You are on page 1of 2

I.

MÜZİĞİN DOĞUŞU

Sanatın tarihi, insanın tarihiyle yaşıttır. Müzik ise sanat dallarının belki de en eskisidir. İlkçağ
düşünürleri, müziğin temelini, içinde yaşadığımız evrenin doğal ritmik düzenine ve uyumuna
bağlamışlardır. Ay, güneş ve gezegenler, gece-gündüz, mevsimler, her biri belli bir ritim
içinde devinen, belli bir uyum sergileyen nesneler ve olaylardır. Ayrıca insan bedeninin
yapısı, işleyişi de müzikteki gibi ritim ve uyum öğelerini taşır. Bu nedenle, ilk ve ortaçağ da
estetik biliminde uyum kavramıyla ilgili pek çok kitap, sanatın hangi konusunda olursa olsun
Müzik başlığını almıştır.
İlk insanın doğa seslerini yansıtması, kendi sesini rüzgarın, denizin, kuşun sesine benzetmesi,
ezginin doğması yolundaki ilk adımlar olmuştur. Önce doğayı yansıtmak için sesini yükselten
insanoğlu, sonra yalnızlığını unutmak, doğa güçlerine tapınmak için mırıldanmaya başlamış,
korkusunu yenmek için çığlıklar atmış, daha sonra da ruhsal değişimine göre kimi neşeli kimi
hüzünlü ezgiler yaratmıştır.

Yerleşik toplumsal düzene geçildiğinde müzik, büyüleyici, hastaları iyileştirici özellikler


kazanır. Savaş öncesinde kabileyi coşturup yüreklendiren öğe, kuşaktan kuşağa destanlarla,
baladlarla bilgi taşıyan araç haline dönüşür. Savaş çığlıkları giderek askeri marşlara
dönüşmüş, tapınma sırasındaki ezgisel mırıltılar, dinsel ilahileri doğurmuştur. İlk ezgiler ya
tanrıları kutlama törenlerine ilişkindir, ya da tanrılara yakın, güçlü kahramanlara övgüdür.
İnsanoğlu kendi sesini kullanabilmeyi, nesneleri birbirine vurup ses yaratabilmeyi ve bir
hayvan kemiğine üfleyip sesini gürleştirmeyi başardığında müzik de tarihini yazmaya
başlamıştır. İnsanlar daha sonra el çırparak, ayağını yere vurarak ezgisini süslemiştir. İnsanın
yaptığı ilk alet: Kamıştan bir düdük ya da işlenmiş bir deniz minaresi gibi.
Müzik bu güne kadar çok çeşitli biçimlerde tanımlanmıştır. Bu tanımların birçoğunda yer
alan temel noktaları birleştiren bir yaklaşıma göre “müzik, duygu, düşünce, tasarım ve
izlenimleri, belirli bir amaç ve yöntemle, belirli bir güzellik anlayışına göre birleştirilmiş
seslerleişleyip anlatan estetik bir bütündür.

Bu tanıma göre, müziğin yapı taşları seslerdir. Sesler belirli bir amaç ve yöntemle belirli bir
güzellik anlayışına göre seçilip birleştirilir. Seslerle anlatılanlar ya da anlatılmaya çalışanlar,
duygu, düşünce, tasarım ve izlenimlerdir. Bunların anlatımı için seçilip birleştirilen sesler,
öz-biçim yönünden estetik temeli ya da estetik boyutu olan bir yapı oluşturur. Müzik işte bu
özelliklerden oluşan bir bütündür.

Bazı görüşler ise müziğin duygu ve düşünceleri kesinlikle dile getirmediği yönündedir. Bu
görüştekilere göre bir müzik herkese ya da kişiye her zaman kesinlikle aynı şeyi
anlatmamaktadır. Müzik denilen bütün, belli bir duygu ya da düşünceyi anlatmak için olmasa
bile, belli bir amaç ve yöntemle yapılan bir çalışmayla ortaya çıkmaktadır.

Müziğin tarihi serüvenlerle dolu bir yolculuk, yoksunluklar macerasıdır. Kuşları çağıran ilk
insanların şarkısı, ilk çobanların flütü, ilk avcıların yayı, ilk gökgürültülerinde duyulan
tanrıların ruhları, ilkel çokseslilik, klasik kontrpuan, tonal armoni, 12 sesli müzik, caz, rap,
elektronik müzik ve bugünün sampling’i arasındaki tek benzerlik, gürültüleri şekillendirme,
güzel olanı kaosun içinden çıkarma hayalidir.

You might also like