You are on page 1of 3

36.

DERS

‫بسم للا الرحمن الرحيم‬

َ ‫ ِل َكي َأل تَأأسَوأ ا‬.‫ّللا يَسِير‬


‫علَ َٰى َما َفاتَكُ أم‬ َ َ‫سكُ أم إِ َل فِي ِكتَاب مِن قَبأ ِل أَن نَب َأرأَهَا ۚ إِ َن َٰذَ ِلك‬
ِ َ ‫علَى‬ ِ ُ‫ض َو َل فِي أَنف‬ ِ ‫َاب مِن ُّم ِصيبَة فِي أاْلَ أر‬ َ ‫َما أَص‬
َ
‫ب كُ َل ُم أختَال ف ُخور‬ ُّ ِ‫ّللا َل يُح‬ُ َ ‫َو َل تَفأ َرحُوا بِ َما آتَاكُ أم ۗ َو‬
﴾22﴿ Yeryüzünde vuku bulan veya başınıza gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce
bir kitapta yazılı olmasın. Kuşkusuz bu Allah’a göre kolaydır.

﴿23﴿ Kaybettiklerinize üzülmeyesiniz ve O’nun size verdikleriyle şımarmayasınız diye (böyle


yapmıştır). Allah kendini beğenen, böbürlenen hiç kimseyi sevmez.

Bu ayet-i celilerin tefsirinde, Ebussuud tefsirinde yani İrşadü-l akli’s-selim ila mezaya el-Kurani-l
Kerim isimli eserde şu izah yapılmıştır..

Yani şu yeryüzünde, ekinlerde ve meyvelerde kıtlık ve darlık gibi uğradığınız musibetler ile hastalık ve
afet gibi sizin başınıza gelen musibetler gibi hiçbir musibet yoktur ki, biz, o insanları, yahut
musibetleri, yahut yeryüzünü yaratmazdan önce Allah'ın ilminde, yahut Levh-i Mahfuz'da yazılmış
olmasın.

Yani Allah, bu hakikatleri size bildirdi ki, dünya nimetlerinden sizin elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve
Allah'ın size verdiği bu dünya nimederiyle de şımarmayasınız. Zîrâ her şeyin mukadder olduğunu,
elden çıkması takdir edilmiş olan şeylerin mutlaka elden çıkacağını ve elde edilmesi takdir edilmiş
olan şeylerin ise mutlaka elde edileceğini bilen kimsenin, elden çıkana üzülmesi de, elde edilene
sevinmesi de uygun olmaz.

Bundan murat, Allah'ın emrine teslimiyet göstermeye mâni olan aşırı üzüntü ve şikâyet ile şımarmayı
mucip olan aşrı sevincin gösterilmemesidir. İşte ondan dolayıdır ki, bundan sonra şöyle denilmiştir:

"Zaten Allah, kendini, beğenip böbürlenen kimseleri sevmez."

Zîrâ dünyevî hazlara sevinen ve bunlara büyük değer veren kimse, mutlaka şımarıp böbürlenir.

Bu cümlenin, mezkûr sevinme nehyinin zeyli mahiyetinde zikredilmesi, bu sevinmenin mezkûr


üzülmeden de daha çirkin olduğunu bildirmektedir.

Hadid 22 - 23

Yeryüzünde veya kendi nefislerimizde meydana gelen herşey, her musibet Allahın izni ve
iradesiyledir... Şu varlık alemi son derece ince bir plâna bağlıdır. Bu alemde meydana gelen her olay
İlahi bir irade tarafından planlanmış, hesaplanmıştır. Bu alemde rastlantıya yer yoktur. Bu alemdeki
hiçbir şey anlamsız ve fonksiyonsuz değildir. Varlıkların başlarına gelecek bütün olaylar, ne zaman
EBRU BARDAKÇI
olacakları ile birlikte daha yeryüzü yaratılmadan önce, daha şu varlıklar varlık sahnesine çıkmadan
önce yüce Allah tarafından eksiksiz, kapsamlı ve ayrıntılı şekilde belirlenmiştir. Yüce Allah’ın bilgisinde
geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman yoktur. Bu zaman dilimleri biz ölümlülerin
dünyalarında geçerlidir. Biz nesneleri ve olayları bu zaman dilimleri ile sınırlayarak algılayabiliriz. Tabii
ki her olay büyük hikmetlere mebnidir..

Bir kısımlarının dediği gibi "Madem bir yaratıcı varsa niye dünyada kötülük var, musibetler var."
cümlesi bir akıl yanılsamasından başka birşey değildir.

Çünkü, Yaratıcı dünyada cennet vaad etmemiş, birçok imtihanlar olacağını, dünyanın geçici olduğunu
defaatle ifade etmiştir.. İnsana özgür irade, seçme hakkı vermiş, dünyaya göndermiştir..Dünyanın
geçici olduğunu, imtihan mahalli olduğunu bilip O' nun koyduğu kurallara göre hareket etmediği
halde bir de Allah'ı haşa hesaba çeker gibi hareket etmek ne büyük pervasızlık...

Gençlerin sorularını duyunca şaşırıp kalıyoruz öyle değil mi? Bunların birçoğu içselleştirilmemiş,
özümsenmemiş bir din anlayışının tezahürüdür.. Türlü çabalar, plan ve desiselerle içini boşaltmaya
çalıştıkları din anlayışı gençlerin gönüllerine, beyinlerine hitap etmemektedir.. İlk fırsatta dini hatta
yaratıcıyı sorgulama hatasına düşmekte, sapmak ve hatta saptırmaktadırlar..

İnşallah en kısa zamanda teodise problemine(kötülük sorunu) cevaplar verecek , akaid hesabımızda
paylaşacağız.

Ders ayetimize dönecek olursak:

Herşey ama herşey Allahın izni, iradesi, ilmi ve takdiriyledir..

O halde elde ettiğimiz malk, mülk, çocuk, başarı, sağlık gibi nimetler için, nefse pay ayırmak ne büyük
ayıp....Çünkü onları ayaklarımıza seren, sadece ve sadece Yüce Allahdır.

Sıkıntıları abartmak ise konunun özünü kavramamak anlamına geliyor.. Çünkü yaratan böyle takdir
etmiş, kısa, geçici imtihanları kazanıp ebedi huzura kavuşmamızı amaçlanmıştır..

Özgür irademiz ile yaptığımız şeyleri de O yaratmıştır. İrademize taalluk etmeyen herşey de Onun
takdiriyledir..

Başamıza gelen hersey O'ndandır.

O bizim dostumuzdur..

Dost, dostuna hep iyilik yapar. Anlamasa da...

َ‫ّللا فَلأ َيت ََوكَ ِل الأ ُم أؤ ِمنُون‬


ِ َ ‫علَى‬ ُ َ ‫قُل لَن ي ُِصي َبنَا ِإ َل َما َكت ََب‬
َ ‫ّللا لَنَا ه َُو مَوأ َل َنا ۚ َو‬
De ki: “Allah'ın bizim için takdir ettiği şeylerden başkası bize asla isabet etmez. O, bizim
yardımcımızdır/dostumuzdur. Onun için inananlar yalnız Allah'a güvensinler.”
EBRU BARDAKÇ
Tevbe 51

Dost kötü yazmaz, merak etme...

Doktor ilaç veriyor. İlaç acı olunca doktor kötülüğünü mü istemiş oluyor❓

Her defa haberi taze bir müjde;

O var!

Her defasında, geç, gafletten vecde;

O var!

Ne sen varsın, ne ben, ne yâr, ne kimse;

O var!

Bütün sevdiklerin elden gittiyse;

O var!

Kalacak kim var ki dost tomarında?

O var!

Sana daha yakın şah damarından;

O var!

Arama, bir ilaç yok ezzahanede!

O var!

Gayede, sebepte ve bahanede;

O var!

Sevdiğini ebed boyu tutan dinç;

O var!

Ölümsüzlük şevki, ilahi sevinç;

O var!

Yıkılmaz dayanak, kırılmaz destek;

O var!

Tekten de tek, bir tek, tek başına tek;

O var!

EBRU BARDAKÇ

You might also like