You are on page 1of 24

Bölüm 4

Sokrates ve Sokratesçi Okullar

Sokrates’in Hayatı ve Bilgi Anlayışı


öğrenme çıktıları

1 Sokrates’in hayatının önemli evrelerini Sokrates’in Ahlak Anlayışı

1 2
öğrenebilme 3 Sokrates’in ahlak anlayışını ifade edebilme
2 Sokrates’in ne tür bir bilgi anlayışına sahip 4 Sokrates’in bilgi anlayışı ile ahlak anlayışı
olduğunu gözler önüne serebilme arasında ilişki kurabilme

Sokratesçi Okullar
5 Megara ve Elis-Eretria Okulu’nun temel
görüşlerini özetleyebilme
6 Kinik Okulu’nun Sokrates ile bağını

3
kurabilme
7 Kirene Okulu’nun bireyciliğinin esaslarının
neler olduğunu fark edebilme

Anahtar Sözcükler: • Erdem • Bilgi • İroni • Diyalog • Kinikler • Haz • Kirene Okulu

82
İlkçağ Felsefesi

GİRİŞ başka bir sorun ile karşı karşıya olduğumuza dikkat


Sokrates, düşünce tarihinin en önemli isimle- etmek gerekir: Platon’un eserlerinde Sokrates’in dü-
rinden biridir. Bu önem, her şeyden önce onun şünceleri ile Platon’unkiler çoğu zaman birbirinden
çağdaşları içinde benzersiz bir konuma sahip ol- ayırt edilmesi çok güç olacak biçimde iç içe geçmiş-
ması ile ilgilidir. Kendisinden önceki bütün filo- tir. Öyle ki, Platon’un pek çok yerde aslında kendi-
zofların “pre-Sokratikler”, yani Sokrates öncesi ne ait olan düşünceleri Sokrates’e mal ederek dile
dönemin filozofları olarak adlandırılmaları bu ben- getirdiği kabul edilmektedir.
zersiz konumun en büyük işaretidir (Solomon ve Sokrates’in hiçbir yazılı eser bırakmamış olma-
Higgins, 2013, s. 71). Ayrıca, Sokrates’in ölümü sı ve hayatına dair bazı ayrıntıları ve düşüncelerini
sonrasında takipçileri kurdukları okullar ile onun ancak başkalarının eserlerinden öğrenebilmemiz,
ismini ve düşüncelerini yaşatmaya devam etmişler- düşünce tarihi içinde “Sokrates problemi” olarak
dir. Sokrates’in düşünce tarihindeki önemi ikinci adlandırılmaktadır. “Sokrates problemi” dendiğin-
olarak geliştirdiği yöntem ile ve yeni bir hakikat de, esas itibariyle, tarihçilerin bir tarihî figür ola-
arayışı idealini temsil etmesi ile ilgilidir. Son ola- rak Sokrates’in doktrinlerini su yüzüne çıkarmaya
rak, belki bu sıralananlardan daha çok düşünceleri çalıştıkları zaman karşılaştıkları engeller akla gel-
ve idealleri için ölmeyi göze alan bir insan olması mektedir (Dorion, 2011, s. 1). Bu problem bütün
Sokrates’in düşünce tarihi içindeki öneminin arka çabalara rağmen halen çözülebilmiş değildir. Yani
planını oluşturmaktadır. ne tam olarak Sokrates’in kendisine ait düşünceler
Düşünceleri ve ölümü ile Antik Yunan düşünce- su yüzüne çıkarılabilmiş ve ne de hayatının ardın-
sini radikal bir biçimde dönüştüren Sokrates hayatı daki sis perdesi tamamen ortadan kaldırılabilmiştir.
boyunca ne bir okul kurmuş ne de yazılı bir eser Sokrates’e dair bütün söylenenleri okurken ve ana-
bırakmıştır. Birçokları onun yazılı bir eser bırakma- liz ederken öncelikle bu hususu göz önünde bulun-
masının bilinçli bir tercihin ürünü olduğunu dü- durmak gerekir.
şünmektedirler. Çünkü, Sokrates, yazıda kullanılan Düşünce tarihinin en önemli isimleri arasında
harflerin, ruhumuz aracılığı ile kazandıklarımızın yer alan Sokrates’e ayırdığımız bu ünitede öncelik-
çoğunu yok edeceğine inanıyordu (Öçal, 2015). le Sokrates’in hayatını ve temel düşüncelerini ele
Hiçbir yazılı metin bırakmaması sebebi ile onun ha- alacağız. Sonrasında ise Sokrates’ten etkilenen isim-
yatı ve düşünceleri hakkındaki bilgilerimizi tümüy- lerin kurdukları belli başlı okullara değineceğiz.
le başkalarına borçluyuz. Bunların kimi Sokrates’in Megara, Elis-Eretria, Kinik ve Kirene Okularının
dostları ve öğrencileridir. Kimileri ise düşmanları temel bakış açılarını yansıtmaya çalışacağız.
ve ondan pek de hoşlanmayanlardır. Platon, Kse-
nophanes ve Aristoteles onun hayatı ve düşünce- SOKRATES’İN HAYATI VE BİLGİ
leri hakkında bilgi edinebildiğimiz dostları ya da ANLAYIŞI
öğrencileri grubuna giren isimlerdir. Aristophanes
ve Eupolisos gibi
komedi yazarlarının Sokrates’in Hayatı
karikatürleştirdikleri Sokrates milattan önce beşinci yüzyılda doğ-
dikkat ve Sokrates’in kendi- muştur. Kesin olmamak ile birlikte kaynaklar ge-
Platon’un Apologia, Kriton, si ile hiçbir ilgisi ol- nellikle onun doğum tarihini MÖ 470 olarak belir-
Küçük Hippias, İon, Lak- mayan bir tipi tasvir lemektedirler. Babası bir heykeltıraştır. Annesi ise
hes, Euthyphron, Kharmi- eden yazılar (Birand, ebedir. Yetmiş yıl süren hayatı boyunca Sokrates’in
des, Protagoras ve Devlet’in 1988, s. 36) ile kar- en çok zaman harcadığı eylem sokak sokak dolaş-
birinci kitabı ile Trasymak- şılaştırıldığında özel- maktır. Ne evi ile ne de ailesi ile pek ilgili olmadığı
hos gibi Sokratik diya- likle Platon’un eser- söylenmektedir. Baba mesleği de pek ilgisini çek-
logların yer aldığı eserleri leri, Sokrates ile ilgili memiş gibidir. Aslında heykeltıraşlığı öğrenmiştir.
Sokrates’in kişiliğine dair daha sahici bilgile- Hatta bir süre baba mesleği ile meşgul olduğu bile
ayrıntıları ve düşüncelerini re ulaşabildiğimiz rivayet edilmektedir. Ama dolaşmak ve tanıdığı
öğrenebileceğimiz başlıca yegâne kaynak ola- kimselerle konuşmak ona her zaman daha cazip
kaynaklar arasındadır. rak kabul edilmekte- gelmiştir. Felsefe adına gerçekleştirdiği etkinlikle-
dir. Fakat burada da rin tümünü bu konuşmalarına ya da diyaloglarına

83
Sokrates ve Sokratesçi Okullar

borçludur. Atina’nın kamuya açık alanlarında ba- itaat etmeyi reddedişi başına büyük işler açılma-
zen dönemin önde gelen düşünürleri ile ya da siya- sına sebep olmuştur. Öyle ki, devletin inandığı
sal önderleriyle bazense konuşma sanatında şöhret tanrılara inanmamakla ve başka bir takım tanrılar
kazanmış Sofist retorikçilerle; ama en çok da fel- getirmekle, dahası gençlerin ahlakını bozmakla
sefeye yatkın gençlerle (Güçlü vd., 2003, s. 1316) suçlanmıştır (Ksenophon, 1994, s. 12). Kendisini
diyalogunu sürekli muhafaza etmeye çalışmıştır. bir “at sineği”ne benzettiği savunmasındaki boyun
eğmeyen tavrı onu ölüme götürmüştür. Belki de
sadece ona bir ders vermek isteyen düşmanlarını
ölüm kararını imzalamak zorunda bırakmıştır. As-
lında hayatı ve düşünceleri ile uyumsuz bir itaati
veya nedamet getirmeyi tercih etmektense, Sokra-
tes ölümü bizzat kendisi yeğlemiştir. Ne susmak ve
Atina’yı terk etmek ne de kaçmak ona göre değil-
dir. Sonuçta, neyse o olur. Sokrates olarak kalmayı
seçer. Kendisine sadık kalır. Dingin ve korkusuzca
ölmeyi tercih eder (Hackforth, 1933, s. 272). Bu
ölüm düşünce tarihi içinde çokça konuşulmuştur.
Her seferinde, düşünce ile eylemin uyumluluğu-
nun en çarpıcı örnekleri arasında gösterilmiştir.
Resim 4.1 Büyük Düşünür Sokrates’in Heykeli

Dolaşmak ve konuşmak onun için önemlidir. Sokrates, MÖ 404 yılında Atina’da oligark-
Çünkü Sokrates’in bir gayesi vardır: insanları dü- lar iktidarı ele geçirip Otuzlar Tiranlığını
şüncesizlikten uyandırmak ve onları hayatın anlamı kurduklarında soyluların adaletsiz ve haksız
ile kendileri için en iyi olan üzerine düşünmeye sevk davranışlarına direnmekte tereddüt etme-
etmek (Zeller, 2008, s. 166). Şöyle de söyleyebiliriz, yen cesur bir şahsiyettir. Kendisini suçlarına
Sokrates yaşanan hayatın doğruluğuna dair huzur- ortak etmeye çalışan Otuzların öldürmek
suz edici bir sorgulayıcıdır. Dikbaşlıdır, sözünü sa- istedikleri Leon adlı bir kişiyi Salamin’den
kınmaz. Aklına uymayan buyruklara boyun eğmeyi getirmesi için verilen buyruğa karşı gelir.
reddeder. Belki de bütün bunlardan daha önem- Bu buyruğun gereğini yerine getirmez.
lisi gençlerle iyi bir diyalog içindedir (Yalçınkaya,
2015). Çevresinde genellikle bu özellikleri ile bilin-
miştir. Ayrıca farklı kaynaklarda onun giyimine çok Sokrates düşünce ve eylem uyumunun sıradan
fazla özenmediği, mal ve mülk edinmek gibi dün- bir örneğini sunmaz bize. O, inandığı gibi yaşayan
yevi dertlerden kendini özgürleştirdiği dile getiril- ve inançları uğruna ölen ilk büyük filozoftur. As-
mektedir. Sokrates, vücudunun tutkularını da gem- lında, bu durum, onun düşünce ve inançlarının
lemesini bilen bir şahsiyet olarak öne çıkmaktadır. yapısı ile doğrudan ilgilidir. Şöyle düşünelim, eğer
Baba mesleği ile ilişkisini kısa sürede keser Sok- Sokrates doğa ile ilgili kendisinden önce gelen ya
rates. Ancak anne mesleği, yani ebelik ile bir biçim- da kendisi ile aynı çağda yaşayan düşünürlerin öne
de hayatı boyunca temas halindedir. Elbette keli- sürdükleri iddiaları dile getiren bir filozof olsa idi,
menin yaygın ve bilinen anlamı ile ebelik değildir muhtemelen söz konusu iddiaları için ölmesi ge-
mesleği. Ama onun benimsediği yöntem önemli rekmezdi. Bunun sebebi basitçe, doğa ile ilgili gö-
oranda “doğurtucu”dur. Yani bir ebe gibi insanın rüşlerin doğru veya yanlış olduğunun kanıtlanması
içindekini dışa vurmasına aracılık eder. Bütün ha- için gerekli doğrulama yöntemi ile ahlakla ilgili gö-
yatını adadığı dolaşmaları ve konuşmaları esas iti- rüşlerin doğru veya yanlış olduğunun kanıtlanması
bariyle daha çok ebeliği andırır. Ancak ebelere gös- için gerekli doğrulama yöntemlerinin birbirinden
terilen saygının onun payına düşen kısmı pek azdır. farklı olmasıdır. Örneğin, dünyanın bir gezegen
Sokrates özellikleri sebebi ile saygı görmek bir olup olmadığını anlamak için bir takım fizikî ya
yana düşmanlarını çoğaltmıştır. Dikbaşlılığı, sö- da astronomik kanıtlara başvurmak yeterlidir. Oysa
zünü sakınmazlığı ve aklına uymayan buyruklara cesaretin, yardımseverliğin ya da adil olmanın en

84
İlkçağ Felsefesi

büyük ahlaki erdemler olduğunu iddia eden bir Felsefeyi gökten insan hayatına ve kente indirir-
düşünürün, iddialarını ispat edebilmesi için bir bi- ken Sokrates ve Sofistlerin ortak bir amaç güttük-
çimde kendi hayatında cesur, yardımsever ve adil lerini söyleyebiliriz. Sofistler insanı ıslah etmek ve
eylemler ile birlikte anılması gerekecektir (Arslan, eğitmek, insanî yetkinliği (erdemi) belirleyip geliş-
2006, s. 74). Aksi takdirde Sokrates’in, Savun- tirmek, insana yaşama sanatı kazandırmak arzusun-
ma’sında bizatihi kendisinin de vurguladığı gibi, da idiler. Sokrates’in istediği ise kesinlikle bundan
inandırıcılığı kalmazdı. daha fazlası değildi (Versenyi, 1988, s. 104-105).
Diyaloga dayalı yöntemleri ve gezginlikleri de, So-
fistlerin Sokrates ile ilişkilendirilmesini mümkün
Sokrates’in Bilgi Anlayışı kılan diğer unsurlar olarak not edilmelidir. Son ola-
Sokrates’in doğduğu yıllarda Atina refah düzeyi rak, belli bir noktaya kadar şüphecilikte de ortakla-
oldukça yüksek bir merkezdi. Bir imparatorluğun şırlar. Sokrates de, belirtilmelidir ki, en az Sofistler
başkenti idi. Dahası, dönemin düşünce hayatında kadar retorik sahibidir. En az onlar kadar sorgula-
da ayırıcı bir yere sahipti. Öyle ki, Anaxagoras ve yıcıdır (Küçükalp ve Cevizci, 2010, s. 54). Fakat
Protagoras gibi Yunan dünyasının başka bölgele- Sofistlerin şüpheciliği herkes için geçerli olacak bir
rinden düşünürler, Atina’da yaşamayı tercih eder doğru bilgi idealini tümüyle ortadan kaldırırken,
olmuşlardı. Fakat, Atina milattan önce 431 yılında Sokrates, gerçek bir bilgiye ulaşma idealine lâyık
uzun ve dehşetli bir savaşa girdi. Spartalılar ile Ati- olduğu değeri yeniden kazandıracaktır (Birand,
nalılar arasında gerçekleşen ve Peloponnes Savaş- 1988). Bir bakıma evrensel bir bilginin peşinde
ları olarak bilinen bu deneyimin sonrasında Atina koşmayı tercih etmekle mutlak surette Sofistler ile
büyük bir tarihsel yenilgi ile tanıştı. Bir kent dev- yolunu ayıracaktır.
leti olarak varlığını devam ettirse de, Spartalıların
Sofistler için gerçek yoktur. Bilgiye ulaşmak
egemenliklerini kabul etmek zorunda kaldı. Atina,
mümkün değildir. Çünkü insanlar farklı farklıdır,
yenilgi ile ayrıldığı bu savaşın hemen ardından bir
bir düşünce başka bir düşüncenin karşısına çıka-
başka felaket ile daha mücadele etmiş ve halkın üçte
bilmektedir ve bir düşünce pekâlâ diğeri kadar iyi
birinin ölümü ile sonuçlanan veba salgını Atina’da-
olabilmektedir. Meşhur Sofist önermeyi hatırlaya-
ki yaşamı oldukça güçleştirmiştir. Artık Atina in-
san yaşamına ilişkin sorunların kendilerini giderek lım: “İnsan her şeyin ölçüsüdür.” Her şeyin ölçü-
artan ölçülerde duyurduğu bir yer haline gelmiştir sünün insan olması demek, herkes için geçerliliği
(Guthrie, 1999, s. 70). Eski cazibesini yitirmiş ve olan genel bir hakikatin mevcut olmaması demek-
şaşaalı günlerini arar olmuştur. Bir bakıma mevzii- tir (Birand, 1958, s. 31). Sokrates için ise böylesi
ni yitirmiş, gerilemiştir. Bu gerileme ise, bir değer- bir yaklaşım tehlikelidir. İnsanlar arasında düşünce
ler bunalımını ve politik bir organizasyon olan site farklılıkları olduğunu reddetmez Sokrates. Fakat
devletinin dayandığı hukukî, ahlakî ve dinî temel- ona göre bizim görevimiz fikirlerin çarpışmasıyla
lere karşı inançsızlığı doğurmuştur (Cevizci, 1988, temel uzlaşma noktalarının bulunup bulunmadığı-
s. 9). Bir başka biçimde söylenirse, Atina, gelenek- nı araştırmaktır. Sokrates şunu sorar: Her şeyde var
sel değerlerin çözülmesi biçiminde açığa çıkan bir olan bazı ilkelerle ortak bir zemin tesis etmek müm-
bunalımla yüzleşmek zorunda kalmıştır. kün müdür? (Thilly, 2000, s. 89). Bu soruyu sor-
makla Sokrates aslında evrensel yargılara ulaşmak
İşte bu zor zamanların içinde karşımıza Sok-
ister. Dahası evrensel bir bilginin peşinde koşar.
rates ve Sokrates’in çağdaşı olan Sofistler çıkar.
Kimilerinin Aristoteles’e kimilerinin ise Cicero’ya Sokrates’in bilgi anlayışının temeli demek ki,
atfen dile getirdikleri üzere, felsefe Sokrates eli ile öncelikle, evrensel bir bilgi ya da hakikat arayışı
gökten yere inmiştir. Elbette aynı tespit Sofistler ile atılmaktadır. Bu noktada şu sorunun sorulması
için de geçerlidir. Hem Sokrates hem de Sofistler yerinde olacaktır: Eğer bilgiye ulaşmak olanaklı ise
kendilerinden önceki doğa felsefelerinin dünya bunu hangi yöntem ile gerçekleştirmelidir?
görüşlerini yerle yeksan eden yeni bir paradigma Sokrates’in yönteminde bilgiye ulaşmaya kapı
sunmuşlardır. Gözler artık doğada değildir. Dü- aralayacak başlangıç eşiği “bilgisizlik bilinci”dir.
şüncenin nesnesi insan haline gelmiştir. İnsan ile “Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir” derken,
ve insan toplulukları ile uğraşmak, Atina’nın içine Sokrates, bilgisizlik bilincini bilgiye ulaşmanın ilk
düştüğü zor zamanlar içinde yol bulmaya çalışma- eşiği olarak belirler. Onun için bilgisizlik bilinci
nın yegâne aracı halini almıştır. bilgiye erişmeyi amaçlayan araştırmanın başlangı-

85
Sokrates ve Sokratesçi Okullar

cıdır (Versenyi, 1988, s. 157). Çünkü, bilgiye zaten meye ulaşmak için diyalogu esas alır. Diyalektik
sahip olduğunu düşünen bir kimse herhangi bir olarak da adlandırılan bu diyaloga dayalı yöntem
konuda bilgi edinecek bir çaba içerisine girmeye- sayesinde, Sokrates, insanın ruhunda saklı doğ-
cektir (Guthrie, 1999, s. 79). Kişiyi bilgi edinmeye ruların, bilgilerin gün yüzüne çıkarılmasına katkı
yönelik bir araştırma sürecine dâhil edecek şey, bil- sağlamış olur (Ağaoğulları, 1994, s. 130). İkinci
gisizliğine dair bir bilince sahip olmasıdır. Sokrates, olarak, Sokrates’in bilgi yönteminin temel hede-
diyaloglarında, her şeyden önce, konuştuğu kişilere fi kişileri kendileri üzerinde düşünmeye sevk et-
bilgisizliklerini göstermek ister. Şöyle de söyleyebi- mektir. Kişinin kendine hesap vermesidir. Çünkü,
liriz: Bir konuya dair konuşurken, Sokrates, mu- Sokrates için kendisi hakkında bilgi sahibi olmak
hatabının konu hakkındaki hâlihazırda var olan ancak insana ait bir özelliktir (Weischedel, 1997,
bilgilerine dair şüpheler uyandırır. Bu bilgilerin s. 37). Buradan yola çıkarak şunu söyleyebiliriz:
doğruluğunu sorgulayıcı sorular sorar. Aslında her- Sokrates her konuda bildiklerini Sofistler gibi baş-
kesten daha iyi bildiği durumlarda bile konuyu an- kalarına öğretmeye çalışan, dolayısı ile muhatabını
lamadığını öne sürerek bir tür kafa karışıklığı yarat- nesneleştiren bir aktör değildir. Tam tersine bilgiye
maya çalışır. Sokrates’in yöntemindeki bu ilk aşama ulaşmak için bizatihi muhatabının bir çaba göster-
“ironi” olarak adlandırılır. Onun yönteminin ikinci mesini bekler. Çünkü bilmek ya da bilgiyi kişinin
aşaması ise “ebelik” ya da “doğurtma”dır. Bir tür tü- kendisine mal etmesi süreci yalnızca kişinin kendi
mevarımsal akıl yürütme ile bu aşamada Sokrates araştırması ile mümkündür. Sürekli entelektüel
tikel tanımlardan genel bir tanıma ulaşmaya çalışır mücadele ve öz-eleştiriye dayalı düşünce pahası-
(Yalçınkaya, 2015). Şöyle de söylenebilir: Bilgiden
na elde edilebilecek son derece kişisel bir başarıdır
söz edilebilmesi için evrensel tanımların, yani tümel
(Tarnas, 2011, s. 70). Özetle, Sokrates’in yöntemi-
kavramların ortaya konulması gereklidir. Zira bilgi-
nin temel özelliklerinden birisi, diyalog sırasında
nin nesnesi durağan, değişmez olandır. Bu niteliğe
muhataplarının “kendini bil” çağrısına kulak ve-
sahip olan ise tikel değildir. Tümeldir. Tikel tümele
rerek kendileri hakkında bilgi sahibi olmaları için
bağlıdır. Tikelin bilgisinden söz edebilmekse ancak
çaba göstermesine katkı sağlamaktır.
tikelin değişmeyen tümel yönünü, yani özünü or-
taya koymakla mümkün hale gelebilecektir (Ağao- Sokrates’in bilgi edinme yönteminin bir baş-
ğulları, 1994, s. 128-129). Demek ki, Sokrates bir ka özelliği “aporetik” olmasıdır. Yani kuşku ya da
bilgisizlik bilinci ile başladığı bilgi edinme işine tü- kararsızlık göstermeye dayalı olmasıdır. Sokrates,
mevarımsal bir akıl yürütme ile devam ediyor. Son muhatabının kendisi hakkındaki bilgilerini sına-
olarak, bu tümevarımsal akıl yürütme aynı anda yabilmesi için daha önceden sahip olduğu bilgilere
hem ironiktir hem de doğurtucudur. saldırır. Onları olumsuzlar ve eleştirir. Böylelikle
muhatabının kendisine zarar verebilecek, kendi-
si hakkında doğru bir biçimde düşünebilmesinin
İroni, Türk Dil Kurumu’nun Güncel
önüne geçebilecek özgüvenini dağıtır. Onu şaşır-
Türkçe Sözlük’ünde “söylenen sözün ter-
tır. Ne yapacağını bilemez hale getirir. Bu apore-
sini kastederek kişiyle veya olayla alay
tik yöntem ile Sokrates, aslında muhatabına, daha
etme” ve “gülmece” biçiminde tanımla-
önce söylendiği üzere, bilgisizlik bilinci aşılar.
nıyor. Felsefe dilinde ise Sokrates’e refe-
Sokrates’in yönteminin bununla ilişkili bir başka
ransla kişinin hiçbir şey bilmediğini ileri
sürerek karşısındakilerin bilgisizliklerini
özelliği ise “çürütücü” olmasıdır. Sokrates, kabul
alaya almasını dile getiren Yueironeia de-
edilmiş sınırları sorgular, mevcut inançları eleştirir,
yiminin karşılığı olarak kullanılmaktadır dogmaları yadsır, her bir aşamada ulaşılan bilgileri
(Hançerlioğlu, 2000). sınamadan geçirir, bilgisizlik karşısında suçlama
yöneltir. Kısaca, onun için doğru bir bilgi edinme
süreci çürütücüdür. Böylelikle yanlış ve temelsiz
Sokrates’in bilgiye ulaşmak için benimsediği bir kendinden memnun olma hali rahatlıkla da-
yöntemin içinde yukarıda sıraladığımız iki aşama- ğıtılabilmekte ve diyalog sırasında karşısında yer
nın ötesinde pek çok unsur gizlidir. Bunların en alan muhatabını yeniden öğrenmeye başlayabile-
azından bir kısmı üzerinde durmak gerekir. Her ceği bir kuşku haline (Versenyi, 1988, s. 159-160)
şeyden önce, Sokrates gerçek bilgiye ya da episte- sevk edebilmektedir.

86
İlkçağ Felsefesi

Sokrates’in yöntemi, çürütücü ve kuşku uyandırıcı (aporetik) olsa da, yıkıcı değildir. Yapıcıdır. Bu
yönüyle, Sokrates, bilgiye ulaşmanın imkansızlığını öne süren Sofistlerden kendisini ayırt etmeye özen
gösterir. Onun yönteminde bilgi bulunmaktan çok hep aranması gereken bir şey olarak görülür. Bir baş-
ka biçimde söylenirse, Sokrates, bilgi ya da kavramların gerçek doğalarının
nihai anlamda bilinebilir şeyler olmadıklarını söylemektedir. Önemli olan
sorulacak yeni sorularla ve gerçekleştirilen yeni türden soruşturmalarla hep
peşinde koşulacak ideal kendiliklerdir (Güçlü vd., 2003, s. 1320). Nitekim dikkat
ele aldığı hiçbir kavramı nihai bir anlam yükü ile donatmaz. Yani o sabit Sokrates’in yöntemi di-
anlamların peşinde değildir. Önem verdiği şey daha önce de vurgulandığı yalektik, diyaloga dayalı,
üzere insanın kendisi hakkında düşünmesine katkı sağlamak ve kendisi için doğurtucu, çürütücü, apo-
iyi olan bilgiye kendi çabaları ile ulaşmasını mümkün kılacak bir yöntemi retik, ironik ve alaycıdır.
öğretebilmektir.

yaşamla ilişkilendir

Sokrates kâhinin ve kâhine bu sözleri söyle-


ten Tanrı’nın, yani Apollon’un bununla ne de-
mek istediğini kendi kendisine sorar ve bunun
için etrafında bilge diye kabul edilen veya ken-
dilerinin bilge olduklarını iddia eden kimselerin
gerçekten bilge olup olmadıklarını, kendisinin
neden, hangi özellikleri ile onlardan daha bilge
olduğunun Tanrı tarafından bildirilmiş olduğunu
araştırır. Araştırması sonucunda şu ortaya çıkar
ki, devlet adamı olsun, şair, tragedya yazarı olsun
kendilerinin bilge olduklarını ileri süren bu kişi-
Resim 4.2 Delphi’deki Apollon Tapınağı ler gerçekte hiçbir şey bilmemektedirler. Aslında
kendisi de bir şey bilmemektedir. Ancak onların
“Eğer tek bir şey biliyorsam, o da hiçbir şey bir şey bilmediklerini de bilmemelerine, bilgisizlik-
bilmediğimdir.” Bu söz, Delphi kâhininin ken- lerinin farkında olmamalarına, bundan dolayı da
disi hakkında yaptığı ileri sürülen bir kehanetle böbürlenmelerine karşılık kendisi onlardan farklı
ilgili olarak karşımıza çıkmaktadır. Platon’un ve olarak hiç olmazsa bir şeyi bilmekte; bilmediğini
Ksenophon’un aynı adı taşıyan Sokrates’in Savun- bilmektedir. Kimsenin bir şey bilmediği bir du-
ması adlı kitaplarında sözünü ettikleri bu keha- rumda bilmediğini bilmek ise bilinçtir, bilgeliktir
net olayı şudur: Sokrates’in uzun zamandan beri veya en azından bilgeliğin başlangıcıdır.
dostu olan ve herhalde yaşayışı ve düşüncelerin-
den çok etkilenen Khairephon bir gün Delphi’ye Kaynak: Arslan, A. (2006). İlk Çağ Felsefe Tarihi
gitmiş ve orada bulunan Apollon tapınağının Sofistlerden Platona. İstanbul: İstanbul Bilgi Üni-
kâhinine insanlar arasında Sokrates’ten daha bil- versitesi Yayınları.
ge birinin bulunup bulunmadığını sormuş, bu
soruya kâhinin cevabı “Hayır” olmuştur.

87
Sokrates ve Sokratesçi Okullar

Öğrenme Çıktısı
1 Sokrates’in hayatının önemli evrelerini öğrenebilme
2 Sokrates’in ne tür bir bilgi anlayışına sahip olduğunu gözler önüne serebilme

Araştır 1 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Sokrates’in yargılanmasına
ve ölümüne sebep olan suç-
lamalara yönelik savunma-
Sokrates’in bilgi anlayışı ile
sı hakkında daha ayrıntılı Sokrates ile Sofistler arasın-
Descartes arasında bir bağ
bilgi edinmek için Eflatun daki temel farklılıklardan
kurmaya çalışsak, neler söy-
(2016), Sokrates’in Savun- birini anlatın.
leyebiliriz?
ması, Çev. Teoman Aktüel,
Remzi Kitabevi: İstanbul
adlı kitabı okuyabilirsiniz.

SOKRATES’İN AHLAK ANLAYIŞI isteklerimiz doğrultusunda inşa etmeye çalışmaktır


Sokrates’in felsefeyi insan hayatına ve kente (Conford, 2003, s. 39). Tam da bu düşünüldüğün-
dair bir uğraşı kılma çabası içinde olduğunu daha de, doğa felsefelerinin neden yararsız oldukları ko-
önce söylemiştik. Doğa ile ilgilenmeyi Sokrates iki laylıkla anlaşılabilir.
temel sebeple reddetmiştir. Bunlardan ilki doğa Sokrates, doğa felsefelerinin dogmatikliği ve ya-
üzerine yürütülen spekülasyonların dogmatik rarsızlığını dikkate alarak tıpkı Sofistler gibi insana
olmalarıdır. Sokrates’ten önceki doğa filozofları ve onun hayatına yönelir. Fakat bu ortaklık ancak
kendileri tanıklık etmiş gibi bir takım kesinlikler belli bir noktaya kadardır. Ahlak felsefeleri bakım-
üzerinden doğanın kökenini araştırma konusu dan iki bakış açısı arasında derin farklılıklar söz
etmişlerdir. Bu filozoflardan bir kısmı, nesnelerin konusudur. Sofistler, faydacıdırlar, bireysel yararı
tümüyle dört ana özelliğe sahip dört elementten merkeze alırlar. Maddi yaşamdaki başarı onlar için
oluştuğundan kendilerinden emin bir biçimde en büyük iyiliktir. Oysa Sokrates tümüyle bir ah-
bahsetmişlerdir. Bir kısmı için ise nesnelerin hiç- lakçıdır. Amacı, insanları ruhlarına özen gösterme-
bir nitelik farkı olmayan sayısız atomdan oluşması leri hususunda uyarmak ve onları ahlaki bakımdan
şüphe duyulmayacak bir hakikattir. Oysa nesnele- yetkin, erdemli kılmak olan (Ağaoğulları, 1994, s.
rin doğasına dair bu açıklama çabaları hiçbir bi- 132) bir ahlakçıdır.
çimde akıl yoluyla kavranabilir bir gerçekliğe sahip Eğer doğa felsefeleri hayatın amacına ve ge-
değildir. Bu tür iddialar kanıtlanmaları imkânsız lecekte alması gereken biçimine dair bize bir şey
apriori spekülasyonlardır. söylemiyorlarsa, o zaman Sokrates’in hayatın ama-
Sokrates için doğa felsefeleri ile uğraşmayı red- cının ne olduğu sorusuna bir cevap vermesi gere-
detmenin ikinci gerekçesi ise söz konusu felsefe- kecektir. İnsanın geleceğini düşünen Sokrates’in
lerin yararsız olmalarıdır. Burada yararsızlık insan verdiği cevap ‘mutluluk’tur. Ona göre insanın ere-
hayatı için, insanın gelecekteki yaşamı için doğa ği mutluluktur. Mutluluk, yani iyi olma halinin
felsefelerinin hiçbir öneri sunmamaları ile ilgilidir. mümkün yolunu belirlemeye çalışırken Sokrates
Oysa insan bir kez kendi hayatı üzerine düşünmeye Sofistler’den farklı bir yol üzerinden gidecektir.
başladı mı, düşünceleri artık geçmişe değil geleceğe Sofistler mutluluğun mümkün mertebe güçlü ol-
yönelik olacaktır. Çünkü insanın geçmişi değiştir- makla ya da ihtiyaçların kandırılması ile elde edi-
mesi mümkün değildir. En doğrusu geçmişe sırtı- lebileceğini iddia etmişlerdir. Sokrates ise insanın
mızı dönerek geleceği arzu ettiğimiz istikamette, mutlu olabilmesi için her şeyden önce kendi ken-

88
İlkçağ Felsefesi

disi ile uyumlu olması gerektiğini söyler. Gerçek- mayacaksınız yargıçlar” (Eflatun, 2016). Dürtmek,
ten mutlu olmak istiyorsa, insan kendisiyle uyum uyarmak ve azarlamak, Sokrates’in ruhun yetkin-
içinde olmalıdır. İnsanın yanılması da mutluluğu leştirilmesi adına ölümü dahi göze alarak vazgeçe-
yanlış bir yolda araması neticesinde ortaya çıkar mediği sorumlulukları idi. Ruhun yetkinleştirilme-
(Birand, 1958, s. 39). Sokrates, insanın bile bile si için gösterdiği çabanın işaretleriydi.
mutsuz olamayacağını düşünür. Bunun için ‘kimse
bile bile yanlış yapmaz’ der. Bir şeyin kendisi için
kötü olacağını bilen ve gören hiç kimse aksi yönde Sokrates, ruhun yetkinleştirilmesi adına
davranamaz, Sokrates’e göre. Zaten kötü bildikleri- üstlendiği ve bütün hayatı boyunca taşıdığı
ni iyi bildiklerine üstün tutması insan tabiatına ay- sorumlulukların bir görev olarak kendisine
kırıdır (Akarsu, 1962, s. 62). Eğer kişi bir yanlışın tevdi edildiğini düşünmektedir. İnsanları
içine düşmüş ise, bu o kişinin iyi olanı görememesi bir at sineği gibi uyararak erdemin ve mut-
ve iyi görünen bir haz tarafından yanıltılması ile luluğun peşinde koşmaya teşvik etmek gö-
ilgilidir (Conford, 2003, s. 57). Böylesi yanılmış revi Sokrates’e daimon tarafından verilmiş-
ya da kötülüğe meyletmiş bir ruha sahip insan için tir. Daimon, ahlaki olarak yol gösterici ve
yapılacak en iyi şey, Sokrates’e göre, aydınlatmak kılavuz rolünü oynayan tanrısal bir varlık-
ve bilgisizlikten kurtarmaktır (Birand, 1958, s. 38). tır. Kimileri ise, daimon’u vicdan ile özdeş-
Ancak böylelikle kişi tekrar iyi olanın çizgisine gir- leştirmişlerdir. Kuşkusuz bu ikincisi daha
miş olacaktır. seküler bir Sokrates yorumu sunmaktadır.
Sokrates, ‘mutluluk’, ‘iyi olma hali’ ve ‘bilgi’yi
birbirine kopmaz bir biçimde bağlıyor. Bunu ya-
parken temel bir amacı var: İçinde yaşadığı toplu- Sokrates’teki ruhun yetkinleştirilmesi çağrısı
mun içine düştüğü değer bunalımına çare üretmek. basitçe insanların yaşadıkları hayatı sorgulamaları
Bu kapsamda Sokrates ruhun yetkinleştirilmesini ile ilgilidir. ‘Sorgulanmamış bir hayat yaşanma-
öneriyor. Mutluluk, onun için ancak ve ancak ru- ya değer olmayan bir hayattır’ derken insanların
hun yetkinleştirilmesi ile mümkündür. Yani kişinin benliklerine ya da manevi boyutlarına özen gös-
ruhunu olabildiğince iyileştirmesi gerekmektedir. termeleri gereğinin altını çizmeye çalışmaktadır.
Ruhun yetkinleştirilmesinin yolu ise eğitimden Sorgulanmamış bir hayat, Sokrates için, geleneğin
geçer. Gerçek mutluluğun ne olduğunu insanlara kendilerine sunduğu değerler hakkında bir an bile
eğitim yoluyla öğretmek suretiyle kötülüğün önü- düşünmeden sosyal çevreden gelen baskıyla bede-
ne geçmek her zaman mümkündür. Sokrates’in nin arzuları doğrultusunda sürüklenmektir. Sorgu-
mutluluğun öğretilebilir ve kötülüğün önüne geçi- lanmamış bir yaşam
lebilir olduğunu iddia etmesinde kuşkusuz iyimser süren insanların ha-
bir taraf vardır (Birand, 1958, s. 39). Belki de bu yatları kendi ellerin-
de değildir; onlar bir dikkat
sebeple, mutluluğun kötülük karşısında bir üstün-
lük elde edebilmesi için ya da ruhun yetkinleşti- başka güç tarafından Sokrates için “sorgulanma-
rilebilmesi için bitmez tükenmez bir biçimde bir denetlenmektedirler. mış bir hayat yaşanmaya
uyarıcı rolü üstlenir. Bu ise tam tamına değer olmayan bir hayattır”.
Sokrates’in neredeyse tüm hayatını ruhun yet- mutsuzluktan başka
kinleştirilmesine adadığını söylersek, abartmış ol- bir şey değildir (Ce-
mayız. Savunma’sında kendisini bir ‘at sineği’ne vizci, 2009).
benzetirken bu adanmışlığa belki de son bir kez ve Sokrates, insanın bedeni ve ruhunu birbirinden
açık bir biçimde değinmeyi istemişti. Şöyle diyordu ayırt etmektedir. Ruhu beden karşısında özen gös-
kendisini yargılayanlara: “Yavaş olan ve dürtülmesi terilmesi gereken asıl unsur olarak belirlemektedir.
gereken bir atı andıran devleti yerinden oynatmak İnsanın mutluluğu ya da özgürlüğü bedeninden
için Tanrının tebelleş ettiği benim gibi bir at sine- ya da dünyevi hazlardan uzaklaşmasında gizlidir.
ğini kolay kolay bulamazsınız. Ben Tanrının devle- Çünkü beden duygulanımları ve tutkuları ile çoğu
tin başına tebelleş ettiği bir at sineğiyim: her gün zaman ruhun ve aklın gerçeklerini kapatmakta-
her yerde dürtüyor, uyarıyor, azarlıyorum, ardınızı dır. Gerçeklerin görülmesinin önüne geçmektedir.
bırakmıyorum. Benim gibi birini kolay kolay bula- Fakat burada Sokrates’in ruha özen göstermeye

89
Sokrates ve Sokratesçi Okullar

verdiği önemi yanlış anlamamak gerekir. O asla bellidir. Çünkü herhangi bir sanata, alana ya da
bedensel ihtiyaçların ve duyusal hazların düşmanı konuya ilişkin bilgi, insanı zorunlu olarak mutlu-
değildir. Çileci bir hayat yaşamadığı gerçeğini dik- luğa götürmez. Sadece insana özgü yetkinlik ya da
kate alırsak zaten söz konusu ihtiyaçlara ve hazlara erdem olan bilgi insanı kendisini gerçekleştirmeye
düşman olmadığını söylemek kendiliğinden müm- ve mutluluğa götürür. Bir insan düşünelim, bu in-
kün hale gelecektir. Yani Sokrates beden ve ruhu san usta bir ayakkabıcı, başarılı bir doktor ya da
birbirinin düşmanı olarak görmez. Beden ile ruh iyi bir akademisyen olabilir. Ancak bu sıfatlarına
arasındaki ilişki birinin diğerini yok etmesi gereken rağmen yine de mutlu olmayabilir. Böyle biri ken-
düşmanlar arasındaki bir ilişki değildir. Fakat son di özel mesleği ya da statüsünün gereği olan her
kertede ruha özen göstermenin ya da ruhun yet- türlü bilgiye sahip olabilir; ancak yine de sürdürdü-
kinleştirilmesinin önemine değinirken, ruha daha ğü hayatın mutsuzluklarla dolu olma ihtimali söz
fazla önem verdiği de açıktır (Arslan, 2006, s. 123). konusudur. İşte bu noktada, erdem olan bilgi iyi
Ruha özen göstermek ya da ruhun yetkinleş- olmalıdır. Bizi iyi kılmalıdır. Yaşamlarımızı iyi bi-
tirilmesi, Yunanlıların kullandığı biçimi ile ifade rer yaşam haline getirmelidir. Bu arada hiçbir özel
edilirse, iyilik ya da aretedir. Arete’yi erdem kelime- uğraşı alanı zorunlu olarak bunu yapamaz. Bunu
si ile karşılayabiliriz. Sokrates için erdem, aslında akıldan çıkarmamak gerekir. Demek ki, kişiyi mut-
çok basit, aynı zamanda çok derindir. Türkçedeki luluğa eriştirecek tek bilgi iyi ve kötüye ya da neyin
“fazilet” kelimesinin etimolojisinin de işaret ettiği iyi ve neyin kötü olduğuna ilişkin bilgidir (Versen-
gibi, erdem, bir fazlalıktır; gereksizlik, fuzulilik an- yi, 1998, s. 118-119). Burada Sokrates erdemi tüm
lamında bir fazlalık değil de üstünlük ya da mü- erdemler çoğulluğu içinde aslında teke indiriyor.
kemmellik anlamında bir fazlalıktır (Arslan, 2006, Bütün meslekler ve hayatlar içinde erdem, iyi ve
s. 127). Bir başka biçimde söylenirse, erdem, her kötüyü birbirinden ayırt etmeye yarayan bilgi ola-
ne ya da kim olursa olsun, kendine uygun olan rak kodlanıyor. Son olarak, Sokrates, erdem ve bil-
işi yapma, kendisine özgü işlevi yerine getirmedir. gi arasında kurduğu özdeşlik ile aslında bize teori
Kendisine uygun, gerçek ereğine erişene ise erdemli ve pratik arasındaki ilişkiye dair de önemli şeyler
ya da yetkin kimse deriz (Versenyi, 1988, s. 117). söylemiş oluyor. Teori ve pratiği birbiri ile bütün-
Demek ki, Sokrates, mutluluğu erekbilimsel (tele- leştiriyor. Sokrates’in tüm hayatı bu bütünlüğün
olojik) bir biçimde, yani daha önce de söylendiği işaretleri ile doludur. Ölümü de dâhil olmak üzere
üzere geleceğe yönelik olarak tanımlamaktadır. Sokrates’in düşünceleri ile uyumlu bir hayat sürme
çabası içinde olduğu açıktır.
Sokrates’in erdemi ele alırken kullandığı çok ba-
sit bir formül vardır: ‘Bilgi erdemdir’. Bu cümlenin
üzerinde biraz durmamız gerekiyor. Bir geminin Sokrates’in Bilgi-Ahlak İlişkisi
kaptanını ele alalım ya da bir devletin başkanını. Hakkındaki Görüşleri
Bir gemiyi doğru bir biçimde hedefine ulaştırmak Sokrates’in bilgi teorisi ile ahlak teorisi arasın-
ya da bir devleti yönetmek özel bir bilgi türünü da kopmaz bir bağ söz konusudur. Öyle ki, aslında
gerektirir. Aynı şekilde kişi erdemin ne olduğunu ne bilgi teorisi ne de ahlak teorisi birbirinden ayrı
bilmiyorsa, özdenetimin, mertliğin, doğruluğun bir biçimde ele alınamaz. Sokrates’in düşünceleri
ve inançlılığın ne anlama geldiğini bilemeyecektir. içinden birini çekip almak diğerini de hükümsüz
Tüm bu sıralananların karşıtlarının da anlamını kılmak anlamına gelir. Şöyle de söylenebilir: Sok-
bilemeyecektir. O halde, bilgi erdem için hem bir rates için bilgi esas itibariyle ahlak alanında müm-
gereklilik hem de yeterliliktir. Bilgisiz erdem imkân kündür ve bu erdemin bilgisinden öte bir şey de-
dâhilinde değildir. Bilginin yokluğunda erdemli bir ğildir (Küçükalp ve Cevizci, 2010, s. 50). Demek
davranışın gerçekleşmesi mümkün değildir (Thilly, ki, Sokrates ruhun yetkinleştirilmesini kendisi için
2000, s. 106). Bu noktada bir soru akla gelebilir: temel hedef olarak belirlerken, ahlaki bir zemine
Her türlü bilgi ile erdemi eşitleyebilir miyiz? Soru- yaslanmakta ve bunu da ancak ve ancak bilgi ile
yu şöyle de formüle edebiliriz. Eğer erdem bilgi ise erişilebilir bir hedef olarak görmektedir.
bu bilgi ne tür bir bilgidir? Sokrates, erdem ile bilgiyi özdeş kılarken, bir
Soruya cevap vermek için önce şunu vurgula- yönüyle bilgiye ahlaki bir değer yüklemektedir.
mak gerekir: Her tür bilginin erdem olmadığı çok Öte yandan ise ahlakı entelektüel bir çerçeve içi-

90
İlkçağ Felsefesi

ne oturtmaktadır. Sokrates’in bilgi ve ahlak an- bilginleri ayırt etmeye izin vermemesi sebebi ile,
layışlarını kopmazcasına birbirine bağlayışının demokrasi yanlısı bir tutum içine girmez. Daha
bir başka işareti eğitim aracılığı ile kötülüklerle doğrusu Atina demokrasisini çok da makul bir re-
mücadele edilebileceğine dair iyimser görüşünde jim olarak görmez. Çünkü ona göre, düşünceleri
karşımıza çıkar. Bilgi ve erdemi bir kez birbirine ile son derece uyumlu bir biçimde, yönetim işinde
iliştirdiğinde, Sokrates için erdem öğretilebilir bir sorumluluk üstlenenler de bilge kişiler olmalıdır.
bilgi haline gelmiştir artık. Öğretmek, Sokrates Çünkü her sanat ve zanaat gibi siyaset de bilgiye
için kişinin aklını kullanmasına yardımcı olarak ve uzmanlığa ihtiyaç duyar. Bir doktorun işini bir
erdemli olmasına kapı aralamak anlamı taşır. Bir gemiciye yaptıramazsınız. Bir gemicinin işini, bu
kölenin bile bilgiye kavuşabileceğini kabul etmesi, işin hakkını vererek bir terzi asla yerine getiremez.
aslında herkesin erdemli olabileceğine dair açık bir Oysa, Sokrates’e göre, devlet işlerinde bu hakikate
kanıttır (Ağaoğulları, 1994, s. 134). Özetle, Sok- riayet edilmemektedir. Bilgili olup olmadıklarına
rates düşüncesinde bilgi, erdem ve ahlak arasında bakılmaksızın, Atina’da kura ile kimin karar mer-
bir bakıma döngüsel bir ilişki olduğu söylenebilir. cilerinde yer alacağı belirlenmektedir. Bu ise polis
Tıpkı bir zincirin halkaları gibi her biri birbirine için kötü sonuçların doğması demektir. Nitekim
sıkı bir biçimde bağlıdırlar. Biri olmaksızın, diğeri Atina’da benimsenen demokrasinin bir tür yozlaş-
hiçbir anlam ifade etmez. Her biri, Sokrates’in ana maya kapı araladığı görülmektedir. Burada şöylesi
ereği için, yani ruhun yetkinleştirilmesi için birer bir yanlış anlamaya düşmemek gerekir: Sokrates,
zorunlu uğraktır. dönemin siyasal çatışmaları içinde taraf olarak seç-
Sokrates’in bilgi, erdem ve ahlakı kopmaz bir kinci bir tavır içinde değildir. Onun için iktidarda
biçimde birbirine bağlayışı siyasal düşüncelerine bir azınlığın mı yoksa çoğunluğun mu olduğunun
de ziyadesiyle yansımıştır. Erdem ve ahlakı epis- bir önemi yoktur. Önemli olan şey, iktidarda kim
temolojik bir zeminde ele alan Sokrates için bilgi bulunursa bulunsun gerçekte bilginin, adaletin,
ya da entelektüalizm tartışılmaz bir önemi haizdir. erdemin ve doğruluğun hüküm sürmesidir (Ağa-
Öyle ki, iş devlet yönetiminde kimlerin yer alacağı- oğulları, 1994, s. 139-141). Bunu sağlamanın
nı konuşmaya geldiğinde, Sokrates, demokrasinin yolu ise, tekraren söylenirse, işi uzmanına havale
bilgi sahibi olanlar ile olmayanları, sıradan halk ile etmekten geçmektedir.

Öğrenme Çıktısı
3 Sokrates’in ahlak anlayışını ifade edebilme
4 Sokrates’in bilgi anlayışı ile ahlak anlayışı arasında ilişki kurabilme

Araştır 2 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Sokrates’in ahlak ve erde-


me ilişkin düşüncelerini
Sokrates’in ahlak anlayışı Platon’un (2014), Prota-
Sokrates’in “erdem bilgidir”
ile yasalara her koşulda itaat goras, çev. Ahmet Cevizci,
cümlesi ile ne söylemek is-
etmesi arasında bir bağ ku- Say Yayınları: İstanbul adlı
tediğini anlatınız.
rulabilir mi? Araştırınız. eserini okuyarak daha ay-
rıntılı bir biçimde öğrene-
bilirsiniz.

91
Sokrates ve Sokratesçi Okullar

SOKRATESÇİ OKULLAR Okulu diğer iki okula göre daha kısa bir süre etkili
Sokrates, yaşadığı dönemin en meşhur şahsi- olmuşlardır. Kinikler Okulu ve Kirene Okulu ise
yetlerinden biriydi. Yazılı bir eseri yoktur. Bir okul daha kalıcı bir etki doğurmayı başarmışlardır.
kurma çabası içinde de olmamıştır. Hayatını sür-
dürme biçimi düşmanlarını artırmış ve hayatına Megara Okulu ve Elis-Eretria
mal olmuştur. Buna karşılık hayatını sürdürürken Megara okulunun kurucusu Eukleides’tir. MÖ
çevresinde hep bir takipçi ve hayran kitlesi vardır. 450-374 tarihleri arasında yaşayan Eukleides Me-
Özellikle gençler ile Sokrates’in arası iyidir. garalıdır. Okul adını Eukleides’in Megaralı olu-
Sokrates’in dostları ve öğrencileri arasında en şundan almaktadır. Rivayet edilir ki, Sokrates
önemlilerinden dördü Atinalıdır. Bunlar Antist- baldıran zehri içirilmek suretiyle idam edildiğinde
henes, Aeschines, Platon ve Ksenophon’dur. Buna Eukleides de oradadır. Hüküm infaz edildikten
karşılık Euclides Megaralıdır, Aristippos Kirenelidir. sonra Sokrates’in korku içindeki sevenleri ve öğ-
Phaidon ise Elis’dendir. Sıralanan isimlerin tümü bir rencileri bir süre Eukleides’in yanına sığınmışlar-
yazılı eser bırakmıştır. Bu eserlerden sadece Platon dır. Eukleides’in Sokrates ile yakınlaşmadan önce
ve Ksenophon’a ait olanlar günümüze ulaşabilmiştir. Elea felsefesinin etkisi altında kalmış olma ihtima-
Ayrıca, Sokrates’in Aristippos dışındaki tüm halefle- li yüksektir. Düşünceleri bu kanaati pekiştirecek
ri eserlerini diyaloglar biçiminde kaleme almışlardır özelliklere sahiptir. Örneğin Eleacı okulun birlik
(Döring, 2011, s. 24). Esasen, Sokratesçi okullar düşüncesine sahip çıkmaktadır. ‘Bir olan iyidir’
ağırlıklı olarak sıralanan isimlerin oluşturdukları biçiminde özetleyebileceğimiz bu düşüncede erde-
geleneklerin ve söz konusu geleneklerin hem kendi me de birlik nazarı ile bakılmaktadır. Onun için
içindeki hem de kendi aralarındaki tartışmalarının tek varlık, Tanrı, Akıl ve İdrak ile özdeş olan İyi’dir
bir yansıması olarak ortaya çıkmışlardır. Bu okullar- (Zeller, 2008, 177). Kısaca bu düşüncelerde Eleacı
birlik düşüncesinin Sokratesçi bir dile tercümesi ile
dan Platon ve Aristoteles’in kurdukları, Büyük Sok-
karşı karşıya olduğumuz söylenebilir. Böylesi bir
ratik Okullar olarak adlandırılır. Kitabımızın beşinci
birlik düşüncesi, esasen olumlu bir felsefe sistemi-
ve altıncı ünitelerinde önce Platon’un takibinde ise
nin gelişmesi için uygun bir zemin sunmaz. Tam da
Aristoteles’in görüşleri ayrıntılı bir biçimde ele alına-
bu sebeple Eukleides’in düşüncelerinin uzun erimli
cağından burada bu iki okula değinmeyeceğiz. Ge-
bir etki doğurmadığı görülmektedir. Düşünce tari-
çerken sadece şunu belirtelim: Aristoteles, Sokrates
hi içinde Megara Okulu esas etkisini eristik sanatını
ile doğrudan bir temas kurmamıştır. Sokrates öldük- geliştirmesi ile doğurmuştur. Eubilides’in Yalancı
ten sonra MÖ 384’te dünyaya gelmiştir. Diğer tüm adlı eseri bu sanatın tipik işaretlerini sunması açı-
okul kurucuları ise daha önce vurgulandığı üzere ya sından dikkate değer bir örnektir. Eristik sanatta
Sokrates’in dostudur ya da öğrencisidir. konuşma ve tartışma bir araç değil amaçtır; diya-
Okumakta olduğunuz kısım Küçük Sokratik loglar zekice fakat hiçbir kıymeti olmayan safsata-
Okullara ayrılmıştır. Megara Okulu, Elis-Eret- lar uydurmaktan zevk alan kısır bir didişme içinde
ria Okulu, Kinikler Okulu ve Kirene Okulu bu sürdürülür. Eristik sanat için verilebilecek en ünlü
kapsamda üzerinde duracağımız dört temel okulu örnekler, Giritli, Kel, Boynuzlu diye bilinen eristik
temsil etmektedir. Sıralanan okullara Küçük Sok- akıl yürütmelerdir. Bir fikir vermek üzere sadece
ratik Okullar denmesinin asıl nedeni, bu okulların sonuncusunu burada zikredelim: “Kaybetmediği-
kurucularının temel düşünceleri ile Sokrates’inki- miz şeye sahibiz. Boynuzlarımızı kaybetmedik. O
ler arasındaki bağın görece gevşek olmasıdır. Ni- halde boynuzlarımız vardır” (Arslan, 2006, s. 156).
tekim bu okullar Sokrates’in düşüncelerinin daha Elis-Eretria Okulu bir diğer Sokratesçi okuldur.
çok ayrıntıda kalan ya da önemsiz addedilebilecek Kurucusu Elisli Phaidon’dur. Phaidon, Sokrates’in
yönlerini benimsemişlerdir (Güçlü vd., 2003, s. en çok sevdiği öğrencileri arasındadır. Sefil bir kö-
1325). Dahası, kendi aralarında da ortak bir felse- lelik hayatından sonra Sokrates tarafından satın
fi düşünce zemini oluşturmayı başaramamışlardır. alınarak özgürlüğünü elde etmiş birisidir. Diyalog-
Bunun temel sebebi Sokrates’in öğretisinin dogma- larından kalan yetersiz fragmanlar felsefeyi ruhsal
tik bir karakter taşımamasıdır (Ağaoğlulları, 1994, hastalıklara karşı bir ilaç ve hakiki özgürlük için bir
s. 151). Bu okullar ile ilgili olarak bir diğer önem- kılavuz olarak gördüğüne işaret etmektedir (Zeller,
li nokta ise şudur: Megara Okulu ve Elis-Eretria 2008, s. 178).

92
İlkçağ Felsefesi

Bu okul da Megara Okulu’nunkine benzer bir Kiniklerin Sokrates’in düşüncelerinden daha


erdem öğretisi geliştirmiştir. Sokrates’in izinden çok hayat tarzından etkilendikleri açıktır. Yine de
giden tüm okullar gibi ahlak felsefesini başköşeye düşüncelerinin temelinde Sokrates’in erdem anla-
yerleştirmiştir. Bu okul, aynı zamanda, Sokrates’in yışının yattığını söyleyebiliriz. Onlar için hayatın
soylu hayatını ve bu hayattan alınacak dersleri ve doğru sayılabilecek yegâne anlam ve amacı erdem-
insan hayatında felsefenin yerini vurgulamak amacı dir. Erdem ise, Kiniklere göre, insanın içten içe tam
ile kurulmuştur (Sarı, 2016, s. 127). Özetle, hakla- bağımsızlığına, kendini belirlemede mutlak suret-
rında düşünce tarihçilerinin çok fazla bilgiye sahip te özgür olmasına; yani her türlü gereksinime ba-
olamadıkları bu iki okul, Sokrates’in takipçisi ola- ğımlılıktan azade olmaya karşılık gelir. Elbette, bu
rak nitelenebilecek ve pek fazla etki doğurmamış idealler karşılığını vaktiyle Sokrates’in hayatında
okullar olarak bilinmektedir. fazlası ile bulmuştu (Gökberk, 1993, s. 53). Gös-
teriş, şan ve şöhret, mal ve mülk, her türlü makam
Kinikler Okulu ve mevki, liste çoğaltılabilir, bütün bunlar insanı
Kinikler Okulu’nun kurucusu Atinalı bağımlı kılan, özgürlüğünü elinden alan dünyevi
Antisthenes’tir. MÖ 444-368 tarihleri arasında unsurlardır. Bunları reddetmek, yani erdemli bir
yaşamış olan Antisthenes’in annesi Trakyalı bir kö- hayat yaşamak, Kinikler için, dolayısıyla, her türlü
ledir. Babası ise yoksul bir Atinalıdır. Antisthenes toplumsal belirlenmişliğe direnmek anlamına gelir.
önce Sofist Gorgias’ın öğrencisi olmuştur. Daha Tıpkı Sokrates gibi, aslında Kinikler de, insanın
sonra ise Sokrates’in dostluğunu kazanmıştır. Ki- mutluluğa nasıl ulaşabileceği meselesi ile ilgilidir-
nikler Okulu’nun adını nereden aldığına dair iki ler. Hayatın hedefi, Antisthenes için mutluluktur
farklı rivayet vardır. İlkine göre Kinik adı, okulun ve mutluluğa ancak erdem yoluyla erişilebilir. Er-
kurulduğu yerden, yani Kynosargos’tan gelmek- dem onun için bir bilgidir. Bu öğretilebilir olan
tedir. İkinci yoruma göre ise, Kinik adı, eski Yu- bilgi, neyin istenilmesi ve neden kaçınılması gerek-
nanca’daki kyondan, Türkçe karşılığı ile köpekten tiğinin bilgisidir. Ancak erdem sahipleri mutludur-
gelmektedir. Bunun gerekçesi ise okulun önde ge- lar. Yani neden korkması ve kaçınması gerektiğini
lenlerinin, özellikle Diogenes’in köpekçe bir yaşam bilen ile neden korkmaması gerektiğini bilen ve
sürmesidir. Tıpkı bir köpek gibi çevrelerindeki in- tabii ki bu bilgiyi hayatına uyarlayabilen kişi ya da
sanlara karşı hırçın ve saldırgan bir tutum içinde ol- kişiler mutluluğa erişebilirler. Burada söz konusu
maları sebebi ile bu okulun temsilcilerine Kinikler ettiğimiz mutluluk bireyin mutluluğudur. Kinikler
denilmiştir. Dahası, Kinikler hiçbir töreye, hiçbir bu bakımdan bireycidirler.
nezaket ve edep kuralına saygılı değillerdir. Müm- Bilge kişi, Kiniklere göre, aşırı istek ve içgüdü-
kün mertebe yoksul bir hayat sürmeyi tercih eder- lerine tam bir biçimde hâkim olması, gerek zevk
ler. Bütün uygarlık değerlerine saldırırlar. Neticede gerek ise acı ve kaygı karşısında tam bir kayıtsız-
sıralanan bu tipik özellikleri ile bir köpeği andırıyor lık içinde bulunabilmesi sebebi ile mutludur. Bilge
olmaları, onlara Kinikler denilmesine yol açmıştır. kişi başkalarının kendisi hakkındaki düşünceleri-
ne önem vermez. Bir bakıma, her türlü toplum-
sal kuralın dışında tabii bir hayat sürer. Kendi asli
saflığı ve gücü ile birlikte yaşayan bir tabiat ada-
mıdır. Bir başka biçimde söylenirse, hiçbir dünya
nimetine gereğinden fazla önem vermez. Ne güzel
giyinmeyi önemser ne de çocuk sahibi olmayı. Bir
Kinik, ailesiz, akrabasız, çocuksuz; yani bir başına
yaşar. Elindekileri de, eğer varsa, dağıtmak esastır.
Onun için bütün insanlar sınıf, din, cinsiyet farkı
gözetmeksizin eşittir (Birand, 1958, s. 42). Kinik,
bu açıdan bir dünya vatandaşıdır. İdeal devlet an-
layışı ise, bütün insanların bir sürü gibi bir arada
yaşadıkları tabii bir yaşamdı. Yani Kinikler için bir
tür komünal hayat esastır denilebilir. Onlar, dav-
Resim 4.3 Kinik Diogenes’i Elinde Lambası ve Etrafında ranışları ile geleneğe ve toplum tarafından saygı
Köpekler ile Gösteren Bir İllüstrasyon gösterilen şeylere aldırmazlardı. Halkın kanaatleri-
93
Sokrates ve Sokratesçi Okullar

ne karşı kayıtsızlık göstermişlerdir. Bir doğal utanç Bununla da ilişkili olarak, ismi asırları aşarak günü-
hissine hiçbir biçimde sahip değillerdir. Dahası, ta- müze kadar ulaşmış Diogenes’in asıl etkisi düşün-
pınaklar, dualar, kurbanlar, yeminler ve kehanetler celerinden çok hayat tarzından kaynaklanmaktadır.
onlar için sorgusuz sualsiz mahkûm edilmesi gere- Bir fıçı ya da küp içinde sürdürdüğü hayatıyla, kar-
ken sıradan insanlara ait unsurlardı (Zeller, 2008, şılaştığı Büyük İskender’e “gölge etme başka ihsan
s. 181). Bütün bu sıralanan özellikleri ile Kinikler etmem” deyişiyle, “hey insanlar” diye bağırdığında
toplumsal hayatın dışında kalmayı öncelikli değer yanına yaklaşanlara “ben insanları çağırdım pislik-
olarak benimsemişlerdir. Bireyci tutumları ile top- leri değil” diye mukabelede bulunuşu ile Diogenes
lumun hem değerler düzeyinde hem de mekânsal hayat tarzını ve eylemlerini insanlara bir örnek ola-
anlamda olabildiğince dışında durmayı daha doğru rak sunmuştur (Ağaoğulları, 1994, s. 160). Çileci
bir ahlaki ilke olarak görmüşlerdir. Çünkü toplum bir hayatı vardır. Bir dünya vatandaşıdır. Toplum-
ve toplumsal değerler onlar için çoğunlukla çürü- sal değer ve kurallar ile uyumsuzdur. Diğer Kinik-
müşlüğü, özgürlük yitimini ve belirlenmişliği tem- ler gibi tabii bir hayatı öne çıkarır. Kitlelere karşı
sil etmektedir. pek hoşgörülü olduğu söylenemez. Bir tür seçkinci
Erdem, bilgi ve mutluluk arasında kurdukla- olduğu bile söylenebilir.
rı bağ Kiniklerde derin bir Sokrates etkisi tespit
edilmesini mümkün kılmaktadır. Öte yandan, Ki-
nikler, Antisthenes’in ilk öğretmeni Gorgias’ın da Kitleleri hor görmeleri ve ancak küçük bir
etkisi altında kalmışlardır. Gorgias’ın birlik öğre- azınlığın bilgeliğe ulaşabileceğini söylemele-
tisi, yani “var olan birdir” anlayışının bir benzeri ri bakımında Kinikler seçkinci bir anlayışın
Antisthenes’te de karşımıza çıkar. Şöyle ki, Antist- izlerini taşırlar. Küçük bir azınlığın dışında
henes, “ilk varlık”; yani arkhe için bir tanım olama- kalanlar, onlara göre, hangi sınıftan olurlarsa
yacağını iddia eder. İlk varlık dışındaki tüm diğer olsunlar ve ne yaparlarsa yapsınlar cahillik-
varlıklar hep bileşik şeylerdir. Her ne kadar bu bi- ten kurtulamayacaklardır. Dile getirdikleri
leşik şeylerin bir tanımı yapılabilse de, bu tanım- bu türden düşüncelerde bilgeler ve cahiller
lar ancak parçaların sayılmasından ibaret olacaktır. arasında yüksek bir duvar örerler. Bilgelere
Bunun da pek bir değeri yoktur. Bir başka deyişle, atfettikleri ayrıcalığa rağmen, Kinikler, poli-
ilk varlık dışındakilerin sadece adını söyleyebiliriz; si seçkin bir grubun yönetmesi gerektiği gibi
onlara bir ad takmaktan ileri gidemeyiz. Demek bir iddianın sahibi değildir. Onların derdi
ki, Antisthenes için bilmek parçalamak anlamına toplumu yönetmek değildir. Ondan tümüy-
gelmektedir (Gökberk, 1993, s. 53). Bu durumda, le kurtulmak isterler. Dahası, sadece kendi-
Antisthenes için gerçek bilgi, artık kendi içinde lerine özgü bir toplum ideali çizerler. Kinik
daha fazla parçalanamayan nesneler hakkındaki bilgelerin bu toplumu, insanları yoksullukta
bilgidir. Birçok parçadan meydana gelmiş olan ve eşitleyen, her şeyin ortak olduğu, evliliğin ve
bu parçaların kendi aralarında ne ölçüde birleşmiş yönetimin bulunmadığı bir tür komünü an-
oldukları hakkında hiçbir şey bilmediğimiz nesne- dırır (Ağaoğulları, 1994, s. 162).
ler hakkında kesin bir bilgi elde etmek mümkün
değildir. Bundan dolayı, yanılma, nesnelerin parça-
larının birbirinin içine geçmesinden, açık ve seçik Kiniklerin çileci, toplumsal değerlerle kavgalı
olmayışından meydana gelir (Birand, 1958, s. 43). ve bireyci tutumları bir yönüyle özgürleştirici bir
Kiniklerin, yukarıda görüşlerini kısaca açık- stratejiyi yansıtır. Bireyin sınırlanmasına, belir-
lamaya çalıştığımız Antisthenes dışında bir başka lenmesine yol açan her türlü değer ve nesnenin
önde gelen ismi daha vardır: Diogenes. Bir ban- dışlanması bireysel bir özgürlük vesilesi olarak dü-
ker çocuğu ve ülkesini terk etmek zorunda kalmış şünülebilir. Fakat bu türden bir düşüncenin ya da
bir sürgün olarak hayatının çoğunu Atina’da ge- pratiğin mevcut statükoyu, örneğin yoksul ile zen-
çirmiştir. Diogenes, kendisini bir “köpek” olarak gin arasındaki sınıfsal eşitsizliği yeniden üreten bir
adlandırmıştır. Geçerli tüm toplumsal değerleri boyutu da olduğuna dikkat etmek gerekir. Kinikler
aşındırmayı kendisine asli ilke edinmiş bir köpek. bir toplumsal kurtuluş reçetesi önermezler. Top-
Diogenes, hayvanların hayatını insanlara örnek lumsal bir iyinin peşinde değillerdir. Bu anlamda
göstermeye çok düşkündür (Zeller, 2008, s. 182). kurulu düzeni değiştirmek gibi bir dertleri yoktur.

94
İlkçağ Felsefesi

Bunun yerine bireyi özgürleştirmek ile yetinirler. iradesinin ulaşmak istediği biricik hedef hazdır. Bu
Bu bireyci özgürlük ise en nihayetinde hiçbir za- durumda, haz, ona göre iyinin bizatihi kendisidir.
man kolektif bir yararı gözetmediği için kurulu Hazzı sağlayan şey iyidir. Öte yandan acı veren şey
düzenin sürekliliğinin bir tür garantörü olarak kal- ise kötüdür. Bu ikisi dışında kalan hiçbir şeye aldır-
maya mahkûmdur. mamak gerekir.
Aristippos, hazzı iyi ile özdeşleştiriyor. Oysa
Kirene Okulu selefi Sokrates, hatırlanırsa, iyinin içeriğini kesin
Kirene Okulu, Aristippos tarafından kurulmuş- olarak belirlemekten kaçınmıştı. İyi ile hazzı aynı
tur. Aristippos, MÖ 435-335 tarihleri arasında şey olarak belirlemekle, Aristippos, hedonizmin ya
yaşamış ve kimi Sofistlerden ders aldıktan sonra da hazcılığın kurucusu olmuştur. Onun için yaşa-
Sokrates’in çevresindeki yerini almıştır. Sokrates öl- mın asli hedefi hazzın peşinde koşarak mutluluğa
dükten sonra ise, Aristippos, bir Sofist yani ücretli erişmektir. Burada Sokrates bir kez daha karşımıza
öğretmen olarak hayatını sürdürmüş ve Kirene’de, çıkar. Ama Aristippos hocasının mutluluğu nihai
Kirene Okulu’nu ya da diğer adıyla Hedonist hedef olarak belirleyen görüşü ile uyumlu bir bakış
Okul’u kurmuştur. açısına sahipse de, son kertede hazzı mutluluğun
yegâne ve asli kaynağı olarak kabul etmesi itibariyle
Kiniklerin öncüsü Antisthenes gibi Aristippos
da, bilginin değerini salt pratik kullanışlılığı esasın- ondan farklılaşacaktır. Sokrates için mutluluk ru-
da değerlendirmiştir. Onun için neyin yararlı neyin hun esenliği ve sağlığıdır. Oysa Aristippos haz de-
zararlı olduğunu söylemediğinden ötürü matema- yince, belli bir sürekliliğe sahip bir ruhsal durumu
tik işe yarayan bir uğraşı değildir. Benzer bir biçim- ima etmez. Onun için haz anlıktır. Hazzın nereden
de fizik ile iştigal etmek de amaçsız ya da değersiz- geldiğinin ve türünün bir önemi yoktur. Bütün
dir. Aristippos’u sadece etik sistemini inşa edeceği hazlar, Aristippos’a göre, haz olmaları bakımından
bir temel sundukları nispette epistemolojik mese- eşit değerdedir. Yani nitelikleri bakımından arala-
leler ilgilendirmiştir. Aristippos, Protagoras’ı takip rında bir fark söz konusu değildir. Bununla birlik-
ederek algılarımızın ancak bize duyumlarımıza dair te hazlar arasındaki esas farklılık şiddet dereceleri
bilgi verdiğini; fakat ne şeylerin doğasına ne de baş- bakımından ortaya çıkar. Ayrıca Aristippos, maddi
ka insanların duyumlarına dair bir şey söylemedi- hazları manevi hazlara göre daha üstün bulur. Çün-
ğini iddia etmiştir. Çünkü, ona göre, algılarımız, kü maddi hazlar doğrudan doğruyadırlar. Manevi
algılanan nesne ve algılayan öznenin birbirini izle- hazlar ise anlık değildir; bir sürekliliğe sahiptir.
yen hareketlerinin çatışmasının anlık neticesinden
başka bir şey olamazlar. Bu düşünce ise, davranış
kurallarının tek başına öznel duyumdan çıkarılma- Hedonizm (Hazcılık)
sının meşruiyetini temin etmektedir. Aristippos’a Zevki, insan hayatının tek değer ve amacı
göre, her türlü duyum devinim yani hareketten sayan, haz veren her şeyin iyi olduğunu
ibarettir; bu devinim nazik ve zarif bir şey ise bir kabul eden öğretidir.
haz hissi doğurur, kaba yahut şiddetli ise acı duya-
rız, lakin algılanamaz veya hiçbir devinim meydana
getirmemiş ise ne haz ne de acı duyarız. Bu üç du- Aristippos’un iyi ile hazzı özdeşleştirdiğini yu-
rumdan, Aristippos karıda söylemiştik. Hazları şiddetleri bakımından
için sadece haz arzu- farklılaştırmasını dikkate alarak, tekraren altını
lanabilirdir (Zeller, çizmek gerekirse, iyi, onun için mümkün mertebe
dikkat 2008, s. 183-184). şiddetli olan anlık bir hazdan ibarettir. Bu türden
Aristippos’a göre haz, iyi- Bir başka biçimde bir hazzı elde etmenin yolu bilgiden geçmektedir.
nin bizatihi kendisidir. söylenirse, hazzı is- Buradaki bilgi kavramı, Aristippos’un haz anlayı-
Hazzı sağlayan şey iyidir. temek, aramak insan şındaki Sokratesçi ögeyi gözler önüne serer (Gök-
Öte yandan acı veren şey ve hayvan için son berk, 1993, s. 55-56). Aristippos’a göre bilgi iyi-
ise kötüdür. Bu ikisi dışın- derece doğal bir duy- dir; çünkü, bilgi insanı önyargılardan, dinsel boş
da kalan hiçbir şeye aldır- gudur. Demek ki, inançlardan, gereksiz korkulardan kurtarır. İnsana
mamak gerekir. Aristippos için insan hayatın nimetlerinden rasyonel bir biçimde yarar-

95
Sokrates ve Sokratesçi Okullar

lanmayı öğretir. Bilgi sahibi kişinin çevresine ve okul selefleri Sokrates’in toplumculuğu ve kolektif
ilişkilerine hâkim olmasını mümkün kılar. Ayrıca iyiye ulaşmayı arzulayan bakış açısı ile açık bir bi-
bilgi, insanın rasyonel bir biçimde hesap yapma- çimde farklılaşmaktadırlar. Polise özgü değerlerin
sını, fiillerini ölçüp biçmesini, neyin haz ve neyin çözüldüğü bir evrede Sokrates ruhlarını aydınlattığı
acı vereceğini belirleyebilmesini, en nihayetinde de insanları doğru düşünmeye ve bilgiye yöneltmeye
acıyı değil hazzı tercih edebilmesini sağlar. Bu tür- çalışmıştı. Böylelikle insanlar birer bilgin değilse de,
den bir bilgi öyle umut edilir ki, bireyi bağımsız gerçek anlamda bir insan, yani yurttaş haline gelebi-
ve kendine yeter kılacaktır. Bireyin bağımsızlığına leceklerdi. Çünkü, en nihayetinde, Sokrates için bi-
ve kendine yeter kılınmasına yönelik bu vurguda, reysel mutluluk ile toplumsal mutluluk arasında bir
Kinikler ile uyumlu bir düşüncenin ortaya serildi- farklılık söz konusu edilemezdi. Tam da bu sebeple,
ği söylenebilir. Kinikler de en nihayetinde bireyin birey her şeyden önce bir parçası olduğu bütünün
toplumsal değerler tarafından belirlenmesinin önü- mutluluğunu hedeflemeliydi ve polisine özen gös-
ne geçmeyi hedeflemişlerdir. termeliydi (Ağaoğulları, 1994, s. 135). Özetle ki-
Aristippos’u kendisine referans alan bir hazcı- şisel çıkarı toplumsal çıkardan hiçbir biçimde ayrı
lığın bireyin kendi kendisini inkâr ederek içinde düşünmemişti Sokrates. Oysa halefleri olan Kinik-
yaşadığı hayattan kaçmasına ve hatta intiharı doğ- ler ve Kirene Okulu’nun mensupları için birey top-
ru bir eylem olarak görmesine yol açabilme ihti- luma nazaran daha önceliklidir. Bireyin mutluluğu
mali yüksektir. Nitekim Kirene Okulu’na mensup toplumsal mutlulukla karşılaştırıldığında daha de-
olan Hegesias hazcılıktan yola çıkarak son derece ğerlidir. Hatta ve hatta ne toplumun ne de devletin
kötümser bir dünya görüşü geliştirmiş ve öğrenci- herhangi bir biçimde dikkate alınmasına, değere
lerine intihar etmelerini önermiştir. Bu türden bir layık görülmesine gerek yoktur. Bireyin mutluluğu
öneriyi dile getirirken çıkış noktası ise şu şekilde- topluma ve devlete
dir: Haz en yüksek iyidir. Fakat insanların çoğu özgü değerlerin yad-
yoksulluk, hastalık ve çeşitli hayat meşakkatleri sınmasındadır. Söz
konusu değerlerden dikkat
sebebi ile hazza erişemezler. Yani mutlu olamazlar.
özgürleşmek her tür- Bireycilik, Kinik Okulu ve
Bu durumda hayatın yegane gayesine ulaşamayan
lü belirlenmeye di- Kirene Okulu’nun ortak
insan için en makul seçenek, Hegesias için intihar-
renmek mutluluğun özellikleri arasında yer alır.
dır. Aslında Hegesias’ta bulduğumuz bu düşünceler
aşırı bir hazcılığın ne türden kötü sonuçlar üretebi- yegâne yoludur.
leceğini göstermesi bakımından manidardır. Tabii Kinikler ve Kirene Okulu’nun mensupları top-
bunu dikkate alarak her türlü hazcılığı kınamak luma ve devlete özgü değerleri reddederler. Fakat
da bir başka aşırı yorum olurdu (Arslan, 2006, s. bu reddediş onların toplum ve devletle kurdukları
169-170). Tıpkı, Kirene Okulu’nun doktrinlerine bağın sadece bir yönünü yansıtır. Öte yandan her
sahip çıkıp, bu doktrinlerle ilişkili hipotezleri fü- iki okul mensuplarının toplum ve devlet hayatında
tursuz bir mantıkla götürülebilecek son noktaya herhangi bir sorumluluk üstlenmekten kaçındık-
kadar götüren ve her türlü Tanrı inancını reddeden larını görürüz. Bu özellikleri bireysel mutluluğun
Theodoros gibi. peşinde koşmaları ile çok ilgilidir. Örneğin Kirene
Okulu’nun kurucusu Aristippos’un Sokrates ile
bir diyaloğuna Sokrates’ten Anılar adlı eserinde yer
Kirene Okulu’nun Aristippos’dan son- veren Ksenophon’un anlattıklarını dikkate alırsak,
raki bilinen simaları arasında Hegesi- Aristippos yönetici sınıfı içinde yer almaya ya da
as ve Theodoros dışında Annikeris ve devlet yönetimi ile ilgili herhangi bir sorumluluk
Euhemeros’un da adları zikredilmektedir. üstlenmeye kesinlikle karşıdır. Bu yöndeki düşün-
celerini bize şöyle aktarır: “Kendi gereksinimleri-
mi karşılamak zaten büyük bir uğraşken, bununla
Kirene Okulu ile ilgili olarak bütün yukarıda yetinmeyip başka yurttaşların gereksinimlerini
altı çizilenlerden hareketle öncelikle şunu söylemek karşılama işini de yüklenmek bana çok aptalca
mümkündür: Kirene Okulu bireycidir. Bu bakım- görünüyor; insanın daha kendi istediği şeyler ek-
dan Kinikler ile ortaklık taşır. Buna karşılık her iki sikken, devletin başına geçip, hele bir de devletin

96
İlkçağ Felsefesi

ondan beklediklerini yerine getirmezse, bunun ce- Kirene Okulu ve Kinikler’in mutluluk anla-
zasını çekmesi, büyük aptallık değil de nedir? […] yışlarında bir yönüyle Sokratesçi izlere rastlanır.
ama kendimi en kolay ve zevkli yoldan yaşamak Fakat bir başka açıdan Sokrates ile söz konusu iki
isteyenlerin sınıfına sokuyorum” (Ksenophon, okulun mutluluk anlayışları arasında derin bir me-
1994, s. 37). Bu alıntıda açık bir biçimde görü- safe söz konusudur. Önce buluşma ya da kesişme
lebileceği üzere Kirene Okuluna mensup olanlar, noktasından bahsedelim. Her iki okul bilgiye de-
devlet işleri ile meşgul olmayı hiçbir biçimde arzu ğer vermek bakımından Sokrates ile kesişir. Bilgi,
etmezler. Devlete özgü sorumluluklar üstlenmek- Kiniklerde erdem ve mutlulukla yakından bağlan-
tense en kolay ve en zevkli yol içinde hayatlarını tılıdır. Hatta bunların tümü ayrılmaz bir bütünü
sürdürmeye çalışırlar. oluştururlar (Ağaoğulları, 1994, s. 158). Benzer
Tıpkı Kirene Okulu gibi Kinikler de devleti bir biçimde Kirene Okulu için de, bilgi, erdem
yadsırlar. Fakat bu yadsıma çok daha radikal bir ve mutluluk arasında kopmaz bir bağ vardır. Acı
kaçışı temsil eder. Toplumsal yaşamdan ve elbette karşısında hazzı yani erdemi ve pek tabii ki mut-
polisten tümüyle çekilmeyi ve içine kapanmayı içe- luluğu tercih edebilmenin yolu bilgi edinmekten
rir. Öyle ki, George Sabine’nin ifadesiyle söylenir- geçmektedir.
se, Kinikler, diğer okulların hepsinden daha açıkça Bilgiye verdikleri değer bakımından Kirene
şehir devletine ve onun temelindeki toplum sınıf- Okulu mensupları ve Kinikler, ustaları Sokrates
larına karşı bir itirazı dile getirmişlerdir. Hayattan ile görece uyumlu bir tutuma sahiplerse de, insan
çekilmeleri de genel olarak hayatın iyi tarafları hayatının nihai ereği olan mutluluğa erişme yolları
saydıkları şeyleri yadsımak, bütün sosyal ayrım- bakımından hem kendi içlerinde hem de Sokrates
ları eşitlemek ve toplumsal kabullerin hoş tarafla- ile derin bir farklılığa sahiptirler. Kendi içlerinde
rından, mesela edeplilikten vazgeçmektir (aktaran nasıl farklı mutluluk anlayışlarına sahip oldukları-
Ağaoğulları, 1994, s. 159). Bu vazgeçiş, Kinik öğ- nı yukarıda vurguladık. Kirene Okulu hazza özel
retide, herhangi bir ülkeye bağlanmamak, herhangi bir önem verir. Hazzı mutluluğun kaynağı olarak
bir ülkenin kurumlarına gerek duymamak; yani bir görür. Buna karşılık Kinikler neredeyse bütün dün-
tür kozmopolit yurttaş olarak hayatını sürdürme yevi hazlara sırt çevirmişlerdir. Sokrates ise, bu iki
çabasında karşılığını bulacaktır. uç tutumun bir tür buluşma noktasında yer alır.
Son bir noktanın daha altını çizerek bitirelim: Ne aşırı çileci bir hayat önerir ne de bütün haya-
Kinik Okulu ve Kirene Okulu bireycilikleri esasın- tını hazzın peşinde koşmakla geçirir. Sokrates bir
da ortaklaşırlar. Buna karşılık birey için önerdikle- aziz ve keşiş değildir. Çağdaşları gibi dünya nimet-
ri mutluluk yolu farklıdır. Hatırlayalım, Kinikler lerinden zevk almasını, yemesini ve içmesini bilir.
toplum için değerli olan her türlü nesne ve norma İki kez evlendiği ve üç çocuk sahibi olduğu rivayet
sırtlarını dönerler. Bir tür yoksulluğa ve çileci ha- edilmektedir. Bunun yanında, dünya nimetlerine
yata yönelmenin özgürleşmeye kapı aralayacağını ve duyusal zevklere aşırı düşkünlüğe bütünüyle
düşünürler. Buna karşılık Kirene Okulu için haz hoşgörü ile yaklaştığı da düşünülmemelidir. Aksi-
merkezi değerdir. Yani toplumsal değerleri ve top- ne, Sokrates, bu açıdan tam bir ılımlılık, ölçülü-
lumun koyduğu sınırları hiçbir biçimde dikkate lük timsalidir (Arslan, 2006, s. 87-88). Nefsine
almadan hazzın peşinde koşmanın özgürleşmeyi hâkimiyet hususundaki başarısı bilinen en tipik
mümkün kılacağını düşünürler. özellikleri arasındadır.

97
Sokrates ve Sokratesçi Okullar

Öğrenme Çıktısı
5 Megara ve Elis-Eretria Okulu’nun temel görüşlerini özetleyebilme
6 Kinik Okulu’nun Sokrates ile bağını kurabilme
7 Kirene Okulu’nun bireyciliğinin esaslarının neler olduğunu fark edebilme

Araştır 3 İlişkilendir Anlat/Paylaş

İçlerinde hem Antik Çağ


filozoflarının hem de İslam
filozoflarının yer aldığı pek
çok ismin haz ve elem anla-
Sofist Protagoras ile
yışlarının karşılaştırmalı ola-
Aristippos’un düşünceleri Diogenes’in çileciliğinin
rak ele alındığı bir çalışma
arasında bir ortaklık söz ko- ana hatlarını anlatınız.
için Cahid Şenel’in “İslam
nusu mudur? Araştırınız.
Filozoflarının Haz ve Elem
Anlayışlarının Karşılaştırıl-
ması” adlı Yüksek Lisans te-
zini inceleyebilirsiniz.

98
İlkçağ Felsefesi

1 Sokrates’in hayatının önemli


evrelerini öğrenebilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


Sokrates’in ne tür bir bilgi
2 anlayışına sahip olduğunu gözler
önüne serebilme

Sokrates’in Hayatı ve Bilgi


Anlayışı

1 Sokrates, heykeltıraş bir babanın ve ebe bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Hayatı boyun-
ca gezmiştir. Ailevi sorumluluklarını yerine getiren bir eş ya da baba olmak yerine karşılaştığı insanlarla
kurduğu diyaloglarla onları uyarmaya çalışmıştır. Dik başlıdır. Boyun eğmek yerine ölümü göze alacak
denli düşüncelerine sadık bir eylem adamı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Nitekim, yargılanıp idam
edilmesine yol açan mahkeme sürecinde, kendisine ilk teklif edilen şeylerden biri Atina’yı terk etmesi
karşılığında özgürlüğünü elde etmektir. Buna direnmiş ve düşünceleri için ölmeyi tercih etmiştir.

2 Sokrates’in bilgi anlayışının temelinde “bilgisizlik bilgisi yer alır”. Sokrates “bildiğim tek şey hiçbir
şey bilmediğimdir” diyerek, bilgi anlayışını bize özetlemektedir. O, bitmez tükenmez diyaloglarında,
karşısına geçen her sözde bilgili kişiye nasıl da hiçbir şey bilmediğini göstermeye çalışır. Bir bakıma
herkesi sarsar. Kendine getirmeye çalışır. Bu bakımdan, en azından hiçbir şey bilmediğini biliyor ol-
ması sebebi ile diğerlerine nazaran daha avantajlıdır. Sokrates, herkes için geçerli bir bilginin mümkün
olduğuna inanması ile Sofistlerden ayrılır. “İnsan her şeyin ölçütüdür” diyen Sofistler, göreci bir bilgi
anlayışına sahiptirler ve evrenselleştirilebilir bir bilginin imkânsızlığının altını çizerler. Oysa Sokrates
farklı düşünür bu konuda. Ayrıca, Sokrates’in diyalogları esas alan bilgiye ulaşma çabası ironik, çürü-
tücü, aporetik ve yapıcıdır.

99
Sokrates ve Sokratesçi Okullar

3 Sokrates’in ahlak anlayışını ifade


edebilme
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti

4 Sokrates’in bilgi anlayışı ile ahlak


anlayışı arasında ilişki kurabilme

Sokrates’in Ahlak Anlayışı

3 Sokrates, insanın temel ereği ya da hedefinin mutluluk olduğunu iddia eder. Mutluluk ise an-
cak ahlaklı olmakla, erdem sahibi bir insan olmakla mümkündür. “Kimse bile bile kötülük yapmaz”
derken ise, erdemin kökenine bilgiyi yerleştirir. Bilgili insanın kötülük yapmayacağını, ahlak dairesi
içinde kalacağını iddia eder. Ruhun yetkinleştirilmesi de, bir başka biçimde söylenirse, bilgi ile müm-
kündür. Sokrates’in ahlak felsefesi her şeyden önce ruhun yetkinleştirilmesine adanmıştır. Ruhun yet-
kinleştirilmesi ne tümüyle bedensel hazların peşinde koşmak ne de söz konusu hazları terk etmekle
elde edilebilir. Bu bakımdan bir denge halidir. Yani bedenin ihtiyaçları gerektiğince giderilir. Ama
onların esareti altına da girilmez. Sahip olduğu bilgi ile erdemli olabilen insan, hayatın temel hedefine
de ulaşabilir. Yani mutlu olabilir.

4 Sokrates, bilgi ve ahlakı kopmaz bir biçimde birbirine bağlar. Ahlakın kökenine bilgiyi yerleştirir.
Bilgi olmaksızın hayatın hedefine ulaşmak mümkün değildir, ona göre. Bu bakımdan erdem ya da ah-
laklı bir hayatın neden ibaret olduğu öğrenilebilmektedir. İnsanlar, eğer kendilerine dönerlerse, “kendi-
ni bil!” ilkesine uyarlı bir hayat sürme çabası içine girerlerse, mutlu olmamaları için hiçbir sebep yoktur.
Sokrates, mutluluğun yolunu insanları nesneleştirerek göstermez. Aksine, bireye önemli bir işlev yükler.
Bireyler kendi ruhlarını yetkinleştirme çabaları içinde, kendilerini neyin mutlu edeceğine de kendileri
karar vereceklerdir. Burada tekrar başa dönülür: Hiçbir şey bilmediğini kabul ederek yola çıkmak gere-
kir. Demek ki, bilgisizlik bilinci edinmek erdemli bir birey olmanın ilk basamağıdır.

100
İlkçağ Felsefesi

5 Megara ve Elis-Eretria Okulu’nun


temel görüşlerini özetleyebilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


6 Kinik Okulu’nun Sokrates ile
bağını kurabilme

Kirene Okulu’nun bireyciliğinin


7 esaslarının neler olduğunu fark
edebilme

Sokratesçi Okullar

5 Megara Okulu “bir olan iyidir” biçiminde özetlenebilecek temel düşüncesi ile Eleacı birlik dü-
şüncesini Sokratesçi bir dile tercüme etmiştir. İkinci olarak, bu okulun esas önemi, eristik sanatı
geliştirmesinden kaynaklanmaktadır. Yani konuşma ve tartışmayı gerçeğe ulaşmanın bir yolu olarak
görmek yerine amaç haline getirmek, bu okulun bir diğer temel özelliği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Elis-Eretria Okulu ise, Sokrates’in izinden giden diğer okullar gibi geliştirdiği ahlak felsefesi ile öne
çıkmaktadır. Temel özelliği, Sokrates’in hayatının örnek alınması sureti ile bir ahlak felsefesi geliştir-
menin mümkün yollarını arayan bir okul olmasıdır.

6 Diogenes’in kendisini bir köpek olarak adlandırması, bu okulun temel felsefesini gözler önüne
sermesi bakımından dikkate değerdir. Çileci, dünyevi arzu ve hazlara önem vermeyen bir hayat yaşa-
mayı ahlakın temel unsuru olarak görürler. Sokrates’in bir iş sahibi ya da evlat sahibi olmaya önem
vermeyişi, kıyafetlerinin pejmürdeliği bu okul için temel referans kaynaklarıdır. Dünyadan el etek
çekme olarak adlandırabileceğimiz bir tutumu, özetle, ahlakın merkezine yerleştirirler.

7 Haz ve mutluluk arasında kopmaz bir bağ kuran bu okul için, ahlakın kaynağında haz yer alır. İyi
olmak, bedenin taleplerine gereken duyarlılığı göstermekle mümkündür. Hazzın peşinde koşarak,
insan mutlu olabilir. Bu temel felsefesi ile Kirene Okulu’nda bireyci bir bakış açısı karşımıza çıkar.
Kirene Okulu’nun hazcılığında Sokrates’in bilgi anlayışının da bir tür yansıması ile karşılaşırız. Bu
okulun mensupları, bir cümle ile, insanın kendisine yönelerek, kendi bedenini keşfederek ve ruhu-
nun beklentilerini fark ederek kendisini mutlu edecek hazzın peşinde koşması gerektiğinin altını
çizmektedir.

101
Sokrates ve Sokratesçi Okullar

1 Sokrates için aşağıdakilerden hangisi söyle-


6 Aşağıdakilerden hangisi Sokrates’in ahlakla
ilgili düşünceleri arasında yer almaz?
nemez?
A. Mutlu olabilmek için bütün bedensel ihtiyaç-
neler öğrendik?

A. En bilinen eseri Devlet’tir.


lardan vazgeçmek gerekir.
B. Düşünceleri için ölümü göze alan bir isimdir.
B. Ruhun yetkinleştirilmesinin yolu eğitimden
C. Hayatı boyunca en çok zaman harcadığı eylem geçer.
dolaşmaktır.
C. İnsan hayatının amacı mutluluktur.
D. Vücudunun tutkularının önüne geçmesini bi-
D. Mutlu olabilmek için insanın kendi kendisi ile
len bir şahsiyettir.
uyumunu sağlaması gerekir.
E. İnsanın içindekileri dışa vurmasına tıpkı bir ebe
E. Bilginin yokluğunda erdemli bir davranış ger-
gibi aracılık etmiştir.
çekleştirilemez.
2 Aşağıdakilerden hangisi Sokrates ile Sofistler 7 Sokrates’in bilgi ve ahlak felsefelerini ilişkilen-
arasındaki benzerlikler arasında yer alır?
direcek olursak, aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A. Evrensel bir bilginin peşinde koşmak.
A. Erdem öğretilemez.
B. İnsanı her şeyin ölçüsü kılmak.
B. Herkes erdemli olamaz.
C. Felsefeyi gökten yere indirmek.
C. Sıradan insanlar yönetici olmamalıdır.
D. Bireysel yararı merkeze almak.
D. Ruhun yetkinleştirilmesi için hazzın peşinde
E. Mutluluğun güçlü olmakla elde edilebileceğine koşmak yeterlidir.
inanmak.
E. İnsanlar bile bile kötülük yaparlar.
3 Aşağıdakilerden hangisi Sokrates’in yönte-
minde bilgiye ulaşmayı mümkün kılacak başlangıç 8 Aşağıdakilerden hangisi Büyük Sokratik
eşiğidir? Okullar ile ilişkili bir isimdir?
A. Gençlerle sohbet etmek A. Diogenes
B. Ölümü göze almak B. Eukleides
C. Hazzın peşinde koşmak C. Antisthenes
D. İnsan hayatına yönelmek D. Aristoteles
E. Bilgisizlik bilinci E. Aristippos

4 Aşağıdakilerden hangisi Sokrates’in bilgi 9 İyilik ve hazzı özdeşleştirmesi ile öne çıkan
edinme yöntemleri için doğru bir değerlendirme Sokratesçi Okul aşağıdakilerden hangisidir?
değildir? A. Elis-Eretria Okulu
A. Çürütücüdür B. Yıkıcıdır B. Megara Okulu
C. Şüphecidir D. Aporetiktir C. Kinik Okulu
E. Diyaloga dayalıdır D. Kirene Okulu
E. Platon Okulu
5 Aşağıdakilerden hangisi Sokrates’in ahlak dü-
şüncesini yansıtan önermelerinden biridir? 10 Aşağıdakilerden hangisi Megara okulunun
A. Yanlış hayat doğru yaşanmaz. kurucusudur?
B. Deha çalışmaktır. A. Eukleides
C. Sorgulanmamış bir hayat yaşanmaya değer ol- B. Aristoteles
mayan bir hayattır. C. Antisthenes
D. İnsan her şeyin ölçüsüdür. D. Aristippos
E. Haz en yüksek iyidir. E. Diogenes

102
İlkçağ Felsefesi

1. A Yanıtınız yanlış ise “Sokrates’in Hayatı” ko- 6. A Yanıtınız yanlış ise “Sokrates’in Ahlak Anla-
nusunu yeniden gözden geçiriniz. yışı” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

neler öğrendik yanıt anahtarı


Yanıtınız yanlış ise “Sokrates’in Bilgi-Ahlak
2. C Yanıtınız yanlış ise “Sokrates’in Bilgi Anlayı- 7. C
İlişkisi Hakkındaki Görüşleri” konusunu ye-
şı” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
niden gözden geçiriniz.

3. E Yanıtınız yanlış ise “Sokrates’in Bilgi Anlayı- 8. D Yanıtınız yanlış ise “Sokratesçi Okullar” ko-
şı” konusunu yeniden gözden geçiriniz. nusunu yeniden gözden geçiriniz.

4. B Yanıtınız yanlış ise “Sokrates’in Bilgi Anlayı- 9. D Yanıtınız yanlış ise “Sokratesçi Okullar” ko-
şı” konusunu yeniden gözden geçiriniz. nusunu yeniden gözden geçiriniz.

5. C Yanıtınız yanlış ise “Sokrates’in Ahlak Anla- 10. A Yanıtınız yanlış ise “Sokratesçi Okullar” ko-
yışı” konusunu yeniden gözden geçiriniz. nusunu yeniden gözden geçiriniz.

Araştır Yanıt
4 Anahtarı

Descartes’in bilgi anlayışı ile Sokrates’inki arasında temel bir ortaklık var: Fel-
sefe tarihinin birbirlerinden çok farklı zamanlarda yaşamış olan bu iki ünlü
ismi, kendilerinden önceki felsefi bilgi birikimini güçlü bir biçimde sorgula-
Araştır 1 mışlardır. Yeni bir felsefe ortaya koymuşlardır. Sokrates, bildiğim tek şey hiçbir
şey bilmediğimdir derken aslında kendisinden önceki bütün felsefelerin tahtı-
nı sarsmaktadır. Aynı şekilde Descartes da kendi dönemine kadar bilgi olarak
kabul edilen her şeyi kenara iterek yeni bir felsefe inşa etmeye çalışmaktadır.

İnsanın temel amacı olan mutluluk, Sokrates’e göre, toplumsal-siyasal birliğin


ifadesi olan Polis içinde ve Polis tarafından sağlanabilir. Polis, mutluluğun
Araştır 2 sağlanabilmesi için gerekli çerçeveyi çizen aktördür. İşte bu noktada, yasa, bu
çerçeveyi çizen birliğin iradesinden başka bir anlam ifade etmez. Tam da bu
sebeple, mutlu olmak isteyen insanların yapması gereken şeylerin başında ya-
salara itaat etmeleri gelir. Yasalara itaat ile birlikte insan mutlu olabilecektir.

Protagoras her şeyin ölçüsü insandır derken, evreni bilmek için bireysel du-
yumlarımızın ötesinde bir şeye sahip olmadığımızı ve her bireysel duyumun
doğruluk talebinde bulunabileceğini dile getirmişti. Aristippos, basitçe, bu
görüşü ahlak ve eylem alanına transfer etmiştir. Ona göre ahlaki iyi, bireysel
Araştır 3 haz duygusundan başka bir şey değildir. Dahası, her bireysel hazzın aynı ölçü-
de iyi olma iddiasında bulunabileceğini dile getirmiştir. Şöyle de söylenebilir,
Protagoras için doğru bilginin ölçütü bireysel duyumlardır. Aristippos için de,
benzer bir biçimde, bireysel duyumlar ahlakın ölçütüdür.

103
Sokrates ve Sokratesçi Okullar

Kaynakça
Ağaoğulları, M. A. (1994). Kent Devletinden Hançerlioğlu, O. (2000). Felsefe Ansiklopedisi
İmparatorluğa. Ankara: İmge Yayınları. Kavramlar ve Akımlar. Yedi Cilt. İstanbul: Remzi
Kitabevi Yayınları.
Akarsu, B. (1962). Sokrates’te Erdem Düşüncesi.
İstanbul Üniversitesi Felsefe Arkivi Dergisi. Sayı 13, Ksenophon. (1994). Sokrates’ten Anılar. Çev. Candan
ss. 57-73. Şentuna, Ankara: Türk Tarih Kurumu.
Arslan, A. (2006). İlk Çağ Felsefe Tarihi Sofistlerden Küçükalp, K. ve Cevizci, A. (2010). Batı Düşüncesi
Platona. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Felsefi Temeller. İstanbul: İsam Yayınları.
Yayınları. Öçal, Ş. (2015). Sofistler ve Sokrates. Doğudan
Birand, K. (1958). İlk Çağ Felsefesi Tarihi. Ankara: Batıya Düşüncenin Serüveni Cilt 2 Antikçağ
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları. Yunan Düşüncesi ve Ortaçağ Düşüncesi içinde. Ed.
Bayram Ali Çetinkaya, İstanbul: İnsan Yayınları.
Cevizci, A. (2009). Felsefe Tarihi. İstanbul: Say
Yayınları. Sarı, E. (2016). İlk Çağ (Antik Çağ) Felsefesi Tarihi.
Antalya: Nokta E-Book Publishing.
Conford, F. M. (2003). Sokrates’ten Önce Ve Sonra.
Çev. Ufuk Can Akın, Ankara: Ayraç Yayınevi. Solomon, R. C. ve Higgins, K. M. (2013). Felsefenin
Kısa Tarihi. Çev. Mustafa Topal, İstanbul: İletişim
Dorioni L-A. (2011). The Rise and Fall of Socratic Yayınları.
Problem in Socrates. Ed. Donald R. Morrison,
New York: Cambridge University Press. Tarnas, R. (2011). Batı Düşüncesi Tarihi. Çev. Yusuf
Kaplan, İstanbul: Külliyat Yayınları.
Döring, K. (2011). The Students of Socrates in
Socrates. Ed. Donald R. Morrison, New York: Thilly, F. (2000). Felsefenin Öyküsü I. Cilt-Yunan ve
Cambridge University Press. Ortaçağ Felsefesi. Çev. İbrahim Şener, İstanbul:
İzdüşüm Yayınları.
Eflatun. (2016). Sokrates’in Savunması. Çev. Teoman
Aktüel, İstanbul: Remzi Kitabevi. Versenyi, L. (1988). Sokrates ve İnsan Sevgisi. Çev.
Ahmet Cevizci, Ankara: Gündoğan Yayınları.
Gökberk, M. (1993). Felsefe Tarihi. İstanbul: Remzi
Kitabevi. Weischedel, W. (1997). Felsefenin Arka Merdiveni.
Çev. Sedat Umran, İstanbul: İz Yayınları.
Guthrie, E. K. C. (1999). İlk Çağ Felsefesi Tarihi. Çev.
Ahmet Cevizci, Ankara: Gündoğan Yayınları. Yalçınkaya, A. (2015). Ahlak Olarak Siyaset, Siyaset
Olarak Ahlak: Sokrates. Sokrates’ten Jakobenlere
Güçlü, A., Uzun, E., Uzun, S., Yolsal, Ü. H. (2002). Batı’da Siyasal Düşünceler içinde. Der. M. A.
Felsefe Sözlüğü. Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları. Ağaoğulları, İstanbul: İletişim Yayınları.
Hackforth, R. (1933). Great Thinkers (I) Sokrates. Zeller, E. (2008). Grek Felsefesi Tarihi. Çev. Ahmet
The Journal of the British Institute ve Philosophy. Aydoğan, İstanbul: Say Yayınları.
Vol. 8, no. 31, pp. 259-272.

104

You might also like