Professional Documents
Culture Documents
ISBN: 978-975-10-2955-3
10 11 12 13 1 0 9 8 7 6 5 4 3 2 1
Baskı
İNKILÂP KİTABEVİ BASKI TESİSLERİ
•••• • M
*il* İN K IL A P
Çobançeşme Mah. Sanayi Cad. Altay Sk. No. 8
34196 Yenibosna - İstanbul
Tel ; (0212)496 11 11 (Pbx)
Faks : (0212)496 11 12
posta@inkilap.com
www.inkilap.com
PROF. DR. YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi kurucu dekanı
KUR'AN’IN
YARATTIĞI
MUCİZE
DEVRİMLER
İSTAN BUL-2010
8Îİ! İNKILÂP
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
Bayburtlu bir anne ile Trabzonlu bir babanın çocuğu olarak 1951
yılında doğdu.
Birinci Bölüm
DEVRİMLERİ YARATAN DEVRİM: İSYAN
Mucize Devrimlerin Temeli: İsyan............................... 1
Cihat Kavramının Yarattığı Devrim: Zulme İsy a n .... 17
Hanîflik Kavramının Yarattığı Devrim: Ecdatperestliğe İsyan 22
Zühruf Suresi’nin Yarattığı Devrim: Zalimlere İsyan.......... 31
M âûn Suresi’nin Yarattığı Devrim Talancılara İsyan 35
İkinci Bölüm
DEVRİMLERİ BAŞARILI KILACAK DEVRİM:
ŞİRKİN DEŞİFRE EDİLMESİ
En Büyük Düşmanı Tanımak....................................................
Şirkin Mahiyeti.............................................................................
Şirk Bir Dindir...............................................................................
Şirkin Sermayesi: Putlaştırma....................................................
Şirkin Temel Görünümleri..........................................................
Şirkin En Tehlikeli Türü: Riyakârlık........................................
Üçüncü Bölüm
MEVCUDU YIKARAK YARATILAN
DEVRİMLER
...89
Din Sınıfını Yıkmak............................................................
102
Rabler Hegemonyası.................................... ......................
Şer ve Şirk Kodamanlarının Lanetlenmesi..................... 113
117
Din Kisvesinin Yırtılması...................................................
123
Resmî Mabedin Yıkılması.......................
Dindarlık Üstünlük Ölçüsü D eğildir...................................... 129
Aklın Egemenliğini İla n ............................................................. 135
‘Allah’ın Hâkimiyeti’nin Din Hâkimiyeti Olmadığını İlan. 140
Kişilerin Egemenliğinden İlkelerin Egemenliğine Geçiş 144
‘Allah’ın İndirdiği’nin Beş Adresten Oluştuğunun İlanı....149
Raiyye Zihniyetini Yıkm ak....................................................... 152
Dört Devrimi Birden Gerçekleştiren Ayet............................. 166
İnsan Haklarının İnanç-üstü Ezelî Bir Temele Oturtulması ..169
Zulmün Tek Düşm an İlan Edilmesi.........................................178
Savaşa İzin V erilm esi.................................................................. 187
Allah’a Kulluğu Aracılara Bağlayan Zihniyetin Yıkılması. 191
Anlamını Bilmeden İbadet Edenlerin Lanetlenmesi............192
Evrende İnsandan Üstün Varlıklar da V a r ........................... 195
Dördüncü Bölüm
OLMAYANI GETİREREK YARATILAN
DEVRİMLER
‘Allah İle A ldatm a’ Kavramının Din Diline Sokulm ası..... 199
Dinler Tarihinin ve Din Adamlarının Eleştiriye Açılması .204
Hadisleri Din Yapan Zihniyetin Deşifre Edilmesi............... 208
Okumanın Temel İbadet O larak Öne Çıkarılm ası............. 238
Evren ve İnsanın Ayetlerle Dolu Kitap İlan Edilmesi......... 245
Varlık ve Oluşun Tümünün Mucize İlan Edilmesi............. .256
İlmin Tek Üstünlük Ölçüsü Yapılması....................................262
Uzaydan Gelecek Tehdide D ikkat Çekilmesi........................284
Doğanın Dengelerini Bozmanın Yaratacağı Tehdit............. 286
Teknolojinin M utsuzluk Aracı Olacağını ilan......................295
Ezilip H orlananların Yaratıcı-M otor Güç İlan Edilmesi...299
Emeğin ve Artık-Değerin Belirleyici İlan Edilmesi.............. 303
Servet Sahiplerinin Yıkıcı Unsur İlan Edilmesi.................... 312
Paylaşmayan Bir Dünya M utlu O lam az................................ 314
İsrafın İnsanlık Suçu İlan Edilmesi.......................................... 330
Niteliksiz N üfus Artışının Zararlı İlan Edilmesi................. 341
Kom şuluk Dinlerüstü Bir İnsanlık Değeridir........................ 356
Beşinci Bölüm
KUR’AN’IN BİLGİ TOPLUMU TALEBİ
Kur’an, Bilgi Toplumunun Anlayacağı Kitap! 361
363
Kur’an’ın Bilgi Toplumu Talebi........................................
366
Kültür Yerine Uygarlığın Öne Çıkarılması......................
.369
Özgür Bireyin Öne Çıkarılması.......................................
.370
Nitelikli İnsan Talebi.........................................................
371
Yaratıcı Sinerjinin Öne Çıkarılması.................................
373
Estetik ve Güzelliğin Öne Çıkarılması............................
Altıncı Bölüm
KUR’ANTN SORDUĞU DEVRİM: SORULAR^
Yaradılışla İlgili Sorular....................................................... 3g2
Akılla İlgili Sorular............................................................... 3g4
Kur’an’la İlgili Sorular..........................................................3g9
Hadislerle İlgili Sorular........................................................ 393
İnsanla İlgili Sorular............................................................. 393
Dinle İlgili Sorular........................ - 4U
9
Avrupa üniversitelerinde düşünce dünyasıyla ilgili yapılan
İngilizce, Almanca, Fransızca akadem ik tezlerin sayısı ona
yakındır. Bu tezlerin ortak ifadelerinden biri de Öztürk’ün,
modern Türk-İslam ilahiyatının öncüsü olduğudur. Gerçekten
de onun yirmi-otuz yıl önce ilk kez telaffuz ettiğinde ağır eleş
tirilerle karşılanan birçok fikri bugün ‘aydın ilahiyatçı’ sıfatı
taşıyanların hararetle savundukları bakış açıları haline gel
miştir. Bu bakış açılarının tümü, Ö ztürk’ün fikir teknesinde
yoğrulan hamurun değişik adlarla servise çıkarılmış ürünle
ridir. M eslektaşları bunu ne kadar itiraf eder bilemeyiz ama
tarih ve dünya kam uoyu gerçeği kayda geçirmiştir.
13
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
“ Âdem R ab b ’ine isyan etti.” (Tâha, 121)
“ Şu bir gerçek ki, şeytan, Rahm an olan A llah’a karşı âsi
olm uştur.” (Meryem, 44)
14
MUCİZE DEVRİMLER
yürüyen benlik, yaratan ruhtur ve yaratan ruh, tıpkı Tan
rı gibi “ her an yeni bir iş ve oluştadır” (Kur’an, Rahman,
29) Bunun içindir ki Yaratıcı Kudret, “ Allah’ın yardımcıları
olun” (Saff, 14) demekte ve eklemektedir:
15
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
30; Ahzâb, 72) Ne ilginçtir ki, meleklerden söz eden ayetler
den biri, onları, “ Kendilerine emrettiği hususlarda Allah’a is
yan etmezler” (Tahrîm, 6) diye tanıtıyor. O ysaki insan, zalim
ve kan dökücü olarak nitelendirilir. İnsan, isyanı tanıyan ve
kullanan bir varlıktır ve bu yüzden üstündür. Hz. M uham -
med bu gerçeği ifade ederken şöyle diyor:
16
CİHAT KAVRAMININ YARATTIĞI
DEVRİM: ZULME İSYAN
17
y a şa r n u r î ö z t ü r k
“ “ di - *
J S r “1'andeb*''an8"“" ^ "">cil*addan M ,.
1. iç Dünyamızda Nefse Karşı Cihat-
18
MUCİZE DEVRİMLER
K U R ’A N ’A G Ö R E Z U LÜ M :
Zulüm kelimesi Kur’an’da türevleri ile birlikte 300’e ya
kın yerde geçer. Kelimenin kökdaşı olan ve karanlık anlamına
gelen zulmet kelimesini de eklersek, bu rakam yaklaşık 350
olur.
19
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
şirki de büyük bir zulüm olarak tanıtmaktadır.
SAVAŞIN T EK G EREKÇESİ: Z U L Ü M
Kur’an’m kanlı çarpışm aya (savaşa) izin verme gerekçesi
de zulümdür. Kanlı çarpışmanın meşruluğu zulme uğramış
olmakla gerçekleşir. Bu meşruluk doğunca da Allah, zalim
lere karşı savaşanların başarısını taahhüt eder. (Hac Suresi,
39-40)
20
MUCİZE DEVRİMLER
tanrısal vaat olarak öne çıkarılıyor. (Nahl, 41) Bundan önem
lisi, K ur’an, zulüm beldesinden göçmeyip de orada ömrünü
m üstaz’af (ezilip horlanan) olarak tamamlayanların kendi
kendilerine zulmettiklerini ve bu yüzden hesaba çekilecekle
rini de bildirir. (Nisa, 97) Bunun anlamı şudur:
21
HANÎFLİK KAVRAMININ YARATTIĞI
DEVRİM: ECDATPERESTLİĞE İSYAN
Ecdatperestliğe, ataların kabullerini dokunulmaz kılmaya
isyan, peygamberlerin temel niteliklerinden biri, Kur’an im a
nının olmazsa olmaz şartıdır.
22
MUCİZE DEVRİMLER
okunduğunda, delilleri sadece şöyle demek olmuştur: ‘D oğ
ru sözlüler iseniz atalarımızdan kanıt getirin.” (Dühan, 36;
Câsiye, 25)
23
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
“ Onlara, ‘Allah’ın indirdiğine uyun!’ dendiğinde: ‘Hayır!
Biz, atalarımızı üzerinde bulduğum uz şeye uyarız.’ derler.
Peki, ataları bir şeyi akıl yoluyla kavrayamıyor, doğruya ve
güzele ulaşamıyor idiyseler?!” (Bakara, 170)
24
MUCİZE DEVRİMLER
lar m ı?’ Dediler: ‘Hayır! Ancak atalarımızı böyle yapar halde
bulduk.’ Dedi: ‘Gördünüz mü neye ibadet ediyormuşsunuz!
Siz ve o eski atalarınız! Şüphesiz, onlar benim düşmanım.
Ama Âlemlerin Rabbi, dostum .” (Şuara, 71-77)
25
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
‘Siz de bizim gibi birer insandan başka şey değilsiniz. Ataları
mızın kulluk ettiklerinden bizi yüz geri çevirmek istiyorsunuz.
Hadi, açık bir kanıt getirin bize!” (İbrahim, 10)
26
- ırtfakı.
MUCİZE DEVRİMLER
“ Kendi içlerinden kendilerine bir uyarıcı geldi diye şaşıp
kaldılar. Ve şöyle dedi bu nankörler: ‘Bu adam yalanlar düzen
bir büyücü. İlahları bir tek tanrı mı yapmış? Bu, gerçekten
hayret edilecek bir şey!’ İçlerinden kodaman bir grup öne çık
tı: ‘H aydi, yürüyün! İlahlarınıza sahip çıkmada kararlı davra
nın! Gerçek şu ki, istenip beklenen şey budur. Öteki millette
işitmedik böyle bir şey. Bu bir uydurmadan başka şey değil
dir.” (Sad, 4-8)
Özetleyelim:
27
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
K U R ’A N ’A G Ö R E H A N ÎFLİK VE H A N ÎF:
Kur’an dilinde hanîf, putçu ve sapık geleneklere karşı çı
kan, devrimci demektir.
Kur’an her müminin aynı zam anda hanîf olm asını yani
ataların kabul ve geleneklerini eleştiri getirip gerektiğinde
onlara isyan etmesini istemektedir. İnsanlığın boyut yükselt
mesi işte bu isyandadır.
28
MUCİZE DEVRİMLER
D aha sonraki Arap dili lügatleri, hanîfin kökü olan
‘hanef’i, karanlık ve sapıklıktan doğruluk ve aydınlığa yönel
mek anlam ında değerlendirmişlerdir. Bu yönelişi gerçekleşti
rene hanîf denir. Kur’an, hadisler ve onlara bağlı olarak İslam
literatürü hanîfliği, yaradılış düzenine aykırı gidişlerden yüz
çevirip dosdoğru olana yönelmek biçiminde anlamlandırıyor.
K ur’an’ın, hanîfliği bu anlam da kullanan ayeti şudur:
29
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
dele etmesi gereken temel belaların başında, geleneğin din-
leştirilmesi, yani ecdatperestlik veya ‘m u h afazakârlık’ gel
mektedir. Ne ilginçtir ki, bütün siyaset ve saltanat dincileri
kendilerini m uhafazakâr olarak tanım larlar. Batı ile işbirli
ği yapmış dincileri İslam aleyhine kullanan Batı’nın bütün
siyaset ve strateji kodam anları M üslüm anları m uhafazakâr
olmaya itmektedir. Girdiğim iz yüzyılın ilk günlerinden beri
bu muhafazkârlık illeti, dem okrasi ve özgürlük maskeleriy
le piyasaya çıkarılm akta ve böylece bu K ur’an dışı putperest
kavramın albenisi artırılm aktadır. Son varılan nokta ve siya
set dincilerine önerilen son strateji, bir Yahudi yazarın tekli
fiyle şu olmuştur: “ M u h afazak âr dem okrat olun!” Buradaki
denklemin barındırdığı plan üç aşam alıdır ve şudur:
30
tim .
ZÜHRUF SURESİ’NİN YARATTIĞI
DEVRİM:
ZALİM YÖNETİMLERE İSYAN
31
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
dele etmesi gereken temel belaların başında, geleneğin din-
leştirilmesi, yani ecdatperestlik veya ‘m u h afazakârlık’ gel
mektedir. Ne ilginçtir ki, bütün siyaset ve saltanat dincileri
kendilerini m uhafazakâr olarak tanım larlar. Batı ile işbirli
ği yapmış dincileri İslam aleyhine kullanan Batı’nın bütün
siyaset ve strateji kodam anları M üslüm anları m uhafazakâr
olmaya itmektedir. Girdiğim iz yüzyılın ilk günlerinden beri
bu muhafazkârlık illeti, dem okrasi ve özgürlük maskeleriy
le piyasaya çıkarılm akta ve böylece bu K ur’an dışı putperest
kavramın albenisi artırılm aktadır. Son varılan nokta ve siya
set dincilerine önerilen son strateji, bir Yahudi yazarın tekli
fiyle şu olmuştur: “ M u h afazak âr dem okrat olun!” Buradaki
denklemin barındırdığı plan üç aşam alıdır ve şudur:
30
ZÜHRUF SURESPNÎN YARATTIĞI
DEVRİM:
ZALİM YÖNETİMLERE İSYAN
31
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
sajının ayrıntılarına geçmeden önce İslam tefsir tarihinin bu
ayetlerle ilgili tavrına ilişkin birkaç söz söylemek isteriz.
32
MUCİZE DEVRİMLER
Z Ü H R U F SU RESİ’N İN YAKTIĞI M EŞALE
Tam bu noktada, insanlığın önünde dev bir meşale yakan
Zühruf Suresi 54-56. ayetleri görmekteyiz. Önce ayetleri gö
relim:
33
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
“ Gerçeği hakkıyla göremiyor olanlar seni asla küçümse-
mesin/ezip horlam asın!” (Rûm , 60)
34
J.&İ, ■
MÂÛN SURESİ’NİN YARATTIĞI DEVRİM:
KAMU HAKLARINI TALAN EDENLERE
İSYAN
35
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
Din kelimesini, geçtiği her yerde ‘din’ diye tercüme eden
ler, bu ayete gelince her nedense din sözcüğünü olduğu gibi
tercümeyi bırakıp dinin bir düzineye yakın anlam ından işle
rine gelen biriyle tercüme yönüne gidiyorlar. Böyle yapmayıp
da ayette söyleneni aynen ifade ederlerse facianın başlarına
çökeceğini biliyorlar. Facia şu olacaktır: A nlaşılacaktır ki,
kamu haklarına m usallat olanlar, namazlı-niyazlı birileri de
olsalar, K ur’an onları dinsiz-imansız ilan etmektedir. İşte,
kaçmak ve kurtulm ak istedikleri müthiş K u r’anî vuruş bu-
dur. Kur’an, bu tür tanrısal vuruşlardan bahsederken şu sar
sıcı ifadeyi kullanm aktadır:
Hangisi doğru?
36
MUCİZE DEVRİMLER
bağım sız mealinde ise başka bir türlü çeviriyor. 7. ayet me
alde şöyle:
37
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
bu muhteşem mesaj, birçok çeviri gibi, A teş’in çevirisinde de
uçup gitmiştir.
38
MUCİZE DEVRİMLER
“ Gördün mü o, din (gününü) yalan sayanı?”
39
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
‘Dom uz etini besmele çekerek yiyenler’ bütün zulümleri
ne, bütün rezilliklerine, bütün azm ışlıklarına, hatta bazen
bütün nam ussuzluklarına rağm en, bir de ‘din ham isi’ pozla
rında ona buna çalım satacaklar. H atta onun bunun dinine-
im anına kalite kontrolü yapm a cüretine bile yeltenecekler.
Yıllardan beri bu imansız cüreti gösterm iyorlar mı? Ve tek
eksiği, birkaç rekât nam az olan birçok zavallı insanın bun
ların kin ve iftiraları yüzünden ‘zındık, hatta dinsiz ad am ’
olarak dam galanm ası sürüp gitmiyor mu?
Şirk iki türlüdür: Sözle şirk, hal ile şirk. T anrı’nın oğul
ve ortağı olduğunu iddia etmek sözle şirktir. İnsanın içinde
40
j
MUCİZE DEVRİMLER
Tanrı’dan başk a şeyler için yer ve yol bulunması da hal ile
şirktir.” (Sultan Veled, Maarif\ 53)
41
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
Kıldığı nam aza riya bulaştıran kişi şirke gitm iştir, tuttu
ğu oruca riya bulaştıran kişi şirke gitm iştir, verdiği sadakaya
riya bulaştıran kişi de şirke gitm iştir.” (Heytemî, ez-Zevâcir
1/ 68 )
M ünafik, içinde inkâr saklayan tiptir. İçi ile dışını bir tut
madığı için münafık da bir riyakârdır am a unutmamak lazım
42
MUCİZE DEVRİMLER
ki, riyakârlıkları menfaatçılığa dayananlar, Kur’an’a göre,
daha tehlikelidir. Çünkü onların halkı kandırma ihtimalleri
daha yüksektir.
43
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
ve isimler, Cenabı H ak k ’ın m uradına uygunluk arz ettikle
rinde bir değer taşırlar.”
Şirk bir ateizm ve dinsizlik olm adığı için, bir insan, Allah’a
ve dine inandığı halde müşrik olabilir. Nitekim K ur’an’ın bir
çok ayeti, Mekke müşriklerinin bu nitelikte insanlar olduğu
nu çok açık ifadelerle bildirmektedir.
44
MUCİZE DEVRİMLER
HI. K A M U H A KLARIN A TECAVÜZÜN DİNSİZLİK
O LD U Ğ U N U İLA N
M âûn Suresi’nin en büyük devrimi, kamu haklarına te
cavüz edenlerin maskeli inkarcılar olduğunun ilan ve tescil
edilmesidir. Devrimler yaratan sure, dini yalan saymayı ge-
rekçelendirirken iki şeyi öne çıkarmaktadır:
1. R iyakârlık,
2. Kam u mal ve haklarının yerine ulaşm asına bir biçimde
engel olm ak yani gulûl suçu işlemek.
Şu bir gerçek ki, K ur’an mal ve parayı hayatın biricik veya
egemen değeri sayanların dini olamayacağını açıkça söyle
mektedir. Bu K ur’ansal gerçek dikkate alındığında Suı™ söy
lemek zorunlu hale gelir: İnsanları sömürmek için Allah ile
aldatan dinciliğin, adının tam tersine, dinı-ımanı yoktur. İs
lam Peygamberi tehlikeye şu sözleriyle dikkat çekmiştir:
“ Her ümmetin bir bozgun sebebi vardır. Benim ümmeti
min bozgun sebebi de maldır.”
“ Kişinin mal ve gurura düşkünlüğünün dinine getirdiği
zarar, sürü içine dalm ış kurtların koyunlara getireceği zarar
dan daha büyüktür.”
M al putu ile din istismarını birlikte kullanabilecek ko-
ırama gelmiş kadroların ve siyasetlerin egemen olduğu bir
toplum, cehennemini daha bu dünyada kendi eliyle kurmuş
demektir.
M âûn Suresi, iki zulme savaş açıyor: Kamu malları tala
nı, riyakârlık. Kamu hak ve imkânlarının yerme ulaşmasına
engel olmanın da biri aktif engelleme, biri de pasif engellem
olmak üzere iki türü vardır. Aktif engellemede, kam » «nah
calınır-cırmlır çarçur edilir, buna engel olacak mevzuat dü
zenlemeleri yapılmaz. Pasif engelleme ise yanlışlıklara seyirci
kalmak suretiyle sergilenir.
Hz. Peygamber, kamu malı çalmış, kamu hakkına tasallut
45
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
ta bulunmuş olanların cenaze namazını kılmamıştır.
46
İkinci Bölüm
DEVRİMLERİ BAŞARILI KILACAK
DEVRİM:
ŞİRKİN DEŞİFRE EDİLMESİ
•î
EN BÜYÜK DÜŞMANI TANIMAK
49
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
Bir muvahhidin (tevhidi din yapan K u r’an mümini) en bü-
yük düşm am şirktir. K ur’an ’ın düşm anlık hedefi olarak gö s
terdiği zulüm de şirkin bir uzantısıdır. Çünkü “şirk gerçekten
çok büyük bir zulüm dür.” (Lokm an, 13) Bir inanç kitlesinin
en büyük düşmanını tanım am ası kadar büyük bir hüsranı
olam az. İslam dünyası işte bu hüsranın ta ortasında debelen
mektedir. Çünkü İslam dünyası şirki tanım am akta, tanım ak
yönünde ciddi bir gayret de göstermemektedir.
50
ı
MUCİZE DEVRİMLER
karşısındakine, ‘Sen ve Allah dilerse olur’ demesi de şirkin
bir parçasıdır.” (Heytemî, ez-Zevâcir, 1/66)
51
ŞÎRKİN MAHİYETİ
Şirk, Allah’ın yanına bir kişi veya bir şeyi koymak şeklinde
adî bir ortaklık görünümünde olabileceği gibi, onlarca hatta
yüzlerce elemanın söz sahibi olduğu bir anonim ortaklık g ö
rünümünde de olabilir. Şürekânın sayısı sürekli değişir; de
ğişmeyen ortak daim a Allah’tır. Hint şirkinde ilahların sayısı
binlerle ifade ediliyor. Şirk ve şirkette Allah’ın yanına ortak
olarak konan kişi veya kuvvetin seçkin, kutsal olması şirkin
doğuşunu ne engeller ne de geciktirir. A llah’ın yetkilerinden
Allah dışında birine pay çıkarılm ışsa kullanılan ortağın Fira
vun olması ile M usa olması arasında fark yoktur.
52
MUCİZE DEVRİMLER
ŞİRKİN Ö N E ÇIKARDIĞI GEREKÇELER
Şirk (yedek ilahlı din), Allah’tan başkalarını vekil etmenin
yani yedek ilahlar devreye sokmanın gerekçesi olarak iki şey
ileri sürm üştür:
53
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
“Allah’ın yanında bir de kendilerine zarar veremeyen, ya
rar sağlayam ayan şeylere kulluk ediyorlar ve şöyle diyorlar:
‘Bunlar bizim Allah katındaki şefaatçılarım ızdır.’ De onlara:
‘Allah’a, göklerde ve yerde bilm ediği şeyleri mi haber veriyor
sunuz?’ Şanı yücedir O ’nun, ortak koştuklarından arınm ıştır
O .” (Yûnus, 18)
54
k
MUCİZE DEVRİMLER
ğunluğunun şirke bulaşm am ış bir imandan yoksun olduğu
ve olacağı K ur’an’ın açık beyanları arasındadır. (bk.Yusuf,
106) R abb’in bu beyanı, elbette ki haktır ve tecelli edecektir.
Etmiştir. İnsanlık dünyası, şirkin onlarca türüyle yara-bere
içinde kıvranm aktadır.
55
ŞİRK BİR DİNDİR
56
MUCİZE DEVRİMLER
etmez. İkincil, üçüncül... ilahlara yer vermesini şu gerekçeyle
açıklar:
57
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
“ O nlar Mescid-i H aram ’dan müminleri geri çevirip durur
ken, Allah onlara neden azap etmeyecekmiş? O nlar Mescid-i
H aram ’ın dostları/koruyucuları da değillerdir. Onun dost-
ları/koruyuculan takva sahiplerinden başk ası değildir. Ama
onların çokları bunu bilmezler. O nların Beytullah’taki na-
m azı/duası; ıslık çalm ak, el çırpm ak/gerçek nam azı kılan
lara engel olm aktan başka bir şey değildir. O halde, inkâr
ediyor olduğunuz için tadın azabı.” (Enfal, 34-35)
58
MUCİZE DEVRİMLER
Dini A llah’a özgüleme tavrının en küçük anlamda zede
lenmesi şirktir.
59
SSSfcV* t.'.!,* •
YASAR NURİ ÖZTÜRK
örtülü şirkidir. Yani ortada iman iddiası vardır, fakat bu i-
man, birtakım yardımcıları devreye sokm adan A llah’a iman
noktasına yükseltilememiştir.
60
ŞİRKİN SERMAYESİ: PEYGAMBERLERİ VE
BÜYÜK İNSANLARI PUTLAŞTIRMAK
PEYGAM BERLERİ İLAHLAŞTIRM AK:
Kur’an dininde yani tevhit dininde peygamberler Allah’ın
elçileridir. Şirk dininde ise peygamberler Allah’ın ortakları
dır. Bu ince çizgi, İslam dini içinde de zaman zaman gölge
lenmekte ve insanlar ‘elçilik’ ile ‘ortaklık’ arasındaki hassas
ayrımı yapm akta zorluk çekerek peygamberleri, farkında ol
madan ‘A llah’ın ortağı’ konumuna getirmektedirler. Bu hata,
peygamberlerin getirdikleri tevhidin yani son söz sahibinin
tek olduğu dinin şirke yani yedek ilahlı bir dine dönüşmesine
yol açm aktadır. Kur’an, özellikle Hz. İsa’yı gündeme getirir
ken bu gerçeğe parm ak basmaktadır.
61
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
haram laştırm a yetkisinin verilmemesi gerekiyor. Bu anlam
da ‘şârî’ (kanun koyucu) sadece A llah’tır. Bu anlam da Hz.
M uham m ed’in de ‘şârî’ unvanı yoktur. Onun ‘şârî’ unvanı,
din koyma anlam ında değil, devlet başkanı sıfatıyla norm
lar koyma anlam ındadır. O halde sünnet kavramının bu
K ur’ansal-tevhidî esasa göre anlaşılm ası lazımdır. Sünnet,
Hz. Peygamber’i ‘din kurucusu’ konumuna getirmenin aracı
yapılam az; yapılırsa bu gizli şirk olur.
62
-Jfc
MUCİZE DEVRİMLER
maktan çıkarak, yaşadığı toplumun örflerini dinleştiren biri
olur. Bunun anlam ı ise, vahyin dinini beşerileştirerek tahrip
etmektir. Gerçekten de sünnet, sonraki zamanlarda Kur’an
dinini tahripte araç olarak kullanılan bir kuruma dönüştü
rülmüştür.
63
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
resmiyet kazanm asıdır. Bu ikinci aşam ad a, din buyruklarının
altında Allah’ın imzası yeterli olm aktan çıkar, cennete giriş
belgesi de Allah-nebi imzalı hale gelir. O ysaki tevhidin belir
gin niteliklerinden birincisi, din koyuculuk sıfatının Allah’a
özgülenmesi, İkincisi de cennete giriş belgesinin altında Allah
dışında hiçbir varlığın im zasının bulunmamasıdır.
64
MUCİZE DEVRİMLER
diğer insanlar için kullandığı ‘meyyit’ (ölü) sözcüğünü kul
lanmıştır. (Zümer, 30) Bu ayetin, tevhidin omurga kavram
larını veren Zümer Suresi’nde yer alması da ayrı bir dikkat
konusudur. Peygamberlerin yüceliği onların eserlerinin ölüm
süzlüğü iledir, et ve kemiklerinin ölmezliği ile değil. Et ve
kemiği ölmez kabul etme tutkusu eski-pagan bir tutkudur.
Kur’an bunu yıkmıştır.
65
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
bir yol tutmuş, Peygamberimizi yüceltmede Pavlus kilisesi
nin yöntemini öne çıkarıp vurguyu K u r’an ’dan Peygam ber’e
çevirmiştir. Bu yol, sonu şirkle bitecek bir yoldur ki, K u r’an
buna Hz. İsa konusunu anlatırken açıkça dikkat çekmiştir.
Hz. M uham m ed bahsinde, nebinin ölümünden sonra kalan
tek mucize K u r’an ’dır.
66
MUCİZE DEVRİMLER
Müslim’deki şu sözü, üzerinde olduğumuz konu bakımından
son derece önemlidir. Câbir (ölm. 74/693) şöyle diyor:
67
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
H içbir peygam ber melek değildir. O halde, hiçbir pey
gam ber hata ve günah işlemez varlık olarak düşünülemez.
Peygamberleri böyle düşünmek onları ilahlık mertebesine
çıkarm ak olacağından küfürdür. Ancak biz, peygamberlere
olan saygımız yüzünden günah kelimesini onlara izafe etme
yerek, bunun yerine zelle (sürçme) deyimini kullanırız. Ama
biliriz ki K ur’an, ‘günah’ (zenb) sözcüğünü peygamberlere, o
arada Hz. M uham m ed’e bile izafe etmiştir. Örnek olarak şu
ayetlere bakılabilir: Yusuf, 12; Şuara, 14, Ğ âfir, 55; M uham-
med 19; Fetih, 2.
EVLİYACILIK
Şirk, tarihin her döneminde iyi ve m akbul insanları kulla
narak meşruiyet sağlam a yoluna gitmiştir. K ur’an, Kehf Su
resi 102. ayetinde bu gerçeği, kendine özgü esrarlı üslubuyla
önümüze koym aktadır:
68
MUCİZE DEVRİMLER
Birinci tür velilerden bir tek yerde söz edilmiştir: Yûnus
Suresi’nin 62-64. ayetler. Bu ayetlerde Allah’ın velileri, Kur’an
dininin değerlerini taşıyan müminler olarak tanıtılmaktadır.
Kur’an dinine inanan her insan bu tanım içine girer. Ayrı bir
sınıf, ayrı bir zümre söz konusu değildir. Ayetlerin açık tespiti
şudur:
69
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
Evliya inancı veya evliya kültü, şirkin en kahırlı musibet
lerinden biri olarak gösterilmektedir. Bu evliya, şeytandan
ve insandan üretilmiş bir tür şirk panteonudur ki görünüşte
insanı Allah’a götürmede vasıta yapılır, gerçekte ise insanı
Allah’tan uzaklaştırır.
70
J»
MUCİZE DEVRİMLER
Evliya şirkinin sosyal ve hukuksal dayanağı yapılabilecek
oluşumlara da imkân verilmemiştir. Din sınıfı, din kıyafeti
yoktur. Din adam ı tabiri yoktur. H atta resmî mabet yoktur.
Vaftiz ve afaroz hiç yoktur. Günah çıkarıcılara ihtiyaç yok
tur; çünkü insan doğduğu anda temizliğinin ve güzelliğinin
doruk noktasındadır. Allah’a kul olmak için binlerinin tes
ciline, okuyup üflemesine ihtiyaç bırakılmamıştır. Kur’an,
vesayet ve vekâlet altında bir imanın söz konusu edildiği tüm
sistemleri şirk ve zulüm sistemi olarak dam galam aktadır.
71
ŞİRKİN TEMEL GÖRÜNÜMLERİ
72
MUCİZE DEVRİMLER
manii, ister inkârcı olsun, her iki halde de Allah ile insan
arasında yaklaştırıcı söz konusu edilemez.
3. Fırkacılık, Hizipçilik:
Buna ‘dinde bölücülük’ de diyebiliriz. Kur’an bu illeti ta
nıtmada ‘fırka’ (hizip, grup, klik) kökünden isim ve fiiller
kullanır.
Her şeyden önce, Allah ile peygamberler arasında fırkacı
lık yasaklanm ıştır. (Nisa, 150) Dini ikiye bölerek, Bu Allah
için, bu da peygamber için” mantığıyla hareket etmek bir fır
kacılıktır. Fırkacılığın zihniyet zemini şöyle oluşturulmakta
dır. “ Falan ibadetin şu kadarını Allah rızası için, şu kadarını
da Peygamber’in şefaati için yerine getiriyorum. Bu sözü
söyleyenler, andığımız fırkacılığı çok güzel fotoğraflamakta-
dır. İbadet yalnız ve yalnız Allah’ın rızası için yapılır. İslam,
73
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
ibadetin yöneldiği am aç olarak sadec Allah rızasını tanır.
Peygamber’in şefaati diye bir am aç ve ibadet hedefi yoktur.
Bu fırkacılığı kırm ak içindir ki K ur’an, Cin Suresi 18. ayet
başta olmak üzere birçok yerde, “A llah’a ibadete herhangi bir
kişiyi ortak yapm ayın!” emrini vermiştir. Herhangi bir kişi
tabirinin içine peygamberlerin girmediğini söylemeye K ur’an
izin vermez.
74
MUCİZE DEVRİMLER
Dini zübürlere bölmeyi açığa çıkaran temel ayetler
Müminûn Suresi’nin 52-54. ayetleri ile Enbiya Suresi 92-93.
ayetlerdir. Şöyle deniyor:
75
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
Bu ayetlerde bölücülük yasaklanırken, parçalanıp bölün
meyi ifade eden kelimeler kullanılm ıştır. Aynı sözcükler, az
sonra vereceğimiz ayette de kullanılm ış ve Hz. Peygamber’e,
dinde fırkacılık yapanlarla hiçbir ilgisinin olm adığı açıkça
bildirilmiştir:
76
MUCİZE DEVRİMLER
Fıkıh metodolojisinin büyük ustalarından sayılan Şâtıbî
(ölm.790/1388), Fatiha Suresi son ayetteki ‘mağdûbun aley
him: kendilerine gazap edilenler’ ile ‘dallın: karanlığa ve sa
pıklığa düşenler’ ifadesinin, tevhit yolundan sapan İslam içi
ve İslam dışı tüm fırkaları kapsadığına dikkat çekmektedir.
Bunlar, yine Şâtıbî’ye göre, En’am Suresi 153. ayette gösteri
len Allah’ın tek yolundan sapıp yine ‘öteki yollar’a koyulan-
lardır. Anılan ayet bize göstermektedir ki, tek olan yoldan
sapıldığında parçalanm a kaçınılmaz olur.
77
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
hezeyanlar döktürdüler. Bu hezeyanların mahiyetini ve aç
tıkları tahribatı biz, ‘İslam Dünyasında Akıl ve Kur’an Nasıl
D ışlandı ’ adlı eserimizde inceledik.
5. Fosilperestlik:
Fosilperestlik, fosile tapm ak demek. Deyimi, Batı dillerine,
Latince’deki ‘fossilis’ten geçen fosil kelimesiyle, Farsça’daki
perestıden (tapmak) kelimesini kullanarak oluşturduk. Fosil,
daha önce yaşam ış bir varlığın toprak altındaki kalıntısı an
lam ında.
78
MUCİZE DEVRİMLER
rin, ruhun konusu olmaktan çıkarıp et-kan ve kemik yığını
durumuna getirmek ve ‘büyük insanlara saygı’yı fosile tap
maya dönüştürmek olarak tanımlanabilir.
79
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
fosil-kuvvet haline gelinceye kadar oradan inmek istememek
tedir. İşte bu yüzden, bütün bu alanlarda yeni ve yaşayan de
ğerler üretmek yerine fosil-ilahlara arz-ı ubûdiyet etmek yeğ
leniyor. D aha başarılı olm ak, bir fosil-ilahı daha fazla kutsa
maya bağlanm ıştır. Fosil-kuvvetlere dil uzatm aksa ‘oyunbo
zanlık, fitne ve kutsala saygısızlık’ diye dam galanm aktadır.
80
MUCİZE DEVRİMLER
7. Türbeperestlik:
Gizli şirkin görünümlerinden biri de türbeperestliktir.
Türbeperestlik, İslam ’ı şintoist bir kulvara sokmuştur. Pey
gamberlerin mezarlarını mabetleştirenlere lanet eden ve kendi
mezarının mabetleştirilmemesini ısrarla isteyen (bk. Buharı,
cenâiz 62; M üslim , mesâcid 19) bir peygamberin ümmeti
içinden yüzlerce, binlerce kişinin mezarının mabetleştırıldı-
ğini görmek, gerçekten ürperticidir.
81
ŞİRKİN EN TEHLİKELİ TÜRÜ:
RİYAKÂRLIK
“Bu ümmet, rahmetle muamele göt
muş bir ümmettir. Bu ümmetin azab
bizzat kendi eliyle olacaktır.”
Hz. Muhammec
nama
gam ah
k t ; f o br r!;rXT t n 1 îç
ber: t l çisS1,
i“ rcy
e° r: veriyor Yüce Pey-
CevaP ^
82
MUCİZE DEVRİMLER
“ Görünüşte Allah ve Elçisi’nin emrettiğini yapar, ama
içinden başk a şeyler peşinde olursan Allah'a oyun oynamış
olursun. Riyadan sakının, çünkü o Allah’a şirk koşmaktır.”
(Heytemî, 1/68)
83
ŞİRKİN EN TEHLİKELİ TÜRÜ:
RİYAKÂRLIK
“ Bu ümmet, rahmetle muamele gör
müş bir ümmettir. Bu ümmetin azabı
bizzat kendi eliyle olacaktır.”
Hz. Muhammed
Başlığın altına koyduğumuz hadis, İbn Mâce’de geçmek
tedir. (Ibn Mice, zühd 34) Bu ümmetin azabının kendi eliyle
verilmesi, bu ümmetin riya ile mahvolacağının dolaylı bir ifa
desidir Çünkü bu ümmette ne ibadetsizlik vardır ne itaatsiz
lik. Bu ümmet, tarihte hiçbir ümmetin hayatında görülmediği
kadar mabet yapan bir ümmettir. Ama bu ümmetin mabetle
rinin sayısı arttıkça derdi, kasaveti, kavgası, fesadı, mutsuzlu
ğu, hatta ahlaksızlığı artmaktadır. Allah kimseye zulmetmeye
ceğine ve bu ümmete de zulmetmediğine göre, bunun bir tek
açıklaması olacaktır: Bu ümmet, içine girdiği riyakârlık yü
zünden mutluluk ve huzurunu kendi eliyle hançerlemektedir.
Bunun böyle olduğu ve olacağı bizim yorumumuz değildir;
bizzat Hz. Muhammed'in mucize ihbarıdır. İleriki satırlarda
u ihbarın ayrıntılarını göreceğiz. En dehşet vericilerinden bi
rini hemen kayda geçirelim:
82
MUCİZE DEVRİMLER
“ Görünüşte Allah ve Elçisi’nin emrettiğini yapar, ama
içinden başk a şeyler peşinde olursan Allah’a oyun oynamış
olursun. Riyadan sakının, çünkü o Allah’a şirk koşmaktır.”
(Heytemî, 1/68)
İslam din bilginleri, Kur’an’dan aldıkları ilham ile riyayı,
‘helak edici kötülüklerin en büyükleri’ arasında görmekte
dirler. (Heytemî, ez-Zevâcir, 1/79) Çünkü Hz. Peygamber’in
bu konuda şöyle söylediğini bilmektedirler.
83
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
sinsi ve kahpe bir tahripçidir. İnkârın en kuduz şubesi müna
fıklık, m ünafıklığın en zehirli yanı riyadır. Bu yüzden riya,
son Peygamber tarafından gizli şirk olarak adlan dırılm ıştır/
84
MUCİZE DEVRİMLER
Kur’an’ın iman ve ahlakın özü olarak tanıttığı melamet
budur.
T am lık k ap ısın d an A llah ’a gitm ek, hayal ve muhaldir;
insana yakışan, eksiklik ve eziklik kapısından Y aratıcı’ya
sığınm aktır. Çünkü bu ikinci kapı, gizli şirk olan riyaya
asla geçit verm ez. Ve gizli şirkin girem ediği bir gönül, son
suz ku rtu luşa adaydır.
85
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
K ur’an, riya konusunu örneklendirirken nam azı bir sure
ile ele alıyor: M âûn Suresi. Bu sure, “ Dini yalan sayanı gör
dün m ü?” sorusuyla başlıyor ki, riyakârların, dış davran ış
ları ne olursa olsun, özde inkarcı olduklarına Kur’an üslûbu
ile bir delildir. M âûn Suresi’nin ölümsüz mesajının ayrıntıları
bu eserin birinci bölümünde incelenmişti.
86
Üçüncü Bölüm
MEVCUDU YIKARAK YARATILAN
DEVRİMLER
DİN SINIFINI YIKMAK
89
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
lancılık, kibir, zulüm, zinakârlık gibi anlam lar taşıyan bağy,
din söm ürüsü yapan insan tipinin tüm özelliklerini tek keli
meyle vermiştir. Bu bir söz mucizesidir. K ur’an, bu ayetteki
söylemini, Ehlikitap din adam larının yaptıklarını anlatırken
yine bağy sözcüğünü kullanarak bir kez daha tekrarlıyor:
Dindeki sapm aların tam am ına yakını ‘daha çok sevap al
m ak ’, daha ‘iyi kul olm ak’ vs. gibi ‘iyi niyetli’ başlangıçların
vücut verdiği belalardır. Tanrı elçileri olan peygamberleri
T anrı’nın oğulları veya ortakları konumuna getirip tevhidi
şirkle katranlayanlar, bu melanetlerini ‘peygamberleri öv
mek, onları yüceltmek* adı altında yapm adılar mı? H z. İsa
A llah’ın oğludur diyenler, İsa’yı yüceltmekten başk a neyi
am açlıyorlardı? A m a onların bu iyi niyetleri İsa’nın tevhidini
şirke bulaştırm alarına engel olmadı.
90
MUCİZE DEVRİMLER
Tevhit, kişilerin iyi niyetleriyle değil, vahyin ölçülerine sa
dakatle ayakta durur.
91
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
rafyalarının soğuk bölgelerinde, bu mantığı işlettiği için buz
gibi sularla boy abdesti alıp zatüreye, giderek vereme yakala
nan nice insan biliriz...
92
i
MUCİZE DEVRİMLER
nakli şiddet ve yozlaşmaların öncüleri ve sebepleri, ‘daha iyi
dindar, daha çok sevap’ gibi söylemlerle dini zorlaştıran ve
kitleyi nefrete, isyana, sonunda da dehşete ve şiddete iten din
temsilcileridir. İşte bunun içindir ki Kur’an, tarih boyunca
Allah’a vekâleten konuşan ve Allah’ın kullarını perişan eden
din adamı tipinin tüm dokunulmazlıklarını kaldırmış, din
adamları sınıfının tüm üstünlük ve egemenliğini yok etmiş
tir. Bu üstünlük ve egemenliği yeniden kurmaya kalkanlar,
Kur’an’ın getirdiği dinin mümini olmayı reddetmek, ya
ni kâfir olm ak zorundadırlar. Başka hiçbir yol ve tevil bu
imkânı onlara vermez.
93
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
K ur’an, din hayatının om urga noktalarından biri olan bu
inceliği daha ilk buyruklarında gündeme getirerek insanlığı
dikkatli olmaya çağırm ıştır. Çünkü bu emrin çiğnenmesi di
ni saltanat aracı yapan bir sınıf doğurarak engizisyona kapı
açar. Engizisyon, Allah ile kul arasına girmeyi meslek edinen
ve bunu ‘din’ diye pazarlayan zihniyetlerin ürünüdür ve in
sanlığa, tarihin en kanlı zulümlerini m usallat etmiştir.
D İN A D A M I D EN İN C E
Batı insanı, din adam ı ve mabet (kilise) denince, ister iste
mez engizisyonu da hatırlar.
94
MUCİZE DEVRİMLER
İslam dünyasının ‘Peygamber evladı katili’ yönetimi olan
Arap-Emevî yönetimidir. Haçlı engizisyon ondan çok sonra
dır. (Emevî engizisyonunun ayrıntıları ve bu engizisyonun en
büyük kahrına uğrayan dahi düşünür İmamı Âzam’ın hayatı
ve mücadelesi için bizim İntamt Azam adlı eserimize bakıl
malıdır)
95
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
toplananların en ehil olanı kimse im am lık ona verilir. Cuma
nam azı hariç herkes ibadetini tek başına yapabilir.” (Seyyid
Kutup, İslam-Kapitalizm Çatışm ası , 101-102)
İbadet için özel yere ihtiyaç olm adığı gibi, bir lidere de
ihtiyaç yoktur. Resmi im am , geleneğin bir kabulüdür, dinin
emri değil. İbadet için toplananlardan biri im am lığı üstlenir
veya herkes ibadetini tek başına yapar.
96
MUCİZE DEVRİMLER
ğunuz ve sırtından servet imparatorlukları oluşturduğunuz
kitleler ödemekle bitiremiyor?!”
97
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
lar, ehliyet ve liyakat alanları değildir. Ehil olan iş yapmalı
ve ehil olan ödüllendirilmelidir. Takvayı insanların insanlar
tarafından ödüllendirmesi için gerekçe sayan geleneği K ur’an
yıkmıştır. Takvayı sadece ve sadece Allah ödüllendirecektir.
98
MUCİZE DEVRİMLER
DİN SINIFI ŞİRK Ü R E T E N BİR SINIFTIR
Din sınıfı (din bilginleri değil), katıksız şirk üreten bir sı
nıftır ve tarih boyunca böyle gelmiştir, böyle gitmektedir. Bu
nun içindir ki, K ur’an’ın böyle bir sınıfa sıcak bakması aklın
apaçıklık ilkelerine aykırı olurdu. O yüzdendir ki İslam ne
din sınıfına izin verir ne de din adamlığı diye bir mesleğe.
Bu tabirler İslam ’ın kutsal metinleri içinde kelime olarak bile
geçmemektedir. Din sınıfı veya din adamları denen zümrenin
birer şirk üretici olduğunu Kur’an ve Peygamber’den öğreni
yoruz.
Örtülü şirkin dini istila etmesinde en çok işleyen yol, din
temsilcisi sayılan kişilerin (haham, rahip, şahabı, imam, şeyh,
mürşit, üstad, efendi, ahunt, seyyid vs.) rabler haline geti
rilmesidir. K ur’an, tam bu noktada, tevhidi şirk bataklığına
çeken Ehlikitap kitleleri örnek göstererek insanlığı dikkatli
olmaya çağırıyor:
“ H aham larını ve rahiplerini Allah’ın yanına-yöresine
konan rabler edindiler. Meryem oğlu Mesih i de öyle. Oysa
kendilerine, biricik Tanrı olan Allah’a ibadet etmeleri em
redilmişti. Allah yoktur O ’ndan başka. Onların koştukları
ortaklardan beridir O.” (Tevbe, 31)
Geleneksel idarei maslahatçı zihniyetler bu ayette korkunç
bir anlam kaydırması yaparak şöyle bir meal yaratmaktalar.
99
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
inkâr ve ret değil, Allah’ın yanına-yöresine birtakım yedek
ilahlar koymaktır. Z a te n ,‘dûn’ edatı, yanında-yöresinde de
mektir. K am us mütercim Âsım ’ın güzel Türkçesi ile, ‘berisin
den’ demektir.
100
MUCİZE DEVRİMLER
şeyi ortak koşm ayalım , birbirimizi Allah’ın berisinden rabler
edinmeyelim.” (Âli İmran, 64)
101
RABLER HEGEMONYASI
“ Fırkalara bölünüp parçalanm ış rabler
mi hayırlıdır, yoksa biricik ve Kahhâr
olan Allah m ı?”
K u r’an-ı Kerim
102
MUCİZE DEVRİMLER
rableştirme, din adına fırkalar, klikler oluşturma. Bu ayet,
insanları rableştirmenin, klik ve hizip oluşturmakla yürütüle
ceğini, insan rableştirmeyle fırkacılığın birbirini tamamlayan
bir yapı olduğunu da mucize bir biçimde ortaya koyuyor.
103
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
Şirk, Emevî kodam anlarıyla onların dümen suyunda bir ‘İs
lam ’ dayatan bugünkü dincilerin tanıttıkları gibi dinsizlik-
Allahsızlık falan değildir. Şirk, bir dindir, am a tek ilahın de
ğil de bir ilahlar panteonun egemen olduğu dindir. Rabler ve
ya tanrılaştırılm ış, dokunulmaz-eleştirilmez kılınmış kişiler
işte bu ilahlar panteonun üyeleridir.
R A B L E R H E G E M O N Y A SIN IN K U R U LM A SIN D A
KADEM ELER
Rabler hegemonyasının ilk adım ı, melekleri; ikinci adımı
da peygamberleri rabler haline getirmekle atılıyor. K ur’an’ı
dinleyelim:
104
MUCİZE DEVRİMLER
çıkardığı şirki, ‘kutsalı şirk aracı yapm ak’ veya ‘hürmet put
perestliği’ diye anıyoruz. Vahyin beyanlarına dayanmayan bir
hürmet gösterisi, örtülü şirkin habercisi olarak görülmelidir.
105
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
da kelimesinden türeyen bir sözcük olup iş yapan, değer üre
ten demektir. Bu sözcüğün ‘kul’ diye çevrilmesi de K ur’an’ın
vermek istediğini tam karşılam ıyor. Resul ise Tanrı elçisi de
mek.
106
MUCİZE DEVRİMLER
lar da ‘M esih Allah’ın oğludur’ dediler. Bu, onların ağızları
nın ürettiği bir sözdür. Bu sözler, onlardan önce küfre batan
ların sözlerine benziyor. Allah onları kahretsin, nasıl da ters
yöne döndürülüyorlar!!!” (Tevbe, 30)
Sababîler Kademesi:
Rabler hegemonyasında devreye sokulan ikinci unsur,
sahabîler olmuştur.
Bugün, sahabîye hürmet adı altında İslam ın buyruğu gibi
ortaya sürülen kabullerin tam am ı, K u ra n a aykırıdır. Yarı
paganist bir tabular manzarası arz eden bu kabuller, Müslü
man kuşakların beynini ve ruhunu prangalayarak Kur an a
hatta Allah’a ulaşm am ızı engellemektedir. Sahabeye hürmet
adı altında ileri sürülen niteliklerin birçoğunu Kur an, pey
gamberlere bile vermemektedir. Mısırlı düşünür Ahmet Emin
(ölm. 1954) gerçeği çok açık söylüyor:
Olay şudur:
107
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
Hz. M uham m ed’e yalan isnat etmenin en geçerli yolu o-
nun arkadaşlarını kullanm aktı. Bu yol çok verimli bir biçim
de kullanıldı. Önce, sahabîye hürmet adı altında bu insanlar
dokunulm az, tenkit edilmez ilan edildi, ardından da Pey
gam berim ize m al edilecek yalanlar, bir sahabînin adına iğne
lenerek kitlenin önüne çıkarıldı. O ysaki söylenenlerin büyük
çoğunluğundan sahabîlerin haberi bile yoktur. (Sahabîlerin
rableştirilmesiyle ilgili ayrıntlar için bizim ‘İslam N asıl Yoz
laştırıldı* adlı eserimizin Sahabîler bölümüne bakılabilir.)
Din Büyükleri Kademesi:
Rabler hegemonyasına eklenen üçüncü, fakat en ağırlıklı
unsur, ilahlaştırılan din büyükleri oldu. Din büyüklerini ilah-
laştırm ada bir numaralı sömürü ocağı olarak tasavvuf kulla
nıldı.
108
MUCİZE DEVRİMLER
Rabler hegemonyasında, Kur’an’ın tâğut diye andığı zalim
ve baskıcı liderlerin, hanedan despotizmlerinin, krallıkların
yerleri de önemlidir. Esasen, hiçbir rabler hegemonyası tâğut
desteği olmadan yaşayamaz. Emevîler’in kurduğu rabler he
gemonyasına, Emevî tâğutizmi destek veriyordu. Bu tâğutizm
zehirledi H asan ’ı, bu tâğutizm hançerledi Hüseyin’i...
Tâğutîler hemen her ülkede boy gösterir. Süslü kılıflara
sarılmış mushafları öpüp alınlarına koyarken çektirdikle
ri resimleri afiş haline getirerek masum ve saf kitlelere, din
koruyucusu olduklarını propaganda ederler. Aslında dinin en
büyük sıkıntısı bu mushaf tacirleridir. Bu ticarî dehalarını; ru
hunu katlettikleri Kur’an’ın parşömenlerini mızrak uçlarına
takarak: “ İşte biz bu kitabı hakem yapmak istiyoruz” diyen
Emevî zorbalarından devralmış gibidirler. Şöyle veya böyle,
bunların K ur’an bahsinde sloganı daima şudur: “ Hükümleri
ayak altına, kâğıtları baş üstüne.”
Allah bir olduğu gibi din de birdir. Ve din bir olduğu gibi
onun kaynağı da birdir. O biricik kaynak Kur’an dır. Bu tes
pit, tevhidin kaçınılmaz sonucudur. Oysaki rabler hegemon
yasının halka sunduğu ‘din’de hüküm ve söz sahibi, birkaç
başlı bir şirkettir: Allah, Peygamber, sahabîler, mezhep imam
ları, tarikat şeyhleri, efendiler, üstadlar, halifeler, sultanlar...
Böyle bir anonim şirket, din konusunda hükmü Allah dışında
hiçbir kuvvete vermeyen Kur’an’ın dini olamaz. Allah ın dini
ne müdahale edilmiştir. Bu müdahalelerin kalıntılarını Kur an
denetiminde temizleme gayretinde olanları ‘reformcu görüş
leriyle tanınanlar” vs. gibi laflarla etkisiz kılmaya çalışanlar,
rabler hegemonyasının, Haçlı kodamanlarla işbirliği yapmış
onursuz ve imansız uşaklarıdır.
Rabler hegemonyası uğruna muvahhit aydınları rahatsız
edenler, Kur’an’ın sorduğu şu soruya cevap bulmak zorunda
dırlar:
“ Fırkalara bölünüp parçalanmış rabler mi hayırlıdır, yok
sa biricik ve Kahhâr olan Allah mı? (Yusuf, 39)
109
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
R A B L E R H E G E M O N Y A SIN IN O L U ŞT U R D U Ğ U
H İY ER A R Şİ
Rabler hegemonyasının tutsakları bu hegemonyayı savun
mak için antik pagan zihniyetinin kalıplarına tamamen uygun
şu hiyerarşik yapıdan söz ederler: Allah, peygamber, sahabî,
veli. Ve derler ki, peygamberi Allah mertebesine çıkarm am ak
şartıyla istediğiniz kadar översiniz, sahabîyi peygamber mer
tebesine çıkarm am ak üzere istediğiniz kadar översiniz, veli
yi sâhabî mertebesine çıkarm am ak şartıyla istediğiniz kadar
översiniz.
110
MUCİZE DEVRİMLER
“Eğer onlara ‘Gökleri ve yeri kim yarattı?’ diye sorarsan
yemin olsun, ‘A llah’ derler...” (Lokman, 25)
Dahası da var:
Bazı fakîhler, mezhep imamlarının benimsedikleri görüş
lere, verdikleri fetvalara uymayan hadisleri, hatta ayetleri
mensuh (hükümden düşmüş) gösterebilmişlerdir. Bu, öyle he-
terodoks, sapık sayılan mezheplerin kanaati değildir. En bü
yük ‘hak mezhep’ sayılan Hanefilik’in İmamı Âzam dan son
raki devresinde de bu anlayış egemendir. Hanefîlik in büyük
imamlarından biri olan Ubeydullah el-Kerhî (ölm. 340/951),
Hanefilik’in temel kitaplarından biri olan er-Risâle sinde,
mezhebinin şu ünlü ilkesini tekrarlar: Mezhebimizin hü
kümlerine uymayan her ayet ya tevil edilir yahut da mensuh
sayılır. Her hadis de böyledir: Ya tevil edilir yahut da mensuh
sayılır.” (Kerhî; er-Risâle , 84; Hayreddin Karaman, İslam
Hukuk Tarihi, 251)
Allah’ı ve O ’nun elçisini bile, mezhep kabullerine uydur
makta sakınca görmeyen bu anlayış, örneğin, günümüzde
bir Kur’an ayetiyle ilgili herhangi bir yorumun hatta bilimse
111
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
cesinlik kazanm ış tespitlerin sahabî-tâbiûn-ulema yorumla
rına uym am ası halinde onu dindışı ilan edebilmektedir. Bu
anlayışın bir uzantısı olarak, ünlü Suut şeyhülislamı Bin Bâz,
dünyanın dönmediğini, dünya dönüyor diyenlerin kâfir ol
duklarını, çünkü dünyanın dönmediğine ilişkin eski ulema
nın icmaı (fikir birliği) olduğunu ilan eden bir eser yazmış
ve bu eser M edine İslam Üniversitesi yayınları arasında de
falarca basılm ıştır. (Bu konuda geniş bilgi için ‘İslam Nasıl
Yozlaştırıldı’ adlı eserimizin, İcma maddesine bakılabilir.)
112
ŞER VE ŞİRK KODAMANLARININ
LANETLENMESİ
(Ahzâb 67 Mucizesi)
113
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
yoldan saptırdılar! R abbim iz, onlara iki kat azap ver; onları
büyük bir lanet ile lanetle!” (Ahzâb, 63-68)
114
MUCİZE DEVRİMLER
Zühruf devrimi, eserimizin Birinci Bölüm’ünde anlatıl
mıştı. Şimdi gelelim, Ahzâb 6 7 ’ye:
115
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
yoldan saptırdılar! R abbim iz, onlara iki kat azap ver; onları
büyük bir lanet ile lanetle!” (Ahzâb, 63-68)
114
MUCİZE DEVRİMLER
Zühruf devrimi, eserimizin Birinci Bölüm’ünde anlatıl
mıştı. Şimdi gelelim, Ahzâb 6 7 ’ye:
115
YAŞAR N U Rt ÖZTÛRK
sela^ H anefîliğin müfessir fakîhi el-C assas’ın Ahkâmut
Kuran ında) ayetin metni bile kayda geçirilmemiştir. ‘Mü-
riQi B a^laSI unvanınl taşıyan Fahreddin er-Râzî (ölm
606/1209), unlu tefsir, ‘Mefâtîhü’l-Gayb’da bu ayetteki y art
tıcı mucizeye tek kelimeyle değinmez. Diğer ayetlerde verdiği
ve bazen sayfalarca sürdürdüğü o kıl. kırk yaran açıklamak-
rmın tek cümlesini bu ayetin tefsirinde göremezsiniz.
116
DİN KİSVESİNİN YIRTILMASI
Kur’an, din sınıfını yıkışının bir uzantısı olarak, din kis
vesini de yırtınıştır. Çünkü bunların biri ötekini davet eder,
besler. Ya hiçbiri olmayacaktır ya da ikisi birden olacaktır.
Nitekim din sınıfının olmaması gerektiği yolundaki açık ta
lebe karşı çıkamayan gelenek, bu sınıfı resmî olarak oluştu
ramamıştır, am a Arap örflerinden yürüyerek yarattığı yapay
din kisvesini kullanarak yine yapay bir din sınıfı yaratmaya
muvaffak olmuştur.
117
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
ki dinlerden biri de getirmemişti. Getiremezdi. Din evrensel-
zam an üstü ilkeleri getirir; yöresel ve yerel gelenekleri değil. !
Özellikle K ur’an, yöresel ve yerel geleneklerin dinleştirilme- ’
sini ‘şirk: putperestlik’ olarak göstermektedir. Ve İslam , din i
sınıfı ve din kisvesi kabul etmemektedir.
118
MUCİZE DEVRİMLER
uydurma değilmiş gibi kayda almıştır. Mevzu hadisler konu
sunda yazan Ali el-Kaarî (ölm. 1014/1605) de onu ‘ Uydurma
Hadisler’ adlı eserinde zikretmektedir. Ve şunu eklemekte
dir: ‘Batıl bir sözdür.’ Bu söz öylesine bir batıldır ki, onun
uydurmalığı konusunda uzun uzun konuşmaya gerek bile
duymam. Bu sözün orada burada hadis diye geçmiş olması
seni aldatm asın. Bize düşen, kişileri hakka göre değerlendir
mektir, hakkı kişilere göre değerlendirmek değil.”
119
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
eserinde Süyûtî’yi izlemiştir. H afız es-Sehâvî de, hocası İbn
H acer’i izleyerek bu sözün uydurm a olduğuna hükmetmiştir.
M enûfî ise bu sözün ‘batıl bir söz’ olduğunu kayda geçir
miştir. Ali el-K aarî de’M evzûat’ında aynı şeyi yapmıştır. Bu
ve bundan önceki iki hadisin batıl birer uydurma olduğun
da hiçbir kuşku yoktur. Dini gönderen kudret, işleri sıratı
m üstakim ölçüleriyle değerlendirmektedir. O ’nun, sarıklı bi
rinin nam azını sarıksız onlarca insanın nam azından üstün
kılm ası akla aykırıdır. Sarık, nihayet ‘âdet’ anlam ında bir
sünnet, yani bir m üstahap (örfün hoş gördüğü şey) olabilir.
H ikm et ve ilmi sınırsız olan Cenabı H a k k ’ın sarıklı diye, bir
adam ın nam azını koca bir topluluğun nam azından üstün na
sıl kılar?! îbn H acer, bu sözün uydurm alığına hükmederken
aynen bizim gerekçelerimizi kaydetmiştir. Bu uydurma sözün
kişiyledir ki, birileri camiye girerken başına bir mendil sar
m akla sevabın en büyüğünü alacağı vehmine kapılm ış, işin iç
dünyayı temizlemeye yönelik yanm a hiç aldırış etmemiştir.”
(Elbanî, aynı eser, 1/253-254)
120
MUCİZE DEVRİMLER
Arab’ın sarık putu yerine şimdi Yunan’ın fes putu geçmiş
ti. Türk Bağım sızlık ve Aydınlanma Savaşı ve Atatürk dev-
rimleri konusunda önemli eserlerden birine imza atmış olan
Fransız yazar Paul Gentizon bu ibret verici putperest tavrı
çok ilginç satırlarla ifadeye koymuştur:
121
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK I
122
RESMÎ MÂBEDİN YIKILMASI
“ Benim niyazım iki rekât namaza sığmaz.”
Muhammed İkbal
123
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
unvanının verilmesidir. “A llah’ın evi mi olur, behey gafil?”
diye sorduğunuzda binlerinin rahatsız olm ası ise resmî ma
bedin kurum laştığının ikinci kanıtıdır.
124
MUCİZE DEVRİMLER
ümmetine ibret olması gereken şu itham ve yaygara koparıldı:
125
1
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
tıkları için ibadeti de belirli davranışlardan ibaret görmüş
lerdir. O ysaki ilmihal kitaplarının ibadet dedikleri, ibadet
lerin sadece küçük bir bölümüdür. Eskiler onlara ibâdât-i
mersûme (görüntüleriyle ibadet olan ibadetler) demişlerdir.
Bir de ibadât-i hakîkiyye (özü ve içeriğiyle ibadet olan ibadet
ler) vardır ki onun içine tüm meşru fiiller girer. Bu anlamda
hayatın tümü ibadettir. Elverir ki o hayat, insana yaraşır te
m izlik ve güzellikte yaşansın.
126
MUCİZE DEVRİMLER
Yeni milenyumda insanlık Yaratıcısıyla kucaklaşmak
için Allah ile aldatan haraç ve huruç odaklarına komisyon
vermek zorunda kalm am alıdır ve umuyoruz kalmayacaktır.
Aracılar, yaklaştırdılar, şefaat bezirganları ortadan çekile
cek ve insan, kendisine ‘şahdam arından daha yakın olan’ ile
kopmaz bir beraberliğin bilincine ulaşacaktır.
127
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
C am i ve mescitleri K ur’an’ın ruhuna uygun ibadet yer
leri olm aktan büyük ölçüde uzaklaştıran, en azından bunu
tartışılır hale getiren bu İslam dışı tutum , Allah ile aldatma I
tezgâhının saltanat dincisi ekipleri tarafından giderek daha !
da kuvvetlendirilmektedir.
129
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
eğm iştir. İnsanî iradenin bu tanrısal güce sınır koym ası söz
konusu edilemez.”
130
MUCİZE DEVRİMLER
Emevîlerin, şuraya kadar anlattıklarımızla oynadıkları
oyunun anlamını M ısırlı Ebu Zeyd çözüyor: “ Emevîlerin bü
tün zulümleri, ‘kaderi inkâr etmeme’ adı altında İlahî iradeye
fatura ediliyordu.” (Ebu Zeyd, age. 20).
131
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
sergileneceği bir alan olm am alıdır. K ur’an, eğer konuyu böy
le düşünmeseydi, ilkeyi getiren ayet şöyle derdi: “ En asil ve
en üstününüz takvada en ileri olanınızdır.” Öyle dememiş
tir. ‘Allah katında’ kaydını koyarak insan hakları ve dünyevî
alanı ayrı tutm uş, takvanın insan hakları alanında bir değer
ölçüsü yapılm asını engellemiştir. Aksini yapsaydı, Allah ile
aldatılm aya bizzat kendisi yol açm ış olurdu. Tam bu noktada,
İslam düşüncesinin anıt isimlerinden biri ve H anbelî mezhe
binin kurucusu olan Ahmed bin H anbel (ölm. 241/855) bize
muhteşem bir K u r’an dersi vermektedir. Ahmed bin Hanbel’e
sordular:
132
MUCİZE DEVRİMLER
“ Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başka
sı yoktur. Ve onun çalışıp didinmesi yakında görülecektir.
Sonra, karşılığı kendisine hiç eksiksiz verilecektir.” (Necm,
39-41)
133
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
yapabilir. H atta hiç inanm adığı halde nam az kılabilir, hacca
gidebilir. Bugün birçoklarının gittiği ve bu ziyaretlerini boy
boy gazete ilanlarıyla reklam ettikleri gibi. Ama aynı adam,
ehliyeti olm adan şoförlük, doktorluk, mühendislik yapamaz!
Belirli saatlerde iş yerine gitmeden m aaş alam az. Çek ve sene
dini ödemeden borcundan kurtulam az. Sahtekârlık yaparsa
uç gün sonra yakayı ele verir, faturasını çok ağır biçimde öder.
O ysaki takva adıyla sergilenen riyakârlık ve sahtekârlığın ce
zalandırılm asını şöyle koyun, fark edilmesi bile yıllar hatta
asırlar gerektirmektedir. Bu bekleyiş sürecinde nesiller, top
lumlar, medeniyetler çürüyüp yıkılm aktadır.
134
AKLIN EGEMENLİĞİNİ İLAN
“Dinsel nakillerin sıhhatini tespitte
ihtiyaç duyulan aklın, kendi tespit
lerinin sıhhatini belirlemede na
killere muhtaç olduğunu söylemek
doğru değildir”
Kadı Abdülcebbar
135
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
riyle gerçekleşti. G azalî’nin kurtulduğundan söz ettiği ‘dala
let’, ne yazık ki aklın rehberliğidir.
136
MUCİZE DEVRİMLER
Dahi kadım ız, aynı eserinde ‘Mükellef, Yükümlü Tutul
duğu Şeyin M ahiyetini Dinsel Nakillere İhtiyaç Duymadan
Aklıyla da Bilebilir’ diye bir fasıl açmıştır. O fasılda söyledik
lerinden bir özet nakledelim:
137
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
san, bâtın resulden gereğince yararlanm ayı öne alm adan zâhir
resule yol bulam az. Bâtın resul (akıl), zâhir resulün çağrısının
sağlık ve geçerliliğini bilmede esastır. Eğer bâtın resul olmaz
sa zâhir resulün sözünün kanıtlığı ve bağlayıcılığı olmaz. Bu
böyle olduğu içindir ki Allah, kendisinin birliğinde ve pey
gamberlerinin doğruluğunda kuşkuya düşenleri akla gönde
rir. B aşka bir deyişle, onları peygamberlerinin söylediklerinin
doğruluk ve tutarlılığı konusunda akla başvurm aya çağırır.
Akıl komutandır, din asker. Akıl olm asa din geçerli ve kalıcı
olam az. Elbette ki, din olmayınca da akıl şaşkın halde kalır.
Bu ikisinin birleşip kucaklaşm ası ise nur üzerine nurdur. Nur
Suresindeki ‘nur üstüne nur’(24/35) ifadesi işte bunu göster
mektedir.” (Râgıb; ez-Zerî’a, 207)
138
MUCİZE DEVRİMLER
“ Dünyada esas olan yararların (maslahatlar) ve bozgunla
rın (mefsedetler) belirleyici olanları akılla bilinir. Bu belirleyi
ciler, dinlerde de esas olan belirleyicilerdir. Akıllı bir varlık için
bu belirleyicilerin dinin bildiriminden önce keşfedilmesi inkâr
edilemez.” (İzzuddin bin Abdüsselam, Kavâidü’l-Ahkâm, 6)
139
‘ALLAH’IN HÂKÎMİYETİ’NİN SADECE DİN
HÂKİMİYETİ OLMADIĞININ İLANI
140
MUCİZE DEVRİMLER
luk im kânları içinde kullanacağı bir hâkimiyet yetkisi ver
miş midir, vermemiş midir? Kur’an’ın açık beyanlarına göre,
insana bu hâkimiyet verilmiştir. Hüküm yetkisi öncelikle
peygamberlere verilmiştir. (2/213; 4/65; 5/42,44; 24/48,51;
21/78,79; 38/ 22,26) Ancak, insana verilen hüküm/hâkimiyet
yetkisi sadece nebiler için söz konusu değildir. Kur’an, nebiler
dışında insanların da bu yetkiye sahip kılındığını göstermek
tedir. İnsanın hüküm yetkisi kullanmasından söz eden ayetler
üç kavramın altını çizmektedir. Bu kavramlar şunlardır:
1. Adalet,
2. Allah’ın indirdiği,
3. Allah’ın gösterdiği. (Kur’an, 4/58, 105; 5/44, 45, 47)
141
I
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
zam anda yarı ilah-gölge ilah bir varlık olarak görülmüştür.
K ur’an, bu inceliğe dikkat çekerken eski M ısır Firavunları
nı, H z. İbrahim ’in karşı çıktığı N em rut’u örnek vermekte
dir. Bunların birincisi, yönettiği M ısır halkına: “ Ben sizin en
yüce rabbinizim ” (N âziât, 24) diyordu. N em rut ise, Allah’ın
gücünden söz açan İbrahim ’e, “ Ben de diriltir, ben de öldü
rürüm ” (Bakara, 258) diye cevap veriyordu. Ne ilginçtir ki
K ur’an, bu iki yarı ilah kralın, sergiledikleri saçm alığı ellerin
de bulunan mülk ve saltanatın verdiği azgınlıkla yaptıklarını
söylemektedir. K ur’an’ı rahatsız eden, mülk ve saltanatın işte
bu şekilde kötüye kullanılm asıdır.
142
MUCİZE DEVRİMLER
Şunu da ekleyelim: Hz. İsa’nın: “ Tann’nın hakkını Tan-
rı’ya, Kayser’in hakkını Kayser’e verin” sözü, mistik bir tes
limiyet ifade etmiyor. Tam tersine, Hz. İsa o sözüyle kralın,
egemenliği saptırarak, hakkı olmayan uluhiyet alanına gir
diğini, onun o alandan çıkarılması gerektiğini söylemekte
dir. Kral, sadece siyasal egemenlik kullansın, uluhiyet alanı
na giren egemenliğe el atmaya kalkmasın. Yüce İsa, siyasal
egemenliğin, bir görev olmaktan çıkarılıp ebedî bir hakka
dönüştürülerek zulüm ve sömürü aracı yapılmasına da karşı
çıkıyor. Bunun içindir ki Hz. İsa, “ Kralın hakkını krala ve
rin!” gibi, görünüşte mistik bir teslimiyet ifade eden sözüne
rağmen, belki de o sözü söylediği için ölüme mahkûm edi
liyor. Anlaşılan o ki, Hz. İsa’nın sözündeki gerçek anlamı,
İsa’yı izlediklerini söyleyen ruhban sınıfından çok, krallar ve
onlara bağlı egemen sınıf kavramıştır.
143
KİŞİLERİN EGEMENLİĞİNDEN İLKELERİN
EGEMENLİĞİNE GEÇİŞ
“ M uham m ed bir resulden başkası
değildir. O ndan önce de resuller ge
lip geçmiştir. O ölse yahut öldürül-
seydi ökçeleriniz üzerine gerisin geri
mi dönecektiniz! İki ökçesi üzerine
gerisingeri dönen, A llah’a hiçbir şe
kilde zarar veremez.”
K ur’an-ı Kerim
144
MUCİZE DEVRİMLER
din adına bağlayıcı metin anlamında vahiy olmaz; “ Olur”
demek, niyet ne kadar samimi olursa olsun, örtülü bir şirke
kapı aralam aktır. Hadislerin gerçekten Peygamber’e ait olan
ları bile sadece vahye getirilmiş peygamber yorumlarıdır ve o
nitelikleriyle saygıya layıktır. Ama hiçbirsi asla vahiy değil
dir. Çünkü Hz. M uhammed beşerdir, Kur’an, beşerden vahiy
sadır olacağını asla kabul etmez.
145
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
güzel olduğun gibi ölümünde de güzelsin.” Ve dışarı çıkıp
insanlık tarihinin de tevhit tarihinin de en ölümsüz söylem
lerinden biri olan şu muhteşem sözleri gök kubbeye armağan
etti:
147
\
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
lüman toplum lardaki kişiye bağlı ve bağım lı zihniyet yapısı 1
yani putperestlik, olayların neden’ine ve niçin’ine inme zihni- 1
yetine im kân vermemektedir. \j
148
‘ALLAH’IN İNDİRDÎĞÎ’NİN BEŞ ADRES
TEN OLUŞTUĞUNUN İLANI
“Kadermiş! Öyle mi? Hâşâ! Bu söz değil doğru.
Belam istedin, Allah da verdi. Doğrusu bu!”
Mehmet Akif Ersoy
149
YAŞAR NURt ÖZTÜRK
fıkıh kitapları) yazılm ış hükümleri kastetm em iştir.” (Musa
C ârullah; Rahmet-i İlahiye Burhanları , 84)
150
MUCİZE DEVRİMLER
emreden K ur’an ayetini “ Bugün böyle bir şeye ihtiyaç yoktur”
diyerek askıya almasını göstermektedir.
Eğer Allah adına, O ’nun dini adına konuşmak gibi bir hak
ve ödevden söz edeceksek bilmeliyiz ki, bu hak öncelikle ak
lın ve varlık kanunlarının hakkını verenlerindir Akla ve o
kanunlara tersliği dinleştirmiş benliklerin “Allah, aklını iş
letmeyenler üzerine pislik atar’ (Yunus, 100) iyen ır ita
bin dini adına avukatlık yapma cüretleri ve yüzleri olmamak
gerekir.
151
RAİYYE ZİHNİYETİNİ YIKMAK
“ DAVAR SÜ R Ü SÜ N E D Ö N Ü Ş M E Y İN !”
Bakara Suresi 104. ayette “ Bizi davar gibi gü t!’ demeyin”
buyurulm aktadır. Bunun anlam ı ve hikmeti nedir?
152
MUCİZE DEVRİMLER
Mustafa Kemal. Birincisi teoride İkincisi ise hem teoride hem
pratikte çözüm getirdi. Birincisi ilim, düşünce ve siyaset ada
mı, İkincisi ise strateji, devlet ve siyaset adamı. İkisi de anti-
emperyalist, Batı karşıtı, ikisi de dinde akılcı ve Kur’ancı. Ve
ikisi de aynı yılda öldü; 1938.
153
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
154
J
MUCİZE DEVRİMLER
herkese eşit muameleyi şart koşuyordu. Bir hukukçu olarak
diyebilirim ki Medine Sözleşmesi örneği çok önemli. Yazılı
bir anayasa içinde bütün insan hakları korunmuş. Bir kitap
çalışmamda K ur’an’da insan haklarıyla ilgili bütün ayetleri
çıkarttım. Bana kalırsa İslam’da hukukun üstünlüğünün ka
nıtı Kur’an’dır ve Peygamber bile hukukun üstünlüğüne tabi
dir. Ben, Asrısaadet ve ilk halifeler zamanında İslamiyet’in
bir cumhuriyet olduğuna, sonradan Emevîler eliyle sultanlığa
geçtiğine inanıyorum ... Babam , bütün örfî hukukun içtihat
la değişime tabi olması gerektiğini düşünüyordu. Bunu biraz
daha ileri götürdüğünde kadının durumuna vurgu yapıyor
du.” (Cavit İkbal’in açıklam aları için bk. Aksiyon Dergisi,
sayı: 48; tarih: 28 M ayıs 2007)
155
v.- •
YAŞAR \ UKÎ ÖZTÜRK
Raıvvc olm am anın alt başlıkları da verilmiştir Kur’an’da:
1. Aklı işletmek:
Aklını işletmeyenler üzerine Allah pislik atar. (Yunus, 100)
Ye aklını işletmeyenler sağır-dilsiz halde sürünürler. Varlığın
en berbat yaratıkları onlardır. (Enfâl, 22) Aklını işletmeyen
lerin kaderlerini kendi ellerine alm aları söz konusu olamaz.
156
MUCİZE DEVRİMLER
nin Kur’ansal tanımına alt yapı oluşturan beyyine Zümer
Suresi’nin 17 ve 18. ayetleridir. Şöyle deniyor:
157
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
vekâleti koymuştur. Böyle yapm ıştır ki, zulüm ve kötülüğe |
sapan yönetimler, kitlenin başından uzaklaştırılabilsin. Asır
larca üstü örtülen ve gerçek anlam ından asla söz edilmeyen
buyruk şöyledir:
158
MUCİZE DEVRİMLER
kö rlü kten k u r tu lu n !
Furkan 73 şöyle diyor:
Türkçesi şu:
ABD-İ M EM LÛ K OLMAYIN!
Abd-i mumlûk sahipli köle, eşyalaşmış insan demek.
159
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
zel rızıkla rızıklandırdığım ız ve ondan, gizli-açık dağıtan ki
şi. Bunlar aynı olur mu? Tüm övgüler A llah’adır am a onların
çokları bilm iyorlar. Allah, şöyle bir örnekleme de yaptı: İki
adam ; birisi dilsiz, hiçbir şeye gücü yetmez, efendisi üstüne
sadece bir yük. Efendi onu nereye gönderse hiçbir hayır ge
tiremez. Şimdi bu adam , dosdoğru bir yol üzerinde bulunup
adaletle emreden kişi ile aynı olur m u?” (N ahl, 75-76)
K U LA K U L LU K B İT M ED İK Ç E...
Emevî, bir yandan doğuşuna zemin hazırladığı sûfîliğin
uyuşturucu söylemleriyle kitleleri iğdişleştirip raiyyeye dönüş
türürken bir yandan da uydurttuğu hadis patentli sözlerle kö
leliği dinleştiriyordu. Hicri ikinci yüzyıl literatüründe ‘hadis
adı altında arzı endam eden şu uydurmaya bakın:
160
MUCİZE DEVRİMLER
Mürit, irâdesini efendisinin irâdesine teslim eden kışı de
mek. Yâni irâdesi ve âklı felç edilmiş kişi, inşân suretinde ro
bot. Kur’an’ın deyimiyle abd-i memlûk, yani kendi iradesiyle
köleleştirilmiş kişi.
161
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK j
ve aynen şudur:
Ilımlı İslam ’ın tanım ı da bu. Küçük bir fark söz konusu
edilebilir: Ilımlı İslam , H ıristiyan emperyalistlere kulluktur.
Sözün özü şu: İslam dünyası A llah’a değil, kula kul olmuş
durum da. Bu kulluk, asırlardır içerideki ‘M üslüm an’ isimli
ve resimli despotlara, sarıklı ve takkeli şeytan evliyasına kul
luk şeklinde yürüyüp gitti. Bugün ise İslam dışı despotlara,
istavrozlu şeytanlara kulluk noktasına geldi. Batılı emperya
list güçlere kulluk, bugünün aldatılm ış M üslüm anı için âdeta
kader. Öyle bir kader ki bu, aksini savunanlara ilk düşman
olan, M üslüm anın bizzat kendisi.
162
MUCİZE DEVRİMLER
Kur’an, şöyle demektedir: “Allah, aklını işletmeyenler üze
rine pislik atar” (Yunus, 100) Allah’ın bir kitle üzerine pislik
atması başka nasıl olur? Gökten tezek veya kazurat yağacak
değil ya!
KUR’A N VE PRANGA
Kur’an, aynı zamanda pranga kıran kitaptır. İnsanın ka
derini Yaratıcı ile, kaderi yaşayacak olanın eline vermek için,
başkalarının prangacılık yapmasına da savaş açan bir kitap
tır Kur’an... Pranga kırmak, bazen, pranga vurmayı meslek
edinenlerin ellerini kırmak şeklinde bir zorunluluk haline
gelebilmektedir. Bu yüzden Kur’an, insan onurunun gerekli
kılması koşuluyla, savaşı bir insanlık borcu saymaktadır. İn
san onurunu koruyan ve kurtaran savaş nasıl onursa, bunun
aksi için savaş da o kadar onursuzluktur. Çünkü meşruiyet
koşulları tam oluşmamış bir savaş cinayettir...
163
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
tek sözcükle ifadesidir. B arış, mutluluğun hem sebebi hem de
sonucudur.
164
J
MUCİZE DEVRİMLER
Demek oluyor ki, Hz. Muhammed, pranga kıran ve pran
ga kırmanın yollarını gösteren bir ‘özgürlük peygamberedir.
Ona saygının ilk adımı, bu gerçeği kabul ve ilanla atılır, Arap
fistanı giymekle değil. Özgürlük peygamberinden nasiplen
mek, özgürlük ve dürüstlük eri olmaktır, Müslümanları kan
dırmak için bol bol salavât getirmek değil. Özgürlük düş
manlarının veya o düşmanlarla işbirliği yapanların getirdik
leri salavât H z. M uhammed’e saygı değil, hakarettir.
165
DÖRT DEVRİMİ BİRDEN
GERÇEKLEŞTİREN AYET
(M ümtahine 12 Mucizesi)
166
MUCİZE DEVRİMLER
Bu mucizeler mucizesi ayette ilk üçü doğrudan ifadelerle
sonuncusu ise dolaylı bir ifade ile gerçekleştirilen devrimler
şunlardır:
167
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
çenlerin birbirlerini karşılıklı olarak denetlemeleri anlamına
geldiğinin ilanı.
168
İNSAN HAKLARININ VE ÖZGÜRLÜĞÜN
İNANÇÜSTÜ-EZELÎ BİR TEMELE
OTURTULMASI
169
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
den elde edilmiştir. K u r’an buna ‘m îsak ’ yani ezelî mukavele
demektedir. Tanrı-insan arası ezelî mukavelenin Kur’an’daki
temel dayanağı olan ayet şudur:
170
MUCİZE DEVRİMLER
iman ve ona ortak koşmamak gelmektedir. Mukaveleyi gün
dem yapan yukarıki ayet, Tanrı’ya ortak koşmamayı yani şir
ke bulaşmamayı, mukavelenin ilk şartı yapmıştır. İkinci şart
olan iman ise H adîd Suresi, 7. ayette, mukaveleye atıf yapıla
rak ifadeye konmuştur:
171
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
runlu bir uzantısı da şudur ki, insanın hukukunu insanlar sı-
nırlayam az... İnsana, bazı şeyleri emretmek veya yasaklamak
hakkını H ıristiyanlık vermiştir. İslam A llah’tan başka hâkim
tanım az. Din adına emir ve yasak koyabilenler ruhbanlardır.
O ysaki İslam ’da ruhbanlık yoktur. Yeni M üslüm an olmuş bir
H ıristiyan, H z. M uham m ed’e ‘Biz rahipleri kabul ediyoruz,
am a onları rab edinmiyoruz, çünkü onlara ibadet etmiyoruz’
demişti. H z. Peygamber bu kişiye şöyle cevap verdi: ‘Siz onla
rın koydukları emir ve yasaklara uyuyorsunuz, bu da onlara
ibadet ediyorsunuz demektir. Bunun anlam ı ise onları rabler
edinmektir.” (Hilmi Ziya Ülken, İslam Düşüncesi, 73)
172
MUCİZE DEVRİMLER
çin fıkıhta ‘m aslahat’ (çoğulu: mesalih) tabiri de kullanılır ki,
kamu yararı demektir. M akaasıd yerine ‘külliyat-ı hamse (beş
küllî değer), ‘zarûriyyat-i hamse’ (beş zarurî değer) deyimleri
de kullanılm aktadır. Bu terimlerle ifade edilmek istenen, di
nin temel am açlarıdır ki bunlar yerleşik kabule göre beştir:
Can (hayat), nesil (nesep ve ırz), akıl, mal, din (inanç).
173
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
lah yöntemi bu iki imamın şurada tanıtm aya çalıştığım ız an
layışlarının terminonlojik ifadesidir. Temelleri H z. Ömer ve
Hz. Âişe tarafından atılıp İm am ı Âzam tarafından ‘istihsan’ I
başlığıyla geliştirilen m akaasıd veya m aslahat kavram ı, fıkıh
tarihinin en büyük devrimcilerinden biri olan Hanbelî fakîhi
Necm uddin et-Tûfî (ölm. 716/1316) tarafından bağımsız bir
doktrin haline getirilip sistem leştirilm iştir. T û fî tezinin kısa
ifadesi şudur: M aslah at, n asslarla çeliştiğinde m aslahat öne
alınıp nass terk edilmelidir. Dini gönderen kudretin esas a-
macı m aslahata cevap vermektir. Bu cevap veriş eğer nassın
zahirinin terk edilmesiyle mümkün oluyorsa bu yapılmalıdır.
Çünkü şâriin (dini gönderen kudretin, kanun koyucunun)
esas am acı bunun yapılm asıdır.
175
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
dağıtm ayı esas alan sistemlere önem vermekteler? Çünkü aş
dağıtarak takva gösterisi yapacaklar ve bunun rantını devşi
recekler. Aşını, işiyle kazanan kişi, onurlu ve başı diktir; aş
için kim senin önünde eğilmez. O, emeğiyle yaşayan bir birey,
dir, merhamet tellallarının himmetiyle yaşayan bir kul değil,
İN SA N H A K LA R IN D A G Ü V E N C E SO R U N U
Son yıllardaki uluslararası antlaşm aların en dikkate değer
tespitlerinden biri, ‘insan haklarının ülkelerin bir iç meselesi
olm aktan çıkarılm ası ve m illetlerarası toplumun ortak ilgi
ve korum a alanı içine çekilm esi’ olmuştur. Bunun anlamı,
insan haklarının normativ-yasal güvencelerinin, uluslararası
yaptırım larla sağlam laştırılm asıdır. Ama unutmamak gere
176
MUCİZE DEVRİMLER
kir ki ve görülm üştür ki, hakların ve hukuk devletinin nor-
mativ güvenceye bağlanm ası, yani kâğıt üzerinde sağlama
alınması, eğer insan unsuru beklenen noktaya gelmişse işe
yaramakta, aksi halde bir aldatmaca veya temenniden öteye
gidememektedir.
177
ZULMÜN TEK DÜŞMAN İLAN EDİLMESİ
“İslam'ın çağrısı , özü itibariyle, dü
şünce alanında aklı , sosyal alanda
adaleti yerleştirmeye yönelik bir da
vet idi. Bu iki değerin ilkinin karşıtı
cehalet ikincisininki zulümdür.”
N asr H âm id Ebu Zeyd
178
MUCİZE DEVRİMLER
Düşmanın belirlenmesinde din ve iman kıstası yerine, bir
hukuk kavram ve terimi olan zulüm kullanılmıştır. Zulme
düşmanlık zulme karşı savaşmak hakkını verir. Zulme karşı
savaş, zulme uğrayanların Müslümanlığı kaydına bağlanma
mıştır. Kayıt, bizzat Kur’an tarafından ‘insan’ diye konmuş
tur. Hangi dinden, ırktan, bölgeden ve renkten olursa olsun,
insan. Şûra Suresi 39-42. Ayetler bu konunun manifestosu
gibidir:
179
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
kaçağına, Allah ile aldatılarak ateizmi savunan SSC B ’ye kar
şı çıkar hale getirilm iştir. Gerçek K ur’an mümini bunların
ikisine de karşı çıkm alıdır. Am a SSCB ateist olduğu, ABD
dinci olduğu için değil, ikisi de zulme öncülük ettiği için. Ne
yazık ki, İslam dünyası, özellikle Türkiye, K ur’an’ın istediği
nin ya tam tersini yahut da sadece bir kısmını yapmıştır.
Z A LİM LE R E EĞ İLİM G Ö ST E R M E Y İN !
K ur’an, açık zulme dikkat çektiği gibi örtülü, maskeli, pa
sif zulme de dikkat çekmektedir. Bu ikinci tür zulüm, zali
me seyirci kalm ak şeklinde sergilenen zulümdür ki zulmün
en kahpe türüdür. Çünkü bu tür, zalime, yaptığı işin normal
hatta iyi olduğu kanaatini verir.
Zalim lere eğilim veya zulme dolaylı destek daha çok ay
dınlar ve zenginler tarafından verilmektedir. Bu iki zümre,
itibar görmek ve daha çok kazanm ak için madde imkânlarını
çekip çeviren zalim odaklara ‘susarak, uyarm ayarak’ destek
verirler. O nlar için her zam an “ söz güm üşse sükût altındır.
Aydınlar susunca, zulüm kökleşir! Onun içindir ki, bir coğ
rafyada vücut bulan tüm zulümlerde o coğrafyanın aydınla
rının payı vardır. Aydının uyarı görevini yaptığı toplumlarda
zulüm egemen olam az.
180
MUCİZE DEVRİMLER
dir. Aydınlar da birikim sahipleridir. Onlarda bilgi birikimi
vardır, servet sahiplerinde ise mal ve imkân birikimi. Birikim
sahiplerinin susm ası, zulmü kader haline getirir ve bu kader,
ülkeleri de uygarlıkları da çökertir:
181
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
Fakat klasik kaynaklar dikkatle incelendiğinde görülür ki
darulharbin tespitinde om urga nokta, din patenti değil, Müs
lüm anların kahır ve zulüm altında inlemeleri ve dinlerine
ait hükümlerin hiçbir yürürlük im kânı bulam am asıdır. Son
tahlilde, küfürden m aksat budur; yönetenlerin Müslüman i-
nancı taşım am aları değil. K lasik fıkıhçılar bu noktada ilginç
bir yaklaşım la, darulharp sayılan toprakları ‘daru ’l-kahr’
(Serahsî; el-Mebsût, 30/33) veya ‘d aru ’l-kahr ve’l-galebe’
(Cürcânî; Şerh’s-Sirâciye , 82) olarak adlandırmışlardır ki
zulüm ve despotizm in egemen olduğu ülke demektir. O hal
de, İslâm î hükümlerin eksik uygulanm ası ve inanç farklılığı
bir ülkeyi d arulh arp yapm az.
182
MUCİZE DEVRİMLER
İslam’ın evrenselliği, zaman ve mekânüstülüğü, adının ve
esasının barış olduğu da dikkate alınırsa şu sonuca varmakta
tereddüt kalm az kanısındayız: Bugün için darulislam, hukuk
devleti niteliği taşıyan her yönetimdir. Dini-imanı ne olursa
olsun. Darülharp ise hukuk devleti olmayan, hukukun üs
tünlüğüne yer vermeyen yönetimlerin yürürlükte olduğu coğ
rafyalardır. Aksi olsaydı, Almanya başta olmak üzere, Batı
ülkelerinde çalışan on milyonu aşkın Müslüman cuma kıla
maz, oruç tutam az, nikâh kıyamaz, hatta kelime-i şehadet
getiremezdi. Bu noktadan hareket eden Prof. Dr. Ahmet Yük
sel Özemre, bize göre de isabetli bir yaklaşımla, Hıristiyan
Batı ülkelerinin darulharp sayılamayacağını savunmaktadır.
(Özemre; İslamda Aklın Önemi ve Sınırı, 181-185)
183
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
tüsü yasağı konm ak istendiğinde buna karşı çıkılmakta, bu
yasağın kaldırılm ası istenmektedir? D arulharpte başörtüsü
tartışılır mı? Kaldı ki, siyaset dinciliği sadece Fransa gibi Hı
ristiyan ülkeleri değil, Türkiye gibi, milletiyle Müslüman bir
ülkeyi de darulharp ilan edebilmektedir.
184
MUCİZE DEVRİMLER
Şemsül-Eimme Serahsî (ölm. 483/1090), Hanefîliğin amelî fı
kıh konusunda en büyük kaynağı sayılan el-Mebsût adlı ese
rinde şunu söylüyor:
• A
185
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
lemeye kadar her fiil ve davranışınız yaptırım dışı kalacaktır.
Bu olgu, din üzerinden siyaset yapanlara sınırsız bir imkân
ve rahatlık getirmektedir. O nlar, darulharp teranesiyle bir
yandan istediklerini dindışı ilan edip devlete ve ülkeye karşı
mücadeleyi m eşrulaştırırken öte yandan adına konuştukları
dinin tüm hükümlerinden sıyrılm ak gibi bir şansa sahip olu
yorlar.
186
SAVAŞA İZİN VERİLMESİ VE TEK
SAVAŞ GEREKÇESİ OLARAK ZULMÜN
GÖSTERİLMESİ
187
YAŞAR X l'R Î ÖZTÜRK
mı§ ve bu sebeple Yaratıcı’dan ‘izin’ alm ış olması gerekir. Bu
izin çıktığında, hiçbir ikiyüzlülüğe kaçılm adan, insan onuru
için savaşılacaktır.
188
MUCİZE DEVRİMLER
düşünürlerin başını İmamı Âzam Ebu Hanîfe (ölm. 150/767)
çekmektedir. O, bu anlayış ve imanla verdiği büyük mücade
lenin faturasını hayatıyla ödemiştir, ama tarihe Kur’an imanı
adına ölümsüz bir mesaj ve hatıra bırakmıştır. Biz onun bu
ölümsüz hatırasını insanlığa tanıtmak için ‘A rapçılığa Karşı
Akılctltğıtı Öncüsü İmamı Âzam Ebu Hanîfe’ adlı eserimizi
yazdık.
189
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
m aktadırlar. O nların fikir önderi ve başkum andanı olan
G azi M u stafa Kem al A tatürk, bu anlayışının bir uzantısı
olarak, H z. Peygam ber’in en büyük mucizesinin onun ku
m anda edip zaferle sonuçlandırdığı Bedir Savaşı olduğunu
söylemekte, H z. Peygam ber’in temel özelliği olarak da ‘esaret
tanım am a'yı öne çıkarm aktadır. İslam Peygamberiyle ilgili
tespitinde şöyle diyor G azi M ustafa Kemal Atatürk:
190
ALLAH’A KULLUĞU ARACILARA
BAĞLAYAN ZİHNİYETİN YIKILMASI
Kur’an, Allah’a kul olmak ve ona ibadet etmek için her
hangi bir insanı aracı yapmayı, şefaatçi bilmeyi, birilerine
haraç veya komisyon vermeyi en büyük düşmanlarından biri
olan şirkin eylemleri arasında görmektedir.
Kur’an bize gösteriyor ki, Allah insana şahdamarından da
ha yakındır. Böyle olunca da bir insanı Allah’a yaklaştırmak
tan söz etmek temelden Kur’an dışıdır. ‘Allah’a yaklaştırıcı’
tabirinin bizatihi kendisi vahim bir şirk ifadesidir. Allah ile
insan ayrı değildir ki yaklaştırmaktan söz edelim.
Allah katında şefaatçılardan söz etmek de şirktir. ‘Yaklaştı-
rıcılık, aracılık ve şefaatçilik’ tabirleri şirk zihniyetinin kodla
rını ifade etmek için kullanılmaktadır. Şu beyyinelere bakın:
“Yemin olsun ki, insanı biz yarattık. Nefsinin ona neler
fısıldadığını da biz biliriz. Biz ona, şah damarından daha ya
kınız.” (Kaf, 16)
“Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah’ındır! O ’nun yanında
birilerini daha veliler edinerek, ‘Biz onlara, bizi Allah’a yak
laştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz.’ diyenlere
gelince, hiç kuşkusuz, Allah onlar arasında, tartışıp durduk
ları konuyla ilgili hükmü verecektir.” (Zümer, 3)
“Allah’ın yanında bir de kendilerine zarar veremeyen, ya
rar sağlayamayan şeylere kulluk ediyorlar ve şöyle diyorlar:
‘Bunlar bizim Allah katındaki şefaatçılarımızdır. De onlara.
‘Allah’a, göklerde ve yerde bilmediği şeyleri mi haber veriyor
sunuz?’ Şanı yücedir O ’nun, ortak koştuklarından arınmıştır
O!” (Yunus, 18)
191
ANLAMINI BİLMEDİĞİ METİNLERİ
OKUYARAK İBADET EDENLERİN
LANETLENMESİ
ŞEY TA N Î Ü M N İY E : A N LA M A D A N O K U M A K
N e dediğini anlam adan okum anın, anlam ını bilmeden
okunan metinlerle ibadet etmenin/namaz kılmanın Kur’an ve
fıkıh dışı bir A rapçılık dayatm ası olduğunu biz, fıkıh mira
sının verilerini konuşturarak, A n a Dilde İbadet’ adlı eseri
mizde ayrıntılarıyla açıkladık. Burada, meselenin okumakta
olduğunuz eser bağlam ında kısa bir sunumunu yapacağız.
Çoğulu emânî olan bu kelime bir yerde tekil (Hac, 52) beş
yerde çoğul olarak geçmektedir. Fiil halinde kullanımı ise bu
nun iki katından fazladır. Ümniye, takdir etmek (ölçü tuttur
mak) anlamındaki meny kökünden türemiştir. Meny sözcü
ğündeki takdir, daha çok sanı, hayal ve kuruntuya dayanarak
yapılan tahminler için kullanılır. Bu yüzdendir ki meny, ge
nellikle gerçeğe dayanmayan-hayalî tasavvurlar ve tasarımla
rı ifade eder. Bu kökten gelen temenna fiili, “ yalan söyledi”
anlamındadır. İlk müfessirlerden biri olan Mücahit bin Cebr
(ölm. 103/721), buradan hareketle, emânî kelimesini ‘yalan
lar’ diye anlamlandırmıştır. (Râgıb; Müfredât, meny mad.)
193
1A Ş A R NURİ ÖZTÜRK
Z afer, mutluluk, ölüm süzlük bir em ânî işi değildir, bir ey
lem ve üretim işidir. (N isa, 123)
194
EVRENDE İNSANDAN ÜSTÜN VARLIK
OLMADIĞI YOLUNDAKİ ANLAYIŞIN
YIKILMASI
İnsan varlıkların en üstünü değildir; yaratılmışların bazıla
rından daha üstündür. İnsanın ‘üstün varlık’ oluşunu Kur’an’ın
verdiği gibi okumak lazımdır, insan bencilliğinin arzu ettiği
gibi değil. Bu konunun temel ayeti İsra Suresi’ndedir:
195
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
Evrendeki şuurlu varlıklar ifade edilirken ‘men’ kulla-
m lm aktadır. ‘Men*, kelimesi Arap dilinde, şuurlu varlıkları
(zevi’l-ukûlü) ifade için kullanılır. D ikkat çeken noktalardan
biri de şudur: Evrendeki varlıkların ‘m a’ ile ifade edilenleri
‘men’ ile ifade edilenlerinden birkaç kat fazladır.
196
Dördüncü Bölüm
OLMAYANI GETİREREK YARATILAN
DEVRİMLER
r
»
r ,^ ım
‘ALLAH İLE ALDATMA’ KAVRAMININ DİN
DİLİNE SOKULMASI
“Tanrı, iradesini hâkim kılmak için
yeryüzündeki iyi insanları kulla
nır; yeryüzündeki kötü insanlar ise
kendi iradelerini hâkim kılmak için
TanrTyı kullanırlar
Giordano Bruno
199
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
dcyun yerinde ise ölümsüz bir beladır. Çünkü ölümsüz olan
bir aracı kullanmaktadır. Oysaki diğer aldatmaların zararl
bir şekilde sona erer. Çünkü onların ne kendileri ne de araç,
lan ölümsüzdür. ’
200
MUCİZE DEVRİMLER
Halk dilinde bu karadullara daha başka adlar da veril
mektedir. Bilinmesi gereken, bunların Allah ile kul arasında
bir komisyonculuk faaliyeti yürüttükleridir. Bu faaliyetin e-
sasi şudur: A llah’a kul olm ak için, özellikle iyi kul olmak için
bu haraç tezgâhına az veya çok, şu veya bu şekilde bir şeyler
vermek ve ondan onay alm ak zorunda bırakılıyorsunuz.
201
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
“ Şirk iki türlüdür: Sözle şirk, hal ile şirk. T an n ’nm oğul
ve ortağı olduğunu iddia etmek sözle şirktir. İnsanın i ç i
T anrı dan başk a şeyler için yer ve yol bulunm ası da hal ile
şirktir.” (Sultan Veled, Maarif,\ 53)
202
MUCİZE DEVRİMLER
gemilerine binmekle elde edileceğini iddia ederler. Bu yüzden,
aynı temel başlığa sığınanları bile insaf ve anlayış ölçülerini
çatlatırcasına birbirlerini karalar, dışlar, zararlı ve hatta hain
ilan eder.
203
DİNLER TARİHİNİN VE DİN
ADAMLARININ ELEŞTİRİYE AÇILMASI
BA K A RA 213 M U C İZ ESİ
Allah ile aldatm anın tanınm asında insanlığın sahip bu
lunduğu bir num aralı kaynak olan K u r’an ’ın bu tanıtmada en
önde yer alan beyyinesi, Bakara Suresi 213. ayettir.
Kur an, aynı zam anda bir ‘dinler tarihi eleştiricisi’ olarak
algılanabilir. K u r’an ’ı dikkatle okuyan herkesin ilk fark ede
ceği şeylerden biri de bu tanrısal kitabın insanlık tarihini din
ler ve din temsilcileri açısından da bir eleştiriye tabi tutmuş
olduğu gerçeğidir.
204
MUCİZE DEVRİMLER
sebebi olarak dini temsil edenlerin bağyını göstermektedir.
Ayet şöyle diyor:
205
YAŞAR N URİ ÖZTÜRK
hesabı çabucak görecektir.” (Âli İm ran, 19)
206
MUCİZE DEVRİMLER
iman etmek yerine akıl oylunu seçenlere karşı bir kırım uy
gulanmıştır.
207
HADİSLERİ DİN YAPAN ZİHNİYETİN
DEŞİFRE EDİLMESİ
“ Yıkıp şeriatı bambaşka bir bina kurduk,
Nebiye a tf ile binlerce herze uydurduk
Mehmet Akif Ersoy
208
MUCİZE DEVRİMLER
fakîhlerinden biri olan Ebu Zeyd ed-Debûsî (ölm. 430/1038)
bu konuda şöyle yazıyor:
209
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
H A D İSLER K O N U SU N D A K U R ’A N N E D İYO R?
K u r’an’da ‘had is’ kavram ı K u r’an ’a karşı konan söz an
lam ında daim a olum suz kullanılm aktadır. Söz anlamındaki
‘hadis’ kelimesini K ur’an kendisi için de kullanır. Buna baka
rak, K ur’an ’ın ‘hadis’ kelimesini ve kavramını övdüğünü dü
şünmeye kalkanlar görülm ektedir. Ancak K ur’an’ı dikkatle
okuyanlar şu gerçeği hemen göreceklerdir:
210
MUCİZE DEVRİMLER
nan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir.” (Yûsuf,
111)
“ İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah yolundan bilgisizce
saptırmak için hadis/laf eğlencesi satın alır ve onu alay ko
nusu edinir. İşte böylelerine rezil edici bir azap vardır. Ayetle
rimiz ona okunduğunda, böbürlenerek yüzünü çevirir. Sanki
onları hiç işitmemiştir, sanki kulaklarında bir ağırlık vardır.
İşte böylesini, korkunç bir azapla muştula.” (Lokman, 6-7)
211
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
İM A M I Â Z A M ’IN M Ü C A D ELESİ
M ezhepler fıkhının babası sayılan İm am ı Â zam ’ın hadis
ler konusunda m anifesto sayılacak fikri bizzat kendisi tara
fından şöyle ifade edilm iştir:
213
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
214
MUCİZE DEVRİMLER
dimiz içtihat ederiz” deyip noktayı koymuştur.
215
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
siper de olam azdın ız.” (H akka, 44-47)
216
MUCİZE DEVRİMLER
Kur’an, sadece tebdil sözcüğünü değil, bu ‘mübeddil’ sözcü
ğünü de kullanarak, deminden beri bahsettiğimiz şirke sapma
noktasına dikkat çekiyor. Kur’an, insanda şu vicdanı yarat
mak istiyor: Allah’ın kelamı ve tabiatın dengeleri söz konusu
olduğunda, Allah dışında mübeddil aranamaz. Ararsanız fe
lakete gidersiniz. İşte açık seçik ayetler:
217
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
Gözden kaçırılan veya halktan saklanan işte burasıdır
Yani K u ra n , Peygamber’e K ur’an hakkında istediği gibiy0!
rum vapma yetkisi vermiyor. Yorum yapılacaktır ve bunuÖn
celikle Peygamber yapacaktır am a bunun nihaî sınırları yine
K u r’an 'la çizilecektir.
218
MUCİZE DEVRİMLER
dışında Kur an aranam az. Siz dikkat edin de Peygambersiz
bir din olm asın iddiası altında Kur’an’sız bir din icat etme
yin. M esela, Yeşil Kuşak İslâmî, İlımlı İslam gibi.”
HADİS VE HEZEYAN
İmamı Âzam, Peygamberimize isnadını aklen ve tarihen
mümkün görmediği sözlere, rivayetçisi kim olursa olsun he
zeyan’ derdi. Ne demektir bu? Önce şu temel gerçeği göre
lim:
219
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
miştir. Peygamber bu dünyadan ayrılm ış olduğuna göre bu
sözleri kim üretm iştir? Elbette ki iftiracılar, hikayeciler, dön-
meler, saltanat dincileri, ‘m üşrik inanm ışlık içine girmeden
iman edemeyenler’...
220
MUCİZE DEVRİMLER
Tanrı Elçisi, bir şeyi Allah’ın nitelendirmesinin dışında bir
nitelemeye de tâbi tutmaz. Onun, bütün işlerinde Allah’a uy
ma halinde olduğuna tanıklık ederiz. O, ne dinde kendinden
bir şey icat eder ne de Allah’ın söylemediği bir sözü Allah’a
isnat eder. İşte bu böyle olduğu içindir ki, Kur’an, ‘Resul’e
itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur’ buyurmaktadır.” (İmamı
Âzam, el-Âlim ve’l-Müteallim , 32-33)
221
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
“ O hali buldu ki cü r’et “ Yecûzu fitterğîb”
K arar-ı erzel-i fetva kesildi, ne garip,
H ad isi vaz’ediyorken sevap um an bile var,
Sevabı var im iş! Bir zam an gelir anlar!
Lisan-i pâk-i nebiden yalan lar uyduruyor,
Sıkılm adan da “ Sevap işledim ” deyip duruyor.
D üşünm edin mi girerken şeriatin kanına?
Cinayetin k alacak zanneder misin yanına?
Sevap üm it ediyor ha! Deyin ki namerde
“ Sevabı sen göreceksin huzur-i mahşerde.
Tepende gezdirecek ra’d-i intikam ını H ak,
K i yıldırım ları beyninde kaynayıp duracak.
Bugün fesadına kurban olan zavallıların,
Vebali boynuna yüklenm esin mi yoksa yarın?
Kolay mı üm m eti ıdlal edip sefil etmek,
Kolay mı dini hurafat içinde inletmek!
N için kitab-i ilahiyi payim al ettin?
N için şeriati m urdar elinle kirlettin?
H erif! Şu millet-i m asûm eden ne isterdin,
K i doğru yol diye tuttun dalali gösterdin!” (Mehmet Akif,
Safahat, Fatih Kürsüsünden bölümü, ikinci şiir)
222
MUCİZE DEVRİMLER
sürünmesine yol açmak, dinin kanma girmek, murdar elle
riyle dini kirletmek, masum milleti aldatmak...Uydurmacılık
cinayetine bir biçimde ortak olanların Akif’e göre, karşıla
şacakları akıbet ise şudur: Yoldan çıkardıkları kitlelerin ve
balini yüklenmek, Allah m alacağı intikamın kahrı altında
ezilmek.
223
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
söylüyoruz; önemli olan da b u !”
224
MUCİZE DEVRİMLER
‘dincilik’ oyununu tanıtırken kullanmaktadır. Şöyle diyor:
225
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
vardır.” Tâbiûn ekibinde en önemli isim ise yine bir Emevîci
olan Zührî'nin rivayet kaynağı sayılan Urve bin Zübeyr’dir
Urve’nin  işe’ye dayandırdığı şu rivayetine bakm ak bile nasıl
bir ‘Emevîci* olduğunu anlam aya yeter:
A
226
MUCİZE DEVRİMLER
“İnsanlardan öylesi vardır ki, onun dünya hayatına iliş
kin sözü senin hoşuna gider ve o, kalbindekine Allah’ı tanık
tutar. O ysaki o, düşmanların en yamanıdır. Yanından ay-
rıldığında/iş başına geçtiğinde yeryüzünde fesat çıkarmak,
ekini ve nesli yok etmek için işe koyulur. Oysaki Allah, fesadı
sevmez.”
227
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
tıldığını, bugünkü M üslüm anlar içinden Haçlılarla işbirliği
yapanların tarihî atalarının kimler olduğunu anlatması ba
kım ından muhteşem bir ibret tablosudur. Azil haberini alan
Semüre şöyle diyor:
228
MUCİZE DEVRİMLER
etmez.” (Taberî, Tarih, 6/108: 43. yıl olayları; Askerî Âişe
1/376)
HADİS U Y D U R U C U LA R IN H Z. ALİ’YE
DÜŞM ANLIKLARI
Ziyad bin Ebîh, Muaviye’ye jurnalleyeceği insanları şöy
le damgalıyordu: “Ali’nin dinindendir.” Muaviye’nin bu du
rumda standart cevabı şuydu:
229
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
tıldığmı, bugünkü M üslümanlar içinden Haçlılarla işbirliği
yapanların tarihî atalarının kimler olduğunu anlatması ba
kımından muhteşem bir ibret tablosudur. Azil haberini alan
Semüre şöyle diyor:
228
MUCİZE DEVRİMLER
etmez.” (Taberî, Tarih, 6/108: 43. yıl olayları; Askeri, Âişe,
1/376)
HADİS U Y D U R U C U LA R IN H Z. ALİ’YE
DÜŞM ANLIKLARI
Ziyad bin Ebîh, Muaviye’ye jurnalleyeceği insanları şöy
le damgalıyordu: “Ali’nin dinindendir.” Muaviye’nin bu du
rumda standart cevabı şuydu:
229
/
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
olarak götürmüştür. Sahabe nesli, Muaviye’yi, annesi Hind’in
bu müsleciliği yüzünden ‘İbnü Akilet’il Ekbâd’ (ciğer çiğne
yen karının oğlu) diye anardı.
Şam’ın Muaviye’ce uydurtulan hadislerle yüceltildiği sıra
da, Ebu Hureyre tarafından ‘cehennem kenti’ gösterilen yer
lerden biri de Kostantiniyye yani İstanbul’du. Ne ilginçtir ki,
aynı İstanbul, Muaviye’nin oğlu Yezid’in komutasında kuşa
tıldığında Emevîler adına hadis uydurma uzm anları hiç vakit
kaybetmeden şu uydurmayı piyasaya sürmüşlerdir:
“ Kostantiniyye elbette fetholunacaktır; ne güzel komu
tandır onu fethedecek komutan ve ne güzel ordudur onu fet
hedecek ordu!”
230
MUCİZE DEVRİMLER
Peygamber’e yalan isnat etmiyoruz; onun şeriatini güçlendi
riyoruz.” (Benzeri uydurmacılık gerekçeleri için bk. Ebu Rey
ye, 1M 12)
232
MUCİZE DEVRİMLER
nın da etkili olduğunu ciddî biçimde düşündüren belgeler or
taya çıkardı.
Hz. Ömer, tutumunun gerekçesini şöyle özetliyordu:
233
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
234
MUCİZE DEVRİMLER
dar büyük bir musibete maruz kalmamıştır. Bunlar, Müslü
manların akıllarını fesada uğratmış, yabancıların da İslam’ın
temelleri üzerinde kötü düşünmelerine yol açmıştır.”
235
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
ELBANÎ’N İN ORTAYA K O Y D U Ğ U TA BLO
Hadisler konusunda son birkaç yüzyılın en hacimli ve di
rayetli çalışmasını yapan din âlimi, Arnavut asıllı bir Arap
olan Nâsıruddin el-Elbanî (ölm. 1999) oldu. Yaklaşık yarım
asırlık bir çalışmayla vücuda getirdiği eser, genel adıyla ‘el-
Ahâdîs’ olarak bilinir. Toplamda büyük boy, hacimli 28 cilt
ten oluşan bu anıt eser iki kısma ayrılmıştır:
1. es-Sahîha,
2. ez-Zaîfa ve’l-Mevzûa.
236
MUCİZE DEVRİMLER
olduğu için değil. Kısacası senet, Kur’an ve akıl kıstasları tam
uygulandığında geriye kalacak rakam, ilk iki halife dönemin
de tedavül eden hadis sayısıdır ki o da beş yüz civarıdır.
237
/
238
MUCİZE DEVRİMLER
olmuştur hem de İslam şartı. Ve ayet, bu şartları İslam’ın ve
imanın şartları bilmeyenlerin sapıklığa düştüklerini de ifade
ye koymuştur.
“Bu K ur’an’ı sana farz kılan, elbette ki, seni vaat edilen
yere/belirlenen sona götürecektir. De ki, ‘Hidayeti getireni de
açık bir sapıklık içinde olanı da en iyi Rabbim bilir.”
239
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
240
MUCİZE DEVRİMLER
dördünü-ki esas olan onlardır- yok saymış, hiç anmamış, sa
dece namaz kılmayı korumuştur. Bu kadarla da yetinmemiş,
teheccüdü, nam az kılm akla dondurup kurallaştırmıştır. Öyle
ki meallerde teheccüd, sadece gece namazı kılmak diye tercü
me edilebilmiştir.
241
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
ÜÇ İSİM VE BİR EM İR
Kur’an’ın bizzat kendisi, kendisinin birkaç ismini vermek
tedir. Furkan, Tenzil, Kitap, Kur’an, Zikir, Nur... bunlardan
bazılarıdır. Kur’an’ın, en önemli ve en sık geçen adları Kur’an,
Kitap ve Zikir’dir. Zikir; öğüt veren, hatırlatan, uyaran, dü
şündüren söz ve metin anlamında olduğu gibi şeref anlamına
da gelmektedir. Kur’an, tüm bunları içeren bir kitaptır. 0,
kendisi hakkında şöyle konuşuyor:
242
MUCİZE DEVRİMLER
kitabı üfürmekle yetinenler, o kitabı hayata sokmamayı din
yapmış olurlar. K ur’an’ı tebliğ eden Peygamber, en büyük
mahkemede, mahşer meydanında, kendisine uyduğunu söy
leyen ‘ümmeti’nden şöyle şikâyetçi olacaktır:
OKUYORSANIZ VARSINIZ!
Fransız filozofu Descartes (ölm.1650) “ Düşünüyorum, o
halde varım !” (Je pense done je suis) demiş ve bu söylem fel
sefe tarihinde bir devrim sayılmıştı. Descartes ın söylediğinin
kısa anlamı şuydu:
İnsanım diyorsan düşüneceksin, düşünmüyorsan insanım
demeyeceksin!
Biz, Descartes’ın söylediğinden daha anlamlı, daha kuşa
243
YAŞAR NURİ ÖZTÛRK
244
EVREN VE İNSANIN AYETLERLE DOLU
KİTAP İLAN EDİLMESİ
“ Yerde de gökte de zerre ağırlığınca
bir şey, ondan daha küçüğü de daha
büyüğü de rabbinden uzakta/gizli
kalmaz; tümü apaçık bir kitaptadır.”
Kur’an-ı Kerim
ÜÇ KİTAP GERÇEĞİ
Ana başlığımızın altına koyduğumuz Yunus 61. ayetin bir
benzeri de Sebe’ Suresi’ndedir. Orada da evren ve insan bir
kitap olarak anılmıştır. Şöyle deniyor:
245
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
Tam bu noktada ayet kavramını tanımalıyız. Kur’an ter
minolojisinin en önemli kavramlarından biri olan ayet, (çoğ.
âyât ve ây) Arap dilinde, işaret, iz, belirti, delil anlamlarına
gelmektedir. Kur’an, ayet deyimini, mucize karşılığı olarak
da kullanmaktadır. Çünkü K ur’an ’ın anlayışında bütün ev
ren ve bütün oluşlar birer mucizedir. K ur’an ayrıca, ayet
kelimesini genellikle beyyine (açıklık, aydınlık, delil) kelime
siyle nitelendirmektedir.
246
MUCİZE DEVRİMLER
Demek oluyor ki, vahiy aracılığıyla indirilen (tenzilî) ayetler
olduğu gibi, yaradılış yoluyla varlıklar dünyasına çıkarılan
(tekvînî) ayetler de vardır. Ve bu ayetlerin tümü yaratıcı şuu
ru gösterme bakım ından delil niteliğindedir. Sûfî-müfessir
Bursalı İsm ail H akkı (ölm.1137/1725) bu gerçeği şu güzel
cümlesiyle ifadeye koymuştur: “Ayât-ı tenzîlîye nice ise âyât-ı
tekvîniye dahi burhan-ı İlahîdir. (Kenz, 136)
“Biz bir ayeti silip yok ettiğim izde veya onu unutturdu
ğumuzda yerine ondan daha iyisini yahut onun bir benze
rini m utlaka getiririz.” (Bakara, 106)
247
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
insandan istediği temel faaliyet işte bu ayetlerin incelenmesi
faaliyetidir. Çünkü hem insana hizmet hem Allah’a ibadet ve
hem de yeryüzünün mamur ve mutlu hale getirilmesi ayetle
rin gereğince incelenmesiyle gerçekleşecektir.
248
MUCİZE DEVRİMLER
namazı, orucu... inkâr ihsanı nasıl kâfir yaparsa bilimi, dü
şünceyi, gözlemi, deneyi, tetkik ve tahlili inkâr da aynen öyle
kâfir yapar. İkisinin inkârı ise kişiyi deyim yerinde ise ‘çifte
kavrulmuş k âfir’ yapar.
249
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
rebilme kudretine ulaşıyoruz ki gaye, bu güce ulaşmış insan
yetiştirmektir. Sûfî şair Niyazı M ısrî (ölm. 1694) bu gerçeği
çok güzel ifade etmiştir:
250
MUCİZE DEVRİMLER
“Şunu da söylemişlerdir: ‘Ne biçim resuldür bu; yemek
yiyor, sokaklarda yürüyor. Üzerine bir melek indirilmeli,
beraberinde özel bir uyarıcı olmalı değil miydi? Yahut ona
bir hazine gönderilmeli yahut ürününden yediği bir bahçesi
olmalı değil miydi?’ O zalimler şunu da söylediler: ‘Sizler bü
yülenmiş bir adam dan başkasının ardı sıra gitmiyorsunuz.’
Bak da gör, nasıl benzetmeler yaptılar senin önünde! Sapıttı
lar, artık bir daha yol bulam azlar.” (Furkan, 7-9)
251
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
nan Elif-Lâm-Mîm v.s. gibi harfler-ki bunlar, teknik anlamda
birer ayettir-her surenin başında aynı anlam a gelmez. Çünkü
dikkatle bakıldığında görülür ki, K ur’an’da tekrar yoktur.
O harfler bulundukları yerlerde birlikte bulundukları diğer
harflere göre değişik anlamlar taşır. K ur’an hayat gibidir.
Hayat, aynı şeylerin, aynı veya benzer olayların sergilenişi,
tekrarı gibi görülür. Oysaki en basit sandığım ız vücudumuz
bile dakikada birkaç kere değişmektedir. K ur’an da böyledir.
Kur’an hayat ve insana benzer. M ekanik sınıflamalardan,
zihnimizin alıştığı silsileler takip etmekten uzaktır.
Ayetler ve Yetenekler:
İlkel insana hitap eden ayetlerle, son dönem ayetleri ara
sındaki farklardan biri de evvelkileri incelemenin ilim, kültür
vs. gibi birtakım niteliklere ihtiyaç göstermemesidir. İkinci
tür ayetler bazı yetenekler olmadan incelenemezler. Demek
olur ki, ikinci dönem ayetleri daha gelişmiş insana hitap eder,
birtakım niteliklerle donanmış insan ister. Bu vasıfların, ge
nel olanları, yani her ayet için gerekli görülenleri yanında, sa
dece bazı ayetler veya ayet grupları için arananları da vardır.
Örneğin, ilim her ayet için bir gözlem şartıdır. îlim olmadan
Kur’an’ın sergilediği veya dikkatimizi çektiği ayetlerden bir
şey anlayamayız. Bu inceliğe işaret için olmalı ki, ilk ayet “0-
ku!” diye başlamıştır. Buradaki ilmin, terminolojik anlamda
ilimden çok, genel çerçevede kültür anlamında olduğunu söy
leyebiliriz.
252
MUCİZE DEVRİMLER
Basit bir dinleyici kültürüne sahip bireyle, uzman bir âlimin
ayetleri değerlendirmeleri aynı derecede verimli olmayacak
tır. Mesela, Kur’an, tarihsel tetkike çok önem vermektedir.
Ve tarih felsefesi üzerinde ilk sistemcilik Müslümanların na
sibi olmuştur. Sosyolojinin de bu yaklaşımın meyvelerinden
biri olduğunu söyleyebiliriz. İşte bu, bir filozof işidir. Fakat
Kur’an bizi her zaman ve her şeye ibretle bakmaya çağırıyor.
Bu ibretle bakış, vurdumduymazlıktan, ilkellikten, ‘yürürken
uyumak’tan kurtulmuş olmakla başlar, atomların tetkikini
yapabilecek seviyeyi elde etmeye kadar gider. Bu noktada,
çağdaş bir Müslüman düşünür olan Fazlurrahman’ın konu
muzla ilgili görüşü önemle kaydedilmelidir:
253
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
meydana getirdi ki, bu da zararlı sonuçlan henüz görünmeye
başlayan huzursuzluk ve kafa boşluğunu doğurdu.” (Fazlur-
rahman, Majör Tbemes ofthe Koran , 27-28)
İlim:
Yukarıda sözünü ettiğimiz esaslar dahilinde ilim, ayetleri
incelemek için kaçınılmazdır. Bütün ayetler ilim sayesinde in
celenir. Şu dikkat çekişe bakın:
iman:
Ayetleri tetkik edebilmenin bir şartı da imana sahip ol
maktır. Burada iman mutlak anlamda inanmaktır. Bunu,
İslam dinindeki terminolojik imanla eşitlemek yanlıştır. 0
anlamda iman, her ayet için aranan özelliklerden değildir.
Materyalist bir ilim adamı da imana muhtaçtır.
254
MUCİZE DEVRİMLER
laşm ak (Aklı, kalbi, duyulan iyice işletmek, yeryüzünü, uza
yı dolaşarak gözlemlemek):
Özetleyelim:
255
VARLIK VE OLUŞUN TÜMÜNÜN MUCİZE
İLAN EDİLMESİ
256
MUCİZE DEVRİMLER
“Şu bir gerçek ki, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile
gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanların yararı için
denizde yüzüp giden gemilerde, Allah’ın gökten suyu indi
rip onunla, ölümünden sonra toprağı dirilterek üzerine tüm
canlılardan yaymasında, rüzgârların bir düzen içinde yönden
yöne çevrilmesinde, gök ve yer arasında bir hizmete memur
edilen bulutlarda, aklını işleten bir topluluk için sayısız ayet
ler vardır.” (Bakara, 164)
257
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
diğer bir kısmına üstün kıldık. Bütün bunlarda aklını çalıştı-
ran bir topluluk için elbette ki ayetler vardır.” (R a’d, 4)
258
MUCİZE DEVRİMLER
dikkat çekilir. Bu tür ayetler, deyim yerinde ise mucize için
de mucize sergileyen beyyinelerdir. Bir örnek olarak Yasîn
Suresi’nin 32-44. ayetlerini görelim. Bu ayetler, bir yandan,
evren kitabının taşıdığı ayetlerin bir kısmınındaki mucizelere
dikkat çekerken, bir yandan da gelecek zamanlarda fark veya
keşfedilecek yeni bazı ayetlerin ufuk çizgilerine bakmamızı
sağlamaktadır.
259
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
Uzay varlıklarının seyrinin, bin küsür yıl öncesinde ‘yüz
me’ (sibâha) kavramıyla ifade edilmesi de bir mucizedir. Uzay
cisimleri ve uzay gemileriyle yerküredeki gemilerin hareket
lerini ifade eden iki ortak kelime seçilmiştir: Felek-fülk ve
sibaha.
260
MUCİZE DEVRİMLER
‘el-Fülkü’l-meşhûn’ tabiri hem ‘bir gemi’ hem de ‘gemi
ler’ anlamını aynı anda ifade eder. O halde, ayeti tercüme
ederken bu iki anlamın ikisini de kaydetmek gerekir. Hem
de parantez açarak, kendi yorumunu katıyor havası vererek
değil, bir kesme işareti koyup kelimede iki ayrı anlamın bu
lunduğunu göstererek... Çünkü fülk sözcüğü tekili ve çoğulu
aynı olan kelimelerdendir ki, Arap dili lügatleri buna mutlaka
işaret ederler. O halde bu tabiri, ‘dolu gemi’ diye çevirmekle
yetinmek tamamen yanlıştır; bu yanlış, kelamın esas mesa
jını örselemektedir. Ayet, mucize bir ifadeyle, hem Nuh’un
gemisini hem de bütün zamanlardaki gemileri ifade etmekle
kalmıyor, ‘fülk’ kelimesindeki mucize yapıyla, geleceğin uzay
gemilerine de işaret ediyor.
261
İLMÎN TEK ÜSTÜNLÜK ÖLÇÜSÜ
YAPILMASI
262
MUCİZE DEVRİMLER
“İlim bir şeyi hakikatiyle idraktir ki bu da iki şekilde olur:
263
YAŞAR NURt ÖZTÜRK
Tasavvuf-tarikat geleneği asırlardır hep şuna vurgu yap-
mıştır: İrfan ilimden üstündür, çünka Allah irfan sayesinde
bilinir ama ilim sayesinde bilinmez. Buna bağlı olarak, aynı
gelenek, Allah’ı bilmeye ‘m ârifetullah’ der, ‘ilm ullah’ demez.
Kendi üstadlarına da ‘arif’ der, ‘âlim ’ demez. Ve bunu kendi
lehinde bir üstünlük olarak kayda geçirir.
264
MUCİZE DEVRİMLER
Hal böyle olunca, ‘ilhamî bilgi’ veya ‘kalp gözüyle elde
edilen bilgi’ nasıl ve nereden elde edilecektir. Mühürlenmiş
kalbin ilham ve irfan üretmesi mümkün müdür.
265
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
“Allah, ilimden nasibi olm ayanların kalpleri üstüne mü
hür basm ıştır” (Rum, 59; Tevbe, 93) )
266
MUCİZE DEVRİMLER
Peygamberlik aynı zamanda ‘ilimde genişlik ve üstünlük’
anlamı taşır. (Bakara, 247)
267
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
“ Hakkında ilim sahibi olm adığın şeyin ardına düşme!
Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutula
caktır.” (İsra, 36)
İlmine sahip olmadığınız şeyin ardınca gitmek, her şeyden
önce ehliyetsizliğe teslim olm aktır ki, ziraattan sanayie, felse
feden ekonomiye, sanattan dine kadar tüm alanlarda felaket
getirir. Tanrı’nın, “ Emanetleri ehil olanlara verin!” (Nisa,
58) emrinin elle tutulur bir gerçek olabilmesi için tüm yü
rüyüşlerin ilimden nasibi olanlarca gerçekleştirilmesi gerekir.
Ahlak alanında da, gıybetten iftiraya kadar bütün kötülük
ler, ilmine sahip olmadığımız şeyleri dilimize dolamamızın
eseridir.
268
MUCİZE DEVRİMLER
bir kanıt yok. Allah hakkında ilmine sahip olmadığınız şeyi
mi söylüyorsunuz?” (Yunus, 68)
269
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
evren, Kur’an ve insan kitaplarının ayetleri, ilimden nasibi
olanlar için ayrıntılanmıştır:
270
MUCİZE DEVRİMLER
larından biri ‘Müheymin’ yani tashih edici, biri T ürkan’ yani
eğriyle doğruyu ayıran, biri de ‘N ur’, yani ışık olmuştur. Or
ta kitap K ur’an, bütün bilgilerini, bütün sınıflamalarını ilim
üzerine oturtmuştur:
271
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
“ D osdoğru ve dürüst biçimde yol alın ve bilgiden nasip,
sizlerin yolunu sakın izlemeyin.” (Yunus, 89)
272
MUCİZE DEVRİMLER
bir sav, Kur’an’ın ruhuna ve üslubuna aykırıdır. Kur’an ön
celikle bir kelam mucizesidir. Öyleyse kötülük izafe edilirken
seçilen kelimlerin bizatihi kendilerinde mesaj vardır. İlim sa
hiplerinden de birçok bozuk insan çıkmıştır, çıkacaktır; ama
Kur’an hiçbir zaman ilme çirkinlik ve kötülük izafe etmemiş
tir. Kur’an, cevher olarak ilme kötülük izafe etmiyor ama
cevher olarak imana çirkinlik ve kötülük izafe ediyor. Çün
kü ilim objektiftir; daha doğrusu ilimden söz etmemiz için
objektiflik şarttır. İmanın objektifliği söz konusu edilemez.
İmanda aslolan sübjektivitedir. Bu olgu, çok iyi anlamlara
kaynaklık edebileceği gibi çok kötü anlamlara da kaynaklık
edebilir. Sübjektivite demek nefsin alanı demektir. Nefsin ka
rıştığı şeyde genellikle hayır aranmaz. Hayır aranmayacak
şeyin de ardından gidilmez.
273
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
ŞİRK VE K Ü FÜ R BİR İLİM SİZLİK İLLETİD İR
K ur’an’ın ana tezlerinden biri de şudur: Küfür ve şirkin
K u r’an vahyinden anlam sız talepleri de K ur’an’a itirazları da
ilim sizliğin bir sonucudur. Bu talep ve itirazları ileri sürenler
ya hiç bilmiyorlar yahut da ilimleri tam anlam alarına yetmi
yor:
274
MUCİZE DEVRİMLER
diriliyoruz. Bizi zamandan başkası helâk etmiyor.” Onların
bu konuda herhangi bir ilmi yoktur. Sadece sanıda bulunu
yorlar.” (Câsiye, 24)
275
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
I
Gerçek şu ki, eski dönemin ilim anlayışı, ruhu itibariyle
antiklasik olan Kur’an’ın bilgi toplumuna hitap eden mesajını
anlamakta yetersiz kalmıştır. Bunu elbette mazur görmek ge
rekir. Elverir ki geleneksel mirasın bu konudaki tespitlerinde
ısrarlı olmayalım. Hicrî ilk yüzyılda ilim ‘hadis ezberciliği’
anlamında kullanılmıştır. İkinci-üçüncü yüzyılların bu an
layışa getirdiği değişim, ‘ilim’ kavramı içine fıkhın da sokul
ması kadar oldu. İmam Şâfiî (ölm. 204/820) gibi bir büyük
fakîh bile ilmi, fıkıh ve usul-i fıkıh anlam ında kullanır. (Şâfiî,
Cimâu’l-İlm, bab: 2, s. 35-38) Kelam ilmi ve fıkıhta önemli
bir otorite sayılan Farülislam Pezdevî (ölm. 483/1090) ünlü
‘Usûl’ünde iki tür ilim olduğunu söylemektedir: Tevhit ilmi,
şeriat ilmi.
276
MUCİZE DEVRİMLER
1. Vahyin mahiyetine ilişkin ilim: Bu bilim dalı veya dal
ları vahyin mahiyetini, onu anlama yollarını ortaya koyacak
ilim şubeleridir, (bk. Yusuf, 86, 96; Kehf, 65)
277
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
gili hesapların yapımına yarayan ilimler: (Yunus, 5; İsra, 12)
278
i MUCİZE DEVRİMLER
9. Eski medeniyetleri ve tarihsel kalıntıları inceleyen ilim.
(Nemi, 52)
279
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
lardır. Sayı çokluğu kriter alınsa, mesela ‘R ab ’ sıfatı ‘ilim’
sıfatından çok önde olmak gerekir. Çünkü Rab sıfatı Allah’a
960 küsur yerde doğrudan nispet edilmektedir ve bu haliyle
‘Allah’ isim-sıfatından hemen sonraya konması gerekir. Ama
böyle yapılmamış, sıralam ada ‘H ayat’ sıfatının hemen ardın
dan ‘İlim’ sıfatı devreye sokulmuştur. D ikkat çekilen varoluş
gerçeği, özellikle Ebu H anîfe’nin şahsiyet, iman ve dehasına
yakışır kıvamındadır. Denmek istenen şudur:
280
m
MUCİZE DEVRİMLER
sıfatlar, derece derece gasp edilmiştir. Mesela, kamunun mal
ve haklarını gasp ederek fiilen münkir durumuna düşen (bk.
Mâûn Suresi) bazı riyakâr ve nitelikli kâfirler, o çaldıkları
malların küçük bir kısmını ona buna dağıtarak, yarattıkları
‘sadaka toplumu’ bünyesinde birer ‘merhamet kahramanı’ gi
bi alkışlanabilmişlerdir. Bunların yaptığı, Allah’ın Rahim ve
Rahman sıfatlarını gasptır.
Bir yandan haram yiyip öte yandan halkı Allah ile alda
tan bütün sahte ‘lütufçular’ Allah’ın Rahman, Rahim, Latîf,
Kerîm, Cevâd, Vahhâb gibi cömertlik ve bağış ifade eden sı
fatlarını gasp etmiş alçaklardır. Ve bu yüzden bunların tümü
bir biçimde müşriktir. Allah ile aldatan ruhban-haham-hoca-
şeyh taifesi tarafından aldatılan, despotizm ve zulüm üreten
krallar-sultanlar-padişahlar, ağalar, efendiler, zorbalar tara
fından ezilen kitleleri ve onları aldatanları bu gerçeklerin ışı
ğı altında bir kez daha değerlendirmek gerekir.
281
YAŞAR NURİ ÖZTÛRK
282
MUCÎZE DEVRİMLER
min ifade ettiği kaygı ahlaksal bir kaygı olarak algılanamaz;
tam tersine, bilim düşmanlığı görüntüsü verir. Ve zaten iste
nen de bu görüntünün doğmasıdır. Bu doğunca Müslüman-
lar hakkında en yıkıcı ithamlara kapı aralanmış olacaktır.
Hem de bizzat Müslümanların eliyle.
283
UZAY ARAŞTIRMALARINA VE UZAYDAN
GELECEK TEHDİDE DİKKAT ÇEKİLMESİ
284
MUCİZE DEVRİMLER
Uzayın sırlarını çözmek, Rahman 33’e göre, bilim, hik
met, kanıt ve kudretle (sültan) mümkün olacaktır. Ve öyle
olm uştur. Uzayla, uzay araştırm alarıyla ilgili ibret dolu ve
çok sarsıcı bir tespit de şudur:
1. Uzay kirlenmesi,
2. Uzaydan kullanılan silahlarla yapılacak savaşlar,
3. Uzaylı varlıklar tarafından yöneltilecek saldırılar,
4. Gök cisimlerinin dünyaya zarar vermesi,
5. Uzaydaki dengelerin bozulması üzerine kıyametin kop
ması.
285
UZAY ARAŞTIRMALARINA VE UZAYDAN
GELECEK TEHDİDE DİKKAT ÇEKİLMESİ
284
MUCİZE DEVRİMLER
Uzayın sırlarını çözmek, Rahm an 33’e göre, bilim, hik
met, kanıt ve kudretle (sültan) mümkün olacaktır. Ve öyle
olmuştur. Uzayla, uzay araştırm alarıyla ilgili ibret dolu ve
çok sarsıcı bir tespit de şudur:
1. Uzay kirlenmesi,
2. Uzaydan kullanılan silahlarla yapılacak savaşlar,
3. Uzaylı varlıklar tarafından yöneltilecek saldırılar,
4. Gök cisimlerinin dünyaya zarar vermesi,
5. Uzaydaki dengelerin bozulması üzerine kıyametin kop
ması.
285
DOĞANIN DENGELERİNİ BOZMANIN
YARATACAĞI TEHDİDE İLK KEZ DİKKAT
ÇEKİLMESİ
“Beyaz adam, anası olan toprağa
ve kardeşi olan gökyüzüne, alınıp
satılacak, yağmalanacak bir şey
gözüyle bakar. Onun bu ihtirası
toprakları çölleştirecek ve her şeyi
yiyip bitirecektir. İşte o gün, insa
noğlu için yaşamın sonu ve varlığım
sürdürebilme savaşının başlangıcı
gelip çatmış olacaktır
Kızılderili Reisi Seattle
286
MUCİZE DEVRİMLER
Ayet, doğanın, karaların ve denizlerin bozulmasınında in
sanın rolünü anlatırken ‘kesb’ (kazanç) kökünden bir fiil kul
lanmaktadır. Bu kök, ticaret ve menfaat omurgalı kazançlar
için kullanılır. Yaşadığım ız zam andan 1500 yıl önce, uzayın
ve doğanın insan tarafından kirletileceğini ihbar eden ayette
bu sözcüğün kullanılması bile başlı başına bir mucizedir. Bu
kirletmenin bir ‘fesat* yani bozgun yaratacağının söylenmesi
ise ikinci bir mucizedir.
287
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
Fesat ve zulüm sadece insan hayatını bozup insan mutlulu
ğunu tahrip etmekle kalmaz, evrenin, doğanın, insan dışındaki
canlıların da ahenk ve huzurunu bozar. İnsan bugün, Kur’an’ın
sakındırdığı bu noktaya gelmiş bulunuyor.
AZGINLIĞIN G Ö T Ü R D Ü Ğ Ü YER
Kur’an’ın hâkim kanaatlerinden birine göre, varlıklar
dünyasındaki ölçü ve ahenk, sadece ve sadece insan tarafın
dan ihlal edilmektedir. Buna sebep olan olumsuzluk ise in
sanın doymazlığı, sınır tanım azlığı, kudurganlığıdır. Kur’an
burada, ‘tuğyan’ kökünden sözcükler kullanm aktadır. Tuğ
yan, türevleriyle birlikte 40 civarında yerde geçer. “ Tuğyan,
isyan ve günahta, sınır tanım ayacak ölçüde ileri gitmektir”
(Râgıb, el-Müfredât, tuğyan mad.).
288
MUCİZE DEVRİMLER
ise insan elinin ürünüdür; çünük tuğyan yani azm ak, insa
nın tabiatında vardır:
“İş öyle sanıldığı gibi değil; insan gerçekten azar.” (Alak, 6)
Bu yaradılış gerçeğini veren ayetin ardından insanın tuğ
yanının temel sebebi gösteriliyor. Bu sebep, ‘insanın ken
disini hiç kimseye muhtaç olmayacak bir konuma gelmiş
görmesi’dir. Tuğyan, insan egosunun, kendini ilahlaştırm ası,
her şeyin, herkesin üstünde görmesi halinde tecelli ettiğinde
doruk noktadadır. K ur’an’a göre, bu doruk noktanın tipik
temsilcisi Firavun tipidir. (Tâha, 24, 43; N âziât, 17) Fira
vunlar medeniyeti bir tuğyan medeniyeti idi; batışları da bu
yüzden olmuştur:
“O sütunlar, saraylar sahibi firavunlar... O nlar ki, ülkeler
boyunca tuğyan sergilediler ve oralarda bozgunları çoğalt
tılar. Sonunda rabbin onların üzerine azap kamçısını yağdı-
rıverdi.” (Fecr, 11-13)
Ne ilginçtir ki, tuğyan babaları olan Firavunların ezdiği
Israiloğulları, sonunda Firavun yolu olan tuğyana sapm ak
tan kurtulam adılar. O nların tanrısal gazaba uğram alarına
da bu sapma sebep oldu. (Tâha, 80-87) Şunun altını bir kez
daha çizmeliyiz:
Kur’an, temel fıtrat (yaratılış) ilkelerinden biri olarak, şu
nu ısrarla belirtir: Bütün uygarlık ve saltanatların çöküşü,
azmak yüzündendir. Bu, daha çok, madde ve ondan kay
naklanan değerlere aldanarak azm aktır. Her çöküşün altın
da bu yatar. Nitekim, N âziât 37-38. ayetler tuğyan ile iğreti
arzuları, nimet ve rahat tutkusunu ilahlaştırm a arasında
bağ kurm aktadır.
AZGINLIĞIN Ö N C Ü LER İ: T Â Ğ U T LA R
Doğayı tahrip azgınlığına çok anlamlı biçimde dikkat çe
ken ve muhteşem bir kehanet sergileyen bir atasözü vardır,
hu Kızılderili atasözü şöyledir:
“Son ağaç kesildiğinde, son nehir kirletildiğinde, son ba
289
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
lık tutulduğunda beyaz adam , paranın yenmeyeceğini anla
yacak.”
Sadece beyaz adam azgınına değil, tüm zamanların tüm
renk ve desenden azgınlarına Kızılderili kâhinden çok ön
ce Kur’an dikkat çekmiştir. Azgınlıklarını tatmin uğruna
kozmik-evrensel-doğal dengeleri bozan söz, güç, yetki sahip
lerine Kur’an, yine tuğyan kökünden türemiş bir sıfat ver
mektedir: Tâğut...
Kur’ansal verileri dikkate alarak tâğutu şöyle tanımlaya
biliriz: Tâğut, her devirde, insanın ruhsal, bedensel, bireysel,
sosyolojik ve doğal dengelerini bozan Firavun ruhlu kişiler
le, onların yardakçıları olan güruhun genel adı, cins ismidir.
T âğut, tuğyanı yaşayan ve yaşatan kişi ve kudret anlamın
da kullanılır. (Bakara, 256; N isa, 51)
T âğut, daim a akıl ve ruh sahibi varlıktan yani insandan
olur. Putların tâğut olarak adlandırılm aları, onların tuğ
yanları ifadede birer vasıta olm alarındandır. Kur’an, tâğııt
tabiriyle, kendi terminolojisi içinde, gücünü sömürü ve şer
uğrunda kullanan süper güçleri tanıtmaktadır.
Tuğyana ve tâğutlara vurgu yapan ayetlerin tetkikinden
şunu anlayabiliriz: Azgınlığın yaratacağı denge bozuklukla
rının sonunda insanlık yeniden ilk devirlerin hayvansal ha
yatına döndürülebilecek, tekâmül, hatta belki de evrimleşme
yeniden başlayabilecektir. Nitekim, bugünkü insanlığın selefi
ve ataları olan ilk canlılar da aynı şekilde geriye götürülmüş
ler ve bizim temsil ettiğimiz insan türü bu başlangıçtan hare
ketle oluşmuştur. (Kur’an, Bakara, 30-33)
Her devirde birden çok tâğut bulunur. Tâğutların ka
bile çapında, millet çapında olanları yanında bölgesel ve
uluslararası olanları da bulunacaktır. Bunlar birbirlerinden
habersiz olabilecekleri gibi, organize de olabilirler. H atta, İb
lisler parlamentosu gibi birlikler, beraberlikler vücuda geti
rebilirler; aralarında hiyerarşik bir düzen kurabilir, para
lellik veya entegrasyona gidebilirler. Böyle olunca da tâğutî
290
MUCİZE DEVRİMLER
sistemler, parlam entolar, ilkeler, ülkeler oluşabilir. K ur’an,
altını çizdiğim iz bu gerçeği ifade için şu tabirleri kullan
maktadır: ‘H izbu’ş-şeytan: şeytanın hizbi’ (M ücâdile, 19),
‘evliyau’ş-şeytan: şeytanın evliyası’ (Ali İmran, 175; En’am,
121; Âraf, 30), ‘ihvanu’ş-şeyâtîn: şeytanın kardeşleri’ (İsra
27), ‘ruûsu’ş-şeyâtîn: şeytanların başları, reisleri’ (Saffât,
65), ‘cunûdu İblis: İblisin orduları’ (Şuara, 95).
İslam düşüncesinin yirminci yüzyılda doruğu kabul edi
len M uhammed İkbal (ölm. 1938) em peryalist B atık ların
oluşturdukları söm ürü düzeninin temsilcilerinin vücut ver
dikleri organizasyonu, İblisler Parlamentosu diye anmış-
tır. Aynen bunun gibi T âğu tlar Parlamentosu deyimini de
kullanabiliriz. K ur’an bu noktada ‘evliyau’t-tâğut’ (tâğutun
dostları, destekçileri) deyimini kullanıyor ki, yukarıda işaret
ettik.
291
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
da bir sosyolojik kıyam et söz konusudur. İsra Suresi, 16’ncı
ayet ise şöyle diyor:
Z EH İRLİ G A Z LA R M ESELESİ:
Zehirli gazların atmosferi kuşatm ası ve yaşamı zorlaştır
ması Kur’an açısından bir kıyamet alâmeti sayılacak nitelik
tedir. Dühan Suresi 10-12. ayetlerde şöyle deniyor:
292
MUCİZE DEVRİMLER
dikleri şunlardır: Zehirli gazların atmosferi tahribi sonucu
kirlenen hava yüzünden doğal kaynaklar tahrip olacak, ya
şam alabildiğine zorlaşacak. Hepimiz bilmekteyiz ki, havanın
zehirlenmesi ozonu delmiş ve bu delik, Stephen H aw king’in
deyimiyle Amerika kıtasının üç katı bir büyüklüğe ulaşm ış
tır. Bu delik yüzünden dünya korkunç bir radyasyon ve ult-
raviyole yağmurunun tehdidi altındadır. Bizzat Hawking, bu
olumsuz gelişmenin bir kıyamet alameti olduğunu söylemek
tedir.
293
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
ve hayvan kümelerinin yok olması demektir. ( Fîrûzâbâdî, e/-
Kaamus; Rağıb, el-Müfredât) Bu sonun dehşetini insanlığa
en çarpıcı biçimde anlatan ünlü fizikçi Stephen Hawking şu
nu söyleyebilmiştir:
294
TEKNOLOJİNİN DOĞAL YAŞAMI
MAHVEDEN BİR MUTSUZLUK ARACI
OLACAĞININ BİLDİRİLMESİ
295
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
CEH EN N EM U N SU R U O LARAK T E K N O L O Jİ
Kur’an’daki ‘sınâat’ kökünden kelimeler her türlü hüner
ve sanat anlamında kullanıldığı gibi, endüstri-teknoloji an
lamında da kullanılır. Sınâat sözcüğü bugünkü A ra p ç a ’da
da aynı anlamda kullanılmaktadır. (Bu kullanımlar için bk.
Hans Wehr, A Dictionary of M odern Written Arabic, sınâat
mad.)
296
MUCİZE DEVRİMLER
297
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
298
EZİLİP HORLAN ANLARIN YARATICI-
MOTOR GÜÇ İLAN EDİLMESİ
299
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
1. İnancı yüzünden,
2. Irkı, soyu yüzünden.
3. Emeği sömürülsün diye.
300
MUCİZE D E V R İM L E R
301
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
Aynı imanın bir başka öncüsü olan Zeyd bin Ali’nin taraf
tarlarından aldığı bîat de bunun benzeridir:
302
a " -
ra
W'
EMEĞİN VE ARTIK-DEĞERİN
BELİRLEYİCİ UNSUR İLAN EDİLMESİ
303
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
304
MUCİZE D E V R İM L E R
305
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
306
MUCİZE D E V R İM L E R
307
YAŞAR N U Rt ÖZTÜRK
bağışlasm .” (Karafî, el-Furûk , kaide 180-184)
308
MUCİZE D E V R İM L E R
309
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
“ M ülk, meşru sebeplere bağlanm ış bir nimettir.*’ (Debûsî-
nin, Takvîmu’l-Edille’sinden naklen, Abbâdî, 1/494) Ama
unutmamalıyız ki, bir hakkın şarta bağlanm ası, o şart ne
denli ağır olursa olsun, o hakkın yokluğuna delil yapılamaz.
310
MUCİZE DEVRİMLER
mirasçı olanlara şunu göstermedi mi? Dilersek onları günah
ları yüzünden belaya çarptırırız, kalpleri üzerine mühür ba
sarız da artık söz dinleyemez olurlar.” (A’raf, 100)
Sonra onların yerlerine, onların hor ve hakir gördüğü biri-
leri gelir. M ülkün mutlak sahibi olan Tanrı tarafından konan
yasa budur:
311
SERVET SAHİPLERİNİN YIKICI UNSUR
İLAN EDİLMESİ
312
MUCİZE DEVRİMLER
Teref, bu varoluş ilkesini tersine çevirmekte, oluş ve erişin
motor gücü olan emeği mala/kapitale boğdurmaktadır. Bu
yüzden Kur’an, servetlerde yoksulun hakkı olduğunu açıkça
ifade eder. (bk.51/19; 6/141; 17/26; 30/38) Bu, servetin terefe
gitmemek üzere frenlenmesi demektir. İm am Ş a fiî’ye göre,
bir m alda fakirin hakkı o m alın sahibinin haklarından
önde gelir. Çünkü K u r’an, m alın, sah ib i ta ra fın d a n k u l
lanılır hale gelm esin i fa k irin hakkının verilmesine bağ
lamıştır. (Sibaî; İslam Sosyalizmi , 227) Fıkıh tarihinin anıt
isimlerinden biri olan İbn H azm ’a göre, Müslümanların hakkı
olan kamu malını onların yararlanmasına engel olacak şekilde
bloke eden veya ele geçiren (yani Mâûn Suresi ihlali yapan),
o haktan yararlanması muhtemel kişilere kudurmuşçasına sal
dırmış sayılır. (İbn Hazm, el-Muhalla, 6/156; Sibaî, 223)
313
PAYLAŞMAYAN BİR DÜNYANIN MUTLU
VE HUZURLU OLAMAYACAĞININ İLANI
M UTLULUĞUN ANAHTARI: İNFAK VEYA PAYLAŞIM
İnfak, Kur’an’da, tam am ına yakını fiil kullanım olmak
üzere 50 küsur yerde geçmektedir. Fiil halde kullanımın ege
menliği, infakın, bir ide, bir söylem ve temenni olmaktan çok
bir eylem konusu olarak alındığına, eyleme dönüşmeyen in-
faktan hiçbir yarar gelemeyeceğine vurgudur.
314
MUCİZE DEVRİMLER
rina pay çıkarın! İçinizden iman eden ve infakta bulunan
lar için çok büyük bir ödül vardır... Allah yolunda harcama
yapmanıza engel ne var ki? Göklerin ve yerin mirası zaten
Allah'ındır.” (Hadîd, 7, 10)
315
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
rınız. Hadi, tadın biriktirm iş olduklarınızı!” (Tevbe, 34-35)
316
MUCİZE DEVRİMLER
ve hayatlarını kendi elleriyle zehirlemiş olacaklardır. O gün
geldiğinde, hayat onlar için çok korkunç bir cehenneme dö
nüşecektir. K ur’an, tam bu noktada, bu olumsuzluğun âdete
sebebi gördüğü bir zümreye gönderme yapmakta ve bu yap
tığıyla, insanlık tarihinde en büyük mucizelerden (isterseniz
devrimlerden deyin) birini önümüze koymaktadır.
317
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
PAYLAŞIMLA İLGİLİ T E M E L İLKELER
Kur’an, infakı anlatan ayetlerinde insan hayatının, özel
likle toplumsal hayatın en önemli mutluluk ve başarı ilkele
rini, değişik bağlam larda vermiştir. Temel ilkelerden biri de
şudur:
İnfak; sevilen, değer verilen, infak eden için önemli olan şey-
lerden yapılacaktır. Kur’an bu noktanın altmı ısrarla çizmektedir.
Çünkü atılası şeyleri başkalarına vermek, maddesel anlamda bir
yardım gibi görünse de ruhu-özü bakımından insan onurunu ren
cide eden bir olgudur. Kur’an buna karşı çıkıyor:
“ Bir şey infak ederseniz R ab, onun yerine başka bir şey
lütfeder. Rızık verenlerin en hayırlısıdır O .” (Sebe’, 39)
318
MUCİZE DEVRİMLER
İnfakta riyanın olmaması gerektiğini bildiren ayetler, işin
vicdan yanma değinmektedir. Kur’an, tüm konularda önce
bu vicdan yanı öne çıkarır, insanı uyarır. Bunun anlamı bu
vicdan vaazlarıyla yetinin değildir; bu sonucu bir biçimde el
de edindir. O halde infakta riyayı ortadan kaldırmanın yolu,
servet kodamanlarının egolarını tatmine yarayan bir sadaka
kültürü ve dilenme toplumu yaratmayı durduracak yaptırım
lı düzenlemeler gerçekleştirmektir. Yani sosyal adaleti, sosyal
demokrasiyi getirmektir. Allah ile aldatanların din anlayış
larında işte bu ikinci kısma karşı çıkılmakta, sadece sadaka
kültürü ile dilenme toplumunda yapılacak ‘ianeler’e (yemek
çadırları, cami avlularında makarna, sabun, kibrit dağıtmak
vs.) izin verilmektedir. Dinin amaçları çiğnenerek, dini çağ
rıştıracak bazı riyakâr uygulamalar kurumsallaştırılmaktadır.
Servet ve refahın şımarık kodamanlarınca oynanan bu oyunu
biz, Mâûn Suresi’nin geniş bir tefsiri olan ‘Dine Kötülüğün
Öteki Adi: DİNCİLİK’ kitabımızda ayrıntılarıyla tanıttık.
MUTLU B İR D Ü N YA İÇ İN Ü Ç AYAKLI R EÇ ET E
İhtiyaç da tıpkı israf gibi görece bir kavramdır. Mutlaka
olması gerekeni yakalam ak için ‘sıkıntı ve şikâyet içinde o-
lanlara bakm ak’ gerekir. H arcam aların varlık kanunlarına
uygun olup olmadığını anlamanın şaşm az ölçütü, birlikte
yaşanılan çevreye ve nihayet dünyaya bakmaktır. Sizin sahip
olduğunuzun çok altında im kânlara sahip olanlar varsa siz
‘ihtiyaçtan fazlasını’ harcıyorsunuz demektir. Bu dengesizliği
çözecek olan infak, bir sacayağı gibi üç ayak üstüne otur
maktadır:
319
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
* Sevdiğiniz şeylerden başkalarına pay çıkarmadıkça hayır-
da erginliğe/dürüstlüğe asla ulaşamazsınız. İnfak etmekte ol
duğunuz her şeyi, Allah çok iyi bilmektedir.” (Âli İmran, 92)
D EVRİM SÖ Z C Ü K : AFV
Bu ayette ‘ihtiyaçtan fazlası’ veya ‘ihtiyaçtan artan’ anla
mında kullanılan ‘afv’ kelimesi, tefsir tarihinin en çok tar
tışılan sözcüklerinden biridir. Asırlar içinde oluşan mirasın
ortak kanısı şudur: Paylaşımda verilmesi istenen afv, kişinin
kendisinin, ailesinin ve bakm akla yükümlü olduklarının zo
runlu ihtiyaçlarından artan şey veya şeyler anlamındadır.
Afv ayrıca temiz, helal mal ve servet anlam ına da gelmekte
dir. Biz, Türkçe M eal’imizde afv kelimesini bu iki anlamını
birleştirerek tercüme ettik.
320
MUCİZE DEVRİMLER
tır, çünkü mesajı destekleyen bir düzineden fazla gerçek ha
dis vardır. Uydurma yoluna gitmek, uydurmacıların anında
deşifre edilmelerine sebep olurdu. Anlam kaydırma yoluna
da gidilememiştir, çünkü söz konusu olan, tek kelimedir ve
anlamı da bütün lügatlerin açık beyanıyla sabittir. Geriye,
“mensuhtur” (hükümden düşürülmüştür) oyunu kalıyor ki o
oyun, bütün tutarsızlığına rağmen ne yazık ki oynanmıştır.
Gelişmelere kısaca göz atalım:
321
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
km ayam az.’ Peygamberin bu konudaki benzeri sözleri çok-
tur. Ama bu kitap onların tümünü sıralam aya elverişli de
ğildir.”
322
MUCİZE DEVRİMLER
Ve şunu da bilmeliyiz: Nesh denen şeytanî kapıyı açtığı
nızda, servetin zulüm aracına dönüşmesini dinleştiren Emevî
menşeli dinciliği bertaraf etmeniz mümkün olmaktan çıkar.
Öyle olunca da, şehit halife Ömer bin Abdülaziz’in, halife
seçildiği gün, mensubu bulunduğu Emevî hanedanının koda
manlarına söylediği şu söz, yeni dünyanın yeni servet baron
ları için de geçerliliğini korur:
323
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
Çağdaş Türk müfessir Elmalılı Ham di Yazır’ın yorumu da
Abdüh’ün yorumuyla örtüşmektedir:
324
MUCİZE DEVRİMLER
insan emeği ve gayretiyle orantılı olarak daha fazla imkâna
sahip olabilir ve bundan yararlanabilir. ‘İslam servete düşman
değildir’in anlamı budur. İslam’ın servete düşman olmaması,
bir toplumda, yüzde beşlik-onluk bir kesimin saç boyalarına
veya köpeklerinin şampuanına harcadığı paranın, aynı top
lumdaki yüzde yetmiş-seksenlik kitlenin içme suyu, barınak
ve giyeceğe harcama imkânı bulamamasını “ Allah zenginliği
istediğine verir, takdir onun” diyerek meşru göstermek değil
dir. Allah zenginliği istediğine veriyorsa o zaman aynı Allah,
rızıkta yani insan onuruna yakışır bir geçim çizgisinde eşitliği
de emretmektedir. Allah ile aldatan servet baronları işin bu
kısmından asla söz etmezler. Allah’ı servet ve azmışlıkları-
mn paravanı olarak kullanıp halkı kandırmak için de cami
sayısıyla hac ve umre sayısını artırmakla yetinirler. Kur’an,
bu azmışlar zihniyetinin egemen olduğu bir dünya düzenini
Yaratıcı’nın iradesine aykırı bulmaktadır.
325
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
Verilen bilgiye göre, Peygamber Beldesi K ralı’nın Mar-
bella’daki sarayında 800 kişilik bir hizmet ekibi çalışmakta,
şoförlere 5 bin, diğer hizmetçilere 3 bin dolar aylık verilmek
tedir. Sarayın hizmeti için 4 uçak, 600 Mercedes otomobil,
50 limuzin, seçkin otellerde 300 oda ve ayrıca aylığı 180 bin
Euro’luk villalar kiralanmış.
326
MUCİZE DEVRİMLER
lip, tepelerine vura vura, ırzlarına geçe geçe ellerinde ne varsa
alıp götürdü. (Servet şımarıklığının terör yaratıcı etkisine biz,
Kur’an ve Antiterörizm adlı eserimizde açıklık getirdik)
327
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
riz/onları yöneticiler yaparız da onlar, orada bozuk gidişler
sergilerler. Böylece o ülke/medeniyet aleyhine hüküm hak
olur; biz de onun altını üstüne getiririz.”
328
MUCİZE DEVRİMLER
zünü zulüm ve kahırla dolduran ve kitleleri ezen ordular da
istikbâr ordularıdır. (K asas, 39; Furkan, 21)
329
330
MUCİZE DEVRİMLER
mizde harcama yapanların durumunu göz önünde tutarak
değerlendirme yapmalıyız. Böyle bakıldığında, dün israf sa
yılabilecek bir şey bugün sayılmayabilir; bunun aksi de olabi
lir. Hangi bakış açısını esas alırsak alalım, israf, insanlığın en
büyük belalarından biri ve tartışmasız bir zulümdür. Küresel
âfetlerin tümünü öncelikle israf tetiklemektedir. Bu bakımdan
israf küresel bir insanlık suçudur.
331
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
İSRAFIN YARATTIĞI D EN G ESİZ LİK
İsraf, “ Faturasını ben ödeyeceğim, kime ne?” gerekçesiyle
saçıp savurmak, sınırsız ve fütursuz biçimde harcamaktır. İs
raf bu haliyle de ağır bir insanlık suçudur. Kur’an’ın yolu ve
isteği şudur: Faturasını ödeyebilir olm ak hiç kimseye insanlı
ğın yaşamsal kaynaklarını gereksizce tüketme hakkı verme
melidir. Böyle bir hakkın olamayacağım insanlık bir biçimde
öğrenmeli, öğrenmek istemeyenlere bu gerçek bir biçimde öğ
retilmelidir.
332
MUCİZE DEVRİMLER
ihtiyaçlarından daha önemli görür. İsraf tutkunları, kitlelerin
hayat kaynağı olan birçok imkânı geçici ve bazen sefil keyifler
uğruna tüketmekte, insanlığın geleceğini tehdit etmektedir.
333
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
edişidir. Terörde eylemci olarak kullanılanlarla terör sanayini
kotaranları birbirinden ayırmak lazım. Terörde bizatihi fail,
başka bir deyimle ‘amele’ olarak görev yapanlar, israf ve teref
zulmünün yarattığı dengesizliklere isyanı ihanet ve cinayete
götürmeye hazır olanlardır. İsraf ve terefin büyük zalimleri
bu ameleleri bir biçimde buluyor ve bir biçimde kullanarak
terörü küreselleştirip doğan karm aşada bol bol silah satarak
kasalarını dolduruyorlar.
334
MUCİZE DEVRİMLER
nn bir yıl içinde makyaj malzemelerine, dondurmaya ve evde
beslenen hayvanların mamasına harcadığından daha azdır.”
335
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
eserimize bakılabilir)
“ Daha çok satmamız için, ‘Bir kez kullan, a t!’ ilkesini yer
leştirin.”
336
MUCİZE DEVRİMLER
israf ile konfor düşkünlüğü arasında kopmaz bir bağ vardır.
Esasında, bizim üzerinde olduğumuz teref illeti bir anlamda
konfor tutkusu olarak alınabilir. Bu konfor düşkünlüğü, Mu-
hammed İkbal’in deyişiyle, insan ruhunu katleden bir musi
bettir. Dünya kaynaklarının lüzumsuz yere telef edilmesinin
I birinci dereceden sebeplerinden biri de konfor düşkünlüğü
dür.
337
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
rinden biri de, insan sağlığında yarattığı dengesizlik yüzün
den sebep olduğu astronomik sağlık harcamalarıdır. Bunun
en büyük örneği ABD’deki obezite (şişmanlık) sorunudur. Bu
sorun, bir yandan ‘zayıflama’ gerekçesiyle akıl almaz ‘spor’
harcamaları getirmekte, öte yandan, bozduğu sağlığın düzel
mesini temin için yapılan masrafları körüklemektedir. Yani
israf öyle bir beladır ki, sürekli yeni belalar doğurur. Bu bela
ların tümü insanlığın birinci dereceden aleyhine belalardır.
Bahsi özetleyelim:
İsrafın yarattığı tahribat terefle büyüyüp terörle kan v<
339
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
dehşete dönüşmektedir. Terör yeni terörler yaratmaktadır.
Çünkü silah yapım ve dağıtımını tetiklemektedir. Bütün bun
lar, özellikle silah sanayii, bir yandan imalat aşamasında, öte
yandan kullanıldıklarında yerkürenin ekosistemini bozmak
ta, atmosferi zehirlemekte yani yeni doğal âfetlere zemin ha
zırlamaktadır.
340
NİTELİKSİZ NÜFUS ARTIŞININ ZARARLI
İLAN EDİLMESİ
“Allah ne verdiyse doğurun” söylemi,
dinsel bir söylemdir am a İslam dini
nin değil, şirk dininin söylemidir.
341
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
sının artması ise belli bir yoğunluktan sonra, sadece makul
ihtiyaçların değil, doğayı tahrip eden hırs, israf gibi olum
suzlukların da artması olacaktır. Bu artışların sonucunun,
doğanın tahribinde bir ilerleme olacağı ise tartışmasızdır. 0
halde, doğa tahribinin, motorunu frenlemek, düzensiz (yani
niteliksiz) nüfus artışını durdurmakla âdeta eşanlamlı olacak
tır. Unutmayalım ki, bugünkü 6 milyarlık nüfusu beslemekte
yetersiz olmaya başlayan yerküre, 2 0 2 0 ’de 9 milyarı aşacak
olan dünya nüfusunu besleyemeyecektir. O halde, buna bu
günden çare aramamak, insanlığın intiharı demektir.
342
MUCİZE DEVRİMLER
amaçlarını, özünü, doğanın dengelerini ve sonuç olarak da
ideal bir dünyanın oluşumunu tehlikeye atıyor. Bu tehlike,
gen şifrelerinin çözülmesiyle bile aşılamaz. Tam aksine, gen
şifrelerinin çözümünden beklenebilecek yararları tehlikeye
atacak bir numaralı sıkıntı da niteliği garanti edilmemiş nüfus
artışıdır.
“Yemin olsun ki, Allah size birçok yerde yardım etti. Hu-
neyn gününde de. Hani, çokluğunuz sizi böbürlendirmişti de
bu, hiçbir işinize yaramamıştı. Tüm genişliğine rağmen yer
yüzü size dar gelmişti. Sonra da sırtınızı dönüp kaçmıştınız.
(Tevbe, 25)
343
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
Çoklukla övünmenin aldatıcılığını bir ibret tablosu halin
de ve bir evrensel ilke olarak Kur’an ’ın şu ayetinde müthiş bir
güzellikte bulmaktayız:
344
MUCİZE DEVRİMLER
cehenneme yuvarlanmak, yani doğal dengelerin bozulmasıyla
vücut bulacak olan felaketlerin kucağına düşmek şeklinde te
celli edecektir.
345
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
dır. Sadece fotoğraf ve nüfus kâğıdıyla ‘insan’ olan yığınların
Kur’an’ın idealindeki ‘emanet taşıyıcı’ sorumlu varlık olmala
rı söz konusu edilemez. Böyle yığınları üretmenin Allah’ın ira
desine ve insanlığa hizmet olduğunu iddia etmek de Kur’an’a
fatura edilerek savunulamaz. Niteliği öne çıkaran Kur’an, bu
kadarla da yetinmemiştir. Nüfus çokluğu yerine nüfusun ni
teliğini hem de sayısal örnekler vererek öne çıkaran ayetler
vardır. Bazılarını görelim:
346
MUCİZE DEVRİMLER
“Allah’ın verdiğine itiraz edilmez, Allah her doğan insanın
rızkını elbette verir. D aha çok doğurun, en az üç tane doğu
run. Aksini söyleyenler bizim kökümüzü kesmek istiyorlar.”
347
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
ten uzak kalmak, haksızlık etmek’, bu köklerden kelimelerin
anlamlarından sadece birisi ve en az kullanılanıdır. Ne var
ki, geleneksel müfessir ve mealciler, her neden ve nasılsa, bu
istisnaî anlamı, tek anlam oymuş gibi, esas almış ve ayetin
ifade ettiği diğer anlamları tamamen devre dışı bırakmışlardır.
Biz de bu geleneksel tarzı uzun süre aynen korumuştuk.
348
MUCİZE DEVRİMLER
İman bir nitelik-değerdir, sayısal değer değil.
349
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
1900 yılında bir milyar dokuz yüz milyon olan dünya nü
fusu, 1950’de 2.5 milyara, 1995 yılında 5.5 milyara yükseldi.
2020 yılı için tahmin 10 milyardır. Mevcut olumlu ve olum
suz veriler birlikte düşünüldüğünde bu sonucun insanlık için
bir facia olacağını söylemek abartm a sayılamaz.
350
MUCİZE DEVRİMLER
önce ele alınacak tedbirler anlamındadır. Döllenme vuku
bulduktan sonra yapılacak müdahaleler, bizim inceleme ve
değerlendirme alanımız dışındadır. O alan tıp otoritelerinin
alanıdır. Çünkü ortada bir canlı vardır ve bunun hayatına
müdahale söz konusudur. O halde, doğum kontrolü ile, bazı
hallerde örtülü cinayet manzarası arz edebilen kürtajı birbi
rinden ayırmak gerekir. Biz, kürtajın, daha geniş bir ifadeyle
döllenme sonrası bütün müdahalelerin -hayatî zorunluluklar
hariç- insanlık suçu olduğu kanaatindeyiz.
351
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
O halde, Kur’an zemininde doğum kontrolü ile ilgili tartış
ma açmak gereksizdir.
SÜ N N ET ZEM İN İN D E D O Ğ U M K O N T R O L Ü
Meseleye sünnet (Hz. M uham m ed’in uygulamaları) zemi
ninde baktığımızda görülenin kısa ifadesi şudur:
352
MUCİZE DEVRİMLER
Azli uyguladığını bildiğimiz ünlü sahabîler içinde, Hz. Ali,
İbn Abbas da vardır. Hatta İbn Abbas’a azlin hükmü sorul
duğunda “ Ben şahsen uyguluyorum.” diyerek susturucu bir
cevap vermiştir. (Mâlik; Muvatta, talâk 100) Sa’d bin Ebî
Vakkas, Ebû Eyyüb el-Ensarî, Zeyd bin Sâbit, Câbir, Haşan
bin Ali, H abbâb bin Eret, Ebû Saîd el- Hudrî ve Abdullah bin
Mes’ûd gibi fıkıh konusunda seçkin sahabîleri de buraya ekle
memiz gerekiyor. (Bu konuda bk. İbnül-Kayyım el-Cevziyye,
Zâdü’l-Meâd, 5/140-146)
353
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
zamana ve zemine göre belirlenir. Yani, nüfusun sayısında
değişkenlik esastır. Nüfusun nitelik açısından korunması yani
nefsin muhafazası ise mutlak emir ve zaman-mekân üstü bir
değerdir. İslam’ın genel ilkelerine göre, değişken ve mutlak
emir olmayan ‘nüfusta sayıyı artırm a’ uğruna, mutlak emir ve
zaman-mekân üstü ilke olan ‘niteliğin korunm ası’nı tehlikeye
atamayız.
354
MUCİZE DEVRİMLER
g ü n ü m ü z b îl îm ç e v r e l e r in e g ö r e d o ğ u m
ko n tro lü
355
KOMŞULUĞUN DİNLERÜSTÜ BİR
İNSANLIK DEĞERİNE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ
Komşuluk, insan hayatına mutluluk ve güzellik katan te
mel değerlerden biridir. Kur’an, komşuluğu, bütün unvanla
rın ve çekişmelerin üstünde evrensel bir insanlık değeri olarak
almaktadır. Bunun içindir ki, komşuluğun sıcak tutulması
nı buyruklaştırdığı ayette, muhatap olarak müşrikleri, yani
Kur’an imanının en büyük düşmanlarını göstermiştir.
356
MUCİZE DEVRİMLER
Son yıllarda, birtakım siyasal hesaplar uğruna, İslam’ın
evrensel açılımını sağlayacak bu ilkenin tam tersi dinleştirildi
ve kitlelere Müslümanların kaynaşma ve beraberlikten nefret
eden barbarlar olduğu yolunda bir kanaat verildi. Bu günahı
işleyenler hem kendilerini perişan ettiler hem de yaşadıkları
toplumların huzur ve ahengini bozdular. Minare konusunda
yapılan referanduma ‘ret’ oyu veren Batılı kitleler bunu sade
ce ‘İslam düşmanlığının itişiyle yapmıyorlar. Hakka saygıyı
esas alarak konuşursak onları tedirgin eden ‘başka ve haklı
sebepler’ de vardır. Ve bu ‘başka sebepler’i yaratanlar ne ya
zık ki Müslümanların bizzat kendileridir.
356
— İ I hbuu ■ :-,
MUCİZE DEVRİMLER
Son yıllarda, birtakım siyasal hesaplar uğruna, İslam’ın
evrensel açılımını sağlayacak bu ilkenin tam tersi dinleştirildi
ve kitlelere Müslümanların kaynaşma ve beraberlikten nefret
eden barbarlar olduğu yolunda bir kanaat verildi. Bu günahı
işleyenler hem kendilerini perişan ettiler hem de yaşadıkları
toplumların huzur ve ahengini bozdular. Minare konusunda
yapılan referanduma ‘ret’ oyu veren Batılı kitleler bunu sade
ce ‘İslam düşmanlığının itişiyle yapmıyorlar. Hakka saygıyı
esas alarak konuşursak onları tedirgin eden ‘başka ve haklı
sebepler’ de vardır. Ve bu ‘başka sebepler’i yaratanlar ne ya
zık ki Müslümanların bizzat kendileridir.
357
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
358
Beşinci Bölüm
KUR’AN’IN BİLGİ TOPLUMU TALEBİ
A
>3r. ■
ır '
:
KUR’AN, BİLGİ TOPLUMUNUN
ANLAYACAĞI KİTAP!
Kur’an’ın yarattığı devrimlerin her biri bu devrimlerin
yapılışından yıllar, bazen asırlar sonra fark edilebilmiştir.
Kur’ansal devrimlere ‘mucize’ karakterini veren de bu olgu
dur.
361
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
362
1
KUR’AN’IN BİLGİ TOPLUMU TALEBİ
Kur’an’m yarattığı mucize devrimlerden birinin de okuma
nın temel ibadet olarak öne çıkarılması olduğunu bu eserin
Dördüncü Bölüm’ünde görmüş bulunuyoruz.
363
YAŞAR N URÎ ÖZTÜRK
364
M U C İZ E D E V R İM L E R
365
KÜLTÜR YERİNE UYGARLIĞIN ÖNE
ÇIKARILMASI
Bilindiği gibi, 18. yüzyılda gerçekleşen aydınlamaya kadar
kültür ve uygarlık birbirinin yerine kullanılan kavramlardı.
Aydınlanma felsefesi, tarihsel ilerleme ve akla dayalı olma gi
bi ölçütleri öne çıkararak, değişime, akıl ve ilerlemeye kapalı
olan kültürün uygarlıktan ayrı olarak ele alınmasını sağladı.
Kur an, akıl ve bilim temelli bir dünya görüşünü açık ifa
delerle ortaya koymaktadır. Bilim eksenli dünya görüşünü
ortaya koyan ayetler, bunu yerel-kültürel-örfî değerlere karşı
bir anlayış olarak öne çıkarmaktadır. Bilim eksenli dünya gö
rüşü daima yerel-örfî değerlerle çekiştirilir. Burada yapılan,
korumacı-tutucu değerlere karşı değişimci-yenilikçi değerle
rin benimsenmesi ve önerilmesidir.
366
M U C İZ E D E V R İM L E R
367
YAŞAR NURİ ÖZTÛRK
Kur’an ise Kant’tan yaklaşık 1200 yıl önce çok daha çarpı
cı ve sert bir uyarı yapıyordu:
368
ÖZGÜR BİREYİN ÖNE ÇIKARILMASI
Kur’an’ın tarım toplumundan çıkış talebinin göstergelerin
den biri de özgür birey ve özgür topluma yaptığı vurgudur.
Kendine özgü üslubuyla, inisiyatif kullanamayan bağımlı ve
güdümlü bireyi eleştiren, onu insanlığın sırtında bir yük, in
san kılığında bir eşya (abd-i memlûk) gibi gören Kur’an, ken
di kendine karar verebilen özgür, yaratıcı benlikler inşa etmek
istemektedir.
369
NİTELİKLİ İNSAN TALEBİ
Bilgi toplumunda fizikî güç yerine beyin ve düşün gücü
egemendir. “ Bilgi toplumunda artık maddenin maddeyle ü-
retimi değil, bilginin bilgiyle üretimi esastır. Sanayi toplumu
ürünü olan otomobilin hâlâ % 60*ı madde, % 4 0 ’ı bilgidir.
Bilgi toplumunun ürünü olan bilgisayar yongasının ise % 2’si
madde % 98*i bilgidir.” (Hüsnü-Canan Erkan; Kültür Politi
kamızda Yeni Boyutlar, 40)
370
YARATICI SİNERJİNİN ÖNE ÇIKARILMASI
371
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
372
ESTETİK VE GÜZELLİĞİN ÖNE
ÇIKARILMASI
Kur’an, ilkel topluma, tarım ve sanayi toplumlarına özgü
madde ve ihtiyaçları tatmini en büyük başarı olarak görme
mekte, ruhsal tatmini esas almakta, tüm nimetlerin üstünde
bir nimet olarak ‘güzellik’i öne çıkarmaktadır. Burada temel
ilke şudur:
373
Altıncı Bölüm
KUR’A N ’IN SORDUĞU DEVRİM
SORULAR
YARADILIŞLA İLGÎLİ SORULAR
Bir din metninde soru sormak başlı başına bir devrimdir.
Bu devrimin nasıl bir devrim olduğunu anlamak ise soruların
mahiyetini tanıdıktan sonra daha kolay olur.
1. Patlama-yarılma,
2. Su.
Konunun temel ayetleri, Enbiya Suresi 30-33. ayetlerdir.
Bugünkü bilimin verileriyle âdeta aynı lügati kullanan bu
ayetler, evrenin ve hayatın oluşumuyla ilgili şu tespitleri yap
maktadır:
“ Gerçeği örten o nankörler görmediler mi ki, gökler ve yer
bitişik idi, biz onları ayırdık. Her canlı şeyi sudan oluştur
duk. H âlâ iman etmeyecekler mi? Yerküreye, onları çalkala
masın diye birtakım dağlar diktik. Ve orada geniş geniş yol
377
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
378
MUCİZE DEVRİMLER
gösterilmektedir. Yani patlama-yarılma, Kur’an’a göre, ev
rende birbirini izleyen bütün oluşların ve ölüşlerin esasıdır.
Kur’an’ın tanıttığı ‘Yaratıcı Kudret’, yaratış ve yaratılışın esa
sını patlama-yarılma olarak belirlemiştir.
379
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
‘yarıp patlatarak içinden bir şey veya bir hayat çıkaran’ de
mektir. (Râgıb, M üfredât; Fîrûzâbâdî, Kaamus)
N ED EN YARATILDINIZ?
“ Sizi basit bir sudan yaratm adık mı? Onu, dayanık
lı karargâhta tuttuk. Bilinen bir ölçüye/süreye kadar.
(Mürselât, 20-22)
380
MUCİZE DEVRİMLER
Bu ayette su, meni yerine istiare edilmiştir. Biraz yuka
rıda da gördüğümüz gibi, Kur’an, suyu hayatın esası olarak
gösterdiği için, insanın vücut bulmasına sebep olan meni de
sonuçta sudur. Ancak Kur’an bünyesinde su bu çerçeve ile
sınırlı değildir. Kur’an, suyu, mutluluğun da kaynağı olarak
görmektedir. Su aynı zamanda güzelliğin, doğallığın, kurtu
luşun, zevk ve refahın da kaynağı ve göstergesidir. (Suyun
bu çok boyutlu yapısıyla ilgili ayrıntılar için bizim ‘Kur’an
Açısından Küresel Âfetler’ adlı kitabımıza bakılabilir.)
381
AKILLA İLGİLİ SORULAR
382
MUCİZE DEVRİMLER
bunlardan daha zorluydular. Göklerde de yerde de Allah’ı
aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Her şeyi bilir O, her şeve
gücü yeter.” (Fâtır, 44)
383
KUR’AN’LA İLGİLİ SORULAR
HER DEVRİN M A Z LU M U
Her devrin mazlumu, binlerce mazlumun ilham kaynağı,
desteği-dayanağı olan bir mazlumdur. Her devrin mazlumu,
Kur’an’dır. Kur’an; kendisiyle savaşanlarla, kendisini benim
semiş gibi görünüp de hayatın dışına itenleri, ‘zalim ’ olarak
nitelendirmektedir.
384
MUCİZE DEVRİMLER
kahır ve nefreti, aslında Kur’an’a karşı idi.
385
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
ARSLAN VE EŞEKLER
Başlığı, Kur’an’ın M üddessir Suresi 49-52. ayetlerindeki
bir benzetmeden aldık.
M İŞNACILIK VE K U R ’A N
M işna (Arapçası, mesnât); dinin tanrısal kaynağının yeri
ne geçirilmek üzere, tartışm a üstü ilan edilen kitaplara denir.
İbranice olan bu kelime, ilkin, Yahudi din adam larının din-
leştirdikleri yorumları içeren metinler için kullanılm ış, daha
sonra Hıristiyan ve İslam literatürüne de girmiştir. Arapça’da
mişnayı karşılam ak üzere, ‘m esnât’ sözcüğü kullanılır.
386
MUCİZE DEVRİMLER
İslam açısından baktığımızda, içeriği ne olursa olsun,
Kur’an dışındaki ‘tartışma üstü’ ilan edilen tüm kitaplar miş-
na cümlesindendir. Temel tevhit ölçüsü şudur: Allah’ın elçisi
dışında tartışm a üstü kişi, Allah’ın kitabı dışında tartışma
üstü kitap kabul eden, İslam dininden çıkar. Çünkü böyle
bir kabul, katıksız şirktir. Kitap başka, ‘tartışma üstü kitap’
başka. İslam dininde İkincisi sadece Kur’an’dır.
387
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
söylediklerinin tümü, özellikle m işnalarla ilgili olanları ta
mamen gerçekleşmiştir. M işna, A llah’ın kitabı dışındaki tüm
yazılanlardır. Cenabı Resul bu sözüyle, sonraki devirlerin,
uyulması farz hale getirilmiş mezhep kitaplarına dikkat çek
miş gibidir. Çünkü bu kitaplar, zam an içinde kitleyi Kur’an
ve gerçek sünnetten uzaklaştırm ıştır. N e yazık ki bugün de
durum aynıdır. Bu kitapları farzlaştıran lar içinde şeriat fa
kültelerinden çıkanlar, doktora yapmış kişiler bile vardır.
Bunlar, tarih boyunca bu mezhep kitaplarını dinleştirdi,
halkm bunları izlemesini din emri haline getirdiler. Onla
rın ulema takımının en büyüklerinden biri olan Ebul Haşan
el-Kerhî el-Hanefi (ölm. 340/951) ünlü sözünde bakın ne di
yor: ‘Mezhep im amlarımızın görüşlerine zıtlık belirten tüm
Kur’an ayetleri ya tevil edilir yahut da nesh edilmiş (hüküm
den düşürülmüş) sayılır. H adislerde de durum aynıdır.”
388
m iıV
HADİSLERLE İLGİLİ SORULAR
KUR’A N ’D AN SONRA HADİSLERE İMAN MI?
“Artık bundan sonra hangi hadise/söze iman edecekler?”
(Mürselât, 50)
389
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
bundan daha isabetle teşhis ve tasvir eden bir söze rastlana
maz.
390
İNSANLA İLGİLİ SORULAR
İNSAN KENDİNİ N E SANIYOR?
“ O sanıyor mu ki, hiç kimse ona asla güç yet iremeyecek
tir? ‘Yığınlarla mal telef ettim’ diyor. Hiç kimsenin kendisini
görmediğini mi sanıyor? Biz ona vermedik mi iki göz? Bir dil,
iki dudak? Kılavuzladık onu iki tepeye.” (Beled, 5-10)
391
YAŞAR NURt ÖZTÛKK
bir biçimde dikkat çekmektedir.
ŞÜ K RETM İY O R LA R MI?
“ H âlâ şükretmiyorlar m ı?” (Yasîn, 35, 73)
392
DÎNLE İLGÎLİ SORULAR
DİNİ YALAN SAYAN KİM?
“ Gördün mü o, dini yalan sayanı? İşte odur yetimi itip ka
kan. Yoksulu doyurmayı özendirmez o. Lanet olsun o namaz
kılanlara/dua edenlere ki, namazlarından/ dualarından gaf
let içindedir onlar! Riyaya sapandır onlar/gösteriş yaparlar.
Ve onlar, kamu hakkının yerine ulaşmasına/ zekâta/ yardı-
ma/iyiliğe engel olurlar.” (Mâûn Suresi)
D O KU N U LM A ZLIĞ IN IZ MI VAR?
“ Sizin kâfirleriniz ötekilerden hayırlı mı? Yoksa zübürde/
hizip kitaplarında sizin için bir beraat/dokunulmazlık mı
var? Yoksa ‘Biz yardımlaşan, yenilmez bir topluluğuz’ mu di
yorlar? O topluluk bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp
kaçacaklar.” (Kamer, 43-45)
393
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
Bu örnek, N isa Suresi’nin on ayetiyle (105-115) hayata mal
edilmiştir.
A L L A H T A N BAŞKA H A KEM M İ A R IY O R SU N U Z ?
“Allah size kitabı ayrıntılı kılınm ış bir halde indirmişken,
Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım? Kendilerine kitap
verdiklerimiz, onun, rabbinden hak olarak indirildiğini bili
yorlar. Sakın kuşkuya düşenlerden olm a.” (En’am, 114)
394
MUCİZE DEVRİMLER
kim vardır?” (Mâide, 50)
395
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
serzeniş ifade eden hayatî soruyu işte bunun için sormaktadır.
396
MUCİZE DEVRİMLER
problemler çıkıyor. Biz de bir şeyler söylemeliyiz.” Bununla
kastedilen nedir? Söylenmek istenen, insanın gayret ve faali
yetiyle yakalayıp ortaya koyacağı değerlerse bunların dinle il
gisi yoktur. Bunların din başlığı altına çekilmesine, bu alana
din adına müdahale edilmesine Kur’an zaten karşıdır. Amaç,
sahibi ve hüküm mercii Allah olan dinse, dinin insanlığa ve
receği her şey en ince ayrıntılarına kadar Kur’an’da verilmiş
tir. K ur’an bunu açık ve net ifadelerle bize bildiriyor:
397
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
onun tiksindiği kötülük, yorumu A llah’ın buyruğu haline
getirip dinin tartışm asız kaynağı yapm aktır. Neden bu ikisi
ni birbirine katarak suyu bulandırıyoruz? Kaldı ki, “ Kur’an
muğlaktır, zordur” bahanesinin bir yalan olduğunu bizzat
Kur’an bize gösteriyor. K ur’an’da onun m uğlak, mücmel, an
laşılm ası zor olduğuna ilişkin ima bile yoktur. Bunun tam ter
sine, Kur’an kendisini ‘m ufassal kitap’ yani ayrıntılı açık seçik
bilgi veren kitap diye tanıtm aktadır. Ve H z. Peygamber’den
şöyle söylemesi istenmektedir:
398
MUCİZE DEVRİMLER
“Allah’ın indirdiği ile hükmetmemek” diyor ve sonucu şöyle
veriyor:
“Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler zalimlerin ta ken
dileridir.” (M âide, 45)
H ükm ü Allah’ın elinden aldığınızda şirk çukuruna yuvar
lanmanız kaçınılm azdır. Bunu ister Firavun adına yapın is
ter modernizm adına, ister falan hazret veya filan üstat adına
yapın, hiç fark etmez.
Allah tek, din tek olduğu gibi dinin ana kaynağı da tektir.
Alt kaynaklar elbette ki çoktur. Önemli olan, son sozusöy
leyecek ana kaynaktır. Tevhit, bu ana kaynağı, bu tek ı hiç
zedelemeden kabul etmektir. Ya bu şekilde kabul eder mu-
vahhit olursunuz yahut da etmez müşrik olursunuz. Ortası
yok. M uvazaa, idareimaslahat yok!
- S S ÎS S S S » S ffiŞ a «
karşılığı şu olur: AJlah taratınaan v y gerçek din
tevil ve değiştirmeleriyle oluşmuş din. Kısacası, ge ç
ve sahte din...
İbn Teymiye (ölm. 728/1328), tenkide açık pek çok yak
laşım ı olm akla birlikte, İslam tarihinin en cesur « sa ^ ^
tevhit erlerinden biridir. Onun butun çe ı m > bu
kılıç gibi kullandığı üslubu ve acımasız e l e ş ^
eleştiriden en fazla rahatsız olan da İslam tas
İbn Teymiye’nin savaşı, Allah’ın
dininin, hurafelerini A llaha ye Peyg a , rafından yozlaştırıl-
birtakım sapık veya hesapçı ZUI“ e “ „etjrj|,nesine karşı
ması ve bir tür örtülü putperestlik hali“ olan ta-
olmuştur. Kutsalın sömürülmesine en uy Ancak
savvufa çok ağır ithamlar yöneltmesi de bundan
şunu unutamayız:
399
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
İbn Teymiye, bir tasavvuf düşm anı değildir, tasavvufun
bir türüne düşmandır.
400
MUCİZE DEVRİMLER
noktalarından biri olarak yerleştirmek ister. Dinin içeriği ve
çerçevesi vahiy tarafından belirlenecektir. İslam’da bu belirle
meyi, İlahî kelam adını taşıyan Kur’an yapar. Kur’an, Yaratıcı
Kudret tarafından din adına insanlığa ulaştırılan mesajların
toplamıdır. Bu mesajlar, zaman tarafından aşındırılamıyacak
bir içerik ve tertiptedir. Onlarda zamana yenik düşecek, de
ğişmeye cevap veremeyecek düzenlemeler yoktur. Kaçınılmaz
değişmenin ortaya çıkardığı yeni şartlara cevap vermek İlahî
kelamın karakteristiklerinden biridir. Buna Kur’an’ın mu
cizesi denir. Bu mucize, vahyin mesajını, reform ihtiyacının
üstünde tutar.
İslam gibi evrensel bir dinin, ilişkiye girdiği pek çok kültür
tarafından yorumlanması ve bu kültürlerin sahibi kitleleri
ne mal edilmesi kaçınılmazdı. Ancak bu mal etme sırasında
bir yığın hurafe, putperest kalıntı, yozlaştırma İslam bünye
sine girmiştir. Böylece yorumlanan (müevvel) din, zamanla
değiştirilen (mübeddel) din haline gelmiştir. Dini değil de
bu yorumları zamanüstü ilan eden bir anlayış, ne yazık ki
kutsallaştırılm ış bir örfler yığınını Allah’a fatura etmektedir.
İndirilen dine bağlı iman adamının her devirde bir numaralı
işi, indirilen dinin kaynağı olan Kur’an denetiminde, uydu
rulan din kalıntılarını temizlemek olmuştur. Bu yapılmazsa
uydurulmuş din, indirilmiş dini örter ve kitle, Allah’ın dini
adı altında geçmiş asırların eskimiş kabullerine teslim olmak
gibi bir talihsizliğe itilir. Bu tam bir kaostur. Günümüz İslam
dünyası, işte böyle bir kaosu yaşamaktadır.
Ne acı kaderdir ki uydurma dini sömürmede din yobazıyla
401
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
dinsizlik yobazı, esrarlı bir paralellik içindedir. İkisinin de
saltanatı, uydurulmuş dinin canlı tutulm asına bağlıdır. İndi
rilen din, ikisine de yaram az. Çünkü ikisinin de referansları
uydurulmuş dine çıkar. Biri “ Din budur” diye saldırırken uy
durma dine sığınacak, ötekisi hesaplarına, hasetlerine, kin
lerine çarpanları cehennemlik ilan etmek için uydurma dine
sarılacaktır. K ısacası, sermaye aynı, sermayenin kullanımı
farklıdır.
402
MUCİZE DEVRİMLER
lendirilmesinin yollarını gösterir. Bu anlamda dinin sahibi
ve koyucusu Allah’tır ve bu böyle olduğu içindir ki Allah’ın
gönderdiği dinin genel adı İslam’dır. Yani barış ve esenlik için
Allah’a teslimiyet.
403
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
dinsizlik yobazı, esrarlı bir paralellik içindedir. İkisinin de
saltanatı, uydurulmuş dinin canlı tutulm asına bağlıdır. İndi
rilen din, ikisine de yaram az. Çünkü ikisinin de referansları
uydurulmuş dine çıkar. Biri “ Din budur” diye saldırırken uy
durma dine sığınacak, ötekisi hesaplarına, hasetlerine, kin
lerine çarpanları cehennemlik ilan etmek için uydurma dine
sarılacaktır. Kısacası, sermaye aynı, sermayenin kullanımı
farklıdır.
402
MUCİZE DEVRİMLER
lendirilmesinin yollarını gösterir. Bu anlam da dinin sahibi
ve koyucusu Allah’tır ve bu böyle olduğu içindir ki Allah’ın
gönderdiği dinin genel adı İslam’dır. Yani barış ve esenlik için
Allah’a teslimiyet.
403
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
lar yığınıdır. K ur’an, Allah’ı vesayet altına alm ak isteyen zih
niyetlerin temsilcilerine ‘şeytan evliyası’ demektedir.
R A H M ET Z A H M ET E N A SIL ÇEVRİLDİ?
Esasen Arapça olan rahmet ve zahmet kelimeleri arasında
esrarlı bir ilişki var: Rahmetin ilk harfi olan R a ’ya bir nokta
koyduğunuzda, Z a ’ya dönüşüyor ve karşınıza zahmet keli
mesi çıkıyor. İşlem basit am a anlam farkı çok büyük!..
Zahm et, rahmete tam zıt nitelikler ifade eden bir sözcük.
Rahmet-zahmet ilişkisinin bir benzeri, O sm anlıca’daki göz ve
kör kelimelerinde var. Göz kelimesinden bir nokta sildiğinizde
kör kelimesiyle karşılaşıyorsunuz. Ve şiirin büyük devi Fuzulî
(ölm. 1556), bir nokta silmekle gözü ‘kör’ eden kâtiplere bed
dua ediyor. Tanrısal rahmeti insana zahmete çevirenlere ise
tüm insanlık, hatta tüm varlıklar beddua ediyor.
404
MUCİZE DEVRİMLER
met kurumu olm aktan çıkarıp siyasal rakiplere zahmet kuru
ntuna dönüştürmekle oluyor. İslam ’ı en taze döneminde yoz
laştıran Arap-Emevî kodam anlarının yaptıkları işte budur.
Dindeki tanrısal iradenin yerine insanın tutku ve iştahlarını
koydular. O iştahlar, İslam ’ın en muhteşem düşünürlerini, en
büyük dahilerini yok etti. Hayatını ve eserini bağımsız bir
kitapla (Arapçtltğa Karşı Akılcılığın Öncüsü İmamı Azam)
incelediğimiz İm am ı Âzam (ölm. 150/767) bunlardan sadece
biridir.
406
MUCİZE DEVRİMLER
çökmüş gibi feryat ederler. Bizzat Kur’an’ın deyimiyle, onlar,
Kur’an’ı duyduklarında “ saf kan arslam görüp de panikleyen
yabani eşek sürüleri gibi kaçışırlar.” (Müddessir, 50-51)
407
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
il olarak geçtiği tüm yerlerde A llah’a, vahyin beyanlarına,
peygamberlere iftira anlam ında kullanm akta ve ne ilginçtir
ki, A llah’a iftira anlam ında kullanıldığı yerlerde, kullanımı,
yalan (kizb) kelimesiyle de pekiştirmektedir. Bundan da an
laşılır ki, A llah’a iftira, söylenebilecek yalanların en zehirli
si ve yapılabilecek haksız isnatların en kötüsüdür. Nitekim
K ur’an, bu gerçeğin altını defalarca çizmiştir.
408
MUCİZE DEVRİMLER
İftira kelimesi kullanılarak bize ifşa edilen en hayatî ger
çeklerden biri de K u r’an’ın ‘iftira ile vücuda getirilmiş yani
uydurulmuş bir hadîs’ olmadığıdır. (Bu konunun ayrıntıları,
elinizdeki eserin Dördüncü Bölüm’ünde verilmiştir)
409
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
A LLA H ’A VE PEYG A M BER ’E İFT İR A N IN Ö Z E L ŞEKLİ:
H Ü K Ü M VE HADİS U Y D U R M A K
Allah haklarını çiğneyen en büyük günahlardan biri de
Allah’a ve onun elçisi olan herhangi bir peygambere, koy
madıkları bir hükmü, söylemedikleri bir sözü isnat etmektir.
Kur’an bu büyük zulmü ifade için kizb (yalan) ve iftira de
yimlerini yan yana kullanır. Bazen de ‘Allah’a yalan yoluyla
iftira’ ifadesine yer verilmektedir. (Mesela bk. Sebe, 8)
410
MUCİZE DEVRİMLER
Allah adına yalan uydurmanın insana yönelik zulüm ve
ihanete yol açanı, haram olmayana haram, helal olmayana
helal demek ve bunu Allah’a fatura etmektir. Kur’an bu yıkıcı
illetin baş temsilcileri olarak Yahudi din adam larını, ikinci
sırada da Hıristiyan din temsilcilerini göstermekte ve Mu-
hammed ümmetini bu felaketin kucağına düşmemeleri için
uyarm aktadır. Bu konuya ilişkin ayetlerden biri şöyledir:
411
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
m r’an’ın mutlak kontrolüne sokm aktır. Bu noktada Hz. Pey-
;amberin bizce en büyük mucizelerinden biri olan şu tarihsel
;erçeğe dikkat çekmek istiyoruz:
H Ü K Ü M KAYNAĞI H AN Gİ KİTAP?
“ Neniz var sizin, nasıl hüküm veriyorsunuz? Yoksa sizin
bir kitabm ız var da ondan ders mi görüyorsunuz? O nda, key
finize uyan her şeyi rahatça buluyorsunuz. Yoksa sizin lehini
ze, üzerimizde kıyamete kadar uzanacak yeminler mi var da
siz ne hükmederseniz oluverecek?! Sor onlara: Böyle bir şeye
hangisi kefil? Yoksa kendilerinin ortakları mı var? Eğer doğ
ru sözlü iseler çağırıversinler ortakların ı!” (Kalem, 36-41)
412
MUCİZE DEVRİMLER
M Ü SLİM VE M Ü C R İM BİR O LU R M U?
“ Biz, m üslim leri/Allah’a teslim olanları, mücrimler/suçlu-
lar gibi yapar mıyız?” (Kalem, 35)
GAYBI O N LA R M I BİLİYO R?
“ Yoksa gayb yanlarında da onlar mı yazıyorlar?” (Kalem,
47)
414
MUCİZE DEVRİMLER
YEDEK İLAHLARI N E SA N IY O R SU N U Z ?
“ De ki, Allah’ın berisinden yakardığınız şu ortaklarınızı
gördünüz mü? Gösterin bana, topraktan neyi yarattı onlar?
Yoksa göklerde bir ortaklıkları mı var? Yoksa onlara bir ki
tap verdik de kendileri o kitaptan bir kanıt üzerinde midir
ler? H ayır! Zalim ler birbirlerine aldanıştan/aldatıştan başka
hiçbir şey vaat etmezler.” (Fâtır, 40)
415
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
‘Bir mümin, bütün büyük günahları işlese de, şirke düşmedi
ği sürece Allah’ın düşmanı olmaz. Bir mümin, en büyük gü
nahları işlemiş olduğu halde Allah’ı kalbinde her şeyden daha
sevimli tutabilir. Böyle bir mümin, ateşte yanm akla Allah’a if
tira arasında seçim yapmaya bırakılsa ateşte yanmayı Allah’a
iftiraya tercih eder.”
M Ü ŞR İK İN A N M IŞLIK
O mucizeler mucizesi ve dinci sahtekârların korkulu rü
yası M âûn Suresi’nden anlıyoruz ki, Allah ile ilişkilerinde
‘sadece’ kaydını yitirenler ‘muvahhit inanm ışlık’ (Allah’ı bir
leyen müminlik) sıfatını yitirip ‘m üşrik inanm ışlık’ sıfatı al
tına girerler. ‘M üşrik inanm ışlık’ tâbirini, Kur’an’ın bir aye
tinden aldık. K ur’an, bu ayetinde, sarsıcı bir gerçeğe parmak
basıyor: İnsanlığın büyük çoğunluğunun müşriklik hali içine
girmeden mümin olmayı başaram ayacağına dikkat çekiyor.
Şöyle diyor K ur’an:
416
MUCİZE DEVRİMLER
SIRAD AN VE N İTELİK Lİ İM ANSIZLIK
Kur’an, iki imansızlıktan söz etmektedir:
2. Nitelikli imansızlık:
Bu imansızlık türü, birincinin aksine namert, maskeli, iki
yüzlü, namerttir.
417
YAŞAR NURÎ ÖZTÜRK
ızlığı’ anlatıp tanıtmıştır. M âûn Suresi’nde deşifre edilen ve
anıtılan imansızlık ise ‘nitelikli imansızlıktır. Yani bu surede,
keki imansızlıklardan çok daha ağır ve tehlikeli bir imansız-
ık tanıtılıyor. Nitelikli imansızlık, gerçek müminlerin aldatıl
ması ve soyulması sayesinde yaşayan bir imansızlık şeklidir.
Ve onu sadece M âûn Suresi deşifre etmektedir.
418
PEYGAMBERLİK VE AYDINLATMA İLE
İLGİLİ SORULAR
Ü C R E T İST EY EN Mİ VAR?
“ Bir ücret mi istiyorsun kendilerinden de onlar bir borç
altında eziliyorlar?” (Kalem, 46)
419
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
onun ücretini insanoğlu ödeyemez. Onun içindir ki, hiçbir
büyük ruh, insanlık tarafından, yaşadığı sürece takdir gör
memiştir. Tam aksine, hep itilen, hep horlananlar, ışık ve
bilgi taşıyıcı ruhlar olmuştur. Cenabı H ak, bu ruhların ödül
lendirilmesinde yetkiyi kendi tekelinde tutm aktadır. İnsanın
verdiği karşılıkla yetinebilen, o karşılık için iş gören bir ben
lik gerçek aydınlık eri olam az.
420
ZULÜM VE ZALİMLERLE İLGİLİ
SORULAR
A ZM IŞLA RIN SO N U N U G Ö R M ED İN İZ Mİ?
“ Görm edin mi ne yaptı R abb’in Ad kavmine? Sütunlarla
dolu İrem’e, ki beldeler içinde onun benzeri yaratılmamıştı.
Ve ne yaptı vadide kayaları oyan Semud’a ve kazıklar sahibi
Firavun’a? Bunlar, ülkelerde azıp zulmetmişlerdi. Ve oralar
da bozgunu çoğaltm ışlardı. Bu yüzden, R abb’in üzerlerine
azap kamçısını yağdırıverdi. Çünkü R abb’in tam gözetleme
yerindedir.” (Fecr, 6-14)
YAKARIŞI EN G ELLEY EN İ G Ö R D Ü N M Ü?
“ Gördün mü o yasaklayanı, bir kulu yakarırken/namaz
kılarken? Gördün mü! Ya o, iyilik ve doğruluk üzere ise? Ya
o, sakınılm ası gerekenden sakınmayı emrediyorsa? Gördün
mü! Ya şu, yalanlam ış, sırt dönmüşse? Bilmedi mi ki Allah
gerçekten görür? İş, sandığı gibi değil! Eğer vazgeçmezse,
yemin olsun, o alm mutlaka tutup sürteceğiz. O yalancı, o
günahkâr alnı. H adi çağırsın derneğini, kurultayını. Biz de
çağıracağız zebanileri. Sakın, sakın! Ona boyun eğme; secde
et ve yaklaş!” (Alak, 9-19)
421
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
BAŞLARINA G ELECEĞİ BİLM İY O R LA R M I?
“ Yeryüzünde kibirlendi ve kötülük tezgâhladılar. Oy
sa ki tezgâhlanan kötülük, sahibinden başkasını kuşatm az.
Öncekilerin başlarına gelenlerden başkasını mı bekliyorlar?
Allah’ın yol ve yönteminde değişme asla bulam azsın. Allah’ın
yol ve yönteminde döneklik de bulam azsın.” (Fâtır, 43)
422
KIYAMETLE İLGİLİ SORULAR
K U TU PLA R IN ERİDİĞİNİ G Ö R M Ü Y O R LA R MI?
“ Gerçek şu ki, biz onları ve atalarını, ömür kendilerine
uzun gelecek kadar nimetlendirdik. H âlâ görmüyorlar mı
kı, biz yerküreye geliyor, onu uçlarından eksiltiyoruz? Galip
gelenler onlar mı olacak? De ki: ‘Ben sizi ancak vahiyle uya
rıyorum. Am a sağırlar, uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler.
R ab b ’inin azabından onlara bir nefha dokunsa yemin olsun
şöyle diyecekler: ‘Vay bizlere! Biz, zalimlermişiz!’ Kıyamet
günü için adalet terazilerini kuracağız? Adaleti terazilere ko
yacağız. Hiç kimseye zerre kadar zulüm edilmeyecek. Hardal
tanesi kadar bir şey olsa onu ortaya getiririz. H esapçılar ola
rak biz yeteriz.” (Enbiya, 44-47)
423
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
*cek sebeplerle, bu ayetlerdeki iki uçtan eksiltmeyi, yerkü-
in ‘tam yuvarlak değil de uçlarından biraz b asık ’ olduğu
Çeğine delil sayıp işin içinden çıkm ışlardır. İtiraf edelim
biz de mealimizin ilk baskılarında aynı yolu izlemiştik,
pimizin gözden kaçırdığı K ur’ansal gerçek şuydu: Bu ayet-
de kullanılan fiil, A rapça’da m uzârî dediğimiz geniş za
mlı fiildir. M uzârî, devamlılık ve tekerrür ifade eder. Yani
rkürenin iki ucundan eksiltme işi, olup bitmiş bir iş değil,
makta olan bir iştir. Bundan da anlaşılır ki, yerkürenin iki
unun bir m iktar basık oluşunda iki anlam vardır:
424
MUCİZE DEVRİMLER
N A SIL K O R U N A C A K LA R ?
“ Eğer inkâr ve nankörlüğe saparsanız çocukları ak saçlı
ihtiyarlara çeviren o günden nasıl korunacaksınız?” (Müz-
zemmil, 17)
KAARİA N ED İR?
“ N edir kaaria? K aarianın ne olduğunu sana bildiren ne
dir?” (K aaria, 2-3)
H U TA M EY İ D Ü ŞÜ N M EZ M İSİNİZ?
“ H utam e’nin ne olduğunu sana öğreten nedir? Allah m
tutuşturulm uş ateşidir o, ki tırmanıp işler yüreklere. O, on
ların üzerine kilitlenecektir. Uzatılmış sütünlar arasında...
(Hümeze,5-9)
425
KAYNAKÇA
K ur’an-ı Kerim (Ayet mealleri Yaşar Nuri Öztürk’ün
‘K ur’an-ı Kerim M eali’nin 135. Baskısından alınmıştır)
Âlûsî, Ebul Fazl Şihabuddin M ahmud; Ruhu’l-Meânî fî
Tefsiri’l- Kur’ani
Askerî, Seyyid M urteza; Ahâdîsu Ummi’l-Mü’minîn Âişe (el-
M ecmeu’l-İlmi’l-İslamî), 1994, yersiz.
Ateş, Süleyman; Yüce K ur’anın Çağdaş Tefsiri, İst.1988-
1992
Bâkırî, Cafer; el-Bid’a, Kum, 1997
Barkan, Ömer Lutfi; İstila Devirlerinin Kolonizatör Türk
Dervişleri ve Zaviyeler; Vakıflar Dergisi, s,2, yıl, 1942
Bursevî, İsmail Hakkı; Kenz-i M ahfî, İst. 1293
C assâs, Ebu Bekr Ahmed er-Râzî; Ahkâmu’l-Kur’an (Sıdkı
M. Cemil), Beyrut, 1993
Dahîl, Saîd Fâyiz; M evsûatü Fıkhı Âişe, Beyrut, 1993
Demir, Fahri; İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet
Dağılımı (Diyanet İşleri ), Ankara, 2003
Ebu Reyye, M ahmud; Adva’ ale’s-Sünneti’l-Muhammediyye
(Dârulmaarif), Kahire, 1980
— ; Şeyhu’l-Madîra Ebu Hureyre, Mısır, 1980
Ebu Said ibn Ebil-Hayr; Esrâru’t-Tevhîd (çeviri); Mısır, 1966
Ebu Zehre, Muhammed; Ebu Hanîfe (Dârul-Fikr el-Arabî),
Kahire, 1997
Ebu Zeyd, N asr Hâmid; N akdü’l-Hitab ed-Dînî, Kahire, 1994
— el-İtticâhu’l-Aklî fi’t-Tefsîr, Beyrut, 1983
Eflakî, Ahmed; M enâkıbu’l-Ârifîn (Tahsin Yazıcı çevirisi);
İstanbul,1973
427
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
lmalılı, Muhammed Hamdi Yazır; H ak Dini Kur’an Dili
Tefsir, İstanbul, 1979
üıdelûsî, Esîruddin Ebu Hayyân; Tuhfetü’l-Erîb bima fi’l-
Kur’anı mine’l-Ğarîb (Ahmed M atlûb), Bağdad, 1977
ırkan, Hüsnü-Canan; Kültür Politikamızda Yeni Boyutlar,
Kültür Bak.Yay. Ankara, 1998
ızherî, Ebu M ansûr M uhammed b. Ahmed el-Herevî;
Tehzîbu’l-Luğa, yersiz, tarihsiz
Fazlurrahman; M ajör Themes of the Koran, Chicago, 1980
Gazâlî, M uhammed; es-Sünnetü’n-Nebeviyye beyne Ehli’l-
Fıkh ve Ehli’l-Hadîs (Daruş-Şurûk), 1989
Gentizon, Paul; M ustafa Kemal ve Uyanan Doğu, Bilgi Yay.
Ankara, 2001
Grondin, Jean; Introduction to Philosophical Hermeneutics,
Yale University Press, 1994
Heytemî, İbn Hacer Şihabuddin Ahmed; el-Hayrâtü’l-Hisân
fî M enâkıbı Ebî Hanîfeti’n- N u ’man, Beyrut, tarihsiz.
İbn Abdrabbih, Ebu Amr Ahmed el-Endelûsî; el-İkdül-Ferîd,
Kahire 1965
İbn Ebil-Hadîd, Ebu Hâmid Abdülhamid; Şerhu Nehci’l-
Belâğa (Ali Âşûr), Beyrut, 2004
İbn Hallikân, Şemsuddin Ahmed; Vefeyâtül-A’yân ve Enbâu
Ebnâi’z-Zaman, Beyrut, 1968
İbnu Nüceym, Zeynülâbidîn b. İbrahim; el-Eşbâh ve’n-
Nazâir alâ Mezhebi Ebî Hanîfe, Beyrut, 2003
ikbal, Muhammed; The Reconstruction of Religious
Thought in İslam, Lahor, 1968
— ; Câvidnâme, Lahor, 1942
İmamı Âzam, Ebu Hanife Numan b. Sabit; el-Âlim ve’l-
Müteallim (M ustafa Öz), M .Ü. İlahiyat Fak. Yay. İst.
1992
İzzuddin b. Abdüsselam; Kavâidü’l-Ahkâm fı M esaalihi’l-
Enâm (Müessesetür-Reyyân), Beyrut, 1998
428
MUCİZE DEVRİMLER
K adı Abdülcebbar, Ebul-Hüseyn el-Âmedâbâdî; el-Muğnî fî
Ebvâbi’t-Tevhîdi ve’l-Adl, yersiz, tarihsiz.
K aku, Michio; Hyperspace, New York-Oxford, 1994
Karafî, Ebul Abbas Ahmed b. İdris es-Sanhacî; el-Furûk,
1998
Kutup, Seyyid, İslam-Kapitalizm Çatışması (Y.N.Öztürk çev.
5 .baskı), İst.1985
M ekkî, Muhammed Ali b. Hüseyn; Tehzîbu’l-Furûq
(K arafî’nin el-Furûq’u ile birlikte), Beyrut, 1998
Nesefî, Ebu H afs Ömer; Akaid (Teftezanî şerhi ile birlikte),
İst. 1960
Nietzsche, Friedrich; Zerdüşt Böyle Dedi (S. Irmak tere.),
İst.1949
Omran, Abdurrahim; Family Planning in the Legacy of İs
lam, London-New York, 1992
Özemre, Ahmet Yüksel; İslam’da Aklın Önemi ve Sınırı,
Denge Yay. İstanbul, 1996
Öztürk, Yaşar Nuri; Kur’an Meali (135. baskı) Yeni Boyut
Yay. İstanbul, 2008
— ; K u r an’daki İslam (42. baskı), Yeni Boyut Yay. İst. 2007
— ; Kur’an’ın Temel Kavramları (21. baskı), İst. 2003
-—; İslam Nasıl Yozlaştırıldı (15. baskı), Yeni Boyut Yay.
İstanbul, 2008
— ; Allah ile Aldatmak (65. baskı), Yeni Boyut Yay. İstan
bul, 2008
— ; Hallâc-ı M ansûr ve Eseri (3. baskı), Yeni Boyut Yay. İs
tanbul, 1997
— Kur’an ve Sünnete Göre Tasavvuf (9. baskı), İst. 2003
— ; Kuşadalı İbrahim Halveti (3. baskı), Yeni Boyut Yay.
İstanbul, 1997
— ; Ana Dilde İbadet Meselesi (4. baskı) İst. 2002
— ; Yeniden Yapılanmak (15. baskı) İst. 2000
429
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
—; Asrısaadet’in Büyük Kadınları (4. baskı), Yeni Boyut
Yay. İstanbul, 1998
—; Batı Sömürgeciliği ve İslam Dünyası, (3. baskı), Yeni
Boyut Yay. İstanbul, 2003
—; Kur’an Verileri Açısından Laiklik (3. baskı), Yeni Boyut
Yay. İstanbul, 2003
— ; Kur’an’ın Temel Buyrukları (14. baskı), Yeni Boyut yay,
İstanbul, 2006
-— ; Din ve Fıtrat (6. baskı), İst. 1999
— ; Kur’an Açısından Şeytancılık (3. baskı), Yeni Boyut Yay.
İstanbul, 2002
— ; Cevap Veriyorum (2. baskı), Yeni Boyut yay. İst. 2003
— ; Tasavvufun Ruhu ve Tarikatlar (7. baskı), Yeni Boyut
Yay. İst. 1999
— ; Hz. Fâtıma (6. baskı), Yeni Boyut Yay. İstanbul, 1999
— ; İmamı Âzam Ebu Hanîfe (18. baskı) Yeni Boyut yay. İst.
2009
Pezdevî, Fahru’l-İslam Ebul-Hasan Ali; Usûlü’l-Fıkh (Dârül-
Kitab el-Arabî), Beyrut, 1394
Râgıb el-Isfahanî; el-Müfredât li Elfâzı’l-Kur’an, alfabetik
— ; ez-Zerî’a ila M ekârimi’ş-Şerîa (E. Y. Acemî tah.), Kahi
re, 1985
Râzî, Fahreddin Muhammed; M efâtîhu’l-Gayb, İst. 1307
Serahsî, Şemsu’l-Eimme Ebu Bekr M uhammed; el-Mebsût,
Beyrut, 1989
Sibaî, M ustafa; İslam Sosyalizmi, (A. Niyazoğlu müstear
adıyla Yaşar Nuri Öztürk çevirisi), Dergah Yayınları, İs
tanbul, 1976
Sultan Veled, M aarif (T. Yazıcı çev.), İstanbul, 1991
Süyûtî, Celalüddin Abdurrahman ; el-Emru bi’l-İttiba’ ve’n-
Nehyu ani’l-İbtida’, Beyrut, 1998
Şafiî, Muhammed b. İdris; Cim âu’l-İlm (Dârul-Kütüb el-
İlmiyye), Beyrut, tarihsiz.
430
MUCİZE DEVRİMLER
431
j
d iz in
433
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
268, 284, 289, 293, Bursevî 427
2 9 8 ,3 1 9 , 322, 343,
346, 362, 364, 366,
377, 378, 389, 391,
c
398 Câbir 66, 67, 353
azgınlık 8 9 ,9 0 ,2 0 5 ,3 2 8 , Cahiliye 28, 56, 63, 229,
367 262, 278, 394, 395
azil 352,354,355 cami 85, 120, 123, 125,
166, 319, 325, 326
C assas 116
B Cavit İkbal 154, 155
bağy 8 9 ,9 0 ,9 2 ,2 0 5 cehennem 125, 127, 230,
barış 54, 79, 90, 163, 169, 295, 315
181, 183, 186, 205, cennet 16, 57, 100, 127,
306, 340, 357, 358, 243, 295
403 C E R N 378
basiret 373, 405 cihat 17, 18
başörtüsü 183, 184, 365 cuma 92, 120, 124, 183
Batı 30, 78, 94, 140, 152, cumhuriyet 152, 153, 155,
153, 161, 162, 176, 156, 158
182, 183, 282, 335, Cüdâm e 353
361, 365, 368, 372, Cüneyd-i Bağdadi 400
430
Bayezid Bistam î 124
Bedir Savaşı 190
ç
Çernobil 294
Beraard Lewis 18 çiçek 125
bîat 134, 152, 156, 158, çocuklar 1 8 ,2 7 5
165, 166, 1 6 7 ,2 2 5 , çokluk 249, 343, 344, 345
302
bilgi toplumu 363, 364,365
Bin Bâz 112 D
Birleşmiş Milletler 177, 294 darulharp 181, 182, 183,
BM 334 184, 185, 186
Bruno 199 darulislam 181, 182, 183,
Buharı 67, 105, 1 1 2 ,2 2 6 , 1 8 4 ,1 8 5
233, 352 davar 152, 155, 158, 164,
369
434
MUCİZE DEVRİMLER
435
Ebu Süfyan 224 F
Ebu Umâme 85 Fahd 325
ecdatperestlik 22, 30 Fahreddin er-Râzî 42,116,
efendiler 109,114,281 260, 261
Eflâkî 326 faiz 19, 185
Ehlibeyt 129, 302 faik 379
Ehlikitap 21, 90, 99, 185, fatr 379, 380
205, 234, 263, 278, Fazlurrahman 253, 254,
298 428
Ehli Salîb 162 fırkacılık 73, 74, 76, 77, 78
Ehlisünnet 150, 279 Firavun 1 3 ,1 4 ,3 1 , 33, 52,
Elbanî 64,65, 118, 119, 114, 164, 165, 244,
120, 160, 183,223, 256, 276, 280, 289,
234, 235, 236, 387 290, 297, 329, 399,
Elm alili 101 ,1 1 6 ,2 6 0 ,3 2 2 , 421
324, 428 fok balığı 287
emek 50, 64, 301, 304, 308, fosilperestlik 79
311,312 Fuzulî 404
Emevîler 109, 129, 130, fülk 259, 260, 261
147, 155, 209, 227,
228, 230, 301
emperyalizm 153, 162, 332, G
385 gayb 384, 413
engizisyon 64, 94, 95, 176, Gaylân ed-Dımaşkî 130
193,200, 243,398, gayret 17, 35, 50, 133, 176,
406 181,254,303, 327,
esaret 34, 190 397,412
estetik 354, 373 Gazalî 135, 136
Eş’arî 189,279 Gazneli Mahmut 224
eşitlik 173, 324 Gentizon 121, 122
evliyacılık 68 Goerg Friedrich Meier 248
Ezher 234, 355 golf 333
Ezherî 28, 265, 428 gulûl 45
gulüv 90, 206, 382
günah 16, 64, 68, 94, 176,
206, 207, 221, 224,
235, 320, 323, 400,
436
4 0 9 ,4 1 0 ,4 1 1 ,4 1 5 , hurafeler 222, 234
421 Hüseyin Nasr 282
güzellik 97, 205, 296, 298, Hüsnü Erkan 148
332, 356, 373
i
H Ilımlı İslam 161, 162, 219
Haçlı Seferleri 206 Isfahanlı Râgıb 13, 41, 137,
hadis eğlencesi 231, 273 194,268
hadisler 29, 119, 144, 147,
212, 214, 221, 223,
225, 230, 232, 233,
i
ibâdât-i mersûme 126
234,236, 291 ibadet 24, 25, 31, 57, 73,
hâkimiyet 140, 141, 142, 74, 81, 85, 95, 99,
143, 309 101, 123, 125, 126,
haklar 172, 306 127, 128, 131, 134,
Hallâc-ı Mansûr 15, 429 150, 161, 172, 191,
Hammâd bin Zeyd 231 192, 221,238,239,
Hamza 229 243, 248, 363, 414,
hanîf 28, 29 416
hanîflik 27, 29 İblis 15,202,291,328
Haşan el-Basrî 130, 321 İblisler Parlamentosu 291
hâtemü’l-evliya 77 İbn Abbas 321, 322, 353
hezeyan 219, 220, 221, 235 İbn Ebil-Hadîd 225, 428
Hıristiyanlar 100, 106, 274, İbn Hanbel 46, 83, 352
298 İbn Nüceym 307
Hilmi Ziya Ülken 171,172, İbnSa’d 105,387
307 İbn Şihab ez-Zührî 209
Hiroşima 294 İbn Teymiye 65, 399, 400
Hişam bin Abdülmelik 190 İbnül-Cevzî 120
Hitler 165, 300 İbnül-Kayyım 353, 410
hiyerarşi 110, 111, 112, İbrahim 14, 16, 24, 26, 28
241,256 29,5 8 ,1 4 2 , 195, 26.‘
Hucr bin Adî 229 295, 380, 428, 429,
hukuk devleti 147,180, 431
182, 183, 184, 186 içtihat 17, 150, 154, 185,
Huneyn 343
437
214, 215, 218, 401 428,430
tdris 2 0 1 ,2 0 2 ,2 0 3 ,4 2 9 , imamı Mâlik 211
430 imamlık 95, 96
iftira 20, 165, 166,212, İmam Şafiî 276, 313, 348
220, 221,275,397, iman 30, 42, 44, 46, 59, 60,
405, 407, 408, 409, 76, 85, 100, 102, 139,
410,411,41 6 149, 150, 158, 170,
ihtiyaç 57, 70, 71, 86, 96, 171, 179, 185, 189,
98, 135, 137, 151, 190, 193, 201,207,
252, 304, 324, 327, 210, 220, 221,232,
333, 335, 378 237, 238, 240, 248,
Ikinri Mahmut 120, 121 254, 257, 258, 267,
ilahlar 52, 53, 59, 69, 100, 272, 280, 284, 299,
102, 103, 104, 110, 3 0 1 ,3 0 6 ,3 1 4 ,3 1 5 ,
111, 115, 164, 179, 317, 318, 357, 362,
402, 408 369, 377, 389, 391,
ilham 2 0 ,7 7 ,8 3 ,2 6 5 ,2 7 7 , 401,416
384, 396,413 imansızlık 40, 60, 284, 384,
ilim 2 3 ,7 9 ,9 0 ,9 7 , 130, 4 1 5 ,4 1 7 ,4 1 8
153,205, 251,252, infak 85, 314, 316, 318,
253, 254, 262, 263, 319, 320, 321, 324,
264, 265, 266, 267, 371
268, 270,271,273, İngiltere 152
275, 276, 277, 279, insan haklan 132, 134, 155,
280, 281,282, 397, 169, 170, 175
412 irfan 177, 250, 262, 263,
ilkeler 79, 141, 144, 145, 264, 265, 272, 405
146,147,170,291 İsa (Hz.) 61, 63, 64, 66, 90,
İmamı Âzam 31, 32, 34, 105, 106, 107, 143,
95, 97, 111, 129, 130, 1 4 4 ,2 1 6 ,2 1 8 ,2 1 9
135, 173, 174, 184, İsmail Farûkî 282
185, 189, 190,210, İsmail Hakkı Bursevî 247,
2 1 1 ,2 1 2 ,2 1 3 ,2 1 4 , 427
219, 220, 221,223, israf 1 9 ,3 0 4 ,3 1 9 ,3 3 0 ,
226, 233, 235, 236, 3 3 1 ,3 3 2 ,3 3 3 ,3 3 4 ,
279, 323, 405,415, 335, 336, 337, 338,
438
339, 340, 342 kesret 249, 343, 345
İsrailoğulları 289, 297, 387 kıla tapma 127
istikbar 328, 329 kıyafet 95, 97, 98
istikbâr 299, 328, 329 kıyamet 7 4 ,2 7 4 ,2 9 1 ,2 9 2 ,
istiz’af 299, 300, 301 293, 327, 378, 388,
isyan 13, 14, 15, 16, 22, 26, 423
28, 30, 32, 33, 34, 49, kilise 64, 94, 123, 125, 144,
166, 167, 189, 272, 218,219
288, 322, 328, 338 kitap 21, 23, 24, 39, 60,
itaat 33,34, 113, 114, 146, 74, 7 5 ,1 0 4 ,1 0 8 ,1 1 2 ,
209, 221,228, 298 155, 188, 193, 200,
İzzüddin bin Abdüsselam 210,219, 242, 243
173 244, 245, 247, 255,
256, 266, 269, 270,
271, 278, 322, 362,
K 367, 368, 377, 386,
Ka’b el-Ahbar 225, 231 387, 394, 398, 404,
kader 130, 149, 151, 155, 413,415
162, 181,305,367,
komşuluk 356
394,402 komünizm 331
Kadı Abdülcebbar 135,136, konfor 327, 336, 337, 338
137, 150, 429 konsil 110,112,218
kâfirler 249, 281 kral 141, 142, 147, 325
Kahire 355, 427, 428, 430 kulluk 24, 25, 26, 53, 54,
kamu 35, 37, 44, 45, 46, 57, 72, 73, 84, 140,
130,131 ,1 5 1 ,1 7 3 , 160, 161, 162, 191,
185, 310, 313, 322, 303,414
333,393 kurtarıcılık 58
Kant 368 Kutsal Dehşet 92
kapital 304 küfür 19, 21, 54, 104, 120,
kapitalizm 331 181, 184, 239, 248,
Karafî 142,307,308,309, 378
429 Küleynî 112
Kari Marx 305 kültür 206, 252, 366, 401
keramet 265,413
Kerhî 111,388
Kerrâmiyye 223, 224
439
L mazlum 31, 177, 188
laiklik 139, 154 Medine Sözleşmesi 155
lanet 3 2 ,3 7 ,8 1 ,1 1 4 ,1 2 4 , Mehmet Akif 149,208,
1 2 5 ,2 21,225 ,2 2 8 , 221,222
389,411 Mekke 44, 56, 57, 103,
lanetli soy 406 110, 111, 115, 188,
lider 73, 79, 128, 134, 164, 225, 229, 308, 395
419 melekler 65, 106
liyakat 97, 133 Memûn 405
men 195, 196
Merâğî 43, 44
M Mervân 130
Mâbed el-Cühenî 130 mescitler 127
mabet 71, 73, 82, 85, 94, Mevâlî 301
96, 123, 125, 126, Mevlâna 83, 386
128, 134, 144 mezhep 77, 108, 109, 111,
makaasıd 172, 173, 174 354,388
mal 1 7 ,1 8 ,3 7 ,4 5 ,6 6 ,8 5 , Michael Renner 336
94, 108, 132, 173, mîsak 170
181,209,213, 280, mişna 74, 112, 387, 394
281,298, 307, 308, Moğollar 326
314, 316, 320, 321, Montgomery Watt 275
324, 343, 344, 345, muamelât 150, 214
346, 348, 391, 394, Muaviye 188,225,226,
410, 422 227, 228, 229, 230
Malthus 342,370 mubtıl 27
Mansûr 15, 28, 150, 265, mucize 16, 27, 37, 50, 66,
279, 428, 429 82, 103, 106, 113,
mâruf 324, 394 159, 167, 204,210,
Marxizm 301, 313 216,217, 228, 232,
maslahat 151, 173, 174, 246, 251, 256, 258,
399 259, 260, 261, 266,
Mâûn 5, 32, 35, 36, 37, 38, 271, 272, 273, 287,
39, 4 0 ,4 1 ,4 2 , 43,45, 317, 361,363, 387,
46, 84, 86,192, 281, 389, 401,412, 423
313, 319, 393,416, Muğîre bin Şu’be 228
417,418
440
muhafazakârlık 22, 23, 26, müşrik 28, 41, 43, 44, 52,
30 58, 102, 156, 220,
Muhammed Abdüh 234, 280, 399,416
323 müteşâbih 248, 267, 364
Muhammed Ali Cinnah 154 mütevâtır 208, 213, 214,
Muhammed Esed 38 412
Muhammed İkbal 18,108, mütrefler 52, 329, 335
123, 152, 154, 249,
252, 291,313, 337
Muhammedi Nur 65
N
Nagazaki 294
muhkem 248
namaz 32, 34, 40, 43, 44,
Muhtar es-Sekafî 302
49, 57, 58, 85, 91, 95,
Musa (Hz.) 13, 14, 33, 51,
118, 119, 133, 134,
52, 149, 150, 265,
192, 193,213,214,
297, 431
221, 238, 240, 241,
Musa Cârullah 149, 150
385,393,421
Mustafa Kemal 152,153,
Nasr Hâmid 129,130, 178,
154, 190, 428
283, 427
Mustafa Sibaî 157, 324
Nazım Hikmet 372
Mûtezile 136, 225
Naziler 300
mübeddil 217
nefs 172
mücahede 17
Nemrut 142
mücahit 18 neoliberalizm 333
Müdafaai Hukuk 189
Neron 165
Müellefetü’l-Kulûb 150 Nesefî 277,429,431
mülkiyet 306, 307, 308,
Nesh 323
309,310 Nietzsche 326, 429
mümin 44, 46, 52, 96, 122, nüfus 38, 56, 284, 341,
272, 281, 357,416 342, 343, 344, 345,
münafık 42, 43 346, 347, 348, 349,
müraî 42 351, 370
Mürcie 129, 189
mürşit 99, 164, 201, 203,
267, 271, 279 o
müsle 229 okumak 94, 194, 195, 238,
müstaz’af 21, 300, 301, 302 239, 240, 244, 249,
441
367 R
oruç 49,92, 183,215, 385 Rabat 355
rabler 99, 100, 101, 102,
ö 103, 104, 105, 107,
Ömer (Hz.) 46, 124, 125, 108, 109, 172
145, 150, 173, 174, rableştirme 103
210, 219, 232, 233, Râgıb el-Isfahanî 13, 41,
237, 277, 308, 323, 137, 138, 193, 194
387, 427, 429 263, 288, 299, 380,
Ömer bin Abdülaziz 124, 430
125, 323 rahmet 32, 92, 94, 234,
özgür birey 161, 369 316, 357,404, 405,
özgürlük 30,112,157, 165, 406
169, 187, 195, 305 raiyye 155, 158, 160, 164,
165,369
Recep Şentürk 169
P refah 327
panteon 52, 57, 100, 103 reform 92,229,401,412
patlama 378, 379 resul 105, 137, 138,202
Pavlus 66, 147, 219 rızık 397
paylaşım 110,199, 315, riya 35, 36, 40, 41, 42, 43,
317,319, 323, 335, 82, 83, 84, 85, 86, 97,
338, 371 318, 405
peygamber 61, 64, 67, 68, riyakâr 43, 44, 85, 281, 319
73, 75, 76, 97, 106, riyakârlık 41, 45, 46, 82,
110,145,164, 167, 83, 84, 133, 134, 384
169, 190, 215, 217,
219, 235, 266, 402,
409, 410 s
peygamberler 27, 61, 62, sadaka toplumu 281
63, 73, 74, 77, 104, Sadi-i Şîrazî 84
145, 178, 246, 266, sahabî 99, 110, 112,229
300, 402 salât 118,120
Pezdevî 276, 430 sarık 34, 117, 118, 121,
pîrizm 108 122
pranga 135, 163, 164, 165 savaş 17,20,45,56,147,
163, 164, 179, 181,
442
186, 187, 188, 189,
249,285, 302
§
Şam 133,225,230
SebükTegin 224 şârî 62
Semüre bin Cündeb 209, Şâtıbî 77,211,307,431
225, 226, 228 şecere-i mel’ûne 406
Serahsî 182,184, 185,430 şefaat 70, 127
servet 20, 97, 181, 202, şefaatçi 53, 69, 70, 80, 191
280, 292, 305, 319, şer 114, 167,201,290,333
320, 322, 323, 324, şeyhperestlik 108, 400
325, 326, 327, 329, şeytan 14, 24, 68, 69, 70,
331,332,333,364 114, 162, 192, 193,
sevap 39, 90, 92, 93, 94, 200, 224, 291,400,
119, 166, 176, 222, 404
224, 239, 241,242, şirk 19, 20, 22, 23, 25, 26,
261 27, 40,41,43, 44, 49,
Seyyid Kutup 95, 96, 133 50,51,52, 53, 54,
sıfatullah 279, 280 56, 57, 59, 61, 62, 63,
sınâat 296, 297 65, 68, 69, 70, 71, 73,
Sibaî 157, 313, 324,430 77, 78, 81, 83, 84, 85,
silah 334, 340 86, 99, 101, 103,105,
Simavnalı Bedreddin 308 106, 107, 110, 111,
sîret 208 114,118, 127,146,
siyaset dinciliği 136,181, 149, 164, 172,179,
183, 184, 221 184, 185, 191,201,
Sokrat 244 202, 212, 216, 269,
Stalin 165 280, 341, 395, 399,
Stephen Hawking 293, 294 410, 414,415,416
Süleyman Ateş 36 şûra 134, 152, 156, 158,
sültan 268, 269, 285 165, 166, 168
sünnet 62, 63, 67, 111, 120, şürekâ 52, 56, 60, 103, 104,
125, 137, 150, 208, 110,396
211,212,214, 352,
411,412
sünnetullah 151,367,394, T
402 taabbudî 214
Süyûtî 118, 119, 120,241, tağut 109,290,291
tahrîm 62, 408
443
takıyye 161,228
taklit 156,268
u
Ubeydullah el-Kerhî 111
takva 58, 69, 129, 131, udûl 409
132, 133, 134, 175, ulema 4 3 ,7 9 , 108, 112,
176, 201,39 6 ,4 1 8 130, 147,216,219,
tarih 14, 1 6 ,2 2 ,6 4 , 93, 99, 235, 368,388
102, 125, 131, 141, uşaklık 3 1,32
142, 155, 176, 193, uygarlık 256, 289, 366
201,219, 248, 253,uzay 259, 260, 261, 284,
276, 300, 388, 389, 285
41 1 ,4 1 2 ,4 1 3
tarikat 64, 77, 109, 115,
u
••
444
z
zahmet 92, 404, 405
zalimler 31,251
zarûrât-ı hamse 169
zekât 305,322
Zeus 52, 56, 103, 110
Zeyd bin Ali 190,302
zındık 28, 40, 130, 153,
184, 364
Ziyad bin Ebîh 227,229
zulüm 1 7 ,1 9 ,2 0 ,2 1 ,3 3 ,
34, 49, 50, 64, 71, 89,
90, 91,92, 100, 114,
124, 129, 131, 143,
152, 158, 178, 179,
180, 181, 182, 189,
199, 205, 206, 224,
281,288, 292, 300,
322, 323, 329, 330,
3 3 1 ,3 3 2 ,3 6 8 ,3 8 4 ,
385, 395,411,423
zübür 60, 74, 398
445
Yaptığı bilimsel çalışmalarla İslam dininin evrenselliğine ve
akılcı karakterine sürekli vurgu yapan Prof. Dr. Yaşar Nuri
öztürk, bu dinin geniş kitlelerce doğru anlaşılmasında bu
yüzyılın en büyük hizmetlerinden birini vermiştir. Temel
eğitimi bakımından ilahiyatçı, felsefeci, hukukçu ve bu
eğitiminin gereği olarak da çok yönlü bir düşünür olan
öztürk’ü biz, hayatını adadığı Kur’an’dan aldığımız iki sözcü
tanımlıyoruz: ‘Hanîf Mümin.’