N iza m i)
- (tiz n â ) = Kılıç ve benzerle
• . t, 1 „
rinin keskin tarafı.
^ iz d e n d â n )—( â:.) Hırslı.
A .-. * .'* t *
J*i :tj JU
(t î * . b ld ) « Söğüt yap
{SjJ 1 rağı.
D ili ile gönlü başka başka ola
nın ciğerini bıçaklamalı jij i _»5 * r* ( t î ğ ı d u d e s t i
( E n v e ri )
§ D ağ tepesi. zed en ) = ( i .) Şiddetle savaş-
mak
^ îV
—■—'T jr-, ı , * î
iij*£. i#*
O!—! ı>- 3.J3 £•?’ j'
ii'bT • » “
- ( t i m n â k ) = Ahbaplara ve
*■* ( t i v â y ) == Çekinmek ve dü
muhtaçlara yardım etmek. Şef
şünmeksizin büyük bir işe
katli, yardımcı (Nefisi).
atılmak.
» . ♦••
• 5 »
(tim ü k ) — Suratsızlık, ekşi
^ ( t e y ü r ) = Üveyik nev’inden
yüzlülük.
disi tavusa benzer bir kuş.
^ ( t î n ) = Zendupâzend lügatinde
b V 1
ve A rapçada incir. ' (tîv r e k ) = Haset, günü.
* il v! •t’ * * “
*T ? ( t î n â b ) — Rüya — buşâsb — (t îv s ü l) =Başkasınıri başı
hııvâb.
na gelen belâ ve musibete
sevinmek (ar.)
^ (tîn e ) =■ Tükriik, salya.
‘jin’ «r-*-* j1
-•-> A ;• (,<*
,S A -'
( * ] ^ T ivâz) dan (liv s ü ll e kadar yazdığım beş lügati Nâsıri, Burhandan nakil ile
ferh*.*n<rlerde görem edim , Burhanın nereden aldığını bilmiyorum, diyor.
j . r \ ( câ keş ) = Pezevenk.
(c ) = Elifbenin beşinci harfidir, ixi ^r u. (câkenşuden) = Bir
ebcet hesabiyle üç rakamını şeyin yerinden kopup ayrılma
gösterir. sı; mecazen bir kimsenin ma
kamından uzaklaşması (ko.).
(câgiriften) = Yer tut
(c â ) = Yer, mekân, makam. mak, yer edinmek (Ni?âm).
o ja j ' 'J*j* '-h f-iî (fi (câneşin) = K a 5im-makam:
V d* ( * (J.£** Bir kimse öldükten sonra ye
rine geçen, jiı u ( câ nemâz )
= Seccade.
Mahzun gönlümden hiçbir vakit
ayağını dışarıya atmıyan! her
U>p . Al * A *, .
gönülde nasıl yer ettiğine şaşı * * ( c a b u ls a , c a b u l-
yorum. k â ) = Birincisi batı, İkincisi do
(K a yd î) ğu sonlarında birer memleket
İbarede artık olduğu da vardır. tir.. Bir rivayette bu memleket
ler dünya âleminin‘ mecmu su
y liLr-* y {S^. ı*1 f ■'r
retleri kendisinde mevcudolan
y ı*-^ j' V
misal âlemindedir. Sofilere gö
jlîU.
re birincisi sâlikin varacağı
A'ie yapmışım ki sana lâyık son mertebe, İkincisi ilk mer
olmuyorum. Senin içip bütün tebedir.
dilberleri sevmekten vazgeçme *y >5j•} “ ’j
dim mi? UIj f y t--*»
( H â k in i) jLJU
• »• ;
Sevgilimizin mademki bizim ve
. (câcru d) = Tahrana iki,
senin sevgimize ihtiyacı yoktur.
üç fersah mesafede bir nehir
Ey rakip! Bu yaltaklanma ve
(Naşiri).
dalkavukluk ne vakte kadar.
(Hucerıdi)
I
Çâblüs (ba.). (*?" (câ cîm ) = Pelâs: aba, kebe
• ' gibi kaba yün dokuma § Türlü
renkli ipliklerden dukunan ve
(câp ü z) = Türkistanda bir
şehir. cicim denilen bir nevi döşeme.
(muh.) j-U.
*3* j' ■*.W. ■? £
• ‘
(câ ç) = Samanı temizlenmiş
Kender ve Capuz şehirleri mu- hububat yığmı = Câş. Temizlen
kataa [*] tarikiyle senin olsa memişine (hermen) derler.
da masrafınla karşılaşmaz.
(N iz â ri)
^ c â h â lî r e ft e n ) =
• <
Gerdekten sonra gelinin akra
(c â t) = Sonunda okunmaz bası damadın evinde konuklan
<*> bulunan bazı müzekker ve mak (ko.).
müennes kelimelerde cemi eda
tıdır (Nizâm). V * İ. (câhsuk) = Orak.
• V
(c â tâ g ) = Çadır ağırşağı.
•î (•* <_r^
O’.-”. " t * , j /. > ı£l
f pI»u*
Günah orağiyle taat ve ibade
tim ekinliğini nefis eliyle biç
çadırı, kadir ve itibar cihe mişim ; binlerce ah.
tiyle cenneti âlâdan yüksek ( Tirm izi ’
olan! gökyüzünün dolunayı se-
'€ v \
[* ] Mukataa: arazinin kesime verilmesi. ■^y~ > . (c â d e n g u ) = Ateşgede-
lere ve papazlarına gelen adak başka aşk mirasını alan ol
ve sadakaları alıp icabeden madı.
yerlere sarf eden kimse. ( Vâleh i)
• '
o l ( câst ) = Üzüm teknesi,
^ . (câdu ) = Sihirbaz. Cadu su-
üzüm sıktıkları yer, sıkmak.
hen = fasih ve beliğ şair.
w—f
cXjT ifjIj'jj öy ^ . (câ ş) = Hububat yığını, dili
— Ji. CJ 3Jf- rs~i c—3 vw‘ j’ mizde çec denir § Câyeş =
t£j' onun yeri (muh.).
«T. ^ w
t
( c&le ) = Kelek: nehrin bir
tarafından öbür tarafına geç Doğduğum yer Câm kasabası
mek için ağaç, saz ve şişirilmiş ve kalemimin damlası şeyhül"s-
tulumlardan yapılan sal. lâm Ahmedi Câmi’nin kadehi
artığıdır. Şüphesiz; edibler ara
"«1U. J.** sında iki mânaya göre mahla
i f J A. j ' sım Câmi dir.
dh (Abdurrahmânı C âm i)
fT “ (k.) Sevgi
(c â m ı s lm )= Ey benim tedbirimden istifade
linin çenesi (Şems ve Kulzum). eden ! sözümün kadehinden tat
alan!
( Nizami)
(c â m ı ş e h r iy â r î) =
(k.) Büyük kadeh.
[*J Horasanda şaraba süt karıştırıp (c â m ı g i t i num ây)
içmek âdettir (Kulzum ). — (k.) Güneş.
elbiseliğinden kaftana kavuş
fWj ’ -Vkj-5 madı.
4İ-U- ( H ucendi)
^ • ( c â m e d â n ) = Elbise
d â n g i r i f t e n ) — Elbiseyi dişle saklamak için çok defa deri
tutmak, (k.) kaçmak. den yapılan sandığa ve dolap
gibi şeylere denir.
■; ! ’
, -
^ • (c â m e h â n e ) = Dikil
miş, dikilmemiş elbise, yaygı; (c â m e d e r â n ) =
(Neki-
mal, meta muhafaza olunan oda, sâ) nın tertibettiği makamların
urba konacak yer. biri. Bu makam çalınırken in
sanlar şevklerinden elbiselerini
o»» j- 3IT o-'jU-
yırttıklarından bu isim veril
miştir.
( c â m e k e n ) = Elbise so
. (c â n â v e r ) = Canlı.
yunulacak yer.
Sjjl'L c—ij Cfî*- j.->y
V ' *" * ' ı
^ . ( c â m e Di n e h ç e v â n l )
I/Uii
«= Çuha (Burhan). Buna şaşılır ki bunca felâkete
Ferhengi Ziya 41
uğradığım halde diriyim, bir
canlı böyle yaşıyabilir mi ? ^ ^ • ( cân ı cân ) =
(k.) Hak
( N iza m i )
tealâ § Sevgili § Mutasavvıflara
§ Zararlı hayvan § Domuz. göre hakikati Muhammediye.
* * **\ •r n * ı’ •’
j'-U *. < j b A»U
^ • ( câ n b ch ş ) = Cenabı (c â n d â r , c â n c d â r )
Hak. Mecazen sevgili ve çok =Canlı.
ferah veren, kederden kurta
ran her şey. Ctjy*i ıi^>"jl jlĞ
S &' * • (y - ^ j^*"
• (/ can
« ş J«_»
ik a r,
cân ş ik e r ) = Can avlayıcı,
Hasta âşıkların tiryakı, yani can alıcı, (k.) Azrail (,*)•
ilâcı sevgilinin gönül okşıyan
yüzüdür.
{Hidâyet)
ti’TÖ
Ölüm meleği gibi, o kadar can
4>UA>- (câ n d â n e) = Tepe ile alın
alıcıdır ki ona ölüm meleği
arasındaki yer, bıngıldak, (A r.) dersem şaşılmaz.
CjiL Beyin mânasına daha doğ (K a â n i)
rudur (Reşidi).
ı '- f 'L
* ' *• J ^ • (c a n fe z a ) = Can artıran:
j ^ c « n d e r m iy â n ) = uzun ömür; rahat ve ferah
Can ortada, yani canı fedaya veren şey.
hazırım demekten ve fevkalâ
de sevgiden kinayedir.
Ruha ferah veren bahar geldi,
j j ı im ^*«15
cihan, gönül çekici ve yakışıklı
o öv ûjji* y oldu.
jır
§ Ayın yirmi üçüncü günü.
Ey hokkasiyle kalemi Hindistan
dudusuna benziyenl Senin d ili '•* c
nin önünde kılıç; canını fedaya - (ca n g e z a ) ■= Can ısırıcı,
hazır H in tli gibidir. ruhu sıkıcı. Cânfezânın zıddıdır.
(Kem âl) %
£*< Lf,
• « (* fj'3 &.
j L . ^ cftnl z e m in ) = (k.)
Bitkiler. Ey sâkif Gel, o, ruha rahat
• t * i
veren şerbeti bana ver ki ruhu
sıkan kederim var.
j V (cân sitâ n ) = Can alıcı. (N iz a m i)
CıL»- j y ^İJ J>-
/jULi.\c ı5 * j^ U . c~j-5j İÎLI' tSSJ
(c â n v e r ) = Canlı.
JUty \
J* «t*U- V
Senin acı cevabın hastalara
^ urî
bengi sudur. Rakibinin kirli
yüzü âşıkların ruhunu sıkar.
Her canlının insanlıktan nasibi
(Eb'ülme'âni)
yoktur. Alemde nice adam var
» 1-
dır ki duvardaki nakış ile bir
v* jV ( c â n ım e n u c â n ı-
dir.
şu m â ) ^ öw* j * ou == (S â 'd i)
Canlarımız tamamen birdir de = Cânâver.
mek olup bir kimseye bir şey •A—
t & l>l*
tevdi ederek iyi saklamasını ve .3 jj i . L
kıymetini bilmesini tavsiyeden
kinayedir. Belki bir ovada ölmüştür; ya
hut onu bir canavar yemiştir.
V" u-!*. 0*-» O’.1 öW-
( Mektebi)
V* ö* *y-
öUL. * ’ * . ’ " , ’
Bu şiir benim tatlı canımdır. > > }r ‘ J ' y V (c » T i d , c â -
Ben kendi canımı sizin huzu v id â n , c â v id â n e ) = Daima
runuza: size tevdi ediyorum, kalacak olan, bengi, sonrasız,
iyi saklayınız ebedî.
( Selmân ) ıjbjW JnL ^ jlifjJ
^L» >}J<J VU ,J_) Jl ji-î
Her ne kadar Şucüri ve Tuhfei
Vehbi’de «biz seninle sağ ola
lım daima» denilmişse de Re Çiy, gülün yaprağında bir dü-
şidi ve Nâşıriden ve misal ziye kalmıyacak. Elbette aşağı
getirilen Selmân’m şiirinden dan yukarıya çıkar; kederlenme.
(Ş â 'ib)
yazdığımız mâna anlaşılıyor.
"• •>’ L
U. ( U . > _ ^ 9 °-? ' (c â v id â m h ır e d ) =
J v * • ( can u sar, ca-
Hüşenk Şah’m amelî hikmete
n ü sp a r)— Dârâ’nın iki katilin dair yazdığı mühim bir kitap.
den biridir. Pek yakın adamla
rından iken İskender ile ettiği
,,U
muharebede Dârâ’yı öldürmüş J ' ( c â v e r ) = Hal. Nasılsın di
ve başını İskender’e götürmüş yecek yerde, çi câverdâri; denir.
lerse de hıyanetlerinden dolayı Yer ve mekân sahibi mânasını
İskender de onları öldürmüştür. da ifade eder. Bu takdire göre
Mânüsâr (ba.). câ = yer ile sahip mânasını
ifade eden (ver) den mürekke- B ir fenalığa karşı bir fenalık,
bolur. bir iyiliğe karşı yüz iyilik ede
rim.
(N iza m i)
(c â v e rd ) = Yandık otu de
nilen beyaz dikenlik (ar.) ruî. v_ılV İS 31-
JJ>21f ■»* ıî*s—• ey
j UjÜ
(c â v e r k e rd e n ) — De
ğişmek, tebdil etmek. Sâki, halis şarap yerine rakı
veriyor. Ben ateşe müstahakım
o, su veriyor.
(c â v e r g e r d ) Bir halden ( Yeğmâ)
bir hale dönme.
§ Hindistanda yetişen güzel
1 U- kokulu bir gül.
• (c â v ş ir ) = Oğlan aşı de
• ,ı *
nilen samg [*].
Crl.c£^- (c â y b â ş )= O d a , ikamet
gâh, ev, yurt, mekân.
^ • (c â v e ) <= Cava adası § A ğ
zın iç tarafı.
\J • ( c a y g e rm k e r
<j û j L , c â v |d d e n ) = Yerini ısıtmak (£.) bir
i —* _\ ' f
c â v id â n , c â v i d â n e ) = Câvid yerde çok oturmak, yerleşmek.
(te.). tfljj' f j j 3 û* eri1
, ö 'j
j j v j -r ".r» «■>-; 'T tfl*- J»" { f
-u. c/Ui)
ıTÖ
Ben ayaktan düşmeden kendi
Ne baba! vücudu kıyamete ka
evinde yerleş.
dar bakî olsun. Ne oğul! ke ( N izam i)
remi kıyamete kadar sürsün.
{K â in i) s.)}* ı>.' ■**t 6'j 1
• - t
Ji*-
t/Uâl
( c â v îd e n ) = Çiğnemek.
Konuşmada (cevîden) denir. Bu gönlü çeken köşk, yani dün
• '
ya ondan dolayı soğuktur ki
yerini ısıtır ısıtmaz, yani yer
(c â y ) = Yer = Câ.
leşir yerleşmez kalk, der.
\ S‘- ( N ifâ m t)
i 1' <£ & LT^V.
__________1#UÜ
[* ] Samg, akaçların pusu yani beden • ( câ y m e n d ) = Yerinden
lerinden sızan yapışkan madde. kalkmıyan, üşenen, tembel.
d n m â h ) = (k.) Gece ve gün
l
Q . . • ( c e b b & c ) = İran şahları düz § Felek.
nın nevruz günü giyindikleri
elbise. Reşıdı’de, cebtâc şeklin ( c ü b b e 3! d e r v i ş ) =
dedir. (k.) Bulut §G ece (Burhan), gü
neş (Bahar, Reşîdî).
*. > •'
( c e b r â z ) = O k l u k irpi. t " C C*
• > .,
( c u b b e ’i h ezâr
m lh î) = (k.) Gök § Gece.
( c e b ğ ü t ) = Döşek ve yor
gan içindeki pamuk ve yün
gibi şeyler (Reşidi), eski ve (c e b ir e ) = Halkın bir işe
parça parça elbise ve yorgan hazırlanması.
= çeğbüt.
* ' • j ^ > - ( c e | ,în g i r i f t e ) = ( k.)
(c ib l& c ) =
Cömertliği ol- Asık suratlı.
mıyan zengin ve mevki sahibi. ıj*ı/* u-*,
e.—*j t jiil/ (fl
./ (c ib lâ h e n g ,
Asık suratlının yanında ihti
c ib le h e n g ) =
San diken de yaçtan bahsetme. Ey kılavuzu
nilen nebatın tohumu. olmıyan kişi! Açık olmıyan
kapıyı vurma.
(ŞefYİ)
( c e b le k ) = Kuvvetli ve
• /•
müstahkem. «
( cerm u ze ) = Sefer ve
(c e r ş e ft ) = Hiciv. misafirlik.
T» ^ j tS'Si ö)T
,J; ( d r e n d e ) ■= Kıkırdak. (A r.)
ıSr***
Belâ ve musibetten korkarsan;
hicve dair şiir söylememelisin. &
( c e r e n g ) = Çan ve zil sesi,
ÇUnşuri)
kılıç ve topuzun çarpmasından
' ** çıkan ses.
^ ( c u r ce d â n ) = Şarap ar ' -L_ ^ j> - L J*.
tığı dökülen kab. ju*
** (c e s te c e s te )= Y a v a ş ( c e ş n ) = Ziyafet, zevk ve
yavaş, tedricî (ko.), eğlence meclisi, düğün § Bay
ram.
y ıs ı
' j r t - (c e s te g lr ) = (k.) Arsız —is»T ji y ‘j u
dilenci. >ij ?'1
Senin göğe benziyen meclisin
( c e s k ) = Mihnet ve musibet. de ay yüzlü sâkin naz ile güne
şi, yani şarabı kadehe dökmüş.
'S j .j~* S<. » v , is 'jj
(E n v e ri)
i 'V
• * >-
-J-? 0 ~ ~ ' ( çeşn i b u zu rg J =
Perde arkasından çirkin bir
Ferverdinin [*] yani bahar ilk
şeytan başını çıkardı. Ona,
ayının altmc.» günü yapılan bay
ölüm ve musibet sen misin?
ram. Nevrüzi buzurg de der
dedim, evet dedi.
(M evlâna) ler. Ferverdin (ba.).
(c e ş ) = Mavi boncuk. (ç e ş n i p ü r d e g â n )
( ç e ş n i s u d e ) = Behmen . . . ,
- • ( c a cd i ş u t u r ) = (k .) Be
ayının onuncu günü yapılan
deni çok tüylü olan kimse.
bayram.(Behmen) ve sude (ba.).
Bu bayram Iranlıların Müslü
manlıktan evvel ve sonra yap * - • ( c a cd i k a l e m ) = Kalemin
tıkları bayramdır, ötekiler Müs arkasında yahut yarığında kalan
lümanlıktan evvelki devre aittir mürekkep bulaşığı § Lâtif söz
(Nizâm). § Yarım daire,
" i 'r
^ ^ ( c u g â r e ) = Cedgâre (ba.). ^ c jg e r t e ş n e ) = (k.)
Çok özleyen.
(c e k â ş e ) = Büyük kirpi.
^ ( c i ğ e r t e f t e ) = (k.) Âşık.
( f iiğ
(c . er) = Ciğer, bağır.
V 'S - J ? (c ijje r h u v â r e ) = ( k.)
j_j-j&- ^'3 (j-J ^\
Çok keder ve mihnet çeken
Ç
o»
kişi § Taş yürekli, merhamet
siz § Büyücülerden bir kısım.
Âvâz (ba.) § Keder ve mihnet.
Cigerhuvari = mihnet çekmek
lik.
^u. J1 jy
j j 'i » *jV
/Ve vakte kadar bana sen gam jlf
sızsın diyeceksin.
Eğer senin lûtf un gönül almaz
{Cami )
sa kederli ve gamlı olmaktan
başka çare olmaz.
^ ( c iğ e r a g e n d e ) = {'Imâd)
Bumbar dolması.
( c iğ e r d â ş te n )
Kuvvet ve kudretli olmak,
& (c iğ e r b e n d ) = Ciğer ta
kımı. (A r.) § (k.) Evlât.
( c i ğ e r s u h t e n ) «= (k.)
b& f >"
jL l J ö ' j ıîj*-*’’ l j - ı '
Merhamet etmek.
l‘Sy rj/~ ro* r'-j-, ^C- & j*
*jj- vi-O. '/ ^
Sen ciğer takımını kediciklerin
ortasına atar da ondan eser
Ben kimsenin merhametine al
ararsın
(Mavlânâ) danacak adam değilim, sen
kimseye merhamet edecek adam
değilsin.
( c iğ e r (Şan i)
--ı^ > r3^ ’
/ X
V ' -^ y ( c iğ e r gu rb e
’-v. y J':*- ey r*-?
J lf
h ü rd en ) =Nefîs ve kıymetli
bir şeyi kaybetmek. Göz. yaşım bütün gül suyu ve
şeker şerbetidir. Çünkü senin
hayalin gözümde gül ve şeker
' j ? ( c i g e r n e ) =Turna kuşudur
husule getirdi.
ki boynuna yakın yerde sorgu ( Kemâl İs m a il)
cu olur. Bazı lügatlerde ikinci
harfi (k) dir. (Culâb) Buharalı üstat bir şairin
de adıdır.
C C
., (c ig i c i g î ) = Bir acı
duyulduğu, bir şey çok istenil • ( c e l â b ) >= Salkım küpe,
diği ve hoşlanıldığı zaman çı
karılan ses. .u
(c e le b ) = Orospu.
ı l » . t J ö* t-'-
uf*- 3)J l3 i1 >}>
w-U» C— Hf* Q3u
tij**
Ey banim güneş yanaklım! Oh,
yanağını göster; kalbim yandı B ir kimse ona muhabbetten k ıl
oh, çabuk gel. ucu kadar yüz çevirirse, anası
(Muhteşem) ve karısı şüphesiz orospudur.
(F a h ri)
Cigi cigi gâh = sakak : çene
§ Çan.
altı, gıdıklanan yer. (A r.)
vV j ’iy.*! ‘»j»r‘
u' ( c e l ) = Serçe kadar, güzel
sesli bir kuş. Kanarya olmak
Gece yarısı gittiler. Ne davul,
galiptir (Burhan tercümesi).
ne boru ve çan sesi.
. :> (Firdevsl)
w ^>-
* (cn lla b ) — ^ yf^G ü l suyu,
muarrebidir § Şekeri gül su ( c u l i b e k ) = Yosun=Culi
yunda eritip kaynatmakla ya vezeğ.
pılan şurup.
( c u l i v e z e ğ ) = Yosun =
culi bek = câme:>i ğük.
Onun zamanında zalim ve zor
banın isteği olmaz. Onun dev
rinde ara bozucu ve koğucunun (c e lv e n d )= lş ık a, j JÎ. = C e r -
• ' } •» ( c e lu n e k ) = Karpuz ve
kavun ocağı.
( c u l c u l â n ) = Hububattan
kişniş. Susam tanesi diyenler V
de vardır. • (c u lle )— iplik yumağı § Man
tar § Kavanoz, küp § Hurma
• çubuğundan yapılan sepet.
(ç ile m ) = Hindistanda ' Pen-
cap’a bağlı bir kasaba ve bir
^cn|e y|j _ ^ t çuıu> örtü,
ırmak.
mahmil örtüsü [*].
[ * ] ( Mahmil ) iki kişinin oturm alına
•K •" (c u l u n b u r ) = Eski ve par mahsus olarak deve üstüne konulan bir nevi
ça parça elbise giyen kimse. •epet.
(fx-l f f~' (cem isperem) = Süley-
manî fesleğen.
Siyah örtü üzerine inci işlenmiş.
( E ted i)
* ‘ ijr
• (cemmâş) = Mest, sarhoş,
( N aşiri) bu kelime Arapça
mahmur.
(j>.) den küçültülmüştür, bütün
lügatler yanılmışlardır diyorsa j ^ il
er*”/ û'>V jr» £Sj
da (Behârı acem) konuşmada
jit
çelil, mahmil ve beşik örtüsüdür.
Saba rüzgârı mahmur nergisin
(C ) nin ötresi, (i) nin üstüniyle
uykusunu kaçırdığı için nergis
j». ■=* cul kelimesinin küçültül
uykusuzluk illetine tutularak
müşüdür demesine bakılırsa bi
böyle zayıfladı.
rincisini yazdığım gibi halil (K em âl)
vezninde saydığı anlaşılır.
Bu mânada ekseriya göze sıfat
olur § Edepsiz, edepsizlik, hi
lekârlık. Bu mânalarda (m) şed
( cem, cemşâsb, cemşîd, deli ve şeddesiz olur § Dost
cemşldün) ■= Pişdadiler sülâ ları gizlice görmek, avı gizle
nerek görÜD avlıyan avcı kuş
lesinin dördüncü ve en büyük
mânalarında ( m ) şeddelidir.
hükümdarı. Hazreti Süleyman
Arapçada cemmaş her gör
ile tskendere de Cem denir ve
düğü kadına söz atan zampara
biribirlerinden şöyle ayırdedilir:
mânasınadır.
bâd = rüzgâr, hâtem — yüzük,
mür =- karınca, dîv = şeytan
kelimeleriyle birlikte söylenirse • (cum ân) = Eğrelti otu.
Hazreti Süleyman; câm=kadeh,
. >. >
bâde*= şarap kelimeleriyle bir
likte söylenirse Cemşîd; âyine, r r - ( cnmcum) = Koncu iplik,
tabanı eski esvap parçasından
sed kelimeleriyle söylenirse İs
yapılan bir nevi fukara ayak
kender’dir ( Naşiri ve Burhan).
kabı.
Cemşâsb ( ba.). Cem, büyük
padişah, aklı sani § Pak ve
münezzeh § Zat mânalarına da -***“*• (cemder) = Bir çeşit silâh,
gelir. Cemşid, Cemşâsb çok aslı cenbder= yan yırtıcıdır.
defa Plşdadiyân sülâlesinin
dördüncü hükümdarı yerinde
kullanılır (Reşidi). (cimrî) = Soysuz, alçak, di-
lenci. Dilimizde pek pinti ye tembel. Bu kelime ekseriya eş
rinde kullanılır. kinsiz yani yürüyüşü düzgün
olmıyan atın sıfatıdır. Aslı cây-
mend'dir.
(cemzlver) = Yüzü, karnı,
ayakları beyaz olan at. (A r.) ju.ı.
Dilimizde eşkar dan bozulma ( cumlegf, be-
sakar denir. cumlegl) — Hep, hepsi.
& L .
. ( cung ) = Büyük gemi ve ^ (cev) = Arpa.
içinde türlü türlü şiirler ve
jjlî jii ı~lJ 4ıli
meseleler bulunması itibariyle
ti ^—•*j
eş’ar defterine denir. Ona be
yazı buzurg [*] de derler.
ifj. Berg (6a.).
[* ] Mütercim  ıım Efendi buradaki
(buzurg) ü gerçek vezninde okuyarak keten- j j f î ö j j rfL/j j i j ı r f c.tU> j> JiJU.
tohumunun beyaz nev'i dem iştir ki hiç mü >jjt ıj- Jj *-•)> il’ji wi» _J»- (il
nasebeti yoktur.
Hafız gibi kanaat etmeye çalış dan bil; Ebu A li Sinan'ın (ka
da alçak dünyadan vazgeç; zira nunu tıbb) ından değil.
alçaklara bir arpa kadar minnet (Selm ân)
Manzum tercümemiz:
77rı cefayı hükmüne alet eden
Gehennem alevli kaplanların : denil
cengâverlerin coşması kükre Sehmi hafadan eyle sen endişe
miş aslanların ödünü koparmış.. elhazer
(Ş a ir )
Pulad zırha eylese tesir eğer
okun
Peykânı âh küht hadidi deler
«j^Î ı3^ ^ 3*
geçer.
(S a d i)
Uzaktan, hepsi divane ve sar
hoş; şevk şarabının hararetinden (C ) nin ötresiyle de doğrudur
coşmuş bir kalabalık gördüm. § (k.) Ekşi suratlı, çehresiz.
( 'İ s m e t i B u h â r i)
(
cev
en
) = Döğen denilen
çift aleti § (V ) nin tutariyle
ıV <«v*- < * İ j ? (cBlâh Hindistanda büyük bir nehir.
cül&he, cn leh e ) = Çulha §
örümceki
jı»T «ı*U. iT
(
cev
i
) = Çev ile birlik edatı
olan (y) den mürekkebolup bir
•V
V'iy arpa ağırlığı demektir.
Can hâzinesi, yani canan evin [* ] y lji. (b a ).V a v ı meçhule ile (Burhan).'
J**" I*??’ i'/ ^ ekmeği: cev ve nispet edatı
^Âr. 6y? olan (y) ile nispeti tekideden
4^JUk—
(n) den mürekkeptir.
/4z söz söyliyen kimseyi hiç fj> jl* ». jl i t j j
bir vakit utanmış görmezsin. •>/" <-i >" *j Cr.yr jf
B ir arpa kadar misk bir yığın t/Uij
çamurdan hayırlıdır. Pist (ba.).
( S adi)
. y • t
t^ •
(c ü y ) «= Cü ( ba.). (cu veyn )=H orasanda bazı
büyüklerin yetiştiği bir kasaba.
r t
* L* v .
J (c u y b â r )= Irmak. Bâr, çok
• (ceh ân ) = Dünya § Sıçrayı-.
luk mânasını ifade ettiğinden
ırmak ve akar sulan çok yer c ı : cesten=sıçramak mastarın
demektir. dan sıfatı müşebbehe.
^ jLaJ-\cl Cî1**-
Cesten.
ûl-4? (cehânı m ihln)= (k.)
Cenabı Haktan başka her şey.
(A r.) şiş pc. ^ (c l) — Isfahan civarında su ve
‘ havasının iyiliğiyle meşhur bir
• •*- «•* kasaba.
(cehrem) = Fars kıtasında
evvelce mamur bir şehir. ^ ‘ ( CÎ âlâd, cî
* m * efrâm )= İki hakîmdir ki İran
(cehre) = Çulha çıkrığı. Mecusilerinin peygamber say
dıkları (Mihâbâd) dan sonra
* Cıefrâm peygamber olmuştur.
t/ T . (cehif) = Tıynet, tabiat.
• "* •
(c ib â ) = Odun (Burhan).
f•
(cihmerz) = Bir orospu
ile birleşmek. Cih = orospu, (ceypnr) = Hindistan pa
merz = birleşme. dişahı.
jiz* y Bu mısradaki ( bercistem ) in
y-'y- doğrusu (berhâstem) in imalesi
Ceypür senin dergâhından bir olan (berhisten) dir.
uşaktır.
• >
(H u v â c â ) m■* * *
(c e y ğ u t) — Lif.
( d r ) = Alt ve aşağı = zir * *
§ Kılıç kayışı, eldiven gibi şey s- • » ^
- • (c e y ğ n t) = Hurma lifin
ler yapılan tabaklanmış deri.
den yapılan torba ve sepet.
✓
‘^ ÎJr ‘ (c lr u ft ) = Kirman’a bağlı
bir şehir. 7* ( c iğ e ) = Sorguç, çelenk
(Ni?âm). Bu kelime Türkçedir
*
b',\- (c lr e ) *= Çırak ve hizmetkâ (Müellif).
ra verilen gündelik, yemek ve • •
para.
(c lk c lk ) = Kuş sesi.
^ (c îs te n ) = Sıçramak. * f #^
(c e y v â d ) = Günahtan sa
/—i•TJ. ıfijj f Jt.J.. oy ? kınma, »iri ittika3.
l'ly
*
Güzel yüzünü görünce birden
bire sıçradım. (c îv e ) = Civa = jıve. Muar-
(M e v lâ n a ) rebi: ziybek.
£
j j j j j A - j j U ^ çâ r t e k b îr ze -
Jl?-5 (çâ r d e v â l) —= Eşek sü
d e n ) — Dört tekbir almak (k.)
rülecek biz, bizlengiç.
terk etmek.
İ' O*
ww.A ^ (Çâr d îv â r ) — (^ D ü n
Jü!.. yanın dört tarafı.
çeşmesinden abdest aldı (Ç®r divân nefs) «=
ğımdan beri her ne varsa hep Dünya § İnsan kalıbı.
sini terk ettim.
^ H â fış )
j ^ j y b ( ç â r zân n zed en ) =
§ Cenaze namazı kılmak. Bağdaş kurmak.
,(
çâr
e)
= Çare: bir işi düzelt ( çâştdân, çâşdân, çâşekdân,
me yolu, yardım, ilâç, tedbir. çâşte bend = Seyir yerine götü
Yardım ve tedbir edene ı* rülen kuşluk yemeği çıkını, çan
ı jU.jU t (çârecû, çâresâz, tası.
jj j ' min ateşinden iplik yanar, iğne
Cy*- iti erir.
^ jIIJLj- (C a m i)
Ey mavi felek, sofrası; doku § Sabahın aydınlığı.
zuncu felek gölgeliği yahut i}W Jjj JLi S * #J*I
döşemesi olan zati d !< û ,J>. e r* J& :
( C em â lü d d in )
jju V U . . -
•; ’ (câkânlden) = Damlat Kenarına kadar misk ile dolu
mak, boşaltmak. Cekâniden olduğu için, hasta gönlüm çe
( ba.). nenin çukuruna meftundur.
[Ib n i Y e m in )
J*'—ı-rif,
J'j- J U- J J j 4^
ıİJ
Dilencinin dileğine cevap zama Sürü çölde, zahire çukurda.
nında dnüne altın döker, nahiv- (E v h a d i)
cinin önünde sual sorarken kılı § Yuva.
kırk yarar. ju îji w —*
( F e r r u h i) cr.Jj
C İ>-
J * (çâker) = Hizmetkâr s kul, Baştan kara sarhoş kuş, yuva
köle, cariye, karavaş, yanaş- sına girdi, yaldızlı yumurtayı
ma’dan her biri. Bugünkü oku kanadının altına gizledi: güneş
nuşta (k) esredir. batıp gece oldu.
öL^U\> ıs' ( M e lik i K a m i)
ijU. j\j Z/j-p* j '
(Siyeh mest) ve yalnız (siyâh)
l-Vy.
baştan kara sarhoşa denir.Arap-
Ey asker ve köleler! Şükredi çası [*] e»ifciiJ i. (sekrânı tîifıh)
niz. Şehvet ve .... dan kurtul dir § Büyüğüne toy, küçüğüne
muşunuz. karabatak denilen bir nevi sa
( M e v lâ n â )
kuşu.
>>\ ^ Jof- j\
» ( * (çâksü, çâkşu) JU-J Jtti
= Çeşmezen denilen göz otu.
Câkşû (ba.). Biricik sahipkıran padişah ki
adaleti sebebiyle şahin, ördek
T zJ*' ^ (çâknç) = Çekiç. ve karabatağın yerine hatır sor-
maua gider.
(F a h r î)
» (çâl) = Tüyü iki renkli olan § Kazvin’e bağlı bir köy.
şey, hususiyle at ki (çil) denir [*] Tâfıh dopdolu, taşkın kab mana
§ Çukur. Bu münasebetle çulha sınadır.
• *1 <y.j ö^ m
\
A y ı. J
* (sr ti Ö
JÇ
* ( çâlâk ) = Çevik, vabuk l/*,.
davranan.
Bu kemikten ötürü köpeklerle
jy£ iSVU. jljjJj j, ıf
iJt »v ^ mücâdeledesin. İçi boş kamış
fV- gibi inliyorsun.
( M evlâna)
Çevik, oynak dilberlerin yüzü
Jj!'' jlcT J-i
ne karşı şarap iç. Seni gam
3^ l)\ij j Cîj—
yılanı ısırmış. Tiryak ye, yani tfjUj
kederini şarap ile yatıştır [*].
(Hayyâm) Meydana gitti, kibir ve gurur
§ Adam öldüren hırsız, yol ke ile yörümeye başladı, ilk sözü
sici. padişahı öğmek oldu.
( D e h le v i)
.UT'*l ^ \fX
fC-f V.
\£j^* \£ -X m u »
"i
, » * (çepâti) =» Bazlambaç, çâ- *»’ (çepçele) = Sıvık çamurlu
pâti (6a.). kaypak yer, sıyrıncık kaya ve
buz parçası § Çocukların kay*
dıklan kızak tahtası. ( ç e p iç ) = Bir yaşındaki
keçi yavrusu. Türkçesi çepiç
*la tir.
J »? ( çipdâr ) == Mesti muha
•ııt^ ûjç û.;m r jıV
faza için üstüne giyilen çizme
tr«- cr*\*. •İ.V. -r-
—«sermüze. Muarrebi cermük [*].
</'*• «fW-.
— çipdân.
j4/£i aylık kuzu gibi kesilmesi
lâyık', çepiç gibi boğazlanması
Jî"** (çeper) = İnsan ve hayyan- gerektir.
ların toplanıp daire teşkil et (P ü rb e h â y i C â m İ)
meleri. Mecazen mutlak daire. • • ,
‘7*’ *" (çepşuden) = Eğril
e»— 4V 3* »y*'
mek § (k.) Doğruluktan yüz
^u-
çevirmek.
İrmak kenarı yeşillikten daire
* /
teşkil etti. Dağ, lekeden beline
kemer kuşandı. ( çepel ) = Lâyık olmıyan
(Ş a ir) şeyler, ahmakça hareketlerle
§ Saz ve çalı gibi şeylerden kendini kirleten, pis ve iğrenç
yapılan duvar ve kulübe. adam =* i#-*- çepelek.
•ji J3 oy? jr *r
J -’*'1 j r ' iiy ç
(çeplüs) = Çâplils (muh.).
ıf’r.JJ,
Çâplûs (ba.).
Sü, savaş erleri gibi zırh giy
s *
miş; bağ, şehrin duvarı gibi çitle
çevrilmiş. (ç e p ıd e n ) = Sol taraıa
( P a r b eh â y i C a m i) ağmak, meyletmek.
§ Kuşak ve kolan dokuyanların
kullandıkları dört köşeli deri
(çuppîn) — Söğüt çubuğun
parçaları. Bu kısım dokuyucu
dan örülmüş sepet ve sele.
lara (çeperbâf) derler.
• •
aly** ^>1/ i'y
* *" (ç e p * îd e n ) = Çespıden
(*»•)•
[* ] (Burhan) ve (K ulzum ) ile Burhan Bezi yaydı sepeti koydu, sepet-
tercümesinde çizme üzerine giyilen şey d e ' ten o yaygının üstüne arpa ek
nilmişae de A sım merhum Olcyanosta böyle meği koydu.
tashih etm iştir. (F ir d tv ıîj
(Ni?am) (çiçek yazmış ve Türk
^ (ç e tr ) = Şemsiye ve çadır. çe, demiştir.
f—* [*] û*j S/ * »
yUVf 1/ CfCÜ^l- c.— f i*
iîjy
Senin başını gölgelendiren bu
G ü l yüzlü güzelsin; ben Türk
luttur. Güneş senin çadırının
değilsem de şu kadar bilirim ki
gölgesine sığınmıştır.
(C a m i)
Türkçede gül çiçektir.
(S ü r e n i)
•U- jiç. J-ti tSj)i jy
•V" ■£*. ■'*' er*!* § Çiçek nastalığı -= âbile.
l*V
s*'
.Sen Aara çadırı uzak mesafeden
(ç e ç e le )—Kaypak yer. Çep-
görmüşsün; bir adım ileri git,
çele ( muh.) (ba.).
askere bak.
(M tv lâ n a )
(çerânden) *= Otlatmak.
O büyük pehlivan sordu. Dedi
dLf^ ( çerâsek ) = Orak bö ler ki büyük bir susığırı var
ceği de denilen ağustos böçeği dır. Daima ondan parlak inci
= çerhrisek. düşer, o incinin aydınlığında
gece otlar.
(E ttd i)
C- ( ) = Vaktiyle yağa
bulayıp yaktıkları fitil, mum. Mecazen oyuncular, güreşçiler,
dilencilerin halktan topladıkları
v- ** y> . para.
j j l j £1j ç w-İJ *S" j —İ jjV j **■
U w^-j> sS
Zülfün çehrenin aydınlığında
bütün gece gönlün yolunu vu
rur. Ne cesur yol kesicidir ki Halktan para istiyen dilenciler
gece, feneri vardır! Yani başka gibi biz cuma gecesi şaraptan
hırsızlar gibi feneri etek altın feyz isteriz.
da gizlemez. ( Vedd)
(H a f ız )
( çerâğân ) = Suçluların
Yakmak mânasını ifade için başlarına yaralar açarak ve her
efrühten, sühten, berkerden, birine fitil koyarak uçlarını
rüşenkerden, giriften; söndür yakmak suretiyle yapılan iş
mek mânasını bildirmek için kence (Mustalehat) § Etrafı ay
kuşten, nişânden, hâmüşkerden dınlatma, şenlik, donanma.
mastarlariyle kullanılır, fakat
t J* *V*
umumun kullandığı ( hâmüş
kerden) dir.
•>J ı*1j . j y - > <S)j Ölmüş yeri canlandırmak mü
rüvvet icabıdır, kendi dâgınla
viran gönlümüzü audınlat.
Güneş, senin yüzünden utandığı (Ş â 'ib )
û»j>
. (çerâğı rûşen buden) »S &Sıt t'-*
=» istek hâsıl olmak.
£)*. tr* ^ «IV jT Onun yüzü ışığı bulunmıyan
J* t**31 mecliste göz ışığının sönmesi
mümkündür.
(Ğanl)
İlâ h î! Dâgiyle gönlümü yakan
o lâle yanaklının daima isteği 6U- ^ (çerâğı muğân) ■= (k.)
yerine gelsin. Şarap.
(Kâifl Etterâbadi) •ji>U ( çerâğvâre ) *= içinde
çerağ yakılan kab, kandil.
fcl* ( ?erâ£l s‘P‘ h r) — (*•)
Güneş, ay, yıldızlar.
V* cr'T j'
y- ( çerâğı seljer ) = (k.) s ır'j* ‘Jj*
Güneş § Sabah yıldızı ki irte jj jj;* r
yıldızı denir § Ortalık ağarma*
dan evvel yakılan kandil ki Türlü türlü ateş parıltılariyle
çabuk söndürürler; bu münase gece gündüz süslü olan bu ft-
leğin billûr evi, güneşin çera- A ; vv*. (çerb pehlö) = Semiz,
ğında yağ bitinciye kadar senin gövdeli (k.)
makamın hizmetçisinin kandili İnsanların hayırlısı insanlara
olsun, fayda verendir tâbirince insan
fE n v tr İJ lara faydalı olan kimse.
(Kâânl)
\S1y
’ *•'
[ * ] ö v g ü d e taaccüp yerinde kullanılır.
(çerbek, çerbe) = [ * * ] Tazrib, bir şeyi başka bir şeye
Kopya kâğıdı. karıştırmak.
Hazreti Nuh, bu geminin ya Senin devlet ve ikbalin elbise
pılması Allahın emriyledir; bu, sinin eteği ve yakası fetih ve
istihza ile noksanlaşmıyacak zaferden olsun.
diyordu. (F a h r i )
(M e v lâ n a ) § Ok yayı.
§ Bilmece.
Öj * V, — j ’
• > e1»-* j, jU* i'j' u»
O— 1
(çurt) = Uyuklama, pinek
leme. Ey yayından feleğe dört ka-
nadlı ok kuşları uçmuş olan
**• kimse.
(çerte) — Renk ve b o y a = ( Ş e m s i T a b e s i)
• W^ •>
i J'
CS j * j 'j
(ç e re n d ) = Boş ve mânâsız
Hırsız ve yol kesicinin hilesin lâf, kâh perend ile birlikte söy
den eminim; çünkü altın gibi lerler (Mizam).
senin çantanda, yani himayen-
deyiz. (ç e re n d â b ) = Tebrizde
(M e v lâ n â )
bir mahalle.
jyt r-ır (çerm şır) = Kamçı.
j f t j s (çermg0r)=-Yaban eşeği >j>. öW- 1 y.j?
* if' tfıj
derisi (/:.) yay kirişi.
[* ] U^J* jÇ vlT
j /*fjK r** y? >J>, 0*1^. öljj j* f-Ztfj
j'y ıs^jr. jy s - t'j>\
lSUâi
Tebriz, benim canımın rahat
K irişi yaya çekersem karınca-
edeceği ve dilimden düşürme
ntn başını auağma dikerim.
diğim yer olacak. Çerendâb ve
( N iş â m I )
Şâhı âhû = yay. [ * } T eb rizd e bir mahalle.
Geçil suyunu içmedikçe gözüm Öi ıi j “> r f'i » J1 ıf-1* -
(çez) = Maymun.
» ( ç e ıe n g ) = Başı ke)
kimse § Çok secde etmekle f j J - r < ‘ c j
<_iTU
jl£i j\jfi Jif f
Nazar değmesin; gizli bir yer
gördüm: ışıklardan değil, A lla Bu şaşılacak şeyi ve gözbağı-
hın nuru ile nurlanmış. c ılıiın ı sihirbazlıkta görmedim.
(H a tif) (S a 'd l )
413 J i
$ i * k» »
» » tahranda patni tahranda patın?
416 pad zehir padi zuhr
417 v uı< wl))l V
419 •jü ./
421 pâdzehir pâ zehr
421 u'V sekize sekiz
422 Jl jJ
426 VI asılı § asılı
428 iC-üi ki yan: yani
433 jU » «fi zamana zemane
433 j 'j j * c$V payefşâ/ pa efşâr
[M a d d e ] [Y a n lış ] [D o ğ r u ]
n efesin i n efsini
İA M ^rl ı/ l külzüm Ipılzum
437 r j ' ı * c’
441 k a rş ılığ ıd ır k a rş ılığ ı [ . ^ ) d ir
442 * ruhu v e «a n ı ruhunu v e canını
445 «1*2 gSınüş görm ü ş
*
448 'j- .i vere n k v erm ek
449 A tık ıp d old u rm ak tıltıp d old u rm ak (k o .)
552 ü t* . k a s ve tle yakdı h asretle ya k d ı
453 gök sii b eb re göksü böbüre
454 J 'v , ne v a k te kadar, ne va k te kadar!
455 p erd e hnz p e rd e b â z (k .)
456 hanende (.k.) hanende
458 b ağırır.a b a ğ ırm a § b ir ırm ak
459 jSV, iy i yapılan... iy i ve san atkâran e yapılan
g ü z e l nakış v e iş
461 •W . kenuşmaada konuşmada
5 6 2 d ö v le ğ i d ö le ğ i
V *
462 *■*. j / ,. i » ’,-.
464 (N o t) b eh arii b eh a ri
(63 vsk ti y le § va k tiy le
466 « ' 1j ,-. onun buuuıı
4t>7 •j j /. düşm anın m ız ra ğ ı k en d isi düşmanın k ölelerin in m ızra-
için ğ ı için
4t>8 İ>u jj; zözü s özii
470 a zık için sinek şibi azik olm ak için
477 C— t k evvu t k avu t
589 >>-ı ~4H ı>-4
490 di ( i ) ) ır ( o ) nin
496 .t/ tu bâ tü bâ
496 .J i M i j i-
507 Ü Ji jjj
509 JV>.
a f
514 4». jU yeşil y e ş il sspiı
' J1
514 ıf i ' f . ren g re n g § ç o k nazik v e süreksiz
şey (k o .)
515 e *. » jû
516 j j-#t ar ’ ju* ar
-»-t
517
520 j j r
521 O » 1-!"
522 <ioeS' J * '.* } f.y?. (■ *
522 fa rs ça d ır p arç a d ır, d e y o r
£■»-«
531 şehir şehrin
y^.
</>. ı*A *
Z~-*İ ta fh ifi t a h fifi
İM a d d e ] [Y an lı*] [D o^ru]
5S8 ıf'j
538 ulaşan aaması ulaşması
542 vı- •jVt /.
553 •citr ıamam zeman
554 ■&S, ■tıiy
556 tebi efsurde şuden tebefaurde şuden
* teb i bendi tebbendi
> < tobi lerze teb lorze
557 •V buna bana
558 c*" tebrezin beberzin
564 3? mavi (k .) mavi
567 tü^em tuhem
r*
570 sS*f rabîa ■Uj'j rabia
)
Sayfa Madde Yalnış Doğru
197
200 Jli-jl mahzeni haznesi
209 1 gözetliyorum gözetlerdim
» jC \ ener eyir
210 inetbesetsanakafi inetbesest, bu sana kafidir
212 lo>- ,aî“ -
211 a neiçin niçin
215 I. 3y~\
218 <ryu iy l> vyl; batute
219 j’j duayı dü a
223 jlol» ^r. \ yani Lrt"< >
221 jLuîj» jLlj»
225 ll-îi» Jj jV^
225 ipsalıncak canbaz ipi
GT.^
233 Â ıju j - hubbazi <_i!j - habbazi
237 o£'}\> dişlerini dişilerini
237 jk-~. jkA-
238 <*'01; bilgi bilim
239 ıSj'; gençliğin gençlik günlerin
240 tİİı jl> Haşan dehlevi Haseni dehlevi
245 jUjl* kendinde içinde
251 j l f C s - £l» bağı sebz = nişanden = bağı sebz nişandan
263 kaplana böbür: kaplana
264 ebülferc ebülferec
265 Ju better bedter
272 buhnu buhnev
273 nesr ıSs~*\! neşr ( ı£ ^ 0
279 *jX gelse gitse
304 kathsuni kuhistani
Sayfa Madde Yanlış Doğru
1 gel :
9 <İâL wJ kılıç kınındaki kılıç
12 j 1/
—
12 o i
16 <k.) / (k .) hilekâr
17 j LİjT sena i senai
18 erimek § utanmak § parlaklık erim ek § utanmak § parlaklık
ş eref ve itibarın gitmesi. şeref ve itibar kalmamak.
18 J servisi utandı servisinin itibarı kalmadı
19 at • sivilce — sivilce §
19 j& Î şenai senai
19 / v1 abkârın abıkârın
22 ö t^ î abı mrügan abı murgan
26 durup dinlenmeyen § parlak,
berrak
30 .JJİTÎ tapındıkları ateşe tapındıkları
ateş libas ateş libas (k .)
30
30 U jjl ^NİJÎ ateşin ejdeha ateşin ejdeha (k .)
31 • X—»'î iple bükülmüş iple
31 ~:şüme üşüme (k o.) (N izam )
32 badem içi, fıstık, fındık
§ uzatmak
32 O*-1 ^ t
• . •1
33 --J > î J > o ^ ‘ J*}
33 ■ J }^
34 ahünd ahund
34 *mtj\
38 tr*"^ ayinin ayının
47 r jj'
56 £U~> JJ j U - î urgan urgan: Birbirine uymayau şeyler
60 jSlil dır dur
60 liiî j^ tiT f lü î
61 »ü î aldanmak gönül bağlamak
61 UiT gönül bağlanmak âşık olmak
Sayfa Madde Yanlış Doğru
\
172 e *
• c ij
172 C ?
l * x
176 f 'j 'j r 'j » j
177
190 i s V c ~ ıC ı\ r ıü ) w iS j\
192 r