You are on page 1of 550

ANNE MCCAFFllEY

Anne McCaffrey ilk romanını Latince dersinde, bu


ölü dille yazdı. Daha sonra tiyatroyla ilgilendi; bir ka­
rakter aktrisi oldu. Dokuz yıl müzik öğrenimi gördü.
Bu esnada opcralann sahneye konulmasıyla ilgilendi.
Cari ortrun Ludus De Naıo Jnfante MirlficU.Sunun (ki
kendisi de bu oyunda bir cadı rolündeydi) Amerikan
prömiyeriyle bu deneyimine bir son verdi. İlk romanı
Restoree, 50'lerin billmkurgu romanlanndaki "saçma ve
gerçekdışı" kadın portrelerine bir protesto olarak yazıl­
dı. Ancak daha geniş temalar ve hayal dünyaları özel­
likle iki dizide (Helva, 1be Sbip Wbo Sang ve Penıli
Ejder binicilerirıi anlatan 12 romanda) işlendi. Dün­
yanın önde gelen BK yazarlarından biri olarak Hugo
ve Nebula ödüllerini ve yedi kez de BK Kitap Kulübü
Ödülü'nü kazandı.

' t • • • '

Edebiyat 14
Blli.mkurau 11
Ejder arayıtı
Anne Mc:Caft'rcy

ISBN 97s-6902-18-3

ÖZgüıı Adı: l>raFnquat-Anne Mc:Caft'rcy


Çeviri: E� Allwn

Bu çevirinln telif hakları tthakl Yayuılan'oa alUir.

Yayına hazırlayan: Savaş Kılıç


Kapak Tasarımı: Füwı Altıner
Tdmlk Haı.trllk: fa:ıaucn KJıap Kaset Bas. Yay. IJd. Şti.
Kapak 'ft iç baskı: Mart Matbaacılık

ı. Basla İstanbul, Mayıs 1999

ithakl Yayuılan
Cafcnıia Mab. � Sk. 33/2 Kadalıöy 81300 İstanbul
Tcldonı O 216 348 36 'J7 Faksı O 216 338 26 33
EJDER ARAYIŞI

Anne McCaffrey

Çeviri:
Barış Emre Alkım

ith a kl
Anne McCaffrey

Pern'in Keşfi üzerine notlar


Oruz yıl önce bir Mayıs günü, Long Island Sea
Cliff'deki evimin oturma odasında bir hikaye için
yeni yaratıkJar d�ünmeye koyuldum - ve ejder­
leri, onların ortakyaşarlannı ve Pem'i buldum.
Çocuklar okuldan dönünceye kadar tüm günü­
mü hikayenin öğeleri ve Pem'in yenilenebilir ha­
va savunma sistemi olarak tasarladığım ejderlerin
özel yeteneklerine ihtiyaç duyacak olan dünya
üzerinde kafa yorarak geçirdim. İtiraf ediyorum,
birazcık hile yaptım: Dünya türü bir gezegen kul­
landım.
Neden olmasın ki? Carl Sagan yıllık Nebula Zi­
yafeti'nde Amerikalı BK Yazarlarına evrende
dünya tipi binlerce gezegen olmasının muhtemel
olduğunu söylemişti. Sonra ctln Dr. Jack Co­
hen'den öğrendiğime göre muhtemel olmayan
şey, yaradılış kazanından insana benzer türlerin
gelişmesiydi. Ama insanlara ihtiyacım yoktu be­
nim, ben yaratık peşindeydim.
İlk hikaye, •weyr Arayışı," yaklaşık 26.000 ke­
lime ruttu. Onu Analog dergisi için satın alan
)ohn Campbe!J, bir sayıya sığdırabilmek için 6000
kelime kısaltmamı rica etti. Öyle yaptım - ve ro­
manı yazarken hepsini yeniden ekledim. O za­
manlar ne bir roman yazacağımın bilincindey­
dim, ne de hayatımın gelecek otuz yılının büyük
bir kısmını Pem hakkında iki milyon kelimeden

lnıerneııen ,(http://www randonıhouse.com/del­


rt"y/pern/aıııcc/:ırıicle.hııııl) adresinden alınarak çevrilmiştir 5
Pem'in K�fi Üzerine Notlar

fazla ya7..arak geçireceğimin... Bir günlük düşün­


me içın fena değil, değil mi?

Pem'i ve onun tüm harikalarını keşfettiğimi bi­


liyorum, ama benim sadece Pem'ce konuştuğu­
mu, çünkü Pem'in orada olduğunu ve bir sözcü­
ye ihtiyacı olduğunu hissedenler de var. Onlara
göre, ben seçilmiştim. Bunda doğruluk payı ne
olursa olsun, muhteşem bir tecrübeydı. Pem
hakkında kağıda dökmeye zamanım ve fırsatım
olduğundan çok daha fazlasını biliyorum, on
dört roman ve üç başvuru kitabına karşın. Ve iliş­
kilendirilecek bir durum olduğunda ek maceralar
için Pem'e dönmekten hiç çekinmiyorum. Anla­
tılması gereken 2500 yıllık (Devirlik!) bir tarih
varken, rahatlıkla içinden istediğimi seçip alabili­
rim.
Pem'de geçen yazılar yazmak ya da oyurılar
oynamak isteyenlere karşı acımasız olmak zorun­
dayım Bir dereceye kadar hoşgörülü olsam da
(Pem üzerinde neyın olabileceği ya da neye izin
verilebileceği konusunda mantığıma ters düşme­
yen birçok şey var) bazen Pem'in büyüsüne ka­
pılanlann hayal güçleri Weyrlere, Kalelere, Sa­
lonlara ve tabii ki ejderlere nelerin olup olmaya­
cağını belirleyerek sağduyunun sınırlarını zorlu­
yorlar Ve bu yüzden ara sıra on-line oyunlarda
polislik yapmak, MOO, MUSH ve IPG supe� iç­
in gelen fikirleri geri çevirmek zorunda kaldım.
Hikayeler için fikirleri veya teklifleri de sürekli

6 lnıemeı o-i� oynanabi� çok kullanıcılı fanıazı oyunlan <Ç N )


Anne McCaffrey

reddetmem gerekti Eserlerim bana ait olmalıdır


ve keşfedecek fıkir bulma sıkıntısı da çeknUyo­
nım.
Yine de, okuyucuların, onlara kurmaca bir
dünya yaratma ve yaşama ilhamı veren bağlılık­
larını anlayabiliyorum. On dördümdeyken, bu
dünya ne zaman bana zor gelse Islandidya ka­
çmaya başlamıştım. Austin Tappan Wright1ın•
distopyası öylesine gerçekti ki, çaresizce yerkü­
re üzerinde aramışum orayı- ve İkinci Dünya Sa­
vaşı sırasında hava keşif birimi oranın gizli yerini
keşfedecek diye korkmuştum. Bu yüzden aklını­
zı ve yüreğinizi esir alan hayali bir dünya bulma­
nın neye benzediğini bilirim - ve son olarak, eğer
Pern'den sorumlu birisi varsa, o da Mr. Wright'tır.
O gün otunna odamda işe başlayıncaya dek,
böyle bir sihri yaratabileceğimi hayal etmemiş­
tim. Ama Pem'i kafamda canlandırmaya başlayın­
ca onun kendine ait bir yaşamı oldu, geliştikçe
benim için daha da gerçek bir hal aldı.
Herkesin varlığına inanmak isteyeceği bir dün­
ya yaratmanın püf noktası ona önce kendinizin
inanmasıdır. Zaten, bilimkurgu dedikleri de bu
değil midir?

Anne Mc Caffrey, 1996

Austin Tappan Wrighı, 188� 1931 r;ırihleri :ırasında yaµmış. ölümOn·


ck-n on yıl sonra �yınlanan ve pa.stOl'al, h3yall lıir olkeyi konu edinen
lslandlo adlı fantastik kitabıyla Onlt'llmiş bir Amerikalı yazardır 7
Ejder Arayışı

ZANAAT USTAIARI

Arpustası Robinton - Kale Kalesi


Kalfa ve çıraklar;
Sebell, Talmor, Brudegan, Tagetarl
Demirciustası Fandarel - Telgar Kalesi
Zanaatustası Terıy,
Zanaatustası W ansor
Doktımaustası Zurg - Güney Boll Kalesi
Mademıstası Nicat - Crom Kalesi
Dericiustası Belesden - Igen Kalesi
Balıkçıustası Idarolan - TilJek Kalesi
Çobanustası Sograny - Keroon Kalesi
Çiftçiustası Andemon - Nerat Kalesi

WEYRLER

BENDEN WEYRİ
Weyrlideri F'lar - bronz Mnementh
Weyrkadını Lessa - kraliçe Ramoth
Filo ikincisi F'nor - kahverengi Canth
N'ton (z::ınaatsoylu) - bronz Lioth
Felessan, F'lar'ın Lessa'dan doğma oğlu
Manora, Alt Mağaraların başkadıru
Celina, ikinci kraliçe binicisi

KALE WEYRİ (Pem'in en eski Weyri)


Weyrlideri T'ron - bronz Fidranch
Weyrkadıru Mardra - kraliçe Loranth

8
Anne McQıffrey

Filo ikincisi P'zar - bronz Roth•


B'naj - yeşil Beth
T'reb - kahverengı Sevcnth

ISTA WEYRİ
Weyrlideri D'ram - bronz
Weyrkadıru Fanna - kraliçe Miranth

TELGAR WEYRİ
Weyrlideri R'mart - bronz Branth
Weyrkadıru Bedella
Filo ikincisi M'rek - bronz Gyamarth..

DORUKLAR BÖLGESİ WEYRi


Weyrlideri T'kul - bronz S:ılth
Weyrkadıru Merika
Pilg ra, ikinci kraliçe binicisi, Segrith

GÜNEYWEYRi
Weyrlideri T'bor - bronz Orth
Weyrkadıru Kylara - kraliçe Prideth
Vanira, ikinci kraliçe binicisi
Brekke, en genç kraliçe binicisi - Wirenth
Mirrim, Brekke'nin evlatlığı

IGENWEYRİ
Weyrlideri G'narish - bronz Gyamarth•••

• Bu bölüm, muhremelm yaıar ıaıarından değil,


lngiliz baskısının
yayıncısı ıaıafoıdan hazırlanmış olduğu ıçin bır ıakıın ıuıarsızlık ve
yıınlı�ıklar gonllmelı1edir: Roth aslında G'sel"ın tjderidir. (ÇN.J
.. Kııabın için<k bronz �yamanh'ın lgen Wqıiideri'nin ejderi oldu­
ğtından bahsedilmiş. lngilizce baskıda harıı olduğu anlaşılıyor
<Ç.N.l
- Bu Weyr lngiliztt baskıda unurulnıu�nır <Ç.N ı
9
Ejder Arayışı

BENDEN WEYRİ'NE
WEYRBAGI.l OLANLAR:
Benden Kalesi - Kale Lordu Raid
Bitra Kalesi - Kale Lordu Sifer
Lemos Kalesi - Kale Lordu Asgenar
Eşi Famira, Telgar Kalesi Kale Lordu La­
rad'ın yan kardeşi
Zanaat salonu Demirciustası Bendarek

KALE WEYRİ'ne WEYR.BAGI.l OLANLAR


Kale Kalesi (Pem'in en eski kalesi) - Kale
Lordu Groghe•
Ruatha Kalesi - Kale Lordu jaxom (yaşı kü­
çük, Vekil Lytol'un gözetiminde)
Güney Boll Kalesi - Kale Lordu Sangel

ISTA WEYRİ'nc WEYR.BAGU OLANLAR


Ista Kalesi - Kale Lordu Warbret
Igen Kalesi - Kale Lordu Laudey
Nerat Kalesi - Kale Lordu Vincet

IGEN WEYR.İ'ne WEYR.BAGI.l OLANLAR


Keroon Kalesi - Kale Lordu Corman
Igen Kalesi'nin yukan kesimlen
Güney Telgar Kalesi
•E.jder UÇUlflnda sadece weyr adı olarak geçen 'Fort', İngi­
lizce 'de 'Kale' anlamına gelmekıedir Orijinalinden okuyan­
lann olduAu kadar, çevirisinden okuyanların da sözctlAün
anlamını 6ılmelerinde yarar olduğundan 'fon Hold' I{a)e
10 Kalesi olarak aktarıldı. {
Y. h.n. )
Anne McCaffrcy

IX>RUKLAR WEYRİ'nc WEYR.BAGU


OLANLAR
Nabol Kalesi-Kale Lordu Meron
Doruklar Kalesi-Kale Lordu Bargen
Tillek Kalesi-Kale Lordu Oterel

11
D 0va1ar

�� Plato ve Yaylalar
) f.'"ö'I TcpcllkJıcr
A Dağlar
s /"\../ Irmaklar

e> Göller
* Wcyrlcr
e Kaleler
Annem
Anne Dorothy McElroy Mccaffrey'e

EJDER ARAYIŞI
Anne McCaffrey

PRELÜD
Yay Takımyıldızı Bölgesi'ndeki Rukbat, altın
renkli G-tipi bir yıldızdı. Beş gezegeru, iki astero­
it kuşağı ve yakın binyıllar içinde çekimine kapı­
lıp kalmış bir de başıboş gezegeni vardı. insanlar
Rukbat'ın üçüncü gezegenine yerleşip ona Pern
adını verdiklerinde, çılgıncasına düzensiz bir
eliptik yörüngede dönüp duran garip gezegeni
pek az önemsemişlerdi. İki nesil boyunca kolo­
niciler parlak kırmızı. yıldızı fazla umursamadılar
-ta ki başıboş gezegenin tehlikeli yolu, onu ha­
did noktasında• üvey kardeşinin yakınına getirin­
ceye kadar.
Koşullar uygun olduğu ve sistemdeki diğer ge­
zegenlerin kesişmeleri tarafından bozulmadığı
zamanlarda, başıboş gezegendeki yerli hayat da­
ha cömert ve ılunan olan gezegene geçmek için
uzay boşluğunda köprüler arardı
Kolonicilerin ilk kayıpları sarsıcıydı, Pem'in
ana gezegenle olan zayıf bağlantısı, gökyüzün­
den gümüş iplikler gibi yağan bu tehditle yapılan
uzun savaş ve hayatta kalma mücadelesi sırasın­
da kesilmişti.
Korku verici İpliklerin akınlarını kontrol altına
almak için (çünkü Pernliler taşıyıcı gemilerinin
parçalarını başka işlerde kullanmışlar ve bu pas­
toral gezegenle bağdaşmayan böylesine teknolo-

• Bir gökd.1minin y6rtıııgt"sinin glin'* .,., }'3kııı olduğu nokta cç N ı 17


Ejder Arayışı

jik ka�tklıklan terk etmişlerdi) yaratıcı insan­


lar uzun vadeli bir plan hazırladılar. İlk evre, ge­
zegene özgü iyice uzmanlaşmış bir yaşam biçimi­
nin üretilmesiydi. Empati oranı yüksek ve doğuş­
tan gelen telepatik yeteneğe sahip kadın ve er­
kekler bu alışılmadık hayvanları kullanmak ve
onlara bakmak için eğitildiler. 'Ejderler' (isimleri­
ni Dünya efsanelerindeki benzer hayvanlardan
almışlardı) son derece yararlı iki özelliğe sahipti­
ler: bir yerden diğerine anında gidebiliyorlardı,
ve fosfin içerikli bir taşı çiğnedikten sonra yanıcı
bir gaz püskürtebiliyorlardı. Ejderler 'uçabildikle­
ri' için İplikleri daha havadayken yakabiliyor ve
zarar görmeden kaçabiliyorlardı. Planın ilk bölü­
münün geliştirilip uygulamaya tam geçmesi ne­
siller aldı. Üreme hücrelerinin saldınsına karşı
önerilen savunma planının ikinci aşamasının ol­
gunlaşması daha uzun sürecekti. Çünkü uzayda
dolaşan kökmantar üreme hücresi olan İplik, or­
ganik maddeleri düşüncesiz bir açlıkla yiyor, bir
kez toprağa düştükten sonra korkunç bir hızla
yuvalanıp ürüyordu.
İki aşamalı savunma programını hazırlayanlar
işlerini şansa bırakmadıkları gibi, ikinci aşamanın
bu azgın düşmanı gözle görülür şekilde imha et­
mesinin psikolojik sonucunu da düşürunüşlerdi.
Çünkü tehlikedeki Pemliler için tehditin havada
etkisiz hale getirilişini görmek psikolojik açıdan
güven verici ve büyük ölçüde tatmin ediciydi. Bu

18
Anne McCaffrey

arada, ikinci aşamanın başlatıldığı güney iması­


nın uygun olmadığı ortaya çıktı ve tüm koloni İp­
liklerden kaçarak kuzey sıradağlarındaki doğal
mağaralara sığınmak için kuzey kıtasına göç etti.
Güney kıtası, kuzeyde acilen beliren yeni yerle­
şim kurma çabalan arasında anlamıru yitirdi.
Dünya'nın hatıraları her geçen nesille Pem tari­
hinden gitgide uzaklaştı, ta ki soylarının hatırası
önce efsanelere ve mitlere dönüşüp sonunda
unutulana kadar.
Batı Sıradağlarının doğu yüzüne inşa edilen
köken Kale kısa bir süre sonra kolonicilere kü­
çük gelmeye başladı. Bir başka yerleşim birimi
biraz daha kuzeyde, mağara dolu sarp kayalıkla­
rın yakınına elverişli biçimde yuvalanmış büyük
bir gölün yanında başlatıldı. Ruatha Kalesi de bir­
kaç nesil sonra f;ızlasıyla kalabalıklaştı.
Kızıl Yıldız doğudan yükseldiği için, uygun
yerleşim alanlan bulunması şartıyla, doğu dağla­
rında da bir kale yapılmasına karar verildi. Artık
uygun yerleşim alaruyla mağaralar kastediliyor­
du, çünkü sadece kaya ve (Pern'in rahatsız edici
derecede az sunduğu) metal, İpliklerin yakıcı et­
kilerine karşı dayanıklıydı.
Yetiştirilen kanatlı, kuyruklu, nefesleri ateşli ej­
derler artık yalıyar kalelerinin sağlayabildiğinden
daha geniş yer isteyen boyutlardaydılar. Biri ilk
Kale'nin yukarısında, diğeri de Benden dağların­
da olan iki sönmüş volkanın mağara dolu koni-

19
Ejder Ar:ıyışı

ferinin yeterli ve sadece birkaç değişiklikle oturu­


labilir durumda oldukları ortaya çıktı. Ama bu
projeler büyük taşkesicilerin (sadece ufak tefek
madencilik operasyonları için programlanmışlar­
dı, kayalıkları toptan kazmak için değil) son ya­
kıtlarını da rüketti, geri kalan kaleler ve weyrler
elle yapıldılar.
Yükseklerdeki ejderler ve binicileri ile mağara­
larda yaşayan insanlar kendi işlerine yöneldiler,
adet haline gelecek alışkanlıklar geliştirdiler,
bunlar daha sonra kanun kadar katı olan gele­
neklere dönüşrüler.
Derken Kızıl Yıldız düzensiz yörüngesinin
öbür ucunda donmuş, yalnız bir tutsakken -Pern
gezegeninin kendi yörüngesinde iki yüz kere
Devri kadar süren- bir aralık geldi. Pem toprağı­
na hiç İplik düşmedi. Yaşayanlar bu hoş gezege­
ne ilk ayak bastıkları zaman umdukları gibi, ha­
yattan zevk almaya başladılar. İpliklerin verdiği
basan silip ekin ektiler, meyva ağaçlan diktiler,
İpliklerin çıplak bıraktığı yamaçtan yeniden
ağaçlandınnayı düşündüler. Halta soylarının tü­
kenmesi tehditiyle karşı karşıya kaldıklarını bile
unutabildiler. Derken İplikler bereketli gezege­
nin çevresinde bir tur daha atmak için geri dön­
düler -gökten gelen elli yıl süreli bir tehlike- ve
Pernliler dökülen İplikleri ateş sohıklanyla hava­
da yakan ejderleri verdikleri için, çoktan göçmüş
olan atalarına bir kez daha minnettar kaldılar.

20
Anne McCaffrey

Ejderler de bu arada çoğaldılar, savunma planı­


na uygun olarak dön yerde daha konuşlandınldı­
lar. İnsanlar İpliklere karşı başka bir önlemin da­
ha bulunduğunu bütünüyle unutmayı başarmış­
lardı.
Kızıl Yıldız'ın üçüncü Geçiş'ine kadar, bu tek­
rarlanan kötülükle baş etmek için karmaşık bir
sosyo-politik-ekonomik yapı geliştirildi Weyr adı
verilen, ejder halkının yaşadığı altı eski volkanik
yuva, tilin Pem'i korumaya and içti, her bir Weyr,
kuzey kıtasırun bir parçasının üzerine, kelimenin
tam anlamıyla, kanat gerecekti. Nüfusun geri ka­
lanıysa Weyr'leri desteklemek için vergi verecek­
li, çünkü bu savaşçılaı'ın, ejderadamlann, volka­
nik yuvalarında ne ekilip biçilebilir topraklan, ne
de barış süresince ejder soyunun bakımını bir ke­
nara bırakıp başka sanatları öğrenecek, ya da
Geçişler sırasında gezegeni savunmaktan başları­
nı kaldıracak zamanlan vardı.
Kale adı verilen yerleşimler, doğal mağaralar
nerede bulunduysa orada kuruldular; tabü ki ba­
zıları diğerlerinden daha genişliler ya da daha
stratejik konumdaydılar. İplik saldırılan sırasında
korkmuş ve çıldırmış insanları kontrol altında tut­
mak için güçlü bir adam; hiçbir şeyin güvenle ye­
tiştirilemediği zamanlarda eldekı gıdayı muhafa­
za etmek için akıllıca bir yönetim, tehlike geçin­
ceye kadar nüfusu denetleyip edip işe yarar ve
sağlıklı durumda tutmak için olağanüstü tedbirler

21
Ejder Arayışı

gerekliydi Metal işçiliğınde, hayvancılıkta, çiftçi­


likte, balıkçılıkta, (sanlcı varmış gibi) madencilik­
te ve dokumacılıkta özel yeteneği olan insanlar
her büyük Kale'de Zanaat Salonlan kurdular.
Bunlar mesleki bilgilerin öğretildiği, beceriler.in
bir nesilden diğerine saklanıp korunduğu Zana­
atbaşı Salonu'na bağlıydılar. Böylelikle bir Kale
Lordu kendi kalesindeki bir Zanaat Salonu'nda
üretilen mallan gezegendeki diğerlerinden sakla­
yamıyordu. Zanaatlar Kalelerden bağımsızdılar,
her bir Salonun Zanaatustası o mesleğirı Zanaat­
başı'na (yeterlilik ve yönetim becerisine göre se­
çimle belirlenen bir mevki) bağlıydı. Zanaatbaşı,
salonlarının üretiminden, bunun hakça ve önyar­
gısız dağıtımından, yerel değil gezegen çapında
sorumluydu.
Her Kale Liderinin, Zanaatbaşırun ve, tabii ki,
İplik Düşüşü sırasında tüm Pem'in korumasına
sığındığı Ejderbirıicilerinin belirlenmiş hak ve ay­
rıcalık.lan vardı.
Kızıl Yıldız Pem'e amansızca yaklaşıyor, ama
Geçişini tamamlayınca yaşam daha sakin bir dü­
zene oturuyordu. Zaman zaman Rukbat'ın beş
doğal uydusunun kesişmeleri Kızıl Yıldız'ın
Pem'e korkutucu üreme hücreleri dökecek kadar
yaklaşmasını engelliyordu. Buna rağmen bazen
de, kardeşlerin hep yapcığı gibi, Pern'in kardeş
gezegenleıi Kızıl YıJdız'ı daha da yakına çekiyor­
lardı ve bahtsız kurbanın üzerine merhametsizce

22
Anne McCaffrey

yağıyordu İplik. Korku fanatikler yaratır, bu


Pem'liler için de geçerliydi. Pem'i sadece ejdera­
damJar kurtarabilirlerdi ve onların gezegenin ya­
pısındaki konumlan dokunulmaz olmuştu.
İnsanoğlunun bir hoş olmayanı ve istenmeyeni
unutma tarihi vardır. Geçmişin korkulan, kay­
naklarının varlığı yadsınarak yok edilebilirler. Ve
bu kez Kızıl Yıldız, İpliklerini Pem'e dökecek ka­
dar yakın geçmedi. İnsanlar refa� içindeydiler,
çoğalmışlar, zengin topraklara yayılarak sağlam
kayalara kaleler oymuşlar ve bütün bu uğ.raşıJan­
nın peşinde koşarken gökyüzünde hepi topu bir­
kaç ejder olduğunu, Pem üzerinde sadece bir
Weyr'de ejderadamJann kaldığını fark etmemiş­
lerdi. Aşağı yukarı beş nesil sorıra kahraman ej­
deradam soyu gözden düştü. Geçmişteki yiğitlik­
lerin efsaneleri ve varoluş sebepleri bile itibarını
yitirdi.
Kızıl Yıldız, Pem'e doğal güçlerin etkisiyle dö­
nerek yaklaşıp, hedefi olan eski kurbanına uğur­
suzca göz kırptığında bir adam, F'lar, bronz ejder
Mnementh'in binicisi, eski masalların dQğruJuğu­
na inanmaktaydı. Yarı kardeşi, Kahverengi
Canth'ın binicisi F'nor, onun düşüncelerini dinle­
di ve bunları Pem'in tek Weyr'inin adetlerinden
daha inanılır buldu. Ölmekte olan bir kraliçe ej­
derin son altın yumurtası Benden Weyr'inin Ku­
luçka Alanı'nda sertleşirken, F'lar ve F'nor bu fır­
satı Weyr'in yönetimini ele geçirmek için değer-

23
Ejder Arayışı

lendirdiler. Yakında yumurtadan çıkacak olan


genç kraliçeye bınecek güçlü bir kadın ararken,
Ruatha Kalesi'nde kalenin soylu kanından hayat­
ta kalan tek kişiyi, Lessa'yı buldular. Lessa yeni
kraliçe Ramoth'u etkiledi ve Benden Weyri'nin
Weyrkadıru oldu İlk çiftleşmede Flar'ın bronz
Mnementh'i genç kraliçeyi uçurunca, F'lar
Pem'in diğer ejderadamlarının Weyrlideri konu­
muna geldi. Üç binici, F'lar, Lessa ve F'nor, Kale
Lordlannı ve Zanaatkarlan yaklaşan tehlikeyi ka­
bul etmeye ve neredeyse savunmasız olan geze­
geni İpliklere karşı hazırlamaya zorladtlar. Ama
Benden Weyri'nin iki yüz yetersiz ejderinin geli­
şigüzel yayılmış yerleşimleri konıyamayacağı
üıücü şekilde ortadaydı. &ki günlerde, iskan
edilmiş bölge çok daha azken bile, alu dolu
Weyre ihtiyaç duyuluyordu. Lessa kraliçe ejderi­
ni aradan bir yerden öbürüne yönlendirmeyi öğ­
renirken ejderlerin aradan zamanda da yolculuk
yapabildiklerini keşfetti. Hem kendi yaşamını,
hem de Pem'in tek kraliçe ejderini tehlikeye atan
Lessa, Ramoth ile zamanda dört yüz Devir geri­
ye, Kızıl Yıldız'ın Geçişini tamamlamasından he­
men sonraya, diğer beş Weyr'in gizemli kaybolu­
şunun öncesine döndü.
Sadece prestijlerinin azalışını görmekten ve ha­
yat boyu süren heyecan verici bir mücadelenin
ardından gelen hareketsizlikten sıkılan beş Weyr,
Lessa'nın Weyr'ine yardım etmeyi kabul ettiler ve

24
Anne McGaffrey

onun Devrine geldiler.


İleriye yapılan o zafer dolu yolculuğun üzerin­
den şimdi yedı Devir geçmiş ve Kaleler ile Zana­
atların kendilerini kunaran Eskiçağlı Weyrlere
başlangıçta duyduklan şükran duygusu azalmış.
ve tatsızlaşmışu. Ve Eskıçağlılar da şu an üzerin­
de yaşadıklan Pern'den memnun değillerdi. Dört
yüz Devir çok fazla değişiklik getirmiş ve anlaş­
mazlıklar baş göstermişti.

25
Ejder Arayışı

BİRİNCİ BÖLÜM

Kale Kalesi, Zanaatbaşı Salonu 'nda Sabah


Benden Weyrl''1de Birkaç Öğle Sonra Telgar Ka­
lesi, Demirciustası Zanaat Salonu 'nda (Telgar
Zamanıyla) Sabahortası

Nasıl başlamalı diye kara kara düşündü Pern'in


Arpustası Robinton.
Çalışma masasındaki tepsileri dolduran düzleş­
tirilmiş ıslak kuma düşünceli şekilde bakarak çat­
tı kaşlarını. Uzun suratı derin çizgılerle ve kırışık­
lıklarla bezenmişti ve genel olarak iç neşesinin
kıvılcımlarını saçan mavi gözleri ahşılınadık bir
ağırlıkla gölgelenınişçesine griydiler.
O, Pern'in ayaklı kütüphanesi ve her baladı, sa­
gayı ve şiiri okuyabilen anlatıcısı, soyleyecek söz
bulamazken, kumun sözlerin ve notaların saldırı­
sına uğramak için yalvardığını hayal etti. Yine de
Lemos Kalesi'nin Lordu Asgenar'ın Telgar Kale­
si'nin Lordu Larad'ın yarı kızkardeşiyle yaklaşan
düğünü için bır balad yazması gerekiyordu. Da­
vulcular ve arpçı kalfaları ağının ona son zaman­
larda rapor etciğı huzursuzluklar yüzünden, Ro­
binton bu hayırlı olayda misafirlere -tüm Kale
Lordlan ve Zanaatustaları davetliydiler- Pern'in
ejderadamlanna olan borçlarını hatırlatmaya ka­
rar vermişti. Baladın konusu olarak, büyük altın

26
Anne McCaffrey

kraliçe Ramoth'un sırtında aradan geçerek za­


manda fantastik bir yolculuk yapan Benden
Weyri'nin Weyrkadını Lessa'yı seçmişti. Pem'in
Lordlan ve Zanaatkarlan o zaman beş eski
Weyr'in ejderbinicilerinin dört yüz Devir geçmiş­
ten gelişiyle sevinmişlerdi. ·
Yine de o büyüleyici, o çılgın günler, kahra­
manlıklar bir ezgiye nasıl indirgenebilirdi ki? En
canlı akorlar bile kalp atışını, turulan nefesi, kor­
kunun soğuğunu ve İpliğin Necat Kalesi'ne yağ­
dığı sabah F'lar'ın bütün korkmuş Lordlan ve Za­
naatustalanru Benden Weyri'nde bir araya getirip
şevkli yardımlarını sağladığı anki ümidin umut­
suzca akınını anımsatmaktan uzaktı.
Robinton aniden kasvetlenen bir ifadeyle başı­
nı kum tepsilerinden kaldırdı.
"Belleğin kumu çabuk kuruyor" dedi hafıfçe,
iskan edilmış vadi üzennden Kale Kalesi'ni barın­
dıran sarp kayalığa doğru bakarken Ateş çukur­
lannda sadece bir gözcü vardı. Altı kişi olmalıy­
dı, ama ekin zamanıydı ve Kale Kalesi Lordu
Groghe, ayakta durabilen herkesi, hatta çatlaklar­
daki bahar otlarını ayıklayıp duvarlardaki yosun­
ları kazımaları gereken çocukları bile tarlalara çı­
kartmıştı. Geçen bahar, Lord Groghe bu görevle­
ri kaç ejder boyu araziye tohum atılmasını ister­
se istesin ihmal etmezdi.
Şüphesiz Lord Groghe şu an tarlalarda, Çoba­
nustası Sograny'nin yetiştirdiği uzun bacaklı bi-

27
Ejder Arayışı

nek hayvanJanndan birinin sınında bir araziden


diğerine sinsice dolaşıyordu. Yorulmak nedir bil­
mezdi Groghe, tek bir budanmamış ağaç ya da
düzgün sürülmemiş sıra kaçmazdı onun hafif
patlak mavi gözlerinden. Kır saçları düzgün bir
bağla toplanmış iri yan bir adamdı. Cildi ateş
basınışçasına kırmızıydı, öfkesi de bundan geri
kalmazdı. Ama eğer kalelileri zorlayacaksa ken­
dini de bir o kadar zorlardı, kendisinin yapama­
yacağı hiçbir şeyi halkından, çocuklarından ya da
evlatlıkJanndan da istemezdi. Eğer bu düşünce­
sinde ısrarlıysa, bunun sebebi kendi sınırlanrun
farkında olması ve kendini bunu bilerek güven­
de hissetmesiydi.
Geleneksel bir Kale görevi olan, yerleşim böl­
gelerine yakın tüm yeşilliklerin temizlenmesi işi­
ni ihmal eden sadece Lord Groghe mi diye me­
rak ederek alt dudağını çekiştirdi Robinton. Yok­
sa bu, Lord Groghe'nin Kale Weyri ejderbirıicile­
rinin korumaları gereken Kale Kalesi'nin büyük

ormanlık alanlan konusunda giderek artan endi­


şesine karşı verdiği yanıt mıydı? Kale Weyri'nin
Weyrlideri T'ron• ve onun Weyrkadıru Mardra, fi­
lo binicilerinin gözlerinden kaçıp zengin orman­
lara düşebilecek İplikleri kontrol etme konusun­
da daha az titiz hale gelmişlerdi. Fakat Lord
Groghe, İplik ormanJann üzerine yağdığında yer
ekibi ve alev makineleri konusunda titiz davran­
mıştı. Bir ahır dolusu ulaktan oluşan, Kale bo-

Kale Weyriideri'nin adı ilk kitapla tıon olarak geçiyolllu. Bu kitap­


28
ta rron olarak geçmesı kitabın orjinalinden kaynııklanmalruı. (Ç.N.)
Anne McCaffrey

yunca yayı� etkili bir ekip kurmuştu, böylelik­


le eğer ejderbinicileri uçuşlarını hakkıyla yapar­
larsa, havadaki hayvanların ateşli nefeslerinden
sıynlabilen İpliklere karşı yerde yeterince koru­
ma olacakcı.
Ama son zamanlarda Robinton'un kulağına çir­
kin söylentiler çalınmıştı ve bunlar sadece Kale
Kalesi'nden değillerdi. Pem'deki her karşıt görüş­
lü fısılcıyı, suçlamayı eninde sonunda duyduğu
için gerçeği garezden, iftirayı suçtan ayırmayı öğ­
rerunişti. Bunların çoğu, zamanla ayıklandığı için
temelde ortalığı yaygaraya veren birisi olmayan
Robinton, ruhunda yükselen telaşı hissetmeye
başlıyordu.
Arpustası aydınlık güne, tarlaların taze yeşilirıe,
meyva ağaçlarındaki san çiçeklere, ana Kale'ye
giden yolu çevreleyen diğer kalelere, Kale
Kalesi'nin Büyük Dış Avlusuna çıkan bayırda kü­
melenmiş esnaf evlerirıe bakarak, iskemlesinde
kamburunu çıkardı.
Şayet kuşkulan doğruysa ne yapabilirdi? Azar­
layıcı bir şarkı yazmak mı? Bir taşlama mı? Robin­
ton homurdandı. lord Groghe bir taşlamayı yo­
rumlayamayacak kadar hayal gücünden yoksun,
bir azarlamayı hak etmeyecek kadar da dürüst
bir adamdı. Robinton dirsekleri üzerinde doğrul­
du, üstelik eğer Lord Groghe ihmalkarsa, protes­
to ettiği Weyr'in ilunalkarlığı daha da fazlaydı.
Güneydeki büyük çarnlıklarda yuvalanan İpliğin

29
Ejder Arayışı

düşüncesiyle Robinton'un tüyleri ürperdi.


Weyrliderleri olarak Mardra'ya ve T'ron'a karşı
serzenişlerini dile getirmeliydi, ama bu da boşu­
na olurdu. Mardra son zamanlarda şlrretleşmişti.
Eğer T'ron artık onun ilgisini çekmiyorsa incelik­
le bir kenara çekilip başka erkeklerin şansını de­
nemesine izin verecek kadar düşünceli olmalıy­
dı. Kaleli kızların söylediklerine bakılacak olursa
T'ron yeterince şehvetliydi. Aslında T'ron'un ken­
dine hakim olması gerekirdi. Lord Groghe hiz­
metlilerinin birçoğunun ejder dölü taşımasına
çok sıcak bakmıyordu.
Bir kördüğüm daha, diye düşündü Robinton
buruk bir gülümsemeyle. Kale adetleri Weyr ah­
lakından o kadar farklıydı ki. Belki Benden
Weyr'inden F'lar'a söylenecek bir söZ? Yine ya­
rarsız. İlk olarak, aslında, bronz binicinin yapabi­
leceği hiçbir şey yokru. Weyr'ler kendi kendileri­
ni yönetirlerdi ve T'ron sadece F'lar'ın uygun gö­
receği bir öneriden alınmakla kalmazdı, Robin­
ton aynı zamanda F'lar'ın Kale Lordlarının tarafı­

nı tutacağından emindi.
Bu, Lessa'run beş kayıp Weyri getinnek için za­
manda aradan geri.gitmesinin ardından Benden­
li F'lar'ın liderliği blCakmaya böylesine istekli olu­
şuna Robinton'un son birkaç aydır ilk pişmanlık
duyuşu değildi . Yedi Devir önce o zamanlar
Pern, birkaç ayhğına da olsa tarihi İplik tehditine
karşı F'lar ve Lessa'nın yönetimi altında birler

30
Anne McCaffrey

m i şti. Her Kaleli, Zanaatustası, köylü, zanaatkar,


hepsi hemfikir olmuştu. Bu birlik, Eskiçağlı
Weyrliderleri kendi Weyrlerine korunma amaçlı
olarak bağlı bulunan Kaleler üzerindeki gelenek­
sel yönetimde yeniden hak iddia ettikleri ve şük­
ran dolu Pern btt hakkı onlara bıraktığı zaman
çözülmüşru. Ama dört yüz Devirde bu eski ege­
menliğin yonımlanışı değişmişti ve iki taraf da
doğnı tanımdan emin değildi.
Belki de şimdi Kale Lordlarına yedi Devir önce
tüm umutlarının narın ejder kanatlan ve iki yüz
kadar az sayıda adamın sadakatına bağlı olduğu
o tehlikeli günleri hatırlatm�nın vaktiydi.

Evet, Yumurta adına, Arpçının da bir görevi var


diye düşündü Robinton, ıslak kumu nedensizce
düzleştirerek. Ve de bunu herkese duyurma zo­
runluluğu.
On iki gün sonra Telgar Lordu Larad, yarı kız­
kardeşi Famira'yı Lemos Kalesi'nin Lordu Asge­
nar'a verecekti. Aipustası, kutlamaları şenlendir­
mek için yeni ve uygun şarkılar yazmakla görev­
lendirilmişti. F'lar ve Lessa da Lemos Kalesi Ben­
den Weyri'ne weyrbağlı olduğu için davetliydiler.
Bu hayırlı olayı onurlandırmak içn
i Weyrden,
Lordlardan ve Zanaatlardan önemli kişiler orada
olacaklardı.
"Ve mutlu şarkılarımla birlikte daha iyi et yiye­
ceğim"
Bu beklentiyle kendi kendine gülen Robinton

31
Ejder Arayışı

balmumu kalemini eline aldı.


"Lessa için sevecen ama karmaşık bir ezgi yaz­
malıyım, o şimdiden bir efsane oldu." Arpçı na­
rin, çocuk boyundaki Weyrkadını'ru, onun beyaz
tenini, kara saçlanrun bulursu biçimini, gri gözle­
rindeki panluyı ve kıvrak dilinin sivriliğini düşü­
nürken farkına varmadan gülümsedi. Hiçbir
PemJi ona karşı saygıda kusur etmemiş ve F'lar
dışında kimse onun memnuniyersizliğini göze
aJamamışu.
İyi ifade edilmiş bir askeri ezgi, hırslı amber
rengi gözleri, bilinçsizce takındığı mağrur tavn ve
atletik savaşçı vücudunun yoğun enerjisiyle Ben­
den'in Weyrlideri'ne yakışırdı. Robinton acaba
F'lar'ı dalgınlığından uyandırabilir miydi? Yoksa
Kale Lordu ile Weyrlideri arasındaki ufak sürtüş­
meler için gereksiz yere mi telaşlanıyordu?
Şimdi de - en büyük davulda sert bir vuruş, sı­
nırsız merakıyla, hassas beceriye sahip kocaman
elleriyle, sonsuz verimlilik arayışı içinde dolaşan
zihniyle Demirciustası Fandarel için. Halbuki be­
deni ve hareketleri bu kadar yavaş birinin aklının
da o kadar yavaş olması beklenirdi.
İyice unlayan kederli bir nota, bir zamanlar bir
Benden ejderine binen ve Larth'ını Bahar Oyun­
larında bir kazada kaybetmiş olan Lytol için - on
dört, yoksa on beş Devir önce miydi? Lytol wey­
ri terk etmişti - ejder halkı arasında yaşamak sa­
dece o büyük kaybını daha da şiddetlendiriyor-

32
Anne McCaffrey

du - ve dokuma sanatına alınmışu. F'lar Arama'da


Lessa'yı keşfeniğinde Lycol Donıklar Kalesi'nin
Zanaat Salonu Ustası idi. Lessa hak talebini geri

çekip tahtı genç Jaxom'a bırakınca F'lar Lycol'u


Ruatha Kalesinin Lord Vekilliğine getirmişti.
Bir insan Pem'in ejderlerin! nasıl anlatabilirdi?
Hiçbir ezgi bu devasa, büyük oldukları kadar da
hassas ve üzerlerine binen, onlara İpliği yaktıran,
bakan, seven, sözlerin ötesinde kopmaz bir bağ
ile zilun zilune bağlanan insanlar tarafından Yu­
murtadan Çıkış'ta Etkilenen kanatlı hayvanlar
için yeterince görkemli değildi! (Nasıl bir şeydi
bu gerçekten, diye merak elli Robinton gençlik
tutkusunun ejderadamlık olduğunu hatırlayarak.)
Pern'in gizemli bir şekilde bir yerden öbürüne
göz açıp kapayana kadar kendilerini aradan taşı­
yabilen ejderleri. Hatta aradan bir zamandan di­
ğerine!
Arpçının iç çekişi derindendi, ama elini kuma
götürdü, kendi kendine şarkının içinde bir cevap
bulup bulamayacağını merak ederek ilk notayı
bastı, ilk sözcüğü yazdı.
Davulun ilk vunışunu duyduğunda, tamamlan­
mış satıra yazdıklarını korumak için kil doldur­
mayı henüz bitirmişti. Davulun vunışlannı yaka­
layabilmek için başını eğerek hızla Zanaat Salo­

nu 'nu, küçük dış avlusuna yürüdü, acil bir tem­


po içinde çalınan kendi nağmeleriydi bunlar. Da­
vul sesine o kadar konsantre olmuştu ki, Arpçı

33
Ejder Arayışı

Salomı'nun alışıldık tüm seslerinin kesildiğinin


farkına varmadı.
"İplik mi?" Bir anda boğazı kurudu. Robin­
ton'un ipliğin Tillek Kalesi kıyılarına beklenen­
den daha erken düştüğünü anlaması için zaman
çizelgesine bakması gerekmiyordu.
Kale Kalesi'nin surlarının karşısındaki vadide
tek bir gözcü, felaketten habersizce tekdüze tu­
runu auyordu.

F'nor ve büyük kahverengi Canth'ı Benden


Weyri'ndeki weyrlcrinden çıkuklannda öğlen ha­
vasında yumuşak bir bahar ılıklığı vardı. F'nor
hafifçe esnedi ve belkemiğinin çatırtısını duyun­
caya kadar gerindi. Önceki günün tümünü, gele­
cek Etkileme için batı kıyısında uygun oğlanları -
ve kızlan, çünkü Benden Weyri Kuluçka Meyda­
nı'nda sertleşmekte olan bir altın yumurta vardı -
Arama'da geçim1işti. Benden Weyri'nin eski beş
Weyr'e göre kesinlikle daha çok ejder ve kraliçe
yetiştirdiğini düşündü F'nor.
"Aç mısın?• diye sordu Weyr Çanağından Bes­
lenme Alanı'na bakan ejderine kibarca. Beslenen
ejder yoktu ve sürü hayvanları çitlerle çevrili ot­
laklarında bacaklarını ayırmış, başlan kemikli
dizleriyle aynı seviyede, güneş altında kestiriyor­
lardı.
Uykuluyum dedi Canth, sürücüsü kadar uzun
ve derin uyumuş olduğu halde. Kahverengi ejder

34
Anne Mccaffrey

kendini güneşin ısıttığı çıkınuya yerleştirdi, çö­


melirken içini çekerek.
"Seni tembel," dedi F'nor hayvanına sevgi dolu
biçimde gülerek.
Ejderadamlann Pem'in doğu kıyısında yaşadığı
yerleri oluşturan muazzam dağ çanağının diğer
yanında güneş tam tepede idı. Yalıyar, güneş ka­
yalardaki mikadan yansıdıkça her bır ejder
weyrinin yıldız gibi parlayan, siyah ağızlarıyla
bezenmişti. Bahann beslediği Weyr gölü, binici­
leri çimenlik kıyıda aylak aylak uzanırken banyo
yapan iki yeşil ejderin çevresinde pınl pmldı,
weyr çömezi kışlalanrun önünde genç biniciler
Çömez Hocası'run etrafına yarım daire biçiminde
dizilmişlerdi.
F'nor'un gülümsemesi yayıldı. Yirmi küsür De­
vir önce böyle bir yanın dairede geçirdiği bıkkın­
lık verici saatleri anımsayarak yağsız vücudunu
tembelce gerdi . Bir weyr çömezi iken tekrar et­
tiği ezber dersleri bu eıderbinicileri grubu için
çok daha fazla şey ifade ediyordu. Onun Devrin­
de öğrenim baladlarında sözü geçen Gümüş İp­
likler, dört yüz Devirdir Kızıl Yıldız'dan dökül­
memişti. Bu çocukların öğrenecekleri dersler
postlannı, hayatlarını ve daha önemlisi ejderleri­
ni kurtaracaktı.
Weyr çömezleri gelecek vaat ediyorlar, diye
Canth yorumda bulundu, kanaclanru sırtında ka­
vuşturup kuyruğunu arka bacaklarına doğru kıvı-

35
Ejder Arayışı

rırken Koca kafasını ön ayaklarına dayadı.


F'nor'a yakın façetalı gözleri hafifçe ışıldıyordu.
F'nor bu sözsüz ricaya karşılık verdi ve Canth
memnuniyetle uğuldamaya başlayıncaya kadar
onun gözünün kenarını kaşıdı.
"Uyuşuk!"
Çalıştığımda işimi yaparım, diye cevapladı
Camh. Benim yardımım olmasa han8i Kalesoylu
çocuğun iyi bir ejderbinicist olacağını nereden
btleceksfrı? İyi kralçe
i binicileri olan kızlan da
ben bulmuyor muyum?
F'nor hoşgörüyle güldü, ama Canth'ın savaşçı
ejderler ve doğurgan kraliçeler için uygun aday­
ları bulmadaki başarısının Benden Weyri ejdera­
damları arasında övüldüğü doğnıydu.
' Sonra Güney Boll'un Kale ve Zanaatlannda ka-
lelilerin ve zanaatkarların kendisini Benden
Weyr'inden bir ejderadam olarak tanıuncaya ka­
dar gösterdikleri ruhaf düşmanlığı haurlayarak
kaşlarını çattı. Tam tersi olacağını düşünmüştü.
Güney Boll, Kale Weyri'ne bağlıydı. Geleneksel
olarak - ve F'nor çarpıkça gülümsedi çünkü Kale
Weyrlideri T'ron, geleneksel, adetten ve değiş­
mez olan her şeyi en kau şekilde uyguluyordu -
geleneksel olarak binici olabilecekler üzerinde
öncelikle yöreyi koruyan Weyr'in hakkı vardı.
Ama beş Eski Weyr nadiren kendi Alt Mağarala­
n'nın dışında aday arıyorlardı. Tabii ki, diye dü­
şündü F'nor, Eskiçağ kraliçeleri ne modern krali-

36
Anne McCaffrey

çeler kadar çok yavru yapıyorlardı, ne de çok sa­


yıda aJun kraliçe yumurtluyorlardı. Aslına bakıla­
cak olursa, Lessa'nın onları ileriye getirişinden
beri geçen yedi Devirde, Eskiçağ Weyrlerinde sa­
dece üç kraliçe çıkmıştı kuluçkadan.
Neyse, eğer kendilerini daha üstün hissettire­
cekse, bırakalım Eskiçağlılar bildiklerini okusun­
lar. Ama F'nor F'lar'la aynı görüşteydi. Ejdercikle­
re mümkün olduğunca çok seçenek sunmak ge­
rektiğin i herkes kabul ederdi. Benden Weyr'inin
Alt MağaraJanndaki kadınJar da kesinlikle kabul
edilebilir olmakla beraber, yumurtadan çıkan ej­
der sayısı kadar weyrdoğumlu oğlan yoknı.
Şimdi, eğer öbür Weyrlerden biri, belki Igen
Weyr'inden G'narish ya da Telgar Weyr'inden
R'mart, genç kraliçelerinin çiftleşme uçuşlarını
herkese açsalardı, Eskiçağlılar ejderlerin büyük­
lüğünde ve yumurtaJann sayısında bir artış göre­
bilirdi. Sadece kendi soylarından çoğalmaları ap­
tallıktı.
Öğleden sonra meltemi esti ve kaynamakta
olan hissizotunun keskin kokulu dumanını getir­
di beraberinde. F'nor inledi. Kadınların İplik ya­
rasına ve diğer her acı verici derde deva olan his­
sizonı merhemini yaptıklarını unutmuştu. Dün
Arama'ya gitmesinin önemli sebeplerinden biri
de buydu. Hissizotunun kokusu her yeri kapla­
mıştı Dün sabahki kahvaltı tahıJ yerine ilaç ko­
kuyordu. Hissizonı merheminin hazırlanması kö-

37
Ejder Ar.ıyışı

tü kokulu olduğu kadar usandırıcı da olduğun­


dan, birçok ejderbinıcisi bu üretim sırasında orta­
lılcta göriirunemişti. F'nor Weyr Çanağı'nın karşı­
sına, kraliçe weyrine doğru göz attı. Tabii ki Ra­
moıh Kuluçka Meydanı'nda, havada, son yaptığı
yumurtaların üzerinde dolanıyordu, ama bronz
Mnementh her zamanki çıkıntısında değildi. Kuş­
kusuz F'lar'la birlikte hissizorunun kokusundan
ve Lessa'nın sağı solu belli olmayan öfkesinden
kaçmışlardı. Lessa Weyrkadınlığının en zahmetli
görevlerine bile özenle katılsa da, bu, onları sev­
diği anlamına gelmezdi.
Hissizotu çok kötü kokuyordu, F'nor ise açtı.
Dünkü öğle yemeğinden beri birşey yememiş,
batı kıyısındıfö Güney Boll ile doğu kıyısındaki
Benden arasındaki altı saatlik farktan dolayı Ben­
den Weyri'ndeki akşam yemeğini de tamamen
kaçırmıştı.
F'nor veda edercesine bir kaşımayla Canth'a
birşeyler yemeye gideceğini söyledi ve tünekteki
taş rampadan aşağıya iruneye başladı. Filo ikinci­
si olmanın ayncalıklanndan biri kalacağı yeri seç­
me hakkıydı. Kıdemli kraliçe Ramoth Benden'de
sadece iki genç kraliçeye z
i in verdiğı içın Weyr­
kadını odalarından ikisi boştu. F'nor bunlardan
birine yerleşmişti
Alt Mağaraların girişine yaklaşırken kaynayan
Hhissizonınun buharı gözlerini yaşarttı. Biraz
klab, ekmek ve meyve alıp Weyr çömezi Hoca-

38
Anne McCaffrey

sı'nı dinlemeye gidecekti. Onlar rüzgarın estiği


taraftaydılar. Bir fıJo ikincisi olarak F'nor yeni bi­
nicileri, özellikle weyrdoğurnlu olmayanJan de­
nemek için her fırsau değerlendirmekten hoşla­
nırdı. Weyr yaşamı, zanaat ve kalesoylulann
uyum sağlamasını gerektirirdi. Özgürlük ve ayn­
calıklar bir çocuğun kafasına bazen ejderini arar
dan üçe sayıncaya kadar - Pem'in her yerine -
götürmeyi öğrendiği zaman girerdi. F'nor, Eski­
çağWann Benden Weyri'ndeki bu uygulamaya
taraftar olmamalanna karşın F'lar'ın Etkileme'ye
yaşça büyük çocuktan da alma tercihine katılı­
yordu yine. Ama Kabuk aşkına, onlu yaşlannın
sonuna gelmiş bir genç (kalesoylu da olsa) ejder­
biniciliği konumunun getirdiği sorumluluğu ka­
bul ederdi. Duygusal bakımdan daha olgun olur­
du ve Etkileme'nin etkisinde bir azalma olmaz­
ken, ruhundaki o hayat boyu süren bağlantıyı,
kendisi ve ejderi arasındaki tam empatiyi anlaya­
bilir ve öz:ümseyebilirdi Daha büyük bir oğlan,
kendini kaybetmezdi de. Ejderciğin içgüdüsel
hassaslığı ortaya çıkana değin dengeyi sağlamayı
bilirdi. Bir yavru ejderin hassas duyulan çok az­
dı ve eğer budala bir weyr çömezi onun çok faz­
la yemesine izin verirse bütün Weyr onun eziye­
tinden payını alırdı. Daha büyük bir hayvan bile,
günü gününe, gelecek için fazla düşüncesi olma­
dan ve geçmişi -içgüdüsel düzey dışında- hiç dü­
şünmeden yaşardı. Bu da çok kötü değil diye dü-

39
Ejder Arayışı

şündü F'nor. Çünkü iplik sıkınusırun asıl yükünü


taşıyanlar ejderlerdi Belki de bellekleri daha iyi
ve çağrışımcı olsaydı bu görev karşısında durak­
sarlardı.
F'nor denn bir nefes aldı ve duman karşısında
gözlerini hırsla kırpıştırarak muı.fak Mağarasına
girdi. Ortalık arı kovanı gibiydi. Weyr'in kadın
mıfusunun yansırun bu ş
i le uğraşıyor olduğunu
düşündü F'nor, çünkü koca kazanlar Mağaranın
dış duvarına ktınılu tüm büyük ocakları doldur­
muşlardı. Kadınlar geniş masalara onırmuş, mer­
hemin yapıldığı kökleri yıkayıp kesiyorlar, bazı­
ları da kaynayan sıvıyı l<epçelerle büyük toprak
kaplara boşaltıyorlardı Uzun küreklerle karışımı
kanştıranlann ağız ve bunınları maskelerle örtü­
lüydü, sık sık ekşi dumanın sulandırdığı gözleri­
ni silmek içın eğıliyorlardı. Gençler depo mağa­
ralardan getirdikleri aı.eş taşlarını ocaklara, çöm­
lekleri de soğuuna mağarasına taşıyorlardı. Her­
kes meşguldü.
Neyse ki gece ocağında, yemek tenceresiyle
kJab demliği kömürlerin üzerinde kancalarına
asılıydılar. F'nor fincanını doldururken kendisine
seslenildiğini işitti. Etrafına bakındığında öz an­
nesi Manora'run ona işaret ettiğini gördü. Genel­
likle sakin olan yü7.ünde şaşırtıcı bir ilginin z
i i

vardı.
F'nor itaatkar bir şekilde onun, Lessa'nın ve
bir yerlerden tanıdık gelen bir genç kadının ufak-

40
Anne McCaffrey

ça bir tencereyi incelediği ocak başına yürüdü.


"Selamlanmı sunanın Lessa, Manora. - durak­
ladı üçüncü ismi anımsamak için çabalayarak.
"Brekke'yi hatırlıyor olmalısın, f'nor, • dedi les­

sa, onun hatasına kaşlarını çatarken.


f'nor gözünden gelen yaşlan elbisesınin kolu­
na silerek "Dumanlar bu kadar yoğunken görme­
mi nasıl beklersin?" diye sordu "Genç Wirenth'i
Etkilediğinden beri seni pek görmedim, Brekke."
"F'nor, sen de F'lar kadar kötüsün,• diye söy­
lendi Lessa hırçınlıkla. "Bir ejderin adını asla
unutmazsın, ama ya binicısininkini?"
"Wirenth nasıl, Brekke?" diye sordu F'nor Les­
sa'nın onun sözünü kesmesıni umursamaksızın.
Kız heyecanlandı, yine de tereddütle gülümse­
meyi başardı, sonra da bakışlannı anlamlıca, dık­
kati üzerine çekmeye çalışan Manora'ya kaydırdı.
Kız F'nor'un zevkine göre biraz zayıfu ve boyu,
minyon ölçüleri uyandırdığı saygıyı ve otoriteyi
kesinlikle azaltmayan Lessa'dan çok daha uzun
değildi. Yine de beklenmedik şekilde koyu, kı­
vırcık saçların çerçevelediği ağırbaşlı yüzünde
F'nor'un çekici bulduğu bir güzellik vardı Ve
onun kendini belli etmeyen sadeliğinden de hoş­
lanmıştı Güney Weyrinin kıdemli Weyrkadıru,
öfkeli ve sorumsuz Kylara ile nasıl geçindiğini
düşünüyordu Lessa önündeki boş kabı uklattı­
ğında.
"Şuna bak F'nor, kaplama dökülmüş ve bir ten-

41
Ejder Arayışı

cere dolusu hissizonı merheminin rengi bozul­


muş."
F'nor anlayarak bir ıslık çaldı.
"Demircirun metali neyle kapladığını biliyor
musunr diye sordu Manora. "Zehirlenmiş bir
merhemi kullanmaya cesaret edemem ve bu ka­
darı boş yere atmak da s
i temem.•
"F'nor tencereyi ışığa doğnı eğdi. Mat kahve­
rengi kaplamanın bir yanı ince çatl�klarla bezen­
mişti.
"Merheme ne yaptığını görüyor musun?" diye­
rek Lessa ona ufak bir çanak uzattı.
Normalde kremsi, soluk sarı renkte olan ağn
kesici merhem kırmızımsı kahverengiye dönmüş­
tü. Oldukça tehditkar bir renk, diye düşündü
F'nor. Kokladı, pannağıru batırdı ve birdenbire
derisinin hissizleştiğiru duyumsadı.
"İşe yarıyor," dıyerek omuz silkti.
"Evet, ama içine yabancı madde kanşarak piş­
miş merhemi açık bir İplik yarasına sürersek ne
olur?"
"İyi bir nokta. F'lar ne diyor?"
"Ah, o mu," Lessa nazil< yüzünü ekşiterek "Le­
mos Kalesi'ne gitti Lord Asgenar'ın ağaçustasının
ağaç hamuru yapraklarıyla neler yaptığını gör­
mek için."
F'nor sırıttı. "Aradığın zaman asla bulunmaz,
değil mi Lessa?"
Lessa kıvılcımlar saçan gri gözleriyle iğneleyici

42
Anne McCaffrey

bir cevap vermek için ağzını açtı ve F'nor'un


kendisiyle dalga geçtiğinı anladı.
Kendı Weyr eşine çok benzeyen uzun boylu fi­
lo ikincisine "Sen de F'lar kadar kötüsun,� dedi
gülümseyerek. Aynı babanın izleri ikisinin de ka­
barık siyah saçlarında, yağsız geniş vücutlannda
görülüyordu (F'nor daha dörtgen, geniş gövde­
liydi ama kemiklerinin üzerinde yeterince et yok­
muş ve sanki tamamlanmamış gibiydi), iki ada­
mın mizaçları ve kişilikleri farklıydı. F'nor kendi­
sinden üç Devir büyük olan yan kardeşi F'lar'a
göre daha yumuşak huylu ve daha az içe dönük­
tü. Weyrkadıru bazen kendini, F'nor'a yan karde­
şinin bir uzantısıymış gibi davranırken bulurdu,
belki de bu yüzden onunla şakalaşıp kızdırıyor­
du. Çoğu kimseyle bu kadar iyi geçinemezdi.
F'nor onun gülücüğüne karşılık verdi ve iltifau
için sahte bir reverans yaptı.
"İyi, senin işini gönnek için Demirciustası Salo­
nu'na gilffieye bir itirazım yok. Arama'da olmam
gerekiyor ve her yerde olduğu kadar Telgar Ka­
lesi'nde de Arama'ya hakkım var. R'mart diğer
Eskiçağlı Weyrliderleri kadar muhafazakar değil.
Tencereyi kancadan aldı, bir kez daha gözden
geçirdi, başını sallayarak kalabalık odaya baktı
"Tencereni Fandarel'e götüreceğim, ama bana
öyle geliyor ki altı - affedersin - yedi Weyr'deki
her ejderi kaplamaya yetecek kadar hissizotu var
zaten' Brekke'ye gülümsedi, çünkü kız tuhaf şe-

43
Ejder Arayışı

kilde huzursuz görünüyordu. Lessa zihni �ka


bır konuyla meşgulken kıncı olabilirdi. Ramoth
yeni kuluçkasına sanki deneyimsizmişçesine aşı­
n özen gösteriyor, bu da Lessa'yı daha sinirli ya­
pıyordu. Güney Weyri'nden bir genç Weyrkadı­
ru' nın Benden'deki bir ilaç hazırlama işine karış­

ması garipti.
"Bir Weyr için hissizonı asla fazla değildir,• de­
di Manora sertçe.
"Bu da çatlayan cek tencere değil" diye söze
kanşcı Lessa. "Ve eğer kaybectiğimiz hissizocunu
telafi etmek için daha fazlasını toplamamız gere­
kiyorsa... "

"Güney Weyri'nde ikinci hasat var," diye öner­


di Brekke, sonra konuşmuş olmaktan dolayı te­
laşlanmış göründü
Ama Lessa'nın Brekke'ye bakışı şükran doluy­
du. "Güney Weyri iplikten kaçamayan her apta­
lın bakımını üstlenmişken, size sıkıntı çektirmeye
hiç niyetim yok, Brekke.•
"Tencereyi götüreceğim, tencereyi götürece­
ğim,• diye F'nor güldüren bir güven verişle çıkış­
tı. "Ama bunun için midemde bir bardak
klab·can başka şeylerin olması lazım.•
Lessa ona baktı, sonra bakışım yere yansıyan
geç öğleden sonra güneşine kaydırdı.
"Telgar Kalesi'ndc daha ıkindi saatleri,• dedi
F'nor sabırlıca. "Dün bütün gün Güney Boll'da
Arama'daydım. O yüzden kendimden saatlerce

44
Anne McC."lffrcy

gerideyim." Esnemesini bastırmaya çalıştı.


"Unutmuşum. Şansın yaver gittı mP"
"Canth kulağını bile kıpırdatmadı Şimdi izin
ver de birşeyler atıştırıp kokudan uzaklaşayım.
Buna nasıl dayanıyorsun bilmiyorum."
Lessa kahkaha attı. "Eğer siz binicilere hissizo­
tu vermezsem inlltilerinize dayanamıyonım da
onun için."
F'nor bu iyi huylu şakalaşmaları karşısında
Brekke'nin gözlerinin büyüdüğünün farkında
olarak gülümsedi Weyrkadınına. Lessa'yı gerçek­
ten severdi, sadece Benden'in kıdemli kraliçesi­
nin Weyrkadını olarak değıl, ınsan olarak da. Ra­
moth'un Mnementh'ten başka hiçbir ejderin onu
uçurmasına izin vermemesi bir yana, F'lar'ın ona
kalıo bağlı.lığını kalpten onaylıyordu. Lessa Ben­
den Weyri için nasıl mükemmel bir Weyrkadınıy­
sa, F'lar da o kadar mantıklı bir bronz biniciydi.
Weyrkadıru ve Weyrlideri olarak birbirleriyle
uyumlulardı ve bundan Benden Weyri - ve Pern­
karlı çıkmıştı. Korunmak için Benden'e bağlı
olan üç Kale de öyle. Sonra F'nor dün Güney
Boll'daki halkın onun bir Benden binicisi oldu­
ğunu öğreninceye kadar gösterdiğı düşmanca
tavrı hatırladı. Manora onun düşüncelerini böldü­
ğünde, tam bundan Lessa'ya bahsetmek üzerey­
di.
"Bu renk bozulması beni çok rahatsız ediyor,
F'nor," dedi. "Al. Demirciustası Fandarel'e göster

45
Ejder Arayışı

bunları." ve elindeki iki ufak tencereyi daha bü­


yükçe bir kabın içine koydu. "O da bu renk de­
ğişmesini aynen görebilir. Brekke, F'nor'a yardım
eder misin?�
"Gerekmez," dedi F'nor aceleyle ve tencereleri
sallayarak geri çekildi Yalnızca annesi olan Ma­
nora'nın onun hiçbir şeyi kendi başına yapama­
yacağı fikrinden kurtulamamasına kızmıştı. Ma­
nora, evlatlıklannı kısa sürede kendi kendine ye­
tebilir hale getırcbiliyordu, tıpkı sütannesinin
F'nor'u öyle yetiştirdiği gibi.
Manora "Aradan giderken kap kacağı düşür­
me, F'nor," diye tembihledi ayrılırken.
F'nor kendi kendine güldü. Bir anne her za­
man annedir diye düşündü, çünkü Lessa da do­
ğurduğu tek çocuk olan Felessan için o kadar
koruyucu davranıyordu. Weyrlerde sütçocuk uy­
gulaması iyiydi Felessan - F'nor'un Ara.ma'da ge­
çen Devirler boyunca gördüğüne göre bir bron­
zu Etkileyebilecek bir oğlan - sütannesiyle, eğer
onun bakımını üstlenen Lessa olsaydı geçinebile­
ceğinden çok daha iyi anlaşıyordu.
Yemekten bir kap doldunırken, F'nor kadınla­
rın lurçınlığına hayret eni Genç kızlar Benden
Weyri'ne gelmek için yalvarıyorlardı. Yıpranıp
yaşlanıncaya kadar çocuk ardına çocuk doğur­
maları gerekmeyecekti burada. Weyr'lerdeki ka­
dınlar dinç ve çekici kalıyorlardı. Örneğirı Mano­
ra, Bitralı Lord Sifer'in son karısının iki misli De-

46
Anne McCaffrey

vir gönnüştü, yine de ondan daha genç gözükü­


yordu Bir binici kendi aşkını kendı aramayı ter­
cih ederdi, zorla kabul enirilmesini değil. Alt Ma­
ğaralarda yeterince boş kadın vardı şu anda.
Klah da neredeyse ilaç gibiydi. İçemedi. Tadı­
nı almamaya çalışarak hızla yemeğini yedi. Belki
de Telgar Kalesi'nde Demirciustası Salonu'nda
birşeyler auştınrdı.
"Canth! Manora için görülecek bir işimiz var,"
diye Alt mağaralardan yukan çıkarken kahveren­
gi ejderi uyardı. Kadınlann bu kokuya nasıl ta­
hammül edebildiklerine hayret etti.
Canth da merak ediyordu, çünkü duman sıcak
çıkıntının üzerinde uyuklamasına izin vermemiş­
ti. O da Benden Weyri'nden uzaklaşmak için bir
bahane çıkmasından mutluluk duyuyordu.
F'nor Telgar Kalesi üzerindeki erken sabah gü­
neşinin ışıklarında belirdi, sonra kahverengi
Canth'ı Çağlayanların solunda kalan vadi boyun­
ca yayılmış binalara yöneltti.
Üç kollu çağlayanların güçlü sularıyla sonu gel­
meksizin döndüriilen ve Dcmirhane'nin ocakları­
nı işleten su çarklarından yansıyordu güneş. Taş
binalardan yükselen ince siyah dumana bakılırsa
eritme ve antma ocakları tam kapasiteyle çalışı­
yorlardı.
F'nor Canth alçalırken Telgar'ın büyük nehrin­
deki son taşıma yerinden gelen maden kervanı­
na işaret eden toz bulutlarını görebildi uzaktan.

47
Ejder Arayışı

Fandarel'in mavnalara tekerlek ekleme fikri, ş


i ­
lenmemiş cevherin Crom ve Telgar'ın derin ma­
denlerinden zanaat salonlanna kadar Pem'i aşıp
nehir boyunca gelme zamanını yan yanya azalt­
mıştı.
Canth bir selam çığlığı attı, bu selama ana Za­
naat Salonu'nun üzerindeki küçük bir çıkıntıya
tünemiş yeşil ve kahverengi iki ejderden hemen
karşılık geldi.
Kale Weyri'nden Beth ve Seventh, dedi Canch
binicisine, ama isimler F'nor için tanıdık değiller­
di.
Bir zamanlar Pem'deki her ejder ve binicisinin
adı bilinirdi.
"Onlara katılacak mısın?" diye sordu büyük
kahverengiye.

Onlar beraberler, diye Canth o kadar pragma­


tik bir şekilde cevapladı ki F'nor kendi kendine
güldü. Derken yeşil Bech, kahverengi Seventh'ın
teklifini onayladı. Onun parlak rengine bakan
F'nor, bu dönemdeyken, binicilerinin bu çifti
Weyrlerinden dışarı çıkarmamış olmaları gerekti­
ğini düşündü. F'nor'un bakışları arasında kahve­
rengi ejder kanadını uzattı ve yeşili sahiplenirce­
sine örttü.
F'nor Canch'ın yumuşak boynunun ilk boğu­
munu okşadı, ama ejder teselliye ihtiyacı varmış
gibi görünmüyordu. Zaten hiç partner sıkıntısı
olmadı, diye düşündü F'nor biraz gururla. Yeşil-

48
Anne McCaffrey

ler Pem'deki çoğu bronz kadar iri olan kahveren­


giyl tercih ediyorlardı
Canth indi ve F'nor çabukça aşağı. atladı. Ejde­
rinin kanatlarının yarattığı iki toz burgacının ara­
sından geçmesi gerekti. F'nor'un Zanaat Salo­
nu'na giderken önünden geçliği açık kulübeler­
de insanlar çoğuna yabancı olmadığı. bir dizi işle
meşguldüler. Ama bir sundunnarun önünde ter
döken adamların neden bir kangal metali bir pla­
kaya sarmaya çabaladıklarını keslinneye çalıştı,
ta ki maddenin ince bir tel halinde Çlktığını kav­
rayana kadar. Zanaatkarların ters ve asık yüzlü
ifadesini fark ettiğinde onlara sorular sormak
üzereydi. Hoşça bir selam verdi ve varlığına kar­
şı sergilenen aldırmazlığa - �ayır, hoşnutsuzluğa -
bozularak yoluna devam etti. Manora'nın verdiği
i i
ş
kabul etmemiş olmayı dilemeye başlıyordu.
Ama büyük kazanın neden. hissizotunun rengi­
ni bozduğu konusunda tek otorite Dernirciustası

Fandarel idi. F'nor iki örnek tencerenin içinde ol­


duğundan emin olmak için elindeki kazanı salla­
dı ve bu bilinçli harekete güldü; bir anlığına ken­
disine verile� bir şeyi kaybetmenin çocukça en­
dişesi canlanmıştı içinde.
Ana Demirci Salonu'nun girişi etkileyiciydi;
dört büyükbaş hayvan kapıların kanatlarına değ­
meden rahatça yan yana geçebilirdi. Pem'in De­
mirciustalan da rru bu kapıya uygun cüsseyle do­
ğuyorlardı? F'nor kapının ağzı onu yutarken me-

49
Ejder Arayışı

rak etti, çünkü kapının metal kanatlan ardına dek


açık duruyorlardı. Bır zamanlann asıl Demirha­
nesi şimdi işçilerin kullanımına ayrılmıştı. İnsan­
lar torna tezgahlan ve sıralarda cilalayıp kazıyor­
lar, neredeyse bitmiş ürünlerin son rötuşlannı ya­
pıyorlardı. Güneş ışığı binanın duvarında yükse­
ğe yapılmış pencerelerden içeri akıyordu, doğu­
daki kepenkler sabah güneşınin aynı zamanda
büyük Salon'un merkezindeki raflarda duran si­
lahlar ve metal işlerinden de yansıyan ışığıyla
parlıyordu.
İlk başta F'nor bütün etkinliği durduranın ken­
di gelişi olduğunu zannetti, ama sonra Teny'yi
tehdit eden iki ejderbinicisini fark etti. Salondaki
gerginliği hissedince şaşıran F'nor, Fandarel'in
yardımcısı ve baş mucidi ol�n Teny'ye yüklen­
diklerini görünce daha da rahatsız oldu. Hiç dü­
şüruneden, çizmelerinin topuğuyla kaldınm taş­
larından kıvılcımlar saçarak uzun adımlarla yürü­
dü.
"Sana iyi günler dilerim, Terry, ve beyler, sizle­
re de," dedi F'nor neşeli bir çalımla. "Benden'den

F'nor, Canth'ın binicisi."


"Kale'den Seventh'ın binicisi B'naj," dedi daha
kır saçlı ve uzun boylu olan binici. Engellendiği
için içerlediği apaçıktı ve mücevherlerle süslen­
miş bir hançeri avcumın içine dikkatle vurup du­
ruyordu.
"T'ıl!b, Beth'in binicisi, yine Kale'den. Ve eğer

50
Anne McCaffrey

Canth bir bronz ise onu uyar, Beth'den uzak dur­


sun."
"Canth talancı değildir," diye cevapladı görü­
nüşte gülümseyerek, ama T'reb'in mizacının
onun yeşilinin şehvetiyle etkilenmiş olduğunu da
dikkate aldı.
"Benden Weyri'nde ne öğrettiklerini kimse bil­
mez," dedi T'reb üstü hafiften örtülü horgöri.isü­
nü belli ederek.
"Diğer şeylerin yanında filo ikincilerine hitap
etmenin usulü öğretilir," diye cevapladı F'nor ge­
ne güzelce Ama T'reb sertçe baktı onun tavrın­
daki hafıf değişikliğin farkına vararak.
"Usta Terry, Fandarel ile konuşabilir miyim?"
"O çalışma odasında. . . "
"Bize onun burada olmadığını söylemiştin," di­

ye T'reb onun söıünü kesti Terry'yi kalın wher


derisi önlüğünün yakasından kavrarken.
F'nor anında tepki gösterdi. Esmer eli T'reb'in

bileğini kavradı, parmaklarını yeşil binicinin eli


geçici olarak hissizleşinceye kadar acı verici bir
şekilde onun tendonlanna bastırdı.
Serbest kalan Terry gözleri öfkeli, çenesi kilit­
lenmiş, geri çekildi.
"Kale Weyri'nin terbiyesi hiç de gıpta edilecek
gibi değil," dedi F'nor, T'reb'ı kavrayışı kadar sert
bir gülüşle, dişlerini göscererek. Ama öbür Kale
Weyr'li binici araya girdi.
"T'reb! F'nor!" B'naj ikisini ayırdı. "Onun yeşili

51
Ejder Arayışı

kızı:;.mış, F'nor. Elinde değil."


"O zaman weyrinde kalmalı."
"Benden Kale Weyri'ne öğüt veremez," diye
bağırdı T'reb Weyr eşinden sıyrılmaya çalışarak,
eli hançerinde.
F'nor kendini sakinleşmeye zorlayarak geriledi.
Bu olanlann tümü gülünçcü. Ejderbinicileri halka
açık yerlerde kavga etmezlerdi. Hiç kimse bir Za­
naatustası'nın yardımcısını bu şekilde kullanma­
malıydı. Dışarıda eıderler kükredi
F'nor, T'reb'e aldırmadan B'naj'a döndü. "Onu
buradan çıkarsan iyi olur. Ejder çiftleşmeye çok
yakın."
Ama saldırgan T'reb susmuyordu.
"Bana ejderimi nasıl idare etmem gerektiğini
söyleme, seni.... n

Hakaret şimdi Canth'ın şakımasının da eklendi­


ği bir ejder gürültüsü arasında kayboldu.
"Aptal olma, Treb," dedi B'naj. "Gel! Hemen!"
"Sen o hançeri iscemeseydin burada olmazdım.
Al onu da gel."
B'naj'ın elinde tutuyor olduğu hançer yerde,
Terry'nin ayağının yanında duruyordu. Zanaatkar
onu yerden öyle bir biçimde aldı ki, F'nor bir an­
da Salon'daki gerginliğin nedenini anladı. Ejder­
binicileri hançere el koymak üzereydiler ve onun
gelişi bu hareketi engellemişti. Son zamanlarda
böyle gasp olaylarını gereğinden fazla duymuştu.
Terry'nin önüne çıkarak ejderbinicilerine "Git-

52
Anne McCaffrey

seniz iyi olur," dedi.


"Hançer için geldik. AJmadan gitmeyiz," diye
bağırdı T'reb ve beklenmedik bir hızla şaşırtma­
ca yaparak F'nor'dan sıyrıldı, hançeri Terry'nin
elinden onun başparmağını doğrayarak kaptı.
F'nor yine T'reb'in bileğine yapıştı ve bükerek,
onu hançeri bırakmaya zorladı.
T'reb hiddetle boğulur gibi bir çığlık attı ve öf­
keden gözü dönmüş yeşil binicı daha F'nor eği­
lemeden ve B'naj araya giremeden kendi hançe­
rim F'nor'un omzuna sapladı, bıçağın ucu omuz
kemiğine değinceye kadar vahşice kesti.
F'nor mide bulandırıcı acının, Canth'ın protes­
to dolu çığlığının, yeşilin vahşi bağırışının ve
kahverenginin boru gibi sesinin farkında olarak,
geriye sendeledi.
"Çıkar onu buradan," diye soludu B'naj'a, Terry
ona yardım etmek için uzanırken.
"Çık dışarı!" diye tekrarladı demirci haşin bir
sesle. Ejderbinicisinin üzerine kararlı adımlarla
yürüyen diğer zanaatkarlara işaret etti hemen.
Ama B'naj T'reb'i sertçe Salon'un dışına sürükle­
di.
F'nor, Terry onu en yakındaki sıraya yönledir­
meye çalışırken karşı koydu. Bir ejderbinicisinin
diğerine saldırması yeterince kötüydü, ama F'nor
bır binicinin göz koyduğu süslü ve yaramz bir
şey uğruna hayvanını umursamaması karşısında
şok olmuştu.

53
Ejder Arayışı

Yeşilin tiz ulumalarında gerçekten telaş vardı


şimdi. F'nor, T'reb ve B'naj'ın hayvanlarına binip
gicmiş olmalarını diledı Demirci Salonu'nun ko­
ca kapısına bır gölge düştü. Bu endişeyle mırıl­

danan Canth idi Yeşilin sesi aniden kesildi.


MGiLtiler mi?• diye sordu ejdere.
Çokıan, diye yanıtladı ejder, binicisini görmek
için boynunu uzatarak Canın yanıyor.
MBen iyiyim. iyiyim," diye yalan söyledi F'nor
Terry'nin ısrarlı kollarına resiın
l olurken. Gözleri­
ni karartan bir şuursuzluk içinde, kaldırıldığını ve
sırtının altındaki sıranın sen yüzeyini hissetti baş
döndüren acı akın etmeden önce. Son bilinçli
düşüncesi Manora'nın ona ilk olarak Fandarel'le
görüşmediği için kızacağıydı.

54
Anne McCaffrey

İKİNCİ BÖLÜM

Akşam (Kale Weyrl Saatiyle):


Weyrliderlertnin Kale ıVeyrludeki Toplantısı

Mnementh Kale Weyri'nin üstünde aradan çık­


tığında öylesine yüksek1eydi ki, Weyr dağı kara­
ran yüzeyde güçlükle fark edilebilir siyah bir
nokta gibi duruyordu. F'lar'ın şaşkınlık dolu ün­
lemi ciğerlerini yakan soğuk ve yelersiz havayla
kesildi.
Sakin ve soğukkaHlı olma/ısm, dedi Mne­
menth, binicisinin hayretini bir kat daha artttra­
rak. Bu toplantıyı sen yöneımclfsin Ve bronz ej­
der Weyr'e doğru dönerek süzülmeye başladı.
F'lar biliyordu ki Mnementh böyle katı tonda
konuşnığunda hiçbir tembih onu kararından vaz­
geçiremezdi. Devasa hayvanın beklenmedik ini­
siyatifıne hayret etti. Ama bronz ejder haklıydı.
F'lar T'ron'a ve diğer Weyrliderleri'ne öfkeyle
bağırıp çağırırsa, yaralı filo ikincisi için adalet is­
lemeye çalışırsa, ya da toplantı zamanının ima et­
liği gizli hakarete öfkelenmeye devam ederse eli­
ne çok bir şey geçmezdi. Saldırgan binicinin
Weyrlideri olarak Tron, F'lar'ın, tüm Weyrliderle­
rinin bır araya gelip Oemirciustası'nın Salonu'nda
gerçekleşen uygunsuz olayı tartışacakları toplan­
lıya ilişkin saygıyla dile getirilmiş isteğini cevap-

55
Ejder Arayışı

lamakıa gecikmişti Tron'un yanıtı nihayet ulaşcı­


ğında toplanu zamanı Kale \X'eyri saatiyle ilk nö­
bet vakti olarak belirlenmişti; yani Benden vak­
tiyle gece yansı, F'lar için çok uygunsuz ve do­
ğudaki diğer Weyrler, Igen, Ista ve haua Telgar
için de zahmet verici bir saalleydı. Ista Weyr'in­
den D'ram, Telgar'dan R'mart ve belki de
Igen'den G'narish'in Tron'a zamanlama konu­
sunda söyleyecekleri sert birşeyler olacab.'tl, saat
farkı Benden Weyri'ninki kadar olmasa da.
Demek Tron F'lar'ı dengesiz ve sinirli yakala­
mak istiyordu. Bu yüzden F'lar çok neşeli davra­
nacaktı. D'ram, R'mart ve G'narish'ten onları ra­
hat.sız ettiği için özür dileyecek, öte yandan bu­
mın sonırnlusunun T'ron olduğundan emin ol­
malarını sağlayacaktı.
F'lar'ın sakin zihnindeki asıl sonın F'nor'un sal­
dırıya uğramış olması değildi Gerçek sonın en
güçlü iki \Y/eyr yasağının çiğnenmiş olmasıydı;
her ejderbinicisinin karşı çıkamayacak kadar be­
nimsemiş olması gereken yasakların.
Bir ejderbinicisinin çiftleşme dönemindeki bir
yeşil ejderi ya da bir kraliçeyi \Y/cyr'inden çıkara­
mayacağı kesindi. Yeşil ejderin ateş taşı çiğne­
mekten kısırlaşmış olması bir şeyi değiştirmiyor­
du Onun şehveti en duyarsız sıradan bir insanın
bile cinsel arzularını körükleyebilirdi. Çiftleşen
bir dişi ejder heyecanını geniş bir alana yayardı.
Bazı yeşıl - kahverengi çiftleşmeleri bronz - alcın

56
Anne McCaffrey

çiftleşmeleri kadar gürültülüydü. Menzil içindeki


sürü hayvanlan çılgınca koşuşur, kümes hayvan­
lan, wherryler ve wh�rler akılsız bir isteri krizine
kapılırlardı. İnsanlar da kolaylıkla bu duyguların
etkisinde kalıyorlardı ve masum kale gençleri
üzerinde utanç verici sonuçlar oluşuyordu. Ejder
çifcleşmelerinin bu özel yönü, cinsellik konusun­
da hiçbir çekingenliği olmayan weyrhalkını hiç
rahatslZ etmiyordu. Hayır, bu durumdaki bir ej­
der Weyr'inin dtşına çıkartılmazdı.
F'lar için ikinci ihlalin birincisinden kaynaklan­
mış olması önemsizdi. Biniciler ejderlerini ara­
dan götürebilir duruma geldikleri andan itibaren
bir düelloya yol açacak durumlardan uzak dur­
maya and içerlerdi, özellikle düello Zanaat ve
Kale içinde kabul gören bir gelenek olduğu için.
Biniciler arasındaki anlaşmazlıklar Weyr içinde
yakından hakemlik edilen silahsız karşılaşmalar­
da çözGmlenirdi. Ejderler, binicileri öldüğü za­
man intihar ederlerdi. Ve ara sıra hayvanlar eğer
sahipleri kötü yaralanmışsa ya da uzun süre şu­
ursuz kaldığında paniğe kapılırlardı Çıldırmış bir
eıderi konlrol aluna almak neredeyse imkanslZdı
ve bir ejderin ölümü onun Weyrini büyük bir ya­
sa boğardı. Bu yüzden bir binicinin yaralanması­
na ya da ölümüne yol açabilecek silahlı düellolar
en kesin yasaklı.
Bugün, Kale Weyri'den bir binici - F'lar'ın
Terry ve orada bulunan diğer demircilerin tanık-

57
Ejder Arayışı

lığından hükme vardığı kadanyla - kasıtlı şekilde


bu iki cemel yasağa karşı gelmişti. F'lar, Benden
Weyri'nın bazı geleneklere karşı olan gevşek tu­
tumunun en başta gelen tenkitçisi olan T'ron'un
oldukça utanç verici bir durumda kalmasına kar­
şın, saldırgan binicinin Kale Weyr'inden olmasın­

dan hiçbir memnuniyet duymuyordu.


F'lar yeniliklerinin hiçbır cemel ilkeyi ihlal et­

mediğini iddia edebilirdı, ama beş Eskiçağ Wey­


ri Benden Weyri'nin bütün önerilenni kesinlikle
reddetmişti. Ve T'ron, en çok modem Kalelerin
ve Zanaatlann, kendi uzak geçmiş Oevirlerinde­
kı Kaleli ve Zanaatkarların boyun eğişinden acı­
nası haldeki farklı - o kadar az itaatkar diye dü­

zeltti F'lar - ahlaklanndan şikayetçiydi.


Muhafazakar T'ron'un, Wcyr geleneklerine kar­
şı F'lar'ın önerdiği her şeyden çok daha büyük
bir hakaretten suçlu olan binicılerinin davraruşla­
nnı nasıl açıklayacağı ilginç olacak diye derin de­
rin düşündü F'lar.
F'lar'ın politikasmı - sekiz devir önce - sağdu­
yu yönelmişti Kaleli ve Zanaatkar çocuklarına da
açık Etkileme'leri düzenlediğinde; Benden Wey­
ri'nde ejder yumurtalarıyla aynı sayıda yaşı doğ­
ru oğlan bulunamamıştı. Eğer Eskiçağlılar genç

kraliçelerinin çiftleşme uçuşlarını diğer Weyrlerin


bronzlanna açsalar, onlar da Benden'dekiler ka­
dar çok kuluçka ve şüphesiz kralıçe yumurtasına
"
sahip olurlardı. Bununla bırlikte F'lar Eskiçağlıla-

58
Anne McCaffrey

rın nasıl hissettiklerini anlayabiliyordu Benden


ve Güney Weyr'indeki bronz ejderler Eskıçağ
bronzlannın çoğundan daha iriydiler. Sonuç ola­
rak kraliçeleri onlar uçuracaklardı Ama, Kabuk

aşkına, F'lar kıdemli kraliçelerinin serbetçe uçu­


nılmalarını önermemişti. Eskiçağ Weyrliderlerine
yeni bronzlada meydan okumaya niyetli değildi.
Sadece onların hayvanlan arasındakı bu yeni
kandan yararlanabileceklerini hissetmişti. Ejder
ırkının gelişimi tüm Weyr'lerin yaranna değil
miydi?
Ve Etkilemelere Kalelileri ve Zanaatkarlan da­
vec etmek pratik bir diplomasiydi. Pem üzerinde
bir ejderi Etkileme fikrini, bu büyük, soylu hay­
vanların takdirine ve sevgisine bir hayat boyu
bağlanmayı, parıldayan bir ejderin sırtında bütün
Pem'i bir boydan bir boya kal etmeyi, çoğu insa­
nın durumu olan yalnızlığın sıkınusını çekmeme­
yi - bir ejderbinicisinin ejderi daima yanında
olurdu - gizlice de olsa aklından geçirmemiş bir
tek insan yokru. Böylece, halkın Kuluçka Meyda­
nı'nda bir ejderciği etkilemeyi ümit eden bir ak­
rabası olsun olmasın, izleyiciler orada bulunmak­
tan ve bu "gizemli ayin'e şahit olmaktan zevk alı­
yorlardı. Onların bu başdöndürücü talihin Weyr
doğumlu olmayan bazı şanslı kişilere de gülebi­
leceğine inançları olduğunu fark etmişti. Ve bir
Weyr'e bağlı olanların binicileri tanunalan gerek­
tiğini hissetmişti F'lar, çünkü bu biniciler onların

59
Ejder AraN•

ve yurtlanrun sorumluluğunu taşıyorlardı.


Önde gelen her Kale ve Zanaat'a bir haberci ej­
der tahsis etmek de çok pratik bir tedbir olmuş­
tu Pern'in tek ejder weyri Benden olduğu zaman­

lar. Kuzey kıtası genişti. Mesajları bir kıyıdan di­


ğeri?e ulaşurmak günler alıyordu. Bir ejder ken­
dini, binicisini ve mesajı yanlış anlaşılmadan ge­
zegenin her yerine taşıyabilirken Arpçı'run davul
sistemi çok zavallı kalmaktaydı.
F'lar tecrit edilmiş olmanın tehlikelerinden faz­
lasıyla haberdardı. İlk İpliğın tekrar Pem'e düş­
mesinden günler önce - sadece yedi Devir önce
miydi bu? - Benden Weyri tecrit edilmişliği yü­
zünden neredeyse etkisini kaybetmiş, bütün ge­
zegen neredeyse kaybedilmişti. F'lar ciddi olarak
ejderadamlann kendilerini halka açmalarını ve
ulaşılabilir olmaJarı gerektiğini hissederken Eski­
çağlılar bir mahremiyet duygusuna kaptlrruşlardı.
Bu henüı olan olaylara zemin hazırlamıştı sade­
ce. T'reb huzursuz bir ejderle Demirciustası Salo­
nu'na gitmiş ve zanaatkarların güçlü bir Kale Lor­
du'nun siparişi üzerine yapmış oldukları bir eşya­
yı istemişti - rica etmemişti.
İntikam dolu olmaktan çok hayal kırıklığına
uğramış düşüncelerle F'lar, Mnemeneth'in hızla
Kale Weyri'nin sivri uçlu kenarına doğru SÜZÜi­
düğünü fark etti. Günbaumında Yıldız Taşlanrun
ve nöbetçibinicinin silueti seçiliyordu. Onlann
ötesinde üç bronzun daha şekli vardı, biri diğer-

60
Anne McCaffrey

!erinden yarım kuyruk daha iriydi. Bu Orth olma­


lıydı, demek ki T'bor Güney Weyri'nden varmış­
tı. Ama sadece üç bronz? Toplantıya kimler he­
nüz gelmemişti
?

Doruklar'dan Salth ve Telgar Weyr'inden


R'mart ile Branth eksikler, diye Mnementh binici­
sini haberdar etti.
DonıkJar ve Telgar Weyri eksik miydi? Doruk­
Jar'dan T'kul'un kasıtlı olarak gelmemesi olasıydı.
Yine de tuhaftı: Bu gece o iğneleyici Eskiçağ­
lı'nın hoşuna giderdi. Hem F'lar ve T'bor'u üstü
kapalı şekilde eleştirme fırsatı bulacak, hem de
T'ron'un düş kırıklığıyla eğlenecekti. F'lar esmer
tenli, asık yüzlü Donıklar Weyrlideri'nden ne
dostluk görmüş, ne de ona karşı böyle duygular
beslemişti. Mnementl1'in T'kul'un ismini anma­
masının sebebinin bu olup olmadığını merak et­
ti. Ejderler eğer bir insanı sevmezlerse ismini bil­
memezlikten geliyorlardı. Ama bir ejderin bir
Weyrliderinin ismine aldırmaması çok tuhaftı.
F'lar Telgar'dan R'mart'ın gelmesini ümit etti.
Eskiçağlılardan R'mart ve Igen'li G'narish en
gençleri ve onların yöntemlerine en az bağlı
olanlarıydı. Çoğu meselede iki modem Weyrlide­
rine karşı kendi çağdaşlarının taraflanru tutsalar
da, F'lar son zamanlarda ikisinin de onun bazı
önerilerine olumlu bakukJanna dikkat etmişti.
Bugün - bu gece - bunu kendi lehine kullanabi­
lir miydi? Keşke Lessa da onunla birlikte gelmiş

61
Ejder Arayışı

olsaydı, çünkü çoğunlukla diğer ejderlerin kendi­


sini yanıtlamasını sağlayabiliyor ve karşıt görüş­
lülere zihinsel baskı uygulayabiliyordu. Yine de
dikkatli alınası gerekirdi, çünkü ejderbinicileri
manipüle edildiklerinden çok çabuk şüphelenir­
lerdi.
Mnementh şimdi Kale Weyri Çanağındaydı ve
kıdemli kraliçenin weyrinin çıkıntısına doğnı dö­
nüyordu. T'ron'un Fldranth'ı kraliçe Weyr eşini
korumak üzere orada değildi, Mnementh böyle
yapmazdı. Belki de kıdemli Weyrkadını Mardra
gitmişti. O da istisnalar ve bahaneler bulmak ko­
mısunda T'ron'dan aşağı kalınazdı, bir zamanlar
bu kadar alıngan olmamasına karşın. Weyrlerin
geldiği ilk günlerde o ve Lessa fazlasıyla samimi
olmuşlardı. Ama Mardra'nın dostluğu yavaşça
şiddetli bir kine dönmüşü.
t Mardr-.ı güzel bir ka­
dındı, dolgun, güçlü bir vücudu vardı, aşıklanyla
Güney Weyr'inden Kylara kadar çok yatmasa da,
bronz binicilerin tercihiydi. Yaradılışı dolayısıyla
aşın kıskançtı ve F'lar varkına vannıştı ki pek ze­
ki değildi. Nazik, ilginç biçimde güzel ve aradan
zamanda yaptığı harikulade yolculukla şimdiden
bir Weyr efsanesi olan Lessa, farkında olmadan
dikkatleri Mardra'dan kendi üzerine çekmişti.
Lessa'nın onun gözdelerini baştan çıkarmaya ça­
lışmamış alınası, belli ki Mardra'nın umrunda de­
ğildi, gerçekten de (F'lar'ı son derece memnun
eden bir şekilde) Lessa hiçbir erkekle cilveleşmi-

62
Anne McCaffrey

yordu. Bu gülünç soruna ikisinin de Ruacha so­


yundan olduğu eklenince Mardra'nın içinde Les­
sa'ya karşı bir nefret uyanmıştı. Mardra'ya göre
bu kandan gelen son kişi olan Lessa'nın Ruatha
Kalesi üzerindeki hakkını genç Lord'a devretme­
ye hakla yoktu. Bir Weyrkadıru Kale'yi ne alabı­
lir ne de almak isteyebilirdi. Mardra'run Lessa'ya
karşı nefretinin gerekçeleri geçersizdı. Lessa ken­
di güzelliğini kontrol edemezdi ve Ruatha Kale­
si'ni bırakma konusunda aslında hiç seçeneği ol­
mamıştı.
Blı yüzden Weyrkadınlannın toplantıya dahil
edilmemiş olması iyiydi. Mardra ile Lessa'yı aynı
odaya koyarsanız problem çıkardı Güney Wey­
ri'nden Kylara, müdahalelerle dikkati kendine
çekmenin verdiği haz yüzünden sorun yaratırdı
ve hiçbir şeyin üstesinden gelinemezdi.
Bu erkeklerin halletmesi gereken bir sonındu.
F'lar, sıcak omuzdan aşağı, çıkıntıya kayarken
Mnemench'e teşekkür etti; çizmelerinin topukları
kenardaki pençe izlerine takılınca sendeledi.
T'ron dışarıya bir sepet ışıl koyabilirdi, diye dü­
şündü sinirlice. Herkesı mümkün olduğunca ra­
hatsız edici bir havaya sokmak için bir hile daha.

Kale Weyri'nin kıdemli kraliçe ejderi Loranth,


F'lar Weyr'in ana odasına girerken onu ciddi bir
bakışla süzdü. F'lar Mardra'run izinin görülme­
mesinden dolayı duyduğu rahatlamayı bastırarak
ona samimi bir selam verdi Eğer Loranth'ın yü-

63
Ejder Arayışı

1.ü ciddıyse, Mardra tamamen asık suratlı olına­


lıydı. Kuşkusuz Kale Weyrkadını weyr ile yatak
odası arasındaki perdenin ardında somurnıyor­
du. Bu kadar boş spekülasyonun yeterli olduğu­

mı düşündü F'lar ve Kale Weyri Meclis Odası'na


giden geçitten yürüdü.
Masa başındaki büyük taş iskemlede oturan
T'ron, soğuk bir baş hareketiyle F'lar'ın gelişini
onayladı. Duvar ışıllannın ışığı, çirkinleştiren göl­
geler yapıyordu Eskiçağlının kaba, kırışık yüzün­
de F'lar bir anda adamın hayatı boyunca İplikle
savaşmaktan başka hiçbirşeybılmemiş olduğunu
kavradı. Kızıl Yıldız'ın Pern etrafındaki elli Devir­
lik Geçişi sırasında doğmuş olmalıydı ve Yıldız
dönüşünü tamamlayıncaya kadar İplikle mi.ica­
dele etmişti. Sonra da Lessa'yı takip etmişti. Bir
insanın İplikle sadece yedi yıl savaşmaktan bile
canı fevkalade sıkılabilirdi. F'lar bu düşünceleri­
ne son verdi.
Ista Weyri'nden D'ram ve lgen'den G'narish de
baş sallamakla yetindiler. Bununla birlikte T'bor
F'lar'a içten bir selam verdi, gözleri heyecanla
parıldayarak.
"İyi akşamlar, beyler," dedi F'lar hepsine. "Sizi
bu acil Weyrliderleri toplantısı isteğimle işleriniz­
den ya da dinlencenizden alıkoyduğum için özür
dilerim, ama bu her zamanki Gündönümü Top­
lantısına kadar bekleyemezdi. -
"Kale Weyri'ndeki toplantılan ben yönetirim

64
Anne McCaffrcy

Bendcnli," diye T'ron soğuk ve sert bir sesle ko­


nuştu. "Senin - senin şikayetini tartışmadan önce
T'kul ve R'mart'ı bekleyeceğim."
"Kabul."

T'ron F'lar'a sanki kendilerini daha şekillenme­


miş bir tartışma için toplamış gibi baktı. F'lar ya­
nına orunırken T'bor'a başını salladı.
"Şimdiden söyleyeyim, Bendenli," diye devam
etti T'ron "Bir dahaki sefere hepimizi apar topar
Weyrlerimizden çıkartmadan önce bana danış."
Kale Weyri, Pem üzerindeki en eskı Weyrdir.
Herkese sonımsuzca habercı yollayıp durma."
"F'lar'ın sonımsuzca hareket etliğini zannetmi­
yonım," diye G'narish T'ron'un tı.ıttımuna besbel­
li şaşırarak konuştu. G'narish F'lar'dan birkaç De­
vir küçük olan genç ve tıknaz bir adamdı ve za­
manda ileriye yolcultık yapan Weyrlıderleri'nin
en genciydi. "Her Weyrlideri şayet şartlar gerek­
tiriyorsa meclisi toplayabilir. Ve bu şartlar gerek­
tiriyor!" G'narish sert bir baş hareketiyle vurgula­
dı, Kale Weyrlideri'nin kendisine kaşlannı çattığı­
nı fark edince ekledi "Pekala', gerektiriyor."
"Senin binicindi saldıran, T'ron.', D'ram sert bir
sesle konuştu. Yaşı ilerledikçe zayıflayan, ipince

bir adamdı, ama şaşırtıcı kızıllıktakı saçı sadece


şakaklarında hafifçe kırlaşmıştı "F'lar kendı hak­
larını kullanıyor.•
"Yer ve zaman seçimi sana aitti, T'ron," diye
saygıyla belirtti F'lar.

65
Ejder Arayışı

T'ron'un kaşları daha da çatıldı


"Keşke Telgarh burada olsaydı," dedi alçak ve
sinirli bir tonda.
"Biraz şarap alır mısın, F'lar'" diye T'bor sordu
neredeyse kötüetil bir gülümsemeyle, çünkü
Tron'un hemen k
i ram etmiş olması gerekirdi.
"Tabii ki Benden Kalesi'nin şarabı gibi değil, ama
fena da değil, idare eder.�
F'lar kendisine ikram edilen kadehi almadan
önce T'bor'a uyarı dolu uzun bir bakış yöneltti.
Ama Güneyli Weyrlideri T'ron'un tepkisini gözlü­
yordu. Benden Kalesi, ünJü şaraplarını kendi
topraklarını konıyan Weyr'e verdiği kadar cö­
mertçe, diğer Weyrlere vergi olarak vermiyordu.
"Senin şu övünüp durduğun Güney Weyri şa­
raplarını ne zaman tadacağız, T'bor?" diye sordu
G'narish içgüdüsel bir şekilde, artan gerilimi dü­
şürmeye çalışarak.
''Tabii ki, şu an güz dönemimize giriyonız,• de­
di T'bor, Weyr'in dışındaki -ve içindeki- soğuk
havadan sanki Kale suçluymuşçasına. "Yine de,
üzürnlerı yakında ezmeyi umuyonız. Artırabildi­
ğimizi siz kuzeylilere dağıtacağız."
"Ne demek istiyorsun? Artırabileceğinizi mi?"
diye T'ron, Tbor'a sertçe bakarak sordu.
"Evet, Güney her yaralı ejderbinicisine hemşi­
relik görevi yapıyor. Onların acılarını dindirmek
için elimizde yeterince şarap olmalı. Unutmayın
ki Güney Weyri kendi kendine bakıyor."

66
Anne McCaflrcy

F'lar D'ram'a dönüp lsıalı Weyrlideri'ne son


Kuluçka'nın nasıl gittiğini sorarken Tbor'un çiz­
meli ayağına bastı.
"Sağ ol, çok iyi," diye memnuniyeıle cevapladı
D'ram, ama F'lar kendisinden yaşça büyük ada­
mın gelişen halden hoşnut olmadığını biliyordu.
"Fanna'run Mirath'ı yirmi beş yumurta yaptı ve en
az yarım düzine bronzun çıkacağını garanti ede­
rim."
"Ista'run bronzlan Pem'in en luzlılandır," dedi
F'lar ciddiyetle. Yarundaki T'bor'un huzursuzca
kıpırdandığını duyunca sessizce Mnementh'e
ulaştı, "Lütfen Ortb'a ilet, T'bor'a ağzından çı­
kanların sonuçlannı düşünerek konuşmasını
söylesin. D'ram ve G'narlsb 't keudtmize düşman
etmemeliyız." Yüksek sesle konuştu. "Bir weyrin
asla çok fazla iyi bronzu olamaz Yalnızca krali­
çeleri memnun tutmak için.• Arkasına yaslandı,
göz ucuyla ejderlerin mesajlarını iletmeyi bitirin­
ce T'bor'un tepkisini ölçmeye çalıştı. T'bor bir­
den irkildı, sonra bakışlarını D'ram'dan T'ron'a,
sonra da F'lar'a kaydırarak omuz silkti. İşbirliği
yapmaktan çok, isyan edeceğe benziyordu. F'lar
ıekrar D'ram'a döndü, "Eğer yeşil ejderler için
olası adaylar arıyorsanız, bir çocuk var ki..."
T'ron "D'ram geleneklerin takipçisidir, Benden­
li," diye söze kanşu. "Ejder ırkı için en iyi olan
Weyrsoylulardır. Özellikle yeşiller için."
"Ya?" diyerek T'bor kötü niyetle baktı T'ron'a.

67
Ejder Arayışı

D'ram aceleyle boğazını temizledi ve çok yük­


sek bir sesle konuştu. "Alt Mağaralanmızda iyi bir
gnıp olası genç var. G'narish'in Weyr'indeki son
Etkilemeden birkaç kişi arttı ve onları Ista
Weyr'ine yerleştirmeyi önerdi. Bu yüzden sana
kibarca teşekkür ediyonım, F'lar. Benden'de de
yumurtalar sertleşmekteyken gerçekten cömert
davrandığın için. Ve bir de kraliçe var galiba,
duyduğum kadanyla?•
Benden Weyr'indeki bir diğer kraliçe yumurta­
sı için D'ram'da kıskançlıktan eser yoknı. Ve Fan­
na'run Mirath'ı aradan geldiklerinden beri tek bir
altın yumurta bile yumurtlamamıştı.
"Hepimiz Benden'linin eli açıklığını biliriz," de­
di T'ron küçümser bir tavırla, gözleri odada, F'lar
dışındaki her şeyin üzerinde dolaşırken. "Ve her
yere yardım elini uzat.ır. Kendisıne ihtiyaç duyul­
madığı zaman bumunu sokar."
D'ram, yüZÜ ciddi hatlara bürünürken "Ben
Demirci Salonu'nda olup bitene "bumunu sok­
ma" diyemiyorum," dedi.
"T'kul ve R'mart'ı bekleyeceğimizi sanıyor­
dum," diye konuştu G'narish endişeyle geçite ba­
karak.
Demek ki, F'lar derin derin düşündü, D'ram ve
G'narish'in canlan bugün olanlara sıkkın.
''T'kul katıldığı toplant.ılardan çok kaçırdıklarıy­
la tanınır," dedi Tbor.
"R'mart daima gelir," dedı G'narish.

68
Anne McCaffrey

"Ama ikisi de burada değiller. Ve onların key­


fini daha fazla bekleyemem," diye bildirdi T'ron,
doğnılurken.
"O zaman B'naj ve T'reb'i çağırsan iyi olur," di­
ye D'ram ağır bir iççekişle önerdi.
"Onlar bir toplantıya katılacak durumda değil­
ler," diyen T'ron D'ram'ın isteğine şaşı� gö­
ründü. "Ejderleri uçuştan anca günbatımmda
döndü ·
D'ram T'ron'a dikkatle baktı. "O 1.aman neden
toplantıyı bu gece yaptın?"
"F'lar'ın ısrarıyla."
T'bor, F'lar onu durduramadan, itiraz için aya­
ğa fırladı; ama D'ram ona oturmasını işaret etti ve
T'ron'a sertçe meclis zamanını Bendenll F'lar'ın
değil, bizzat Kale Weyrlideri'nin ayarladığını ha­
tırlattı.
"Bakın, şimdi buradayız,• diye T'bor öfkeyle
yumruğunu masaya vurdu. "Hemen başlayalım.
Güney Weyri'nde gecenin yarısı. Ben..."
"Kale Weyri'nde meclisi ben idare ederim, Gü­
neyli," diye T'ron yüksek ve haşin bir sesle ko­
mışru, gerçi yüzünün kızarması ve gözlerinin
parlaması öfkesini bastırmaya çalıştığını ele veri­
yordu.
"O zaman idare et," diye karşılık verdi T'bor.
"Bize bir yeşil binicinin ejderini, kızışma dönemi
öncesinde senin Weyrinden dışarı neden çıkardı­
ğını anlat."

69
Ejder Arayışı

"T'reb onun çiftleşmeye yakın olduğunun far­


kında değildi... "

"Saçmalık," diye T'bor sözü kesti, T'ron'a uzun


uzun bakarak. "Bize, geleneklere ne kadar bağlı
olduğunu ve binicilerinin ne kadar iyi eğitimli ol­
duğumı söyleyip dunıyorsun. Şimdi kalkıp da
T'reb kadar deneyimli bir binicinin hayvanının
durumunu tahmin edemeyeceğini iddia etme."
F'lar, Tbor gibi bir münefığe ihtiyacı olmadığı­
nı düşünmeye başladı.
"Bir yeşilin rengi oldukça belirgin şekilde deği­
şir," dedi G'narish, F'lar ondaki gönülsüzlüğe
dikkat etti. "Genellikle çiftleşme isteğinden bir
tam gün önce."
"İlkbaharda değil," dedi T'ron. "İplik yaraları
yüzünden iştahsızken çok çabuk olabilir. Bu
olayda olduğu gibi.• T'ron yüksek sesle konuşu­
yordu, sesinin yüksekliği, açıkJadıklanndaki
manuktan daha önemliydi sanki.
"Bu mümkün," diye D'raın başını aşağı yukarı
sallayarak yavaşça kabullendi, ne düşündüğünü
görmek için F'lar'a dönmeden önce.
F'lar "Bu ihtimali kabul ediyonım," diye düz bir
tonda cevapladı. T'bor'un itiraz etmek için ağzını
açtığını gördü ve adaf!ta masanın altından bir
tekme atu. "Yine de Demirciustası Terry'nin ta­
nıklığına göre, benim binicim, T'reb'e ejderini
oradan uzaklaştırmasını ıstemiş tekrar tekrar.
T'reb ise o hançeri almakta ısrar etmiş."

70
Anne McCaffrey

"Ve bir binicinin sözüne karşılık sırndan birinin


sözünü mü yeğ nınıyorsun?" diye T'ron kuşku ve
öfke dolu bir şaşkınlıkla F'lar'ın ifadesine karşı
çıktı.

"Bir Demirciustası," diye F'lar ünvanı vurgula­


dı, "yalancı şahitlikten ne kazanabilir ki?"
"Bu demirciler Pem'in en nam salmış cimrileri­
dir," dıye cevap verdi T'ron, sanki kendisine ha­
karet edilmişti. "Dürüstçe vergi ödemeye gelince
de tüm zanaatkarların en rezilleri "
"Mücevher işlemeli bir hançer vergiye dahil de­
ğildir."
"Bu ne fark yaratır Bendcnli?" diye sordu T'ron.
F'lar Kale Weydideri'ne baktı. Demek T'ron su­
çu Terry'nin üzerine yıkmaya çalışıyordu! O za­
man binicisinin hatalı olduğunun farkındaydı.
'\leden sadece kabullenip biniciyi cezalandırmı­
yordu ki? F'lar böyle olaylann tekrarlanmamasını
görmek istiyordu.

"Fark şu ki, o hançer Telgar'dan Lord Larad'ın


Lemos Kalesi Lordu Asgenar'a altı gün sonraki
düğün için hediyesi olarak hazırlanmıştı. Hançer
Terry'nin değildi ki, versin ya da alıkoysun. Za­
ten bir Kale Lordu'na aitti. Bu yüzden, binici... "
"Kendi binicinin tarafını nıtman doğal Benden­
lı," diye T'ron hafif, nahoş bir gülümsemeyle
onun şözünü kesti. "Ama bir binicinin, bir Weyr­
lideri'nin, ejder halkına karşı bir Kale Lordu'nun
tarafını tutması -" T'ron dehşet içinde acizce

71
Ejder Arayışı

omuz silken D'ram ve G'narish'e döndü.


"Eğer R'mart burada olsaydı sen-• diye Tbor
başladı.
D'ram onu bir el işaretiyle susturdu. "Burada
mülkiyeti değil, Weyr düzeninin ciddi bir ihlalini
tartışıyoruz," diye T'bor'un itirazını bastıran bir
sesle konuştu. "Yine de F'lar, İpliklerin açtığı ya­
ralar yüzünden ş
i tahsız bir yeşilin, herhangi bir
belirti olmaksızın aniden kızışabileceğini kabul
ediyorsun değil mi?"
F'lar, T'ron'un onu bu olasılığı inkar ermeye
zorladığını hissedebiliyordu. Hançerin bir Kale
Lordu'na ait olduğunu söylemekle, ya da Benden
Weyri'ne bağlı olmayan bir kalelinin tarafını tut­
makla hata etmişti. Keşke R'ınart, Lord Larad adı­
na konuşmak için orada olsaydı. Göründüğü ka­
danyla F'lar durumunu kötüleştirmişti. D'ram se
i
olaydan o kadar rahatsız olmuştu ki, bile bile
gerçekleri görmezden geliyor ve bulabildiği tüm
hafifletici sebepleri sıralıyordu. F'lar onu olaya
önyarg.ısız bakmaya zorlasaydı bile, ejderbinicile­
rinin suç işleyebileceklerine inanmayan bir ada­
ma neyi ispat ederdi bu? D'ram'a Zanaatlann ve
Kalelerin de ayncalıklan bulunduğunu kabul et­
tirebilir miydi?
İçindeki moral bozucu öfkeyi yenmek için ya­
vaş ve derin bir nefes aldı. "Bu şartlar altında bir
yeşilin önceden belli etmeksizin kızışabileceğini
kabul ediyorum.· Yanındaki Tbor, se�izce bir

72
Anne McCafTrey

lanet okudu. "Ama tamamen bu sebepten dolayı


T'reb yeşilini Weyr'de tutması gerektiğini bilrne­
lıydi."
"Ama T'reb Kale Weyri'nin binicisidir," diye
T'bor hararetle başladı yerinden fırlayarak. "Ve
bana yeterince... "

"Düzeni bozuyorsun, Güneyli," diye T'ron,


T'bor'a değil, F'lar'a bakarak yüksek sesle konuş­
tu "Sen binicilerini kontrol edemiyor musun,
F'lar?"
"Bu kadarı da fazla Tron," D'ram ayağa kalka­

rak bağırdı.
İki Eskiçağlı'run bakışları birbirine kenetlen­
mişken, F'lar aceleyle T'bor'a homurdandı, "O­
nun bizi kızdırmaya çalıştığını göremiyor musun?
Kendine hakim ol!"
"Bu konuyu çözmeye çalışıyoruz, T'ron,• diye
D'ram ikna edercesine devam etti, "ilişkisiz kişi­
leri kat.arak daha da kanşcı.rmaya değil. Sen de bu
işin içinde olduğuna göre toplantıyı ben yönet­
sem daha iyi olur. Tabii ki izninle, Kale Weyrli."
F'lar'ın düşüncesine göre bu, ne kadar yan çiz­
meye çahşırsa çalışsın, D'ram'ın olayın ciddiyeti­
ni kavradığının gizli bir göstergesiydi. lstalı
Weyrlideri F'lar'a döndü, kahverengi gözleri, en­
dişeyle karanruştı. F'lar'ın içme, T'ron'un tilin en­
gelleyiciliğine karşın D'ram'ın gerçeğı göreceğine
dair yanın bir umut doğdu, ama Eskiçağlının söy­
ledikleri onu vazgeçirdi bu düşüncesinden. "Za-

73
Ejder Arayışı

naatkann doğru hareket ettiği gön


işünde sana
katılmıyonım, F'lar. Hayır, bitirmeme izin ver. Sı­
kıntılı zamanınızda size yardıma geldik uygun şe­
kilde destekleneceğimizi ve ödüllendirileceğimi­
zi umarak, ama ne Kaleler ve Zanaatlann tutumu,
ne de Weyrlere ödedikleri vergiler hiç de arzu et­
tiğimiz gibi değil. Pern dön yüz Devir öncesine
göre çok üretken, ama bu üretkenlik vergilere
yansımıyor. Nüfus bizim zamanımızın dört katı
ve carım arazisi de öyle Weyrlerin sorumluluğu
ağır. Ve -" hüzün dolu bir gülüşle konuşmasını

kesti. "Ben de konuyu dağıtıyonım. Bir ejderbi­


nicisinin hançeri beğendiği apaçık ortadayken,
Terry ona hediye etmeliydi demem yeterli olur
herhalde. Zanaatkarların eskiden yaptıkları gibi,
soru sormadan ve duraksamaksızın."
"O zaman," D'ram'ın yüzü hafifçe aydınlandı,
"Treb ve B'naj yeşil tamamen kızışmadan önce
aynlınış olurlardı ve senın F'nor\ın da halkın
önünde utanç verici bir kavgaya karışmamış
olurdu. Evet, çok açık görülüyor ki," ve D'ram
omuzlarını kararın yükünden kurtararak, "ilk ha­
talı hüküm zanaatkardan geldi." Her bir adama
teker teker baktı, hiçbirinin bir zanaatkarın ne
yapabileceği üzerinde söz söyleme yetkisi yoktu
sanki. T'bor göz göze gelmeyı reddetti ve çizme­
sinin topuğunu gürültüyle taş zemine vurdu.
D'ram derin bir nefes daha aldı. Acaba verdiği
kararı sindirmekte zorluk mu çekiyor, diye me-

74
Anne McCaffrey

rak etti F'lar acı acı.


"Elbette bir yeşilin çiftleşme isteğiyle kızışmış­
ken weyr dışına çıkmasının tekrarlanmasına izin
veremeyiz. Ne de binicilerin silahlı bir düellosu­
na... "
"Bir düello olmadı!" Sözler T'bor'dan patlaya­
rak geldiler sanki. "T'reb F'nor'a onu uyannaksı­
zın saldırdı ve yaraladı. F'nor kendi hançerini
çekmedi bile. Bu düello değildi Bu nedensiz bir
saldırıydı. .. "

"Yeşili kızışmış bir adam, hareketlerinden dola­


yı sonımlu tutulamaz," dedi T'ron, T'bor'un söy­
lediklerini boğacak kadar yüksek bir sesle.
"O yeşil ki, sen gerçeklerden nasıl kaçmaya ça­
lışırsan kaç, en başta weyrinden dışarı çıkarılma­
malıydı, T'ron," dedi T'bor öfkeden vahşileşmiş
bir halde. "İlk hata T'reb'indi, Terry'nin değil."
"Sessizlik!" D'ram'ın haykırışı onu susturdu ve
Loranth weyrinden kızgın bir karşılık verdi.
"İşte bu kadar," diye bağırdı T'ron doğrularak.
Kıdemli kraliçemi rahatsız eunenize izin vere­
mem. Toplantın gerçekleşti Bendenli ve şikayeti­
ni herkes duydu. Bu oturum sona ermiştir."
"Sona ermek mi?" G'narish şaşkınlıkla tekrarla­
dı. "Ama - ama hiçbir şey yapılmadı." Igenli
Weyrlideri şaşırmıştı, endişeyle D'ram'dan
T'ron'a doğru baktı. MVe F'lar'ın bınicisi yaralan­
dı. Eğer saldın ... •
D'ram çabukça F'lar'a dönüp sordu "Adamın

75
Ejder Aray�ı

yarası ne kadar ağır?"


"Şimdi mi soruyorsun?" diye haykırdı T'bor.
"Şansımız var ki,· F'lar yanıt için D'ram'a dö­
nerken T'bor'un öfkeli gözlerine dik bir uyan ba­
kışı attı. "Yarası ciddi değil. Kolunu kullanabile­
cek."
G'narish bir ıslık çalarak nefesini çekti. "Ben
sadece bir çizik olduğunu zannetmiştim. Ben­
ce..."
"Bir binicinin ejderi şehvetliyken -• diye D'ram
başladı ama T'bor'un yüzündeki apaçık gazabı
ve F'lar'ın sabit bakışlannı görünce sustu. "Bir ej­
derbinicisi asla amacını, Weyrine veya ejderine
karşı sorumluluğunu asla unutamaz. Bu tekrar
gerçekleşemez. T'reb'le konuşacaksın elbette,
T'ron, değil mi?"
T'ron'un gözleri D'ram'ın sorusu üzerine hafıf­
çe büyüdü.
"Onunla konuşmak mı.' Onun benden bu ko­
nuda bir çift laf ş
i iteceğine emin olabilirsin.
B'naj'ın da"
"İyi," dedi D'ram, çok zor bir sorunu adaletle
çözmüş bir adam havasında. Diğerlerine doğru
başını salladı. "Biz Weyrliderleri, bütün birıicileri­
mizi böyle bir olayın tekrarlanması ihtimaline
karşı uyarsak iyi olur. Hepsi dikkatli olsunlar. Ka­
bul mü?" Başını sallamaya devam etti diğerlerini
bu zahmetten kurtanrcasına. "Bu küstah Kaleliler
ve Zanaatkarlarla, onlara bizi suçlama fırsatı ver-

76
Anne McCaffrey

meden, çalışmak yeterince zor " D'ram derin bir


iç çekti ve kafasını kaşıdı. "Bu ayak takımının ej­
derbinicilerine ne kadar çok şey borçlu oldukla­
rını nasıl unutabildiklerini hiçbir zaman anlaya­
madım."
"Dört yüz Devir'de insan yeni şeyler öğrenebi­
lir," diye yanıt verdi F'lar. "Geliyor musun,
T'bor?" ve sesi neredeyse emir gibiydi. "Weyrka­
dınJannıza selarnJanmı iletin biniciler. İyi gece­
ler."
Meclis Odası'ndan çıktı, ağır adımlarla yürüyen
T'bor tam arkasında hırsla küfredip duruyordu,
Weyr'in çıkıntısına giden dış geçide ulaşıncaya
kadar.
"O yaşlı budala hatalıydı, F'lar sen de bunu bi-
liyorsun!"
"Kesinlikle."
"O zaman neden... "

"Onun bumunu sürtmedimr diye tamamladı


F'lar, yolun yansında durup geçidin karanlığında
T'bor'a dönerek.
"Ejderbinicileri kavga etmezler. Özellikle de
Weyrliderleri.•
T'bor tiksintis�ni yansıtan şiddetli bir ünlemde
bulundu.
"Böyle bir şansın kaçmasına nasıl izin verirsin?
Seni - bizi eleştirdiği zamanlan düşündükçe" bir­
denbire sustu T'bor. "Ayak takımının nasıl olup
da ejderadamlara borçlanru unuttuklarını anlaya-

77
Ejder Arayışı

mıyormuş" ve Tbor D'ram'ın süslü telaffuzunu


taklit etti. "Eğer gerçekten öğrenmek istiyorlar-
sa... •

F'lar Tbor'un omzunu kavradı, genç adamın


tüm duygulanru derinden takdir ediyordu.
"Birisine duymak istemediği bir şeyi nastl söy­
leyebilirsin? T'reb'in suçlu olduğunu bile kabul
ettiremedik. Terıy değil, F'nor değil, T'reb'in.
Ama bugünkü gibi bir hata daha olacağım zan­
netmiyorum ve beni asıl endişelendiren de bu."
"Ne?" T'bor F'lar'a şaşırmış ve aklı karışmış bir
halde baktı.
"Böyle bir olayın gerçekleşmiş olabilmesi, be­
ni, kimin, neden hatalı olduğundan daha çok en­
dişelendiriyor.�
"Bu mantığı T'ron'unkinden daha fazla kavra­
yamıyorum."
"Basit Ejderadamlar dövüşmezler. Weyrliderle­
ri dövüşemezler. T'ron kontrolümü kaybedecek
kadar öfkeleneceğimi umuyordu. Sanıyorum
beklediği, ona saldınnamdı."
"Ciddi olamazsın!" T'bor açıkça sarsılmıştı.
"Unutma, T'ron kendini Pem'in kıdemli Weyr­
lideri ve hata yapmaz sayıyor."
T'bor kaba bir ses çıkardı. F'lar, kendine rağ­
men sırıttı.
"Doğru,· diye devam etti, "ama ona meydan
okumam için bir sebep yoktu. Ve unutma ki Es­

kiçağlılar bize İplikle mücadele konusunda ke-

78
Anne McCaffrey

sinlikle bilmediğimiz birçok şey öğrettiler."


"Ama bizim ejderlerimiz onlannkilerden çok
daha iyi savaşabilirler.�
"Konu bu değil, T'bor. Senin ve benim, mo­
dem Weyrlerin, EskiçağWara göre kesinlikle tar­
uşılmaz üstünlüğümüz var - ejderlerin boyu, kra­
liçelerin sayısı - bunlardan bahsetmeye meraklı
değilim, çünkü bu sadece kötü duygulara yol
açar. Yine de Eskiçağlılar olmadan İplik'e karşı
savaşamayız. Bizim onlara olan ihtiyacımız, onla­
rın bize duyduğundan daha fazla." F'lar T'bor'a
buruk acı bir gülümsemeyle baktı, "D'ram kıs­
men haklıydı. Bir ejderadam asla amacını ve so­
nımluluğumı unutamaz. Ama "ejderine ve
Weyr'ine karşı" derken hatalıydı. Bizim ilk ve son
sorumluluğumuz Pem'e, kendilerini korumak
için kurulduğumuz halka karşıdır."
Çıkınuya kadar ılerlemişlerdi ve ejderlerinin
onları karşılamak için alçaldıklarını görebiliyor­
lardı. Kale Weyri'ne alacakaranlık çökmüştü artık
F'lar'ı yutan yorgunluğu vurgularcasına.
"Eğer Eskiçağlılar içlerine kapandıysa, biz,
Benden ve Güney, bunu yapamayız. Biz Devri­
mizi, insanlarımızı anlıyoruz. Ve bir şekilde Eski­
çağWann da onlan anlamalarını sağlamalıyız."
"Evet, ama T'ron hatalıydı!"
"Bunu ona kabul ettirseydik daha mı doğru
olurduk?•
T'bor dilinin ucuna kadar gelen öfkeli bir ceva-

79
Ejder Arayışı

bı yuctu ve F'lar adamın isyankarlığının dağıldığı­


nı umdu. Güneyli Weyrlideri'nde iyi bir yürek ve
beyin vardı. İyi bir ejderbinicisiydi, olağanüscü
bir savaşçıydı ve filoları onu duraksamaksızın ca­
kjp ediyorlardı. Gökcen uzaklaştığında o kadar
güçlü değildi yine de, ama ufak bir yol gösterme
ile Güney Weyri'ni ürecken, kendi kendirıi geçin­
diren bir kuruluşa çevinnişti. İçgüdüsel olarak
Flar'ın ve Benden'in rehberliğini ve desceğini arı­
yordu. Bu, F'lar emindi ki, kısmen Güney Weyr­
kadını Kylara'nın geçimsiz ve rahatsız edici tabi­
atı yüıündendi.
Bazen F'lar o dişiyle başa çıkabilmiş tek bronz
binicinin T'bor olmasmdan dolayı pişmanlık du­
yuyordu. İki binici arasmd:ı onları birbirine bağ­
layan nasıl bir bağ olduğunu merak ediyordu,
çünkü T'bor'un Orth'u, Kylara'nın kraliçesi Pri­
deth• ile çiftleşmeye uçan her bronza sürekli üs­
tünlük sağlıyorken, Kylara'run yatağına birçok er­
keği aldığı herkesin bildiği bir şeydi.
T'bor saman alevi gibi parlayabilirdi ve diplo­
masiden anlayan bir yandaş sayılmazdı, ama sa­
dıktı ve F'lar ona minnenardı. Keşke T'bor bu ge­
ce öfkesine hakim olabilmiş olsaydı...
"Sen genellikle ne yaptığını bılirsin, F'lar," diye
kabullendi Güneyin genç Weyrlideri isteksizce,
•ama Eskiçağlılan anlayamıyonım ve son zaman­
larda bunun umrumda olduğundan da emin de­
ğilim .

80 Kylanı'nın altın kraliçesi, ilk kııapta Priditlı olarak geçiyordu. (Ç.N.J


Anne McCaffrey

Mnemenlh çıkıntının yanında havada asılı du­


nıyordu, bir bacağını uzatmıştı. İki adam, onun
ilerisinde, pozısyonumı konıyan Oıth'un kanatla­

nrun karanlık gecede havayı dövdüğünü duyabi­


liyorlardı.
"F'nor'a rahat etmesini ve iyileşmesini söyle.
Onun Güney'de emin ellerde olduğunu biliyo­
nırn," dedi Flar Mnemenı.h'in omzuna çıkıp onu
Orth'un yolundan çekerken.
"Onun hemen ayağa kalkmasını sağlayacağız.
Ona ihtiyacın var," diye cevapladı T'bor.
Evet, diye düşündü F'lar Kale Weyri Çanağın­
dan hızla yükselirken, ona ihtıyacım var. Onun
zekası bu gece yanımda olabilirdi. T'ron'un hak­
sız suçlama girişimleri karşısında onun fikirlerin­

den yararlanabilirdim.
Eğer aynı şartlar alunda yaralanan başka bir bi­
nici olsaydı, F'nor'u yanında getırmezdi oysa. Ve
aleşli Tbor orada olup kozları Tron'un eline ve­
rirdi yine Dürüstçesi, Tbor'a kızamıyordu O da
Eskiçağlılara doğnıJan gerçekçi bır biçimde gös­
termek için yakKı bir istek duymuştu. Ama - bir
ejderi daha önce gönnediğiniz bir yere götüre­
mezdiniz. Ve T'bor'un çıkıştan faydalı olmamıştı.
Tuhaf, T'bor ne bir weyr çömeziyken, ne de
Benden Weyr'inde bir filo ikincisiyken hiç bu ka­
dar alıngan davranmamıştı. Kylara'run Weyr eşi
olmak onu değiştirmişti, ama o kadın.. O'ram'ı
tedirgin etmeye yeterliydi

81
Ejder Arnyışı

F'lar şehvetli sanşın Kylara'nın dayanıklı Eski­


çağlıyı başcan çıkarttığını hayal ederek eğlendi.
F'lar onu Benden Weyri'nden uzaklaşurdıklan
için memnundu. O da Lessa'yla aynı Arama'da
bulunmamış mıydı? Nereliydi? Ah, Telgar Kalesi.
Aslında şu anki Lord'un öz kızkardeşiydi. Kyla­
ra'run Weyr yaşamına girdiği iyi olmuşru. Bu eği­
limleriyle bir Kale'de ya da Zanaat Salonu'nda ol­
sa çoktan gırtlağı kesilirdi.
Mnementh aradan geçti ve o korkunç hiçliğin
soğuğu kemiklerini sızlattı. Benden Weyri Yıldız
Taşlarının üzerinde belirdiler ve nöbetçi binicinin
sorusunu cevapladılar.
Lessa'ya toplantıda olanları aktardığında onun
hoşnut olmayacağını düşündü F'lar. Keşke genel­
likle dürüst fikirli birisi olan D'ram su götürmez
gerçeği görebilseydi. İçinde belki de G'narish'in
görmüş olduğu hissi vardı.
Evet, G'narish rahatsız olmuşru. Belki Weyrli­
derleri bir daha toplandığında G'narish modem
binicilerin tarafını rutabillrdi.
F'lar sadece bu akşamki şikayet konusunun bir
daha tekrarlanmamasını diledi.

82
Anne McCaffrey

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Lemos Kalesi '11de sabah

Benden'in altın kraliçesi Ramoth, Lemos Kale­


si'ndeki yeşilin çılgın çağrılarını aldığında Kuluç­
ka Meydanı'ndaydı
Lemos'ta iplikler. Lemos'a iplikya.ğıyorl Ramoth
her ejdere ve biniciye duyurdu Çanak'ta boru gi­
bi yankılanan sesiyle.
Erkekler aceleyle divanlarından ve banyo ha­
vuzundan fırladılar, masaları devirip ellerindeki­
leri düşürdüler daha ilk yankı sonlanmadan. Ay­
lak aylak weyr çömezlerinin alıştırmalarını izle­
yen F'lar savaş kıyafetini giyinmişti, çünkü Weyr
o akşam Lemos Kalesi'nin davetlisi olacaktı. Bir
çıkıntının üzerinde güneşlenen Mnementh aşağı­
ya öyle bir ineli ki, sol kanat ucu kumda derin bir
hendek kazdı. Ramoth daha Kuluçka Mağara­
sı'ndan çıkmadan, F'lar ejderinin boynundaydı ve
daireler çizerek Göz Kayası'na doğru yükseliyor­
lardı.
Jpltk Kuzeydoğudaki Lemos'ta, diye rapor ver­
di Mnementh, eşi Ramoth'un kendi weyr çıkıntı­
sından Lessa'ya doğru fırlarken gönderdiği bilgi­
leri alarak. Şimdi ejderler binicileri savaş takımla­
rını kuşanıp ateş taşı torbalarını bağlarken her

weyr ağzından akın ediyorlardı.

83
Ejder Arayışı

F'lar İpliğin neden beklenenden önce yağdığı­


nı, ya da neden güneybatı yerine lnızeydoğuya
düştüğünü merak etmekle vakit yitirmedi. Tam
bir alçak uçuş filosu oluştunnaya yetecek kadar
bir araya gelmiş ve havalanmış ejderbinicisi olup
olmadığını kontrol etti. F'lar, Mnementh her weyr
çömezine yer ekiplerine yardım için Lemos'a ha­
reket etmelerini emredinceye kadar durakladı ve
sonra ejderine fıloyu araya götünnesini söyledi.
İplik gerçekten de yağıyordu, buyük bit caba­
ka halinde Lord Asgenar'ın en önemlı ağaçlandır­
ma projesi olan, yeni yapraklanmış ince çamların
üzerine düşüyordu. Çığlık atarak, alev püskürte­
rek aradan fırladı ejderler, konum almak için
genç ormanı sıyırarak, saldınyı karşılamak içjn
yükselmeden önce.
İnanılmazdı, F'lar sonunda İplikleri ormana
ulaşmadan etkisiz hale getirdiklerine inanmıştı. O
yeşilin binicisi Flar'ın verme gücü dahilinde olan
her şeye sahip olacaktı. Bu çamların arasına İp­
lik düştüğü düşüncesi, Weyrlideri'ni arada geçe­
cek bir saatten daha çok ürpertiyordu.
Bir ejder F'lar'ın tam üzerinde çığlık anı. O, ya­
ralı ejderi tanımak için başını kaldırırken ejder ve
binicisi kendilerini sarmalayan İplikleri daha de­
riye ve ete işlemeden korkunç soğuğun parçala­
yıp tuzla buz edeceği araya daldılar.
Saldırının daha ilk dakikalannda bir yaralı mı?
B\ı kadar beklenmedik şekilde erken bir saldın

81
Anne MccafTrey

için mi? F'lar yüZÜnü bunışturdu.


Viriamh, R'nor'ım kahtV!rr!fl8ist, diye binicisinı
haberdar eni Mnementh bir hedef peşinde yük­
selirken. İplik ormana düşüp ytıvaJanmasın diye
yılankavi boynunu uzatıp geniş bir alanı taradı.
Sonra, binicisini uyarıp kanatlarını katladı ve
özellikle kalın olan bir İplik kümesine doğnı dal­
dı, başdöndürücü hızdaki ınişini frenledi. Mne­
menth alev püskürtürken F'lar izledi, İplik siyah
toza dönüşüp zararsızca aşağıdaki ormana yağar­
ken, şiddetli bir menınuniyecle güldü.
Virianth kanadının ucımdcm yaralanmış, de­
di Mneınenth yine yukarıya doğnı kanat çırpar­
ken. Geri dönecek. Ona ihtiyacımız var. Bu İplik
yanlış bir şekilde yağıyor.
"Yanlış ve erken,'dedi F'lar, yükselişlerinin
vahşi rüzgarına karşı dişlerini gıcırdatarak. Eğer
kendisinde İplik'in düşeceği Kalelere haberci
gönderme alışkanlığı olmasaydı.
Büyük bronz aniden büyük bir İplik yığınına
doğnı ters dönerken Mn.ementh ona anca sıkı tu­
tunmasını sağlayacak kadar uyarıda bulundu.
Alevil nefesinin kokusu F'lar'ı neredeyse boğu­
yordu. YüZÜnü kömürleşmiş sıcak İpliklerden
konımak için bir kolunu kaldırdı. Ardından Mne­
menth kafasını bir parça daha ateş taşı almak için
döndürdü, daha fazla İpliğin peşinden aşağı sü­
zülmeden önce.
Tahrrtinler için zaman yoknı, sadece etki ve

85
Ejder Arayışı

tepki vardı. Dal Yak. Mnementh'in çiğnemesi


için ateş taşı. Yeni bir çuval için weyr çömezini
çağır. Büyük bir maharetle havada yakala. Uçan
ejderlerin düzenini kontrol etmek için savaşan fı­
lolann üzerinden uç Gökyüzünde çiçeklenen
ateş damlaları. Ejderler döndükçe, daldıkça, İp­
likleri yaktıkça yeşil, mavi, kahverengi ve bronz
sutlarda panldayan güneş Ara sıra araya giden
bır hayvan görüyor, geri çıkıncaya ya da Mne­
menth onJann gen çekildiğini söyleyinceye kadar
gerginleşiyordu. Zihninin bir bölümü yaraWann
hesabını tutarken bir kısmı filo hatlarını kontrol
ediyor, aralan çok açıldığında ya da birbirleriyle
çakışmaya başladığında binicilerin sıralarını dü­
zeltiyordtı. Çok alçaklardan uçup, yukarı seviye­
lerden kaçan İplikleri yakalayan kraliçe fılo­
su'nun oluşturduğu altın üçgeni de unutmuyor­
du.
İplik yağışı kesilip de ejderler spiraller çizerek
Lemos Kalesi Yer Ekipleri'ne yardıma alçalıncaya
kadar, F'lar Mnementll'in verdiği rapora neredey­
se içerlemişti.
Dokuz önemsiz sıynk, d6rt adet kanat ucu, iki
k6tü dolanma, Sorenıh ve Relıb ve yüzü yanmış
iki binici.
Kanat ucu yaralanmaları sadece kötü karar ne­
deniyleydi. Biniciler ışlerini iyi beceriyorlardı.
Birbirleriyle yarışmıyorlar, savaşıyorlardı! F'lar
dişlerini gıcırdattı...

86
Anne McCaffrey

Sorenth diyor ki aradan çıktıklannda orada


olmaması gereken bıryumağın içinde bulmuşlar
kendilerini iplikler doğru düşmüyor, dedi bronz.
Re/ıh ve T'gor'a olan da buymuş.
Bu F'lar'ın düşkırıklığını azaltmadı, çünkü
T'gor ve R'mel'i iyi biniciler olarak bıliyordu.
İplik nasıl olur da akşam güneybatıda yağması
gerekırken sabah kuzeydoğuya düşebilir, diye
düşündü, hüsran dolu bir kaygıyla.
F'lar alışkanlıkla Mnementh'e Canth'ın yaloruna
uçmasını söylemeye hazırlandı. Ama sonradan
hatırladı ki, F'nor Güney Weyri'nde, gezegenin
öbür ucundaydı. F'lar uzun süre yaratıcı bir bi­
çemle küfretti, Kale Weyri'nden T'reb ile Weyrli­
deri T'ron'un baş başa araya tıkılıp kalmalarını
diledi. F'nor neden böyle bir zamanda eksik ol­
mak zorundaydı ki?
Lamantb fyt uçuyor, diye dikkatini çekti bronz
ejder, binicisinin düşüncelerini yanda keserek.
F'lar bu beklenmedik dikkat dağıtıcı şeye o ka­
dar şaşırdı ki aşağıya, genç kraliçeye baktı.
Ramotb'da iyi uçuyor, Kuluçka Meydanı'ndan
az önce çıkmış bir ejder için. Otuz sekiz yumur­
ta ve yent bır kraliçe, diye ekledi Mnementh te­
vazu göstermeksizin.
"Bu üçüncü kraliçe konusunda birşeyler yap­
mamız gerekecek."
Mnementh söylendi. Ramoth, sadece Mne­
menth'in kendisiyle çiftleşmesine izin vermesine

87
Ejder Arayışı

rağmen, Weyr'inın bronz ejderlerini başka krali­


çelerle paylaşmaktan hoşlanmıyordu. Birden çok
kraliçe bir bronz için erkeklik sembolüydü ve
Mncmenth'in haremini genişletmeye çalışması
doğaldı. Benden Weyri diğer bronzlan yatıştır­

mak ve ejder üretimini iyileştirmek ıçın birden


fazla kraliçe bulundurmak zonındaydı, ama ya

üç kraliçe?
Bir önceki gece Kale Weyri'nde yapılan toplan­
tıdan sonra, F'lar diğer Weyrliderlerine yeni bir
kraliçe içın yuva aradığını söylemek konusunda
tereddüt etmişti bunu Ramoth'un yeterince iyi
idare edilmemesıne ya da Lessa'run şımartılması­
na bağlayabilirlerdi. Yine de Benden kraliçeleri,
tıpkı modern bronzlar gibı, Eskiçağ Kraliçelerin­
den daha büyüktüler. Belki Telgar Weyri'nden
R'mart bunu bir hakaret olarak görmezdi. Ya da
G'narislu F'lar Igen Wcyri'nde G'narish'in kaç
kraliçesı olduğunu bilemedi Benden'ın bir krali­
çeyi verecek yer aradığını duyduğu zaman
T'ron'un yüzündeki ifadenin ne olacağını düşü­
nerek kendi kendine sınlll
"Benden cömertliğiyle tanınır, ama nedir bu
manevranın ardında yatan?" derdi T'ron, "Bu ge­

leneklere uygun değil."


Aslında geleneğe uygundu. Bu dalıa önceleri
de olmuştu. F'lar Ramoth'un öfkesındense,
T'ron'un iğneleyici sözleriyle uğraşmayı seve se­
ve yeğlerdi. Aşağıya, kraliçe filosunun göz alıcı

88
Anne McC:ıffrey

üçgenine baktı, Ramoth rahatlıkla UÇtıyor, daha


genç olan diğerleriyse ona yetişmekte zorlaruyor­
lardı.
Düzensız yağan İplikler! F'lar dişlerini gıcırdat­
u Daha da kötusü, onun yedi Devir önce koru­
masız gezegenini hazırlamak için, yüzlerce dağıl­
mak lizere olan Kayıt derilerini zahmetle araştıra­
rak keşfettiği düzene İpliklerin uymamalanydı.
Bu düzen ki, F'lar düşündLi, Eskiler tarafından da
takdir edilmiş ve şevkle kullamlmışıı gerçi pek
-

de geleneklere uygun değildi. Sadece kullaruşlıy­


dı.
Şimdi nasıl olur da hiçbir fikri, zekası olmayan
İplik, yedi yıldan beri bir saniye bile şaşmadan
yağdığı şekilde yağmazdı? Bir gecede zamanı ve
yeri nasıl değişebilirdP Geçen Düşüş, Benden
Weyri'nin bildirdiği saaue, beklendiği gibi Ben­
den Kalesi'nde gerçekleşmişti.
Yoksa zaman çizelgelerini yanlış ıru okumuşru?
F'lar bunu aklına getirdi, ama dikkatlice çizilmiş
haritalar apaçık zihnindeydi ve eğer o bir yanlış
yapmış olsaydı, Lessa fark etmiş olurdu
Weyr'e döner dönmez kontrol edecekti, hem
de iki kez. Bu arada, Sırurçlan Sınıra, Düşüşün ta­
mamen önüne geçildiğinden emin olsa iyi olur­
du. Mnemcnt.h'e Lemos'un Kale Lordu Asgenar'ı
bulması talimatını verdi.
Mnementh itaatkar bir biçimde rahat süzülüş­
ten hızlı düşüşe geçti F'lar, konuşması gereken

89
Ejder Arayışı

�ı Bitra Kalesi'nden Lord Sifer, ya da Benden


Kalesi'nden Lord Raid değil de, Lemos'tan Lord
Asgenar olduğu için talihine şükretti Çünkü ilki
olaylann adaletsizliğinden yakınırken öbürü ise
İpliğin erken yağışını ejderadarnlann kendi �ili­
ğine yönelttikleri bir hakaret haline getirirdi. Ba­
zen Lord Raid ve Sifer F'lar'ın sabnnı zorluyorlar­
dı Doğru, gerçekten de bu üç Kale, Benden, Bit­
ra ve Lemos, Benden Weyri Pem'in tek Weyri
iken vergilerini ıtinayla ödemişlerdi. Ama Lord
Raid ve Lord Sifcr'in Benden Weyri binicilerine
devamlı bağlılıklarını hatırlatmak gibi bir huylan
vardı. Minnettarlık insanın vücuduna rahatsızlık
veren, üzerinde iyi dumıayan, çok giyildiği za­
man da körü kokan bir elbiseydi san.ki.
Oysa Lemos Kalesi'nden Lord Asgenar, gençti
ve Kale Lordlan Meclisi'ne beş sene önce kabul
edilmişti Topraklarını ipiklere
l karşı koruyan
Weyr'e karşı rurumu, geçmiş hizmetleri yüze vur­

maktan uzaktı
Mnementh, Lemos Kalesi'ni yukarı Telgar Kale­
si'nden ayıran engin Büyük Göl'e doğru süzü
l dü.
Ipliklerin yağdığı yerin sının, kuzey kıyılanru
kaplayan genç çamlıkları az farkla ıskalamıştı.
Mnementh F'lar'ı büyük boyuna yaslanıp, savaş
koşumlarını sıkı sıkı kavramaya mecbur ederek
döne döne alçaldı. F'lar, tüm endişesine ve yor­
gunluğuna karşın, devasa bronz ejderi uçurduğu
zaman kendisinı saran sevincin ani yükselişini,

90
Anne McCaffrey

havaya ve nizga141 karşı hayvanıyla bürünJeştiği­


nı hıssetti, öyle ki sadece Benden'in Weyrlideri
F'lar olmaktan çıkıp, glıcu sınır tanımayan, büyü­
leyici biçimde özgiır Mnementh olacak kadar.
Büyük Göl'e kadar önlerine serilmiş geniş ot­
lakJara bakan bir yükseltinin üzerinde, F'lar yeşil
ejden seçti Lemos'un Kale Lordu Asgenar, onun
yakınlarında olmalıydı. F'lar manzaraya güldü
alaycı bir tavırla. Eskiçağlılar onaylamasalar da,
F'lar'ın weyrsoylu olmayanları ejdere bındirmesi­
ne huzursuzca söylenseler de, F'lar böyle yapma­
saydı, İplik kimsenin nıhu bile duymadan bu
ağaçların üzerine yağmış olacaktı.
Ağaçlar! Weyr ile Kale arasında bu da bir anlaş­
mazlık sebebiydi, F'lar sadık bir şekiJde Lordların
tarafını tutuyordu. Dört yüz Devir önce kereste­
lik ağaçlar yoktu, yetişmelerine izin verilmemişti.
·
Konınması gereken çok fazla yeşillik vardı şimdi.
Evet, Eskiçağlılar alı.şap eşyalara sahip olmaya
can atıyorlar ve Fandarel'in Marangozbaşı Benda­
rek'e istekleriyle fazla yükleniyorlardı. Öte yan­
dan Bendarek'in başkanlığında yeni bir Zanaat
Salonu kurulmasına izin vermemişlerdi. F'lar hü­
zünle düşündiı, belki de Bendarek Lemos'un ke­
restelik onnanlanna yakın kalmayı isteyebileceği
ve bu da Benden Weyri'nin yönetiminde bir Za­
naat Salonu anlamına geleceği için istemiyorlar­
dı. Yumurta aşkına, Eskiçağlılar neredeyse işe ya­
radıklarından çok sonın çıkartıyorlardı.

91
Ejder Arayışı

Mnementh otlağın sık çimlerini dalgalandırarak


geri geri indi. F'lar Lord Asgenar'a kaulmak üze- ·
re bronzun boynundan aşağı kayarken Mne­
menlh de yeşil ejder ve binicisi F'rad'ı selamla­
yan bir bağınş ile onayladı.
F'rad seni uyarmak istiyor ki Asgenar. . .

"Benden'in kanatlan arasından pek bir şey kaç­


mıyor,• diye karşıladı Asgenar ve Mnemenlh dü­
şüncesini bitiremedi Genç adam yüzündeki is ve
teri sildi, çünkü o, asıl Kalesinde keyif çatmak
yerine yer ekiplerini bizzat kendi yöneten bir
Lord idi. "Eğer İplikler bile şaşmaya başladılarsa.
Bütün bu değişiklikleri nasıl karşılıyorsun?"
"Değişiklikler?� F'lar kendini aptal gibi hissede­
rek kelimeyi tekrarladı, çünkü Asgenar'ın sadece
bugünkü alışılmadık olaya değinmediğini bir şe­
kilde anlamıştı.
"Evet! Ve biz senin zaman cetvellerinin son sö­
zü söylediğini sanmıştık. Sonsuza dek güvenilir

olduklarını, özellikle de Eskiçağlılar tarafından


kontrol edilip onaylandıktan sonra.• Asgenar
F'lar'a kurnazca bir bakış anı. •Ah, seni suçlamı­
yorum, F'lar Tüm ilişkilerimi2de dalına açık dav­
ra�ındır. Sana weyrbağıyla bağlı olduğumuz
için kendimizi şanslı sayıyoruz. Bir n
i san Benden
Weyri ile nerede olduğunu bilebilir. Kayınbirade­
rim Lord Larad'ın Doruklar Weyr'inden Tkul ile

sorunları olmuştu, biliyorsun. Tillek ve Yukarı


Crom'a erken yağışların başlamasından beri esas-

92
Anne McCaffrey

lı bir nöbet sistemi kurdu." Asgenar F'lar'ın ger­


gin sessizliğini bir anda fark ederek durakladı.
"Weyrhalkını eleştirmeye kalkmıyonım, F'lar,"
dedi daha resmi bir tonda, "ama söylentiler bir
ejderden daha hızlı olabilir ve doğal olarak baş­
kalarını da duydum. Weyr'lerin sıradan insanları
telaşa vermek istememesini anlayabiliyorum ama
-eh- önceden küçük bir uyarıda bulunmak ince­
lik olurdu."
"Bugünkü yağışı talunin etmek mümkün değil­
di," dedi yavaşça F'lar, ama zihni o kadar hızlı
dönüyordu ki kendini kötü hissetti. Neden ken­
disine hiçbir şey söylenmemişti? Telgar Wey­
ri'nden R'mart, T'reb'in ihlallerinin tartışıldığı top­
lantıya katılmamıştı. Acaba o sıralarda İplikle sa­
vaşmakla mı meşguldü? Doruklar Weyri'nden
T'kul'un özellikle de kendisini zora sokacak ha­
berleri vermemesine gelince, o zaten bir binici­
nin hayatını kurtarmak için gerekecek koordinat­
ları bile vermezdi.
Hayır, o gece gerçekleşen zamansız düşüşler­
den bahsetmemeleri için iyi gerekçeleri olmalıy­
dı. Acaba T'kul kimseyi bu sırra ortak etmiş miy­
di? Öyleyse neden R'mart onlara söylememişti ki?
"Ama Benden Weyri uykuda yakalanmadı. Bu
ormanları bir kez savunmak yeter, değil mi?" di­
yordu Asgenar, gözleri sünger ağaçlarını sahiple­
nircesine tararken. "Evet, yeter. Bu yağışın sınır­
larından gelen rapor nedir? Habercilerin ulaşma-

93
Ejder Arayışı

dı mı henüZ?
"Kraliçelerinizin filosu iki saat önce güvenli ol­
duğumı bildirdi." Asgenar gülümsedi ve topukla­
rının üzerinde ileri geri sallandı, bugünkü bek­
lenmedik olaylar karşısında kendine güvenini bi­
raz olsun yitirmemişti. F'lar ona gıpta etti.
Bıı sabah aşın titiz Raid'le ya da kuşkucu Lord.
Sifer'la değil de Lord Asgenar'la konuşması ge­
rektiği için bronz binici calihine bir kez daha şük­
ran duydu. Tüm kalbiyle genç Kale Lordu'nun
güveninin boşa çıkmamasını diledi. Ama İplikle­
rin nasıl değişebildiği sonısu aklından çıkmıyor­
du bir lürlü.
Kuzeydoğudaki bir gnıp ağacın üzerinde dik­
katlice uçan bir mavi ejderi izlerken Weyrlideri
de, Kale Lordu da hareketsiz kaldılar. Hayvan
uçup gidınce, Asgenar endişeli gözlerle F'lar'a
döndü.
"Bu zamansız düşüşün, ormanlan yerle bir et­
memiz gerekeceği anlamına geldiğini mi düşünü­
yorsun?"
"Ağaç hakkındaki görüşlerimi biliyorsun, Asge­
nar. Boş yere feda edilmeyecek kadar değerli ve
her işe yarar bir şey. n

"Ama korumak için her ejderin... "

"Bundan yana mısın, yoksa karşı mısın?" diye


F'lar hafiften eğlenerek sordu. Asgen;l.l"'ın omzu­
nu kavradı. "Ormancılanna gözlerini açık tutma­
larını söyle. Uyanık kalmalan gerek."

94
Anne McCıffrey

"O zaman İpliğin yağış düzerunm nasıl kaydı­


ğını bilmiyorsun?"
F'lar yavaşça başını salladı adama yalan söyle­
miş olmamak için "Keskin gözlü F'rad'ı senin ya­
nına bırakacağım.�
Geniş bir gülümseme yayıldı Kale Lordu'nun
tedirgin, ince yüzüne.
"Bunu senden isteyemezdim, ama içimi ferah­
latıyor Bu ayrıcalığı kötüye kullanmayacağun."
F'lar ona serıçe baktı. "Neden kullanasın ki?"
Asgenar ona bunık bir biçimde gülümsedi. "Es­
kiçağlılar'm şikayet edip durdukları şey bu değil
mi? Ve Pern'in herhangi bir yerine anında ulaşım
baştan çıkarıcı bir şey."
F'Jar, Lemos Lordu Asgenar'ın Telgar Kalesi
Lordu Larad'ın en genç kızkardeşi Famira'yla ev­
lenmek üzere olduğunu hatırlayarak güldü. Tel­
gar toprakları Lemos sınırlarına kadar uzanmakla
beraber, iki Kale birbirlerinden yoğun ormanlar
ve dik dağ silsileleriyle ayrılıyordu.
Üzerlerinde üç ejder belirdi ve daireler çizdi, fi­
lo binicileri yer faaliyetlcn hakkında rapor verdi­
ler. Dokuz Iplik yuvası tespit edilmış ve en az
mal kaybıyla kontrol altına alınmıştı. Tarama
ekipleri, Düşüş'ün ona bölgesinin temiz olduğu­
mı iletmişlerdi. Kendisiyle ejderler arasında iki ej­
der boyu mesafe bırakmaya dikkat ederek çayırı
uzun adımlarla koşan bir haberci Kale Lordu'na
yaklaştJ. Bir ejderin insanlara zarar vermeyeceği

95
Ejder Arayışı

her Pemil tarafından bilinmesine rağmen, birço­


ğu asla onlara karşı korkularını yitirmemişti.
Ulak çok uzaklardan gelmişti ve göğsü tüken­
miş ciğerlerini doldurmak için körük gibi inip
kalkarken yere yığılmadan önce rahatlaua mesa­
jını vermeye çalışu Asgenar tuniğini çıkarıp üşü­
mesini engellemek için adamı örttü ve ona ken­
di matarasından içirdi.
"Güney yamacındaki iki İplik yuvası kömürleş­
tirildi
!" diye bildirdi Asgenar, Weyrlideri'ne, tek­
rar ona kaulırken. WBu demektir ki keresteikler
l
artık güvenli." Asgenar o derece rahatlamışu ki,
bir yudum da kendisi aldı. Sonra da aceleyle ej­
derbinicisine sundu. F'lar kibarca reddedince
kaldığı yerden devam etti. "Önümüzdeki kış sert
geçebilir ve halkımın bu ağaçlara ihtiyacı olacak.
Crom kömürü çok pahalı!"
F'lar başıyla onayladı. Her Lord'un olaya böyle
bakmamasına karşın yakacağın bedava sağlan­
ması sıradan bir kaleli için muazzam bir kazanç­
u. Nabol Kalesi'nden Lord Meron örneğin, halkın
yakacak ağaç kesmesine izin vermiyor ve onları
Crom kömürüne yüksek fiyat ödemeye zorluyor,
onların zararıyla kendi karım arıurıyordu.
"Bu ulak güney yamacından mı geldi? Hızlıy­
mış."
"Benim ormancılanm Pem'in en iyileridir. Na­
bollu Meron bu adamı iki kez benden çalmaya
kalktı.
Anne McCaffrey

"Ee?"
Lord Asgenar kıkırdadı "Meron'a kim güvenir
ki? Adamlarım Lord'un kendi halkına nasıl dav­
randığını anlatan hikayeleri duymuşlar." Başka
birşey daha ekleyecekmiş gibi göründü, ama
onun yerine boğazını temizledi, sanki ormanların
arasında bir şey dikkatini çekmiş gibi etrafına ba­
kındı ürkekçe.
"Pem'in ihtiyacı olan şey hızlı ve verimli bir ile­
tişim yolu,• dedi ejderbinicisi, gözleri hızla solu­
yan ulağın üzerinde.
"Verimli mir dedi ve Asgenar bır kahkaha attı.
"Fandarel'in hastalığı bütün Pem'e mi bulaştı?"
"Böyle bir hastalık Pern'in yararına." F'lar
Weyr'e döner dönmez Demirciustası ile görüş­
meliydi. Pem, dev Fandarel'in dehasına şimdi
her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuyordu.
"Evet, ama mükemmelliğe ulaşmak için böyle
ateşli bir tutkudan sonra işlerimiz iyileşir mi?" As­
genar, aldatıcı bir ilgisizlikle eklerken yüzündeki
gülümseme soldu. "Bendarek'in loncası hakkın­
da bir karara vanlıp varılmadığını duydun mu?"
"Henüz değil."
"Lemos'ta bir Zanaatustası Salonu açılsın diye
ısrar etmiyorum -" diye başladı Asgenar, ısrarla
ve ciddiyet içinde.
Flar elini kaldırdı. "Ben de öyle, ama diğerleri­
ni içtenliğime inandıramıyorum. En fazla ağaç
Lemos Kalesi'nde var, Bendarek en iyi hammad-

97
Ejder Arayışı

de kaynağına yakın olmak zonında ve o Lemos­


lu!"
"Tüm itirazları gülünçtü," diye konuştu Asge­
nar, gözleri öfkeyle çakmak çakmaktJ. "Sen de
benim kadar biliyorsun ki bir Zanaatustası Kale
Lordu'na bağlı değildir. Bendarek, mesleği söz

konusu olduğunda en az Fandarel kadar önyar­


gısız ve işine bağlıdır. Adamın düşündüğü tek
şey ağaç, ağaç hamuru, şu yeni yapraklar, sayfa­
lar ve oynayıp durduğu şu kim bilir neler.•
"Biliyorum, Asgenar. Biliyonım. Telgar Kale­
si'nden Larad ve Keroon Kalesi'nden Corman da
seni destekliyorlar, ya da bana öyle söylediler.•
"Kale Lordlan'nm Telgar Kalesi'ndeki toplantı­

sında açıkça konuşacağım. Lord Raid ve Sifer da


beni destekleyecekler, en azından weyrbağlı ol­
dukları için."
"Bu karan vermesi gerekenler Lordlar ya da
Weyrliderleri değil," diye haurlam F'lar azimli
genç Lord'a. "Diğer Zanaatustalan vermeli karan.
Fandarel yeni bir zanaatın oluşturulmasını ilk
önerdiğinden beri benim düşündüğüm bu."
"O zaman sorun ne? Bülün Zanaatustaları Tel­
gar Kalesi'ndeki düğünde olacaklar. Orada, bu işi
bir defada toptan çözümleyip Bendarek'i rahat
bırakalım.• Asgenar can sıkıntısıyla kollarını sa­
vurdu. "Onun ürettiklerine ihtiyacımız var ve
adam bütün bu bağırış çağırışlar, çekişmeler ara­
sında önemli işine dikkat veremiyor."

98
Anne McC.ıffrey

"Değişim kokan her teklif," (Özellikle şimdi,


dıyc ekledi F'lar kendi kendine, bu iplik düşüşü­
nü aklına getirerek.) "özellikle bazı Weyrliderle­
ri'ni ve Kale Lordları'nı telaşa düşürecektir. Ba-
1.cn düşünüyonım ki, neyin ilerleme, kimin ileri­
ci olduğuyla ilgilenen ve doğnı karar verebilecek
kadar esnek olanlar sadece Zanaatlar. Kale Lord­
lan ve..." F'lar gerisini getirmedi.
Şans eseri kuzeyden bir başka ulak, dört nala
koşuyordu. Yeşil ejderin yanından derhal geçip,
Lord'unun karşısına geldi.
"Efendim, kuzey bölgesi temiz. Üç İplik yuvası
yakıldı. Her şey güvenlik altında."
"İyi adam. Güzel koşu."
Çabalamaktan ve övülmekten yanakları kıza­
ran adam Lord'unu ve Weyrlideri'ni selamladı.
Ardından derin, ama rahatça bır nefes aldı, yüıü­
koyun yatan diğer habercinin üzerinden atlayıp
onun bacaklarına masaj yapmaya başladı.
Asgenar F'lar'a gülümsedi. "Aslında aynı fıkir­
deyiz. Eğer diğerlerinin de anlamasını sağlayabi­
lirsek!"
Mnementh tüm filoların temiz raponınu iletti.
Ön bacağını o kadar manalı uzattı ki Asgenar
güldü.
"İşte bu kadar," dedi "Bir dahaki düşüşe ne ka­
dar vaktimiz var, bir fıkrin var mı'"
F'lar başını olumsuz anJamda salladı. "F'rad bu­
rada. Yedi günün olmalı. Kesin haberlerimiz olur

99
Ejder Arayışı

olmaz sana bildireceğım."


"Altı gün içinde Telgar'da olacaksın değil mi?"
"Yoksa Lessa kulaklanmı koparır.�
"Eşine saygılarımı ilec.tt

Mnementh ormanlık bölgeyi son bir kez kont­


rol etmelerini sağlayan elipuk bir rota izleyerek
yükseklere çıkardı onu Kuzeyde ve ileride, do­
ğuda belli belirsiz dumanlar kıvnlıyordu, ama
Mnementh ilgisiz gözüktü. F'lar ona araya girme­
sinı söyledi. Bu boyutun murlak soğuğu yüzün­
dekı İplik yanıklarını acıyla sızlattı. Ve bir anda
Benden Weyri üzerindeydiler. Mnementh gen
döndüklerini bağırarak bildirdi ve Ramoth'un
gümbürdeyen cevabını duyuncaya kadar havada
hareketsiz, asılı kaldı. Tam o anda Lessa weyrin
çıkıntısında gözüktü, ufak tefek boyu aradaki
mesafe yüzünden daha da küçük görünüyordu
Mnementh süzülürken, o da uzun merdivenleri,
weyr çömezi oğullan Felessan'ı eleştirdıklen şe­
kilde, uçarcasına koşuyordu.
Azarlamalar Lessa'yı da bu huyundan vazgeçi­
recek gibi görünmüyor, diye düşündü F'lar. Son­
ra Lessa'nın elinde tuuuğu şeyi fark etti ve kız­
gınlıkla Mnementh'i azarladı "Benim hiçbir şe­
yıın yok, ben sanki bir weyr çömeziymişim gibi
gevezelik ediyorsun "
Mnementh kanatlarını geriye katlayıp hafifçe
Beslenme Alanı'nın yakınına konarken hiç de

100
Anne McCaffrey

alınmamıştı lplık can yakar.


"Lessa'nın hiçbir şeye i.izlilmesini istemiyo­
nım •
Ramotb 'un hiçbir şeye kızmasını istemiyorum
Beslenme Alanı'ndan esen kumlu rüzgar soğu­
ğun dağladığı yaraların acısını azdırırken, duydu­
ğu ızdırabı gızleyerek bronzun boynundan kaydı
F'lar. Bu, ejderlerle binicileri arasındaki karşılıklı
bağın ciddi bir dezavantaı olduğu o anlardan bi­
riydi. ÖzelJikle Mnementh inisiyatifi ele aldığın­
da, ki bu ejderlerin genel bir özelliği değildi.
Mnementh Lessa'ya yolu açarak hantalca ileri­
ye doğnı zıpladı. Lessa wher derisi binici elbise­
lerini değiştirmemişti ve örgülü saçları arkasında
uçuşarak onlara doğnı koşarken bir \Veyrkadını­
nın olması gerekenden daha genç gözüküyordu.
Ne annelik, ne de yedi Devirdir güvende olmak
ince kemikli vücuduna el eklememişse de, göğüs
ve kalçalarında hafif bir yuvarlaklık ve gözlerin­
de F'lar'ın sadece kendisı ıçin olduğunu bildiği
bir özel bakış vardı.
"Bir de diğer binicilerin zamanlamasından şika­
yet ederşin,• dedi, soluyarak, yanında aniden du­
rurken. Daha F'lar yaralarının önemsizliğinden
bahsedemeden Lessa yanıklara hissizotu sürme­
ye başlamıştı. "Hissizleşınce onları yıkamam ge­
rekecek. Hala küllerden kaçamıyor musun? Viri­
anth iyileşecek, ama Sorendı ve Relth korkunç
yaralar almışlar. Dilerim ki Fandarel'in cam zana-

101
Ejder Arayışı

ackarı adı Wansor'du değil mi? - şu bahsedip


durduğu cam gözkoruyucuları tamamlar. Manora
P'raıan'ın yakışıklılığını kurtarabileceğimizi düşü­
nüyor, ama önce bekleyip gözünün durumunu
görmemiz lazım." Derin bir nefes almak ıçin du­
rakladı. usu aslında o kadar da köıü değil, çün­
kü eğer yeni sevgililer bulmak için Kaleleri &!!Z­
meye bir son vermezse, bütün bu bebeklere ba­
kamayacağız Bu kaleli kızlar kürtajın köıü oldu­
ğuna inanıyorlar.• Kısa kesti, dudaklan ince bir
çizgi balıne dönüştü, F'lar Lessa'run üzüntü veri­
ci bir konudan kaçtığına kanaat getirdi.
"Lessa! Hayır, yüzüme bak." Onun başını zorla
göz göze gelecek şekilde kaldırdı. Çocuk doğu­
\
ramayan Lessa, istenmeyen gebeliklerin önlen­
mesini de ağır buluyor olmalıydı. Bir çocuk daha
istemekten vazgeçmeyecek miydi? Felessan'ı do­
ğururken az kalsın öldüğünü nasıl unutabilirdi
ki? Bir daha acele etmeyeceğini düşünerek ralıat­
lamışu. Lessa'yı kaybetmek düşüncesi akla bile
getirilemezdi.
"Arada bu kadar sık seyahat eımek, bir Weyr­
kadırurun bu görevı yerine getinnesini imkansız
kılar.•
"Kylara'yı etkiliyormuş gibi görünmüyor ama,"
dedi Lessa acı bir gücenmeyle. Sırunı dönmüş,
Mnemench'in besilı bır erkek geyiği parçalaması­
nı gözlerinde o kadar yoğun bir ifadeyle izliyor­
du ki, F'lar onun Kylara'nın da böyle parçalan-

102
Anne McCaffrcy

masını isteyeceğini anlamakta güçluk çekmedi.


"O muı• dedi F'lar tiz bir gülüşle. "Hayatım,
eğer çocuk doğuran bir Weyrkadını olarak ken­
dine Kylara'yı örnek alıyorsan, kısır kalmanı yeğ­
lerim."
"Kylara'dan daha önemli şeylerimiz var tartışa­
cak," dedı Lessa, tamamen değişik bir havayla
ona dönerek. "Lord Asgenar Ipliklenn Düşüşü
hakkında ne dedi? Çayırda size kaıılacaktım, ama
Ramoth yumurtalarına birisi göz kulak olmazsa
gidemeyeceği hissine kapıldı. Ah, diğer Weyrle­
re, olanları bildirmek için haberci gönderdim.
Dunımu bilmeli ve hazırlıklı olmalılar."
"Önce onlar bizi haberdar etseler kibarlık etmiş
olurlardı,• F'lar öylesine öfkeyle konuştu ki Les­
sa irkJlerek ona baktı. O da dağdaki çayırda öğ­
rendiklerini anlattı.
"Asgenar hepimizin bildiğini mı sanıyormuş?
Bunun sadece zaı:pan çizelgelerindeki bir deği­
şiklik olduğunu?" Yüzündeki şok yavaşça kay­
boldu ve gözleri öfkeyle parıldayarak kısıldı.
"Keşke geçmişe o Eskiçağlılan getirmeye gitme­
seydim. Bizi kurtaracak bir çözüm bulurdun."
"Bana gereğinden çok güveniyorsun, aşkım.•
Onu bağlılığından dolayı kucakladı "Yine de, Es­
kiçağlılar buradalar ve onlarla uğraşmamız la­
zım.·
"Bunu becereceğiz gerçekten Gerekirse onları
günümüze getireceğiz..."

103
Ejder Arayışı

"Les.sa," diyerek onu hafifçe sarstı, F'lar'ın kö­


ti.ımserliği onun verdiği cevabın ateşliliği ve Les­
sa'nın onun bu değişiklikleri nasıl sağlayacağını
hesapladığının açıklığıyla dağılmışu. "Bir nöbetçi
wheri bir ejdere dönüştüremezsin, sevgilim... "
Bunu kim isterdi ki? diye artık doymuş olan
Mnementh Beslenme Alanı'ndan sordu.
Bronz ejderin iğneleyici gözlemi Lessa'dan bir
kıkırdama yükseltti. F'lar teşekkür edercesine
kucakladı onu.
"Evet, hakkından gelemeyeceğimız bır şey de­
ğil," dedi Lessa kararlıca, onun omzunun altına
girerek weyre doğnı yürürken. "O ulaşılmaz Do­
nıklar'ın T'kul'undan bunu beklerdim, ama ya
Telgar Weyr'inden R'mart?"
"Haberciler gideli ne kadar oldu?"
Lessa parlak sabahortası göğüne bakarak kaş­
l:ınnı çanı. "Az önce. Tarama ekiplerinden son
ayrıntıları öğrenmek istedim."
"Ben de Mnementh kadar açım. Besle beni, ka­
dın."

Bronz ejder her zamanki çıkıntısına tünemek


üzere süzüldüğünde tünelde bir karışıklık başla­
dı. Kanatlarını uçuş pozisyonuna göre açtı, boy­
mınu ejder weyrirıin zemin girişlerinden birine
uzattı.
"Benden'den gelen şarap kervanı, gülünç şey,"
dedi Lessa ona, Mnementh bonı gibi sesiyle şika­
yet edip şarap yüküyle ilgilenmeksizin tekrar ye-

104
Anne McCaffrey

rine yerleşirken. "Sakın Robinton'a yeni şarabın


geldiğini söyleme, F'lar. Önce dinlendirilmesi ge­
rek, biliyorsun.•
"Neden Robinton'a bir şey söyleyeyim ki?" di­
ye sordu F'lar, tam o anda zihninden Arpusta­
sı'nın geçtiğini Lessa'nın nasıl anladığına hayret
ederek.
"Önümüzde bir sorun olup da Arpustası ile De­
mirciustası'na haber vermediğin zaman olmadı."
Lessa derin bir iç çekti. "Keşke kendi aramı zda
de böyle bir yardımlaşma olsaydı.• F'lar'ın kolu­
nun altındaki vücudu katılaştı. "Fidranth geliyor
ve T'ron'un çok endişeli olduğunu söylüyor."
"T'ron mu endişeli?" F'lar'ın öfkesi kabardı bir
anda.
"Öyle dedim," diye yanıtladı Lessa, kendini
kurtarıp basamakları ikişer ikişer çıkarken. "Sana
yemek göndereceğim." Aniden durdu, omzunun
üstünden dönerek seslendi, "Öfkene hakim ol,
T'kul'un kimseye bahsetmemiş olmasından şüp­
heleniyonım. T'ron'un zamanda ileriye gitmesini
söylemesini asla affetmedi biliyorsun.•
Fidranth ustaca dönerek weyre girerken F'lar
Mnementh'in yanında bekledi. Kuluçka Mağara­
sı'ndan Ramoth'un huysuz meydan okuması yük­
seldi. Mnementh gelenin sadece Fidranth oldu­
ğunu ve bir tehdit teşkil etmediğiru bildirdi yatış­
tırırcasına. En azından yumurta/anna karşı. Son­
ra bronz, ışıldayan gözlerinden birini binicisine

105
Ejder Arayışı

doğru çevirdi. Bu karşılıklı bakış, upkı onunla


Lessa'nın arasındaki gibi, Flar'ın kızgınlığım sö­

küp aldı. :au iyiydi, çünkü T'ron'un karşılama


anında söyledikleri hiç de diplomatik değildi.
"Buldum! Senin o sözde şaşmaz zaman çizelge­
lerine eklemeyi unuttuklanru buldum!"
"Ne buldun, T'ron?" F'lar gerilmiş, öfkesini
kontrol etmeye çalışarak sordu. Eğer T'ron yardı­
ıru olacak bir şey bulduysa: adarru kendine düş­

man etmemeliydi.
Mnementh kibarca yana çekildi, Fidranth'a ine­
cek yer açtı, ama iki koca bronz gövdeden o ka­
dar az yer kalıyordu ki, T'ron Benden Weyrlide­
ri'nin önüne sürtünerek geldi, bir Kayıt derisini
burnunun dibine sallıyordu.
"İşte, senin zaman çizelgelerinin bizim kayıtla­
rııruzdaki her parça bilgiyi içermediğinin kanıtı."
"Onlan daha önce hiç sorgulamamışun, T'ron,"
kuşkulu adama tekdüze bir konuşmayla haurlat­
u
"Benimle dalga geçme, F'lar. İpliğin düzensiz
yağdığını bildiren bir haberci yollamışsın biraz
önce."
"Ve son bir kaç gündür Tillek ve Yüksek
Crom'a düzensizce düşen İplikten haberim olsa
hoşuma giderdi."
Tron'un yüzündeki şok ve korkunun izi sahte
olamayacak kadar içtendi.
"Kendini Weyr'ine kapatacağına hal.kın ne söy-

106
Anne McCaffrey

lediğini dinlesen daha iyi olur, T'ron," dedi F'lar


ona. "Asgenar biliyordu, ama ne T'kul, ne de
R'mart hazırlanıp nöbet tmabilmemiz için diğer
Weyr'lere söylemeyi düşünmemişlerdi. Allahtan
F'rad'ı... "

"Yine mi ejderadamları Kalelere yerleştiriyor­


sun?"
"Yağıştan tam bir gün önce bir haberci gönde­
ririm. Eğer böyle yapmış olmasaydım, Asgenar'ın

ormanları şimdi yerle bir olmuşru.•


F'lar bu konuya gönderme yaptığına pişman
oldu. Aşın ormanlaşma konulu tiradlarındarı biri­
ne daha başlamak için T'ron'a yeterli bahane ola­
caktı. Konuyu başka yöne çekmek için onun
elindeki Kayıt parçasına uzandı, ama T'ron elin­
den çekip kurtardı.
"Benim sözüme güvenmek zorundasın ..• .

"Senin sözünü hiç sorguladım mı, T'ron?" Bu


sözler de daha kendini tutamadan ağzından dö­
külüvermişti F'lar'ın. Yüıünü ifadesiz rutmaya
gayret etti ve başardı da, T'ron'un bunu toplantı­
nın devamı olarak görmemesini umarak. "Kayı­
dın oldukça yıprarunış olduğunu görebiliyorum,
ama eğer onu çözdüysen ve bu sabahki ani de­
ğişiklikten bahsediyorsa, hepimiz sana borçlu ka­
lacağız."
"F'lar?" Lessa'nın sesi yankılandı koridorda.
"Hani misafirperverliğin? Klab soğuyor ve
T'ron'un zamanıyla daha şafaköncesi •

107
Ejder Arayışı

"Bir bardak iyi olurdu," diye kabul etti Tron ve


bu müdahaleden en az F'lar kadar rahatladığı or­
tadaydı.
"Yataktan kaldırdığım için özür dilerim..."
':Haberler böyleyse buna gerek yok... "

F'lar, T'ron'un İplik Düşüşü'nden haberdar ol­


mamasını fark .edince garip bir şekilde rahatla­

mıştı. Tron F'lar'ın ve Benden'in yanıldığını gös­


terme fırsatınının keyfiyle koşa koşa gelmişti.
Eğer bilseydi - tutarsızlığını ve nasıl yan çizdiğini
hançer için çıkan kavga olayında sergile� - bu
kadar acele etmezdi.
İki adam kraliçenin weyrine girdiklerinde Les­
sa sabahlıklıydı, saçları karmaşık bir ağ ile gev­
şekçe tutturulmuştu ve zerafetle masada oturu­
yordu. Sanki bütün sabah ejder sırtında ve beş
dakika öncesine kadar giyimli değilmiş gibi.
Demek Lessa Tron'u yeniden etkilemek için
hazırlanmıştı, ha? Huzur bozucu olaylara karşın,
F'lar'ın hoşuna gitmişti. Yine de bu hilenin
Tron'un düşmanlığını azaltabileceğinden emin
değildi. Tron'la Mardra'nın bir Weyrlideri ve
Weyrkadıru olarak iyi anlaşamadıkları söylenti­
sinde ne derece gerçeklik payı vardı, bilemiyor­
du.
"Ramoth nerede?" diye sordu T'ron, kraliçenin
boş weyrinin önünden geçerken.
"Son kuluçkasının üzerine titreyip duruyor, Ku­
luçka Meydanında tabii ki," diye Lessa aynı dere-

108
Anne McCaffrey

cede ilgisizlikle yanıtladı.


Ama T'ron, kuşkusuz Benden'in sıcak kumlan­
nın üzerinde bir kraliçe yumurtasının daha dur­

duğunu ve Eskiçağ kraliçelerinin nadiren altın


yumurta yaptıklarını anımsayarak somurttu.
"Gününü bu kadar erken başlattığım için üzgü­
n
nüm, diye devam etti Lessa, ona özenle kesilmiş
meyveler ve kiab sunarken beceriklice. uAma
yardımına ve önerilerine ihtiyacımız var."
T'ron kayıt derisini dikkatlice masaya, yanına
koyup homurdanarak teşekkür etti.
"Eğer bu kahrolasıca ormanları korumamız ge­
rekmeseydi, İpliğin ne zaman düştüğü hiç umnı­
muzda olmazdı," dedi T'ron kaldırdığı fincanda­
ki klab'ın tüten dumanlarının arasından F'lar'a
ters ters bakarken.
"Ne? Ağaç olmadan nasıl yapacaktıkr diye şi­
kayet etti Lessa elini Bendarek'in dört dörtlük sa­
natçılığıyla yaptığı oyma ahşap iskemleye sürte­
rek. "Sen ve Mardra, o taş iskemlelerde rahat edi­
yor olabilirsiniz," dedi tatlı bir sesle, üstü kapalı
konuşarak, "Ama ben hep üşüyordum."
T'ron mutlu bir şekilde gülümsedi, gözleri na­
rin Weyrkadını'nın üzerinde öyle geziniyordu ki,
Lessa aniden öne eğilerek hafıfçe Kayıtın üzerine
vurdu.
"Değerli zamanını gevezeliklerle harcamamalı­
yım. Bizim gözümüzden kaçan bir şey mi keşfet­
tin?"

109
Ejder Arayışı

F'lar dişlerini sıktı. O küflü Kayıtlarda okunabi­


lir durumda olan bir tek kelimeyi bile göz ardı et­
memişken nasıl olur da gözümüzden kaçmasın­
dan bu kadar rahat bahsedebilirdi?
T'ron deriyi ona doğnı çevirince Lessa'yı affet­
ti. "Deri kötü konınmuş tabii ki," ve bunu sanki
sebebi dört yüz Devir terk edilmişliğin tahribatı
değil de, Benden Weyri'nin bekçiliği sebep ol­
muş gibi söyledi. "Ama o weyr çömezini bu ha­
berlerle yolladığınızda daha önceki kayıtların hiç
işe yaramadığı bir Geçişten bahseden bir referan­
sı haurladım. O zaman çizelgesi saçmalığıyla bi­
zim hiç canımızı sıkmamamızın bir sebebi bu."
F'lar tam neden hiçbir Eskiçağlı'nın bu küçük
gerçekten bahsetmeye tenezzül etmediğini sor­
mak üzereydi ki, Lessa'nın dik bakışlarıyla karşı­
laştı. Bir şey söylemedi.
"Bak, işte buradaki cümle kısmen eksik, ama
eğer buraya "beklenmedik değişimler" eklersen,
anlam kazanıyor."
Gri gözleri yapmacıksız bir şaşkınlıkla büyüyen
Lessa, (gerçek niyetini saklayışı yüzünden nere­
deyse boğuluyordu F'lar) bakışlarını Kayıt'tan
T'ron'a kaldırdı.
"O haklı, F'lar. Bu gerçekten de anlamlı. Bak -
" ve kayıdı T'ron'un isteksiz pannaklarından us­
taca sıyırıp F'lar'a uzaru. O da aldı.
"Haklısın, T'ron. Çok haklısın. Bu, benim çöze­
meyip bırakmak zorunda kaldığım daha eski de-

110
Anne McCaffrey

rilerden biri.•
"Tabii ki ben onu dört yüz Devir önce incele­
diğimde daha iyi durumdaydı." T'ron'un kendini
beğenmiş tavn çekilecek gibi değildi, ama savun­
maya geçtiği ve kuşkucu olduğu zamana göre
daha rahat idare edilebiliyordu.
"Ama bu nasıl değiştiğinden ya da ne kadar
sürdüğünden bahsetmiyor," dedi F'lar.
"Başka ipuçları da olmalı, T'ron," diye Lessa
ilen sürdü, tam F'lar'ın sözlerine karşı çıkmaya
başlayacakken Kale Weyrlideri'ne doğru baştan
çıkartıcı bir şekilde eğilerek. "İplik neden şaş­
maksızın yedi yıldır yağdığı düzenden şaşsın ki?
Sizin Zamanınızda da belli bir aralıkla yağdığını
bana sen söylemiştin. O zaman da böyle değişik­
likler olur muydu?"
T'ron bularuk.laşmış satırlara kaşlanru çattı.
"Hayır," diye yavaşça kabullendi ve suçlu deri
parçasına yumruğunu indirdi. "Neden bu kadar
çok tekniği kaybettik? Neden onlara en çok ihti­
yaç duyduğumuz anda Kayıtlar bizi boşa çıkar­
dı?"
Mnementh çıkıntıdan bağırmaya başladı, Fid­
ranth da ona katıldı.
Lessa başını yana eğerek "dinledi."
"D'ram ve G'narish," dedi. "T'kul'u bekleme­
miz gerektiğini düşünmüyorum, ama R'rnart küs­
tah bir adam değildir."
Ista'dan D'ram ve Igen Weyri'nden G'narish

111
Ejder Arayışı

beraberce içeri geldiler. iki adam da öfkeliydi,


selamlaşmakla hiç vakit yitirmediler.
"Erken iplik Düşüşü hakkında duyduklarım
nedir?'' diye sordu D'ram. "T'kul ve R'mart nere­
deler? Onları da çağırdınız, değil mi? Filolannız
çok kayıp verdi mi? Ne kadar İplik yuvalandı?"
"Hiç. Daha ilk Düşüşe yetiştik. Ve fıJolanm çok
az yara aldı. Ama endişeni takdir ediyorum,
D'ram. Diğerlerine de haber gönderdik."
Mnementh'in uyarmamasına rağmen birisi
Weyre giden koridorda koşuyordu. Herkes, ek­
sik olan Weyrliderleri'nden birinin gelmesini
bekleyerek döndü, ama hızla içeriye gelen ha­
berci bir weyr çömezi idi.
"Selamlarımı sunarım, beyler," diye oğlan so­
luklandı. •ama R'mart fena yaralı ve Telgar Wey­
ri'nde o kadar çok yaralı adam ve ejder var ki,
korkunç bir manzara. Ve Yüksek Crom Kaleleri­
n.in yansı kömürleşmiş durumda."

Tüm Weyrliderleri ayağa fırlamışlardı.


"Yardım göndermeliyim-" Lessa fırladı,
D'ram'ın tuhaf ifadesi ve T'ron'un çacık kaşları
onu durdurdu. Sabırsızca burnundan soludu.
"Çocuğu duydunuz, yaralı insanlar ve ejderler,
cesaretı kırılmış bir Weyr. Felaket zamanı yar­
dımlaşmak, başkasının işine karışmak değildir.
Bu tarihı Weyr özerkliği masalı gülünç boyutlara
ulaştınlabil.ir ve bu da onlardan biri. Telgar Wey­
ri'ne yardım etmemeyi mi düşünüyorsunuz, ger-

112
Anne McCaffrey

çcktenr

"Haklı, biliyorsunuz," dedı G'narish ve F'lar


adamın çağdaş bir bakış açısı kazanmaya bir

adım daha yaklaştığını fark elli.


Lcssa Telgar Weyri'ne bizzat kendisinin uçmak
konusunda birşeyler söylenerek odayı terk eni.
Weyr çömezi de F'lar'ın izin veren baş hareketiy­
le onun peşinden gitti.
"Tron eski bir Kayıt Derisinde beklenmedik
kaymalara bir gönderme bulmuş," dedi F'lar
kontrolü ele alarak. "D'ram, dört yüz Devir önce­
ki Ista Kayıtlan arasındaki çalışmalarından birşey­
ler halırlıyor musun?"
"Keşke hatırlasaydım," dedi Ista lideri yavaşça,
sonra başını sallayan G'narish'e doğnı baktı.
"Ben buraya gelmeden önce Weyr'imdeki bütün
ciltlerin bir an önce taranmasını istedim, hepimi­
zin böyle yapmasını öneriyonım "
"İhtiyacımız olan tüm Pem çapında bir konın­
ma,'diye başladı F'lar, sözcükleri dikkatlice seçe­
rek.
Ama T'ron aldanmamıştı ve masaya o kadar
sert vurdu ki tüm çanak çömlek havalandı. "Ej­
derleri Kalelere ve Zanaat Salonları'na yerleştir­
mek için fırsat kolluyorsun değıl mi F'lar? Ejder
halkı daima bir arada olmalıdır "
D'ram "T'ktıl ve R'mart'ın bizi uyarmaksızın
yaptığı gibi mi?n diye F'lar öyle iğneleyici bir ton­
da sordu ki T'ron sessizleşti.

1 13
Ejder Arayışı

"Aslında, Kalelerde bu kadar insan gücü var­


ken neden ejder halkı kendini yorsun ki?" diye
sordu G'narish şaşırmış bir şekilde. Diğerlerinin
kendine baktığını görünce sinirli şekilde hafifçe
güldü. "Yani, tek tek Kaleler ihtiyacımız olan
gözcüleri rahatlıkla sağlayabilirler.•
"Ve bunun yollan da var," diye onayladı F'lar
T'ron'un şaşkınlık dolu ünleminı hiçe sayarak.
"Çok değil, kısa bir süre önce, her tepede, her
yükseltide, ovalarda işaret ateşleri vardı, Fax fe­
tih yürüyüşlerine başlarsa diye. Aslında işaret fe­
nerlerinin çoğu hala yerlerinde duruyorlarsa hiç
şaşırmam.•
Diğer üç surattaki ifadelerden hafifçe eğlenmiş­
ti. Eskiçağlılar bir Lordun birden çok bölgeyi ele
geçirmeyi deneme saygısızlığmı gösterebileceğini
asla kabullenememişlerdi. F'lar'ın hiç şüphesi
yoktu ki bu olay, Tron ve T'kul gibi muhafaza.
karlan sıradan halkı her fırsatta ejder halkına ne
kadar bağımlı olduklan konusunda etkilemeye,
çağdaş özgürlükleri ve haklan kısıtlama girişim­
lerine yöneltmişti. "Kaleliler İplik ufukta belirdi­
ğinde ateşleri yaksınlar - stratejik noktalarda ko­
nuşlanmış birkaç binici geniş alanları gözetleye­
bilir Weyr çömezlerini kullanın; bu onları yara­
mazlıktan uzak cutar ve onlar için iyi bir alıştırma
olur. İpliğin nasıl düştüğünü öğrenirsek, değişik­
likleri önceden talunin edebiliriz.• F'lar gülümse­
yerek kendini zorla rahatlatmaya çalıştı. "Bunun

114
Anne McCaffrey

ilk bakışta göründüğü kadar önemli bir sorun ol­


duğunu sanmıyonım. Özellikle daha önce de ol­
duysa. Tabii ki eğer bu kaymanın ne kadar süre­
ceğini ve İpliğin asıl dlizenine dönüp dönmeye­
ceğini bilsek işimize yarardı."
"T'kul serun yaptığın gıbi hepimize haber gön­
derse işimize yarardı," diye söylendi D'ram.
"Evet, hepimiz T'kul'un nasıl olduğunu biliyo­
nız," dedi F'lar hoşgörüyle.
"Bu kadar hayati bir bilgiyi bizden saklamaya
hakkı yoktu" dedi T'ron yine masayı yumrukla­
yarak. "Weyrler bir arada olmalıdır."
"Kale Lordları bundan hoşlanmayacak," diye
belirtti G'narish, şüphesiz kendi Weyri'ne bağlı
en sonınlu Kaleliyi, Keroon'dan Lord Connan'ı
düşünerek.
"Ah," diye F'lar hissettiğinden daha fazla bir çe­
kinmeyle yanıtladı, "eğer Geçişin bu döneminde
yağışta böyle bir kayma beklediğimizi söyler­
sek.."
"Ama - ya ellerindekı zaman çizelgeleri? Onlar
aptal değiller," diye T'ron heyecanla konuştu.
"Biz ejder halkıyız, T'ron. Anlamadıkları şeyle­
ri bılmelerine - ya da endişelenmelerine gerek
yok," diye kararlıca yanıtladı F'lar.
"Birden değiştin değil mi F'lar?" diye sordu
D'ram.
"Onlara asla yapacaklarımı açıklamadım, eğer
geçmişi düşünecek olursak D'ram. Onlara yap-

115
Ejder Arayışı

malan gerekeni söyledim, onlar da yaptılar."


"Yedi Devir önce ödleri patlamıştı," diye söyle­
di G'narısh. "Bizi açık kollar ve hediyelerle karşı­
layacak kadar korkmuşlardı "
"Eğer bütün o ekili dikili arazileri ve ormanları
konımak istiyorlarsa ya karlarını kömüre dönüş­
türecekler, ya da istediklerimizi yapmaya başla­
yacaklar."
"Tillek'ten Lord Oterel ya da Boll'dan o budala
Lord Sangel emirlerime karşı gelsinler de orman­
larını ben yakayım,• dedi T'ron yerinden kalka­
rak.
"O zaman anlaştık," dedi F'Jar çabukça, takın­
dığı iki yüzlü tavır kendisine tiksinti verince. "Ka­
lelilerin de yarduruyla nöbetçi yerleştiriyonız ve
bu değışikliğin kaydını tutuyonız. Kısa süre son­
ra nasıl tahmin etmemiz gerektiğini öğreniriz."
"Ya T'kul?" diye sordu G'narish.
"Biz durumu ona açıklarız."
"Siz ikinize saygı duyuyor,• diye F'lar onayladı.
"Yine de haberimiz olduğundan bahsetmemek
daha akıllıca olabilir. . ."
"T'kul'la senin tavsiyelerin olmadan da başa çı­
kabiliriz, F'lar," diye D'ram nezaketsizce onun
sözünü kesti ve F'lar aralarındaki bir anlık uyu­
mun sona erdiğini anladı. Eskiçağlılar, birkaç gün
önce yanda kesilen toplantıda olduğu gibi, çağ­
daşlannın hatasını örtmeye çabalıyorlardı. Kendi­
lerini bu olayın tüm sonuçlarından uzak kalama-

116
Anne McCaffrey

dıklarını düşünerek teselli buldu.


Lcssa weyre tam o sırada döndü, yüzü kızar­
mıştı, gözleri fazlasıyla parlaktı. D'ram bile onun
önünde eğilerek veda etti.
"Gitmeyin D'ram, T'ron. Telgar Weyr'inden iyi
haberlerim var," diye bağırdı ama F'lar'ın bakışı­
nı göriince onların itirazlarına ısrar etmedi.
"R'man iyi mi?" diye sordu G'narish, beceriksiz­
liği önmeye çabalayarak
Lessa Igenli lidere gülümseyerek kendine gel­
di.
"Ah, o haberci - sadece bir çocuk işte - aban­
mış. Ramoth Telgar Weyri'nin kıdemli kraliçesi
Solth ile konuştu. R'man'ın kötü yaralandığı doğ­
nı. Belli ki Bedella ona fazla miktarda hissizonı
tozu vermiş. Kimseye haber vermeyi akıl edeme­
miş. Ve filo ikincisi de hepimızin haberi olduğu­
nu sanıyormuş, çünkü R'mart'ın Bedella'ya ha­
bercileri yollamasını söylediğini duymuş, onun
bunu yapmamış olduğunu aklına bile getirme­
miş R'man kendinden geçince Bedella her şeyi
unutuvermiş. Lessa'nın omuz silkmesi onun Be­
n

della hakkında çok iyi şeyler düşünmediğini gös­


teriyordu. "Filo ikincisi vereceğiniz öğütlere min­
nettar kalacağını söyledi."
"H'ages, Telgar Weyri'nin filo ikincisidir," dedi
G'narish. "Güvenilir bir binici, ama insiyatifı yok.
Hey, sen de İplik yarası almışsın, F'lar."
"Bir şeyim yok."

117
Ejder Arayışı

"Kanıyor," diye karşı çıklı Lessa, uve hiçbir şey


yemedin."
"Telgar Weyri'ne uğrayıp H'ages ile konuşaca­
ğım," dedi G'narish.
"Ben de seninle gelmeyi isterim, G'narish, eğer
itirazın yoksa..."
"Benim itirazım var," diye Lessa araya girdi.
"G'narish Düşüş'ün oradaki dunımunu kontrol
altına alabilecek ve bize haber verebilecek yete­
nekte. Sen yemeğini yerken, ben de onu çıkmtı­
ya kadar uğurlayayım." Lessa o kadar öğretmen­
ce davranıyordu ki, G'narish kıkırdadı. Lessa
onun koluna girdi ve koridora doğnı yürüdü.
"Gyarmath ile merhabalaşmadık," dedi G'narish'e
tatlı tallı gülümseyerek, "ve o benim favorilerim­
den biri, biliyorsun. "
O kadar ölçüyü aşan şekilde oynaşıyordu ki,
F'lar Ramoth'un itirazla gürlemediğine şaşırdı.
Sanki Gyannath uçuşta Ramoth'u yakalayabilir­
miş gıbi! Derken Mnemenıh'in keyif dolu gürle­
mesini duydu ve rahatladı.
Yemeğini ye, diye öğüt verdi bronzu ona. Bırak
lessa G'narish'i pohpohlasın. Ne Gyarmath
umursuyor, ne Ramoth, ne de ben.
"Weyrim için katlandıklanma bak," dedi Lessa
abartılı bir iççekişle, az sonra dönerken.
F'lar ona olumsuzcu bir bakış fırlattı. "G'narish
aslında kendı bildiğinden daha modem kafalı."
Lessa kararlıca, "O zaman onu bundan haber-

118
Anne McQıffrey

dar etmeliyiz," dedi.


"Yeter ki haberdar eden ubiz" olalım," diye
F'lar sahte bir sertlikle yanıtladı, onu elinden nı­
lup kendine çekti.
Göstermelik bir karşı koyuşta bulundu Lessa
hep yaptığı gibi, vahşice kaşlarını çaltı ve sonra
onun omuzlarına bıraku kendini tamamen. "İşa­
ret ateşleri ve tarama ekipleri yeterli değil, F'lar,"
dedi düşüncelice. "Yine de İplik Düşüşündeki bu
değişiklik için fazla endişelendiğimize inanıyo­
rum."'
"Bu saçmalıklar G'narish ve diğerlerini kandır-
mak içindi, senin bunu ... "
"Ama haklı olduğunun farkında değil misin?"
F'lar ona uzunca ve kuşku dolu baktı.
"Yumurta aşkına, Weyrlideri, beni şaşırtıyor-
sun. Neden sapmalar olmasın ki? O kayıtlan sen,
F'lar bir araya getirdiğin için ve Eskiçağlılara inat
olsun diye hatasız olmaları mı gerekiyor? Büyük
altın yumurtalar adına, be adam, hiç Iplik düşme­
diği Aralıklar da olmuştu - ikimizin de bildiği gi­
bi. Neden bir Geçiş sırasında ipliğin Düşüş hızı
değişmesin ki?
"Ama neden? Tek bir iyi sebep ver böyle olma­
sı için."
"Tek bir sebep ver böyle olmaması için! Kızıl
Yıldız'ın üzerimize İplik yağdıracak kadar yakın
geçmesini engelleyen şey, onu, Düşüşü değiştire­
cek kadar yolundan saptırabilir de! Dönemlik

119
Ejder Arayışı

olarak doğup batan tek şey değil Kızıl Yıldız. Sa­


dece bizi değil, Kızıl Yıldızı da clkileyen bazı gök
cisimleri olabilir.
"Nerede?"
Lessa sabırsızca omuz silkti. "Nereden bileyim?
Gözlerim F'rad'ınkiler gibi keskin değil. Ama bul­
maya çalışabiliriz. Yoksa yedi Devirlik kesinlik
ve dakiklik aklını mı köreltti?"
"Bak Lessa,M
Aniden kendini F'lar'a basurdı, sivri dilinden
pişman olarak. O da Lessa'nın haklı olduğunun
gereğinden fazla farkında olarak ona sarıldı. Yi­
ne de... biraz rahatlamaya hakkı yok muydu? So­
rumluluğun yükünden biraz kurtulmaya?
"Sana bunları söylemeye hakkım yok." Lessa
hafif bir pişmanlıkla fısıldıyordu.
"Neden olmasın' Yeterince doğru:
"Bir örümcek kafalı, dar görüşlü, muhafazakar
üçlüsünü yauşurmak için yaptıklarını ve seni kü­
çültemem... "
Onun sözlerini bir öpücükle kesti, şaka yollu
öpücük bir anda tutkulu bir öpüşmeye dönüştü.
Lessa'run tahrik edici ell ensesini okşarken, İpli­
ğin yaraladığı deriye değince F'lar irkildi.
"Ah, öıür dilerim. Dur, bırak da-" Lessa'run
özür dileyen sesi kısıldı hissizotu kavanozuna
uzanmak için arkasına dönünce
WBağışlıyorum seni sevgilim, çevirdiğin bütün
günlük entrikalardan dolayı,M F'lar onu tumturak-

120
Anne McCaffrey

lı sözlerle rahatlaru. "İnsanı pohpohlamak, kavga


eımekcen daha kolay. Keşke F'nor burada olsay­
dı şimdi!"
"O yaşlı apcal T'ron'u affecmedirn hala," dedi
Lessa gözlerini kısıp dudaklarını büzerek. UF'nor
neden izin vermedi kl T'reb'in hançeri almasına?"
"F'nor dürüstçe hareket etti," dedi F'lar, katı bir
kınamayla.
" O zaman daha hızlı kaçmalıydı Sen de ondan
iyi değilsin." Dokunuşu hafifti, yine de ama yara­
lar sızlıyordu.
"Hımmm. Benim kaçtığım şey, EskiçağWan ile­
riye getirmiş olmanın Pern'imize karşı sonımlulu­
ğu. Demirciustası Salomı'ndaki aptalca dövüşte
kimin haklı olduğu gibi önemsiz konulara ıakılıp
kalıyonız. Asıl önemli olan eskiyle yeniyi uzlaş­
tırmak. Ve bu yeni krizın işimize gelmesini sağ­
layabiliriz, Lessa."
Lessa onun sesindeki çınlamayı duydu ve
onaylarcasına gülümsedi.
"Eskiçağlılar gelmeden gelenekleri terk ettiği­
mizde, bazılarının ne kadar boş ve kısıtlayıcı ol­
duklarını gördük; tıpkı bu Kale, Zanaat ve Weyr
arasındaki minimum temas meselesi gibi. Evet,
doğru, başka bir Weyr ile haberleşmek istersek
oraya ejder sırtında birkaç saniye içinde gidebili­
riz, ama bir Zanaatkarın ya da Kalelı'nin bir yer­

den diğerine gitmesi günler alıyor Eskiçağlılann


beni Kale ve Zanaatlarda ejder bulundurmakıan

121
Ejder Arayışı

vazgeçirmelerine boyun eğmemeliydim Ne tara­


ma ekiplen, ne de işaret ateşleri hiçbir işe yara­
mayacak. Bu konuda kesinlikle haklısın, Lessa.
Şimdi eğer Fandarel başka bir alternatif yöncem
düşünürse... Sorun ne? Neden öyle gülüyorsun?"
"Biliyordum. Demirci ve Arpçı'yı görmek iste­
yeceğini bildiğim için onları çağırttım, ama sen
yemeğini yiyip iyice dinlenmeden önce gelmeye­
cekler." Taze hissizotunun katılaştığını gönnek
içın baktı.
UTabii ki sen de yemek yedin ve dinlendin, de­
ğil mi?"
Çevik bir hareketle kucağından indi, gözleri
neredeyse kararmıştı. "Yomlduğumda yatacak
kadar aklım var benim. Sen ise konuyu en ince
noktasına kadar Robinton ve Fandarel ile konu­
şacaksın. Ve de içeceksin - o Demirci ile Arp­
çı'nın içme yarışında bir ejderi bile yenebilecek­
lerini hala öğrenememiş gibi -" Yine sessizleşti,
dargın bakışları düşüncelı bir kaş çatmaya dö­
nüştü. "Aslına bakılırsa, Lytol'u da davet etsek iyi
ederiz, eğer gelirse. Kale Lordları'nın tepkilerinin
ne olduğunu tam olarak öğrenmek istiyonım.
Ama önce, ye!"
Pem'in tüm sonınlannın yine onun weyrinin
çıkıntısına tünemek üzere geldiği apaçık ortaday­
ken kendini bir anda nasıl bu kadar iyimser his­
sedebildiğini merak ederken gülerek itaat etti
F'lar.

122
Anne McC:ılTrey

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Güney Weyrindc Giinoıtası

Kylara güzel ve ince vücudunu görmek için ay­


na karşısında b�ınt çevirirken koyu kınnızı elbi­
sesinin kalın kumaşının saUanıp dalgalanmasını
izleyerek "Biliyordum. Ona elbisenin kenarları­
nın düzgün olmadığını söylemişlim," dedi, ayna­
daki yansımasını, çekici kaş çatışını fark ederek
bir anda durdu. Yüz ifadesini bırkaç kez tekrar­
ladı
"Çatık kaş, güçlü bir silahtır güzelim," demişti
sütannesi ona tekrar tekrar, "ama kaş çatarken
güzel görünmeye çalış. Eğer yüzün öyle donup
kalırsa ne olacağını düşün...
Profiline değer biçerek poz vennesi dikkatini
dağıtmıştı ve gözleri yine hatalı kenarın kıvrımını
yakaladı
uRannelly!" diye bağırdı sabırsızca, yaşlı kadın
hemen cevap vermeyince. "Rannelly!"
"Geliyonım yavrncuğum. Yaşlı kemiklerim es­
kisi kadar hızlı değil. Elbiselerini havalandınyor­
dum. Şu çiçek açan ağaç da o kadar hoş ki. Bu
kadar büyümüş bir fellis ağacı, şaşılacak şey."
RanneUy sanki isminin söylenmesi akJını hareke­
te geçirmiş gibi hiç kesilmeyen bir monoloğa
başlamıştı. Kylara böyle olduğundan emindi,

123
Ejder Arayışı

çünkü yaşlı dadısının sesi sanki sadece gördüğü­


nü ve duyduğunu yankılıyor gibiydi.
"Bu terziler olmalan gerektiğı kadar iyi değiller
ve aynntılan bitirmeye gelınce sıra, yarım yama­

lak yapıyorlar," diye Rannelly söylendi Kylara


ona sertçe sorunla uğraşmasını buyurduğunda.
Pes telden bir homunuyla diz çöküp suçlu eteği
kıvırdı. "Evet, bak şu dikişlere Aceleyle dikilmiş­
ler, iğneye çok fazla iplik takılmış.. " .

"Adam bana elbiseyi üç günde vereceğini söy­


lemişti, oysa oraya gittiğimde daha dikiyordu
Ama elbiseye ihtiyacım var."
Rannelly'nin elleri durdu, başını kaldırarak.
"Daha önce bir şey söylemeden ayrılmamıştın
Weyr'den hiç..."
"Canımın istediği yere giderim,• dedi Kylara
ayağını yere vurarak. "Bebek değilim ki sana da­
nışıp hareket edeyim. Güney'in Weyrkadıruyun
ben. Hiç kimse bana bir şey yapamaz. Unutma
bunu."
"Hiç kimse unutmaz benim yavnıcuğumun.. ."
"Bu adam gibi bir Weyr olmasa da.. . "

" . . .benim yavruma bir hakaret, burada bulun­


mak.. ."
"Umurlaflflda değil onların, ama Telgar kanın­
dan birine bu kadar saygısız davranılmayacağını
görecekler...•
" .kimmiş benim güzelime kaba davranan... "
"Düzelt o kenarı Rannelly, bütün hafta sürme-

124
Anne McCaffrey

sin. Evıme döndüğümde olabildiğince güzel gö­


rünmeliyim," dedi Kylara gövdesini bir o yana bir
bu yana döndürüp, gür ve kıvırcık san saçlarının
dalgalanmasını izleyerek. "Bu korkunç, korkunç
yenn tek iyi tarafı. Güneş saçlanmı parlak tutu­
yor."
"Güneş ışınlannın düşüşü gibi, bir tanem ve
panldasınlar diye fırçalıyorum onlan Fırçalarım
gece gündüz, ihmaJ etmeden hiç. Bir tek sen
yokken. O erkenden seni anyordu..."
"Boş ver onu. Düzelt şu kenan."
'"Ah, hemen yaparun senin için. Çıkar şunu. Ta­
mam. Oooo, kıymetlim, yavrucuğum. Kim dav­
randı sana böyle ! O mu yaptı bu izleri... "
"Sessiz ol!" Kylara ayaklarına indirdiği elbise­
den çabukça sıynlarak adım attı, açık teninde gö­
ze çarpan mosmor çürüklerin farkındaydı. Yeni
elbiseyi giymek için bir sebep daha. Daha önce
bir kenara attığı keten sabahlığı geçırdi üzerine.
Kolsuz olmasına karşın, elbisenin kıvnmlan sağ
kolundaki koca çürüğü neredeyse örtüyordu. Su­
çu daima doğal bir kazaya atabilirdi. T'bor'un ne
düşündüğü zerre kadar umnında olduğundan
değil, ama karşılıklı suçlama olmasın diye. Ve
T'bor kör kütük sarhoşken ne yaptığını bilmezdi.
"İyi değil bunun sonu,� diye Rannelly elbıseyi
yerden toplayıp küçük odacığına doğru ayaklan­
nı sürüye sürüye giderken söyleniyordu "Sen ar­
tık weyr halkındansın. Weyr halkının KaleWerle

125
Ejder Arayışı

beraber olmasından iyilik gelmez. Kendi kendi­


nize olun. Burada önemli birisin... "

"Kapa çeneni, ihtiyar bunak Weyrkadını olma­


nın iyi yanı, canımın istediğini yapabilmem. Beni

annemle karıştırma. Tavsiyelerine ihtiyacım yok.�


"Evet, biliyorum," yaşlı dadı o kadar acı ve sert
konuştu ki Kylara ardından bakakaldı.
işte, sevimsizce çatılmıştı kaşları. Kaşlarını öyle
kaldırmamalıydı; yüzünde kırışıklıklara yol açı­
yordu. Kylara elini belinde gezdirdı, zevkle yu­
muşak kıvrımları kontrol ederek, dığer eli düz­
gün karnındaydı. Beş veletten sonra bile düm­
düzdü. Artık daha fazla çocuk olmayacaktı. Artık
işi biliyordu. Doğru zamanda arada birkaç sani­
ye daha ve. . .
Pam1aklannın ucunda yükselerek döndü, gü­
lerken kollarını tavana uzatarak gerındi, ezilmiş
omuz kası onu acıya boğarken inledi.
Meron'un böyle yapması gerekmiyordu... bit­
kince giılümsedi. Meron böyle yapmalıydı, çün­
kü Kylara'nın buna ihtiyacı vardı.
O bir ejderbtnicisi değil, dedi Prideth uykudan
uyanarak. Altın ejderin sesinin tonunda bir eleş­
tiri yoktu; sadece gerçekleri dile getiriyordu. Da­
ha çok Prideth kendinin Weyrlere değil de Kale­
lere inmesini gerektiren yolculuklardan sıkıldığı

için söylemişti bunu Kylara'nın zevki için diğer


ejderleri ziyarete gittiklerinde fazlasıyla razıydı.
Ama bir Kale, sadece sağı solu belli olmayan bir

126
Anne McCaffrey

nöbecçi wherin arkadaşlığı bununla karşıJaştınla­


mazdı.
"Hayır, o bir ejderbinidsi değil," diye Kylara
anlayışla onayladı, dolgun kırmızı dudaklarına
hatırına gelen zevklenn çağırdığı bir gülümseyiş
dokundu. Bunun kendisine yumuşak, gizemli ve
catibeli bir görünüm kazandırdığını düşündü ay­
naya doğru eğilerek. Ama aynanın yüzeyi benek
benek olmuştu ve yakından bakınca cildini bo­
zuk gibi gösteriyordu.
Prideth kaşınıyorum dedi ve Kylara hayvanın
hareketlendiğini duyabildi. Ayağının altındaki
yer yankılandı bu sesle.
Kylara hoşgöıi.iyle güldü, kusurlu aynanın kar­
şısında son bir dönüş ve yüz buruşturmanın ar­
dından Pridetl1'i rahatlaunaya yollandı. Keşke
kendisine ejderin yaptığı gibi tapacak ve onu an­
layacak gerçek bir erkek bulabilseydi. F'lar gibi,
örneğin...
Mnementh Ramoth 'a ait, dedi Prideth ona,
Kylara Güney'de kraliçe Weyri vazifesi gören
meydana doğru girmekteyken. Ejder, yüzeyin
hemen üzerindeki toprağı kazımıştı. Böylelikle
güney güneşinın ısıttığı çıplak taş, en soğuk ge­
cede bile keyifli bir sıcaklık yayıyordu. Yaprakla­
rını eğmiş fellis ağaçlanyla doluydu her taraf,
pembe çiçekleri havaya güzel kokularını yay­
maktaydı.lar.
"Mnementh senin olabilir tatlım,• dedi hayvanı-

127
Ejder Ar:ıyışı

na, uzun saplı bir fırçayla kaşınan yeri fuçalaya­


rak
Hayır. Ramoth'/a boy ölçı'işemam.
'Eğer çiftleşme ateşiyle kızışmış olsaydın, faz­
lasını bile yapardın," diye yanıtladı Kylara, böyle
bir yönetim darbesine kalkışacak kadar cesur ol­
mayı dileyerek. "Babanla çiftleşmenin, ya da an­
neni safdışı etmenin ahlaksızca bir yanı yok. .. "

Kylara kendi annesini, Lord Telgar tarafından


kullanılıp daha körpe ve daha ateşli yatak arka­
daşları uğruna erkenden bir kenara atılan o kadı­
m düşündü. Eğer kendisi de Arama sırasında keş­
fedilmeseydi, adı her ne haltsa o mankafayla ev­
lenmek zorunda kalabilirdi. Ne bir Weyrkadıru
olabilirdi, ne de kendisini sevecek Pıideth'i olur­
dtı. Pıideth aşın rahaclamış iç çekişiyle üç tutam
çiçeği dallanndan uçuruncaya kadar şiddede fır­
çalamaya devam etti.
Benim annem sensin, dedi Prideth sevgi, hay­
ranlık, tutku, saygı ve neşeyle karışık bir tonda,
koca opalimsi gözlerini binıcisine çevirerek.
Sinir bozucu düşüncelerine rağmen, Kylara
şetkatle gülümsedi ejderine. Pridcth ona öyle dik
dik baktığı zaman bile kızamazdı hayvana. Pri­
deth onu istisnasız her şeyin üzerinde tutup sev­
diği sürece yapamazdı Weyrkadıru minnenarlık­
la Prideth'in sağ gözünün hassas kenarını okşadı,
ta ki koruyucu göz kapakları memnuniyetle teker
teker kapanıncaya değin. Kadın kendini kama bi-

128
Anne McCaffrey

çimli kafaya yasladı, bir anlığına bile olsa kendi­


siyle ve dünyayl:ı barışıktı, Prideth'in sevgisi mer­
hem oldu onun hoşnutsuzluğuna.
Derken uzaktan T'bor'un ortalıktaki weyr çö­
mezlerine emır veren sesini duydu ve Prideth'ten
uzaklaştı. Neden T'bor olmak zonındaydı? O ka­
dar beceriksizdı ki. Değil ona Meron'un hissettir­
diklerini yaşatmak, buna yaklaşamazdı bile, tabii
ki Orth'un Prideth'i uçurduğu çekilebilır zaman­
lar dışında Ama Meron ejderi olmadan da fazla­
sıyla iyiydi Meron o kadar merhametsiz ve hırs­
lıydı ki beraberce bütün Pem'i yönetebilirlerdi...
"İyi günler, Kylara."
Kylara selamı görmezden geldi. T'bor'un zora­
ki neşeli ses tomı aklındaki şey her ne ise onun­
la tartışmaya niyeti olmadığını belli etti Kylara'ya.
Kylara onun kendine hiç cazip gelmediğini dü­
şündü, uzun boylu ve yakışıklı olmasına karşın -
çoğu binici böyleydı. Yüzlerindeki iplik yaraları­
nın ince z
i leri onlara itici olmaktan çok çapkınca
bir hava verirdi. T'bor'da yara izi yoktu, ama ça­
tık kaşları ve gözlerinin sinirli hareketi iyi görü­
nüşünü bozuyordu
"İyi günler Prideth," diye ekledi
Ondan hoşlamyom.m, dedi Prideth binicisine.
Ve o gerçekten de baslı sana. Ona iyi davranmı­
yorsun.
''İyilik sana hiçbir şey kazandırmaz," diye ters­
ledı hayvanını. Üşengeç bir gönülsüz1ukle döndü

129
Ejder Arayışı

Weyrlideri'ne. Aklındaki ne'-


..

T'bor'un yüzü Kylara'nın sesindeki bu belirtiyi


her yakalayışında olduğu gibi kızardı. Kylara'run
amacı onun huzurunu kaçırmaktı.
"Kaç weyrin boş olduğunu öğrenmem gerek.
Telgar Weyri bilmek istiyor."
"Brekke'ye sor. Ben nereden bileyim?"
T'bor'un yüzü daha da kızardı ve dişlerini sık­
u. "Weyrkadırurun kendi kadrosunu yönetmesi

gelenekseldir...
"

"İplik düşesice gelenekler! O bilir, ben değil.


Ve Güney'in neden İplikten kaçamayan her bu­
dala biniciye ev sahipliği yapması gerektiğini an­
lamıyonım."
"Çok iyi biliyorsun, Kylara, Güney Weyri'nin
neden... "
"Yedi Devirlik İplik yağışı sırasında bizden en
ufak bir yaralanma bile olmad1."
"İplik buraya kuzey .imasına yağdığı gibi ağır
ve sürekli yağmıyor, şimdi anlıyorum ki ...•
"Ama ben neden onlann yaralılarının bize yük
olması gerektiğini anlayamıyonım."
"Kylara. Söylediğim her şeye karşı çıkma. ."
Kylara gülümseyerek arkasını döndü, onu ço­
cukça niyetinden vazgeçirme noktasına kadar
zorlamJş olmaktan dolayı memnundu.
"Brekke'den öğren. Yerimi doldurmakran hoş­
lanıyor.• Omzunun üzerinden bir bakış aru onun
ne demek istediğini tam manasıyla anladığını

130
Anne McCaffrey

gönnek için. Kylara başka işlerle meşgulken


Brekke'nın onun yatağını paylaştığından emindi.
Kylara çok iyi biliyordu ki, aptal Brekke F'nor
için yanıp tunışuyordu. Onun ve T'bor'un ilginç
fantaztleri olmalıydı ikisi de diğerini karşılıksız
aşkının hedefi olarak hayal ederken.
"Brekke senden iki kat daha kadın ve Weyrka­
dıru olmak için senden çok daha uygun," dedi
T'bor sıkı, kontrollü bir sesle.
"Bunu ödeyeceksin seni pislik, seni sümüklü
oğlancı," diye haykırdı Kylara onun beklenmedik
karşılığına öfkelenerek. Sonra Brekke'yi bir
Weyrkadını, ya da kendisi gibi ateşli ve maharet­
li bir aşık olarak düşününce kahkahalara boğul­
du. Göğüsleri bir erkek çocuğununki kadar olan
sıska Brekke. Lessa bile daha kadınsı gözüküyor­
du
Lessa'yı düşünmek Kylara'yı bir anda durgun­
laştırdı. Kendini planı için Lessa'run bir tehdit, ya
da engel olmayacağına inandırmaya çalıştı. Lessa
artık gereğinden fazla F'lar'ın hizmetindeydi, tek­
rar hamile kalmak için sızlanıyor ve burnunun
dibinde olanları göremeyecek kadar memnun,
itaatkar Weyrkadırunı oynuyordu. Lessa bir aptal­
dı. Tüm Pem'i yönetebilirdi biraz uğraşsa. Bir za­
manlar sahip olduğu şansı tepmişti. Pem'in tek
kraliçesinin Weyrkadıru olarak tüm gezegeni
mutlak hakimiyetine almak varken, geçmişe gi­
dip de Eskiçağlılan getirmek ne büyük bir aptal-

131
Ejder Arayışı

lıktı! Ama Kylara'run Güney Weyri'nde kalıp üm


t
dünyanın yaralı weyradamlanna bakmaya ve
kendisinden başka herkes için dönümlerce top­
rağı ekip biçmeye hiç niyeti yoktu. Her yumurta
farklı biçimde açılırdı, ama doğru zamandaki bir
çatlak her şeyi hızlandırırdı.
Kylara da birkaç yumurtayı kendi bildiği yol­
dan çatlatmaya kararlıydı. Telgar Kalesi'nin Lor­
du, soylu Larad, onu, tek öz kız kardeşini düğü­
ne davet etmeyi hatırına getirememiş olabilirdi,
ama yarı kız kardeşi Lemos'un Kale Lordu ile ev­
lenirken uzak durması için hiçbir sebep olmadı­
ğı kesindi.

• • •

F'nor T'bor'un Brekke'yi çağırdığını duyduğun­


da Brekke onun kolundaki sargılan değiştiriyor­
du Kadın onun sesini duyunca gerginleşti, acıma
ve telaş dolu bir ifade bir an yüzünü gölgeledi .

"F'nor'un weyrindeyim," dedi başını açık kapı­


ya çevirip alçak sesini yükselterek.

"Neden tahtadan yapılmış bir odaya weyr de­


mekte ısrar ediyoruz bilmiyorum," dedi F'nor
Brekke'nin tepkisine şaşırarak. Yaşına göre çok
ciddi bir çocukru. Belki de onu Kylara'nın ast
kraliçesi olmak erken olgunlaştırmıştı. Sonunda
F'nor'un şaka yollu takılmalarına da alışmıştı.

132
Anne McCaffrey

Belki de benimle eğleniyordur, diye merak etti


F'nor, derin bıçak yarasının acı verici pansumanı
sırasında.
Brekke ona küçük bir tebessüm gönderdi "Ej­
der neredeyse, oraSJ bir weyrdir, nasıl yapıldığı
fark etmez."
Tam o anda T'bor içeri girdi kafasını eğerek,
oysa ki kapı onun boyu için fazlasıyla yüksekti.
"Kolun nasıl F'nor?"
"Brekke'nin uzman bakımı sayesinde daha iyi­
ye gidiyor. Bir söylenti var," dedi F'nor Tbor'a
muzipçe sırıtarak, "Güneye gönderilen adamlar
daha çabuk iyileşiyormuş.•
"Eğer bu kadar çoğunun geri dönme sebebi
buysa, Brekke'ye başka görevler vereceğim."
T'bor o kadar sert konuştu ki F'nor ona baktı.
"Brekke, kaç yaralıyı daha barındırabiliriz?"
"Sadece dört, ama Batıda Varena en az yirmisi­
ni daha halledebilir."
F'nor onun yüz ifadesinden yaralıların bu ka­
dar çok olmamasını umduğunu anladı.
"R'mart on kişi göndermek ricasında, sadece
biri ağır yaralı," dedi T'bor, ama hala içerlemişti.
"En iyisi orada kalması olur."
F'nor Brekke'nin kendini fazlaca yorduğunu
söylemeye koyuldu. Çok az ayrıcalığı olmasına
karşın, Kylara'nın ilgilenmesi gereken tüm so­
rumlulukları da sırtlanmışcı, o ise dilediğini yapı­
yordu ki, bunlara Brekke'nin yan çizişinden ve

133
Ejder Arayışı

bazı konularda eli sıkı olduğundan yakınmak da


dahildı. Brekke'nin kraliçesi Wirenth hala fazla­
sıyla bakıma ihtiyaç duyacak kadar gençti; Brek­
ke kendi çocuğu olmadığı halde genç Mirrim'e
de sütanneliği yapıyordu ve öyle görünüyordu ki
yatağını hiçbir Güneyli biniciyle paylaşmıyordu.
Tüm bunlara rağmen, Brekke en ağır yaralı ejder­
binicilerinin bakımını da üstlenmişti. F'nor da
ona minnetardı. Sanki ona hıssizotunun ne za­
man yenilenmesi gerektiğini, ya da yüksek ateşin
huysuzluğunu haber veren fazladan bir duyusu
vannış gibiydi. Serin elleri nezakel mucizesiydi­
ler, ama hastalanru iyileşmeleri için yola getirir­
ken insafsız da olabiliyorlardı.
"Yardımlarını takdir ediyonım, Brekke," dedi
T'bor. "Gerçekten."
"Başka düzenlemeler yapılmalı mı, merak edi­
yorum,• diye kararsızca önerdi F'nor.
"Ne demek bu?"
A-ha, diye düşündü F'nor, adam alıngan. "Yüz­
lerce Devirdir, ejderbinicileri kendi Weyrlerinde
sağlıklarına kavuşmayı başardılar. Neden Güney­
liler sırtlarına iyileşmeleri için yüklenenleri, fay­
dasız, yaralı adamları taşısınlar ki?"
"Benden çok az gönderiyor," dedi Brekke ses.­
sizce
"Kastettiğim sadece Benden değil. Buradaki
adamlann yansı Kale Weyri'nden. Güney Boll'un
plajlarında güneşlenseler de olurdu ... "

134
Anne McCaffrey

"Tron lider değil ki -· dedı T'bor kötüleyen bir


ses tonuyla.
"Mardra buna inanmamızı istiyor," diye sözünü
kesti Brekke alışılınadık bir kabalıkla, Tbor hay­
retle bakakaldı.
"Fazla şey kaçırmıyorsun, değil mi küçük ha­
nım'" dedi F'nor gürültülü bir kahkahayla. "Les­
sa" nın söylediği ve benim kabul ettiğim de bu."
Brekke'nin yüzü al al oldu.
"Ne demek istiyorsun, Brekke?" diye sordu
T'bor.
"Sadece, en ciddi yaralanan beş adamın Mard­
ra 'tmı filosunda uçtuğunu!"
"Onuh filosu mu?" F'nor dik dik T'bor'a baktı,
bu haberin onun için de yeni mi olduğunu gör­
mek için.
"Duymamış mıydın?" diye sordu Brekke, nere­
deyse acı bir şekilde. "O, D'nek İplikten yaralan­
dığından beri uçuyor."
"Ateş taşı yiyen bir kraliçe? Loranth'ın çiftleş­
mek için yükselmemesinin sebebi bu mu?"
"Loranth'ın ateş taşı yediğini söylemedim," di­
ye Brekke itiraz etti. "Mardra'da azıcık akıl kal­
mış. Kısır bir kraliçe bir yeşilden farksızdır. Ve o

zaman Mardra ne kıdemli ne de Weyrkadını ola­


bilir, hayır, bir alev makinesi kullanıyor."
"Yüksek irtifalarda mı?" F'nor sersemlemişti. Ve
T'ron Kale Weyri'nin geleneklere ne kadar bağlı
olduğunu geveleyip duracak kadar soğukkanlı

135
Ejder Arayışı

mıydı?
WBu yüzden onun filosundan o kadar çok yara­
lı var; ejderler kraliçelerini korumak için yakın
uçuyorlar. Bir alev makinesi "aşağıya" alev püs­
kürtür, yukarıya değil, havadakı ipliği ejderlerin
uçcuğu hızda yakalayacak kadar geniş de değil­
dir.•
"Bu şuphesiz... offi" F'nor kolunu düşüncesizce
hareket ettirmenin getirdiği acıyla bunışturdu yü­
zlinu. usu hayatunda duyduğum en gülünç şey.
F'lar bunu biliyor mu�"
T'bor omuz silkti. "Bilse ne yapabilir ki?"
Brekke F'nor'u iterek tabureye otı.ırtttı kolunun
açılan bandajını düzeltmek için.
"Şimdi ne olacak?" Kimseye yöneltmemişti so­

nıyu F'nor.
"Eskiçağlılar gibı konuşuyorsun,• diye Tbor
kaba bir gülüşle belirtti. WDüzcn elden gidiyor,
bu karışık zamanların laçkalığı diye ağlayıp sızla­
narak... "
"Değışim kargaşa demek değildir."
T'bor suratsızca güldü. "Bakış açına göre deği­
şir."
"Senin bakış açın nedir, T'bor?"
Weyrlideri kahverengi binıcıye o kadar uzun
süre sertçe, yüzünde acı çizgiler belirerek baktı
ki, olduğundan Devirlerce yaşlı gözüktü.
"Sana o önceki gece Weyrliderleri Meclisi mas­
karalığında olanları anlanım, T'ron'un Terry'nin

136
Anne �cC:ıffrey

suçlu olduğunda ısrar eniğini,• T'bor yumruğunu


öbür elinin avcıına indirdi, dudakları olayın tat­
sızlığıyla büzülerek. "Weyr her şeyin üzerindedir,
sağduyunun bile Birbirinize bağlı kalın, en arka­
daki araya duş.sun. Ben kendi fıkırlerimı kendi­
me saklayacağım ve weyr halkımı harekete geçi­
receğim Hepsinı Gerekirse Kylara'yı bile... •

"Kabuklar adına, Kylara ne planlıyor şimdi?"


T'bor düşünceli bir bakış attı F'nor'a Sonra
omzunu silkerek konuşnı, "Kylara dört gün son­
ra Telgar Kalesi'ne gitmeyi düşünüyor Güney
Weyri davet edilmedi Ben alınmadım. Güney
Weyri'nin Telgar Kalesi'ne hiçbir yükümlülüğü
yok ve düğün de Kalelilerin meselesi Ama Kyla­
ra oraya olay çıkartmaya gidiyor, eminim bun­
dan Belirtilerini görüyorum. Bir yandan da Na­
bol'un Kale Lordu ile görüşüyor "
"Meron mu'" F'nor onu bir sonın kaynağı oJa­
rak etkileyici bulmamıştı. "Benden Weyri Geçi­
di'nde sekiz Devir önceki başarısız savaşta NaboJ
Lordu Meron'un foyası meydana çıkmıştı ve tüm

itibarı sarsılmıştı. Hıçbır Kale Lordu �abol'la iş­


birliği yapmaz tekrar. Hiçbir zaman zeki olmayan
CromJu Lord Nessel bıle. Onun Meclis tarafından
nasıl Crom Lordu kabul edildiğirıi hiç anlayama­
yacağım zaten."
"Tetikte olmamız gereken Meron değil. Kylara.
Onun dokunduğu her şey bozuluyor •
F'nor Tbor'un neyi kastettiğini biliyordu "Söz-

137
Ejder Arayışı

gelimi, Lord Groghe'nin Kale Kalesi'ne gidiyor


olsa umnımda olmazdı. O, Kylara'run boğulması
gerektiğini düşünüyor. Ama unutmayın ki Kylara
Telgar Kalesi'nden Larad'm öz kardeşi. Üstelik
Larad ona söz geçirebilir. Ve Lcssa ile F'lar da
orada olacaklar. Lessa ile kavga etmesi pek olası
değil. Ne yapabilir öyleyse? İpliklerin yağış düze­
ninı mı değiştirecek?"
F'nor Brekke'nin derin bir nefes aldığını duy­
du, T'bor'un hayretle irkildiğim gördü.
"İpliğin düzenini o değiştirmedi. Bunun neden
olduğunu kimse bilmiyor," dedi T'bor hüzünle.
"Neyin nasıl olduğunu?" F'nor Brekke'nin elle­
rini iterek ayağa kalktı.
"İpliğin düzensiz yağdığını duymadın mı?"
"Hayır, duymadım." F'nor ilaçlarıyla çok meş­
gulmüş gibi görünen Brekke'ye döndü.
"Senın yapabileceğin bir şey yoktu, F'nor," de­
di sakince, "ve haberler ulaştığında ateşın hala
yüksekti."
T'bor burnundan soludu, gözleri sanki F'nor'un
rahatsızlığından hoşlanmış gibi parladı. "F'lar'ın
değerli İplik düzenlerine Güney kıtasında yaşa­
yan bizlerin hiç dahil edilmemesi de cabası. Dün­
yanın bu bucağında ne olduğu kimin umnında
ki?" bunu söyleyerek uzun adımlarla weyrden dı­
şarı çıktı Tbor. F'nor peşinden gitmeye kalkınca
Brekke yapıştı koluna.
"Hayır, F'nor, onun üzerine gitme. Lütfen?"

138
Anne McCaffrey

Brekke'nin endişeli yüzüne baktı. anlamlı göz­


lerindeki derin kaygıyı gördü. Yoksa öyle miydi?
Brekke T'bor'dan mı hoşlanıyordu? Kylara gibi
kavradığını bırakmayan bir dişiye tamamen bağ­
lı olan birisine tutulması çok yazıktı.
"Şimdi, bana İplik düzenindeki değişiklik hak­
kında bilgi verecek inceliği göster. Kolumdan ya­
ralandım ben, kafamdan değil.•
Onun sitemine aldırış etmeden, İplik Benden
Weyri'nde, Lemos Kalesi'nin gür ormanlarına
beklenenden saatlerce önce yağınca neler oldu­
ğunu anlattı. Ama sanki F'lar alışıldık marifetle­
riyle bu dunımun üstesinden gelmiş gibiydi. En
azından Eskiçağlılar uyanmışlardı. Bunu İplik ba­
şannıştı.
F'Jar bandajlı kolunu esnetti.
uŞimdi dinle beni, Benden'in fılo ikincisi
F'nor, • dedi Brekke azarlarcasına, bu hareketi
doğru yorumlayarak. "Görevine geri dönebilecek
durumda değilsin. Yumurtadan yeni çıkmış bir
yavru kadar bile güçlü değilsin ve kesinlikle ara­
dan gidemezsin. Yoğun soğuk, yan yarıya iyileş­
miş bir yara için en kötü şeydir. Neden buraya
normal yollardan uçunılduğunu zannediyorsun?"
"Güzel, Brekke, umnında olduğunu bilmiyor­
dum,· dedi F'nor, onun bu ateşli tepkisinden ga­
yeı memnun bir şekilde.
Brekke ona delip geçen içten bir bakış attı ki
F'nor'un gülümsemesi yavaş yavaş kayboldu.

139
Ejder Arayışı

Sanki bu samimi bakıştan pışman olınuşçasına


onu şakayla kanşık kapıya doğru itti.
"Çık dışan. Zavallı yalnız ejderini al ve kumsal­
da yatıp güneşlen. Canth'ın seni çağırdığını duy­
muyor musun?"
Ondan sıynldı, kapıdan çıktı ve F'nor Canth'ı
duymadığını fark edinceye kadar açıklığın karşı­
sına geçmişti.
"Brekke?"
Ormanın kenarında tereddüt ederek ôöndü.
"Duyabiliyor musun diğer ejderleri'
"Evet." Fınldak gibi dönüverip kayboldu.
"Bütün -" F'nor şok olmuştu. "Neden bana söy-
lemedin?" diye sordu Canıb'a weyrin ardında gü­
neşin yaktığı kum havuzuna yürüyüp kahveren­
gi ejderine gözlerini dikerek.
Hiç sormadın ki, diye cevap verdi Canth. Ben
Brekke 'den boş/anıyorum.
"İnanılmazsın," dedi F'nor, çileden çıkmışu
Brekke'nin gittiği yöne bakarak. "Brekke?" Onun
kalın kafalılığından bıkmış Canth'a sertçe baktı.
Ejderlerin kimsenin adından bahsetmemeleri bir
kuraldı. Zamire denk gelen kişinin görüntüsünü
yansıcırlardı, nadiren de ismini. Başka bir
Weyr'den olan Canth'ın Brekke'den bu kadar sa­
mimi bahsetmesi çifte sürpriz olmuştu. Bunu
F'lar'a anlatmalıydı.
Islanmak istiyorum, diye Canth o kadar istek
dolu söylemişti ki, F'nor yüksek sesle güldü.

140
Anne McC:ıffrey

"Sen yüz. ben izleyeceğim."


Canth kibarca F'nor'un sağlam omzuna sürtün­
dü. Neredeyse iyileştin. İyı. Yakında ait olduğu­
muz Weyr'e dönebileceğiz.
"Bana sakın İplik düzenindeki değişmeyi bildi-
ğini söyleme."
Tabii ki, diye yanıtladı Canth.
"Seni wher suratlı, wherry boyunlu... "

Bazen bır ejder, bmicisi için neyin en iyi oldu­


ğunu bilir. İplikle savaşabilmek için iyi olman ge­
rek. Yüzmek istiyorum. Cantl1'la daha fazla tartış­

mak mümkün değildi. Ama hele bir kolu düzelip


de tamamen iyileşsin...
Kumsallann üzerinden uçmak, bir yerden diğe­
rine anında yolculuk etmeye alışık birisi içi n ra­
hatsız edici derecede uzun bir yol olmasına kar­
şın, F'nor sahil şeridi boyunca ejderin banyo yap­
ması için uygun, tenha bir yer buluncaya kadar
batıya gitmeyi tercih etti.
Belki de kış fırtınalannın yığdığı yüksek bir
kum tepesi kumsalı güneyden konıyordu. Uzak­
ta, çok uzaklarda, Güney Weyri'ni işaret eden
bunın ufukta mor bir nokta olarak seçilebiliyor­
du.
Canth onu koyda, sudan biraz yukarıda, temiz
ve ince kumlann üzerine indirdi ve uçarak par­
lak mavi sulara daldı. F'nor Canth• ın sudan sıç­
rayışını - tuhaf bir balık gibi- sudan çıkışını, ken­
disini su yüzeyindeyken ters çevirip derinlere da-

141
Ejder Arnyışı

hştnı izleyerek eğlendi. Ejder yeterince ıslandığı­


na kanaat getirince kurulanmak için kanatlarını
kuvvede çırpmaya başladı, ta ki meltem su dam­
lacıklarını itiraz eden F'nor'a getirinceye kadar.
Canth sonra baştan aşağı öyle bir kum banyo­
su yaptı ki, F'nor neredeyse onu tekrar yıkanma­
sı için suya geri dönmeye karar vemıişti, ama
Cantlı itiraz etti, kum derisıne çok ılık ve iyi ge­
liyordu. F'nor yumuşadı ve ejder kıvnlıp yatınca
kuyruğunun bir kıvrımına uzanıverdi . Güneş az
sonra ikisini de uykulu bir tembelliğe çekti.
F'nor, diye Canth'm hafif çağrısı kahverengi bi­
nicinin tatlı uykusunu delip geçli, kıpırdama.
Bu, uyku rahatlığından kurtulması için yeterliy­
di, ama ejderin tonu neşeliydi, telaşlı değil.
Bir gözünü aç dikkatlice, diye öğür verdi
Canth ona.
Zoruna giunişti, ama söz dinleyerek, F'nor bir
gözünü açtı. Tek yapabildiği harekecsiz kalmaktı.
Bakışlarına karşılık veren, çıplak koluna tüneye­
bilecek kadar küçük, altın bir ejderdi. Minik göz­
leri tıpkı parıldayan yeşil ateşli mücevherler gi­
biydiler, sakıngan bir merakla omı gözlüyorlardı.
Bir anda F'nor'un parmaklarından daha geniş ol­
mayan kanatlan açılarak güneşte ışıldayan şeffaf
yaldızlara dönüştüler.
"Gitme,� dedi F'nor, içgüdüsel bir şekilde sade­
ce zilunsel bir fısıltı kullanarak. Düş mü görüyor­
du? Gözlerine inanamıyordu.

142
Anne McCaffrcy

Kanatlar bir an durakladı. Minik ejder başını


yana eğdı
Gitme ufaklık, diye Camh aynı duyarlılıkla ek­
ledi. Aynı kandamz seninle.
Küçük hayvandan yayılan kuşku ve kararsızlık
duygusu adama da ejdere de ulaştı. Kanatlar
açıktı, ama uçuş öncesi gerginliği gevşemişti. Ka­
rarsızlığın yerini merak aldı. Kuşku daha da arttı.
Küçük ejder F'nor\ın kolu boyunca ilerleyerek
sabit bakışlarla ona baktı, ta ki F'nor göz kaslan­
nın şaşı bakmaktan yonılduğunu hissedinceye
kadar.
Şüphe ve hayret F'nor'a ulaştı ve ufaklığın so­
nınumı anladı.
"Ben senin kanından değilim. Tepemizdeki ca­
navar öyle," diye F'nor hafifçe ileui. "Sen onun
kanındansın •
Küçük baş yine yana eğildi. Gözler şaşkınlık.la
ve artan kuşkuyla hareket ederken canlı şekilde
ışıldadılar.
F'nor Canth'a yüzde biri kadar küçük olan mi­
nik ejder için perspektifin imkansız olduğunu
söyledi.
Gerile o zaman, diye önerdi Cantl1. Küçük kar­
deş, adamla birlikte git.
Küçük ejder bulanık hareketlı kanatlarıyla ha­
valanıp F'nor ayağa kalkarken havada asılı kaklı.
F'nor Cantll°ın boylu boyunca uzanan gövdesin­
den biraz uzaklaştı, küçük ejder de takip ediyor-

143
Ejder Arayışı

du. Arkasını dönüp yav�ça kahverengiyi işaret


edince küçük hayvan dönüp bir bakış attı ve bir
anda kayboldu.
"Geri gel," diye haykırdı F'nor. Belki de rüyay­
dı gördüğü.
Canth neşeyle homurdandı. Benim ona görün­
düğüm kadar büyük bir adamla karşılaşmak bo­
şuna gider miydi seniri!
"Canth, onun bir ateş kertenkelesi olduğunun
farkında mısın?"
Kesinlikle.
"Kolumda gerçekten bir ateş kertenkelesi yürü­
dü! İnsanların bu yaratıklardan birini yakalamak
için kaç kez uğraştığından haberin var mı?, F'nor
bu deneyimin tadına vararak durdu. Belki de bir
ateş kertenkelesine bu kadar yaklaşan ilk insan
olmuşnı. Ve o küçük, narin, güzellik; duyguları­
nı iletmiş, basit komutları anlamış ve derken -

araya gitmişti.
Evet, araya gitti, diye onayladı Canth kıpırda­
madan.
"Seni koca kum yığını, bunun ne demek oldu­
ğtınu biliyor musun? O efsaneler doğnıymuş. O
kadar ufak bir şeyden türetilmişsiniz."
Hatırlamıyorum, diye yanıtladı Cantlı, ama se­
sindeki bir şey F'nor'a devasa hayvanın ejderlere
özgü gururunun biraz sarsıldığını söyledi.
F'nor gülümsedi ve şefkatlice okşadı Cantlı'ın
bumunu. "Nasıl hatırlayabilirsin koca şey? Biz -

144
Anne McCaffrey

ınsanlar - bile o kadar çok bilgiyi kaybetmişken


ve sadece bildiklerimizi kaydedebilirken."
ônemli şeyleri batır/amanın başka yollan da
vardır, dedi Canth.
"Bir düşün şu küçük ateş kertenkelelerinin si­
zin boyunuza nasıl getirildiğini!'' Korkuyla karışık
bir şaşkınlık içinde kalmıştı, daha hızlı binek
hayvanları üretmenin ne kadar uzun sürdüğünü
biliyordu.
Canth huzursuzca homurdandı. Ben faydalı­
yım. o değil.
"Bahse girerim küçük bir yardımla, hızla geli­
şirdi." Olasılık F'nor'u büyülemişti. "Yardım eder
misinr
Neden?
F'nor kama biçimli kafaya yaslandı, kendini ej­
derine düşkün ve ondan dolayı gururlu hissede­
rek, kolunu uzanabildiği kadarıyla hayvanın çe­
nesinin altına doladı.
"Hayır, bunu sormam aptalcaydı Canth, değil
mi?"
Evet.
"Onu eğitmem ne kadar sürerdi merak ediyo­
ruın."
Ne yapması için?
"Senin yapabileceğinden daha iyisıni değil tabii
ki. Hayır, dur bir dakika. Eğer, onu mesaj götür­
mesi için eğitebilseydim... Araya mı gitti dedin?
Eğer yalnız başına aradan gidip gelmesini öğre-

145
Ejder Arayışı

nebilir mi merak ediyonım. Ah, ama buraya, bi­


ze geri dönecek mi?" Tam o anda F'nor'un proje
için olan hevesi gerçeğin katılığı tarafından sön­
dürülmüştü.
Geliyor, dedi Canth çok yavaşça.
"Nerede?"
Başının üstünde.
F'nor ağır ağır, kolunu kaldınp avucu aşağıya
bakan elini uzattı.
"Minik güzel, sana hayranlıkla bakabileceğimiz
yere gel. Sana zarar vermeyiz.• F'nor zihninin se­
sini elinden geldiğince yatıştırıcı bir ikna edicilik­
le süslemişti.
Gözünün ucunda bir altın parıltısı titreşti. Ar­
dından küçük kerıenkele F'nor'un göz hizasında,
uzanamayacağı mesafede asılı durdu F'nor,
Canth'ın ufakJığın pohpohlanmaya karşı zaafı ol­
duğu yönündeki esprisini duymamazlıktan geldi.
Acıkmış, dedi koca ejder.
F'nor çok yavaşça kesesine uzandı ve bir et dü­

rümü çıkardı Bir parçasını koparıu, yavaşça eği­


lerek önündeki kayanın üzerine bırakıp geriledi.
"Bu yiyecek senin içın, ufaklık •
Kertenkele havada asılı kalmaya devam etti,
sonra ok gibi daldı, minik pençeleriyle eti kavra­
dı ve yine kayboldtı.
F'nor çömelerek beklemeye başladı.
Bir saniye sonra ejdercik geri dönmüştü, hassas
duygularında korkunç bir açlık ve özlem dolu bir

146
Anne McC.1ffrey

rica önele geliyordu. F'nor bir parça daha kopa­


rırken sevincine hakim olmaya çalıştı. Eğer açlık
tasma görevi görebiliyorsa .. Sabırla onu ufak
parçalarla besledi, her defasında yiyeceği kendi­
ne <laha yakın bırakarak, ta ki son lokmayı par­
maklarından alıncaya dek. Koca bir adamı doyu­
racak kadar yemiş olmasına karşın, tamamen
doymamış, kafasını ona doğnı eğmişken parma­
ğının uctıyla onun göz kenarını kıbarca okşama­
yı göze aldı F'nor.
Kcn<linı hoşnutça okşanmaya bırakırken yanar­
döner gözlerin iç kapakları teker teker kapandı.
Yumurtadan daha yeni çıkmış. Oım Etkiledin,
dedi Canch sessizce.
"Yeni mi çıkmış?"
O da bcııirn kammaau, küçük kız kardeşim ve
bır yumurtadan çıkmış olmalı, dıye ınantıklıca
yanıcladı Canth.
"Başkaları da mı var?"
Tabıı ki. Kumsalda/ar.
F'nor küçük kertenkeleyi rahatsız etmemeye
özen göstererek omzunun i.izerin<len başını çe­
vir<li. Elindekiyle o kadar meşgtıl olmuştu ki, kı­
yıya çarpan dalgaların arasında parıltılı kanatlar
ve gövdelerden gelen acıklı ciyaklamaları duy­
mamıştı bile. Ondan yirmi ejder boyu uzakta,
kumsalda gelgit sınınndan yukarıda yüzlercesi
var gibı göıi.inüyordu.
Kıpırdama, diye Canth uyardı onu. Onu kay-

147
Ejder Arayışı

bcdeceksin.
"Ama eğer kuluçkadan çıkıyorlarsa... Etkilene­
bilirler... Canth! Weyr'i uyar! Prideth'le konuş!

Wirenth ile konuş! Söyle onlara, gelsinler. Söyle


yiyecek de getirsinler. Acele etsinler. Çabuk,
yoksa çok geç olacak."
Uzakta mor bir leke olarak gözüken Weyr'e
dikti gözlerini, sanki oradaki mesafeye düşünce­
leriyle köprü olabilirmiş gibi Ama kıyıdaki kar­
gaşa başkalarının da dikkatini çekiyordu. Yaban
wherryleri, Pem'in leş yiyicileri, içgüdüsel olarak
toplanmışlardı ve güney göğünde v harfıne ben­
zeyen uğursuz bir çizgi oluşturuyordu kanatlan.
Öncü hayvan daha şimdiden savunmasız yavru­
lara dalış yapmak için yükseliyordu. F'nor'un
gövdesindeki her sinir onların yardunına koşmak
için deli oluyordu, ama Canth uyarısını tekrarla­
dı. F'nor eğer kıpırdarsa küçük kraliçeyle olan
narin bağlantısını tehlikeye atmış olacaktı. Ya da
eğer kızgınlığını ona iletirse. Gözlerini kapanı.
İzleyemeyecekti.

Acı dolu ilk çığlık küçük ejderin olduğu kadar,


onun gövdesinde de yankılandı. Hayvan onun
kolunun askısının kıvnmlanna sığındı, kaburga­
larına yaslanıp titreyerek. F'nor tüm kararlılığına
rağmen gözlerini açtı. Wherryler açgözlülükle,
gittikçe alçalarak halkalar çizmelerine rağmen
henüz aşağıya üşüşmemişlerdi. Küçük yavrular
oburlukla birbirlerine saldırıyorlardı. Ürperdi ve

148
Anne McC.'lffrey

kiıçük kraliçe üzünrü dolu yankılı bir ses çıkara­


rak kanatlarını oynattı.
"Benim yanunda güvendesin. Çok daha güven­
de. Yanımdayken kimse sana zarar veremez," di­
ye aralıksız tekrarladı F'nor ona ve Canth da bu
yatıştıncı ilahiye mırıldanarak katıldı.
Dalış yapan wherrylerin rahatsız edici çığlıkla­
n bir anda dehşet dolu feryatlara dönüşrü. F'nor
kumsaldaki katliamdan yukanya baktı ve uçuşan
avcıları ateş püskürterek dağıtan yeşil bir ejder
gördü gökyüzünde. Ejder kıyıdan birkaç boy
yüksekte başını aşağı eğerek asılı kaldı. Binicisi
yoknı.
Taın o sırada F'nor üç şeklin saldırdığını, kay­
dığını, yüksek kum tepesini sıyırdıklarını, kanatlı
yamyamlar yığınına doğnı mümkün olduğunca
çok yöneldiklerini gördü. Tam ortalanna dala­
cakmış gibi görünmelerine karşın her nasılsa
durdular.
Brekke uyarabildiği kadar fazlasını çağırdığı­
nı söyledi, dedi Cant11 ona.
"Brekke? Neden onu çağırdın? Onun yeterince
işi var yapacak."
O en iyisi, diye yanıtladı Canth F'nor'un azarla­
masını umursamadan.
"Çok mu geciktiler yoksa�" diye F'nor göğe ve
kum tepesine kaygıyla bakcı, daha çok kişinin
gelmesini diliyordu.
Brekke şimdi suya bata çıka mücadele eden

149
Ejder Arayışı

yavnılara doğnı yüri.iyordu, ellerini uzaunışu. Di­


ğer ikisi de onun gibı yapıyorlardı. Kimleri getir­
mişti? Neden daha fazla binici yoktu? Hayvanlara
nasıl yaklaşınalan gerektiğini bilirlerdi onlar.
Gökte iki ejder daha belırdi, döndüler ve baş­
döndüri.icü bir hızla indiler kumsala, binicileri
yardım etmeye koştular. Havadaki yeşil, ısrarcı
wherrylere ateş püskürtüp diğer arkadaşlannı
yardıma çağırdı.
Brekke 'de bir tane var. Kızda da Çocukta da
öyle, ama hayvan yaralı. Brekke çoğunun ölmüş
olduğunu söylüyor.
Neden, diye merak etti F'nor aniden, eğer sa­
dece ateş kertenkeleleri efsanesinin gerçek oldu­
ğunu gördüyse onların ölümleri karşısında neden
yüreği sızlıyordu? Şurası kesindi ki yarauklar yüz­
lerce Devirdir tenha kumsallarda kuluçkadan çı­
kıyor, wherryler ve kendi türdeşleri tarafından
kimse görmeden, yaslarını nıtmadan yeniliyorlar­
dı.
Güçlüler yaşar, dedi Cantl1 korkusuzca.
Yedisini kurtarmışlardı, ikisi fena yaralanmıştı.
Brekke'nin evlatlığı Mirrim, üçünü kendine bağ­
lamıştı; iki yeşil ve yumuşak karnındaki delikler­
le ağır yaralanmış olan bir kahverengi. Brek­
ke'nin sapasağlam bir bronzu olmuştu, yeşilin bi­
nicisi de bir bronz edinmişti ve diğer iki binicinin
mavileri vardı, Brekke birinin kırık kanadının as­
la uçacak kadar iyileşmeyeceğinden korkuyordu.

150
Anne McC.ıtTrey

"Ellı küsürden yedisı," dedi Brekke hüzünle,


parçalanmış gövdelerin agenothree ile çaresine
bakıldıktan sonra. Bu, Brekke'nin diğer leşyiyen­
leri engellemek ve diğer ateş kertenkeleJerinin
kumsalı kendi türleri için tehlikeli bulup uzak
durmalarını önlemek için aldığı bir önlemdi. "A­
caba kaçı sağ kalırdı bizi çağırmış olmasaydın,
merak ediyorum.•
"O bizi keşfeniğinde zaten diğerlerinden uzak­
taydı," diye konuştu F'nor, "belki yumurtadan ilk
çıkan oydu, ya da diğerlerinin üzerindeydi."
Brekkc tam bir geyik buru getirmeyi akıl euniş­
ti, o gece Weyrde biraz az yiyecek olmasına kar­
şın. Böylelikle yavruları Weyr'e ya da Brekke'nin
revirine direnç göstermeden taşınabilecek kadar
uykulu bir hale getirinceye denli uka basa yedir­
diler.
"Doğnıca eve dönmelisin," dedi Brekke F'nor'a
kadınların yaramaz weyr çömezleriyle konuştuğu
şekilde.
"Peki efendim," diye yanıtladı F'nor sahte bir
tevazu göstererek ve sonra gülümsedi; çünkü
Brekke onu ciddiye almıştı.
Küçük kraliçe, kolunun askısında kendine bir
weyr bulmuşçasına memnun yerleşmişti. "Ejder
neredeyse, orası bir weyrdir, neden yapıldığı fark
etmez,· dedi kendi kendine, Cantl1 doğuya doğ­
ru biteviye kanat çırparken.
F'nor Güney'e vardığında haberlerin Weyr'e

151
Ejder Arayışı

daha lez ulaştığı barizdı Heyce-an hissi o kadar


fazlaydı ki F'nor bunun küçük yaralıklan korku­
tı.ıp araya kaçırabileceğıni düşündü.
l!içbir ejder kamı tokken uçamaz, dedi Canth.

Bir ateş kertenkelesi bile. Ve güneşin ısıtı1ğ1 kum


havuzuna çekildi ilgisizce.
"Onu kıskandığım düşünmuyorsun, değil mi?"
diye F'nor sordu Brekke'ye onu revirde küçük
mavinin kırık kanadını sararken bulunca.
"insaf et F'nor, bir ejder için kıskanacak ne var
ki? Bunlar oyuncak, büyükleriyle karştlaştırdığın
zaman bebek gibiler. En fazla konınacak çocuk,
ya da eğitilecek evlatlık gibiler."
F'nor Brekke'nin evlatlığı Brekke'ye baktı.
Omuzlarında iki yeşil tünemiş, uyuyorlardı. Baş­
tan aşağı sargılar içinde olan yaralı kahverengi,
kucağında kivnlmıştı. Mirriın bir lek adalesini bi­
le hareket ettinnekten sakınucaı;ına dimdik, kas­
katı duruyordu. Ve kuşku dolu bir neşeyle gü­
lümsüyordu.
"Mirrim bunun için çok genç," dedi başını sal­
layarak.
"Tam aksine, İlk Etkilemeye katılan birçok
weyrsoylu kadar büyük. Ve bazı bakımlardan be­
nim bildiğim çoluk çocuk sahıbi yarım düzine
kadından daha olgun."
''A-ha, türünün dişisi sadakalle savunmada..."
"Bu dalga geçilecek bir şey değil, F'nor," diye
Brckke F'nor'a Lessa'yı çağrıştıran bir sertlikte ce-

152
Anne McCafTrey

vap verdi . "Mirrim bu işi çok iyi becerecek. Her


sorumluluğu yürekten üstleniyor " Brekke'nir\
evlatlığına bakışı şefkatli olduğu kadar endişeliy­
di de.
"Bense hali çok genç diyorum .. ."
"Yaş bir ön koşul mudur sevgi dolu bir yürek
için? Şefkat mi getirir olgunluk her zaman? Neden
bazı weyrsoylu oğlanlar kumda dikilip dururken,
hiç şansı olmadığı düşünülen diğerleri bronzlan
alıp götürüyor? Minim üçünü Etkiledi ve geri ka­
lanlanımz denememize rağmen, hayvanlar ayak­
larımızın dibinde ölürken bile sadece birer tane­
sini bağlayabildik."
"Neden bana Weyr'imde olanlardan bahsedil­
miyor ?" diye sordu Kylara yüksek sesle. Revirin
eşiğinde duruyordu, yüzüne öfke dolu bir kırmı­
zılık yayılmıştı, gözleri parlak ve sertti.
"Bu sargıyı bitirir bitirmez sana haber vermeye
gelecektim," dedi Brekke, ama F'nor onun omuz­
larının kasıldığını gördü.
Kylara kızın üzerine o kadar açık ve tehditkar
bir biçimde yürüdü ki, F'nor Brekke'nin önüne
geçti, Kylara'nın tek silahının öfkesi mi olduğunu
merak ediyordu.
"Olaylar çok hızlı gelişti, Kylara," dedi hoşça
gülümseyerek. "Bu kadar kertenkeleyi kurtarabil­
diğimiz içın şanslıydık Canth'ın haber verdiğini
duymamış olman ne kadar kötü. Sen de kendine
bir tane Etkileyebilirdin."

153
Ejder Arayışı

Kylara durdu, cübbesinin bol etekleri ayaklan­


mn et.rafında döndü. Ona baktı, elbisesinin kolu­

nu kıvırdı, ama Fnor onun kolundaki siyah çü­


rüğü gördü. Brekke'ye saldıramayınca dönüp,
Mirrirn'i gözüne kestirdi. Yerleri süpürerek kıza
doğru yürüdü, ona öyle bir baktı ki, kız yalvaran
gözlerle Brckke'ye döndü. Tam o anda odadaki
gerginlik kertenkeleleri uyandırdı. İki yeşil Kyla­
ra'ya tısladı, ama Weyrkadını'nın dikkatini dağı­
tan, G'sel'in omzundaki bronzun bağutısıydı.
"Bronzu alacağım! Tabii ki. Bronz iyi olur," di­
ye bağırdı. Gözlerindeki pırıltıda ve pis kahkaha­
sında o kadar tiksindirici bir şey vardı ki, F'nor
ensesindeki tüylerin diken diken olduğunu his­
setti.
"Sanının omzumda bir bronz ejder çok etkile­
yici olur,• diye Kylara devam etti, G'sel'in bronz
kertenkelesine uzanarak.
G'sel uyarırcasına elini kaldırdı.
"Sana onların Etkilendiğini söyledim, Kylara,"
diye ikaz etti F'nor. "Eğer ona dokunursan ola­
caklara katlanırsın."
"Etkilenmiş mi dedin?" Kylara durakladı,
F'nor'u aşağılamak için "Niye? Onlar sadece ateş
kertenkeleleri."
"Ya Pem'deki ejderlerin hangi hayvandan üre­
tildiğini sanıyorsun?"
"Bu koca karı masalı mı? Bir ateş kertenkelesin­
den nasıl bir savaşçı ejder yaratabilirsin?" Yine

1 54
Anne McCaffrcy

küçtik bronza uzandı. Hayvan kanatlannı açtı,


kızgınlıkla çırptı.
"Eğer seni ısırırsa, G'sel'i suçlama," dedi F'nor
ona ağır ağır konuşarak, kendini kontrol etmek
için çok çaba göstermesine rağmen. Bir Weyrka­
dınını dövüp de ceza almamak mümkün değildi
ne yazık kı. Ejderi buna izin vermezdi, ama Kyla­
ra'nın sağlam bir dayağa ihtiyacı vardı.
"Ejderlere o kadar benzediklerinden emin ola­
mazsın," diye Kylara karşı çıktı, şüpheyle diğer­
lerini süzerek. "Kimse daha önce onlan yakalaya­
madı, siz de biraz önce buldunuz."
"Onlar hakkında hiçbir şeyden emin değiliz,"
diye F'nor yanıtladı eğlenmeye başlayarak. Kyla­
ra'nın bir kertenkele tarafından hüsrana uğratıldı­
ğını görmek bir zevkti. "Yine de benzerliklere
bak. Benim küçük kraliçem.. "
"Sen' Bir kraliçeyi mi etkiledin?" F'nor askısının
bır kıvrımını indirip uyuyan altın kertenkeleyi
gözler önüne serince Kylara'run suratı sinirden
mosmor oldu.
"Korkunca araya gitti. O korkuyu, artı merağı
bize iletti, yatıştırma çabalarımızı aldı. Sonunda
geri döndü. Canth onun yumurtadan daha yeni
çıktığını söyledi. Onu besledim ve hala benimle.
Sadece bu yedisini kurtarabildik, çünkü bunlar
Etkilendiler. Diğerleri birbirlerini yediler. Şimdi,
bunların bize yemek ve dostluk için ne kada:r
bağlı kalacakları tamamen talunin olur. Ama ej-

155
Ejder Arayışı

derler bir kan bağı olduğunu kabul ediyorlar ve


onların bizimkilerden başka yollan var bilmek
için."
"Onları tam olarak nasıl Etkilediniz?• diye sor­
du Kylara, niyeti apaçık oıtadayken. "Daha önce
hiç kimse yakaJayamamışll."
Eğer bu Kylara'yı Weyr'den kumsallara çıkar­
llp, onun Brekke'den uzak durmasını sağlaya­
caksa F'nor anlatmaya dünden razıydı.
..Tıplu ejderlerde olduğu gibi yumurtadan çık­
tıkları anda orada olarak Etkiliyorsun. Sonra sağ
kalanlar vahşileşiyorlar sarunm. Daha önce kim­
senin onları yakalayamamasına gelince, basit;
çünkü ateş kertenkeleleri onların geldiklerini du­
yuyorlar ve arada kayboluyorlar." Ve tatlım, on­
ları yakalamadan önce dua et de ara sıcak olsun.
Kylara Minim'e o kadar sert, G'sel'e de o kadar
içerlemiş biçimde baktı ki, genç binici kımıldan­
maya başladı ve küçük bronz öfkeyle kanatlarını
hışırdattı.
"İyi, herkesin şunu açıkça anlamasını istiyorum
ki, burası ş
i leyen bır Weyrdir. Hiçbir işe yarama­
yan evcil hayvanlara ihtiyacımız yok. İşten kayta­
ranlarla ciddi olarak ilgileneceğim ya da - " Ses­
sizleşti.
"Sen kendine bir tane buluncaya kadar ş
i ten
kaytarmak ve kumsallarda dolaşmak yasak mı,
Kylara, ha?" diye sordu F'nor hala hoşça gülerek.
"Yapacak daha iyi işlerim var." Sözleri ona tü-

156
Anne Mc<:affrey

kürürcesine söyledi ve ardından etekleri önün­


den gide gide odayı süpürerek çıktı.
"Galıba kertenkeleleri uyannalıyız,'dedi şakay­
la kanşık F'nor, revirdeki gerginliği azaltmaya ça­

lışarak.
"Kylara gibi birisinden sakınama7..sın," dedi
Brekke, biniciye bandajlı mavisini almasıru işaret
ederek. "Onunla yaşamayı öğrenıyorsun."
G'sel tuhaf birşeyler söylenerek doğruldu, ne­
redeyse kertenkelesinin keyfim kaçırarak.
"Nasıl söyleyebilirsin bunu, Brekke, o sana bu
kadar kötü ve iğrenç davranırken'" dıye bağırdı
Mirriın ve sütannesinden dik bir bakış aldı
"Şefkat duymadığın zaman hüküm verme," di­
ye cevap verdi Brekke. "Ve ben de bu şirinler
yüzünden kimsenin ş
i ten yan çızınesine müsa­
ade etmeyeceğim. Bilmiyonıın ki onlan neden
kurtardık!"
"Şefkat duymadığın zaman hüküm verme,· di­
ye çıkıştı F'nor.

"Bize ihtiyaçları vardı," diye Mirrim öyle vur­


guyla söyledi ki gözü pekliğine şaştı.
"Bize ihtiyaçları vardı," diye kauldı F'nor, gü­
venle göğsüne sokulan minik kraliçenin altın
gövdesini hissederek. Kuyruğunu uzandığı kada­
rıyla onun beline dolamıştı. "Bütün gerçek wey­
radamlan gibi, imdat feryadına cevap verdik."
"Mirrim üçünü etkiledi ve o bir weyradamı de­
ğil," dedi Brekke, kuru, bilgilendirici bir düzelt-

157
Ejder Arayışı

me yaparak. "Ve eğer onJar binici olmayanlar ta­


rafından da etkilenebiliyorlarsa, onJarı kurtarmak
için gösterilebilecek her çabayı hak ediyorlar de­
mektir."
"Nasıl oluyor bu?"
Brekke sanki onun kalın kafalı olduğuna ihti­
mal vermezmişçesine F'nor'a hafıfçe kaşlarını
çallı.
"Gerçekleri gör, F'nor. Bir ateş kertenkelesi ya­
kalama düşüncesini aklından geçirmemiş bir tek
sıradan insan bile tanımadım, sırf küçük ejderle­
re benzedikleri için - hayır, sözümü kesme. Sen
de çok iyi biliyorsun ki, normal halk sadece şu
son sekiz Devirdir Etkileme sırasında Meydana
aday olarak kabul ediliyor. Ben ağabeylerimin
geceler boyu planlar yaptıklarını hamlanın bir
ateş kertenkelesi, kendilerine ait kişisel ejderler,
yakalama umuduyla. Hiç kimsenin o eski söylen­
ceye, ejderlerin - weyr ejderlerinin - kertenkele­
lerden üretildiği hikayesinde doğruluk payı oldu­
ğuna gerçekten inandığını sarunıyorum. Sadece
halka ateş kertenkeleleri yasaklanmamıştı ve ej­
derler erişilmezdi." Bakışları sevgiyle yumuşadı
kolunun kıvrımında uyuklayan ufak bronzu ok­
şarken. "Halkın nesiller boyu doğru yolda olduk­
larını ve bunu bilmediklerini öğrenmek ne kadar
garip. Başka hiçbir sorumluluk kabullenmemem
gerekirken, bana ait olduğu andan itıbaren hiçbir
şey uğnına bronzumu bırakamam." Dudakları

158
Anne McCaffrey

müşfik bır gülümsemeyle kıvnldı. Sonra sanki iç


duygulannı fazlasıyla dışa vurduğunu anlamışça­
sına hızla konuşru. "Halkın - sıradan insanların
da - ejderlerin tadını hafiften almaları iyi olurdu. "
"Brekke, bir ateş kertenkelesinin sevecen dost­
luğunun Neratlı Vincet, ya da Nabollu Meron gi­
bi birini yumuşatabileceğini düşünüyor olamaz­
sın, değil mi?" F'nor ona olan saygısından kalıka­
ha atmadı. Brekke hiç beklenmedik tepkilerle
doluydu.
Brekke ona o kadar kötü baktı ki, söyledikle­
rinden pişman olmaya başladı.
"Eğer izin verirsen, F'nor," diye G'sel konuştu.
"Bence Brekke iyi bir noktaya parmak basıyor
burada. Ben kalesoyluyum. Sen weyr soyundan­
sın. Ejderbinicileri hakkında eskiden neler düşle­
diğimi bilemezsin. Roth'u Etkileyinceye kadar
kendimi bilmiyordum." Yüzü olayı hatırlamanın
şaşırtıcı neşesiyle aydınlandı. . O anın zevkine
tekrar vararak durakladı. "Denemeye değebilir.
Ateş kertenkeleleri aptal olsalar bile, bu çok şeyi
değiştinnezdi. Bir ejderle olmanın ne kadar iyi
olacağını anlayamazlar. Bak F'nor, bronz, sırf be­
nimle kalmak için Weyrkadınını ısınnaya hazırdı.
Ne kadar öfkeli olduğunu sen de duydun. Sıra­
dan birine nasıl - harikulade - şeyler hissettirece­
ğini bilemezsin."
F'nor çevresine bakındı, Brekke'ye, bu sefer
gözlerini kaçırmayan Mirrim'e, diğer binicilere

159
Ejder Ar:ıyışı

baku.
"Kale soyundan mısın? Fark eunem�tim. Her
nasılsa bir adam binici olunca onun diğer ilişki­
leri olduğunu unmuyorsun."
"Ben zanaat soyundanım,· dedi Brekke, "ama

G'sel'in söyledikleri Kale ıçin olduğu kadar, Za­


naal için de geçerli."
"Belki T'bor'a kertenkele bakıcılığının bir Weyr
görevi olduğunu bildıren bir emir açıklanırmalı­
yız," diye önerdi F'nor, Brckke'ye bıyık altından
gülümseyerek.

"Bu Kylara'ya gününü gösterir," diye bir konuş­


tu biri çok alçak sesle Mirrim'in bulunduğu taraf­
tan.

160
Anne .McCaffrcy

BEŞİNCİ BÖLÜM

Ruatha Kalesinde sabahortcısı


Benden ıveyn'nde akşamıistü

Jaxom'un Benden Weyri'ne davet edilmiş ve


oraya bir ejder sırtında gidiyor oluşundan duydu­
ğu hazza, bunu onaylamayan koruyucusunun
ters bakışlarıyla gölge düşmüştü Lord Vekili
Lytol'un endişesinin, veliahun Ruatha Kalesi'nin
kullanılmayan ve tehlikeli koridorlarında yara­
mazca kaybolma huyundan öte bir şey için oldu­
ğunu Jaxom'un öğrenmesi için çok zaman geçe­
cekti. Bu yüzden .Jaxoın'un morali çok bozuktu.
Lytol'u sinirlendirmek istememişti, ama öyle gö­
rünüyordu ki ne kadar uğraşırsa uğraşsın onu
memnun edemiyordu. Onun, Ruatha Lordu .Ja­
xom'un bilmesi, yapması ve anlaması gereken o
kadar çok şey vardı ki, düşünmek ve bir başına
olmak için kaçmak zonında kalacağı ana kadar
başı ağrıyordu Ruatha'da kimsenin uğramayaca­
ğı, ya da rahatsı:l etmeyeceği tek tenha yer de
Ruatha Kalesi denen uçunıma oyulmuş yerin ar­
ka kısımlarıydı Ve kaybolacak, ya da çöken ka­
yaların arkasında kısılıp kalabilecekken (okuna­
bildiği kadarıyla Kale Kayıtlarına ya da yaşayan­
ların hafızalarına göre Ruatha'da hiç çökme ol­
mamıştı), belki şans eseri Jaxom belaya veya leh-

161
Ejder Arayışı

likeye bulaşmamıştı. Yolunu bulmayı çok iyi be­


ceriyordu. Kim bilir? Belki de araştırmaları Ruat­
ha Kalesi'ni babası Fax gibi bır başka istiJacıdan
kurtarabilirdi. Burada Jaxom'un düşünceleri du­
rakladı. Asla görmediği bir baba ve onu doğunır­
ken ölen bir anneydi onu Ruatha Lordu yapan,
annesinin Crom Kalesi'nden ve babasının Doruk­
lar'dan olmasına karşın. Ruatha Kanı'ndan gelen
son kişi şu an Benden Weyrkadını olan Lessa'ydı.
Bunlar onun anlamadığı ve anlaması gereken çe­
lişkılerdi
Elbiselerini de değiştirmişti, günlük kirlileri çı­
kartıp en güzel ceket ve pantalonumı, wher de­
risi kıyafetini ve diz boyu çizmelerini giymişti.
Onlar bile aranın dehşetli soğuğunu durdura­
mazlardı. Jaxom hoş bir korkuyla ürperdi. Hiçlik­
te asılı kalmak gibiydi, boğazın ve bağırsakların
düğümlenir, korkudan aptallaşır, belinnen gere­
ken yerin zamanına göre gün ışığını, hana gece­
nin karanlığını bile bir daha göremeyeceğinden
korkardın. Arkadaşının bir ejderbinicisi olup ola­
mayacağının kesinlikle belirsiz olmasına karşın
Felessan'ı kıskanıyordu. Ama Felcssan Benden
Weyri'nde yaşıyordu ve annesi babası vardı, çev­
resi ejderbinicileriyle doluydu ve...
«Lord Jaxom!" Lytol'un Büyük Avlu'dan gelen
çağrısı oğlanın hayallerini böldü, bir anda onsuz
gideceklerinden korkarak koşnı.
Sadece bir yeşil, diye düşündü Jaxom biraz

162
Anne McC.-ıffrey

hüsrana uğramış olarak En azından bir zamanla­


rın ejderbinicisi Ruatha Kalcsi'nin Lord Vekili
Lytol için bir kahverengi gönderilebilirdi. Sonra
bir pişmanlık çöktü Jaxom'un içine. Lytol'un ej­
deri de bir kahverengiydi, ejderini kaybedip de
kendisi sağ kalan bir adamın nıhunun yarısının
da öldüğü herkesçe bilinirdi.•
Yeşilın binicisi gülümseyerek selamladı onu,
Jaxom uzatılmış bacağa tırmanırken.
"Günaydın, Jeralte,• dedi hafifçe şaşırarak, çün­
kü ancak iki Devir önce Alt Mağaralarda oyun
oynardı genç adamla. O şimdi tam donarumlı bir
binici olmuştu.
"]'ralt, lütfen, Lord jaxom," diye Lytol vesayeti
alcındaki çocuğun söylediğini düzeltti.
«önemli değil, Jaxom," dedi J'ralt ve ustaca
bağladı uçuş kayışlarını Jaxom\ın beline.
]axom utancından yerin dibine girmeyi istedi;
Lytol tarafından ]er -J'rah'ın önünde uyanlmak ve
şerefli kısaltmayı kullanmamak! Yükselmenin ve,
ejder sırtında, Ruatha Kalesi'nin koca kulelerinin
üzerinden, ejderin yılankavi yeşil boynunun aşa­
ğısında bir duvar gibi duran vadiyi seyretmenin
heyecanına varamadı. Ama daıreler çizerken Ja­
xom dengesini sağlamak için ejderin beklenme­
dik şekilde yumuşak derisine llllundu ve temasın
sıcaklığı içindeki acıyı hafifletti Derken tarlalar­
da ot ayıklayanların sıralandıklarını gördü ve on­
ların ejdere bakıyor olduklarını tahmin etti. Aca-

Oys:ı ilk kitapta Lytol"tın ejderi Larth"t:ın yeşil ol:ırak b:ıhsedili·


yordu. <Ç.N.>
163
Ejder Arayışı

ba o kabadayı Kale çocukJan onun, Ruatha Lor­


du Jaxoın'un, ejder sırtında olduğunu biliyorlar
mıydı? jaxomwww4un keyfi yerine gelmişti.
Bir ejderadam olmak dünyadaki en muhteşem
�eydi hiç kuşkusuz. jaxom, bir zamanlar bu zev­
ki yaşamış - ve yitirmiş, şimdi bir başkasının hay­
vanıyla yolculuk ederken acı çeken - Lytol için
dalga dalga acıma duygusunun kabardığını his­
seltı. Jaxom önündeki dimdik sırta baktı, çünkü
iki adamın arasında ezilmişti ve koruyucusunu
teselli edebilmeyi diledi. Lytol daıma kurallara
bağlıydı ve eğer Jaxom'un mükemmel olmasını
istiyorsa, bunun sebebi Ruatha Kalesi Lordu ola­
bilmek için Jaxom'un mükemmelleşmek zorunda
olmasıydı. Bu, ejderbinicisi olmak kadar değilse
de, hiç de azımsanacak bir onur değildi.
Jaxom'tın düşünceleri bir anda kesiliverdi ejder
anlan araya götürürken.
Üçe kadar yavaşça say, dedi Jaxom çılgına
dönmüş zihnine; tüm işitme, görme, dokunma
duyulannı, hana ellerinin altındakı yumuşak ej­
der derisinin temasını bile yitirirken. Saymaya ça­
lıştı, ama beceremedi. Beyni donmuştu sanki,
ama tam haykırmak üzereyken ikindiye fırlayı­
verdiler Benden Weyri üzerinde. Hafifçe parla­
yan güneşin yüksek duvarlannı renklendirip yu­
muşauığı Çanak, daha önce hıç bu kadar hoş
karşılamamıştı onu. İç duvar yüzeyine oyulmuş
olan her bir weyrin kara girişi, onu hayretle kar-

164
Anne McCaffrey

şılayan sessiz ağızlar gibiydi.


Dönerek alçalırlarken, jaxom kraliçe weyrinin
çıkıntısında tembelce uzanan, kuşkusuz şu ana
kadar yumurtadan çıkmış en iri ejder olan bronz
Mneınenth'i gördü. jaxom kraliçenin Kuluçka
Meydanı'nda olması gerektiğini biliyordu, çünkü
yeni yumurtalar ılık kumların üzerinde sertleşi­
yordu. Ve yeni kuluçkanın arasında bir de altın
kraliçe yumurtası vardı. Yakın zamanda bir Etki­
leme daha olacaktı. Bir başka Ruathalırun daha
Weyrkadını olacağından emindi. Onun Kalesi da­
ha çok Weyrkadını yetiştiriyordu... Tabii ki Lessa
veya Moreta kadar önemli olmamakla beraber
Mardra da Ruathalıydı. Kale hakkında gerçekten
garip düşünceleri vardı. Lytol'u devamlı kızdır­
maktaydı. jaxom bunu anlayabiliyordu, çünkü
Lord Vekilinin yanağı seyirmeye başlıyordu. Les­
sa ziyarete geldiğinde böyle olmuyordu. Yalnız
son zamanlarda Lessa Ruatha Kalesi'ne gelme­
meye başlamıştı.
Ruatha'nın genç Lordu şimdi de Lessa'yı gör­
müştü, rotalarını kraliçe weyrine çevirmek için
tekrar daire çizerlerken. O ve F'lar çıkıntıdaydı­
lar. Yeşil bağırdı ve Mnementh pes bir kükre­
meyle yanıt verdi. Alçak sesli bir bağırtı yankılan­
dı Weyr'de; kraliçe Ramoth, geldiklerini haber al­
mıştı.
jaxom kendisini daha iyi h.ıssetti, özellikle Ça­
nak boyunca kraliçe weyrinin merdivenlerine

165
Ejder Arayışı

doğnı koşan küçük bir gövde göıline çarpınca.


Dostu Felessan. Onu aylardır gömıemiştı. Jaxom
uçuşun bitmesini istemiyordu. ama sabırsızlanı­
yordu Felessan'ı görmek için
Jaxom LylOl'un eleştirel bakışlarının Weyrkadı­
nı ve Weyrliderine saygılarını sunarken endişey­

le farkındaydı. Sözleri ve eğilerek selamı gereğin­


den fazlasıyla prova etınişci. Gözleri kapalı yapa­
bilmesi lazımdı, yine de geleneksel sözcükleri
söylerken kekelediğini duydu ve kendini aptal
gibi hissetti.
"İşte geldin' Geldin! Gandidan'a geleceğini
söylemiştim," diye haykırdı Fclcssan merdivenle­
ri ikişer ikişer tırmanarak. Sevinçten neredeyse
deviriyordu Jaxom'u. Felessan ondan üç Devir
daha küçüktü, ama ejder halkındandı ve Lessa ile
F'lar onun bakımını bir sütanneye teslim etıniş
olmalarına karşın, biraz daha görgülü olmalıydı.
Belki de Mardra'nın dırdır edip durduğu şey doğ­
ruydu. Yeni weyradamlan cerbiyesizdi.
Tam o anda küçük çocuk sanki arkadaşının
onaylamamasını sezmişçesine, kendine çeki dü­
zen verdi ve hala gülümseyerek, övgüye değer
bir nezaketle, Lytol'un önünde eğildi.
"İyi akşamlar, Lord Vekilı Lytol. Lord .Jaxom'u
getirdiğinız için de teşekkürler iznınizi isteyebi­
lir miyiz?"
Daha hiçbir büyük, cevap vermemişken, Feles­
san Jaxom'u elinden tutmuş, merdivenleri merek

166
Anne McCaffrey

götürüyordu.
"Beladan uzak durun, Lord jaxom," diye ses­
lcndı arkalarından Lytol.
"Burada başlarını sokabilecekleri fazla bela
yok," diye güldü Lessa.
"Bu sabah tüm Kaleyi seferber eltim ve onu
Kale'nin derinliklerinde buldum, bir çöküntü­
nün . . "
Lytol niye söylemişti ki bunu Lessa'ya' Jaxomaz
öncekı mutsuzluğunu hatırlayarak söylendi ken­
di kendine.
"Bir şey buldun mu?" diye sordu Felessan, du­
yulamayacaklan kadar uzaklaşınca.
"Bir şey bulmak mı?"
"Evet, Kale'nin derinliklerinde," Felessan'ın
gözlen büyümüş, ve sesi Lyıol'un tonuna bürün­
müştü
Jaxom bir taşa tekme anı, ızlediği yol ve gittiği
mesafeden memnun kaldı "Ah, sadece toz ve çer
çöp dolu boş odalar. Bir göçükten başka hiçbir
yere çıkmayan eski bir tünel. Önemli birşey
yok."
"lladi gel, Jax."
Felessan'ın kurnaz tonu, .Jaxoın'un ona yakın-
dan bakmasını sağladı.
" 'ereye'"
"Görürsün."
Weyr oğlanı, Jaxom'u, Weyrin sohbet ve akşam
yemekleri için toplandığı çatısı kemerli ana sa-

167
Ejder Arayışı

tondan Alt Mağaralara götürdü. Pişen ellerin ve


sıcak ekmeğin kokusu geliyordu. Akşam yemeği
hazırlıklan tam hızla sürüyordu, masalar kurul­
muştu ve kadınlarla kızlar koşttınıyorlardı, keyif­
le çene çalarak. Felessan hazırlanan bir masanın
yanından dönerken bir avuç pişmemiş kök yaka­
ladı.
"Akşam yemeğine dokunma seni wher enciği,"
diye bağırdı bir kadın gerileyen ikiliye elindeki
kepçeyi sallayarak. "Size de iyi günler, Lord Ja­
xom," diye ekledi.
Weyr halkının ona ve Felessan'a karşı olan tu­
tumları devamlı şaşırtırdı jaxom'u. Felessan da
bir Kale Lordu kadar önemliydi, ama sanki kırı­
lacakmış, ya da eriyecekmiş gibi devamlı onu
kollayan birileri yoktu.
uo kadar şanslısın ki,• diye içini çekti jaxom,
Felessan'ın kaptığı ganimenen payını alırken.
"Neden?" diye sordu yaşça küçuk oğlan şaşkın­
lıkla
"Sen - sadece öylesin, hepsi bu "
Felessan tatlı kökü hoşnutlukla çiğneyerek
omuz silkti. Jaxom'u Ana Mağaradan çıkarıp da­
ha içtekine, aslında pek de küçük olmadığı hal­
de tavanı alçak olana soktu. Genış, tırabzanlı bir
çıkıntı, yerden yan ejder boyu yükseklikte Mağa­
rayı çevrelıyor, yükseltinin etrafında dönen kişi­
sel yatak odalarına giriş sağlıyordu. Dokuma tez­
gahlarının başında kimse yoktu, tabu ki yemek

168
Anne McCaOrey

hazırlandığı için, Mağaranın bir yanındaki havuz­


da banyo yapan kimse de yoklu, ama Felessan'ın
yaşlannda bir grup çocuk bir misket halkasının
başında toparlanmışlardı. Oğlanlardan biri duy­
maları için yüksek sesle konuşlu, şans eseri di­
ğerlerinin itaatkar kah.kabalan arasında kayboldu
söyledikleri.
"Hadi, jaxom.Şu bebeklerden biri peşimize
takılmaya kalmadan," dedi Felcssan.
"Nereye gidiyoruz.?"
Felessan tartışmadan suslurdu onu, izlenip iz­
lenmediklerini görmek için çabukça omzunun
üstünden baktı. Çok hızlı yürüdü, Jaxom ona ye­
tişmek için adunlannın arasını açtı.
"Hey, burada da başımı belaya sokmak istemi­
yorum," dedi hala mağaraların içlerine doğru
ilerlediklerini fark ettiğinde. Jaxom'un sözlüğüne
göre birinin kendi Kale'sinde maceracılık yapma­
sı başka bir şeydi, başkasının kutsalına saldır­
mak, hele iti bunu bir Weyr'de yapmak apayrı bir
şey. Lytol'un gazabını atlatabilirdi, ama asla, asla,
asla, Lessa'yı kızdırmak istemiyordu... veya - zih­
ni fısıldadı ismi - F'lar'ı!
"Bela mı? Yakalanmayacağız. Herkes yaklaşan
akşam yemeğiyle meşgul fazlasıyla. Eğer sen gel­
meseydin ben de yardım etmek zorunda kala­
caktım," ve çocuk kendini beğenmişçe gülümse­
di. "Hadi!"
Geçitte bir yol ayrımına geldiler, biri sola, Wey-

169
Ejder Ar.ıyışı

rin derinliklerine, öbürü sağa kıvrılıyordu. Bu


geçit, çok az aydınlatılmıştı ve Jaxom tereddüt et­
li. Kullanılmayan koridorlarda ışıl harcanmazdı.

"Sonın ne?" diye sordu Felcssan, isteksiz ınisa­


firine kaşlarını çatarak. "Korkımıyorsıın, değil

mi?"
"Korkmak mı?" jaxom hemen Fclessan'ın yanı-
na adım attı. "Bu korkma meselesi değil."
"Gel o zaman. Ve sessiz ol. ..
"'\Jeden?" jaxom şimdiden alçaltmıştı sesini.
"Göreceksin. Sadece şimdi sessiz ol, tamam mı?

Bunu da al."
Felessan Gizli bir oyuktan, yarı örtülü bir se­
pette zayıfça parlayan tek bir ışıl çıkarıp tutuştur­
du eline. Bir tane de kendisi için vardı. .Jaxoın'un
bütün itirazları yaşça küçük oğlanın gözlerindeki
meydan okumayı görünce kayboldu. Kibirlice
döndü ve gölgeli koridora gıden yolda öne geç­
ti Tozdakı hepsi aynı yöne giden ayak izleri onu
bir parça rahatlatmıştı. Ama bu salona büyükler
sık uğramıyorlardı. Tüm ayak izleri küçüktü, ara­
larında tek bir çizme izi bile yoktu. Nereye çıkı­
yordu bu yol?
Sönük ışıllann titreşen ışığında ürkütücü duran,
uzun zamandır kullanılmamış, kilitli ve kapalı ka­
pıları geçtiler. Niyetliyken neden daha yeni
ışılları aşırmamıştı ki Felessan' Uzun süre dayan­
mazlardı bunlar. jaxom gerçekten nereye kadar
gideceklerini merak etti. Görüşüne yardım ede-

170
Anne McCafTrey

cek ve hayal gücüne gem vuracak tam bir aydın­


latma olmaksızın, tehlikeli koridorlardan ve arka
salonlardan geçen bir gezintiden hoşlanmıyordu.
Ama soramazdı. Weyr'in bu kadar içlerinde ne

olabilirdi ki? Kapkara bir dikdörtgen yükseldi so­


lundan ve korkuyla yutkundu. Felessan kararlı

biçimde onun içinden yürüyünce zayıf ışılın ışı­


ğı, korku verici ağzın ardındaki boş, masum bir

koridor kavşağını aydınlattı.


"Acele et," dedi Felessan sertçe

"Nedenmiş?" Jaxom titremeyen, ilgisiz ses to­


nundan memnun kaldı.
"Çünkü o göle her zaman günün bu saatinde
gider ve yakalayabileceğin tek şans bu."
"Ne şansı ? O da kim?"'

"Ramoth, kalmkafalı," Felessan o kadar ani


durdu ki, Jaxom ona çarptı ve sepetindeki ışıl tit­
remeye başladı.
"Ramolh mu?"

"Kesinlikle. Yoksa onun yumunalarına bir göz


atmaktan korkuyor musun?"
"Yumurtalarına mı? Ciddi misin?" Nefes kesen
dehşet, doymak bilmez merakıyla ve bunun o
Kale çocuklarına günlerini göstereceğinin bilin­
ciyle savaştı.
"Ciddiyim! Şimdi gel!"

Geçtikleri diğer koridorlar jaxom için bilinme­


dik kötülükler saklamıyorlardı artık, bu karanlık
yolculuğun bu kadar umut verici bir ödülü var-

171
Ejder Arayışı

ken Ve Felessan gittiği yeri biliyormuş gibi görü­


nüyordu. Yürüyüşleri toz kaldırmışu, bu, ışıllan
daha da belirsizleştiriyordu; ama önlerinde ince
bir ışık hüzmesi vardı.
"İşte oraya gidiyoruz."
"Daha önce bir Etkileme gördün mü hiç, Feles­
san?"
"Tabü ki, geçen seferkini topluca izledik ve,
ah, en korkunç ve muhteşemiydi. Harikaydı. Ön­
ce yumurtalar öne arkaya sallandılar, ışte böyle,
sonra o koca çatlaklar belirdi. Zikzak çatlaklar
yumurta boyunca, boylamasına," Felessan heye­
canla canlandırdı olayı ışıl sepetiyle. "Sonra, bir­
den bire," sesi daha dramatik bir tona indi, "de­
vasa, ejder boyu bir çatlak ve kafası dışarı çıku.
İlk çıkanın rengi neydi, biliyor musun?"
"Kabuğunun rengine bakarak anlayamıyor mu­
sun?"
"Kraliçe dışında hayır. Onlar en büyükleridir ve
bir şekilde ışıldarlar. Göreceksin.•
Jaxom yutkundu, ama hiçbir şey onu devam
etmekten alıkoyamazdı artık. Hiçbir Kale çocuğu
ya da küçük Lord, yumurt.alan ya da Etkilemeyi
görmemişlerdi. Belki biraz da yalan söyleyebilir­
di ...
"Hey, peşimden ayrılma,• diye emretti Feles­
san.

Işık hüzmesi karşıdaki pürüzsüz duvara rahat­


latıcı bir açıyla dokunarak genişledi. Onlar yak-

172
Anne McCaffrey

!aştıkça ve ışıllan dışarının aydınlığını arttırdıkça,


Jaxom çaılağın ötesindeki aralıktan koridorun bi­
timini seçebildi. Kayanın hali eski bir göçüğe işa­
ret ediyordu. Ama gerçekten de buğunun ısıttığı
kumlarda yatarak olgunlaşan benekli yumurtala­
rı gözetleyebilirlerdi. Jaxom büyülenmiş şekilde
izlerken ara sıra bir yumurta hafıfçe kıpırdıyordu.
"Kraliçe yumurtası nerede?" diye saygılı, alçak
bir sesle sordu.
"Fısıldamana gerek yok. Gördün mü? Meydan
boş. Ramoth göle gitmiş."
"Kraliçe yumurtası nerede?" diye tekrarladı Ja­
xom ve sesi çatlak çıkınca iğrendi kendinden.
"O tarafa doğru, görüş alanımızın dışında."
Jaxom altın yumurtayı bir an için olsun gönne­
ye çalışarak boynunu ileri geri oynatCJ.
"Gerçekten onu görmek istiyor musun?"
"Kesinlikle. Talima Arama sırasında benim Ka­
lc'mden alındı ve o bir Weyrkadıru olacak. Ruat­
ha kızlan daima Weyrkadını olurlar."
Felessan ona uzunca bir bakış aru, sonra omuz
silkti. Vücudunu yarığa yanlamasına soknı ve ka­
yaların arasından rahatça geçti.
"Gel," diye ısrar etti arkadaşına boğuk bir ses­
le.
Jaxom şüpheyle süzdü yarığı. Felessan'dan
uzun olduğu kadar ağırdı da. Gövdesinin yanını
yarığa yerleştirdi ve derin bir nefes aldı. Sol ba­
cağı ve kolu rahatlıkla geçti, ama göğsü kayala-

173
Ejder Arayışı

nn arasına sıkışmıştı. Yardımseverlikle, Felessan


onun sol kolunu yakaladı ve asıldı. Jaxom bir er­
kek gibi bastırdı çığlığını, kayalar göğsünün ve
dizinin yüzeyini sıyırırken.
"Yumurtakabuklan adına, özür dilerim Jaxom,"
"Sana çekmeni söylemedim!" Ardından Feles­
san'ın pişmanlık dolu ifadesini fark ederek ekle­
di, "Sarurun bir şeyim yok."
Felessan genç Lord'un kanlı çıplak göğsüne
hafifçe dokunmak için onun ceketini sıyırdı. Ka­
ya kumaşı geçerek göğsünü çizmişti. Jaxom
onun eline vurdu. Zaten yecerince acıyordu canı.
Sonra alacalı gruptan az uzakta kendi başına ya­
an
t koca altın yumurtayı gördü.
"Bu- bu- çok pırıltılı," diye mmldandı korku ve
saygıyla, kutsal değerlere karşı saygısızlık ettiği
duygusu büyürken yutkundu. Sadece weyrsoylu­
lann Yumurtaları görme hakkı vardı.
Felessan ihtiyatlı bir göz ile bakıyordu altın yu­
murtaya.
"Ve de büyük. Kale Weyri'ndeki geçen kraliçe
yumurtasından daha büyük. Hayvan sayılan gö­
ze çarpacak şekilde azalıyor," dedi önemli şeyle­
ri açığa vuruyormuşçasına.
"Mardra öyle demiyor ama. O, Benden hayvan­
larının başının belada olduğunu, çünkü ejderle­
rin rahatça manevra yapamayacak kadar iri ol­

duklanru söylüyor."
"N'ton, Tron'a karşı tutumundan dolayı onun

174
Anne McCaffrey

bir baş belası olduğunu söylüyor."

jaxom konuşmanın gidişatını beğenmiyordu.


Ne de olsa Ruatha Kalesi Kale Weyri'ne weyrbağ­
lıydı ve o Mardra'yı çok sevmemesine karşın
böyle konuşmaları dinlememeliydi.
"Bak, bu o kadar da büyük değil. Wherry yu­
murtasına benziyor. Diğerlerinin en küçüğünün
bile yansı boyunda." Diğerlerinden ayn, nere­
deyse mağara duvarına yaslı duran bir yumurta­
nın yumuşak kabuğuna dokundu.
"Hey, dokuıuna ona!" diye karşı çıktı Felessan,
açıkça telaşlandığı belli olarak.
"Neden? Ona zarar veremem, değil mi? Deri
kadar sert," ve Jaxom parmak eklemleriyle kibar­
ca vurdu, avucunu açarak kavisin üzerine koydu.
"Ilık."
Felessan onun elini yumurtadan çekti.
"Yumurtalara dokunulmaz. Asla. Sıran gelme­
den olmaz. Ve sen weyrsoylu değilsin."
jaxom hor görerek baktı ona. "Korkuyorsun.•
Kendisinin korkmadığını kanıtlamak için bir kez
daha okşadı yumurtayı.
"Ben korkmuyonım. Ama yumurtalara dokuna­
mazsın," ve Felessan Jaxom'un saygısız eline bir
cokat atu. "Bir aday olmadığın sürece. Ve sen öy­
le değilsin. Ben de değilim henüz."
"Hayır, ben bir Kale Lordu'yum," dedi ve gu­
rurla doğruldu Jaxom. Küçük yumurtayı bir kez
daha okşama güdüsüne karşı koyamıyordu, çün-

175
Ejder Arayışı

kü her ne kadar Lord olmaktan memnunsa da,


fazlasıyla kıskanıyordu Felessan'ı, bir an için bir
gün kendisinin de bir ejder binicisi olmasını dile­
di. O yumurta da diğerlerinden o kadar uzakta,
yalnız ve istenilmıyormuş gibi duruyordu.
"E ğer Ramoth geri gelir de bizi burada yaka­
larsa, senin Kale Lordluğun lgen'de bır kum ta­
nesi kadar bile önem taşımaz," diye hatırlattı ona
Felessan ve Jaxom'u kararlıca yarığa doğru çekiş­
tirdi.
Kuluçka Meydaru'nın diğer ucundan gelen bir
gürültü irkiltti onları. Büyük girişten kumJara dü­
şen gölgeye bir bakış yeterliydi. Daha çevik ve
hızlı olan Felessan yetişti çıkışa önce ve aradan
sıkışarak geçti. jaxom bu kez Felessan onu kaya­
dan kurtarmak için çılgınca çekerken itiraz etme­
dı. Arkalarını dönüp de gerçekten gelen Ramoth
muydu diye bakmadılar bile. Işıl sepetlerini ka­
pıp koştular.
Yarıktan gelen ışık koridorun dönemecinde
kaybolunca, Jaxom koşmayı bıraktı Hem ince
çatlaktan zorlukla geçişi, hem de sarf ettiği çaba
yüzünden göğsü yanıyordu.
"Hadi,• diye ısrar etti Felessan, ondan birkaç
adım ilerde durarak.
"Yapamam, göğsüm..."
"Kötü mü? Felessan ışılıru yukarı kaldırdı; Ja­
xom'un soluk cenindeki bulaşmış kan izlerini
gördü. •Kötü görünüyor. Seni hemen Manora'ya

176
Anne McC:
ı ffrcy

götürmeliyiz.•
"Nefes almam ... lazım."

Güçlükle verdiği nefesiyle uyum içinde, ışılı tit­


reyip tamamen söndü.
"Yavaş yürümemiz gerekecek o zaman," dedi
Feles.san, sesi koşmaktan çok, endişeden titriyor­
du.
jaxom hissecmeye başladığı paniği belli etme­
meye çalışar:ık ayağa kalktı Soğuk bir basınç
kavramıştı karnını, göğı;i.i iı;e sıcaktı ve yanıyordu
alnından terler süzülmeye başladığında. Tuzlu
damlalar göğsüne düştü ve bekçinin en gözde
küfürlerinden birini savurdu.
"Hızlı yürüyelim," dedi ve artık işe yaramayan
ışıl sepetini tutarak ayaklarını sözlerine uydurdu.
Oybirliğiyle, koridonın dış duvarını takip etti­
ler. Yerdeki belli belirsiz ayak izleri cesaret verdi
onlara.
"Fazla uzakta değil, değil mi?" diye sordu ja-
xom ikinci ışıl da uğursuzca tılreşirken.
"Ah - hayır. Umanm öyle değildir."
"Sonın ne?"
"Şey - ayak izlerimizı kaybettik."
Gen geri gitmeye başladıktan az sonra ışıl da
söndü.
"Şimdi ne yapacağız jaxom?"

"Güzel, Ruatha'da,• dedi jaxom sesinin çatla­


masını önlemek için derin bir nefes alarak, "beni
merak ettiklerinde ar.ıma gnıpları gönderirler.•

177
Ejder Ar:ıyışı

"Eğer öyleyse, Lytol eve geri dönmek ıster iste­


mez seni merak edeceklerdir, değil mi? O hiçbir
zaman fazla kalmaz burada."
"Eğer Lytol yemeğe davet edilecekse, hayır. Ki
eğer akşam yemeği senin dediğin kadar yakınsa
edilecek." Jaxom bu sakıncalı keşif gezisinine
ilişkin üzüntüsünü saklayamıyordu. "Nerede ol­
duğumuz konusunda bir fikrin yok mu?"
"Hayır," diye kabullenmek zorunda kaldı Fe­
lessan, bir anda kararlılığını yitirmişçesine. "De­
vamlı ayak izlerini takip ettim, şimdi yaptığım gi­
bi. Ayak izleri vardı. Sen de gördün."
Jaxom içlerinde bulundukları dunımda kendi­
sinin de suç payı olduğunu kabullenmeyi önem­
semiyordu.
"Deliğe doğru giderken önünden geçtiğimiz
öbür koridorlar, nereye gidiyorlar?w diye sordu
sonunda.
"Bilmiyorum. Weyr'in o kadar büyük bir kısmı
boş ki. Ben - ben daha önce hiç çatlaktan ileriye
gitmemiştim."
"Ya diğerleri, onlar nereye kadar gitmişler?"
"Gandidan hep ne kadar ilerilere gittiğini tek­
rarlayıp dunır - ama - onun ne söylediğini hatır­
lamıyonım."
"Yumurta aşkına, sızlanıp durma."
"Sızlarunıyorum. Sadece açım "
"Aç mı? İşte bu. Yemeğin kokusunu alabiliyor
musun? Bana koridora inerken koku çok uzak

178
Anne McC:ıffrey

mesafelere kadar ulaşıyor gibi gelmişti."


Değişik doğnıltularda havayı kokladılar. Koku
vardı, aına yeınek kokusu değildi. Jaxom anım­
sadı ki, bazen taze havayı koklayarak dönüş yo­
lu bulunabilirdi. Bir elini duvara dokunmak için
uzattı, püri.i1.süz ve soğuk caş bir şekilde rahatla­
tıcıydı. Aradayken hiçbir şey hissedeınezdin, ger­
çi bu koridor da en az orası kadar karanlıktı.
Göğsü ağrıdı ve akan k;ınına sürekli eşlik ederek
zonkladı.
İçini çekerek düzgün duvara yaslandı ve kaya-
rak yere çarptı.
"Jaxoın?"
"İyiyim. Sadece yoruldum.''
"Ben de," ve içi rahatlamış bir şekilde göğüs
geçirerek onırdu Fclcssan, omzu jaxom'unkine
değiyordu. Temas eıınek, ikisinin de endişelerini
giderdi.
"Nasıl olduğunu merak ediyorum," dedi jaxom
uzun uzadıya düşünerek.
"Neyin nasıl olduğunu merak ediyorsun?" diye
sordu Felessan. Biraz şaşırmıştı.
"Weyrler ve Kaleler doluyken. Bu koridorlar
aydınlık ve işlek haldeyken"
"Onlar asla kullanılmadılar."
"Saçma. Kimse hiçbir yere çıkmayan koridorlar
kazarak vakit kaybetmez. Ve Lyıol diyor ki Ben­
den'de beş yüzün üzerinde weyr var ve sadece
yansı kullanılıyor. . ."

179
Ejder Arayışı

"Benden'de şu an dört yüz on iki savaşçı ejde­


rimiz var."
"Kesinlikle. ama on Devir önce sayıları iki yüz
bile değilmiş ve eğer hepsi birden kullanılmıyor­
sa neden bu kadar çok weyr olsun ki? Ve neden
kilometrelerce geçitler ve odalar var Ruatha Ka­
lesi'nde, eğer bunlar bir kez bile ku!Janılınadty-

"Demek istediğim, nereye gitti bu insanlar' Ve


en önemlisi, nasıl kazabilmişlerdi bütün dağlan?"
Apaçık görünüyordu ki bu konu daha önce Fe­
lcssan'ın zihnini hiç meşgul etmemişti.
"Iliç fark ettin mi? Bazı duvarlar çok pürüzsüz,
neredeyse... "

Jaxom'da bir anda şafak söktü ve sersemledi.


Neredeyse korkarak döndü ve elini duvar bo­
yunca gezdirdi. Dümdüzdü. Yutkundu ve göğsü
çiziklerin sancısından daha fazla bir acıyla sızla­
dı "Felessan.. .?'
"Ne - ne var r

"Bu duvar pürüzsüz."


"Ne olmuş öyleyse?"

"Ama düzgün. Pürüzlü değil!"


"Ne demek istiyorsun, onu söyle." Felessan'ın
sesi neredeyse öfkeliydi.
"Püriizsüz. Bu eski bir duvar."
"Yani?"

"Benden'in eski kısmındayız." Jaxom ayağa

180
Anne McC:affrcy

kalktı, bir eli duvarda, birkaç adım allı.


"Hey!" jaxom Felessan'ın ayağa kalklığıru duy­
du "Beni bırakma, jaxom! Scnı göremiyonım."
Jaxom elini geriye uzauı, eli kumaşa değdi ve
Felcssan'ı yakalayıp yanına çckıı.
"Şimdi dayan. Eğer bu eski bir koridorsa enin­
de samında bir yere varacaklır Ya bir çıkmaza,
ya da ana kısma. Öyle olmak zonında "
"Ama nereden biliyorsun doğnı yöne ilerlediği­
ni?"
"Bilmiyonım. Ama kıçımın üstünde oturup da­
ha da acıkmayı beklemekten iyidir." Jaxom, bir
eh duvarda, öbür eli Felcssan'ın kemerinde oldu­
ğu halde ilerledi.
Anca yirmi adım atmışlardı ki, Jaxom'un par­
makları bir yanğa takıldı. Düşey gıden, düzgün
bır yank.
"Hey, önceden söylesene'" diye bağırdı ona
çarpan Felessan.
"Bir şey buldum."
"Neymiş o?"
"Boyuna uzanan bir yarık." Jaxom heyecanla
iki kolunu açarak belki de bir kapı olabilecek
olan yarığın öbür tarafını bulmaya çalıştı.
Omuz yüksekliğinde, ikinci kesiğin az ötesinde
dörtgen bir plaka keşfcni ve dikkatlice gözden
geçirerek bastı. Gürültülü bir inilliyle diğer elinin
altındaki duvar geriye kaydı ve öbur taraftan ışık
göründü.

181
Ejder Arayışı

Çocuklar odayı dolduran ga:.c dışarıya yayılıp


onları bayılunadan önce pek a:t görebildiler eşi­
ğin öbür tarafında parıldayan harikaları. Ama
ışık, onları arayanlara rehberlik eden bir fener
olarak kaldı.

"Bu sabah tüm Kaleyi seferber ettim ve onu


Kale'nin derınliklerinde buldum, bir çöküntünün
onun yolunu tıkadığı bir yerde," dedı Lytol Les­
sa'ya çocukların beraberce Alt Mağaralara koş­
malarını izleyerek.
"Kendi çocukluğunu unutmuşsun o zaman,"
diye güldü F'lar, Lytol'a kibarca wcyrc girmesini
işaret ederek. "Yoksa bir weyr çöıneziyken arka
koridorları keşfe çıkmadın mı?"
Lytol kaşlarını çatarak baktı ve burnundan ser
!udu, ama gülümsemedi. "Bu benim için olağan­
dı Ben bir Kale'nin varisi değildım "
"Ama Lytol, Kale'nin varısi olsun ya da olma­
sın," dedi Lessa adamın koluna girerek, "Jaxom
da bir çocuk, tıpkı diğeri gibi. Yo, lütfen, eleştir­
miyonım. O iyi bir oğlan, iyi yetiştirilmiş. Onun­
la gunır duyabilirsin."
"Davranışları da bir Lord gibi," diye söylemeye
ci.irct etti F'lar.
"Elimden gelenin en iyisini yapıyonım."
"Ve elinden gelen, gerçekren de çok iyi," dedi
Lessa şevkle. "Onu son gördüğümden bu yana o
kadar büyümüş ki!"

182
Anne Mc-Caffrey

Ama Lytol'un yanağındaki tık başladı ve Lessa


Mardra'nın son zamanlarda oğlanla ilgili kim bi­
lir nelerden şikayet eniğini merak ederek öfke­
lendi. O kadın burnunu sokmaktan vazgeçse iyi

olacaktı. Lessa Jaxom'u buraya çağırmasının da


burnunu her şeye sokmak olarak suçlanabilece­
ğim hatırlattı kendine. Mardra Lytol'un Benden
Weyri'nde olduğunu duyduğu zaman...
Lessa'nın şüphelerini doğnılayarak "öyle dü­
şündüğünüze sevindim," diye yanıtladı Lytol.
Arpçı Robinton Lytol'u selamlamak için ayağa
kalktı ve Demirciustası Fandarel'ın yüzü onun
için gülümseme yerine geçen neredeyse vahşi bir
ifadeye büründü. F'lar onlara yer gösterirken,
Lessa da şarap servisi yaptı.
"Yeni parti geldi Robimon, ama sunulacak ka­
dar dinlenmedi daha," dedı ona sırıtarak. Robin­
ton'tın Benden'i dosıJuk ya da işten daha çok şa­
raptan için ziyaret ettiği yolunda şakalar yapar­
lardı aralarında. "Geçen senenin vergisiyle idare
etmek zonında kalacaksın."
"Benden şarabı daima uygundur benim için,"
diye yanıtladı Robimon ralıat bir tavırla, iltifatı bir
yudum içmek için bahane olarak kullandı.
"Gelişinizi takdir ediyonım beyler," diye başla­
dı F'lar toplantının yönetimini ele alarak. "Ve si­
zi bu kadar kısa bir süre önce haber vererek şi­
i
nizden aldığım için özür dilerim. ama... "

"Benden'e gelmekten daima memnun olmu-

183
Ejder Arayışı

şumdur,• diye nunldandı Robinton kadelunı tek­


rar kaldırırken gözleri �ıldayarak.
"Sızin için haberlerim var ve bu tırs:ıtm çıkma­
sına sevindim," diye gürledi Fandarel.
"Ben de," dedi Lytol karamsar bir tonda, tiki
heyecanla oynarken.
"Benim haberlerim çok cıddi ve tepkilerinizi
bilmem lazun. Zamansız İplik Düşüşu oldu,• di­
ye başladı F'lar.
··iplik Düşüşleri," diye Robinton az önceki şa­
kacı havasından eser kalmamış biçimde düzeltti
onun söylediğini. "Davul sesleri bana Tillek ve
Crom Kalelerinden haber getirdiler •
"Keşke benim de bu kadar güvenilir habercile­
ıim olsaydı,• dedi F'lar üzüntüyle, dişlerini sıka­
rak. "Weyrlerin suskunluğunu sorgulamadın mı
Robinıon?" Arpçı'yı hep dostu olar.ık gönnüştü.
"Benim Zanaaum Kale \X'eyri'ne weyrbağJı,
scvgıli F'lar," diye yanıtladı Zanaatustası dudakla­
rında tuhaf bir gülümsemeyle, "ama öyle görünü­
yor ki Weyrlideri T'ron, Arpustası'nın önemli
olaylardan haberdar edilmesi geleneğine tıymu­
yor. Benden Weyri ile konuşmanın, ne doğnıdan
ne de dolaylı, hiçbir yolu yoktu.•
F'lar derin bir nefes aldı; Robınton, T'ron'un da
haberi olmadığını doğnılamıştı. "T'kul diğer
Weyrliderlerini Tillek Kalesi'ndeki beklenmedik
Düşüş konusunda uyarmayı uygun görmemiş."
"Bu beni şaşırtmadı," diye söylendi Arpçı alay

184
Anne McQıflrcy

ederek.
"R'mart'ın Crom Kalesi'ndeki Düşüş sırasında
ağır yaralandığuu anca bugün öğrendik. O yüz­
den habercileri yollayamamış."
"Demek istediğin, o kuşbeyinli Weyrkadını Be­
della unutmuş bunu," diye araya girdi Lessa.
F'lar başıyla onayladı ve devam etti. "Ben­
den'in bunu ilk öğrenişi, iplik Lemos'a sabahor­
tasında, kuzeydoğudan yağdığı zaman oldu, oy­
sa çizelgeler güneybatıyı ve akşamı işaret ediyor­
du. Herhangi bir soruna karşı bır biniciyi haber
iletsın diye daima önceden Lemos'a yolladığım
için ilk iplikler yere düşmeden ulaşabildik. n •

Robinton takdir dolu bir ıslık çaldı.


''Demek istediğin, zaman çizelgelerinin yanlış
olduğu mu?" diye ünledi Lytol. Esmer yüztinden
bütün renk çekilmişti bu haberler karşısında. "Bu
söylentilerin yanlış olduğunu duşunmüştüm.•
"Artık düzgün değiller; bu düzene uymuyor­
lar," dedi. "Lessa bana, benim de şimdi size yap­
tığım gibi hatırlattı ki, Kızıl Yıldız'ın geçişinde da­
ha önce de uzun aralıklara yol açan değişiklikler
olmuş. Birşeylerin Düşüş'ün ritmini de değişcire­
bileceğini farz etmeliyiz. Yeni bir desen belirler
belirlemez çizelgeleri düzelteceğiz veya yenileri­
ni yapacağız."
Lytol ona anlayışsızlıkla baktı. •Ama ne kadar
vaktinizi alacak bu? Üç Düşüşten sonra bir fikri­
niz olmalı. Dönümlerce yeni ekili toprağım, or-

185
Ejder Arayışı

manım var. İpliğin nereye düşeceğini bilemez­


sem nasıl koruyabilirim onlan?" Çaba göstererek
kendine hakim oldu. "Öztir dilerim, ama - bu ha­
berler dehşet verici. Diğer Kale Lordlan'nın bunu
diğer olanlardan sonra nasıl karşılayacağını me­
rak ediyorum." Hızla şarabından bir yudum aldı.
"Ne demek istiyorsun, diğer olanlar derken?"
diye F'lar irkilerek sordu.
"Yani, Weyr'lerin davranışı Nabol'un Esvay
Vadisi'ndeki felaket, Lord Sangel'ın fidanlıkları."
"Bana Esvay Vadi.si ve Lord Sangel'den bahset,"
"İkisini de duymadın mı?" diye Robinton ger­
çekten hayretle sordu. "Siz Weyrler kendi aranız­
da konuşmaz mısınız?" Gözlerini F'lar'dan Les­
sa'ya kaydırdı.

"Weyrler özerktirler," diye yanıtladı F'lar. "Biz


karışamayız . "

"Yani EskiçağWar biz çağdaş radikallerle ileti­


şimlerini en aşağı seviyede tunıyorlar," diye bitir­
di Lessa, gözleri öfkeyle çakarak. "Öyle surat as­
ma bana, F'lar. Sen de biliyorsun kı bu doğru. Yi­
ne de D'ram ve T'ron da T'kul'un zamansız İplik
Düşüşi.i'nü sır gibi saklaması karşısında sarsıldı­
lar. Şimdi, nedir Esvay Vadisi ve Lord Sangel'in
Güney Boll'unda olanlar?"
Onu ifadesiz bir sesle yanıtlayan Robinton ol­
du. "Birkaç hafta önce T'kul, Nabollu Meron'a
Esvay Vadisi'nin yamaçlarındaki ağaçlık alanda
yuvalanan İpliklerin temizlenmesi için katkıda

186
Anne McC.ıfrrcy

bulunmayı reddetti. Bunun yer ekiplerinin işi ol­


duğunu ve Meron'un adamlanrun tembel ve be­
ceriksız oldukJanru söyledi. İpliklerin yayılmasını
önlemek için bütün vadi ateşe verilmek zonında
kalındı. Lytol biliyor; o da yardım yolladı. Şimdi
bazı aileler barksız kaldılar ve ejderadamlara çok
kızgınlar.
"Bir k
i i hafta sonra, Weyrlideri T'ron, Güney
Boll'u Lord Sangel'in yer ekibine haber verme­
den terk eni. Üç yetişkin fidanlığı yakmak zorun­
da kaldılar. Lord Sangel Tron'a hesap sorduğun­
da da fılolann Düşüşü kontrol altına almış oldu­
ğumı bildirilmiş ona.
"Başka bir konu, ama bütününe bakınca rahat­
sız edici bir konu, birçok genç kızın Arama ba­
hanesiyle kaçırıldıklarını duydum... "

Lessa sertçe araya girdi "Genç kızlar Weyr'e


gelmek için yalvarırlar."
"Belki Benden Weyri'ne," diye onayladı Robin­
con. "Ama arpçılarun bana yavnılanrun ve koca­
larının koynundan zorla koparılıp Weyrharumla­
rıoa hizmetçilik yaptırılan kızlardan bahsediyor­
lar. Derin bir öfke uyanıyor Leydi Lessa. Weyrya­
şamı farklı olduğu için, sıradan halk çabalarken
ejderbinicileri kıtanın diğer ucuna rahatlıkla gide­
bildikleri için, binicilerin özel ayrıcalıkJanndan
dolayı daima bir kızgınlık ve kıskançlık söz ko­
mısu olmuştur _n Arpçı ellerıni salladı. "Eskiçağlı­
lar gerçeklen özel bir ayrıcalığa inanıyorlar ve

187
Ejder Arayışı

bu, modası geçmiş hareketlerinin altında yaran


tehlikeleri daha da artırıyor Zanaaı SalonJarı'nda­
ki sorunlara gelince, Fandarel'in salonunda ger­
çekleşen hançer olayı, gasp olaylan l.istesinde
önemsiz bir yerde. Zanaatkarlar maUanrun vergi­
sini cömertçe ödüyorlar, ama Dokumacı Zurg ve
Belesden kendilerinden zorla alınanJann fazlalı­
ğından rahatsız durumdalar."
"Elbiselik malzeme istediğimde bana o kadar
soğuk davranmalannın sebebi bu muydu?" diye
sordu Lessa. "Ama Zurg seçmeme bizzat kendisi
yardım etti."
"Sanıyorum ki Benden Wcyri'nden hiç kimse
ayncalıklannı kötüye kullanmıyor," diye yanıtla­
dı Robinton. "Benden Weyri'nden hiç kimse. Za­
ten," ve dişlerini göstererek güldü, F'lar'ı da ken­
disi gibi güldürerek, "Benden gerçek adet ve ge­
lenekleri unutup gevşeyen, yoldan çıkmış bir
Weyr. Hatta Benden Weyri'ne bağlı Kalelerin
saygınlığı konmuyor, mal mülk edinebiJıyor ve
ağaç yetiştirebiliyorlar Zanaatlann gelişmesine
ön ayak oluyorlar, kuluçkalanndan kim bilır ki­
min piçleri çıkıyor. Ama Benden Weyri," Robin­
ton yine kendisi olmuştu ve öfkeiydi,
l "eüm
Pem'de saygı görüyor."
"Bir ejderadam olarak üzerime alınmam gere­
kir," dedi F'lar, bu suçlamadan o kadar rahatsız
olmuştu ki sakin konuşmaya özen gösterdi.
"Benden'in Weyrlidcri olarak idareyi üzerine

188
Anne McC:ıtTrey

alman gerekir," diye sertçe karşılık verdi Robin­


ton. Sesi yankılandı. "Bundan yedi Devir önce
Benden tek başınayken Kale Lordlan ve Zanaat­
karlara gerçek problemi göremeyecek kadar dar­
görüşlü olduklarını söyledin. Onlar en azından
hatalanndan birşeyler öğrendiler. Eskiçağlılar sa­
dece düzeltilemeyecek kadar dargörüşlü değiUer,
daha da kötü, son derece kaular. Devrimize
uyum sağlayamıyorlar ve sağlayamayacaklar.
Dört yüz Devirdir bizim fikirlerimizi iyi ve kötü
diye ayıran her şeyi bir kenara bırakıp onların
yöntemlerine, onların standartlarına uymalıymı­
şız. Pern büyüdü - büyüyor ve değişiyor. Onlar­
sa değişmediler. Ve Kale Lordları ile Zanaatkarla­
rı kendilerine öylesine düşman ettiler ki bu ko­
nuda ciddi endişelerim - hayır korkularım var -
bu yeni krize doğacak tepki konusunda."
"İplik zamansız yağınca fıkirlerini değiştirirler,"
dedi Lessa.
"Kim değiştirecek? Weyrliderleri mi? Kaleliler
mi? Buna güvenmeyin, Leydi Lessa.•
"Robinton'a katılmak zorundayun," dedi Lytol
yorgun bir sesle "Weyrlerin çok az işbirliğini
gördük. Zorba tavırlılar, yanlışlannda ısrar edi­
yorlar ve çok şey bekliyorlar Ben, Lycol, eski eı­
derbinicisi, benden Vekil Lord Lytol olarak talep
edilenlere içerliyorum. Ve artık öyle görünüyor
ki, kendi işlerini bile hakkıyla yerine getiremiyor­
lar. Örneğin şu anki krizi önlemek için ne yapı-

189
Ejder Arayışı

labilir' Hiçbir şey yapmaya niyetleri var ını'ft


"Weyrlerin ş
i birliği sağlanacaktır, bunu garanti
ederim," dedi F'lar Lycol'a. Adamı moral bozuk­
luğundan kurtarmalıydı. WEskıçağhlar bu sabah
çok sarsılmışlardı. Ruatha Kalesi Kale Weyri'ne
weyrbağlı ve Tron tarama ekipleri hazırlıyor. Siz­
ler de tepelere adam dikip Iplık göründüğünde
ateş yaktıracaksmız. Dır işaret ateşinin yandığını
görünce hemen harekete geçeceksiniz ..

Gözleri ınarunazcasına büyüyen Lycol sordu,


"Korkmuş adamlara ve tepelerdeki ateşlere mi
güveneceğim'"
"Ateş uygun değil," dedı Fandarel. "Yağmur
söndürür. Sis ise örter."
"Eğer işe yarayacağını düşünüyorsan davulcu­
lanmı memnuniyetle tahsis ederim," diye lafa ka­
rıştı Robinton.
"F'lar,ft dedi Lycol telaşla, "Benden Weyri'nin
Kalelere lplik Düşüşü öncesinde haberciler yol­
ladığını biliyorum. Diğer Weyrliderleri de artık
Kalelere biniciler göndermezler mi? Sadece bu
kaymalar hakkında fikir sahibi olup onlan tah­
min euneyi başarıncaya kadar' Kale Weyri binici­
lerının çoğundan hoşlanmıyorum, ama Weyrle
anında iletişimim olduğunu bilırsem rahat ede­
riın."
"Dediğım gıbi," Fandarel o kadar hayret verici
bir sesle gürledi ki hepsi irkilerek ona döndüler,
''bu gezegende verimli bir iletişimin utanç verici

190
Anne McC.1ffrey

eksikliği vardı. İnanıyonım ki zanaatım bunu so­


na erdirebilir. Benim getirdiğim haber de buy­
du ··
'"Ne?"' Lytol ayağa fırlamıştı.
'"Neden daha önce konuşmadın, seni hödük?"
diye çıkışcı Arpçı.
•·Bütün başlıca Kale ve Weyrleri donatmak ne
kadar vakit alır?"' F'lar'ın sonısu diğerlerini bastır­

Fandarel lıcrkesın neredeyse yalvardığı cevabı
vermeden önce Weyrlidcri'ni süzdü.
"Maalesef bu acil dunımda sahip olduğumuz
vakitten daha fazlasını. Salonlarım alev makinele­
ri üretmekle fazlasıyla meşguldü. Ufak oyuncak­
larıma ayıracak vaktim yoktu."
"Ne kadar sürer?"
"Yazıyı gönderip alabilen aletlerin montajı ko­
lay, ama aralarına tel döşenmeli. Bu işlem zaman
alıcı."
"Aynı zamanda insan gücü de gerektiriyordur
herhalde," dıye Lytol hayal kırıklığıyla oturdu
"İşaret ateşlerinden daha fazla değıl," dedi an­
darel ona uysalca. "Eğer her Lord ve Weyr'in bir­
likıe çalışması sağlanabilirse. Bunu daha önce bir
kez yaptık." Demirci anlamlı bir şekilde F'lar'a
baku, "Benden çağırdığı zaman."
Lytol'un yüzü aydınlandı ve telaşla F'lar'ın om­
zuna yapıştı
"Diğer Kale Lordlan senin sözünü dirıleyecek-

191
Ejder Arayışı

tir F'lar, çlınkü sana güveniyorlar!"


"F'lar Weyrliderleri'ni kendine düşman etme­
den diğer Lordlara yaklaşamaz," diye karşı çıktı
Lcssa, ama o da umut dolu ve Letiktcydi.
"Diğer Weyrliderleri'nin bilmediği -" Robinton
sinsıcc teklif etti plana ısınarak. "Yaklaş F'lar,
yaklaş. Şimdi prensiplere bağlı kalınacak zaman
değil en azından işe yaramayanlanna. Yakın
ilişkilerin ötesini düşün. Bunu daha önce bir kez
yaptın ve kazandık. Pem'i düşün, tüm Pem'i, bir
Weyr'i değil," diyerek nasırlı uzun parmağını
F'lar'a uzattı; "bir Kaleyi değil," Lytol'a dönmüş­
tü; "ya da bir Zanaau değil," dedi Fandarel'i işa­
ret ederek. "Yedi Devir önce beşimiz zekalarımı­
zı birleştirdiğimizde kendimizi çok zor bir du­
nımdan kurtarmayı başarmıştık"
"Bu seferkine ben sebep oldum," dedi Lessa
acıyla gülümseyerek.
F'lar daha ağzını açamadan Robinton ona par­
mağını sallamaya başlamıştı. "Budalalar kendile­
rini suçlu hissedip başkalanna suç atarak vakit
harcarlar, Lessa. Sen geçmişe gittin ve Eskiçağlı­
ları buraya günümüze getirdin. Pem 'i kurtarmak
için. Şimdi başka bir sorunumuz var. Sen budala
değilsın. Sen, F'lar ve hepimiz, başka çözümler
bulmalıyız. Şimdi Telgar Kalesi'nde çok müsait
bir düğün var. Lordlarla Zanaatustalan Lemos ve
Telgar'ı şereflendiriyor olacaklar. Hepimiz davet­
liyiz. Bu sosyal olayı yaranmıza kullanabiliriz,

192
Anne McCaffrey

Leydim Lessa, Lordum F'lar, ve hepsini Ben­


den'in düşünme biçimine ikna edebiliriz. Bı.rakın
Benden bir örnek olsun hepsine - ve diğer Kale­
ler ve Zanaatlar da Benden'e weyrbağlı olanları
takip edeceklerdir.
F'lar sessizce konuştu, "Bu memnuniyetsizlik
öyle görülüyor ki evrensel. İnsanların aklını çel­
mek için kelimelerden ve örnekten fazlasına ihti­
yacımız var."
"Zanaatlar seni destekleyecektir, Weyrlideri,
son Salon'a kadar," dedi Fandarel. "Sen Benda­
rek'in tarafını tuttun. F'nor ejderadamlara karşı
Terry'yi savundu, çünkü onlar hatalıydılar. F'nor
iyi, değil mi?" Demirci sorgularcasına döndü Les­
sa'ya.
"Bir haftaya kadar dönmüş olur."
"Ona şimdi ihtiyaamız var," dedi Robinton.
"Telgar Kalesi'nde işe yarardı, halkın gözünde bir
kahraman o. Ne diyorsun, F'lar? Bir kez daha em­
rindeyiz."
Hepsi ona dönmüşlerdi, gözlerinde hevesle
Lessa bir elini onun dizine attı. Evet, Lessa'nın s
i ­
tediği buydu; F'lar'ın sorumluluğu kabullenmesi.
F'lar da bunu yapması gerektiğinin, Pem'i daha
iyi koruyabileceklerini düşündüğü insanlara bı­
raktığı işi sonuna erdirmek zorunda olduğunun
bilincindeydi.
"Şu senin uzakyazar aletine gelince Fandarel,
Telgar Kalesi'ne düğüne kadar bir tane yerleştire-

193
Ejder Arayışı

bilır misin?" diye sordu F'lar.


Robincon\ın sevinçle haykırışı odada yankılan­
dı ve Ramoıh'un Kuluçka Meyda01'ndan söylen­
mesine sebep oldu. Demirci sararmış dişlerinin
tamamıru gösterdi ve sankı yükselebilecek bütün
itirazları boğarcasına masanın üstündeki yumruk­
larını sıktı. Lytol'un yanağındaki lik bİrkez seğir­
di ve durdu.
"Bunu yapabilir misin, Fandarel?" diye sordu
F'lar Demirci'ye.
"Telgar'a tel döşeyebilirim. Evet. Bu mümkün."
"Bu uzaktan yazı İŞİ nasıl yapılıyor? Anlayamı­
yorum."
Fandarel başını Arpçıtıstası'na doğnı eğdi. "Ro­
binton sayesinde, uzun ve karmaşık mesajları
iletmemizi sağlayan bir kodumuz var. Anlayabil­
mek, gönderebilmek ve alabtlmek için eğitime
ihtiyaç var. Eğer bir tek boş saatiniz varsa... "

"Sana s
i tcdiğın kadar vakıt ayırabilirim, Fanda­
rel," diye temin etli onu F'lar.
"Yarın başlayalım. Buraya yarına kadar hiçbir
şey düşemez," dedi Lessa heyecanla.
"İyi. Bir gösteri hazırlayacağım Tel üzerinde
çalışması için daha fazla adam görevlendirece­
ğim."
"Güney Boll'dan Lord Sangel ve Kale Kale­
si'nden Lord Groghe ile görüşeceğim," dedi
Lytol. "Gizlice tabii ki, ama Ruatha'nın Weyr ta­
rafından onaylanmadığını biliyorlar." Ayağa kalk-

194
Anne McCatrrcy

lı. "Ben hem ejderadam, hem zanaatkar oldum


ama şu an bir Kalcliyim. Ama İplik ayırt etmiyor.
Nereye ve neye değerse yakıyor."
"Evet, bunu herkese haurlatmalıyız," dedi Ro­
binton uğursuzca sırıtarak.
"Ben tabii ki T'ron bana ne emrederse onu ya­
pacağım, çünkü artık ktırtulacağunız yolunda da­
ha kesin umutlarım var." Lytol Lessa'ya eğilerek
selam verdi. "Saygılarınu sunarım leydim, Lord
Jaxom'u bulup uçuşumuzun hazırlanmasını rica
edeceğim..."
"Öğle yemeğınizı kaçırdınız, akşam yemeğimi­
ze kalın."
Lytol üzüntüyle salladı başını. "Yapılacak çok
şey var."
"Ejder gücünü boşa harcamamak için ben de
Lytol ve Jaxom ile uçacağım,� dedi Robinton. Şa­
rabının geri kalanını yalandan bir htiz\.ınle başına
dikti ve içti. "Bu size Fandarel'in yükünü payla­
şacak iki hayvan bırakır."
Hoşgörüyle gülen dev Fandarel ayağa kalktı,
yapılı gövdesinin yanında, hiç de kısa boylu sa­
yılamayacak Arpçı cüce gibi kalıyordu. "Narin,
ufak tefek yaratıkların kıskançlığına dayanmak
zorunda kalan ejderleri anlayabiliyorum."
Ama hiçbirisi gidemediler, ne Felessan ne de
Jaxom ortalıktaydılar. Manora'nın kadınlarından
birisi onları sebze yürütürken gördüğünü hatırlı­
yordu ve misket oynayan çocuklara katılmış ola-

195
Ejder Arayışı

bileceklerini düşünüyordu. Çocuklardan biri,


Gandıdan, kendisine sonılduğunda onları arka
koridorlara doğru ilerlerken gördüğünü kabul et­
lı.
"Gandidan," dedi Manora sertçe, "yine Feles­
san'ı o gözetleme deliği konusunda kızdırıyor
muydun�" Çocuk başını öne eğdi ve bir anda di­
ğerleri de kimseye bakmaz oldular. Endişeli ana­
babaya döndü, "Hımın, yine bazı kullanılmış ışll­
lar eksik, F'lar, saruyonım ki yine yumurtaları
seyretmeye gidenler olmuş."
"Ne?" diye bağırdı Lcssa, suçlu heykellere dö­
nüşen çocuklar kadar sarsılmıştı o da
Lessa daha onları azarlayamadan, F'lar kalıka-
hayı baslı.
"Demek oradalar."
"Nerede?"
Çocuklar onun sesindeki soğukluktan korkarak
birbirlerine sokulmuşlardı, hedefi Weyrlideri olsa
da.
"Kuluçka Meydaru'nın arkasındaki geçit. Boş
yere telaşlanma, Lessa. Bu da Weyr'de yetişme­
nin bir parçasıdır, öyle değil mi, Lycol? Ben de
Felessan'ın yaşındayken öyle yapmıştım."
"Bu gezilerden haberin var mıydı, Manora?"
Lessa F'lar'ı umursamadan, emredercesine sordu.
"Kesinlikle, Weyrkadını," diye cevapladı Mano­
ra korkusuzca. "Ve hepsinin de geriye döndükle­
rinden emin olmak için izlerini takip ettim. Ne

196
Anne McCaffrey

kadar zaman önce gittiler, Gandidan� Sizinle bir


süre oynadılar mı?"
"Ramoth'un endişelenmesine şaşınnamak la­
zun; ben onun kunınnılandığını sanıyordum.
Böyle şeylerin devam etmesınc nasıl ızin verir­
sin'"
"Sakinleş, Lessa," dedi F'lar yalıştırmak için.
"Bu bir ergenlik gunıru sonımı," ve F'lar sesini fı­
sıltı haline gelinceye kadar alçalcu ve gözlerini
dramatik şekilde açtı, "Karanlığa meydan oku­
maktan çekinmemek, tozlu koridorlar. titreyen,
soluk ışıllar. Acaba ışıllar bizi gözclleme deliğine
getirip götürecek kadar dayanacak mı? Yoksa
Weyr'in karanlığında sonsuza dek yitip gidecek
miyiz?"
Arpçı gülümsüyordu, çocukların ise hayretten
ağızlan açık kalmıştı. Ama Lytol eğlenmiyordu.
"Ne kadar önce, Gandidan?'' dıye tekrarladı
Manora, çocuğun başını kaldırarak. Onun konu­
şamadığını görünce diğerlerinin korkulu yüz ifa­
delerine baktı. "Galiba baksak iyi olacak. Eğer
ıştllar yeterli değilse, yanlış tarafa dönmek kolay­
dır. Ve onlarınki de yeterlı değildi."
Aramaya katılanlann sayısı az değildi ve F'lar
onları her bir koridonı çabucak araştırmaları için
gnıplara böldü. Yüzlerce Devirdir rahatsız edil­
memiş salonlarda sesleri yankılandı. Ama F'lar ve
Lytol'un gnıbunun rehberlik eden ışığa ulaşması
fazla sürmedi. Yerde yatan şekilleri görünce di-

197
Ejder Arayışı

ğerlerini çağırttı F'lar.


"Bunlara ne olmuş?" diye sordu Lytol vesayeti
altındaki çocuğu kucaklayıp endişeyle nabzını
yoklarken. "Kan mı?" ıslanan pannaklannı kaldır­
dı, yüzü asılmıştı, yanağı seyiriyordu.
Demek ki, diye düşündü F'lar, Lytol'un kalbi
biraz yumuşamıştı. Lessa Lytol'tın çocuğa şefkat
göstermeyecek kadar duygusuz olduğunu düşü­
nürken hatalıydı. jaxom hassas bır çocuktu ve
çocukların da sevgiye ihtiyacı vardı, ama herke­
sin sevme biçimi farklıydı.

F'lar daha fazla ışıl getirmelerini işaret etti. Ço­


cuğun tozlu gömleğini sıyırdı ve enine çizikleri
gösterdi.
"Bana sadece sıyrık gibi geliyor. Belki karanlık­
ta duvara sürtünmüştür. Kimin yanında hissizotu
var? Öyle bakma, Lytol. Nabzı güçlü."
"Ama uyumuyor. Ve de uyanmıyor." Lytol gev­
şek vücudu sarstı, önce hafifçe, sonra ısrarlıca.
"Felessan'da hiçbir iz yok,M dedi Weyrlideri,
oğlunu koUannda döndürerek.
F'lar'ın uyarısına karşın ortalığı toza dumana
katıp koşarak geldi Manora ve Lessa. Ama Mano­
ra çocukların durumunun iyi olduğunu ve onları
dikkatle Weyre taşımalarını söyledi iki adama.
Sonra koridorda toplanan meraklı kalabalığa
döndü.

"Acil durum sona erdi. Herkes yerine. Leydim,


lordlanm, akşam yemeği hazır. Ayağını çek, Si-

198
Anne McCaffrey

!on. Daha fazla toz kaldırmanın lüzumu yok."


Weyrlideri ve Demirciustası'na baktı. İki adam gi­
zemli kapıya yaklaşırken Lytol ve Lessa da onla­
ra katıldı.

Manora'run kendinden emin emirleri koridoru


sadece b�i kalacak kadar boşalttı hemen.
"lşıllardan yayılmıyor bu ışık," diye duyurdu
Demirciustası, aydınlık odaya dikkatlice bakar­
ken. "Ve duvarların düzgünlüğüne bakılırsa bu­
rası orijinal weyrin bir kısmı." F'lar'a doğru kaş
çattı. "Böyle odaların varlığından haberin var
mıydı?" Bu neredeyse bir suçlamaydı.
"Söylentiler vardı elbet," dedi F'lar içeriye adı­
mını atarak, "ama bir weyr çömeziyken kullanıl­
mayan koridorlarda hiç bu kadar ilerlediğimi ha­
tırlamıyorum. Ya sen, Lytol?"
Vekil Lord burnundan soludu sinirlice, ama
jaxom'un durumunun iyi olduğunu bildiği için
içeriye bakmadan edemedi.
"Eğer bunun gibi hazine odaları bulabiliyorsa,
belki de onun Ruatha'da ortalığı araştırmasına

izin vermelisin," diye önerdi Robinton kurnazca.


"Ve neyi temsil ediyor bu? Lessa, duvar halıları
konusunda uzmanımız sensin, ne diyorsun?"
Merdivene benzeyen sütunlar üzerinde yayıl­
mış, birbirleriyle bağlantılı, değişik renklerdeki
tuhaf çubukları ve toplardan oluşan bir çizimi
işaret etti.
"Sanat eseri diyemem, ama renkleri çok güzel,"

199
Ejder Arayışı

dedi duvara daha yakından bakarak Parmağıyla


dokundu bir kısmına. wAma renk, duvarın üzerin­
de pişmış. Ve şuraya bakın1 Birileri bunu beğen­
memiş, gerçi düzelttikleri de çok işe yaramamış.
Bu bir desenden çok bir karalama. Ve boyası bi­
le aynı tür değil."
Fandarel çizimi inceledi, bumu duvardan anca
iki santim uzaktaydı. "Garip. Çok garip." Sonra
diğer harikalara geçti, koca koca elleri saygıyla
metal tezgahlan ve duvara asılı rafları okşadı. Yü­
zündeki ifade o kadar kendinden geçmişti ki,
Lessa neredeyse gülüyordu. "Hayret verici. Sanı­
rım bfüün bu tezgahın üstü tek bir parça halinde
yapılmış." Kendi kendine bir takım sesler çıkardı.
"Eğer bir kez yapılmışsa, tekrar yapılabilir."
F'lar daha çok karalanmış desenle ilgilenmişti.
Hayal kırıklığına uğratacak şekilde tanıdık geli­
yordu.
"Lessa, yemin ederim, daha önce böyle bir
saçmalık gönnüştüm."
"Buldum. F'nor'un Kale Wcyri'nde o metal pla­
kanın fü:erinde bulduğu desen gibi. Hani şu ateş
kertenkclelerinden bahseden. Bak, şu kelime,"
pannaklan harfleri takip eni, "aynı. Yemin ede­
rim. Ve apaçık görünüyor ki resme sonradan ek­
lenmiş.•
wResım diyebilirsen eğer," dedi Lessa şüpheyle.
"Ama sanının haklısın. Peki neden merdivenin
bu kısmını daire içine almış olsunlar ki - ve şura-

200
Anne McCaffrey

dakini - karalayarak?"
"Bu odada o kadar çok bulmaca var ki," diye
konuştu Fandarel. Bir dolap kapısını açmış, mık­
natıslı kapıyla uğraşıyordu. Sonra onu birkaç kez
açtı, kapadı, bu kadar verimlilikten dalgınca zevk
alarak. Rafın derinliklerindeki ilginç nesneyi an­
cak o zaman fark etti.
Biçimsiz aleti aşağıya indirirken hayretle solu­
du.
"Dikkat et. Belki yürüyüp gider," dedi Robin­
ton.
Alet bir adam kolu uzunluğunda olmasına kar­
şın, Demirci'nin kocaman elleri onu örtüyor gi­
biydiler pamıaklan dış yüzeyini araştırırken. "Ve
metali bağlantı yeri olmadan boru boru haline
getirebiliyorlanruş. Hımın. Üzeri kaplanmış,• ve
bakışlarını F'lar'a kaldırdı. MBüyük kazanlarda
kullanılan maddeyle. Korumak için mi kaplan­
mış? Nasıl?" Evirip çevirdi, üzerine baktı. "Ah,
cam. Kaliteli cam. Bakmak için mi?" Aletin taba­
nındaki bir çıkıntının altına yerleştirilmiş ve ra­
hatça döndürülebilen, üzeri kaplı camla oynadı.
Gözünü tüpün üst kısmına dayadı. "İçinden sa­
dece bakılabiliyor." Kaşları derinden çatılmış ola­
rak doğruldu. Sanki düşünmesini sağlayan çark­
lar dönüyormuşçasına gürültülü bir ses çıkardı.
"Wansor'un bana kısa bir süre önce gösterdiği ol­
dukça silinmiş bir şema vardı. Bir alet," ve par­
maklarını gövdenin iki yanındaki çarkların üze-

201
Ejder Arayışı

rinde dinlendirdi, "nesneleri olduklarından yüz­


lerce kat büyütebilen bir alet. Ama mercek yapıp
ayna cilalamak çok vakit alıyor. Hımm: Yine
. eğildi ve son derece dikkatli parmaklan tübün
yanlanndakı ayar vidalarıyla oynadı. Hızla ayna­
ya bir göz attı, kirli parmağıyla sildi ve önce ken­
di göruyle, sonra da tüpün içinden baku. "Büyü­
leyici. Camdaki her türlü kusum görebiliyorum."
Yaptıklanna o kadar kendini kaptırmıştı ki, her­
kesin kendisini izlediğinden tamamen habersiz­
di. Kafasından kalın, kısa bir saç teli kopardı ve
tüpün altında, aynanın üzerinde, küçük bir açık­
lığa yerleştirdi. Ufak bir ayardan sonra neşeyle
kükredi. "Bakın. Bakın. Bu sadece saçım. Ama
boyutuna bakın şimdi. Tozlar, kayalar kadar, pul­
ları, kesik ucunu görün."
Neşeyle Lessa'yı yanına çekti, başını okülere
eğdi. "Eğer net göremiyorsan, netleşinceye kadar
şu ayar vidasını çevir."
Lessa onun sözünü dinledi, ama ürkmüş bir
ünlemle geriye sıçradı. Robinton F'lar'ın önüne
atladı.
"Ama bu inanılmaz,• diye mırıldandı Arpçı,
ayar vidalarını çevirip gerçek saç teliyle karşılaş­
tırarak.
"Bakabilir miyim?" diye o kadar anlamlı şekilde
sordu ki F'lar, Robinton aleti tekeline aldığı için
gülümseyerek özür diledi.
Yerini alınca Flar ara sıra saçın kendisine bak-

202
Anne McCaffrey

mak zonında kaldı, onun aletten baktığıyla aynı


şey olduğuna inanmak için. Saç teli kalın bir ha­
lata dönmüştü, toz zerrecikleri üzerinde panldı­
yordu; ince çizgiler, gözle görülebilır birleşım
noktalan oluştunıyorlardı.
Başını kaldınnca, Fandarel'e doğru döndü, za­
yıf umudunu yüksek sesle dile getirmeye cesaret
edemediğinden yavaşça konuştu.
"Ufak şeyleri bu kadar büyütmek mümkünse,
uzaktaki cisimleri de gözlemlememizı sağlayacak
kadar yakına getirmenin yollan da var mıdır?
F'lar gözleriyle yakardı Demirci'ye duymak is­
tediği cevabı vermesi için.
"Olması gerektiğine inanıyorum," dedi Fanda­
rel ona neredeyse saatler sürmüş gibi gelen bir
düşünüşten sonra.
"F'Lar?"
Şaşkın gözleri korku ve hayretle kararmış, kor­
ku dolu bir itirazla ellerini yarı havaya kaldırmış
olan Lessa'nın beyaz yüzüne baktı.
"Kızıl Yıldız'a gtdemezsinl" Sesi güçlükle duyu­
luyordu.
Onun ellerini yakaladı, soğuk ve gergindi, ya­
t.ışt.ınrcasına kendine çekmesine karşm daha çok
diğerlerine doğru konuştu.
"Bizim sonınumuz, beyler, daima İpliklerin
hakkından gelmek olmuştur. Neden kaynağında
yapmayalım bunu? Bir ejder eğer nereye �dece­
ğinin resmi varsa her yere gidebilir!"

203
Ejder Arayışı

jaxom uyandığında bir anda fark etti ki Kale'de


değildi. Karan.lığı bekleyerek, korkuyor olmasına
rağmen gözlerini cesurca açtı. Onun yerine, mer­
kezinde ışıl dolu sepetin parladığı eğimli bir taş
çatı gördü tepesinde. Rahatlayarak soluk aldı.
"İyi misin, oğlum? Göğsün acıyor mu?" Manora
üzerine eğiliyordu.
"Bizi buldunuz mu? Felessan iyi mi?"
"Yağmur kadar iyi ve akşam yemeğini yiyor.
Şimdi, göğsün acıyor mu?"
"Göğsüm mü?" Nasıl yaralandığı aklına gelince
kalbi durur gibi oldu. İhtiyatlı davrandı. "Hayır,
sorduğunuz için teşekkürler."
Gurultular gelen kamı daha çok mahçup etti
onu.
"Sanının senin de biraz yemeğe ihtiyacın var."
"Yoksa Lytol bana kızgın değil mi
? Ya da Weyr­

lideri?" diye sormaya cüret etti.


Manora sevgi dolu bir tebessümle güldü ve
onun karmakarışık saçlanru düzeltti.
"Üzülmene gerek yok Lord jaxom," dedi kibar­
ca. "Belki bir iki azarlama, o kadar. Lord Lytol
endişeyle ikiye bölünmüştü."
jaxom bir an yan yana ve yanaldan ahenkle se­
ğiren iki Lytol hayal etti.
"Yine de, bundan sonra izinsiz keşif seferlerine
çıkmanı tavsiye etmem." Hafıfçe güldü. "Bu, ar­
tık yetişkinlerin özel eğlencesi."

204
Anne McCafTrey

Jaxom'un kafası yanğı ve weyr oğlanlarının


oradan gözlediklerini Manora'nın bilip bilmedi­
ğinden endişelenmekle meşguldü. Eğer onun
baktığını da biliyorsa. Felessan'ın işledikleri suçu
itiraf ettiğini duymayı bekleyerek küçük bir ölü­
me katlandı, ama sonradan hatırladı ki, Manora
en fazla azar işiteceklerini söylemişti. Manora'ya
her zaman güvenebilirdiniz. Eğer biliyor ve kız­
mıyorsa... Ama eğer bilmiyorsa ve sorarsa, kıza­
bilirdi ..
"O odaları sen keşfettin, Lord Jaxom. Senin ye­
rirıde olsaydım bu onura sahip olmanın tadını çı­
kanrdım.
"Odalar mı?"
Manora ona gülümsedi ve elini uzattı. "Aç ol­
duğunu sanıyordum."
Onu uyku katını çevreleyen balkona doğru
yönlendirirken Manora'run eli serin ve yumuşak­
tı. Geç olmalı, diye düşündü Jaxom, yatak odala­
rının sıkı sıkıya örtülmüş perdelerinin önünden
geçerlerken. Merkezdeki ateşin üzeri, yavaş ya­
vaş yansın diye küllenmişti. Bir avuç kadın iş tez­
gahlardan birirıirı etrafında toplanmış dikiş diki­
yorlardı. Manora ve jaxom'a baktılar onlar geçer­
ken ve gülümsediler.
"Odalar" rru dediniz.?" diye sordu jaxom kibar­
ca ısrar ederek.
"Açtığınız odanın ötesinde iki oda daha ve yu­
karıya giden bir merdivenin yıkınulan vardı."

205
Ejder Arayışı

Jaxom ıslık çaldı. "Odalarda ne varmış?"


Manora hafifçe gülümsedi. "Demirciustasını hiç
bu kadar heyecanlı görmemiştim. Ne olduğunu
kestiremediğim bazı tuhaf şekilli aletler ve cam
parçalan buldular."
"Bir Eskiçağlı odası mır Jaxom yapuğı buluşun
kapsamı karşısında afallamışcı. Ve sadece bir an
bakabilmişti.
"Eskiçağlılar?" Manora'nın kaştan o kadar hafif­
çe çatıldı ki, Jaxom bunu kendisinin hayal eniği­
ne karar verdi. Manora asla kaş çatmazdı. "Daha
eskiler, bana kalırsa."
Ana Mağara'ya girerlerken Jaxom, gelişlerinin
büyük yemek salonunda oturan ejderadamlar ve
kadınlar arasındaki neşeli konuşmaları kestiğini
fark eni. Böyle dikkatli bakışlara alışık olan Ja­
xom, omuzlarını dikleşlirip ölçülü adımlarla yü­
rüdü. Başını yavaşça sağa sola çevirip, tanıdığı
binicilere ve kadınlara ağırbaşlıca selam verdi ve
tebessüm enı. Ara sıra yükselen kahkahaları duy­
mamazlıktan geldi. Buna da alışmışcı, ama henüz
on iki Devri doldurmamıştı ve kendisinden üstün
kişilerin karşısında olmasına karşın bir Kale Lor­
du mevkiine uygun bir asalet ile hareket etmeliy­
di.
Hava kapkaranlıkcı, ama Çanak'ın iç kısmında
weyr çıkıntılanndaki ejderlerin ışık saçan gözleri­
ni görebiliyordu. Birkaçı muazzam kanatlarını
gerip kımıldatırken sessizce hücum eden havayı

206
Anne McCaffrey

duyabiliyordu. Başını daha aydınlık gökyüzünde


iki kara düğme gibi duran Yıldız Taşlan'na doğ­
ru kaldırdı ve nöbetçi ejderin devasa siluetini
gördü. Çanak'ın aşağılarında, uzakta, huzursuzca
kıpırdanan sürü hayvanlarının tepirunelerini bile
duyabiliyordu. Ortadaki gölde ise yıldızlar bir ay­
nada gibiydiler.
Adımlarını hızlandırarak Manora'yı da kendine
uydurdu. Karanlıkta asalet unutulabilirdi ve kor­
kunç açtı.
Kraliçenin weyr çıkıntısından Mnementh'in se­
lam kükreyişi geldi ve Jaxom göz kırpan bir in­
sanın şaşırtıcı bir taklidiyle göz kapağını oynatan
yakındaki göze baktı büyük bir cesaretle.
Ejderlerin espri yeteneği var mı acaba, diye
merak etti. Aynı soydan olmasına karşın nöbetçi
wherin kesinlikle yoktu.
Çok uzak bir akrabalık.
"Pardon?" dediJaxom irkilerek, Manora'ya bak­
tı.
"Ne için, genç Lord?"
"Bir şey demediniz mi?"
"Hayır."
-

Jaxom ejderin iri gövdesine baktı, ama Mne-


menth'in başı dönüktü. Ardından kızartılan etle­
rin kokusunu aldı ve daha hızlıca yürüdü.
Köşeyi dönerlerken Jaxom boylu boyunca
uzanmış kraliçenin altın gövdesini gördü. Bir an­
da suçlu olduğu aklına geldi ve korku doldu içi-

207
Ejder Arayışı

ne. Ama tıpkı sütannesinin yenı bebeği gibi, hu­


zurlu bir masum gülümseyişle uyuyordu o. Ba­
kışlarının onu uyandıracağından korkarak gözle­
rini kaçırdı ve masadaki tüm yetişkinlerin surat­
larını gördü. Bu onun için neredeyse çok fazlay­
dı. F'Lar, Lessa, Lycol ve Felessan'ı bekliyordu,
ama Demirciustası ve Aıpustası da oradaydılar.
Yaptığı alıştırmalar masadakilerin selamJanna
kibarca karşılık vemıesine yardımcı oldu. Mano­
ra ve Lessa'run yardımına geldığinin farkında de­
ğildi.
"Çocuk birşeyler yiyinceye kadar bir tek Laf bi­
le yok, Lytol,• dedi Weyrkadını sertçe, elleri onu
kibarca Felessan'ın yanındaki boş koltuğa otur­
turken. Oğlan yemeğini kaşıklarken duraklayıp
Jaxom'a anlayamadığı türden tuhaf yüz işaretle­
riyle bir mesaj vermeye çalıştı. •jaxom Kale'de
öğle yemeğini kaçırdı ve dolayısıyla birkaç saat­
tir aç. iyi mı çoetıkcağlz, Manora'"
"Fclessan'dan daha fazla yara almamış."
"Weyre gelirken bakışları biraz donuktu.• Les­
sa kendisini kibarca gözleyen ve utangaç utan­
gaç yemeğini çiğneyen .Jaxom'a doğru eğildi.
"Nasıl hissediyorsun kendini'"
jaxom yan çiğnenmiş bir lokma sebzeyi yutma­
ya çalışarak öksürmeye başlayınca aceleyle ağ­
zındakileri boşalttı. Felessan bir bardak su uzattı
ve Lessa ustaca kürek kemiklerinın arasına vur­
du
"İyi hissediyorum," demeyi başardı. "İyi hisse-
208
Anne McCaffrey

diyonım, teşekkürler.· Tabagma tekrar bakmaya


direnemeyerek bekledi ve Weyrlideri gülerek
Lessa'ya her şeyden önce çocuğun yemek yeme­
sini söyleyenin kendisi olduğunu haurlatınca ra­
hatladı.
Demirciustası lekeli, kalın parmağını çocukla­
rın onırduğu kısım dışında masayı kaplayan sol­
muş Kayıt derisinin üzerine vurdu. Fandarel'in
bir kolu sanki sahiplenircesine kucağındaki bir
şeyi sannışcı, ama Jaxom onun ne olduğunu gö­
remiyordu.
"Eğer bunu yanlış yonımlamıyorsam, bu bö­
lümde birkaç seviye oda olması lazım, çocukla­
rın bulduğunun hem ötesinde, hem de yukarısın­
da."
Jaxom haritaya şaşkın bir bakış fırlattı ve Feles­
san'ın gözlerini yakaladı. O da heyecanlıydı ama
yemeye devam ediyordu. Jaxom ağzını doldura­
rak kaşıkladı - tadı o kadar güzeldi ki - keşke bir
de şu deri ıers durmasaydı.
F'lar başını sallayarak mırıldandı "Çanak'ın o
tarafından yukarı weyr girişi olmadığına yemin
edebilirdim.·
"Çanak'a yer seviyesinden ulaşım varmış," dedi
Fandarel, parmağı göstermesi gereken şeyin üze­
rini örtüyordu. "Onu mühürlenmiş olarak bul­
duk. Belkı göçük yüzünden •
Jaxom önündeki tabağa dalıp giden Felessan'ı
endişeyle süzdü. Felessan yüzüyle o işaretleri
yaptığında onlara söylemediğini demeye mi geti-
209
Ejder Arayışı

riyordu? Yoksa söylemiş miydi? Jaxom keşke bu­


mı bilseydi.
"Mühür neredeyse görünmüyordu," dedi
Arpustası. "Mühürlemek için kullandıkları madde

şu ana kadar gördüğüm bütün karışımlardan da­


ha etkiliydi; şeffaf, yumuşak ve güçlü."

"Bir çentik bile atamadık," diye gürledi Fanda­


rel başını sallayarak.
"Neden Çanak'ın bir çıkışını mühürlesinler ki?"
diye sordu Lessa.
"Weyrin o bölümünü kullanmadıkları için," di­
ye önerdi F'lar. "O koridorlan Yumurta bilir kaç
Devirdir hiç kimse kullanmamış kesinlikle. Araş­
tırdıklarunızın çoğunda toz üzerinde ayak izleri
bile yoktu."
]axom büyüklerin öfkesinin ona yöneleceğini
düşünerek gözlerini tabağında sabitledi. Les­
sa'nın karşılıklı suçlamalarına dayanamıyordu.
vesayetindeki çocuğun kutsallığa saygısız hare­
ketini duyduğu zaman Lytol'un gözlerindeki ba­
kıştan korkuyordu. Lytol'un tüm sabırlı öğretile­
rine karşı nasıl sağır olabilmişti?
"Tozlu, küflü ve ş
i e yaramaz diye gözardı edil­
miş Kayıtlarda işimize yarayacak kadarını bul­
duk," diye devam etti F'lar'ın sesi.
]axom korkarak bir baktı ve Weyrlideri'nin Fe­
lessan'ın saçlarını okşadığını gördü; adam dönüp
kendisine gülümserken bakakaldı. Jaxom o ka­
dar rahatlamıştı ki neredeyse bayılacaktı. Hiçbir

210
Anne Mccaffrey

yetişkin onun ve Felessan'ın Kuluçka Meyda­


ru'nda yaptıklanndan haberdar değildi.
"Bu çocuklar, bizi şimdiden mükemmel hazi­
nelere götürdüler, değil mi, Fandarel?"
"Umur edelım ki bu unutulmuş odalann tek
mirası bunlar olmasın,� dedi Demirciustası derin
gümbürtüsüyle. Kolunda yatan büyütücü aracın
pürüzsüz metalini okşadı.

211
Ejder Arayışı

ALTINCI BÖLÜM

Güney Weyri'nde sababortası


Nabol Kalesi'nde erken sabah:
Ertesi Gün

Sıcaktan bunalmış, kumlu, cer ve tuzdan yapış


yapış bir halde, Kylara kazarak çıkardığı yumur­
talara bakarken zafer duygusu tüm küçük rahat­
sızlıkların önüne geçti.
"O yedisi onların olsun," diye mırıldandı ku­
zeydoğudaki Weyre doğru bakarak. "Bende bir
yuva dolusu var. Ve bir de altın."
Sevinci bet sesli bir kahkaha şeklinde taştı. Na­
bollu Meran bu güzelleri görmeliydi! Hiç şüphe­
si yoktu ki Kaleli, ejderadamlardan onların hay­
vanlarını kıskandığı için nefret ediyordu. Sık sık
Etkilemelerin sadece aynı soydan gelenler için
olmaması gerektiğinden dem vuruyordu. Evet,
bakalım yüce Meran bir aceş kertenkelesini Etki­
leyebilecek miydi? Hangisinin kendisini daha çok
memnun edeceğinden emin değildi, Etkilemesi
mi, Etkileyememesi mi? Her şekilde onun işine
gelecekti. Ama eğer Meran bir ateş kertenkelesi­
ni, mesela bir bronzu etkileyebilse ve Kylara'nm
da kolunda bir kraliçesi olsa ve ilcisi çiftleşseydi . . .

Daha büyük hayvanlarla olduğu kadar görkemli


olmasa bile, Meron'un doğuştan gelen yeteneği

212
Anne McCaffrey

göz önünde bulundunılursa... Kylara kösnül bek­


lentilerle gülümsedi.
"Umanın buna değersıniz," dedi yumurtalara.
Oruz dört sertleşmiş yumurtayı yanında getirdi­
ğı birkaç kar ateş raşı çuvalına yerleştirdi. Bohça­
yı wher derilerine ve sonra da kalın yün peleri­
nine sardı. Bırden soğuyan bir yumurtadan asla
yavnı çıkmayacağını öğrenecek kadar uzun za­
mandır Weyrkadınıydı. Ve bu yumurtalar çatla­
maya çok yakındılar
Ne kadar çabuk, o kadar iyi.
Prideth binicisinin zihninin ateş kertenkelesi
yumurtalarıyla meşgul olmasına hoşgörüyle bakı­
yordu Kylara alev alev kumlarda ateş kertenkele­
si yuvalarının izlerini ararken. itaatkarca batı kı­
yısı boyunca yüz koya inmiş, memnuniyetsizlik­
le sıcak güneşin allında beklemişu. Ama Kylara
ona Güney Weyri yerine Nabol Kalesinin koordi­
natlarını verince Prideth kaygıyla homurdandı.
Kylara'nın gelişi nöbetçi when çığlık çığlığa
inine kaçırdığında Nabol zamanıyla daha günün
ilk saatleriydi. Nöbet bekleyen gözcü, Güneyli
Weyrkadınını gelişine karşı çıkmayacak kadar iyi
tanıyordu ve yanın akıllının biri Lordu uyandır­
maya yollandı. Kylara Meron'un asık yüzüne al­
dınnadı gamsızca, iç Kale'nin merdivenlerinde
belirdiğinde.
"Senin için ateş kertenkelesi yumurtalarım var
Nabol'un Lordu Meron," diye bağırdı, içeriye ka-

213
Ejder Arayışı

dar bir adama taşıtuğı şişkin bohçayı işaret ede­


rek. "Leğenler dolusu ılık kum istiyorum, yoksa
onları kaybederiz."
"Sıcak kum mu?" diye Meran apaçık bir sinirle
tekrarladı.
"Evet seni aptal. Yanımda çatlamak üzere olan
ateş kertenkelesi yumurtaları var. Hayatının fırsa­
tı. Sen, oradaki," ve Kylara emredercesine çağır­
dı Meron'un yarı giyinik hizmetçisini . "Elinizde­
ki bütün tcmı7lik kumuna kaynar su dökün ve
hemen buraya getırin."
Bir Kale'de, yüksek bir mevkiıde doğmuş olan
Kylara daha alçak kışilerle nasıl konuşulacağını
çok iyi biliyordu ve neredeyse Lordun dişi karşı­
lığı olduğundan, kadın onun işine Lord'dan onay
almaya lüzum gönncksizin koşnırdu
·Ateş kertenkelesi yumurtaları mı? Ne saçmalı­
yorsun, kadın?..
"Onlar Etkilenebilırler. Yumurtadan çıktıkları
anda zihinlerini yakalamaya çalış, tıpkı ejderler
gibi onları aptallaşıncaya kadar yedir ve hayatın
boyunca senın olurlar." Kylara dikkatlice yumur­
taları büyük ocağın sıcak taşlarına diziyordu. "Ve
onları buraya tam vaktirıde getirdim," dedi zafer­
le. "Adamlarını çabuk bir araya topla. Mümkün
olduğunca fazlasıru Etkilememiz gerek."
"Bunun," dedi sıkılı dişlerinin arasından Me­
ran onun hareketlerini biraz şüphe ve daha çok
kötü niyetle izleyerek, "kime ne faydası dokuna-

214
Anne McCaffrey

cağını anlamaya çalışıyonım."


"Kafanı kullan be adam," diye yanıtladı Kylara
Kale Lordu'mın kendi emirlerine karşı ters tepki­
sini umursamayarak "Ateş kertenkeleleri ejderle­
rin atalarıdır ve onlann bütün yeteneklerine sa­
hiptirler"
Meron'un bunun önemini kavraması yalnızca
bir an sürdü Adamlarının uyandınJması için ba­
ğırırken bile, Kylara'nın yanında, onun yumurta­
ları ateşin karşısına dizmesine yardım ediyordu.
"Araya gidebiliyorlar mı? Sahipleriyle iletişim
kurabiliyorlar mır
"Evet. Evet"
"Bu altın bir yumurta," diye haykırdı Meron, kı­
sık gözleri açgözlülükle parıldayarak uzandı.
Kylara gözlerinde şmşekler
i çakarken onun eli­
ni tokatladı. "AJun benim için. Bronz senin için.
Eminim ki ikincisi - hayır, şuradaki - bir bronz.·
Sıcak kumlar getirilmişti ve kürekle ocak taşla­
rının önüne auldılar. Meron'un adamları gürül­
tüyle İç Kale'nin merdivenlerini indiler, İplik Dü­
şüşü için giyinmişlerdi. Kylara onlara teçhizatları­
nı bir kenara bırakmalanru emretti tartışılmaz bir
biçimde ve ateş kenenkelelerinin nasıl Etkilene­
bileceği konusunda ders vermeye başladı
En arka sıralardan birisi uHiç kimse bir ateş
kertenkelesini yakalayamaz," diye mırıldandı.
"Ben yakaladım, ama senin bunu yapabilece­
ğinden kuşkuluyum, her kimsen," diye azarladı

215
Ejder Arayışı

Kylara
Eskiçağlılann söylediklerinde doğruluk oldu­
ğuna hak verdi. Kaleliler fazlasıyla küstah ve sal­
dırgan oluyorlardı Onun babasının Kalesi'nde
hiç kimse konuşmaya cesaret edemezdi o emir
verirken. Weyrlerde hiç kimse bir Weyrkadırunın
sözünü kesmezdı
"Çabuk olmanız gerekecek," dedi. "Yumurta­
dan çıktıklannda çok aç olurlar ve yakınlannda­
ki her şeyi yerler. Eğer onları durdurma?.Sanız
yamyamlaşırlar."
"Ben kendiminkini yumurtadan çıkıncaya ka­
dar ruunak istiyonım," dedi Meron Kylara'ya fısıl­
tıyla. Alacalı kabuklarından içlerinde bronz oldu­
ğunu tahmin ettiği üç yumurtayı okşuyordu.
"Eller yeterince sıcak değildir," dedi Kylara dtiz
ve yüksek bir sesle. "Kırmızı ete ihtiyacımız ola­

cak bolca. Yenı kesilmiş olanlar en iyileridir."


Getirilen servis tabağı yetersiz olduğu gerekçe­
siyle hemen geri gönderildi. İki tabak daha yeni
boğazlanmış hayvanların hala vücut ısısından du­
manı tüten et hazırlandı. Kanlı çiğ etin kokusu;
adamlann teri, aşın sıcak, kalabalık salon ve ge­
nel gerilimle karışan bir diğer kokuydu.
wsusadırn, Meron. Ekmek, meyve ve biraz da
soğuk şaraba ihtiyacım var," dedi Kylara.
Yemek getirilince kibarca yemeye koyuldu,
Lord Meron'un masadaki kaba tavırlanru izleye­
rek fark ettirmeden eğlendi. Birisi ayakta yemek

216
Anne McCafTrey

zorunda kalan adamlara ekmek ve ekşi şarap da­


ğıltı Zaman geçmek bilmıyordu.
uçatlamak üzereler dediğini sanıyordum,. dedi
Mcron incinmiş bir sesle. O da adamları kadar

huzursuzdu ve Kylara'nın bu gülünç planı hak­


kında art fikirler yürütmeye başlıyordu.
Kylara onu hafiften hor gören bir gülücükle
ödüllendirdi. "Öyleler, seni temin ederim. Siz Ka­
lelilerin sabrı öğrenmeniz lazım. Ejder soyu ile
uğraşırken gereklidir bu. Ejderleri ve ateş kerten­
kelelerini sürü hayvanlarını dövdüğünüz gibi dö­
vemezsiniz. Ama buna değecekler "
"Emin misin?" Meron'un gözleri saklanamayan
bir sinirlilikle parladı.

"Birkaç gün sonra Telgar Kalesi'ne koluna ya­


pışmış bir ateş kertenkelesiyle vardığın zaman
bunun ejderadamlar üzerindeki etkisini bir dü­
şün."
Meron'un yüzündeki hafif gülümseme, Kyla­
ra'ya bu önerinin onun hoşuna gittiğini gösterdi.
Evet, eğer bu ona ejderadamlara karşı bir üstün­
lük sağlayacaksa Meran sabırlı olabilirdi.
"Her an benim emrimde olacak mı?" diye sor­
du Meran, bakışları ihtirasla önündeki üçlüyü
okşuyordu.
Kylara tereddüt etmeden ona güvence verdi,
bir aleş kertenkelesinin sadık ya da zeki olup ol­
madığı konusunda hiçbir fikri bulunmadığı hal­
de. Yine de Meron'un ihtiyacı olan şey akıl değil

217
Ejder Arayışı

itaatti. Ya da rıza. Ve eğer ateş kertenkeleleri


onun bu ümitlerine uygun değilse, daima eksik­
liğin onda olduğunu söyleyebilirdi.

"Böyle habercilerle, üstünlük bende olacak,"


dedi Meron o kadar yavaşça ki, onu güçlükle du­
yabildi.
"Sadece avantaj değil, Lord Meron," dedi, sesi
imalı bir mırıltıydı. "Kontrol."
"Evet, sağlam ve güvenilir bir iletişime sahip
olmak, kontrolün benim olduğu anlamına gelir.
O zaman o wherry soylu D0nıklar Weyrlideri
T'kul'a diyebilirdim ki..."
Yumurtalardan biri uzun ekseni üzerinde sal­
landı ve Meron sandalyesinden fırladı. Ondan
normal uzaklıkta durduklarında küfrederek, bo­
ğuk bir sesle adamlarına yaklaşmalarını söyledi.
"Tekrar anlat onlara Weyrkadını, onlara ateş
kertenkelelerini nasıl yakalayacaklarını söyle."
"Onları yakalamayacaksınız," diye düzelrti
Kylara Meron'un söylediklerini, kötü niyetli bir
gülümsemeyle. Bu Kalelilerin bir ejder tarafından
seçilmek için Kuluçka Meydanı'nda fiziksel ola­
rak bulunmaktan daha fazlasının gerektiğini
bilmeleri gerekirdi. "Onları sevgi dolu düşünce­
lerinizle cezbedersiniz. Bir ejdere sahip olun­
maz."
"Bunlar ejder değil, ateş kertenkeleleri."
"Bizim amaçlarımız için hepsi bir," dedi Kylara
sertçe. "Şimdi dikkatinizi bana verin, yoksa onla-

218
Anne McCaffrey

nn çoğunu kaybedersiniz " Meron'a apaçık kabul


edemeyeceği, ya da takdir edemeyeceği bir fırsa­
u hediye etmek için neden kan ter içinde uğra­

şıp didindiğini merak ediyordu. Her şeye rağ­


men, eğer onun bir altını, Meron'un da bir bron­
zu olursa, çiftleştikleri vakit uğraştığına değebilir­
di. "Bütün korku ve çıkar düşüncelerinizden sıy­
nlın," dedi çevresinde onu dinleyen çembere. "İl­
ki ejderi uzaklaştınr, ikincisini anlayamaz. Birisi
size yaklaşır yaklaşmaz onu besleyin. Beslemeye
devam edin. Mümkünse onu elinize alın, sessiz
bir köşeye gidin ve beslemeye devam edin. Onu
ne kadar sevdiğinizi, sizinle kalmasını istediğini­
zi, onun varlığının sizi ne kadar memnun ettiğini
düşünün. Başka bir şey düşünmeyin, yoksa ateş
kertenkelesi araya gider. Kuluçkadan çıkması ile
Etkilemenin yapılabileceği ilk yemek arasında kı­
sa bir süre var. Başarırsınız, ya da başaramazsı­
nız. Orası size kalmış."
"Ne dediğini duydunuz. Şimdi yapın. Doğru
dürüst yapın. Başaramayanı -" Meron'un sesi teh­
dit edercesine alçaldı.
Kylara ardından gelen uğursuz sessizliği boza­
rak kahkaha aıtı Meron'un yüzündeki kara bakı­
şa güldü, Kale Lordu, gayri ihtiyari sinirlenip
onun kolunu sertçe sarsıncaya, içindekiler çık­
maya çalışırken çılgınca hareketler yapan yumur­
taları işaret edinceye kadar güldü.
"Söyle bana yüce Lord Meron, kendin de kat-

219
Ejder Arayışı

!anacak mısın o korkunç, konuşulamaz cezaya,


eğer başaramazsan?n
Meran canını yakarak kolunu kavradı, gözleri
şimdi onun seçtiği yumurtalardan birinde beliren
çatlaklara kilitlerunışti. Parmaklanru şıklattı et ge­
tirmeleri için. Avucundaki çiğ etlerden kan sızı­
yordu; yumurtalann yanına diz çökerken, gövde­
si Eckilemeyi sağlamak için gösterdiği çabadan
dolayı gergince bükülmüşcü.
Kylara ilgilendiğini göstermemeye çalışarak is­
teksizce kalktı iskemlesinden. Masaya doğru git­
ti ve tahta tabakta yeterince yığılıncaya kadar et
parçalannı topladı. Sakince ocağa doğru yürüye­
rek gergin muhafızlara hazırl.anmalarıru söyledi.
Kendi heyecanını basuramıyordu ve Prideth'in
Kale'nin yükseklerinden şakıdığını duydu. Kyla­
ra, F'nor ve Brekke'nin Eckiledikleri küçük yav­

rulan gördüğünden beri bu nazik yaratıklar için


deli oluyordu. Buyurgan tabiatının kraliçe ejderi­
nin duygusal ortakyaşarlığıyla bilinçaltında mü­
cadele ettiğini asla anlamayacaktı. Bir Pem'li ka­
dın olarak, içgüdüsel olarak biliyordu ki, sadece
bir Weyrkadını, bir kraliçenin binicisi olursa eş­
siz güç, ayncalık ve rakipsiz özgürlüğe sahip ola­
bilirdi. Kabul etmek istemediklerini görmezlikten
gelme konusunda deneyimli biri olan Kylara as­
la farkına varamamıştı ki, Pıideth, kendisi hak­
kında iyi düşünmesi gereken, kendisine hükme­
debilecek tek canlıydı. Kylara ateş kertenkelesin­
de kontrol edebileceği -kolaylıkla kontrol edebi-
220
Anne McCaffrey

leceği- ve Prideth'e yapamadığı şekilde fiziksel


üsti.inlük sağlayabileceği minyatür bir ejder görü­
yordu.
Ve bu ateş kertenkelesi yumurtalarını bir Kale­
liye, özellikle de tüm Kalelilerin en reziline su­
nmakla, Kylara hem ejderadamların, hem de
Pemlilerin kendisiru adam yerine koymadıkları
ve rezil olduğu zamanlann n
i tikamını alıyordu.
En son hakaretin -Brekke'nin ablak suratlı evlat­
lığının, üç kertenkeleyi Etkilemesi, Kylara'yı red­
detmesinin- öcü tamamen alınacaktı.
Evet, Kylara burada reddedilmeyecekti. Bunun
yolunu biliyordu ve, ne olursa olsun, kazanacak­
tı.
Altın yumurta şiddetle sarsıldı ve koca bir çat­
lakla boydan boya yarıldı. Minik bir altın gaga
belirdi.
MBesle onu. Vakit kaybetme," dıye fısıldadı Me­
ron ona kısık sesle.
"Bana ne yapacağımı öğretme, aptal. Kendinin­

kilere bak."
Baş belirmişti, gövdesi kendini doğrultmaya
çalıştı, pençeleri ıslak kabuğu tırmaladı. Kylara
etrafındaki teşvik edici sözlere ve çığlıklara boş
vererek şefkatli karşılama, neşe ve hayranlığa
konsantre oldu.

Elinden daha iri olmayan kraliçe sendeleyerek


kendisini saran kılıftan kurtuldu ve hemen yiye­
cek birşeyler bulmak için arandı Kylara bir lok­
ma et koydu önüne ve hayvan bir anda üzerine
221
Ejder Arayışı

çullandı. Kylara ikinci parçayı ilkinden birkaç


santimetre uzağa koydu, ateş kertenkelesini ken­
disine yönlendirerek. Vahşice ciyaklayarak sal­
dırdı ateş kertenkelesi, adımlan daha az sakardı,
kanatları açılmıştı ve hızla kuruyordu. Açlık, aç­
lık, açlık, hayvanın düşüncelerinde bir nabız gibi
auyordu ve Kylara, bu iletiyi aldığı için rahatlaya­
rak, düşüncelerini nezaketle karşılamaya ve sev­
giye yoğunlaştırdı.
Beşinci parçada ateş kertenkelesi kraliçesini
eline almıştı. Geniş ağza her açıldığında yiyecek
vererek yavaşça ayağa kalktı ve ocakla kargaşa­
dan uzaklaştı.
Bir kargaşaydı, çünkü onun tüm öğütlerine
karşın aşın endişeli adamlar Kayıtlarda yazılı her
yanlışı yapıyorlardı. Meron'un üç yumurtası da
aynı anda çatlamıştı. Meron beceriksizce Kyla­
ra'yı taklit etmeye çalışırken iki yavru birbirine
saldırdılar. Açgözlülüğü yüzünden üçünü de kay­
bedecek belki, diye düşündü kötü niyetli bir
·zevkle. Tam o anda kuluçkadan çıkan başka
bronzlar da olduğunu gördü. Güzel, kraliçesi
çiftleşmek istediği zaman her şey kaybolmuş ol­
mayacaktı.
İki adam daha ateş kertenkelelerini cezbederek
kollarına almayı başarmış ve Kylara'ya uyarak
ocağın önündeki yamyamca kargaşadan kendile­
rini ayırmışlardı.
"Onları ne kadar besleyeceğiz, Weyrkadını?"

222
Anne Mccaffrey

diye sordu biri ona, gözleri inanılmaz bir neşe ve


şaşkınlıkla ışıldıyordu.
"Kendilerinden geçinceye kadar yemelerine
izin verin. Sonra uyuyacaklar ve yanınızda kala­
caklar. Onlar uyanır uyanmaz yine besleyin. Ve
eğer derilerinin kaşındığından bahsederlerse, on­
ları yıkayıp yağla ovun. Kusurlu bir deri arada
çatlar ve korkunç soğuk bir ateş kertenkelesini
ya da ejderi bile öldürebilir."
"Peki ya araya giderlerse? Onları nasıl tutabili­
riz?"
"Bir ejderi tutamazsınız. O sizinle kalır. Bir ej­
der nöbetçi wher gibi zincirlenemez, biliyorsu­
nuz."
Öğretmen rolünden sıkılmıştı ve yedeğindeki
etleri yeniledi. Sonra, tiksintiyle, ocakta ölen hay­
vanların harcaruşıru izleyerek, İç Kale'nin merdi­
venlerini çıktı. Meron'un odasında bekleyecekti -
eğer bir ateş kertenkelesini Etki
l emeyi becerebil­
diyse.
Prideth ona yumurtaları yabancı bir ocak
önünde ölüme taşımaktan mutlu olmadığını bil­
dirdi.
UGüney'de bundan fazlasını kaybettiler," dedi
Kylara ejderine. "Bu sefer bizim de güzel bir sev­
gilimiz var."
Prideth ateş çukurunun üzerinde sızlandı, ama
kertenkele konusunda değildi şikayeti, Kylara da
oralı bile olmadı.

223
Ejder AraNı

YEDİNCİ BÖLÜM

Benden Weyri 'nde Sabahortası


Telgar Kalesi'nde Demirctustası Salonu 'rıda Sa­
bah Erken

F'lar, F'nor'un beş sayfalık mesajını Fandarel'in


uzakyazar mekanizmasını görmek için Demirci­
zanaat Salonu'na doğru yola çıkmak üzereyken
aldı. Lessa zaten havalanmıştı ve bekliyordu.
"F'nor acil olduğunu söyledi. Şey hakkınday­
mış -· dedi G'nag.
"Mümkün olduğunca çabuk okumaya çalışaca­
ğım," diye kesti onun sözünü F'lar. Adam konu­
şarak kulaklarınızı sağır edebilirdi. uTeşekkürler
ve özürler.•
"Ama F'lar.. ." adamın cümlesinin gerisi, Mne­
menth'in pençeleri çıkıntının taşlanna sürtünüp
bronz ejder kanatlarını çırparak yükselmeye baş­
larken kayboldu.
Mnementh'in yavaşça yükseldiğini fark etmek
F'lar'ın öfkesini hafıfletmedi. Lessa onun geç sa­
atlere kadar ayakta kalıp, Robinton'la içip konu­
şacağını söylediğinde haklı çıkmıştı. Adam sün­
ger gibi içiyordu şarabı.
Serin hava - güneş daha Çanak'ın üstünde yük­
selmemişti - ona yüzündeki yaralan anımsattı,
ama ağrıyan başına iyi geldi. Mnementh'in boy-

224
Anne McCaffrey

nuna sarılmak için öne eğilirken, mesajın sayfa­


ları kaburgalarına baskı yaptı. Kylara'nın neyin
peşinde olduğunu daha sonra öğrenecekti.
Başdöndünicü hız, odaklanaınayan gözlerini
etkilerken aşağıya baktı, gözlerini kısarak Evet,
N'ton daha şimdiden bir grup ejder ve adamı yö­
netiyordu mühürlenmiş girişi açmak ıçın. Daha
fazla ışık ve taze hava terk edilmiş koridorlara
dolduğunda keşif daha verimli devam edebilirdi.
Olgunlaşan yumurtalarına yaklaşan adamlardan
yakınıp durmasın diye Ramoth'u oradan uzaklaş­
tırmaJar: gerekecekti.
O biliyor, diye bilgilendirdi sahibini Mnementh.
"Ve ?"
Merak ediyor.
Şimdi Yıldız Taşları'nın yukarısında, onları se­
lamlayan nöbetçi binicinin üzerinde ve ilerisin­
deydiler. F'lar Parmak Kaya'ya doğnı düşünceli
düşünceli baktı. Şimdi, eğer elinde Göz Kaya'ya
yerleştirilecek uygun bir mercek olsaydı, Kızıl
Yıldız'ı görebilir miydi? Hayır, çünkü yılın bu za­
manında Kızıl Yıldız'ı o açıdan göremezdin İyi...
F'lar aşağıdaki manzaraya baktı, dağın zirvesin­
deki devasa çanak, sağ yamaçtaki gizemli bir
noktadan başlayan kuynık şekilli yol, Weyr'in
aşağısındaki platodaki göle gidiyordu. Su, sanki
dev bir ejder gözüymüşçesine ışıldıyordu. İplik
bu kadar s
i tikrarsız düşerken projeyi hızlandırma
konusunda biraz kaygılandı. Tarama devriyeleri

225
Ejder Arayışı

oluşturmuş ve Benden Wcyri'nin sorumlu oldu­


ğu Kalelere yeni önlemleri açıklaması için diplo­

matik yetenekleri olan N'ton'u göndermişti


(F'nor'un eksikliğini bir kez daha hissetti). Raid
durumun anlaşıldığını bildiren soğuk bir cevap,
Sifer da ihtiyar aptal alcematifleri bir gece düşün­
dükten sonra yola gelecek olmasına rağmen,
kavgacı bir azar göndermişti.
Ramoth kanatlarını aniden katladı ve gözden
kayboldu. Mnemench onu takip etci. Soğuk bir
andan sonra Telgar'ın sabah güneşinde hayranlık
verici derecede mavi gözüken taraçalı parlak göl
zincirinin üzerinde dolanıyorlardı. Ramoch aşağı­
ya doğnı süzülüyordu, bir an için suda belirmiş­

ti şekli, güneş ışığı gerek olmadığı halde yaldızlı­


yordu onun parlak gövdesini.
Herhangi bir kraliçenin neredeyse iki misli, di­
ye düşündü F'lar, görkemli ejder karşısında hay­
ranlığını gizlemeyerek.
İyi binicinin ejderi de iyi olur, dedi Mnementh
şevkle.
Ramoth cilveyle bir dönüşe girdi luzını Weyr e­
şiyle eşitlemeden önce. İkisi de Demircizanaatına
giden göllü vadiyi kanat kanata uçtular. Arkala­
rındaki yüzey şekillerine yavaşça suların, göllerin
beslediği ve geniş tarlalarla otlakları aşıp Büyük
Dunto Irmağı'yla birleşen ve sonra denize ulaşan
nehir hakim oldu.
Zanaatsalomı'nun önüne inerlerken, Terry, bo-

226
Anne McCafTrey

dur fellis ağacı konısunun ardındaki kliçük bina­


lardan birinden koşarak geldi. Onlara ısrarla el
sallayarak yolu gösterdi. Bugün erken işbaşı ya­
pıyordu Zanaat, her binadan çalışma sesleri yayı­
lıyordu. Binicilen yere inince ejderler yüzmeye
gideceklerini söyleyip tekrar havalandılar. F'lar
Lessa'ya katıldığında o gülümsüyor, gri gözleri
sanki dans ediyorlardı.
"Gerçekten de yüzmeye mi!" idi yorumu ve eli­
ni F'lar'ın beline doladı.
"Rahatsız mı olriıalıydım yoksa?" Ama kolunu
onun omuzlanna acu ve uzun adımlarını onunki­
lere uydurdu Terry'ye doğnı giderlerken.
"Hoş geldiniz," dedi Terry sürekli eğilerek, ağ­
zı kulaklarına vanyordu.
"Fandarel daha şimdiden uzaklan gösteren bir
cam mı geliştirdi?" diye sordu F'lar.
"Daha değil," dedi Zanaat ikincisinin şen göz­
leri yorgun yüzünde oynarken. "Ama bütün gece
uğraşıp durmaktan vazgeçmedi."
Lessa sıcakkanlıca güldü, ama Terry hemen iti­
raz etti.
"Aslında umrumda değil. Yakıngösterenin ne­
leri görünür yapabildiği büyüleyici. Wansor hem
sevinçli, hem de üzüntüsünden Devirlerce yaş­
landı. Bütün gece ağlama noktasına gelinceye
kadar kendi yetersizliğinden sızlanıp durdu."
Terry ciddi bir suratla onlara döndüğünde, ne­
redeyse, küçük salonun kapısındaydılar.

227
Ejder Arayışı

"Size F'nor için ne kadar üzüldüğümü söyle­


mek istedim. Keşke o uyduruk hançeri vermiş ol­
saydım onlara en başta, ama Lord Asgenar'a dü­
ğün hediyesi olarak sipariş edilmişti Lord Larad
tarafından ve ben .. "
.

"Onun alıkonulmasını engellemek için her şeyi


yapmaya hakkın vardı," diye cevapladı F'lar sö­
zünü pekişlinnek için Zanaat yardımcısının om­
zunu kavrayarak.
"Yine de eğer ondan vazgeçseydim... "

"Eğer gökyüzü tepemize geçseydi, İplik'ten ra­


hatsız olmazdık," diye Lessa o kadar ters konuş­
tu ki, Terry özür dilemekten vazgeçmek zonında

kaldı.
Salon, pencerelerine bakılırsa iki katlı olmasına
rağmen, aslında kocaman tek bir odaydı. Her iki
ucunda oıtalanmış bulunan.ocakların birinde bir
demirci kazanı vardı. Pürüzsüz ve birleşme nok­
talan belli olmayan siyah duvarlar, şemalar ve
numaralarla kaplıydı. Odanın ortası uzun bir ma­
sa tarafından işgal edilmişti, geniş uçlannda de­
rin kum tepsileri, geri kalanı ise Kayıt derileri,
kağıt sayfalar ve türlü tuhaf aletlerden oluşan bir
yığınla kaplıydı. Demirci, bacaklarını ayumış,
yumruklarını kalın kemerine dayamış, çenesi çı­
kık, çatık kaşlan alnını kınş kırış yapmış bir hal­
de kapının bir yanında duruyordu. Mücadeleci
tllltımu önündeki karataştaki bir taslağa yöneltil­
mişti.

228
Anne McC::ıffrey

"Bakış açısıyla ilgili bir sorun olmalı, Wansor,"


diye nunldandı ınciruniş bir ses tonuyla, sanki
taslak onun isteklerine meydan okuyor gibiydi.
"Wansor?"
"Wansor neredeyse arada, Zanaatustası," dedi
Terry kibarca, köşedeki büyük boy sedirdeki de­
rilerin altında hemen hemen görünmeden uyuk­
layan bedene işaret ederek.
F'lar hep Fandarel'in nerede uyuduğunu merak
etmişti, çünkü ana salon çok uzun zaman önce iş
alanına çevrilmişti. Hiçbir zanaat karyolası Zana­
atustası'nı barındıracak kadar geniş değildi. Bir
anda başlıca binalann birçoğunda böyle sedirler
gördüğünü hatırladı. Hiç kuşku yok ki, Fandarel
ayakta duramayacak hale gelince bulduğu yerde
yatıyordu. Demirci, diğer insanları mahveden bu
koşullarda büyümüştü.
Demirci şaşı bir şekilde uyuyan adamı süzdü,
boyun eğerek homurdandı ve anca o zaman Les­
sa ve F'lar'ın farkına vardı. Weyrkadını'na gerçek
bir memnuniyetle gülümsedi.
"Erken geldiniz, ben de size uzakgörendeki ge­
lişmeler konusunda rapor verebilmeyi umuyor­
dum," dedi taslağa bakarak. Lessa ve F'lar itaat­
karca çizgiler ve ovaller dizisine baktılar, kara
duvar üzerinde masumane bir beyazdı. "Mükem­
mel aletlerin inşasının insanların hassas beyinle­
rine ve davranışlarına bağlı olması esef verici.
Sizden özür diliyorum."

229
Ejder Arayışı

UNeden? Henüz sabah," diye F'lar gulunç ve tu­


haf bir ifadeyle yanıtladı. "Seni verimsizlikle suç­
lamadan önce karanlık çökene kadar bekleyece­
ğim."
Terry bir kahkaha atmaya çalıştı; ama ağzından
dökülen hafifçe isterik bir kıkırdamaydı.
Hepsi Fandarel'in gülümsemesi olan o patla­
maya benzer gargara sesini işitince biraz irkildi.
!er Demirci neşeyle bağırarak F'lar'ın kürek ke­
miklerinin üzerine şen bır şaplak indirirken onu
neredeyse yere yıkıyordu.
"Bana. . . karanlık çökünceye kadar... verimsiz­
likle .... suçlamadan... önce... " Ulumalarının ara­
sında güçlükle nefes aldı.
"Adam delirdi. Ona çok yüklendik," dedi F'lar
diğerlerine.
"Saçma," diye yanıtladı Lessa, gülmekten katı­
lan Demirci'ye küçük bir sempatıyle. "Uyumamış
ve eğer onun dikbaşlılığını bilıyorsam, yemek de
yememiştir. Yemiş miydi, Terry'"
Terry zihninde bir cevap aramak zonındaydı
belli ki.
"O zaman aşçılarınızı çağınn. O bile," ve Lessa
başparmağını kendisini kızdıran Demirciyi işaret
ederek salladı, "o koca gövdesine haftada bir yi­
yecek birşeyler indirmek zonında "
Demırcinin bir ejder olduğunu ima edişi
Terry'nin gözünden kaçmadı ve bu sefer o gül­
meye başladı kontrol edilemez şekilde.

230
Anne McCaflrey

"Ben kendim çağınnm Siz erkekler neredeyse


hiçbir işe yaramazsınız," diye şikayet etti ve kapı­
ya doğnı yola koyuldu.
Terry kahkahasını büyük bir ustalıkla bastıra­
rak onun önünü kesti ve duvardaki kare şekilli
bir kurunun altındaki düğmeye uzandı. Yüksek
sesle Demirci ve diğer dördü için yemek istediği­
ni söyledi.
�Nedir bu?" diye sordu F'lar, büyülenmişti. Me­
sajı ta Telgar'a kadar iletebilecekmış gibi gözük­
müyordu.
"Ah, bir hoparlör. Çok işe yarar,• dedi Terry
bunık bir gülümsemeyle, "eğer Demirciustası gi­
bi böğüremiyorsaruz diye. Her salonda bunlar­
dan var. Etrafa koşuşturmaktan kurtarıyor."
"Bir gün onu geliştireceğim, böylelikle mesajı
konuşmak istediğimiz bölgeye yöneltebileceğiz."
Demirci gözlerini silerek ekledi, "Ah, insan her
zaman uyuyabilir. Bir kahkaha insanı canlandı­
rır."
"Bize göstereceğin uzakyazar bu mu?" diye sor­
du Weyrlideri açık bir şüpheyle.
"Hayır, hayır, hayır," diye Fandarel onu temin
etti, neredeyse sinirle, övüncü bir kenara bıraka­
rak ve seramik kaplarla tellerin oluşturduğu kar­
maşık bir düzeneğe yürüyerek. "Benim uzakya­
zanm bu ş
i te!"
Bu gizemli kargaşada gunır duyulacak birşey­
ler bulmak zordu F'lar ve Lessa için

231
Ejder Ar:ıyışı

Kabın içindeki bir kanşımı parmağıyla yokla­


mak için eğilen F'lar "Duvardaki kutu daha işe
yarar gözüküyor" dedi.
Demirci vurarak F'lar'ın elini ilti.
"Bu senin derini saf agcnothree kadar çabuk
yakabilir," diye belirtti. "Zaten o çözeltiye de da­
yalı. Şimdi bakın. Bu tüplerde her biri sulandınl­
mış sülfürik asic çözeltisinin içinde olan bakır ve
çinko bloklar var. Mecalleri öyle bir şekilde çö­
zündürüyor ki, kimyasal tepkimeye yol açıyor.
Bu, benim 'kimyasaJ tepkime enerjisi' dediğim
olayı veriyor bize Üretilen kimyasal tepkime bu
noktada kontrol edilebilıyor," ve bir parmağını
ince, iki tarafından silindirlere sanlmış gri bir
maddenin üzerinde dengede duran madeni bir
kolun üzerinde gezdirdi Demirci bir düğmeyi
çevirdi. Kaplar yavaşça kabarcıklandılar. Kola
dokundu ve yavaşça ileriye sanlan yüzeyin üze­
rinde değişik uzunluklarda kınnızı izler belirme­
ye başladı. "İşte, bu bir mesaj Arpçı davul kodu­
mı uyarladı ve genişletti, her ses için değişik bir
sıra ve farklı uzunluktaki çizgiler. Biraz pratikle
onları yazılı kelimeler kadar rahat okuyabilirsi­
niz."
"Buraya bir mesaj yazmanın bir avantajını gö­
rcmiyonım," diyerek F'lar nıloya işaret etti. "Bir
şey dediğin zaman.. .•

Demirci'nin gülümsemesi yüzüne yayıldı. ·Ah,


ama ben bu iğneyle yazdığım zaman Crom'daki

232
Anne McCaffrey

Başdemirci Salomı'nda, ya da lgen'deki Zanaat


Salonu'nda başka bir iğne aynı saurlan tekrarlı­
yor."
"Bu ejder uçuşundan daha hızlı demektir,� di­
ye Lessa korkuyla karışık bır saygı içinde fısılda­
dı. "Bu çizgiler ne dıyor? ="ereye gönderildiler?"
Elinde olmadan maddeye parmağıyla dokundu,
hemen parmağını incelemek için geri çekti. Par­
mağında hiçbir iz yoktu, ama kağıdın üzerinde
kırmızı bir leke belirmişti.
Demirci kulak tırmalayıcı bir sesle kıkırdadı.
"O şey zararsızdır. Sadece teninin asitlik oranı­
na tepki verir."
F'lar gülümsedi. "Senin mizacının kanıtı, sevgi­
lim!"
"Parmağını oraya koy da ne oluyormuş gör!"
diye emretti Lessa gözlerinde bir panlt1yla.
"Aynı şey olur," diye bilidirdi Demirci öğretir­
cesine. "Rulo !gen, Keroon ve Tillek'te bulunan
doğal bir madde, tumusoldan yapıldı. Onu her
zaman toprağın ve çözeltilerin asitlik derecesini
ölçmek için kullanmışızdır. Kimyasal tepkime
enerjisi asil olduğu için, doğal olarak, turnusol
iğne yüzeyine dokundukça renk değiştiriyor,
böylece okuyabileceğimiz bir mesaj oluşnıruyor.
"Tel döşemek konusunda birşeyler söylememiş
miydin? Anlat."
Demirci bir ucu mekanizmaya bağlı olan bir
makara ince teli kaldırdı. Tel pencereden, dışarı-

233
Ejder Arayışı

daki bir taş direğe gidiyordu. F'lar ve Lessa şim­


di fark etmişlerdi ki, direkler uzaklardaki dağlara
doğru yürüyüşe geçmişçesine dizilmişlerdi, tah­
min edilebileceği gibi Crom Kalesi'ndeki
Madenustası'na doğru.
"Bu, buradaki k.t. uzakyazannı Crom'dakine
bağlıyor. Diğeri de lgen'e gidiyor. Bu düğmeyi
ayarlayarak mesajları Crom'a ya da Igen'e veya
her ikisine birden gönderebilirim.
"Bunu hangisine gönderdin?" diye sordu Lessa
çizgileri işaret ederek.
"Hiçbirine leydim, çünkü k.t. iletilmiyordu.
Düğmeyi mesaj alma konumuna getirmiştim,
göndermeye değil. Çok verimli, gördüğünüz gi­
bi."
Tam bu sırada, demir zanaatkarlarının kalın
wher derisi kıyafetleri içinde iki kadın, dumanı
tüten tepsileri taşıyarak içeri girdiler. Belli ki biri­
si sadece Demirci'nin yemesi içindi, çünkü kadın
başını ona sallayarak ağır tepsiyi aşağıdaki kum
tepsilerini bozmayacak bir şekilde, belli ki tepsi
koymak için yapılmış, bir dayanağa bıraktı. Les­
sa'ya doğru gelirken hafıfçe eğildi, yanındakine
masada yer açarken beklemesini işaret etti tartış­
maya yer bırakmayacak şekilde. Bunu neyin kı­
rılıp zarar görebileceğine en ufak ilgi göstermek­
sizin, sadece önündekileri iteleyerek yaptı. Çıp­
lak yüzeyi bir havluyla üstünkörü silip diğerine
tepsiyi koymasını işaret etti, ardından ikisi de bu

234
Anne McCaffrey

kadar baştan savma bir servis karŞısında şok olan


Lessa, daha ağzını açamadan fırlayıp gittiler.
"Görüyorum ki kadınlarını eğitmişsin, Fanda­
rel," dedi F'lar yumuşak başlı bir şekilde, Les­
sa'nın öfkeli gözlerini yakalayıp onlara bakarak.
Tcrry bir sandalyeyi üzerindeki sahipsiz elbise­
lerden kurtarıp Lessa'ya otunnasını işaret ederek
kendi kendine güldü. F'lar ters dönmüş bir is­
kemleyi çevirirken, Terry bir ayağını uzun masa­
nın altına tekmelenmiş bir ikincisine takıp, böyle
geçici öğünlere çoktandır alışık olduğunu belli
eden akıcı hareketlerle oturdu.
Şimdi önünde yemek olan Demirci başka hiç­
bir şey düşünmeksizin yiyordu.
"O zaman sizi geciktiren şey tel döşeme işle­
mi," dedi F'lar, Lessa'nın kendisi ve Terry için
döktüğü klabı kabul ederek. "Mesela buradan
Crom Kalesi'ne kadar uzatmanız ne kadar sür­
dü?"
"İşi sonuna dek biz götürmedik" diye yanıtladı
Terry ağzı konuşmak için fazlasıyla dolu olan Za­
naatustası'nın yerine. "Direkler başta her iki salo­
nun çırakları, sonra da kendi işlerinden birkaç
saat uzaklaşmak isteyen Kaleliler tarafından dikil­
diler. Zor olan, uygun teli bulmaktı ve mükem­
mel uzunlukta tel yapmak uzun zaman alıyor."
"Lord Larad'la konuştunuz mu) Adam vermeye
gönüllü olmaz mı?"
Terry surat astı. "Kale Lordu Larad onun için

235
Ejder Arayışı

kaç adet alev makinesi yapabileceğimiz, ya da yi­


yecek sağlamak için ne kadar ekin ekileceği ile
daha çok ilgileniyor."
Lessa klah'tan bir yudum aldı ve ekşi şeyi güç­

lükle yutabildi. Ekmek topak topaktı ve içindeki


sosis de yenilemeyecek kocaman külçeler halin­
deydi, yine de hem Terry, hem de Fandarel bü­
yük bir iştahla yiyorlardı. Lakayt servis başka bir
şeydi, ama iyi yemek başka bir şey.
"Eğer alev makinelerinin karşılığında verdiği
yiyecek buysa ben reddederdim," diye belirtti.
"Baksana, meyve bile çürük."
"Lessa!"
"Eğer bunu yiyerek yaşıyorsanız bu kadar şeyi
başarmanıza hayret ettim," diye devam etti
F'lar'ın azarını umursamaksızın. "Karının adı ne?"
"Lessa," diye tekrarladı F'lar, daha da ısrarla.
"Karım yok," diye mırıldandı Demirci, ama
cümlenin gerisi sözlerden çok ekmek kınntılan
olarak geldi ve başını iki yana sallamak dunı­
munda kaldı.
"Bir başkadın bile bundan daha iyisini yapabil­
meli."
Terry yanıtlayacak kadar temizledi ağzını.
"Başkadınımız iyi bir aşçıdır, ama üzerinde çalış­
tığımız derilerdeki kaybolmuş mürekkepleri tek­
rar ortaya çıkartma konusunda o kadar daha ba­
şarılı ki, onun yerine bunu yapıyor."
"Eminim ki diğer eşler... "

236
Anne McCaffrey

Terry yüzünü bunışturdu. "Tüm bu ek proje­


ler yüzünden o kadar çok yardıma ihtiyacınuz
var ki," ve uzak yazan gösterdi eliyle, "bir zana­
atkara dönüşebilen herkes -" Lessa'nın yüzünde­
ki dehşeti fark ederek sustu.
"Pekala, Alt Mağaralarda temizlik yapıp oturan
kadınlanın var. Bır yeşil onları buraya taşır taşı­
maz Kenalas ve onun şu iki kafadanru buraya ge­
tirteceğim. Ve," Lessa üzerinde durarak azarlayan
bir parmak doğrulttu Demirci'ye, "Zanaatte ne
olursa olsun, başka hiçbir iş yapmamaları konu­
sunda kesin emir olacak!"
Terry belli ki rahatlamıştı ve yemeğe çalıştığı et
sarmasını kenara itti, sanki yemeğin kendisine
nasıl karşı koyduğunu şimdi fark etmişçesine.
"Aynı anda,• diye Lessa F'lar'a gülünç gelen bir
kızgınlıkla devam etti. F'lar Benden Weyri'nin iç
işlerini kimin yönettiğini biliyordu. "Adam gibi
bir klab demliyorum. Bu acı tortulan nasıl yuttu­
nuz, anlayamıyorum!" Cezve elinde kapıdan fır­
ladı, öfkeli monologu eğlenen dinleyicilere doğ­

ru sürüklendi.
''Evet, haklı," dedi F'lar gülerek. "Bu, Weyrin şu
ana kadar sahip olduğunun en kötüsünden daha
da kötü."
"Aslını söylemek gerekirse bunu daha önce hiç
fark etmemiştim," diye cevap verdi Terry, sorgu­
layıcı bir tavırla tabağına bakarak.
"Bu ortada."

237
Ejder Arayışı

"Berum için fark etmez," dedi Demirci uysalca,


yanm fincan klab'ı yutarak.
"Cidden, adam sıkıncısı çektiğiniz için mi ka­
dınlan da çalıştınyorsunuzi"
"Tam olarak adam sıkıntısı değil, el becerisi ve
bazı projelerimizin gerektirdiği ilgiye sahip insan
sıkıntısı," Terry konuştu hemen Zanaatustası'ru
savunarak.
"Eleştirmiyonım, Terry Usta," dedi F'lar aceley­
le.
"Eski Kayıtları yenileme konusunda da bayağı
yol kat ettik," diye devam etti Terry hala biraz
kendini savunurcasına. Masanın ortasına yayılmış
deri yığınını tersyiiz etti. "Daha varlığını bile bil­
mediğiıniz ve hiç karşılaşmadığımız sorunların
yanıtlan var."
"Ve bizi kuşatan belalann yanıtlan yok," dedi
Fandarel başparmağıyla göğü işaret ederek.
"Bu Kayıtlan kopyalayabilmek için vakit harca­
mamız gerekti," diye Terry ağırbaşlı biçimde de­
vam etu, "çünkü neredeyse okunmaz haldeler ar­
tık. ..•
"iddia ediyorum ki kurtardığımız ve yararlı
olandan daha fazlasını kaybettik. Bazı deriler el­
le dokunulmaktan yıpranmışlardı ve mesajları si­
linmişti .
İki demirci de daha önceden iyi prova edilmiş
bir şikayeti karşılıklı oynuyor gibiydiler.
"Kayıtlan deşifre etmede Arpustası'run yardımı-

238
Anne McCaffrey

nı istemeyi hiç düşündünüz ınii?" diye sordu


F'lar.
Fandarel ve Terry birbirlerine şaşkın şaşkın
baktılar
"Düşünmediğinizi görebiliyonım. Siz Zanaarus­
taları birbirinizle konuşmaz mısınız?" F'lar'ın gü­
lüşüne, bir gece önce Robincon'un söylediklerini
hatırlayan koca Demircı de kauldı. "Yine de, Za­
naatsalonu, genellikle Robincon'un onlar için bu­
labildiklerini kopyalayıp duran çıraklarla dolup
taşar. Bu yükü sınınızdan alabilirler."
"Evet, bu büyük bir yardım olurdu," diye onay­
ladı Tcrry Demirci'nin karşı çıkmadığını görerek.
"Sesin şüpheli mi - yoksa kararsız mı? Zanaat­
Jarın sırları mı var?"
"Ah, hayır. Ne Zanaatustasırun ne de benim
ölüm döşeğindeki babadan oğula aktarılan kaba­
listik, doktınulmaz kutsallıklarımız var... "
Demircı o kadar küçümsemeyle soludu ki bur­
mından, yığının tepesindeki deri kayarak yere
düştü. "t\e de oğlumuz!"
"Eğer bcllı bir zamanda yatakta öleceğine ina­
nıyorsan güzel, ama ben - ve Zanaatustası - bil­
ginin, ona ihtiyacı olan herkes için ulaşılabiir
l ol­
duğunu görmek isteriz" dedi Terry.
F'lar omuzlan çökük Zanaat ikincisine artan bir
saygıyla baktı. Fandarel'in Terry'nın yönetim be­
cerisine ve anlayışına güvendiğini biliyordu. Ada­
mın Fandarel'in kısa açıklamaları ve emirlerinde-

239
Ejder Arayışı

ki boşluğu daima kapatacağına güvenilebilirdi,


ama şimdi Terry'nin, Zanaatustasınınkilerle çatış­
sın ya da çatışmasın, kendine ait görüşü olduğu
ortadaydı.
"O zaman bilginin kaybolma tehlikesi daha
az," diye Terry tutkuyla ve bir o kadar da hara­
retle sürdürdü konuşmasını. "Bir zamanlar o ka­
dar çok şey biliyorduk ki. Ve şimdi tüm elimizde
kalan hayal kıncı bölük pörçük bilgiler, bunlar
bağımsız gelişmeyi engelledikleri için yarardan
çok zararları dokunuyor."
"Bir yolunu bulacağız," dedi Fandarel, tarifsiz
iyimserliği Terry'nin istikrarsızlığını tamamladı.
"Telgar Kalesi'ne iki gün içerisinde şu şeyler­
den birisini kurmak için yeterince adamın ve te­
lin var mı?" diye sordu F'lar, konu değişikliğinin
. .yararlı olacağını d�ünerek.
"Adanılan lev makinesi ve silah üretirnininden
alabiliriz. Ve ben Igen, Telgar ve Lemos'taki De­
rnircisalonlan'ndaki çırakları da çağırabilirim,"
dedi Demirci ve kurnazca bir bakış attı F'lar'a.
"Ejder sırtında daha çabuk gelirlerdi."
"Öyle olacak," diye söz verdi F'lar.
Terry'nin yüzü iç rahatlığıyla aydınlandı. "Ben­
den Weyri ile çalışmanın farkını bilemezsiniz. Kı­
sıtlama ve engellemede bulunmadan, yapılması
gerekeni o kadar net görüyorsunuz· ki "
"R'mart ile sonınlannız mı oldu?". diye sordu
F'lar çabucak endişelenerek.

240
Anne McCafTrey

·o değil, Weyrliden.� dedi Terry önüne eğile­

rek ağırbaşlıca. "Hala ne olduğu, ne olacağı um­


runuzda."
"Anladığımdan emin değilim ."
Demirci birşeyler diyecek oldu, ama Terry'nin
susacağı yokmuş gibi görünüyordu
"Bence böyle ve şu ana kadar tüm Weyrlerden
biniciler gördüm. Eskiçağlılar doğduklarından
beri İplikle savaşmışlar. Tüm bildikleri bu. Yor­
gunlar ve bunun tek sebebi zamanda dört yüz
Devir ileriye atlamış olmalan değil. Kalpleri yor­
gun, kemikleri yorgun. Çok fırlamışlar telaşla
yerlerinden, birçok arkadaşlarının ve ejderlerin
öldüğünü görmüşler İplik yaralarıyla. Gelenekle­
re bağlılar, çünkü bu en güvenlisi ve en az çaba
gerektireni. Ve istedikleri her şeyi yapmaya hak­
lı olduklanru hissediyorlar. Arada çok fazla za­
man geçirmekten beyinleri donmuş olabilir, ama
her lafı ağzına tıkayacak kadar hızlılar Onlar için
İplikler daima vardı. Bekleyebilecekleri başka
hiçbir şey yok. Hatırlamıyorlar ve kavrayamıyor­
lar İpliksiz geçen dört yüz Devri BiZ hatırlıyoruz.
Babalaruruz ve onların babalan da hatırlardı. De­
ğişik bir tarzda yaşıyoruz, çünkü Kaleler ve Za­
naatler bu eski korkuyu bir kenara atıp başka
türlü yetiştiler, şimdi vazgeçemeyeceğimiz şekil­
de. Yaşıyoruz, sadece Eskiçağlılar hem kendi de­
virlerinde ve bizimkinde yaşadıkları için. Ve her
iki zamanda da savaştık.lan için. Tek bir şey bili-

241
Ejder Arayışı

yorlardı ve bize onu öğrettiler. İplikle mücadele


etmeyi. Ama anlayamıyorlar ki, biz, herhangi bi­
rimiz, her şeyi bir adım ileriye götürüp İpliği son­
suza dek yok edebiliriz."
F'lar Terry'nin ciddi bakışlarına karşılık verdi.
"Eskiçağlılan hiç bu gözle görmemiştim," dedi
yavaşça.
'Terry kesinlikle haklı, F'lar," dedi Lessa. Belli
ki eşikte duraklamıştı, ama şimdi hızla odaya gir­
di, demlediği bir demlik dolusu k/aht.ao Demir­
ci'nin boş fincanını doldurdu. "Ve onlarla olan
ilişkilerimizde dikkate almamız gereken bir yar­
gı." Terry'ye sımsıcak gülümsedi onun fincanını
doldururken. "Arpçı kadar güzel söz söylüyor­
sun, demirci olduğundan emin misin?"
"İşte bu, kJaf}." dedi Fandarel hepsini içerek.
"Bir Weyrkadını olduğundan emin misin?" diye
karşılık verdi F'lar sinsice bir gülümseme ile fın­
canını uzaurken. "Bunu daha önce düşünmemiş
olmamıza şaşıyonıın, özellikle de son olayların
ışığında. İnsan günler boyı.ı, Devirler boyu sava­
şamaz - Weyrlerin ileri gelmeye istekli olmaları­
na rağmen -" dedi Terry'ye. Sorgularcasına baku
Lessa'ya.
"Ah, ama bu yeni ve heyecan verici bir şeydi,"
diye yanıcladı o. "Ve burası da yeniydi Eskiçağlı­

lar için. Yeni olmayan cek şey ise bizim zamanı­


mızda kırk küsür Devir boyunca daha savaşıla­
cak olan İplikli. Bazıları on beş ya da yim1i De-

242
vir savaşmışlardı iplikle. Hİ/Se ancak yedi Devir­
dir."
Dcmircı ikı elini de masaya koydu ve iterek
kendini ayağa kaldırdı
"Konuşmakla mucize raratılmaz İpliklere son
vermek ıçın ejderlerı kaynağa ulaştırmalıyız.
Terry, \\'ansor'a şu mükemmel k/ahr.an bir fincan
koy da sonınun üzerine gönlümüz hoş bir halde
gidelım."
F'lar Lessa ıle birlikte ayağa kalkarken,
F'nor\ın mesajı hışırdadı kemerinde.
"Gıuncdcn önce F'nor'un mesajına bakayım,
Lessa."
Sıkışık yazılmış sayfaları açtı, daha zihni ne
okuduğunu kavrayamadan önce gözüne çarptı
"ateş kertenkelesi" nin tekrarlandığı.
"Etkilemek mi? Bir ateş kertenkelesini mi?" di­
ye bağırdı, mektubu doğnılaması için Lessa'nın
da görebileceğı bir şekilde tutarak.
"Hiçkımse bir ateş kertenkelesi yakalamayı ba­
şaramadı,· dedi Fandarel.
"F'nor becermiş," dcdı F'lar ona, "ve Brekke'yle
Minim de. \1irıim kim'"
"Brekkc'nin evlatlığı," diye yanıtladı Weyrkadı­
nı dalgınca, gözleri mümkün olabildiğince hızla
mesajı tarıyordu. "L'trel'in şu ya da bu kadından
olma çocuğu. Hayır, Kylara bundan hoşlanma­
mıştır"
F'lar ona sessiz olmasını işaret etli, sayfaları

243
Ejder Arayışı

meraklanan Fandarel'e uzattı.


"Ateş kertenkeleleri ile ejderler arasında bir
bağlantı var mı?" diye sordu Zanaat ikincisi.
"F'nor'un dediklerine bakılırsa, bizim farkında
olduğumuzdan daha fazla."
F'lar Terry'ye son sayfayı uzattı Fandarel'e ba­
karak. "Ne düşünüyorsun?"
Demirci yüz ifadesini kaşlarını çatacak şekle
getirirken durdu ve onun yerine gülümsedi.
"Çobanustası'na sor. O hayvan üretir. Bense
makina."
Elindeki fincanJa Lessa'yı selamladı ve onlar
içeri girdiklerinde üzerinde düşünüyor olduğu
duvara doğnı yürüdü. Bir anda kaybolmuştu dü­
şüncelerin içinde.
"İyi nokta," dedi F'lar geriye kalan dinleyicile­
rine.
"F'lar? O üzerinde garip sözcükler olan kusur­
lu metal parçasını hatırlıyor musun? Üzerinde ge­
çen günkü gibi bir karalama olanı. O da ateş ker­
tenkelelerinden bahsediyordu. Anlamlı olan bir­
kaç sözcükten biri buydu."
"Yani?"
"Keşke o levhayı Kale Weyri'ne geri vennesey­
dik. Bizim farkında olduğumuzdan çok daha de­
ğerliydi."
"Kale Weyri'nde önemli başka şeyler de olabi­
lir," dedi F'lar hüzünle. "O ilk Weyr idi. Kim bilir
orayı arasak neler bulurduk?"

244
Anne McCaffrey

Lessa yüzünü buruşturdu Mardra ve Tron'u


düşünerek.
"T'ron'u idare etmek o kadar zor değil," diye
derin düşüncelere dalmıştı.
"Lessa, saçmalama şimdi."
"Eğer ateş kertenkeleleri ejderlere bu kadar
benziyorsa, eğitilebilirler mi cıdcrlcr gibi araya
girmek ve habercilik yapmak için?" diye sordu
Terry'ye.
""\e kadar sürerdi?� diye sordu Demirci, çevre­
sindekilerden, göründüğünden daha da az ha­
berdar şekilde. "Bu Devir ne kadar vaktimiz var?"

245
Ejder Ar:ıyışı

SEKİZİNCİ BÖLÜM

Gzl ll�V W��·ri '11dc.• 'ltt/Jahortası

"Haytr Rannelly, Kylara·yı hüıün sabah görme­


dim," dedi Brekke yaşlı kadına sabırla, o sabah
dördüncü kez.
"Ve sen de znvallı kr:ıliçcne iyi bakmıyorsun,
temin ederim ki, bu baş belası uçan şeylerle va­
kit harcayarak," diye cevap \'erdi Rannelly, topal­
layarak Weyr salonu'ndan çıkarken şikayet edi­
yordu.
Brekke sonunda Mirrim'in yaralı kahverengisi­
ne bakacak zaman bulmuştu. I!ayvan fazlasıyla
gayretli bakıcısının elinden yedıği lezzetli lokma­
lardan öylesine şişmişti ki, Brekke onu muayene
ederken gö7 kapaklannı bile açmadı. Hissizonı
ejderler ve insanlarda olduğu kadar, kenenkele­
lerde de iş görüyordu.
"Dunımu iyi, hayatını,� dedi Brckke kaygılı kı­
za, onun rahatlama dolu iç çekişine karşılık ola­
rak omuzlanndaki yeşiller kanat çırpmaya başla­
dılar. "Ama faıla besleme onları Derileri çatlar."
"Sence kalacaklar mı?"
"Onlara bu kadar ihtimam gösterirsen, güzelim,
gitmeleri olası değil. A�a ihmal etmene göz yu­
mamayacağını günlük işler var .. "
"Hepsi Kylara yüzünden ... "
Anne McC.ıffrey

"Mirrim!"
Kız başını ucançla önüne eğdi, ama Kylara'nın
hiçbir iş görmeden sadece emir vermesi ve işle­
rim Brekke'ye yığması gerçeği onu derinden ya­
ralamıştı. Bu adil değildi. Mirrim çok, ama çok
mutluydu küçük kertenkeleler onu o kadına ter­
cih ettikleri için.
Mİhtiyar Rannelly ne söylemek istedi senin kra­
liçen hakkında' Wirenth'e iyi bakıyorsun. Onun
hiçbir şeyi eksik değıl," dedi Mirrim.
"Şşş. Gidip bakacağım. Onu bıraktığımda uyu­
yordu."
"Rannelly de Kylara kadar kötü. Kendini çok
akıllı ve her şeyi bilir sanıyor. . . "

Brekke evlatlığını paylamak üzereydi ki, kendi­


sini çağıran F'nor'u duydu.
''Yeşil biniciler cuz mağaralarında asllı olan et­
lerin bir kısmını getiriyorlar," dedi hızla yaptla­
cakları söyleyerek "Onların hiçbiri kertenkelele­
re gilmeıneli, Mirrim. Şimdi, düşün. Oğlanlar
vahşi wherryleri tuzak kunıp yakalayabilirler.
Onların eti de hiç kötü değil. Çok fazla kırmızı
etin kertenkeleler üzerindeki etkisini bilemeyiz."
Mirrim'in içten gelen cömertliğini engelleyen bu
uyandan sonra, F'nor'u karşılamak üzere dışarı
çıku Brekke.
"Benden'den hiç binicı gelmedi mi?" diye sor­
du F'nor omzundan gelen kol askısını gevşe­
tirken.

247
Ejder Amyışı

"Hemen sana haber verilirdi," dıye rahaılaıına­


ya çalıştı onu, ustaca boynundaki kumaşı düzel­
terek "Aslında," diye ekledi yı.ımuşak bir azar gi­
bi, "bugün Weyr"de hıç bınıcı bulunmuyor."
F'nor kıkırdadı. "Onların cksıkliğini belli ede­
cek bir şey de yok. Tüm sahil boyunca üzerinde
ejderlerin çöreklenip binıcılerin uyku taklidi ya­
parak kıvnlmadığı bir tek kumsal bile bulamaz­
sın."
Brekke ağzını eliyle örııu ;\1irrim'in, onun bir
weyr çömezi gibi kıkırdadığını görmesi, hoş ol­
mazdı
"Ah, sen güler miydin?"

"Evet, iki kez yaptım, ikisini de fark ettiler," de­


di yeterince ağırbaşlı bir şekilde, ama gözleri
dans ediyordu. Derken omuz askısının üzerinde
her zamanki sahibinin eksik olduğunu gördü. "O
nerede.. "

"Grall, Canlh'ın gözlerinin arasına kunılmuş


dtınımda, o kadar tok kı t•mya gitsek bile kıpır­
damayacak gibi. Aklımdan da geçmiyor değil.
Eğer bana G'nag'a güvenmemi söylemeseydin,
onun mektubumu F'lar'a ulaştırınadığına, ya da
om.ı kaybettiğine yemin edcbıhrdim."
"O yarayla araya gidecek değilsin, F'nor. Ve
eğer G'nag mektubu götürdüm dediyse, götür­
müştur. Belki de başka bir şey olmuştur."
"Ateş kerıenkelelerini Etkilemekten daha mü­
him bir şey mi?"

248
Anne Mc<:affrey

"Birşeyler olmuş olabilir. iplik düzensiz yağı­


yor.� Brekke sustu, yüzlındeki kasvetli ifadeye
bakılacak olursa, bunu ona hatırlatmamalıydı.
"Belki de değildir, ama Kale Lordlanna nöbetçi
ve ateş sağlamaları lazım ve belki de F'lar onlar­
la meşguldür. Yardım etmek için orada bulunma­
man kesinlikle senin suçun değil. O iğrenç Kale
Weyri binicileri kendilerine söz geçiremiyorlar.
Çiftleşmeye yakın bir yeşili Weyrinden çıkarmayı
düşün-" Brekke ağzını sıkıca kapatarak sustu tek­
rar •Ama Rannelly "kraliçen" dedi, "onun krali­
çesi" değil.�
Kız öylesine bembeyaz kesilmişti ki, F'nor sağ­
lam eliyle onun dirseğini yakaladı düşmesin di­
ye.

"Sorun ne? Kylara Prideth'i çiftleşmek üzerey­


ken çıkarmadı, değil mi? Hem Kylara nerede?"
"Bilmiyorum. Wırenth'i kontrol etmeliyim. Ah,
hayır, o olamaz!"
f'nor Güney Weyri'nin duvarlarla çevrili geniş
bahçesinin üzerinde kemer oluşturan büyük as­
ma ağaçlarının arasında takip etti kızın hızlı
adımlarını.
"Wirenth yumurtadan çıkalı çok olmadı," diye
seslendi ardından ve o zaman fark eni ki, Wi­
renth aslında epey uzun zaman önce çıkmışu ku­
luçkadan. Brekke"yi en yeni Güney Weyrkadını
olarak düşündüğü içindi sadece. Brekke çok
genç görünüyordu, o kadar genç ki...

249
Ejder Arayışı

Mnementb Ramotb 'u uçurduğunda Lessa da


bu yaştaydı, diye bilgilendirdi Canth onu.
"Wirenth yükselmeye hazır mı?" diye sordu
F'nor kahverengisine, olduğu yere çakılarak.
Yakında. Yakında. Bronzlar bilecektir.
F'nor zihninde Güney'in bronzlannı gözden
geçirdi. Sonuçtan memnun olmadı. Bronzların
sayıca az olmaları bir sorundu, yeni kraliçeye
karşı bir nezaketsizlikti bu, ama Prideth ile çift­
leşmek olsa da, olmasa da hepsinın binicileri
Kylara'nm peşindeydiler. Wirenth'i kimin bronzu
uçunırsa uçursun, onun binicisi Brekke'yi elde
edecekti ve Kylara'run yatak gözdesi olmak için
yarışanlardan biriyle Brekke'nin seviştiğini dü­
şünmek kahverengi biniciyi rahatsız ediyordu.
İ�erleyerek, Canth en az buradaki bronzlar ka­
dar büyük, hatta bazısından daha da iri, diye dü­
şı'.indü. Daha önce hiç böyle kişisel bir karşılaşur­
ma yapmamıştı ve bunu ınsafsızca zihninin geri­
lerine attı.
Şimdı, keşke düzgün bir genç ve en iyi binici­
lerden biri olan N'ton, Güney'de olsaydı! Ya da
Ista Weyri'nden B'dor. F'nor Ista'lıyla, onun Wey­
ri ve Benden Weyri'nin güçleri Nerat ve Keroon
üzerinde birleştiği zaman birlikte uçmuştu. İkisi
de hoş ve uygun bronzlardı; F'nor N'ton'u daha
çok tutmasına karşın, eğer Wirenth'i B'dor'un
hayvanı uçurursa, Ista Weyri'ne �ınma seçenek­
leri olacaktı. Orada sadece üç kralıçe vardı ve Es-

250
Anne McCaffrer

kiçağlı olmasına karşın �a<lir.ı, Kylara'dan çok


daha iyı bir Weyrkadınıydı
Bu çözümden hoşnut olarak, Wirenth'in bulun­
duğu güneşte ısınmış yere giden yolda yürüme­
ye devam etti, gerçi bu işi nasıl becereceği konu­
sunda hiç fikri yoktu.
Tamamen kendini kraliçesine vermiş olan

Brekke'nin görüntüsüyle eşikte duraladı. Kız Wi­


renth'in kafasının yanındaydı, gövdesi zarifçe
yaslanmıştı ejdere ve kibarca yanındaki göztin
kenanru kaşıyordu. Wirenıh uykuluydu, bir göz
kapağı kendisine gösterilen ilginın farkında oldu­
ğumı göstermek istemişçesine açıktı, kama şekil­

li başı ön ayaklarının üzerinde dinleniyordu. Ar­


ka bacaklarını uzun, zarif kuynığı.ınun altına gü­
zelce yerleştirmiş ve çevrelemişti kuynığuyla.
Güneşte mükemmel sağlığın belinisi olan san tu­
runcu bir renkte panldıyordu - bu renk çok kısa
süre içinde daha koyu, parlatılmış altın rengine
dönecekti. Çok kısa süre içinde, çünkü F'nor,
Wirenth'in ergenlik çağının o tombul yumuşaklı­
ğından eser kalmadığını fark etmişti; derisi parlak
ve pürüzsüzdü, kötü bakıldığını gösterecek bir
tek kusur yoktu. Son derece orantılı bir ejderdi;
uzun bacaklı, kısa kuyruklu ya da wherry boyun­
lu değildi. Daha kıvrak bir görüntüsü vardı boyu­
na rağmen - ki boyu Prideth'inki kadardı. Ra­
moth ve Mnementh'den olma en iyi yavrulardan
biriydi.

251
Ejder Ar::ıyışı

F'nor ejderinin yanındayken hemen göze çarp­


mayan şekilde değişen Brekke'ye kaşlarını çattı.
Daha kadınsı - ve çekici gözüküyordu. Onun far­
kına varan Brekke döndü ve kraliçeye kendini
adamayla ortaya çıkan yorgun görünüşü, sevinç­
li yüzune mahcup edici bır anlatım katmış gibi
geldi F'nor'a.

Aceleyle boğazını temizledi. "O yakında uça­


cak, biliyorsun," dedi istediğinden daha da sert­
çe.
"Evet, sanırım öyle, güzelim benim. Acaba onu
nasıl etkileyecek?" diye sordu Brekke ifadesi de­
ğişerek. Yana adım attı ve Wirenth'in çenesiyle
kolu arasına girmiş minik bronzll işaret etti.
"Bunu bilemeyiz, değil mi?" diye yanıtladı
F'nor ve arka arkaya boğazını temizleyerek Brek­
ke'nin Güney'deki diğer bronz binicilerle eşleş­
mesi düşüncesine duyduğu öfkeyi sakladı.
"Bir şeye sıkılmıyorsun, değil mi?" diye sordu
ilgiyle ve bir anda çok iyı tanıdığı Brekke'ye dö­
nüştü yine
"Hayır Şanslı binici kim olacak acaba?" diye
sorduğunu duydu kendinin. Yeterince uygarca
bir soruydu bu. Her şeye rağmen o, F'lar'ın filo
ikincisiydi ve bu konularda meraklı olmaya hak­
kı vardı. •Açık bir uçuş isteyebilirsin, biliyorsun,"
dedi kendini savunarak.
Brekke'nin rengi soldu ve Wirenth'e dayadı sır-

252
Anne McCaffrcy

tını. Rahatlamak istercesine.


Sanki rahatlamak istercesine, diye tekrarladı
F'nor bu gözlemi kendi kendine ve huzursuzluk­
la; Brekke'nin önceki gün T'bor'a bakışını anun­

sadı. "Binicının zaten birisiyle olması fark etmez


bildiğin gibi, ilk uçuşta değil," diye ağzından ka­
çırdı sanki acemi bir aptalınışçasına. Brekke eğer
Wirenth'i T'bor'un Orth'u uçunırsa Kylara'run
tepkisinin ne olacağını bilirdi. Hiçbır zaman hu­
zura kavuşamayacağını da. Bu gafının üzerine in­
ledi.
"Kolun mu sancıyor?" diye sordu ilgiyle.
"Hayır. Kolum değil." İleriye bir adım attı, sağ­
lam eliyle onun omzunu kavrayarak. "Bak, açık
bir uçuş istesen iyi olur. Birçok iyi bronz var.
Benden Weyri'nden N'ton, Ista Weyri'nden
B'dor. İkisi de iyi adamlar ve hayvanları da iyi. O
zaman Güney'i terk edebilirsin.. •
Brekke'nin gözleri kapalıydı ve onun kavrayışı
altında gevşeyip gidecekmiş gibiydi.
"Hayır! Hayırı• lliraz o kadar sessizdi iti, güç­
lükle duyabildi. ''Ben buraya aitim, Benden'e de­

ğil:
Brekke'nin gövdesinden bir titreme geçti ve
gözleri açıldı. Onun elinden kurtuldu.
uHayır. N'ton - Güney'e gelmemeli," dedi düz
bir sesle.
"O Kylara'nın işine yaramaz, biliyorsun,· diye
devam eni F'nor, onu rahatlatmaya kararlıydı.

253
Ejder Arayışı

"Her adamla yapamaz o. Ve sen <le çok tadı bır


insansın."
En az Lessa kadar hızla nılı dtınımu değişerek

gülümsedi ona Brekke.


"Bunu bilmek güzel."
Ve bir şekilde F'nor da onunla birlikte gülmek
zorunda kaldı, kendisi gibi kahverengi bir bjnici­
nin Brekke gibi, küçük parmağında bile ondan
daha fazla sezgi olan birine, öğüt verme gafını
düşünerek.
Evet, N'ton ve B'dor'dan bir şekilde haber ala­
caktı. Ramoth ona yardım ederdi.
"Kertenkelene isim verdin mi?" diye sordu.
"Berd. Wirenth'le birlikte kararlaşurdık. Ondan

hoşlanıyor," diye yanıtladı Brekke, sevecenlikle


gülümseyerek uyuklayan çifte. "Çok şaşırucı ol­
masına karşın. Neden bana bir bronz, sana bir
kraliçe ve Mirrim'e üç tane?"
F'nor omuz silkti ve gülümsedi ona. "Neden ol­
masın? Tabii ki onlara bir kez bu işin böyle olma­
dığını anlalırsak onurlu ikililere uyarlar."
Bir ejder belirdi Weyr'in üzerinde bağırarak.
"F'larl" Bu kadar geniş kanat açıklığıyla ondan
başkası olamazdı.
F'nor Brekke'ye Weyr iniş alanına takip etmesi
için işaret ederek koşmaya başladı."
"Hayır. Sen git. Wirenth uyanıyor. Ben bekle­
yeceğim."
F'lar'ın kısa selamı "Herkes nerede?" sözüydü

254
Anne McCaffrey

kardeşi yanına gelirken. "Kylara nerede? Mne­


menth onu bulamıyor. Kendi keyfince gezmeme­
si gerek."
"Herkes ateş kertenkelesi yakalamaya gitti."
"İplik düzensiz düşerken mi? Bütün bu budala­
lıklar... Bu kıla İpliğe karşı bağışıklıklı değil! Bü­
tün kabukların hayali adına, nerede T'bor? Tam
da ihtiyacımız olan şey - İpliğin güney kıtasını
yok etmesiydi!"
Bu patlama onun kişiliğine o kadar tersti ki,
Weyrliderine bakakaldı F'nor. F'lar elleriyle göz­
lerini kapattı, şakakJanru ovdu. Aranın soğuğu
yine baş ağrısı başlatmıştı. Zanaatsalonu'nda ko­
nuşulanlar huzunınu kaçırmıştı. Özür dilercesine
kavradı yan kardeşinin kolunu.
"Yapuğun affedilmezdi, F'nor. Senden özür di­
liyorum."
"Kabul edildi tabii ki. Orth alçalıyor şimdi."
F'nor F'lar'a onu rahatsız edenin ne olduğunu
sormadan önce beklemeye karar verdi. Benden
Kalesi'nden Raid'in ve Bitra Kalesi'nden Sifer'in
zorla istenen insan gücü karşısında ne demiş ol­
duklarını tahmin edebiliyordu. Belki iplik Düşü­
şü'ndeki değişım, Benden Weyri'nin Pem'in sa­
dık Kaleleri'ni rahatsız etmek için uydurduğu ki­
şisel bir hakaretti.
T'bor indi ve uzun adımlarla bekleyen adamla­
ra doğru yürüdü.
"Oıth burada olduğunu söyledi, F'lar. Nedir se-

255
Eıdcr Arnyışı

ni Güney'e getiren? Ateş kertenkeleleriyle ilgili


haberlcrımızi aldın mı:ı·• diye seslendi T'bor. Yü­
nirken bir yandan da elbısesindeki kumlan ıe­
mizlıyordtı.
"Evet, aldım," diye o kadar resmi bir tavırla ya­
nıdadı kı F'lar, Tbor'ı.ın hoşgeldin tebessümü
kayboldu. ·ve ben de sizin bizim haberlerimizi
aldığınızı düşünmüştüm, ipliğin düzensiz düştü­
ğünü "
"Sahilin her santiminde bir binici var, F'lar, bu
yüzden beni ihmalkarlıkla suçlama," dedi T'bor,
tekrar gülümseyerek "Ejderlerin İpliği fark etme­
leri için uçuyor olmaları gerekmez ki. KabukJa­
raşkına, suların öbür yanından tısladığını duyabi­
lirsin."
"Zannederim ateş kertenkelesi yumurtası arı­
yordun'" F'lar'ın sesi hata hırçıncaydı ve T'bor'un
raponı onu tamamen rahatlatmamıştı. "Hiç bula­
bildin ıni?"
T'bor başını salladı. "Uzakta, batıda bir diğer
kuluçkanın izleri var, ama ne bir ceset, ne de bir
kabuk var ortada. Wlıerryler yenilebilir her şeyi
hemen halledebilirler."
·senin yerinde olsaydım, Tbor. bütün Weyr'i
kertenkele yumurtası aramaya salmazdım. İpliğin
bu kıtaya okyanus tarafından yaklaşacağının ga­
rantisi yok."
"Ama hep öyle olmuştur. Bize hep az yağar."
"İplik Lemos'un kuzeyine beklenenden on sa-

256
\nıw \lı c;, ıffr, ,.

'
al erken dw.111. l l'mns un �unı.:yınc ve Telgar'ın
güncydoğu-.un:ı y:ığııı:ı-.ı g1.·rckirkcn.' dedi f'lar
ona sert bir sesle. "Sonı�ı lplığin engellenemeden
düştüğünü ö�rendım," \C lmmın Tbor'un kafası­
na yerleşmesi ıçin durakladı. "Telg:ır ve Crom
Kalelerine. ikisinde de bizim çızclgelerımızin dı­
şındaki zamanlarda. Daha önceki tecri.ıbelcrimi­
ze güvenemeyiz."
"Hemen nöbetçileri yerleşlireceğiın \'e ilerledi­
ğimiz kadar güneyi taramalaıı için filolar gönde­
receğim," dedi T'bor tez canlılıkla, binici ceketi­
ni omzuna geçirerek Ortlı'a doğru koşturdu. Ko­
ca bir sıçrayışla h:ıvabndılar.
"İplik Di.işü.şü gerçekten bu kadar istikrarsız

mı?" diye sordu F'nor.


"Bilmiyonıın," dedi F'lar sinırlıce omuz silke­
rek. "İstersen bana şu aıeş kerıenkelelerinden
bahset. Weyı"deki her sağlıklı bınıcinin vaktini
harcamaya dcğer mi? Seninki nerede? Benden'e
geri dönmeden önce kendi gözlerimle görmek
isterım. ' Asık suratla kuzeydoğuya baktı
"Kabuklaraşkına, Benden Weyri'ni beniın yok­
luğumda hıçbiı şey dağılmadan bir hafta bile terk
edemeyecek miyim?" dıyc f'nor o kadar hiddet­
lice sordu ki, F'lar r.ıhaılayıp gülümsemeden ön­
ce bir anlık bir şaşkınlıkla baktı ona. "Böyle da­
ha iyi," dedi F'nor güluınsemeye katılarak. "Gel,
kertenkelelerden birkaçı Wcyrsalomı'nda ve bi­
raz k/aba ılıtiy:ıcıın var. Bütün sabah ben de yu-

257
Ejder Arayışı

murta peşindeydim, anlarsın ya. Yoksa Güney'in


şarabını mı denemek istersin?"
"Ne?" diye F'lar meydan okurcasına bir ünlem­

de bulundu.
Weyrsalonu'na girdiklerinde Mirrim içeride yal­
mzdı, büyük kazanlardaki yemekleri kanştınyor­
du. İki yeşil, onu uzun, geniş ocağın üzerinden
izliyorlardı. Göğsünde tuhaf bir çıkıntı olduğunu
zannetti F'lar, sonra onun omuzlanna gözleri
ışıklı iğne başı gibi göıüken yaralı kahverengiyi
asmak için bır askı astığını fark elti. Mirrim taşa
çarpan çizme seslerini duyunca döndü, gözleri
F'nor'dan F'lar'a baktıkça yerini şaşkınlığa bıra­
kan bir endişeyle büyümüştü. Weyrlideri'ni tanır­
ken ağzı şaşkınlıktan açılmıştı onun F'nor'a olan
benzerliğinden.

"Ve sen de - üçünü Etkileyen genç hanım ol­


malısın?" diye sordu F'lar koca odayı ona doğnı
kat ederek.
Mirrim heyecanla art arda reveranslar yaptı ve
bu, sallantıya itiraz eden kahverenginin ciyakla­
masına sebep oldu.
"Onu görebilir miyim?" diye sordu F'lar ve ma­
haretle okşadı minicik göz kenarını. "Gerçekten
de çok güzel! Tıpkı minyatür bir Canth,� diyerek
F'lar gizlice göz attı yarı kardeşine benzerliği far­

k edip fark etmediğini görmek için. "Yaralan iyi­


leşecek mi - aa . . . "
"Adı Mirrim," dedi' ağabeyinin hafızasının onu

258
Anne McCaffrey

yanıltuğını ima eden di.ız bir tonda.


'·Ah, evet Weyrlideri - hızla iyileşiyor," dedi kız
tekrar eğilerek.
"Göriiyonıın ki karnı dolu.� diye onayladı Flar.
Ocağın üzerinde birbirlerine sokulmuş ve birbir­
lerine cesaret verircesine rrurıldayan çifte baktı.
Sırtlannı kamburlaştırdılar, kınlgan, şeffaf yeşil
kanallannı açtılar, huzurla uğuldayarak kendileri­
ni temizlemeye koyuldular. "Ellerin bu üçüyle
dolu olacak."
"Onlarn bakacağım efendim, söz veriyonım. Ve
görevlerimi de unutmayacağım," dedi nefes al­
madan, gözlcrı hala kocamandı. Soluk soluğa
döndü ve en yakındaki tencereyi sıçratarak karış­

tırdı, sonra adamlar uzaklaşmadan etrafında dön­


dü. "Brckke burada değil. Biraz klah alır mıydı­
nız? Ya da yemek? Yoksa biraz... "
"Kendimize hazırlarız," diye rahatlattı onu F'lar,
iki fincan alarak
"Al1, bunu benim yapmam gerekir efendim..."
"Senin kazanlarına bakman gerek, Mirrim. Biz
hallederiz," dedi F"lar ona kibarca, kafasında Za­
naatsalonu'ndaki ev işleriyle bu salondaki düze­
ni ve pişen güzel yemekleri karşılaşHnyord1.1.
Kahverengi biniciye mutfaktaki ocaktan en
uzaktaki masaya oturmasını işaret etti.
"Kertenkelelerden bir şey duyabiliyor musun?"
diye sordu alçak sesle.
"Onunkilerden mi demek istiyorsun? Hayır,

259
Ejder Aray�ı

ama tepkilerinden ne düşündüklerini kolayca an­


layabiliyonım. Neden?"
"Öylesine sordum. O Arama'dan değil, değil
mP"
"Hayır, tabii ki değil. Brekke'nin evlatlığı."
"Hımm. O zaman kesin kanıt değil, değil mi?"

"Neyin kanıtı F'lar? Ne düşündüğünü anlayamı-


yorum."
F'lar kardeşine dalgınca gülümsedi ve sonra
bıkkınca içinı çekti.
"Kale Lordlarıyla başunız belaya girecek; Eski­
çağ Weyrleri karşısında hayal kırıklığına uğradı­
lar, memnun değiller ve İpliklere karşı daha acil
önlemlere ayak direteceklerdir."
"Raid ve Sifer sana zorluk mu çıkartıyor?"
"Keşke sadece bu olsaydı, F'nor. Onlar yola ge­
lirler." F'lar yarı kardeşine önceki gün Lytol, Ro­
binton ve Fandarel'den öğrendiklerini kısaca
özetledi.
"Brekke gerçekten önemli bir şey olduğunu
söylerken haklıymış," dedi F'nor ardından. "A­
ma.. ."

"Evet, yeni haberler yenilir yutulur gibi değil,


bu doğnı, ama daima verimli olan Zanaacdemir­
cimizde belki de yanıt olabilecek bir şey var, sa­
dece İpliği gözlemek için değil, Pcrn üzerindeki
her Kale ve Salon arasında güvcnilır bir iletişim
kurabilmek içın Özellikle de Eskiçağlılan Weyr­
lerin dışına bınici göndermeye ikna edemediği-

260
Anne McCaffrey

mizden. Bugün aletin bir tanıtım gösterisini izle­


dim ve Telgar'daki düğüne Kale Lordlan için bir
tane yerleştireceğiz... "

"İplik de bunu mu bekleyecek?"


F'lar bumunu çekti "Onlar daha az kötü olabi­
lir, aslım istersen. iplikler Eskıçağlılardan daha
esnek olabildiklerini ve Kale Lordlanndan da da­
ha az sorun çıkardıklarını kanıtladılar."
"Kale Lordları ile Weyradamları arasındaki en
temel sorunlardan birisi ejderler, F'lar, ve bu ateş
kertenkeleleri dunımu kolaylaştırabilir.•
"Ateş kertenkeleleri ne kadar benziyor ejderle­
re?"
F'nor omuz silkti. "Sana söylediğim gibi, Etkile­
nebilirler - eğer ayrım yapmıyorlarsa," diyerek
ocak başındaki Mirrim'i işaret etti ve kötü niyetle
sırıttı, �gerçi Kylara'yı görür görmez ondan nefret
ettiler. Kendi midelerinin köleleriler, ama bu ke­
sinlikle ejdervari bir şey. Sevilmeye ve şunanıl­
maya karşılık veriyorlar. Ejderler de aradaki akra­
balığı kabul ediyorlar ve yarımkları hiçbir şekilde
kıskanmıyorlar. Ben, kendirninkinin düşüncele­
rinde temel duyguları sezebiliyorum ve genellik­
le onlara bakanlara sevgilerini iletebiliyorlar."
"Araya gidebiliyorlar mır
"Grall - benim küçük kraliçem - gitti. Ateş taşı
çiğnemeye gelince, bir tahminde bile buluna­
mam. Bekleyip görmek zorundayız."
"Bizim zamanımız yok,· dedi F'lar yumrukları-

261
Ejder t\r.ı nşı

nı sıkarak. gbzlcrı düşünc<:lcıinin akımından do­


layı huzursuzdu
"Eğer sertlt:şmiş yumurtalar bulabilseydik, tam
çatlamak uzere, o düğün :t.aın:ının:ı - bu. Fanda­
rel'in aletiyle bırlcştığindc -" F'nor sesini yavaşça
a lça lttı .

F'lar kaı-Jrlı bır harekcrle ayağa kalktı "Senin


kraliçenı gönı1ck ısterım. Ona Grall adı nı mı ve r­

miştin'"
"Sen tam bir ejderadamsın. F'lar." diye güldü
F'nor, Brekke'nin dediğini hatırlayarak. "Kerten­
kelenin adını lıaıııfarkcn sanın yok, ama kızınki­
ni -? Boş veı F'lar. Grall Canılı ile birlikte .' '

"Onu çağırma imkanın var mı - buraya?"


F'nor bu il[ıti çekici olasıl ığı düşündü ama başı­
nı salladı.
"Uyuyor, midesi boğazına kadar dolu."
Grall Canıh'ın sol kulağının oyuğuna zarafetle
yerleşmişti Kamı sabahkı yemekten şişmişti ve
F'nor onu ıaılı yağlarla ovmuşıu Iki göz kapağı­
nı kaldırmak luıfunda bulundu, ama bakışları o
kadar donuktu ki, ne ona tepeden bakan Mne­
menıh'i, ne.: de yeni ziyarcıçiyı umursadı. Mne­
menth onun çok ilgi çekıci bır yaratık olduğunu
düşünıniışıu.
"Sevimli, eminim Lessa da bir tane isteyecek­
tir," diye mırıldandı F'lar yüzünde keyifli bir te­

bessüm ile, Grall'ı incelemek için tınnandığı


Canth'ın kolundan aşağı atlarken. "Umanın biraz

262
Anne McCaffrey

daha büyür. Camh esnerken farkında olmadan


yutabilir onu "
Asla, dedi Canth ve kahverenginin yonımunun
bronz biniciye iletilmesi gereksizdi.
"Keşke onlan eğitmenın -eğer eğitilebılirlerse,­
ne kadar vakit alacağını tahmin edebiJseydik.
Ama zaman da en a7. bir Eskiçağlı kadar katı."
F'lar yarı kardeşinin tam gözüne baktı artık içini
kemiren derin kaygıyı saklamadan.
"Tamamen değil, F'lar," dedı kahverengi binici,
sabit bakışlarla karşılık vererek. UDediğin gibi,
asıl kötülük kendi. .. "

Bir ejderin İplik saldırısını duyuran gürültülü


sesi, F'nor'u cümlesinin ortasında durdurdu. Kah­
verengi binici içgüdüsel bir şekilde alarma tepki
vererek ejderine doğnı fırlamıştı ki, F'lar yapıştı
koluna.
"İyileşmemiş bir yarayla İplikle savaşamazsın,
be adam. Nerede saklarlar ateş taşını burada'"
F'lar, T'bor'tın gevşekliğini ne kadar eleştirirse
eleştirsin, Wcyı'in savaşçılarının anında verdikJe­
ri karşılığa söylccek laf bulamazdı Ejderler daha
alarm çağınsı yavaş yavaş kaybolmadan önce
gökyüzünü doldunnuşlardı. Binicileri savaş alet­
lerini ve ateş taşlarını hazırlarken ejderler weyr­
lerine dalış yapıılar Weyrin kadın ve çocukları
malzeme barınağında çuvalları doldunıyorlardı.
Tillek ve lstalı balıkçıların yerleştiği deniz kalesi­
ne haber verilmişti. Yer ekibi olarak çalışacaklar-

263
Ejder Arayışı

dı. F'lar hazırlanıp havalanıncaya kadar, T'bor


koordinatları veriyordu.
İplik batıya, çölün sınırına, toprağın bataklık
olduğu, sivri geniş kenarlı çimlerin aralarına cü­
ce süngerağaçlanrun ve bodur böğürtlen çaWarı­
nın karıştığı yere yağıyordu. İplik için çamurlu
bataklık enfes yuvalanma ortamıydı, İpliğin yayı­
lıp ürerken beslenmesine yetecek organizmalara
sahipti.

Filolar, tamamen donanmış ve iyi düzenlenmiş


olarak araya girdiler T'bor'un emriyle. Bir anda
ejderler sıcak, nemli havada asılıydılar ve yoğun
İplik kümelerine alev püskürtmeye başlamışlardı
bile.
T'bor, F'lar'ın da onayladığı şekilde alçak sevi­
yeden girişi işaret etmişti. Ama İpliği daha yük­

sek irtifalarda arayıp hemen havadaki tehlikeyi


safdışı bırakırlarken fılonun hareketi yukarıya
doğruydu. Weyr halkı ve iyileşmekte olan yaralı­
lar da deniz kalesi grubuna katılmışlardı yer eki­
bi olarak ama, F'lar burada alçak uçuş desteğine
ihtiyaçları olacağını düşünüyordu. Sadece üç kra­
liçe savaşıyordu ve neredeydi bu Kylara?
Yer ekipleri ulaşmışlar, hep birlikte taşıyıcı ej­
derlerden iniyor ve F'lar Mnemench'i alçaktan uç­

maya yönlendirirken hareket ettiğini gördükleri


her çalı kümesini yakıyorlardı. Bağırarak onlara
Düşüş'ün başı çeken Sırıırı'nın nerede olduğunu
söylediler ve F'lar Mnementh'i kuzey ve doğuya

264
Anne McC.11Trey

çevirdi. Mnementh emre uydu, ama aniden kuze­


ye döndü, kafası neredeyse yerdeki bitkileri sıyı­
rıyordu. Kanatlarını geriye çırparak o kadar ani
durdu ki, binicisi neredeyse dengesini kaybedi­
yordu. Havada durdu, yere o kadar kararlı baktı
ki, F'lar onun dikkatini çekenin ne olduğunu
görmek için eğildi koca boynun üzerinden. Ej­
derler, gözlerinin odaklannı geniş mesafeleri ya
da yakınlan kontrol için ayarlayabilirlerdi.
Mnementh indi, ayaklan balçıklı araziye gö­
müldü. F'lar aşağıya atladı ve çalıları yakından in­
celedı. Delikler önceki Düşüşlerden kalan sıcak
İplik damlaları tarafından mı açılmışlardı? Hayır.
Öyle olsa yapraklar çoktan dökülürdü. Yakında­
ki bütün bitki örtüsünü tetkik etti. İplik yuvala­
rından iz yoktu. Yine de İplik düşmüştü - bu Dü­
şüş olmalıydı - geniş bir alandaki yapraklar, çi­
menler ve ağaçlarda delikler açmış - ve hiçbir iz
bırakmadarı yok olmuşcu. l
layır, bu olanaksızdı!
F'lar böğürtlen çalısının dibini dikkatle - çünkü
canlı İplik wher derisinden eldivenleri de yiyip

geçebilirdi - açtı. Mnementh yardım edercesine


derin bir çukur kazdı yakınına. Tersyüz olan top­
rak kurtçuklarla kaplıydı, kalın, sağlam çim kök­
lerinde kaynaşıyorlardı. Çalının beklenmedik de­
recede gri, boğum boğum dolaşık kökleri kara
toprakla kaplıydı, ama İplikten eser yoktu.
Hayrete düşmüş şekilde, F'lar gözlerini kaldır­
dı, havadaki weyr çömezlerinin çağrısını yanıtla-

265
Ejder Arayışı

mak ıçin.
/plık Duşüşü 'mm Sımn burası mı, bılmek ıslı­
yor/ar, diye rapor verdi Mnemench binicisine.
''Daha güneyde olmalı,'' diye cevapladı F'lar ve
eliyle weyr çömezlerine o yönü işaret etti. Ters
dönmüş toprağa, güneş ışığından kaçışan kurt­
çuklara baktı. Sağlam ve kabuksuz bir dal alarak
Mnementh'in açtığı çukurdaki toprağı eşeledi İp­
lik istilası anlamına gelen oyuklan aramak için.
wDaha güneyde olmalı Bunu anlamıyorum.• Bir
böğünlen çalısından bir avuç yaprak kopardı ve
eldivenlerinin arasında inceledi. "Eğer bu bir sü­
re önce olduysa, yağmur deliklerdeki külleri te­
mizlerdi. Hasar gören yapraklar dökülürdü."
Güneye ve hafifçe doğuya doğru ilerlemeye
başladı, İpliğin nereden başladığını kesinleştir­
meye çalışarak. Her yerdeki yeşillik onun geçişi­
ni kanıtlıyordu, ama hıç İplik yuvası bulamadı.

Bir bataklık gölünün acı sularında boğulmuş


Iplikleri görünce başlangıcın burası olduğuna ka­
rar vennek zorunda kaldı. Ama tatmin olmamıştı
ve araştırırken çamurlara saplanıp kaldı, bu yüz­
den Mnementh'in onu çekip kurtannası gerekti.
Bu Düşüş'teki anormallikler üzerine o kadar
yoğunlaşmıştı ki, vaktin nasıl geçtiğini anlamadı.
T'bor tepesinde belirip Düşüş'ün sona erdiğini
bildırdiğinde irkildi biraz. Ve iki adam da, yer ta­
kımının şefi olan, lsta'dan Toric adlı genç bir ba­
lıkçı, Düşüş'ün keşfinden beri en fazla iki saat

266
Anne McCaffrey

sürmüş olduğunu doğnılayınca dehşete düştüler.


"Kısa bir Düşüş, farkındayım, ama gökte hiçbir
şey yok ve işte Toric diyor ki yer ekipleri kaçan
birkaç kümeyi tcmizlıyorlannış," dedi Tbor,
Weyri'nin etkili performansından oldukça mem­
nundu.
Her içgüdüsü F'lar'a birşeylerin yanlış olduğu­
nu söylüyordu. İplik daima dört saatlik sürelerde
düşerdi - yine de göğun berrak olduğu aşikardı.
"Senin fikrine ihtiyacım var, T'bor," dedi ve se­
sinde öbüıiinün hemen yanına gelmesine sebep
olan kaygılı bir sinirlilik vardı.
F'lar bir avuç acı su aldı ve ona boğulmuş İp­
liklerin tellerini gösterdi.
"Bunu daha önce görmüş müydün?"
"Evet, gerçekten de," diye yanıtladı T'bor içten

bir sesle, rahatladığı ortadaydı. "Hep böyle olur


buralarda. Bu ayak boyu gölcüklerde İplik yiye­
cek fazla balık yoklllr "
"O zaman bataklık sularında onların hakkından
gelen birşeyler var?"

"Ne demek istiyorsun?"


Sözsüzce, F'lar en yakındakı üzeri yaralı bitkiyi
eğdi ona doğnı Dikkatlice testere kenarlı batak­
lık otlarını bükti.ı T'bor'un şaşıran gözlerini fark
ederek geldiği yönü, yer ekiplerinin alev makina­
lan bir kez bile kullanmadan kıpırdandıkları yeri
işaret etti.
"Yani, böyle mi? Nereye kadar?"

267
Ejder Arayışı

"İplik Düşüşü'nün Sınırına kadar, hızlı yürü­


yüşle bir saatlik mesafede," dedi F'lar karamsar­
ca. "Daha doğrusu Sınır olduğunu sandığım yer."
"Weyr'e daha yakın bataklık deltalarda bunun
gibi izler olan çalılar ve otlar gördüm," diye ka­
bul etti T'bor yavaşça, esmer beti benzi atmıştı,
"ama kömür olduğunu düşündüm. O kadar az
İplik istilasıyla karşılaşıyoruz - ve hiç İplik yuva­
sı yok."
T'bor.-sarsılmıştı.
Orth hiç iplik yuvası olmadığını söylüyor, diye
rapor verdi Mnementh ve Orth ışıldayan gözleri­
ni bir an Benden Weyrlideri'ne döndürdü.
"Ve İplik hep bu kadar kısa süreli miydi?" diye
F'lar bilmek istedi.

Orth diyor ki bu ilkmiş, ama alamı geç veril­


miş.
T'bor korku dolu gözlerini F'lar'a çevirdi.
"O zaman kısa süren bir Düşüş değildi," dedi
içinden birisinin itiraz etmesini umarak.
Tam o anda Canth n
i di yere. F'lar kardeşini
azarlayacaktı, ama onun sırtındaki alev makinası­
nı görünce vaz geçti.

"Bu şu ana kadar gördüğüm en anormal Dü­


şüştü," diye bağırdı F'nor iki bronz biniciyi se­
lamlarken. "Hepsini havada yakalamış olamayız,
ama yuvanın izi bile yok. Her su birikintisi ölü
İpliklerle dolu. Sarunm şükran duymalı�rız. Ama
arılayamıyorum."

268
Anne McCaffrey

"Bundan hoşlanmıyorum, F'lar,• dedi T'bor ba­


şını sallayarak. "Hoşlanmıyonım. İpliğin birkaç
hafta daha yağmaması gerekirdi, yağsa bile bu
bölgeye değil.•
"Öyle görülüyor ki, İplik hangi zamanı ve ne­
reyi seçerse oraya düşüyor."
"İplik nasıl seçebilir?" diye sordu T'bor kork­
muş bir adamın öfkesiyle. "Onun aklı yok!"
F'lar'ın gözlerini kaldırıp baktığı tropik gökyü­
zü o kadar aydınlıktı ki, ufkun hemen yükseğin­
deki Kızıl Yıldız'ın uğursuz bakışı görülemiyor­
du.
"Eğer Kızıl Yıldız'da dört yüz Devirlik Aralıklar­
la sapmalar oluyorsa, neden düşme şeklinde bir
farklılık meydana gelmesin ki?"
"Ne yapacağız o zaman?" diye sordu T'bor, se­
sinde bir parça çaresizlik vardı. "Delik açan, ama
yuvalanmayan İplik! Zamanından günler önce ve
sadece iki saat boyunca düşen İplik!"
"Başlangıç için tarama ekiplerini hazırla ve bu­
raya ne zaman, nereye iplik düştüğünü bana bil­
dir. Dediğin gibi, İpliğin aklı yoktur. Bu yeni
Kaymalarla birlikte, tahmin edilir bir düzen elde
edebiliriz." F'lar kızgın güneşe doğnı çanı kaşla­
rını; yüksek seviyelere ve aranın soğuğuna uy­
gun olan wher derisi savaş kıyafetleri içinde ter
döküyordu.
"Tarama için benimle uç, F'lar," diye önerdi
T'bor endişeyle. "F'nor, hazır mısın? Eğer bir tek

269
Ejder Arayışı

yuva bile kaçırdıysak burada... "


T'bor Orth'a bütün binicileri çağırttı, hatta
weyr çömezlerini bıle, onlara ne aramaları gerek­
tiğini, korkulanı anlaUJ.
Güney'in tüm gücü kanatlan uç uca, en alçak
seviyeden uçrular ve bataklık yöreyi Düşüş Sını­
n'na kadar taradılar. Ne bir hayvan ne de bir in­
san, toprakta ya da yeşillikte alışılmadık hiçbir
ters durum rapor edemediler. İpliğin az önce
düştüğü yer, şimdi inkar edilemez biçimde İplik­
sizdi.
Her yerin temiz oluşu Tbor'u daha da evham­
landırmıştı, ama bir tur daha atmanın anlamı yok­
ru. Savaşçı filolar yaralıları dosdoğnı uçmaya bı­

rakarak aradan Weyr'e döndüler.


T'bor ve F'lar Weyr arazisine doğnı süzülürken
weyr kalelerinin çatıları ile ejder yacaklannın çıp­
lak kara toprak ve kayaları, dev fellis ve sünge­
rağacı yapraklarının arasından bir desen gibi gö­
züküyordu altlarında Weyrsalonu'mın bitişiğin­
deki ana meydanda Prideth boynunu ve kanatla­
rını uzatmış, Weyr eşlerine seslenjyordu.
"Bir tur daha at Mnementh," dedi F'lar bronzu­
na. Önce Kylara'yı dövme güdüsünden kendini
kurtannalı ve T'bor'a onu özel olarak paylama
fırsatı venneliydi. Bir kez daha Lessa'ya o kadı­
nın, Weyrkadını olması için baskı yapmasını iste­
diğinden dolayı pişmanlık duydu. Mantıklı bir
çözüm gibi gözükmüştü o zamanlar. Adamın

270
Anne McCafTrey

onun en kötü ziyankarlıklanru bile kontrol altın­


da tutabilmesine rağmen, T'bor için de samimi
olarak üzülüyordu. Ama bir kraliçenin Weyri'nde
olmaması ... Kylara nereden bilebilirdi İpliğin bu­
raya beklenenden önce düşeceğini? Yine de ne­
redeydi de duymamıştı alarmı? Hiçbir ejder bu
kadar derin uyumazdı.
Geri kalan ejderler weyrlerine dağılırken, o da­
ireler çizmeye devam etti ve fark eni ki hiçbiri
Revire doğru alçalmak zorunda kalmamıştı.
"İplikle hiç yaralanmadan mücadele etmek
mi?"
Bu hoşuma gidiyor, diye belirtti Mnementh.
Her nasılsa o günkü mücadelenin F'lar'ı en çok
huzursuz eden yanı buydu.
"Sana söyledim," diyordu Kylara, sessiz ama öf­
keyle, F'lar onlara katıldığı zaman, "bir kuluçka
buldum ve bu kraliçeyi Etkiledim. Geri geldiğim­
de hepinizin nereye gittiğini bilen hiç kimse yok­
tu. Prideth'in koordinatlara ihtiyacı var, biliyor­
sun." Gözleri parıldayarak F'lar'a dönmüştü şim­
di. "Saygılarımı sunarım, Bendenli F'lar," dedi ve
sesi T'bor'u kaskatı hale getirip dişlerim kenetle­
mesine sebep olan, şefkatli bir tona bürünmüştü.
"Benden Weyri'nin kendi sonınlan varken bizim­
le birlikte savaşman ne kadar güzel."

F'lar alaya aldırmadı ve kısa bir karşılık verdi


başıyla.
"Ateş kertenkeleme bak. Harika, değil mi?" Sağ

271
Ejder Arayışı

kolunu kaldınp, en son yedikleri, karın derisinde


şişkinlik yapan ve uyuklayan alun kertenkeleyi
gözler önüne serdi.
"Wirenth ve Brekke buradaydılar. Onlar bili­
yordu," dedi T'bor ona.
"O mu!� Kylara weyrkadıruna umursamaz ve
aşağılayan bir omuz silkmeyle burun kıvırdı. "O
bana saçma sapan koordinatlar verdi batıdaki ba­
taklığın derinliklerine. İplik düşmüyor... "

"Bugün düştüler," diye bağırdı T'bor. Yüzü öf­


keden kıpkırmızıydı.
"Öyle mi'�
Pridech huzursuzca homurdanmaya başladı ve
yüzündeki meydan okuyan sert haclar yumuşa­
yan Kylara onu yatıştırmaya koyuldu.
"Bak, yine onu rahatsız ettin, çiftleşmeye o ka­
dar yakın ki." T'bor'a ters ters baku ve etrafında
dönerek kertenkelesini Flar'a doğru kaldırdı. "K­
raliçemi beğenmedin mi?"
Ani hareketle dengesini yitiren küçük yaratık,

jilet keskinliğindeki pençelerini wher derisini İp­


liğin yapraklan deldiği kadar kolaylıkla geçırdı
Kylara'run koluna. Bir çığlıkla, Kylara kolunu sal­
ladı ve ateş kertenkelesini savurdu. Yarauk hava­
da kayboldu. Kylara'run acı dolu çığlığı öfke do­
lu bir feryada dönüştü.
"Bak şu yaptığına, seni aptal. Kaçırdın onu."
"Ben yapmadım, Kylara," diye yanıtladı F'lar
sert ve soğuk bir sesle. "İnsanların sırurlanru zor-

272
Anne McC.ıffrey

lamamaya dikkal et!"


"Benım de sınırlarım var, Bendenli F'lar," diye
haykırdı iki adam uzun adımlarla Weyrsalonu'na
doğru giderlerken. "Beni zorlama. Duyuyor mu­
sun? Zorlama beni!" Lanet okumaya devam etti
iyice heyecanlanan Prideth yürekler acısı çığlık­
larıyla onun sesinı boğana <lek.
İki Weyrlideri öncelikle haritayı incelemeye
koyuldular ve İpliğin Güney kıcasının daha nere­
lerine fark edilmeden düşmüş olabileceğini anla­
maya çalıştılar. Derken Prideth'in yakınması sona
erdi ve meydan boşaldı.
"Yine insan gücüne düşüyor iş, T'bor " dedi
F'lar. "Bu kıtanın baştan sona aranması lazım.
Ah, farkındayım ki," ve elini kaldırdı kendini ko­
rurcasına bir itirazı engellemek için, ·yelerince
adamın yok, hatta anakaradaki tüm kale halkı se­
ferber olsa bile. Ama İplik dağları aşabilir," gü­
neydeki sıradağları işaret elli. "ve bu haritada gö­
zükmeyen bölgelerde ne olduğunu bilmiyonız.
İplik Düşüşünün sadece bu kıyı kısmında ger­
çekleştiğini varsaydık. Bir kez yuvalandıktan
sonra lek bir İplik, yolundakileri yiyerek her tür­
lü kara parçasını aşabilir ve -" Iki eliyle keserce­
sine bır hareket yaptı. "İpliğin nasıl olup da far­
kına varmadan o bataklıklara yağıp da bir tek yu­
va bile yapmadan kaybolduğunu bılmek için ne­
ler vermezdim!"
T'bor homurdanarak hemfikir olduğunu gös-

273
Ejder Arayışı

terdi, ama F'lar, onun zihninin bu sorunda olma­


dığını sezdı.
"O kadın yüzünden payına düşenden daha faz­
la acı çektin, T'bor. Neden gelecek seferki uçuşu
açık düzenlemiyorsun?"
"Hayır!" Orth da kükreyerek katıldı bu şiddetli
itiraza.
F'lar Tbor'a şaşkınlıkla bakakaldı.
"Hayır, F'lar. Onu elimde tutacağım. Kendimi
de. Ama Orth Prideth'i uçurduğu sürece, Kylara
benimdir."
F'lar gözlerini hemen kaçırdı diğerinin yüzün­
deki acıdan.
"Şunu da bilsen iyi olur," diye devam etti T'bor
ağır, yavaş bir sesle. "O tam bir kuluçka buldu.
Onları bir Kaleye götürdü. Pridelh, Orth'a söyle­
di"
"Hangi Kaleye'"
T'bor usanmışçasına salladı başını. "Prideth
hoşlarımadığı için adını anmıyor. Ateş kertenke­
lelerini weyrlerden götürmekten de hoşlanmı­
yor."
F'lar gözlerinin önüne düşen perçemini sinirli
bir hareketle geriye anı. Bu çok sağlıksız bir ge­
lişmeydi. Binicisınden memnun olmayan bir ej­
der? Onların hepsinin güvendikleri tek güvence
Kylara'run Prideth'le arasındaki bağdı. Kadın
benmerkezci! bencilliği içinde bunu da zedeleye­
cek kadar aptal, ahlaksız ve baştan çıkmış ola-

274
Anne McCaffrey

mazdı.
Prideth beni duymuyor, dedi Mnementh ani­
den. Orth 'ıı da duymuyor. Çok üzgün. Bu hç
i iyi
değil.

Beklenmedik şekilde yağan iplikler, Kalelilerin


ellerinde areş kertenkeleleri, bınicısinden hoşlan­
mayan bir ejder ve binicisinin sonılannı önceden
talunio eden bir diğeri! F'lar da yedi Devir önce
sorunları olduğunu sanırdı!
"Her şeye şimdi çözüm bulamam, T'bor. Lütfen
nöbet tut ve yenı bir haber olduğu anda bana ha­
ber ver. Eğer yeni bir kuluçka bulursan, yumur­
talann bir kısmını almak beni çok memnun ede­
cektir. Eğer küçük kraliçe Kylara'ya dönerse bu­
nu da bilmek isterim. Hayvanın da haklı olduğu­
mı kabul ediyonıın, ama bu kadar çabuk korkup
araya kaçıyorlarsa ev hayvanı olmaktan başka
işe yaramayabilirler."
F'lar Mnememh'e bindi ve Gtıney Weyrlideri'ni
selamladı, ziyaretinde hiçbir şey onu ralıatlauna­
mıştı. Ve Kale Lordlan'nı ateş kcrtenkeleleriyle
şaşırtma avancajını kaybecmişu Aslında Kyla­
ra'nın aceleci bağışı şüphesiz işleri daha da ka­
rıştıracaktı. Kendi Weyr'ine bağlı olmayan bir Ka­
le'ye burnunu sokan bir Weyrkadını? Neredeyse
bu yaratıkların evcil hayvanlardan daha fazlası
olmamasını ve onun bu hareketini geçiştirebil­
meyi umuyordu Yine de herkes tarafından Ecki­
lenebilir mınyatür bir ejderin psıkolojik etkisi

275
Ejder Arayışı

vardı Bu, Weyr Kale iüşkilenni iyileştirmek için


değerli bir fırsat olabilirdi.
Mnementh yukanlara, daha soğuk seviyelere
çıktıkça F'lar daha çok İplik Düşüşü konusunda
üzüldü. İplik Düşmüştü. Yaprakları ve çimenleri
delik deşik etmiş, suda boğulmuş, yine de verim­
li topraklarda tek bir iz bile bırakmarnışu. lgen'in
kum solucanları neredeyse agenothree kadar et­
kili biçimde İplik yiyorlardı. Ama kara bataklık
çamurunda kaynaşan kurtçukların pek az ben­
zerliği vardı bölütlü, kabuklu solucanlarla.
Güneyi son bir defa kontrol etmeden terk ede­
meyen F'lar, Mnementh'e batı bataklığına gitme
emri verdi. Bronz pençesiyle kazmış olduğu çu­
kurun tam yanına getirdi onu itaatkarca. F'lar
onun omzundan aşağı kaydı, nemli, yapışkan,
buharlaşan bataklık havası kalın, ıslak bir deri gi­
bi sararken wher derisi tekelinin önünü açtı. Et­
rafında daha önce fark eunediği rahatsız edici,
çınlayan zayıf bir ses vardı, sıçrama ve kabarcık­
lanma sesi. Aslında, bataklık sanki İplik tehditiy­
le susnınılmuşçasına oldukça sessiz olmuştu.
Böğürtlen çalısının köklerinin yanındaki çi­
menli tümseğe döndüğünde toprak sahipsizdi,
gri kökler nemden parlaktı. Başka bır yeri tekme­
leyerek küçük bir larva kümesi buldu, ama mik­
tar bir önceki kadar çok değildı Kurcçuklann ha­
vadan ve ışıktan kaçışmalarını seyrederek çarmır­
lu topu eline aldı. işte o zaman fark etli ki, çalı-

276
Anne McCaffrey

run yeşilliklerinde artık İplik yaraları yoktu. Kö­


mürleşen kısımlar kaybolmuştu ve deliklerin üze­
rinde sanki çalı kendini onanyonnuşçasına ince
bir tabaka oluşmuştu.
Avucunun derisinde bir şey kıpırdandı ve hız­
la çamur topunu yere attı, elini bacağına sildi.
Bir yaprak kopardı yeşillikteki iplik izlerinin
iyileştiğinin kanıtı olarak.
Yoksa kurtçuklar kum solucanlarının güney kı­
tasındaki dengi olabiirler
l miydi'
Aniden koştu ve Mnementh'in omzuna sıçraya­
rak koşumlara sanldı.
"Mnementh, beni bu Düşüşün başlangıcına gö­
tür. Altı saat geriye. Güneş zenine olacak."
Mnementh söylenmedi, ama düşünceleri açıktı:
F'lar yorgundu, F'lar Benden'e geri dönüp din­
lenmeli ve Lessa ile konuşmalıydı. Zamanda ara­
dan sıçramak bir binici için zordu.
Soğuk ara kuşattı onları ve F'lar hızla açtığı ce­
keti kapattı, ama soğuk göğüs kafesine işleme­
den önce değil. Buğulu bataklıkta tekrar belirir­
lerken, sadece fiziksel olmayan bir üşümeyle
titredi. Acımasız soğuğun etkisinden kurtulması
alev alev yanan güneşin altında bile bırkaç daki­

kadan uzun sürdü. Mnementh kısaca kuzeye


doğnı süzüldü ve sonra yüzünü güneye çevire­

rek havada asılı kaldı.


Fazla beklemeleri gerekmedi. Çok yüksekler­
de, İplik Düşüşü'nün habercısi olan o uğursuz

277
Ejder Arayışı

grilik göğü kararttı. Ne kadar çok izlemış olursa


olsun, F'lar kendisini korkudan kurtaramıyordu.
Ve uzaktaki griliğin kurşuni İplik tabakaları ve
kümeleri halinde ayrışmasını izlemek daha da
acıydı. izlemek ve aşağıdaki bataklığa düşmesine
engeUemeksizin göz yummak. Yapraklan ve ye­
şillikleri delip geçerken, çamura cıslayarak nüfuz
ederken izlemek. Mnementh bile huzursuzca kı­
pırdandı, tarihi tehdite karşı içindeki ateş
püskürterek saldırına içgüdüsüne karşı koyarken
kanatları titriyordu. Yine de, İpliğin Sınırı gri bir
yıkım yağmuru gibi, bataklık boyunca güneye
ilerlerken izledi.
Bir emre gerek duymaksızm indi Mnememh Sı­
nırın az gerisine. Ve F'lar, içinden yükselen tik­
sintiyle kusacağından neredeyse emin olarak
mücadele ederken delip geçen İpliklerin dumanı
tüten en yakındaki tümseğe döndü.
Hararetli şekilde faal olan kurtçuklar, bir arada­
ki köklerde toplanmışlardı. Çimenleri yukarı kal­
dırırken, şişkin kurtçuklar yere düştüler ve çılgın­
ca toprağa girdiler. O kümeyi yere bırakıp en ya­
kındaki çalıyı kökünden söktü, gri, dolaşmış kök
yumağını açığa çıkardı. O da aniden hava ve ışı­

ğa maruz kaldıkları için kaçışan kurtçuklarla kay­


nıyordu. Çalının yapraklarındaki İplik deliklerin­
den hala duman yükseliyordu.
Nedeninden emin olmaksızın, F'lar diz çöktü,
bir başka çimen topluluğunu daha çıkardı ve kı-

278
Anne McCalfrey

pır kıpır kurtçuk.lan binici eldiveninin içine dol­


durdu. iyice sarmaladı ve kemerinin alunda gü­
vene aldı.
Ardından Mnementh'e bindi ve ona, gittikçe
yükselerek Benden'in muazzam stradağlarını
oluşturan tepelerin Keroon Kalesi'nin geniş düz­
lükleriyle kaynaşuğı Keroon'daki Çobanustası
Zanaaısalomı'nun koordinaclarını verdi.

Uzun, saçsız, kayış gibi, sanki kemiklerini şerit­


li yeleği, dar deri pantolonu ve ağır çizmeleri bir
arada tutuyormuşçasına zayıf bir adam olan Ço­
bamıstası Sograny, Benden Weyrlideri'nin bu
beklenmedik ziyareti karşısında hiç memnuniyet
göstermedi
F'lar zanaatkarlar tarafından liuz bir nezaketle
karşılanmıştı, biraz da şaşkınlıkla. Öyle görünü­
yordu ki Sograny, çok hızlı ova türüyle geniş gö­
ği.isli
.ı dağ türünün melezi yeni bir sürü hayvanı­
nın doğumunu denetliyordu Bir ulak F'lar'ı bü­
yük ahıra getirdi. Olayın önemini kavrayan F'lar,

hiç kimsenin görevini terk etmemesıni garip bul­


du. Kusursuzca temizlenmiş taştan düzgün kulü­
belerin, iyi bakımlı bahçelerin, seraların ve araç
gereç dolu ahırların yanlarından geçliler. F'lar
Demirci'nin yerinde hüküm süren kargaşayı ak­
lından geçirdi, ama ardından adamın ne harika­
lar yarattığını düşündü.
"Çobanustasını ilgilendiren bir sonınun mu

279
Ejder Arnyışı

var. Weyrlideri?" diye sordu Sograny F'lar'a kısa


bir selam vererek, gö1.leri bölmesinde doğum
sancısı çeken hayvanın üzerindeydi. "Nedir?"
Adamın tavn o kadar kendini savunurcaydı ki,
F'lar Ista Weyri'nden D'ram'ın onu rahatsız ede­
cek ne yapmış olabileceğini merak etti.
"Demirciustası Fandarel bana yardımcı olabile­
ceğim söyledi, Çobanustası, " diye yanıtladı F'lar,
ne tavrında şakacılık, ne de hitabında nezaketsiz­
lik vardı.
"Demirci mi?" Sograny F'lar'a kısık, şüpheci
gözlerle baktı. "Neden'"
Fandarel ne yapmış olabilirdi Çobanustası'nın
onun hakkında kötü düşünmesi için?
"İ ki anoımal olaya rastladım, Çobanustası. İlki,
ateş kertenkelesi yumurtaları binicilerimden biri­
nin yakınlarında çatladı ve o, kraliçeyi Etkileye­
bildi... "
Sograny'nin gözleri büyüdü şaşkın bir inanına­
yışla.
�Hiç kimse bir ateş kertenkelesini yakalaya­
maz!"
"Katılıyonım. ama o Etkileyebiliyor Kesinlikle
yapmış da. Ateş kertcnkelelerinin doğrudan ej­

derlerle ilişkili olduğuna inanıyoruz."


"Bu ispat edılemcz!" Sograny kendini doğnılt­
tu, gözleri hemen F'lar ve Çobanustası'ndan
uzakta yapacak ışler bulan yardımcılanrun üze­
rinde dolaşıyordu.

280
Anne MccaITrey

"Görünen o ki s
i patlanabilir Çünkü benzer
özellikler ortada. Güney'in bir kumsalında yedi
ateş kertenkelesi Etkilendi. Biri benim filo ikin­
cım, Canth'ın binicisi F'nor tarafından... "

"F'nor? Şu hırsız weyradamlarıyla Derrıircisalo­


nu'nda dövüşen adam mı?"
F'lar yutkundu ve onayladı. O utanç verici
olay, hiç beklenmedik yararlara yol açmıştı.
"Ateş kertenkeleleri su götünnez ejdervari
özellikler sergiliyorlar. Ne yazık ki kendilerini Et­
kileyenin yanında kalmak zonındalar, yoksa
elimde mutlak bir kanıt olurdu."
Sograny sadece homurdandı, ama bir anda din­
ler dunıma gelmişti.
"Çobanustası olarak ateş kertenkeleleri hakkın­
da birşeyler bilebileceğinizi ummuştum. Igen ke­
sinlikle onlarla dolu... "

Sograny elini sabırsızca sallayarak onun sözü­


nü kesti.
"O uçan şeylere harcayacak vaktim yok. işe ya­
ramaz yaratıklar. Hiçbir zanaatkarıın... "

"Bize muazzam yararlan dokunacağının bütün


belirtileri var. Hem zaten ejderler de ateş kerten­
kelelerinden türetilmişler."
"İmkansız!" Sograny ona gözlerini dikti, ince
dudakları bu olasılığı kesinlikle inkar ediyordu.
"Nöbetçi wherlerden türetilmediler ya."
"İnsan büyüklüğü değiştirebilir, ama o kadar.
Tabii ki en büyüğü en büyükle çiftleştirerek asıl

281
Ejder Ar.ıyışı

soyu geliştirebilir," ve Sograny uzun bacaklı ine­


ği işaret etti. "Ama bir ateş kertenkelesinden bir
ejder türetmek? Kesinlikle imkansız."
F'lar o konuyla daha fazla zaman harcamadı,
ama kemerinden eldivenini çıkarttı ve kurtçukla­
n eldivenli avucuna boşalttı.
"Ya bunlar. Böylelerini gördünüz mi.i?... "
Sograny'nirı tepkisi aniydi. Dehşet dolu bir çığ­
lıkla F'lar'ın elini yakaladı, kurtçukları ahırın taş
zeminine döktü. Agenothree getirmeleri için hay­
kırarak kımıldayan kurtçukların üzerinde sanki
kötülüğün kaynağı onlarmış gibi tepindi.
"Sen - bir ejderadam - nasıl olur da bu pisliği
benim yerime getirebilirsin?"
"Çobanustası, kendine gel!" F'lar öfkelendi,
adamın yakasına yapışıp sarsarak, "Onlar İpliği
yokediyorlar. Tıpkı kumsolucanları gibi. Kumso­
lucanlao gibi!" dedi.
Sograny gözlerini ona dikmiş, F'lar'ın elleri ara­
smda titriyordu. Kafatasına benzeyen başını iki
yana salladı ve gözlerindeki öfke yatıştı.
"İpliği sadece ateş yok edebilir, ejderadam!"
"Sana söyledim," dedi F'lar sertçe, "bu kurtçuk­
ların İpliği yiyip bitirdiğini!"
Sograny F'lar'a büyük bir öfkeyle baktı.
"Onlar iğrenç şeyler. Vaktimi harcıyorsun bu
saçmalıklarla."
"En içten özürlerimJe," dedi F'lar kısaca eğile­
rek. Ama alayı anlayamamıştı adam. Sograny

282
Anne McC:ıffrcy

sancılanan hayvanına döndu sanki F'lar onu hiç


rahatsız eıınernişçesine.
F'lar uzun adımlarla yünıdü eldıvenlerini giye­
rek, işaret pannağı bir kurtçuğun ıslak. kaygan
vücuduna değdi.
"Çobamısıası'nı gör ha�" diye mırıldandı alçak
sesle, eliyle rehberin hizmetlerini bır kenara ite­
rek doğum ahırından çıktı. Onu bir büyükbaş
hayvanın böğürtüsü takip etti. "Evet, hayvan üre­
tiyor, ama fikır değil Fikirler zaman harcayabilir,
yararsız olabilir."
O ve Mneınenth dönerek yükselirken, F'lar
D'ram'ın bu ihtiyar aptaldan neler çektiğini me­
rak etti.

283
Ejder Arayışı

DOKUZUNCU BÖLÜM

Güney Weyri'nde Ôğle vakti: Aynı Gün

Barı baLaklıklanndan Güney Weyri'nin bulun­


duğu buma doğrudan uçarak gitmek uzun sürer­
di. F'nor ilk başta isyan etti. Aradan küçük bir
sıçrama iyileşmekte olan kolunu etkilemezdi,
ama Cantl1 beklenmedik derecede inatçtlaşmıştı.

Büyük kahverengi hızla yükseldi, esen rüzgarı


yakaladı ve kanatlarının koca çırpışlarıyla tekdü­
ze yer şekillerinin üzerindeki daha serin havada
hız kazandı.
Canth unın mesafeli bir uçuşa koyulduğu için,
F'nor'un düşünecek çok şeyi vardı.
Kahverengi binici yaygın İplik izlerini fark et­
mişti. İplik izlerinin dağladığı çalıları art arda çe­
virmiş, etraflarındaki bataklık çamurunda bir İp­
lik yuvası bile bulamamışti. Alev makinasım bir
kez bile kullanması gerekmemişti. Ve yer ekiple­
ri o kadar az şey yaptıklarını ve Weyr'in onlan
neden yardıma çağırdıklarına şaşırdıklarını söyle­
mişlerdi. Çoğu, balıkçı yerleşimindendi ve iş güç­
lerinden alıkonuldukları için içerlemeye başlıyor­
lardı.

Daha yeni tanıştığı insanların onu sır ortağı


edinmeleri F'nor'u hep eğlendirmişti. Yer ekibi­
nin lideri, genç adamlardan biri, Toric, ona kale-

284
Anne McCafTrey

sinin yakınlannda bir kumluk koy keşfettiğini


söylemişti Kara tarafından neredeyse erişilmez­
dı, ama kesin ateş kertenkelesi işaretleri görmüş­
tü. Birisini Etkilemeye kararlıydı ve yapabileceği­
ne inanıyordu, nöbetçi whcrlerle şansı yaver git­
mişti. F'nor sık sık düşünmüştü, ister Kaleli olsun
ister Zanaatkar, şu ya da bu seferinde bir ejderi
Etkilemiş olmayı dilememiş ne bir kadın ne de
erkek mevcuttu. Ve çoğunda bu istek, şiddetJi bir
kıskançlığa dönmüştü.
Küçük kraliçe, onu taşıdığı kalın kol askısının
içinde kıpırdandı.
Eğer ateş kertenkeleleri birilerine alışıp, mesaj
getirip götürebilirlerse ne büyük nimet olurdu
bu. Herkese bir kertenkele? Gayet iyi bir savaş
narası olurdu bundan. F'nor Eskiçağlıların buna
tepkisini düşünürken gülümsedi. Onlar için iyi
olurdu ve Tron'un onu umursamayıp da alt taba­
kadan bir zanaatkar çocuğu tarafından Etkilenen
bir ateş kertenkelesini cezbetmeye çalıştığını ha­
yal ederek kıkırdadı. Bir şey Eskiçağlılann at göz­
lüklerini delip geçsindi artık.
Derken F'nor Brekke'nin meselesinden F'lar'a
bahsetmeye fırsat bulamadığını haurladı. F'lar
belki de Benden Weyri'ne dönmüştü şimdiye ka­
dar. F'nor şu an yaptığı şey düpedüz müdahale
olduğu için kendi kendini azarladı. Bu kadar
uzun süre filo ikincisi olmaktan dolayıdır diye
düşündü. Ama İlk Yumurta adına, F'nor, eğer

285
Ejder Arayışı

Wırenth'i Orth uçunırsa Kylara'nın Brekke'ye


çektıreceklcrıni dllşlınmek bile ıstemiyordu.
Brekkc sem görmek tst�yor, diye bildirdi Canth
F'nor'a düzgünce wcyrine inerken.

"Bclkı benı haşlamak içindir," dedi f'nor, şef­


katle Canth'ın burnuna bir şaplak indirerek. Ke­
nara çekilip izledi kahverengi, to7Ju havuzunun
sıcaklığına kendini yerleştirene kadar.
Grall askının kıvrımlan arasından bakınıyordu
ve F'nor onu omzuna aldı O hızla Brekke'nin
weyr kalesine ilerlerken itirazla ciyakladı ve den­

gesini sağlamak ıçın omuzluğa gömdü pençeleri­


ni. Düşüncelerinde açlık vardı
F'nor içeriye girdiğinde Brekke, kendi kerten­
kelesi Berd'i besliyordu. Grall'ın kulak cırınalayan
talebini duyunca gülümsedi ve et kasesini F'nor'a
doğnı itti.
"Arada uçarsın diye endişelendim."
"Canth izin vennedı."
"Canth akıllılık etmiş Kolun nasıP"
"Canım yanmadı. Yapılacak pek bır şey yoktu."
"Öyle duydum." Brekke kaşlarını çattı. "Her
şey çarpık. içimde o kadar cuhaf bir his var ki ... "
"Devam et," diye ısrar etti F'nor, o susunca.
"Nasıl bır his bur \Virenth yükselmek üzere miy­
di? Brekke o kadar çok rahatsızlık karşısında sa­
kin, yetenekli bir kışilik olarak kalmış, sükunetle
Weyr'i ayakta tutmuş, yaralıları iyileştirmişti.
Onun bu belirsizliği kabullenmesi rahatsız edi-

286
Anne McCaffrey

ciydi.
Sanki onun düşüncelerini yakalamışçasına ba­
şını salladı, dudakları öfkeli bir çizgi halindeydi.
#Hayır, kişisel değil Sadece her şey çarpıldaşı­

yor - bozuluyor, değişiyor... "

"Hepsi bu mu' Senin de bir iki küçük değişik­


lik önerdiğini duymamış mı}1dım?"
"O değişim. Benim bahsettiğim şaşkınlık, zorlu
kargaşa. . . "
F'nor aniden ona uzun, delip geçen bakışlarla

baktı. Brekke'nin içten bakışındaki bir şey derin­


den huzursuz etmişti onu.
"Kylara ını başını ağrıtıyor'"
Brekke'nin gözleri ondan kaçtı ve başını salla­
dı.
"Sana söyledim, Brekke, diğer bronzları isteye­
bilirsin. Başka Weyrlerden birilerini, Benden'den
N'ton'u, ya da lsta'dan B'dor'u ... Bu Kylara'nın
çenesiru kapatır.•
Brekke şiddetle salladı başını, ama yüzünü ona
çevirmedi. "Bana arkadaşlarını zorla kabul ettir­

meye çalışıp durma!" Sesi sertti "Ben Güney'i se­


viyonım. Bana burada ihtiyaç var."
"İhtiyaç mı? Utanmazca sömi.inıli.iyorsun ve bu­
nu yapanlar sadece Güneyliler değil'"
Ona baktı, o da en az onun kadar şaşırnuştı bu
düşüncesiz çıkış karşısında Bir an bunun nede­
nini anladığını sandı, ama sonra gözleri sakıngan

hale geldi ve F'nor Brekkc'nin neyi gizlemek s-


i

287
Ejder Arayışı

tediğini merak etti.


"Beni bulabildiğim tek mutluluktan mahrum
etme," dedi alçak sesle.
"Mutluluk mu?"
"Şşş. Kertenkeleleri heyecanlandırıyorsun."
"Onlar hayatta kalacaklar. Savaşabilirler. Senin
sorunun, Brekke, sen savaşamıyorsun. Ne kadar
kibar, cömert, becerikli olduğunu bilmiyorsun -

ah, kabuklaraşkına!" ve sustu F'nor kafası kanş­


mış bir halde.
"Yararlı, değerli, erdemli, becerikli, güvenilir,
uzayıp gidiyor, F'nor, hepsini biliyorum," dedi
Brekke, sesinde küçük bir alay vardı. "İçin rahat
etsin, dostum, ne olduğumu biliyorum."
Seslerinde öyle bir keder, genellikle samimi
olan yeşil gözlerinde öyle bir durgunluk vardı ki,
F'nor dayanamadı. Onun kendini böyle değersiz­
leştirmesini önlemek ve kendi beceriksizliğini af­
fettirmek amacıyla uzandı masanın üzerinden,
onun dudaklarını öpmek için.
Bir özürden daha fazlası değildi amacı; ne ken­

di içinden, ne de Brekke'den gelen tepkiye ha­


zırlıklıydı. Ne de Canth'ın uzaktan gelen bağmşı­
na.
Gözleri Brekke'ninkilerden ayrılmaksızın, F'nor
yavaşça doğruldu ve masanın etrafından dolandı.
Sırada yanına yerleşti, sağlam koluyla onu kendi­
ne çekti. Kızın başı onun omzuna düştü ve onun
inanılmaz tatlılıktaki dudaklarına doğru eğildi.

288
Anne McCaffrey

Vücudu pürüzsüz ve yumuşaktı, o da kollanru


sardı, erkekliğine daha önce hiç tatmadığı kadar
teslim olmuş bir şekilde onu kendine basurdı.
Başkaları ne kadar s
i tekli, ya da tatmin olmuş gö­
zükmüşlerse de, daha önce ona hiç bu kadar
kendini bırakan birini görmemişti. Böylesine bir
masumiyet...
F'nor aniden başını kaldırdı, onun gözlerinin
derinliklerine baktı.
"Sen Tbor'la hiç yatmadın.• Bunu gerçeği dile

getirircesine söyledi. "Daha önce hiçbir erkekle


yatmadın."
Brekke yüzünü onun omzuna gizledi, vücudu­
nun yumuşaklığı kaybolmuşnı. F'nor kibarca ba­
şını kaldırdı.
"Neden kasıtlı olarak herkesin T'bor'la birlikte
olduğunu... •
Başını hafifçe iki yana sallıyordu, gözleri hiçbir
şeyi gizlemeden, yüzü bir keder maskı gibi.
"Diğer erkekleri kendinden uzak ruunak için
mi?" diye sordu F'nor onu biraz sarsarak. "Ne­

den? Kimin için saklıyorsun kendini?"


Daha konuşmadan önce biliyordu cevabı,
Brekke parmağını susması için onun dudaklarına
götürdüğü zaman biliyordu. Ama onun aasını
anlayamamışu. Aptallık etmişti ama...
"Seni ilk gördüğüm günden beri sevdim. Kale
ve Zanaatlanmızdan kopanlıp getirilmiştik, şaş­
kındık hepimiz Wırenth için yapılan Arama'da

289
Ejder Arayışı

buraya getirildiğimizde. Bize karşı o kadar kibar­


dın ki. Birimiz gerçekten de Weyrkadıru olacak­
tık. Ve sen - sen bir ejderadamın olınası gereken
her şeydin, uzun boylu, yakışıklı ve o kadar ki­
bar ki. O zamanlar bilmiyordum -" ve Brekke te­
reddüc etti. "Nasıl bilebilirdim sadece bronz ej­
derlerin kraliçeleri uçurabileceğini!"
F'nor ağlayan kızı göğsüne bastırdı, dudakları
yumuşak saçlarına değiyordu, titreyen eli onun­
kinin içinde kıvnlınıştı. Evet, artık Brekke'yle il­
gili birçok şeyi anlayabiliyordu.
"Sevgili kızım," dedi onun gözyaşları azalınca,
"bu yüzden mi N'ton'u reddettin?"
Omzuna dayalı başmı salladı, ona bakmak iste­
meden.
"O zaman sen budala çocuğun tekisin ve ken­
dini içine soktuğun bütün bu ızdırabı hak ediyor­
sun," dedi, alaycı ses tonu, söylediklerindeki ya­
kıcılığı alıyordu. Onun omzuna hafifçe vurdu ve
abartılı şekilde iç çekti. "Zaten zanaatsoylusun.
Sana ejder halkı konusunda söylenenlerden hiç­
bir şey öğrenmedin mi? Weyrkadını ayak takımJ­
nın ahlak kurallarına tabi değildir. Bir Weyrkadı­
nı, kraliçesinin ihtiyaçlarına hizmet etmek zorun­
dadır, eğer kraliçesi başka ejderler tarafından
uçurulursa birden çok biniciyle birlikte olmak da
buna dahil. Çoğu kale ve zanaatsoylu kız bu öz­
gürlüğü kıskanırlar.. ."
"Bunun fazlasıyla farkındayım," dedi Brekke ve

290
Anne McCaffrey

gövdesi onun dokunuşundan içerlemiş gibi gö­


ründü.
"Wirenth bana itiraz mı ediyor?"
"Ah, hayır." Brekke irkilmiş gibiydi. "Demek is­
tediğim - ah, ne demeye çalıştığını anlayamıyo­
ntm. Wirenth'i seviyonım, ama görmüyor mu­
sun? Ben weyr soyundan değilim. Bende bu tür
- bu - iffetsizlik yoktur doğamda. Ben - ben utan­
gacım. İşte! Söyledim. Utangacım ve Wirenth'i de
kendim gibi yapmaktan korkuyonım. Weyr adet­
lerine uymak için kendimi tamamen değiştire­
mem. Ben olduğum halimle benim.�
F'nor onu yatıştırmaya çalıştı. Nasıl yapması ge­
rektiğinden emin değildi, çünkü bu sinirleri bo­
zulmuş kız, onun tanıdığı sakin, ciddi, güvenilir
Brekke'den çok farklı bir yaratıktı.
"Hiç kimse senin tamamen değişmeni istemi­
yor ya da beklemiyor. O zaman bizim Brek­
ke'miz olmazsın. Ama ejderler eleştirmezler. Bi­
nicileri de öyle. Çoğu kraliçe bir bronzu devam­
lı diğerlerine yeğ tutar.. . "

"Hala anlamıyorsun." Suçlama umucsuz bir fer­


yatlı. "Daha önce hiçbir erkek gönnedim sahip

olmak istediğim -" Sözcük solurcasına bir fısıluy­


dı. "Bu şekilde değil. Seni görünceye kadar de­
ğil. Başka hiçbir erkeğin bana sahip olmasını is­
temiyorum. Donup kalınm. Wirent11'i geri çeke­
mem. Ve onu seviyorum. Onu çok seviyorum ve
o yakında yükselecek ve ben yapamam... Yapa-

291
Ejder Arayışı

bileceğimi düşürunüşcüm, ama biliyorum ki..."


Ondan kurtulmaya çalıştı, ama tek koluyla bile
kahverengi binici daha güçlüydü. Çaresiz, mutlak
çaresizliğin gücüyle ona sarılmaya başladı.
Onu kendine yaslayıp nazikçe salladı, saçını
okşayabilmek için kolunu askıdan çıkartarak.
"Wirenth'i kaybermeyeceksin. Ejderlerin çiftleş­
mesi farklıdır, aşkım. Sen de, tek bir amacı olan
duygularının esiri bir ejder olursun." Brekke hem
ona, hem de yaklaşan olaya duyduğu tiksintiden
dolayı küçülüyormuş gibiyken sıkı sıkı sarıldı
ona. Burada, Güney'deki binicileri ve T'bor'u dü­
şündü, kendisi de başka tür bir tiksintiye kapıldı.
Kylara'nın egzotik zevklerine karşılık vermeye
şartlanmış bu adamlar, bu tecrübesiz çocuğun
canını yakacaklardı.
f'nor alçak divana bakarak doğruldu, Brekke
kollarındaydı. Yatağa doğru yürüdü, durdu, mey­
danın ötesinden sesler duyuyordu. Birisi gelebi­
lirdi.
Hala onu kucaklayarak onu weyrkalesinden çı­
kardı, onun niyetinin farkına varan itirazlarını
göğsüne bastırarak boğdu. Weyrkalesinin ardın­
da, Canth'ın kum havuzunun ilerisinde eğreltiot­
lanrun güzelce ve sık yetiştiği, rahatsız edilmeye­
cekleri bir yer vardı.
Kibar olmak istedi, ama nedeni bilinmez, Brek­
ke ona karşı koydu. F'nor'a yalvardı, uyuyan Wi­
renth'ı kaldıracaklarını haykırdı öfkeyle. Nazik

292
Anne McCaffrey

değildi, ama titizdi ve sonunda, Brekke sanki işin


içinde ejderinin de parmağı varmışçasına rutkulu
bir teslimiyetle şaşırttı onu.
F'nor dirseklerinin üzerinde doğnıldu, eğreltı­
otlanrun dolandığı, terli saçlannı geriye itti Brek­
ke'nin kapalı gözlerirun üzerinden. onun yüzün­
deki yumuşak huzurdan dolayı mutluydu; kendi­
sinden ise fazlasıyla hoşn'Jtttı. Bir erkek, kadının
sevişirken nasıl karşılık vereceğini gerçekten bi­
lemezdi asla. Brekke her zaman olduğu gibi aşk­
ta da erdemli olduğu kadar sevecen ve cömertti;
onun bu masumane samimiyeu, şu ana kadar en
çok zevk aldığı, en becerikli ortağından bile da­
ha şehvetliydi.
Brekke'nin gözleri açıldı, uzunca bir süre, me­
rak dolu bakışlarla onunkilerı süzdü Bir iniltiyle
başını döndürdü, F'nor'un bakışlarından kaçtı.
"Kesinlikle pişmanlık yok, değıl mi Brekke?"
"Ah, F'nor, Wirentlı yükselince ne yapacağım'"
F'nor çaresiz, durmaksızın lanetlemeye başladı
Brekke'run artık karşılık vcrıncyen vücudunu
sarsarken. Kale ve \Y/eyr arasındaki farklılıklara
lanet okudu, kolundaki sızlayan yara ona ejdera­
damlar arasında bile olan farklılıkları hatırlattı.
En çok sevdiğinin ihtiyaçlarını karşılamada ye­
tersiz olduğumın farkında olmasına sövüp saydı.
Brekke'ye yardım etme çabasıyla onun değerleri­
ne gölge düşürdüğü ve belki de ona zarar verdi­
ği için kendinden nefret etti.

293
Ejder Arayışı

Karışık düşüncelerı içgüdüsel olarak Canch'a


erişti ve kendini bu teması durdurmaya çalışırken
buldu. Canth, binicisinin onu bir bronz olmadığı
için suçlayabileceğini bilmemeliydi.
Ben çoğu bronz kadar iriyim, dedi Canch sakin
bir temkinlilik ile. Neredeyse bu gerçeği binicisi­
ne bildirmesi gerektiği için şaşırmış gibiydi. Ben
güçlüyüm. Buradaki bütün bronz/ardan daha
çok dayanacak kadar.
F'nor'un ünlemi Brekke'yi uyandırdı.
"Canth'ın Wirenth'i uçuramaması ıçin bir sebep
yok. Kabuk adına, o buradaki bütün bronzları
geçebilir. Ve Orth'u da, eğer aklına koyarsa.»
"Canth mı uçuracak Wirenth'i?"
"Neden olmasın?"
"Ama kahverengiler kraliçeleri uçurmazlar. Bu­
nu bronzlar yapar "
F'nor onu şiddetle kucakladı, neredeyse dile
getirilemez neşe ve rahatlamışlığını, coşkusunu
ifade etmeye çalışarak.
"Kahverengilerin kraliçeleri uçurmamış olmala­
rının sebebi daha küçük olmalarıdır. Bir çiftleşme
uçuşuna dayanacak kadar güçlü değillerdir. Ama
Canth büyük. Canth, Pem'deki en büyük, en tuz­
lı kahverengi. Anlamıyor musun, Brekke?"
Vücudu doğnıldu. Yüzüne tekrar umutla renk,
yeşil gözlerine canlılık gelmişei.
"Bu daha önce yapıldı mı?"
F'nor sabırsızca başını salladı. "Engel olan ge-

294
Anne McCatTrey

!enekleri bir kenara atmanın vakti geldi. Neden


bu sefer olmasın?"
F'nor'un kendisini okşamasına izin verdi, ama
gözlerinde gitmek bilmeyen bir gölge ve vücu­
dunda bir gönülsüzlük vardı.
·istiyorum, ah, o kadar çok istiyonım ki, F'nor,
ama korkuyorum. Ödüm patlıyor."
Onu uyannak için insafsızca oyunlar yaparak,
uzun uzadıya öptü. "Lütfen, Brekke?"
"Mutlu olmanın yanlış bir tarafı olamaz, değil
mi, F'nor?� diye fısıldadı, bir titreme geçti tüm vü­
cudundan.
Yüzlerce rastgele ilişkiden öğrendiği tüm mı­
maralan yaparak onu gövdesi, ruhu ve zihniyle
kendine bağlamak için tekrar öptü. Canth'ın coş­
kulu onayının farkındaydı.

Öfkeden köpürerek izledi Kylara adamların


ondan uzaklaşıp onu meydanın ortasında bırak­
malarını. Çelişen duygulan kendisinin uygun şe­
kilde karşılık vennesini olanaksızlaştınnıştı, ama
ikisini de söylediklerine pişman edecekti. F'lar'a
ödetecekti kertenkele kraliçesini kaçırmasını.
Onu, Telgar Kanı'ndan gelen Güney'in Weyrka­
dını'nı, F'lar'ın önünde azarlamaya cüret ettiği
için T'bor'dan intikam alacaktı. Ah, o hakaretten
pişman olacaktı. İkisi de buna pişman olacaklar­
dı. Gösterecekti onlara.
Pençelenen kolu zonkluyordu ve gövdesine

295
Ejder Arayışı

b:ıstırdı acı daha da güçlcndinniştı diğer şikayet­


lerinı Neredeydi hissizotu' Neredeydi bu Brek­
ke? Neredeydi herkes, \Y/eyr avlusunun insanlar­

la dolu olması gereken bir saaıte? Yoksa ondan


mı kaçıyordu herkes? Brekke neredeydi?
Kertenkelesini besliyor. Beu de açını, dedi Pri­
deth o kadar kararlıca ki, Kylara etrafında döne­
rek kralıçesine baku şaşkınlıkla.
"Rengin iyi değil.� dedi, zıhninden sövüp say­
dıklannın akışı, Prideth'in sağlığı konusundaki
alışkanlık haline gelmiş kaygısı ve ejderine ya­
bancılaşmaması gerektiğinin ıçgi.idüsel bilinciyle
kesildi.
Pekala, Brekke'nin sıradan ablak yüzünü gör­
mek zorunda kalmayı istemiyordu. Kesinlikle
kertenkele de gönnek istemiyordu. Şimdi değil.
Korkunç hayvanlar, nankörler. Aslında bir şey
sezmiyorlardı, öyle olsa yaratık sadece gururla
gösterildığinı bilebilirdi. Prideıh Beslenme AJa­
nı'na sıçradı ve öyle ustaca indı ki, Kylara sarsı­
lan kolunun acısıyla soludu. Gözlerinden yaş
geldi. Prideth de mi?
Ama Prideth şişman, aptal bir besi hayvanının
sırtına uçarak atlayıp o kadar vahşice beslenme­
ye başladı ki, Kylara'yı kendine acımasından kur­
tardı ılgisini çekerek. Kraliçe, hayvanı büyük bir
açlıkla, hızla bitirdi. Bir ikinci erkek geyiğin üze­
rindeydi ve o kadar doymak bilmez bir tavırla
bağırsaklanru parçalıyordu ki, Kylara gerçekten

296

-
Anne McCaffrey

de Prideth'i ihmal ettiği gerçeğini görmemezlik­


ten gelemedi. Kendj açlığın esiri olduğunu his­
setti ve öfkesini hafifletmek için T'bor\ın ikinci
geyik, F'lar'ın üçüncü geyik, Lessa'run da koca
wherry olduklarını hayal etti. Prideth'in kanu do­
yuncaya kadar Kylara'nın zihni boşalmıştı..
Kra1içesini weyrine götürdü ve onun derisini
tüm donukluğu kayboluncaya kadar kumlayıp
fırçalayarak epey vakit geçirdi. Sonunda Prideth
mutlu bir gevşemeyle güneşin ısıttığı kayada kıv­
rıldı ve Kylara suçlanndan arınmıştı.
"Affeı benı, Prideth. Bu kasvetli, aşağılık
Weyr'e çakılıp kalmayacağız. Güçlü erkeklerimiz
olacak ve en kudretli bronzlar ayaklarımıza ka­
panacaklar. Hak ettiğin gibi yağlanacak, beslene­
cek, fırçalanacak, kaşınacak ve şımartılacaksın.
Göreceksin.•
Prideth'in gözleri tamamen örtülüydü artık, be­
lirsiz bir ıslıkla nefes alıp veriyordu. Kylara şişkin
karnına baktı. Onu memnun edecek bu kadar
şeyle uzun süre uyuyacaktı.
"Böyle tıka basa yemesine izin vermemeliyim,·
diye mınldandı Kylara, ama Prideth'in etleri par­
çalayışında öyle tatmin edici bir şey vardı ki, san­
ki tüm onur kıncı hareketler, hakaretler ve saygı­
sızlıklar Kylara'dan, boğazlanan hayvanların ka­
nının otlaklıktaki çimenlere sızdığı gibi akıp git­
mişti.
Kolu tekrar sancımaya başladı. Prideth'i tımar-

297
Ejder Arayışı

lamak için wher derisi ceketini çıkartmiştı ve ta­


ze yara kabuklarını kum ve toz kaplamıştı. Kyla­
ra aniden kendini kirli, tiksinti verecek derecede
kumlu, tozlu ve terli hissetti. Yorgunluğunun da
farkındaydı. Banyo yapıp yemek yiyecekti ve
Rannelly'ye kendini temizlik kumuyla ve tatlı
yağlarla bir güzel ovduracaktı. Önce o küçük ba­
kıcı Brekke'den biraz hissizotu alacaktı.
Brekke'nin weyrkalesinin yan penceresinin di­
bine geldi ve bir erkek sesinin mınldanmasıyla
Brekke'den gelen zevk dolu kahkahayı duydu.
Kylara durdu, kızın sesindeki dalgalanma şaşkına
çevirmişti onu. Fark edilmeden içeriyi gözetledi,
çünkü Brekke'nin tek gördüğü ona doğru eğil­
miş esmer baştı.
F'norl Ve Brekke?
Kahverengi binici elini yavaşça kaldırdı, Brek­
ke'nin yanağına düşen inatçı bir saç tutamını ge­
riye doğru okşadı o kadar sevgi dolu bir şefkatle
ki, Kylara'run zihninde onlann az önce seviştik­
lerine dair şüphe kalmadı.
Kylara'nın yan yarıya unutulmuş öfkesi soğuk
bir ateşe dönüştü. Brekke ve F'nor! F'nor onun
tüm beğenisini bir kenara iterken? Gerçekten de
Brekke ve F'nor!
Kylara geçip gittiği için Canth bunu binicisine
söylemedi.

298
Anne McCaffrey

ONUNCU BÖLÜM

Kale Kalesi'ndeki Arpçı Zanaat Salonu 'rıda


Sabah Erken
Telgar Kalesi'nde Öğleden Sonra

Robinton, çırakları Brudegan ve Talmor'la bir­


likte düğün gününde Telgar'a, kayalık uçurum
olan Telgar Kalesi'nin karşısında duran N'ton'un
bronzuyla taşınmıştı. Hızlı akan nehrin kaynağı,
doğu sıradağlarının daha yumuşak kayalarını de­
rinden yanp yeşil geniş Telgar vadisini yüksek
yalıyarlarla kuşatıncaya kadar genişliyordu. Tel­
gar Kalesi böyle yükselen bir yalıyarda, uçurum­
ların hafifçe üçgen biçimle kesiştiğı bir dorukta
konumlarunıştı. Güneye bakıyordu, doğu ve ba­
tıya bakan kanatlan ve beş kattaki yüz civan
penceresiyle odaları hoş ve aydınlık olmalıydı.
Hepsinin de Telgar Kalesi'nin zenginliğini göste­
ren ağır bronz kepenkleri vardı.
Bugün Telgar Kalesi'nin üç uçurum yüzü de
soylarını onlarınkilerle birleştinniş her küçük ka­
lenin bayraklarıyla göz alıyordu. Büyük Avlu
yüzlerce çiçekli dal ve dev fellis çiçekleriyle süs­
lenmişti, bu yüzden hava birbirine karışan güzel
ıtırlar ve iştah açıcı mutfak kokularıyla doluydu.
Çayıra salınmış sürü hayvanlarının aralarındaki
uzun bacaklı binek hayvanlarının sayısına bakı-

299
Ejder AraylŞı

lırsa misafirler saatlerdir geliyor olmalıydtlar. Bu


gece eski Telgar Kalesi'nin her odası dolu ola­
caktı ve Robinton mevkiinin ona kesin bir oda
sağlamasından dolayı memnundu. "Kalacak mı­
sın, N'ton?� diye sordu bronz biniciye.
Genç adam Arpçı'ya gülümsedi, ama gözlerin­
de ciddi bir gölge vardı. "Lioth ve benim katılma­
mız gereken bir tarama uçuşumuz var, Robinton
Usta," dedi bronzunun boynunu şefkatle tokatla­
mak için eğilerek. "Ama Telgar Kalesi'ni görmek

s
i tiyordum, bu yüzden Lord Asgenar sizi getire­
rek onu memnun ermemi istediğinde, bu şanstan
dolayı mutluydum.•
"Ben de," dedi Robinton veda için, ejderin om­
zundan aşağı kayarken. "Bu rahat yolculuk için

sana da teşekkürlerimi sunanın, Lioth."

Arpçının istemesi yeterlidir.


İrkilerek N'ton'a döndü Robinton, ama genç
adamın başı parlak elbiseler giymiş, çayırdan yu­
karı yüreyen bir grup genç kadına dönüktü.
Robinton opalirnsi gözleri bir anlığına ışıldayan
Lioth'a baktı. Sonra ejder koca kanatlarını açtı.
Robinton aceleyle geriledi, hala ejderi işittiğinden
emin değildi. Yine de başka bir açıklama yoktu.
Evet, bugün kesinlikle sürprizlerle doluydu!
"Efendim?" diye sordu saygıyla beklemekte
olan Brudegan.
"Ah, evet çocuklar." Onlara gülümsedi. Talmor
daha önce hiç uçmamıştı ve gözleri donuktu.

300
Anne McCafTrey

"Brudegan, sen salonu biliyorsun. Müzik aletiını


Arpçı odasına götür. Ziyafete kadar ona ihtiyacım
olmayacak. Ardından çocuklar, aralarına karışıp,
çalın, söyleyin, dinleyin. Prova ettiğim şarkıları
biliyorsunuz. Kullanın onlan Davul mesajlannı
duydunuz. Yararlanın onlardan. Bnıdegan, kızla­
n cezbetmek için Ziyafet sonrasını bekle. Çok ya­
kında iyi bir Kaleyi tehlikeye atmayacak tam bir
Arpçı olacaksın. Hepiniz damıulmış şarapları dü­
şünün."
Onlan böyle tembihleyerek bir aşağı bir yuka­
rı gidip gelen birçok Kaleli, Zanaatkar ve baya­
nın arasından tanıdıklarına eğilip gülümseyerek
insanların kaynaştığı eğimli yoldan Büyük Av­
lu'ya gitti.
Şaşaalı bir koyu sarıya bürünmüş olan Telgar
Kalesi Lordu Larad ve parlak gece mavisi giysi­
siyle Lemos Kalesi Lordu, damat Asgenar, Ka­
le'nirı Asıl Salomı'na giden metal kapıların yanın­
da dunıyorlardı. Telgarlı kadınlar Larad'ın yarı
kardeşi, gelin Famira dışında beyaz giymişlerdi.
Onun geleneksel kırmızı tonlardaki gelirıliğinin
üzerirıe dökülüyordu san saçlan.
Robinton bir an içirı Avlu'ya açılan kapının bir
yanında, sağdaki kulenirı hafifçe gölgesirıirı altın­
da durdu ve süslü Avlu'da küçük gnıplar halinde
toplanan konukları inceledi. Çobanustası Sog­
rany'ye çarptı gözü ahınn yakınında. Adam san­
ki hoş olmayan bir şeyin kokusunu almış gibi

301
Ejder Arayışı

dunnamalıydı öyle. Belki de çevresı değil de


komşulanydı kokan. Sograny vakit harcamayı
onaylamıyordu. Dokumaustası Zurg ve açıkgöz
kansı sürekli bir gruptan diğerine gidiyorlardı.
Robinton acaba elbiselerin kumaşlarını ve yakı­
şıp yakışmadıklarını mı denetliyorlar, diye merak
etti. Söylemesi güçtü, çünkü Dokumacı Zurg ve
kansı herkese aynı iyi niyetli tarafsızlıkla selam
veriyor ve gülümsüyorlardı.
Madenustası Nigot, Sepiciustası Belesden ve
Çiftçiustası Andemon'Ia koyu bir sohbete dalmış­
tı, eşleri de yanlarında sıkı bir muhabbet grubu
oluşturmuşlardı. Keroonlu Lord Connan apaçık

nutuk çekiyordu kendini çevreleyen dokuz genç


adama: oğullan, evlatlıkları ve akrabalanydılar
şüphesiz, çünkü çoğu yaşlı adamın meraklı yüz
ifadesini taşıyorlardı. Henüz oraya varmış olmalı­
lardı, çünkü ondan gelen bir ışaretle, bütün oğ­
lanlar topuklarının üzerinde durdular ve ebe­
veynlerini basamaklara kadar takip ettiler. Ben­
denli Lord Raid, ev sah
ibiyle konuşuyordu ve
Coanan'ın yaklaştığını görünce eğildi, kenara çe­
kildi. Bitralı Lord Sifer, Lord Raid'e ona ve nöbet
kulesi basamaklarının yanında konuşan bir grup
önemsiz Kaleliye katılmalanru ışaret etti. Diğer
Kale Lordları'ru, Kale Weyri'nden Groghe,
Boll'dan Sangel, Nabol'dan Meron ve Crom'dan
Nessel'i ortalıklarda göremedi Robinton. Yüksek­
lerde ejderler bağırdılar ve yanın filosu aşağıya

302
Anne McCaffrey

dönerek Robinton'un inmiş olduğu geniş çayıra


doğru alçaldılar. Bronzlar, maviler - ve ah beş al­
tın kraliçe - kısa bir süre için durdular. Yolcuları­
nı indirdikten sonra çoğu tekrar göğe yükseldi­
ler, Kale'nin üzerindeki ateş çukurlarına doğru.
Yeni gelenler Büyük Avlu'ya giden eğimli yolu
kalabalıklaştırmadan, Robinton çabucak ev sahi­
bine ulaştı.
Lord Larad'ın içindeki derin kasveti maskele­
yen candan bir neşesi vardı. Mavi ve samimi göz­
leri, durmaksızın Avlu'yı.ı tarıyordu. Telgar Lordu,
onunla ve tek öz kardeşi olan Kylara arasında
pek bir benzerlik olmamasına karşın yakışıklı bir
adamdı. Babalarının iştahı belli ki Kylara'ya geç­
mişti. İyi de olmuştu.
"Hoş geldin Arpçıustası, hepimiz senin eğlen­
celi şarkılarını dinlemek için sabırsızlaruyonız, n

dedi Lord Larad, Arpçı'yı derin bir reverans ile


karşılayarak.
"Zamana ve olaylara uygun çalacağız, Lord La­
rad," diye yanıtladı Robinton bu görgüsüzlük
karşısında sırıtarak. İkisi de genç arpçılar konuk­
lann arasında dolaşmaya başlarken dalgalanan
müziği duydular.
Koca kanatların rüzgarı, bakışlarını yukarılara
çekti. Ejderler Avlu'yu kısa bir süre için gölgele­
yerek güneşin önünden uçtular. Bir an tüm ko­
mışmalar kesildi, sonra eskisinden de daha gü­
rültüyle devam ettiler.

303
Ejder Arayışı

Robinton ilerledi, Lord Larad'ın ilk lcydisi ve


gerçek aşkını selamladı, çünkü ondan başka eşi
yoktu Telgar'ın genç Lordu, sadıktı en azından.
"Lord Asgenar, tebrik ederim. Leydi Famira, si­
ze tüm mutluluklara sahip olmanızı ve kaybet­
memenizi dilerim."
Kız oldukça kızardı, mahçubiyec içinde Lord
Asgenar'a baktı. Gözleri yan kardeşininkiler ka­
dar maviydi. Eli Asgenar'ın kolundaydı, onu
urun zamandan beri tanıyordu. Larad ve Asge­
nar, Keroonlu Lord Corman'ın Kalesi'nde evlatlık
olmuşlardı, gerçi Larad Asgenar'dan daha önce
seçilmişti makamına. Bu evliliğin hiçbir aksi yö­
nü yoktu, yine de Kale Lordları Meclisi'nin onay­
laması gerekiyordu, çünkü bu evlilikten doğacak
çocuklar bir gün Telgar ya da Leınos'u yönetebi­
lirlerdi. Kale Lordu olan bir adamın tohumlarını
geniş bir alana saçması gerekiyordu. Silsile sonı­
nu geldiği zaman, kanından bir erkeğin Medis'e
katılabilecek kadar güçlenmiş, eğitilmiş olması
umuduyla birçok erkek çocuk yapıyorlardı. Bu
tarihi geleneğe eskiden olduğu kadar titizlik gös­
terilmiyordu gerçi. Akıllı Lord, Meclis'tc destek
kazanmak ve kendi çocuklanrun iyi yetiştirilme­
sini garanti altına almak için diğer Lordların Ka­
nından gelenleri evlatlık edinirdi.
Robimon hızlıca çıktı merdivenleri konukların
arasından. Duyabileceğini duymak, bir sohbete
neşeli bir hikayeyle katılmak, ustaca bir sözle di-

304
Anne McCaffrey

ğerlerini donığa ulaştırmak maksadıyla. Kendisi


için parmak boyunda bir avuç et sarması aldı
mutfak girişine yakın kunılmuş uzun masalar­
dan. Bir maşrapa da elma şarabı kaptı. Öncelikle
Kale Lordlan ve önde gelen küçük Kaleliler Mec­
lislerini toplayacaklardı. (Tartışmanın Telgar ve
Lemos Kale'lerinin soylanyla kısıtlı kalmayacağı­
nı hissettiği için Chad'ın onun da toplantıya uka­
tılması" için birşeyler ayarlayabilmiş olduğunu
umut etti.)
Böylece, tüm duyulan sonuna kadar açık do­
laştı, her aynntı, kahkaha, el hareketi ve çatık ka­
şı ölçüp biçerek. Bölge, zanaat ve mevki bakı­
mından gnıplaşmaları gözlemledi. Ne Demircius­
tası Fandarel, ne onun Zanaat ikincisi Terıy, ne
de diğer demir zanaatkarlarının ortalıkta olma­
dıklarını görünce meraklanmaya başladı. Acaba
Fandarel'in uzakyazan kunılmuş muydu? Ka­
le'nin bir yanına doğnı baktı, ama kendisine tarif
edilen direkleri göremedi. Düşüncelice alt duda­
ğındaki pürtüklü bir noktayı kemirmeye başladı.
Sesler ve kahkahalar rahatsız edıcı bir seviye­
deydiler. Gözden ırak gözetleme noktasından
Büyük Salon'a göz attı. lçerisi şimdi o kadar do­
luydu ki sanki vücutların oluşturduğu hareketli
bir halı gibi görünüyordu, arada sırada eğilmiş
başların oluşturduğu sıkı bir düğüm fark ediliyor­
du. Sanki - sanki herkes neşelenmeye kararlıymış
gibi, çılgınca keyif kapmaya çalışıyorlardı. .

305
Ejder Arayışı

Yükseklerden ejderler boru gibi bağırdılar. Ro­


binton gülümsedı. Üçlük notalar kullandıklarını
fark eni onların. Şimdi, eğer birisi onları yönete­

bilse - Baladına ne iyi bir eşlik olurdu.


"Sayın Arpçıustası, F'lar'ı ya da Fandarel'i gör­
dün mü?" Lytol ona yaklaşmışLı, Lord jaxom ya­
nındaydı.
"Henüz değil."
Lytol kaşlarını çattı, anlamJıca jaxom'a Telgar
Kalesi'nin gençlerini aramasını işaret etti ve Ro­
binton'u yakındaki misafirlerin uzağına çekti.
"Lordlann Nabollu Lord Meron'a nasıl tepki ve­
receklerini düşünüyorsun?"
"Meron'a tepki vermek mi?" Robinton alaycı bir
şekilde soludu burnundan. "Ona boş vererek ta­
bii. Fikri Meclis'i etki
l eyecek değil ya. . . "
"Bunu kastetmiyorum. Onun bir ateş kertenke­
lesine sahip olmasından bahsediyorum -" Lytol
sustu Arpçı ona gözlerini dikip bakarken.
"Ateş kertenkelesi mi? Onları yakalamak için
saatler harcamışum. Asla beceremedim. Aslını is­
tersen şu ana kadar birinin yakalandığını da duy­
mamışum. Meron nasıl becermiş bunu?"
Lytol yüzünü buruşturdu, yanağındaki tik oy­
namaya başlamıştı. "OrıJar Etkilenebilirler. O ateş
kertenkelelerinin ejderlerin atası olduğu beşik
masalı hep vardı."
"Ve Nabollu Meron Etkilemiş mi birini?"
Lytol neşesiz bir kahkaha attı. "Çok olası değil,

306
Anne McCaffrey

bence. Ateş kertenkeleleri keder verici derecede


zevksizmış. Ama emin olabilirsin ki eğer işine ya­
ramasalar Nabolltı Meron ateş kertenkeleleriyle
vakit kaybetmezdi."
Robinton bunu düşündü ve sonra omuz silkti.
"KaygıJ.anman gerektiğini sanmıyorum. Ama Na­
bol nasıl onu elde etti? Nasıl Etkilenebiliyorlar?
Bunun sadece ejderlerin bir özelliği olduğunu sa­
nıyordum."
"Benim canımı en çok sıkan da Nabollu Lord
Meron'un nasıl sahip olduğu," dedi Lytol ters ters
bakarak. "Şu Güney Weyrkadıru Kylara, ona tüm
bir kuluçkayı getinniş. Tabii ki çoğunu Yumurta­
dan Çıkış sırasında kaybetmişler, ama sağ kalan
birkaç tanesi Nabol'u sarsmış. Ulak bir tanesini
görmüş ve anlatırken gözleri parlıyordu. "Minya­
tür bir ejder" dedi ve gözündeki ışıltıya bakılırsa
Güney Boll ve Kale Weyri'ndeki kumsallarda
şansını deneyecekti."
uMinyatür bir ejder ha?" Robinton bu olayın
önemini kafasında evirip çevirmeye başladı. Gör­
düklerini hiç beğenmedi
Pern üzerinde bir zamanlar ejder halkınca ani­
den Etkileme'ye kabul edilebilmeyi düşlemerniş
bir cek oğlan çocuğu bile yokru. Pern'in her ye­
rine bir nefeste gidebilecek ve tüm düşmanlarını
ateşli nefesiyle bozguna uğratabilecek (bu da uy­
durmacaydı çünkü ejderler İplikten başka hiçbir
şeye ateş püskürtmez ve insanlara bilerek zarar

307
Ejder Ar:ıyışı

verınczlcrdi) kocaman bir yaratığın emrine ama­


de olmasını (daha çok bunun tersinin olduğunu
hayal etmeksizin> Dağ zirvelerindeki Weyrlerde
yaşamın gerçekdışı biçımde çekıci olduğu zann e­
dilirdi, çünkü ejderadamların tarlalarda, bahçe­
lerde, zanaat tezgahlarında çalışmaktan belleri
bükülmemişti, onlar dımdik ve uzun boyluydu­
lar, güzelce işlenmiş wher derileri giyerlerdi ve
bir şekilde daha üstünlerdi. Yeterince soylu ol­
madıklan sürece çok az oğlan Kale Lordu olabi­
lirdi. Ama bir ejderbinicisinin bir Etkileme için
Weyr'e gitmek üzere seçmesi gibi boş ümitler
uyandıran bir ihtimal hep vardı. Böylelikle nesil­
ler boyunca erkek çocukları boş yere öbür arzu­
larının sembolü olan ateş kertenkelesini yakala­
maya çalışmışlardı
Zaten ejderadamlar hakkında kötü düşünceye
sahip olan (Esvay Vadisi konusunda Doruklar
Weyri'nden T'kul'a karşı biraz da haklı olarak>
Nabollu Meron gibı sinsi suratlı, üçkağıtçı bir aç
gözlünün "minyatür bir ejder�e sahip alınası,
F'lar'ın en azından canını sıkabilir, en fazla o

günkü planlanru bozabilirdi.


«Pekala, eğer Kylara ateş kertenkelesi yumurta­
lannı Nabol Kalesi'nc getirdiyse F'lar öğrenecek
lir,· dedi Robinton, kaygılı Vekil Lord'a. ·o kadı
nı çok yakından izleyeceklerdir.·
Lytol'un yüzü daha da kızardı. "Umarım. N;ı
bollu Meron F'lar'ın canını sıkmak ve onu siniı

308
Anne Mccaffrey

lendinnck için hıçbir fırsacı kaçım1ayacak kesin­


likle. F'lar'ı gördün mü?"
ikisi de umutla etraflarına bakındılar Derken
Robinton kendisine ve Vekil'e doğnı sallanan ta­
nıdık gri bir başı fark etti.
"Benden'den bahsetmişken, yaşlı Lord Raid bi­
zi çağırıyor. Ne istediği konusunda bır fikrim var,
Kaleliler hakkındaki o tarihi şarkıyı bir kez daha
söylemeyeceğim İzninle, Lytol. "
Robinton Benden Kale Lordu'ndan mümkün
olduğunca hızla uzaklaşmaya çalışarak ortalıkta
dolanan konukların arasına kanşu. Lord Raid'in
favori baladından kesinlikle hoşlanmıyordu ve
eğer Raid onu köşeye sıkıştırırsa, söylemekten
başka çaresi kalmayacakcı. Lytol'u Lord Raid'in
kibirli tavırlarına terk etmekten dolayı vicdan
.ızabı duymuyordu. Lytol'un, Kale Lordları ara­
�ında alışılmadık bir konumu vardı. Bir zamanla­
rın ejderbinicisi, Dokuma Salonu Ustası ve şimdi
de rehberliğiyle gelişen Ruatha'nın Vekil Lor­
du'na nasıl davranmaları gerektiğinden emin de­
gıllcrdi. O Raid ile başa çıkabilirdı.
Arpçn.ıstası uçuruma bakıp, kenarı çevreleyen
cjdı::rleri görebileceği bir yerde durdu, Ramoth ya
d:ı Mnementh'i görmeye çalışlı.

Ateş kertenkeleleri mi? Meron nasıl kullanacak­


tı bir ateş kertenkelesini? Çünkü Kylara, bir
Wcyrkadını, ona bir tane vermişti . Bunun anlaş­
ııı.ızlık tohumları ekeceği garantiydi. Şüphesiz

309
Ejder Arayışı

her Kale Lordu bir tane isteyecekti Meron'la eşit


olabilmek için. Herkese yetecek kadar yumurta
olamazdı çevrede. Meron unutulmuş hayvanları
kendi lehine kullanıp ejderadamlara karşı bir ra­
hatsızlık daha çıkaracaktı.
Robinton et sarmalarının midesine oturduğunu
fark etti. Aniden Bnıdegan, serenat yapuğı kişile­
ri sanki ustasının çağrılarına gönülsüzce cevap
veriyormuş gibi yalancıktan hüzünlü bir gülüm­
semeyle eğilip selamlayarak kendini kalabalıktan
ayırdı.
"Alt akımlar şiddetli," dedi kalfa, enstrümanını
akon edermiş gibi yaparak. "Herkes keyif alma­
ya o kadar kararlı ki. Aynı zamanda tuhaf. Söyle­
dikleri değil de, nasıl söyledikleri kendilerini ele
veriyor." Oğlan kızardı Robinton başıyla onaylar­
ken "Örneğin, "şu Weyrlideri" dediklerinde
weyrbağlı oldukları lideri kastediyorlar. "Weyrlı­
deri" daima Bendenlı F'lar anlamında. "Weyrlide­
ri" anladı, "Weyrlideri" denedi. "O" dedikleri Les­

sa "Şu" ise kendi Weyrkadınlan. İlgi çekici, de­


ğil mi?
"Büyüleyici. İplik Düşüşü'nün uyandırdığı duy­
gu ne?"
Brudegan başını gitarına doğnı eğdi, telleri
uyumsuıca cıngırdattı. Arpustası'nın omurgasın­
dan bir ürperti geçmesine yol açan aherıksiz bir
akor çaldı sekiz telden birden. Derken Brudegan
arkasını döndü neşeli bir şarkıyla.

310
Anne McCaffrey

Robinton F'lar ve Lessa'run gelmiş olmalarını


diledi. Ista Weyri'nden D'ram'ın ciddice Igen'in
Weyrlideri G'narish'le konuştuğunu görmüştü.
Eskiçağlılar arasında en çok bu ikisini severdi,
G'narish'i değişebilecek kadar genç, D'ram'ı da
temelde, bumunu soktuğu gerçekleri inkar etme­
yecek kadar dürüst olduğu için. Sanın şuydu ki
burnunu Ista Weyri'nde fazlaca tutuyordu.
İki adam da rahat görünmüyorlardı, çünkü çev­
relerinde boş alandan oluşan bir ada vardı - böy­
lesine kalabalık Avlu'da dışlandıklannın belirti­
siydi bu. Robinton'u ciddi bir ferahlamayla karşı­
ladılar.
"Ne kadar mutlu bir olay," dedi ve şaşkınlıkla
tepki gösterdiklerinde, aceleyle sordu, "F'lar'dan
haber aldırui mı?
"Almalı mıydık? İplik mi düştü yine?" diye sor­
du G'narish telaşlıca.
"Bildiğim kadarıyla hayır."
"T'ron ya da T'kul'u yakınlarda gördün mü? Biz
daha yeni geldik."
"Hayır, aslını isterseniz Ruatha Vekil Lordu
Lycol dışında batılılardan hiç kimse burada değil­
miş gibi gözüküyor."
D'ram dişlerini sıktı duyulabilir bir gıcırdamay­
la.
"Telgarlı R'mart gelemiyor," diye konuştu Eski­
. çağlı, 'Kötü yaralandı."
:
"Crom Kalesi'nde dtırumun kötü olduğunu

311
Ejder Arayışı

duydum," diye mırıldandı Robinton halinden an­


larcasına. "Oraya o zamanda yağacağını önceden
bilmenin hiçbir yolu da yoktu."
"Oysa görüyorum ki Crom'lu Lord Nessel ve
Kalelileri burada sapasağlamlar; dedi D'ram, se­
sinde bir acı vardı.
"Lord Larad'a hakaret etmeden yapamazdı. Tel­
gar Weyri'nin kayıpları ne kadar? Eğer R'mart
devredışı kaldıysa, başta kim var?"
D'ram Arpçı'ya sanki açıkça münasebetsiz bir
soru sormuş gibi hissetirdi, ama G'narish rahatça
cevapladı.
"Filo ikincisi, M'rek başa geçti, ama Weyr o ka­
dar güçten düşmüş ki, D'ram ve ben anlaşıp on­
lara destek gönderdik. Tam bu arada, daha yeni

taş çiğnemeye başlamış yeterince weyr çömezi­


miz var, dolayısıyla fılolarunız dolu." G'narish
yaşça büyük olan ejderadama sarıki Weyr işlerini
bir yabancıyla tartıştığının farkına bir anda var­
mışçasına göz attı. Omzunu silkti.
"Crom ve Telgar Kalelerinin ş
i birliğinizi takdir
edeceğinden eminim, Weyrliderleri," dedi Robin­
ton. "Söyleyin, ateş kertenkelesi Etkileme konu­
stında hiç şansınız yaver gitti mi?" lgen ve Ista iyi
av sahası olmalı."
"Etkilemek mi? Ateş kertenkeleleri mi?" diye
D'ram az önce Robinton'un da gösterdiği şüp­
heyle homurdandı.
"Bu bir hile olmalı," diye güldü G'narish. "Bak,

312
Anne McCaffrey

Ramoth ve Mnementh geliyorlar şimdi."


Ateş cepelenne doğru süzülen tki hayvanı baş­
kalanyla kanştırmak imkansızdı. Zirvede önce­
den tünemiş olan ejderlerin onlara yer açmak

için kenara çekildikleri de apaçık ortadaydı.


MBu ilk kez -" G'narish sessizce birşeyler söy­
lendi ve durdu, çünkü insanlar Kapı'ya doğru dö­
nerlerken tüm davetlileri, anca duyulabilen şşşt
sesleri ve gıcırtılarla ara sıra bozulan ani bir ses­
sizlik sarmıştı.
Robinton sevgi dolu bir gururla izledi Lessa ve
F'lar'ın ev sahiplerine giden merdivenleri çıkışla­
rını. Her ikisi de taze yaprakların yumuşak yeşi­
lini giymişlerdi ve Arpçı alkışlamak istiyordu. Bu­
nunla birlikte kendine hakim oldu ve ejderadam­
lara işaret ederek yeni gelenlere doğnı zorla iler­
lemeye başladı. Yakından bir bronz tarafından
takip edilen bir diğer ejder, tehlikeli bir şekilde
alçak ini.fadan sıyırarak geçti Altın kanat uçlan
yukanda, Avlunun dış duvarlannda yansıdı ve

geri geri çırptığı kanatlan tozu, dumanı ve Ka­


pı'ya yakın bayanların eteklerini havalandırdı.
Rahatsız olanların çığlıkları ve kızgın itirazları
uğursuz bir mırıltıya dönüştü.
Robinton, yüksekte bulurunasının verdiği avan­
tajla, Lord Larad'ın Lessa ônünde eğilirken durak­
sadığını fark etli. tord Asgenar ve leydilerin an­
larnlıca ileriye baktıklarını gördü. Birşeyleri kaçır­
dığı için sinirlenerek, Robinton, telaşla ileriye

313
Ejder Arayışı

atıldı.
Merdivenlerin kenarlarından kendine yol aça­
rak geçti, ilk dört basamağı iki koca adımda aştı
ve durdu.
Göz alıo bir kınnızı içinde, altın saçları bir ba­
kireninkiler gibi örgüsüz, Kylara, Salon'un girişi­
ne yaklaştı, gülüşü neşe değil, sadece kötü niyet
doluydu. Sağ eli, kırmızı ceketi onunkiyle uyuş­
mak için fazlasıyla turuncuya çalan Nabol Kale­
si'nden Lord Meron'un kolundaydı. Robimon
böyle ayrıntıları başka zamana bıraktı. Şu an rek
gördüğü kanatlan denge sağlamak içirı hafifçe
açılmış iki ateş kertenkelesiydi, Kylara'nın sol ko­
lunda bir altın, Meron'un kolundaysa bir bronz.
"Minyatür ejderler" güzellerdi ve Arpçı'nın içirıde
bir kıskançlık duygusuyla istek uyandırıyorlardı.
Çabukça yutkundu, bu yakışıksız duygulan azim­
le bastırdı.
En son gelen kişilerin daha çok insan farkına
vardıkça uğulnı daha da yükseldi.
"İlk Kabuk adına, ateş kertenkeleleri var!" diye
haykırdı Keroon Kalesi'nden Lord Corman. Kala­
balıktan, Salon'a açılan aralığa çıktı ve daha iyi
görebilmek için yavaşça yaklaştı.
Altın kertenkele onun yaklaşmasıyla çığlık artı
ve küçük bronz, uyarı dolu tısladı. Meron'un su­
ratında sinir bozucu, kendini beğenmiş bir sırıtış
vardı.
"Meron'da bir tane olduğunu biliyor muydun?"

314
Anne McCaffrey

diye sordu D'ram Arpçı'run tam yanında, sertçe


fısıldayarak.
Robinton daha fazla soru sonılmaması için bir
elini kaldırdı.
MVe işte Güney'den Kylara ve Nabol Kale­
si'nden Meron, mutlu çifte en iyi dıleklerimizin
sembolünün iki canlı örneğiyle," diye yankılandı
F'lar'ın sesi.
Mutlak bir sessizlik çöktü o ve Lessa keçelere
sarılmış şişkin bohçaları Lord Asgenar ve Leydi
Famira'ya sunarlarken.
"Şu anda sertler," dedi F'lar nunlulan basuran
yüksek bir sesle, "ve çatlamaları için, ısııılrruş
kumlarda korunmalılar tabii ki. Size, Güney
Weyri'nden bir deniz kalelisi olan Toric'in cö­
mertliği ile, saadece saatler önce keşfeniği kuluç­
kadan ulaştınldılar. Weyrlideri Tbor onları bana
getirdi."
Robinton Kylara'ya bir göz attı. Kızarmış yüzil,
şimdi Meron'un ceketiyle uyuşuyordu, Meron da
öldürmeye haztr gözüküyordu. Kibarca gülümse­
yen Lessa Kylara'ya döndü.
"F'lar bana senin küçük evcil hayvanını gördü­
ğünden bahsetti.. "
"Ev hayvanı değil!" diye Kylara öfkeyle parla­
dı. "Dün Doruklar'da İplik yedi o... "

"İplik yedi', "İplik yedi" sözleri kalabalıkta yan­


kılanırken Kylara'nın diğer söyleyecek neyi var­
dıysa kayboldu. İki kertenkelenin rahatsız edici

315
Ejder Arayışı

çığlıklan kakafoniye karıştı ve Kylara ile Meron


yaratıklarını yauşurabilmek için ellerinden geleni
yaptılar. Robinton'a göre Nabollu Meron'un plan­
ladJ.ğı etki her ne idiyse, boşa çıkmıştı. "Minyatür
ejderlere" sahip olan tek Kale Lordu o değildi.
İki önemsiz Kaleli, tavırlarına bak.ılırsa Neratlı,
D'ram ve G'narish'e doğru geldiler.
"Ejderlerinizi sevdiğiniz gibi, kertenkeleler hak­
kında bir şey biliyormuş gibi yapın," dedi Robin­
ton ikisine aceleyle alçak tonda konuşarak.
D'ram itiraz edecek oldu, ama meraklı Kaleliler
tıpkı Meron'unki gibi ateş kertenkelelerini nasıl
edinebilecekleri konusunda bir soru yağmuruna
tuttular.
İlk olarak kendine gelen G'narish, Robinton'un
onun yapabileceğini düşündüğünden daha fazla
özgüven ile yarutladJ.. Taş duvara sürünerek, gi­
rebilmek için Arpçı santim santim ilerledi merdi­
venlere, Lord Asgenar, eşi Famira ve F'lar'ın etra­
fında kümelenmiş kadınlan iterek.
" BÜYÜK VE KÜÇÜK DERECEDEN KALE
LORDLARI MECLİSE TEŞRİF BUYURUNUZ," diye
gürledi Telgar Kalesi nöbetçi yüzbaşısı. Ejderlerin
korosu yankılandı yükseklerden, konuklan bir
anlık sersernletip yeterince sessizleştirerek.
Yüzbaşı çağnsıru yineledi ve yer açmak ama­
cıyla iteledi kalabalığı.
Lord Asgenar, kulağına birşeyler fısıldayıp Sa­
lon'dan içerisini göstererek Farnira'ya kendi yu-

316
Anne McCaffrey

murtasını verdi, Lessa ve Famira'ya içeriye geç­


meleri için işaret ederek yana çekildi. İyi de yap­
mıştı, çünkü Kaleliler şimdi merdivenlere yığılı­
yorlardı. Robinton F'lar'ın ilgisini çekmeye çalış­
tı, ama ejderadam Kylara'ya ulaşmak için, kalaba­
lığa karşı çabalıyordu. Kylara, hararetli şekilde,
öfkeyle omuz silken Meron ile tartışmaktaydı.
Onu bırakıp çevresindekileri iteleyerek, daha ki­
bar olan Kalelilerin yanından geçti.
Bir diğer topluca çıkışın da mutfağın yakınında
bir araya gelen Zanaatustalan'ndan olduğunu
fark etti Robinton.
F'lar'ın Arpçıya ihtiyacı var.
Robinton bütün bu güıültünün içinden bu ka­
dar alçak bir sesin kendisine ulaşmasına şaşkın,
kimin konuştuğunu merak ederek çevresine ba­
kındı. Tellerin ahenksiz tıngırdamasıyla uyarıldı,
başını yarulmaz şekilde sesin kaynağına döndü­
rerek, görünüşe bakılırsa Chad'la birlikte nöbet
yüıüyüşünde olan, Brudega'n'ı gördü. Acaba Tel­
gar Kalesi'nin yerleşik Arpçısı onun toplantıya
kulak misafiri olmasını sağlayacak bir yol bula­
bilmiş miydi?
Robinton yönünü kulenin merdivenlerine doğ­
ru çevirirken bir ejderadam dikildi önüne.
"F'lar sizi istiyor, Arpustası."
Robinton durakladı, ona acele etmesini telaşla
işaret eden iki arpçıya baktı.
Lessa dinliyor.

317
Ejder ArayıŞı

"Bir şey mi dedinr diye sordu biniciye Robin­


ton.
"Evet, efendim. F'lar ona katılmanızı s
i tiyor.
Önemli."
Arpçı ejderlere doğru baktı ve Mnementh başı­
nı aşağı yukarı salladı. Robinton da kendininkini
salladı, bugünün hayret verici şoklarından birinin
daha altından kalkmaya çalışarak. Delip geçen
bir ıslık duyuldu yukandan.
Dudaklarını büzdü ve "devam edin" ezgisini
çaldı, değişik temposuna "sonra rapor ver" melo­
disini ekleyerek.
Brudegan Chad'ın apaçık karşı çıktığı bir "anla­
şıldı" akoru çaldı. Kalfa için aru puanlar, diye dü­
şündü Robinton ve titrek, tiz bir ıslıkla "itaat et"
çaldı. Arpçılann da onun Demirci için geliştirdiği
kadar esnek bir koda sahip olmuş olmalarını di­
ledi - o neredeydi bu arada?
Demirel, kalabalıkta kolayca göze çarpan biriy­
di, ama Robinton ejderbinicisini takip ederken
onu hiçbir yerde göremedi. Tabii ki uzakyazann

etkisi kertenkelelerin tanıtımına uygun havada


olmayacaktı. Robinton demirci için üzüldü, dahi­
ce bir iletişim aracını sadece İplik yiyen minyatür
ejderlerce gölgelensin diye sessizce mükemmel­
leşticmişti. Weyrhalkından olmayanlarca da Etki­
lenebilen yaratıklar. Sıradan Pemliler mekanik
bir mucizeden çok, ejder yerine geçebilecek ya­
ratıklara şaşınrdı.

318
Anne McCaffrey

Ejderbinicisi onu Kapı'nın sağına düşen nöbet­


çi kulesine götürmüştü. Robimon sol omzunun
üzerinden geriye baktığında Brudegan ve Chad
artık nöbetçi yolunda görülemiyorlardı.
Kulenin giriş katı tek bir geniş odaydı, nöbetçi
yolunun sağına yükselen taş merdivenler uzakta­
ki duvardaydılar. Bir köşeye o gece orada ko­
nukların geceleyebileceği düşünülerek hazırlık
olsun diye uyku postları yığılmıştı. Odanın uzun
kenarlarındaki karşılıklı iki dikey pencere az ışık
veriyorlardı. Igen Weyrlideri G'narish, Arpçı gi­
rerken tavandaki bir ışıl sepetinin üzerini açıyor­
du. Kylara öfkeyle T'bor'a bakarak tam altında
duruyordu.
"Evet, Nabol'a gittim. Kraliçe kertenkelem ora­
daydı. İyi ki de gitmişim, çünkü Prideth Doruk­
lar Sıradağları üzerinde İplik izleri gördü!" Herke­
sin dikkatini üzerine çekmişti şimdi. Gözleri ışıl­
dadı, çenesini kaldırdı ve sesindeki hırçın rahat­
sız ediciliğin kaybolduğunu fark etti. Kylara hoş
görünümlü bir dişiydi, ama onda Robinton'u iten
sert bir insafsızlık vardı.
"Hemen T'kul'a uçtum." Yüıü öfkeyle kırıştı.
"O bir ejderadam değil! Bana inanmayı reddetti.
Bana! Sanki herhangi bir Weyrkadını belirtileri
gördüğü zaman tanımazmış gibi. Onun tarama
uçuşlarına tenezzül eniğini bile sanmam. Devam­
lı İpliğin altı gün önce Tillek Kalesi'ne düştüğü­
nü ve Doruklar'a bu kadar çabuk yağamayacağı-

319
Ejder Arayışı

ru söyleyip durdu Ben de ona batıda, bataklıkta­


ki ve Lemos Kalesi'ndeki Düşüşlerden bahsettim,
yine de bana inanmadı."
"Weyr zamanında harekete geçti mi?" diye F'lar
onun sözünü kesti soğukça.
"Tabii ki," diyerek Kylara dikleşti, elbisesini
dolgun vücudunda gererek. "Ben Prideth'e alarm
verdirdim." Gülüşü kötü niyetliydi. "T'kul hare­
kete geçmek zorunda kaldı. Bir kraliçe yalan
söyleyemez. Ve ona itaat etmeyecek bir tek er­
kek ejder bile yokrur."
F'lar sertçe iç çekti, dişlerini sıktı. Donıklar'dan
T'kul, suskun, kinik, yorgun bir adamdı. Kyla­
ra'nın hareketleri ne derece haklı olursa olsun,
yöntemleri diplomasiden yoksundu. Ve o çağdaş
weyr halkmdandı. Neyse, T'kul yine de ümitsiz
bir vakaydı. F'lar, D'ram ve G'narish'e T'kul'un
hareketinin onlar üzerinde yarattığı etkiyi gör­
mek için baktı. Şüphesiz ki şimdi... Gerilmiş gö­
zOküyorlardı.
"Sen iyi bir Weyrkadırusm Kylara ve iyi iş be­
cerdin. Çok iyi,• dedi F'lar. O kadar ikna ediciy­
di ki, Kylara üstünü başını düzeltmeye başladı ve
gülüşü kendi halinden memnun bir sırıtış idi.
Sonra ona baktı.
"Evet, T'kul konusunda ne yapacaksın? Onun
dünyayı şu Eskiçağlı rurumuyla tehlikeye atması­
na göz yumamayız.•
F'lar D'ram'ın konuşmasını umarak bekledi.

320
Anne McCa!Trey

Eğer Eskiçağlılardan biri sadece. .


"Öyle göriinüyor kı eıderbinıcileri de bir mec­
lis toplasalar iyi olur," dedi sonunda Kylara'run
yere vurduğu ayağının ve onun üzerindeki göz­
lerinin farkında olarak "Kale Weyri'nden T'ron
bunu duymalı. Ve belkı de hepimiz R'mart'ın fı.k­
rini almak ıçin Telgar Weyri'ne gitmeliyiz."
"Fikir mi?" diye sordu Kylara, bu apaçık baha­
neden sinirlenmiş olarak. "Buradan şimdi çıkıp
T'kul'u aleni ihmalkarlıkla suçlamalısın ve ... "
"Ve sonra ne, Kylara?" diye sordu F'lar o susun­
ca.
"Ve - şey - yapabileceğin birşeyler olmalı!"
Daha önce hiç meydana gelmemiş bir durum
için mi? F'lar D'raın ve G'narish'e baklı.
Kylara "Birşeyler yapmak zonındasın," diye ıs­
rarını sürdürdü, aniden diğer adamlara doğnı dö­
nerek.
•·weyrler geleneksel olarak özerktirler.. ."
"Bu arkasına saklanmak için iyi bir gerekçe,
D'ram.. ".

"Artık saklanmak olmaz," diye devam elti


D'ram, ifadesi karamsar, sesi senci. "Birşeyler ya­
pılmak zorunda. 1lepimiz tarafından T'ro:ı gelin­
ce."
Biraz daha vakit kazanmak için kararsızlık mı,
diye F'lar merak etti. "Kylara,· dedi yüksek sesle,
"kertenkelenin iplik yediğinden bahsettin." Bu
konuda T'kul'un inanılınaz davranışından çok

321
Ejder Arayışı

daha fazla taruşılacak şey vardı "Sana kertenke­


lenin Nabol'a döndüğünden nasıl haberdar oldu­
ğunu sorabilir miyim?"
"Prideth söyledi bana. Yumurtadan orada çık­

mıştı ve sen onu Güney'de korkutunca Nabol


Kalesi'ne döndü."
"Doruklar'a gittiğinde yanındaydı ama, değil
mi?"
UHayır. Sana söyledim. İpliği Donıklar Sıradağı
üzerindeyken gördüm ve Tkul'a gittim. Hemen!
Weyr'i seferber ettikten sonra Nabol üzerinde de
İplik olabileceğini fark ettim ve kontrol etmek
için oraya gittim."
"Ve Meron'a zamanından önce gerçekleşen İp­
lik Düşüşü'nden bahsettin?"
"Elbette."
"Ya sonra?"
"Kertenkelemi de yanıma aldım. Onu tekrar
kaybetmek istemedim." F'lar bu alayı umursama­
yınca konuşmasuu sürdürdü. "Bir alev makinası
kaptım ve doğal olarak Merika'nın filosuyla uç­
tum. O Weyrkadını bana ceşekküri.i bile çok gör­
dü."
F'lar onun doğru söylediğinin farkındaydı, çün­
kü duyguları fazlasıyla ortadaydı.
"Kertenkelem İpliğin düştüğünü görünce çıldı­
nr gibi oldu. Onu kontrol edemedim. Dosdoğru
bir İplik parçasının üzerine atladı ve onu yunu."
"Kertenkeleye ateş taşı verdin mi?" diye sordu

322
Anne McCaffrey

D'ram, gözleri gerçek bir ilgiyle parlıyordu.


"Bende yoktu. Aynca, onun çiftleşmesini isti­
yorum," ve kertenkelesinin sııtını okşarken Kyla­
ra'run gülüşünde tuhaf bir çarpıklık vardı. "İplik
yuvalanru da hallediyor," diye ekledi yaratığının
yeteneklerini överek. "Yer ekibinden biri 'onun
bir yuvaya girdiğini gördüm' dedi. Tabii ki bunu
o zamana kadar bilmiyordum. n

"Doruklar Weyri şimdi İpliklerden temizlendi


mi?"
Kylara umursamazca omuz silkti. "Eğer temiz­
lerunediyse, duyarsın. n

"İplik Düşüşü sen gördükten sonra ne kadar


devam etti? Nabol'a uçarken Sınır'ı saptayabildin
mi?"
"Yaklaşık üç saat surdü. Kısa, bence. Yani, filo­
ların nihayet oraya varışından itibaren," tenezzül
edip gülümsedi. "Sınır'a gelince, ben derim ki, sı­
radağların yükseklerinde olmalıydı," ve onların
tartışmalarını bekledi, kimse yapmayınca da ace­
leyle devam etti. "Orada çıplak kaya ve karlara
düşmüştür. Nabol tarafını taradım, ama Prideth
hiçbir iz göremedi."
"Son derecede iyi yapmışsın, Kylara ve sana
fazlasıyla teşekkür borçluyuz," dedi F'lar ve diğer
liderler de onun övgüsünü o kadar yürekten
onayladılar ki Kylara, ağzı kulaklarında, bir
adamdan diğerine döndü, gözleri kendini takdir­
le ışıldıyordu.

323
Ejder Arayışı

"Şimdiye kadar beş Düşüş oldu," diye F'lar


ağırbaşlıca devam etti; diğer Liderlere bakarak,
kendini onların sözcüsü olarak kabul ettirmeye
ne kadar devam edebileceğini görmeye çalışıyor­
du. T'kul'un kusunı D'ram'ı kötü sarsmıştı.
T'ron'un tepkisinin ne olabileceğini F'lar tahmin
etmeye kalkmıyordu, ama eğer Kale Weyrlideri
kendisini diğer dört Liderin karşısında azınlıkta
hissederse Tkul'a karşı harekete geçmeye karar
verir miydi, bu F'lar'ın tarafında olmak anlamına
gelse bile? "Tillek Kalesi'nde sekiz gün önce; Yu­
karı Crom Kalesi, beş gün; Lemos Kalesi'nin yu­
karıları, üç gün; Güney'in uzak batısı, iki gün; ve
şimdi Donıklar Kalesi. Şüphesiz İplik Batı Deni­
zi'ne de düşmüşür, ama Düşüşlerin daha sık ve
daha geniş bir alana gerçekleştiği muhakkak.
Pern'in hiçbir yeri güvende değil. Hiçbir Weyr
nöbetlerini geleneksel altı günlük aralıklarla tut­
manın sonuçlarına katlanamaz." Buruk bir şekil­
de güldü. "Gelenek!"
D'ram tartışacakmış gibi göründü, ama F'lar,
adam başıyla yavaşça onaylayıncaya kadar onun
gözlerini yakaladı ve dik dik baktı.
"Bunu söylemek kolay, T'kul hakkında ne ya­
pacaksın? Ya da Tron'" Kylara kimsenin kendi­
siyle ilgilenmediğini yeni anlamıştı. "O da onun
kadar kötü. Zamanın değiştiğini kabullenmemek­
te diretiyor. Mardra kasten.. ."

Kapı aceleyle çalındı, ama ardına kadar savrul-

324
Anne McCatTrey

du, Fandarel'in dev gö:vdesini içeriye almak için.


"Bana burada olduğun söylendi, F'lar, biz hazı-
rız."

F'lar yüzünü ovaladı, bu kesintiden pişmanlık


duyarak.
wKale Lordlan Meclis'teler,� diye başladı ve De­
mirci homurdanarak onayladı, "ve beklenmedik
bir başka gelişme daha oldu... �
Fandarel Kylara'nın kolundaki ateş kertenkele­
sine doğru başını salladı. "Bana onlardan bahse­
dildi. İplikle mücadele etmenin birçok yolu var,
ama hepsi verimli değil. Bu yaratıklann değeri
daha ispatlanmadı."
"Değerleri - " diye başladı Kylara, bu hakareten
patlamaya hazır olarak.
Arpçı Robinton y.ınındaydı ve kulağına fısıldı­
yordu.
Robinton'a minnettar olan F'lar, kapıdan dışan­
ya çıkan demirciyle ilgilenmek üzere döndü, bel­
li ki demirci ejdcradamın ona eşlik cımesini isti­
yordu. F'lar uzakyazan görmek konusunda gö­
nülsüzdü. Lordlardan, halktan ya da binicilerden
hak ettiği ilgiyi görmeyecekti. Bu acilıyet anında
uzakyazar ne yapacağı belli olmayan kertenkele­
lerden daha manalıydı. Ama yine de, eğer İplik
yiyorlarsa...
Eşikte durup Kylara ve Arpçı'ya baktı. Arpçı
doğrudan ona bakıyordu.
Sanki Arpçı onun zihnini okumuşçasına F'lar

325
Ejder Arayışı

onun Kylara'ya gülümsediğini gördü (oysa F'lar


adamın ondan iğrendiğini biliyordu.)
"F'lar, sence Kylara'nın o kalabalığın içine gir­
mesi akıllıca olur mu? Kertenkeleyi korkutacak­
lar," dedi Arpçı.
"Ama ben açım -" diye itiraz etti Kylara. "Ora­
da müzik de var -" ve yakından bir gitann sesi
duyuluyordu rahatça.
"Bu Tagetarl'a benziyor," dedi Robinton ışılda­
yan bir gülümsemeyle. "Onu çağıracağım ve sa­
na seçme yiyeceklerden getirteceğim. Oradaki
gürültücü güruhla uğraşmaktan çok daha iyi
olurı seni temin ederim." Büyük bir nezaketle
ona bir iskemle çekti, F'lar'a giunesini işaret ede­
rek arkasından.
Parlak gün ışığına çıkarlarken kalabalık, gürül­
tüyle etraflarında dönüyordu, F'lar Arpçı'nın ıslı­
ğına yanıt veren eli gitarlı, şen yüzlü genç adamı
gördü. Hiç kuşku yok ki, eğer her şeyi doğru an­
ladıysa, Robinton birkaç dakika içinde orada ola­
caktı onlara katılmak için. Genç kalfa kesinlikle
Kylara'nın - ah - doğasına uygun olacaktı:
Fandarel aygıtlarını Avlu'nun uzak köşesine
kurmuştu, dış duvarın kayalık Kale'yle birleştiği
yere, merdivenlerden bir ejder boyu uzaklığa.
Duvarın tepesine tünemiş üç adam, alet üzerinde
çalışan gruba yukarıdan dikkatlice birşeyler uza­
tıyorlardı. Weyrliderleri Fandarel'in gövdelerin
arasında açtığı geçitten ilerlerken (fellis çiçekleri-

326
Anne McCaffrey

nin kokusu uzun zaman önce başka kokulara yol


vermişlerdi), F'lar birçok yan bakışın ve kesilen
konuşmaların hedefi oldu.
"Bakın, göreceksiniz," diyordu önemsiz bir Ka­
lenin renklerini giymiş genç bir adam uzaktan
duyulan bir sesle. "Bu ejderadamlar bizi yumur­
taların yanına bile sokmazlar..."
"Kale Lordlan demek istiyorsun," dedi bir diğe­
ri. "O Nabolluya kim güvenir ki. Ne? Ah, Yüce
Kabuklar!"
Şimdi, eğer Pem üzerinde herkes bir ateş ker­
tenkelesine sahip olabilseydi, diye merak etti
F'lar, bu gerçekten sonınu halleder miydi?
Gökte birkaç ejder daha belirdi. Yukarıya bak­
tı ve T'ron'un Fidranth'ıyla Mardra'nın kraliçesi
Loranth'ı tanıdı. İçini çekti. T'ron'la uğraşmak zo­
runda kalmadan önce Fandarel'in uzakyazarla ne
planladığını görmek istiyordu.
"Mnementh, Meclis'te neler oluyor?"
Konuşuyorlar. Diğer ki
i Kale Lordu 'nu bekli­
yorlar.
F'lar Kale Weyrliderleri eksik olan Kale'den
Lord Groghe ve Güney Boll'dan Lord Sangel'i ge­
tir mişler mi diye görmeye çalıştı. O Meclis'in on­
larsız hüküm vermesine sıcak yaklaşmayaca.kJar­
dı. Ama eğer Lord Groghe Doruklar Kalesi'ni
duyduysa. . .
F'lar ürpertisini bastırdı, belli ki onu görmeyen
bir grup küçük Kaleliden sıynhrken içten özürler

327
Ejder Arayışı

dileyerek gülümsedı. Sanki demircilerin tarafsız­


lığını bildikleıindenmiş gibi Fandarel'ın adamları­
nın kurmakta olduğu aletlerin sağ tarafında ihti­
yatlı bir gnıp halinde toplanmışlardı Weyrkadın­

lan Çok ilgilenmiş gibi yapıyorlardı, ama G'na­


rish'in güzel Weyr eşi Nadira bile rahatsız görü­
nüyordu ve o iyi huylu bir hanım ıdi. Telgar
Weyri'ni temsil eden Bedella, tamamen aklı ka­
rışmış gibi görünüyordu, ama zeki değildi.
Tam o sırada nelerin döndüğünü bılmek iste­
yen Mardra daldı misafirlerin arasına T'kul ve
Merika gelmişler miydi? Ev sahipleri neredeydi?
Modem Kaleler kesinlikle sade nezaketten yok­
sundular. Artık geleneksel törenleri beklemiyor­
du ama...
Tam o anda F'lar çeliğin çeliğe çarparak çınla­
dığını duydu ve Kale Kalesi'ndcn Lord Grog­
he'nin Salon'un kapısına hançerinin kabzasıyla
vurduğunu gördü, derin yüz hattan öfke doluy­
du. Daha ince yapılı olan soğuk Sangel, Güney
Boll'un Lordu, onun arkasında esrarengiz biçim­
de kaş çatıyordu Kapı bir yank halinde iki Kale
Lordu'mın girmesıne müsaade edecek kadar ha­
fifçe aralandı. Yüz ifadelerine bakılırsa bu ikisi
yatışıncaya kadar çok vakit ve laf sarf edilecekti.
"Daha ne kadar gerekiyor?" diye sordu F'lar,
Demirci'ye katılırken. Uzakyazarın salondaki ha­
linin nasıl gözükrüğünü hatırlamaya uğraştı. Bu
tüplerin ve tellerin birleşimi çok daha büyükrü.

328
Anne McCaffrey

·sadece bu teli şöylece bağlamamız lazım,• di­


ye yanıtladı Fandarel koca parmaklan söylediğı­
ne uygun şekilde maharetlice işini görürken, ·ve
şunu da buraya. Şimdi. Kolu nılonun üzerine
yerleştiriyorum ve Salon'a her şeyin yolunda ol­
duğunu bildiren bir mesaj göndereceği?." Fanda­
rel aygıuna bir kraliçenin altın yumurtasına bak­
tığı gibi sevgi dolu bakıyordu.
F'lar arkasından birinin fazlaca yaklaşnğını his­
seni ve irkilerek omzunun üzerinden baknğında
Robinton'un dikkatli yüzünü gördü. Arpçı ona
dalgınca gülümsedi ve başıyla dikkat etmesini
söyledi.
Demirci özenle bir kod gönderiyordu, düzen­
siz uzunlukta kumızı çizgiler beliriyordu gri ka­
ğıtta iğne oynadıkça.
• "Bağlancı sağlandı," 'diye mınldandı Robinton
F'lar'ın kulağına. • "Verimli ve zamanında." ' Ro­
binton bu çeviriye kıkır kıkır güldü. · "Bekle."
Uzunuyla kısasıyla böyle." ·
Demirci düğmeyi alıcı pozısyonuna getirdi ve
ümitle F'lar'a bakn. O sırada, Mnementh çok
yüksek sesle haykırdı yükseklerden. O ve bütün
ejderler kanatlarını açmaya başladılar. Toplu ha­
reket Telgar Uçunımlanrun üzerinde batmakta
olan güneşi karamı ve konukların üzerine geve­
zeliklerini susturan gölgeler düşürdü.
Grogbe Lordlara T'rotı 'un Kale Weyri'nde bir
uzaks6ren bulduğunu söyledi. Ondan bakarak

329
Ejder Arayışı

Kızıl Yıldızı gömıü.ş. Hepsi kızgm, dikkatli ol, de­


di Mnementh.
Büyük Salon'un kapılan savrularak açıldı ardı­
na değin ve Kale Lordları uzun adımlarla çıktılar
dışanya. Lord Groghe'nın yüzüne bir kez bak­
mak Mnementh'in raporunu doğrulamaya yetti.
Kale Lordları, köşede toplanmış olan Ejderadam­
Jann karşısında sağlam bir cephe halinde basa­
maklara sıralandılar. Lord Groghe kolunu uzat­
mış, suçlarcasına F'lar'ı işaret ediyordu ki, şaşırtı­
cı bir tısss sesi böldü gebe sessizliği.
"Bakın!" diye böğürdü Demirci ve tüm gözler
uzakyazar bir mesaj almaya başlarken onun elini
izlediler.
'"lgen Kalesi İplik Düşüşü rapor ediyor. Bağ­
lantı cümlenin yansında kesildi."'
Robinton sesleri yazılı oldukları gibi rapor etti,
sesi her sözcükle daha da boğuk ve kendinden
güvensiz çıkarak
"Ne saçmalıktır bur diye sordu Lord Groghe,
tuğla kınnızısıydı yüzü niyetlendiği açıklamasın­
dan dikkatler uzaklaşmışken. "İplik, Doruklar'a
dün öğlen yağdı. lgen Kalesi'ne bu akşam nasıl
yağabilir? Kabuklar adına nasıl bir alettir bu?"
"Anlamıyorum," diye karşı çıktı G'narish yük­
sek sesle, merdivenlerde dehşetten donup kalmış
lgen Kalesi'nden Lord Laudey'ye gözlerini dike­
rek. "Tarama ekiplerim sürekli devriye geziyor... "

Bir yeşil tam avlunun üzerinde belirip kalabalı-

330
Anne McCafTrey

ğın çığlık çığlığa eğilmesine. güvenlik için dlıiTar­


lara koşuşrurmasına sebep olurken, yüksekler­
den bağırdı ejderler.
/gen 'in güneybatısına iplikler düşüyor mesajı
geldi yüksek ve net bir şekilde. Avludaki ejdera­
damlar tarafından tekrarlandı.
"Nereye gidiyorsun, F'lar?" diye bağırdı Lord
Groghe, Benden Weyrlideri Kapı'ya fırlayan
G'narish'i takip ederken. Gökyüıü ejder fılolany­
la doluydu şimdi, ürkmüş kadınların çığlıklanru
erkeklerin lanetleri dengeliyordu.
"lgen'de İplik'le savaşmaya elbette," diye ba­
ğırdı F'lar geriye.
"Igen benim sonınum," diyerek G'narish dunıp
birdenbire F'lar'a doğru döndü, ama şaşkın yü­
zünden okunan azar değil, şükrandı.
"G'narish, bekle! lgen'in neresinde?" diye Lord
Laudey ısrar ediyordu. Weyrliderine yetişmek
için öfkeli Lord Groghe'yi kenara iteledi

..Ya Ista? Ada tehlikede mi'w diye Lord Warbret


bilmek istedi .
"Gidip göreceğiz," diye onu temin etti D'ram
kolundan rurup Kapı'ya doğru çekerlerken.
"Ne zamandan beri Benden Weyri Igen ve ısta
ile ilgileniyor?" T'ron tam F'lar'ın yoluna dikilmiş­
ti. Sesindeki tehdit, Salon'un basamaklarına ka­
dar gitti. Kavgacı duruşu ve Kapı'ya giden yolu
kapatması hepsini durdurdu. "Ve Nabol'un yardı­
mına koşuyor?�

331
Ejder Arayışı

F'lar onun çatık kaşına karşılık verdi "İplik dü­


şüyor, ejderadam. Igen ve Ista'run filoları eksik,
binicileri Telgar'a yardım ediyorlar Dığerleri sa­
vaşırken ziyafette yiyip içecek miyiz?"
"Bırak, Ista ve !gen kendi başlarırun çaresine
baksınlar."
Ramoıh yükseklerden bağ1rdı. Diğer kraliçeler
de yanıtladılar onu. Kime meydan okuduğunu
onun kimse bilmiyordu, ama bir anda kayboldu.
F'lar T'ron'un elinin hançerinde olduğunu gördü­
ğü için, Ramoth'un üzerinde Lessa olmadan ara­
ya gictiğine dikkat edecek hali yoktu
"Kendi görüş farklılıklanmızı daha sonra halle­
debiliriz, T'ron. Özel olarak! İplik düşüyor."
Bronzlar Kapı'nın dışına inmeye başlamışlardı,
ellerinden geldiğince yakın inebilmek için çaba­
lıyorlardı.
lgen'den gelen yeşil binici hayvanıru Kapı'mn
üzerindeki tüneğe yönlendirmişti. Mesajını de­
vamlı aşağıdaki durgun, gergin kalabalığa bağırı­
yordu.
Tron durmayacaktı. "Iplik düşüyor, öyle mi,
F'lar? Ve asil Benden kurtaracak! Bu Benden'in
ş
i i değil." Bet sesle, alaycı ve hor gören bir tonda
bağırdı
D'ram "Yeter be adam'" diyerek T'ron'u bir ke­
nara çckınek için basamakları çıktı. Sessiz izleyi­
cilere keskin bakışlar attı.
Ama T'ron uyanyı hiçe saydı ve onu o kadar

332
Anne McCaffrey

şiddetle savurdu ki, yapılı D'ram sendeledi.


"Benden, gırtlağıma kadar geldl artık! Ben­
den'in delice fikirleri! Benden'in üstünlüğü! Ben­
den'in fedakarlığı! Ve Benden'in Weyrlideri..."
Bu son savurduğu hakaretle birlikte Tron
F'lar'ın üzerine atıldı, hançerini kesici bir darbe
indirmek için çekmişti.
İzleyici sıralarında korkunun turuk soluğu hü­
küm sürerken, F'lar, T'ron'un yön değiştirme şan­

sı kalmayıncaya kadar pozisyonunu korudu.


Sonra hançerin altına eğilerek kendisinin.kini ş
i ­
lemeli kınından çekti.
Bu yeni bir hançerdi, Lessa'dao bir hediyeydi.
Daha önce ne et, ne de ekmek kesmişti ve şim­
di bir adamın kanıyla kutsanması gerekiyordu.
Çünkü bu ölümüne bir düelloydu ve sonucu pe­
kala Pem'in kaderini belirleyebilirdi.
F'lar parmaklarını kabzanın uzerinde esnetip
dengesini ölçerek yan yarıya diz çökmüştü. Çok
uzun süre rakibinin elindekinden yarım karış da­
ha kısa tek bir hançere alışmıştı. T'ron ona ulaşa­
bilirdi ve üstüne wher derisi binici elbiselerini
giyme avantajını eklemişti, oysa F'lar dayanıksız
kıyafetler giyiyordu. Öbür adamla karşı karşıyay­
ken gözleri asla T'roo'unkHerden ayrılmadılar.
F'lar ensesindeki yakıcı güneşin, ayağının altın­
daki sert taşların, büyük Avlu'daki ölümcül ses­
sizliğin, ezilmiş fellis çiçeklerinin, dökülen şarap­
ların, kızartılan etlerin ve terin kokusunun farkın-

333
Ejder Arayışı

daydı - ve de korkunun.
T'ron kendi yaşında ve cüssesinde bir adam
için hayret verici bir çeviklikle ilerledi. F'lar onun
gelmesini bekledi, T'ron sol tarafına hamle edin­
ce olduğu yerde döndü, onu dengesini kaybet­
mişken yakalamak için yapılmış daıresel bir ha­
reketti - şeffaf bir manevra. F'lar çabuk bir rahat­
lama hissetti; eğer T'ron'un dövüş stratejisi buy­
sa...
Bir sıçrayışta Eskiçağlı onun üzerindeydi, han­
çeri, gözün takip edemeyeceği bir luzla, mucize­
vi bir şekilde sol eline aktarmışu, sağ eli kendini
sakınmak için geriye kaçarken ıslık çalan otuz
santimlik hançerin temasından kıl payı kaçarak
elini F'lar'ın bileğine indir& F'lar geriledi, kolu
yan yanya hissizleşmişti, buzlu su gibi içine yayı­
lan şokun bilincindeydi.
T'ron'un hareketleri öfkeden gözü dönmüş bir
adam için fazlasıyla kontrollüydü F'lar'a göre.
Adamın bir kavga çıkarmasına -burada ve şimdi­
ne sebep olmuştu? Kasten F'lar'ı bu sahte baha­
nelerle suçlayarak kavga çıkannışu T'ron. D'ram
ve G'narish, F'lar'ın yardım teklifiyle ferahlamış­
lardı. Öyleyse Tron dövüşmeyi istiyordu. Neden?
Derken, F'lar bır anda anlayıverdi. T'ron T'kul'un
işlediği büyük hatayı duymuştu ve diğer Eskiçağ­
lılann bunu görmezden gelip dolaylı olarak göz
yumamayacaklarını biliyordu. Bendenli F'lar'ın
T'kul'un Doruklar'ın Weyrliderliği'nden çekilme-

334
Anne McCaffrey

sini istemesi olasıyken yapamazlardı bunu. Eğer


T'ron F'lar'ı öldürürse, diğerlerine de hükmcdc­
bilirdı. Ve F'lar'ın herkesın gözü önünde ölümü.
modem Kale Lordlan'nı anlayışlı bir Weyrlide­
ri'nden yoksun bırakacaktı. Weyrlerin Kaleler ve
Zanaatler üzerindeki hakimiyeti, tartışılmaksızın,
değişmeksizin sürecekti
T'ron saldırılarla bastırarak ilerledi. F'lar Eski­
çağlı'mn wher derisiyle örtülü göğsünün ortasını
gözleyerek geriledi . Gözlerini değil, bıçak tutan
elini değil. Göğsünü! Gelecek hareketi en doğru
şekilde haber veren noktaydı bu. Yedi Devir ön­
ce ölen Weyr Çömezi Hocası C'gan'ın sözleri
yankılanıyor gibiydi F'lar'ın zihninde. Ama C'gan,
öğrettiklerinin Pem'i dünyanın yarısının gözleri
önünde kurtarmak için, bir Weyrlideri'nin diğeri­

ni öldürmesini engellemek amacıyla kullanılaca­


ğını hiç düşünmemişti
F'lar, düşüncelerinin almaya başladığı öfkeli
şekli reddederek sertçe başını salladı. Her şey
onun aleyhineyken hayatta kalmanın yolu bu de­
ğildi.
T'ron'tın kolunun aniden hareket ettiğini gör­

dü, otomatikman kendini korumak için geriye


sallandı, açıklığı gördü, ileriye hamle etti.
İzleyenler soluklarını turnılar yırtılan kumaşın
sesi açıkça duyulurken. F'lar'ın belindeki acı o
kadar azdı ki F'lar T'ron'tın darbesinin sadece bir
çizik olduğuna karar vermişti, birden bulantı sar-

335
Ejder Arayışı

dı onu.
"İyi deneme. Ama yeterince hızlı değilsin, Eskı­
çağlı!" dediğini duydu kendinın; dudaklarının
hissettiğinden çok daha farklı bir gülüş şeklinde
kıvrıldığını hissetti. Eğilmeye devam eni, kemeri
beline bastırıyordu, ama yırtılan kumaş sarkıyor,
nefes aldıkça sallanıyordu
Tron ona hafıften afallamış bir bakış attı, göz­
leri onu tarıyordu, dalgalanan kumaşı görünce
durakladı ve elindeki bıçağa çabukça baktı. Te­
miz ve lekesizdi. Tron'un yüzünden bir şaşkınlık
daha geçti, tekrar hamle ederken bile; F'lar,
Tron'un fena yaralayacağından emin olduğu bir
saldırının apaçık boşa çıkmasından dolayı sarsıl­
dığını biliyordu.
F'lar ışıldayan hançerden neredeyse aşağılarca­
sına kurtularak bir yana çekildi ve yıldırun hızıy­
la şaşuı.macalar yaparak hücum etti Eskiçağlı'nın
reflekslerini ve çevikliğini görmek için. Tron'un
onun işini çabuk bitirmeye niyetlendiği şüphe
götürmezdi - ve F'lar'ın da çok vakti yoktu, göv­
desini dağlayan acıyı duymamazlıktan gelirken
bunu biliyordu
wEvec, Eskiçağh," dedi kendini rahatça nefes al­
maya zorlayarak, sözlerini canlı ve alaycı tutarak.
"Benden Weyri Ista ve Igen'le ilgileniyor. Nabol,
Crom ve Telgar Kaleleri'yle de, çünkü Benden'in
ejderadamları İpliğin değdiği yeri ve insanı yak­
tığını unutmadılar Weyrliyi de, sıradan halkı da.

336
Anne McCaffrey

Eğer Benden Weyri İpliklerin Düşüşü'ne karşı


tek başına göğüs germek zonında kalırsa, bunu
da yapacak."
Kalın deri ceketi bıçaklayarak T'ron'un üzerine
doğru saldırdı, hançerin onu kesecek kadar kes­
kin olması için dua etti. Vaktinde yana sıynlmayı
başardı, çabası acıyla solumasına neden olmuştu.
Yine de dans ederek T'ron'un uzanabileceği me­
safenin dışına çıkmıştı; öbürünün terli, gayretten
kızarmış yüzüne bakarak sırıttı.
"Yeterince hızlı değilsin, değil mi, T'ron? Ben­
denliyi öldürmek için ya da İplik Düşüşü'ne kar­
şı koymak için."
T'ron'un soluması kesik kesikti, boğuk bir tör­
pü sesi gibiydi. Hançerli eli alçakta, ilerledi. F'lar
ihtiyatla çömelmiş durumda geriledi, kanımdan
aşağı aktığıru hissettiği şeyin kan mı, yoksa ter mi
olduğunu merak ederek. Eğer Tron fark eder­
se...
"Neyin var, T'ron? Rahat yaşam ve bol yiyecek­
lerin artık kendini belli mi ediyorlar? Yoksa yaşm
mı, T'ron? Gittikçe ihtiyarlıyorsun. Dört yüz kırk
beş Devir yaşındasın, bildiğin gibi. Artık zaman­

la ilerleyemez ya da bana karşı duracak kadar


hızlı hareket edemezsin."
T'ron yaklaştı gırtlaksı! bir kükremeyle. Eski
canlılığını hatırlayarak sıçradı, F'lar'ın boğazını
hedefledi. F'lar'ın hançerli eli yukan kalktı, saldı­
ran bileğe vurdu, öbürünün boğazına indi, wher

337

-
Ejder Arayışı

derisi ceketi keserek parçaladı. Bir ejder çığlık at­


tı. T'ron'un sağ yumruğu kemerinin altına indi.

Acı, bir kamçı gibi geldi. F'lar, adamın kolunun


üzerinde iki büklüm oldu. Birisi uyarmak için ba­
ğırdı Yedekteki beklenmedik bir enerjiyle, F'lar
her nasılsa kendini o tehlikeye açık durumdan
kurtararak doğrulmayı başardı. Başı T'ron'un
inen hançerinin darbesiyle sallandı, ama mucize­
vi bir şekilde yönünü değiştirmişti. İki eli de süs­
lü hançerin kınının üzerinde, F'lar onu adamın
kaburga kemiklerine değinceye kadar wher deri­
sine soktu.
Sendeleyerek kurnıldu, T'ron'un sallandığını
gördü, gözleri şoktan fırlayacak gibiydi, onun ge­
rilediğini gördü, mücevherli sap kaburgalannın
arasında dtınıyordu. T'ron sertçe dizlerinin üzeri­
ne düştü, sonra iki yana sallanarak taşların üzeri­
ne yığıldı.
Bu sahne F'lar'a sanki saatler sürüyormuş gibi
geldi, çaresizce hırpalaruruş vücuduna nefes ala­
rak, kendini ayakta kalmaya zorladı, çünkü yapa­
mazdı, düşemezdi.
"Benden Genç, Kale Weyr'li. Bu bizim Devri­
miz. Şimdi!" demeyi becerebildi. "Ve Igen'de İp­
lik düşüyor • Dönerek etrafına baktı, bakan yı­
ğınla göz ve ağızla yüz yüze gelerek. "Igen'e İp­
lik düşüyor'"
Arkasını döndü, yırtılmış bir elbiseyle savaşa­
mayacağının bilincindeydi. T'ron'un üzerinde

338
Anne McCaffrey

wher derisi vardı. Sertçe tek dizinin üıerine çök­


tü ve hançerin kenanndan sızan kanı umursa­
maksızın T'ron'un kemerini çözmeye başladı.
Birisi çığlık altı ve ellerine vurdu Bu Mard­
ra'ydı
"Onu öldürdün. Bu yetmez mi? Onu rahat bı­
rak!"
F'lar kaşlan çatık, başını ona doğnı kaldırdı.
"O ölmedi. Fidranth ar(l'fa gitmedi." Adamı na­
sılsa öldürmediğini bilmek onu daha da güçlü
hissettirmişti "Birisi şarap getirsin. Doktor çağı­
rın!"
Diğer eller de yardıma koştuğunda kemeri gev­
şetmişti ve sağ kolunu çekiyordu elbisenin.
"Savaşmak için buna ihtiyacım var," diye mırıl­
dandı. Ona doğru bir temiz bez uzatıldı. Onu al­
dı ve nefesini tutarak hançeri gevşerip çıkardı.
Bir saniye baktı ve uzağa fırlattı. hançer taşta sek­
tı ve herkes yolundan sıçradı. Birisi ona ceketi
verdi. Ayağa kalkıp giyinmeye çabaladı. T'ron
daha cüs:.ıeli bir adamdı, ceket çok büyüktü. Sus­
kun, korku içindeki kalabalığın tekrar farkına
vardığında sıkıca bağlıyordu kemerini. Bulanık,
birşeyler uman yüzlere baktı.
"Evet, Benden'i desteklıyor musunuz?"
Sersemlemiş sessizlik bir an daha sürdü. Kala­
balıktaki birçok baş Kale Lordlanrun durduğu ba­
samaklara döndü.
"Desteklemeyenler Kale'lerinin derinliklerine

339
Ejder Arayışı

gizlenseler iyi olur," diye bağırdı Telgar'lt Lord


Larad, Lord Groghe ve Sangel'in seviyesine bir
basamak inerek, eli hançerindeyken tavn mey­
dan okuyucuydu.
"Demirciler Benden Weyri'ni destekliyor!" diye
gürledi Fandarel.

"Arpçılar da öyle!" Robinton'un bariton sesi


Chad'ın nöbetçi yolundan tenor sesiyie yankılan­
dı.
"Madenciler!"
"Dokumacılar!"
"Sepiciler!"

Kale Lordlan sanki seslerinin yüksekliği kendi­


lerini affettirecekmiş gibi yüksek sesle bağırarak
adlarını saymaya başladılar. Konuklardan yükse­
len tezahürat bir anda sessizliğe dönüştü, F'lar
yavaşça diğer Weyrliderleri'ne dönerken.
"Ista!" D'ram'ın çığlığı neredeyse meydan oku­
yan vahşi bir tıslamaydı, G'narish'in sevinç dolu
"Igen"i ve Tbor'un şevkli "Güney!"i ona yetişti.
"Ne yapabiliriz?" diye bağırdı Lord Asgenar,
F'lar'a doğnı uzun adımlar atarak. "Lemos koşu­
cuları ve yer ekibi Igen Kalesi'ne yardım edebilir
mi şimdi?"
F'lar hareketsizlikten kunuldu, baskının acıyı
azaltacağını umarak kemeri bir derece daha sık­
tı.
"Bu senin düğün günün, adam. Eğlenebildiğin
kadar eğlen. D'ram, seni izleyeceğiz. Ramoth

340
Anne McC-ıffrey

şimdiden Benden fılolannı çağırdı. T'bor, Güney


savaşçılarını çağır. Ejdere binebilen her kadın ve
erkeği!"

Sadece savaşçıların seferber edilmesinden daha


fazlasını s
i tiyordu ve Tbor duraksadı.
"Lessa," çünkü kollarını ona dolamıştı o anda.
Onları kibarca itti. "Mardra'ya yardım et. Robin­
ton, yardımına ihtiyacım var. Bilinsin ki," ve sesi­
ni dirıleyen Avlu'nun her yerinde duyulabilecek
kadar katı ve çelik gibi olacak şekilde yükseltti.
"Bilinsin ki," ve Mardra'ya baktı, "Benden'in ön­
derliğini kabul etmeyen Kale Weyrliler Güney'e
gidecekler." O daha itiraz edemeden gözlerini
kaçırdı. "Ve bu ejderadamlar için olduğu kadar
bütün zanaatkarlar, Kale Lordlan ve normal halk
için geçerli . Güneyde sizi kaygılandıracak kadar
İplik yok. Ortak bir tehdi�e karşı kayıtsızbğınız
diğerlerini tehlikeye atamayacak."
Lessa onun kemerini çözmeye çalışıyordu. El­
lerini sıkıca kavradı, elleri onun canını yakarken
soluk soluğa kalışını umursamadı.
"İplik nerede görülmüş?" diye hala Kapı duva­
rının üzerine tünemiş olan Igenli biniciye bağır­
dı.
"Güney'de!" Adamın cevabı acı dolu bir yalva­
rıştı. "Keroon Kalesi'nin karşısındaki koy karşı­
sında. Suyun karşısında."
"Ne kadar zaman önce?"
"Sizi oraya ve o zamana götürürüm."

341
Ejder Arayışı

Tezahürat dalgası yayılırken büyüdü, çünkü in­


sanlara Weyrlerin düello sırasında kaybedilen za­
manı silip zamanda aradan yolculuk ederek İpli­
ği yakalayabilecekleri hatufaıılmışu.
Ejder binicileri duvarların dışında sabırsızca kı­
pırdanan hayvanlara doğnı ilerliyorlardı. Wher
derisi ceketler veriliyordu normal elbiseli binici­
lere. Ateş taşı torbalan ortaya çıktı ve alev maki­
neleri dağıtıldı. Ejderler binicılerini kabul etmek
için eğildiler, kendilerini göğe fırlatmak için yol­
dan sıçradılar. Igenli yeşil havalandı, ona Mne­
menth'i bekleyen D'ram ve onun Weyrkadını
Fanna kauldılar.
"Sen gelemezsin, aşkım." dedi F'lar Lessa'ya,
onun kendisini Mnementh'in yanına kadar takip
etmesine şaşırmıştı. Lessa Mardra'yı idare edebi­
lirdi. Yapmak zorundaydı. Aynı anda her yerde
olamazdı.
"Sen bu hissizotunu alıncaya kadar olmaz."
Ona en az Mardra kadar şiddetli baktı ve cekrar
kemerini çözdü. "Eğer yapmazsan dayanamaz­
sın. Ben ş
i imi görünceye kadar da Mnementh se­
ru götürmeyecek "
F'lar ona baktı, Mnemench'in koca gözünün
ışıldadığını gördü ve onun gerçekten bunu kas­
cettiğini anladı.
"Ama - bunu yapamaz -· diye kekeledi.
"Yapamaz, öyle mir diye şimşek gibi çakeı Les­
sa, ama kemeri gevşetmişti ve yararun yakıcı du-

342
Anne McCaffrey

daklannın üzerinde merhemin soğukluğunu his­


sederken soluğunu rumı F'lar. "Gitmeni engelle­
yemem. Gitmek zorundasın, biliyonım. Ama
kendini böyle kahramanlıklarla öldürmeni engel­
leyebilirim." Bir şeyin yırtıldığını duydu, onun
yeni elbisesinin bır kolunu sargı boyunda yırttığı­
nı gördü. "Güzel, galiba yeşil uğursuz bir renktir
derlerken haklılar. Kesinlikle uzun süre giyemi­
yorsun."
Çabukça bezi ona bastırdı, yarası şimdiden his­
sizleşmişti. Ustaca üst üste bindirerek, kemeri
bandajı yerinde sıkıca rutacak kadar gerdi.
"Şimdi git. Yaran derin değil, ama uzunca. İp­
lik Oüşüşü'nü kontrol altına al ve geri gel. Ben
burada üstüme düşenleri yapanın." Elini son bir
kez daha sıktı ve eteklerini toparlayarak yan ko­
şarak yokuşu çıktı sanki onun aynlışını izleyeme­
yecek kadar meşgulmüşçesine.
Lessa, ka)l8ılanıyor. Gurur duyuyor Gidelim
Mnementh maharetle dönerek yükselirken,
P'lar müziğin sesini, pejmürde bir koroya eşlik
eden gitarların sesini duydu. Arpçı'nın bu olaya
en uygun düşen müziği seçmesinin ne kadar iyi
olduğunu düşündü.

Davulcu, vur; gaydacı, üfle:


Vur, arpçı; asker, git,
Ateşi özgür bırakın ve otları dağlayın,

Doğan Kızd Yıldız geçinceye dek.

343
EJCler Arayışı

Tuhaf, diye düşündü F'lar, dört saat sonra o ve


Mnementh Igen fılolanyla Telgar'a dönerken, ye­
di Devir önce birleşik Weyrlerin, ikinci İplik Dü­

şüşü'ne karşı uçuşları yine Telgar üzerinde ol­


muşru.
Altı Weyrin tamamen birleştiği o zafer dolu
günün anılarının doğurduğu acı pişmanlığı bas­
tırdı. Yine de bugün Telgar Kalesi'ndeki düello,
en az Lessa'nın Eskiçağlıları getinnek için zaman­

da geriye yaptığı uçuş kadar kaçınılmaz olmuştu.


Göze kolay çarpmayan bir simetri, iyiyle kötü­
nün dengesi, sakınılmaz bir telafi vardı. (Yan ta­
rafı sancıdı. Acı ve yorgunluğu bastırdı. Mne­
menth bunu farkederse, Lessa'dan azar işitirdi.
Bir adamın ejderinin hemşirelik oynaması iyi bir
şeydi. Ama Lessa'nın ona sürdüğü yanın tencere
hissizotunun etkisi azalıyordu ) Filoların dönerek
inmek üzere alçalışlarını seyretti.
O kadar çok şey başladığı noktaya dönüyordu
ki: ateş kertenkclclerinden ejderlere, kim bilir
kaç bin Devirdir tamamlanan bir çember, Eski
Weyrlerin iç halkasından Benden'in dirilişine ka­
dar.
T'ron'un yaşamasını diledi; vicdanında yeterin­
ce yük vardı zaten. Yine de belki daha iyi olur­
dıı eğer Tron ... Bunu düşünmeyi reddetti, bunun
bir diğer sorundan kurtaracağını bilmesine rağ­
men. İplikler Gi.iney'e şu kurtçuklar tarafından
yenmek için yağıyorsa...

344
Anne McCaffrey

T'ron'un bulduğu uzakgörene bakmayı çok s


i ­
tiyordu. Zihninden bir endişeyle inledi. Fandarel!
Nasıl yüzüne bakacaktı onun? O uzakyazar çalış­
mıştı. Çok can alıcı bir mesajı iletmişti - ejder ka­
natlarından daha hızlı olarak! İnce telin kızgın İp­
likler tarafından koparılması Demirci'nin hatası
değildi. Kuşkusuz bu kusunın üstesinden en ve­
rimli şekilde gelecekti - tabii eğer günün aşağıla­
malarına katılmak üzere güçlü, bütünüyle ş
i ler
bir uzakgören yapma fikrine el atmazsa. Kendisi­
ni bekleyen bütün sorunlar içinde F'lar'ın en çok
korktuğu Fandarel'in sitemiydi.
Aşağıda ejder binicileri yüzlerce ışıl sepetinin
aydınlattığı Avlu'ya akın ettiler, dolup taşan ko­
nuklarla tanışıp kaynaşmak için. Kızarmış etlerin
ve taze sebzelerin kokusu gece havasında kendi­
sine ulaştı ve açlığın her insanın moralini bozdu­
ğunu hatırlattı. Kahkahaları, bağırışları, müziği
duyabiliyordu. Lord Asgenar'ın düğünü asla unu­
tulmayacaktı!
Şu Asgenar! Corman'ın evlatlığı Larad'la birle­
şerek F'lar'ın Kale Lordlan arasında yapılması ge­
rektiğini gördüğü şeye muazzam bir katkıda bu­
lunabilirdi.
Derken kapı aralığında küçük bir figür gördü.
Lessa! Mnementh'e inmesini söyledi.
Tam vaktinde, diye şikayet etti bronz.
F'lar sevgiyle tokatladı onun boynunu. Hayvan
neden havada asılı durduklarını çok iyi biliyordu.

345
Ejder i\rayışı

I
Bir insanın kargaşayı sindirmek ve daha fazla ka-

rışıklıklara dalmadan önce düşüncesinde düzeni


sağlamak için birkaç dakikaya ihtiyaa vardı.
Mnementh yumuşakça iniş yaparken F'lar'ı
onayladı. Boynunu eğdi , gözleri binicisine sevgi
dolu ışıldıyordu
"Benı merak etme, Mnemend1!" diye F'lar min­
nettarlık ve tutkuyla mınldandı, yumuşak bumu
okşarken. Az ateş püskürtmüş olmalarına karşın
ateş taşı ve dumanın belirsiz kokusu vardı. "Aç
mısın?"
Daha değil. Telgar bu gece fazlasıyla doyurn­
yor. Mnemend1 Kale'nin yukansındaki ateş tepe­
sine tünemiş, mücevher gibi gözleri aşağıdaki
şenlik etkinliklerine bakarken ışıldayan ejderlerin
kararan gökyüzüne siyah, düz kayalıklar gibi
durduğu yere çıktı.
F'lar Mnementh'in düşünceliliğine yüksek sesle
güldü. Gerçekten de Lord Larad'ın hiçbir masraf­
tan kaçınmadığı doğruydu, gerçi konuk listesi
dört katına çıkmıştı. Malzemeler uçurulmuştu,
ama Telgar en ağır yükü sırtlamıştı.
Lessa ona öylesine yavaş adımlarla yaklaştı ki,
başka bir şey daha mı oldu diye merak etmişti.
Gölgede kalan yüzünü göremiyordu, ama F'lar'ın
durduğu basamağa çıkınca onun, kendi ruh hali­
ne saygı gösterdiğini anladı. Lessa'run eli F'lar'ın
yanağını okşamak için uzandı, iyileşen İplik ya­
rasının üzerinde kaldı. Lessa onun eğilip kendisi-

346
Anne McCaffrey

ni öpmesine izin vermedi.


«Gel sevgiliİn, senin için yeni elbise ve sargıla­
rım var."
"Mnementh yapuklanmı sana mı yetiştiriyor­
du?"
Başını sallayarak onayladı, hala alışılmadık de­
recede munis Lessa için.
"Yanlış olan ne?•
"Hiçbir şey; diye temin etti Lessa onu çabu­
cak, gülümseyerek. "Ramoth senin kara kara dü­
şündüğünü söyledi.•
F'lar, Lessa'yı sıkıştırdı ve bu hareket adaleleri­
ni gererek yüzünü buruşturmasına sebep oldu.
"Başımın belasısın,• dedi sahte bir kızgınlıkla
Lessa ve onu kuledeki odaya götürdü.
"Kylara geri döndü, değil mi?•
"Ah, evet,• ve Lessa'nın sesinde bir keskinlik
vardı eklerken, "o ve Meron, en az kertenkelele­
ri kadar aynlmezlar birbirlerinden."
İçeriye bir leğen getirtmişti ve sudan davetkar
bir buhar yükseliyordu Lessa bir yandan F'lar İp­
lik'le savaşırken neler olup bittiğini ona anlatıp
bir yandan da onu yıkamakta ısrar etti. F'lar kar­
şı koymadı, onun özenlı bakımıyla rahatlamak
çok güzeldi, gerçi zaman zaman yumuşak elleri
başka şeyleri hatırlatsa da...
T'ron kalın keçelere sarılarak doğrudan Gü­
neye götürülmüştü. Mardra, F'lar'ın onlan sürgü­
ne gönderme yetkisine karşı çıkmış, ama Robin-

347
Ejder Arayışı

ton, Larad, Fandarel, Lord Sangel ve Groghe'nin


oluşturduğu kararlı cephe onun itirazlarına kulak
asmamıştı. Mardra'ya Kale Weyri'ne kadar eşlik
edilirken onlar da Lessa ve Kylara'yla gelmişler­
di. Mardra Weyrkadıru konumunu korumak için
sadece keneli weyr halkına başvurmasının yeterli
olacağından emindi. Küstahlığı ve lurçınlığırun
bir avuç yandaş dışında herkesi kaçırdığını öğre­
nince, uysalca Güney'e çeki
l mişti onlarla birlikte.
"Kylara ve Mardra az kaldı birbirlerine giriyor­
lardı, ama Robinton ayırdı onlan. Kylara kendini
Kale Weyrkadıru ilan ediyordu."
F'lar inledi.
"Kaygılanma," diye yatıştırdı onu Lessa, omuz­
laondaki gergin kaslara hızla masaj yaparak.
"T'kul ve binicilerinin Doruklar Weyri'ni terk edi­
yor olduklarını öğrenince hemen vazgeçti. T'bor
ve Güneylilerin Kale yerine o Weyr'e geçmeleri
daha mantıklı, çünkü Kale Weyri binicilerinin ço­
ğu kalıyorlar."
"Bu Kylara'yı benim rahat edemeyeceğim ka­
dar Nabol'un yakınına getirir."
"Evet, ama Roth'un binicisi, P'zar'a Kale Weyr­
lideri olma yolunu açar. O güçlü değil, ama çok
seviliyor ve Kale Weyri halkını o kadar üzmeye­
cektir. Hem T'ron hem de Mardra'dan kurtulduk­
ları için ferahlamış durumdalar, ama şansımızı
çok zorlamamalıyız."
MN'ton oraya iyi bir filo ikincisi olurdu."

348
Anne McCaffrey

"Ben de onu düşündüm ve P'zar'a buna itirazı


olup olmadığını sordum, o da karşı çıkmadı."
F'lar onun taktiklerine başını salladı, sonra acı
belirten bir ıh sesi çtkarttı, çünkü eski, kurumuş
hissizotunu gevşetiyordu.
"Çok emin değilim, ama bence doktor -" diye
başladı söze.
"Hayır!"
"Kimseye bir şey söylemez, ama haberin olsun,
bütün ejderler biliyorlar."
Hayretle baktı ona. "Ben ve Mnementh'i gizli­
ce kollayan bunca ejder olmasının nıhaf olduğu­
nu düşürunüştüm. Araya ikiden fazla girdiğimizi
zannetmiyonım."
"Ejderler seni takdir ediyorlar, bronz binici,•
dedi Lessa iğneleyerek, onu temiz, yumuşak sar­
gılarla sararken.
"Eskiçağhlar da mı?"
"Çoğunluğu. Ve binicilerinin tahminimden de
fazlası. Kale Weyri'nden sadece yirmi birlici ve
kadın takip etti Mardra'yı, biliyorsun. Tabii ki;
diyerek yüztinü buruşturdu, "T'kul'un halkının
çoğu gitti. Kalan on dördü genç biniciler, Weyr'in
zamanda ileriye gelişinden sonra Etkileyenler.
Böylelikle Güney'de yeterince... "

"Güney artık bizi.en derdimiz değil"


Ona yeni kıyafetini uzatıyordu ki durakladı,
kumaş ellerinde toplanmıştı. Ondan aldı, kolları­
nı çekti, kafasını açıklıktan geçirdi, ona söyledi-

349
Ejder Arayışı

ğini hazmetmesı için zaman tanıdı.


Lessa'nın ellerini tuttu ve öptü onları. O yine
konuşmayınca, saç örgüsünden kumılan saçları­
nı okşadı.
"Kopmayı belirginleştirmeliyiz, Lessa. Orada
kendilerinden b�ka kimseye zarar veremezler.
Bazıları geri dönmeye karar verebilirler.
uAma kinlerini ölümsüzleştirebilirier... "

"Lessa, kaç kraliçe gitti?"


"Loranth, Donıklar'ın Weyr kraliçesi ve diğer
iki. .. Ah!"
"Evet. Hepsi de yaşlı kraliçeler, olgunluk döne­
mini çoktan geçmişler. Loramh'ın bir kez daha
yükseleceğinden şüpheliyim. Donıklar'dald ku­
luçkalar bu zamana geldiklerinden beri sadece
bir kraliçe ürettiler. Ve genç kraliçe, Segrith, Pilg­
ra'yla kaldı, değil mi?�
Lessa başıyla onayladı ve yüzü aniden aydın­
landı. Büyüyen bir öfkeyle baku ona. "Herkes
bunu Devirlerdir planladığını düşünecek."
"O zaman herkes benim T'ron'u hafife aldığım,
gözümün önündeld gerçekleri görmediğim ve
kaderime karşı geldiğim için üç kez aptal oldu­
ğumu da düşünebilir. Kaleliler ve zanaatkarlar
arasındaki hava nasıl?"
"Rahatlamış," dedi gözlerini döndürerek. "Kah­
kahanın hafifçe isterik olduğunu kabul ediyo­
rum, ama Lytol ve Robinton haklıydılar. Pern
Benden'i takip edecek .. • .

"Evet, ta iti ilk hatamı yapıncaya kadar!�


350
Anne McCaffrey

Ona haylazca gülümsedi Lessa bir parmağını


onun burnunun altında sallayarak. "A-ha, ama
hata yapmana izin yok Bendenli. Ben... "

Lessa'run elini yakaladı, güzel vucudunu teslim


almak için onu kolunun altına çekti, ani cevabı­
nın zaferinden ötürü beline saplanan acıyı önem­
semedi. "Sana sah.ip olduğum sürece .. " Sözler bir
fısıltı gibi geldi ve ona karşı şükranını, ondan
duyduğu gururu, neşesini başka türlü fade
i ede­
meyeceği için onun dudaklannı aradı, uzun ve
tutkulu bir öpücükle yakaladı onlan.
Sonunda onu serbest bıraktığında Lessa bitkin­
ce çekti içini. F'lar, onun kapalı gözlerini de öpe­
rek güldü. Lessa oturur bir dunışa geçmek için
uğraştı ve gene gönülsüzce iç çektikten sonra ka­
rarlıca ayağa kalktı.
"Evet, Pem seni tak.ip edecek ve sadık daruş­
manlann haca yapmanı engelleyecek, ama uma­
rım patlak gözlü yaşlı Lord Groghe'ye verecek
cevabın vardır!"
"Groghe'ye cevap mır
"Evet," ve ona haşin bir bakış attı, "gerçi unut­
mana şaşmadım. O Pern'in ejderadamlannın
doğruca Kızıl Ytldız'a gidip İplik'e sonsuza dek
bir son vermesini istiyor."
F'lar yavaşça doğruldu.
"Hep derim ki bir sorundan kurtulursun, beşi
daha beliriverir aradan. n

"Evet, sanının seni bu gece Lord Groghe'den


kurtarmanın bir yolunu uydurduk, ama yarın sa-
351
Ejder Ar:ıyışı

bah Benden Weyri'nde Kale ve Zanaal'ın da ka­


ulacağı bir ortak toplamı yapmaya söz verdik."
"Buna şükür."
Kapıyı açarken Flar durakladı ve inledi yine.
"Hissizotu işe yaramıyor mu?"
"Ben değil. Fandarel. Ateş kertenkeleleri, İplik­
ler ve Tron'un arasında onunla yuzleşemem."
"Ah, o mu'" Lessa Wcyr eşine gülümseyerek
kapıyı açtı. "O daha şimdiden bu vefasız telleri
kalınlaşlınna, kaplama, ya da gömme planJanna
girişti. Her Kale Lordu ve Zanaar'a bir tane yer­
leştirmeyi düşünüyor. Wansor güneş çarpmış bir
wherry gibi dans ediyor, o uzakgöreni ele geçi­
rebilmek için, ilk aleti sökmemiş olması gerekti­
ğinden yakınıp duruyor." F'lar'ın koluna girdi,
adunını onunkilere uydurdu. "Asıl sinirlenen
adam Robinton."
..Robinton mu?"
"Evet. En olağanüstü baladlan ve eğitim şarkı­
larını bestelemişti; artık onJan çalması için bir se­
bep yok."
Lessa bunu bilerek mi sona saklamıştı F'lar bil­
miyordu, ama böğrü sancımasına rağmen güle­
rek geçtiler avluyu.
Geçişleri her nasılsa fark edilmişti, ama gülüm­
seyen yüzleri bahçede idareten kurulmuş masa­
larda akşam yemeği yiyenleri rahatlattı hafifçe.
F'lar bir anda gerçekten de kutlanacak biI şey ol­
duğunu hissetti.

352
Anne McCaffrey

ONBİRİNCİ BÖLÜM

Benden ıvcyn 'nde Sabah

F'nor ertesi sabah tızun adımlarla Benden'in


kraliçe weyrine girerken "Umanın btr dahaki se­
fere, gezegenin sosyal ve politik yapısını yeniden
düzenleyeceğin zaman, bana açıkça haber verir­
sin," dedi yarı kardeşine. Bronzlaşmış, güleç yü­
zünde içerlemişliğin izi bile yoktu tabii ki. "Şim­

di kim, nerede?"
�T'bor Donıklar'ın Weyrlideri ve Kylara da
Weyrkadını. ."
"Kylara Doruklar'da mı?" diye F'nor şüpheyle

bakn, ama daha itirazını tamamlayamadan F'lar


onu susttırdtı.
"Evet, bunun dezavantajları var tabıi ki. On
dördü dışında Doruklar Wcyr halkı T'kul ve Me­
rika'yla gittiler Kale Weyr halkının çoğu kalmak
istedi. . •
F'nor pis pis güldü. wEminim Madra'nın içine
oturmuştur." Beklentiyle Lcssa'ya baktı, Weyrka­
dınının Mardra tarafından ne kadar sık haksızlığa
uğranldığını ve buna içerledjğini biliyordu Lessa
onun bakışını kibar bir kayıtsızlıkla karşıladı.
"Bu yüzden bir kraliçe yükselene dek P'zar
Weyrliderliği görevini üstlenecek. .. "
"Bunu bütün bronzlara açık bir uçuş yapma

353
Ejder Arayışı

m
i kanı var mı?"
"Benim niyetim bu," diye yanıtladı F'lar. "Yine
de modern bronzlann en büyükleri oıtalıkta gö­
zükmeseler iyi olur."
"O zaman neden N'ton'u oraya Filo ikincisi
olarak gönderdin?" diye şaşkınlıkla sordu Lessa.
F'lar Weyr eşine sırıttı. "Çünkü bir Kale Weyri
kraliçesi yükselinceye kadar, N'ton Kale Weyr
halkı tarafından tanınacak, sevilecek ve onu
önemsemeyecekler. Onu Benden'in gönderdiği
biri değil, bir Kale Weyri binicisi sayacaklar."
"Evet, öyle görünüyor ki her şeyi kendini
memnun edecek şekilde ayarlamışsın," dedi
F'nor. Ben, yine de Güney'den kopanlınış oldu­
ğum için üzgünüm. Güney'de bir koyda umut
vaadeden bir ateş keıtenkelesi kuluçkası gör­
müştüm. Kimseye yakalanmadan taşınması da o
kadar zor değildi. Eğer bırkaç gün da11a bekle­
seydiniz, ben... " Lessa'nın ona gösterdiği iskem­
leye yerleşerek sustu. "Söylesene F'lar, neyin var?
Aradan zamanda mı gidip geliyordun yoksa?�
"Hayır, ama baştan aşağı yaralandı," diye ya­
nıtladı Lessa Weyr eşine ters bir bakış atarak. "Ve
onu zorlukla iskemlesinde tutuyorum. Yatakta
olması gerekir."
F'lar Lessa'nın şikayetlerini keyifli bir tavırla

reddeni.
"Eğer sen.. ." F'nor yan doğruldu, yüzü kay­
gılıydı.

354
Anne McCaffrey

"Eğer sen .. " diye taklit etti F'lar, bakışı onların


konıyuculuğu ve kendi sakatlığıyla ilgili giderek
artan rahatsızlığını belli ediyordu.
F'nor gülümsedi yine yerine onınırken. "Brek­
ke bir de benım geçimsiz bir hasta olduğumu
söylemişti. Hah' Yaran ne kadar kötü? Şu düello
hakkında şimdiden bayağı şişirilmış birçok hika­
ye işittim, ama yaralandığını duymamışum. Hep
hançerler mi olmalı... bizim Soyumuz için? Ve
öbür adamın elinde de wherry kızartmak için bir
şiş?"
"Üzerinde de wher derisi elbise," diye ekledi
Lessa.
"Bak F'lar, Brekke benim araya uçabilecek ka­
dar iyi olduğuma karar verdi." F'nor kolunu bük­
tü, tamamen, ama dikkatlice. "Yaralanman konu­
sunda sessiz kalmak istemeni anlayabiliyorum.
Bu yüzden ayak işlerini ben göreceğim."
F'lar yarı kardeşinin istekliliğine güldü. "Sırt sır­

ta ve hazır ha? Tamam, o zaman bıraktığın yer­


den sorumluluklarının başına dön, çünkü artık
değiştiler."
"Anlaşıldı, yüce efendimiz."
F'lar buna kaş çattı ve sinirlice bir yana attı
perçemlerini.
"O kadar da değil. Donıklar'dan Güney'e var­
dığı zaman T'kul'u gördün mil?"
"Hayır, görmek de istemedim. Onu duydum."
F'nor'un sağ yumnığu sık.ılıydı. wsavaşçı filolar

355
Ejder Arayışı

Igen'deki İplik Düşüşü için sana katılmaya git­


mişlerdi zaren. Tkul yaralılar dahil herkesin bir
saat içinde Güneyi terk etmesini emretti. Toplayı
p götüremedikleri ne varsa onlara da el koydu.
Güney kıtasmın tamamen ona ait olduğunu ve
öyle kalacağını belirtti açıkça. Ve devriyelerinin
bütün ejderlere meydan okuduğunu, eğer gerek­
tiği gibi hareket etmeyen olursa anlan tıpkı İplik
gibi yakacaklarını söyledı. Eskiçağlı eıderlerin ba­
zıları da bunu yapabilecek kadar aptallar." F'nor
durakladı. "Biliyor musun, son zamanlarda fark
ettim ki. ..•
"Kale Weyr halkı da ulaştı mır
"Evet, ve Brekke T'ron'un yolculuğu sağ salim
atlacuğıru kontrol eni.• F'nor'un kaşları çatıldı.
"Yaşayacak nur

"Evet, ama. . .

"İyi. Şimdi, T'kul'un bu şekilde davranacağın­
dan oldukça şüphelenmiştim. Elimizdeki Igen,
Ista ve Güney Boll'un ateş kertenkelelerinin üre­
me bölgesi olduğundan kesinlikle eminiz; ama
senin Manora'ya gidip, bulduğun diğer kertenke­
le yumurtalarım içine koymak için birşeyler al­
manı ve onları buraya getirmeni istiyorum. Kü­
çük kraliçen nerede? İlk beslendikleri yere dönü­
yorlar, biliyorsun...•
"Grall mı? Canth'm yanında tabii ki. Ramotl1'un
Kuluçka Meydanı'nda homurdandığını duymuş."
"Hımm, evet. Şansımız var ki yakında çatlaya-

356
Anne McCafTrey

cak şu yumurtalar •
"Pem'in rüm önde gelenlerini davet edecek mi­
sin Eskiçağlılar kibirli davranmaya başlamadan
önce yaptığın gibi?"
"Evet.• F'lar o kadar üzerine basarak yanıtladı
ki F'nor telaşlanmış gibi yaptı. "Bu nezaketin za­
rardan çok yararı dokundu. Artık tüm Weyrler
için standart bir ş
i lem olacak."
"Peki, Liderlerle Kale ve Salonlara biruci gön­
dermeleri konusunu konuştun mur F'lar onayla­
yınca gözleri ışıldadı F'nor'un.
"T'kul'un Güney'e koyduğu devriyelerden
sıyrılabilir misin?"
"Sonın değil. Canth'ın geçemeyeceği bronz
yok ki. Bunun bana haurlaruğı... "

"Güzel. Yapılacak iki ş


i im var serun için. Şu
ateş kertenkelesi yıımurtalarını al ve, batı batak­
lığında İplik Düşüşü'nün koordinatlarını ha­
urlıyor musun'" diye sordu F'lar.
"Elbette, ama sana sormak ıstediğim... "
"Oradaki toprakta yaşayan kurtçukları gördün
mü?"
"Evet..."
"Manora'dan kapağı sıkıca kapanan bir tencere
iste. Bana mümkün olduğunca fazla getirmeni is­
tiyorum o kunçuklardan. Hoş bir iş değil, far­
kındayım, ama kendim gidemem ve bu... şey...
projenin tartışılmasını istemiyorum.•
"Kurtçuklar? Proje?"

357
Ejder Arayışı

Mnementh hoşgeldin anlamında kiikredi .


"Daha sonra açıklanın," dedi F'lar weyr girişi­
ni işaret ederek.
F'nor doğrulurken omuz silkti. "Tehlikeye doğ­
nı uçacağım, esrarengiz efendim!" Sonra F'lar
ona sitemle kızgınca baktığında güldü. "Üzgü­
nüm. Pem'in geri kalanı - yani kuzeyi - gibi ben
de sana güveniyorum."
"F'nor'un sana takılmadığı gün endişelenmeye
başlayacağım,• dedi Lessa kollarını F'lar'ın boy­
nuna dolayarak. Yanağını bir an için onunkine
yasladı. "Gelen T'bor," diye ekledi Lessa, yeni
Donıklar Weyrlideri içeriye girerken gerileyerek.
Adam sanki yeterince uyumamış gibi görünü­
yordu; ama omuzlarını geriye atmıştı, başı dikti
ve bu, Benden Weyrlideri'nin onun yüzündeki
kaygılı ve bezgin ifadenin daha da farkında ol­
masını sağlıyordu.
"Kylara'nın .
. • diye söze gi rdi F'lar, onun ve
Meron'un önceki gece anlaşılmayacak şekilde
konuştuğunu hatırlayarak
"Kylara değil. Kendini büyük bir Weyrlideri sa­
nan şu T'kul," dedi T'bor tam bir tiksintiyle. "Hal­
kımızı Güney'den getirir getirmez filoları bir tara­
ma devriyesine çıkardım, her şeyden çok onlara
koordınatlara aşinalık kaandınnak için. İlk Yu­
murta adına, ejderlerden kaçışan insanları gör­
mekten hoşlanmıyorum. Ve de saklananları•"
T'bor oturdu, Lessa'nın ona uzattığı klabı otoma-

358
Anne McC."\ffrey

tikman alarak. "Ne bir nöbel aleşi, ne de bir nö­


betçi mevcuttu, ama yanık izleri vardı fazlasıyla.
Bu kadar çok İpliğin engellenemeden nasıl kaçtı­
ğını anlayamadım. Duman çıkarmaktan aciz
weyr çömezleri devriye gezmiş olsa bile böyle
olmazdı. Bundan dolayı Tillek Kalesi'ne uğradım
ve Lord Oterel'i görmek istedim." T'bor alçak
sesli bir ıslık çaldı. "Sana anlatayım, ne karşıla­
maydı ama. Nöbetçilenn yüzbaşısını T'kul değil,
T'bor olduğuma ve Weyrlerde Liderlerin değişti­
ğine ikna edinceye değin neredeyse kamıma bir
ok yiyordum."
T'bor derin bir nefes aldı "Kale Lordu Oterel'i
olup biteni anlatabileceğim bir noktaya getirecek
kadar sakinleştirmem zaman aldı. Ve bana öyle
geldi ki," Güneyli sinirlice önce Lessa'ya, sonra
F'lar'a bakcı, "onun güvenini yeniden kazanma­
nın tek yolu ona bir ejder bırakmaktı. Bu yüz­
den... ona bir bronz bıraktım ve iki yeşili koy bo­
yunca iki önemsiz Kale'ye konuşlandırdun. Tillek
Kalesi otlaklannm yüksek noktalanna da weyr
çömezleri bıraktım. Sonra Lord Oterel'den Lord
Bargen'in Doruklar'daki Kalesi'ne kadar bana eş­
lik etmesini istedim. İyi bir fikrim vardı, yoksa sa­
vunmasını geçemezdim Denizkaleli Toric'in ka­
zıp çıkardığı yumurtalardan sadece altı adet kal­
mıştı elimizde... ikisini Lordlara ve ikisini de Ba­
lıkçıustası'na verdim. Yapılacak tek şey bu gözti­
küyordu. Lord Meron'da bir tane olduğunu duy-

359
Ejder Arayışı

muşlar. Nabol Kalesi'nde." T'bor sanki F'lar'ın


hakaretine göğüs gerecekmiş gibi omuzlarını
dikleştirdi.
"Doğnı şeyi yaptın T'bor," dedi F'lar içtenlikle.
"Kesinlikle doğnı olanı yaptın. Daha iyisini bece­
remezdin!"
"Bir Kale ve Zanaata binici tahsis ederek mi?"
"Sabah sona ermeden tüm Kaleler ve Zanaat­
larda biniciler bulunacak,• diye gülümsedi ona
F'lar.
"Ve D'ram ile G'narish karşı çıkmadılar mı?" di­
ye T'bor Lessa'ya baktı, kuşkuyla.
"Şey," diye başladı Lessa ve diğer Weyrliderle­
ri'nin gelişi onu cevap vermek zahmetinden kur­
tardı.
D'ram, G'narish ve Telgar Weyri'nin filo ikinci­
sı girdiler içeri, Kale Weyrliderliğini vekaleten
sürdüren P'zar da hemen arkalanndaydı. Telgar
Weyri fılo ikincisi, kendiru Zigeth'in binicisi
M'rek olarak tanıttı. Sırık gibi, kederli görünen
bir adamdı, saman sansı saçları vardı ve Flar'ın
yaşlarındaydı. Büyük masaya yerleşirlerken, F'lar
D'ram'ın nıh halini okumaya çalıştı. D'ram, geri­
ye kalan Eskiçağlılann en yaşlısı, hala çok önem­
liydi ve eğer dünkü kargaşanın etkisini bastırdıy­
sa ve uyuduktan sonra fikrini değiştirdiyse
F'lar'ın ileri süımek üzere olduğu teklif ölü
doğabilirdi.
"Buraya erken gelmenizi istedim, çünkü geçen

360
Anne McQıffrey

gece pek konuşma şansımız olmadı. M'rek,


R'mart nasıl?"
"Telgar Kalesi'nde rahalça dinleniyor, Ista ve
Igen'in binicileri sayesinde." M'rek başıru D'ram
ve K'dor'a doğru ciddi ciddi salladı.
"Telgar Weyri'nden kaç kişi güneye girmek is­
tiyor?"
"On civannda, ama onlar yaşh biniciler. Weyr
çömezlerinin aklına saçmalıklar sokarak yarar­
dan çok zarar veriyorlar Saçmalıktan bahsetmiş­
ken, Bedella Telgar Kalesındcn fevkalade kafa
karışllncı hikayelerle döndü Kızıl YıJdız'a gide­
ceğimizden, ateş keıtenkelelerinden, konuşan
tellerden bahsetti. Ona susmasını söyledim. Tel­
gar Weyri böyle dedikodulan dinleyebilecek du­
rumda değil."

D'ram burnundan soludu ve F'lar çabucak ona


bakll, ama Ista Weyrlideri'nin başı M'rek'e dö­
nüktü. F'lar Lessa'run bakışını yakaladı ve fark et­
tirmeden başıyla onayladı.
"Kızıl Yıldız'a bir keşif gczısı konuşulmuştu;

diye yanıt vereli F'lar ilgisiz bir tonda Endişe Tel­


gar Weyr'inden gelen adamın yüzünü daha da
kederli yapmıştı. ''Ama daha acil girişimlerimiz
var." F'lar dikkatlice doğruldu. Rahat edemiyor­
du. "Ve Kale Lordları ile diğer zanaatkarlar biraz­
dan onları tartışmak üzere burada olacaklar.
D'ram, açıkça söyle, İpliği önceden tahmin ede­
mezken... hızlı iletişimin güvenilir bir yolunu bu-

361
Ejder Arayışı

tuncaya kadar binicileri Kale ve Zanaatlarda ko­


nuşlandırmamıza karşı mısın?"
"Hayır, F'lar, itirazım yok," diye cevap verdi ıs­
ta Weyrlideri yavaşça, kimseye bakmaksızın.
"Dünden sonra .. ." Durdu ve başını çevirerek sıkı
ntılı gözlerle F'lar'a baktı. "Dün, sanırım sonun­
da Pem'in ne kadar büyük olduğunu ve insanın
ne yapması gerektiği konusunda endişelenmek­
ten, elindekini -ve yapması gerekeni- unutarak,
ne kadar dar görüşlü olabileceğini anladım. Çağ
değişti. Bundan hoşlandığımı söyleyemem. Pem
öylesine büyüdü ki... biz EskiçağWar onu yine
küçültmek için uğraştık, çünkü tüm olan biten­
den biraz korkmuştuk sanırun. Dört yüz Devir
ileriye gelmemizin sadece dört gün sürdüğünü
hatırlayın. Bu çok uzun bir zaman... bir insanın
zilıninin hazmedemeyeceği kadar." D'ram başını
bilinçsizce, önemini vurgularcasına sallıyordu.
"Sanının eski yöntemlere sanldık; çünkü gördü­
ğümüz her şey, o koca, saatler boyu taranacak
ormanlardan nıtun da yüzlerce ve yüzlerce yeni
Kale ve Zanaat Salonlarına varıncaya değin, her
şey o kadar tanıdık ve yine de o kadar. .. yaban­
cıydı ki. T'ron iyi bir adamdı F'lar. Onu çok iyi
tanıdığımı iddia etmiyorum. Çoğu zaman kendi
Weyrimize kapanıp İplik Düşüşleri arasmda din­
lenmekten hiçbirimiz aslında birbirimizi tanıya­
madık, biliyorsun. Ama tüm ejderadamlar... ej­
deradamdırlar. Bir ejderadam için diğerini öldür-

362
Anne McCafTrey

mek... D'ram b�ıru yavaşça iki yana salladı.


�onu öldürebilirdin." D'ram F'lar'ın gözOnün tam
içine baktı. "Yapmadın. Igen Kalesi üzerinde İp­
lik'le mücadele ettin. Ve T'ron'un bıçağının seni
yaraladığını bilmediğimi sanma."
F'lar rahatlamaya başladı.
«Aslını istersen neredeyse ikiye böldü beni."
D'ram bir kez daha burnundan soludu ama is-
kemlesinde geriye yaslanırken yüzündeki hafif
tebessüm onun F'lar'ı onayladığını gösteriyordu.
Mnementh binicisine herkesin topluca geldiği­
ni bildirdi. Daha büyük bir çıkıntıya ihtiyaç vardı
. F'lar alçak sesle kendi kendine sövdü. Daha
fazla zamanı olacağına güveniyordu. D'ram'la
arasındaki yeni, narin uzlaşmayı tatsız icatlar cü­
reterek tehlikeye atamazdı.
«Bu günlerde Weyrlerin özerk kalabileceğini
sanmıyorum," dedi F'lar, prova ettiği yuvarlak,
yumuşak lafların hepsini bır kenara atarak. j
"Pem'i yedi Devir önce neredeyse kaybetmiştik,
çünkü ejderadamlar dünyanın geri kalanıyla bağ­
lantılarını kesmişlerdi; ejderadamlar birbirleriyle
ilişkilerini kesince neler olduğunu gördük. Açık
çiftleşme uçuşlarına, Soyu güçlendinnek ve türü
iyileştirmek için Weyrler arasında bronzlann ve
kraliçelerin değişimine ihtiyacımız var. Filoları
sırayla değişmeliyiz ki biniciler birbirlerinin
Weyrlerini ve bölgelerini tanıyabilsin. Bir insan
çok iyi bildiği yerde uçtukça dikkatsizleşir ve yı

363
Ejder Arayışı

pranır. Halka açık Etkilemelere ihtiyacımız var...


Hepsi de selamlaşmaların gürültülerini ve kori­
dorda sürünen kalın çizmelerin seslerini duyabi­
liyorlardı.
"Ista Weyri dün Benden Weyri'nin ardından
geldi," diye kesti onun sözünü D'ram, durgun
gülümseyişi gözlerine erişiyordu. "Ama hangi
gelenekleri çiğnediğine dikkat et. Bazılarını be­
delini ödemeden fırlaup atamazsın . . . n

Kale LordJarı ve Zanaat ustaları weyre girdiğin­


de ayağa kalktılar. Lord Asgenar, Demirciustas1
Fandarel ve onun Marangozustası, Bendarek, ilk
gelenlerdi; Tillek Kalesi'nden Lord Oterel ve ko­
lunda ciyaklayan ateş kertenkelesiyle Nabol Kale
Lordu Meron aynı anda vardılar, ama Lord Ote­
rel hemen Fandarel'i aradı. Belli ki bir önceki ge­
ce cevaplanmayan sorularla huzursuz ve beklen­
tili bir atmosfer oluşmaya başlamışu. Çoğunluk
bir araya gelir gelmez, F'lar Meclis Odası'na doğ­
ru yol gösterdi. Weyrliderleri onun arkasında sı
ralanıp Lordlann ve Zanaatkarların karşılarına
1ıenüz oturmuşlardı ki, Telgar Kalesi'nin Lordu,
Larad doğruldu.
"Weyrlideri, bir dahaki İpliğin düşebileceği ye­
ri saptayabildin mi?"
"Besbelli senin gösterdiğin yer, Lord Larad,
Telgar ve Ruatha Kaleleri'nin baudaki ovalan."
F'lar Ruatha'nın Vekil Lordu Lytol'a doğru başını
salladı. Belki bugün, geç saatlerde. Ülkenin o kı-

364
Anne McCaffrey

sımlannda sabah erken ve hepinizi burada uzun


süre tutmaya niyetimiz yok. .. •
"Bize tahsis edilen biniciler ne kadar kalacak­
lar?" diye sordu Keroon'lu Lord Connan, imalı
biçimde F'lar'ın solundaki D'ram'a bakarak.
"Her Kale ve Zanaat verimli bir iletişim sistemi­
ne kavuşuncaya değin."
"Adama ihtiyacım olacak," diye Demircibaşı
Fandarel sıkıştığı uzak köşesinden gürledi. "He­

piniz gerçekten istiyor musunuz o başımm etini


yediğiniz alev püskürtücüleri?"
"Eğer ejderadamlar onJan çağırdığımızda gele­
ceklerse, hayır." Yarutlayan, Boll Kalesi'nden
Lord Sangel'di, yüzü kasvetli, sesiyse acıydı.
"Telgar Weyri uçmaya hazır mı bugün?" diye
devam etti Lord Larad hala söz söyleme hakkını
kendinde tutarak.
Telgar Weyri filo ikincisi M'rek ayağa kalktı,
kararsızca F'lar'a baktı, boğazını temizledi ve
sonra başıyla onayladı.
"Doruklar Weyri, Telgar binicileriyle birlikte
uçacak!" dedi T'bor.
"Ista da!" diye ekledi D'ram.
Bu beklerunedik söz birliği, toplantıya mırıltılı
bir dalga yaydı Lord Larad yerine otururken.
"Ormanları yakmak zorunda kalacak mıyız?•
Lemos'lu Lord Asgenar ayağa kalku. Sessiz soru,
gururlu bir adamın yalvanşıydı.
"Ejderadamlar İplikleri yakarlar, ormanları de-

365
Ejder Arayışı

ğil," diye sakince cevap verdi F'lar, ama sesinde


bir çınlama vardı. "Pem'in ormanlanru korumak
için .. ." dedi ve iki yanındaki Weyrliderlerini işa­
ret etti, "yeterince ejderbinicisi var."
"Asıl ihtiyacınuz bu değil Bendenli ve bunu bi­
liyorsun," Kale Kalesi'nden Lord Groghe ayağa
kalkarken fırladı, patlak patlaktı gözleri. "Ben
derim ki, Kızıl Yıldız'ın kendi üzerinde avlayın
İpliği. Yeterince vakit harcandı. Ejderlerinizin on­
lara ne zaman, nereye gitmelerini isterseniz gide­
ceğini söyleyip duruyorsunuz."
lgen Lideri G'narish "Bir ejder önce gideceği
yeri bilmelidir, be adam," diye itiraz etti, heye­
canla sıçrayarak.
"Beni susturma genç adam! Kızıl Yıldız'ı yum­
ruğum kadar rahat görebilırsin,• ve Lord Groghe
kapalı elini bir silah gibi doğrulttu, "o uzakgö­
rende. Kaynağına gidin! Kaynağına!"
D'ram şimdi G'narish'in yanında, ayaktaydı,
kargaşaya kendi öfkeli fikirlerini de katıyordu.
Bir ejder o kadar yüksek sesle kükredi ki, hepsi
sağır oldular bir an için.
"Eğer bu Lordların ve Zanaatkarların isteğiyse,"
dedi F'lar, "o zaman yarın bir sefere çıkacağız."
D'ram ve G'narish'in hayretler içinde ona bak­
mak için döndüklerini biliyordu. Lord Grog­
he'nin şüpheyle öfkelendiğini gördü, ama tüm
odanın dikkatini toplamıştı. Çabucak ve anlaşılır
konuştu. 'Kızıl Yıldız'ı gördün mü Lord Groghe?
Anne McCafTrcy

'
Bana kıtalan tanımlayabilir misin? Temizlemek
zorunda olduğumuz alanı talunin edebilir misin,
ı
mesela kuzey kırası kadar mı.' D'ram, tjr uçtan
diğerine uçuşun otuz altı saat sürdüğüne katılıyor
musun? Daha mı fazla? Hımın. Kanat kanada
uçuşlar en etkili olacaktır, çünkü yer ekiplerinin
desteğine güvenemeyiz. Bu ejderağırlığınca ateş
taşı eder. Madenustası, kullanım için tam olarak
ne kadar yedek hazırladığını bilmem gerekli.
Benden Weyri bir köşede beş ejder ağırlığınca
saklar, diğer Weyrler de aşağı yukarı o kadar, de­
mek ki belki de elindekinin hepsine ihtiyaamız
var. Ve kıtadaki bütün alev makinelerine. Şimdi,
ejderadamlar, kendimize ya da ejderlerimize za­
rar gelmeden bu kadar uzun yolu kat edip ede­
meyeceğimizi bilmediğimizi kabulleniyorum.
Zannediyorum ki İplik bu gezegende yaşayabili­
yorsa, biz de onun üzerinde yaşayabiliriz. Yine
de... "
"Yeter!" diye Kale Kalesi'nden Groghe böğür­
. dü, yüzü kıpkırmızı kesilmişti, gözleri yuvala­
rından fırlayacak gibiydiler.
F'lar Groghe'nin gözlerine dik dik baktı, böyle­
likle çabuk sinirlenen Kale Lordu kendisiyle dal­
ga geçilmediğini, F'lar'ın ciddi olduğunu anlaya­
caktı.
"Böyle bir girişimin tamamen etkili olabilmesi,
Lord Groghe, Pem'i tamamen savunmasız bıraka­
caktır. Ne kadar çok şey gerektirdiğini gördükten

367
Ejder Arayışı

sonra böyle bir keşif için vicdanım rahat olarak

emir veremem. Umanın şu an ıçin, elimizdekini


korumanın daha önemli olduğuna katılırsınız.•
Bu zamanından önce gelişmış tutkuyu yenmek
için Groghe'nin gururunu riske atmak daha iyiy­
di. İsteksizler için uygun bir seferberltk çığlığına
dönüşebilecek bir meselede yan çizmeyi göze
alamazdı. "Böyle bir sıçrama yapmadan evvel Kı­
zıl Yıldız'ı iyice bir görmek isterim, Lord Groghe.
Diğer Liderler de öyle. Ejderlerin kabul edebile­
ceği sıçrama koordinatlanru bir kez belirledikten
sonra gönüllülerden oluşan bir keşif grubu gön­
dereceğimize dair söz verebilirim size. Sık sık ne­
den kimsenin daha önce oraya gitmediğini me­
rak etmişimdir. Ya da gittilerse ne olduğunu.•
Son sözcüklerde sesini alçaltmıştı ve uzun süre
Odada çıt çıkmadı.
Lord Meron'un kolundaki ateş kertenkelesi
herkesin ani, şiddetli tepkisine yol açarak heye­
canla ciyakladı.
"Belki o Kayıt da çürümüştür,• dedi F'lar sesi­
ni sürtülen ayakların ve temizlenen gırtlaklarının
üzerinde bir seviyeye çıkartarak. "Lord Groghe,
Kale, Kalelerin en eskisidir. Arka koridorlarınızın
kullanabileceğimiz hazineleri gizliyor olması
mümkün mü?"
Groghe'nin cevabı başıyla verdiği kısa bir
onaydı. Aniden dümdüz ileriye bakarak oturdu
yerine. F'lar adamı banşamayacak kadar mı so-
Anne McCaffrey

ğumım, diye merak etti.


"Böyle tehlikeli bir teşebbüsün büyüklüğünü
daha önce hiç anlamış olduğumu zanneuniyo­
nım," diye belimi Keroon Kalcsi'nden Corman,

düşünceli ve ağır ağır konuşarak


"Gene bizim bir adım ötemizdesin, değil mi
Bendenli?" diye sordu Telgar Kalcsi'nden Larad
yalandan hüzünlü bir gülüş ile.
"Ben öyle demezdim Lord Larad," diye yanıtla­
dı F'lar. "Tüm İpliğin kaynağında yok edilmesi
Devirlerdir tüm ejderadamlann zihnini işgal eden
baş mesele olmuştur Örneğin ben bır Weyr'in ne
kadar alanı kapsayabileceğini; bir Düşüş süresin­
ce ne kadar ateş taşı kullanıldığını bilirim. Doğal
olarak biz," ve diğer Liderleri gösterdi, "bu bilgi­
yi size vermeyiz, sizin bize bir ziyafette kaç ko­
nuğu ağırlayabileceğinizi söylemediğiniz gibi."
Bu, çoğunu güldürdü.
WYedi Devir önce, hepinizi Pcm'i tarihi bela­
sına karşı savunmaya hazırlamak için bir araya
getirdim. Eğer hayatta kalmak istiyorsak aşm ön­
lemler alınmak zonındaydı. Yedi Devir önceki
kadar zor bir dunımda değiliz kesinlikle, ama bi­
zi önemli konulardan saptıran anlaşmazlıklardan
dolayı hepimiz suçluyuz. Suçu bölüştürmek ya
da telafi etmekle harcayacak vaktimiz yok.
Onunla uğraşmak için daha iyi silahlanmış da ol­
sak, hala İpliğin merhametine kalmış dunımda­
yız.

369
Ejder Arayışı

"Daha önce bir kez cevabı eski Kayıtlarda, Do­


kumauswı Zurg'un, Çiftçiustası Andemon'un,
Arpustası Robinton'un faydalı hatıralarında ve
Demirci Fandarel'in verimliliğinde bulmuşruk.
Benden ve Kale Weyrleri'nin terk edilmiş odala­
rında neler bulduğumuzu biliyorsunuz... çok De­
virler önce, biz daha belli becerilerimizi ve tek­
niklerimizi kaybetmeden önce yapılmış nesneler.
"Aslında," ve F'lar bir anda gülümsedi, "Devri­
mizde, hemen şimdi, geliştirebileceğimiz beceri
ve tekniklere güvenmeyi tercih ederim."
Beklenmedik bir onay dalgası geldi buna.
"Beraber çalışma becerisinden ve keyfi toprak,
zanaat ve statü sınırlanru aşma tekniğinden bah­
sediyonım, çünkü birbirimizden, hiçbirimizin
kendi başımıza ayakta duramayacağımız ve yaşa­
yamayacağımızdan fazlasını öğrenmemiz gerek!"
Devam edemedi, çünkü adamların yansı ayağa
kalkmış bir anda tezahürata başlamışlardı. D'ram
onun elbisesinin kolunu çekiştiriyor, G'narish
yüz ifadesinden büyük bir kararsızlık okunan
Telgar Weyri filo ikincisiyle tartışıyordu. F'lar bi­
risi önüne geçmeden önce Groghe'nin yüzünü

bir anlığına görebiJdı. Kale Kalesi'nin Lordu da


belli ki endişeliydi, ama bu apaçık bir düşman­
lıktan daha iyiydi. Robinton onun bakışlarını ya-
. kaladı ve glilümsedi yüreklendirici şekilde. Böy­
lelikle F'lar'ın onların gevşemelerine izin vermek­
ten başka seçeneği kalmadı. Belki de onun en iyi

370
Anne McCafTrey

seçilmiş gerekçelerinden daha da etkili şekilde


birbirlerine şevk aşılayabilirlerdi... Lessa'ya ba­
kındı ve onun koridora doğru ilerlerken geç ge­
len birinin gelişinin haberini alarak durduğunu
gördü.
Girişte beliren F'nor'du.
"Ateş kertenkelesi yumurtalarım varl" diye ba­
ğırdı. "Ateş kertenkelesi yumurtaları!" ve odaya
atıldı, meclis masasına kadar bir yol açıldı önün­
de.
Kabaca keçelere sarılmış yükünü dikkatlice
yerleştirirken sessizlik vardı ve muzaffer bir
edayla odaya bakındı.
"T'kul'un burnunun dibinden aşırıldı. Otuz iki­

si de!"
"Evet, Bendenli," diyen Güney Boll'dan Sangel
gergin sessizliğin içinde sordu, "tercih hakkı ki­
min?"
F'lar şaşırmış gibi yaptı. "Evet, Lord Sangel, ka­
rar hakkı," ve eliyle tüm odayı işaret etti tarafsız­
ca, "sizlere ait."
Açıkça bunu kimse beklemiyordu.
"Tabii ki sizlere onlar hakkında bilcliklerirnizi
anlatacağız ve onların eğitimi konusunda rehber­
lik edeceğiz. Sadece ev hayvanı ya da süs değil­
ler ve öfkesini belli eden Meron'a doğru başını
eğdı, bu ilgiden o kadar kuşkulanmıştı ki onun
bronzu tısladı ve huzursuzca kanatlarını salladı.
"Lord Asgenar, sizin zaten iki kertenkele yumur-

371
Ejder Arayışı

tanız var. Tarafsız davranacağınıza güveniyorum.


Tabii ki Lordlar görüşümü paylaşıyorlarsa."
Onlar tartışmaya başlar başlamaz, F'lar Meclis
odasını terk etti. Bu sabah yapacak çok iş vardı
ve birazcık dinlense iyi olacakrı. Yumurtalar
Lordlan ve Zanaatkarları meşgul ederdi. Onun
yokluğunun farkına varmayacaklardı.

372
Anne McCaffrey

ONİKİNCİ BÖLÜM

Benden Weyri'nde Sabah


Dontklar Weyri'nde Şafak Öncesi

F'nor mümkün olduğunca çabuk terk ecti Mec­


lis Odası'nı F'lar'ı aramak için Tiksindirici kurt­
çuklarla dolu tencereyi weyr koridonınun gölge­
li girintisinde bırakuğı yerden aldı.
O, odasında, dedi Cant11 binicisine.
"Mnement11 F'lar ile ilgili ne diyor?"
Bir anlık bir duraklama oldu ve F'nor kendini
ejderlerin de insanlar gibi kendı aralarında konu­
şup konuşmadıklarını merak ederken buldu.
Mnemenlb onun için kaygılanmıyor
F'nor zamirin üzerinde çok hafif bir vurgu his­
setti ve Canili'a sormak üzereyken vızıldayan ka­
natlarıyla küçük Grall anıdcn omzuna ındi. Kuy­
ruğum.ı onun boynuna doladı ve taparcasına ya­
nağına süründü.
"Gittikçe cesurlaşıyorsun, bir tanem?" F'nor se­
sindeki mizaha onaylayan düşünceler kattı.
Kanatlarını sıkıca sırtında katlayıp, pençelerini
F'nor'un elbisesinin sol omzuna Brekke'nin bu iş
için yaptığı kalın vatkaya geçirırken kendinden
memnun bir hoşnuduk vardı Grall'da Kertenke­
leler bir omzu, kol tüneğine yeğliyorlardı.
F'lar yatak odasından çıktı, F'nor'un yalnız ol-

373
Ejder Arayışı

duğunu ve onu beklediğini göıünce yüıü şevkle


aydınlandı.
"Kurtçuklar sende mi? İyi. Gel."
"Dur bir dakika," diye karşı koydu F'nor, Weyr­
lideri dış çıkıntıya doğru ilerlerken onun omzu­
nu yakalayarak.
"Gel! Kimse bizi görmeden!" F'lar F'nor'u Ku­
luçka Meydanı'nın yanına yeni açılan girişe doğ­
ru yöneltti. Meydan'ın girişini geçerlerken Grall

F'nor'un kulağına mümkün olduğunca sokulun­


ca, gülerek "Kertenkeleler eşit olarak dağıtıldı
mı?" diye sordu.
F'nor güldü. "Senin de tahmin edebileceğin gi­
bi Groghe işi üzerine aldı. Igen ve lsta'nın Kale
Lordları, Warbret ve Laudey, Kaleleri'nde yumur­
ta bulunma imkanı daha çok olduğundan asilce
çekildiler, ama Boll'dan Lord Sangel bir çift aldı.
Lytol almadı!"
Flar başını üzüntüyle sallayarak içini çekti.
"Alacağını düşünmüyordum, ama deneyeceğini
ummuştum. Onun ölen kahverengisi, Larth'ın ye­
rini tutamaz, ama.. peki..."

F'nor'un daha önce görmediği, aydınlık, yeni


ternizleruruş koridordaydılar şimdi. Elinde olma­
dan sağına baktı, Meydan'daki eski gözetleme
deliğine ulaşımın kapatılmış olduğunu görünce
gülümsedi.
"Bu kötü."
"Ha?" F'lar irkilmiş gözüktü. "Ah, o mu. Evet.

374
Anne McCaffrey

Lessa bunun Ramoth'u çok üzdüğünü söyledi.


Mnementh de onayladı." Biraz Lessa'nın tuhaf
davranışı, biraz da geçidi kendi korku dolu keşif­
lerinin ve gizlice Nemorth'un yumurtalarına ba­
kışlarının ortaklaşa nostaljik anısı yüzünden yarı
kardeşine dalgınca güldü. "Arkada benim ama­
cıma uygun bir oda var..."
"Hangisi?"
F'lar, F'nor'a uzun ve düşünceli bir şekilde ba­
karak duraksadı.
"Ne zamandan beri beni gönülsüz bir komplo-
cu olarak görüyorsun?" diye sordu F'nor.
"Bu fazlasını istemek .. ."
"Önce sor!"
Jaxom ve Felessan tarafından keşfedilen yapını
n ilk odasına ulaşmışlardı. Ama bronz binici
F'nor'a duvardaki büyüleyici deseni ve güzelce
yapılmış masa ve dolapları inceleyecek zaman
vermedi. Diğer aletler belli ki tarihi bir zamanda
duvarlarda merak uyandıran delik ve yivler bıra­
karak sökülmüşlerdi, ama F'nor çalı, çimen, adi
tarla ve ekin fidelerinin ekildiği leğenleri görün­
ce hayrete düşmüştü. En geniş teknelerde birkaç
küçük çam ağacı görülüyordu.
Vermeye dünden razı olan F'nor'dan kurtçuk
kabını istedi.
"Şimdi, bu kurtçukların bir kısmını bunun
dışındaki tüm kaplara koyacağım," dedi F'lar, or­
ta boylu olanı işaret ederken. Sonra da kıvıl kıvı

375
Ejder Ar:ıyışı

1 kurtçukları bölüştürmeye başladı.


"l\ieyi kanıllayacak bu'•
F'lar ona weyr çömezi oldukları zaman birbir­
lerine meydan okuyuşlarını hatırlatan anlaşılmaz,
uzun bir bakış yöneltti ve F'nor elinde olmadan
güldü.
"Neyi kanıtlayacak?" diye ısrar etti.
uôncelikle bu güney kurtçuklarının kuzey top­
raklannda ve kuzey bitkilerinin arasında büyüye­
ceklerini kanıtlayacak .. . -

"Ve.. "

"Batı bataklığında yaptJklan gibi burada da


İpliği yok edecekler."
Kıpırdayan gri kurtçuk yığınları ayrılıp en bü­
yük leğendeki gevşek kara toprağa ayn ayn gi­
rerlerken tiksindirici bir büyülenmişlikle izlediler
ikisı de.
"Ne?"
F'nor perişan edici bir şaşkınlık yaşıyordu.
F'lar'ı ona Meydan'a bakan efsanevi gözetleme
deliğini arayıp bulması için meydan okuyan bir
wcyr çömezi olarak gördü. F'lar'ı tekrar gördü,
daha yaşlı, Kayıtlar Odası'nda küflü derilere gö­
mülmüş, Nerat'ta İpliği durdum1ak için zamanda
aradan sıçramalarını önerirken. Ve kendini,
Canth'ın Brekke'nin Wirenth iru uçuracağı zaman
F'lar'ın kendisini desteklemesini onenrken hayal
etti...
•Ama İpliğin hiçbir şey yaptığını görmedik,•

376
Anne McCaffrey

dedi perspektif ve zamana hakim olarak.


"ipliğe o bataklıklarda başka ne olmuş olabilir­
di? Burada durduğumuz gibi kesin olarak sen de
biliyorsun ki o döıt saatlık bir Düşüştü Ve biz sa­
dece ikisinde savaştık. İzleri gördün. Kurtçuklar­
daki faaliyeti gördün. İddiaya girerim ki o tence­
reyi dolduracak kadar bulmakta zorlanmışsındır,
çünkü yüzeye sadece İplik düştüğünde çıkıyor­
lar. Aslında, zamanda geriye gidebilir ve böyle
olduğunu görebilirsin."
F'nor yeterince kurtçuk bulmanın epey zaman
aldığını hatırlayarak yüzünü buruşturdu. Çok da
zor olmuştu, adamın, ejderin ve kertenkelenin si­
nirleri T'kul'un devriyelerine karşı gerilmişti.
"Bunu kendim düşünmeliydim. Ama... İplik
Benden'e bir süre daha düşmeyecek ... "

"Bu öğleden sonra Düşüş başladığında Telgar


ve Ruatha Kalelerinde olacaksın. Bu sefer biraz
İplik yakalayacaksın."
Eğer kardeşinin gözlerinde ironik, komik bir
ışıltı olmasaydı, onun çıldırdığını düşünebilirdi
F'nor.
"Şüphesiz," dedi F'nor incleyici bir tavırla, "bu­
nu tam olarak nasıl becereceğimi düşünmüşsün­
dür."
F'lar alnına düşen saçını geriye attı.
"Şey, önerilere açığım "
•Bu çok nazikçe, ne de olsa yanacak olan be­
nim elim... "

377
Ejder Arayışı

"Sana yardım edecek Canth ve Grall var..."


"Eğer yeterince çılgın1arsa ... "
"Mnementh Canth'a hepsiru açıkladı..."
"Bunun çok yaran dokunur... "

"Kendim yapabilecek olsam sana söylemez­


dim!" F'lar'ın sabrı taştı.
"Biliyorum!" diye F'nor aynı şiddette karşılık
verdi ve sonra güldü, çünkü bunu yapacağını bi­
liyordu.
"Pekala." diye F'lar karşılık olarak sırıttı. Krali­
çelere yakın, alçak irtifadan uç. İyi, yoğun bir kü­
me gözle. Aşağıya doğru takip et. Canth senin şu
uzun saplı tencerelerden biriyle yaklaşmana ola­
nak verecek kadar yetenekli. Ve Grall da yuvala­
nan İplikleri halledebilir. Elde etmenin başka bir
yolunu düşünemiyorum. Tabii ki şu kayalık pla­
tolardan birinin üzerinde uçmadığımız sürece, ki
o zaman bile..."
"Peki, sağ salim biraz İplik yakaladun diyelim,"
kahverengi binici içini ürperten titremeyi önleye­
medi, "ve farz edelim ki bu kurtçuklar... onları
yok ettiler. O zaman ne olacak?"
Dudaklarında silik bir gülümsemeyle F'lar kol­
larını yana açtı. İşte o zaman, babamın oğlu,
kendimize depolar dolusu aç kurtçuklar yetiştirip
tüm Pem'e yayarız onları."
F'nor iki elini beline dayadı. Adamın ateşi başı
na vurmuştu.
"Hayır, ateşim yok, F'nor," diye yanıtladı bronz

378
Anne McCaffrey

binici, kendini en yakındaki deponun kenanna


yerleştirerek. "Ama bu tür bir korumamız olursa,"
artık boş olan tencereyi aldı, sanki teorisinin top­
lamı onun içindeymiş gibi evirip çevirdi, "İplik şu
an yaşadığımız başkaldırı ve hasan yaratmadan
ne zaman ve nereye isterse yağabilir."
"Sana hatırlatmrn ki Arpçı Kayıtlanrun hiçbirin­
de, böyle olaylara dair azıcık olsun ipucu veren
bir şey yok. Hala bu kıtaya yayılmamızın neden
bu kadar uzun sürdüğünü soruyorum kendime.
Son dört yüz Devirdeki nüfus artış hızını göz ö­
nünde bulundurursak neden daha fazla insan
yok binlerce Devirdir? Ve eğer bu, bir ejder için
sadece başka tür bir sıçrama s
i e, neden F'nor, hiç
daha önce kimse Kızıl Yıldız'a ulaşmayı deneme­
di?"
F'nor kendine ağabeyinin dikkate değer ve
mantıklı sorularını hazmedecek vakti vermek
için, "Lessa bana Lord Groghe'nin talebinden
bahsetti," dedi.
"Sorun sadece bizim koordinatlan bulmak için
Yıldız'ı göremememiz değil," diye devam eni
aceleyle F'lar. "Eskiler alete sahiptiler. Onu dik­
katlice sakladılar, Fandarel bile tahmin edemiyor
nasıl olduğunu. Belki de onu bizim için sakla­
dılar. Bu son engeli nasıl aşacağımızı bilebilece­
ğimiz bir zaman için."
"Son engel hangisi?" diye sordu F'nor dalga ge­
çercesine, bir çırpıda dokuz on engel düşünebi-

379
Ejder Arayışı

lirdi.
"Yeterince var, biliyonım. Şimdi, bizim binler­
ce Devirlik özenli planlama ve gelişimin son
noktası olmamız mümkün değil mi?" diye F'lar
aceleyle konuştu. "Bak, bütün gerçekler bunu
doğrulamıyor mu? Destekleyecek yüksek nüfus,
Fandarel'in dehası, bu odaların ve gereçlerin keş­
fi, kurtçuklar... her şey..."
"Biri dışında," dedi F'nor yavaşça, kendinden
nefret ederek.
"Hangisi?" Tüm sıcaklık ve coşku süzüldü
F'lar'dan ve tek bir kelime soğuk, haşin bir sesle
geldi.
"Babamın oğlu," diye başladı F'nor söze, derin
bir nefes alarak, "Eğer ejderadamlar İplik Yıldızı­
nı temizlerlerse, onların başka ne amacı kala­
cak?"
F'lar, yüzü bembeyaz ve hayal kırıklığıyla asık
bir halde ayağa kalktı.
"Evet, sanırım buna da bir cevabın vardır," di­
ye devam etti F'nor, yarı kardeşinin küçümseyen
bakışlarındaki hayal kırıklığına dayanamayarak.
"Şimdi, nerede o içine İplik koyacağım uzun sap­

lı tencere?"

İpliği elde etmenin mümkün olan ti.im yollarını


ve bunu nasıl gizli bir proje olarak saklayacakla­
nnın -sadece Lessa ve Ramoth bunu biliyordu­
tüm diğer yollarını baştan sona tartışıp redded-

380
Anne McCaffrey

diklen sonra, ilcisi de birbirlerine yemek yiyip


dinlenme sözü vererek aynldılar. İkısı de bir di­
ğerinin bunu yapmayacağından emindi.
F'nor, F'lar'ın projesinin gözüpekliğini takdir
eniyse de, olası felaketleri ve zayıf yanlarını da
hesapladı. O zaman fark elli ki haJa kendi yap­
mak istediği yenilikten söz açacak fırsatı bulama­
mıştı. Yine de, kahverengi bir ejderin bir kraliçe­
yi uçurması, F'lar'ın Weyrlerin görevlerini sona
erdirmek istemesinden daha az devrimciydi. Eğer
F'lar'ın öne sürdüğü gibi, eıderler şu an asıl üre­
tilış amaçlan için yeterince büyük idiyseler, o za­
man bir bronzdan daha küçük olan bir kahveren­
ginin kraliçeyle -sadece bu defalık- çiflleşmesi tü­
re zarar vermezdi. Kesinlikle bu tazminatı hak e­
diyordu F'nor. Bunun bir zamanlar sayıldığı gibi
bir büyük suç değil de sadece karşıhklı yapılan
iyilikler olacağı düşüncesiyle rahatlayarak, Mano­
ra'nın yardımcılarından birinden uzun saplı bir
tencere ödünç almaya ginı
Birisı, belki de Manora, F'nor'tın Gi.iney'de bu­
lunduğu süre içinde onun weyrini temizlemişti.
F'nor temiz, yumuşak postlar, dolabındaki temiz­
lenmiş, onarılmış elbiseler, cilalanmış masa ve
sandalyeler için minnettardı. Canth birisi weyrya­
tağındaki kumlu birikintiyi temizlediği için şika­
yet ediyordu, artık kano derisini ovalayacak bir
şey yoktu.
F'nor, yatağının ipek gibi kürkleri üzerine uza-

381
Ejder Arayışı

nırken saygıyla onun duygularını paylaştı. Yara


izi azıcık kaşınınca kolunu ovaladı.
Kaşınan deri için yağ gerekir, dedı Canth. Ku­
surlu deri, arada çatlar.
"Sessiz ol. Benimki cilt, seninki gibi deri değil."
Grall dolabın üstünde belirdi havada asılı şekil­
de, kanatları F'nor'un yüzüne serin hava üfürü­
yordu. Meraklıydı, hafiften telaş ima eden bir
merak.
F'nor yatışurma ve sevgı üreterek gülümsedi.
Grall'ın mücevher-façetalı tatlı gözlerinin hare­
ketleri yavaşladı ve odayı zarifçe kontrol etti,
banyo odasını keşfedince uğuldayarak. F'nor
onun suyu sıçrattığını duyabiliyordu. Gözlerini
kapattı. Uykuya ihtiyacı olacaktı. Öğleden sonra
yapması gerekenleri hiç de iple çekmiyordu.
Eğer kurtçuklar iplik yiyerek yaşayacaklarsa ve
F'lar korkmuş Lordlan ve Zanaatkarları bu çözü­
mü kabul etmeye razı edebilirse sonra ne olacak­
tı? Aptal değillerdi bu adamlar. Pem'in aruk ejde­
radamlara muhtaç olmayacağını anlayacaklardı.
İstedikleri buydu tabii ki. Ve ne işe yarardı işsiz
ejderadamlar? Kale Lordlan Groghe, Sangel, Nes­
sel, Meron ve Vincet hemen vergi ödemeyi ke­
serlerdi. F'nor'un başka bir meslek öğrenmeye
itirazı yokru, ama F'lar onların güneydeki henüz
gelişmemiş kalesini Eskiçağlılara terk etmişti, o
zaman ejderadamlar nereyi ekip biçeceklerdi?
Zanaat Salonlan'nın ürünlerine karşılık hangi

382
Anne McCaffrey

malları takas edeceklerdi?


F'lar T'kul'la aralanndakı uçurumu kapatabile­
ceği izleniminde olamazdı, yoksa olabilir miydi?
Belki de- her neyse, güney kıtasının ne kadar
geniş olduğunu bilmiyorlardı. Batıdaki çölleri ya
da doğudaki keşfedilmemış denizi aşınca belki
de konuksever başka topraklar vardı. F'lar söyle­
diğinden fazlasını mı biliyordu?
Grall yürekler acısı bir sesle cıvıldadı kulağına.
Omzunun yanındakı kürk yaygıya tutunuyordu,
esnek derisi yıkandığı için alun gibi parlıyordu.
Yağa ihtiyacı olup olmadığını merak ederek ok­
şadı onu. Büyüyordu, ama ejderlerin Yumurta­
dan Çıkıştan sonraki ilk birkaç haftada büyüdük­
leri muazzam hızla değil.
Neyse, düşünceleri kendisi kadar Grall'ı da ra­
hatsız ediyordu. "Canth?"
Uykudaydı ejder. Bu gerçek, garip şekilde te­
selli c;diciydi.
F'nor dinlenmeye kararlı, rahat bir pozisyon
buldu kendine ve gözlerini kapadı. Grall'ın yu­
muşak kıpırdanmaları da sona erdi ve onun göv­
desinin kendi boynuna, omzunun kıvnmına yas­
landığını hissecti. Brekke'nın Donıklar'da nasıl
olduğunu merak etti. Ve onun ufak bronzunun
da yalıyardaki weyr yaşamından Grall kadar te­
dirgin olup olmadığını. Brekke nin yüzü geçti ak­
lından. T'kul, habersiz yerleşimin üzerine çök­
tükten sonra aceleyle taşınmak dunımunun üste-

383
Ejder Arayışı

sinden gelmek için Brekke aklını seferber etmiş,


endışeli, kaygılı haliyle değil, ama sanki sevgı
onu kibar ve yumuşak yapmışçasına. Kısa süre
sonra Brekke onun olacaktı, sadece onun, çünkü
onun kendini fazlasıyla yıpratmasına, kendi
dışında herkes için mücadele eunesine izin ver­
meyecekti. Onun şimdi uyuyor olması gerektiği­
ni fark etti, çünkü Doruklar'da tıala gece vaktiy­
di.

Brekke uyumuyordu. Sabah.leyin yapmaya alı­


şık olduğu gibi birdenbire uyaruvermişti, ama et­
rafını saran karanlık durgunluk sadece weyr yalı
yanrun iç karanlığıyla değil, gecenin yalnızlığıyla
doluydu. Ateş kertenkelesi Berd de uyarunıştı,
odadaki tek ışık onun parlak gözleriydi. Evham­
lıca uğuldadı. Brekke Wirenth'i dinleyerek okşa­
dı Berd'i, ama kraliçe taş yatağında derin ve ra­
hat bir uykudaydı.
Brekke tekrar uykuya dönmeye çabaladı, ama
vücudunu gevşetirken bunun boşuna bir girişim
olduğunun farkına vardı. Doruklar'da gecenin
geç vakti olabilırdi, ama Güney'de şafaktı ve vü­
cudu hala o düzene alışıkcı. İçini çekerek doğrul­
du, etrafta hışırtıyla dolaşan Berd'i yatıştırdı. Ama
Berd banyo havuzunda ılık suyu küçük bir coş­
kuyla sıçratarak, temizlik kum.lanrun artan kö­
püklerini yıkanmak için kullanarak ona eşlik et­
ti. Onu neşelendiren yumuşak, keyif dolu
Anne McCaffn.:y

uğultular çıkararak bankın üzerinde kendini te­


mizlemeye başladı.
Ayakta olmak ve onu rahatsız edecek kimsenin
olmaması bir şekilde iyiydi, çünkü weyr halkının
yeni evlenne yerleşmesi i(;ın yapılması gereken
çok şey vardı. En bariz sonınların baıılaıını hal­
letmek için plan yapmak zorunda kalacaktı. Çok
az taze yiyecek mevcumı Tkul bcncıkc ardında
en sıska geyikleri, en kötü mobıly:ıl:ın bırakmış ,

yünleri, sertleştirilmiş ahşapları 'c dcnkrin bü­


yük kısmını, şarabın ise tünıi"ınO götl'ıınıüş ve
Güney halkının stoklarından ck'>ıklcnnı kapata­
cak kadarını almalannı cngdkmc::yi ba�aıınıştı.
Ah, iki saatı olmuş obaydı, ya cfa lıabcı verilmiş
olsa.
İçini çekti Açıkça Merika, Kylara'dan dalıa kö­
tü bir Weyrkadınıydı, çünku l)onıklar bakımsız­

lıktan dökülüyordu. Donıklar Weyri'ne vergi


ödeyen Kaleler aradaki fark ı kapatacak havada
değillerdi. Belki F nor a gizlice söylenecek bir
' '

t eksikleri kapatırdı... Hayır, bu yeter­


söz en köü
sizlik anlamına gelirdi. Önce, ellerindekinin dö­
kümünü yapacak, en acil ihtiyaçları belirleyecek ,

kendilerinin ne üretebileceklerine bakacaktı...


Brekkc durdu. Düşüncesini tamamen yeni bir ya­
şam şekline uydunnalıydı, Kalelerin cömertliğine
bağlı bir yaşama. Güney'de yapacak çok işin
olurdu. Babasının Zanaat Salonu'nda, ne yapabi­
lirsen onu yapardın... ama daima hammadde var-

385
Ejder Arayışı

dı... ya yetiştirirdin... ya da onsuz yapardın.


"Bir şey kesin, Kylara tek başına yapamaz!"
diye söylendi Brekke. Stok mağaralarını araştır­
ma ihtimaline karşı kendisini daha rahat ve sıcak
tutacak olan binici kıyafetlerini giymişti.
Nabol Kalesi'nin ince suraliı Lordu Meron'dan
hoşlanmıyordu. Ona borçlu olmak tiksinti veri­
ciydi. Başka bir seçenek olmalıydı.
Brekke onun yanından geçerken Wirenth
kıpırdandı ve ejderin derisi parıldadı karanlıkı.a.
Öylesine derin uyuyordu kı, Brekke geçerken
onun bumunu bile okşamadı. Ejder dün çok ça­
lışmışu. Sadece dün müydü?
Berd kraliçenin yanından geçerken o kadar
kendini beğenmişçesine cıvıldadı ki, Brekke gül­
dü. Tatlı bir baş belasıydı, havuz suyu kadar şef­
faftı... Brekke, Rannelly'nin Weyr gölü konusun­
da haklı olup olmadığını kontrol eunelıydi. Yaşlı
kadın geçen akşam acı acı yakınmıştı suyun pis­
letildiğinden - T'kul tarafından kasıtlı ve kötü ni­
yetli olarak kirletildiğinden.
Biraz da geç saatlerin ayazının karıştığı erken
saatlerin serınliğinde, kuru ve soğuk havaya çık­
mak ürpertıciydi Brekke Yıldız Taşlan'ndakı nö­
betçi binicıye kaldırdı bakışlarını ve aceleyle Alt
Mağaralara inen merdivenleri indi. Ateşlerin üstü
örtülmüştü, ama su kazanı rahatlatıcı biçimde sı
caktı. Klah yaptı, kendisi için ekmek ve meyve,
Berd içinse biraz et buldu. Berd daha az barbar-
Anne McCaffrey

ca bir açlık ile yemeye başlıyordu ve artık sızı


ncaya kadar uka basa doyumıuyordu yatıştırma
ve sevgı üreterek.
Brekke araştınnasına başlamak için bir sepet
ta7c ışıl alarak, depo bölümüne gılli. Berd onu iş­
başında seyredebileceği yerlere tüneyerek neşey­
le eşlik etti.
Weyr dört saat sonra hareketlenmeye başladı­
ğında, Brekke eski yerel ıdareye karşı küçümse­
me doluydu ve eldeki kaynaklar konusunda hay­
li rahatlamıştı. Aslında, en iyı kumaşların ve deri­
lerin, -şaraptan bahsetmeye lüzum bile yok- ayn
!anlarla birlikte güneye &ittiğinden şüphelenmiş­
,
ti.
Ama göl suyu yaşayanların çöpleriyıe tar­
tışılmaz bir biçimde kirletilmişıı ve dibinin taran­
ması gerekiyordu. En azından bırkaç gün boyun­
ca kullanılmaz olacaktı. Ve miktarı ne olursa ol­
sun, stıytın yakındaki dağ derelerinden ıçine dol­
dunılarak taşınabileceği hiçbir şey yoktu. Bir ej­
deri birkaç kova su almaya göndeımek aptalca
gddiğı için, T'bor ve Kylara'ya haber verdi.
"Nabol'dan fıçılar getireceğim," diye bildirdi
Kylara, T'kul'un önemsizliği hakkında atıp tut­
maktan vazgeçtikten sonra.
Brekke'ye göre T'bor'un bu çözümü duymak­
tan hoşnut olmadığı açıksa da, onun vaktini itira­
za ayıramayacak kadar çok işi vardı. En azından,
diye düşündü Brekke, Kylara Weyr'le ilgileniyor

387
Ejder Aray�ı

ve sorumluluğun bir kısmını alıyordu.


Böylelikle Kylara Çanak'tan dönerek yükseldi,
Prideth erken sabah güneşiyle altın renkte parlı­
yordu. T'bor alçak irtifa uçuşları için birkaç füoy­
la birlikte havalandı, yüzey şekillerine aşinalık
kazanmak ve devriye kontrol noktalarıyla nöbet
ateşleri belirlemek amaondaydı. Brekke ve Vani­

ra, geriye kalan tek Doruklar Weyrkadını olan


Pilgra'nın yardımıyla kimin hangi gerekli şi
i de­
nerleyeceğini kararl�urdılar. Weyr çömezleri gö­
lün dibini temizlemeye gittiler, diğerleriyse yakın
taze su kaynaklarına.
Un çuvallarını saymaya kendini kapurmış olan
Brekke, Wirenth'in ilk çığlığını duymadı. Ona
ürkmüş bir ciyaklamayla yanıt veren, Brekke'nin
dikkatini çekmek için başının üzerinde dönüp
dolaşan Berd oldu.
Brekke Wirenth'in zihnini yokladığında, tutarsı
zlık ve kaba, vahşi duygular karşısında hayrete
düştü. Bu kadar rahat uykuda olan bir kraliçeye
ne olmuş olabileceğini merak ederek koridorlar­
da koşuşturdu, Alt Mağara'da gözleri heyecandan
büyümüş Pilgra ile karşılaştı.
"Wirenth yükselmeye hazır, Brekke. Binicileri
geri çağudıın. O şimdi Beslenme Alanı'na doğru
gidiyor. Ne yapman gerektiğini biliyorsun, değil
mir

Brekke şok olmuş halde kıza baktı. Sersemle­


miş bir halde Pilgra'nın onu Çanak'a doğru çek-

388
Anne Mc-Caffrey

mesine izin verdi. Wirenth Beslenme Alanı'na


doğru süzülürken çığlık atıyordu. Korkm� sürü
hayvanları çılgınca kaçıştılar, ızdıraplanndan fer­
yat ederek, havadaki korkutucu gerginliği artura­
rak.
"Haydi Brekke," diye bağırdı Pilgra onu iterek.
"Tıka basa yemesine i7in verme. O zaman iyi
uçamaz!•
"Yardım et bana'" diye yalvardı Brekke.
Pilgra onu raharlatırcasına kucakladı, nıhaf bir
gülümsemeyle.
"Korkma. Harika bir şey bu."
"Ben... ben yapamam... "

Pilgra Brekke'yi sarstı. ''Tabii ki yapabilirsin.


Yapmak zonındasın. Benim Segrith ile kaçınanı
gerekli. Vanira şimdiden götürdü kraliçesini."
"Götürdü mü?"
"Tabii ki. Aptal olma. Diğer kraliçeleri yakında
tutamazsın şu anda. Dua et ki Kylara Prideth'le
Nabol Kalesi'nde."
Ve Pilgra, Brekke'yi son bir kez iterek kendi
kraliçesine doğnı koştu.
Rannelly bir anda Brekke'nin yanı başındaydı,
başlarının üıerinde ok gıbi fırlayan telaşlı ateş
kertenkelesini kovalıyordu.
"Uzaklaş' Uzaklaş! Hey sen, kraliçene git, yok­
sa Weyrkadını değilsin. Kamını doldurmasına
göz yumma!"
Bir anda gökyüzü tekrar ejder fılolarıyla dol-

389
Ejder Arayışı

muştu- bronzlar geri dörunüşlcrdi. Ve çiftleşme­


nin kaçınılmazlığı ile Wirenth'i konımanın gerek­
liliği Brekke'yi kendine getirdi. Bronzlann artan
uğultusumın ve şimdi olayı izlemek ıçin çıkınula­
rına tünemiş kahverengi. mavi ve yeşillerin bek­
lentili şehvelinin farkında olarak Brekke, Beslen­
me Alanı'na doğnı koşmaya başladı. Weyr halkı
Çanak'a doluştu.
"F'nor! F'nor! Ne yapacağım ben?" diye inledl
Brekke.
Ve değişmiş, tanınmaz haldeki Wirenth'in, salt
kan tutkusundan fazla bir açlıkla, meydan okur­
casma çığlıklar atarak bir erkek geyiğin üzerine
çöküğünü
t fark elti.
Biri Brekke'ye "Çok fazla yememeli!" diye ba­
ğırdı. Birisı onun kollarını yanlarına bastırdı
sıkıca. "Onun çok yemesine izin vemıe Brekke!-
Ama Brekke anık Wirenth'ti, çiğ, sıcak et için
doyurulmaz bi{ istek hissediyordu, çünkü kanın
tadı ağzında, sıcaklığı midesindeydi. Brekke dı

şardaki olayların farkında değildi, sadece Wi­


renth'in çiftleşmek için yükseldiğini ve kendisi­
nin bu duygulara esir düşeceğini, ejderinin şeh­
vetinin kurbanı olacağını, bunun inanmak ve şe­
ref duymak üzere şartlandırıldığı her şeye aykırı
olduğunu biliyordu.
Wirenth şimdiden ilk geyiğin bağırsaklarını
parçalamışu ve Brekke onu dumanlan tüten ba­
ğırsakları yemekten vazgeçirmek için mücadele

390
Anne McCıffrey

eni.
Altın kraliçeyle arasındaki sevgi bağı uğruna
mücadele etti ve kendini ve hayvanını kontrol
ederek kazandı. Wirenth kanlı leşten doğruldu­
ğunda Brekke bir anlığına etrafında coplanan
ağır, sıcak, kokulu, gövdelerin bilincine vardı.
Başını bronz binicilerin oluşturduğu çembere
kaldırdı, yüzleri Beslenme Meydanı'ndaki man­
i deleri
zaraya dalmıştı, kararlı ve şehvetliydiler, fa
bildik şekillerden tuhaf parodilere değişiyordu.
"Brekke! Kontrol et onu'tt diye boğuk sesle bi­
risi kulağına bağırdı ve dirseğinı acı verici bir
kavrayışla yakaladı.
Bu yanlıştı! Hepsi yanlıştı! Kötü, diye inledi, ça­
resizce tüm ruhuyla F'nor için haykırarak. O ge­
leceğini söylemişti. Wirenth'ini Canth'ın uçuraca­
ğını söylemişti... Canth! Canth!
iki düzen çarpışıyordu birbiriyle Karışmış,
çılgına dönmüş, ölü bir geyiğin eh gibi parçalan­
mıştı, yine de Brekke Wirench'i ona itaat ermeye
zorladı. Ve yine de, hangi güç galip gelecekti so­
nunda? Weyr mi, Zanaat Salonu mu? Brekke
F'nor'un gelmesi umuduna -üçüncü seçeneğe­
sıkı sıkıya bağlandı... Üçüncü seçeneğe
Dördüncü geyikten sonra \Vircnth parlıyormuş
gibı gözüktü. Hayret verici bır sıçramayla, bir an­
da havalandı. Bronzlar onun ardından atılırlarken
bonı gibi kükremeler ızdırap vererek ileri geri
yankılandı Weyr'in yarılarından; onların kanatlan

391
Eider Ar.l}"t\>I

nd:ın yi.ık.sclen nızgar, toz ve kumu ızleyen weyr


halkının yüzüne savurdu
Artık Wircnlh'ten başka lııçbir şeyin bilincinde
değıldi Brekke. Çünkü dağlann üzerinde, aşağı­
daki yüzey kapkara oluncaya ve güneşin altmc:U
parlayan mavi gölün ışıltısı göz alıncaya değin
yükseklere, doğuya doğnı hızlanırken, kendini
yakalamak için peşinden gelen bronzlan hor gö­
rüyordu.
Ve derken, aşağısıodakı buh.ıtlardan, bir diğer
ejder, onun kadar altın rengiyle panldayan bir
kraliçe çıktı. Bir kraliçe mi? Onun ejderlerini
ayartmak için mi?
ltiraz ederek haykıran Wirenth davetsiz misafi­
re doğru daldı, pençelerini çıkarıu, gövdesi uçu­
şun sevinciyle değil, çarpışma için gerilmişti.
Wirend1 daldı ve öbür kraliçe zalunetsizce ma­
nevra yaptı, Wirenth'in savunmasız böğriinli
pençeleriyle tırmalamak için o kadar çabuk dön­
dü ki, genç kraliçe darbeyi savuşnıraınadı. Yar:ı­
lanan WirenLh düştü, yiğitçe kendini toparladı ve
bulut katmanına urmandı. Bronzlar yetişmişlerdi
ve uzuntüyle bağırıyorlardı. Çiftleşmek istiyorlar­
dı. Müdahale etmek istiyorlardı. Diğer kraliçe -bu
Prideth idi- rakibinin yenıldiğine kanaat getire­
rek cazıp şekilde çağırdı bronzları.
Wırenth'in aşağılanma acısına öfke de ka­
tılmıştı. Meydan okuyuşunu ve bronzlara ç:ığnsı
nı haykırarak fırladı bulrnlardan.

392
Anne MtC.ıffrcy

İşıc düşmanı oradaydı, Wirc.:ntlı'in altınd:ıı


Genç kralıçc kanad:ırını katl:ıdı \'C düştü, attın
gönlöi korkunç bir hızla iniyordu. Dalışı çok
l>eklcnnıcdik, çok hızlıydı . Pridetlı havadaki çar­
pışmayı cngclleyemc.:di Wirenth'in pençeleri
onun :-;ırtına saplandı ve Prideth kıvrandı. kurtu­
la m3dığı pençeler yuzundcn birl>ırh:nnc dolaşmı

şu kanatlan Iki kralke de İplik gibi dtıştüler <lağ­


lara doğnı, endiseden çılgına dönmüş, bağıran
bronzlar da onlara eşlik cuiler
Çılgınlıktan gelen bir çaresızlikk. Pridcth ken­
dini kurtardı, Wirentlı'ın pençeleri oımızlanoda
kemiğe kadar inen oyuklar bıra kmıştı. Ama kur­
tulmak için çırpınırken, yükselmek için kanat çır­
parken Wircnth'in konımasız başına. ışıldayan
gözlennin birine vurdtı.
Tam diğer kraliçeler de havada ctraOarında be­
lirirken Wircmlı'in acı dolu çığlığı parçaladı gök­
leri; anında bir grup Prıdctll'e bir grup da Wi­

remh'e doğru uçtular.


Wircmlı'i Prideth'ten uzağa çckılnıcyc zorlaya­
rak amansızca .sardılar, acının çılgın<t döndürdü­
ğü öfkeli kraliçenin crı�ılında tanlı hır ağ oluştu­
ran halkayı gittikçe damlt:uak 'iatk:<.:c düşma­
nından ıntikam alma.sının engellendiğini sezen
Wirenılı tek bir kaçış istıkameLi ı;?ördiı \'e kanat­
larını kapatarak ağın dibinden. diğer kraliçe gru­
buna doğnı ok gıbi atıldı.
Pridctll°ın kuynığu .ıçıkı.tydı ' \'\'ircnth ona
\"<
..
Ejder Arayışı

dişlerini geçirerek diğerini muhafızlarının arasın­


dan sürükledi. Açığa çıkar çıkmaz Wirenth daha
yaşlıca olan kraliçenin sırtına çıkmış, pençelerini
derinlemesine kanat adalelerine saplamış, çene­
lenni korumasız boyna geçirmişti.
Wirenth, tehlikeli alçalışlanru durdurmak için
hiçbir girişimde bulunmadan, düştüler ikisi de.
Yaralanan gözOyle hiçbir şey göremiyordu. Diğer
kraliçelerin ve daireler çizerek dönen bronzlann
çığlıklarını umursamadı. Derken yukarıdan bir
şey onu muazzam bir güçle silkeleyerek gövde­
sini kabaca yakaladı.
Sağ tarafını göremeyen Wirenth, bu yeni teh­
ditle uğraşmak üzere avını bırakmak zorunda
kaldı. Ama dönerken, Prideth'in tam altında ko­
ca bir altın gövde gördü bir an için. Yuka­
nsındaysa Canth! Canth? Bu kalleşliğe tıslarken,
onun aslında kendisini tehlikeli şekilde yakın
dağ zirvelerinin üzerinde mutlak bir ölümden
kurtannaya çalıştığını anlayamadı. Ramoth da
düşüşlerini durdurmak için Prideth'i gövdesiyle
destekliyor, büyük bir çabayla koca kanatlarını çı
rpıyordu
Aniden Wrenth'ın boynuna, omuz eklemindeki
ana atardamarın yakınına dişler geçti. Wirenth'in
ölümcül çığlığı o şimdı nefes almak için mücade­
le ederken kesilmişti. Düşmanı tarafından yara­
lanmış, dostları tarafından engellenmiş halde,
Wirenth çaresizce araya girdi, dişleri ona yaşam

394
Anne McC:ıffrey

veren kanın üzerinde ölümüne kenetlenmiş Pri­


deth'i de beraberinde götürerek.

Bronz kertenkele Berd, F'nor'u Telgar Kale­


si'nin batısındaki otlaklardaki filolara katılmaya
hazırlanırken buldu. Kahverengi binici ilkin kü­
çük bronzu Benden'de, sahibesinden bu kadar

uzakta görünce o kadar şaşırdı ki, hemen kavra­


yamadı çılgına dönmüş hayvanın düşüncelerini.

Ama Canth anladı.


Wirentb yükselmiş.
F'nor diğer bütün düşünceleri unutarak
Canth'la birlikte çıkıntıya koşru. Grall onun om­
zundaki tüneği kavradı, kuynığunu F'nor'un boy­
nuna o kadar sıkı sannıştı ki, F'nor onu guç kul­
lanarak gevşetmek zorunda kaldı. Sonra Berd tü­
neğe gelmemekte direni ve Canth küçük bronzu
emirleri kabul edecek kadar sakinleştirinceye de­
ğin değerli zamanlarını harcadılar. Berd sonunda
sakinleştiğinde, Canth o kadar kuvvetle bağırdı

ki, Mnementh çıkıntısından ona meydan okudu


ve Ramoth Kuluçka Meydaru'ndan kükredi.
Aceleci çıkışlarının ya da Canth'ın olaganüscu
davranışının etkilerini düşünmeksizin F'nor ejde­
rini yukanya yönelni. Duyguların dokunmadığı
bir parça mantık, küçük bronzun ona ulaşma­
sının ne kadar aldığını, Wirenth'in yükselmeden
önce ne kadar kan dökeceğini ve Donıklar'da
hangi bronzlann bulunduğunu tahmine çalışıyor-

395
Ejder Arayışı

du Canth'ın onlara karşı hiç şansının olmadığı


bazı hayvanlar da vardı.
Doruklar Weyri üzerindeki gökte belirdiklerin­
de, F'nor'un en büyük korkuları gerçekleşmişti.
Beslenme Meydanı kanlı bir manzara halindeydi
ve ne orada beslenen bir kraliçe, ne de Weyr
yüksekliklerini çevreleyen ejderler arasında bir
bronz vardı.
Emir almaksızın Canth baş döndürücü bir hızla

döndü.
Berd \flirentb 'in nerede olduğunu biliyor. Beni
oraya götürür.
Küçük bronz, sırtına küçük pençeleriyle sıkıca
tutunarak Canth'ın boynuna atladı. F'nor
Canth'ın omzundan yere kaydı, sendeleyerek
onun yolundan çekileli kahverengi zıplayarak
yükselebilsin diye.
Pridetb de yükseliyor. Düşünce ve kahverengi­
nin korku çığlığı eş zamariliydı. Yükseklerden di­
ğer ejderler cevap verdi, kanaı.larıru telaşla aç­
arak .
.. Ranıoılı'�t haber ver!" diye bağırdı F'nor, zihni
ve ı.1.:'>i lıcdcni şoktan felç olmuştu. "Ramoth'u
kaldır' Bronz biniciler! Pridelh de yükseliyor!"
Weyr balkı Alt Mağaralar'dan akın etti, biniciler
Wevr } lİ/.(·ındeki çıkıntılannda belirdiler.
"Kyl:ırn! T'l>0r! Pilgra nerede? Kylara! Varen.a!"
Onu ncrcdL'ysc boğan bir panikle haykırarak, et­
rnfına l'ı�l·ışüp :ıc;ıklaına isıeyen insanları itekleye-
Anne McC.-ıfTrey

rek Brekke'nin weyrine koşturdu f'nor.


Prideth yükseliyordu. Bu nasıl olabilirdi? En
aptal Weyrkadını bile bilirdi ki. bir çiftleşme uçu­
şu sırasında bir kraliçe weyrindc lutulmazdı- ku­
luçkada olmadığı sürece. Kylara nasıl...
"T'bor!"
F'nor kısa merdivenden hızla koştu. yarı iyi
l eş­
miş kolunu sarsan uzun adımlarla dövdü korido­
nı. Ama acı zihnindeki paniği sildi, o tam weyr

mağarasına girerken Brekke'nin öfkeil çığlığı


durdurdu onu. Etrafındaki bronı binicileri yanda
kesilmiş bir çiftleşme uçuşunun etkilerini göster­
meye başlıyorlardı.
"Ne yapıyor o? Buna nasıl cesaret edebilir?"
Brckke şehvetle olduğu kadar gazapla dolu, ku­
lak tırmalayan bir sesle çığlık çığlığa bağınyordu.
"Onlar benim ejderlerim! Nasıl cüreı eder buna!
Öldüreceğim onu!• Sürekli tekrarladığı bu sözler,
içe işleyen bir ızdırap feryadın:ı dönüştü Brekke
iki büklüm olup sağ omzunu sanki kafasını ko­
nımak istercesine kamburlaştınrken.
"Gözüm! Gözüm! Gözüm!'' Brekke sağ gözünü
kapatıyordu, gövdesi kendini verdiği havadaki
mücadelenin önüne geçilmez, iradedışı taklidiyle
kıvranıyordu.
"Öldüreceğim! Geberteceğim onu! llayır! Hayır!
Kaçamaz. Gidin!" Bir anda Brckke'nin yüzü şey­
tani bir fa
i deye büründü ve tüm gövdesi şehvet­
le kıvrandı.

397
Ejder Arayışı

Bronz biniciler değişiyorlardı simdi, artık hay­


vanJaryla aralanndaki tuhaf zihin bağının tama­
men esiri değillerdi Korku, şüphe, kararsızlık,
umutsuzluk okunuyordu yüzlerinden. İnsan bi­
lincinin bir kısmı ejder azgınJığı ve engellenenen
çiftleşme uçuşuyla mücadele ederek dönüyordu.
T'bor Brekke'ye uzandığında insancıl bir korku
yansıyordu gözlerine.
Ama Brekke hala tümüyle Wirenth'e bağlıydı
ve yüzündeki inanılmaz zafer, Wirenth'in tutsak­
lıktan kurtulup Pridech'i etrafını çevreleyen krali­
çelerin arasından sürüklediğini yansıtıyordu.
"Pridctlı yükselmiş, T'bor! Kraliçeler dövüşü­
yorlar," diye bağırdı F'nor.
Bir binici haykırmaya başladı ve sesi Brekke
nin bükülen gövdesine bakan ikisinin bağlantısı­
nı kesti.
"Ona dokunmayın," diye çığlık attı F'nor
T'bor'u ve bir diğer adamı uzaklaştırmak için.
Ona mümkün olduğunca yaklaştı, ama Brek­
ke'nin gezinen gözleri ne onu, ne de weyrdeki
bir şeyi görüyordu.
Sonra Brekke sıçrıyormuş gibi gözüktü, sol
gözü şeytani bir neşeyle büyüdü, dişleri hayali
bir hedefin üzerinde kenetlenirken dudakları ara­
landı, gövdesi ısrarlı çabayla yay çiziyordu.
Tıslar gibi yaptı aniden başını sağ omzunun
üzerinden yana uzatarak, yüzü kuşku, korku, kin
yansırıyordu bu arada. Bir anda gövdesi şiddetli

398
Anne McCaffrey

bir çırpınmaya tllluldu. Yine çığlık attı, bu sefer­


ki inanılmaz dehşetli ve ızdıraplı, ölümcül bir
çığlıktı. Bir eli gırtlağına gitti, öbürüyle görülme­
yen bir düşmana vuruyordu Acı dolu bır geril­
meyle parmaklanrun üzerinde yükselmişti bede­
ni. Çığlıktan çok solumaya benzeyen bir feryatla
geriye döndü. Gözlerinde yine Brekke'nın kork­
muş, işkence görmüş nıhu vardı. Sonra gözleri
kapandı, gövdesi gevşedi , tehlikeli düşüşünde
F'nor onu ucu ucuna yakalayabildi.
Weyrin taşlan ejderlerin yas tutan ağıtlarıyla
yankılanıyor gibiydi.
"Tbor, Manora'yı çağırması için birini gönder,"
F'nor Brekke'yi divana taşırken boğuk bir sesle
bağırdı. Kollarındaki gövdesi o kadar hafifti ki,
sanki bütün içi çekilmiş gibiydi. Onu bir koluyla
sıkıca gösüne b:ıstınrken serbest eliyle boynun­
dan nabzını bulmaya uğraştı. Kalbi atıyordu- ha­
fıfçe.
Ne olmuştu? Kylara Prideth'i Wirenth'in yakını­
na nasıl bırakabilmişti?
"İkisi de gittiler," diyordu Tbor yatak odasına
sendeleyerek girip şiddetlice titreyerek elbise
sandığının üzerine yığılırken.
"Kylara nerede? Nerede o'"
"Bilmiyorum. Bu sabah devriye uçuşu için çık­
tım." T'bor yüzünü ovuşturdu; şok, kırmızı yüzü­

nü beyazlatmışu. "Göl kirlenmişti..."


F'nor Brekke'nin hareketsiz gövdesini kürklere

399
Ejder Arayışı

sardı. Elini, inip kalkuğı güçlükle fark edilen göğ­


süne koydu.
F'no�
Bu Canıh idi, çağnsı o kadar hafif, o kadar
acıydı ki, adam ejderin tonundaki acı yüzünden
gözlerini yumdu.
Birinin omzunu kavradığını hisselti. Gözlerini
açtı ,.e Tbor'tın gözlerindeki şefkati, anlayışı gör­
dü. "Onun için daha fazla yapabileceğin bir şey
yok, F'nor."
"Ölmek isteyecek. Buna izin vem1c!� dedi.
"Brekke'nin ölmesine izın ven11e!"
Canı.h çıkıntıdaydı, gözleri ölgi.ınce ışıldıyordu
Bitkinlikten sallanıyordu. F'nor eğilmiş başı kol­
larıyla sardı, ortak kederleri o kadar yoğundu ki
acıdan yanıyor gıbiydilcr.
Çok geçti. Prideth yükselmişti. Wirelllh 'in çok
yakınmda. Kraliçeler bile yardım edemedi/ar.
Denedim, F'ızor Denedim. O.. o kadar hızlı
düştü kı Ve bana da saldırdı Sonra araya gitti.
Onu a rada bu/('unadım.
İkisi de beraberce. hareketsiz kaldılar.

Lessa ve Manora onları Ramoth Donıklar Wey­


ri'ne daireler çızerek ıncrken gördüler Ramoth
Canth'ın bağırcısına Kuluçka Meydanı'ndan
çıkmış, binicisini yüksek sesle çağırarak bu dav­
ranışa bir açıklama istemişti.

Ama F'lar, Canth'ın amacını bıldiğinc ınanarak

400
Anne McC.ıffrey

onu yatışunnıştı, ta ki Ramoth onları Wirenrh'in


yükseliyor olduğundan haberdar edinceye kadar.
Ve Ramoth Pridcth'in de bir anda yükseldiğini bi­
liyordu ve eğer elinden gelirse, ölümcül dövüşü

engellemek ıçin aradan "Zabol'a gitmişti.


Wircntlı Pridcth'i araya çekince, Ramoth Les­
sa'yı almak ıçin Benden Weyri'ne dönmüştü.
Benden ejderleri ağıt yakular, böylelikle ti.im
Weyr kısa bir süre sonra felaketi öğrendi. Ama
Lessa sadece Manora ilaçlannı toplayıncaya ka­
dar bekledi.
O ve başkadın, Brekke'nin weyrinin çık
ı ntısına
ve kıpırdamaksızın yas tutanlara yaklaşırken Les­
sa, Manora'ya endişeyle baktJ. Bu durgunlukta
tehlikeli birşeyler vardı.
"Bu işin üstesinden beraberce gelecekler. Şu
an hiç olrnadıklan kadar beraberler," dedi Mano­
ra kaba bir fısıltıdan daha fazla olmayan bir ses­
le. Başı eğik, omuzları çökmüş olarak onların ya­
nından sessızce geçti, Brekke'ye giden koridorda
acele ederken.
"Rarnoth'"' diye sordu Lessa, kraliçc!>inin kum­
larda durduğu yere bakarak. Manor:ı'nın bilgeli­
ğinden şüphe ettiğinden değil, ama F'nor'u bu
kadar... böyle yenilmiş gönnek onu üzmüştü. O
F lar :ı cok benzıyordu...
' '

R:ırnoılı hafifçe uğuldadı ve kanatl:ınnı katladı


Ç.ınak'ın etrafındaki çıkıntılarda diğl!ı ejderler
lnı1.u r'>tııu nöbete başl:ıdılar.

ıOI
Ejder Arayışı

Lessa Weyr Mağarası'na girdiğinde boş ejder


yatağından gözlerini kaçırdı ve basamakların or­
tasında durdu. Trajedi geçeli sadece dakikalar ol­

muştu ve dokuz bronz binici de hala ciddi bir


şoktaydılar
Öyle de olmalan gerektiğinin farkına vardı Les­
sa, derin bir anlayışla. Yoğunluğu yaşamak için
uyarılmak ve sonra sadece hayal kırıklığına uğra­
mak değil, aynı zamanda feci şekilde iki kraliçe­
den birden yoksun kalmak! Bir bronz, kraliçeyi

kazansın ya da kazanmasın, kraliçeyle Weyrinin


bronzları arasında fark edilmez, derin bir bağlılık
olurdu.
Yine de, Lessa hemen sonuca vardı, bu üzeri­
ne gecenin çöktüğü Weyr'de birilerinin yapıcı
olacak kadar duyarlı olması gerekirdi. Lessa böy­
le düşünmeye son verdi. Bu sonımluluğu bugü­
ne kadar üstlenen Brekke olmuşnı
Döndü, sersemlemiş biniciler için uyarıcı bir­
şeyler aramak üzereydi ki, telaşlı birinin düzen­
siz adımlarını ve hırıltılı nefesini duydu. İki yeşiJ

kertenkele ok gibi fırladılar weyre, genç bir kız


yan koşuyla gelirken havada asılı durup, heye­
canla şakıdılar. Kız elindeki tepsiyi güçlükle taşı
yordu ve ağlıyordu, nefesi kesik kesik soluklar
halindeydi.

"Ah!" diye bağırdı Lessa'yı görünce. Hıçkırıkla­


rını bastırdı, eğilerek selam vermeye ve burnunu
omzuna silmeye çalıştı aynı anda.

402
Anne McCaffrey

"Sen akıllı bir çocuksun," dedi Lessa çabucak,


ama sempati de vardı Tepsinin bir ucundan tut­
tu ve kızın onu masaya koymasına yardım etti.
"Sert ıçecekler mı getirdin?" diye sordu topraktan
yapılmış etiketsız şışeleri işaret ederek.
"Ne bulabildiysem " Ve son hece bir hıçkınkla
sonlandı.
"Al." Lessa yarım doldurulmuş bir kadehi ba­
şıyla en yakındaki biniciyi işaret ederek ona uzat­
tı. Ama çocuk hareketsiz, perdeye bakıyordu, yü­
zü kederle çarpılmış, gözyaşları yanaklarından
farkına varmaksızın düşüyorlardı. Ellerini o kadar
sert hareketlerle ovuştunıyordu ki, eklemlerinin
üzerindeki deri bembeyaz olmuştu.
"Sen Mirrim misin?"
Çocuk başıyla onayladı, gözlerini kapalı giriş­
ten ayınnadan Yeşiller onun üzüntüsünü yan­
sıtarak tepesinde pır pır uçtıştular.
"Manora Brekkc'nin yanında, Mirrim."
"Ama... ama onun öleceğini söylüyorlar. O
ölecek. Diyorlar ki ejder ölünce binici de ölür­

müş. Diyorlar ki..."


"Çok fazla şey diyorlar," diye başladı söze Les­
sa ve o sırada Manora kapı girişinde belirdi.
"Yaşıyor. Uyku en iyi nimettir." Perdeyi çekti
ve adamlara baku. "Bunlar uyusalar iyi olur. Ej­
derleri döndü mü? Bu kim?" Manora nazikçe Mir­
rim'in yanağına dokundu "Mirrim? Senin yeşil
kertenkelelerin olduğunu duymuştum."

403
Ejder Anıyışı

"Brekke... Brekke s
i terdi ki. . " ve
. kız ardını ge­
tiremedi.
"Brekke mantıklı biridir,• dedi Manora hemen
ve Mirrim'in parmaklannı bir fincanın etrafına
dolayarak onu bır binicıye doğnı gönderdi. "Şim­
di yardım et. Bu adaınlann yardımımıza ihtiyaçJa­
n var."
Sersemlemiş halde hareket etti Mirrim, bronz
binici pannaklannı fincana uzatamayınca ş
i e ko­
yuldu
"Leydim,• diye mırıldand1 Manora, "Weyrlide­
ri'ne ihtiyacımız var. Ista ve Telgar Weyderi şu
aralar iplikle mücadeleye başlamışlardır ve...•
"Ben buradayım," dedi F'lar weyr girişinden.
"Ve ben de şundan bir yudum içerim. Aranın so­
ğuğu iliklerime işledi."
"Şu an burada ihtiyacımız olandan daha çok
soytarı var," diye bağırdı Lessa, ama onu görün­
ce yüzü gülmüştü.
"T'bor nerede?"
Manora Brekke'nin odasını gösterdi.
"Pek;Ua. O zaman Kylara nerede?"
Sesinde aranın soğuğu vardı.

• • •

Akşama dek, moml bakımından yıkılmış olan


Donıklar Weyri'ne biraz düzen gelmişti. Tüm
bronz ejderler geri dönmüş ve beslenmişlerdi,
bronz biniciler hayvanlarıyla birlikte weyrlerine

404
Anne McC.ıffrey

çekilmiş, kendilerine uyutacak kadar ilaç veril­


mişti.
Kylara bulunmuştu. Daha doğnısu, Nabol Ka­
lesi'ne tahsis edilen yeşil binici tarafından getiril­
mişti.
"Birisinin orada bulundurulması lazım," dedi
adam, yüzü korkunçtu, "ama bu ben ya da be­
nim yeşilim olamaz."
"Lütfen rapor ver S'goral." F'lar binicinin duy­
gularına anlayış gösterdiğini bir baş işaretiyle be­
lirtti .
"Kylara, Kale'ye bu sabah buradaki gölün kir­
lendiği ve su dolduracak fıçı olmadığı hikayesiy-
• le ulaştı. Prideth'in dışarı çıkarılmayacak kadar
çok altın renginde olduğuntı düşündüğümü ha­
urlıyorum. Biliyorsun, dönemi şaşmışu. Ama tü­
nekte yeşilimin yamna rahatça tüneyince ben de
şu Kalelilere ateş kertenkelelerine nasıl bakacak­
larını öğretmeye koyuldum." S'goral belli ki öğ­
rencilerine çok yararlı olamamışu. "O, Nabollu
Kaleliyle birlikte içeri girdi. Daha sonra onların
kertenkelelerinin Lord'un yatak odasının dışında­
ki pencerede güneşlendiklerini gördüm." Kendi­
sini dinleyenleri süzerek ve daha da haşin görü­
nerek durakladı. "Yeşilim bağırdığında ara ver­
miştik. Yukarıda ejderler vardı kesinlikle. Bunun
bir çiftleşme uçuşu olduğunu biliyordum. Buntı
başka bir şeyle kanşuramazsınız. Derken Prideth
bağırmaya başladı. Ondan sonra tek bildiğim,

405
Ejder Arayışı

onun Nabol'un ödüllü damızlıklarının arasına


daldığıydı Kylara'nın olanların farkına varması
için bıra:l bekledim, ama ondan hiç iz gözükme­
yince aramaya çıktım. Nabol'un konımalan kapı
ya dikilmişlerdi. Lord rahatsız edilmek istemiyor­
muş. Ama, ben onu rahat:.ız ettim. YapLığı işten
alıkoydum. Ve yaplığı iş de buydu. Prideth'i az­
dırıyordu. Bunun üzerine Prideıh, zaıen kendisi
yükselmeye bu kadar yakınken bir de yanı ba­
şında bir çiftleşme uçuşu görünce... Ejderini böy­
le kötüye kullanamaz:.ın." Gene salladı başını
"Benim ve yeşilimin orada yapabileceğimiz baş­
ka bir şey yoktu. Biz de kraliçelerini çağıımak iç­
in Kale Weyri'ne havalandık " Ama... ve çaresiz­
liğini göstererek ellerini açtı.
"Yapman gerekeni yaptın, S'goral," dedi F'lar
ona.
"Yapabileceğim başka bir şey yoktu,� diye ısrar
etti adam, sanki kendini gitmek bilmeyen bir
suçluluk duygusundan kurtaramıyordu.
"Sen orada olduğun için şanslıydık," dedi Les­
sa "Kylara'nın nerede olduğunu hiç bilemeyebi­
lirdik"
''Benim bilmek istediğim, o kadına ne olacak...
şimdi?" Binicinin yüzündckı yarı utanç, yan suç­
luluğun yerini haşin bir kincilık almıştı şimdi.
"Bir ejderin yitirılmesı ycıcrli değil mir diye
sordu Tbor
"Brckkc de ejderini kaybetti," diye seıtçe yanıt

•106
Anne McCaffrey

verdi S'goral "ve o yapması gerekeni yapıyordu."


"Öfke ya da nefıl!tle karar verilmez, S'goral,"
dedi F'lar ayağa kalkarak "Böyle bir şey daha
önce olmadı..." Devam edemedi, D'ram ve G'na­
rish'e döndü En azından bizim zamanımızda.�

"Öfke ya da nefretle karar verilmez," diye tek­


rarladı D'ram, "ama bizim zamanımızda böyle
olaylar olmuştu � Tuhaf bir biçimde yüzü kızardı.
"Buraya birkaç bronz göndersek iyi olur, Flar.
Doruklar erkekleri ve hayvanları yann için form­
da olmayabilirler. Ve İplik hergün düşerken, hiç­
bir Weyr'in tedbiri gevşetmesine izin verilemez.
Ne olursa olsun."

407
Ejder Arayışı

ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Kale Weyri'nde Gece: Altı Gün Sonra

Robinton sıkkındı, kalbinin ve zihninin yor­


gunluğu, Arpustası'run ejder sırtındayken genel­
likle tattığı heyecana ulaşmasını önlüyordu. As­
lında, neredeyse bu gece Kale Weyri'ne gitmemiş
olmayı diliyordu. Herkesin Donıklar'daki trajedi­
ye değişik tepkiler verdiği şu geçen altı gün, çok
zorlu olmuşttı. <Doruklar hep Pern'deki en ka­
nşık sorunlan yaratmak zonında mıydı?) Robin­
ton bu Kızıl Yıldız'ı gözleme işini zihinleri ve
gözleri temizleninceye ve bu meydan okuma iç­
in hazır oluncaya dek bir şekilde ertelemelerini
arzuladı. Ve yine de belki en iyi çözüm, Kızıl Yı
ldız için teklif edilen bu keşif gezisini mümkün
olduğunca çabuk yapmak için ısrar etmekti... iki
kraliçenin ölümünü takip eden depresyona karşı
bir ilaç olarak. Robinton F'lar'ın Kale Lordlan'na
ejderadamların gökyüzünü İplik'tcn temiZleme
isteklerinde dürüst olduklarını kanıtlamayı istedi­
ğini biliyordu, ama bu kez, Arpustası'run özel bir
fikri yoktu. F'lar'ın bu konuda, şimdi ısrar etme­
si akıllıca mıydı, bilmiyordu. Özellikle de Ben­
den Weyrlideri, T'ron'un açtığı yara iyileşmemiş­
ken, kimse T'kul'un Güney Weyri'nde ne yaptığı
ndan emin değilken ve adamın orada kalmaya

408
Anne McCaffrey

niyetli olup olmadığını bilmezken, tüm Pem iki


kraliçenin savaşı ve ölümüyle şok olmuşken...
İnsanlar akıllannı başlarına coplamalıydılar; İplik
Düşüşü, mevsimlik tarla sürme ve tohum auna
düzenıni güçleştirirken yeterince uğraşacak işleri
vardı. Kızıl Yıldız'a saldın başka zamana kalsındı

Diğer ejderler Kale Weyri'ne varıyorlardı ve


Robinton'un bindiği kahverengi daire çizen dü­
zende yerini aldı. Fandarel'in camcısı Wansor'un
ıızakgöreni kurclltğu Yıldız Taşlan'na ineceklerdi.
"Şu aletle bakma fırsaun oldu mu?" diye sordu
Robinlon kahverenginin binicisine.
"Ben mi? Güç bela. Herkes bakmak istiyor.
Herhalde sıra bana gelinceye kadar orada kalır."
"Wansor onu Kale Weyri'ne kalıcı olarak mı
kurdu?"
"Alet Kale Weyri'nde bulunmuştu," diye yanıt­
ladı binici biraz kendini savunurcasına. "Bildiği­
niz gibi, Kale Weyri en eski Weyr'dir. P'zar onun
Kale Weyri'nde kalması gerektiğini düşünüyor
Ve Demirciustası da onaylıyor. Onun adamı
Wansor bunun mantıklı olabileceğini söyleyip
duruyor. Yükselti, açılar ve Kale Weyri dağlarının
rakımıyla ilgili birşeyler. Ben anlamıyorum."
"Ben de,• diye düşündü Robinton. Ama anla­
maya niyeti vardı. Fandarel ve Terry ile Zanaatlar
arası bilgi değişimi olması konusunda hemfikir­
lerdi. Su götürmezdi ki, Pem, muhtaç olduğu

409
Ejder Arayışı

tekniklerinin birçoğunu, Zanaatlar arası kıskanç­


lıktan dolayı yitmniştı Bır Zanaatustası'nın tüm
Zanaat sırlannı aktarmadan, erken ölmesi, hayati
bir miktar bilginin sonsuza dek kaybolması de­

mekti. Ne Robinton, ne de ondan önce gelen us­


ta, bu gülünç ayrıcalığı desteklememişlerdi. Ro­
binton'un bildiği her şeyi bilen beş kıdemli arpçı
ve güvenlik faktörünü arttırmak için azimle ça­
lışan, gelecek vaat eden üç kalfa vardı.
Tehlikeli sırlan saklamak başka şeydi, Zanaat
becerilerini yok oluncaya dek konımak başka bir
şey
Kahverengi ejder Kale Weyri'nin yüksek tepe­
lerine indi ve Robinton yumuşak omuzdan aşağı
kaydı. Kahverengi iniş noktasından yarun boy
yükseldi ve başka birinin inmesi için yer açarak
uçurumdan aşağıdaki Çanak'a düşermiş gibi gö­
züktü.
Kara gövdeleri daha aydınlık olan gece göğün­
de siluet gibi görünen devasa Yıldız Taşlan'na gi­
den doruğun dar tepesine ışıllar konmuştu. Ro­
binton orada toplanmış olanların arasında Demir­
ciustası'run koca, Wansor'un armuı şekilli ve Lcs­
sa'nın ince gövdesini seçebildi.
Yıldız Taşları'nın en geniş ve düz olan kaya­
sında, Robinton üçayaklı bir düzenek üzerinde
uzakgörenin silindirinin monte edildiğini gördü
İlk bakışta onun basitliği karşısında hayalkmklı­
ğına uğradı; şişman, yuvarlak bir silindirin, bir

410
Anne MccafTrey

yanına daha ufak bir bonı iliştirilmişti. Sonra da


bundan dolayı neşelendi. Demirci aleti söküp ba­
sit verimliliğinin ilkelerini öğrenmek için yanıp
tutuşuyor olmalıydı.
"Robinton, nasılsın bu akşam?" diye sordu Les­
sa, ona doğru yaklaşıp bir elini uzatarak.
Lessa'nın elini yakaladı, Robinton'un parmakla­
rının nasırlarının altında onun yumuşak teni pü­
rüzsüzdü.
Robinton "Verimliliğin unsurlarını düşünüyo­
rum," diye karşılık verdi sesini neşeli rutarak.
Ama Brekke'yi sormadan edemedı ve Lessa'nın
parmaklarının kendininkiler arasında titrediğini
hissetti.
"Umulabileceği kadar iyi. F'nor onu kendi
weyrine getirmemizde ısrar etti. Adam ona duy­
gusal olarak bağlı- hemşireliğe minnettarlıktan
çok daha fazla. Onunla arasında Manora ve Mir­
rim var, hiç yalnız kalmıyor."
"Ya... Kylara?"
Lessa elini onunkinden çekti. "Yaşıyor!
Robinton hiçbir şey demedi ve bir an sonra
Lessa devam etti.
"Bir Weyrkadını olarak Brekke'yi kaybetmek
hoşumuza gitmiyor..." Durakladı ve ekledi, sesi
biraz daha katı olarak konuştu, "Ve artık bir kişi­
nin birden çok sefer ve birden çok ejder soyunu
Etkileyebileceği ortada olduğuna göre, Brekke
Benden yumurtaları çatlamaya başladığında bir

411
Ejder Arayışı

aday olarak sunulacak. Bu yakında olacak."


"Bana öyle geliyor ki," dedi Robinton sözcük­
lerini dikkade se�erek, "herkes onaylamıyor bu
geleneklerden ayrılışı."
Karanlıkta Lessa'run yüzünü göremese de göz­
lerinin üzerinde olduğunu hissetti.
"Bu sefer Eskiçağldar değil. Galiba onun yeni­
den Etkileyemeyeceğinden o kadar eminler ki
umursamıyorlar."
"Kim o zaman?"

"F'nor ve Manora şiddetle karşı çıkıyorlar."


"Ya Brekke?"
Lessa sabırsızca nefesini bıraktı. "Brekke hiçbir
şey demiyor. Gözlerini bile açmıyor. Devamlı
uyuyor olamaz. Kertenkeleler ve ejderler onun
uyanık olduğunu söylüyorlar. Biliyorsun," ve
Lessa'nın çileden çıktığı, kendine uyguladığı sıkı
kontrolden belli oldu, kendi kendine itiraf etme­
yeceği kadar çok endişeleniyordu Brekke için,
"Brekke tüm ejderleri duyabilir ve tüm ejderler
onu dinlerler." Lessa huzursuzca kıpırdandı ve
Robinton onun kibar beyaz ellerini bilinçsiz bir
heyecanla kalçalarına sürttüğünü görebildi. "Ak­
tif olarak ölümü arayamıyor ve sadece öyle yatl­
yor. İçimde," Lessa yumruklanru sıktı, "onu döv­
mek, çimdiklemek, tokatlamak için inanılmaz bir
dürtü var... kızdan yanıt alabilmek için herhangi
bir şey yapabilmek. Sonuçta bu dünyanın sonu
değil. Diğer ejderleri duyabiliyor. Lytol gibi ejder

412
Anne McCaffrey

soyuyla tüm iletişiıl}den yoksun kalmış değil."


"Şoktan kurtulması için zamana ihtiyacı olma­
lı... "
"Biliyorum, biliyorum," dedi Lessa sinirlice,
"ama zamanımız yok. Ona birşeyler yapmanın
gerektiğini kavratmayı başaramıyonız... "

"Lessa...•
"Sen de Lessa, diye başlaına Robinton." Jşılla­
rın yansısında, Weyrkadınırun gözleri öfkeyle pa­
rıldadı. "F'nor bir weyr çömezi kadar çılgın, Ma­
nora ikisi için de endişeleniyor, Mirrim zamanı­
nın çoğunu ağlayarak geçiriyor ve bu onun ker­
tenkele üçlüsünü üzOyor, onlar da tüm weyr çö­
mezleriyle yavrulan ayağa kaldınyorlar. Ve hep­
sinin üstüne F'lar... "

"F'lar?" Robinton kimse onun yanıtını duyama­


sın diye Lessa'ya doğru eğildi.
"Ateşi var. O açık yarayla Doruklar'a asla gel­
memeliydi. Aranın yaralara ne yaptığını bilirsin!•
"Onun bu gece burada olacağını umuyordum."
Lessa'nın gülüşü hırçıncaydı. "Sırtı dönükken
klabına ilaç koydum. n

Robinton kıkırdadı. "Ve iddiaya girerim ki onu


yosun çayıyla doldurmuşsundur."
"Yarayı da onunla sardım."
"O güçlü bir adam, Lessa. İyileşecektir."
"İyileşse iyi olur. Keşke F'nor. . � Lessa sustu.
.

"Bir wherry gibi söyleniyorum, değil mi? İçini


çekti ve gülümsedi Robinton'a.

413
Ejder Arayışı

''Hiç de değil, sevgili Lessa, seni temin ederim.


Yine de Benden yeterince temsil edilmemiş gibi
değil,• hafıfçe eğilerek selam verdi, Lessa omuz
silkse de bu onu güldürdü en azından. "Aslında,"
diye devam etti, "F'lar burada olmadığı, şu alet­
ten görebildiği İpliği ortadan kaldırmasını engel­
leyecek her şeye sövüp saymadığı için azıcık ra­
hatlamış hissediyorum kendimi."
"Çok doğru." Ve Robinton onun sesindeki kes­
kinliği fark etti. "Emin değilim . .. "

Lessa cümlesini bitirmedi ve inen bir diğer ej­

dere bakmak için o kadar hızla döndü ki Robin­


ton, F'lar'ın Kızıl Yıldız'a karşı birşeyler yapma
arzusuna Lessa'run karşı olduğundan emin oldu.
Lessa birdenbire nefesini sertçe çekerek kaska­
tı kesildi, "Meron! O burada ne yaptığını sanı
yor?"
"Sakin ol, Lessa. Burada olmasından ben de se­
nin kadar hoşlanmıyorum, ama onu göz önünde

bulundurmayı tercih ederim, eğer neyi kastettiği­


mi anladıysan."
"Ama onun diğer Lordlar üzerinde etkisi yok. .. "
Robinton kaba bir kahkaha am. "Sevgili Weyr­
kadını, onun diğer alanlardaki etkisini dikkate
alırsan, Lordlar'ın desteğine ihtiyacı yok."
Robinton iki kraliçe ejderin ölümüne karıştık­
tan topu topu altı gün sonra ortalıkta dolaşan
adamın küstahlığuıa hayret etti.
Nabol'un Kale Lordu, utanmadan topluluğun

414
Anne McCaffrey

orta noktasına yürüdü; bronz ateş kertenkelesi


koluna runemiş ve dengesini sağlamaya çabalar­
ken kanatlarını açmıştı. Küçük yarattk Meron'a
yöneltilmiş düşmanlığı fark ettikçe tıslamaya baş­
ladı.
"Bu... bu zararsız rup mü bize Kızıl Yıldız'ı
gösterecek olan inanılmaz alet?" diye aşağılayıcı
bir dille sordu Nabollu Meron.
"Ona dokunmayın, yalvanrun," diye ileri fırladı
Wansor, Nabollunun elini yakalayarak.
.
"Ne dedinr Kertenkelenin tıslaması da Me­
ron'un sesinden daha az tehdit edici değildi Lor­
dun ınce yüz hatları, haksızlıktan duyduğu öf­
keyle çarpılmış, buna bir de ışıl aydınlığında kö­
tü niyet eklenmişti.
Fandarel karanlıktan çıkarak zanaatkarırun ya­
nına bir adun attı. "Alet gözlem için ayarlandı.
Onu oynatmak, saatlerce özenli uğraşı yok ede­
cektir."
"Eğer gözlem için yerleştirildiyse, bırak da gö­
relim!" dedi Nabol ve etrafındaki halkaya kavga­
cı bir bakış atarak Wansor'un önüne geçti. "Evet?
Ne yapıyorsunuz bu şeyle?"
Wansor başının hafıf bir hareketiyle onu mazur
gören koca Demirci'ye sorarcasına bakcı. Wansor
minnettarlıkla geri çekildi ve Fandarel'in başkan­
lık etmesine izin verdi. Demirci boğum boğum
iki parmağıyla, ufak silindirin tepesindeki küçük
yuvarlak çıkıntıyı ihtiyatlıca tuttu.

415
Ejder Arayışı

"Bu gözmerceği. En iyi gören gözünü buraya


koy," dedi Meron'a.
Saygı ünvanlarırun hiçbirinin kullanılmaması
Nabollunun gözünden kaçmamıştı Açıkça De­
mirci'yi azarlamak istiyordu. Eğer Wansor böyle
cevap vermiş olsaydı bir an duraklamazdı diye
düşündü Robinton.
Meron'un dudakları küçümsercesine büküldü
ve kasıla kasıla son bir adım attı uzakgörene. Ha­
fıfçe öne eğilerek, gözünü uygun yere yerleştir­
di. Ve yüzü hemen kaybolan bir şok ve dehşet
ifadesine bürünerek çabucak geri çekti kendini.
Huzursuzca güldü, daha uwn süren, ikinci bir
bakış attı. Robinton'a göre fazlasıyla uzun bir ba­
kış.
"Eğer görüntünün netliğinde bir eksiklik varsa
Lord Meran... " diye ürkekçe konuşmaya başladı
Wansor.
"Kapa çeneni!" Meron onu eliyle uzaklaştırarak
alet üzerindeki önceden tasarlanmış tekelini sür­
dürdü.
"Bu kadan yeter Meran," dedi Kale Lordu
Groghe, diğerleri sabırsızca kıpırdanmaya başlar­
ken. "Bu sefer kendi payına düşenden fazla bak­
tın. Çekil. Bırak, diğerleri de baksın."
Meron bir an küstahça Groghe'ye baktı ve son­
ra tekrar gözmerceğine döndü.
"Bu kadarı fazla, Meron: dedi Lessa alete doğ­
ru yaklaşarak. Adama ayncalık tanınamazdı.

416
Anne McCaffrey

Meron o sanki bir böcekmiş gibi, soğuk ve alay


edercesine baklı.
"Nedir o fazla olan... Weyrkadını?" Sesi bu ün­
varu müstehcen bir kelime gibi söylemişti. Aslın­
da, tavrından o kadar cinsel çağrışımlar yayılıyor­
du ki, Robinton yumnıkJanru sıktığını fark etti.
Meron'un yüzünden bu bakışı silmek ve bunu
yaparken yüz şekillerinin yerini değiştirmek gibi
delice bir istek vardı içinde.
Ama, Demirci daha erken davrandı. Onun o iki
koca eli, Meron'un kollarını gövdesine yapıştırdı,
Fandarel çevik bir hareketle Nabol Lordu'nu ha­
vaya kaldırdı -adamın ayaklan kayadan tam bir
ejderayağı yukarıda salJanıyorlardı- ve onu çıkıntı
elverdiğince Yıldız Taşları'ndan uzağa götürdü.
Fandarel sonra Meron'u yere o kadar sert indirdi
ki, adam acıyla irkilerek bağırdı ve dengesini bu­
luncaya dek sendeledi. Küçük kertenkele vızılda­
yarak başının çevresinde dönüyordu.
"Leydim," diye Demirciustası gövdesinin üst
kısmını. Lessa'ya doğnı eğdi ve onun geçmesi iç­
in büyük bir nezakelle işaret etti.
lessa gözmerceğine bakabilmek için parmakla­

rının üzerinde dunnak zonındaydı, içinden biri­


nin bu akşam bütün gözlemcilerin o kadar uzun
boylu olmadıkJarını dikkate almış olmasını dile­
di. Kızıl Yıldız'ın görüntüsü beynine ulaşır ulaş­
maz, bu önemsiz sıkıntı uçup gitti. Kızıl Yıldız
oradaydı, kolunu uzatsa yakalayacak gibi duru-

417
Ejder Arayışı

yordu Koyu, siyah bir fonda renkli bir küre, bir


çocuk misketi gibi duruyordu. Tuhaf pembe-be­
yaz kütleler bulutlar olmalıydı. Kızıl Yıldız'ın da -
Pern gibi- bulutlara sahip olabileceğini düşün­
mek ürkütücüydü. Örtünün arasından grimsi küt­
leleri görebiliyordu, pırıltılar ve ışılularla canlı bir
gri. Hafiften yumurtayı andıran gezegenin uçlan
camamen beyazdı, ama bulut örtüsünden yok­
sundu Tıpkı Pem'in kuzey bölgelerindeki buzul­
lar gibi. Grilerde nokca nokta daha koyu parçalar
vardı. Bunlar deniz miydi? Yoksa kara mı?
Lessa karanlık gökyüzündeki, uzakgörenin sih­
riyle bir çocuk oyuncağı gibi görünen yuvarlak
kırmızılığa doğru başını oynatu isteksizce. Sonra,
kimse onun aleti bıraktığını düşüruneden önce
tekrar gözmerceğinden baktı. İnanılmaz. Rahatsı
z edici. Eğer gri karaysa... onu nasıl İplik'ten te­
mizleyebilirlerdi? Eğer daha koyu kütleler kara
idiyse...
Huzuru kaçmış ve başka birinin bu tarihi düş­

mana bu kadar yakından manız kalmasını çok is­


teyerek, bir anda, geriye adım attı.
"Lord Groghe heybetle ilerledi. "Sangel, eğer
istersen?"
"Nasıl olurdu da Kale Kalesi'nin Lordu ev sa­
hipliğine kalkar," diye düşündü Lessa, Kale Wey­
ri'nin vekil Weyrlideri P'zar haklarını korumak iç­
in yeterince çabuk davranmaz iken. Kim bilir,
belki de P'zar sadece Kale Weyri'nin Lordu'na

418
Anne McCaffrey

diplomatik davranmaya çalışıyordu. Hala, Lord


Groghenin elde tutulması gerekliydi.
Lessa geriledi, bunun Robinton'a doğnı bir ge­
rileme olduğunu biliyordu. Arpçının varlığı da­

ima güven vericiydi. O da heyecanla bekliyordu,


ama sırasını bırakmaya razı olmuştu. Groghe do­
ğal olar-ak diğer Kale Lordlan'na bir arpçıdan da­
ha önce sıra verecekti, Pern'in Arpustası'ndan bi­
le önce.
"Keşke girseydi," dedi Lessa Meron'a yan yan
bakarak. Nabollu bu kadar sertçe atıldığı gruba
tekrar girmek için bfr çaba göstermemişti. Ada­
mın hoş karşılanmadığı yerde kalma konusunda­
ki saldırgan inatçılığı, Lessa'nın endişesini ve Kızı
l Yıldız'a duyduğu korkunun yenilenmesini bas­
tıran bir karşı-öfkeydi.
Neden Kızıl Yıldız bu... bu kadar masum gö­
zükmeHydi ki? Neden bulutlan olmalıydı? Farklı
olmalıydı. Lessa nasıl farklı olması gerektiğini
tahmin edemiyordu ama... kötü gözükmeliydi.
Ve öyle değildi. Bu onu daha da korkunç ya­
pıyordu.
"Ben hiçbir şey görmüyorum," diye şikayet edi­
yordu Bollu Sangel.
"Bir saniye efendim," diye Wansor ileri çıktı ve
ufak bir ayar vidasını çevirmeye başladı. "Görüş
netleştiğinde söyleyin bana."
"Ne görüyor olmam gerek?" diye sordu Sangel
sinirlice. "Burada sadece parlak... ah! Aaa!" San-

419
Ejder Arayışı

gel gözmerceğinden sanki İplik yakmışçasına


uzaklaştı. Ama Groghe başka bir Lordu onun ye­
rine çağıramadan önce geri dönmüştü.

Lessa Sangel'in tepkisine biraz rahatlamış ve bi­


raz da kendinden memnun olmuştu. Eğer korku­
suz Lordlar da saf korkunun tadına biraz varırlar­
sa, belki de...
"Neden parlıyor? Işığı nereden geliyor? Burası
karanlık,• diye geveledi Boll'un Kale Lordu.
"Bu güneşin ışığı, Lordum,• diye cevapladı
Fandarel, onun derin, aslında böyledir tarzında­
ki sesi, bu mucizeyi sıradan bir bilgiye indirgedi.
"Bu nasıl olabilir?" diye itiraz etti Sangel. "Gü­
neş şu anda öbür tarafımızda. Her çocuk bilir bu­
nu."
"Tabii ki, ama biz Yıldız'ın bu ışığı almasını en­
gellemiyoruz. Göklerde onun aşağısındayız, böy­
lelikle güneşin ışığı ona doğrudan ulaşıyor.•
Sangel de uzakgöreni tekeline alınış gözükü­
yordu
"Bu kadarı yeter, Sangel," dedi Groghe hırçın­
lıkla. "Oterel'e de bir fırsat ver."
"Ama ben çok az baktun, üstelik mekanizmayı
ayarlarken sornn vardı," diye yakındı Sangel.
Oterel'in dik bakışları ve onu yoldan omuzuyla
itmeye çalışan Groghe'nın arasından gönülsüzce
yana çekildi.
"Odağı sizin için ayarlayayım, Lord Otere�" di­
ye mırıldandı Wansor kibarca.

420
Anne Mı:Caffrey

"Evet, öyle yap. Ben şu Sangel gibi yarı kör de­


ğilim," dedi Tillek Lordu.
"Buraya bak, Otcrel..."
"Büyüleyici, değil mi Lord Sangelr dedi Lessa,
adamın geveleyişinin ne tepkiler sakladığını me­
rak ederek.
Sangel öfkeyle soludu, ama gözleri huzursuz,
kaştan çalıktı.
"Ben büyüleyici demezdim, ama zaten sadece
bir an bakabildim."
"Önümüzde bütün bir gece var, Lord Sangel."
Adam ürperdi, pelerinine sanndı, gerçi gece
havası bahar için sadece biraz serindi.
"Bir misketten başka bir şey değil," diye bağır­
dı Tillek Lordu. "Bulanık. Yoksa böyle gözükme­

si mi gerekiyor?" Göz merceğinden başını Les­


sa'ya doğnı çevirdi.
MHayır Lordum," dedi Wansor. "Parlak ve net
olmalı, böylelikle bulut oluşumlarını görebilmeli­
siniz."
"Sen nereden bıliyorsun?" diye sordu Sangel
kızgınca.
"Bu akşamki gözlem için aleti Wansor kurdu,•
diye belirttı Fandarel.
"Bulutlar mı?" diye sordu Tillekli. "Evet, görü­
yonım onları. Ama hangisi kara? Koyu renkli şey­
ler mi, yoksa gri olan mı?"
"Henüz bilmiyonıı," dedi Fandarel ona.
"Kara kütleleri ejderlerin bir adamı çıkarabile-

421
Ejder Arayışı

ceği yükseklikten o şekilde gözükmez," dedi Ka­


le Weyri'nin Lideri P'zar, ilk kez konuşarak.
"Çok daha uzaktan bakılan nesneler daha da
farklı gözükür," dedi Wansor hangi konuda ko­
nuştuğunu bilen binnın yavan tonuyla Mesela,
bizi çevreleyen Kale Weyri dağları bile Ruatha
Tepeleri'nden ya da Crom düzlüklerinden bakıl­
dığında son derece farklılaşır."
"O zaman bütün o koyu renkli şeyler kara?"
Lord Oterel'in etkilenmemesi çok zordu "Ve ce­
saretini kaybetmemesi, diye düşundi.i Lessa. Til­
lek'in Kale Lordu İpliğin Kızıl Yıldız üzerinde
iken yok edilmesi konusunda ağırlığını koymayı
düşünmüş olmahydı.
"Bundan emin değiliz," diye ekledi Wansor üs­
lubundaki otoriteyı azaltmadan. Lessa Wansor'u
gittikçe daha çok onaylıyordu Bir erkek 'bilini­
yorum' demekten korkmamalıydı. Kadın da.
Tillek Lordu aleti bırakmak istemiyordu. Sanki
yeterince uzun bakarsa bir keşif düzenlenmesi
için iyi bir dayanak bulacakmış gibi, diye düşün­
dü Lessa.
Tillekli sonunda Cromlu Nessel'in ığneleyici
yorumlarına karşılık verdi ve kenara çekildi.
"Sence hangisi kara, Sangel? Ya da gerçekten
bir şey gördün mü?"
"Tabii ki gördüm. Bulutlan seni şimdi gördü­
ğüm kadar açıkça gördüm."
Tillekli Oterel küçümseyerek konuştu. "Karan-

422
Anne McCaffrey

bğı dikkate alırsan, çok bir şey ifade etmiyor.•


"Ben de senin gördüğün kadannı gördüm,
Oterel. Gri kütleler, siyah kütleler ve şu bulutlar.
Bulutlan olan bir yıldız! Hiçbir anlamı yok.
Pem'in bulutlan varl"
Lessa çabucak adamın öfkesine olan gülüşünü
bir öksürüğe dönüştürdü, ama Arpçı'nın eğlenen
bakışlarını fark etti ve onun Kızıl Yıldız'a tepkisi­
nin ne olacağını merak etti. Bu keşif gezisinden
yana mı olacaku, yoksa karşı mı çıkacaktı? Ve
kendisi, Arpçı'nın hangi tutumu ıfade eunesini
umut ediyordu?
"Evet, Pern'in bulutlan var,• diyordu Oterel, bu
gözleme biraz şaşırmış olarak. "Eğer Pem'in de
bulutlan ve karadan daha çok denizi varsa, o za­
man Kızıl Yıldız da öyledir...•
"Bundan emın olamazsın,• diye itiraz etti San­
gel.
"Ve karayı denizden ayırmanın da bir yolu ola­
caktır," diye devam etti Oterel, Boll Lordu'nu
umursamaksızın. "Şuna bir kez daha bakayım
Nessel,• dedi Crom Lordu'nu iterek.
"Dur bir dakika Tillekli. • Ve '\!essel aletin üze­
rine sahiplik taslarcasına elini koydu. Tillekli onu
itelerken üçayak sallandı ve uzakgören, aceleyle
kurulmuş ekseni etrafında döndü, farklı bir yön
aldı.
"Becerdin işle," diye haykırdı Oterel. "Sadece
senin denizi karadan ayırt edip edemeyeceğini

423
Ejder Arayışı

görmek istemiştim.''
Wansor hassas aletini ayarlayabilmek için Lord­
ların arasına girmeye çabalad1.
"Ben sıramt hakkıyla kuUanamadJm," diye ya­
kmdı Nessel, uzakgörenin fiziksel sahipliğini
elinde tutmaya çalışırken.
Fandarel, Crom Lordu'na kibarca yoldan çekil­
mesini ima ederek "Eğer Wansor Yıldız'ı tekrar
yakalamayı başaramazsa hiçbir şey göremeye­
ceksiniz Lord Nessel," dedi.
"Sen Allah'ın belası aptal bir wherrysin, Nes­
sel," dedi Lord Groghe, onu yanına çekip Wan­
sor'a gelmesini işaret ederken.
"Aptal olan Tillekli."
"Griler kadar çok miktarda koyuluk olmadığını
bilecek kadar gördüm," dedi Oterel kendini sa­
vunarak. "Pern'de karadan çok deniz var. Kızıl
Yıldız'da da."
"Bir bakışta bu kadar çok şey söyleyebiliyor
musun, Oterel?" Meron'un gölgelerden gelen kö­
tü niyetli, ağır ağır konuşması, herkesin dikkatini
dağıttı .
O bronz kertenkelesini sahiplenircesine okşa­
yarak ileri çıkarken, Lessa, anlamlı şekilde yana
çekildi Küçük yaratığın zevk içinde uğulduyor
olması Lessa'ya göre bir hakaretti.
"Kızıl Yıldız'ın nasıl göründüğünü herhangi bir
kesinlikle söyleyebilmemiz için," dedi Fandarel
pes gürlemesiyle, "birçok göz tarafından birçok

424
Anne McCaffrey

gözlem gerekecektir. Bir noktanın benzemesi ye­


terli değil. Hem de hiç değil."
"Ah, gerçekten. Gerçekten." Wansor Zanaanıs­
rası'na destek verdi, karanlık gökyüzünü yavaşça
tararken gözü merceğe yapışmıştı.
"Neden bu kadar uzun sürüyor?" diye sordu
(�romlu Nessel sinirli sinirli. "Yıldız orada işte.
H epimiz onu çıplak gözlerimizle görebiliyoruz."
· "Güneş tepedeyken Igen kumları üzerine dü­

şüı ·düğün yeşil bir çakıltaşını bulmak o kadar ko­


lay mı?" diye sordu Robinton.
"İ'şte, buldum onu," diye bağırdı Wansor. Nes­
sel iı\eriy.e sıçradı boruya uzanarak. Düşüncesiz
bir ha•.rek etin neye yol açabileceğini anımsayarak
elini hızl�ı geriye çekti. İki eli de dikkati çeker şe­
kilde ark asında, tekrar Kızıl Yılclız'a baktı.
Bunun la birlikte Nessel, uzakgörenin başında
fazla kalı nadı. Oterel adım atınca, Arpustası daha
atik davrandı.
"Sarunım benim sıram, çünkü tüm Kale Lordla­
n birer k:ez baktı."
"Sade c e biraz," dedi Sangel yüksek sesle, gözü
Oterel'dt: ·ydi.

Lessa } \rpustası'nı yakından izledi, onun geniş


omuzlanı nın da tarihi düşmanlanru ilk görüşünün
etkisini hissederken kasıldığını gördü. Robinton
fazla bak:madı, belki de ona öyle gelmişti, ama
yavaşça mercekten doğruldu ve düşüncelice ka­
ranlık gökyüzünde onların yukarısında duran Kı-

425
Ejder Arayışı

zıl Yıldız'a doğru baktı.


"Evet, Arpçı?" diye sordu Meran ona tepeden
bakarcasına. "Her olay için bir çift güzel sözün
vardır senin."
Robinton Nabolluya Yıldız'a baktığından daha
uzun süre baktı.
"Bence aramızdaki bu mesafeyi korusak iyi
olur."
"Hah, ben de böyle düşünmüştüm." Meran iğ­
renç bir zafer ile sıntıyordu.
"Senin düşünebildiğini bilmiyordum," dedi Ro­
binton sakince.
"Ben de böyle düşürunüştüm" derken ne de­
mek istiyorsun, Meran" dedi Lessa tehli�eli dere­
cede sert bir sesle.
"Neden, belli olmuyor mu?" Nabol Lo,rdu ona
karşı tutumunu ilk hakaretten beri azaltmamıştı.
"Benden Weyri ne buyurursa Arpçı onu yapıyor.
Ve İpliği kaynağında yok etmek Benden Wey­
ri'nin umrunda olmadığı için... "

"Nereden biliyorsun bunu?" diye sordu Lessa


soğukça.
"Ve, Lord Nabol, Pern'in Arpçısı'nın Benden
Weyri ne buyurursa yaptığı iddiasını hangi ge­
rekçeye dayandınyorsun? Çünkü ya bu suçlama­
yı ispatlamam, ya da söıünü geri almanı öneriyo­
rum." Robinton'un eli belindeki hançerdeydi.
Meron'un kolundaki bronz kertenkele tıslama­
ya başladı ve narin kanatlannı telaşla gerdi. Na-

426
Anne McCaffrey

bol Lordu kertenkelesini yatıştırma gösterisi ya­


parken çok bilen bir sırıtışla mutlu oldu.
"Konuş, Meron," diye talepte bulundu Oterel.
"Ama o kadar ortada ki. Hepiniz görebilirsiniz
bunu," diye Meron diğerlerinin kalın kafalılığı
karşısında kötü niyetli bir samimiyet ve yapmacı
ktan bir şaşkınlıkla karşılık verdi. "Onun ümitsiz
bir sevdası var.. . Benden Weyrkadıruna."
Lessa adama bir an şaşkınlığın getirdiği sersem­
lemeyle bakabildi sadece. Robinton'a hayran ol­
duğu ve ona saygı duyduğu doğnıydu. Ondan
hoşlandığını sanıyordu. Onu görmekten dolayı
her zaman mutluydu ve hiçbir zaman bunu sak­
lamaya zalunet etmezdi... ama Meron çıldırmıştı.

Gülünç ve ahlaksız söylentilerle halkın ejdera­


damlara olan inancını sarsmaya çalışıyordu. Ön­
ce Kylara, şimdi de... Ve yine de Kylara'nın zaafı,
her önüne gelenle düşüp kalkması, Kalelilerin ve
Zanaatlann Weyr geleneklerine bakışı, bu suçla­
mayı o kadar makul bir hale getiriyordu ki. . .
Robinton'un yürekten kahkahası irkiltti onu.
Ve Nabol'un suratındaki gülümsemeyi sildi.
"Benden'in Weyrkadını, benim için Benden şa­
rabının yansı kadar bile cazip değil!"
Etrafındaki yüzlerde öylesine yoğun bir feral1-
lama vardı ki, Lessa gururu kırılarak, rahatsız edi­
ci bir biçimde Kale Lordlan'nın neredeyse Me­
ron'un haksız suçlamasına inanmış olduklarını
anladı. Eğer Robinton böyle karşılık vermemiş
Ejder Arayışı

olsaydı, Eğer o suçlamayı reddetmeye kalkışsay­


dı . O da smru, gülmeyi başardı çünıkü Arpusta­
. .

sı'nın şaraba, özellikle de Benden şaraplarına

düşkünlüğü herkesin öylesine iyi bildiği bir şey­


di ki, Meron'un attığı çamurdan daha .akla yatkın­
dı. Alay etmek, gerçekleri söylemektc�n daha iyi
bir savunma yoluydu.
"Üstelik," diye devam eni Arpçı, "J0ern'in Ar­
pustası'run Kızıl Yıldız hakkında şöyle :ya da böy­
le hiçbir fikri yok... bir tek mısra bile. Çünkü şu ...
şu misket onun ödünü patlatıyor ve o nu şu an­

da, sınırsız ölçüde Benden şarabına muhtaç edi­


yor.u Robinton'un sesinde gülüşün en uıfak bir izi
bile yoktu artık. "Sevgili Pern'irnizin ilimleri ve
tarihine o kadar çok daldım, Kızıl Yılclız'ın şerri
hakkında o kadar çok balad söyledim ki, ona da­
ha çok yakınlaşmayı istemiyonım. Haı:ta şu bi­
le..." ve uzakgöreni işaret etti, "onu gereğinden
fazla yakınıma getiriyor. Ama İplik ik! günden
güne, Devirden Devire savaşmak zoru nda olan­
lar, ona zavallı Arpçı' dan daha az korkuyla baka­
bilirler. Ve Meron, Nabol'un Kale Lord•u, toprak­
lann üzerindeki her tarla, kulübe ve sa.ton adına
iddiaya girebilirsin ki, her Weyrin ejderadarnlan
senin postunu İplikten korumak zoruınluluğun­
dan kurtulmak isteyecektir. . . bu, İpliği o yıldızın
her karışından kazımak anlamına gelse bile." Ar­
pçı'nın sesindeki hiddet, Meron'un gedlemesine
ve bir eliyle şiddetle endişelenen ateş kertenke-

428
Anne McCaffrey

lesine vurmasına sebep oldu. "Sizler, sizlerden


biriniz nasıl," Arpçı'nın hakareti şimdi eşitçe di­
ğer Lordları da kapsıyordu "ejder binicilerinin
yüzyıllardan beri sizin güvenliğinize adaruruşlı
klanrun sonunu görmek istemediğinden şüphe
edebilirsiniz? Sizi İplik'ten konımak zonında de­

ğiller ki. Siz, Groghe, Sangel, Nessel, Oterel, he­


piniz bunu şimdiye dek anlamalıydınız. T'kul ve
T'ron vardı uraşacağınız."
"Hepiniz biliyorsunuz İpliğin insana ne yaptığı
nı. Ve bir ejder öldüğünde ne olduğunu da. Yok­
sa size bunu da mı hatırlatmalıyım? Dürüstçe ina­
nıyor musunuz ejder binicilerinin bu olayların,
bu şartların devamını istediğine? Ellerine ne geçi­
yor bundan? Çok değil! Çok değil! Aldıkları yara­
lar birkaç çuval tahıla, Demirci'den bir hançere
değmez mi? Bir ejderin ölümü gerçekten telafi
edilebilir mi bir miktar eşya ve kemikleri çıkmış
bir sürü hayvanıyla?
"Ve eğer insarılann zayıf gözleriyle gökyüzün­
deki o süslü şeyi görmeleri için aletler var olduy­
sa, neden hala İplik var, eğer her şey sadece ko­
ordinatları belirleyip sıçramaktan ibaretse? Daha
önceki ejder binicileri de bunu denemiş; bizim
açık seçik gördüğümüz o gri kütleler ne su, ne
de kara, ama ta en üsttekileri gizemli bir yolla bi­
ze bela olmak için ulaşıncaya dek kaynaşıp
kıpırdayan sayısız İplikler olduğu için başarısız
olmuş olamazlar mı? Bulutlar olmasına karşın,

429
Ejder Arayışı

onlar Pern'in buh.ıllan gıbi su buharından değil


de bizım içın ipliklen de zararlı, ölumcül bir şey­
den meydana geldiğı için olamaz mı? Gezegenin
üzerindeki karanlık noktalarda nicedir kayıp ej­
derlenn ve binicilerin kemiklerini bulmayacağımı
zı nasıl bilebiliriz.' Hata bilmediğimiz çok şey var,
evet, bence aradaki bu mesafeyi kollamak
akıllıca Ama zannediyonım ki akılWık çağı çok­
tan gerilerde kaldı ve cesurlann budalalığına gü­
venip bunun bizim için yeterli olmasını umut et­
meliyiz. Çünkü inanıyonım kitt Arpçı yavaşça
Lessa'ya doğnı döndü, "kalbim kederli ve yüre­
ğim de korkudan ağzıma gelmiş olmasına
rağmen, Pern'in ejderadamları Kızıl YıJdız'a gide­
cekler."
"F'lar'ın niyeti bu," dedi Lessa güçlü, yankıla­
nan bir sesle, başı yukarda, omuzları dik dik.
Arpçı'nın aksine, korkusunu itiraf edemiyordu,
kendine bile.
"Evet,• diye gürledi Fandarel, koca kafasını öne
arkaya sallayarak, "çünkü beni ve Wansor'u Kı­
zıl Yıldız'a bir keşıf seferi yapılabilmesi için
mümkün olduğunca çok gözlemde bulunmamız
konusunda tembihledi.•
"Ya bu keşif geZisi gerçekleşinceye dek ne ka­
dar beklemeliyiz.'" diye sordu Meron, sanki Arp­
çı hiçbir şey söylememışçesine.

"Hadi be adam, birisinin bir zaman... bir gün


vermesini nasıl bekleyebilirsin kir diye sordu

430
Anne McCaffrey

Groghe.
"Ah, ama Benden Weyri zaman, gün ve şablon
vem1ekte çok ustadır, öyle değil mi?" Meron o
kadar yapmacık nezaketle cevap verdi ki, Lessa
onun yüzünü tırmalamak istedi.
"Ve senin çıkarlannı korudular, Nabol," diye
söze karıştı Oterel.
"Senin bir fikrin var mı Weyrkadını?" diye Les­
sa'ya tasalı bir londa sordu Sangel.
Wansor araya girdi, sinirden titreyerek, "Göz­
lemleri tamamlamalıyım, tüm Kızıl Yıldız'ı gör­
meden ve değişik renkli kütlelerin ayırdedici
özelliklerini haritada göstermeden budalalık. ..
aptallık. .. olurdu. Bulutların onu ne kadar sık
çevrelediğine bakın. Ah, yapılması gereken çok
ön araştırma var. Ve sonra, bir takım konıyucu... "
"Anlıyonım," diye kesti sözünü Meron.
Adam gülmekten hiç vazgeçmeyecek miydi?
"Hala," diye düşündü Lessa, onun ironisi kendi
işlerine yarayabilirdi.
"Hayat boyu süren bir proje olabilir," diye de­
vamını getirdi.
"Eğer F'lar'ı tanıyorsam, öyle olmaz," dedi Arp­
çı inceden inceye alay ederek. "Son zamanlarda
Weyrliderinin tarihi belamızın davranışındaki ga­
riplikleri kişisel bir hakarel kabul ettiği fikrine
vardım, çünkü zaman ve yerinin güzelce belir­
lendiğini sanıyorduk."
Arpçı'nın ses tonunda o kadar iyi huylu bir şa-

431
Ejder Arayışı

kacılık vardı ki, Tillekli Oterel burnundan solu­


du. Lord Groghe daha düşünceli gözüküyordu,
belki de F'lar'ın reddedişinin etkisindeydi hala.
"Benden'e karşı bir hakaret mi?" diye sordu
Sangel, şaşuarak. "Ama onun zaman çizelgeleri
Devirlerdir şaşmazdı. Onları kendim kullandım
ve son zamanlara kadar şaştığını görmedim."
Meron tepindi, yapmaok pozu kaybolmuşcu.
"Hepiniz aptalsınız. Arpçı'nın tatlı sözlerle gön­
lünüzü rahatlatmasına izin veriyorsunuz. İpliğin
sonunun geldiğini göremeyeceğiz. Ne o, ne de
biz yaşadığımız sürece. Ve bu gezegen güneş
çevresinde döndükçe ejder binicilerine ve onları
n kadınlarına boyun eğip tembel Weyrlere vergi
veriyor olacağız. Ve siz büyük Lordlann birinde
bile bu konuyu zorlayacak cesaret yok. Ejdera­
darnlara ihtiyacımız yok. Onlara ihtiyacımız yok.
İplik yiyen ateş kertenkelelerimiz var..."
"O zaman Doruklar Weyri'nden T'bor'a artık fi­
lolarının Nabol'da devriye uçmalarına gerek ol­
madığını haber vereyim mi? Çok ferahlayaca­

ğından eminim," diye sordu Lessa en tatlı, en ne­


şeli sesiyle.
Nabol Lordu ona saf bir nefretle baktı. Ateş
kertenkelesi tıslayarak atılmaya hazır bir pozis­
yon aldı. Ramoth'tan gelen tek bir net nota, tepe­

lerdek.ileri neredeyse sağır etti. Ateş kertenkelesi


bir ciyaklamayla kayboldu. Küfürlerini bastıran
Meron ayaklarını luzla vurarak aydınlatılmış pati-

432
Anne McCaffrey

kadan iniş alanına yürüdü, sertçe ejderini çağır­


dı. Yeşil öyle bir neşeyle belirdi ki, Lessa Ra­
moth'un onu çağırdığından, hatta küçük kerten­
keleyi Lessa'ya saldırmaması için uyardığından
da emindi.
"T'bor'a Nabol'da devriye gezmeyi durdurma­
sını emretmezsin, değil mi, Weyrkadıru?" diye
sordu Nessel, Crom Lordu. "Her şeye karşın, be­
nim topraklanın onunkilerle birleşiyor..."
"Lord Nessel," diye başladı Lessa, onu yauşur­
maya, ilk olarak bunu emredecek yetkisi olmadı­
ğını söylemeye niyetliydi, k
i inci olarak da...
"Lord Nessel," diye tekrarladı bunun yerine, ona
gülümseyerek, "zaten Nabol Lordu'nun bunu is­
temediğini fark ettiniz." Fakat, sonra dramatik bir
bağlılıkla içini çekti, "onu iki kraliçe ejderin ölü­
mündeki rolünden dolayı cezalandırmak için fe­
na halde öfkeliyiz." Nessel'e solgun, cesur bir gü­
lüci.ik verdi.
"Bu, sormamı gerektiriyor," dedi Groghe çabu­
cak boğazını temizleyerek, "şu- şu Kylara adlı ka­
dına ne yapılıyor?"
"Hiçbir şey," dedi Lessa düz, sert bir sesle, bu­
nun konuyu kapatacağına güvenerek.
"Hiçbir şey mi?" Groghe öfkelenmişti. "O iki
kraliçenin ölümüne yol açu ve siz hiçbir şey yap­
mıyorsunuz... "
"Kale Lordlan Meron konusunda bir şey yapı­
yorlar mı?" diye sordu sertçe orada bulunan dör-

433
1 ıd• r \r:ıyışı

dunı: h.ık.ırak. llwn bıı sessi7.lik oldu. "Benden


\\'t:yıi'ne <k•nıııı.:liyim Şu .ınd:ı şafak vakti ve er­
tc�ı j!l·ınıin nölx·ti oı.ıya az sonra gelecek."
"Onbı �u şeyi wkcllcrine almadan, bir kez da­
ha b:ık
mayı ıstt.:rım." dedi Tıllekli Oterel. "Göz­
lerim kcskındır •
Lessa Ramoıh'u çağırırken yorgundu. Uyumak
istediğinden çok, F'lar konusunda içini rahatlat­
mak icın Benden Weyri'ne geri dönmek istiyor­
du,.
"Lessa," diyen Arpçı'nın alçak sesi ulaştı ona,
"sen bu keşif seferinden yana mtsm?"
"Du beni korkutuyor. Beni korkutuyor, çünkü
daha önce birinin denemiş olması o kadar olası
ki. Bir zamanlar. Sadece mantıklı gözükmüyor.. .''
"Senden başka kimsenin, zamanda aradan bu
kadar uzağa sıçradığının kaydı var mı?"
Iayır. " Bunu kabul etmek zorundaydı. "Şu
"!

ana kadar hayır Ama o zaman, buna ihtiyaç yok­


tu."
"Ve şimdı bu tür bir sıçrama için de mi ihtiyaç
yok'"
"Benı daha fazl:ı huzursuz etme • Lessa ne his­
settiğinden, ya da ne düşündüğünden, yapması
veya yapmaması gerekenden emin değildi. İşte o
anda Arpçı'nın gözlcrındc:ki merhametli, kaygılı
bakışı gördü ve dinde olmadan adamın kolunu

kavradı. "Nasıl bilcbilırız' Nasıl emin olabiliriz?"


"Sonı Şarkısı'nın senin tarafından yanıtlanaca-

434
Anne Mc:Caffrey

ğından nasıl emin olımışıun'"


"Ve benim ıçin ycnı bir Soru Şarkın mı var?"
"Sonılar, evet." Onun clını kibarca kendi eliyle
k:ıp:ııırkcn ona güldü. "Yanıt?" başını salladı ve
R:ımoılı inerken geriledi.
i\ına Arpçının sonılaıını unutmak onu arada
zam:ından gitmeye yönellen Sonı Şarkısı kadar
zordu Benden'e döndüğünde F'lar'ın derisi do­
kunulmayacak kadar sıcaklı, huzursuzca uyuyor­
du. O kadar ki, Lessa geniş divanda onun ya­
nında uyumak istediyse de beceremedi. F'lar ve
önlerindeki soym bilınmczlik için duyduğu kor­
kuların ardı arkası gelmeyeceğinden umudu ke­
serek divanlarından sessizce kalkcı ve weyre gir­
di. Ramoılı uykulu uykulu doğnıldu ve ön ayak­
larını bir beşik haline getirdi. Ejderinin ılık, koku­
lu rahatlığı ona bir ninni gibi geldi ve Lessa so­
nunda uyuyabildi.

Sabahleyin F'lar daha iyı değildi, ateşten dola­


yı huysuzdu ve Lessa'nın gözlem raporundan
sonra endişeliydi.
Uzakgörenden ne gördüğünü sabırla dördüncü
kez anlaıtıkı:ın sonra, ·Ne görmemi umduğunu
hayal edeıniyonım," dec.lı Lessa biraz da çileden
çıkarak
"Ejderlerin aradan uçmalarını sağlayacak bazı
karakteristikleri" dedı ve anlamlıca durakladı,
"bulmayı umuyordum." Y:ııakı:aki kürkleri çekiş-

435
Ejder Arayışı

tirdi, sonr:ı gözlerinin önüne düşen inatçı perçe­


mi geriye attı. "Kale Lordları'na vcrdığııniz o se­
zü rutmalıyız."
"Neden? Meron'u haksız çıkannak ıçin mP"
"Hayır İplik'cen kalıcı olarak kurtulmanın
mümkün olduğunu ya da olmadığını kanıtlamak
için." Sanki cevabı biliyor olması gerekiyormuş­
çasına Lessa'ya kaşlarını çauı.
"Sanının bunu birileri daha önce keşfetmeye
çalışmıştır," dedi bıkkınca. "Ve hala İplik ba­
şımızda."
"Bu bir şey ifade etmez," öylesine öfkeli bir
tonda karşılık verdi ki, öksürmeye başladı, öksü­
rük, belindeki yaralı kasları acı verici şekilde bü­
züyordu.
Lessa bir anda yanındaydı, ona fellis meyvası
özleriyle callaodınlmış, damıulmış şarap veriyor­
du.
"Eğer endişelendiğin şey, senin küçük projen
ise, N'ton'a İplik yakalaltıın.. ".

"N'ton mu?" F'lar'ın gözleri şaşkınlıkla büyüdü.


"Evet."
"Ee..?"

Lessa hatırlayınca midesinin kalktığını hissetti


"Senin düşündüğün gibi, biz İpliği koyar koymaz
kurtçuklar yüzeye çıktılar. Biraz sonra İplik kal­
mamıştı."
F'lar'ın gözleri parladı ve dudaklan muzaffer
bir tebessümle kıvnldı.

436
Anne McCaffrc�

"!\eden bunu hana daha önce sôyll:nwdın?'"


Bunun üzerim:, Lcssa iki yuınnığuını d:ı beline
dayadı ve onu en seri b:ıkışlannd:ın hırıyle C>chll­

lcndırdi
"Çünkü zihnimi ve z:ıma nınıı mc.,gııl nlcn h.ı.,­
ka scylcr vardı. Bu ulu ona .,(,\'11.·n1.·( \ k hır .,1:,

değil zaten."
"N'ıon ne ded i? Ne yapmak istc<lığimi ı.1111 ol.ı­
rak anlıyor mu?"
Lc!>..,a Weyr eşini anlayışla si11diı. "E\\.'I, ı ı ı lı­
.

yor. hu yüzden F'nor'un yerine onıı "�'(lllll


Bu Flar'ı r.ıhatlaını ı� gibi göZtı kll ı çlınkiı
. ınını
..

ya'>ııkl:ır:ı yasladı ve derin bir iç çcki';.lc gozlnını


k:ıp:ıdı ":"\'ıon iyi bir seçim. Kale \X'cyrı'nin 1 i­
dt.:rliğinden c.l:ıh:ı i yisine layık. O de\aın edecek­
ı iı. Bizim en _çok ihıiy:ırnnız olan da bu, Lcssa.
l>ıısitnl n ,.t: gc ıısıni geı irebılen ins:ınl:ır. Daha
ünce ek olan bıı ırn ıydıır Gozlcrı �Kıldı belirsiz
im korku \'C ıa111şımısız bir kaygıyla "l\:ıle \Vey­
ri'ndc .saaı kaç şiıncli�"
Lösa hı.dı bir hesaplama yapıı. '"Ş:ılağ.ı diin sa­
aı \'ar -
"Ah \:'ton'un ıni.ımkun olduğunca c,.ıl nık 1 111.ı
d:ı olmasını istiyonını ."

·'Dm bir dakika F'l:ır. o hir K�ıll- \\"c.:vıi binici­


.si. "
F'lar onun elini yakaladı, kendine doğnı çckıi .

" Anlamıyor muMın," diye sordu boğuk sesiyle,


ıclaşı lirkiiıücuydu, "Planladığım her şeyi bilmek

4�7
Ejder Arayışı

zonında .. O zaman, eğer bir şey olursa ... "

Lessa ona anlayışsızca baktı. Sonra kendisini


korkumığu için ona öfkelendi, onun kendine acı­
masına sinirlendi ve gerçekcen de ölümcül dere­
cede hasta olabileceği için korktu.
"F'lar, kendine gel, be adam," dedi yarı kızgın,
yan şaka, F'lar'ın ateşi o kadar yüksekti ki.
Başını bir o yana, bir bu yana çevirerek kendi­
ni tekrar yatağa attı F'lar.
''Bu daha önce de oldu. Biliyonım Ne derse
desin umrumda değil, F'nor"u buraya getir."
Lioth ve Telgar'dan da bir yeşil geliyor, diye
bildirdi Mncınench.
Lessa Mneınench'in F'lar'ın çılgınca bağmp ça­
ğırmasından hiç de endişelenmediğini görünce
rahatladı.
F'lar şaşkınlıkla çığlık auı, Lcssa'ya suçlayan
bakışlarla baktı.
"Bana bakma. N'ton'u ben çağırtmadım. Orada
daha şafak sökmedi bile."
Yeşil ejder bir haberci ve taşıdığı adam da çok
heyecanlı, diye rapor verdi Mncıncnth ve hafif­
ten meraklı geldi sesı.
Lessa uyandıktan sonra Kuluçka Meydaru'na
çekilmiş olan Ramoth, bronz Lioch'a meydan
okudu.
N'ton geçinen uzun adımlarla yürüyerek geldi,
ona Wansor eşlik ediyordu, Lessa'nın kesinlikle
görmeyi en son bcklediğı kişıydi. Tombul, ufak

4;38
Anne McCa!Trey

adamın yüzü heyecandan kıpkınnızıydı; gözleri,


kınnızı kenarları ve kan çanağına dönıni.iş beyaz­
larına rağmen parlıyordu
'·Ah, Weyrleydisi, hayal edilebilecek en heye­
can verici haber bu! Gerçekten heyecan verici!"
Wansor elindeki geniş yaprağı Lessa'nın bumuna
sokacak kadar uzatıp anlaşılmaz sözler geveledi.
Lessa'ya kağıtla daireler varmış gibi geldi Sonra
Wansor F'lar'ı gördü. Weyrlideri'nin çok hasta ol­
duğunu anlayınca tüm heyecanı yüzünden silin­
di gitti. "Efendim, bunu bilmiyordum... Tahmin
edemezdim ki .. "
"Saçmalama be adam," dedi F'lar sınırlenerek.
"Nedir seni buraya getiren? Ne var yanında? Dur
bir bakayun. Ejderler için koordinat mı buldun?"
Wansor devam edip etmemek konusunda o
kadar kararsız göıüktü ki, Lessa ön ayak olup
adamı yatağa götürdü.
"Nedir bu sayfanın anlamı? Ah, bu Pem, bu da
Kızıl Yıldız, ama işaretlediğin diğer daireler ne­
dir?"

"Emin değilim leydim, ama geçen gece... ya da


bu sabah gökyüzünü tararken keşfettim anlan.
Şurada bir tane daha var, sabaha karşı görünür
duruma geldi, öyle değil mi, N'ton" Genç bronz
binicisi ağırbaşlıca onayladı kafasıyla, ama mavi
gözlerinde, camustasının anlatma tarzına karşı bir
alay ışıltısı vardı. "Ve çok silik, ama ufkun al­
tında, kuzeydoğumuzda, hala bir küre şeklinde

4.39
Ejder Arayışı

görülebilen, gökteki üçüncü komşumuz. Ve son­

ra, daha güneyde -her yere bakınmak N'ton'un


fikriydi- bu daha büyükçe küreyi bulduk, etra­
fında görülebilir bir hızla dolaşan son derece g:ı­
rip cisim kümeleri vardı. Pern'in etrafındaki gök­
ler kalabalık!" Wansor'un dehşeti o kadar gülünç­
tü ki, Lessa gülümsememek için kendini zorladı.
F'lar yaprağı camcıdan aldı ve Lessa Wansor'u
hasta adaın.ıo yanındaki iskemleye onırturken
onu incelemeye başladı. F'lar sanki onları doku­
narak daha da somut hale getirebilecekmiş gibi
düşüncelice dairelerin üzerine vurdu.
"Gökte dört yıldız daha mı var?"
"Aslında çok daha fazlası var, Weyrlideri," di­
ye yanıt verdi Wansor, "Ama sadece bunlar," le­
keli işaret parmağı yeni keşfedilen üç komşuyu
işaret etti, Muzakgörenden küre şeklinde gözükü­
yor. Diğerleri yıldızların hep olduğu gibi sadece
parlak ışıklı noktacıklar. O zaman, denilebilir ki,
bu üçü de aynı bizim gibi güneş tarafından kont­
rol ediliyor ve onun etrafında dönüyorlar. Çünkü
onların da .. çok muazzam olduğunu bildiğimLl,
bizi ve Kızıl Yıldız'ı güneşe bağlayan güçten kur­
tulmalarının bır yolunu göremiyonım.. ."

F'lar yüzünde korkunç bir ifadeyle kaba taslak­


lardan başını kaldırdı.
"Eğer bunlar o kadar yakınsa, İplik gerçekten
de Kızıl Yıldız'dan mı geliyor?"
"Eyvah, eyvah," diye inledi Wansor hafıfçe ve
Anne McCaffrey

heyecanlı hareketlerle parmak uçlarını başpar­


maklarıyla ovalamaya başladı
"Saçma," diye Lessa öylesine emin bir tarzda
konuşnı ki, üç adam ona şaşkınlıkla bakakaldtlar.
"Olayları daha da kamıaşık hale getirmeyelim.
Bu uzakgöreni yapacak kadar çok şey bilen Es­
kiler, Kızıl Yıldız'm İpliğin kesin kaynağı olduğu­
mı öngörm�lerdi. Eğer diğerlerinden birisi ol­
sa)'dı, öyle söylerlerdi. İplik, Kızıl Yıldız Pern'e
yaklaşuğı zaman yağıyor."
"Kale Weyri'nin Meclis Odası'ndaki şemada,
dairesel yörüngelerde dolaşan kürelerin çizimleri
var," dedi N'ton düşüncelice. "Yalnızca orada al­
tı daire var," gözleri aniden büyüdü; Wansor un
elindeki kağıda aceleyle baktı, " . . .birisi, sondan
bir öncekinin etrafında küçük uydulardan oluşan
bir küme var."
"lyı o zaman, bunu kendi gözlerimizle gördük­
ten sonra ne var bu kadar endişelenecek.'" diye
sordu Lessa, klah sürahisıni ve fincanları kaptı
yeni gelenlere ikramda bulunmak için. "Eskilerin

bildikleri ve o duvara yazdıklanru biz anca şimdi


kendimiz keşfettik."
"Ancak şimdi," dedi N'ton alçak sesle, "çizimin
ne anlama geldiğini biliyoruz."
tessa ona uzunca baktı ve az kaldı taşırıyordu
Wansor'un fıncaruru.
"Gerçekten. Bilmek edimsel deneyimdir,
'.'ll'ton:

441
Ejder Arayışı

"Ya Kızıl Yıldız?" diye sordu F'lar. "Bize oraya


rehberlik edebilecek bir şey gördün mü?"
"O konuya gelince, efendim," N'ton Wansor'a
sonı sorarcasına bir bakışla yanıtladı, "bana Ne­
rat'ın bumunu çağrıştıran tuhaf şekilli bir çıkıntı
var, ama batıya değil, doğuya dönük. . ." Sesi al­
çaldı ve sıkılgan bir tavırla omzunu silkti.
F'lar içini çekti ve arkasına yaslandı, yüzünde­
ki tüm heyecan kaybolup gıtmışti.

"Yetersiz ayrıntılar ha'"


"Geçen gece," diye ekledi N'ton telaşh bir açık­
lamayla.
"Önümüzdeki gecelerin görüşü değiştireceğin­
den kuşkuluyum."
"Tam tersine, Weyrlideri," dedi Wansor, gözle­
ri koca koca açılmıştı, "Kızıl Yıldız da Pem gibi
kendi ekseninde dönüyor."
"Ama lıala ayrıntıları seçilemeyecek kadar çok
uzakta - dedi Lessa kauca
F"l:ıı on:ı öfkeli bir bakış fırlam.
"Kıııl Yıldız'a aradan gitmenin bir yolu yok
mu"'
t\ ·ıon yavaşça salladı başını. "Bu gece. . . geçen
ge<T gfacbildiklerimizle yok. Gözlemlediğimiz

zamanın çoğunda aynı kınnızı, karanlık parçalar


h11<: döniiktü. Diğer gezegenleri sizin de bilme­
nız gcrekıığinc karar venncdcn az evvel son bır
göı au ım \'e :--/erat şekilli burun ardında sadece
sonuk gri-kırmızı renkler bırakarak kaybolmuş-

442
Anne McC:ıffrey

"Kızıl Yıldız'a ulaşmanın bir yolu olmalı."


"Bulacağınızdan eminim efendim, kendinizi
daha iyi hissedince."
F'lar'ın kaşlan çatıldı. "Lessa senin bizim için
İplik sağladığını söyledi. O bataklık kurtçuklan­
nın İpliğin hakkından nasıl geldiğini gördün
mü?"
N'ton yavaşça başını salladı ışıldayan gözlerle.
"Eğer kıtayı sürgündekilere terk etmiş olmasay­
dık, güney topraklarının sınırlannı keşfetmek için
düz bir uçuş yaptınrdım. Hala nereye kadar
uzandığını bilmiyoruz. Keşifler batı yönünde çöl­
lerde, doğuda ise denizlerde sona ermişti. Ama
bu kurtçukların yayıldığı yer sadece bataklık böl­
geler olamaz.� F'lar başını salladı. Kendi söyle­
dikleri kendine şikayet gibi geliyordu. Bir nefes
aldı, kendini daha yavaş ve daha az duygusal ko­
nuşmaya zorladı. "Güney Weyri'ne yedi Devirdir
iplik Düşüşü oluyor ve bir tek İplik yııvası bile
olmadı. Yer ekipleri hiçbir şeye ateş püskürtmek
zorunda kalmadılar. Şimdi, en dikkatli, en tecrü­
beli, en keskin gözlü binicilerle bile, bir miktar
İplik yere düşer. T'bor İplik Düşüşü'nden sonra
hiçbir yerde İplik yııvası bulunamadığında ısrar
ediyor." Suratı asıldı. "Onun filoları etkili ve gü­
neydeki İplik Düşüşü hafıf, ama keşke bilebilsey­
dim."
"Efendim." dedi N'ton, sözlerinı söylerken dü-

443
Ejder Aray.ışı

şünerek, "güney kıtasırun kurtçukların gelişip


güçlerunesi için terk edilmiş olması mümkün
mü. . . "

"Demek istediğin, eskiler Kızıl Yıldız'a ulaşa­

mayacaklannı biliyorlardı da," diye bağırdı Lessa,


"ekilen topraklan korumak için kurtçuklan mı
geliştirdiler?"
"Ateş kertenkelelerinden ejderleri geliştirdiler,
öyle değil mi? Neden kurtçuklardan yer ekibi

yapmasınlar?" N'ton kendi tezinin tuhaflığına gü­


lümsedi.
"O zaman neden burada, kuzeyde kurtçuklar
yok?" diye sordu F'lar itiraz edercesine.
"Hah! Birileri haberleri iletecek veya kurtçukla­
n toprağa ataca!<, ya da birşeyler yapacak kadar
uzun yaşamamı�. Kim bilir?" Lessa kollarını iki
yana açu. F'lar onun bu teoriyi tercih ettiğinin,
Kızıl Yıldız'a gitme arzusunu engellemeye çalıştı­
ğının açıkça farkındaydı.
F'lar kı.ırrçukların çözüm olduğuna inanmayı is­
tiyordu, ama Kızıl Yıldız ziyaret edilmek zorun­
daydı. Sadece Kale Lordlan'na ejderadamlann
sözlerine sadık oldukları konusunda rahatlatmak
için bile olsa.
"Kurtçukların bataklıkların ötesinde de yaşayıp
yaşamadıklarını hala bilmiyoruz," diyerek hatır­
lattı ona F'lar.
"Gizlice gidip bakmaya itirazım olmaz," dedi
N'ton. "Güney'i çok iyi bilirim efendim. Neredey-

444
Anne Mc(',affrey

se F'nor kadar. Güney'e gidip kontrol etmek için


i7.in s
i tiyorum.• N'ron F'lar'ın duraksadığını ve
Lessa'nın surat astığını görünce aceleyle devam
etti. "T'kul'u atlatabilirim. Adam besbelli o kadar
zavallı ki. . ."
"Pekala, pekala, N'ton. Git. Gönderecek başka
hiç kimsem olmadlğı doğnı," F'lar F'nor'un bir
kadınla bu kadar meşgul olmasına sinirlenmeme­
ye çalıştı; o her şeyden önce bir cjderbinicisiydi,
değil mi? Sonra F'lar böyle acımasız düşünceleri­
ne bir set çekti. Brekke bir zamanlar bir Weyrka­
dını olmuştu; kendi hatası olmayan bir şekilde
(ve F'lar hala kendisine kızıyordu Kylara'nın fa­
aliyetlerini daha sıkı takip erıneyı düşünmediği
için- önceden uyarılmıştı ) ejdcrindcn yoksun kal­
mıştı. Eğer Brekke F'nor'un varlığında bir nebze
olsun rahatlama buluyorsa, onu F'nor'tın dostlu­
ğundan malınım etmek bağışlanamaz olurdu.
"Git N'ton. Rastgele kontrol et Ve her yöreden
kurtçuk örnekleri getir. Keşke Wansor öbür ay­
gıtı parçalarına ayırmamış olsaydı. Kurtçuklara
daha yakından bakabilirdik. Çobanustası aptalın
tekiydi. Kurtçuklar her yerde aynı olmayabilir.•
"Kurtçuk kurtçukrur; diye mırıldandı Lessa.
"Dağlarda yetişen kara hayvanları ovalarda ye­
tişenlerden farklıdır," dedi N'ton. "Güncy'de yeti­
şen fellis ağaçları daha biıyiıkıur \'C ıne}rveleri
"lcrat'ın en iyilerinden daha fı�tündur "
"Çok şey biliyorsun." dıyc yanıtladı Lessa, söz-

445
Ejder Arayışı

!erindeki iğneleyiciliği örtmek için gülümsedi.


N'ton sırım. �Ben bir bronz binıcisiyim Weyrka­
dını."
"Gitsen iyi olur. Hayır, bekle. Kale Weyri'nin
ipliğe karşı sana ve Liotlı'a ihtiyacı olmayaca­
ğından emin misin?" diye sordu F'lar, sadece
kendi hastalığını daha da vurgulayan bu çok sı
hhatlı genç adamdan kurtulmak ıçin.
"Bir si.ire için olmaz, efendim. Orada hala gece
yansı.•
Bu onun gençliğınin altını çizdi ve F'lar
kıskançlığını şükran duygusuyla bastırarak eliyle
ona dışarı çıkmasını işaret ettı. O çıkar çıkmaz da
aniden savurduğu öfkeli küfür, endişeli Lessa'yı
yanına getirdi.
"iyileşeceğim, iyileşeceğim," diye öfkeyle ko­

nuştu F'lar. Onun elinı kendi yanağına götürdü,


onun yüz şekillerine uymak için kıvnlan parmak­
larının serinliğine mınnettar olarak.
�Tabii ki iyileşeceksin Sen hiç hastalanmaz­
sın,• diye mınldandı Lessa alçak sesle, boştaki
eliyle onun alnını okşarken. Sonra sesi şakayla
karışık bir tona büründü. "Sen sadece aptalsın.
Yoksa araya girip yarana soğuk işlemesine izin
vermezdin, ateşin de çıkmazdı."
F'lar, onun serin ve sevgı dolu okşamalanyla
olduğu kadar acı şakasıyla da rahaılamış olarak
yattı ve uyumayı, sağlığına kavuşmayı diledi.

446
Anne McCaffrey

ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Ruatha Kalesi'nde Sabahın ilk saatleri


Benden W'eyrl'nde Gü11011cısı

Kuluçkadan Çıkma'nın o parlak bahar günü


gerçekleşmesinin muhtemel olduğu haberi du­
yulduğunda Jaxom sevinsin mi üzülsün mü bile­
medi. İki kraliçenin on gün önce birbırlerini öl­
dünnelerinden beri Lytol'a öyle bir hüzün çök­
müştü ki, Jaxom Kale'de pannaklarının urunda
dolaşıyordu Konıyucusu, daima kasvetli bir
adam olmuştu, hiç şakalaşmamış ve takılmamıştı,
ama bu yeni sessizlik tüm Kale'nin cesaretini kı­
nyordu.

Bir kr.ıliçeyi kaybetmek kötüydü, çok kötüydü,


Jaxom bunu biliyordu ama ikisini, hem de böyle
korkunç bir biçimde yitirmek!
Herkes Brekke için üzgünken hiç kimsenin
Kylara'dan bahseuniyor olması ıulıafıı. o da kra­
liçesinı kaybeımiştı.
Jaxom bu konuyu merak ediyordu, .ıına sora­
mayacağını biliyordu Tıpkı Lytol ve kendisinin
Kuluçkadan Çıkış'a gerçekten gidip gitmeyecek­
lerini soramayacağı gibi Yoksa neden Wcyrlide­
ri onlara haber yollasındı ki? Ve Ruatha'lı Talına
kraliçe yumurtası için bir aday değil miydi? Ruat­
ha'nın Kuh.ıçka'dan Çıkış'ta temsıl edilmesi ge-

4'17
Eıder Ar:ıyışı

rekıyordu Benden Wcyri öbür Wcyrkr ppm:ız­


ken bile Eıkilc:mdı.:rı h;tlk:ı acık y:.ıp;ırdı \\: Fc­
lessan'ı çokıan beridir gürm<:ınışıı.
O günJen >e
l ıi Pcrn'de lıı:r sev ter:. gidiyordu.
Birbirlerini öldüren kr:ılı(e qdl'rkr. halkın gözlı
önünde ducllo c<.kn \\'c\'ılidı:rlcıi, <ltizcnsıL, m:­
dcnsiz, or:ır:ı lııırny.ı \".ıgan lplık. Düzen byl>o­
lup gitıniştı y:ış.1111d:ııı, onun 11.. ın lı.ıy:ııı nıtın ha­
le gctir<.·n def:ii?ııwı :.<:) lc..:ı cıııulliyorlardı ve Ja·

xom hıı on(ım.• gL·..;ıkınL·ı du�ıışlı durdw:


ı. mara·
t"ak k.ıd.ıı glll .'.111.dıı
" I \•ıd J.ı:-.< 1111, dıyL· solııdu ndes ndese kalmış
lıir lıızınctı ı k.ıpı :ıgzımLııı. "l.ord !.}tol en ıyı d­
bı-,L·lı · ıiııııi gi}ıp ku::..ıı ı ı ıı:ınııı '>öykdi. Ku­
luçh..ıd.ın <._.ıkııı.ı 1 ı.ı!>l.ı� :ıcı kııu;- J\lı, elendim. siz­
CL' ·ı .ıhıı;ı'nın ">ansı \ar ıııı�"
"Saıısıaıl daha lazLı.,ı.'' dedi ,laxoın lıeyecand:ın
k.ılı:ıl:ı'>llllS hır llckikk:. " ( > zaten Ruatha kanın­

dan �iındı çık dı.,;ııı."


l1.11ıııakb ı ı pantolonunu \'C Tclg:u'daki düğün
için ol.ın yenı dlıı">csiııı ılıklı.:rkcn lx:ceriksizdiler.
Gtvcl kumaşın uıcı 1111.: yı:ın�:k dökmemişti ama
:.ağ oınıunda, Td�aı Kak.si mcrdivcnlerindekı
kavga}'I �yrcttıği yerden onu uzaklaşıım13ya ça­
lışan heyc<.-.ınlı bir konuğun bıı.ıktığı yağlı p:.ır·
ınak izlerini görcbılırdinız
Pclcrinıni .sarındı, ddın:ninin tekini yatağının
altında buldu ve hızla ko�arak mavi ejdeıin bek­
lcdığı Buyuk Avlu'ya indi.
Anne McCaffrey

Bununla birlikte, mavinin görünrüsi.ı. Jaxom'a


kaçınılmaz biçimde, Groghc'nin en büyük oğlu­
na bir ateş kertenkelesi yumurtası verildiğini ha­
tırlatu. Lytol temkinli bir şekilde Ruatha Kale­
si'nin hakkı olan iki yumurtayı reddelınişti. Bu,
kolay kolay unutulmayacak bir adaletsizlikti.
Lytol birini Etkileyemeyecek bile olsa Jaxoın'un
bir ateş kertenkelesi yumurtası almış olması ge­
rekirdi, Jaxom Ruatha Lordu'ydu ve yumurta
onun hakkJydı. Lytol'un onun bu ayncalığını red­
detmeye hakkı yoktu.
"Eğer Talina Etkilemeyi başarırsa Ruatha için
güzel bir gün olacak, değil mi?" diye selamladı
onu mavinin binicisi D'wer.
"Evet," diye yanıt verdi Jaxom ve sesi kendisi­
ne bile öfke dolu, ama sessiz geldi
"Neşelen evlat," dedi D'wer "Daha körüsü de
olabilirdi."
"Nasıl?"
D'wer kıkudadı ve jaxom gücenmiş de olsa,
bir ejderadamı ciddiyete davet edemezdı.
"Günaydın Trebith," dedi Jaxom başını döndü­
ren, koca gözünde renkler dönen mavi ejdere.
ikisi de Lytol'un sesini duydular, duygusuz bir
tonda, ama netri görevlilere günlük işler için emir
verirken.
"Toprağa tohum atabileceğimiz sürece İpliklt:­
rin yaktığı her tarla için iki kat fazlasını ekeceğiz.
Kuzeydoğuda nadasa bırakılmış boka yer \'ar.

449
Ejder Arayışı

Kalelileri taşıyın."
"Ama Lord Lytol..."
"Bana şu geçici yerleşimler konusundaki eski
şikayetleri yineleme. Eğer uzakgörüşlü davran­
mazsak kıtlık olacak ve buna dayanmak bir iki
kez zorla göreve çağnlmaktan daha zordur."
Lytol jaxom'u üstünkörü denetledi ve dalgınca
selamladı. Trebith'in omzuna boyun çukurunda­
ki yerini almak üzere çıkar çtkmaz Kale Lordu
mtn yanağındaki tiki başladı. Veliahta kısaca
önüne oturmasını işaret eni ve sonra D'wer'e ba­
şını salladı.
Mavi ejderadam sanki Lytol'dan daha fazla dik­
kat ummuyormuş gibi karşılık olarak hafifçe gü­
lümsedi ve bir anda havalandılar. Havadaydılar,
Ruatha'nın ateş çukurlan gittikçe ufalıyordu arka­
larında. Ve Jaxom korkutucu soğuk karşısında
gittikçe ufalarak nefesini tuttu arada. Derken
Benden'in Yıldız Taşları'nın yukarısındaydılar,
Weyr'e doğnı kanat çırpan diğer ejderlere o ka­
dar yakındılar ki jaxom her an birbirlerine çarp­
malarından korktu.
"Nasıl... nasıl biliyorlar nerede olduklarını?" di­
ye sordu D'wer'e.
Binici gülümsedi ona. "Onlar bilirler. Ejderler
asla çarpışmazlar." Ve bir anı gölgeledi D'wer'in
genellikle neşeli olan yüzünü.
Jaxom inledi. Kraliçelerin dövüşünü hatırlatmış
olması ne kadar da aptalcaydı.

450
Anne! McCaffrcy

"Evlat, her şey bize bunu anımsatıyor," dedi


mavi binici. "Ejderlerin bile rengi soldu. Ama,"
daha hızlıca devam etci, "Etkileme'nin faydası
dokunacak."
jaxom da öyle olmasını umuyordu ama kötüm­
ser bir şekilde, o gün birşeylerin ters gideceğin­
den de emindi. Onun tüm rahatlatmasına rağ­
men, doğruca \Y/eyr Çanağı'nın kayalık yüzüne,
daha kötüsü aynı yöne alçalan yeşil ejdere doğ­
nı uçuyormuş gibi gözüktüklerinde D'wer'in bi­
nici giysisine çılgınca asıldı.
Ama bir anda üst girişin geniş ağzındaydılar,
devasa Kuluçka Meydanı'na çıkan karanlık bir
koridor. Kanatlann hışırtısı, ejderlerin küflü ko­
kusumın yoğunluğu ve derken insanlar ve hay­
vanlar için kat kat çıkıntıları olan daire şekilli bü­
yük tiyatroda, hafiften buğu yükselen kumların
üzerinde dengedeydiler.
jaxom Kuluçka Meydanı'ndaki yumurtalara,
daha şimdiden toplananların renkli cüppelerine
ve dizi dizi ejder gövdelerine, ışıldayan gözlere,
katlanmış kanatlara, devasa, zarif, mavi, yeşil ve
kahverengi gövdelere baktı. Bronzlar neredeydi?
"Onlar adayları getirecekler, Lord Jaxom. Ah,
küçük haylaz burada," dedi D'wer ve aniden ja­
xom'un boynu sarsıldı T'rebith bir çıkıntıya düz­
günce inmek için kanaılarını geriye çırparken.
"İnebilirsiniz."
"Jaxom! Geldin!"

451
Ejder Arayışı

Felessan onu yı.ımnıkluyordu, elbıseleri o ka­


dar yeniydi ki boya kokuyorlardı ve .Jaxom'ı.ın
elinin altında serttiler arkadaşının sırtına vı.ımr­
ken.
"Onu buraya getirdiğin için çok leşekkürler,
D'wer. İyi günler, Vekil Lord LyLol. \'V'eyrlideri ve
Weyrkadını size selamlarını iletmemi ve eğer on­
lara vakit ayırabilirseniz Etkileme'den sonra ye­
meğe kalmanızı rica etmemi istediler."
Hepsini bir anda o kadar çabuk söyledi ki, nıa­

vi binici gülümsedi. LyLol öylesine ciddi bir onay­


lamayla eğildi ki, Jaxom fazlasıyla resmi davra­
nan konıyucusuna karşı kabaran bir hiddet his­
seni.
Fclessan böyle ince ayrıntılardan habersizdi ve
Jaxom'u bir an evvel büyüklerin yanından m:ak­
laştınnak icin çekiştiriyordu. Belirli bir liziksel
uzaklığa erişince oğbn o kadar yüksc:k sesle fı­
sıklamayo basladı ki, iki çıkıntı yukarıdakiler bi­
le onu açıkça duyabılirlerdi.
"Gelmene ızin verilmeyeceğinden emindim.
Her şey... biliyorsun. . . o obnlardan beri o kadar
korkunç ve ters ki."
"Sen hiçbir şey bilmez misin Felessan?" dedi
Jaxom öylesine azarlayan bir uslamayla ki arka­
daşının gözleri büyüdü ve irkilerek sessızlcşıi.
"Ha? Neyi yanlış yaptım ki?" diye sordu etr:ıfın:ı
endişeyle bakınarak, bu sefer daha ihtiyatlı bır
seviyede. "Sakın Ruaıha Kalesi'nde birscylerin

452
Anne McC.-ıffrey

yolunda gitmediğini söyleme."


Jaxom arkadaşını o sıra boyunca gidebilecekle­
ri kadar uzağına çektı Lytol'un ve yaşça küçük
olan oğlanı o kadar sertçe ocuruu ki, Felessan he­
men iki elin boğduğu, itiraz dolu bir çığlık koy­
verdi. Jaxom gizlice Lytol'a baku ama adam bir
üst seviyedekilerin selamlarına karşılık veriyor­
du. İnsanlar hala geliyorlardı, hem ejderlerle,
hem de sıcak kumlardan bu yöne bir merdiveni
çıkarak Felessan Kuluçka Meydaru'ndan geçen
şişman bır adamla kadını işaret ederek kıkır kıkır
güldü aniden. Belli ki ince tabanlı ayakkabılar gi­
yiyorlardı, çünkü dış görünümleriyle tamamen
çelişen bir şekilde tuhaf, yoğun.ırcasına bir hare­
ketle ayaklarını kaldırıp indiriyorlardı.
"Tüm bu olanlarla birlikte bu kadar çok insa­
nın geleceğini düşünmemiştim," diye mırıldandı
Felessan heyecanla, gözleri oynaşıyorlardı. "Şu
yumurtanın sallandığını gördün mü:>"
Hareket fark edilmişti, çünkü ejderler ezgiler
mırıldanmaya başlamışlardı. Yer bulmak için ko­
şuşturan geç kalanlann endişeli çığlıktan duyulu­
yordu. Ve Jaxom yı.ımurtalann geri kalanını güç­
lükle görebiliyordu, çünkü havada ejder kanatla­
rının ani bir çırpınışı vardı. Yine aniden, görüşü
engelleyecek hiçbir engel yoknı ve tüm yumur­
talar sallanıyor gibi gözüküyorlardı Sanki sonun­
da altlarındaki sıcak kumu fazla bulmuşlar gibi.
Sadece tek bir yumurta hareketsizdi. Hala kendi

453
Ejder Ar:ıyışı

başına karşı duvara dayalı duran küçük yı.ımurta.


"Onun nesi varr diye sordu .Jaxom göstererek
"Şu en küçük olan mı?" Felessan yüzünü baş­
ka yöne dönük tutarak yulkundu
"Biz ona bir şey yapmadık."
"Ben yapmadım," dedi Fdcssan kararlıca,
jaxom'u süzerek. "Sen dokundun ona "
"Dokunmuş olabilirim, ama bu ona /:mır ver­
diğim anlamına gelmez," genç Kale Lordu des­
reklcnmek için yaJvanyordu adeta.
"Bilemem," diye omuz silkti felessan çekin­
gence, "Çatlaınayabilirmış bile 7.atcn öyle diyor­
lar."
"Aına ben bir şey yapmadım," diye ısrar etti
Jaxom daha çok kendinl rahatlatmak için.
"Sana söyledim! Bak, adaylar geliyorlar." Sonra
Fclcssan eğildi. dudakları Jaxom'un kulak hiza­
sında, o kadar anlaşılmaz bırşeyler söyledi ki
Jaxom\ın onu duyabilme.si için üç kez tekrarla­
ması gerekti.
"Brekke'yi yeniden Etkılemc'ye sokmak mı?"
diye bağırdı jaxom, isrediğındcn çok daha yük­
sek sesle, Lytol'a doğnı bakarak.
"Mankafa!" diye söylendi Fclcssan ona, koltu­
ğuna oruıması için onu çekerken. "Burada neler
olduğunu bilmiyorstın. Sana söyleyeyim, çok
önemli!" Felessan'ın gözleri sakladığı bilgilerle
kocamandılar.
··Neymiş? Söyle bana!"
Anne MrC:ıffrcy

Felessan Lytol'a bir göz atlı, ama adam onlara


karşı kayılsız gözüktü; dikkau sallanan yumurta­
lara doğnı topluca ilerleyen, yüzleri beyaz ve ka­
rarlı, beyaz tuniklere sa rılmış bedenleri heyecan
ve beklentiden gergin çocuklara çevrilmişti.
"Brekkc yeniden Etkilcıne 'ye girecek derken
neyi kastediyorsun? Neden? Nasıl?" diye sordu
Jaxoın, zihni eşzaınanl ı çelişkilerin saldırısına uğ­
ramıştı: Lytol kendi başına bir eıdcri elinin tersiy­
le itiyor, Brckke yeniden Etkileıne'ye giriyor, Ta­
lina bir kenara atılmış ve ağlıyor, çünkü o Rual­
ha kanından \'C weyrkadını olmalıydı.
"Sadece o kadar. Bir ejderi bir kez etkiledi, o
genç. Onun şu Kylara'dan cok daha iyi bir Weyr­
kadını olduğunu söylüyorlardı. Fclessan'ın ses
tonu Güneyin eski Weyrkadını hakkındaki yay­
gın kölü kanıyı yansıtıyordu. "Böylece Brekke
iyileşecek. Biliyorsun," Felessan yine alçalltı sesi­
ni, "F'nor ona aşık! Ve duydum ki..." dramatik
bir şekilde durakladı ve çevresine bakındı (sanki
birileri onları duyabilecekmiş gibı)," d uydum ki
F'nor Canth'ın Brekke'nin kraliçes inı uçurmasına
izin verecekmiş."
Jaxom arkadaşına ba kakaldı , şok olmuştu. "Sen
çıldınn ışsın! Kahverengi ejderler kraliçeleri uçur­
mazlar. "
"Evel, F'nor bunu deneyecckli. "
"Ama. ama ... "
"Evel, öyle!" diye bilgece onayladı Felessan.

455
Ejder Arayışı

"F'lar ve F'nor'u duymalıydın." Gözleri nonna1 öl­


çünün iki misline büyümüştü. "Onlara yapmaları
gerekeni benim annem Lessa söyledi. Brekke'nin
yeniden Etkilemesini sağlamayı. Lessa dedi ki o
yarı ölü yaşayamayacak kadar iyi biriymiş."
İki oğlan da suçlu suçlu Lytol'a doğru baktılar.
''Onlar... onlar Brekke'nin yeniden Etkileyebi­
leceğini mi düşünüyorlar?" diye sordu Jaxom, ko­
ruyucusunun sert profıline bakıp merak ederek.
Felessan omuz silkti. "Birazdan öğreniriz. İşte
geliyorlar."
Tabii ki, yukarı tünelin karanlık ağzından
bronz ejderler öylesine hızla, art arda geldiler ki
kuynıkları bunınlarına değecekmiş gibi gözüktü­
ler.
"Talina orada!" diye bağırdı Jaxom ayağa fırla­
yarak. "Talina orada, Lytol," ve koruyucusunun
kolunu çekiştirmek için uzandı. Lytol ne Ja­
xom'un ısrarlarını, ne de Talina'run girişini fark e­
demezdi. Adamın gözleri sadece Zemin katından
gelen kızı görüyordu. İki şekil, bir adam ve bir
kadın geniş açıklıkta dikilmişler, sanki ona en
fazla buraya kadar, daha öteye eşlik edemez gi­
biydiler.
"İşte Brekke," dedi Felessan sessizce Jaxom'un
yanına yerleşirken.
Brekke hafıfçe sendeledi, rahatsız edici sıcak­
lıktaki kumlardan etkilerunez gibiydi. Omuzlarını
dikleştirdi ve altın yumurtanın yakınında bekle-

456
Anne McC.ıffrey

yen beş kıza katılmak ıçin yavaşça yürüdü. Dö­


nüp ar.ılarına ycnı gelene, kraliçe yı.ımurtasının
etrafındaki gevşek yan halkaya katılmasını işarec
eden Talina'nın yanınd�ı durdu.
Eıderlerin ezgısi kesildi. Ani, huzursuz sessiz­
likle, bir yı.ımurt:ının hafifçe çatlayışı netçe duyı.ı­
labiliyordu, bunu diğer çaurtılar ve kırılmalar ta­
kip eui.
Ejdercikler, parıldayan, sakar, küçük çirkin
şeyler; yılankavi boyunları için fazlaca büyük
olan kama biçimli kafalarıyla, ciyaklayarak,
mırıldanarak çıkmaya başladılar mahfazalardan.
Ejdercikleri cezbetmek için gösterdikleri zihinsel
çabadan dolayı vücutları gergin olan oğlanlar kı­
pırtısız durdular.
Ejderciklcrin ilki yükünden kurnılmuştu ve us­
taca yolundan kaçan en yakındaki oğlana doğnı
sendeledi. Siyah saçlı bir çocuğun ayaklarının di­
bine burun üstü düştü. Oğlan diz çöktü, ejderci­
ğin titrek bacaklarının üzerinde dengede durma­
sına yardım eni, onun gökkuşağı gözlerine bak­
lı. Jaxom, Lyrol'tın gözlerini kapadığını gördü ve
Lytol'un korkunç kaybının, Larth'ının fosfın ya­
nıklarıyla öldüğü günkü kadar büyük bir işken­
ceyle adamın soluk yüzüne kazınmış olduğu ge­
rçeğinin farkına vardı
"Bak,• diye çığlık auı jaxoın, "kraliçe yumur­
tası, sallanıyor. Ah, öylesine isterdim ki...•
Devam edemedi arkadaşının kendisi için olan

457
Ejder Arayışı

iyi düşüncelerini tehlikeye atmadan. Talina'nın


Etkilemesini istemekle beraber, ki bu Ruatha so­
yundan yaşayan iiç Weyrkadını demekti, Feles­
san'ın Brekke'den yana oldıığumı biliyordu.
Felessan aşağıdaki manzaraya öylesine dalmıştı
ki, Jaxom'un yarım kalmış cümlesinin farkında
bile olmamıştı.
Ahın kabuk bir anda tam ortasından çatladı, ve
içindeki, bet sesli bir itirazla sırt üstü kumlara
düştü. Talina ve kızlardan ikisi çarçabuk ilerledi­
ler küçük yaratığın kendisini doğnıltmasına yar­
duncı olmaya çalışarak. Kraliçe dört ayağının
üzerine basar basmaz kızlar geri çekildiler, sanki
kendi haklarını aramayacaklamıış ve ilk fırsatı
Brekke'ye tanımak için fikir birliğine varmışlar
gibi.
Brekke olanlara ilgisizdi. Jaxoın'a göre, sanki
umrunda değilmiş gibi görünüyordu. Gevşemiş,
umudunu yitirmiş, zavallı göıünüyordu, bir yana
eğilmişti. Bir ejder yavaşça mırıldandı ve Brekke
ancak o zaman çevresindekilerin farkına var­
mışçasına başını salladı.
Kraliçenin başı Brekke'ye çevrildi, ışıldayan
gözleri iri kafatasında kocaman duruyorlardı.
Kraliçe yalpalayarak bir adım attı ileriye doğnı.
Tam o anda, bulanık bir bronz şekil Kuluçka

Meydanı'nı bir yıldırım gibi boydan boya kat et­


ti. Bir ateş kertenkelesi meydan okuyan çığlıklar­

la kraliçenin lam başının üstünde asılı dunıyor-

458
Anne McC:affrey

du. Aslında o kadar yakındı ki, küçük kraliçe


korku dolu bir çığlıkla geriledi ve ısırmaya çalışu,
zayıf gözlerini korumak için içgüdüsel olarak ka­
natlarını germişti.
Ejderler çıkıntılarından protesto ettile�. Talina
gövdesini kraliçe ile küçük saldırgan arasına si­
per etti.
"Berdl Yapma!" Brekke kolu havada ileri atıldı
öfkeli küçük bronzu yakalamak için Küçük kra­
liçe yüzünü Talina'nın eteklerine gizleyerek iti­
razla dolu bağırdı. İki kadın vücutları gerilmiş,
ihtiyatla yüz yüze geldiler.
Sonra Talina gülümseyerek elini Brekke'ye
uzattı. Bu hareketi bir an sürdü, çünkü kraliçe
tartışılmaz bir biçimde bacaklarına sürtünüyordu.
Talina dizlerinin üzerine çöktü, kollan yatıştınr­
casına ejderin boynundaydı. Brekke döndü, artık
hüznün taşlaştırdığı bir heykel değildi ve girişte
kendisini bekleyenlere doğru ayak izlerini takip
ederek yürüdü. Tüm bu olay boyunca. minik
bronz ateş kertenkelesi başının üzerinde pır pır
uçuyor, azardan yalvarmaya kadar değişen sesler
çıkarıyordu. Gürülüsü
t Ruatha Kalesi'nde yemek
zamanındaki aşçıya o kadar benziyordu ki Jaxom
güldü.
"Kraliçeyi istemedi," dedi Felessan, sersemle­
miş bır halde. "Denemedi!"
·o ateş kertenkelesi buna i7Jn vermedi," dedi
jaxom, neden Brekke'yi savunduğuna hayret

459
Ejder Arayışı

ederek.
"Bunu başarması yanlış olurdu, çok yanlış," de­
di Lytol ölü bir sesle. Elleri dizlerinin arasında
gevşekçe sallanıyordu, omuzlan çökmüştü, sanki
küçülmüş gibiydi.
Az önce Etkileyen oğlanlardan bazılan hayvan­
larını Meydan'dan götürmeye başlıyorlardı. Ja­
xom bir şey kaçırmaktan korkarak arkasına dön­
dü. Her şey çok çabuk oluyordu. Birkaç dakika
içinde bitecekti.
"Gördün mü, Jaxom1" diyordu Felessan onun
elbisesinin yenini çekişurerek. Gördün mü? Bir­
co'nun bir bronzu var ve Pellomar sadece bir ye­
şili Etkileyebildi. Ejderler kabadayılan sevmezler
ve Pellomar Weyr'in en kabadayısı. Yaşasın Bir­
to!" Pelessan arkadaşı için tezahürat yapıyordu.
"En küçük yumurta çatlamadı daltl, • dedi Ja­
xom, Felessan'ı dürtüp işaret ederek. "Çatlaması
gerekmiyor mu onun?"
Lytol veiahun
l sesindeki endişeyle irkilerek
kaşlarını çatlı.
"Belki de çatlamaz diyorlardı," diye hatırlattı
Felessan, arkadaşlarının hangi ejderleri Etkiledi­
ğini görmekle daha çok ilgileniyordu.
"Ama ya çatlamazsa ne olacak? Birileri yumur­
tayı kınp zavallı ejderin dışarı çıkmasına yardım
edemez mi? Doğum yapan kadınlarda bebek gel­
mediği zaman yapuklan gibi."
Lytol bir anda Jaxom'a döndü, yüıünü öfke

460
Anne McCatTrey

kaplamışu.
"Senin yaşında bir oğlan ne bilir ki doğum ko­
nusunda?"
"Ben kendiminkini biliyonım," diye cesurca
karşılık verdi çenesini yukarı kaldırarak. kNere­
deyse ölüyordum Bana Lessa söyledi ve o ora­
daymış. Bir yavnı ejder ölebilir mi?"
"Evet," Lytol kederli şekilde kabul etti, çünkü
oğlana hiç yalan söylememişti. "Ölebilirler ve
eğer cenin kusurluysa böyle olması daha iyidir."
jaxom, olması gerektiği gibi olduğunu bildiği
halde çabucak kendi gövdesine baktı; aslında di­
ğer Kaleli oğlanların bazılarından daha gelişkin­
di.
"Hiç çatlamayan yumurtalar gördüm. Kim... sa­
kat olarak yaşamayı kim ister ki'"
"Ama o yumurta canlı," dedi jaxom. "Şunun
sallanışına bak şimdi."
"Haklısın. Kıpırdıyor. Ama çatlamıyor,• dedi
Felessan.
"O zaman neden herkes gidiyor?" diye sordu
jaxom aniden, ayağa sıçrayarak Çünkü sallanan
küçük yumurtanın yakınında hiç kimsecikler
yoktu.
Meydan, hayvanlarını weyr çömezlerinin yardı
mına, ya da misafırleri Kalelerine kadar eşlik et­
meye yönelten binidlerle doluydu. Tabii ki
bronzlann çoğu yeni kraliçeyle birlikte gitmişler­
di. Kuluçka Meydanı çok büyüktü, ama etraftaki

461
Ejder Arayışı

bu kadar devasa hayvanın arasında küçük ka­


lıyordu. Yine de hayal kırıklığına uğramış aday­
lar bile geriye kalan küçük yumurtaya ilgi göster­
miyorlardı.
"F'lar orada. Onun bunu bilmesi lazım, Lytol.
Lütfen!"
"Biliyor," dedi Lytol, çünkü F'lar birkaç kahve­
rengi biniciyi el işaretiyle kendine çağınnıştı ve
şimdi küçük yumurtaya doğnı bakıyorlardı.
"Hadi, Lytol. Ona yardım etsinler!"
"Küçük yumurtalar her kraliçenin doğum haya­
tında meydana gelebilir,• dedi Lytol. "Bu ne be­
nim sonınum, ne de senin."
Döndü ve tekrar basamaklara giden yolda iler­
lemeye koyuldu, oğlanların peşi sıra geleceğin­
den emindi.
"Ama hiçbir şey yapmıyorlar," diye homurdan­

dı Jaxom isyankar bir tavırla.


Felessan ona çaresizce omuz silkti. "Haydi gel.
Birazdan yemek yiyeceğiz nasıl olsa. Ve bu gece
her tür özel şey var." Lytol'un ardından koşnırdu.
Jaxom yine yumurtaya baktı, yumurta şimdi
şiddetle sarsılıyordu. "Bu adil değil! Sana ne ol­
duğu umurlannda değil. Brekke'yı önemsiyorlar,
ama seni umursamıyorlar. Haydi yumurta. Çatlat
kabuğunu! Göster onlara. Güzel bir çatlak olursa
eminim birşeyler yapacaklardır!"
Jaxom sıranın ucundan küçük yumurtanın tam
üstüne gelinceye dek ilerlemişti. Onun kıpırdanı-

462
Anne McC.ıffrey

şıyla aynı anda sarsılıyordu, ama bir ejder boyu


mesafede hiç kimse yoktu. Sallanışında da
çılgınca bir şey vardı, bu Jaxom'a ejderciğin çare­
sizce yarduna muhtaç olduğunu düşündürdü.
Jaxom hiç duraksamaksızın, duvann üzerinden
sallandı ve kendini aşağıya bıraktı. Şimdi kabu­
ğun üzerindeki kımıldanışı görebiliyor, içerden
gelen çılgına dönmüş darbeleri duyabiliyor, ince
çatlakların yayıldığını görebiliyordu. Yumurtaya
dokunduğunda ona taş gibi geldi, o kadar sertti.
O gizlice kaçtıklan günde olduğu gibi deriyi an­
dırmıyordu.
"Başka kimse sana yardım etmeyecek. Ben
edeceğim!" diye çığlık attı ve kabuğu tekmeledi.
Bir çatlak belirdi. İki sıkı vuruş daha, ve çatlak
genişledi. İçeriden gelen acıklı bir ağlamayı, ej­
derin sert kabuktan hırpalanmış burnunun parlak
ucu takip etti.
"Sen de doğmak istiyorsun. Tıpkı benim gibi.
Tek ihtiyacın biraz yardım, aynı benim gibi, "Ja­
xom ağlıyordu, çatlağa yumnıklannı indiriyordu.
Kalın parçalar uçuştular, diğer yavruların bir ke­
nara atılmış kabuklarından çok daha ağırdılar.
"Jaxom, ne yapıyorsun?" diye bağırdı birisi,
ama artık çok geçti.
Kalın iç zar görülüyordu artık ve ejderciğin
dışan çıkmasını engellemiş olan da buydu. Ja­
xom kaygan şeyi hançeriyle keserek yardı ve ke­
seden Jaxom'un gövdesinden daha iri olmayan,

463
Ejder Ar.ıyışı

küçük, beyaz bir gövde düştü. İçgüdüsel olarak


Jaxom uzandı, sırt üslli düşüp de, kalkamayan
yaratığı ayaklarının üzerinde doğ,n.ılctu.
F'lar ya da bir başkası araya giremeden, beyaz
ejder taparcasına sevgi dolu gözlerini Ruatha Ka­
lesi Lordu'na çevirmiş ve Etkileme gerçekleşmiş­
ti.
Yarauığı ikilemden tamamen kayıtsız olan se­
vinç içindeki Jaxom şok olmuş izleyicilere dön­
dü.
"Adının Ruth olduğunu söylüyor!"

464
Anne McCaffrey

ONBEŞİNCİ BÖLÜM

Bcııden W'eyri'nde Akşam . Et�·ileme Ziva/C'ti

Tıpkı en dipteki bir kaknin derinliklerinden


yliz<.:ye çıkmak gibi olımıştu, diyt• dlişündü Brck­
ke. Ve Berd göstem1işti ona yolu. 1 latıranın deh­
şetiyle tıırcdi yine. Eğer kayıp giderse . . .

Aniden F'nor'tın elinin kolunu sıktığmı hissetti,


Canth'ın clü'?ünc-clerinin temaı.ını lıisscHi ve iki
ateş kertenkelesinin et\'ıltısını duydu
Berd onu Mcydan'dan F"nor ve �lanora'ya gö­
türmüştü. Onların ne kadar yorgun ve üzgün gö­
ründük
l erine hayret etti. Komışınaya çabaladı,
ama onu susturdular. Fnor onu kendi weyrine
taşıdı. Brckkc gözlerini açtığında onun üzerine
eğildiğini görünce güliimscdi. Bıckkc elini sevgi­
li, endişeli yüzüne gotıırdü se\'gılisının; artık bu­
mı söyleyebilirdi, onun sevgilısi, onun Weyr e­
şiydi çünkli. Yüksek kemerli buımımın dı:rin çiz­
gileri F'nor'un ağzını köşelerden :ı'?ağı çekiyordu.
Gözleri koyu lekeliydi \'C kan ç.ın:ığına dönnıiiş­
tlı, genellikle düzenli, temiz d:ıl�al:ır halım.le al­
nından geriye taranmış olan saçları yağlı \'e keçe
gibiydi.
Brekke "rahatlamaya ihtiyacın \'ar �ışkını," de­
di çatlayan ve ona aitmiş gibi gbzukıncycn kısık
bir sesle.

16<;
Ejder Arayışı

F'nor neredeyse hıçkırığa yakın bir inlemeyle


kucakladı onu. İlk başta ona zarar vermekten
korkuyormuş gibiydi. Sonra, Brekke'nin kolla­
rının kendisini sardığını hissedince... çünkü ara­
yan ellerinin altında F'nor'un o güçlü sırtını his­
setmek güzeldi... Dikkat etmesi için memnuni­
yetle bağırıncaya dek Brekke'yi sıktı.
Sevgi dolu bir ferahlamanın aşırılığıyla dudak­
larını onun saçlarına, boynuna gömdü.
"Seni kaybettiğimizi sandık Brekke,� dedi F'nor
tekrar tekrar, Canth neşeli bir ezgi mırıldanırken.
"Aklımdan geçmedi değil," diye kabul etti
Brekke titrek bir sesle onun gösüne sokulurken,
sanki ona daha yakın olması gerekirmiş gibi.
"Kendi zihnimin nıtsağı olmuştum ve bedenime
sahip olamıyordum. Sanırım buydu sorunum.
Ah, F'nor," ifade edemediği ti.im keder bir anda
boşandı, "Canth'tan nefret bile ettim!"
Gözyaşları yanaklarından aşağı süztildü ve tit­
reten hıçkırıkları yemek yememekten dolayı za­
yıflamış vücudunu sarstı. F'nor omuzlarını sıvaz­
layarak sarıldı, okşadı.
"Orada olduğunuzu hissettim, ikinizin de, en
çok ölmek istediğim zaman bile. " Sonra içinden
gelen öfkeyi hissetti. "Ama beni nasıl Kuluçka
Meydanı'na gelmeye zorlayabildiniz, bir diğer
kraliçeyle yüzleşmeye?"
Cantll itiraz ederek gürledi. Brekke ejderi per­
desiz kemerli girişten görebiliyordu, başı ona

466
Anne McCaffrey

dönmüştü, gözleri şimşek gibi çakıyordu. Ejderin


rengindeki sağlıksız yeşil ton onu irkilcmişti.
"Biz istemedik. Bu F'lar'ın fikriydi. Ve Les­
sa'nın işe yarayabileceğini düşündüler ve seni
kaybedeceğımızden korkuyorlardı."
Hatırlamamaya çalıştığı o boş sızı, kaybının bu
çılgınca, yakıcı acısını sona erdirmek için geçme­
si gereken bir boşluk dunımuna gelmekle tehdit
ediyordu onu
Hayır, diye haykırdı Canth.
İki sıcak kertenkele gövdesi telaşla yüzüne ve
boynuna bastırdılar, düşüncelerindeki şefkat ve
kaygı o kadar yoğundu ki, fiziksel bir dokunuş
gibiydi.
"Brekkc!" F'nor'un çığlığındaki dehşet, arzu ve
çaresizlik Brekke'nin içindeki kükremeden daha
güçlüydü ve onu geriye itip o tehditi dağıttı.
"Beni asla terk etme! Asla yalnız bırakma beni.
Bir saniye bile yalnız kalmaya dayanamam," di­
ye haykırdı Brekke.
Ben buradayım, dedi Canı.h, F'nor'un kollan
Brekke'yi sıkıca sararken. İki kertenkele de yine­
lediler kahverenginin sözlerini, di.�üncelerinin
sesi kararlılıkları artııkça daha da güçlenmişti.
Brekke diğer korkunç acıya karşı bir silah olarak
onların olgunluğunun şaşırtıcılığına sarıldı.
"Bak, Grall ve Berd önemsiyorlar," dedi.
"Tabii kı önemsiyorlar." F'nor onun şüphe et­
mesine kızmış gibi görünüyordu.

467
Eıder Arayışı

1 !ayır, demek istediğim, öncnıı.cdiklerini söy­

lüyorlar."
F'nor onun gözlerine baktı, kucaklayışı daha az
s:ıhıplenirccsineydı. "Evet, onlar öğreniyorlar.
çlınkü seviyorlar "
Alı, F'nor, Eğer o gün BercJ'i Etkilememiş ol­
say<lıın, bana ne olurdu?"
F'nor yanıtlamadı. Sevgi dolu bir sarılışla onu
kendine bastırdı, ta ki Mirrim, kertenkeleleri etra­
fında neşeli daırdcr çizip uçarken, neşeyle, elin­
de yüklü bir tepsiyle weyre girinceye kadar.
-Manora'nın çeşnılere bakması gerekti, Brek­
ke," dedi bilgilendirici bir tonda. "Onun ne ka­
dar kılı kırk yardığını bili sin.
r Ama bu er suyunun
her damlasını içmelisin ve uyuman için de bir şu­
nıp var. Gece gıvdcc uyu. daha çok kendine
geldiğini lıissedeo:bin. -
Brckke genç kıza bakakaldı, Minim F'nor'u us­
taca yolundan itıp, hastasının sırtındaki yastıkları
düzeltirken, boynuna peçete bağlayıp Brek­
kc"nın itiraz etmeyen dudakl:ınna kaşık kaşık
"lıı.:rry suyu ic,irmcye başLırkcn onu bir tür şaş-
1..:ınlıkla izle<lı.
lknı ızkııın ı kescbilırsın Bcndenli F'nor,"
ck-dı \liı ıiııı. "w '>:tn;ı gc:tirdığım yemeği soğu­
madan ome )'t'llll')'<: ba�layabili sin.
r Sana baha­
ı.ıılı w l ıeıı } giığ..,ıındl'n hır parça kestim, bu yüz­
dt•n \.'11 iyi yt:ınt'ği ll} an eLıne."
1 'nor y\ıwndc hır giilücükle itaatkarca doğnıl-

ı(ıH
Anne McC:ıffrcy

du, çocuğun tavırlarını Manora'yla Brekke'nin bir


karışımı olarak görmüştü.
Brekke, kendisi de şaşırarak, ağrıyan midesini
ısıtan ve şu ana kadar fark etmediği şiddetli bir
arzuyu tatmin eden et Sll}'ltnll nefis buldu. Uslu­
ca uyku şunıbunu içci, gerçi fellis suyu ağızda
kalan acı tadı tamamen gidermemişti.
"Şimdi F'nor, zavallı Canth'ın bir nöbetçi wher
gibi harcanmasına göz mü yumacaksın?" diye
sordu Mirrim, Brckkc'yi uyku için hazırlarken.
"Bir kahverengi için rengi berbat."
"Beslcndı ... " diye başladı F'nor pişmanca.
"Hah!" Mirrim Lcssa gibi konuşuyordu şimdi.
Çocuğu kontrol altına almam gerek diye dü-
şündü Brckke tembele<.!, ama hareketini engelle­
yen ani bir yorgunluk ri'ım vücuduna yayıldı.
"Şu miskin kahverengi kemik yığınını yattığı
yerden kaldır, Be�lenmc Alanı'na götür F'nor.
Acele et. Yakında ziyafet için dışarı çıkmış ola­
caklar ve beslenen bir ejderin sıradan insanların
iştahlarına ne yaptığını bılirsin. Hadi şimdi, sen
Canth, çık dı�arı wcyrindcn."
Brckke'nin son görc.liığii şey F'nor Mirrim'in
peşi sıra itaatkarca yat:ık oda�ını terk ederken,
kız Canth'ın kulağını çcki�ıimıcye başladığı sıra­
da ejderin şaşkın bakışbıı oldu.
Beni terk ediyorlar, diye Br<..!kkc ani bir kor­
kuyla düşündü, beni yalnız bırakıyorlar. ..
Se11i11/cyım, diye gcldı anında Cantlı'ın yauşurı-

-ı69
Ejder Arayışı

cı yanıtı.

Başının iki yanındaki kertenkeleler sevgiyle


vücutlannı ona doğnı bastırdılar
Ben de, dedi Ramoth. Ben de, dedı Mnementh,
bu kuvvelli seslere karışan zayıf fakat seçilebilir
başka sesler de vardı.
"İşte," Mirrim büyük bir memnuniyetle yeni­

den yatak odasına girdi. "Yiyıp tekrar gelecek­


ler " Odanın içinde sessizce dolaştı, uyumak için
yeterince karanlık oluncaya kadar ışıl sepetleri­
nin kapaklarım kapanı. "F'nor senin yalnız bıra­
kılmayı sevmediği m söylüyor, bu yüzden o dö­
nene kadar bekleyeceğim."
Brekke "fakat ben yalnız değilim" demek iste­
di ama onun yerine gözleri kapandı ve derin bir
uykuya daldı.

Lessa ziyafetin sonu geçtikten epey sonra kut­


lamaya katılanların masalarına bakınırken Ça­
nak'ta, onlar kadar rahat olabılmek için hasret
dolu bir arzu duydu. Yeni binicilerin kale ve za­
naat soylu ana babalarının kahkahalan, weyr çö­
mezlerinin yavnı ejderleri okşayışları, hatta Weyr
halkı bile kederin acısından uzaktı Yine de o,
hissetmesi için bir sebep bulunmayan, ama bir
türlü üzerinden atamadığı, rahat.sız edici bir
üzüntünün farkındaydı.
Brekke kendine gelmiştı, zayıftı ama aruk man­
tıktan uzak değildi; F'nor da yemcğı konuklarla

470
Anne McC.ıffrey

birlikte yiyeceği kısa süre için yalnız bırakmıştı


kızı; F'lar gücünü yeniden copluyordu ve yeni so­
rumluluklarının bir kısmını paylaştınnası gerçeği­
nin farkına vannışcı. Ve Jaxom küçük beyaz ejde­
ri etkilediği içın -bu nasıl olabilmişlı ?- en üzücü
sorun olan Lytol, onunla karşılıklı içen Robin­
ton'un duyarlı çabalan sonunda naralar atacak

kadar sarhoş olmuştu.


İkisi de anca bir Arpçı'nın bilebileceği son de­
rece ahlaksız bir şarkıyı söylüyorlardı Ruatha Ka­
lesi'nin Vekil Lordu devamlı sesı bozuyordu, bu­
na rağmen adamın şaşınıcı tatlılıkta tenor bir se­
si vardı. Her nasılsa Lessa onu bir bas olarak dü­
şünmüştü; Lytol'un kasvetli bir mizacı vardı ve
bas sesler karanlıklılar.
Tabağındakı pastanın artakalanlanyla oynadı.
Manora'nın kadınları kendi sınırlarını aşmışlardı;
mayalanmış meyveler, ekmeklerle doldurulmuş
kümes hayvanları ve sonuç wherry de genellikle
bulunan 'bekletilmişlik' tadının azalmasıydı. Ne­
hir tahılları buharda pişirilmişti, böylelikle her bir
lokma yumuşak ve ayrıydı. Taze baharatlar Gü­
ney'den getırilmiş olmalıydı. Lessa zihninin bir
yerine Manora'yla oraya gizlice gidilmesi konu­
sunu konuşması gerektiğini kaydetti. T'ktıl ile bir
olay yaşamak iyi olmazdı. Belki N'ton onları
kurtçuk aramaya gittiği yolculuklardan birine
çıktığında toplamıştı. Lessa genç bronz biniciyi
daima cakdır etmişti. Şimdi onu daha yakından

471
Eidt:r Arayışı

Lanıyacaktı .
Lessa N'ton ve F'lar'ın ne yaptıklarını merak et­
ti. Masayı terk etmiş ve Odalar'a gitmişlerdi. Bu­
günlerde hep oradalar, diye düşündü sinirlice.
Kurtçukların ağızlarını temizliyor olmalıydılar. O
da sıvışabilir miydi? Hayır, kalsa daha iyi olurdu.
iki Wcyrlideri'nin birden böylesine hayırlı bir
olayda bulunmaması saygısızlıktı. Ve insanlar az
sonra kalkac-.ıklardı.
Genç Jaxom konusunda ne yapacaklardı? Çev­
resini araştırdı, .Jaxom\ı göl kenarında hayvanla­
rına su içiren weyr çömezi topluluğunun ara­
sında kolayca seçti ejderinin l>cyaz derisinden.
Hayvan çekiciydi, doğru. ama bir geleceği var
mıydı' Ve neden )axom? O, Lytol bu gece sarhoş
olduğu için memnundu, ama yarını eski ejderbi­
nicisi için daha çekilir hale gcıinnezdi bu. Belki
de hayvan ölünceye dek ikisini burada rutmalıy­
dılar. Rudı\ın crginleşemeyeceği herkesin ortak
görüşüydü.
Uzun, yüksek masanın diğer ucunda Telgar
Lordu Lar.ıd, Biıralı Sifer, Benden Kalesi'nden Ra­
id ve Lemos'ıan Asgenar ile Leydi Famira
<gerçekten de devamlı yüzü kızarıp durmuşttı)
otunıyorlardı Lemos Kalesi'ndcn gelen çift, oca­
.

ğın üzerinde sertleşmekte bir çift yumurtası bulu­


nan Lord Larad'ın açık ilgisini çeken, F'nor'un
son bulduklarından payını alan ihtiyar Raid ve
Bıtralı Sifcr taratindan gizliden gizliye gözlenen
Anne McCaffrcr

ateş kertenkdclcrini de getinnişlercli- şanslarına


bir kahverengi ve bir yeşil. İki yaşlı Kale Lordu
da ateş kertenkeleleriyle yapılan deneylerden
emin değillerdi, ama tüm gece gözlerini Leınoslu
çiftcen ayım1amışlardı. Sifer'in buzları sonunda
kertenkelelerin nasıl bakılacağını soracak kadar
çözülmüştü. Bu, onların jaxom ve onun Ruth'u
hakkındaki fikirlerini etkileyecek miydi?
Yumurta Adına, yöresel dengeyı Jaxom bir
İpik
l Düşüşü'nde .sağ kalına ihtimali olmayan bir
oyun ejderi Etkilcdı diye aJc üst etmek istemezler­
di! Çok basit bir şeyin üzerine önemli bir şey ya­
pan adamlar gibıı. Küçük hayvan yaşamayacaktı.
Çok küçüktü, rengi -beyaz bir ejdcrı kim duymuş
ki?- diğer anom1alliklere işaret ediyordu. Manora
!\:erat Kalesi'ndcki beyaz tenli pembe gözlü, gü­
neş ışığına dayanamayan şu çocuktan bahsetm�
ti. Bir gece ejderi mi?
Ruth büyüyecek. diye gürledi Raınoth yüksek­
lerden binicisinin düşüncelerinden rahatsız ola­
rak ve Lessa ona yüzlerce özür yolladı_
Mnementh çıkıntıdan uğuldadı ve Lessa başını
kaldırıp onlara baktı, gözleri ışılların aydınlamğı
Çanak'ın üzerindeki gölgelerde parıldıyorlardı.
Ejderler onun bilmediği bir şey mi biliyorlardı'
Bugünlerde sıklıkla böyle gözüküyordu, ama bu
nasıl olabilirde Onlar sadece bulunduktan anı
yaşar, dünü, yarını umursamazlardı. Fena bir ya­
şam şekli değil, diye düşündü Lcssa azıcık kıska-

•17.�
Ejder Arayışı

narak Dolaşan gözleri Ruth'un beyaz bulanıklığl


üzerinde kilitlendi. Neden Etkılenmişlerdi ki bu
ikisi? Lessa'nın yeterince sonınu yok muydu?
"Neden düşünecekmişiın? Neden yapacak­
m1şım?" diye sordu Lytol aniden yüksek, kavga­
cı bir sesle.
"Oğlanı seviyorum. Onu ben, Ruatha Ka1e­
si'nden Lytol'un etinden ve kanından, benim
etimden ve kanımdan olsaydı bile daha çok sev­
mezdim. Onu sevdiğimi ispatladım da. Ona bak­
uğımı da. Ruatl1a zengin. Ruatha Kanından ge­
lenlerin hüküm sürdüğü günlerdeki gibi. Fax'ın
yol açtığı tüm zarar giderildi. Ve hepsini yaptım,
kendim için değil. Benim hayatım harcandı. Ben
her şey oldum. Ejderadam oldum. Ah, Lartl1, be­
nim güzel Larth'ım. Dokumacı oldum, bu yüzden
Zanaatlan bilirim. Artık Kaleleri de biliyorum.
Her şeyi biliyorum. Beyaz bir hayvancığa nasıl
bakıJacağmı da. Oğlan neden eıderine sahip ola­
masınmış? İlk Kabuk adına, başka kimse isteme­
di onu. O özel diyorum size. Özel!"
"Dur bir dakika Lord Lytol," dedi Bendenli Ra­
id masanın kendi tarafındaki ucundan kalkıp
Lytol'la yüz yüze gelmek için yürüyerek. "Oğlan
bir ejderi Etkiledi. Bu Weyr'de kalması gerektiği
anlamına gelir."
"Ruth tam bir ejder değil," dedı Lytol, ne olma­
sı gerektiği gibi bir sarhoş havasıyla konuşuyor,
ne de öyle davranıyordu.

474
Anne McCaffrey

"Tam bir ejder değil mi?" Raid'in yüz ifadesi bu


dindışı söz karşısında uğradığı şoku gösteriyor­
du.
"Daha önce hiç beyaz bir ejder olmamıştı," de­
di Lytol dimdik durup bildiğinden şaşmayarak.

Benden'in Kale Lordı.ı'ndan çok daha uzun boy­


lu değildi, ama daha büyük bir endamdaymış iz­
lenimi bırakıyordu. "Daha önce hiç!" Kadehini
şerefe kaldırmak isteği hissediyormuş gibi gö­
züktü, ama fark eni ki kadehi boştu. Ayakta sal­
lanan bir adam için takdir edilecek bir maharetle
şarap doldurmayı. başardı. Arpçı da ısrarla kendi
kadehinin de doldurulmasını işaret etti, ama onu
akan şarabın altında düz tutmakta epey güçlük
çekti.

"Daha önce hiç beyaz bir ejder olmamıştı," de­


di Arpçı, ve Lytol'Ja kadehleri tokuşturdı.ı.lar.
"Yaşamayabilir," diye ekledi Lytol koca bir yu­
dum aldıktan sonra.
"Yaşamayabilir!"
"Böylelikle," Lytol derin bir nefes aldı, "oğlan
Kalesinde kalmalı. Ruatha Kalesi'nde."
"Kesinlikle öyle!" Robinton kadehini daha yu­
karıya kaldırdı az çok Raid'in ona karşı çıkması
için meydan okuyarak.
Raid ona uzun, anlaşılmaz bir bakış attı.
"Weyr'de kalmalı," dedi sonunda, ama o kadar
kesin değildi sesi.
"Hayır, Ruatha Kalesi'ne geri dönmeli," dedi

475
Ejder Arayışı

Lytol masanın kenarına sıkıca yapışıp kendini


sağlama alarak. "Ejder öldüğü zaman, çocuk zo­
nınluluklann ve sorumluluğun ona yaşama sarıl­
masını sağlayacağı bir yerde olmalı. Ben bilirim!"
Raid buna cevap veremedi, ama onaylamazca­
sına lers lcrs baktı. Lessa nefesini ıuttu ve yaşlı
Kale Lordu'na yüklcnmc'ye• başladı.
"Oğlana nasıl yardım edileceğini biliyorum,"
diye devam etti Lytol, yavaşça iskemlesine gömü­
lerek. "Onun için en iyi olanı bilıyorum. Bir ejde­
ri kaybetmenin ne olduğunu biliyorum. Bu sefer
farklı olan, Rlllh'un günlerinin sayılı olduğunun
farkındayız.�
"Günleri sayılı," diye tekrarladı Arpçı ve aniden
başını masaya koydu. Lytol merakla, neredeyse
babacan bir cavırla eğildi adama doğru. Arpçı ha­
fıfçe horlamaya başlayınca irkilerek geri çekildi.
"Hey, uyuma. Daha bu şişeyi bitirmedik." Ro­
binton cevap vermeyirıce, Lytol omuz silkti ve
kendi kadehini kafasına dikti. Sonra başı masaya
düşünceye kadar yığılıyormuş gibi göıüktü, ho­
rulnıJan Robinlon'unkilerin aralarındaki boşluğu
dolduruyordu.
Raid hırçın bir liksinmeyle baktı ikisine. Sonra
topuklarının üzerinde döndü ve baş masanın
kendine aic ucuna kadar yürüdü.
"Bir bildiğim varsa, o da şarabın olduğu yerde
gerçeğin olmadığıdır," diye yonımda bulundu
Telgar Kalesi'nden Larad, Raid yerine tekrar otu-

•i76 Yuklcnmck c}lcnıınc Lc''2'nın ıjh guciınu in�l;ırın(Ç.N


ın ılu}llrıcek.'t'lni l'I·
kilcnıck için kultınm;ı"nın k2r,;ılı� ol
ar.ık yer vcnlm�
i ı
Anne McCaffrey

nırken.
Lessa çabucak Larad'a 'yüklendi.' Raid kadar
duyarsız değildi. Başını sallayınca vazgeçti ve
dikkatini Sifer'a çevirdi. Eğer o ikisinin anlaşma­
sını sağlayabilseydi...
"Ejder ve binicisi, ikisi de Weyr'e aittir," dedi
Raid. "Bir insan ve ejderi için doğal olanı değiş­
tiremezsiniz."
"Bahsi geçen çocuk bir Kale Lordu, Raid," diye
hatırlattı Telgarlı Larad ona. "Ve muhalif bir Ka­
leye ihtiyacımız yok Eğer Lycol'un erkek evladı
olsaydı, ya da ona gelecek vaat eden bir aday
olacak kadar uzun süre vekillik etmiş olsaydı
farklı olabilirdi. Telgar Lordu oğlanı bulmak ama­
cıyla Çanak'ı taradı. Gözleri Lessa'nınkilerle kar­
şılaştı ve dalgınca bir nezaketle gülümsedi
"Katılmıyonım, katılmıyorum: dedi Raid başını
vurgularcasına sallayarak. WBi.ıtün geleneklere
karşı bu."
"Bazı geleneklerin feci halde değişmeye ihtiya­
cı var," dedi Larad kaşlarını çatarak.
"Oğlanın ne yapmak istediğini merak ediyo­
rum," diye lafa karıştı Asgenar kimsenin dikine
gitmeyen halıyle Larad'ın gözlerini yakalayarak.
Telgar Lordu yürekten bir kahkahayla başını
geriye attı. "Her şeyi daha da karıştırma, karde­
şim. Az önce onun kaderini belirledik, şunu ya­
pacak, bunu yapmayacak."
"Oğlana sormalı," dedi Asgenar artık yumuşak-

477
Ejder Arayışı

ça konuşmuyordu. Bakışı Larad dan yaşlı iki Ka­


le Lordu'na kaydı. "Kuluçka Meydaru'ndan gelir­
ken onun yüzünü gördüm. Yapuğının bilincin­
deydi. Küçük ejderi kadar beyazdı suratı.tt Son­
ra Asgenar Lytol'un bulunduğıı tarafı işaret erci
başıyla. "Evet, Jaxorn ne yaptığını fazlasıyla bili­
yor "
Raid burnundan soludu öfkeyle. "Gençlere lıiç­
bır şey sorulmaz. Sadece yapmaları söylenir!"
Asgenar eşine döndü onun omzuna hafifçe do­
kunarak, ama ondan genç Jaxom'u çağırmasını
rica ederken yüzündeki ifadenin sıcaklığı su gö­
tünnezdi. Kadın uyuklayan yeşil kertenkelesine
dikkat ederek doğnıldu ve görevini yerine getir­
meye koyuldu.
"Ancak son zamanlarda fark ettim ki insanlara
sorarak birçok şey öğrenebılirsin "
"İnsanlara evet, ama çocuklara hayır'" Raid bu
cümleye fazlaca öfke sığdırmayı başamuştı.
Lessa ona yüklendi. Zihni bu durumdayken et­
kilenmesi daha kolay olacaktı
"Benden Kale'sinin Lordu, neden hayvanı alıp
götürmesin ki?" diye sordu öfkeyle, Lemos Kale­
si Leydisi, Ruatha'run genç Lordu ve yumurtadan
yeni çıkmış beyaz ejder Ruth'un heybetli gelişle­
rini izlerken.
"Bence onunla ilişkiler kunıyor," diye belirtti
Asgenar "Şu kadar küçük bır ejderin bıle bir say­
gınlığı var."

478
Anne McCnffrcy

Benden Kalcsi'nden Raid homurdandı, ama


onaylamak için mi, yoksa itiraz için mi, Lcssa an­
layamadı. Kafasının arkasını bir eliyle ovmaya, kı
mıldanmaya başlayınca, Lessa onu 'itme'yi bırak­
tı.
inmek için geriye doğnı çırpılan ejder kanatla­

rının sesi dıkkaunı çekti. Döndü ve Odalar'a gi­


den yeni girişin karanlığında ışıldayan bir bronz
gövde gördü
Liotb Çiflçiustası '111 getiriyor, dedi Ramoth bi­
nicisine.
Lessa ne Andemon'a neden ihtiyaç duyulduğu­
nu, ne de onu neden N'ton\ın getirdiğini hayal
edemiyordu. Çiftçiust::ısı Salonu'mın tahsis edil­
miş bir hayvanı vardı şimdi. Doğnılmaya başladı.
"Sebep olduğun belanın farkında mısın genç
adam?" diye sonıyordu Raid resmi bir sesle.
jaxom dımdik durdu, çenesi yukarıda, gözleri
parlaktı. Ruth kafasını sanki ejdercik bir dunış­
mada olduklarının farkındaymış gibi onun
kalçasına bastmyordu.
''Evet, sayın Lord"tım Raıd, hareketlerimin getir­
diği sonuçların ve diğer Kale Lordlannın karşısı
na çıkabilecek ciddi bır sonın olduğunun tama­
men bilincindeyim Sesinde en ufak bir pişman­
lık ya da özür olmaksızın, Jaxom Raid'e tüm tec­
rübesizliğine karşın kendısirun de bir Kale Lordu
olduğunu açıkça hatırlatmıştı.
Yaşlı Raid daha dik oturdu, omuzlarını geriye

479
Ejde� Arayışı

çekerek, sanki...
Lessa kendı iskemlesinden yana bır adım attı.
"Yapma... "

Fısıltı o kadar hafıfli ki, Lessa önce yanıldığını


sandı. Sonra Arpçı'nm gözleri tamamen ayıkınış­
çasına kendisine baktığını gördü. Ve o, gerçeği
saklamak için yaptığı tüm numaralara bakılırsa,
belki de öyleydi.
''Tamamen bilincindesin, öyle rnP" diye tekrar­
ladı Raid ve bir anda ayağa fırladı Yaşlı Kale
Lordu Devirler geçtikçe kısalmışu, omuzlan hafıf­
len yuvarlaklaşmıştı, kamı artık düz değildi ve sı
kı deri pantolonunun içindeki bacakları çöp gi­
biydiler. Gunırlu ve sırım gibi oğlanın karşısına
dikilmiş bir karikatüre benziyordu. "Şimdi bir ej­
deri Etkilediğin için Benden Weyri'nde kalman
gerektiğini biliyor musun? Ruatha'nın Lordsuz
kaldığının farkında mısın'"
"Saygısızlık etmek s
i temem efendim, ama siz
ve burada bulunan diğer Kale Lordlan Pern'in
yerli Kalelilerinin üçte ikisini temsil etmediğiniz
için bir Meclis oluştunmıyorsumız," diye yanıt
verdi Jaxom. "Eğer gerek göriilürse, davamı sa­
vunmak için uygun şekilde kunılmuş bir Meclis
önüne çıkmaktan mutlu altınım. Şurası açık, sa­
nıyonım ki, Ruth tam bir ejder değildir. Bana
onun olgunlaşacak kadar yaşama şansının az ol­
duğu bildirildi. İşte bu sebepten dolayıdır ki o,
Weyr içın yararsızdır ve yararsızlann Weyr'de işi

480
Anne McCaffrey

yoktur Artık at� �ı çiğneyemeyecek kadar yaş­


lanan ejderler bile Güney Weyri'ne emekJiye ay­
rılırlar- ya da ayrılırlardı. "Asgenar'ın yüzündeki
onaylayan sıncışı görünceye kadar bu küçük dil
sürçmesi Jaxom'u endişelendirdi. "Ruth'u yeterin­
ce gelişmemiş bir ejder olarak gönnektense faz­
laca gelişmiş bir ateş kertenkelesi farzeunek da­
ha akıllıca olaca.kur." Jaxom Ruth'a özür dilerce­
sine bir sevgiyle baku ve onun yukarıya kaldırdı­
ğı kafasını okşadı. Bu o kadar büyüklere özgü bir
harekettı, o kadar güzeldi ki, Lessa boğazında
birşeylerin düğümlendiğini hissetti. "Benim başta
gelen sorumluluğum Soyuma, beni büyüten Ka­
leye karşıdır. Ruth ve ben burada, Benden Wey­
ri'nde sadece ayak bağı olunız. Ruatha Kalesi'ne
tıpkı diğer ateş kertenkeleleri gibi yardım edebi­
liriz.
"Güzel konuştun Ruatha'nın genç Lordu, çok
güzel: diye haykırdı Lemoslu Asgenar, ve alkışı
kertenkelesinin ürkerek çığlıklar aunasına neden
oldu.
Telgar Kalesi'nden Larad onaylayarak başını
ağırbaşlıca salladı.
"Hah. Benim için fazlasıyla küstahça bir ce­
vap," diye homurdandı Raid. "Siz bütün gençleri
düşünmeden hareket ediyorsunuz bu günlerde."
"Bu konuda kesinlikle suçluyum, Lord Raid,•
dedi Jaxom açıksözlülükle. Ama bugün elimi ça­
buk tuunak zorundaydım- bir ejderin hayauru

481
Ejder Aray�ı

kurtarmak için. Bize ejder soyunu onurlandırma­


mız öğretildi, bana herkesten fazla öğretildi." Ja­
xom Lytol'u ş
i aret etti. Eli havada kaldı ve büyük

bir hüzün çöktü yüzüne.


Jaxom mu onu uyandırmıştı, yoksa başının po­
zisyonu çok mu rahatsız ediciydi, orası tartışılır,
ama Ruatha Kalesi'nin Vekil Lordu artık uyumu­
yordu. Masayı kavrayarak doğruldu, sonra kendi­
ni iterek desteğini bıraktı. Sanki her bir hareke­
tinin üzerinde yoğunlaşması gerekiyormuşçasına
ağır adımlarla, veliahta gelinceye kadar masa bo­
yunca yürüdü Lytol. bir kolunu hafifçe jaxom'un
omzuna attı. Sanki bu temastan güç alıyormuşça­
sına dikleşti ve Benden Kalesi'nden Raid'e dön­

dü. Yüz ifadesi gururluydu ve Lord Groghe'nin


en kötü zamanından bile daha kibirliydi tavn.
"Bugün olanlar için suçlanması gereken Ruatlıa
Kalesi Lordu jaxom değildir. Onun konıyucusu
olarak, sorumlu olan benim- eğer hayat kurtar­
mak bir suç ise. Eğer onun eğitimi konusunda ej­
der soyuna karşı büyük saygı gösterilmesini vur­
guladıysam, bunun için iyi sebeplerim olduğun­
dandı!"
Lord Raid rahatsız olarak gözlerini Lytol'un dik
bakışlarından kaçırdı.
''Eğer," Lytol sözcüğü sanki ihtimalin zayıf ol­
duğı.ınu hissediyormuş gibi vurguladı, "Lordlar
Meclis'in toplanmasına karar verirlerse, hiç kim­
senin Lord Jaxom'un bugünkü davranışını suçla-

482
Anne Mcôıffrey

yamayacağında şiddetle ısrar edeceğim. O onur­


lu biçimde ve eğitiminin gerektirdiği gibi hareket
etti. Ama o, Pcrn'e en iyi şekilde Kalesine döne­
rek hizmet edebilir. Ruatha'da genç Ruth'a ba­
kılacak ve omırlandınlacak- bizimle birlikte oldu­
ğu sürece.�
Larad ve Asgenar'ın Lytol ile aynı fıkirde oldu­
ğuna şüphe yoktu. Yaşlı Sifer, Raid'e bakmaya is­
teksiz biçimde oturmuş, dudağını çekiştiriyordu.
"Ben hala ejder halkının Weyrlere ait olduğunu
düşünüyonım'" diye söylendı Raid, somurtarak
ve içerlemiş bir halde.
Bu sanın belli ki çözümlenmişti, Lessa ay­
rılmak için döndü ve neredeyse F'nor'un kolları
na düştü.
F'nor onu doğnılttu. "Eıderin neredeyse weyr
orasıdır," dedi neşeyle dalgalanan alçak bir sesle
Geçen haftanın gerginliği yüzünden okunuyor­
du, ama gözleri berraktı ve dudakları artık ip gi­
bi gergin gözükmüyordu. Brekke'nin kendine
gelmesi öyle göıiilüyor ki onun lehine olmuştu.
"Brekke uyuyor," dedi, "Sana onun yeniden Et­
kileyemeyeceğini söylemiştim.�
Lessa sabırsız bır el işareti yaptı. "Benimle Oda­
Jar'a gel. Çiflçiustası Andemon'tın buraya neden
getirildiğini öğrenmek istiyonım. Senin de artık
işe koyıılma zamanın geldi!"
Kumlu zeminde daha luzlı ilerleyebilmek için
eteklerini topladı.

483
Ejder Arayışı

"Ben de gelebilir miyim'" diye sordu Arpçı.


"Sen mi? O mesafeyi yürüyebilecek kadar ayık
mısın?"
Robinton, kannakarışık olmuş saçını tekrar en­
sesine yatırarak kıkırdadı. "Lytol beni sarhoş ede­
mez sevgili Leydi Lessa. Sadece Demirci de...
aa ... o kapasite var.�
Odalar'a girdiklerinde, Çiftçiustası'nın zayıf
gövdesi leğenlerin en genişinin önünde eğilmiş­
ti, fellis fidanlarının yapraklarını evirip çeviriyor­
du. F'lar onu dikkaıli bir ifadeyle izlerken, içinde
bulunduklan anın ciddiyetini fark edemeyen
N'ton ise sırıtıyordu.
F'lar F'nor'u göriir görmez geniş bir gülümse­
meyle odayı bir boydan bir boya kat etti ve yan
kardeşinin koluna sanldı.
"Manora Brekke'nin şoktan kurtulduğunu söy­
ledi. İki kat rahaıladım, inan bana. Yine de yeni­
den Etkilemeyi başarabileseydi daha mutlu ola­
caktım... "

"Bu hiçbir işe yaramazdı," dedi F'nor o kadar


düz bir karşı çıkışla ki, F'lar'ın tebessümü biraz
azaldı.
Kendine geldi ve F'nor'u leğenlere doğru çek­
ti.
"N'ton İplik yakalamayı başardı ve büyük le­
ğenlerin üçüne İplik bulaştırdı," dedi F'lar ona,
sanki Çifcçiustası'nın incelemelerini bozmak s
i te­
miyormuş gibi zor duyulur bir sesle. "Kurtçuklar

484
Anne McCafTrey

her teli yiyip bitirdiler İpliğin şu fellis ağacının


yapraklarını deldiği yerlerdeki yanık izleri şimdi­
den iyileşiyorlar Andemon Usta'nın bunun ne­

den ve nasıl olduğunu bize söyleyebileceğini


umuyorum.M
Andemon gövdesini doğrulttu, ama leğene ba­
kıp kaşlarını çatarken uzun çenesi göğsüne de­
ğer durumda kaldı. Hızla gözlerini kırptı ve du­
daklarını büzdü, kocaman, kalın boğumlu etleri
çamurun kirletllğı elbisesinin kıvrımları arasında
hafifçe seğiriyorlardı. Weyr habercisi onu tarlalar­
dan çağırdığında, olduğu gibi gelmişti.
"Neden, ya da nasıl olduğunu bilemiyomm, Sa­
yın Weyrlideri. Eğer bana söylediğin doğnıysa,M
durakladı, sonunda gözlerini F'lar':ı çevirdi,
"korkuyorum.M
"Neden be adam?" diye F'lar şaşkınlık kahkaha­
sının ardından konuştu. "Bunun ne anlama gel­
diğini anlamıyor musun? Eğer kurtçuklar kuzeyin
toprağı ve iklimine :ılışabilirlerse ve burada hepi­
mizin de," el ışarcıi Arpçı'yı, filo ikincisini oldu­
ğu kadar Lessa'yı da kapsıyordu, "gördüğü gibi iş
görürlerse, Pern'in bir daha İplikten korkması ge­
rekmeyecek.M
Andemon derın bir nefes aldı, omuzlarını geri­
ye attı, ama bu devrimci görüşe karşı mı koyu­
yordu, desıcklcıncye mi hazırlanıyordu, orası
belli değildi. Arpçı'y:ı sanki onun sözü diğerleri­
ninkinden daha güvenilirmiş gibi bakıı.

485
Ejder Arayı�ı

"İpliğin bu kurtçuklar tarafından yok edildiğini


gördün mü"?
Arpçı başıyla onayladı.
"Ve bu beş gün önce miydi?"
Arpçı bunu da doğruladı
Bir ürpertı Çiftçiustası'nın elbisesınin kumaşını
titretti. Korku dolu bir gönülsüzlükle leğenlere
doğnı eğildi. Kararlıca ileriye adım atarak yine
genç fellis ağacına baktı. Nefes alıp vermeksizin
boğum boğum ellerinden birinı toprağa dal­
dırmadan önce hareketsiz kaldı Gözlen kapalıy­
dı. Bir avuç nemli toprak çıkardı ve topağı çe­
virdi, kaynaşan kurtçukların kümesini gözler
önüne serdi. Gözleri büyüdü ve tiksinti dolu bir
feryatla sanki eli yarunışçasına toprağı yere sa­
vurdu. Kurtçuklar acizce taş zemınde kıpırdandı
lar.
"Sorun nedir? Orada İplik olamaz!"
"Bunlar asalaklar!" diye cevap verdi Andemon
F'lar'a ters ters bakarak, feci halde hayal kırıklığı
na uğramış ve öfkelenmişti. "Bu yanmadanın gü­
ney kısunlannı bu larvalardan kurtarmak için
asırlardır uğraşıyoruz " F'lar kurtçukları dikkatlice
yerden alıp onlan en yakındakı leğene tekrar ko­
yarken iğrenerek çatıldı kaştan. "En az Igen kum
solucanları kadar yok edilmez ve zararlıdırlar ve
yarısı kadar da faydaları dokunmaz."
"O zaman sanıyorum ki Sayın Andemon Usta,"
dedi F'lar hüzünlü, kibar bir gülümsemeyle,

486
Anne Mccaffrey

çiftçiler Pem'in en iyi Çlkarlarına karşı çalışLyor­


muş."
Çiftçiustası öfkeyle bu suçlamayı inkar etmeye
girişti. Robinton'un onu tekrar F'lar'ın açıklaması­
nı dinleyecek kadar yatLŞurması için tüm diplo­
masi yeteneğini kullanması gerekti.
"Yani bana demek istediğiniz bu larvaların, bu
ktınçukların bir amaçla geliştirilip yayıldıkları
mı?" Andemon onun güvenmeye meyilli olduğu
tek kişi gözüken Arpçı'ya sordu. "Bunlar ejderle­

ri yetiştiren atalarımız tarafından mı yetiştirilip


yayılmışlar diyorsunuz?"
"Buna inanıyonız,• dedi Robinton. "Ah, ktışku­
lanna hak veriyonım Ben de birkaç geceyi bu
düşünceyle uykusuz geçirmiştim Yine de, eğer
Kayıtlar'ı kontrol edecek olursak, bir gün ejdera­
damlann Kızıl Yıldız'a saldırıp onu lplik'ten te­
mizleyeceği konusundan hiç bahsedilmezken,
güçlü ve tekrarlanan bir inanış v:ır ki, Iplik bir
gün şimdiki gibi bir tehdit olmaktan çıkacak.
F'lar oldukça . •
.

"Oldukça değil, Robinton, kesinlikle eminim,"


diye onun sözünü kesti F'lar. "N'ton güney kıta­
sındaki İplik Düşüşlerini kontrol etmek için tek­
rar Güoey'e gitti... aradan zamanda sıçrayarak,
yedi Devir kadar geriye. Nereyi yoklarsa yokla­
sın, toprakta İplik düşünce yüzeye çıkıp onları
yiyen kunçukJar var. Güney'de hiç İplik yuvası
olmamasının sebebı bu. Toprağın kendisi İpliğe

487
Ejder Arayışı

düşman."
Andemon sessizlik içinde, çamurlu çizmeleri­
nin bunınlanna bakıyordu.
"Çiftçizanaat Salonu Kayıtlan'nda bu kurtçukla­
ra dikkat etmemiz gerektiği özellikle belirtiliyor.�
üzgün bakışlarını diğerlerine yöneltti. "Biz daima
köklerini kazıdık onların, larva keselerini yok et­
tik. .. ve" içini çekti, "ateşle agenothree kullana­
rak. Bu yayılmalarını önlemenin tek yoluydu."
"Kayıtlar kurtçuklara dikkat edin dıyorlar,.. diye
yineledi Andemon ve aniden omuzları bu zalim
ironiye karşı bir kahkahayla sarsılmaya başladı.
"Kayıtlar kurtçuklara dikkat edin diyorlar. Onları
yok edin demiyorlar. Altını çizerek kurtçuklara
dikkat edin diyorlar. Öyle, biz de dikkat enik."
Arpçı şarap şişesini Andemon'a uzattı.
"Bunun yardımı dokunur, Arpçı. Sağal,., dedi
Andemon, şişeyi uzunca süre kafasına diktikten
sonra dudaklarını bir elinin tersiyle silerek.
"Öyleyse birisi size kurtçuklara neden dikkat
etmeniz gerektiğini söylemeyi unuımuş, Ande­
mon," dedi F'lar, gözleri adamın ızdırabına karşı
merhamet doluydu. "Keşke Sograny de bu kadar
mantıklı olabilseydi. Bir zamanlar o kadar çok in­
san neden kurtçuklara dikkat etmeniz gerektiğini
biliyor olmalıydı ki, daha açık bilgi vermeye ge­
rek duymadılar. Sonra Kaleler büyümeye başla­
dılar ve insanlar birbirlerinden koptular. Kayıtlar
ya yok oldu ya da kayboldular, insanlar sahip ol-

488
Anne McCaffrey

dukları hayati bilgileri aktaramadan öldüler." Le­


ğenlere doğru bakındı. Belki de bu kurtçuklan
tam burada, Benden Weyri'nde geliştirdiler. "Bel­
ki duvardaki şemanın anlamı bu. O kadar çok
şey yitirildi ki."
"Eğer Arpçızanaatı'nın etkisi varsa bir daha yi­
tirilmeyecek," diye konuştu Robinton. "Eğer her­
kes, Kale, Zanaat ve Weyr tüm derilere ulaşabi­
lirse... " Andemon itiraz etmeye başlarken elini
kaldırdı, "Kayıtlan tutmak için elimizde deriden
daha iyisi var. Bendarek'in artık güvenilir, sağlam
ağaç hamurundan sayfaları var, mürekkebi tutu­
yorlar, üst üste güzelce dizilebiliyorlar ve ateşten
başka bir şeyden de etkilenmiyorlar. Bilgilerimi­
zi birleştirebilir ve dağıtabiliriz."
Andemon şaşırmış gözlerle Arpçı'ya baktı. "Ro­
binton Usta, bir Zanaatta sır kalması gereken bil­
giler vardır, yoksa ..."
"Yoksa bir gezegeni İplik yüzünden kaybede­
riz, öyle mi Andemon? Eğer kurtçuklar hakkında­
ki bu gerçeğe bir Zanaat sırn gibi davranılmasay­
dı, yüzlerce Devirdir İplikten kumılmuş bir şekil­
de yaşıyor olacaktık şimdiye dek."
Andemon aniden soludu F'lar'a bakarak. "Ya
ejderadamlar... ejderadamlara ihtiyacımız olma­
yacak mı?"
"Eğer insanlar İplik Düşüşü sırasında Kalelerin­
den çıkmazlarsa ve kurtçuklar yere düşenleri si­
lip süpürürlerse, hayır, ejderadamlara ihtiyacınız

489
Ejder Arayışı

olmaz," diye yanıtladı F'lar tamamen soğukkanlılı


kla.
"A... ama ejderadamların İplikle savaşması ge­
rekir... " Çiftçi dehşetten kekeliyordu.
"Ah, seni temin ederim bir süre daha İplikle
mücadele ediyor olacağız. Ani bir işsizlik tehdi­
tiyle karşı karşıya değiliz. Sözgelimi, tüm bir kıra­
nın kurtçuklarla dolınası ne kadar sürer?"
Andemon çaresizce ağzını açıp kapadı. Robin­
ton koca bir yudlun alınnış gibi yaparak onun
elindeki şişeyi işaret etti. "Bilmiyorum. Bilemiyo­
rum. Kurtçuklara Devirlerdir dikkat ettik... onları
yok ederek, eğer yayılırlarsa koca bir tarlayı ate­
şe vererek. Larva keseleri ilkbaharda açılır ve... "
Başını iki yana sallayarak birden oturdu.
"Kendine gel be adam," dedi F'lar, ama Ande­
mon'a en çok ızdırap veren onun bu tunımuydu.
"Ne. . . ne yapacak ejderadamlar?"
"İpliğin hakkından gelecekler tabii ki. İpliği
halledecekler."
Eğer F'lar'ın kendine güveni biraz daha az ol­
saydı, F'nor soğukkanlılığmı korumakta zorlana­
caktı. Ama yarı kardeşinin bir planı olmalıydı.
Lessa da... Manora kadar sakin görünüyordu.
Şansları vardı. ki Andeınon sadece zeki bir
adam değildi, aynı zamanda azimliydi de. Temel
emirleri alt üst eden ve karıştıran bir dizi şeyin
ortaya çıkmasıyla karşı karşıyaydı. Uzun süredir
alışılagelmiş bir Zanaat uygulamasını tersine çe-

490
Anne McCaffrey

vinneliydi. Doğuştan gelen, dikkatle aşılanmış


önyargılann üstesinden gelmek, saygı duyması
için iyi ve devamını dilemesi için daha da iyi se­
bepleri bulunan bir otoritenin nihai kayboluşunu
kabullenmek zorundaydı.
F'lar'a, F'nor'a, Arpçı'ya ve N'ton'a b.'Uşkuyla
baku. Andemon nim leğenleri inceledi, özellikle
de dokunulmadan bırakılanı. Hatta tiksintisini
yendi ve kurtçukları dikkatle gözden geçirdi, rii­
ce bir örneği sabırla çözerek sanki yeni bir şey­
mişçesine inceledi Bir açıdan kesinlikle öyleydi.
Andemon zarar görmemiş larvanın onu çıkar­
dığı leğendeki çamura girişini izlerken çok dü­
şünceliydi.
"Herkes hararetle diler," dedi, "uzun süredir İp­
liğin bize hükmünden bir kurtuluş bulmayı. Ama

bizi serbest bırakan şey...•


" İğrenç mi?" dıye önerdi Arpçı yardun euneye
çalışarak.
Andemon bir an Robinton'a dikkatle baktı.
"Evet, sen söz adamısın Robinton Usta. Böyle...
böyle aşağılık yaratıklara minnettar kalmayı dü­
şünmek oldukça alçaltıcı. Ejderlere mınnettar ol­
mayı tercih ederim." F'lar'a utanmış bir şekilde
gülümsedi.
"Sen bir Kale Lordu değilsin!" dedi Lessa iğne­
lereyerek.
"Yine de,� diye devam eni Andemon bir avuç
toprağın yumnığundan parça parça dökülmesine

491
Ejder Arayışı

izin vererek, bu verimli toprağın nimetlerinden


yararlarunaya fazlasıyla alıştık. Biz de ondanız,
onun bir parçasıyız, onun sayesinde yaşıyoruz.
Sanırım onun tarafından korunmamız da yakışık
alır. Eğer her şey yolunda giderse."
Ellerini wher derisi pantolonuna sildi ve karar­
lı bir havayla F'lar'a döndü. Kendi başıma bazı
deneyler yapmak s
i terim, Weyrlideri. Çiftçi Zana­
at Salonu'nda leğenlerimiz ve her şeyimiz var..."
"Her şekilde," diye F'lar rahatlayarak gülümse­
di. Her şekilde işbirliği yapacağız. Ama benim
öngördüğüm büyük bir sorunu çözdün."
Andemon kaşlarını kaldırdı kibar bir soru şek­
linde.
"Kurtçuklar kuzey koşullarına uyum sağlayabi­
lirler mi?"
"Sağlarlar, Weyrlideri, sağlarlar." Çiftçi hüzün­
lü bir şekilde alaycıydı.
"Asıl sorunun bu olduğunu düşünmemiştim
F'lar," dedi F'nor.
"Ya?" sessiz hece neredeyse bir meydan oku­
maydı kahverengi biniciye. F'nor durakladı, Les­
sa'nın daha önce söylemiş olduklarına ramen
acaba F'lar ona olan güvenini yitirmiş miydi?
"Andemon Usta'yı izliyordum ve benim kendi
tepkimi anımsıyorum kurtçuklara karşı. Bu şey­
lerin İpliğe karşı çözüm olduğunu bilmek, söyle­
mek ayn bir şey. Sıradan insanlara kabul ettirmek
apayrı bir şey. Ve de sıradan ejder binicilerine."

492
Anne McC..ıfTrey

Andemon başıyla doğnıladı ve F'nor fark etti


ki, Arpçı'run yüzündeki ifadeye bakılırsa direnç
gösterilmesini bekleyen tek kışi kendisi değildi.
Ama F'lar en yakındaki leğerun kenarına yerle­
şirken gülümsemeye başladı.
"İşte bu yüzden Andemon'u buraya getirdim ve
projeyi açtkladım. O bir kere her şeyden emin ol­
duktan sonra sadece onun sağlayabileceği yar­
dıma ihtiyacımız var. Bu kurtçukların bir tarlaya
yayılması ne kadar sürer, Çifcçiustası?"
Andemon düşünceli bir şekilde çenesini göğ­
süne düşürdü. Başını iki yana salladı ve tahmin
edemeyeceğini itiraf cui . Bir tarlada yayılan
kurtçuklann izleri görülür görülmez çoğalmaları
ru engellemek için tarla yakılırdı.
O zaman öncelikle ne kadar sürdüğünü bul­
malıyız!
"Gelecek bahara dek beklemeniz gerekecek,"
diye hatırlattı Çiftçi ona.
"Neden? Güney'den kurtçuk getirebiliriz."
"Peki nereye koyacağız onlan?" diye sordu

Arpçı alayla.
F'lar kıkır kıkır güldü. "Lemos Kalesi'ne.·
"Lemos mu'"
"Başka neresi olabilirr F'lar kendinden hoşnut
gözüktü. "Ormanlar en zor korunan yerlerdir. As­
genar ve Bendarek onları korumaya kararlılar.
İkisi de böyle bir keşfi kabul edecek ve devam
ettirecek kadar esnektirler. Sen, Çiftçiustası, en

493
Ejder Ar:ıyışı

zor görev senin. Zanaatkarlannı kurtçuklan öl­


dünnekten vazgeçirmek. . "
Andemon bir elini kaldtrdı. "Önce yapmam
gereken gözlemlerim var."
"Elbette, Andemon Usta," F'lar'ın gülümsemesi
yüzüne yayıldı, "Sonuçtan eminim. Sana Güney
Weyri'ne yapuğın ilk geziyi anımsatırım. Bereket­
li fidanlardan, her iki kıtada da ortak olan çalı ve
ağaçların alışılmadlk büyüklükte olmalarından,
harikulade mahsüllerden, meyvelerin tatlılı­
ğından bahsetmiştin. Burada, kuzeyde de benze­
ri yörelerimiz var. Bunlar," F'lar parmağını önce
Andeınon'a, sonra leğenlere doğnı uzattı, "kurt­
çukların kullanılması ve koruması sayesinde."
Andemon tümüyle ikna olın:ımışu, ama F'lar
daha fazla ısrar etmedi bu konuda.
"Şimdi, Andemon Usta, Arpçı sana elinden gel­
diğince yardım edecek. Sen kendi halkını bizden
daha iyi tantrsın ... kime güvenebileceğini bilirsin.
Güvendiğin ustalannla bunu tanışmanı öneririm.
Ne kadar çok olursa, o kadar iyi. Bu tilmizlerin
olmaması fırsatını kaçıramayız. Sizin Eskiçağlıla­
rınız ölene kadar beklemek tonında kalabiliriz."
F'lar bunık bir şekilde gülümsedi. Sanırun Eski­
çağlılarla tek uğraşması gereken Weyrler değil;
hepimizin bazı şeyleri yeniden öğrenmesi gere­
kecek.
"Evet, sorunlar olacaktır." Üstlendiklerinin öne­
mini bir anda kavrayabilmişti Çiftçiustası.

494
Anne McCaffrey

"Birçok," diye gamsızca onu temin etti F'lar.


"Ama nihai sonuç İplik'ten kurtuluşrur."
"Devirler ve Devirler boyu sürebilir," dedi An­
demon F'lar'ın bakışını yakalayarak ve sanki bu
onu bir şekilde avurunnuş gibi omuzlarını dikleş­
tirdi. Projeye o da dahil olmuştu.
"Devirlerce sürmesi muhtemeldir. İlk olarak,�
F'lar gözlerinde tam bir muziplikle sırım, "senin
çiftçilerini kurtarıcılanmızı öldünnekten alıkoy­
malıyız."
Andemon'un kırış kırış yüzünden bir şok ve
kızgınlık ifadesi geçti. Adam F'lar'ın kendisiyle
dalga geçtiğini fark edince çekingen bir gülücüğ
e dönüştü. Belli ki Çiftçiustası için alışılmadık bir
tecrübeydi bu.
"Yeniden yazmam gerekenleri bir düşünün,"
diye yakındı Arpçı. "Bunu düşünmekten kunı­
duın." Acıklı şekilde artık boşalmış olan şarap şi­
şesine bakcı.
"Bu kesinlikle bir içkiyi gerektirir," diye konuş­
tu Lessa Robinton'a yan gözle bakarak. Ande­
mon'un koluna girdi ona dışarıya doğnı eşlik et­
mek için. "Onur duydum, leydim, ama denetle­
mem gereken işler ve yapmam gereken incele­
meler var." Ondan uzaklaştırdı kendini.
"Sadece bir içki?" diye rica etti Lessa, en tatlı
gülümseyişiyle.
Çiftçiustası ellerini saçlarına götürdü, reddet­
mek konusunda isteksiz olduğu ortadaydı

495
Ejder Arayışı

"Bir tek içki o zaman."


Arpçı sesini gırtlaktan gelen bir pc.:se alçaltarak,
"Pern'in geleceğinin pazarlığına mühür vurmak
için," dedi, ciddi şekilde uğursuzrn ve hayret ve­
rici şekilde Kale Weyri'nin Lordu Groghe gibi gö­
zükerek.
Hepsi bir arada Odalar'dan çıkarlarken Ande­
mon Lessa'ya doğnı eğildi.
"Eğer küstahlık etmezsem, Brekke, kraliçesini
kaybeden genç kadın. nasıl o?"
Lessa sadece bir an için durakladı. "F'nor bura­
da ve benden daha iyi yaruı:Jayabilir seni. Onlar
Weyr eşiler."
F'nor'tın ileri çıkması gerekti. "Hastaydı. Bir
kimsenin ejderini kaybetmesi muazzam bir şok­
tur. Kendim alıştırmayı başardı "
"Ah, şu anda hiçbir mevkii var mı'" Kelimeler
teker teker döküldü Çiftçiden, sonra bir çırpıda
ekledi, "o benim Zanaat Salonumdan biliyorsu­
nuz ve biz... "

"O tüm Weyrlerce seviliyor ve saygı görüyor,"


diye araya girdi Lcssa, Andemon tereddüt edin­
ce. "Brekke tüm ejderleri duyabilen ender insan­
lardan biri. O ejder halkı arasında daima eşsiz ve
saygın bir mevkide olacaktır. Eğer isterse, evine
dönebilir .. "
"Hayır!" Çiflçiustası bu konuda kesin karar­
lıydı.
"Brekke anık Weyr halkından," dedi F'nor bu

496
Anne MrC:ıffrcy

reddedişin hemen ardından


Lessa iki adamın da bu kadar ateşli olması kar­
şısında biraz şaşırmıştı. Andcmon'un ttıtumundan
Zanaatırun Brekke'yi gen ısteyebileceği fikrine
kapılmıştı.
"Bu kadar kaba olduğum için affımı dilerim
leydim. Onun için tekrar basit şekilde yaşamak
zor olacaktır Ya o ahlaksız saldırgana ne oldu?"
"O.. yaşıyor," Lessa'run sesinde de Çiftçiusta­
sı'run sesindeki o sertlik tekrarlanıyordu

"Yaşıyor mu?� Çiftçiustası gene durdu, Les­


sa'nm kolunu bıraktı ve ona öfkeyle baktı. "O ya­
şıyor mu? Gırtlağı kesilmeli, gövdesi... "

"Yaşıyor, Çiftçiustası, ama bir bebekten daha


fazla zeka ve bilinç sahibi değil. Varlığını kendi
suçunun hapishanesinde sürdürüyor. Ejder halkı
kimsenin canını almaz!"
"Çiftçi Lessa'ya bir an daha öfkeyle baktı, son­
ra yavaşça başını salladı. O yurümelerini işaret
edince büyük bir nezaketle Lessa'ya kolunu tak­
diın etti.
F'nor onları tak.ip etmedi, çünkü günün tüm
olaylan ondan yorgunluk şeklinde alıyorlardı in­
tikamlarını.
Andemon ve Lessa'yı ana masada diğerlerine
katılırken seyretti, Lemos ve Telgar Lordlan'nın
geldiğini gördü. Lytol ve genç jaxom ile onun
beyaz Ruth'u ortalıkta gözükmüyorlardı. F'nor,
Lytol'un jaxom'u Ruatha'ya geri götürmüş olma-

497
Ejder Arayışı

sını diledi. Ateş kertenkelelerini bulmuş olmak­


tan dolayı Grall'ın ona ilk göz kırpışından beri ilk
kez bu kadar mutluydu. Kendi ejderiyle beraber
olmayı isteyerek hızla weyrine giden dik merdi­
venleri urmandı. Cantlı weyrindeydi, biri dışında
tüm göz kapaklan kapanıruşu. F'nor içeri girin­
ce son kapak da yavaşça örtüldü. F'nor gövdesi­
ni ejderin boynuna yasladı, elleriyle yumuşak
boynundaki ılık ve rahatlatıcı nabız noktalarını
aradı. Brekke'nin başının iki yanına kıvrılmış ateş

kertenkelelerinin hafif, sevgi dolu düşüncelerini


duyabiliyordu.
Orada ne kadar kaldı bilemiyordu, zihni Etkile­
me'nin, Brekke'nin kurtuluşunun, Jaxom'un yap­
uklarının, akşam yemeğinin, olaylı bir öğleden
sonraya sıkıştırılan her şeyin provasını yapıyor­
du.
Yapılması gereken çok şey vardı kesinlikle,
ama Cantlı'ın varlığından ayrılamadığını hissetti.
En canlı olarak F'lar ejderadarnların sonunu
önerdiği zaman Andemon'un yaşadığı şoku
anımsıyordu. Yine de. . . F'lar'ın önerdiği bu değil­
di. Şüphesiz kafasında başka bir seçenek vardı.
Şu kurtçuklar- evet, onlar İpliği yuvalanıp üre­
yemeden yiyip bitiriyorlardı. Ama bakması bile
iğrençti ve ne saygı, ne de minnettarlık uyandırı­
yorlardı. Ne ejderler gibi gözle görünürlerdi,· ne
de huşu uyandırıyorlardı. İnsanlar kurtçukların
İplik yediğini görmeyeceklerdi. Ejderlerin alev

498
Anne McC.ıffrey

püskürtmelerini, tehlikelı maddeyi yaktıklarını,


kömüre dönüştürdüklerini, İplıği. daha yere düş­
meden önce, havadayken yok emklerini göm1e­
nin hazzına varamayacaklardı. F'l::ır muhakkak
ki bunun farkındaydı, bu insanlar İpliğin bozgu­
na uğratıldığının gözle görülür bir kanıtına sahip
olmalıydılar. Ejderadamlar sadece birer sembol
haline mi geleceklerdi? Hayır! Bu eıder halkını
İplik'ten daha da asalak yapardı Böyle bir çare
yakışıksızdı, F'lar'ın dürüstlüği.indekı bır adam ta­
rafından savunulamazdı. Fakat, ne geçiyordu
onun aklından?
Kurtçuklar nihai çözüm olabilirdi ama... binler­
ce Devirlik bir şartlanmadan sonra- Pernliler, Ka­
leliler, Zanaatkarlar, sıradan halk ve ejderadaınlar
için değil.

499
Ejder Arayışı

ONALTINCI BÖLÜM

Benden Weyrl'nde akşam,


Kale Weyri'nde akşamın daha geç saatleri

Sonraki birkaç gün boyunca F'nor endişelene­


meyecek kadar meşguldü. Brekke gücüne kavu­
şuyor ve görevlerinin başına dönmekte ısrar edi­
yordu. Manora'yı Aşağı Mağaralara inip biraz işe
yaramak için izin vermeye ikna etti. Manora da
onu yoğun Mağara faaliyetlerinde rol oynayabile­
ceği, bitmiş bazı duvar halılarının uç atkılanru
bağlama işine koştu. Ateş kertenkeleleri onun ya­
nından pek az aynldılar. F'nor ayak işleri bittik­
ten sonra, Brekke'nin yanında kalmasını emret­
tiğinde, çelişen isteklerle cıvıldadı durdu.
F'lar Asgenar ve Bendarek'in ormanları konıya­
bilecek her türlü çözümü kabul edeceklerini
doğru tahmin etmişti. Ama başta gösterdikleri di­
reniş ve kuşku, yüklendiği görevin ne kadar bü­
yük olduğunu gösteriyordu. Hem Kale Lordları
hem de ZanaatustaJarı onun iddialarını açıkça
hor gördüler, ta ki N'ton bir tava dolusu canlı
İplikle - tıslaması ve tütüşü duyulabiliyordu - ge­
lip de onu yetişmekte olan bir leğen dolusu ye­
şilliğin üzerine boşaltana dek. Bir anda, fellis fi­
danının üzerine döküldüğünü gördükleri kıvıl kı
vıl İpliğin kurtçuklarca tamamen yok edildiğine

500
Anne MccafTrey

şahit oldular Şaşkınlık içinde, F'lar'ın delinmiş ve


dumanlar yükselen yaprakların birkaç gün içinde
iyileşeceği iddialarını dahi kabullendiler.
F'lar'ın açıklamakta ölçülü olduğu, kurtçuklar
hakkında ejderadamların bilmedikleri birçok şey­
ler vardı; Bir tarlanın "İpliğe karşı bağışık" sa­
yılması için kurtçuk yetiştirmenin ne kadar za­
man aldığı, kurtçuklann yaşam süresi, koruma
zincirinden emin olabirnek için kurtçuk!� ne
yoğunlukta ihtiyaç olduğu gibi.
Ama Lemos Kalesi'nde nerede başlayacaklarına
karar verdiler; mobilya için gereken ve İplik sal­
dırısına karşı savunmasız değerlı çam ağaçla­
rında.
Güney Weyri'nin önceki sahipleri çiftçilik eği­
timleri olmadığı için güney ormanlarındaki larva
keselerinin önemine kayıtsız kalmışlardı. Güney
yanmküresinde şimdi güz olmasına rağmen
F'nor, N'ton ve bir başka binıci birlikte aradan
geçen bahara atlamayı kararlaştırmışlardı. Güne­
y'in yönetiminin birçok yönünü biliyor olan
Brekke de geçmişte diğerleriyle karşılaşmayacak­
ları yerleri söyleyerek onlara yardım etti. Çiftlik­
zanaatinden yetişmiş olmasına rağmen, Güneyde
kalış süresince Brekke hemşirelikle uğraşmıştı ve
geçmiş yaşamıyla olan bağlarını azaltmak için
planlı olarak çiftçilikten uzak durmuştu.
F'lar Çiftçiustası Andemon'a baskı yapmama­
sına ramen, sanki Çiftlikzanaatinin işbirliğine sa-

501
Ejder Arayışı

hipıniş gibi planlanna devam eıti. Andemon bir­


kaç kere ondan kendisine acele yetişririlmek
üzere iplik ve kurtçuk istediyse de herhangi bir
gelişme raponı göndermedi.
Dcınirciustası Fandarel ve Terry projeden ha­
berdar edilmişlerdi; onlar için özel bir gösteri ha­
zırlandı. Kurtçuklara karşı olan tiksintisini ve
canlı ipliğe bu derece yakın olmanın verdiği kor­
kuyu yendikten sonra Terry de herkesin isteyebi­
leceğı kadar hevesliydı Kurtçuklann performan­
sı Demirciustası'nın yalnızca homurdanmasına
sebep oldu Açıklamalarını yalnızca İpliğin yaka­
landığı tencereyi küçümsediği bir eleştiriyle
sınırlı tumı.
"Verimsiz, verimsiz. Bunu bir şey yakalamak
içın sadece bir kere açabilıyorsun," dedi ve ten­
cereyi alıp uzun adunlarla kendini bekleyen ha­
berci eıdere doğru yürüdü
Terry Demirciuscası'nın şüphesiz çok etkilendi­
ğı ve mümkün olan her şekılde ışbirliğı yapacağı
konusunda cömertçe garantilerini sundu. Bu
gerçekten de önemli bir gündü. Sözleri Fanda­
rel'in sabırsız bağırtısıyla kesildi ve halen şaşkın
ejder binicilerini teskin edcrekten çekildi.
"Ben Fandarel'in kurtçukları en azından verim­
li bulacağını düşünmüştüm," diye belirtti F'lar.
"Şaşkınlığından dolayı mı aptallaştı?" diye sor­
du F'nor.
"Hayır," diye yüz bunışturdu Lessa, "verimsiz-

502
Anne McC.11Trey

tikten dolayı çileden çıktı•"

Güldüler ve sonraki işe devam ettiler O akşam


Dcmircı Zanaat Salonu'ndan bir haberci, götürü­
len tencere ve beraberinde dikkate değer bir bu­
luş ile geldi. Küresel bir şekli vardı, boru şeklin­
dekı tutacağın içindeki bir tetik yardımıyla kapa­
ğının açılabildiği uzun bir sapa tuttunı1muşt1.1.
Kapak gerçekten de dahiceydi, yukarı ve dışan
doğnı yelpaze şeklinde kapandığı için kaptan
içeri giren fplik kapak tekrar açıls:ı bile dışarı çı
kamıyordı.
Ulak F'lar'a Demirciuscası'nın uzakyaz�ırıyla so­
nınlar yaşadığını da söyledı. Tüm teller konıyu­
cu bir bonı ile konınınalıydı, yoksa İplik ince,
gergin teli koparırdı. Demirci seramik ve metal
kaplamaları denemiş, fakat yt:ıcrınce fazla veya
hızlı üretememişti. Ve İplik bu kadar sık düştüğü
için, salonları tıkanmış veya yanmış alev makina­
larının tamirini isteyenlerin i5lilasındaydı. Yer
ekiplerı aletleri İplik Duşi.işümin ortasında bozu­
lunca paniklemişlerdi ve her acil tamir isteğini
kabul etmek de mümkün değildı. Kendilerine
yardım ve yalnız Kaleleı ar::ısı bir bağ olarak
uzakyazar sözü verilen Kale Lordları, çözüm için
baskıya başlamışlardı. Ve -onlara göre- kesin çö­
nım Kızıl Yıldız'a yapılması önerilen seferdi.
F'Jar asıl planın hiçbir"yönden boşa gıtmemesi­
ni sağlamak için yakın danışmanlarının ve filo
ikincilerinin katıldığı bir kunıl toplamıştı her gün.

50.�
Ejder Arayışı

Aynca hangi Lordlann ve Zanaat Ustalarının radi­


kal bilgileri kabul edeceğinde karar kılmışlar, yi­
ne de dikkatli hareket etmişlerdi.
Asgenar onlara Telgar Kalesi'nden Larad'ın dü­
şüncelerinde onların tahminlerinin çok ötesinde
bağnaz olduğunu ve Odalar'daki k1sıtlı gösterinin
tam bir İplik saldırısı karş1sındaki korunmuş alan
kadar ikna edici olmadığını söyledi. Talihsizlik ki
Asgenar'ın genç gelini, Famira, evine yaptığı bir
ziyarette kasıtsız olarak plandan bahsetmişti. Ak­
rabasını Benden Weyr'ine ayrıntılı bir açıklama
ve gösteri için zorla yollayan Lord'una kertenke­
Jesini göndermişti. Larad, ikna olmamış, zalim
bir aldatmaca ve inancın ejdcradamlarca delin­
mesi olarak nitelendirdiği bu şey için çok
kızmıştı. Asgenar'ın Larad'ı korun.muş geniş bir
çamlığa götürüp genç bir fidana canlı İplik dök­
mesi ve eşit derecede korunduğunu göstermek
kökünü ters yüz etmesi Telgar Kalesi Lord'unun
öfkesini yatıştırmaya başlamıştı.
Telgar'ın geniş vadileri neredeyse sürekli bir
şekilde İplik Düşüşü'ne maruz kalmıştı. Telgar'ın
yer ekipleri kesintisiz ihtiyat durumundan dolayı
cesaretlerini yitirmişlerdi.
"Bizde olmayan şey zaman," diye bağumıştı
Telgarlı Larad, kurtçuk korumasının uzun vadeli
bir proje olduğunu duyduğunda. •tter geçen gün
tarlalar dolusu tahıl ve kök kaybediyoruz. Adam­
lar şimdiden İplikle bitmez tükenmez mücadele-

504
Anne McC:ıffrey

den yılgınlar, başka bir şey yapmaya çok az güç­


leri var. Şansınuz var ki şu ana kadar hafıf bir kış
geçirdik ve eğer bu geçen aylar bir belirtiyse, da­
ha köLüsünden korkuyonım.•
"Evet, yardımın böylesine yakın... ve parma­
ğının ucundan daha büyük olmayan bir haşara­
tın yaşam süresince uzakta olduğunu görmek
çok zor," dedi böyle bir yüz yüze görüşmenin
ayrılmaz bir parçası olan Robinton. Birkaç gün
önce Etkilemiş olduğu küçük, bronz ateş kerten­
kelesini okşuyordu.
"Ya da uzakgörenin menzilince,• dedi Larad,
dudaklan ipince, yüzünde kaygılı hatlarla. "Kızıl
Yıldız'a gitmek için hiçbir şey yapılmadı mı?"
"Evet," diye yanıtladı F'lar, sabırlı, sağgörülü
Lavrını sıkıca konıyarak. "Kızıl Yıldız her açık ge­
ce gözlendi. Wansor bir nöbetçi filosunu eğitti ve
Dokumauscası Zurg ve Arpçı'nın en iyi teknik
ressamlarını ödünç aldı. Gezegen üzenndeki küt­
lelerin sayısız taslağını çizdiler. Artık gezegenin
yüzlerini biliyonız... •
"Ve.. ." Larad son derece kararlıydı.
"Ejderlere rehberlik edebilecek kadar belirli
yüzey şekilleri göremiyoruz.··
Telgar Lordu içini çekerek boyun eğdi.
"İnaruyoruz ki,• F'lar N'ton'un bakışlarını yaka­
ladı, çünkü araştırmada Wansor kadar payı ol­
muştu, "bu sık sık tekrarlanan düşüşler, birkaç
ay içinde gitgide azalacak."

505
Ejder Arayışı

�Azalacak mı? Xeye dayanarak söylüyorsun bu­


mı?" Telgar Lordu·mın yüzünde umul ve şüphe

çatışıyordu
"Wansor Kızıl Yıldız'ın harck<:ıiııin goğuınüz­
deki diğer gezegenler tarafından onu y,I\ ısl.11:ı­
rak, birkaç yöne çekerek etkilendiği gonı�ünde.
Gördüğünüz gibi yakın komşularımız ' .ıı. hin bı­
zim gezegenimizin orıasından azıcık .ış.ığıd.ı. iki­
si Kızıl Yıldız'ın yukarısında ve ötesinde.: \'Cınsor
gezegenler bir kez uzaklaşınca lplık l)üşlişıYnün

alışıldık haline döneceğine inanıyor."


MBirkaç ay içinde mi' Ama bu hiçbir işimıze ya­
rarnal. Peki emin olabilir misinız?"
"l layır, emin olamayız. . . . Wansor\ın teorisini

duyurmamamızın sebebi de bu. Ama birkaç haf­


ta i\indc bileceğiz. F'lar Larad'ın itirazlarını en­
gellemek için elini kaldırdı Kesınlikle en parlak
yıldızlan, kardeş gezegenlerımizın yıl boyunca
.
batıdan doğuya hareket eniklerını göm1iışsllnüz­
dllr Bu gece bakın, ma\'İ olanı yeşilin hafifçe
üzerinde, çok parlak göreceksinız. Kızıl Yıldız da
onların aşağısında. olacak. Şimdi, Kale Weyri"nin
Meclis Odası' ndaki şemayı lıatırl�ıdınız mı? Onun
güneşimiz etrafındaki göğün şeması olduğundan
eminiz. Evlatlıklanruzın ipe bağlı topla oynadığı
nı görmüşsünüzdür. Kendınız de oynadınız. Top­
ların yerine gezegenleri koyun, çevirenin yerine
de güneşı, o zaman genel fıkri kavrarsınız. Bazı
loplar ne kadar hızla çevirdiğimizc. ipin gerginli-

506
Anne McCaffrey

ği ve uzunluğuna göre öbürlerinden daha hızlı


dönerler. Güneşin etrafında dönen yıldızların il­
kesi de temel olarak budur."
Robinton bir yaprağı karalıyordu ve şemayı La­
rad'a uzattı.
"Bunu göklerde kendim görmeliyim," dedi Tel­
gar Lordu taviz vermeden.
"Görmeye değer, seni temin ederim," dedi As­
genar. "Ben bu araştırmaya kendimi kaptırdım."
Sonra değişik bir tonda ekledi. "Böyle araş­
tırmalarla aklı çelinen bir tek ben değilim. Kale
Weyri'ne her gidişimde aleti kullanma şansını el­
de edebilmek için Nabollu Meron'la mücadele
ediyorum."
"Nabollu mu?"
"Evet, Nabollu daima onun başında. Öyle gö­
züküyor ki o, koordinatları bulmaya herhangi bir
ejderbinicisinden daha kararlı." Başka hiç kimse
onun neşesine katılmadı.
F'lar sorgularcasına N'ton a baktı.
"Evet, o hep orada. Eğer o bir Kale Lordu ol­
masaydı... " N'ton omuz silkti.
"Neden? Ne diyor ki?"
N'ton gene omzunu silkti. "Koordinat aradığını
söylüyor, ama biz de öyleyiz. Yeterince belli yü­
zey şekilleri yok. Sadece biçimsiz gri ve koyu gri­
yeşil kütleler. Değişmiyorlar, hareketsiz oldukla­
rı ortada, ama kara mı bunlar? Yoksa deniz mi?"
N'ton odadaki suçlayıa gerginliği duyumsamaya

507
Ejder Arayışı

başladı ve ağırlığını öbür ayağına verdi. "Gezege­


nin yüzü şu kalın bulutlarla o kadar sık örtülüyor
ki. İnsanın hevesini kırıyor."
"Meron'un hevesi kınlıyor mu?"
"Senin tutumundan hoşlandığımdan emin deği­
lim Bendenli," dedi Larad, yüz ifadesi katıydı.
"Hiçbir koordinatı keşfetmek için istekli görün­
müyorsun."
F'lar Larad'ın gözlerinin içine baktı. "Ejderleri
gönderebilmemiz için önce nereye gittiğimizi bil­
mek zorundayız." larad'ın omzuna tüneyen yeşil
ateş kertenkelesini ş
i aret etti. "Ateş kertenkeleni
eğitmeye çalışıyorsun. Güçlüğünü takdir edebi­
lirsin." Larad kendini savunurcasına gerildi ve
ateş kertenkelesi tısladı, gözleri dönüyordu. F'lar
susmadı. "Kayıtlar'ın daha önce oraya gidildiğine
değinmemesi büyük olasılıkla eskilerin -uzakgö­
reni yapan, gökyüzündeki komşulanrruzı çizecek
kadar bilen eskilerin- oraya gitmediğine işaret
ediyor. Bir sebepleri olmalı, geçerli bir sebepleri.
Ne yapmamı isterdin Lara&" diye sordu F'lar, he­
yecanla odayı adımlayarak. "Gönüllülere mi so­
rayım? Sen, sen ve sen," F'lar döndü, parmağını
hayali bir binici sırasına sallayarak, "gidip ara­
dan Kızıl Yıldız'a sıçrayın. Koordinatlar mı? Üz­
günüm beyler. Ben bilmiyorum. Yan yoldayken
ejderlerinize iyice bir bakmalanru söyleyin. Eğer
geri gelmezseniz sizin ölümleriniz için Kızıl Yıl­
dız'a ağıt yakarız. Ama beyler, sorunumuzu çöz-

508
Anne McCaffrey

düğünüıü bilerek öleceksiniz. İnsanların KJZ.ıl


Yıldız'a gidemeyeceğini."
Larad, F'lar'ın alayı ile kızardı.
"Eğer eskiler Kızıl Yıldız'la ilgili aynnttlı bilgi
vennedilerse de," dedi Robinton yüklü sessizliğe
yavaşça, "yerel çözümler sağladılar. Ejderler ve
kurtçuklar."
"İkisi de şimdi, ihtiyacımız olduğu zaman ye­
terli korumayı sağlamıyor,• diye yanıtladı Larad
acı ve cesareti kırılmış bir sesle. �Pem'in vaatler­
den ve börtü böcek-ren daha ş
i bitirici çözümlere

gereksinimi var!" Birdenbire terk etti Odalar'ı.


Asgenar, dudaklarında bir itirazla peşinden gi­
decek oldu, ama F'Jar durdurdu onu.
"Mantıklı düşünebilecek halde değil, Asgenar,"
dedi F'lar, yüzü endişeyle gerilmişti. "Eğer bugün
gördükleriyle tatmin olmadıysa, ne yapabiliriz ya
da ne söyleyebiliriz, bilemiyorum."
"Onun caruru sıkan şey, yaz mahsulünün kay­
bı," dedi Asgenar. '1"elgar Kalesi Crom, Nerat ve
Nabol'dan memnun kalmayan ve taraf değiştiren
birçok küçük Kaleliyi cezbetti. Eğer mahsül iyi
olmazsa, kışın uğraşabileceğinden daha çok aç
insan -ve sonın- olacak. n

"Ama daha fazla ne yapabiliriz?" diye bilmek is­


tedı F'lar, sesi çaresiz bir nota gibiydi.Çok çabuk
yorulmuştu. Hastalık ona çok az yedek güç
bırakmıştı Larad'ın dikbaşlılığı umulmadık bir
hayal kırıklığı olmuştu Yaklaşuklan diğer tüm
Ejder Arayışı

insanlarla şanstan yaver gitm�ti.


"AdamJarı Kızıl Yıldız'a kör bir sıçrayışla gön­
deremeyeceğini biliyonım," dedi Asgenar,
F'lar'ın kaygısından huzursuz olarak. Larad'ı en
çok rahatsız eden şey, senin Kızıl Yıldız'a bir sal­
dırı planlayamıyor olman.
uSenin ilk hatan, sevgili F'lar," Arpçı'run sesi en
neşeli tonuna büıi.irunüştü, "geçtiğimiz felaket­
ten Beş Kayıp Weyr'i getirerek sadece üç yeter­
siz günde kurtuluşu sağlamış olman. Kale Lord­
lan senin ikinci bir mucizeyi de ayru kısa süre­
de yaratmanı bekliyorlar aslında."
Söz öylesine saçmaydı ki F'nor yüksek sesle
kahkaha atu.
"Tüm ihtiyacımız olan şey zaman," diye üstele­

di F'lar.

"Bizim sahip olmadığımız şey zaman," dedi As­


genar usarunış halde.
"O zaman elimizdeki zamanı mümkün olan en
iyi şekilde yararımıza kullanalım," dedi F'lar şüp­
heye ve hayal kırıklığına düştüğü anı geride
bırakmışu. "Telgar üzerinde çalışahm. F'nor,
Tbor aradan zamanda güneydeki larva keseleri­
nin peşine düşmek için kaç binici ayırabilir bi­
ze? Sen ve N'ton onlarla koordinatları hazırlaya­
bilirsiniz. N'ton güzün oluşan birçok kesenin kış
aylan boyunca uçup dağıldığını ya da yok oldu­
ğunu fark etmişti. Biz de yöntemimizi değiştirdik
böylece. Bir alaru ilkbaharda sağ kalan keseleri

510
Anne McCaffrcy

yerleştirmek için kontrol edip, güze gideceğiz ve


sağ kalamayanlardan bir kısmını alacağız. Den­
geyi çok boza<;_ağımızı sanmıyonım."

F'lar bir eliyle dalgınca kaburga'Jarını, yaralı do­


kuyu kaşıyarak odayı arşınladı.
"Nabolluyu gözetecek birine de ihtiyacım var.:'
Robinlon neşeyle burnundan soludu. "Görü­
nen o ki en tuhaf işleri görüyonız. K\ırtçukJar.
Meron. Ah, evet.� Ve onların sinirlenmesine gül­
dü. "O hala işimize yarayabilir. Bırakın her gece
Kızıl Yıldız'ı izlemekten gözü ağrısın, boynu tu­
nılsun. Bununla meşgul olduğu sürece zama­
nımız olduğunu bileceğiz. İntikam peşinde bir
adamın gözleri lehine kullanabileceği aynntılan
kaçırır."

"iyi dedin, Robinton. N'ton," F'lar genç bronz


biniciye döndü, "Onun Kızıl Yıldız'ın hangi yö­
nünü gözlemlediğini, ne görebileceğini ve tepki­
lerini bilmek istiyonım. O adamı aldınnamaz­
lıktan çok geldik ve pişman olduk. Ona müteşek­
kir olmamız bile gerekebilir."

"Kurtçuklara şükran duymayı tercih ederim,"


diye cevap verdi N'ton hırsla. "Dürüst olmak ge­
rekirse efendim," diye ekledi, kunıla kauldı­
ğından beri ilk kez bir görev konusunda durak­
sıyordu, "kurtçuk peşinde koşmayı ya da İplik
yakalamayı yeğlerim."
F'lar düşünceli bir şekilde genç biniciyi süzdü
bir anlığına.

511
Ejder Arayışı

"O zaman bu görevi en büyük İplik avı olarak


düşün, N'ton."

Brekke biraz daha iyileştikten sonra Odalar'da­


ki bitkilerin bakımını üstlenmekte ısrar etmişti.
Çiftlikzanaatı soyundan olduğunu ve böyle işleri
yapabileceğini savunuyordu. Gösteriler sırasında
omda olmamayı tercih ediyordu. Aslında Weyr
halkı dışındakileri görmekten kaçınıyordu. Onla­
rın anlayışına tahammül edebilirdi, ama yaban­
cıların acıması onu tiksindiriyordu.Bu onun me­
raklılığını etkilememişti ve F nor dan
' ' kendisinin
Pern'in en ünlü Zanaat Sırrı dediği şeyin tüm de­
taylanru anlatmasını istedi. F'nor Telgar Lor­
du'mın Weyrlerin başarmaya çalıştığı şeyi şiddet­
le reddettiğini söylediğinde Brekke gözle görülür
şekilde sarsılmışu.
"Larad hatalı," dedi son zamanlarda benimsedi­
ği yavaş ve ihtiyatlı şekilde. "Bu kurtçuklar çö­
züm, hem de doğru olan PemJiler uğrunda
çıldırsa da, Kızıl Yıldız'a yapılacak bir sefer, çö­
züm değil. Bu ortada. Tıpkı yedi Devir önce Tel­
gar Kalesi'nin üzerindeki iki bin ejder gibi."
Wirenth'in ölümünden beri ilk kez f'nor'u küçük
bir gülücükle şaşırttı. "Ben de, Robinton gibi
kurtçuklara bel bağlamayı tercih ederim. Daha az
sorun yaratıyorlar Ama ben zaten zanaatsoylu­
.

yurn."
"Bu cümleyi son zamanlarda sık kuUarur ol-

512
Anne MrC.1ffrey

dun," diye yorum yaptı F'nor, yüzünü ona çevi­


rip, onun yeşil gözlerini arayarak. Gözleri ciddiy­
diler her zamanki gibi ve hiçbir zaman kaybol­
mayacak bir kederin gölgesi seçiliyordu samimi
bakışlarında.
Brekke parmaklarını onunkilere kilitledi ve ki­
barca güldü, kederini dağıtmayan bir tebessüm­
dü bu. "Ben zanaatsoyluydum," diye düzeltti
kendi kendini "Artık weyr halkındarum" Berd
onaylarcasına uğuldadı, Grall da sesini titreterek
katıldı.
··Bu Devir birkaç Kaleyi kaybedebiliriz," dedi
F'nor hüzünle.

"Bu hiçbir şeyi halletmez," dedi Brekke.


"F'lar'ın o Nabolluyu gözeteceğine sevindim. O
adamın çarpık düşünceleri var."

Bir anda soludu, F'nor'un parmaklarını o kadar


sıkcı ki, tırnaklan tenine geçti.
"Sonın ne?" F'nor konıyucu bir şekilde iki ko­
lunu da sardı ona.

"Onun çarpık bir kafası var," dedi Brekke ona


korku dolu gözlerle bakarak. "Ve bir de Grall ve
Bcrd kadar büyük bir bronz meş kertenkelesi.
Onun kertenkeleyi eğitip eğitmediğini kimse bi­
liyor mu? Araya gitmesi için'"
kTüm Lordlara nasıl yapacakları.. ." F'nor, Brek.­
ke'nin düşüncelerinin gittiği yönü kavrayınca
sustu Berd ve Grall Brekke'nin korkusuna sinir­
li ciyak.lamalar ve yelpaze gibi kanatlarla tepki

513
Ejder Ar:ıyışı

verdiler. "Haytr, hayır Brekke Bunu yapamaz,"


diye F'nor onu yatıştırdı. "Asgenar'ın Rial'ı bir
hafta kadar daha genç ve onu Kale'sinde bir ye­
re göndermenin ne kadar zor olduğundan ba11se­
diyordu.
"Ama Meron daha uzun süredir ona sahip.
Daha ileri olabilir.. ."

"Nabollu mu?" F'nor kuşkuluydu. "O adamın


bir ateş kertenkelesine nasıl bakılacağı konusun­
da hiçbir fikri yok."

" Öyleyse neden bu kadar etkilensin Kızıl


Yıldız'dan? Bronz kertenkelesini oraya yollamak­
tan başka ne olabilir ki aklında?"
"Ama ejderadamlaon ejderlerini oraya gönder­
meyi denemeyeceğini biliyor. Bir ateş kertenke­
lesinin oraya gideceğini nasıl hayal edebilir?"
"O ejderadamJara güvenmiyor," diye belirtti
Brekke, belli ki bu fıkre takılıp kalmıştı. "Neden
beyana güvensin ki? F'lar'a söylemelisin!"
Onu yatıştırmanın tek yolu bu olduğu için ka­
bullendi F'nor. Brekke hata marazi derecede za­
yıftı. Dudaklarına ve yanaklarına hafiften renk
gelmiş olmasına karşın, göz kapakları şeffafmış
gibi görünüyordu.
"F'lar'a söyleyeceğine SÖZ ver "
"Söyleyeceğim, söyleyeceğim, ama gecenin or­
tasında değil."

Ertesi gün zamanda aradan larva keseleri top-

514
Anne McC:ıffrey

lamak için yönetmesi gereken bir bınici filosu


varken \'erdiği söz F'nor'un aklından çıkıp gitti o
akşamın geç saatlerine kadar. Brekke'yi kendi
unutkanlığı yüzünden üzmektense Canth'a bu
konuyu N'ton'a bildim1ek üzere N'Lon'un Li­
oth'uyla konuşmasını söyledi. Eğer Kale Wey­
ri'nin bronz binicisi Brekkc'nin iddiasında
doğnıltık payı görürse, o zaman f'lar'a söyleye­
ceklerdi.
Ertesi gün Telgar Kalesi'nden Larad'ın kurtçuk­
lann yayılması için seçtiği tecrıt edilmiş vadi car­
lasında karşılaştıklarında N'ton ile konuşma fırsa­
tı buldu F'nor biraz memmıoiyt:tsizlikle fark eni
ki tarlaya sadece Telgar'ın ve Donıklar Kalesi'nin
yükseklerinde yetişen, seçkin masaların gözdesi
olan melez bir bitki ekilmişti.
"Brekke'nin hakkı olabilir, F'nor," diye itiraf et­
ti N'ıon. "l\öbetçi bınicıler 'J:ıbollumın uzun sü­
re uzakgöreni kullandığını ve sonra aniden ateş
kertenkelesinin gözlerine bakHğıru söylüyorlar,
ta ki yaralık çıldırıp kaçmaya çabalayana dek. As­
lında geçen gece zavallı şey feryatlar atarak ara­
ya kaçmış. Nabol tüm ejder soyuna lanet okuya­
rak bozum olmuş bir şekilde yüıiiyüp gitmiş."
"Onun neye baktığını kontol ettin mi?"
N'ton omuz silkti. "Geçen gece pek net değil­
di. Bir sürü bulut. Görülebilır tek şey gri bir kuy­
nıktu... Nerat'a benzeyen, ama batı yerine doğu­
ya dönük olan yer. Sadece kısa bir süre görüle-

515
Ejder Arayışı

bildi."
F'nor bu şekli iyi hatırlıyordu. Kalın bir ejder
kuynığu gibi şekillenen, gezegenin dönüş yönü­
nün tersine uzanan gri bir kücle.
"Bazen," N'ton kendi kendine güldü, "yıldızın
üzerindeki bulutlar, altında görebileceğimiz her
şeyden daha net gözüküyorlar. Önceki gece ör­
neğin, bir kıza benzeyen, sürüklenen bir bulut
vardı." N'ton elleriyle bir kafayı tarif eden, biraz
da havada çizdiği yuvarlağın bir yanına doğru
hareketler yaptı, "Saçını örüyordu Sola eğilmiş
başını, yansı tamamlanmış örgüyü ve açık saçla­
rının dalgalandığını görebiliyordum. Büyüleyiciy­
di."
F'nor bu söylenenleri aklından çıkarmadı; çün­
kü o da Kızıl Yıldız'ı çevreleyen bulutlardaki ta­
nıdık desenJerirı çeşitliliğini fark cunış ve çoğu
zaman izlemesi gereken asıl şeyden çok bu gös­
teriye takılıp kalmıştı.
N'ton'un ateş kertenkelesinin davranışıyla ilgili
söyledikleri çok ilginçti. Küçük yaratıklar sahip­
lerine ejderler kadar bağlı değillerdi. Kendilerin­
den hoşlarına gitmeyen birşeyler istendiğinde, ya
da canlan sıkıldığı zaman araya gitmeye fazla­
sıyla meyilliydiler. Bir süre sonra, genellikle ak­
şam yemeği saatine yakın, belli ki ınsanlann ça­
bucak umııtuğunu düşünerek tekrar ortaya çıkı
yorlardı. Grall ve Berd görünüşe bakılırsa böyle
davranışları geride bırakacak kadar olgunlaşmı

516
Anne McCaffrcy

şlardı. Tartıştlmaz bir biçimde ikisinin de Brek­


ke'ye karşı bir sonımJuluk duygusu vardı. İkisin­
den biri daima onun yanı başındaydı. F'nor,
Grall ve Berd'in Pem üzerindeki en güvenilir aLeş
kertenkelesi çifti olduğuna dair seve seve iddiaya
girerdi.
BununJa birlikte, Meron'un yakından takip
edilmesi gerekliydi. Onun ateş kertenkelesine
hükmetmesi de mümkündü. Brekke'nin dediği
gibi, adamın düşünceleri çarpıktı.
F'nor o akşam weyrine giden geçide girdiğinde
sözcükleri seçememesine karşın ateşli bir sohbe­
tin devam ettiğini duydu.
lessa tasalı, dedi Canth ona, bınicisini takip
ederken kanatlarını sırtına katlayarak.
"Bır adamla Yedi devir yaşarsan onun aklında
ne olduğunu bilirsin," diyordu Lessa telaşla,
F'nor içeri girdiğinde. Yüzünde neredeyse suçlu
bir ifadeyle döndü, F'nor'tı tanıyınca ferahlamaya
dönüştü bu.
"Kimın aklında ne varmış Lessa)" diye sordu
F'nor binici kıyafetinin kemerinı çözerken. Eldi­
venlerini masaya fırlaltı ve Brekkc'nin kendisi
için koyduğu şarabı kabul etti.
Lessa sakarca yanındaki iskemleye çöktü, göz­
leri F'nor dışında her şeyin üzerinde oynaşıyor­
du.
"Lessa F'lar'ın Kızıl Ytldız'a kendi başına gitme­
ye kalkışmasından korkuyor," dedi Brekke onu

517
Ejder Ar.lyışı

izleyerek
F'nor şarabını içerken bunu düşündü. "F'lar ap­
tal dcğıl, sevgili kızlar Bir eıder nereye gidiyor
olduğunu bilmek zonındadır Ve biz de onlara
ne söyleyeceğımııı bılemiyonız. Mnementh de
aptal değildir " Ama F'nor kadehini yeniden dol­
durması içın Brekkc'yc uzatırken N'ton'un bah­
settiği, saçını ören buluttan kadın geldi aklına bir
anda.
"Gidemez,� dedi Lessa, sesı haşinceydi. "Pem'i
bir arada tutan o. Kale Lordlannı, Zanaatustala­
nnı ve ejder binicilerıni birleştirebilecek tek kişi
o. Hatta Eskiçağlılar bile ona güveniyorlar artık.
Ona. Başka kimseye değil!"
Lessa alışılmadık ölçüde üzgündü, F'nor bunun
farkına vardı. Grall ve Berd Brekke'nin iskemle­
sinin kenarlarına tünemek için süzülerek geldi­
ler, sessizce cıvıldayıp kanatlarını temizlemeye
koyuldular.
Lessa onların maskaralıklarını görmezlikten
geldi, masaya doğnı eğılerek bır elini F'nor'un
elinin üzenne koydu onun dikkatini çekmek
için. "Arpçı'nın mucizeler konusunda ne söyledi­
ğini duydum. Üç günde kurtuluş'� Gözlennde aa
bir ifade vardı
"Kızıl Yıldız'a giunek kimse için kurtuluş değil­

dir, Lcssa!"
"Evet, ama bunu kesınlikle bilmiyoruz. Sadece
yapamayacağımızı düşündük, çunkü eskiler yap-

518
Anne McCaffrey

mamışlardı. Ve gerçek koşullan kanıt1ayınca:a


kadar Lordlar başka alternatif kabul etmeyecek­
ler!"
"Larad daha fazla sonın mu çıkartıyor?" diye
sordu anlayışla F'nor, ensesini ovalayarak. Adale­
leri garip şekilde kasılmışlı.
"Larad yeterince kötü," dedi üzgünce, uama Ra­
id ve Sifer. Her nasılsa söylentileri duymuşlar ve
hemen harekete geçilmesini talep ediyorlar."
"Onlara kurtçuklan gösterin!"
Lessa aniden F'nor'un elini bıraklı, öfkeyle du­
daklarını büzdü. "Eğer kurtçuklar Telgarlı Larad'ı
rahatlatmadıysa, o çok bilmişler üzerinde daha
da az etkili olacaktır! Hayır, onlar," ve zamiri vur­
gularken yaşlı Kale Lordlarını ne kadar küçük
gördüğünün altını çizdi, "Nabollu Meron'un ge­
celer boyu gözlem yaparak koordinatlan buldu­
ğumı ve kötü niyetle kendine sakladığı fikrinde­
ler."
F'nor sırıttı ve başını olumsuz anlamda salladı.
"N'ton Nabollu Meron'u göz altında nıtuyor. O
adam hiçbir şey bulamadı. Bizim haberimiz ol­
madan hiçbir şey yapamaz. Ve kesinlikle ateş
kertenkelesiyle şansı yaver gitmiyor."
Lessa gözlerini kırpıştırdı, ona anlamadan bak-
ll.

"Ateş kertenkelesiyle mi?"


"Brekke Meron'un ateş kertcnkelcsini Kızıl Yıl­
dız'a göndermeye kalkışabıleceğini düşünüyor."

519
Ejder Arayışı

Sanki sırtına bağlı bir ip gerilmişçesine Lessa is­


kemlesinde şiddetle gerildi, önce F'nor'a, sonra
Brekke'ye bakarken gözleri kapkara ve koca­
mandı.
"Evel, ona da bu yakışır ALeş kertenkelesini
bunun için kurban etmeyi umursamaz, değil mi?
Ve onunki de sizinkiler kadar büyük." Elini ağzı
na götürdü. "O eğer... "

F'nor rahatlatmak için kahkaha atu, bir anda


bunun dürüstçe olmadığını hissetti. Lessa onun
olası bulmadığı bu düşünceye çok daha gerçek
gözüyle yaklaşmıştı, üstelik bir ateş kertenkelesi
olmamasına ve onlann sınırlarını kavrayamıyor
olmasına karşın. "Deniyor, ama başaramıyor ola­
bilir Ben Meron'un ateş kertenkelelcrini idare
edebilecek yaradılışta olduğunu sanmıyorum.
Onlara hi
zmetçilere yaptığın gibi emir veremez­
sin."
Lessa hüsrand::ın da fazlasıyla yumnıklanru
sıktı.
"Yapabileceğuniz bir şey olmalı. Sana diyorum
F'nor, F'lar'ın aklından gcçenı biliyorum. Onun
sırf Kale Lordlanna kurtçuklardan başka çıkar yol
olmadığını ispat etmek için Kızıl Yıldız'a gime­
t
nin bir yolunu bulmaya çalıştığını biliyonıml"
"Kendı hayatını bu riske atmayı istiyor olabilir,
sevgili Lcssa, ama Mnementh buna niyetli mi?"
Lcssa F nor'a saf memnuniyetsizlik dolu bir ba­
kış fırlattı. "Ve zavallı hayvanın kafasına F'lar'ın

520
Anne MrCaffrey

istediğinin bu olduğu fikrim ıni sokayun? Robin­


ton'u boğabilirim. Onu ve onun o üç günde kur­
tuluşunu! F'lar bunu düşüruneden edemiyor
Ama gitmesi gereken F'lar değil...� dudağını
ısırarak sustu, gözleri füekke'ye doğru kaydı.
"Anhyonım Lessa," dedi Brekke çok yavaş,
gözlerini Lessa'nınkilere dikip, hiç kırpmadan.
"Evet, anlıyonıın seni."
F'nor sağ omzuna masaj yapmaya başladı. Son
zamanlarda arada çok fazla kalmış olmalıydı.
"Boş verin," dedi Lessa aniden, görülmedik bir
şiddetle. Sadece tüm bu belirsizlikten sinirlerim
bozuldu. Söylediklerimi umıtun. Yalnız hayal gö­
ri.lyonım. Ben de. . . hepimiz kadar yorgunum."
F'nor ona katıldı. "Hepimiz var olmayan sonın­
lar görüyoruz. Her şeye karşın hıçbir Kale Lordu
Benden Weyri'ne gelip de ültimatom vermedi.
Ne yapabilirler ki? F'lar kesinlikle diğer Weyrli­
derlerine, Zanaatustalanna karşı açı.k sözlü dav­
randı herkesin planın ne olduğunu tamamen bil­
diğinden emin olmak için."
Lessa doğnıldu, gövdesi iyice gerilmişti. Du­
daklarını yaladı. "Sanırım," dedi alçak bir sesle,
"beni en çok korkutan da bu. O böyle önlemleri
herkesin haberdar olduğundan emin olmak için
alıyor. Eğer başına bir şey gelirse diye...�
Birdenbire sustu ve wcyrdcn fırlayıp gitti.
F'nor onun ardından bakakaldı. F'lar'ın açık
sözlülüğüne getirilen bu yonım korkutucu bir

521

! ıu ı
Ejder Arayışı

Ôı'ı,eni taşımaya .Pa§lamışıı. Huzursuzcı Brekke'ye


döndü, kızın gözlerinin yaşlı olduğunu görünce
şaşırdı. Onu kollarına aldı.
"Bak, biraz dinleneyim, birşeyler yeriz, sonra
da Kale Kalesi'ne gideceğim. Meron'u kendim
gönnek için." Onu teselli ederek kucakladı, "Ya­
nuna Grall'ı da alacağım. O elimizdekilerin en ol­
gunu. Bu yolculuğu yapacak mı, göreceğim. Eğer
ateş kertenkelelerinden birisi gidecekse, o da
Grall'dır. İşte böyle! Nasıl, iyi bir fikir değil mi?�
Brekke ona sıkıca yapıştı, onu o kadar ısrarla
öptü ki, F'nor aç ve yorgun olduğunu. Lessa'nın
rahatsız edici düşüncesini unuttu, Brekke'nin
ateşli isteklerine şevkli bir hayrelle karşılık verdi.

Grall bronz ateş kertenkelesi Bcrd'i Brekke'nin


baş ucunda, yastığın üzerinde sokulup yattığı
yerde bırakmak istememişti. Ama zaten F'nor da
Brekke'yı bırakıp gitmeyi çok istemıyordu O ge­
ce derin bir aşkla seviştikten sonra, Brekke ona
yükümlülükleri olduğunu hatırlatmıştı. Eğer Les­
sa, F'lar'ı, sımnı Brekke ve F'nor'la paylaşacak
kadar seviyorduysa, onlar da en az onlar kadar
sonımluluk alabilmeliydiler.
F'nor Canth'ı uyandırırken, sonımluluk almak­
ta Brekke'nin üstüne yok diye düşündü şefkatli
bir hoşgörüyle. Meron'u kontrol etmek ya da
Grall'ın Kızıl Yıldız'a gitmeyi göze alıp almayaca­
ğını öğrenmek çok vakit almazdı Bu kesinlikle

522
Anne McCaffrey

f'lar'ın bu yolculuğa çıkmasından daha iyi bir se­


çenekti. Eğer minik kraliçe kertenkele bunu göz
önünde bulundunırsa.
Önce daireler çizerek Benden Wcyri'nin üzeri­

ne yükselirken, sonra da Kale Weyri'nin Yıldız


Taşları'nın üstünde aradan çıkarlarken Canth'ın
keyfi yerindeydi. Weyr kenarının lepesinde ışıllar
ve Yıldız Taşları'nın ötesinde, birkaç ejderin silu­
eli seçiliyordu.
Benden Weyri'nden Canth ve F'nor, diye ya­
nıtladı kahverengi ejder, nöbetçi binicinin sonı­

sunu Hafifçe inmek için kanatlarını geriye çı


rparkcn de, Lioth ve Nabol'da kalması gereken
yeşil ejder de burada, diye ekledi Canth. Grall
omuz lüneğindeki yerini almadan önce Canth di­
ğer hayvanlara katılmak için havalanıncaya dek
F'nor'un başının üzerinde uçtu.
N'ton karanlıklardan sıyrıldı, patikadaki ışıllar,
onun uhoş geldin" gülümseyişini çarpıtıyordu.
Başını geriye, uzakgörene doğru çevirdi.
uo burada ve kertenkelesi de iyi dunımda.

Geldiğine sevirıdim, ben de Lioth'a Canth'la ko­


mışmasını söylemek üzereydim."
Nabollunun bronz keıtenkelesi endişeyle çığlık
atmaya başladı ve Grall da kaygıyla tekrarladı.
Kanatlarını açtı. F'nor onun kanatlarını okşadı ve
kertenkele uğuldamasının Grall'ı genellikle sa­
kinleştiren, insanca bir versiyonunu söyleyerek
lekrar sırtına doğru yacırdı. Grall kanatlarını kat-

523
Ejder Arayışı

ladı, ama gözleri huzursuzca dönerek bir aya­


ğından diğerinin üzerine sıçramaya başladı.
"Kim o?" diye sordu Nabollu Mcron, katı bir ta­
vırla.
"F'nor, Benden Weyri'nin filo ikincisi," diye ya­
nıtladı kahverengi binici soğukça.

"Senin Kale Weyri'nde işin yok," dedi Meron,


sesinin tonu törpü gibiydi. Def ol buradan!
"Lord Meron,• dedi N'ton, "Bcndenlı F'nor'un
da Kale Weyri'nde bulunmaya sizin kadar hakkı
vardır."
"Bir Kale Lordu'yla böyle konuşmaya nasıl cü­
ret edersin?"
"Bir şey bulmuş olabilir mi?" diye sordu F'nor
alçak sesle N'ton'a.
N'ton omuz silkti ve Nabolluya doğru ilerledi.
Küçük kertenkele çığlık atmaya başladı. Grall
tekrar kanatlarını açtı. Düşünceleri hoşnutsuzluk
ve kızgınlığın, üzerine korku eklenmiş, bir ka­
nşımıydı.
"Lord Nabol, uzakgöreni hava karardığından
beri kullanıyorsunuz."
"Uzakgöreni canım s
i tediği kadar kullanırım,
ejderadam. Uzaklaş. Beni yalnız bırak!"
Emirlerine anında uyulmasına alışkın olan Na­
bollu tekrar alete geri döndü. F'nor'un gözleri ar­
tık karanlığa alışmıştı ve Kale Lordu'nun gözünü
alete uydunnak için eğildiğini görebiliyordu.
Adamın kertenkelesini ve yaratığın kaçmak için

524
Anne McCaffrey

debelenmesine ve kıvranmasına karşın onu sıkı


sıkı tuttuğunu da gördü. Hayvanın çığlıklan sinir
bozucu bir perdeye yükselmışti.
Ufaklık korkuyor, dedi Canth binicisine.
"Grall mı korkmuş?" diye sordu F'nor kahve­
rengi ejdere irkilerek. Grall'ın üzgün olduğunu
görebiliyordu, ama onun düşüncelerinde dehşet
okunmuyordu.
Grall değil, küçük birader. O korkuyor. Adam
acımasız.
F'nor ejderinden daha önce böyle bir kınama
işitmemişti.
Canth aniden inanılmaz bir bağırtı koyuverdi.
Binicileri, diğer ejderleri ürküttü ve GraU'ı hava­
ya kaçırdı. Kale Weyri ejderlerinin yarısı olanla­
rı sorgulamak için bağırmaya başlamadan önce
Canth'ın taktiği istediği amaca ulaşmıştı. Meron
ateş kertenkelesini elinden kaçırmış, kurtulan ya­
rauk araya gitmişti.
Meron bu müdahale karşısında öfke dolu bir
çığlıkla ejder binicilerine doğnı atıldı, ama yolu­
nun Canth'ın tehdit edici bir engel teşkil eden
kafasıyla kapatılmış olduğunu gördü.
"Size tahsis edilen binici sizi Kalenize götüre­
cektir Lord Meron," diye bilgilendirdi N'ton Kale
Lordu'nu "Kale Weyri'ne geri dönmeyin."
"Buna hakkın yok! Benim uıakgörene bakma­
mı engelleyemezsin. Sen Weyrlideri değilsin.
Meclis'i toplayacağım Onlara yaptığınızı söyleye-

525
Ejder Arayışı

cegım Cezalandınlacaksınız. Beni aptal yerine


koyamazsınız' Nabolluyu oyalayarak ya da sav­
saklayarak aldatamazsınız. Korkaklar! Korkak­
sınız, hepiniz! Bunu hep biliyordum. Herkes Kı­
zıl Yıldız'a ulaşabilir. Herkes! Blöf yaptığınızı bi­
liyonım, sizi iğdiş edilmiş sapıklar!"
Gözleri kötü niyetle kıpkırmızı parlayan yeşil
ejder, omzunu Meron'a doğnı eğdi Nabol Lordu
yüksek sesle sayıp sövmeye bir an bile ara ver­
meksizın biniş kayışlarına ıınnandı ve hayvanın
boynundaki yerini aldı. O daha Yıldız Kayalan'nı
terk etmeden F'nor uzakgörenin başına geçmiş,
Kızıl Yıldız'a bakıyordu.
Meron ne görmüş olabilirdi? Yoksa sadece on­
ları tedirgin etmek için temelsiz suçlamalarla atıp
nıttıyor muydu?
Kaynayan grimsi kırmızı bulutlarıyla Kızıl Yıl­
dız'ı ne kadar sık görürse görsün ilkel bir korku­
mın onu bıçakladığını hissediyordu F'nor Bu ge­
ce korku, erbezlerinden gırtlağına kadar yükse­
len fazlasıyla soğuk bir belkemiği gibiydi. Uzak­
gören, yüzey şekilleri olmayan, ters dönmüş Ne­
rat'a benzeyen gri kütlenin batıya doğru uzanan
kuynığunu göz önüne sem1işti. Girdap gibi dö­
nen bulutların uzantıları örtüyorlardı onu. Bir de­
sen oluştum1ak üzere dönen bulutlar- bu gece
saçını ören kadın yoktu. Onun yerine, başparma­
ğı yavaşça hareket eden, daha gri, göz dağı ve­
rircesıne sıkılmış parmakların üzerıne kıvrılmış

526
Anne McC:ıffrey

devasa bir yumnık vardı, sanki bulutlar gri külle­


nin tcpcsinı kavnyorlanrnş gıbiydı. Yumnık ka­
pandı ve şeklini kayberti, şimdi bir ejderin bile­
şik gözlerinin uyumak için yarı yarıya kapanmış
tek bir foçctasını andırıyordu.
"O ne gönnüş olabilir?" diye telaşla sordu
N'ton, F'nor'un dikkatini çekmek için omzuna
hafifçe vurarak.
"Bulutbr," dedi F'nor, N'ton'un bakması için
gerilerken. �Bir yumnık gibi. Sonra bir ejderin
göziinL dönüştü. Tüm görebileceğı buydu, ters
ehınnııi.., \/erat'ın üzerinde btıltıtlar'"

'\'ton lc:ralılamayla içini çekerek gözmerceğin­

dcn başını kaldırdı.


"Bulut oluşumları bizi hiçbir yere götünnez!"
F'nor Grall':ı gelmesi için clıni uzattı. O da
usulca geldı ve omzuna sıçramaya hazırlanırken
F'nor erken davranıp onu yakaladı, başını kibar­
ca okşayıp, kanarlannı düzeltti. Kendı göz hiza­
sına gecirdı ve nazikçe okşamayı kesmeden Ne­
rat'ın üzerinde tembelce şekillenen yumnığun
görüntüsünü yansıtmaya başladı. Renklerin tas­
lağını belirtti; grimsi-kırınızı ve hayali parmakla­
rın üzerine güneşin düştüğü yerlerde beyazımsı.
Pannakların Nerat yarımadası üzerinde kapandı­
ğını hayalinde canlandırdı Sonra da Grall'ın o
bulutlardan oluşan yumnığa, Kızıl Yıldız'a giden
uzun adımı aradan aldığı göıiimüsün(ı yansıttı.
Dehşet, korku, ısının dönen, çok façetalı izle-

527
Ejder Arayışı

nimi, vahşi rüzgar, yakıcı bir nefessizlik, onu


N'Lon'a doğru sendeletti, Grall da korku dolu bir
çığlıkla kendini onun kolundan fırlattı ve kaybol­
du.

"Ne oldu ona?" diye sordu N'ton kahverengi bi­


niciyi doğrultarak.
"Ondan," F'nor derin bir nefes almak zonında
kaldı, çünkü Grall'ın tepkisi oldukça sarsıcı ol­
muştu, "Kızıl Yıldız'a gitmesini s
i tedim."

"Neyse, bu Brekke'nin düşüncesini boşa çıka­


rır!"
"Ama neden bu kadar aşın tepki gösterdi?
Canth?"
Korktu, diye yanıt verdi Canth bilgiççe, gerçi o
da F'nor kadar şaşırmış gibiydi. Güçlü koordinat­
lar verdin.
"Güçlü koordinatlar mı verdim?"
Evet.
"Grall'ı korkutan neydP Sen de koordirıatlan
duydun, ama onun gibi tepki venniyorsun."
O küçük ve aptal. Canth durakladı, bir şey dü­
şündü. Onu korkutan bir şey hatırladı. Kahve­
rengi ejder bu hatıra karşısında şaşırmış gibiydi.
"Canllı ne diyor?" diye sordu N'ton bu kısa ko­
nuşmayı yakalayamayarak.
"Onu neyin korkuttuğunu bilmiyor Onun ha­
tırladığı bir şey, diyor."
"Hatırlamak mı? O yumurtadan çıkalı sadece
birkaç hafta oluyor."

528
Anne McCaffrey

"Bir saniye N'ton." F'nor elim, onu bir anda


çarpan bir fıkir için susrunnak amacıyla bronz bi­
nicinin omzuna attı. "Canth," dedi derin bir so­
lukla, "Ona verdiğim koordinatlann güçlü oldu­
ğunu söyledin. Beni o bulutlarda gördüğüm ·

yumnığa götürebileceğin kadar güçlü mü?"


Evet, nereye gitmemi istediğini görebiliyorum,
diye o kadar güvenle yanıtladı ki, F'nor sarsıldı.
Ama bunu düşünecek zaman değildi.

Ceketini stkıca bağladı ve eldivenlerini bilek­


liklerinin altına stkıştırdı.
"Geri mi dönüyorsun?" diye sordu N'con.
"Bu gecelik eğlence bitti," diye yanıt verdi onu
şaşırtan bir soğukkanlılıkla. "Gra!J'ın sağ salim
Brekke'ye ulaştığından emin olmak istiyorum.
Yoksa gizlice Güney'e, onun yumurtadan çıktığı
koya sızmam gerekecek."
"Dikkatli ol o zaman," diye öğütledi N'ton. "En
azından Meron'un ateş kertenkclcsini Kızıl Yıl­
dız'a bizden önce gönderemeyeceğıni biliyoruz.•
F'nor Canth'a binmişti. Savaş koşumlarını nere­
deyse hayvanın kan dolaşımını kesecek kadar
sıkılaştırdı. N'ton'a ve nöbetçi biniciye el salladı,
Canth onu Weyr'in yukarısında yükseklere çıka­
rıncaya kadar yükselen heyecanını bastırdı. Son­
ra CantJ1'ın boynuna boylu boyunca uzandı ve
dizginleri bileklerinin eu-afına iki kez doladı.
Aradan bu sıçrayış süresince düşmek olmazdı.
Canth durmaksızın kanat çırptı yukarıya, ka-

529
Ejder Arayışı

ranlık gökyüzünde yükselen uğursuz Kızıl'a doğ­


ru, sanki ejder oraya böyle vannaya nıyetlıydi.
F'nor bulutların su buharından oluştuğunu bili-
yordu. En azından Pern'dekiler öyleydiler. Ama
bululları yukarıda tuunak için hava gerekliydi.
I' Bir çeşit hava. Hava çeşitli gazlar içerebilirdi.
� Igcn düzlüklerinde zararlı buharlann yükseldiği
� sarı dağlarda kokudan ve ciğerlerinize dolan şey-
lerden boğulabilirdiniz. Sığ batı denizlerinde
yükselen. alev ve erimiş kaya püskürten genç
ateş dağlarından farklı gazlar yayılırdı. Madenci­
ler de tünel boşluklarına sıkışmış diğer gazlardan
bahsediyorlardı. Ama bir ejder hızlıydı. Kızıl Yıl­
dız'ın sahip olabileceği en ölümcül gazın içinde
geçecek bir iki saniye can yakmaıdı. Canth ara­
ya sıçrayarak onları güvenliğe kavuştunırdu.
Tek yapmaları gereken o yumnığa, Canth'm
keskin gözlerinin bulut katmanı alımdaki yüzeyi
t göreceği kadar yakına gitmekti. Tek bir bakış

tüm sonınu ebediyen çözecekti. F'nor\ın -F'lar'ın


değil- atacağı bir bakış.
Kızıl Yıldız'ın muammalı yüzeyindeki bacıya
bakan griliğin uç noktasında, yabancı pannaklan
kapanan o göksel yumnığu zihninde yeniden şe­
killendirmeye girişti. "Ramoth'a söyle. Gördükle­
rimizi ejder, binici, ateş kertenkelesi, herkese
yansıtsın. Aradan hafifçe zamanda da gitmemiz
gerekecek, Kızıl Yıldız üzerinde o yumruğu gör­
düğüm ana Brekke'ye de söyle." Ve Brekke'nin

530
Anne McCaffrey

onu o kadar beklenmedik şekilde baştan çıka­


rırken bunu bildiğinin bir anda farkına vardı.
Lessa bu yüzden ona ve Brekke'ye dökmüştü içi­
ni. Lessa'ya kızamazdı. Yedi Devir önce beş ka­
yıp Weyri geçmişten geri getirmek için bir yol

gördüğünde o da böyle bir riski göze alacak ce­


sareti göstermişti.
Ciğerlerini doldur, diye öğütledi Cantlı ve
F'nor ejderin gırtlağından içeriye hava çektiğini
hissetti.
Lessa'nın taktiklerini düşünecek zamanı olına­
dı, çünkü aranın soğuğu kuşattı onu. Hiçbir şey
hissetmedi, ne yanağına dokunan ejder derisini,
ne de ellerinde iz bırakan kayışları. Sadece so­
ğuğu. Karanlık ara hiç bu kadar uzun sürmemiş­
ti.
Bir anda aradan boğucu bir sıcağın içine
çıktılar. Buluttan parmakların kapanan tünelin­
den aniden yüksek rtifalı
i bir iplik uçuşunda Ne­
rat'ın burnu kadar yakın gözüken gri kütleye
doğnı düştüler.
Canth kanatlarını açmaya başladı ve kanatları
geriye bükülürken acıyla çığlık atu. Onları aşa­
ğıya inen nispeten sakin hava akıımndan zorla
çeken fırın sıcaklığındaki kasırganın inanılınaz
gürültüsünün içinde, hayvanın güçlü ön kolla­
rının çatııtısı duyulmadan yitti. Kızıl Yıldız'ı çev­
releyen yakıcı sıcaklıkta, acımasız hava çalkantı­
sının alevlerin ısısına yükselttiği bir hava vardı.

531
Ejder Arayışı

Çaresiz ejder ve binicisi korkunç bir güçle sade­


ce yı.ıkarıya doğnı fırlatılmak için ytizlerce boy
aşağıya düşen bir tüy gibiydiler. Zihinleri içine
girdikleri cehennem yüzünden felce uğramış hal­
de düşerlerken, F'nor savnılup geri çekildikleri
yüzeyin kabus gibi bir görüntüsünü yakaladı bir
an için: Nerat'a benzeyen burun, kıpırdanan, ka­
barcıklanan, ıslak ve kaygan bir griydi. Derken,
orada burada devasa tunıncu şimşeklerin yırttığı
, mide bulandıno griler ve beyazlarla bezeli
kırmızımsı bulutlara fırlatıldılar. Binlerce kızgın
nokta F'nor'tın korumasız yüzünü yaktılar,
Canth'ın derisini deldiler, ejderin gözlerinin üze­
rindeki tüm kapakların içine işlediler. Kasırgalı
atmosferin birden çok seviyeli, bı.ınalrıcı sesi zi­
hinlerini bilinçsiz hale getiresiye kadar acıma­
sızca dövdü.
Sonra kumlarla dolu sıcak bir huninin huşu ve­
ren sakinliğine savruldular ve... sakatlanmış ve
güçsüz biçimde yüzeye doğru düştüler
Acı çeken F'nor'un, duyuları kendisini yarı
yolda bırakırken tek bir düşüncesi vardı. Weyr!
Weyr uyarılmalı!

• • •

Grall yürekler acısı çığlıklar atarak Brekke'ye


döndü, onun kollanna gömüldü. Korkuyla titri­
yordu, ama düşünceleri öylesine düzensiz ve an­
lamsızdı ki, Brekke onun korkusunun sebebini

532
Anne McCaffrey

belirleyemiyordu.
Küçuk kraliçeyi okşadı ve yatıştırmaya gayret
eni, onu ec parçalarıyla kandırmaya çalıştı; ama
bir işe yaramadı. Minik kertenkele sakinleştiril­
meyi reddediyordu. Sonra Grall'ın endişesi
Berd'e de sıçradı ve Brekke onu paylayınca,
Grall'ın telaşı ve ızdırabı daha da yoğunlaştı.
Bırdenbıre Mirrim'in y�şilleri uçarak girdiler
weyre, cıvıldıyor ve kanatlannı çırpıyorlardı, on­
lar da küçük kraliçenin akıldışı davranışından et­
kilenmişlerdi. Sonra Mirrim koşarak geldi, ince­
cik kanatlannı buJanıklaşacak şekilde çırpan,
karnı şiş bronzu da ona eşlik ediyordu•.
"Sonın ne? Sen iyi misin, Brckke?"
"Ben çok iyiyim," diye remin elli Brekke onu,
Mirrim'in onun alnına uzattığı elini iterek. "Sade­
ce telaşlandılar, o kadar. Gecenin ortasında. Ya­
tağına geri dön."
wsadece telaşlandılar mı'" Mirrim dudaklarını
Lessa birisinin kendisini başından savdığını anla­
dığı zaman yaptığı gibi büzdü. "Canıh nerede?
Neden seni yalnız bırakıılar?"
''Mirrim!" Brekke'nin ses tonu kızı kendine ge­
tirdi. Yüzü kızardı, gözlerini yere çevirip
Brekke'nin yüreğini sızlatan biçimde omuzlanru
kamburlaştırdı dikkati üzerine çekmemeye ça­
lışarak. Brekke gözlerini yumarak sakin olmak
için mücadele etti, ama beş ateş kertenkelesinin
endişesi fırsat kolluyordu. "Lütfen bana sert klah

Bronz degil kahverengi olması lazım <Ç N ı 533


Ejder Arayışı

getir biraz."

Brekke doğruldu ve binici kıyafetlerini giyme­


ye başladı. Ateş kertenkeleleri feryat etmeye
başlamışlardı artık, odanın içinde oradan oraya
uçuyor, sanki görülmeyen bir lehlikeden kaçmak
istiyormuşçasına vahşice dalışlar yapıyorlardı.
"Bana biraz klah getir," diye tekrarladı, çünkü
Mirrirn bön bön izliyordu onu.
Brekke daha hatasının farkına varamadan
onun üç kertenkelesi de takip ettiler Mirrirn'i.
Belki de endişeleriyle Alt MağaraJan ayağa kal­
dıracaklardı. Seslendi, ama Mirrim onu duyma­
dı. Soğuk ürpertiler parmaklarını beceriksizleş­
tinnişti.
Canth eğer bunun F'nor'u tehlikeye atacağını
hissetse gitmezdi. Canth mantıklıdır, diye tekrar­
ladı kendine Brekke, kendini inandınnaya çalışa­
rak. O neyi yapabilip neyi yapamayacağını bilir.
Canth Pem üzerindeki en büyük, en luzlı ve en
güçlü kahverengi ejder. Neredeyse Mnementh
kadar iri ve onun kadar zeki.
Canth'ın inanılmaz mesajını aldığı anda Brekke
Ramoth'un gürültülü alarm bağırışını duydu.
Kızıl YıJdız'a gitmek mi? Bir bulutun koordinat­
larıyla mı? Bacaktan titreyerek masaya doğru sen­
deledi. Oturmayı başardı ama elleri öylesine titri­
yorlardı ki şarabı dökemedi. İki elini de kullana­

rak şişeyi dudaklarına götürdü ve bu şekilde bi­


raz içebildi. Bunun yaran dokundu.

534
Anne McCaffrey

'fasılsa gitmenin bir yolunu bulabileceklerine


inanmamışlı. Grall'ı böylesine korkutan bu muy­
du yoksa?
Ramoth alarmı tekrarladı ve Brekke şimdi kay­
gıyla bağrışan öbür ejderleri de duyuyordu.
Ceketinin son iliğini de kapattı ve kendini zor­
layarak ayağa kalktı, çıkıntıya doğru yürümek
için. Ateş kertenkeleleri ok gibi uçup dalışlar ya­
pıyorlardı onun etrafında, sürekli, sinir bozucu,
bir çift saf korku dolu titrek sesle vahşice feryat

ederek.
Merdivenlerin başında durdu, gecenin çöktüğü
Weyr Çanağı'run loşluğundaki karmaşayla ser­
semledi. Çıkıntılarında endişeyle kanatlarını
çırpan ejderler vardı. Diğer hayvanlar tehlikeli
hızlarda uçarak daireler çiziyorlardı. Bazılarının
sırtlarında binicileri vardı, çoğunluğu kendi baş­
larına uçuyorlardı. Ramoth ve Mncmenth Taş'la­
nn üzerindeydiler, kanatlan gerilmiş, dilleri öf­
keyle görünüp kayboluyordu, weyr eşlerini ça­
ğırırken gözleri parlak turuncuydu. Biniciler ve
weyr halkı bağırarak, hayvanlarını çağırarak, bu
anlaşılmaz gösterinin nedenini birbirlerine sora­
rak bir ileri bir geri koşuşuyorlardı.

Brekke çaresizce ellerini kulaklarına bastırdı,


kargaşanın arasında Lessa'ya da F'lar'ı görmeye
çalıştı. Aniden ikisi de merdivenlerde belirdiler

ve koşarak ona doğru geldiler F'lar önce ulaşu


Brekke'ye, çünkü Lessa tereddüt etmişti, denge

535
Ejder Arayışı

sağlamak için bir eini


l duvara dayamıştı.
"Canth ve F'nor'un ne yaptıkJanru biliyor mu­
sun?� diye haykırdı Weyrlideri. "Weyrdeki her
hayvan, sesi ve zihni yettiğince feryat ediyor!"
F'lar Brekke'ye öfkeyle bakıp bir yanıt bekleye­
rek elleriyle kulaklarını tıkadı.
Brekke Lessa'ya doğru baktı, Weyrkadınırun
gözlerinde korkuyu ve suçluluğu gördü.
"Canth ve F'nor Kızıl Yıldız'a giden yoldaJar."
F'lar kasıldı ve gözleri Mnementh'inkiler kadar
turuncuya döndüler. Brekke'yi geri geri sendele­
meye mecbur bırakan bir nefret ve dehşet ka­
rışımıyla süzdü onu. F'lar sanki Brekke'nin bu
hareketiyle serbest kalmışçasına, yükseklerden
gök gürültüsü gibi bir sesle kükreyen bronz ejde­

re baktı.
Omuzlan geriye gitti ve yumruklarını öylesine
sıktı ki, teninin altından kemikleri san san görü­
nüyordu.
Tam o anda her zihin ateş kertenkelelerinin
yeni yansıtmaya çalıştıkları uyarının etkisini his­
sedince, Weyr'deki her ses kesiliverdi.
Vahşi, acımasız, yok edici hava çalkantısı,
amansız ve ölümcül bir basınç. Batıp çıkan kay­
gan, dalgalanan mide bulandıncı gri yüzeyler. Bir
deprem dalgası kadar muazzam ısı. Korku! Deh­
şet! Dile getirilemeyen bir arzu!
Açıktaki sinirlerin üzerine sürtülen bir bıçak gi­
bi, bir tek boğazdan bir haykırış koptu.

536
Anne McCaffrey

"Beni yalnız bırakmayın'" Feryat aşırı bir öfke­


nin yaraladığı cellerden geldi; weyrlerin kara
ağızları, ejder zihinleri ve insan yüreklerinde
yankılanan bir emir, bir yakarış gibi.
Ramoth sıçrayarak havalandı. Bir anda Mne­
mench de yanındaydı. Derken Weyr'deki her ej­
der gökteydi, ateş kertenkeleleri de; gökyüzü
böyle bir göçü kaldırabilmek için gösterdiği ça­
bayla inliyordu.

Brekke göremiyordu. Çığlığının şiddetiyle


damarlarında patlayan kanlar dolmuştu gözleri­
ne. Ama biliyordu ki gökyüzünde gittikçe artan
bir !uzla düşen ufak bir nokta vardı; Camh'ın Do­
mklar Sıradağları'run kayalık tepeleri üzerinde
durdurmaya çalıştığı kadar ölümcül şekilde düş­
mekte olan.
Brekke'nin ümitsizce sorularına ne kadar hafif
olursa olsun ne bir cevap, ne de şuur vardı o dü­
şen noktacıkta. Ejderlerin oluşturduğu ok yüksel­
di, koca kanatlar çırpılıyorlardı. Ok kalınlaştı, iki
kat, üç kat, diğer ejderler de katıldıkça, gökyü­
zünde geniş bir yol oluşturarak, o düşen taneci­
ğe ulaşmaya çabalıyorlardı.
Sanki ejderler weyr eşlerinin bilinçsiz bedenini
alan bir rampa haline gelmişlerdi, bedeni alan ve
onun ölümcül ivmesini kendi gövdeleriyle fren­
leyen, ca ki üst üste gelen kanatların oluşturduğu
son bölüm, kanatları kırılmış, yumak haline gel­
miş kanlar içindeki kahverengi ejderi Weyr'in ze-

537
Ejder Arayışı

minine dikkatle indirinceye kadar.


Yan kör haldeki Brekke, Canrh'ın, F'nor'un
hala boynuna kayışlarla bağlı olduğu yarunış,
kanlı gövdesine ulaşan ilk kişiydi. Elleri F'nor'un
boynunu, parmaklan onun nabzının atması gere­
ken yerdeki tendonu buldu. Teni ele soğuk ve
yapış yapış geliyordu, buz bile daha sert olamaz­
dı.
"Nefes almıyor," diye çığlık attı birisi "Dudak­
ları morarmış!"
"Yaşıyor, yaşıyor," diye mınldandı Brekke. İşte,
arayış içindeki parmaklarının altında hafif bir
atış. Yo, hayal görmüyordu. Bir tane daha.
"Kızıl Yıldız'da hava yokmuş. Morarma o yüz­
den. Boğulmuş."
Yan unutulmuş bir hatıra Brekke'yi F'nor'un
çenelerini zorla açmaya sevketti. Onun ağzını
kendininkiyle örttü ve derin bir nefes üfledi bo­
ğazından aşağıya. Onun ciğerlerine hava verdi ve
çekti.
"Bu doğru Brekke," diye seslendi birisi. "Bu işe
yarayabilir. Yavaş ve sürekli! Kendin için de ne­
fes al, yoksa bayılırsın."
Birisi onun canını aatarak belini kavradı. iki­
sinin de ejderin boynundan indirildiklerini kavra­
yıncaya kadar F'nor'un gevşemiş vücuduna sa­
rıldı
Birinin endişeyle, yüreklendirici şekilde konuş­
nığunu duydu Canth'la.

538
Anne McCııffrey

"Canth! Kal!"
Ejderin acısı Brekke'nin kafatasının içinde da­
yanılmaz bir düğüm gibiydi. Nefes aldı ve verdi.
Verdi ve aldı. F'nor için, kendi için, Canth için.
Nefes alıp vermenin temel mekaniği konusunda
daha önce hiç olmadığı kadar bilinçliydi, kann
kaslannın genişleyip yukarıya ve dışarıya, içeri
ve dışarı üflediği bir hava sütununun etrafında
kasıldığının farkındaydı.
"Brekke! Brekke!"
Kuvvetli eller onu çekiştirdiler. Altındaki wher
derisi kıyafeti kavradı.
"Brekke! O artık kendi kendine nefes alabili­
yor. Brekke!"
Onu zorla F'nor' dan uzaklaştırdılar. Karşı koy­
maya çalıştı, ama her şey kanlı bir bulanıklı.kt.ı.
Sendeledi, eli bir ejderin derisine dedi.
Brekke. Acı dolu ses zayıftı, ölçülemez bir me­
safeden geliyordu sanki, ama Canth'ın sesiydi.
BrekM
"Yalnız değilim!" İki yaşamı kurtaran bir çaba­
nın zihnini ve bedenini aşırı zorladığı Brekke
kendinden geçti.

Sonu gelmez bir şiddet tarafından fırlatılan üre­


me hücreleri sistemin diğer gezegenlerinin üçlü
kesişmesinin çekimsel güçleriyle itilip çekilerek,
donuk gezegenin olgunlaşmamış, çalkantılı at­
mosferinden Pem'e doğru düştüler.

539
Ejder Arayışı

Üreme hücreleri Pem'in çevresindeki atmosfer­


den geçtiler. Girişteki sürtünmeden dolayı za­
yıflayarak gezegenin yüzeyine kızgın tellerden
bir yağmur olarak düştüler.
Ejderler yükseldiler onları ateşli nefesleriyle
yok ederek. Havadaki hayvanlardan kaçan İplik,
yer ekipleri carafından eckili bir şekilde zararsız
zerrecikler halinde yakıldılar, ya da kum solucan­
ları veya ateş kertenkeleleri tarafından yenildiler.
Kuzey dağlarındaki çamlıklann doğu yamacı
dışında. Orada insanlar dikkatlice İpliğın Düşüş
Sının'ndan çekilmişlerdi. Gümüş yağmunı yoğun
bir korkuyla izlediler yaprakları dağlayıp tıslaya­
rak toprağa düşerken. Düşüş Sının dağın ;ı;irvesi­
ni geçince adamlar İpliğin düştüğü yere yaklaş­
ular, alev makinelerinin ağızlıkları alev püskürt­
me ayanndan yanın çevrim uzaktaydılar.
ipliğin düştüğü. dumanlan tüıen en yakındaki
girişi metal bir çubukla yokladılar. Bir adamın
omzundan kahverengi bir aceş kertenkelesi acıldı
ve kendi kendine cıvıldayarak paycak paycak yü­
rüdü deliğin üzerinde. Burnunun yarısını sorgu­
larcasına içeri soktu ve sahibinin omwndaki
özellikle dikilmiş vackanın üzerindeki yerini alıp
titizlikle temizlenmeye başladı.
Sahibı diğer adamlara gülümsedı.
"İplık yok F'lar. İplik yok, Com1an1•
Benden \X'eyrlideri başparmaklarını geniş bini­
ci kemerine geçırerek Asgenar'ın gtiluşüne karşı

540
Anne McCaffrey

lık verdi.
"Bu koruması/. ve İplik yuvasız geçen dördün­
cü Düşüş, değil ıni, Lord Asgenar?"
Lemos Kalesi'nin Kale Lordu başıyla onayladı,
gözleri ışıldıyordu. Muzaffer bir edayla, şüphelı
gözüken adama döndü ve "Gözünle gördüklerin­
den şüphe edebilir misin, Lord Groghe?" dedi.
Kale Kalesi'nin kırmızı yüzlü Lordu başını ya­
vaşça salladı.
"Hadi be adam." dedi beyaz saçlı, uzun ve kan­
ca gibi çıkıntılı bumu olan adam. "Daha ne ka­
nıtına h
i tiyacın var? Aynı şeyi aşağı Keroon'da
gördün, Telgar Vadisi'nde gördün. Nerat Kale­
si'nden o budala Vincet bile pes etti."
Kale Kalesi'nden Groghe, Necat Kale Lordu
Vincet'i küçümsediğini belli ederek omuz silkti.
"Bir avuç dolusu kıvıl kıvıl hayvana güven du­
yamam. Ejderlere güvenmenin mantığı var."
"Ama kurtçuklann İplik yediğini gördün!" diye
ayak diredi F'lar. Adama karşı gösterdiği sabır
taşmak üzereydi artık.
"Bir insanın," dedi Groghe kendini düzelterek,
"kurtçuklara müteşekkir kalması doğnı değil."
"Senin ejder soyuna da çok minnenar kaldığını
haurlamıyonım," diye hatırlattı Asgenar ona an­
lamlı bir iğnelemeyle.
"Kurtçuklara güvenmiyonım!" diye tekrarladı
Groghe çenesini kavgacı bir açıyla öne çıkararak.
Omzundaki ahın ateş kertenkelesi uğuldadı hafif-

541
Ejder Arayışı

çe ve altı yumuşak başını onun yanağına süıtcü.


Adamın yüz ifadesi biraz yumuşadı. Sonra kendi­
ne geldi ve F'lar'a ters ters baktı. "Tüm hayatımı
ejder soyuna güvenerek geçirdim. Değişmek için
çok yaşlıyım. Ama artık gezegeni sen yönetiyor­
sun �asıl istersen öyle yap. Bir şekilde yapacak­

sın nasıl olsa!"


Kale Kalesi'nin yerleşik habercisi olan kahve­
rengi ejdere doğnı yütüyüp gitti. Groghe'nin ateş
kertenkelesi altın kanatlarını germiş, onun sar­
sılan adımlarına dengesini sağlarken uğulduyor­
du.
Keroonlu Lord Corman koca bumunu pannak­
ladı ve sertçe sümkürdü. Adamın kulaklarını aç­
mak için böyle şaşııtıcı bir yöntemi vardı. "İhtiyar
bunak. Kurtçukları kullanacak. Kullanacak onla­
rı Sadece Kızıl Yıldız'a gitmek ve İplikleri kay­
nağında yok etmek fikrinin yararsız olduğuna
inanmak istemiyor. Groghe bir savaşçı. Kale­
si'nde barikat kunıp kuşatmanın bitmesini bekle­
mek ona yakışmaz. O birşeylerin üzerine aulıp
onları kendi bildiği yolla düzeltmeyi sever."
"\Veyrler yardımınızı takdir ediyor Lord Cor­
man, ft diye başladı söze F'lar.
Corman F'lar'ın teşekkürünü reddetmeden ön­
ce yine burnundan soluyarak kulaklarını açtı.

"Sağduyu. Toprağı konımak. Atalarımız bizden


çok daha zekilermiş."
"Bunu bilemem," dedi Asgenar gülümseyerek.

542
r
Anne McCaffrey

"Ben biliyonım genç dostum," diye Connan


kararlıca karşılık verdi. Sonra da duraksayarak
ekledi. "F'nor nasıl? Ve, adı neydi... Cantlı."
F'lar'ın doğnıdan cevap vermekLen kaçındığı
günler geride kalmıştı. Rahatlatıcı biçimde gül­
dü. Ayağa kalktı. "Çok da köLü değil," ama par­
çacıkların kemiğe kadar işlediği yerde, F'nor'un
yanaklarındaki yara izleri hiç kaybolmayacakcı.
"CanLh'ın kanatları iyileşiyor, gerçi yeni doku ya­
vaş gelişiyor. Biliyorsunuz, geri geldiğinde çiğ
ece benziyordu. F'nor'un yattığı yer dışında deri­
si kalkmamış bir karış bile yoktu üzennde. Ka­
şınmak ve yağlanmak istediği vakit tüm Weyr'i
ayağa kaldırıyor. Yağlanmak için fazlasıyla iri bir
ejder." F'lar Canlh'ın yaralarının listesini duyarak
sanki Canlh'ın Weyr'in tüm çalışanlarını meşgul
ettiği manzarayı hatırlayıp rahaısız olmuş gözü­
ken Corman'ı rahatlatmak için kıkırdadı.
"O zaman hayvan tekrar uçabilecek.•
"Buna inanıyonız. İplikle de savaşacak. Hepi­
mizden daha fazla sebeple."
Connan ölçülü bir bakış yönellti F'lar'a "Tüm
kıtaya boydan boya kurtçuk yaymanın Devirler­
ce süreceğini görebiliyorum. Bu om1an," Çam fi­
danlarının dikili olduğu konıyu gösterdi, "Benim
Keroon düzlüklerindeki köşem ve Tclgar'daki bir
vadi, bu Devir Güney'den almamız güvenli olan
tüm kurtçukları harcadı. Bu iş bitmeden çok ön­
ce ölmüş olacağım Yine de, bütün coprakların

543
Ejder Arayışı

konınacağı gün geldiğinde siz ejderadamlar ne


yapmayı planlıyorsunuz?"
Flar sabit bakışlarla Keroon Lordu'na baktı,
sonra da umutla bir cevap bekleyen Asgenar'a
gülümsedi. Weyrlideri hafifçe gülmeye başladı.
"Zanaat sırrı," dedi Asgenar'ın yüzünün hayal
kırıklığına uğrayışını izlerken. Sevecen bir tavırla
Lemos Lordu'nun omzuna bir şaplak indirerek
"Neşelen." diye öğütledi. "Bunun üzerinde dü­
şün. Şimdiye dek ejderlerın en iyi yaptığı şeyin
ne olduğunu biliyor olmalısın."
Mnementh onun çağnsına karşılık olarak dik­
katlice küçük açıklığa konuyordu. F'lar uçuşa ha­
zırlanarak kıyafetinin önünü ilikledi.
"Ejderler bir yerlere gitme konusunda Pern'in
üzerindeki her şeyden daha iyidirler Kale Lordla­
rı Daha hızlıdırlar, daha uzaAa giderler Bu Ge­
çiş bitmeden keşfedilecek tüm bir güney kıtası
var ve ınsanların yine rahallayacak vakitleri ola­
cak. Göklerimizde ziyaret edilecek diğer geze­
genler de var."
Şok ve korku iki Kale Lordu'nun yüzlerine yan­
sımıştı İkisi de Canth aradan gezegenler arasın­
da sıçradığmda neler olduğunu içtenlikle biliyor­
lardı.
lepsi Kızıl Yıldız
"l kadar düşmanca olamaz­
lar," dedi F'lar.
"Ejderler Pern'e aittirlerr dedi Corman ve Vtır­

gulamak için bumunu sümkürdü.

544
Anne McCafTrey

MGerçekten de öyleler, Lord Corman. Emin


olun ki Pern'in Weyrlerinde daiına ejderler ola­
cak. Her şeye rağmen burası onların yurdu." F'lar
elini selam ve veda için kaldırdı, bronz Mne­
menth onu yükseklere götürdü.

545
Ejder Arayışı

PERN SÖZLÜGÜ
AGENOTHBEE:
Pem'de yaygın bir kimyasal madde, HN03

ARA:

Ejderlerin bir yerden ya da bir zamandan diğe­


rine giderken içinden geçtikleri, duyulan devre
dışı bırakan karanlık ve soğuk hiçlik bölgesi

ARAllK:

Genellikle iki yüz Devir süren, İpliğin düşme­


diği süre. Bazen bir Uzun Aralık, dört yüz Devir
kadar sürebilir.

ARPÇILAR:
Pem'in bilgi ve eğitim ağıdırlar. Arpçılar Kale
ve Weyr'lere, çocuklara, okuma yazma, matema­
tik ve tarih öğretmeleri için atanırlar. Bu eğitimin
çoğu Eğitim Şarkılan'yla yapılır. Arpçılar ve görev
dağılımları, gezegenin en önemli kişisi olan
Pem'in Arpustası tarafından koordine edilir.

ATEŞ TAŞI:
Ejderlerin ateş püskürtebilmek için çiğnedikle­
ri fosfın içerikli bir mineral

ı;JDERLER:
Binicileriyle telepatik olarak iletişim kurabil­
mek ve anında bir yerden diğerine gidebilmek
özelliğine sahip devasa, kanatlı, ateş püskürten
yaratıklar. Pem'in yerlisi olan ateş kertenkelele-

546
Anne McCaffrey

rinden üretilmişlerdir ve küçük atalanyla aynı


renklerdedirler: altın, bronz, kahverengi, mavi ve
yeşil.
Altın: Sadece dişi kraliçeler altın renklidirler.
Ejderlerin en irileri olan aJun kraliçeler, aynı za­
manda yumurtlama ve yavru yapma yeteneğine
sahip olan tek türdür. Kraliçeler, ateş püskürtme­
yi sağlayan ateştaşını çiğneyemezler, bunun yeri­
ne binicileri alev makinalan kullanmak zorunda­
dırlar.
BroNZ: Erkek ejderlerin en iri ve en güçlüleri

olan bronzlar, çiftleşme uçuşunda kraliçeyi yaka­


lama şansı en çok olanlardır; başarılı olan bronz
sadece gelecek kuluçkaya babalık etmekle kal­
maz, aynı zamanda erkek ejderlerin lideri kabul
edilir (binicisi Weyrlideri ünvaruru alır).
Kabvereng': Bronzdan sonra gelen en büyük
boy. Ara sıra kahverengiler çiftleşme uçuşunda
bronzları geçip kraliçeyi yakalarlar.
Marn: Orta boylu ejderler, daha küçük olan
yeşillerden daha kuvvetli, ama daha yavaştırlar.
Yeıa: Yeşil ejderler, türlerinin en küçükleridir­
ler, hızlı ve bazen de biraz hafıfmeşreptirler. Ateş
taşı çiğnemekten kısırlaşmış olmalarına karşın
onlar da dişidirler.

FJDER BİNiCİLERİ:
Özellikle empatik insanlar Yumurta'dan Çıkış
sırasında ejderleri tarafından seçilirler. Kadınlar

547
Ejder Arayışı

sadece kraliçeleri ve bazen yeşilleri kendilerine


bağlayabilirler, geri kalan eıderbınıcileri erkektir­
ler. Bir kraliçe yumurta yaptığı zaman ejderbini­
cileri Yumurta'dan Çıkış'a katılacak muhtemel
adayları Arama'ya çıkarlar. Etkileme denilen an­
da yavru ejderler tarafından seçilenler, ejderlere
bakmayı, onlara binmeyi ve İplik'le savaşmayı
öğrenecekleri Weyr'de yaşamaya başlarlar. Ejder­
binicileri Pem'in kahramanlarıdırlar.

FSKİÇAGU:
Lessa'nın zamanda dört yüz Devir ileriye götür­
düğü beş Weyr'in bir üyesi. Güney Weyri'ne sü­
rülenleri anlatmak için aşağılayıcı bir terim olarak
da kullanılır.

ETKİlEME:
Yumurtadan yeni çıkan bir ejderin binicisini se­
çmesi. Biniciler ejderlerini değil, ejderler binicile­
ri seçerler, bu seçimlerini telepatiyle bildirirler ve
biniciyle ejder arasında hayat boyu sürecek bir
bağ kurulur.

FELLİS:
Çiçekli bir ağaç

FEllİS SUYU:
Fcllis ağ.lanın meyvesinden elde edilen, uyku
verici bir sıvı

GEÇİŞ:
Kazıl Yıldız'ın Pern'e İpliklerini dökecek kadar
Anne McCaffrey

yaklaştığı genellikle elli Devirlik süre.

HissiZOTIJ:
Yaralara sürüldüğü vakit tüm hisleri uyuşturan,
anestezik olarak kullanılan bir merhem.

JŞil.:
El sepetinde taşınabilen bir ışık kaynağı

İPLİK, İPlİK DÜŞÜŞÜ


İplik, Kızıl Yıldız'dan Pem'in üzerine gümüş
bir yağınur gibi yağıp, yoluna çıkan her canlıyı,
insan, hayvan, bitki ayırdt etmeksizin yiyen asa­
lak bir organizmadır. Sadece kaya ve metal İpli­
ğe karşı dayanıklıdır. İpliği yok etmenin en iyi
yolu, onu daha yere düşmeden yakmaktır; ama

su da gümüş telleri boğarak yok edebilir. Ejder­


ler ve Pernli ejderbinicileri toprağı, kaleleri ve
weyrleri korumak için İplikle havada mücadele
ederler.

KALE1Ell:
Genellikle bir mağara ya da uçurum sistemine
inşa edilmış, sıradan halkın yaşadığı ve çalıştığı
tahkim edilmiş yerleşimler. Bir Kale, Kale Lordu
tarafından yönetilir. Bir kale (küçük harfle yazıla­
nı) daha sade, içinde barınılan yerdir. Sıradan in­
sanlar İplik Düşüşü sırasında sığınak sağlaması
karşılığında Kale Lordu'na vergi verir; Kale Lordu
da Kalenin İplik Düşüşü sırasında ejderlerce ko­
nınmasının karşılığında yerel Weyr'e vergi öder.

549
Ejder Arayışı

KIZIL Yll.DIZ:
Düzensiz yörüngesi tarafından belirli aralıklar­
la Pem'e yaklaştırılan bir gökcismi. Kızıl Yıldız,
İpliğin taşıyıcısıdır.

KIAB:
Ağaç kabuğundan elde edilen, hafiften tarçın
kokulu, sıcak bir uyarıcı içki.

NÖBETÇİ WHEK:
Ejdersoyu ile uzaktan akraba olan bir gece sü­
rüngeni.

PERN:

Rukbat Yıldızı'nın Dünya'yı andıran bir geze­


geni. Nüfusu, Pem'e daha basit, çok daha düşük
bir teknolojik seviyede yeni bir yaşam kurmak
hayaliyle göç eden kolonicilerin soyundan gelen­
lerden oluşmuştur.

WEYlU.Ell:

Ejderlerin ve binicilerin evleri, genellikle sön­


müş bir volkanın çanağında konumlaruruşlardır.
Küçük harfle yazılan weyr ise bir ejder ile binici­
sinin yaşadığı yerdir.

WBEllRY:
Dünya'daki hirıdiye benzeyen, ama deve�u
boyunda bir kümes hayvanı

YUMUllTADAN ÇIKIŞ:
Bebek ejderlerin kabuklanndarı çıkıp binicileri­
ni seçtikleri (Etkileme) halka açık tören.
550
Anne McCaffrey

RUKBAT HAKKINDA
Anne Mc Caffrey4in, hayali demekte zorlandığı­
mız dünyası Pern, aslında bizden çok da uzakta
değil. Tabii ki böyle bir gezegen var mı, ya da
üzerinde ejderler yaşar mı bilemeyiz, ama Pem'in
etrafında döndüğü yıldız, Rukbat, Yay Takımyıl­
dızı bölgesinde ve bizden sadece 118 ışık yılı
uzaklıkta.
İnsanlar takımyıldızlan adlandırırken, birbirine
yakın olan yıldızların arasına hayali çizgiler çiz­
mişler ve bunların çağnştırdıklan şekillere uygun
isimler seçmeye özen göstermişlerdir. (Bunun
tersi olmuş olma ihtimali de bir o kadar güçlü).
Yay Taklmyıldızı'nın sembolü de yan at, yan in­
san olan bir mitolojik yaratık, bir Centaur'dur.
Yayını germiş, okunu fırlatmaya hazır duran bu
okçunun diz noktasında bulunan yıldız Ruk­
bat'tır. Zaten Rukbat, Arapça'da diz anlamında­
dır.
Asıl Rukbat'ın McCaffrey4in Rukbat'ından ayrı­
lan yönü, romanda geçtiği gibi bizimkine benzer
G tipi san turuncu (nispeten soğuk) bir güneş
değil, B tipi beyaz mavi bir yıldız olmasıdır.
(Ç.N.)

551

You might also like