You are on page 1of 19

00 o

TUR~<IYEPDE
iSlA~4CIUK DÜŞÜNCESi VE HAREKETi
SEM POZYUM TES Li GLER i

Editörler
ismail Kara
Asım Öz

..
.
TARIHSELCILIK VE
FAZLUR RAHMAN

MUSTAFA ÖZTÜRK I

İSLAMCIIJK DÜŞÜNCESi bağlamında


Fazlur Rahman'a dair konuşmak zor, olumlu konuşmak çok daha zordur. Çiinkü
Fazlur Ralıman Türkiye'ye özgü İslamcılığın hemen her varyantı.nda, diğer bir
deyişle gerek siyasal, gerek radikal, gerek muhafazakar İslamcılıkta umumiyetle
"gavur" muamelesine tabi tutulan bir şahsiyetqr; haliyle Fazlur Ralıman ismi-
ne menfi bir sıfat eklemeden konuşmak çok kere "modernistlik", "tarihselci.lik",
"zmdlklık" gibi zem yaftalanyla birlikte anılmaya müncer olabilmektedir. Bu ko- Türkiye'de
nuyu paranteze alıp asıl meseleye girizgah olarak İslamcılık bünyesinde Fazlur islamcılık
Düşüncesi ve
Ralıman'dan bahis açmanın pek isabetli olmadığını söylemek gerekir. Zira Tür-
Hareketi
kiye İslamcılığında Fazlur Ralıman zikre değer bir mevkiifmevzii sahibi değildir.
Günümüzde tartışılan şekliyle İslamcılık kavramının asıl mana ve muhtevası,
ıg6o'lı yılların Türkiye'sinde Mevdudi, Seyyid Kutup gibi Müslüman yazarların
Türkçeye çevrilen kitaplanyla tanışan ve bu sayede gerek İslam aleminin farklı
coğrafyalannda neler olup bittiğinden, gerekse İslam'ın temel kaynaklarından
devlet, s iyaset, ekonomi gibi konular hakkında neler istinbat edilebileceğinden
az çok haberdar olma imk.anına kavuşan ve son kertede dini bir ideoloji gibi algı­
layan çevrelerin sekter karakterli düşünce tarzına karşılık gelir.

Kanımca İslamcılığın Türkiye'deki en güçlü temsili bu düşünce tarzmda karşılık


bulur ve "siyasal" ön sıfatıyla birlikte anılan bu İslamcılığın düşünce ve söylem
biçiminde oldukça homojen bir karakter söz konusudur. Oysa Fazlur Rahman'ı
okuyup anlamaya çalışan çevrelerde ne mazi ne de hal itibariyle böyle bir ka-
rakteristikten söz etme i.mkanı pek yoktur. Çünkü Fazlur Rahman'm görüşle­
rine müspet değer atfeden figürler fikri köken itibariyle milli görüşçülük, milli
mücadelecilik, milliyetçilik, ülkücülük gibi müteaddit neseplere mensuptur ve
fakat özellikle ıg8o sonrası dönemde isıarnı gruplardan ve müesses dini düşün­
ce kalıplarından koparak entelektüel bağımsızlığı tercih ettikleri de malumdur.
Nitekim söz konusu figürlerin Fazlur Rahman'ı okuyup anlamaya çalışmaları da
bu tercihin bir sonucudur.
Bu noktada denebilir ki şayet entelektüel-akademik İslamcılık gibi bir kategori
varsa Fazlur Rabman islamcıdır; fakat en azından bana göre böyle bir İslamcı­
lık kategorisi mevcut değildir ve/veya Fazlur Rabman'ın Kur'an, Sünnet, ictihad
gibi konularla ilgili görüşlerini tasvibe açık bir düşünce tarzı meikUr ve mahut
İslamcılık kategorisinde değildir. Bunuı:i.la birlikte, Muhammed İkbal ne kadar
İslamcıysa Fazlur Rabman da belki o kadar islamcıdır, cknebilir. Ancak şu da
var ki İkbal siyasal İslamcılık nezdinde az çok ilgi çelaniş, Fazlur Rabman ise
şimşekleri üstüne çelaniştir. Bu iki isimden ilkinin ~üspet, ikincisinin ~n:fi.ilgi
celbetmesinin önemli bir sebebi, din ve dinl düşünce konusundaki atıf/referans
· sistemiyle ilgilidir. İkbal dinl düşünceyle ilgili fikriyatını bir nevi sütre işlevi
gören felsefe jargonuyla ortaya koymuş, Fazlur Rabman ise doğrudan doğruya
naslar haklanda konuşmuş ve nasların modern zamanlardaki aktüel değer ve
işlevini sorgulamıştır. Kuİ"an metninden istimdatla İslami bir devlet kurup önce
memlekete, bilahare tüm aleme nizarn verme hayalinden "gepgerçek" bir gele-
cek kurmayı arzulayan, 'bu arada Mustafa Kemal, .Anıtkabir;· Kemalizm, laiklik
gibi isimler, imgeler ve kavramlar üzerinden rejimle didişmeyi Müslümanlığın
kıvam ölçütü sayan siyasal-radikal İslamcı zihniyette Fazlur Rabman'ın gerek
tarihsellik/tarihselcilik diye adlandırılan fikriyatı, gerekse Mustafa Kemal hak-
kında "Yiğidi öldür ama hakkını da ver" tarzında konuşması1 pek tabü ki olumlu

ll k~şılık bulmamış, hatta yenilir yutulur cinsten bulunmamıştır. İslamcılığın mu-


hafazakar ve gelenekçi varyantındaki Fazlur Rabman algısının da bu minvalde
Türkiye'de
islamcılık olduğu kuşkusuzÇI.ur.
Düşüncesi ve
Hareketi Gerçekte Fazlur Rabman İslamcı değil, dinl düşünceyi topyekUn yeniden yapı­
landırma yolunda büyük çaba sarf etmiş bir Müslüman ilim-fikir adamıdır. Faz~
lur Rabman'ın bilhassa siyasal İslamcılıkla yollarının kesişmediğine birçok kanıt
gösterilebilirse de bizzat kendisinin naklettiği şu ane~dot bile tek başına kafidir:

"Lahor'da lisansüstü çalışmalarımı sürdürürken, Mevdudi ne çalıştığımı sor-


duktan sonra, 'Ne kadar çok [ilmi] çalışma yaparsan arneli melekelerin o ka-
dar çok körelir. Niçin gelip cemaate [Cemaat: i islamı] katılmıyorsun?" deniiş,
o zaman benim cevabım şöyle olmuştu: Ne olursa olsun, [bilimsel] araştırma
yapmayı seviyorum."2

Vahyin mahiyetiyle ilgili görüşünden dolayı Mevdudi ve Cemaat-i İsl3:mi çevre-


sini de bünyesinde barındıran Pakistan İslamcılarının "Münkirü'l-Kur'an" itha-
mma uğrayan ve başına on bin rupi ödül konulan Fazlur Rabman'ın yeri İslam­
cılık vadisi değil, her ne kadar fikri-ilmi prensip, yöntem ve teklifleri ciddi ölçüde
farklılık arz etse de Muhammed Abduh, Muhammed İkbal, Seyyid Ahmed Han,
S. Emir Ali gibi isimlerce temsil edilen ıslah-tecdit çizgisidir. Bu bağlamda Said
Halim Paşa, Mustafa Sabri, Babanzade Ahmed Naim, Elmalılı M. Harndi Yazır
gibi isimlere ilişkin "İslamcı" nitelendirmesinin de geçmişe dönük bir sıfat ya-

1 Bkz. Fazlur Rahman, islam, çev. M. Oa~·M. Aydın, istanbul, 1981, s. 310.
2 Adil Çiftçi, Fazlur Rahman ile islam'ı Yeniden Düşünmek, Ankara, 2000, s. 40.
loşbrması olduğu söylenebilir. Zira bütün bu isimlerle 1960 sonrası Türkiye İs­
lamcılığının temsilcileri arasında ciddi bir fikri,zihni mübayenet söz konusudur.
Kaldı ki son dönem Osmanlı'da İslamcı olarak nitelendirilen isimler fik:_ri açıdan
kategocik tasnife tabi tutulmaya pek elverişli değildir. Kimilerince "ilk nesil İs­
lamcılar" diye anılan son dönem Osmanlı ilim-fikir adamlarının temel hedefi,
Osmanlı Devleti'ni inkırazdan kurtarmak, dolayısıyla İslam üm.metini düzlüğe
çıkarmak idi. Oysa bugün "Öldü, ölmedi" tartışmasına konu olan İslamcılık esas
itibariyle 196o'lı yılların Türkiye'sine özgü bir fenomendir.

1960 sonrası İslamcılığın en güçlü varyantıarından biri üm.metçi, evrenseki ve


öze dönüşçü bir dinl-siyasi söylem üretmekle, diğer bir güçlü varyantı ise Necip
Fazıl örneğinde olduğu gibi sıkı Sünnicilik, sağcılık, millicilik, yerlilik gibi sıfat­
larla şekil ve muhteva kazanan yeminli muhafazakarlıkla teb~ etmektedir.
Siyasal İslamcılık aslında dini bir düşünce olmaktan ziyade, ideolojik ve sekter
bir söylem hüviyetindedir. Bu söylemden ortaya çıkan pratikte din tabii bir hal
olarak yaşanan, varoluşa anlam katan bir tecrübe olmaktan ziyade, tabelasında
"İslam" yazan bir devlet kurma ve toplumsal nizarn projesini hikmet-i hiikfunet-
çi bir tavırla yukandan aşağıya dayatarak uygulama arzusuna hizmet eden bir
1
araç riıesabesindedir. Dinin bu şekilde araçsallaştırılmasının en önemli sonucu,
siyasal İslamcılığın bu topraklarda pek sıcak karşılanmaması ve kendisine geniş
taban oluşturamaması olmuştur. Ezan vaktini cami avlusunda bekleyen siyasal
Türkiye"de
İslamcılara pek rastlanmadığı için, bu zümrenin dinle ilişkisi avam-ı nas nezdin-
islamcılık
de de sıkıntılı bulunmuştur. Düşüncesi ve
Hareketi
Mücahit Bilici'nin dediği gibi, vaktiyle, siyasal İslamcılığın elinde cömert bir "ge-
lecek" vardı ve "gelenek" bu geleceğe vanşta ayak bağından başka bir şey değildi.
Evet, İslamcılar otantisite devşirmek için·henüz gelmemiş bir geleceğin kesafe-
tine yaslandılar. Yeşil bir kopyası olduklan diğer başk~ zamane ideolojilerin ta-
kipçileri gibi İslamcılar da geçmişi kendisinden azade olunması gereken bir yük
olarak görüp tüm yatırımlarını her türlü faoteziye açık bir geleceğe yaptılar. Ne
hayaller kurdular: İslfunl devlet, İslfunl ekonomi, İslami sanat, İslami bilim. La-
kin "kü.ll.ü atin karib" [Her gelecek yakındır veya gelecek olan her şey pek yakın­
da çıkar gelir] fehvasınca uzaktaki gelecek geldi ve şimdi oldu. Artık muhayyel ve
müphem bir gelecek tasavvuruyla başka kimseye benzemezlik (özgün! ük) iddia-
sında bulunamayan veya kendisini o zehab ile kandıramayan İslamcılık bu-sefer
"gelenek"i keşfetti. Köksüz ve geçmişsiz İslamcılık geçmişte Osmanlı'ya burun
kıvırıp sözde Türk İslam'ına çaput bağlayıcılığı muamelesi yapıyordu. Bugün ise
elindeki gelecek madeni tükenip hep içinde yüzdüğii şimdinin ve sıradanlığın
denizine düşünce, bu sefer köklerine, hem de en yakındaki milli köklere sarıl­
maya başladı. Tarihsiz ve kuru bir ideoloji olan İslamcılığın son dönemindeki
mukaddesatçılık ilgisindeki patlama, böyle bir tükenme ve yakıt ikmali ile ilişkili
görülmeli. Geleceği tüketen İslamcılık şimdi gelenek satıyor; hem de Türk malı.3

3 Mücahit Silici, "islamcılı~ın Hayal Dükkanında", http://www.risalehabercom.


Siyasal İslamcı nazaria balaldığında bu teşhisler şüphesiz can sılacı ve rahatsız
edicidir; fakat en azından bana göre isabetlidir. Binaenaleyh, "İslamcılık öldü"
diyen ve İslamcılıkla ilgili her yeni tartışmanın merhuma otopsi anlamına geldi-
ğini söyleyen de isabetli söylemiştir. Bildiklerim ve gördüklerimd~n hareketle di-
yebilirim ki Fazlur Rabman gerek siyasal-radikal, gerek muhafazakar-gelenekçi
İslamcılıkta hiçbir zaman kendisine müspet atıfla konuşulan bir figür olmamış,
olamamıştır. Nitekim Fazlur Rabman'ın kendi ülkesindeki isTamcılardan ne tür
bir muamele gördüğü malumdur. Türkiye İslamcılannın muamele ve mütalaası
ise matbuattaki sayısız kitap, makale ve bildiri metninde mezkfudur.
• 1

II

Fazlur Rabman'ın Türkiye'de tanınma süreciAnkara merkezli olarak 1980'li yıl­


larda başlamıştır. Şöyle ki 19.80 darbesini müteakiben Fazlur Rabman'ın Islam
(İslam) adlı eseri Mehmet Dağ ve Mehmet S. Aydın'ın ortak çevirisiyle yayım­
lanmış (Fakülteler Matbaa.Sı, İstanbul 1981), fakat bu eser ilml~ve entelektüel
seviye açısından gayet nitelikli ~lmasına rağmen dönemin ilahiyat ve Yüksek İs­
lam camiasında hüsnü kabulle karşılanmamıştır. Buna mukabil özellikle Ankara
ilahiyat çevresinde, o dönemdeki isıarnı hareketler ve gruplardan bağımsız bir
ll isıarnı kimliği tercih eden ama aynı zamanda okuma, araştırma ve entelektüel
tartışmayı seven bir grup öğre~ci.nb (Ömer Özsoy, Kazım Sever, Lütfi Sever)
Türkiye'de
islamcılık
dikkatlerini celbetmiştir.
üşiincesi ve
Hareketi Öte yandan Fazlur Ralıman dönemin Mülkiye muhitinde de (Ankara Üniver-
sitesi Siyasal 'Bilgiler Fakültesi) az çok okunma şansı bulmuştur. Fazlur Rab-
man'ın Mülkiye'de okunm.ası ve tanınmasına İlber Ortaylı ön ayak olmuştur.
Bunun sebebi, "Hocamız Fazlur Rahman" başlıklı makalesinde de belirttiği gibi,
Ortaylı'nın 1974'te Chicago Üniversitesi'nde Fazlur Rabman'la tanışmış ve Be-
kir Demirkol gibi bazı Türk öğrencilerle birlikte onun doktora derslerine katıl­
mış olmasıdır.4 Ortaylı, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi tarafından 22-23 Şubat
1991de düzenlenen "İslam ve Modernizm: Fazlur Rabman Tecrübesi" konulu
uluslararası sempozyumda sunduğu bildirinin ilk cümlelerinde Fazlur Rahman'ı
şöyle tanıtmıştır:

1974 senesinde rahmetli Fazlur Rahman'ı tanıdığımda kendisi Chicago Üniver-


sitesi'nde oksidentalize olmuş, batılılaşmış, bazılannın tabiriyle garbzede, ba-
zılannm tabiriyle garbi. Talebelerin ama şarklı talebelerin sevdiği bir hocayd.ı
ve bu grupların içerisinde Fazlur Ralıman adeta yeni bir 1ilai cebd ve yeni bir
1ilai rönesansın temsilcisi, öncüsü olan bir hoca, bir tarihçi, bir hümolog ve hiç
şüphesiz çekinmeden _söylemeliyiz ki yeni bir müçtehid idi.S

4 iIber Ortaylı, "Hocamız Fazlur Rahman ", Islami Araştırmalar (Faz/ur Rahman özel Sayısı), ciit: 4,
sayı: 4 (1990), s. 262.
5 iIber Ortaylı,"Fazlur Rahman ve Tarih", Islam ve Modernizm: Fazlur Rah man Tecrübesi, istanbul
1997,s. 68.
Fazlur Ralıman'ın Türkiye'de taiıınmasma önayak olan isimler arasmda Alpars-
lan Açıkgenç'i özellikle zikretniek gerekir. Zira Fazlur Ralıman'ın hayatı ve fikri
serüveni hakkında bilgi edindiğimiz ilk metinler hemen tamamıyla Açıkgenç'e
aittir. 6 Fazlur Ralıman'ın Major T1ıemes of the Qur'an (Minneapolis, 1980) ve
Islam and Modernity: Transformatian of an Intellectual Tradition (Chicago,
1982) adlı eserlerinin_T ürkçe çevirileri de yine Açıkgenç'e aittir.7 Açıkgenç ve M.
Hayri Kırbaşoğlu gibi isimler hem Fazlur Ralıman'ın eserlerini çevirmeleri, bem
de çevirdikleri eserlerden etkilenmeleri sebebiyle ıg8o'li yıllarm ikinci yarism-
dan itibaren tarihsellik ve taribselcilik meselesinin gündeme gelmesine katkıda
bulunmuşlardır. Aynı yıllarda Fecr Yayınevi çevresi de Fazlur Ralıman ve fikir-
lerinin tanınmasında çok önemli bir rol oynamıştır. Ancak ıggo'lı yıllann baş­
larmda yayınevi bünyesinde fikri çatlak oluşmuş ve bu çatlak Fazlur Rabman'ın
eserleriyle birlikte Fecr'den ayrılan Lütfi Sever'inAnkara Okulu YayÜıları'nı kur-
ması sçmucunu doğurmuştur.

Fazlur Ralıman'ın Türkiye'deki ilahiyat akademyasının gündemine oturması


ve görüşlerinin hemen her platformda tartışmaya açılması, Islam adlı eseri-
nin Türkçeye çevrildiği ıg8o'li yılların başından ziyade ıggo'lı yıllarda gerçek-
leşmiştir. Kaldı ki Fazlur Ralıman 1977'de Ankara ilahiyat Fakültesi'ni ziyaret
etmiş8 ve bu ziyaret vesilesiyle yaşanan tartışmalar sırasında Fakülte'deki bazı
hocalar Fazlur Rahman'ı küfiirle suçlamıştır.9 Ortaylı Fazlur Ralıman'ın Ankara
ll
Türkiye'de
ziyaretine atıila şöyle bir tespitte bulunmuştur: isl3mcılık
Düşüncesi ve
Fazlur Rabman iktisadi ve ilmi gerilik içindeki İslam dünyasının sorunlarını, Hareketi
İslam'da arayan adamlardan değildi ... İslam toplumunun Hicretten bugüne ka-
dar İslam toplumu vasfını kaybettiği kanısında değildi. Bu konuda bir rahatsız
bakışı yoktu. Modernleşme karşısında İslamın içtihad kurumunun en ustalıklı
biçimde örneklerini ve yöntemlerini gösteriyordu ... Son olarak Ankara'da gö-
rüştüğü.müzde bu sorun1ar üzerinde epeyce duracak vaktimiz oldu mu, bilemi-

6 Bkz. Alparslan Açıkgenç, "islami Uyanış ve Yenilikçilik Düşünurü: Fazlur Rahman'ın Hayatı ve Eser-
leri (1919-1988)", islami Araştirmalar (Faz/ur Rahman Özel Sayısı), cilt: 4, sayı: 4 (1990), s. 232-
252; a. mlf., •islam Dünyasının Çağdaş Sorunları ve Bir Düşünür: Fazlur Rahman (1919-1988)",
Türk Yurdu, X/37 (1990), s. 11-18; X/38 (1990), s. 32-40.
7 ilk eserin Türkçe çevirisi Ana Konularıy/a Kur'an (Fecr Yayınları, Ankara, 1987) ismiyle yayımlanmış­
tır. islam ve Çagdaşlık (Fecr Yayınları, istanbul, 1990) ismiyle yayımlanan ikinci eser ise Alparslan
Açıkgenç ve M. Hayri Kırbaşoğlu tarafından ortaklaşa çevrilmiştir.

8 Alparslan Açı kgenç'in verdiği bilgiye göre Fazlur Rahman 1977'de Türkiye'ye geldiğinde birçok
değişik üniversitede konuşmalar yapmış, ayrıca çeşitli illerde halka ve özellikle din adamlarına
yönelik konferanslar vermiştir. Türk okuyucusu Fazlur Rahman'ı1981'de tercüme edilen islam adlı
eseriyle tanımıştır. Bkz. Fazlur Rahman, Ana Konularıyla Kur'an, çev. Alparslan Açıkgenç, Ankara
1987, [Mütercimin Girişi], s. 11.
9 Kayıt dışı bilgilere göre Fazlur Rahman Ankara ilahiyat ziyareti sırasında, Salih Akdemir gibi dini
alanda yeni görüşler ve farklı yorumlara açık kapı bırakmakla maruf olan hocalar tarafından bile
çok ağır bir dille eleştirilmiştir. Ancak ne ilginçtir ki Fazlur Rahman'ın /s/amic Methodology In His-
tory (Karachi 1965, lslamabad, 1976, 1984) adlı eseri 1990'1ı yıllarda Tarih Boyunca islami Meto-
do/oj/ Sorunu (Ankara, 1995) adıyla Salih Akdemir tarafından Türkçeye çevrilmiştir.
yorum. Kendisi [Fazlur Rahınan] galiba burada balıiyat Fakültesinde kalmak
istiyordu, ama kimsede bunu gerçekleştirecek ne gayret ne anlayış galiba yoktu;
yazık oldu.10

Bu ifadel~rden de anlaşılacağı üzere Fazlur Rabman'ın Ankara İlah.iyat FakülteSi


ziyareti memnuniyetsizliğe yol açmıştır. Ama aynı ziyaret hem islamı ilimlerle
ilgili birçok konunun ilmi ve entelektüel düzeyde tartışılmasın~ zemin hazırla­
mış, hem de 1980'li yıllarda bağımsız okuma, araştırma ve sorgulamaya hevesli
bazı genç ve dinamik zihinlerde ciddi bir fi.krl merak yaratmıştır. Daha açık söy-
lemek gerekirse, 198o'li .Yılların ikinci yansmdaAnkara ilahiyat'ta tefsir asistanı
olan Ömer Özsoy, bizzat:kendi .ifadesiyle, "Fazlur Rahman'ı ibtidaen yargılayıp
mahkG.m etmek yerine tanıyıp anlamaya çalışsak nasıl olur?!" diye düşünmeye,
ardından Fazlur Rahmaiı.'III: özellikle Kur'an'ı anlama ve yotumlama konusun-
daki fikirleri üzerine kafa yermaya başlar. Bu arada Fazlur Rabman'ın Major
11ıemes ofthe Qur'an adlı ~eri Türkçeye çevrilip Ana Konulanyla Kur'an adıyla
yayımlanır (Ankara 1987). Derken, 1990'lı yıllar gelip çatar. Bu Ç>n yılın başmda
ise müellifin Islam and Modernity adlı eseri İslam ve Çağdaşlık adıyla Türkçeye
çevrilip yayımlanır. Fazlur Rahma.ıi'm daha sonraki yıllarda hararetle tartışıla­
cak olan Kur'an ve tarihsellik tezinin odağındaki iki hareketli tefsir/te'vil yönte-
mi bu eserin baş taraflarında yer aiı.ı1Y ·
ll ' ~

Türkiye'de 1990'lar özellikle ikinci yarısmdaiı. itibaren Fazlur Rabman menşeli Kur'an ve ta-
istamtılık rihselcilik meselesinin adı konulmuş biçimde tartışıldığı ve tartışmanın zirveye
Düşüncesive tırmandığı yıllar olarak tarihe geçmiştir. Bu meseleyle ilgili tartışmaların Bilgi
Hareketi
Vakfı ve Fecr Yayınevi tarafından düzenlenen Kur'an sempozyumlanyla başla­
dığı ve/veya meselenin bu sempozyumlarda kıyısından köşesinden tartışmaya
açıldığı söylenebilir. Zira Bilgi Vakfı'nca düzenlenen I. Kur'an Sempozyu.mu'nda
(1-3 Nisan 1994) Kur'an kıssalannın tarihi gerçeklikle ilgisi, Kur'an ahkamımn
aktüel'değeri, dini metinler ve kutsallık gibi konularda sunulan bildiriler tarih-
selcilik tartışmasının fitilini ateşlerneye namzet niteliktedir. Nitekim aynı valof
bünyesinde tertip edilen 4-5 Kasım 1995 tarihli II. Kur'an Sempozyu.mu'nda Ya-
sin Aktay'm sunduğu ve son cümlesini "Bırakın Kur'8.ı:ı-ı Kerim kendisi konuş­
sun" diye bağladığı "Objektivist ve Relativist İradeler Arasmda Kur'~'ı Anlama
Sorunu" başlıklı bildiride tarihsellik ve tarihselcilik fikri çok belirgin biçimde
tartışmaya açılmıştır. Aktay'ın bu bildirisi Türkiye'deki Seyyid Kutupçu siyasal
İslamcılığın Fazlur Rabman ve tarihselciliğe nasıl baktığı konusunda merak sa-
hibi olanlar için çok önemli bir metindir.

Tarihselcilik fikri belki de en sarih biçimiyle 1996 yılmda islamı Araşb.rmalar Der-
gisi'nin "Kur'an'ın Anlaşılmasında Yöntem Sorunu" (cilt: 9, sayı: 1-2-3-4 [1996])
başlıklı sayısında özellikle Mehmet Paçacı ve Ömer Özsoy'a ait iki ayrı makaley-

10 Ortayh, "Hocamız Fazlur Rahman·, s. 263.


11 Bkz. Fazlur Rahman, Islam ve Çagdaşltk, çev. Alparslan Açıkgenç-M. Hayri Kırbaşoğlu, Ankara
2002, s. 55-58.
le gündeme taşınmıştır. Paçacı'nın "~ur' an ve Ben Ne Kadar Tarihseliz" başlıklı
makalesinde tarihsellik/taribselcilik meselesi -ki Paçacı bilahare doğrudan ya da
dolaylı biçimde tarihsellik/tarihselcilik ile ilgili makalelerini aynı başlıkla kitap-
laştırıp yayımlamıştır (Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2000), "Müslümanlar

arasında tariliselci balaş açısının en belirgin örneğini merhum Fazlur Ralıman


oluşturmaktadır" 12 ifadesinin de tanıklık ettiği gibi, temelde Fazlur Ralıman'ın
görüşleri üzerinden ele alınmıştır. Buna mukabil Özsoy, "Kur'an Hitabının Tarih-
selliği ve Tarihsel Ritabın Nesnel Anlamı Üzerine" başlıklı makalesinde doğru­
dan Fazlur Rahman'a atıf yapmamış, bilakis meseleyi kendine özgii sayılabilecek
bir fikri kurgu ve argiimantasyon çerçevesinde ele alıp tartışmıştır.ıa

Tarihselcilik meselesi 1996 yılında Bursa'da düzenlenen "Kur'an_2_Anlamada


Tarihsellik Sorunu" sempozyumunda da ele anıl.mış ve bu sempozyumda sunu-
lan bildirilerde tarihselciliğin lehinde ve aleyhindeki görüşler temellendirilmeye
çalışılmıştır.14 Fecr Yayınevi tarafından düzenlenen 13-19 Ocak 1997 tarihli ID.
Kur'an Sempozyumu'nun "Kur'an, İslam Toplumu ve Tarihsellik" konulu oturu-
munda da tariliselci yaklaşımın nefy ve isbatına dair tebliğler sunulup hararetli
ı •
müzakereler yapılmıştır. ıs 1991de Istanbul Büyükşehir Belediyesi'nce düzenle-
nen "İslam ve Modernizm: Fazlur Rabman Tecrübesi" konulu uluslararası sem-
pozyumda Ömer Özsoy ve Yasin Aktay gibi isimlere ait tebliğlerde ise iki farklı
zaviyeden Fazlur Rabman'ın tariliselci yorum anlayışı ele alınmıştır.16 Yme aynı

12 Mehmet Paçacı , "Kur'an ve Ben Ne Kadar Tarihseliz", islami Araşttrmalar, cilt: 9, sayı: 1-2-3-4

Türkiye'de
islamcılı k
Düşüncesi
Hareketi
ve
(1996), s. 123.
@ömer Özoy, "Kur'an Hitabının Tarihselli~ ve Tarihsel Hitabın Nesnel Anlamı Üzerine", islami
Araşttrma/ar, ci lt: 9, sayı: 1-2-3-4 (1996), s. 135-143.

14 Bu sempozyumda Mehmet Paçacı tarafından sunulan bildiri Fazlur ,Rahman çizgisini, Ali Bulaç ta·
rafından sunulan bildiri ise karşıt çizgiyi temsil eder mahiyettedir. Bkz. Mehmet Paçacı, "Kur'an ve
Tarihsellik Tartışması·, Kur'an'ı Anlamada Tarihsellik Sorunu Sempozyumu, Bayrak Yayınları, istanbul
2000; s. 17-29; Ali Bulaç, "Kur'an'ı Bir Metin Olarak Antropolojik Gözle Okumak", Kur'an'ı Anlamada
Tarihsellik Sorunu Sempoıyumu, s. 125-130.
15 Bkz. ilhami Güler, "Muhtar Bir Irade (AIIah'ın iradesi) ve Mümkün Bir Tarihin (610-632) 'Kelam-ı
Kadim'e ve 'Zorunlu Bir Tarih'e Dönüşmesi", lll. Kur'an Haftası Kur'an Sempozyumu (13-.19 Ocak
1997), Ankara 1998, s. 211-227; Yasin Aktay, "Tarihselcilikteki Huzur iradesi", lll. Kur'an Haftası
Kur'an Sempozyumu, s. 229·238.
16 Ömer Özsoy, "Vahiy ve Tarih", islam ve Modernizm Fazlur Rahman Tecrübesi, istanbul 1997, s.
92-99; Yasin Aktay, "Modernist Yorumun Teknolojik Çıkarları", is/am ve Modernizm Fazlur Rahman
Tecrübesi, s. 310-316. istanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür işleri Daire Başkanlı~ı tarafından
kitaplaştırılarak yayımlanan bu sempozyumun sunuş yazısına dönemin Istanbul Büyük Şehir Be-
lediye Başkanı Recep Tayyip Erdo~an, "Kardeş Pakistan'ın yetiştirdi~! büyük bilim adam ı ve düşü·
nür Fazlur Rahman, islam dünyasında oldu~u kadar Batı'da da önemsenen, düşünce ve tezleri
üzerinde geniş tartışmalar açan bir şahsiyettir. Düşünce hayatıyla yakından ilgilenenler merhum
Fazlur Rahman'ın Türkiye'de ne büyük bir etkiye sahip oldu~unu bilirler. Faz.l ur Rahman'ı hara-
retle savunan ö~rencileri ve izleyicileri oldu~u gibi, ona şiddetli muhalefet gösterenler de vardır. •
Ifadeleriyle başlamıştır. Erdo~an'ın "Fazlur Rahman'a şiddetli muhalefet gösterenler" diye işaret
etti~i zümrenin önde gelen isimlerinden biri olan M. Şevket Eygi ~Fazlur Ra h man Toplantısı• (Milli
Gazete, 02 Aralık 2008) başlıklı yazısında hem sempozyum, hem de Erdo~an'ın sempozyum kita-
bındaki sunuş yazısı hakkında şunlan söylemiştir: "istanbul Belediyesi 22-23 Şubat 1997'de bir -o
yıl Haksöz dergisinde (Haziran 1997) "Kur'an ve Tarlbsellik" konulu bir soruş­
turma dosyası yayımlanmış ve ağırlıklı olarak akademik camia dışındaki is~e­
re ait görüşlerle teşekkül eden bu "İslamcı soruşturma dosyası"nda tarihsellik ve
tarihsekiliğin açmazları gösterilmeye çalışılmıştır.

Fazlur Ralıman ve tarihselcilik meselesiyle ilgili tartışmalar bağlaınında Ali


Bulaç ve Dücane Ciindioğlu gibi isimlerden de söz etmek gerekir. Söz konusu
tartışmalara akademik camia dışından müdahil olan Ali Bulaç, 1990'1ı yıllarda
tariliselci yaklaşımı olums~ayan birkaÇ makale ve tebliğ metnine imza atmış,
fakat Kur'an'ın tarihsel o~adığı konusunda müsadere ale'l-matlubtan pek fark-
lı olmayan argümanlardan fazla bir şey ortaya koyamadığı gibi Iıyrmenötik ko-
nusunda da gevşek ve g~lişigüzel değerlendirmeler yapmışt1!. 1Yl990'lı yıllarda
"alaylı araştırmacı" olarak tanınan ve bizzat kendi dilinden "Ben tefsirin tanrısı­
yım" gibi sözler sadır olan Dücane Cündioğlu da tarihsellikftarihselcilik mesele-
sinden esinler ve ilhamlar içeren veya en azından bu meseleyi ihşas eden bir dizi
kitap kaleme almıştır. Ancak Cündioğlu, Kur'an'ı Anlamanın Anlamı: Herme-
nötilc Bir Deneyim (İstanbul, 1995), Anlamın Buharla§ması ve Kur'an: Herme-
nötilc Bir Deneyim II (İstanbul, 1995), Söz'ün Özü: KeZam-ı nahi'nin Tabiatma
Dair (İstanbul, 1996), Sözlü Kültür'den Yazılı Kültür'e Anlam'ın Tarihi (İstan­
ll bul,_1997) adlarıyla yayımladığı bu eserlerinde Fazlur Ralıman ve tarihsekilik
haklanda doğrudan ve açıktan konuşmak yerine, meseleDin etrafında dolaşmayı
Türkiye'de
islamcılık veya bu meseleye dalmak isteyenlere kendi kitaplarından bir nevi hazırlık sınıfı
Düşüncesi ve okutınayı yeğlemiş, daha sonra ise bu konular etrafında yazıp çizmekten vaz-
Hareketi
geçerek zihnini/fikrini Ankara'dan (Kur'an, kelam, anlam, buhar, hermenötik
deneyim) İstanbul'a nakletmiştir (ElmalılıMeali, Hakikat ve Huraje, Bir Siyasi
Proje Olarak Türkçe İbadet, Bir Kur'an Şairi Mehmed Akif ve Kur'an Meali.)18

Fazlur Rahman toplantısı tertiplemlş. Buna yabancı uzmanlar da çagrılmış.- her gün dört oturum
yapılmış, yekün olarak sekiz oturumda otuz kadar tebliğ okunmuş. Bu kitap, Tarihsellik ekolü veya
fırkası denilen bidat careyanının kurucusu olan Pakistan lı FaZ;Iur Rahman'ın Ehl·l Sünnet' e uyma·
yan fikir, Inanç ve görüşlerinin bir nevi tanıtım ve savunmasıdır... Benim bildiğim kadarıyla şu anda
Ankara ilahiyat Fakültesi Fazlur Rahman'ın yoluna girmiştir. Sayın Recep Tayylp Erdogan, hürmet
ve itlmat ettigi muhterem Emin Saraç Hocaefendi'ye sormuş olsaydı, Fazlur Rahman'ın kim ol-
dugunu, mahiyetinl, içyüzünü öğrenmiş olurdu... Fazlur Rahman, kelamcıların incelemesi, tahlil
etmesi ve yanlışlarını ortaya koyması gereken bozuk bir fırka kurmuştur. Bu fırkanın~, Türkiye'de
çoğunluğu oluşturan Sünni Müslümanlara bozuk olduğunun bildirilmesi ve başta inançlı aydınlar
olmak üzere halkın uyarılması gerekmektedir. istanbul Büyükşehir Belediyesi bu Fazlur Rahman
toplantısı için kimbilir ne büyük masraflar etti. Dış ülkelerden gelenlerin uçak, beş yıldızlı otel
masrafları, ziyafetler, hediyeler vs ... Keşke bu paralarla bir EhH Sünnet büyüğü tanıtılmış olsaydı.
Ne kadar faydalı ve hayırlı olurdu."
@kz. Ali Bulaç, "Kur'§n'ı Bir ~etin Olarak Antropolojik Gözle Okumak", Kur'an'ı Anlamada Tarih-
sellik Sorunu Sempozyumu, Istanbul, 2000, s. 135-140; a. mlf., "Kur'an'ı Okuma Biçimi Olarak
Hermenötik", islami Araştırmalar, cilt: 9, sayı: 1-2-3-4 (1996), s. 115-118; a. mlf., "islami Vahyin
Tarihe Taşınması",/slam ve Modernizm Fazlur Rahman TecrDbesi, istanbul, 1997, s. 319-330.
18 Cündiojtlu istanbul'a naklin/intikalln ilk zamanlarında bilhassa son dönem Osmanlı ilim, fikir ve
kültür mirasına dair zengin tahayyüller içeren bir seçkinciliğin lazzetini keşfetrniştir. O gün bugün-
dür keşf-i kadim, mantık, felsefe, sanat, musiki, mimari gibi yeni lazzetler keşfetmek ve böylelikle ..
m
Kanımca Fazlur Ralıman ve tarihselcilik meselesinde tariliselci yaklaşımın en
sıla. metinleri Ömer Özsoy tarafından üretilmiştir. Diğer bir deyişle, tarihselci-
liğin Türkiye'deki en güçlü temsili Ömer Özsoy'a aittir. Özsoy bu konudaki ilha-
mını kuşkusuz Fazlur Ralıman'dan almıştır; ancak Fazlur Ralıman'ın muhtelif
kitaplannda dağınık halde bulunan tarihselcilik tezini d erli toplu hale getirme ve
aynı zamanda bu tezi Türkiye'deki İlahiyat camiasının müspet ve menfi ilgisini
eelbedecek bir formatta takdim etme noktasında Özsoy kendi ismiyle anılmayı
hak eden bir tarihselcilik patentine sahiptir. Başka bir şekilde söylemek gerekir-
se, Özsoy Fazlur Ralıman'ın Türkiye temsilcisi ve mütercimi olmaktan öte, kendi
fikir kurgusu ve argümantasyonuyla yeni bir inşa sahibidir. Her ne kadar Özsoy
tarihselciliği tefsir, hadis, siyer, fıla.h usulü kaynaklanndan adamalallı incele-
meyle kotanlmış argümanlardan çok, sezgi ve a.lal/manbk yürütmeyle temellen-
dirme yoluna gitmişsedebu böyledir.

Özsoy, Kur'an ve tarihsellik konusunda birkaç makale ve tebliğden fazla bir


metin üretmemiştir; fakat bu birkaç metindeki fikri örgü meselenin hararetle
tarbşılm~ına yetmiştir. Nitekim ıggo'lı yıllardan bugüne kadar geçen zaman
zarfında tarihselciliğin lehinde ve aleyhinde yazılan metinlecin hemen hepsinde
Özsoy'un konuyla ilgili makale ve tebliğleri mutlaka referans gösterilmiştir. Bu
bağlamda Mehmet Paçacı'nın Kur'an ve Ben Ne Kadar Tarihseliz (Ankara Oku- Türkiye"de
lu Yayınları, Ankara 2ooo) ismiyle yayımlanan kitabındaki makaleler de 1990'1ı islamcılık
Düşüncesi ve
yıllardaki tariliselci söylemin kayda değer metinleri arasında zikredilmelidir.
Hareketi
Paçacı -Özsoy'un aksine- sık sık Fazlur Rahm_an'ın eserlerine atıfta bulunduğu
yazılarının birinde şu ifadelere yer vermiştir:

Sonuç olarak şunlan söyleyebiliriz: Müslümanın tarihin içine girmesi ve resul-


lerio geleneğinde ilerleyerek yeni bir medeniyet oluştıllması ciddi bir varoluş
sorunu olarak müslümanların karşısmdadır. Sadece müslümanlar değil ama bü-
tüı:i bir insanlık, resullerin daha önce kendi tarihsellikleri için getirdikleri vah-
yin kurtuluş mesajının yenilenmesini beklemektedir. Bunu biz resulleri örnek
alarak kendi tarihselliğimiz için yapabiliriz. Bunun için elimizde Kur'an bulun-
maktadır. Kur'an'a yöneltilen tariliselci bakış açısı işte bu kaygının bir ifadesidir.
Müslüman tarihselcilerin bu kaygısı Kur'an'ın hükümlerinin değiştirilmesi veya
onların bir tarihi dönem"içine kapabiması şeklinde vazedilemez. Amaç Kur'an'ı
belli bir tarihsel döneme kapatmak değil, onu içinde bulunduğumuz tarihselliğe
müdahil kılmaktır. Bunun için önerilen ise aslında içtibat kurumunu işlevsel bale
getirmekten başkaca bir şey de değildir. İçtihatta zorunlu olarak Kur'an hüküm-
lerinin tarihiyle ilgilenmek gerekmektedir. Ancak bu dinamik bir ilgidir. Amaç
o hükümleri o tarihsellikte sonsuza kadar tespit etmek değil, onların evrensel
mesajlarını yakalamak ve o mesajlan bugiine, yeni tarihselliklere taşımaktır.
Oysa evrenselci yaklaşım Kur'an'ı yeni tarihselliklere taşımak gibi bir şansa sa-

seçkinciliğin zirvesine erişmek arzusuyla dikkat çeken Cündioğlu muhtemelen bu arzunun sev-
kiyle daimi bir devran ve seyran halindedir.
hip olmaktan uzakta kalmaktadır. Çünkü o nasslann indiği tarihselliğin yeniden
dönmesini beldemeye koyulmuştur. Bu durumda pratik olarak evrensekiliğin bu
tutumu -amacı bu olmasa da- Kur'an'ın kendi tarihsel dönemine hapsedilme-
siyle sonuçlanmaktad.ır. Bu ise müsteşriklerin Kur'an'ın tarihselliği hakkındaki
iddialanyla ilginç, ama müslümanlar adına oldukça acı bir şekilde örtüşme teh-
likesiyle karşı karşıyad.ır. 19

1990'lı yıliann ikinci yansında bunlan söyleyen Paçacı, 2ooo'li Yınardan itibaren
tarihselciliğe muhalif bir söylem geliştirmeye başlamıştır. SpeSifik olarak Fazlur
Rahman karşıtlığıyla da dikkat çeken bu ·söylemin görece yumuşak formülasyo-
nunu "Kur'an ve Tariliselci Y~rum"20 başlıklı bildirisinde ortaya koyan Paçacı
ilerleyen yıllarda bir yandan taribselciliğe muhalif söylemini alabildiğine sertleş­
tirmiş, bir yandan da gelen~k ve gelenekselciliği tebcil eden bir retorik üretmiş ve
nihayet bu retoriğin ürünü olan metinlerini bir araya toplayıp Çağdaş Dönemde
Kur'an'a ve Tefsire Ne Olçlu? (Klasik, İstanbul 2008) adıyla kitap olarak neşret­
miştir. Fazlur Rabman ve taribselciliği savunan bir fikri camiada yetişip sonra-
dan bu camiaya hasım kesilen Paçacı her nedense Kur'an ve Ben Ne Kadar Ta-
rihseliz adlı eserindeki fikirlerini tekzip veya reddettiğini kamuoyuyla paylaşma
ihtiyacı da hissetmemiştir.

Taribselcilik fikrinin akademik camiadaki en meşhur temsilcilerini bünyesmde


Türkiye'de
hannchran Ankara İlahiyat çevresilide İlhami Güler ve Adil Çiftçi gibi isimler
islamcılık
Düşüncesive de Fazlur Rabman'ın Kur'an ve yorum anlayışına şerh-talik türünden çalışma­
Hareketi lanyla dikkati çekmiştir. İlhami Güler tariliselci yaklaşımı daha ziyade kelami
ve felsefi açıdan temellendirmeyi hedefl~yen metinler kaleme almıştır. 21 Ankara
İlahiyat mezunu olan ve hali hazırda Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakülte-
si'nde görev yapan Adil Çiftçi ise din sosyolojisi alanındaki doktora tezini Fazlur
Rabman üzerine hazırlamış (Fazlur Rahman'm İslami Yenilikçiliğine Yorum-
layıcı Bir Bakış), 22 ayrıca Fazlur Rabman'ın birçok makalesini Türkçeye kazan-
dınp Allah'ın Elçisi ve Mesajı: Makaleler I (Ankara Okulu Yayınlan, Ankara,
1997), İslami Yenilenme: Makaleler II (Ankara Okulu _Yayınlan, Ankara, 2000),
İslami Yenilenme: Makaleler III (Ankara Okulu Yayınlan, Ankara 2002), İslami
Yenilenme: Makaleler IV (Ankara Okulu Yayınlan, Ankara, 2003) i.Simleriyle

19 Mehmet Paçacı, "Kur'an ve Tarihsellik Tartışması•, Kur'an'ı Anlamada Tarihsellik Sorunu Sem-
f'fozyumu, istanbul, 2000, s. 32-33.
~Mehmet Paçacı, "Kur'an ve Tarihselci Yorum•, Kur'an ve Dil: Dilbilim ve Hermenötik Sempozyumu
(17-18 May1s 2001), Erzurum, trs., s. 75-80.
21 Bkz. İlhami Güler, "Hermenötik Açıdan Kur'an'ı Anlama ve Yorumlamanın Sorunları•, 2. Kur'an
Sempozyumu: Teb/igler-Müzakereler (4-5 Kasım 1995), Bilgi Vakfı, Ankara, 1996, s. 295-303; a.
mlf., "Muhtar Bir Irade (AIIah'ın iradesi} ve Mümkün Bir Tarihin (61().632} 'Kelam-ı Kadlm'e ve
'Zorunlu Tarih'e Dönüşmesi", lll. Kur'an Haftası Kur'an Sempozyumu (13-19 Ocak 1997), Fecr
Yayınevi, Ankara, 1998, s. 211-227.

22 Çiftçi'nin doktora çalışması Fazlur Rahman ile islam'1 Yeniden Düşünmek (Kitabiyat, Ankara,
2000} adıyla yayımlanmıştır.
bir dizi kitap hillnde yayımlamıştır.23 Ne var ki Çiftçi, Fazlur Ralıman ve tarih-
sekilik konusundaki bunca çalışinasına rağmen Ümer Özsoy kadar ağır eleşti­
rilere uğramamıştır. Bunun muhtemel sebeplerinden biri, Çiftçi'nin uzmanlık
alanının din sosyolojisi olması, dolayısıyla Kur'an ve tefsirle ilgili tarihsekilik
tartışmasında "dolaylı katılımcı" gibi algılanmasıdır.24

Fazlur Ralıman'dan mülhem tarihselcilik fikri, 1998 yılında yayım hayatına baş­
layan İslô.miyô.t dergisine de güçlü biçimde yansımıştır. Nitekim derginin çeşitli
sayılarmda bu satırların yazarının da tariliselci yaklaşıma paralel bir dizi maka-
lesi yayımlanmıştır. Tarihsekiliğin İslô.miyô.t dergisine yansıması AK Parti'nin
iktidara geldiği 2002'yi müteakip yıllarda giderek zayıflamış ve nihayet İslô.­
miyô.t'm himmetsizlik sebebiyle Temmuz-Eylül2007 tarihli "Gelenek(sel)cilik"
sayısıyla (cilt: 10, sayı: 3) yayın hayatının sonlanması2S tariliselci ~~aşımm da
bir bakıma sonu olarak algılanmıştır. İslô.miyô.t'm 28 Şubat 1997 sürecinde kan-
lı canlı biçimde ayakta durması ve bu derginin yayın kurulunda en meşhur ta-
rihselcilerin yer alıyor olması, muhalif çevrelerin Fazlur Rahman, modernistlik,
tarihselcilik, İslô.miyô.t, Kitabiyat, Ankara İlahiyat, Ankara Okulu gibi isimler ve
sıfatlar ile 28 Şubat provokasyonu arasmda bağlantı kurmaya yarayan bir koz
r •
olarak kullanılmıştır.

Öte yandan, tariliselci yaklaşımı savunanlar, çok kere insaf sınırlarını aşan bu
irtibatlandırmada, 1980 darbesinin failieriyle dönemin Ankara İlahiyat'mdaki
Türkiye'de
bazı hocalar arasındaki ilişkiye de atıf yapılarak kimi zaman zımnen, kimi zaman
islamcılık
sarahaten 28 Şubat provokasyonunu tertipteyen iradenin işbirlikçileri veya en Düşüncesi ve
azından gönüllü destekçileri olmakla itharn edilmiştir. Bu itharn Fazlur Ralıman Hareketi

ve tarihselciliğe sahip çıkan isimler ile 28 Şubat 1997 sürecinde medya iı:nkan­
larıyla popüler hale gelen modernist İlahiyatçı figürlerin aynı kefeye konulması
gibi çok talihsiz bir sonuç da vermiştir. Öyle ki İlhami Güler dahi, "Dergi [İslô.­
miyô.t], fikri bağlamda İsiann mirasa eleştirel balana·ortak paydasmda, kendi

23 Adil Çitfçi, Adnan Bülent Balo~lu'yla birlikte Fazlur Rahman'ın Health and Medicine in Islam/c
Tradition (New York, 1987) adlı eserini de çevirmiş ve bu eser Islam Geleneğinde Sağlik ve Tıp:
Değişim ve Toplum (Ankara, 1988) ismiyle neşredilmiştir.

24 Çiftçi Fazlur Rahman'ın Kur'an'ı anlama ve yorumlama tarzı hakkında, "Gelenek ve Modern Du·
rum Arasında Fazlur Rahman: Ya da 'Anlam Sorunu' ve 'Anlama Sorunu'" (islamiyat, cilt:1, sayı: 2,
1998), "Fazlur Rahman'ın Dinamik Şeriat Anlayışı" (islamiyat, cilt 1, sayı: 4, 1998) gibi makaleler
kaleme almıştır.
25 ilhami Güler, "Bir Ölüm Ilanı: isliimiyat-Kitabiyiit Neden Kapandı?" başlıklı yazısında derginin ka-
panmasına yol açan himmetsizliği şöyle ifade etmiştir: "Bilen herkes kabul eder ki, onur editörü-
müz sayın M. S. Hatibo~lu'nun ilmi hassasiyeti, kritik bakış açısı, bilgeliği, müşflkli~i, din i hamiyeti,
yayın kurulunu bir arada tutan en önemli unsurdu. Ömer Özsoy'un 28 Şubat sürecinde fakülteden
bo~ularak yurt dışına kaçışı, Hatiboğlu hocadan sonra derginin ikinci yumuşak başlı moderatörü-
nü kaybetmesi demekti. Dergiyi unutup önüne (bürokrasiye) bakma, bu yıllardan itibaren artmaya
başladı. Sonuç olarak bu olay, Türkiye'nin muhafazakar siyaset erbabı ve zenginlerirıi n kültürel
faaliyetlere karşı tutumunu ele vermesi ve entelektüellerinin de bürokrasi-siyaset karşısındaki
dayanılmaz arzusunu ve daha birçok şeyleri göstermesi bakımından öğreticidir. Dergi, yayın kuru-
lunun genç iken, merak ve hasbiliği sayesinde çıkmış; onlann Proflu~u ve hesabili~i nedeniyle de
çökmüştür. Bu kadar yalın ve basit".
içinde İslfuni-modernist, FaZlur Rahman'a sempatiyle bakan, nam-ı diğer 'tarih-
seki' eğilim ile çoğu badisçi olan gelenekselci eğilimin bir koalisyonuydu." ifade- ·
sinde modernistlik ile tarihselciği müradif olarak kullanmış, fakat aynı zamanda
İslamiyat çevresinin 28 Şubat sürecindeki tutumuna dair şu salıili beyanda-da
bulunmuştur: "Gururla söyleyebilirim ki dergi yayın hayatı boyunca namerd'e
(yükselen İslami bwjuvaziye(?!)) muhtaç olmadan hayati)!.e~ sürd~~tür.
Dergi 28 Şubat sürecinin terör estirdiği günlerde 'Şeriat' ve 'Bi:ışörtüs~i' sorunla-
rını özel sayı yapma baysiyet ve cesaretini gösterebilmiştir. "26

Denilebilir ki 200o'li ~arın ortalarından itibaren tariliselci söylem gözle gö-


rülür bir eneıji kaybıyl~ geri çekilirken, karşı cenahı temsil eden tarih-üstücü
(evrenselci) söylem deY4n yerindeyse taarruza geçmiştir. B~ süreçte Yeni Ümit
gibi bazı dergiler tarihselcijiği tenkit ve çürütmeye matuf makalelerden oluşan
özel sayılar yayımlamıştrr. 27 Tarihselcilik karşıtı edebiyattatenkit konusu yapı­
lan fi.kriyatın asıl sahibi olarak Fazlur Ralıman hep merkezde yer almıştır. Ma-
mafih Fazlur Ralıman ve tarihsekilik karşıtı edebiyat, tarihsekilik meselesini
maalesefheba etmiştir. Öyle ki gerek tarihselciliğe fikri nesep tayin etmek, gerek
tarihsekiliğin ipliğini pazara çıkarmak adına tarihsellik, tarihselcilik, t~sici­
lik, hermeneutik gibi kavramlara gayet gevşek, gelişigüzel · ve amatörce atıflar

ll eşliğinde birtakım Batılı düşünürler üzerinden Kur'an hitabının tarihsel değil,


tarih-üstü olduğunu ispat ellietine de gidilmiştir. Mesela, Karl Popper The Po-
Türkiye'de verty ofHistoricism adlı eseriyle (Tarihselciliğin Sefaleti, İstanbul1998) Kur'an
islamcılık
Oüşüncesi ve
ve tarihsellik tartışmasına müdahil kılınabilmiştir. Ne de olsa Popper söz ko-
Hareketi nusu eserde tarihsekilik denen bir şeyin (Doğrusu: "tarihsicilik") sefaletinden
söz etmiştir. 28 Oysa Popper "tarihsicilik" kavramını hem liberal bir toplum tarzı
olan "Açık Toplum"un düşmanları hem de totalitarizmin kaynağı olarak gördü-
ğü Karl Marx gibi düşünürlerin tezlerini eleştiri bağlamında kullanmıştır. Öte
yandan Popper daha çok bilim felsefesiyle meşgul olmuş ve pozitivistlerin doğ­
rulama ilkesine karşı bilimde yanlışlanabilirlik tezini geliştirmiştir.

26 ilhami Güler, "Bir Ölüm Ilanı: islamiyat-Kitabiyat Neden Kapandı?", http:j/yı'WW.timeturk.com. Bu


lin k hali hazırda aktif de~ildir.
27 Mesela Yeni Ümit dergisinin 58'nci sayısında (Yıl: 15, Ekim-Kasım-Aralık 2002) "Kur'an, Tarih
ve Tarihsellik" (Ali Bulaç), "Hak, Hudüdullah ve Sünnetullah Kavramları çerçevesinde Vahyin Ta·
rihselli~i iddiasının Eleştirisi" (Ayhan Teklneş), "Tarihselllk ve Tarihselcilik Üzerine Birkaç Not"
(Tahsin Görgün), "Kur'an ve Çeşitli Varyantasyonlanyla Tarihselcilik ve Hermenötik" (Ali Ünal),
"Kur'an'ın Evrenselli~i ve Tarihselcilik" (Ergün Çapa n) başlıklı makaleler yayımlanmıştır.

28 Do~an Özlem, "tarihselcilik" (historizm) ve "tarihsicilik" (historicism) terimlerinin Türkçede bir·


birine kanştırıldığını izah ederken Popper'in anılan eserinin çevirisine atıila şunları söylemiştir:
·su kitap Türkçeye 'Tarihseici/igin Sefaleti' diye çevrilmiştir. Oysa Alman/Avusturya kökenli bir
filozof olarak 'izm' ve 'isizm' soneklerinin işlevlerini bilen Popper'in bu kitapta ele alıp eleştirdi~i.
1arihselcilik' de~il 'tarihsicilik'tir. Bu kitabın Türkçeye 'Tarihsiciligin Sefaleti' olarak çevrilmesi
gerekirdi. Bu yanlış çevirinin de katkısıyla, Türkçede de 'tarihselcilik' ve 'tarihsicilik' terimleri,
felsefeye ilgi duyanlardan ötede, bizzat bazı felsefeciler tarafından da yanlış anlam içerikleriyle
kullanılmakta, en azından terimierin anlamları, kasıtlı veya kasrtsız, birbirine karıştırılmaktadır·.
Do~an Özlem, "Felsefi Hermeneutiğe Geçiş Yolu Olarak Tarihselcilik", Ankara ilahiyat Fakültesi
Dergisi, cilt: XL (1999), s. 137.
Popper örneğine benzer şekilde, tefşir alanında tez çalışması yapan bazı araştır­
macılar Kur'an ve tarihsellik meselesine Hans-Georg Gadamer'i de müdahillal-
mış, hatta Gadamer ile Emilio Betti arasındaki tartışma hakkında ikinci-üçüncü
el kaynaklardan sayfalarca malumat aktarmışlardır. Bunun temel sebebi Fazlur
Rabman'ın İslam ve Çağdaşlık adlı eserinin baş taraflarında Gadamer ile Betti
arasındaki hermeneutik tartışmasına atıfta bulunması ve bu tartışmada nesnel-
liğin imkllııını savunan Betti'nin yaklaşımını daha makul bulmuş olmasıdır. 29
Söz konusu atıflar sebebiyle, Şevket Kotan gibi bazı araştırmacılar, "düşmanı­
mm düşmanı benim dostumdur" sözünü hatırlatan bir yaklaşımla Gadamer'i
Kur'an ve tarihsellik konusunda temel referans kaynağı gibi kullanmış_tı.r. Kotan
20oo'li yılların başında tamamladığı Kur'an ve tarihsellik konulu doktora tez
çalışmasında Gadamer'in yanı sıra J.G. Herder, Hegel, Schleiermaçher, Dilthey
gibi isimlere de sıkça atıfta bulunmuştur. so Ancak bütün bu atıflarda temel amaç
Fazlur. Rabınan'ın tarihselcilik konusunda ne söylediğini anlama ve yorumla-
ma çabasından çok, tarihsellik· ve tarihselciliğe :fikri nesep tayin etme arzusu
olmuştur. Buna mukabil yine 2ooo'li yılların başında tarihselciliği anlama ve
açıklamayı, ardından da makul ya da kabul edilebilir bir tarihsel(ci) Kur'an yo-
l . ..
rumu ortaya koymayı amaçlayan çalışmalar da yapılmıştır. Mesela, Ishak Ozgel
Tarihselcilik Düşüncesi Bağlamında Kur'an'ın Tarihsel Yorumu isimli doktora
tez çalışmasında teklif ettiği tarihsel yorum yöntemini beş aşamalı olarak ortaya
koymuş ve fakat bu beş aşamadan ilk üçünde tariliselci istikamette yol almış,
Türkiye'de
fakat bu istikamet son iki aşamada evrenselcilikte noktalanmıştır. Kısaca Özgel islamcılık
meseleye tarihselellikle başlamış, evrenselellikle sonlandırmıştır. Düşüncesi ve
Hareketi
Bahsi geçen yıllarda Türkiye'deki İlahiyatçı akademisyenlerden tariliselci yak-
laşımı felsefi açıdan da eleştirme ihtiyacı duyanlar olmuştur. Mesela, Recep
Alpyağıl'ın Kimin Tarihi Hangi Hermenötik? isimli çalışmasındaki "Kux'an ve
Tarihsellik Tartışmalarına Eleştirel Bir Katlo" başlıklı altıncı bölüm bu tarz bir
eleştiriyi muhtevidir.31 Yıne aynı yıllarda Fazlur Rabınan merkezli tarihsekilik
tartışmasına akademik camia dışından katılıp bu konuda müstakil eser yazanlar
da olmuştur. Mesela, Fevzi Zülaloğlu'nun Temel Kaynağımız Kur'an adlı ese-
rinde, tarihsellik fijcri, dinin ahlaka indirgenmesi, nassların tümel-tikel aynmına
tabi lalınması, yasama ruhunun fiili yasamanın önüne geçirilmesi, Kur'an'a hatı­
ra ve ibret olmaktan fazla bir değer biçilmemesi, nasların tarihsel koşullara kilit-
lerup hapsedilmesi gibi gerekçelerle Fazlur Rahman, Ömer Özsoy,_Mehmet Pa-
çacı ve İlhami Güler gibi isimlere doğrudan atıflada eleştirilip reddedilmiştir.3 2

Bütün bu çalışmalara vücut veren tarihselcilik tartışmasında Hz. Ömer'in bazı


içtihatları ile Ebu İshak eş-Şatıbl'nin el-Muvdfakdt'taki Kur'an'ın Arabiliği, şe-

29 Bkz. Fazlur Rahman, islam ve çagdaşltk, s. 59-63.


30Şevket Kotan, Kur'an ve Tarihse/lik, istanbul, 2001, s. 97-171; ishak Özgel, Tarihselci/ik Bagla-
mmda Kur'an'm Tarihsel Yorumu, Isparta, 2002,s. 192-226.
31 Recep Alpya~ıl, Kimin Tarihi Hangi Hermenötik?, istanbul, 2003, s. 145-186.
32 Fevzi Zülaloğlu, Temel Kaynagımız Kur'an, istanbul, 2002, s. 69-92.
riatı.n ümmiliği ve makasıd gibi bazı kavramlarla ilgili izahları bu tartışmanın
temel referans malzemesi biline gelmiş, bu arada her iki taraf da birbirini Hz.
Ömer ve Şatıbi'yi yanlış anlamakla itharn etmiş, sonuçta Hz. Ömer ve Şatıbi ka-
yıkçı kavgasına kurban gitmiştir. Öte yandan tarihselcili.k meselesine zaman içe-
risinde Hasan Hanefi, Nasr Hamid Ebu Zeyd, Muhammed Arkoun gibi isimler
de dahil edilmiş33 ve nihayet geleneksel dini-ilmi geleneği sorgulayan müslüman
fikir adamlarının hemen hepsi modernist ve tarihseibi diye aru1ı.r .hale gelmiştir.
Özellikle tarihselcili.k ile modernistljğin çok kere müradif olarak kullamlınası,
Fazlur Rabman'ın kimi zaın,an ilkesizlik ve .tutarsızlıkla suçladığı Seyyid Ahmed
Han'dan Muhammed Abquh ve Reşid Rıza'ya kadar birçok ismin Fazlur Ralı­
man'la aynı kategoride d~ğerleridirilmesi gibi tuhaf bir sonuç vermiştir. Hali
hazırda ise Türkiye'deki siyasi iktidarın dini alanda muhafazakarlığı himaye et-
mesinden büyük güç ve destek alan muhafazakar ve gelenekçi eğilim özellikle
ilahiyat akademyasındaki tarihselcilik taraftarlarını itibarsızlaştuma ve kimi
zaman da mafya teknikleriiii hatırlatan yol ve yöntemlerle m:ihneye maruz bı-
rakmaya ant içmiş gibidir. ·

Bugünkü durumun aksine tarihselciliğin nispeten seviyeli biçimde ele alınıp


tartışıldığı yakın geçmişte Fazlur Ralıman hadis, yaşayan sünnet ve içtihad gibi
konularda da tenkitlere uğramıştır. Aslında bu konular tarihsellik ve tarihselci-
liğin birer parçası ve/veya uzantısıdır. Şöyle ki Fazlur Ralıman'ın temel hedefi
Türkiye'de
Kur'an'ın dini-ahlaıô temelde hedef gösterdiği idealleri modern dünya düzle-
islamcılık
ışüncesi ve minde gerçekleştirebilme ve çağın dışına düşmeden çağdaş meydan okumala-
Hareketi ra karşı koyabilmeyi başarabilmektir. Ona göre bunu başarmanın yolu, belli bir
toplumsal ve tarihsel matriste nazil olan ayetlerdeki hukuki talimatları tüm za-
manlarda lafzi mucibince tatbike çalışmak değil, söz konusu talimatların özün-
deki külli manayı/maksadı kavramak ve buradan hareketle modern duruma m u-
kabelede bulunınaktır. Nitekim İslam'ın erken dönemlerinde de müslüınanlar,
Hz. Ömer'in birçok içtihad ve uygulamasında olduğıı gibi, pratik hayatın ortaya
çıkardığı sorunlar karşısında tek tek ayetlere müracaat yerine valıyin ve Hz. Pey-
gamber'in rehberliğinde yaşadık1arı pratik hayat tecrübesinden hasıl olan dina-
mik bir gelenek içinde ve özgüvenle çözüm bulma yoluna gitmiştir. Bu dinamik
tecrübe ve geleneği "yaşayan sünnet" diye ifade eden ve modern zaınanl~da da
böyle bir gelenek oluşturma ihtiyacının altını çizen Fazlur Rahman, klasik içti-
had anlayışından farklı olarak, nassın konuştuğıı konularda da içtihad yapılması
gerektiğine dikkat çekmiştir. Çünkü Kur'an toplumsal düzen ve hukuk alanında
son sözü söylememiş, aksine ilk hitap çevresindeki toplumsal matriste ortaya
çıkan tikel sorunlarla ilgili çözümler önermiştir.

Fazlur Ralıman'ın hadis ve sünnet konusundaki görüşleri özellikle İbralıim Ha-


tiboğlu ve Ebubekir Sifil tarafından eleştirilmiştir. Hatiboğlu'nun dalıa ziyade
hadis-sünnet eksenli eleştirileri anlamaya çalışmaktan ziyade peşinen yargıla-

33 Kota n, Kur'an ve Tarihsel/ik, s. 181-273.


maya yöneliktir.34 Bu değerlen~e Şifil'in hadis-sünnetin yanında Kur'~, va-
hiy, içtihad, kelam, tasavvuf gibi konulanfalanlan da muhtevi Fazlur Ralıman
tenkitleri için de geçerlidir. Öyle ki Süil Modern İslam Düşüncesinin Tenkidi
I-II-m isimli bir eser dizisine dönüşen eleştirilerinde, Fazlur Rabınan'ın hiçbir
konuda/alanda sahih ya da isabetli denebilecek bir tek görüş beyan etmediğini
kanıtlamaya cehdetmiş gibidir. Bu tenkit tarzı, "yeminli Fazlur Rabınan muha-
lifliği" denebilecek bir anlayışın doğmasına yol açmıştır.

IV

Fazlur Rabınan İslami çağdaşlaşma projesinde tarihsellik fikrini temel alması ve


bu fikrin İslamiliğini ortaya koymaya yönelik çalışmalan nedeniyle, haklı olarak,
İslam dünyasmda ve özellikle Türkiye'de, Kur'an'ın tarihselliği :fikriniiı öncüsü
olarak görülmektedir. Dolayısıyla Kur'an ve tarihsellik konusuyla bir şekilde
meşgul ollınlarm mutlaka uğradıklB:fl bir durak olarak, Fazlur Rabınan ve görüş­
leri hakkında çok söz söylenmektedir. Fazlur Rabınan'ın tarihsellik tezinin te-
melinde Kur'an'daki hükümler ve çözümlerin kendi nüzul ortamındaki tarihsel
durumla ilgili olduğu ve hüküm vaz'ında o günkü toplumsal matrisin göz önünde
bulundurulduğu kabulüdür. Bu kabule tartışmasız bir hakikat olarak yürekten
inanan Fazlur Rabınan için, ~ur' an ahkamından kalkarak farklı çözümlere ulaş­
mak, Allah'a isyan etmek anlamına gelmediği gibi, O'nun hedef gösterdiği ideal-
ll
Türkiye'de
leri yeryüzünde gerçekleştirebilmenin yegane yolu da olabilir. Şayet "Kur'an'da islamcılık
Allah'ın söyledikleri aynı zamanda O'nun bizden istedikleridir" diyorsak, bunun Düşüncesi ve
muktezası, her ne sebeple olursa olsun, tarih boyunca hadierin uygulanması ko- Hareketi
nusunda gösterilen gevşeklik olmamalıdır. Oysa Kur'an'ın tarihselliğine karşı
çıkarken, zaman zaman sorunun Kur'an ah.kaı:nı.nı değiştirme çabasına indir-
gendiğini ve özellikle hadierin uygulanmasının ulema taraAildan zorlaştınlması
nedeniyle bunların zaten fiilen uygulanmadığma veya uygulanamayacağına dair
güvence ve.rildiğine tanık olmaktayız. Bir bakıma, "Allah ne derse desin, biz yine
bildiğimizi okuyacağız" demeye ge.tiren bu tutumun Allah'ın kelammı yücelterek
tarihin hükmüne teslim oluştan kaynaklandığı açıktır. Fazlur Rabınan bu tutu-
mun örneklerini irdelemekte ve içten pazarlıklı Müslümanlık ve yenileşme pro-
jesinin her türünü Müslümanlarm salo.nmaları gereken en büyük zihin hastalığı
olarak deşifre etmektedir.35 ·

Fazlur Rabınan "yaşayan sünnet"i giincelleştirmeksuretiyle yeryüzünde Kur'an'ın


gösterdiği hedefler doğrultusunda bir toplum oluşturmaya yönelik bir İslami çağ­
d~laşma modeli sunmaktadır. Bu modelin temelinde Kur'an'ı anlama ve yorum-
lama süreçlerinin birbirini izleyen iki ayn süreç olduğu kabulü yer almaktadır. Bu
aynm sayesinde Fazlur Rabınan bir yandan Kur'an hitabının keyfi anlam belirle-
melerinin tasallutundan korunmasını ama aynı zamanda bu lafzl delaletin ardm-

34 ibrahim Hatibogtu, Çagdaşlaşma ve Hadis Tartışma/an, istanbul, 2010, s. 259-370.


35 Ömer Özsoy, Kur'an ve Tarihsellik Yazıları, Ankara , 2004, s. 86.
da yatan ve başka durumlara taşınabilir olan mesajın kavranabilmesini mümkün
lalmanın peşindedir. Kısaca ifade etmek gerekirse, Fazlur Rabman'ın "ikili hare-
ket" olarak nitelenen usfıl teklifi, bugünden Kur'an'ın na.zil olduğu döneme gide-
rek, her bir Kur'an pasajını kendi tarihselliği içerisinde anlamayı (anlama süreci)
ve elde edilen mana ile nüzul dönemindeki tarihsel durum arasındaki ilişkiden
hareketle Kur'an'ın gösterdiği ideali tespit edip kendi verili durumumuza karşı
bu ideal doğrultusunda bir cevap vermeyi (yorum süreci) içerinektedir. Fazlur
Rabman bu ikinci sürecin, yani Kur'an'dan elde edilen idealleri bugün nasıl uy-
gulçunaya konulacağı konusuna ilişkin yorumların öznellik riskine açık olduğunu
bütün açık yürekliliğiyle :teslim. etmekle birlikte, anlama sürecinde nesnelliğin
i.mkanı konusunda ısrarlıdır.36

Nasları bu şekilde aniayıp-yorumlama metodu, Fazlur Rabman tarihselcilik


eleştirisi bağlamında Allah'ın tarih-üstü hükümlerini modernitenin sekiller çı­
karlarına feda etme uğrunda her türlü pazarlığa açık olma teklifi biçiminde de-
ğerlendirilmiş, hatta bir adım daha ileri gidilerek bunun Kur'an'ı büsbütün tari-
be gömme projesi olduğu yönünde görüşler beyan e~ştir. Fazlur Rahman'ı
aniayıp dinlemeden mahkUm etme hususunda siyasal İslamcısından Kur'an-
cı-Mealcisine, muhafazakar gelenekçi İslamcısından "Kur'an bütün ab.kaınıyla
evre.n sel ve tarih-üstüdür'' diyen ama aynı zamanda içine doğduğumuz modem
Türkiye'de dünyadaki genel ;kabuller ve değer yargılarını terakki olarak gören eklektik mo-
islamcılık dernist İslamcısına kadar topyekUn bir iştirakle armonik tempo tutulması dü-
Düşüncesive
şündürücüdür.
Hareketi
Fazlur Rabman'ın namus bildiği fikri dürüstlük zaviyesinden balaldığında şunu
söylemek gerekir: Modernistlik, Kur'an'ın düşmana karşı silahlanınayla ilgili
at besleme tavsiyesini nükleer silahlanmaya bamletmekte salonca görmeyen,
ama ööür yandan "İki kad:ın şahit eşittir bir erkek şahit" hükmünü lafzl mucibi-
ne göre uygulamak gerektiğinde ısrar edip bu ısrarının hangi ilmi usule dayan-
dığını açıklama ihtiyacı da hiSsetmeyen zihniyete daha münasip bir sıfat olsa
gerektir. Yıne aynı zaviyeden balaldığında tarihsekiliğin asıl· adresi, Kur'an'ın
hükümleriyle modem dünyanın genel kabulleri çatışhğında, o hükmü söz ko-
nusu kabuller lehine derbal te'vile yeltenen, üstelik te'vil adına Kur'an'ın özgün
anlamına tasallut etme~e beis görmeyen zihniyet olsa gerektir. Daha açıkçası,
gerçek modernist ve tarihselci, Kur'an'ın vadribUhünne (Tedip maksadıyla ka-
rılarınıza dayak atabilirsiniz) ifadesindeki (Nisa 4/34) "dayak atma" (darb) ile
ilgili cevaz hükmü ile aile içi şiddet sorununu çözme projesi karşı karşıya gel-
diğinde ya Kur'an'da böyle bir ayet yolonuş gibi davranan ya da o ayette geçen
"darb" kelimesine olmadık anlamlar yükleyerekişin içinden çılanayı hal çaresi
olarak gören, hatta rüya yoluyla ilgili ayetin te'vilini Hz. Aişe'ye sorup ondan
aldığı cevapla darb hükmünün konjonktürel olduğu müjdesini veren zihniyettir.

36 özsoy, Kur'an ve Tarihsellik Yaziiarı, s. 122.


İşbu zihniyet, bütün bunlan yapcp"ken, ilk hitap çevresinde Kur'an'ın ne söy-
lediği, ilk müslüman neslin yaşadığı dÖnemden günümüze gelinceye kadar on
beş asırlık tarihsel tecrübe ve gelenekte ilgili ayetlerden ne anlaşıldığı ve nasıl
uygulandığı gibi hususlara aldınş etmemekte, üstelik Kur'an metoini şahsi malı
gibi temellük edip kendisini her türlü yoruma da salahiyetli görmektedir. Ama
gel gör ki bütün bunlara rağmen söz konusu zihniyet el-an geleneğe saygı ve
sadakatle maruftur; Fazlur Ralıman ise modernisilik ve tarihsekilikle anılma­
ya mahkılmdur. Özsoy'un tespit ve değerlendirmesine göre, "Fazlur Ralıman'ın
aniaşılmasını zorlaştıran, onun Batı gücü karşısında teslim olmuş bilinçler-
ce okunmasıdır. Nitekim onun kendisine karşı uyanda bulunduğu en önemli
handikap da, ister hayranlık şeklinde tezahür etsin, ister tepki şeklinde ortaya
çıksın, Batı'nın sosyo-ekonomik üstünlüğünün yol açtığı ruh hali, parsalanmış
özgüven, yani Batı merkezli modem bilinçtir. Modernistler, Batı tarafından da-
yatılan değer ve kurumlara Cdemokrasi, kadın h akl an, banka faizi, doğum kont-
rolü vb.) ilkesizce sanlmak ve İslaın'ı bu değer ve kurumlarla uyuşacak tarzda
yorumlamaya girişrnek suretiyle, kışkırtıldıkları bir söylem geliştirdiler. Bu söy-
lemin arifa. planından haklı bir şüphe duyarak içeriğine hücum eden çağdaş­
lık karşıtlan ise sonuçta teşhiste isabet etseler de, tedavide yanılgıya düşerek,
yine İslam'ın Batı ile çatışan boyutlarına yoğunlaşmak suretiyle söylemlerini
[Kur'an ahkarmyla ilgili] üç beş beylik konuya hapsettiler."37 ll
Türkiye'de
V islamcılık
Düşüncesi ve
Fazlur Ralıman'ın Kur'an ve tarihsellik bağlaınındaki görüşlerini eleştirip çürüt- Hareketi
meye çalışanların önemli bir kısmı ya muhafazakar-gelenekçi ya siyasal-radikal
İslamcı zihniyete sahiptir. Bu noktada Fazlur Ralıman ve tarihsekiliğin her iki
İslamcı zihniyette de dinin temellerini dinamitlemekle eşdeğer bir algıya konu
olduğu rahatlıkla söylenebilir. Binaenaleyh, Fazlur Rahm® ve tarihsekilik fik-
rinin Türkiye İslamcılığında hemen hiçbir olumlu karşılığı yoktur veyahut bu
topraklarda Fazlur Rahman'a ait görüşlerin İslamcılık dairesinde mütalaa edi-
lebileceği bir İslamcılık tecrübesi yoktur. Bununla birlikte, Fazlur Ralıman'ın
Türkiye'deki İlahiyat camiasında iz bıraktığı kuşkusuzdur.

Gerçi ıggo'lı yılların ikinci yansında zirveye tırmanan Kur'an ve tarihsellikjta-


rihsekilik tartışmalannda reaksiyoner tutumlar ha:k:inı olmuş, bu durum Fazlur
Rabman ve tarihsekilik hakkında sağduyulu ve soğukkanlı biçimde konuşulma­
sının önünü tıkamıştır. Diğer yandan, İslamcı çevrelerde, 28 Şubat cürümlerini
_işleyenler listesinin altına Ankara Okulu, İslamiyat gibi isimlerio "işbirlikçi" ve
"destekçi" sıfatıyla eklenmesiyle birlikte tarihsekilik fikri sistematik biçimde iti-
barsızlaştırılmaya çalışmıştır. Ancak bütün bunlara rağmen Fazlur Ralıman ve
tarihsekilik tartışmalan İlahiyat akademyasında Kur'an'ı anlama/yorumlamada
nüzul dönemindeki tarihsel ve toplumsal matrisin dikkate alınması ve tarih ya-

37 Özsoy, Kur'an ve Tarihsellik Yaziian, s. 85.


• i

migısından (anakronizm} sakınılması gerektiği yönünde ciddi bir bilinç ve du-


yarlılık oluşturmuştur.

Şöyle ki her yıl farklı bir ilahiyat Fakültesi bünyesinde gerçekleştirilen Tefsir
anabilim dalı koordinasyon toplantılan ve5ilesiyle düzenlenen sempozyumlarda
her ne kadar Fazlur Ralıman ve tarihselcilikten açıkça söz e~~se de Kur'an'ın
nazil olduğu tarihi vasatveya Kur'an'ın Mekki-Medeni nüzul dönemleri gibi ko-
nular işlenıneye başlamış, yine son yıllar~a tefsir alanına ait yüksek lisans ve
dolrtora tezlerinde buna ·b~nzer konular üzerinde çalışma eğilimi artmıştır. Di-
ğer taraftan, bazı İlahiyaf fakült~leri bünyesinde Cevad Ali'nin el-Mujassal'ı gibi
eserleri Türkçeye çevirme projeleri üzerinde çalışılırken, henüz çiçeği burnunda
diyebileceğimiz Kuramer (Kur'anAraştırmalan Merkezi) gibi kurumların bilim-
sel proje taslaklarında tarilıSelcilik filaini beslerneye namzet kitap teliflerine yer
verilmiştir.

Kanımca bütün bu gelişmeler doğrudan ya da dalaylı biçimde Fazlur Ralıman ve


tarihselellikle ilgili tartışmaların semeresidir. Her ne kadar Fazlur Ralıman ve
tarihsekiliğin Türkiye İslamcılığında olumlu bir karşılığı yoksa da geleceğin ila-
hiyat dünyasında ve islamı ilimler sahasında itibarlı ve nüfuzlu bir yer edineceği
11!1 kuvvetle muhtemel gözükmektedir. Zira şahsi kanaatim ve intibama göre hali
Mil ... .hazird~ gidişat buna işaret etmektedir.
Türkiye'de
islamcılık
Düşüncesive
Hareketi

You might also like