Professional Documents
Culture Documents
29.04.2014
İslam
Sanatları
Tarihi
Bahar
Dönemi
Ara
Sınav
Ödevi
Hilal
Kazan
Hazırlayan:
Meltem
Şendağ
1
İçindekiler:
1. Yeni
Cami’ye
Dair
Tarihten
İzlenimler
……………………………………………………..
3
2. Camiinin
Yer
Seçimine
Dair
………………………………………………………………………..
6
3. Caminin
Tarihi
…………………………………………………………………………………………..
8
4. Mimarisi
ve
Planının
Şehzade
Cami
ile
Kıyaslanması
………………………………
10
5. Caminin
İçi
……………………………………………………………..………………………………….
14
6. Günümüzde
Yeni
Cami………………………………………………………………………………..
2
Yeni
Cami’ye
Dair
Tarihten
İzlenimler
“Onun
(Yeni
Camii’nin)
güzelliğini
planından
ziyade
teferruatındaki
mükemmellikte,
şehrin
bir
sahilinde
henüz
karaya
yaklaşmış
masal
gemisi
duruşunda
aramalıdır.
Bütün
XVII.
Asır
Türkiye’si,
burada
yazının,
tezhibin,
ciltçilik
sanatının
mimariyi
adeta
giydirdiği
ahenk
mucizesinde
aranmalıdır.
Şüphesiz
burada
da
Sinan
vardır;
hatta
yan
cephe
hemen
hemen
Süleymaniye’yi
tekrarlar
fakat
daha
oynak,
daha
duygulu,
hayatla
birtakım
münasebetler
arıyor
gibi…1”
Ahmet
Hamdi
Tanpınar,
Beş
Şehir
kitabında
İstanbul’u
anlattığı
kısımda
Yeni
Cami’nin
adeta
tüm
öne
çıkan
özelliklerini
bu
cümlelerle
özetleyerek
bahseder.
Mimar
Behçet
Ünsal
ise
Arkitekt
Dergisi’nde
“Yenicaminin
kıymeti
neresindedir?”
sorusunu
şu
şekilde
yanıtlar:
“Yenicaminin
kıymeti
ne
temellerinin
su
içerisine
atılmasında,
ne
kubbesinin
yüksekliğinde,
ne
minaresinin
zarifliğinde
değildir.
…Bütün
bu
elemanlar
başlıbaşına
birer
maharet,
birer
güzelliktir.
Fakat
hepsinin
toplanarak
bir
araya
getirdiği
güzelliklerin
kaynaşması
var
ki,
biz
mimarlar
kıymeti
bu
kompozisyonun
maharetinde
ararız.
…Yenicami
tek
tek
güzel
olan
mimari
ve
inşai
elemanlarının
toplanarak
bir
araya
getirdiği
ansembl
güzelliğinin
çok
mükemmel
bir
numunesidir.2”
Yenicami,
eski
liman
kıyısında
olması
ve
deniz
kenarındaki
muazzam
yapısıyla
seyyahları
da
çekmiştir.
Gravür
albümleri
ve
gravürlü
seyahatnamelerde
gezginler
İstanbul’un
en
renkli
ve
kalabalık
yeri
olan
liman
girişini
pek
çok
kez
görüntülemişlerdir.3
1
Ahmet
Hamdi
Tanpınar,
Beş
Şehir,
Kapı
Yayınları,
İstanbul
2013,
s.148.
2
Behçet
Arslan,
Mimarlık
Düşüncesi,
Arkitekt
Dergisi,
Cilt
1940,
s.135-‐138.
3
Necla
Arslan,
Gravür
ve
Seyahatnamelerde
İstanbul,
İBB
Yayınları,
1992,
s.35
3
19.yy
İtalyan
seyyahı
Edmondo
de
Amicis,
“Ey
biçare,
şimdi
bu
ilahi
manzarayı
anlatmaya
dilin
dönüyorsa,
anlat
bakalım
kıt
kanaat
kelimelerinle!
İstanbul’u
anlatmaya
kim
cüret
edebilir?
Chateaubriand,
Lamartine,
Gautier
mi…
Onlar
sadece
kekelemişler.”4
diyerek
İstanbul’a
girişindeki
heyecan
ve
hayranlığını
anlattığı
cümlelerine
gördüklerini
tasvir
ederek
devam
eder:
“…beyaz
ve
pembe
Ayasofya,
altı
minareli
Sultan
Ahmet
Camii,
on
kubbeli
Süleymaniye
Camii,
sulara
yansıyan
Valide
Camii,
dördüncü
tepede
Fatih
camii,
beşincide
Yavuz
Sultan
Selim
Camii,
altıncıda
Tekfur
Sarayı
var…”
Eminönü’nün
hareketli
bir
liman,
Galata
köprüsünün
henüz
olmadığı
ve
caminin
sahil
doldurulmadan
once
hemen
deniz
kenarındaki
yerini
düşünürsek,
İstanbul’u
Amicis’in
gözünden
görmeye
ve
kendi
deyimiyle
“sulara
yansıyan”
Valide
Camii’nin
İstanbul’un
ziyaretçilerinde
nasıl
bir
etki
bıraktığını
zihnimizde
canlandırmaya
bir
adım
yaklaşabiliriz.
Amicis
yeniden
camileri
anlatır:
“Fatih
Camii
beyaz
ve
şen
bir
Ayasofya’dır;
Bayezid
Camii
şeklen
zerafeti
bakımından
üstündür;
Şehzade
Camii
İstanbul’un
en
zarif
minarelerine
sahiptir;
Aksaray
Camii
Türk
Rönesans
sanatının
en
hoş
örneğidir;
Yavuz
Selim
Camii
en
ciddi,
Sultan
Mahmud
Camii
en
tuhaf,
Valide
Sultan
Camii
en
süslü
olanıdır.
Her
birinin
kendine
mahsus
bir
güzelliği,
bir
efsanesi,
bir
üstünlüğü
vardır.5”
17.
yy’da
İstanbul’a
gelen
ve
izlenimlerini
Fransa
kralı
XIV.
Louis’e
sunmak
üzere
derleyen
Grelot’a
göre
ise
Valide
Cami,
“yakın
dönemlerde
inşa
edilenler
arasında,
İstanbul’dakilerin
en
zarifi
ve
en
iyi
yapılmış
olanı”6
dır.
Grelot
ayrıca,
camiinin,
kurucusunda
(Safiye
Sultan)
bulunan
sağduyuyu
da
çok
iyi
yansıttığını
söyler,
sultanın
4
Edmondo
De
Amicis,
İstanbul,
çev.
Filiz
Özdem,
Yapı
Kredi
Yayınları,
İstanbul
2010,
s.19
5
Amicis,
a.g.e,
s.283
6
Josephus
Grelot,
İstanbul
Seyahatnamesi,
çev.
Selen
Maide,
Pera
Yayınları,
İstanbul
1998,
s.223
4
ardında
Müslüman
mimarisinin
bir
mücevherini
bıraktığını
vurgular.
Grelot,
bizlere
caminin
ilk
çizilmiş
gravürünü
de
bırakır.
Resim
1:
Grelot’un
1680
yılında
yayınlanan
Relation
nouvelle
d’un
Voyage
de
Constantinople
isimli
kitbından
bir
gravür.
Caminin
inşaası
bitirildikten
9
sene
sonraki
7
halini
göstermekte,
dolayısyla
bu
gravür
külliyenin
ilk
halini
yansıtmaktadır.
Gravürde
görülen
dış
duvar
(sur)
bugün
yok
olmuştur,
ayrıca
cami
denizin
doldurulmasıyla
denizden
uzaklaşmıştır.
1672’de
Fransız
Büyükelçisi
Noitel’in
yanında
gelen
A.
Galland,
ise
Valide
Cami’nin
“Sultan
Ahmet
ve
Sultan
Süleyman
camilerinden
daha
ufak,
lakin
daha
müzeyyen”
olduğunu,
“her
tarafının
gayretle
yükseğe
kadar
çinilerle
kaplı
olup
tekmil
zemininin
güzel
halılarla
örtülü
olduğunu”
yazar.
“Bir
adam
boyundan
biraz
yükseğe
asılmış
olan
bütün
kandiller
arasında
sayısız
miktarda
deve
yumurtası,
camdan
şişeler
ve
buna
benzer
başka
şeyler
görülmektedir
ki
bunların
aslında
bir
ehemmiyetleri
yoksa
da
umumi
manzaraları
muazzam
bir
mahiyet
kazanmaktadır.”8
diye
ekler.
7
Arslan
a.g.e
s.52
8
Antoine
Galland,
İstanbul’a
ait
Günlük
Hatıralar,
Şerhlerle
yayınlayan
Charles
Schefer,
çev.
Nahid
Sırrı
Örik,
Türk
Tarih
Kurumu,
1998,
s.79
5
Galland’a
yakın
tarihlerde
başka
bir
seyyah,
Evliya
Çelebi
de
Valide
Cami’yi
ziyaret
eder:
“Bu
camiin
içinde
asılı
olan
kıymetli
avizeler,
İstanbul’un
camilerinde
değil
belki
bütün
İslam
camilerinde
yoktu.
…Bu
camideki
Acem
ve
Mısır
halıları
Çin
resimhanelerinde
bile
yoktur.
Buradaki
güzel
yazılmış
Kuran-‐ı
Kerimler,
diğer
mabetlerde
bulunmaz.
…Hafızları
na’t-‐hanları
başka
bir
camide
yoktur.
Bütün
maarif
erbabı
ve
ders-‐I
am
ve
kurra’nın
seçmesi
bu
camide
bulunur.”9
Eremya
Çelebi
Kömürcüyan
(1637-‐1695)
ise,
İstanbul
sur
kapılarının
tek
tek
tarihini
anlattığı
kitabında
“Mısır
çarşısının
karşısında
kahvecilerin
tahmisi,
bir
yanında
da
muazzam
bir
cami
vardır.”
diyerek
Valide
Camii’nden
bahseder.10
Murat
Belge’ye
göre
ancak
İstanbul
gibi
bir
şehirde
350
senelik
bir
camiye
“Yeni”
demek
normaldir.11
Daha
önceden
başka
camilere
de
ilk
yapıldıkları
zamanlarda
bir
süre
“yeni”
denildiği
biliniyor
ancak
Yenicami
ismi
artık
Eminönü’ndeki
bu
cami
ile
bütünleşmiş
görünüyor.
Halk
arasında
camiye
“Valide
Cami”
de
denilmektedir.
Caminin
Yer
Seçimine
Dair
Yeni
Cami’nin,
4.
yüzyıldan
18.
yüzyılın
sonuna
kadar
dünya
başkentliği
yapmış
olan
İstanbul’un
merkez
noktası
Eminönü’nde12
bulunması,
1845’ten
itibaren
İstanbul’u
Pera’ya
bağlayan
Galata
Köprüsünün
silüetinde
yer
alması
ve
de
bu
yoğun
bölgede
deniz
kenarında
inşa
edilmiş
olmasıyla
bulunduğu
mekanın
hareketliliği
ve
hissiyatıyla
bütünleştiğini
söyleyebiliriz.
Yeni
Cami
sadece
son
Osmanlı
klasik
döneminin
ürünü
olarak
değil,
bu
gözle
de
zihnimize
kazınır.
İstanbul’un
en
işlek
yerinde
yerini
almış
bu
külliye
zaman
içerisinde
sürekli
değişime
uğramıştır.
9
Yüksel
Yoldaş
Demircanlı,
İstanbul
Mimarisi
için
Kaynak
Olarak
Evliya
Çelebi
Seyahatnamesi,
Vakıflar
Genel
Müdürlüğü
Yayınları,
1989
s.190
10
Eremya
Çelebi
Kömürciyan,
İstanbul
Tarihi,
Eren
Yayıncılık,
2.
Baskı,
İstanbul,
1998,
s.15
11
Murat
Belge,
İstanbul
Gezi
Rehberi,
Tarih
Vakfı,
İstanbul,
1994,
s.55
12
İlber
Ortaylı
–
Payitaht-‐ı
Zemin
Eminönü,
Eminönü
Belediyesi,
İstanbul,
2008,
s.23
6
Resim
2:
Julia
Pardoe’nun
1838
yılında
Londra’da
yayınlanan
“The
Beauties
of
Bosphorus”
kitabında
W.
Henry
Bartlett’in
hareketli
limanı
tasvir
ettiği
gravür.
Yeni
Cami’nin
eteklerinde
yer
alan
bu
bölge
sürekli
ticaret
ve
ulaşım
trafiğinin
olduğu
bir
13
alandı.
Büyük
külliyelerin
yerleri,
işlevsel
amaçlarla
ya
da
bir
planlama
sonucu
saptanmamıştır.
Üsküdar
Eminönü
deniz
yolu
üzerinde
Osmanlı
kadın
hanedan
üyeleri
tarafından
yaptırılmış
üç
külliye;
Mihrimah
Sultan,
Gülnuş
Emetullah
Sultan
ve
Valide-‐i
Atik
ile
beraber,
son
büyük
külliye
olan
Yeni
Cami’nin
yeri
de,
Safiye
Sultan’ın
kişisel
seçiminden
kaynaklanmış
görünüyor14.
Kıyıda
ve
ticaret
merkezinin
ortasında
olması
nedeniyle
belirlenen
yer
yeni
bir
cami
inşaası
için
uygun
değildi
ancak
prestijli
bir
alan
olduğundan
burası
tercih
edilmiş
olabilir.
Bu
seçim,
İstanbul’un
bütün
hakim
tepelerinde
padişah
külliyelerinin
olduğu
veya
tepelerin
padişah
külliyeleri
için
ayrılmış
olduğu
düşünüldüğünde,
görünürlük
kaygısının
bir
sonucu
olarak
değerlendirilebilir:
“Sonuç
olarak
kıyılar
hanedanın
kadın
bânîlerinin
mimarî
fetihleri
için
elde
kalan
görünür
tek
kamusal
mekandı.
Görünürlük
13
Arslan,
a.g.e
s.53
14
Doğan
Kuban,
İstanbul,
Bir
Kent
Tarihi,
İş
Bankası
Yayınları,
İstanbul,
2010,
s.444
7
Osmanlı
bina
hiyerarşisinde
binanın
rütbesini
belirlemede
bânînin
sosyo-‐politik
statüsü
ile
beraber
önemli
bir
faktördü.”15
Grelot,
“…bu
hanım
sultan
(Safiye
Sultan),
arkasında,
soylu
girişimlerine
hizmet
etmesi
için
ölümsüz
bir
anıt,
Müslüman
mimarisinin
bir
mücevherini
bıraktı.
Amacını
bundan
daha
iyi
karşılayacak
bir
yer
seçemezdi.
Soyundan
gelen
Osmanlı
hükümdarlarıyla
tebasını
ve
İstanbul’a
gelen
tüm
yabancıları,
sanki
kendisini
hatırlamaya
zorlamak
istiyordu.”16
der
ve
“konumunun
güzelliğinin,
bu
camiyi
diğer
camilerden
üstün
kılan
özelliği
olduğunu”17
söyler.
Arkeolog
Erdem
Yücel
ve
Doğan
Kuban,
İstanbul
limanına
deniz
yolu
ile
gelindiği
zaman
Yeni
Cami’nin
ilk
bakışta
dikkat
çektiğini
belirtir.18
Başka
kaynaklarda
da
Yeni
Cami’nin
deniz
kıyısındaki
sultan
camilerinin
en
görkemlisi
ve
Istanbul
panoramasının
temel
öğesi
olduğu
belirtilir.
19
Caminin
Tarihi
Yeni
Cami
Külliyesi,
klasik
dönem
Osmanlı
mimarisine
göre
inşa
edilmiş
son
büyük
külliyedir.
Külliye;
cami,
hünkâr
kasrı,
arasta
(Mısır
Çarşısı),
türbe,
dârülkurrâ,
sebil,
çeşme
ile
sıbyan
mektebinden
oluşmaktadır.
Daha
sonra
külliyeye
kütüphane,
muvakkithane
ve
bir
türbe
ile
çeşmeler
ilâve
edilmiştir.
Külliyenin
ilk
inşası
esnasında
medrese,
imaret
ve
ribâtlardan
bahsedilirse
de
bunlar
yapılmamış,
sıbyan
mektebi
ile
cami
avlu
duvarı
ise
günümüze
ulaşmamıştır20.
Bu
binaların
bir
kısmı
günümüzde
başka
binalara
yerini
bırakmıştır.
15
Bünyamin
Punar,
‘Metin,
Alt-‐Metin,
ve
Bağlam:
Yenicamiî
Mimarî
Yazıları’
Toplumsal
Tarih
http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c43/c430244.pdf
8
21
Resim
3:
Yeni
Cami
Külliyesinin
Planı .
Ters
L
şeklinde
Mısır
Çarşısı,
sol
altında
türbe,
en
alt
kısımda
ise
cami
planı
yer
alıyor.
1597’de
yapımına
başlanan
cami,
66
yıl
sonra,
1663’te
tamamlanarak
yapımı
en
uzun
süren
cami
olma
özelliğini
kazanır.
Yeni
Caminin
inşaa
süreci
2
valide
sultanın
adıyla
anılır,
cami
3
mimarbaşının
elinden
geçmiştir
ve
yapı
tamamlanana
kadar
8
padişah
görmüştür.
Caminin
banisi,III.
Mehmed’in
(1595-‐1603)
annesi
ve
III.
Murad’ın
(1574-‐1595)
karısı
Safiye
Sultan’dır.
Safiye
Sultan’ın
yaptırmak
istediği
cami
için
Yahudi
mahalleleri
istimlak
edilmiştir.
Mimar
Sinan’ın
kalfalarından,
zamanın
başmimarı
Davud
Ağa’nın
1597’de
yapımına
başladığı
cami,
1598’de
Davud
Ağa
öldükten
sonra
yerine
geçen
Dalgıç
Ahmed
Ağa
tarafından
devam
ettirildi.
Ahmed
1603’te
tahta
geçince
Atmeydanında
kendi
külliyesinin
inşaatına
öncelik
tanıdı.
2
yıl
sonra
Safiye
Sultan
ölünce
de
cami
inşaatı
kendi
haline
terk
edilmiştir.
Yahudi
evleri
yeniden
caminin
etrafını
sarmaya
başlamış,
cami
tamamen
bunların
arasında
sıkışmıştır22.
Evliya
Çelebi,
uzun
zamandır
harap
ve
yarım
kalan
caminin
“zulmiye”
adıyla
şöhret
bulduğunu
yazar.23
21
http://archnet.org/sites/2030/publications/1560
22
Yücel,
a.g.e
s:5
23Demircanlı,
a.g.e,
s.189
9
1660
yılındaki
büyük
yangından
sonra
yangın
yerlerini
dolaşan24
IV.
Mehmed’in
(1648-‐1687)
annesi
Hatice
Turhan
Sultan,
caminin
kalıntılarını
görmüş,
inşaasına
yeniden
başlanmasını
istemiş,
kendi
parasıyla
caminin
yapımını
finanse
etmiştir.25
Evliya
Çelebi,
Valide
Sultan’ın
“helal
malından
beşbin
kese
ayırıp”
camiyi
yaptırmaya
başladığını
ve
adını
“Adliye”
koyduğunu
yazar.26
1661
yılında
Mimarbaşı
Mustafa
Ağa’nın
yapımına
devam
ettiği
cami
1663
yılında
cuma
namazı
ile
açılmıştır.
Caminin
açılışı
çok
görkemli
olmuş,
IV.
Mehmed,
Sadrazam
Köprülü
Fazıl
Ahmed
Paşa
ve
bütün
ulema
açılışta
bulunmuştur.
Valide
Sultan,
oğlu
da
dahil,
herkese
hediyeler
dağıtmış,
onlar
da
buna
karşılık
camiye
değerli
halılar,
avizeler
ve
Kuran’lar
vakfetmişlerdir.27
Mimarisi
ve
Planının
Şehzade
Cami
ile
Kıyaslanması
Yeni
Camii’nin
inşaatı
onu
ilk
tasarlayan
Davud
Ağa
tarafından
değil,
önce
Dalgıç
Ahmed
Ağa,
ondan
yarım
yüzyıl
sonra
da
Mustafa
Ağa
tarafından
tamamlandığı
için,
yapının
son
halini
ilk
tasarıma
göre
mi,
yoksa
Mustafa
Ağa’nın
sonradan
verdiği
biçime
göre
mi
bitirildiğini
söyleyemiyoruz.28
Oktay
Aslanapa,
Yeni
Caminin,
“Sinan’dan
sonra
gelen
üç
büyük
mimarın
birbirlerini
değerlendirerek
meydana
getirdikleri
bir
eser”
olduğunu
söyler.29
Selimiye
Camii
gibi
bir
tecrübeden
sonra
Şehzade
Camii
planında
ısrar
etmek
Sinan’ın
halifeleri
olan
Davud
ve
Mehmed
ağaların,
ustalarının
Şehzade
Camii
ile
başlayan
sultan
camii
kariyerini
yineleme
isteği
veya
Selimiye’nin
daha
o
zamandan
erişilemeyecek
yapıtlar
olarak
görülmeleri
olabilir.30
Doğan
Kuban,
bu
seçimin,
24
Celal
Esad
Arseven,
Türk
Sanatı,
Cem
Yayınevi,
1970,
s.171.
İbrahim
Ateş
,
İstanbul
Yeni
Cami
10
“ustaları
Sinan’ın
ve
kendilerinin,
hatta
patronlarının
Şehzade
şemasını
Süleymaniye’ye
yeğlediklerinin
kanıtı”
olduğunu
söyler.
31
Cami
deniz
kenarında
olduğundan
dolayı
temele
sürekli
dolan
su,
“gece
gündüz
tulumbalar
ile
değirmen
dönerek”32
boşaltılmış,
caminin
temeli,
Sinan’ın
Büyükçekmece
köprüsünde
yapmış
olduğu
gibi33,
kurşunlarla
birbirine
bağlanan
kazıklar
üzerine
oturtularak
kuvvetlendirilmiştir.34
Dâvud
Ağa,
Rodos’tan
getirttiği
taşlarla
yapıyı
yerden
75
cm.
kadar
yükseltmiş,
Dalgıç
Ahmed
Ağa
yapıyı
birinci
sıra
pencere
üstüne
kadar
yükseltmiş,
Mustafa
Ağa
yarım
kalan
cami
duvarlarından
bir
sıra
taş
sökülerek
inşaata
yeniden
başlamış
ve
inşaatı
tamamlamıştır35.
Caminin
yükseltilmiş
altyapısı,
gravürlerde
görünen
limanın
arkasında
yükselen
cami
görüntüsünü
oluşturur.
Resim
3:
Thomas
Allom’un
1838’de
Londra’da
yayınladığı
“Costantinople
Ancienne
36
et
Moderne
isimli
kitabında
yer
alan
gravür.
Minarelerde
orantısızlık
olsa
da
doku
ve
limanın
arkasında
yükselen
cami
başarıyla
tasvir
edilmiştir.
31
Doğan
Kuban,
İstanbul,
Bir
Kent
Tarihi,
İş
Bankası
Yayınları,
Aralık
2010,
s.
424
32
Tahsin
Öz,
İstanbul
Camileri,
Turizm
Bakanlığı
1964,
s.
85
33
Öz,
a.g.e
34
Yücel,
a.g.e,
s:4,
Öz,
a.g.e,
İslam
Ansiklopedisi,
a.g.e
35
İslam
Ansiklopedisi,
a.g.e
36
Arslan,
a.g.e
s.54
11
Yeni
Cami,
klasik
Türk
mimarisi
üslubundadır.
Cami,
Sinan’ın
çıraklık
eseri
olarak
nitelendirdiği
Şehzade’nin
planını
esas
alır37
ancak
mimarları
kendi
yorumlarını
da
katmışlardır.
Yenicami;
Şehzade,
Fatih
ve
Sultanahmed
Cami
ile
beraber
“dört
pilpayeye
dayanan
merkezi
kubbe
ile
çaprazlama
dört
yarım
kubbeli
camiler”
38
arasında
sayılır.
Kendinden
önceki
benzer
şemalı
yapılara
göre
daha
belirgin
geometrik
düzene
sokulmuştur.39
Kuzey
yönü
hariç
diğer
yönlerde
yarım
kubbeler
yanlardaki
ikişer
çeyrek
kubbe
ile
(eksedra)
kademelendirilmiştir.
Kuzey
yönündeki
yarım
kubbe
ise
üç
eksedra
ile
kuzeye
doğru
bir
kademe
daha
genişletilmiş,
böylece
mekânın
dikine
düzenlenmesi
sağlanmıştır.
Ana
kubbeyi
taşıyan
büyük
pâyelerden
mihrap
önündekiler
iki
yönde
yine
sivri
kemerlerle
duvar
pâyelerine,
kuzeydeki
pâyeler
ise
yanlarda
duvar
pâyelerine,
kuzeyde
serbest
pâyelere
sivri
kemerlerle
bağlanmıştır.
Köşelerde
oluşan
kare
birimlerin
üzerleri
pandantiflerle
geçişi
sağlanan
küçük
kubbelerle
örtülmüş,
böylece
üst
örtü
de
dörtgen
şemaya
tamamlanmıştır.40
Çapı
17.5
metre,
yüksekliği
36
metre41
olan
kubbe,
diğer
cami
kubbelerine
göre
daha
sivridir.
Yandaki
4
kubbenin
ana
kubbeye
göre
daha
alçakta
olması
ile
beraber
yarım
kubbelerin
çaplarının
da
ana
kubbeyle
eşit
olması42,
yükseklik
boyutunu
vurgular
ve
camiye
piramidal
bir
kompozisyon
kazandırır.
Ancak,
Şehzade
Camii’nde
Sinan’ın
uyguladığı
mutlak
geometri
burada
uygulanmamıştır.43
Kapalı
bölüm
ve
avlu
aynı
büyüklükte
alanı
işgal
etmezler.
37
Doğan
Kuban,
Çağlar
Boyunca
Türkiye
Sanatının
Anahatları,
YKY,
İstanbul
2002,
s.155.
Oktay
Aslanapa,
Türk
Sanatı,
Remzi
Kitabevi,
İstanbul
2003,
s.271.
Godfrey
Goodwin,
A
History
of
Ottoman
Architecture,
John
Hopkins,
Baltimore
1971,
s.340
38
Asırlar
Boyunca
İstanbul,
Haluk
Şensuroğlu,
Cumhuriyet
Gazetesi
Eki,
Yenigün
Yayıncılık,
s.103
39
Doğan
Kuban,
Çağlar
Boyunca
Türkiye
Sanatının
Anahatları,
s.155
sebeplerinden
biri
olarak
“ana
kubbenin
yarıçapının
diğer
kubbelerle
eşit
olduğuna
dair
bu
bilgi
diğer
kaynaklarda
bulunmuyor.”)
43
Dünden
Bugüne
İstanbul
Ansiklopedisi,
a.g.e,
s.465
12
Şehzade
Camii’nin
beşli
modülasyon
sistemine
karşılık
burada
yedili
modülasyon
sistemi
vardır.
Avlu
revağı
da
buna
göre
düzenlenmiştir.
44
Şehzade
Camii
ve
Yeni
Camii
arasındaki
oransal
farklar
da
ilginçtir.
Sinan
Şehzade
Camii’nde
çapları
orta
kubbeden
daha
küçük
olan
yarım
kubbeler
kullanmış,
bu
nedenle
geometrik
sistemini
beş
modül
üzerine
kurarak,
orta
kubbenin
kompozisyona
egemenliğini
sağlamıştır.
Yeni
Camii’de
ise
kubbenin
mekan
içindeki
etkisi
Şehzade’ye
göre
daha
zayıftır.
İçerideki
taşıyıcı
ayaklar
daha
ince
boyutlardadır
ve
diğer
yapılardan
farklı
olarak,
büyük
payandalar
yerlerini
sekizgen
kesitli
bir
sıra
sütuna
bırakır.45
Caminin
yan
cephelerinde
revaklı
ve
sütunlu
üst
üste
iki
sıra
galeri
bulunur.
Avlunun
çevresinde
stalaktit
başlıklı
24
sütunun
taşıdığı
24
kubbeli
revak
bulunur.
Son
cemaat
yeri
6
sütunun
taşıdığı
7
kubbe
ile
örtülüdür.
Cephe
düzeni,
Şehzade
Camisinden
beri
kullanılan
yan
cephe
revaklarının
daha
etkili
kullanılmasıyla
kimlik
kazanır.46
Aslanapa’ya
göre
klasik
geleneğe
bağlı
olmakla
beraber
caminin
nispetlerinde,
mimari
kalitesinde
ve
malzemesinde
bozulma
-‐devrin
de
getirdiği
itibariyle-‐
iyice
kendini
belli
eder47.
Aslanapa
avlunun
camiden
büyük
olup,
son
cemaat
yerinin
nispetsiz
ölçüde
üç
kubbesi
ile
küçük
revak
kubbeleri
arasında
ahenk
olmadığını
söyler.
Bir
başka
kaynak
ise
camiyi,
“şa’şaalı
ve
kudretli
devirlerin
hasretini
çeken
bir
kahraman”48’a
benzetmektedir,
bu
yönüyle
de
devrinin
bütün
hususiyetlerini
ifade
ettiği
belirtilir.49
44
Dünden
Bugüne
İstanbul
Ansiklopedisi,
a.g.e
45
Doğan
Kuban,
Çağlar
Boyunca
Türkiye
Sanatının
Anahatları,
s.155
46
Doğan
Kuban,
Çağlar
Boyunca
Türkiye
Sanatının
Anahatları,
s.156
47
Aslanapa,
a.g.e
s.276
48
İbrahim
Ateş
,
İstanbul
Yeni
Cami
ve
Hünkar
Kasrı,
Vakıflar
Genel
Müdürlüğü,
İstanbul
1970,
s.9
49
Ateş,
a.g.e
13
Camiye
yüksek
merdivenlerden
çıkılmakta
ve
üzerinde
ayetler
yazılı
olan
3
kapıdan
girilmektedir.
Caminin
İçi
Dış
mimaride
görülen
yüksekliğine
gelişmiş
yapı
oranları,
içeride
de
kuvvetle
hissedilir.50
Yenicami
zengin
çini,
kalem
işi,
ahşap
ve
taş
süslemeye
sahiptir.
Yerden
silmelere
kadar
duvarlar,
ana
kubbeyi
taşıyan
iri
payelerin
yüzeyleri,
son
cemaat
yerinde
ikinci
sıra
pencere
altlarına
kadar
duvarlar
çinilerle
süslenmiştir.
Sır
altı
tekniğindeki
çiniler
XVII.
yy’ın
İznik
ve
Kütahya
imalatı
olup
firuze,
mavi,
yeşil
renklerin
hakim
olduğu
naturalist
desenlerin
oluşturduğu
kompozisyonlar
kullanılmıştır51.
Çinilerin
yerleştirilmesinde
kompozisyonlara
göre
tam
bir
simetri
yoktur.
Çiniler
XVI.
yy’ın
ikinci
yarısının
büyük
çini
kompozisyonları
gibi
özel
olarak
cami
için
yapılmış
olmayıp,
derleme
bir
karakteri
vardır,52
Çinilerin
üzerinde
duvar
yüzeyeri,
kubbe
içleri
ve
kemerlerde
XVII.
yy.
kalem
işleri
mekanı
renklendirir.
50
Kuban,
a.g.e
51
Ahmet
Vefa
Çobanoğlu-‐İsmail
Orman,
İstanbul’un
Renkli
Hazineleri,
İTO,
İstanbul
2011,
s.154,
14
Yenilenmiş
olan
bu
kalem
işlerinde
klasik
desenler
bulunmaktadır
ve
stilize
çiçekler,
kıvrık
dallar,
madalyonlar,
rûmîler,
sekiz
köşeli
yıldız
motifleri
kullanılmıştır.53
Caminin
kemerlere
bağlanan
yarım
kubbeleri
mukarnaslı
bir
slime
içine
alınmıştır.
Böyle
geniş
ve
süslü
bir
silme
hiçbir
camide
tatbik
edilmemiştir.54
Oktay
Aslanapa,
“Çini
süslemelerle,
iki
katlı
yan
cephelerde
büyük
ve
küçük
kemerlerin
ritmik
sıralanması,
avlu
revak
kemerlerinin
iki
renkli
taşları,
renkli
sütunlar
ve
şadırvanın
ince
süslemeleri,
Turhan
Valide
Sultanın
ince
ruhunu
aksettirir.”55
diyerek
caminin
iç
süslemesini
över.
Yapıda
kapı
ve
pencere
kanatlarında
geometrik
kompozisyonlu
ahşap
süsleme
görülmektedir.
Camide
hünkâr
mahfili
altındaki
kemerlerde,
harimi
çevreleyen
mahfil
kemerlerinde,
kapılarda,
avlu
revaklarında,
avlunun
pencere
ve
kapılarında,
şadırvan
kemerlerinde,
avluda
cami
girişi
önündeki
zeminde
renkli
taşlar
kullanılmıştır.56
Caminin
mihrabı
da
yıldızlı
stalaktitlerle
niayetlenen
mihrap
balık
sırtı
motifli
kenar
sütuncukları
ile
Selçuklu
mimarisini
akla
getirir.57
Ajur
olarak
işlenen
beyaz
mermerden
yapılmış
minber
çok
güzeldir,58
fevkalade
bir
parçadır59.
Bilhassa
yanlardaki
beyaz
mermere
geçirilmiş
renkli
suları
ile
seyrine
doyum
olmamaktadır.
Müezzin
mahfilinin
yer
aldığı
payenin
üzerinde
Kabe
tasvirli
çini
yerleştirilmiştir.60
Hünkar
mahfilindeki
taş
sütunlardan
biri,
diğerlerinden
farklı
olarak
sarı
renktedir.
Bu
sütunun
ilginç
hikayesini
Evliya
Çelebi’den
öğreniyoruz:
“..bu
mahfilin
payesindeki
sütunlardan
birisi,
Hanya
Fatihi
Yusuf
Paşa’nın
suçlandırılıp
katline
sebeb
olan
53
İslam
Ansiklopedisi,
a.g.e
54
Suut
Kemal
Yetkin,
İslam
Mimarisi,
Ankara
Üniversitesi
İlahiyat
Fakütesi
Yayınları,
Ankara
15
direktir.
Bunu
altın
direktir
diye
padişaha
gammazladıktan
sonra
Yusuf
Paşa
katlonulmuş
ve
sonra
sarı
bir
direk
olduğu
meydana
çıkınca
yapanlar
pişman
olmuşlardır.
…o
kadar
güzel
bir
direktir
ki,
altın,
onun
yanında
birşey
değildir.”61
Caminin
mermerle
döşenmiş
olan
iç
avlusunda,
kubbesi
mukarnaslı
başlıklara
ve
kemerlere
dayanan
sekiz
köşeli
zarif
bir
şadırvan
bulunur.
Şadırvanın
ve
giriş
kapısı
mukarnaslarının,
minberin
ve
muezzin
mahfilinin,
hünkar
mahfili
parmaklıklarının
taş
işçiliği
ve
tasarımlarına
üstün
bir
zevk
egemendir.62
Caminin
kapalı
alan
ve
gölgelikli
bölümlerinde
ağırlıklı
olarak
çinilere
işlenmiş
celi
sülüs
hattı
kullanılmıştır.
Açık
alanlarda
ise
aynı
hat,
kabartma
olarak
taşa
işlenmiştir.
Caminin
yazılarını
yazan
hattat
Hâlid-‐i
Erzurûmî’den
ders
alan
Teknecizade
(Şehrî)
İbrahim’dir.
Teknecizade’nin
yazıları
kendi
zamanının
en
iyi
celi
sülüs
örneklerindendir.
Metin
seçimi
hususunda
ayetlerin
orijinal
manası,
tıpkı
diğer
Osmanlı
camilerindeki
ayetlerin
manaları
gibi,
amaçlanan
manadan
bir
adım
geriden
gelmektedir.63
Bünyamin
Punar,
Yenicami
yazılarını
ayrıntılı
olarak
incelediği
makalesinde
önemli
saptamalarda
bulunur,
“hanedan
kadınlarının
inşa
ettirttiği
külliyeler
arasında
yapım
hikayesi,
yapıldığı
mekan,
yarı
sembolik
mesajları
ve
özellikle
de
mimarî
yazılarıyla
Yeni
Cami’nin
özel
bir
yer
tuttuğunu
ve
caminin
yazılarında
alıntılanan
ayetlerin
caminin
inşa
edildiği
dönemin
sosyo-‐politik
olaylarından
bağımsız
olmadığını”64
söyler.
Punar’ın,
camideki
yazıların
çok
ayrıntılı
olarak
incelendiği
makalesinden
bazı
aktarımlar
yapmak
gerekirse,
kapılarda
yazılı
olan
ayetlerin
kısmî
ayetler
olup,
içelerinden
“de
ki”,
“derler
ki”
gibi
parçalarının
çıkarılmış
olduğunu,
ayetlerin
camiye
girmek
ile
değil,
cennete
girmek
ile
alakalı
olduğunu,
sembolik
olarak,
camiye
61
Demircanlı,
a.g.e
s.190
62
Dünden
Bugüne
İstanbul
Ansiklopedisi,
a.g.e.
63
Bünyamin
Punar,
‘Metin,
Alt-‐Metin,
ve
Bağlam:
Yenicamiî
Mimarî
Yazıları’
Toplumsal
Tarih
244,
s.
32-‐41.
64
Punar,
a.g.e
16
girenlere,
camiye
girerek
aslında
cennete
giriyor
olduklarının
bilinçli
bir
şekilde
caminin
banileri
tarafından
ima
edildiğini
belirtir.
Bünyamin
Punar’ın,
caminin
dönemin
sosyo-‐politik
olaylarıyla
bağlantılandırdığı
yazıları
ise,
iç
avlunun
cami
duvarındaki
çinilere
işlenen
Cuma
suresi
ile
hünkar
mahfilindeki
Fetih
Suresi
ayetleridir.
Cuma
suresinin
ilk
3
ayetinin65,
Yenicami’nin
bir
mahalle
camisinden
daha
çok
bir
Cuma
mescidi
olarak
Osmanlı
İstanbul’unun
en
işlek
ticari
bölgesine
yapılmış
olması
ve
cemaatinin
çoğunlukla
tüccarlardan
oluşmasıyla
ilgili
olduğunu
söyler.
Hünkar
mahfilindeki
fetih
suresi
ayetinin**
ise
IV.
Mehmed’e
yakın
bir
gelecekte
bir
zafer
müjdeleyerek
o
sıralar
hala
devam
etmekte
olan
Osmanlı-‐Venedik
savaşı
için
motive
etmekte
olduğunu
söyler.
Punar’a
göre
bu,
ilk
akla
gelen
manadır.
İkinci
manada
ise
ayet,
“Kâbe
kadar
kutsal
olan
bu
camiye
muzaffer
olarak
gireceksin”
demektedir.***
“Buna
ilaveten,
Osmanlı
hanedan
camiinde
görülmemiş
bir
şekilde,
müezzin
mahfili
merdiveninin
sağ
yanındaki
mermer
direğe
gömülmüş
olan
çini
levha
üzerine
resmedilmiş
Kâbe
minyatürü
de
ayetin
bu
yorumunu
görsel
olarak
destekler.66”
diye
belirtir.
Caminin
aydınlatılmasından
Behçet
Ünsal
şöyle
bahseder:
“Işıklarının
mat
havasında
bir
Tanrı
evine
lazım
gelen
huşu
tamamıyle
yansıtılmıştır.
Ne
Sultanahmet
Camindeki
65
*Ey
iman
edenler!
Cuma
günü
namaza
çağırıldığı
(ezan
okunduğu)
zaman,
hemenAllah'ı
anmaya
koşun
ve
alışverişi
bırakın.
Eğer
bilmiş
olsanız,
elbette
bu,
sizin
içindaha
hayırlıdır.
Namaz
kılınınca
artık
yeryüzüne
dağılın
ve
Allah'ın
lütfundan
isteyin.
Allah'ı
çok
zikredin;
umulur
ki
kurtuluşa
erersiniz.
Onlar
bir
ticaret
veeğlence
gördükleri
zaman
hemen
dağılıp
ona
giderler
ve
seni
ayakta
bırakırlar.
De
ki:
Allah'ın
yanında
bulunan,
eğlenceden
ve
ticaretten
daha
yararlıdır.
Allah,
rızık
verenlerin
en
hayırlısıdır
(Kuran,
62/9-‐11)
**
Andolsun
ki
Allah,
elçisinin
rüyasını
doğru
çıkardı.
Allah
dilerse
siz
güven
içinde
başlarınızı
tıraş
etmiş
ve
kısaltmış
olarak,
korkmadan
Mescid-‐i
Haram'a
gireceksiniz.
Allah
sizin
bilmediğinizi
bilir.
İşte
bundan
önce
size
yakın
bir
fetih
verdi.
Kuran,
48/27
***
Bu
yorumu
iki
şiirle
ve
ayette
geçen
Arapça
“yer”
kelimsesiyle
de
birleştirir:
1.Aslında
ayetin
bu
yorumu
caminin
hünkar
kasrı
çinileri
üzerinde
yazılı
olan
Asımî’nin
şiirinde
de
vurgulanmıştır:“Zemîni
cennet-‐i
‘alâ
mıdır
ya
Ka’be-‐i
‘ulya”
2.
Ayrıca,
Evliyâ
Çelebî’nin
cami
inşaatının
tamamlanması
için
düştüğü
tarih
de
aynı
şekilde
camiyi
Kâbe
ile
özdeşleştirmektedir.
66
Punar,
a.g.e
17
gibi
gün
aydınlığı,
ne
de
Süleymaniye’deki
zulmete
kaçan
karartı
yoktur
burada.”67
Caminin
üçer
şerefeli
iki
minaresi,
cami
ile
son
cemaat
yerinin
birleştiği
eyrde
yükselmektedir.
Her
üç
şerefenin
de
altlarında
gerek
biçim,
gerekse
oranları
bakımından
16.
yy’dakilerden
farklı
olduğu
açıkça
görülen
sık
sarkıtlı
mukarnaslar
yer
almaktadır.68
Minarenin
üzeri
sivri
bir
külahla
örtülüdür.
Evliya
Çelebi
“bakır
külahın
yaldızlı
parıltısından
insanın
gözlerinin
kamaştığını”
söyler.69
Caminin
güneybatı
cephesinde
avlu
duvarında
üç
adet
güneş
saati
yer
almaktadır.
Kare
mermer
levha
üzerindeki
saatte
“ameli
Rıdvan
sene
1074”
(1663-‐64)
yazılıdır.
İkinci
saat
üçgen
formludur
ve
kesme
taş
duvara
işlenmiştir;
altında
saatin
kullanımını
anlatan
bir
kitâbe
mevcuttur.
Duvara
işlenmiş
olan
üçüncü
saat
daha
basit
tarzda
ele
alınmıştır.
Cami
avlu
duvarı
üzerinde
basit
yuvalardan
oluşan
kuş
evleri
görülmektedir.70
Caminin
dış
avlusunu
oluşturan
sur
duvarı,
XIX.
yüzyılın
ikinci
yarısında
Galata
Köprüsü
yapıldıktan
sonra
artan
trafik
sebebiyle
etrafında
zamanla
çoğalan
dükkânlarla
birlikte
yıktırılmış,
avlu
da
cami
ile
çarşının
arasından
yol
geçirilerek
ortadan
kaldırılmıştır.
Daha
sonra
türbenin
yanındaki
avlu
kapısıyla
birlikte
sıbyan
mektebi
de
yıktırılmış
(1904),
böylece
külliyenin
bütünlüğü
bozulmuştur.
1912-‐1913
yıllarında
caminin
tamir
edildiği
bilinmektedir.
Son
yıllarda
tekrar
tamir
gören
camide
kalem
işleri
yenilenmiştir.
Evliya
Çelebi
ve
Galland’ın
tasvir
ettiği
değerli
avizeler,
Kuran’lar
ve
halılar
bugün
camide
bulunmamaktadır.
67
Yücel,
a.g.e
s.7
68
Aygün
Ülgen,
Klasik
Devir
Minareleri-‐Osmanlı
Cami
Planında
Minarenin
Konumu,
Alfa,
İstanbul
1996,
s.225
69
Demircanlı,
a.g.e
s.191
70
İslam
Ansiklopedisi,
a.g.e
18
Kaynakça
Amicis,
Edmondo.
İstanbul,
çev.
Filiz
Özdem,
Yapı
Kredi
Yayınları,
İstanbul
2010.
Arslan,
Behçet.
“Mimarlık
Düşüncesi”,
Arkitekt
Dergisi,
Cilt
1940,
s.135-‐138.
(Online
erişim:
http://dergi.mo.org.tr/detail.php?id=2&sayi_id=66&makale_id=604)
Arslan,
Necla.
Gravür
ve
Seyahatnamelerde
İstanbul,
İBB
Yayınları,
İstanbul
1992.
Ateş,
İbrahim.
İstanbul
Yeni
Cami
ve
Hünkar
Kasrı,
Vakıflar
Genel
Müdürlüğü,
İstanbul
1970.
Arseven,
Celal
Esad.
Türk
Sanatı,
Cem
Yayınevi,
İstanbul
1970.
Aslanapa,
Oktay.
Türk
Sanatı,
Remzi
Kitabevi,
İstanbul
2003.
Belge,
Murat.
İstanbul
Gezi
Rehberi,
Tarih
Vakfı,
İstanbul
1994.
Çobanoğlu,
Ahmet
Vefa.
İstanbul’un
Renkli
Hazineleri,
İTO,
İstanbul
2011.
Demircanlı,
Yüksel
Yoldaş.
İstanbul
Mimarisi
için
Kaynak
Olarak
Evliya
Çelebi
Seyahatnamesi,
Vakıflar
Genel
Müdürlüğü
Yayınları,
İstanbul
1989.
Dünden
Bugüne
İstanbul
Ansiklopedisi,
“Yeni
Cami”
maddesi,
Cilt
7,
Tarih
Vakfı,
İstanbul
1994.
Galland,
Antoine.
İstanbul’a
ait
Günlük
Hatıralar,
şerhlerle
yayınlayan
Charles
Schefer,
çev.
Nahid
Sırrı
Örik,
Türk
Tarih
Kurumu,
Ankara
1998.
Grelot,
Josephus.
İstanbul
Seyahatnamesi,
çev.
Selen
Maide,
Pera
Yayınları,
İstanbul
1998.
Goodwin,
Godfrey.
A
History
of
Ottoman
Architecture,
John
Hopkins,
Baltimore
1971.
İslam
Ansiklopedisi,
“Yenicami
maddesi”,
cilt
43,
s.439-‐442
(Online
erişim:
http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c43/c430244.pdf)
Kömürciyan,
Eremya
Çelebi.
İstanbul
Tarihi,
Eren
Yayıncılık,
İstanbul
1998.
Kuban,
Doğan.
İstanbul
Bir
Kent
Tarihi,
İş
Bankası
Yayınları,
İstanbul
2010.
Kuban,
Doğan.
İstanbul
Yazıları,
YEM
Yayınları,
İstanbul
1998.
Kuban,
Doğan.
Çağlar
Boyunca
Türkiye
Sanatının
Anahatları,
YKY,
İstanbul
2002.
Ortaylı,
İlber.
Payitaht-‐ı
Zemin
Eminönü,
Eminönü
Belediyesi,
İstanbul
2008.
Punar,
Bünyamin.
‘Metin,
Alt-‐Metin,
ve
Bağlam:
Yenicamiî
Mimarî
Yazıları’
Toplumsal
Tarih
244,
s.
32-‐41.
Tanpınar,
Ahmet
Hamdi.
Beş
Şehir,
Kapı
Yayınları,
İstanbul
2013.
19
Öz,
Tahsin.
İstanbul
Camileri,
Turizm
Bakanlığı,
Ankara
1964.
Şensuroğlu,
Haluk.
Asırlar
Boyunca
İstanbul,
Cumhuriyet
Gazetesi
Eki,
Yenigün
Yayıncılık.
İstanbul
2005.
Aygün
Ülgen,
Klasik
Devir
Minareleri-‐Osmanlı
Cami
Planında
Minarenin
Konumu,
Alfa,
İstanbul
1996.
Yetkin,
Suut
Kemal.
İslam
Mimarisi,
Ankara
Üniversitesi
İlahiyat
Fakütesi
Yayınları,
Ankara
1959.
Yücel,
Erdem.
Yeni
Cami
Hünkar
Kasrı,
Türkiye
Turing
ve
Otomobil
Kurumu,
İstanbul
1972.
Online
Kaynaklar:
http://archnet.org/sites/2030/publications/1560
20