Professional Documents
Culture Documents
CUMHURBAŞKANLIĞI
T.C.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI
TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Arşiv Dairesi Başkanlığı
2. Uluslararası 2 M International
Osm anlI Coğrafyası Archive Congress on
Arşiv Kongresi Ottoman Lands
BİLDİRİLER
CİLTl
ANKARA 2019
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
PROJE YÖNETİCİSİ
PROJE SORUMLULARI
EDİTÖRLER
Hatice ORUÇ
Mehmet YILDIRIR
Songül KADIOĞLU
ADRES
Yukarı Dikmen Mah. 648. Cad. No: 53/C
Oran- Çankaya/ANKARA
Kongre Bildirileri
1. Baskı: Ankara Medya, Ankara 2019
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi 2"dlnternational Archive Congress on Ottoman Lands
Arşiv Dairesi Başkanlığı
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi îü:'1A « 2"dlnternational Archive Congress on Ottoman Lands
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
SUNUŞ
Murat KURUM XV
Çevre ve Şehircilik Bakanı
Gökhan KANAL 3
E. Tapu ve Kadastro Genel Müdür V.
Adnan ERTEM 5
Vakıflar Genel Müdürü
RefikTURAN 7
Türk Tarih Kurumu Başkanı
Uğur ÜNAL 9
Devlet Arşivleri Genel Müdürü
Mehmet CEYLAN 11
E. Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı
Mübahat KÜTÜKOĞLU 15
Onur Konuğu
Azmi ÖZCAN 19
Oturum Başkanı
Zekeriya KURŞUN 19
Basra Körfezinde Osmanlı Mirası Üzerine Kurulan Dengeler
Suphi SAATÇt 22
Irakta Türk Kültür Mirası: Dünü, Bugünü ve Yarını
Mahmut Zeyn El ABİDİN 24
Suriye’de Türk Kültür Varlığı: Dünü, Bugünü ve Yarını
Süleyman KIZILTOPTAK 26
Kuzey Afrika ’da Dünden Bugüne Türk Varlığı
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi îü:'1A « 2"dlnternational Archive Congress on Ottoman Lands
Arşiv Dairesi Başkanlığı
BİLDİRİLER
(. «najVl 11. tSjSIİl!
AIjuc. 85
Osmanlı Tarihi Boyunca Yaşanan Zorla Göç (tehcir) ve Göç (hicret) Konusundaki
İslam Hukuku Hükümleri Ve Hukuki Düzenlemeler
Ahmet AKGÜNDÜZ 111
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi îü:'1A « 2"dlnternational Archive Congress on Ottoman Lands
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
BİLDİRİLER
“Neglected Baılm ıck”?
Hıstory Education And Importance
O f Archıves In Bosma & Herzegovına Today
Amir DURANOVIC 163
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi îü:'1A « 2"dlnternational Archive Congress on Ottoman Lands
Arşiv Dairesi Başkanlığı
BİLDİRİLER
Ermenistan arşivlerinde Ermeni-Türk ilişkileri ile ilgili ortaya çıkarılan yeni belgeler üzerine jac
Gafar Çakmaklı MEHDIYEV
Son Dönem Osmanlı Kültürel ve Siyasi Hayatında Uluslararası Yayın Değişimi ve Kitap Diplomasisi
Hakan ANAMERİÇ 453
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi 2"dlnternational Archive Congress on Ottoman Lands
xv
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
BİLDİRİLER
The Papers o f Boşnak Osman Pasha and the Problem o f Ottoman Vizler and Pasha Archlves
Hans Georg MAJER 493
Ebru
Eğer Kâğıt Olmasaydı? Biz Ne Yapardık?
Hikmet BARUTÇUGİL 511
Osmanlı Devleti'nin Dıştan Gelen Göçe Dair Bir Politikası Var Mıydı?
İsmet SARI BAL 577
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi îü:'1A « 2"dlnternational Archive Congress on Ottoman Lands
Arşiv Dairesi Başkanlığı
BİLDİRİLER
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi îü:'1A « 2"dlnternational Archive Congress on Ottoman Lands
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
BİLDİRİLER
Osmanlı Belgelerinin 19. Yüzyıl Bulgar Milletine Ait Belgelerin Üzerindeki Etkisi
Orlin SABEV (Orhan SALİH) 955
Avarız Defterlerine Göre 17. Yüzyılda Bursa Şehri'nin Avarız Yükü ve Nüfus Yapısı
Özer KÜPELİ 981
Dijital Çağda Bilginin Güvenilirliği tikeleri Çerçevesinde Kurumsal Arşiv ve Belge Yönetimi
Stratejilerinin Geliştirilmesi
Özgür KÜLCÜ 997
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi îü:'1A « 2"dlnternational Archive Congress on Ottoman Lands
Arşiv Dairesi Başkanlığı
BİLDİRİLER
Antroponimik Veri Tabanı Olarak Yaya Tahrir Defterleri: 1466 Tarihli Kütahya Örneği
Turan GÖKÇE 1191
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi îü:'1A « 2"dlnternational Archive Congress on Ottoman Lands
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
KAPANIŞ KONUŞMALARI
KONGRE FOTOĞRAFLARI
1279
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi S-Ü':'1A - T International Archive Congress on Ottoman Lands
xx
A RŞİV BELGELERİNE GÖRE ETNİK, COĞRAFİ VE İDARİ
BAKIM DAN EKRÂD VE KÜRDİSTAN TERİM LERİ
Orhan KILIÇ*
GİRİŞ
Kürdistan ve Ekrâd terimlerinin idari, etnik ve coğrafi olarak tarihi kaynaklarda hangi zamanlarda geçtiği ko
nusunda farklı görüşler ileri sürülse de; Kürdistan tabirinin 12. yüzyıldan itibaren, Ekrâd tabirinin ise bundan çok
daha öncesine giden bir geçmişinin olduğu söylenebilir. Kürdistan tabiri Büyük Selçuklu sultanı Sencer zamanında
bugünkü İran’ın doğu kısımlarında merkezi Hemedan yakınlarındaki Bahar Kalesi olan dağlık bir bölge için kullanılı
yordu*12.Bu bölge 12. yüzyıldan önce dağlık manasına gelen Bilad-ı Cebel ve el-Cibal olarak tanımlanmıştı. Ebu’l-Fida
ve İbn Esir bahse konu bölgeyi el-Cibal olarak ifade ederler. İran coğrafyasında bu adla coğrafi ve kısmen idari bir
adlandırma yapılsa da Anadolu coğrafyası için böyle bir isimlendirmeye rastlanmaz. Reşiddeddin, Doğu ve Güney
doğu Anadolu’yu tarif etmek için Diyarbekir, Rebia, Ermeniye ve Rum vilayetleri tabirlerini kullanır. Rum-ı A ’la diye
tabir ettiği bölge ise Vilayet-i Şarkiye ve Gürcistan olarak tanımlanmıştır. Bu bölge Erzurum ve kuzeydoğu sahasını
içerisine alıyordu2.
11. yüzyılda (1047) Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerini gezen Nasır-ı Hüsrev, Kürdistan ve Kürtler’den
bahsetmez3. 12. yüzyılda (1165-1173) bölgeyi gezen Yahudi Seyyah Tudela’lı Benjamin ve Ratisbonlu Patachia
(1170-1187) seyahatnamelerinde bölgeyi ayrıntılı olarak anlatmalarına rağmen, Kürt ve Kürdistan kavramlarından
bahsetmezler. Aynı dönemde bölgeyi gezen İbn Cübeyr de Güneydoğu Anadolu için Diyar-ı Bekr, Diyar-ı Rebia ve
Diyar-ı Mudar tabirlerini kullanır. Keşanlı Ebu’l-Kasım Abdullah, Tarih-i Ulcaytu adlı eserinde, bugünkü Güneydo
ğu Anadolu bölgesini ihtiva eden Diyarbekir eyaletinin sınırlarını Fırat boylarından Şam hududuna kadar uzatır. 14.
yüzyılın ilk çeyreğinde Takvim-i Buldan adlı eserini telif eden Ebü’l-Fida, Yakındoğu coğrafyasını idari olarak vasıf
landırırken yine Kürdistan kavramını kullanmamıştır4.
İlhanlı bütçesi olarak bilinen ve 1350 yılında kaleme alındığı ileri sürülen Risale-i Felekiyye’de Doğu ve Gü
neydoğu Anadolu bölgesi el-Vastaniye, Vilayet-i Ermen ve Diyarbekir olarak üç ana bölgeye ayrılmıştır5. Bu risalede,
Kürdistan diye adlandırılan bölge Hoca Ferideddin Şirazî uhdesinde olup şehirleri ise Kulgar-ı Büzürk, Kulgar-ı Ku-
çek, Ahengeran, Şehr-i Zor, Ekrâdü’t-Dağ, Ekrâd-ı Ahlat, Çamçamal (Cemcemal), Helvan, Kasr-ı Şirin, Cakakavân,
Derbend, Tak-ı Gerger, Şebdîz ve Hanikin’dir6. Bütün bu şehirler Doğu ve Güneydoğu Anadolu coğrafyasının dışında
bulunmaktadırlar. Burada zikredilen Ahlat ise, İran coğrafyasındaki Ahlat’tır.
Akkoyunlular bölgeye geldiklerinde orada resmen Kürdistan adında bir ülke, devlet veya bir coğrafya yoktu.
Dolayısıyla Akkoyunlu dönemi ile ilgili yapılan değerlendirmelerde Kürdistan tabirinin kullanılması tarihi kaynaklara
* Prof. Dr. Fırat Üniversitesi İnsani ve Sosyal Bilimeler Fakültesi Tarih Bölümü Elazığ/TÜRKİYE e-mail: okilic60@gmail.com
1 Bekir Biçer, “Selçuklular ve Kürtler”, Tarihte Türkler ve Kürtler Sempozyumu Bildiriler 09-10 Ocak 2014/Ankara, C. 1, Editör: Orhan Kılıç,
TTK yay., Ankara 2014, s. 48.
2 Muammer Gül, “Tarihi ve Coğrafi Bakış Açısından Kürdistan Kavramının Ortadoğu’daki Yeri (Ortaçağlardan Osmanlı Hakimiyetine Kadar)”,
Birinci Ortadoğu Semineri (Kavramlar, Kaynaklar ve Metodoloji), 29-31 Mayıs 2003 Elazığ, Bildiriler, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araş
tırmaları Merkezi, Elazığ, 2004, s. 87-88; Muammer Gül, Orta Çağlarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu (Tarihî Arka Plan ve XIII-XIV. Yüzyıl
Moğol Hâkimiyeti), Bilge Kültür Sanat yay., Genişletilmiş ve Geliştirilmiş İkinci Baskı, İstanbul, 2010, s. 67-68.
3 Bkz. Nasır-ı Hüsrev, Sefernâme, Çeviren: Abdülvahab Terzi, MEB yay., İstanbul, 1994.
4 M. Gül, Orta Çağlarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu, s. 68-70.
5 M. Gül, Orta Çağlarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu, s. 71-72.
6 Tuncer Baykara, A nadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş I A nadolu’nun İdarî Taksimatı, Ankara, 1988, s. 74-75.
2. U luslararası Osmanlı Coğrafyası A rşiv Kongresi 2™1International Archive Congress on Ottoman Lands
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
7 Seyfettin Erşahin, “Akkoyunlu-Kürt İlişkileri”, Tarihte Türkler ve Kürtler Sempozyumu Bildiriler 09-10 Ocak 2014/Ankara, C. 1, Editör:
Orhan Kılıç, TTK yay., Ankara 2014, s. 103.
8 Bu çalışmalardan bazıları için bkz. M. Gül, “Tarihi ve Coğrafi Bakış Açısından Kürdistan Kavramının Ortadoğu’daki Yeri”, s. 87 vd.; M. Gül,
Orta Çağlarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu, s. 67 vd.; T. Baykara, A nadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş I, s. 26 vd.; Orhan Kılıç, “Kür
distan Tabirinin Osmanlı Uygulamasındaki Muhtevası Üzerine Bazı Tespitler (16-18. Yüzyıllar)”, Tarihte Türkler ve Kürtler Sempozyumu
Bildiriler 09-10 Ocak 2014/Ankara, C. 1, Editör: Orhan Kılıç, TTK yay., Ankara 2014, s. 167-168; Orhan Kılıç, “Osmanlı Belgelerinin Dili ve
Işığında Kürdistan Kavramı”, Dünden Bugüne Uluslararası Orta Doğu Sempozyumu (Meseleler-Öngörüler-Tedbirler-Teklifler) 28-30Mayıs
2015 Elazığ- Bildiriler, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi Yayınları: 27, Elazığ, 2017, s. 445-460.
9 Thomas Bois, “Kürtler ve Yurtları”, Kürtler ve Kürdistan, Doz yay., 2. Baskı, İstanbul, Eylül, 2004, s. 11.
10 Bu konuda bkz. Yusuf Halaçoğlu, “Osmanlı Belgelerine Göre Türk-Etrak, Kürd-Ekrâd Kelimeleri Üzerine Bir Değerlendirme”, Belleten, TTK
yay., LX/227 (Nisan 1996), s. 139-146; Ahmet Buran; “Kürtler ve Kürt Dili”, Turkish Studies, 6/3 (Summer 2011), s. 43-57.
11 Bekir Biçer, Kürtler, Çizgi Kitabevi yay., Konya, Mayıs 2014, s. 11.
12 Aydın Taneri, Türkistanlı Bir Türk Boyu Kürtler, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü yay., Ankara, 1983, s. 11; Buran, s. 44.
13 Şeref Han, Şerefname, Çeviren: M. Emin Bozarslan, Hasat yay., 4. Baskı, İstanbul, 1990, s. 19.
14 Nejat Göyünç, “Diyarbekir Beylerbeyiliği’nin İlk İdarî Taksimatı”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, C. XXIII, Sayı 23,
İstanbul, Mart 1969, s. 23-34.
15 Bu konudaki değerlendirmeler için bkz. O. Kılıç, “Kürdistan Tabirinin Osmanlı Uygulamasındaki Muhtevası Üzerine Bazı Tespitler”, s. 168
173.
2. U luslararası Osmanlı Coğrafyası A rşiv Kongresi 2™1International Archive Congress on Ottoman Lands
Arşiv Dairesi Başkanlığı
Yavuz Sultan Selim’in Idris-i Bidlîsî’nin telkin ve tavsiyeleri ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yeni bir vilayet
tesis edip başına da bu yerel beylerden birini geçirmesi konusundaki teklifi Yavuz Sultan Selim tarafından kabul edil
miştir. Bu teklifle ilgili İdris-i Bidlîsî’nin başkanlığında Ekrâd Beyleri olarak nitelendirilen beylerden ileri gelenleri
ile yapılan bir toplantıdan;
...Zira ki Ekrâd-ı mülûk tavâif ve akvâm ve aşâir-i muhtelifâtdır. Allah te’âlâ’yı birbilüb Muhammed ümmeti
olduğumuzda müttefikleriz. Sâir hususda birbirimize mütâba’at mümkün değildir. Sünnetullâh böyle cârî olmuşdur.16
şeklinde bir sonuç çıkmıştır. Beylerin ağzından ancak İdris-i Bidlîsî’nin kaleminden çıkan cevabi mektuplarda
bahse konu mahalli beylerin Ekrâd beyleri olarak tanımlanmasının İdris-i Bidlîsî’nin tercihi olduğu açıktır. Nitekim
bu mektuba İdris-i Bidlîsî’nin Selim Şah-nâme’sinde de rastlamak mümkündür17.
Ekrâd beylerinin bizatihi İdris-i Bidlîsî’nin ifadesiyle, “yalnız ben olayım, benden başkası olmasın” yaklaşı
mında bulunarak, içlerinden herhangi birisinin başlarına beylerbeyi olarak tayinini istemediklerini belirtmesine rağ
men, bunu sadece Safeviler’e ve Alevi Türkmenler’e yönelik Osmanlı desteğini almak için yaptıkları ve “gelenek
sel haklarından” vazgeçmedikleri şeklinde bir yorumlama yapmanın18 güçlü bir tarihsel dayanağı yoktur. Nitekim
Osmanlı Devleti’nin bölgede Safeviler’e karşı yürüttüğü askeri harekâtta bu beylerin katkısının sembolik olmaktan
öteye gitmediği bizzat kendilerinin ifadeleri ile sabittir. Yavuz Sultan Selim’e gönderilen mektupta tek başlarına Sa
feviler’e mukavemet edemeyeceklerini ve buna güçlerinin yetmediklerini beyan etmişlerdi19. Daha sonraki süreçte
çeşitli vesilelerle Osmanlı belgelerinde bu mahalli beylere tanınan hakların merhameten verildiğine de sıkça vurgu
yapılmıştır20. Hoca Saadeddin de Kürt aşiretlerinin Kelime-i Tevhid’den başka hiçbir konuda anlaşamayarak sürekli
olarak birbirleriyle çatışmayı bir huy edindiklerini, aralarında dayanışma bulunmadığını ve Safeviler’e direnmeye
güçlerinin yetmediğini vurgulamaktadır21. Bunun yanı sıra Ekrâd beylerinden sadece Palu beyi Cemşid Bey’in Yavuz
Sultan Selim’e itaat ederek Çaldıran Savaşı’na katıldığı, diğer beylerin ise savaşa katılmayarak duruma göre vaziyet
aldıkları bilinmektedir22. Bu sebeple, Osmanlı merkezi yönetiminin Doğu Anadolu’daki yeni idari yapılanmasında
Ekrâd beylerinin siyasi ve askeri nüfuzlarından çok, İdris-i Bidlîsî’nin Yavuz Sultan Selim’in zihninde yarattığı algı
nın daha tesirli olduğu söylenebilir. Nitekim Ekrâd beylerinin yeni kurulan Diyarbekir Vilayeti bünyesinde ayrı bir
grup sancaklar halinde teşkilatlandırılmasından sonra Yavuz Sultan Selim’e gönderdiği mektupta;
.d ü şm a n durmamakta ve Kürt beylerini isyana teşvik etmektedir. Bilâd-ı Ekrâd’ın Osmanlı Devleti’ne iltihakı,
İstanbul’un fethi zaferini tamamlayacak derecede ehemmiyetlidir. Zira bu bölgenin ilhakıyla, bir taraftan Irak yani
Bağdad ve Basra’nın yolları, diğer tarafdan da Haleb ve Şam yolları açılmış olacaktır23
şeklindeki ifadeleri, bu yeni düzenlemenin gerekliği konusunda önceden yapılan ikna çalışmalarının ipuçlarını
da vermektedir.
Ekrâd beylerinin bir vilayet bünyesinde ve aralarından birisinin idaresinde teşkilatlanmayı reddetmeleri, yeni bir
idari uygulamayı gündeme getirmiş ve Yavuz Sultan Selim tarafından, Kasım sonları 1515 tarihinde İdris-i Bidlîsî’ye
bir nâme-i hümâyûn ile Diyarbekir beylerbeyi Bıyıklı Mehmed Paşa’ya nişân-ı şerifle m u’anven boş ahkâm kağıtları
(beyaz) gönderilmiş ve bunların doldurularak aralarındaki silsile-i meratibe göre sancak verilen beylere yollamaları is
tenmiştir. Bu boş beratlar toplam 30 adet olup 22’si berat, 1’i beylerbeyi beratı geriye kalanlar ise istimaletnâme idi24.
İdris-i Bidlîsî, Yavuz Sultan Selim tarafından beylerin gönüllerini okşamak ve onları onurlandırmak için 25 yük
tam ayar altın, 500 hilat ve 17 sancak gönderildiğini ve bundan ayrı olarak beylerbeyi Mehmed Paşa’ya altınlar ve
sayısız dirhemler ile kendisine de birtakım hediyeler ihsan ettiğini kaydeder25.
Bu boş beratlar, İdris-i Bidlîsî ve Bıyıklı Mehmed Paşa tarafından bölgedeki mahalli beylere dağıtılmış ve klasik
Osmanlı sancağı statüsünden farklı olarak sancakbeyliğinin bu bey ailelerinin tekelinde kaldığı yeni bir uygulamaya
geçilmiştir. Bu sistem ilerde daha net olarak kendini gösterecek ocaklık sistemin ilk uygulaması olarak addedilebilir.
16 Zikreden: Ahmet Akgündüz, Osmanlı Kanunnâmeleri ve Hukukî Tahlilleri, 3. Kitap Yavuz Sultan Selim Devri Kanunnâmeleri, Fey Vakfı
Yayınları:1, İstanbul, 1991, s. 205-206.
17 İdrîs-i Bidlîsî, Selim Şah-Nâme, Hazırlayan: Hicabi Kırlangıç, Hece yay., Ankara, Eylül 2016, s. 312-313. İdris-i Bidlîsî’nin bu süreçte I.
Selim’e yazdığı bazı mektuplar için ayrıca bkz. Vural Genç, “İdris-i Bidlîsî’nin II. Bayezid ve I. Selim’e Mektupları”, Osmanlı Araştırmaları,
47 (2016), s. 147-208.
18 İbrahim Özcoşar, “Sultan ve Mir: Osmanlı Kürt İlişkilerine Giriş”, Osmanlı Devleti ve Kürtler, Editörler; İbrahim Özcoşar, Shahab Veli, Kitap
Yayınevi yay., İstanbul, Aralık 2017, s. 16-17.
19 A. Akgündüz, Osmanlı Kanunnâmeleri 3, s. 206; Kılıç, “Kürdistan Tabirinin Osmanlı Uygulamasındaki Muhtevası”, s. 170.
20 BOA., M D 149, 96/334.
21 Hoca Sadettin Efendi, Tacü ’t-Tevarih IV, Hazırlayan: İsmet Parmaksızoğlu, Kültür Bakanlığı yay. No: 301, Ankara, 1992, s. 245.
22 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C. II, 4. Baskı, TTK yay, Ankara, 1983, s. 275.
23 A. Akgündüz, Osmanlı Kanunnâmeleri 3, s. 208.
24 N. Göyünç, “Diyarbekir Beylerbeyliği’nin İlk İdari Taksimatı”, s. 26.
25 İdris-i Bidlîsî, Selim Şah-Nâme, s. 340.
2. U luslararası Osmanlı Coğrafyası A rşiv Kongresi 2™1International Archive Congress on Ottoman Lands
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
Osmanlı merkezi yönetimi bu beylere bulundukları sancakların sancakbeyliğini bırakmış ancak dikkat edilirse bu san
cakları kendi içerisinde de iki ayrı gruba ayırmıştı. Yani 7 tanesi, 22 sancaktan daha farklı bir statüde idi. Daha sonraki
uygulamalara bakıldığında bu 7 sancağın ocaklık sancaklar içinde olan ancak tahrir yapılmayan hükümet sancakları,
diğerlerinin ise yurtluk-ocaklık sancakları karşıladığı söylenebilir.
Yurtluk-ocaklık ve hükümet sancakların idari statüleri ve idari uygulamaların nasıl olduğu konusu uzun süre an
laşılamamış ve bu sancakların özerk ve bağımsız oldukları konusunda değerlendirmeler yapılmıştır. Hatta bu konuda
referans olarak gösterilen birçok kaynakta bile yurtluk-ocaklık sancaklar ile hükümet sancakların statüsü anlaşılama
mıştır. Muhammed Emin Zeki Beg, hükümet sancakları doğrudan sultana bağlı olarak ifade etmiş, yurtluk-ocaklıkları
ise Kürt emirlerin idaresinde beyliğin veraset yoluyla babadan oğula geçtiği bağımsız idari birimler olarak tanımlamış
ve ciddi bir yanlışlık yapmıştır. Hâlbuki yurtluk-ocaklık sancaklar daha merkezi, hükümetler ise tahrir yapılmadığı
için kısmen daha imtiyazlı bir statüye sahipti. Yurtluk-ocaklık sancak sayısının daha fazla olması sebebiyle kendin
ce bağımsız diye nitelendirdiği alanı siyasi ve ideolojik endişelerle bilimsel olmayan bir yaklaşımla genişletmeye
çalıştığı anlaşılmaktadır26. Tahrir yapılan yurtluk-ocaklık sancaklarda toplanan vergilerin bir kısmının maktu olarak
hazineye aktarılması, bir kısmının beylerbeyi hasları içerisine dahil edilmesi ve bir kısmının ise ilgili sancağın beyine
has olarak verilmesini, merkezi otorite ile gelirleri paylaşım olarak yorumlamak ve buradan Osmanlı Devleti ile yerel
beylerin adeta eşit şartlara haiz bir ittifak içinde olduğu sonucunu çıkarmak zorlama bir değerlendirmeden başka bir
şey değildir27. Böylesi bir yoruma dayanak olarak yurtluk-ocaklık sancaklardan biri olan Tercil hasılatının 80.000
akçesinin maktu olarak hazineye gitmesi ve Tercil beyine 102.120 akçelik bir has gelirinin tevcihini göstermek dir
lik sisteminin kuralları ile açıklanamaz. Çünkü aynı uygulamalar tımar sisteminin uygulandığı bütün sancaklar için
geçerlidir. Kaldı ki, Tercil beyine bırakılan 102.000 akçelik has miktarının en düşük gelirli bir klasik sancakbeyinin
gelirinin bile yarısından az olduğu gözden kaçmıştır. Şurası bir gerçektir ki yurtluk-ocaklık ve hükümet diye iki ayrı
çeşidi olan ocaklık sancaklar üzerinde devlet otoritesi en az diğer klasik sancaklar kadar etkiliydi28.
Osmanlı belgelerinde Kürdistan ve Ekrâd kavramının idarî manada kullanılmaya başlaması bu gelişmelerden
sonra olmuştur. Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi’nde bulunan tarihsiz ancak 1516-1520 yılları arasındaki durumu yan
sıttığı anlaşılan29 bir idari taksimat listesinde Yavuz Sultan Selim tarafından gönderilen boş beratların kimlere da
ğıtıldığını görmek mümkündür. Bu listede önce Diyarbekir Vilayeti’ne bağlı klasik sancaklar yazılmış, daha sonra
Cemaat-i Kürdân başlığı altında 28 adet liva kaydedilmiştir. Bu sayı sancakbeyliği için gönderilen boş berat sayısını
tam olarak karşıladığı için ilk durumu net olarak yansıtması bakımından ayrı bir öneme de haizdir. Bu listede, paşa
sancağı Kara Hamid ile birlikte 8 sancak klasik Osmanlı sancağı olarak kaydedilmiştir. Bu sancaklar Kemâh, Harput,
Ruhâ, Arabgir, Ergani, İsbir, Bayburd ve Kiğı (Biğı) idi. Kemâh, Bayburd ve İsbir’in bu listede bulunması, defterin
tarihinin vilayetin tesisinden çok kısa bir süre sonra olabileceğini akla getirmektedir. Nitekim 1516-151830 ve 151831
tarihli iki ayrı tahrir defterinde Kemâh, Bayburd ve İsbir’in Diyarbekir Vilayeti içerisinde değil Erzincan-Bayburd
veya Kemâh-Bayburd Vilayeti içerisinde, İsbir’in ise Bayburd’a bağlı bir kaza olduğu gözükmektedir. Bu durum 23
Ekim 1514’de Diyarbekir beylerbeyi olarak tayin edilen Bıyıklı Mehmed Paşa’nın daha önce Erzincan taraflarında
bulunmuş olması ile açıklanmaktadır32.
Cemaat-i Kürdân olarak kaydedilen 28 sancak ise Çemişgezek, Hizo, Atak, Palu, Süleymaniyân, Berriyecik,
Eğil, Çermük (Çermik), Hısnı-ı Keyfâ, Cere, Çapakçur, Fusâl, Hilvan, Bidlis, Sason, Cezire, Hizân, Siverek, Berde-
niç, Hoytan, Zırıki, Musul, Çüngüş, Puşâdı, Hacûk, Sincar, Aşiret ve Ulus ve Genç idi.
Bu defterde Diyarbekir Vilayeti içinde Cemaat-ı Kürdân olarak ifade edilen 28 sancağın bir kısmı sancak vasfın
26 Muhammed Emin Zeki Beg, Kürtler ve Kürdistan Tarihi, Nûbihar yay., Türkçeye çevirenler: Vahdettin İnce, Mehmet Dağ, Reşat Adak, Şükrü
Aslan, Üçüncü Baskı, İstanbul, 2011, s. 169-170.
27 Özcoşar, s. 23.
28 Yurtluk-Ocaklık ve hükümet sancakların idaresi ve merkezi otoritenin bu sancaklardaki etkisi üzerine geniş bilgi için bkz. Orhan Kılıç, “Ocak
lık Sancakların Osmanlı Hukukunda ve İdari Tatbikattaki Yeri”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (Journal o f Social Science), 11/1
(Ocak 2001), Elazığ, s. 257-274; Orhan Kılıç, “Yurtluk-Ocaklık ve Hükümet Sancaklar Üzerine Bazı Tespitler”, OTAM, 10 (1999), Ankara, s.
119-137.
29 TSMA, D. 9772, vr. 4b-5a. Nejat Göyünç, Ömer Lütfi Barkan’a atfen bu defterin 1520 tarihli olduğunu ileri sürmektedir. Bkz. N. Göyünç,
“Diyarbekir Beylerbeyiliği’nin İlk İdari Taksimatı”, s. 26. Bilgin Aydın ve Rifat Günalan ise bu defterin 1521-1522 tarihli olduğunu söy
lemektedirler. Bkz. Bilgin Aydın-Rifat Günalan; “Ruus Defterlerine Göre XVI. Yüzyılda Osmanlı Eyalet Teşkilatı ve Gelişimi”, Osmanlı
Araştırmaları, 38 (2011), İSAM, s. 34. Bu defterde Diyarbekir beylerbeyi olarak (Bıyıklı) Mehmed Paşa’nın ismi zikredilmektedir. Mehmed
Paşa’nın 24 Aralık 1521 tarihinde vefat ettiği (Bkz. Mehdi İlhan, “Bıyıklı Mehmed Paşa”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. 6,
İstanbul, 1992, s. 117) ve bu tarihe kadar Diyarbekir beylerbeyliğinde kaldığı düşünülürse, defterin tarihi en geç 1521’dir. Bu tür defterlerin
birer bilgi notu mahiyetinde olduğu ve adeta yarı resmi bir hüviyet taşımaları sebebiyle Kanuni Sultan Süleyman’ın tahta geçmesinden hemen
sonra yani 1520 yılında tanzim edildiğini düşünüyoruz.
30 BOA, TD 60.
31 BOA, TD 64.
32 İsmet Miroğlu, Kemâh Sancağı ve Erzincan Kazası (1520-1566), TTK yay., Ankara, 1990, s. 17-19; N. Göyünç, “Diyarbekir Beylerbeyli-
ği’nin İlk İdari Taksimatı”, s. 34.
da değillerdi. Yani bahse konu beylerin bulundukları coğrafyada 28 sancak tesis etmek coğrafi ve idari bakımdan çok
gerçekçi değildi. Nitekim bazı beylere birden fazla berat verilmiş hamasi sayılabilecek bir idari profil ortaya çıkmıştı.
Mesela Şah Ali Bey’e Berdeniç, Çermük ve Hilvan sancakları, Sultan Ahmed Bey’e de Çapakçur ve Hacûki sancakları
verilmişti. Bu ilk tevcihler gerçekçi olmadığı için ilerleyen zamanlarda Diyarbekir Vilayeti içindeki bu sancakların
sayısında bir düşüş olacağı da gözlemlenecektir.
Bölgede yapılan 1518 tahririnde Cemaat-i Kürdân içinde kaydedilen Sincar, Berriyecik, Siverek, Çermik ve
Çemişgezek’in tahrire tabi tutuldukları görülmektedir33. Cemaat-i Ekrâd içinde bir liva olarak kaydedilen Çüngüş ise
tahrir defterinde klasik Osmanlı sancakları içinde bulunan Ergani Sancağı’nın bir nahiyesi durumundadır. Berdeniç’in
1525-1526’da (H. 932) Çermik’e, Hilvan’ın ise Siverek’e bağlı bir nahiye olduğu görülecektir34.
Henüz ocaklık uygulamasına vurgu yapılmayan bu yıllarda, tahrir yapılan Ekrâd beylerinin idaresindeki sancak
ların klasik Osmanlı sancakları statüsünde varsayıldıkları da uzak bir ihtimal değildir.
Kanuni Sultan Süleyman’ın saltanatının ilk yıllarında tanzim edildiği anlaşılan bir merkezî kanunnâmede, Di
yarbekir Vilayeti; Elviye-i Vilayet-i Diyarbekir ve Elviye-i Vilayet-i Diyarbekir m a ’a Kürdistan diye iki farklı şekilde
kaydedilmiş ve daha önce Cemaat-i Kürdân olarak yazılmış sancaklar bir ayrıma tabi tutulmadan vilayetin içinde kay
dedilmişlerdir. Bu kanunnâmede Elviye-i Vilayet-i Diyarbekir içerisinde paşa sancağı Amid’in dışında Çemişgezek,
Ergani, Harput, Biğı (Kiğı), Arabgir, ‘Ane ve Hit, Musul, Ruha, Ulus (Aşair-i Ulus), Berre (Berriyecik) ve Deyr (ve)
Rahba’dan müteşekkil 11 adet klasik Osmanlı sancağı bulunmaktadır35. Klasik sancaklar ile Ekrâd ümerasına verilen
sancakların birlikte yazıldığı Vilayet-i Diyarbekir m a ’a Kürdistan başlığı ile yazılan listede ise bu sancaklara ilave
olarak Çermik, Eğil, Hısn-ı Keyf, Sincar, Siverek, Bidlis, Atak, Hizan, Zırıki, Çermik, Gence (Genç), Çüngüş, Hâçûk,
Sorân, İmadiyye, Cezire, Sason, Palu ve Çabakçur yazılmıştır36. Vilayete bağlı klasik sancakların dışında Kürdistan
bağlantılı yazılan sancakların sayısı ilk tevcihata nazaran 10 adet azalarak 18’e düşmüştür.
Bu üç kaynaktan elde edilen bilgileri bir analize tabi tutarak Kürdân veya Kürdistan lafzı ile ifade edilen sancak
lar ile klasik Osmanlı sancaklarını ayrı ayrı renklerle göstererek bir harita üzerinde işaretlediğimizde, Kürdistan terimi
ile ilişkilendirilen sancakların sabit bir coğrafi ve idari birliktelik göstermedikleri tespit edilmiştir (Bkz. EK-1, Harita
1). Böyle bir profilin ortaya çıkması şaşırtıcı değildir. Çünkü bu sancakların ihdasında etnik bir kökene vurgu yapılma
dığı açıktır. Bu sebeple ilk tevcihatta Cemaat-i Kürdân içinde yazılan Çemişgezek, Aşair-i Ulus, Musul ve Berriyecik
sancakları bahse konu merkezî kanunnâmede klasik sancak statüsünde yazılmışlardır. Nitekim bu sancakları tasarruf
eden beylerin bir kısmının etnik köken olarak ta Kürt olmadıkları hususuna ilerde değinilecektir.
Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi’nde bulunan ve 1526-1527 yıllarına tarihlenen iki ayrı idari taksimat listesinde,
Diyarbekir Vilayeti’nin idari taksimatı biraz daha belirginleşmiş ve Ekrâd beyleri olarak tarif edilen beylere verilen
sancakların durumu daha net ortaya koyulmuştur. Bu defterlerden 1526-1527 yılına tarihlenende Diyarbekir Vilaye
ti’nin sancakları kategorize edilerek Vilayet-i Diyarbekir ve Ümera-i Kürdistan olarak ayrı ayrı yazılmıştır. Vilayet-i
Diyarbekir bünyesinde; Amid (paşa sancağı), Harprut, Arabgir, Ruha, Kiğı, Ergani, Musul, Ane ve Hit, Bire ve Aşa-
yir-i Ulus kaydedilmiştir37. Bu sancaklar Osmanlı ümerası tarafından yönetilen klasik Osmanlı sancaklarıdır. Ümera-i
Kürdistan başlığı altında ise Cezire, Bitlis, Hısn-ı Keyf, Soran, Hakkâri38, İmadiyye, Çemişgezek, Hizân, Sason, Palu,
Çapakçur, Eğil, Sincar, Atak, Çermik, Hizo, Zırrık (Zırıki) ve Siverek kaydedilmiştir39. Bunların sayısı da önceki
listede olduğu gibi 18’dir.
1527 tarihli olduğu tahmin edilen defterde ise klasik sancaklar aynı kalmış ancak Ekrâd beylerinin idaresindeki
sancaklar yine Diyarbekir Vilayeti’nin altında olmak üzere, Vilayet-i Kürdistan başlığı altında Siverek hariç 17 eyalet
olarak yazılmışlardır40. Bu iki defterde Kürdistan lafzı kullanılarak kaydedilen sancaklar için eyalet tabiri tercih edil
miştir. Bunun temel sebebinin bu sancakların normal sancaklardan çok daha küçük olduğunu vurgulamaya yönelik
olduğunu düşünüyoruz. Zira 16. yüzyılda eyalet tabirinin daha sonraki anlamından uzak olarak özel durumu olan
33 BOA, TD 64, s. 325 vd., 347 vd., 453 vd., 505 vd., 755 vd.
34 998Numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Diyâr-i Bekr ve ‘A rab ve Z ü ’l-Kâdiriyye Defteri (937/1530) I, (Yayına Hazırlayanlar: Ahmet Özkılınç, Ali
Coşkun, Abdullah Sivridağ, Mutrat Yüzbaşıoğlu), Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın Nu:
39, Ankara, 1998, s. 21-22, 137 vd. Bahse konu defterin 50. sayfasındaki bir mukataa kaydında hicri 932 tarihi bulunmaktadır. Bu sebeple,
Ekim 1525-Eylül 1526 tarihleri arasında tanzim edilmiş olduğunu düşünüyoruz.
35 Kanûnnâme-i Sultan Süleyman Han, Beyazıt Devlet Kütüphanesi, Veliyüddin Efendi Kitaplığı No: 1969, vr. 121/a.
36 Kanûnnâme-i Sultan Süleyman Han, vr. 118/a-b.
37 TSMA, D. 10057, vr. 7/a.
38 İsmi yazılmayan bu sancağın Mîr Zahid veled-i İzzeddin Şîr’in uhdesinde olduğu belirtilmektedir. Bu beyin ise Hakkâri beyi olduğu bilinmektedir
bkz. Orhan Kılıç, “Klasik Dönem Osmanlı İdari Sisteminde Hükümet Sancaklar: Hakkâri Hükümeti Örneği”, X IV Türk Tarih Kongresi (XIV
Turkish Congress o f History) 9-13 Eylül 2002 Kongreye Sunulan Bildiriler, Türk Tarih Kurumu, II. Cilt, I. Kısım, Ankara, 2005, s. 711-716.
39 TSMA, D. 10057, vr. 7/b, 8/a.
40 TSMA, D. 5246, vr. 6/b-7/b.
2. U luslararası Osmanlı Coğrafyası A rşiv Kongresi 2™1International Archive Congress on Ottoman Lands
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
sancaklar için kullanıldığı bilinmektedir41. Hatta Osmanlılar ile ilgili idari taksimat izlerinin rastlandığı kaynaklarda
vilayet ve eyalet olarak ifade edilen idari ünitelerin, sancakların alt birimi olarak kaydedildiği tespit edilmektedir.
Mesela, Bey Sancağı olan Yenişehir’in altında yazılan İnegöl ve Eskişehir, vilayet ve eyalet olarak kaydedilmişler
dir42. Burada ifade edilen Vilayet-i Kürdistan bir beylerbeylik hükmünde değildir. Çünkü başında paşa ünvanlı bir
mîrîmîrân/beylerbeyi olmadığı gibi vilayet merkezi olarak nitelendirilebilecek bir yer de yoktur. Bu vilayet sadece
Ekrâd beyleri olduğu kabul edilenlerin tasarrufları altındaki küçük sancakları karşılamaktadır. Coğrafi dağılımlarına
bakıldığında sabit bir coğrafi bölgeyi karşılamadıkları da açıkça görülecektir. Bu defterlerde klasik sancaklar ise livâ
olarak kaydedilmişlerdir. Kürdistan hükmündeki sancaklardan Cezire, Bidlis, Hısn-ı Keyf, Soran, Hakkârî, Çemişge-
zek ve İmadiyye beyleri için “bunlarKürdistan beylerinin ümerâ-i i ’zâmındandır” denilerek aralarında bir meratib-i
silsile olduğuna da vurgu yapılmıştır. Bu yedi idari ünitenin tahrir yapılmayan ve ileride hükümet olarak isimlendirile
cek olan, diğer 11 tanesinin ise tahrire tabi tutulan sancaklar olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim diğer 11 sancağı tasarruf
eden beyler için “hükm-i hümâyûn s a ’ir sancakbeğleri gibi yazılur” ifadesi kullanılmıştır.
1527-1530 yıllarına tarihlenen bir diğer idari taksimat listesinde, Diyarbekir Vilayeti’ne bağlı klasik sancaklar
olarak Ruha, Arabgir, Kiğı, Harprut, Ergani, Musul, Ane ve Sincar sancakları yazılmıştır43. Bu defterde daha önce
Kürdistan hükmünde yazılan sancaklar içinde yazılan Sincar’ın da klasik Osmanlı sancakları içerisine alındığı görül
mektedir. Bu idari taksimat listesinde klasik sancakların dışında sancak kaydedilmemiştir.
1526-1530 yılları arasındaki idari taksimatı içeren defterlerle aynı dönemde tanzim edildiği anlaşılan Ekim
1525-Eylül 1526 tarihli (H. 932) tahrir defterindeki kayıtlar bu defterlerdeki bazı eksik hususları tamamlayıcı nite
liktedir. Kürdistan terimi ile bağlantılı yazılan sancaklardan Çemişgezek, Sincar ve Çermik’in tahrire tabi tutulduğu
görülmektedir. Nitekim bu sancaklardan Sincar’ın 1527-1530 tarihli defterde Diyarbekir Vilayeti içerisinde klasik
Osmanlı sancakları içerisinde yazıldığına yukarıda dikkat çekmiştik. Sincar Sancağı, Tilafer Nahiyesi ile birlikte
Diyarbekir Vilayeti’ne bağlıdır. Bunun dışında Hısn-ı Keyfa’nın da Siird ile birlikte Diyarbekir beylerbeyinin tasarru
funda olan kazalar içerisinde zikredildiği görülür44. Berdeniç ve Çüngüş, Çermik’e bağlı kaza ve nahiye merkezleridir.
Bütün bu kaynaklardan elde edilen bilgilerden hareketle, Diyarbekir Vilayeti bünyesinde Kürdistan bağlantılı
yazılan sancakların idari sistem içerisindeki durumları bir harita üzerinde işaretlendiğinde yine coğrafi ve idari bir
bütünlük göstermediği anlaşılmış, klasik sancaklarla iç içe bir durum ortaya çıkmıştır (Bkz EK-2, Harita 2).
Sefer hazırlıkları ile ilgili 1545 tarihli bir mühimme kaydında idari taksimatı yansıtan bilgiler vardır. Bu kayda
göre, Diyarbekir Vilayeti içerisinde Ümera-i Kürdistan-ı Diyarbekir başlığı altında kaydedilen 18 sancak bulunmak
tadır. Bu sancaklardan Cizre, Palu, İmadiyye Hizan, Sason, Çapakçur, Eğil ve Gence eyalet; Zırıki*, Kulb, Mihrani,
Müküs, Şirevi (Şırvi), Vastan, Çermük, Ustan ve Tercil ise liva olarak kaydedilmişlerdir45. Öncekilerde olduğu gibi
eyalet olarak kaydedilenlerin hükümet, liva olarak kaydedilenlerin ise yurtluk-ocaklık statüde oldukları söylenebilir.
1548 yılında Van’ın fethedilmesi ve Van Vilayeti’nin kurulmasından sonra yeni idari düzenlemeler yapılmış ve
daha önce Diyarbekir Vilayeti bünyesinde yazılan bazı sancaklar buraya kaydırılmıştır. Mesela Ümera-i Kürdistan
içerisinde yazılan Vastan Sancağı Van Sancağı’nın bir nahiyesi olmuştur46. Uston, Tercil ve Çermük ise Diyarbekir
Vilayeti bünyesinde kalmışlar ancak klasik sancak statüsünde yazılmışlardır. 1545 yılında Diyarbekir Vilayeti 14
klasik sancaktan müteşekkildi. Bu sancaklar: Amid (paşa sancağı), Ruha, Arabgir, Ergani, Deyr ve Rahba, Siverek,
Bitlis, Adilcevaz, Habur, Sincar, Çemişgezek Ülkesi (iki kısım), Ahtamar, Rakka ve Atak idi47. Dikkat edilecek olursa
başlangıçtan itibaren Kürdistan bağlantılı yazılan Bitlis klasik Osmanlı sancakları içerisinde yazılmıştır. Çünkü Bitlis,
Şeref Han ailesinden alınmış klasik Osmanlı statüsüne geçmişti. Bu durumu kabullenmeyen Bitlis Bey’i Emir Şem-
seddin ise İran’a iltica etmişti48.
1545 tarihli defterdeki bilgiler ve Diyarbekir Vilayeti’ne komşu diğer vilayetler de dikkate alınarak oluşturduğu
muz idari taksimat haritasında Kürdistan hükmünde yazılan sancakların bu uygulamanın ruhuna uygun olarak klasik
2. U luslararası Osmanlı Coğrafyası A rşiv Kongresi 2™1International Archive Congress on Ottoman Lands
Arşiv Dairesi Başkanlığı
49 Feridun Emecen-İlhan Şahin. “Osmanlı Taşra Teşkilâtının Kaynaklarından 957-958 (1550-1551) Tarihli Sancak Tevcih Defteri”, Belgeler,
XIX/23 (1998), Ankara: TTK yay., 1999, s. 80-83.
50 Emecen- Şahin, “957-958 (1550-1551) Tarihli Sancak Tevcih Defteri”, s. 85-86.
51 Emecen- Şahin, “957-958 (1550-1551) Tarihli Sancak Tevcih Defteri”, s. 83-84.
52 Süleymaniye Kütüphanesi Antalya Tekelioğlu Bölümü, No: 806, vr. 42/a-61/a’den nakleden: Ahmet Akgündüz, Osmanlı Kanunnâmeleri ve
Hukuki Tahlilleri, 4. Kitap Kanuni Devri Kanunnâmeleri, I. Kısım Merkezi ve Umumi Kanunnâmeler, İstanbul, 1992, s. 463-464.
53 A. Akgündüz, Osmanlı Kanunnâmeleri 4, s. 476-478.
54 Bahsettiğimiz her iki kanunnâme nüshalarının tam metni için bkz. A. Akgündüz, Osmanlı Kanunnâmeleri 4, s. 460-562.
55 BOA, MAD 563, s. 86-87.
56 BOA, MAD 563, s. 99.
57 BOA, MAD 563, s. 180.
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi 2"dlnternational Archive Congress on Ottoman Lands
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
larda Kulb58 ve İmadiyye59 eyalet, diğer sancaklar liva olarak kaydedilmiştir. Eyalet diye zikredilen bu iki ünitenin
diğerlerinden biraz daha üst mertebede olduğunu düşünüyoruz. Bu defterde de hükümet ve yurtluk ocaklık tabirleri
kullanılmamıştır.
1578-1588 yılları arasındaki kayıtları ihtiva eden sancak tevcih defterinde bir önceki uygulamadan farklı bir tablo
ile karşılaşılmaktadır. Vilayet-i Diyarbekir" in idari taksimatı Elviye-i Diyarbekir ve Eyalet-i Kürdistan diye iki ayrı
grup halinde verilmiştir. Yani bir kısım sancaklar yine Diyarbekir beylerbeyisinin yönetiminde fakat Kürdistan ismi
ile bağlantılı olarak kaydedilmişlerdir. Bu defterdeki kayıtlara göre Diyarbekir Vilayeti’nin idari taksimatı aşağıda
gösterilen tablodaki gibi şekillenmiştir.
DİYARBEKİR VİLAYETİ
Elviye-i Diyarbekir (Livâlar) Eyalet-i Kürdistan (Eyaletler)
Amid Cizre
Siverek Palu
Kabur Mihrânî
Sincar Hizo
Hizân (Van)
Re’su’l-‘Ayn (Rakka)
Diyarbekir Vilayeti bünyesinde, Eyalet-i Kürdistan başlığı altında kaydedilen idari ünitelerin hepsi önceki dö
nemlerdeki alışkanlıkla olsa gerek eyalet olarak kaydedilmiştir. Yukarıda da izah ettiğimiz üzere, bunlar sancağın alt
birimi olan eyalet grubu içindedirler. İmadiyye, Sason, Kulb ve Çemişgezek’in bir kısmını içine alan eyaletlere tevcih 58960
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi 2"dlnternational Archive Congress on Ottoman Lands
Arşiv Dairesi Başkanlığı
yapılmamıştır. Bu defterde yazılan birçok yer ilk kez idari taksimat içerisinde gösterilen küçük yerleşim yerleri veya
aşiretlerdir. Nitekim daha sonraki idari taksimat listelerinde bulunmamaktadırlar. Mesyûn ve Nahiye-i Tur, Hacakûk,
Kabile-i Beni Rabi’a, Aşair-i Beni Tay (Fâik ile birlikte) ve Kal’a-i Hoytun bu kabil sancaklar içinde değerlendirile
bilir.
1578-1588 tarihli defterde Kürdistan tabiri ile bağlantılı olarak dikkat çeken bir diğer husus, Bağdad Vilayeti’ne
bağlı olan sancaklardan Cessân Bedre, Geylân, Dertenk, Derne, Gerend, Deh-i Bâlâ ve Cegûle (Bek)’nin konum
larının Kürdistan ve Kûhistan ibareleri ile tanımlanarak zikredilmeleridir61. Burada ismi geçen Kûhistan, Hürmüz
Boğazı’nın kuzey doğusunda dağlık bir bölgedir. Kûhistan Farsça’da dağlık ve yüksek yer manasına da gelmektedir.
Kürdistan olarak zikredilen yer ise Orta İran coğrafyasında Zagros dağlarının doğusundaki coğrafyadır ve coğrafi
konumlar buna göre belirlenmiştir. Bağdad’a aşağı yukarı on konak mesafedeki bu sancaklar ağırlıklı olarak Bağ-
dad’ın doğusundadır. Bu sancaklar Bağdad Vilayeti’ne bağlı olan ve Ekrâd beyleri tarafından yönetilen sancaklar olup
Kürdistan veya Kûhistan hükmündedirler. Osmanlı Devleti, Bağdad beylerbeyliği bünyesinde yazılan boş ve harabe
olan Kürdistan sancaklarını defterin tanziminden önce 1564 yılında yeniden tahrire tabi tutarak timâr tarikiyle tevcih
olunması yolunda bir çalışma da yapmıştır62.
23 Mayıs 1578 tarihinde Bağdad beylerbeyine yazılan hükümde, “bu diyâr Kürdistan’a karib olmağla Yezidi
Kürdler cür ’et idüp Maçvan beyi Dilaver B e y ’i katl” ettikleri ve elebaşları vasıtasıyla eşkıyalıklarının fazlalaşması
sebebiyle gerekli tedbirlerin alması istenirken63, İran coğrafyasındaki Kürdistan kastedilmiştir.
1578-1588 tarihli defter, Kürdistan tabirinin idari manada Osmanlı belgelerinde kullanıldığı son sancak tevcih
defteridir. Bu defterde Kürdistan tabirinin kullanılmasının ise daha önceki yıllardan kalan bir alışkanlık olduğunu
düşünüyoruz. Dolayısıyla, Osmanlı Devleti’nde idari taksimat manasında Kürdistan lafzının 16. yüzyılın ortalarından
itibaren terkedildiğini ve bu kısım sancakları ifade etmek için ocaklık kavramının ön plana çıktığını söylemek müm
kündür. 17-18. yüzyıllarda muhtelif vesilelerle Osmanlı belgelerinde kullanılan Kürdistan kavramı ise sadece ocaklık
sancak tasarruf eden aşiret reislerinin idaresi altındaki sancakları karşılamaktadır64. İdari ve coğrafi bir manası yoktur.
1578-1588 tarihli defterden sonra tanzim edilen idari taksimat ve atama kayıtlarında artık Kürdistan kelimesi ile
birlikte zikredilen hiçbir idari üniteye rastlanmaz. Mesela 1593-1595 yıllarına ait tevcih kayıtlarının işlendiği defter
lerde bahse konu sancaklar Kürdistan bağlantılı olarak yazılmamışlardır65.
1631-1642 yıllarına ait sancak tevcih defterinde bu durum çok daha net olarak görülmektedir ve artık Kürdistan
tabiri kullanılmamaktadır. Daha önce Ekrâd ümerası tarafından ocaklık statü ile idare edilen hükümet veya yurtluk-o-
caklık sancaklar Diyarbekir, Van ve Bağdad eyaletleri bünyesinde yazılmışlardır66.
Diyarbekir Eyaleti’ne bağlı hükümet ve yurtluk-ocaklık sancaklar: Hizo (H), Cizre (H), Eğil (H), Tercil (H), Palu
(H), Genc (H), Kulb (YO), Atak (YO), Mihrani (YO), Çapakçur (YO).
Van Eyaletine bağlı hükümet ve yurtluk-ocaklık sancaklar: Bitlis (H), Hizan (H), Mahmudi (H), Zırıki (YO),
Şirevi (YO), Müküs (YO), Elbak (YO).
Bağdad Eyaleti’ne bağlı hükümet ve yurtluk-ocaklık sancaklar: İmadiyye (H), Cemmâse (YO)’dir.
Burada bir hususu vurgulamakta fayda vardır. Ocaklık sancaklar Ekrâd ümerası ile sınırlı olmayıp sadece Di-
yarbekir, Van ve Bağdad’da da bulunmamaktadırlar. Bosna, Anadolu, Kars, Çıldır, Şam, Rakka, Erzurum ve Trabzon
eyaletlerinde de ocaklık statü ile tevcih edilen sancaklara rastlanır. Adana da uzun süre hükümetlik statü ile idare
edilmiştir67. Gürcü prenslerinden Davud ve Aleksandr Han’a da itaatlerinden dolayı ülkeleri ocaklık statü ile tevcih
edilmişti68.
Osmanlı taşra idari taksimatında 1578-1588 yıllarında Diyarbekir Vilayeti bünyesinde yazılan Kürdistan Eyaleti
denilen küçük sancaklardan müteşekkil idari taksimat ünitesinden sonra 1847 yılında kurulan ve 1864 yılında tama
men kaldırılan Kürdistan Eyaleti’ne kadar Kürdistan adıyla anılacak bir idari taksimat ünitesine rastlanmayacaktır.
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi 2"dlnternational Archive Congress on Ottoman Lands
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi 2"dlnternational Archive Congress on Ottoman Lands
Arşiv Dairesi Başkanlığı
sünnet-i cemâ’at ve mezheb-i Şafi’îyi icra eyledik ... ve Zira ki Ekrâd-ı mülûk tavâif ve akvâm ve aşâir-i muhtelifâtdır7374
şeklinde açıklamışlardı.
Bu bilgiler ışığında, Aşair-i Ulus Taifesi’nin en azından yarısının Türkmen olduğu ve buradaki Ekrâd ve Türkmân
tabirlerinin de etnik bir kökenden çok, bir hayat tarzını işaret ettiği söylenebilir.
1541 tarihli Çemişgezek Sancağı Kanunnâmesi’nde “ve vilâyet-i mezbûre şimdiye değin Kürdistan hükmünde
olup, defter ahvalin bilmedikleri ecilden . . . ”14 ifadeleri ile Çemişgezek Sancağı’nın klasik Osmanlı sancağı olma
sından önceki durumuna açıklık getirilmiş ve Kürdistan hükmündeki sancakların bir kısmında tahrir yapılmadığı
vurgulanmıştır. Burada Kürdistan hükmündeki sancakların dağlık bölgelerde oldukları ve devletin birçok bakımdan
ulaşmada zorluk çektiğine de vurgu yapılmaktadır. Nitekim ilgili kanunnamenin başında “Ammâ vilayet-i mezburenin
ekseri kûhistan olub yerleri temam çifte ve nim çifte mütehammil olmayub ol asıl kuraya resmi çift tayin olunmayub”
şeklinde bir açıklama da yapılmıştır75.
Çemişgezek Sancağı’nın klasik Osmanlı sancağı olduğu zamanlarda yapılan tahrirler ve hazırlanan kanunnâme
lerde Kürdistan hükmünde yazıldığı zamanlardaki durumuna da dikkat çekilmektedir. H. 948 (1541) tarihli kanunnâ
mede; “ve şimdiye değin vilâyet-i mezbûrede alınan Ekrâd adeti ki tabhîr ve şihne ki ve nâibcek ve hıdırcek diyü ve
sâir alınan zulümler külliyen emr-i hümâyûnla r e f’olmuştur” ifadeleri, halktan Osmanlı öncesi kanunsuz ve haksız
alınan vergileri karşılamaktadır. Nitekim kanunnâmenin devamında yazılan “ve vilâyet-i mezbûrda sâbıkda Ekrâd
zulmünden niçe r e ’aya perâkende olup hâric vilâyete gidip hâlîyâ Osman kanûnı olduğun istim â’eylediklerinde girü
yerlerine gelüp tavattun eylerlerse ve vilâyet kitâbet olundukta...” ifadeleri Çemişgezek Sancağı’nın tahriri yapılma
dan önceki durumunu açıklamaktadır. Buradaki Ekrâd zulmünden kastedilenin “Kürtlerin zulmü” değil, “kanunsuzluk
ve hesapsızlık” olduğu anlaşılmaktadır76.
Ocaklık sancakların Palu’dan başlayarak, Diyarbekir’in dağlık kısımları, Bitlis, Muş, Van, Hakkârî, Bayezid
ve Çıldır gibi bölgelerde yoğunlaşması, buraların dağlık alanlar ve ulaşılması güç bölgeler olması ile açıklanabilir77.
16. yüzyılın son çeyreğinde Şerefrâme adlı eserini kaleme alan Şeref Han’ın Eğil beylerinden ve idareleri altın
daki bölgelerden bahsederken, Eğil bölgesinde Türkçe konuşulduğuna dair verdiği bilgiler78 hem bu beyliğin Ekrâd
grubu içinde değerlendirilmemesinin hem de Ekrâd tabirinin sadece etnik bir kökene vurgu yapmadığının bir göster
gesi olarak kabul edilebilir.
Osmanlı belgelerinde, Ekrâd tabirinin beylerin dışında aşiretler için kullanıldığı hallerde de doğrudan etnik bir
kökene işaret etmediği ve farklı uygulamalara sıkça rastlandığı tespit edilmektedir.
Dulkadirlü, Danişmendlü ve Bozulus Türkmenleri Taifesi içinde genellikle Dokuz Cemaati içinde yazılan ve
Şam, Sivas, Bozok, Kayseri, Maraş, Aksaray sancaklarında varlığı bilinen Kürd Mihmadlu Cemaati, Avşar boyuna
mensuptur ve Kürd kelimesi ile isimlendirilmesine rağmen tahrir defterlerinde Ekrâd olarak zikredilmemiştir79.
Ak Keçili Yörükleri, İzzeddin Bey Ekrâdı, Bozulus Türkmenleri ve Halep Türkmenleri Taifesi’ne bağlı olan Milli
Cemaati, Yazır Boyu’ndandır. Bazı yerlerde Milli Türkmeni bazı yerlerde ise Ekrâd olarak yazılmışlardır80.
Mart 1696 (Şaban 1107) tarihinde Bozok’ta bulundukları sırada Türkmân olarak kaydedilen Mamalu Cemaati,
Rakka’ya iskân edildikten sonra 1737 Mayıs’ında bu kez Mamalu Ekrâdı olarak ifade edilmiştir81. Böylesi bir isim
lendirme, Mamalu Cemaati mensuplarının Rakka’daki hayat tarzları ve memnuniyetsizlikleri sebebiyle yaptıkları
eşkıyalıkla açıklanabilir.
Osmanlı belgelerinde aşiretlerin Ekrâd, Etrâk veya Türkmân olarak ifade edilmelerinin bütünüyle etnik bir kö
kene vurgu yapmadığını gösteren bir diğer husus Türkmân-ı Ekrâd veya Ekrâd-ı Türkmânan ifadeleridir. Bu kelime
lerin bir arada kullanılması yerleşme tarzı ve yaşanılan yerle ilgilidir. Mesela; Kocaili, Hüdâvendigâr, Biga ve Karasi
sancaklarındaki Kara Yağmurlu Cemaati, bazı belgelerde Ekrâd olarak nitelendirilmektedir82. Hâlbuki bu cemaat
2. U luslararası Osmanlı Coğrafyası A rşiv Kongresi 2™1International Archive Congress on Ottoman Lands
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
Türkmân Ekrâdı Taifesinden olup Bozuluş Aşireti’ndendir83. Diyarbekir Eyaleti’nden bu bölgeye gelip yerleşmeleri
sebebiyle anılmışlardır. Bu belgeden anlaşıldığına göre Ekrâd kelimesi Kara Yağmurlu Cemaati’nin dağlı veya göçebe
olduğu zamanlarını, Türkmân kelimesi ise yerleşik hayata geçtiklerini vurgulamaktadır. 1717 yılında Payas Kaza-
sı’nda eşkıyalık yapan Abdulhalim adlı bir kişiden bahsedilirken başka bir yerden buraya geldiği 4-5 yıldır Payas’ta
bulunduğu belirtilerek Ekrâd-ı Türkmânan diye tarif edilmiştir84. Buradaki kullanımdan Ekrâd diye nitelendirilen
zümrelerin veya kişilerin yerleşik hayata geçtikten sonra Türkmân olarak anıldıkları ancak eski hayat tarzlarını devam
ettirdiklerine veya eski hayatlarına vurgu yapmak maksadıyla Ekrâd ve Türkmân kelimelerinin yan yana kullanıldığı
sonucu çıkmaktadır.
Çorum, Bozok, Rakka, Amid ve Adana’da görülen Lek, Lek Ekrâdı Cemaati veya Lekvân, Lek ve Avânik ce
maatleri olarak anılan cemaatler ile Çorlu (Vize Sancağı), Çirmen, Malatya, Aydın, Ankara, Selânik ve Karahisar-ı
Şarki sancakları, ve Kemâh’ta görülen Maksûd, Maksûdlar, Maksûdlu ve Maksûduşağı cemaatleri Türkmân Ekrâdı
olarak anılan cemaat veya taifelerden sadece birkaçıdır85. 1573 yılında Lek ve Lek ve Avânik cemaatlerinden Kayseri
de eşkıyalık yapan bazı kişilerin Ekrâd taifesinden olduklarının vurgulanması86 bu cemaatlerin asayişsizliğe karışmış
gruplarını göstermektedir.
83 Cevdet Türkay, Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre Osmanlı İmparatorluğunda Oymak, Aşiret ve Cemaatler, İşaret yay., 3. Baskı, İstanbul,
2012, s. 418.
84 BOA, MD 124, 51/185.
85 C. Türkay, Oymak, Aşiret ve Cemaatler, s. 485-489.
86 BOA, MD 23, 53/111.
87 Bkz. Y. Halaçoğlu, “Osmanlı Belgelerine Göre Türk-Etrâk, Kürd-Ekrâd Kelimeleri Üzerine Bir Değerlendirme”, s. 139-146.
88 M. Tayyib Gökbilgin, “XVI. Asır Başlarında Osmanlı Devleti Hizmetindeki Akkoyunlu Ümerası”, Türkiyat Mecmuası, IX, 1951, s. 41.
89 Nejat Göyünç, XVI. Yüzyılda Mardin Sancağı, TTK yay., Ankara, 1991, s. 41.
90 BOA, MD 73, 292/666.
91 Şeref Han, Şerefname, s. 189.
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi 2"dlnternational Archive Congress on Ottoman Lands
Arşiv Dairesi Başkanlığı
Osmanlı Devleti 1518 yılında Çemişgezek beyi Pir Hüseyin Bey’e verilen imtiyazları tedrici olarak azaltmış
ve 1541’de ölümünden sonra oğulları arasında çıkan anlaşmazlıktan da istifade ederek sancak dört parçaya ayrılmış
tamamen klasik Osmanlı sancağı haline dönüştürülmüştür.
Ekrâd beyleri olarak nitelendirilen yerel aşiret reislerinin ahali veya aşiret halkı üzerinde büyük bir etkisi söz
konusu idi. Bu beylerin bir kısmı sosyal ve idarî bakımdan aşiretleri beylerine son derece bağlıydılar. Bu bağlılığın
aynı zamanda manevi bir yönü de bulunmaktaydı.
Mesela, Cizre Beyi Seyfettin’in, Halit bin Velid’in soyundan geldiğine inanılıyordu. Bu aileye mensup beyler git
tikleri her yerde saygı görür, bölge halkı kadın-erkek toplanarak eteklerine kapanıp ellerini öperlerdi. Sahip oldukları
nüfuz sayesinde aşiretler arasındaki çatışmalara son verebildikleri gibi yeni bir savaşı da başlatabilirlerdi92.
Benzer şekilde, Cemaat-i Kürdân içerisinde yazılan Eğil beylerinin Hakkâri bölgesinden gelip bölgeye yerleş
tikleri, manevi liderliklerini daha sonra siyasi liderlik ile birleştirdikleri ileri sürülür. Eğil beyleri ile ilgili tertip edilen
ve Osmanlı merkezi yönetimi tarafından tasdik edilen iki ayrı şecerede Eğil beylerinin soylarını Hz. Abbas’a dayan
dırdıkları görülür. Kendilerini Arap olarak nitelendiren bu beylerin dayandığı aşiret Mırdasî Aşireti olup Ekrâd olarak
nitlendirilmekte ancak Türkçe konuşmaktadırlar93. Şerefhan, Çermik beylerinin de Eğil beylerinin soyundan olduğunu
kaydetmektedir94.
SONUÇ
Osmanlı belgelerinin verdiği bilgiler, Kürdistan ve Ekrâd terimlerinin 19. yüzyıldan sonra üzerine yüklenen et
nik ve siyasi mananın önceki dönemlerde çok farklı olduğunu göstermektedir. İdari bakımdan düşünüldüğünde, 1847
Kürdistan Eyaleti uygulamasına kadar geçen süreç içerisinde veya bir başka ifade ile Çaldıran Savaşı’ndan 1847’ye
kadar Kürdistan kavramı sabit bir coğrafyayı da, müstakil bir idari üniteyi de karşılamıyordu. Vilayet-i Kürdistan,
Eyalet-i Kürdistan, Ümera-i Kürdistan gibi terimlerle ifade edilen yerler Diyarbekir Vilayeti veya eyaletinin alt idari
ünitesi olup buradaki mahalli beylerin idaresindeki ocaklık sancakları ifade ediyordu. 1847 yılına kadar müstakil bir
Kürdistan Vilayeti veya eyaletinden bahsetmek mümkün değildir. Bu terimle ifade edilen müstakil bir idari üniteden
bahsetmek için başında bir beylerbeyi veya valisi olan ve ona göre şekillenmiş sınırları belli ve sabit bir coğrafyasının
olması gerekirdi.
Kürdistan terimi bağlantılı yazılan sancakların bu adla anılmalarının tek dayanak noktasının bir güçlü bir aşirete
sahip Ekrâd beyinin idaresinde olması ve sancak idaresinin kuru bir mülkiyet hakkıyla aynı ailenin üyelerinin tasarru
funa bırakılması ile açıklanabilir. Dolayısıyla, Osmanlı döneminde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde klasik
bir Osmanlı sancağının yanı başında bir ocaklık sancağa rastlamak mümkündür. Nitekim klasik ve ocaklık sancaklar
ayrı ayrı işaretlendiğinde ocaklık sancakların sınırları belli sabit bir coğrafyanın içerisinde olmadıkları ve değişen
idari statüye göre Kürdistan terimi ile zikredilen sancakların coğrafyasının da sürekli değiştiği anlaşılmıştır. Ağırlıklı
olarak Van Gölü’nün güney ve güney batısı ile Diyarbakır’ın kuzeyindeki mevzi dağlık noktaların Kürdistan grubu
içinde yazılan sancakların fazla olduğu yerler olduğu söylenebilir. Palu, Çapakçur, Genç, Sason, Cizre, İmadiyye,
Hizan, Müküs, Şırvi, Eğil, Hakkarî ve Mahmûdi’nin ise 16. yüzyılın son çeyreğine kadar istikrarlı olarak Kürdistan
bağlantılı yazılan sancaklar olduğu tespit edilmektedir. Kürdistan kavramının Diyarbekir Eyaleti’ne bağlı ocaklık san
caklar için kullanılması 16. yüzyılın ikinci yarısından sonra terk edilmiştir. Bundan sonraki süreçteki kullanımı sadece
bazı yazışmalarda eski alışkanla ocaklık sancakları ifade etmek için olmuştur.
Diyarbekir, Harput, Kiğı, Mardin, Siverek, Ergani, Siird, Hısn-ı Keyf, Nusaybin, Urfa, Rakka, Malatya, Erzurum,
Van, Ahlat, Erciş, Adilcevaz, Habur, Musul, Erbil, Kerkük, Haleb, Ayıntab ve Kilis 16-18. yüzyıllarda birkaç kısa sü
reli istisna hariç Kürdistan tabiri ile bağlantılı olarak kaydedilmemiş ve ifade edilmemişlerdir. Bu tespitten hareketle
Kürdistan bağlantılı yazılan sancaklar ile klasik Osmanlı sancaklarının iç içe oldukları daha rahat anlaşılabilir.
İran coğrafyasındaki durum biraz daha farklıdır. Bağdad Eyaleti bünyesinde yazılan Kürdistan hükmündeki san
caklar Osmanlı öncesi dönemde ifade edilen Kürdistan coğrafyasını karşılar niteliktedir ve kısmi bir coğrafi bütünlük
göstermektedirler.
Ekrâd tabiri ise özellikle bir hayat tarzını ifade etmek üzere kullanılmıştır. Dağlık yerlerde yaşayan ve vergileri
nin toplanmasında güçlük çekilen yerlerdeki aşiretlerin çoğunlukla Ekrâd olarak nitelendirildiği görülür. Ekrâd terimi
hesapsızlık, kayıtsızlık, asayişsizlik, eşkıyalık, hareketli bir hayat tarzı ve yerleşik olmama ile birlikte daha çok kulla
nılmaktadır. Şafii itikada mensup olma da bu konuda belirleyici gibi gözükmektedir. Birçok aşiret ve cemaatin değişik
2. U luslararası Osmanlı Coğrafyası A rşiv Kongresi 2™1International Archive Congress on Ottoman Lands
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
zaman ve coğrafyalarda hem Ekrâd hem de Etrâk olarak olarak ifade edilmeleri bu kelimlerin etnik bir kökenden çok
bir hayat tarzına işaret ettiğinin kuvvetli işaretleri olarak görülebilir.
Ekrâd beyleri olarak ifade edilen beylerin bir kısmının Türk ve Arap olması da Ekrâd teriminin üzerine yüklenen
mananın bugünkü kabullerin aksine olabileceğini göstermektedir.
Bugün yaşanan etnik temelli bazı sorunların tarihi zeminini oluşturmak maksadıyla, tarihin çarpıtılarak ve zorla
ma yorumlamalar yapılarak ideolojilere kurban edilmemesi lazımdır.
ÖZET
Çaldıran Savaşı’nın ardından Osmanlı Devleti’nin Doğu Anadolu’da yaptığı idari düzenlemelerden sonra Kür-
distan teriminin Osmanlı arşiv belgelerinde kullanılmaya başlandığı görülür. Bu bağlamda Ekrâd terimi de Osmanlı
belgelerinde zikredilir.
Ekrâd ve Kürdistan terimlerinin Osmanlı belgelerinde hangi anlamlarda kullanıldıkları konusu bugün yaşadığı
mız etnik temelli bazı sorunların birer dayanağı olarak ta kullanılmak istenmektedir. Hâlbuki Osmanlı döneminde bu
terimlerle izah edilmek istenenin, bugünkü ön yargılı kabullerden çok daha farklı bir anlamı olduğu anlaşılmaktadır.
Ekrâd kelimesi sadece etnik bakımdan Kürt kelimesinin karşılığı manasında kullanılmadığı gibi, Kürdistan teri
mi de 1847 yılındaki kısa süreli uygulama hariç, Anadolu, Suriye ve Irak’ta ne sabit bir coğrafyayı ne de belli sınırları
olan idari bir üniteyi karşılamaktadır. Arşiv belgelerinde, Ekrâd ve Kürdistan tabirlerinin üzerine bugün yüklenmek
istenen etnik, idari ve coğrafi farklılığı tekzip eden çokça örnek bulunmaktadır.
Kalabalık aşirete sahip beylerin bir kısmına verilen ocaklık sancakların, Diyarbekir beylerbeyinin sorumluluğun
da ve Diyarbekir Vilayeti’ne bağlı olmak kaydıyla, kısa bir süre Kürdistan kelimesi ile birlikte zikredilmesinden müs
takil bir coğrafya ve müstakil bir idari ünite çıkarmak mümkün değildir. Kalabalık bir aşiret sahibi beyin idaresinde
hükümet veya yurtluk-ocaklık statü verilmeyen hiçbir sancak, üzerinde yaşayan insanların etnik kökeni ne olursa olsun
Kürdistan ilişkili kaydedilmemiştir.
Bu çalışmada, Ekrâd ve Kürdistan terimlerine Osmanlı belgelerinde hangi manalar yüklendiği konusu açıklığa
kavuşturulmaya çalışılmıştır. Çeşitli arşivlerdeki mühimme defterleri, tahrir defterleri, sancak tevcih defterleri ve ruus
defterleri öncelikli ve ağırlıklı olan defter serileridir. Bahse konu kavramların Osmanlı uygulamasındaki manasının
tam olarak anlaşılması ve hiçbir tereddüte meydan vermeyecek şekilde tamamen akademik bir anlayışla ortaya koyul
masının, bugün etnik temelli birçok sorunun da çözümüne katkı sağlayacağı beklenmektedir.
Anahtar Kelimeler: Osmanlı, Kürdistan, Kürt, Ekrâd, Türkmen, Arşiv belgeleri
ABSTRACT
After the Caldiran War, the Ottoman State’s administrative arrangements in Eastern Anatolia were followed by
the use of the Kurdistan term in Ottoman archival documents. In this context, Ekrâd term is mentioned in Ottoman
documents.
The meaning of the terms of Ekrâd and Kurdistan used in the Ottoman documents is intended to be used as a
basis for some ethnic-based problems we are experiencing today. However, it is understood that what is wanted to be
explained with these terms in the Ottoman period is a different meaning than today’s prejudiced assumptions.
In addition to the short term application of 1847, the Kurdistan term does not have a fixed geography nor an ad
ministrative unit with certain boundaries in Anatolia, Syria, and Iraq, as Ekrâd term is not only used for the protection
of the Kurdish word in ethnic terms. There are many examples in the archive documents that denote the ethnic, admin
istrative and geographical differences that are required to be imposed on the expressions of Ekrâd and Kurdistan today.
It is not possible to create a separate geography and an independent administrative unit, as long as the Diyarbekir
beylerbeyi is responsible and is mentioned together with the word Kurdistan for a short period, depending on the prov-
ince of Diyarbakir. No sanjak with no hukumet or yurtluk-ocaklık status in a crowded tribal Bey has been associated
with Kurdistan, regardless of the ethnic origin of the people living on it.
In this study, it was attempted to clarify the concept of what the Ottoman documents were loaded into the terms
of Ekrâd and Kurdistan. The mühimme registers in various archives, the tahrir records, the sanjak tevcih registers and
ruus registers are the priority and the record series. It is anticipated that the understanding of the concepts of the sub-
ject matter in the Ottoman practice and the full understanding of the meaning of the concept in a totally academic way
that will not cause any hesitation will contribute to the solution of many ethnic based problems today.
Key Words: Ottoman, Kurdistan, Kurdish, Ekrâd, Turkman, Archive documents
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi 2"dlnternational Archive Congress on Ottoman Lands
Arşiv Dairesi Başkanlığı
KAYNAKÇA
ARŞİV KAYNAKLARI
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı (BOA)
KAYNAK ESERLER
Aşık Paşazâde, Tevârih-iÂl-i Osman, Hazırlayanlar: Kemal Yavuz-Yekta Saraç, Gökkubbe yay., İstanbul, 2007.
Hoca Sadettin Efendi, Tacü ’t-Tevarih IV, Hazırlayan: İsmet Parmaksızoğlu, Kültür Bakanlığı yay. No: 301, An
kara, 1992.
İbn-i Kemal, Tevârih-i Âl-i Osman I. Defter, Yayına Hazırlayan: Şerafettin Turan, İkinci Baskı, TTK yay. Ankara,
1991.
İdrîs-i Bidlîsî, Selim Şah-Nâme, Hazırlayan: Hicabi Kırlangıç, Hece yay., Ankara, Eylül 2016.
Kanûnnâme-i Sultan Süleyman Han, Beyazıt Devlet Kütüphanesi, Veliyüddin Efendi Kitaplığı No: 1969.
Nasır-ı Hüsrev, Sefernâme, Çeviren: Abdülvahab Terzi, MEB yay., İstanbul, 1994.
Şeref Han, Şerefname, Çeviren: M. Emin Bozarslan, Hasat yay., 4. Baskı, İstanbul, 1990.
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi 2"dlnternational Archive Congress on Ottoman Lands
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
ARAŞTIRMA/İNCELEME ESERLER
Akgündüz, Ahmet; Osmanlı Kanunnâmeleri ve Hukukî Tahlilleri, 3. Kitap Yavuz Sultan Selim Devri Kanunnâ
meleri, Fey Vakfı Yayınlan:1, İstanbul, 1991.
__________ , Osmanlı Kanunnâmeleri ve Hukuki Tahlilleri, 4. Kitap Kanuni Devri Kanunnâmeleri, I. Kısım
Merkezi ve Umumi Kanunnâmeler, İstanbul, 1992.
Aydın, Bilgin-Rifat Günalan; “Ruus Defterlerine Göre XVI. Yüzyılda Osmanlı Eyalet Teşkilatı ve Gelişimi”,
Osmanlı Araştırmaları, 38 (2011), İSAM.
Barkan, Ömer Lütfi; X V ve XVI. Asırlarda Osmanlı İmparatorluğu’nda Zirai Ekonominin Hukukî ve M âlî Esas
ları, Kanunlar, İstanbul, 1943.
Baykara, Tuncer; Anadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş I Anadolu’nun İdarî Taksimatı, Türk Kültürünü Araş
tırma Enstitüsü yay., Ankara, 1988.
Biçer, Bekir; “Selçuklular ve Kürtler”, Tarihte Türkler ve Kürtler Sempozyumu Bildiriler 09-10 Ocak 2014/An-
kara, C. 1, Editör: Orhan Kılıç, TTK yay., Ankara 2014.
___________ , Kürtler, Çizgi Kitabevi yay., Konya, Mayıs 2014.
Bois, Thomas; “Kürtler ve Yurtları”, Kürtler ve Kürdistan, Doz yay., 2. Baskı, İstanbul, Eylül, 2004.
Buran, Ahmet; “Kürtler ve Kürt Dili”, Turkish Studies, 6/3 (Summer 2011), s. 43-57.
Çelikdemir, Murat; Osmanlı Döneminde Aşiretlerin R akka’y a İskânı (1690-1840), Fırat Üniversitesi Sosyal Bi
limler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Basılmamış Doktora Tezi, Elazığ, 2001.
Erşahin, Seyfettin; “Akkoyunlu-Kürt İlişkileri”, Tarihte Türkler ve Kürtler Sempozyumu Bildiriler 09-10 Ocak
2014/Ankara, C. 1, Editör: Orhan Kılıç, TTK yay., Ankara 2014.
Gencer, Fatih; “Merkezîleşme Politikaları Sürecinde Yurtluk-Ocaklık Sisteminin Değişimi”, Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, 30/49 (2011), s. 75-96.
Genç, Vural; “İdris-i Bidlîsî’nin II. Bayezid ve I. Selim’e Mektupları”, Osmanlı Araştırmaları, 47 (2016), s.
147-208.
Gökbilgin, M. Tayyib; “XVI. Asır Başlarında Osmanlı Devleti Hizmetindeki Akkoyunlu Ümerası”, Türkiyat
Mecmuası, IX, 1951.
Gördük, Yunus Emre; “Eğil Emirliği’nin Kısa Tarihçesi ve Eğil Emirlerine Ait Şecere Metninin Tercümesi”,
OTAM, 35/Bahar 2014.
Göyünç, Nejat; “Diyarbekir Beylerbeyiliği’nin İlk İdarî Taksimatı”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Tarih Dergisi, C. XXIII, Sayı 23, İstanbul, Mart 1969, s. 23-34.
__________ , XVI. Yüzyılda Mardin Sancağı, TTK yay., Ankara, 1991.
Gül, Muammer; “Tarihi ve Coğrafi Bakış Açısından Kürdistan Kavramının Ortadoğu’daki Yeri (Ortaçağlardan
Osmanlı Hakimiyetine Kadar)”, Birinci Ortadoğu Semineri (Kavramlar, Kaynaklar ve Metodoloji), 29-31 Mayıs
2003 Elazığ, Bildiriler, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi, Elazığ, 2004.
__________ , Orta Çağlarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu (Tarihî Arka Plan ve XIII-XIV Yüzyıl Moğol Hâkimi
yeti), Bilge Kültür Sanat yay., Genişletilmiş ve Geliştirilmiş İkinci Baskı, İstanbul, 2010.
Halaçoğlu, Yusuf; “Osmanlı Belgelerine Göre Türk-Etrak, Kürd-Ekrâd Kelimeleri Üzerine Bir Değerlendirme”,
Belleten, TTK yay., LX/227 (Nisan 1996), s. 139-146.
__________ , Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar (1453-1650), C. IV, TTK yay., Ankara, 2009.
İlhan, Mehdi; “Bıyıklı Mehmed Paşa”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. 6, İstanbul, 1992.
Kılıç, Orhan; “Adana Hükümeti’nden Adana Eyaleti’ne”, Tarihte Adana ve Çukurova, C. II, Akademisyen Kita
bevi, Editörler: Yılmaz Kurt-Fatih Sansar, Bölüm Editörleri: Yılmaz Kurt-Orhan Kılıç, Ankara, 2016, S. 11-46.
__________ , “İlk İdari Uygulamalar Bağlamında II. Murad Devrinde Osmanlı Devleti’nin İdari Taksimatı ve
Teşkilatı”, Sultan II. Murad ve Dönemi, Editör: İsmail Yaşayanlar, Bursa Osmangazi Belediyesi Yayınları, Bursa
2015, s. 231-254.
__________ , “Klasik Dönem Osmanlı İdari Sisteminde Hükümet Sancaklar: Hakkâri Hükümeti Örneği”, X IV
Türk Tarih Kongresi (XIV Turkish Congress o f History) 9-13 Eylül 2002 Kongreye Sunulan Bildiriler, Türk Tarih
Kurumu, II. Cilt, I. Kısım, Ankara, 2005.
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi 2"dlnternational Archive Congress on Ottoman Lands
Arşiv Dairesi Başkanlığı
__________ , “Kürdistan Tabirinin Osmanlı Uygulamasındaki Muhtevası Üzerine Bazı Tespitler (16-18. Yüz
yıllar)”, Tarihte Türkler ve Kürtler Sempozyumu Bildiriler 09-10 Ocak 2014/Ankara, C. 1, Editör: Orhan Kılıç,
TTK yay., Ankara 2014.
__________ , “Ocaklık Sancakların Osmanlı Hukukunda ve İdari Tatbikattaki Yeri”, Fırat Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi (Journal o f Social Science), 11/1 (Ocak 2001), Elazığ, s. 257-274.
__________ , “Osmanlı Belgelerinin Dili ve Işığında Kürdistan Kavramı”, Dünden Bugüne Uluslararası Orta
Doğu Sempozyumu (Meseleler-Öngörüler-Tedbirler-Teklifler), 28-30 Mayıs 2015 Elazığ- Bildiriler, Fırat Üni
versitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi Yayınları: 27, Elazığ, 2017, s. 445-460.
__________ , “Yurtluk-Ocaklık ve Hükümet Sancaklar Üzerine Bazı Tespitler”, OTAM, 10 (1999), Ankara, s.
119-137.
_________ , XVI. ve XVII. Yüzyıllarda Van (1548-1648), Ankara, 1997.
Miroğlu, İsmet; Kemâh Sancağı ve Erzincan Kazası (1520-1566), TTK yay., Ankara, 1990.
Muhammed Emin Zeki Beg, Kürtler ve Kürdistan Tarihi, Nûbihar yay., Türkçeye çevirenler: Vahdettin İnce,
Mehmet Dağ, Reşat Adak, Şükrü Aslan, Üçüncü Baskı, İstanbul, 2011.
Özcoşar, İbrahim; “Sultan ve Mir: Osmanlı Kürt İlişkilerine Giriş”, Osmanlı Devleti ve Kürtler, ed.; İbrahim
Özcoşar, Shahab Veli, Kitap Yayınevi yay., İstanbul, Aralık 2017, s. 9-37.
Taneri, Aydın; Türkistanlı Bir Türk Boyu Kürtler, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü yay., Ankara, 1983.
Türkay, Cevdet; Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre Osmanlı İmparatorluğu’nda Oymak, Aşiret ve Cemaatler,
İşaret yay., 3. Baskı, İstanbul, 2012.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı; Osmanlı Tarihi, C. II, 4. Baskı, TTK yay, Ankara, 1983.
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi 2"dlnternational Archive Congress on Ottoman Lands
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
EKLER
O. KILIÇ
1518-1522 İ D A R İ TAKSİMATI
PUSADI
. SJptori*
[7] Ç A P A K Ç A
VAN GÖLÜ
AĞIN
Bastrl
AM IO
(D iya r« Bakir)
Savur
ABeysn
Çoktan
[7 ] SORAN
Nusaybin
^ K a b a Haydar
Gutob
Ayn-ı Safına
»W8UL
• Eh BİL
[T; HALEB
A Ç IK L A M A L A R ve Ç A L I Ş M A A L A N I
• KERKÜK
H Km
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi 2-lnternational Archive Congress on Ottoman Lands
Arşiv Dairesi Başkanlığı
Kız-uçan
Gürselik
PUSADİ
. SSptori.
□ ÇAPAK.
VAN GÖLÜ
AOlN [ZİB İTLİS
[Tlh iz a n
Savur
Hatour
^(Kaburl
^ ■ b a Haydar
Cutab
Ayn-ı Safına
*WSUC
HALEB
□
A Ç IK L A M A L A R ve Ç A L I Ş M A A L A N I
_- ..... ~r
, ■ . V ' "'
■V. ->w.
Kazarte
A k a r s u la r i ] Elvlye-i V ilaye l-i D iya rb e k ir | Q | R u m Vilayeti ^Alua
A Cübbe
Ye rleşm ele r o Vilayet-i K ü rd i »tan (1 5 2 6 ) A s a i m U lu s BcJedu-O^valı
m
L Ö Js-V U ^
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi 2"dlnternational Archive Congress on Ottoman Lands
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
O. KILIÇ
KoQ*«fcmaz
KI2 UÇAN
RUSADI
Q ÇAPAKÇUR
VAN G OLÜ
AGN
M H İZAN
Beçkri
G MALATtYYE A ddın
SİVEREK 3 *yur
Samoad
N u n y b in
Kaba Haydar
Oyum Apac
Kara-Curun Cuükb
ERB L
[T iH A L E e
A Ç IK L A M A L A R v s Ç A L I Ş M A A L A N I
KERKÜK
w m Km
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi 2"dlnternational Archive Congress on Ottoman Lands
Arşiv Dairesi Başkanlığı
PUSAD I
«a» ^ c * . f 7 | ÇAPAKÇUR
G MALATIYYE
(Otyar-i Bakir)
SİVEREK • Beyan!
Çıtaktan
Samaad
Berrfyecft
Kaba Haydar
Oyum Agac
K ara-Curun Cutab
□ A zaz ve KMla nw L
[T lH A L E fi
A Ç IK L A M A L A R ve Ç A L I Ş M A A L A N I
W <0 Km
2. Uluslararası Osm anlı Coğrafyası A rşiv Kongresi 2"dlnternational Archive Congress on Ottoman Lands