You are on page 1of 60

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

1.PERDE

Müzik başlarken sahne aydınlanır.


Bir profesörün odası. Bir masa ve iki sandalye. Bir kız gelir. Sandalyelerden birine
oturur. Beklemeye başlar. Üzerindekileri filan çıkarır. Bu sırada odaya aynı yaşlarda bir
erkek girer. Mütebessüm selam vererek…
BORA – Selam.
LEYLA – Sel…
Kafasını kaldırdığı anda gördüğü manzara karşısında şok olur…
LEYLA – Sen! Sen… (Bağırarak) Senin burada ne işin var?
Kız oraya yerleşirken koyduğu şeyleri tek tek toplamaya başlar.
BORA – Leyla!
Kollarını kaldırarak sevinçli…
BORA - Sensin. İnanmıyorum ya. Seni var ya, gökte ararken…
LEYLA – Beni niye arıyorsun ki allahın cezası. Hayvan…
BORA(Gayet cool) - Ama Leyla lütfen. Biraz daha saygılı olalım
birbirimize canım. Aramızda geçen bunca hadiseden sonra.
LEYLA – Bu tepkim zaten o hadiseler yüzünden. Soruma cevap ver. Ne
işin var burada?
BORA – Hoca çağırdı.
LEYLA – Hoca ! (düşünür kendi içinde inanmaz) Yo yoooo ! Bütün
bunları benimle görüşebilmek için sen ayarladın di mi ?
BORA – Seni de hoca arayıp bizzat çağırmadı mı ?
LEYLA – Evet !
BORA – Yani senin iddian ; koskoca profesör ben senle göreşeyim diye
araya girdi öyle mi ? Çünkü akademik kariyerin yan etkisi var. İnsanın
ruhunda pezevenklik yapıyor... Bunu mu diyorsun?
LEYLA – Hayvan ! Hayvan diyorum.
BORA – Leyla ! Kabalaşmayalım lütfen. Bak kalbimi kırıyorsun. Ruhum
inciniyor sonra. Kırılgan bir kişiyem ben canım...
LEYLA – Seni görmek istemiyorum Bora !

1
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BORA – Bu dediğin en azından şu an için imkansız. Hoca çağırmış.


İkimiz de buradayız. (es- gevrek bir şekilde) Geçen yıl bu günleri
hatırlıyor musun ?
LEYLA(vurgulayarak) – Unuttum.
BORA – Beni unuttun.
LEYLA – Evet.
BORA – O zaman hatırlamadığın birine bu kadar kızmak niye ? Sizin
probleminiz bu biliyor musun ? Beraber geçirilen bunca zaman.
Birbirimize harcadığımız onca emek. Yediğimiz içtiğimiz o yerler.
Paylaşılan ortak hatıralar. Güzel günler. Bir küçücük olay yüzünden
hepsini silebiliyorsun. (Sıtkı sıyrılmış yenilmi bir tonla) Yazık yazık !!!
LEYLA – Küçücük olay mı ? (vurgulayarak) Beni aldattın.
BORA – Tamam, küçücükten biraz büyük bir olay.
LEYLA – Hem de en yakın arkadaşımla...
BORA – Hadi biraz daha büyüsün.
LEYLA – Bizim evimizde.
BORA – Az daha büyüdü.
LEYLA – Bizim yatağımızda.
BORA – En fazla biraz iri diyebileceğimiz kıvamda bir olay olur. İnan
bundan bir adım öteye gitmez. (sesini yükselterek-haklı çıkmaya çalışıyor)
Ayrıca Melek senin en yakın arkadaşın filan değildi. Bu aldatma
mevzusundan sonra samimi oldunuz.
LEYLA – Hiç görüşmedik.
BORA – Ayrıcaaaaa !
LEYLA – Ayrıca ne ?
BORA – Aldatma diye bir durum yok.
LEYLA – (vurgulayarak) Gözlerimle gördüm ben.
BORA – Aldatma diye bir durum yok Leyla.
LEYLA – Nasıl yani ? Gözlerimle gördüm diyorum.
BORA – Gözlerle gördün tamam ama beyninle yanlış yorumladın.
LEYLA – Neyi ?

2
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BORA - Bak şimdi, açıklayacağım sana. Aldatma nedir ? Birine yalan


söylemek, sonra da onu yalan söylemediğine inandırmak. Ben sana yalan
söylemedim ki ?
LEYLA – Anlamadım.
BORA – Evet. Ben sana yalan filan söylemedim. Ben sana başka biri ile
yatmıyorum dedim mi?
LEYLA – Ne!!! Manyaklaştın sen Bora.
BORA- Hayır gayet mantıklı konuşuyorum. Ben sana başka biri ile
yatmıyorum dedim mi? He sorarım sana bir günden bir güne dedim mi?
Sorsan, ben de sana hayır kimse ile yatmıyorum desem. Sonra beni
yakalasan o zaman aldatmış olurum. Sormadın. Sormadın, ben bir şey
söylemedim. Yatmadım demedim. Sorsan belki söylerdim. Şimdi
(bağırarak) niye yargısız infaz yapıyorsun sen?
LEYLA – En yakın arkadaşımla yattın.
BORA – Ama aldatmadım.
LEYLA – En yakın arkadaşım.
BORA – Yav mesele sanki yatmamız değil de yakın arkadaş olmanız gibi
konuşuyorsun. Eğer mesele oysa küsün... Böylece de sorun kalmasın. Beni
de harcamayın. İnsanım ben de bu kadar da üzerime gelinmezki.
Yıpranıyorum. Etten kemikten yaratılmışım(sesi azalarak haklı çıkmak
için sızlanmaya devam eder)
LEYLA(Bağırır) – Sus! Benle birlikte iken en yakın arkadaşımla
BORA – Yakın arkadaş meselesini hallettik sanıyordum.
LEYLA – Benle birlikte iken başkasıyla yattın.
BORA – Hah şöyle. Bak anlaşıyoruz. Düşün. (sesini incelterek-olayı
küçültmek için) Biri ile yattım. (normale döndürerek sesini) Seni
aldatmadım. Ki bu konuyu açıkladım. Ayrıca bu yattığım kişi de en yakın
arkadaşın da değildi. Bak mesele nasıl küçüldü. Bardağın dolu tarafı.
LEYLA – Bardakta boşluk olduğunun sen de farkındasın yani.
BORA – E bir dudak payı var tabii.
LEYLA – Bora sus! Sus saçmalıyorsun. Ama işin tuhafı ne biliyor
musun ? Saçmalıyorsun ama hiç belli olmuyor. Saçma sana yakışıyor.

3
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BORA - Bu agresiflik, bu efendim hırçın tabiat


Bileğini tutarak
BORA – Bana bak. Tansiyonun çıkmış olmasın sakın senin.
Elini hırsla geri çeker Leyla...
LEYLA – Bir de ben suçlu olayım. Oh ne ala... Yakında haksızlığa
uğradığını da iddia etmeye başlarsın sen.
Kafası ile evet yapar... İçli içli konuşarak...
BORA – İnsan öyle zamanlarda yanında kimseyi bulamıyor biliyor
musun ? Yaralanıyorsun, kanıyorsun, bir bakıyorsun bunca yıl dostum
dediklerin.
Leyla öbür yöne döner...
BORA – Bir fırsat, bir fırsat verseydin be Leyla...
Bu sırada Hoca girer…
HOCA – Hoş geldiniz çocuklaaaaar!
Bir anda kavga etmemiş gibi üst başı
toparlayarak hocaya dönerler…
İKİSİ-Hoş bulduk hocam.
HOCA – Oturun oturun. Lafı çok uzatmayacağım. Sizin ikinizi birden
buraya neden çağırdığımı bilmiyorsunuz tabii.
BORA – Bu konuda fikirleri olanlar var hocam.
HOCA – Ne gibi?
BORA – Pez!
Leyla ağzını kapatır Boranın…
HOCA – Ne oldu?
LEYLA – Yok hocam. Biz şey! Nereden bileceğiz buraya neden
çağrıldığımızı?
HOCA – Ama demin fikrimiz var dedi.
BORA – Hocam Leyla var ya...
LEYLA – Akademik kariyerini düşünen biriyim ben. Ayrıca benim
akademik kariyerimi düşünmeyeni düşünmem.
Bora kendi kendine dolaylandırarak...
( o zaman onun akedemik kariyerini

4
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

düşüneceğime göre beni düşünecek)


gibi bir hareket yapar...)
BORA – Tamam ben sustum. Unuttum hocam ne diyeceğimi insanlık hali
işte.
HOCA – Çocuklar. Fakültemize, daha doğrusu bana bir görev verildi.
Ancak araştıracak çok zamanım yok. Ben de hem sizin burada olduğunuz
dönemlerdeki uyumunuzdan...
BORA(sızlanarak) – Uyumumuz di mi hocam?
HOCA – Evet!
BORA – Aaaaah ah!
HOCA – Niye ahlıyorsun?
LEYLA – Boş verin hocam. Kendi düşen ahlamasın.
Hoca anlamaz ne olduğunu…
HOCA – Ne diyordum?
BORA – Uyum.
LEYLA – Ahlamak.
HOCA – Uyum… Uyumluydunuz diyordum.
Bu sırada Bora Leyla’ya “gördün mü” yapar
HOCA – Hem geçmişteki uyumunuz, hem de önünüzü açmak açısından
bana verilen görevi sizinle paylaşmak istedim. Yani konuyu araştıracak
olan sizlersiniz. Sonra beraber tasnif ederiz.
LEYLA – Hocam görev nedir?
HOCA – Biliyorsunuz Avrupa birliği kapısındayız. Ve belli bir takım
kurallara uymamız isteniyor. Mesela kokoreç yasaklanacak. Fakaaaat en
az kokoreç kadar önemli başka bir konu.
Çok önemli bir şey söyler edasıyla onlara doğru eğilir...
HOCA – Biliyorsunuz ilk öğretim okullarında cinsel eğitim dersleri
verilmeye başlanacak... Fakat müfredat yok.
BORA – (sevinçle,sesi çınlayarak) Cinsel eğitime müfredat biz mi
olacağız? (atlar) Hocam kabul. (iki elinin işaret parmaklarını ilişki
anlamında yan yana sürterek) Hem de ikimiz.
Ayağa kalkar, bu sırada Leyla da heyecanla kalkar.

5
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Hocanın elini sıkmak için o tarafa yönelir. Elini sıkar...


BORA – Bu görevi bize verdiğiniz için ne kadar teşekkür etsek az hocam.
Siz hiç merak etmeyin. Ben bu görevi elimden geldiğinin en iyi şekliyle
yapmaya çalışacağım. Büyük bir heyecanla, özveriyle.
LEYLA – Özveri? (Hırsla) Hocam ne diyorsunuz siz ya?
HOCA – Neden bu kadar heyecanlandığını anlamadım ama... Bize, bölüm
olarak cinselliğin, kadın erkek ilişkisinin, flörtün tarihini araştırmak düştü.
Ve de işte bu konuyu sizinle birlikte araştırmak için sizi yeniden buraya
davet ettim.
Bora heyecanı sönmüş yerine oturur...
BORA – Ha biz şey yapmayacağııııız!
LEYLA – Onun için Meleği çağırırım sana. Bu kadar heyecanlanmışken.
BORA – Ona da kızıyorsun ama...
Leyla Bora’nın kaval kemiğine tekme atar…
BORA – Ahhh!
HOCA – Ne oluyor?
LEYLA – Hocam peki konular ne?
HOCA – Sizi yapacağınız araştırmada özgür bırakıyorum çocuklar.
Geçmiş, bu gün, geçmişle bu günün koordinasyonu. Yalnız bir an önce şu
müfredatı oluşturalım bana yeter. Ülkenin durumu belli çocuklar. Her şeyi
üzeri örtülüyor. Tabii cinsel açlığında… Biz bu aşamada bunları.
Bu sırada telefonu çalar…
HOCA – Efenim!
BORA – Hocaya katılıyorum.
LEYLA – Ne konuda?
BORA – Ülkenin durumu. Şimdi eğri oturalım doğru konuşalım. Cinsel
açlık. Benim de çok içime dokunur yani.
LEYLA – Aman allahım gözlerimi yaşartıyorsun.
BORA – Yaşarsın. Cinselliğe açız.
LEYLA – Nereden çıkardın bunu?

6
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BORA – Örnek mi istiyorsun? Güzel bir kadın gördüğümüzde hemen onu


bıktırana kadar ilgi gösterler. Gözlerle, her türlü taciz ederler o kişiyi di
mi?
Bu sırada Leyla eteğini toplayarak...
LEYLA – Nereye bakıyorsun sen öyle?
BORA – Niye kapattın ki? Ne güzel eğitimden konuşuyorduk.
Hoca içeri girerken…
HOCA – Evet çocuklar bu görevde beraber miyiz?
BORA – Evet!
LEYLA – Evet.
SAHNE KARARIR … Bizimkilerin konuşması devam eder…
BORA – Benle... Bu görevi neden kabul ettin?
LEYLA – Kariyerimi düşünüyorum. Sen?
BORA – Hala çok güzelsin…

Sahne açıldığında ikisi de ayrı köşelerde


çalışıyorlar... Bora kafasını kaldırır.
BORA – Leyla!
Ses gelmez.
BORA – Leyla.
LEYLA – Ne var?
BORA – Nereden başlayacağını buldun mu?
LEYLA – Sana ne?
BORA – Tam tahmin ettiğim gibi. Bulamamışsın.
Leyla sinirle döner...
BORA – Ben buldum!
LEYLA – Bana ne?
Bora sen bilirsin yapar…
LEYLA – Nereden başlıyormuşsun?
BORA – Bence konu cinsellik olunca… İlk insandan başlamalı. Daha
doğrusu ilk iki insandan. İlk insanın tek başına bir şey yapamayacağını
düşünürsek.

7
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

LEYLA – Niye onlar?


BORA – Çünkü insanlık tarihinin en büyük buluşçuları.
LEYLA – En büyük buluşun elektrik olduğunu düşünüyordum. James
watt. Sonra da Thomas Edison.
BORA – Elektriği ve ampulu onlar buldu da… James Wattla Thomas
Edisonu kim buldu?
LEYLA – Nasıl?
BORA – İşte cevap bu nasılda… En büyük buluş elektriği bulanı bulmak.
Onları kim buldu?
LEYLA – Hı!
BORA – Tabii ki ilk iki insan.
LEYLA – Aç konuyu.
BORA – Düşün. Dünyaya gelmişiz. Yanında da ben varım. Biz ilk iki
insanız.
LEYLA – Seninle. Dünyada. Yalnız. Ben geri gitsem.
BORA – Dinle. Anlatılan hiç bir şey yok. Kitap yok. Hadi
konuşabildiğimizi var sayalım. İnsanın kullanma klavuzu yanında
gönderilmediğine göre birbirimizle ne yapılacağını da bilmiyoruz.
LEYLA – En güzeli.
BORA – Böyle dediğin anda insanlığın canına otu tıkadın.
LEYLA – Niye?
BORA – Çünkü biz bir şey yapmazsak insanlık o noktada başlamadan
bitecek.
LEYLA – O zaman oradakiler biz olmayalım bir zahmet.
BORA – Tamam. İlk iki insan. Yani bildiğimiz adlarıyla Adem ile Havva.
Ya da Adam ile Eva. Orada oturuyorlar. Sinema yok. Tiyatro yok. Maç
yok.
LEYLA – Alışveriş yok.
BERABER – Sıkılıyorlar.

Bu sırada sahnenin diğer tarafının ışığı yanar. Orada kocaman bir kitap şeklinde dekor
gelir. Kitap’ın üzerinde “Cinselliğin kaydedilmemiş tarihi” yazmaktadır. Bütün sahneyi

8
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

kaplayacak şekilde açılırken Leyla ile Kaya bu açılan sayfanın arkasında kalır. Bölüm 1
yazmaktadır. Bundan sonra bütün sahneler bu şekilde açılacaktır. İlk sayfada ilk çağlar
fonu vardır Ademle Havvanın arkasında… Ses efekti de girer. İlk çağı çağrıştıracak
bir şey. Kuş cıvıltılı doğa sesi ve aslan, fil sesleri vb…

Havva- Adem oturmakta.


Arkasında doğal
bir fon. Kaba ağaçlar filan…
Adem elinde bir sopa sıkıntıdan bağırıyor…
ADEM – Aaaaaa!
Sopayı yere vurur üç dört kere…
HAVVA – Eeeeee!
Bir tane yerleştirir Adem’e... Adem düşer. Ses biter...
HAVVA – Sıkıldım.
Adem yüzü ekşi kalkar. Canı yanıyor.
Havva hıh diyip yan döner… Adem
kendini kontrol eder canı yanar şekilde.
Adem onun kalçalarına bakar.
Üzerindeki örtüyü çaktırmadan
çekip daha dikkatli bakar…
Hoşuna gider. Evet evet işte budur
gibi yaparken, yüzü keyiflenmeye dönmüşken
kendi önüne döner. O anda kendi bacaklarının
Arasında bir gariplik olduğunu anlar.
BORASES – Ve ilk keşif!
Korkarak bakar…
ADEM – Bu ne be?
Ayağa fırlar…
ADEM – Bu neööö? Annaciiiim!(ya da bir korku ünlemi)
Havva ona doğru dönerken…
HAVVA – Ne oluyor?
Önüne yaprak tutar… Adem bu sırada

9
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Ağlama şeklinde. Konuşmalarının hiç biri


Anlaşılmaz. Bundan sonraki konuşmalarını
seyirci anlamaz. Sadece o dialogun kast ettiği şekilde
ağlamaktadır. Bir taraftan ne olduğunu Havaya
hareketlerle tarif etmektedir.
ADEM – Vüeeeeee!
HAVVA – Ne oldu? Ne var?
Yine anlaşılmaz şekilde devam ediyor ama
kastettiği şeyleri yazıyorum karşısına… Ve fakat buradaki
oyuncumuz kesinlikle seyirci anlayacak şekilde ağlamıyor.
Söylediklerini sadece Havva garip bir şekilde anlıyor. Havva’nın
anlamasına seyirci de şaşırarak izliyor durumu…Ağlama şeklindeki
dialogumsulara *** işareti koydum
ADEM*** - Burada.
HAVVA – Ciddi bir şey mi?
ADEM*** – Çok ciddi.
Havva görür…
HAVVA – A aaaaaaa! Bu ne böyle…
ADEM*** – Bilmiyorum.
HAVVA – Bu şimdi mi oldu?
ADEM*** – Evet.
HAVVA – Eyvah eyvah.
ADEM*** – Yapma zaten korkuyorum.
HAVVA – Korkuyorsun da ben daha önce hiç böyle bir şey görmedim ki.
ADEM*** – Ben de.
HAVVA – Tutturmuştun bende var sende yok diye al şimdi sende var
bende yok.
ADEM*** –Öyle deme ya.
HAVVA – Dur şimdi. Ne yapıyordun da böyle oldu?
ADEM*** – Söylemem.
HAVVA – Söylemezsen çare bulamayız ki.
ADEM*** – Ama kızmayacaksın.

10
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

HAVVA – Kızmayacağım tamam.


Burada uzun uzun ağlar… Yine anlatır şekilde… Tarif eder şekilde.
HAVVA – Demek bana bakıyordun ha? Oh olmuş.
Havva döner giderken Adem onu kolundan yakalar…
ADEM*** – Dur gitmeee.
HAVVA – Bu durumda ne yapılır ben de bilmiyorum ki.
ADEM*** – Bil ne olur?
HAVVA – Dur. Mecbur bir çare bulacağız.
ADEM*** – Bulur musun gerçekten?
HAVVA – Tamam korkuyorsun anladım. Bu bu hızla büyümeye devam
ederse.
Adem uzun uzun ağlar..
HAVVA – Tamam bir şey gelecek aklıma.
ADEM*** – Hadi ne olur?
HAVVA – Acaba ezsek.
Olmaz diyerekten arkasını dönerek ağlamaya başlar…
HAVVA – Dön bana dön. Öyle kaçarak bir şey bulamayız. Aaaaa aaaaa
bak kendiliğinden eski halini alıyor.
Adem’in ağlaması sevinçten ağlamaya döner…
ADEM – Oh beee!
Havva’ya sarılır…
ADEM – Sağ ol!
Havva gülümseyerek giderken…
ADEM – Ne oldu niye gülüyorsun ki?
HAVVA – Sıkılıyorduk ya … Hayatımıza hareket getirdi…

Yan yana mutlu otururlar. Havanın yüzü düşer.

HAVVA – Garip.
Adem emin olur önündekinden. Şimdilik rahat.
ADEM – Ne garip?

11
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

HAVVA – Yine sıkılıyorum. Canım bir şey istiyor. Bir şey istiyor, ama
ne?
ADEM – Daha çok ot toplayayım.
HAVVA – Cık!
ADEM – Su!
HAVVA – Hayır.
ADEM – Karnın aç değil.
HAVVA – Hayır.
ADEM – Ama bir şey istiyorsun.
Evet yapar…
HAVVA - Bir şey olmalı. Bütün bunlardan başka…
ADEM – Ama söyle. Benim de canımı istettiriyorsun. Ama ne olduğunu
bilmiyoruz.
HAVVA – Karnım tok. Su da istemiyorum. Ama hayatımızda bir şey
eksik. Bunun için gelmiş olamayız bu koca dünyaya. Sen bir şey söyle.
ADEM – Bilmiyorum. Bilmiyorum.
HAVVA – O ne bilmiyorum ama bir gün bulmayı istiyorum. Bu arada bu
da sana ders olsun.
ADEM – Ne?
HAVVA – Bir daha beni seğretmezsin. (şaşkınca) İlginç ama.
ADEM – Ne?
HAVVA – Öyle bir değişiklik. Tam olarak ne yapıyordum ben... Orası
öyle olduğunda?
Bu sırada hince yine yana doğru döner...
ADEM(tepkisel) – Yapma.
HAVVA – Dur be. Bir şey olmuyor nasılsa.
ADEM(ağlamaklı) – Yapmasana ya.
HAVVA – Dur belki de yeni bir şey bulacağız. Bazen hayvanlarda da
böyle şeyler görüyorum ben. Mesela aslanlarda biri yatıyor böyle (kendisi
öyle olur) Diğeri onun yanına geliyor. Biri hafif kaçıyor. Diğeri onu
kovalıyor yavaşça.
ADEM – Bağrışıyorlar sonra biliyorum.

12
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Engel olamaz kendine...


HAVVA – Niye yaklaşıyorsun ki?
ADEM –Bilmiyorum.
HAVVA – A a! Dur bak aslanlarda da böyle oluyor aynı. Yatan böyle
giderken öbürü peşini bırakmıyor.
ADEM – Anladım.
HAVVA – Neyi?
ADEM – Aslanlar işi biliyor demek ki.
Duramaz yaklaşmakta...
Havva da işveden vaz geçmez
ama dili başka söyler...
HAVVA – Dursana
ADEM – Duramıyorum.
HAVVA – Ne yapıyorsun?
ADEM – Uzaklaşma. Şu aslan denen mahlukat kadar olamayacak mıyız?
HAVVA – Onlar hayvan.
ADEM – Biz de düşünen hayvanız. Bir müddet düşünmesek ne
kaybederiz?
Işık siyaha düşer...
HAVVA – Dur!
ADEM – Durmayacağım.
HAVVA – Dur
ADEM – Durmayacağım.
Bu sırada sahnenin ön tarafı aydınlanır.
Dansçılar ve kareografi eşliğinde
oyuncular dans etmeye başlar.

ŞARKI-ÖZGÜN: AYIP
Kaçanla kovalayanın hikayesi bu.
Yol belli, iz belli,, kovalayanın kaçanı,
Yakalayacağı yer belli

13
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Birimiz hep ister, ötekisi zora koşar


Biz bu hikayede
Birine alan deriz, öbürüne veren.
Verenin zorluk çıkarması alışverişin gereğinden

Şişt! Yapma ayıp sana valla.


Uluorta konuşur mu bunlar?
Biz buna ayıp deriz ama
Bu gün burada konuşmamızın nedeni.
Ayıp dediğimiz şey varlığımızın hikayesi
Ayıp dememiz, ayıp ettiğimizin göstergesi.

Şarkıdan sonra kitap tarafı aydınlanır.


Adem kenara düşer Havanın üstünden…

HAVVA – Kesinlikle yemek yemekten daha güzel.


ADEM – Her şeyden. Bunu sık sık yapalım ha?
HAVVA – Bakarız.
ADEM – Neden? Sen de beğenmiştin?
HAVVA – Ne biliyim? İçimden bir ses zora koşmam gerektiğini söylüyor.
ADEM – Niye ki?
HAVVA – Bilmem. Başım ağrır belki. Yorgunumdur.
ADEM – Ben senin yorgunluğunu geçiririm.
HAVVA – Orası bilinmez.

Sahnedeki Leyla-Bora tarafı aydınlanır.


LEYLA – İlk iki insan... İlginç.
BORA - Alternatifsiz bir hayat.
LEYLA - Anlamadım.
BORA – Birbirlerinden sıkılırlarsa ne olacak?
LEYLA – Aklına ilk bu geldi değil mi?
BORA – İnsan işte. Düşünüyor. Beyin bu. Dur diyorsun, durmuyor.

14
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

LEYLA – Ne düşündüğü de senin kişiliğini ele veriyor. (es) Aşıklar mıydı


acaba birbirlerine?
BORA – Ya boş versene. Aşık, değil. Sonuçta mercimek fırında mı?
Fırında.
LEYLA – Mandasın sen Bora.
BORA – Niye öyle diyorsun?
LEYLA – Mandasın çünkü biliyorum. Hatırlar mısın bir gün bir yaşlı bir
çift görmüştük. (Anlatırken onların o sevimliliğini düşünür) Ele ele
yürüyorlardı. Sana da ne güzel bu yaşta bu romantizm demiştim. Sen ne
demiştin?
BORA – Ne demiştin?
LEYLA( Sesini kalınlaştırarak Bora’nın sesini taklid ederek) „Hayatım
sanki romantizmden başka alternatifleri var da konuşuyorsun“ demiştin.
„Bir odaya kapatsan seviş desen sanki sevişebilecekler“
BORA – Gerçekçilik.
LEYLA – Hayır mandalık. Hayır duygu eksikliği. Hayır bir takım
tahtaların noksanlığı.
BORA(Küçük görür) – Öyle olsun. Ama gördüğün gibi dünyayı
romantizm değil benim söylediğim o eylem kurtardı. İlk iki insan
kullanma klavuzu olmaksınız buldukları bu eylemle insanlığı kurtardılar.
Yani bu iki kişi Edisonu, James Watt’ı, Bill Gates’i, Hakan Şükür’ü, Al
Pacino’yu, Tayyip Erdoğan’ı bulmuş oldu.
LEYLA – Farkındasın değil mi saydıklarının hepsi erkek.
BORA – Tamam. Tansu Çiller’i.
LEYLA – Sen yine erkekleri say.
BORA – Seni, beni, Ayşeyi, Fatma’yı. Yan insanın kendisini bulma
hikayesi bu. Burada ikisinin diğer insanlardan farkı hiç bir zaman anne
babalarından bu işin nasıl yapılacağını dinlemeyen iki kişi olmaları.
LEYLA – Peki onlar çocuklarına nası anlattı bunu?

Bu sırada sahnenin öbür yanındaki kitabın arkası aydınlanır.


Adem ile oğlu yan yana oturuyor…

15
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

ADEM – Oğlum artık büyüdün.


OĞUL – Evet baba.
ADEM – Ve bir şeyleri sana söylemenin vakti geldi.
OĞUL – Ne gibi baba?
ADEM – Kesme sözümü kırmayayım kalbini yavrum. Zaten bunun nasıl
anlatılacağı konusunda gerildim.
OĞUL – Tamam baba.
ADEM – Biz annenle başta çok sıkıldık yavrum. Anan yok ağaçlardan
sarkan ipleri örüp üsttümüze bir şeyler yapacağım dedi. Yok boya salan
çiçekleri yüzüne sürüp daha güzel olduğunu iddia etti. Yok üzerine giydiği
incir yaprağını her gün yenisi ile değiştirmeye kalkıştı. Yok şuradaki
güllerden kopar her akşam bana bir tane getir dedi. Ben ne gerek var onlar
orada ağaç git kokla dedima ama dinletemedim. Çekilecek çile değildi
anlayacağın. Ben sana bu gün o çilelerin sonrasında ışığı gördüğümüz anı
anlatacağım. Niye? Sen benim gibi olma diye. Direktman mevzuya gir.
Kaybettiğin zamana yanarsın. Şimdi... Kadın ve erkek. Anan ve ben.
(sıkılır) Dur ananı karıştırma. İyi de karıştırmadan nasıl söyleyeceğiz ki.
OĞUL – Evet baba. Annemden bahsederken nasıl annemi karıştırmadan
konuşacaksın.
ADEM - Offff! Bu şimdi nasıl söylenir ki ya? Oğluuum! Bir takım şeyleri
seninle erkek erkeğe konuşmanın vakti geldi.
OĞUL – E konuş baba.
ADEM – Aslanlar var ya!
OĞUL – Evet.
ADEM – İşi biliyorlar.

Sahnenin diğer tarafına geçeriz...

LEYLA – Ve erkeğin konuşamama hikayesi de başlamış oldu ha!


Konuşamama, hissettiklerini anlatamama.
BORA – Her hissettiğini dile dökerek ucuzlaştırmama.

16
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

LEYLA – İçinde kalanları karşı taraf nasıl bilecekse...


BORA – Konuşunca sorunlar hemen halloluyor.
LEYLA – En azından sorunlar olduğunu ortaya koymuş oluyoruz.
Başlıyoruz. Başlamak bitirmenin yarısı.
BORA – Başlamak yarı bitirmekse. O zaman iki kere başladık mı tamam
ha... Hallolmuş oluyor her şey.

Bu sırada Ademdeyiz...
HAVVA – Ne oldu? Söyleyebildin mi?
ADEM – Evet...
HAVVA – Neyi?
ADEM – Aslanların işi bildiğini…
HAVVA – Biz ne konuşmuştuk?
ADEM – Kolay mı yani Havva?
HAVVA – Bir daha sana yok.
ADEM – Ne!
HAVVA – Duydun.
Kalkar bir yöne doğru yürür…
ADEM – Ama Havva!
HAVVA – Yok dedim işte o kadar.
Ademle Havvanın tarafında onlar sahneden çıktıktan sonra
Adem’in Havvanın peşinden giderkenki fotoğrafı sahnede
kalır. Bu onların sembol halidir. Sembol halleri ekrandayken

Bora-Leylaya döneriz...

BORA –Nasıl?
LEYLA – Çok erkekçe...
BORA – Ne takıyorsun erkeklere ama ha! Bir benim yüzümden...
LEYLA – Evet. Seni terk ettikten sonra feminist derneklerine gittim be.

17
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BORA – Benim nezlimde bütün erkeklere mi savaş açtın. Bir ben bütün
erkek takımını mı temsil ediyorum. Ben mesela sana kızdım diye bütün
kadınlara düşman olmam. Kadınları da çok severim ayrıca.
LEYLA – Bilirim.
BORA – Hatta birine kızmam öbürlerini daha çok sevmeme bile yol
açabilir. Kadınlar önemli bir yerde. Ben ayrıca her başarılı erkeğin
arkasında bir kadın olduğuna da inanırım.
LEYLA – Laf! Erkek başarılı ise arkada kadın varmış. O kadın orada
duruyordur da erkek önüne geçmiştir
BORA – Bu muhabbet zarar vermeye başladı. Konuya dönelim. Ne
diyorduk?
LEYLA – Adem –hava sevişti. İnsanlık kurtuldu.
BORA – Hah! Konuya böyle geniş bak. Aslında olaya böyle bakman beni
de kurtaracak ama...
LEYLA – Yalnız senin benim en iyi arkadaşım Melekle sevişmen kimseyi
kurtarmaz. Kendin de bu gruba dahilsin.
BORA – O meseleyi hallettik sanıyordum.
LEYLA – Hiç bir şeyi halletmedik. Ortada anti etik. Bol erotik bir durum
var.
BORA – Deneme atışlarımız devam edecek. Gelelim konuya. Yani ilk
insandan sonra konu bu ülkede geçtiğine göre ilk Türk.
LEYLA –Türk? Sonra da Osmanlı sarayı.
BORA - Haremler, Cariyeler. Onlarca kadına bir erkek.
LEYLA – Onlarca erkeğe hiç kadın.
BORA – Harem tarafı nispeten daha çekici.
LEYLA – Tabii senin için.
BORA – Eveeeet! Hızlı geçelim zarar göreceğiz.
LEYLA – Bir erkeğe çok kadın diyordun.
BORA – Ben bu konularda tutucu bir şahsiyetim.
LEYLA – Bilmez miyiiiiim? Tutucusun da tuttuğunla ilgili kafamda soru
işaretleri var.

18
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BORA – Günahınmı alıyorsun. Bu kadar günah alındıktan sonra korkarım


bir melaike olarak gideceğim öbür tarafa...
LEYLA – Boşuna huri hayali kurma. Senin işin zebanilerle.
BORA - Osmanlı ve cinsellik deyince aklına ilk kim geliyor?
LEYLA – Kim?
BORA – Bir kadın uğruna topraktan vaz geçen adam...
LEYLA – İşte romantizm.
BORA – Sanmıyorum. Dışarıya açılan en bildik Türk erkeği. Bu günkü
Aksaray piyasasının başlangıcına sebep olan adam. Baltacı Mehmet paşa.

Kitap önü aydınlanır...


Ses efekti kılıç sesleri... Aaaaah! diye bir kaç insan sesi.
Sahnenin diğer yanında. Baltacı yere
harita açmış. Savaş çadırında. Diğer
çadırda Katarina... Yanında asker var bir iki...
BALTACI – Bu savaş da bitmek üzere...
ASKER1 – Hilal taktiğimiz yine işe yaradı paşam.
BALTACI – Yarar! Önümüzde duracak kimse yoktur Asker.
ASKER1 – Koskoca bir ordu çaresizdir.
BALTACI – Çaresiz kalacaklar tabii ki.

Katarina tarafındayız ışıkla.


KATARİNA – O kadar çaresiziz ha Paulina?
PAULİNA – Evet Katarinam. Osmanlı ordumuzu iyice sıkıştırdı.
Korkarım ülkemiz, topraklarımız elimizden gidecek.
KATARİNA – Peki bir mucize, bir şey. Osmanlı karşısında ordumuza
savaş kazandıramaz mı?
PAULİNA – Osmanlı karşısında savaş kazanamayız Katarinam. Son
yaklaşmakta.
KATARİNA – Peki bu durumun bir çözümü yok mudur? Bu Osmanlının
zayıf bir yanı?
Paulina uzaklaşır. Derinlere dalar…

19
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

PAULİNA - Zayıf yanı… Vardır kraliçem.


KATARİNA – Nedir paulina nedir söyle bana?
PAULİNA – Osmanlı erkeğinin zayıf yanı… Halvet olmaktır. Savaş
meydanında düşmanı yerle bir eden yiğitler halvet olmak söz konusu
olduğunda aklını kaybetmektedir.
KATARİNA – Emin misin paulina? Bunca güçlü savaşçı? Aklını yitirmez
böyle konularda.
PAULİNA – Öyle katarinam. Hatta rivayet, bu konuda bir anektod bile
bilirim. Çağımızın halvet olmak yoluyla kişiden kişiye geçen bir hastalığı
vardır bilir misiniz? O hastalık ki kime geçerse o kişiyi öldürür. Hem de
çok kısa zamanda.
KATARİNA – Ah bilmez miyim o ölümcül hastalığı paulina?
PAULİNA - İşte ülkemizden bir dilber, bahtsız bir dilber bu hastalığa
yakalanmış.
KATARİNA – Yazık.
PAULİNA – Fakat iyi yürekli dilber kendisi ile beraber olmak isteyen
kişilere.
DIŞSESDİLBER – Bana yaklaşma. Bende çağın vebası var. Benimle bir
münasebetin olursa sana da geçer ve ölürsün.
PAULİNA – Dermiş.
KATARİNA – Bravo. Tam benim yurttaşıma yakışır şekilde.
PAULİNA – Fakat gün gelmiş. Bu dilbere bir gün bir Türk aşık olmuş.
Yana yakıla halvet olmak istemekteymiş Türk yiğit. Bu dilber.
DIŞSESDİLBER – Yapmayın lütfen. Bende çağın hastalığı vardır. Halvet
olursak size de geçebilir. Ve ölebilirsiniz.
PAULİNA – Demiş yine.
KATARİNA – Türk hemen vaz geçmiş tabii.
PAULİNA – Bunu dinleyen Türk yiğit.
DIŞSESTÜRKYİĞİT – Biz Sivaslıyız bize bir şey olmaz.
PAULİNA – Diyerekten isteğini gerçekleştirmiş. Bu kadar gözü karalar
işte kraliçem. İşte bu nedendendir ki ben buraya Türk komutan balta

20
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

paşanın yaverini çağırtacağım. Ve onunla Balta paşaya haber


gönderteceğim.
Müzik yükselir. Zaman aşımı...

Işık diğer tarafta. Yaver kapıdan girerken açıldık...


YAVER – Paşam size bir haberim var?
BALTACI – Neymiş yaver söyle...
Yaver sağına soluna bakarak...
YAVER – Fakat paşam....
Baltacı etrafındakileri gönderir...
YAVER – Ruslar görüşme talep ederler...
Baltaci güler...
BALTACI – Ne görüşmesiymiş bu böyle? Savaş kazanıldı kale alınacak...
Her şey bitmiş. Bu saatten sonra görüşmeymiş. Görüşmüyorum. İçeri
girince görüşürüz dersin.
YAVER – Fakat paşam.
BALTACI – Sus yaver.
YAVER – Paş!
BALTACI – Sus diyorum Yaver!
YAVER – Ama paşam pişman olmayın sonra. Çok önemli bir konu bu.
BALTACI – Tamam anlat. Neymiş önemli olan?
Kulağına eğilir gibi...
YAVER – Rus tarafından sizi çağıran kişi... Bir kadın.
BALTACI – Kadın?
YAVER – Evet kadın.
Baltacı celallenir...
BALTACI – Sen de bunu ciddiye alıp bana söylüyorsun öyle mi? Kadınla
görüşmede ne konuşacağız Yaver? Ağda yaparken canları nasıl acımıyor
onu mu konuşacağız? Burası savaş meydanı... Kadının ne işi varmış?
Gidip evine, sarayına atkı örseydi gönderseydi o zaman o atkıyı takmak
süretiyle bir münasebetimiz olurdu ama şimdi ne?
Yaver yine eğilir...

21
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

YAVER – Paşam.
BALTACI – Ne?
YAVER – Bu kadın var ya?
BALTACI – Eeee!
YAVER – Öyle atkı örecek bir kadın değil. Ayrıca size şunu söyleyeyim.
Atkı örse dahi bu kadınla atkı konusunda da konuşabilirsiniz. Atkı bahane
kadın şahane paşam.
BALTACI – Ne diyorsun yaver sen?
YAVER – Size katarina diyorum paşam. Görüşün paşam pişman
olmazsınız.
BALTACI – O ne demek öyle?
YAVER – Şu demek... Ben kendisi ile bir görüşme yaptım. Fakat ruhu
ahvalim hala içerde kendisi ile görüşmeye devam ediyor.
BALTACI – Hımmmm ! Fakat padişah. Kale... Fetih! Büyük osmanlı
imparatorluğu...
YAVER – Aman be paşaaaam... Şimdi burayı aldınız diyelim... Ne
olacak?
BALTACI – Ne olacak?
YAVER – Padişah sizi başka yere gönderecek... Orayı da al. İnsanoğlu
doyumsuz paşam. Hem o sarayında otursun siz burada kan ter içinde
efendime söyliyim. Yağ lekesi ketçap lekesi çamur lekesi içinde
meydanlarda savaşın. Yarın öbür gün karınız reklamlarda oynayıp beyim
iş yerinden pis dönüyor diye kıyafetlerinizi göstersin. Onunkiler. Kar
beyaz. Oooooh ne ala valla?
BALTACI – Hakkat yav! Beyefendi orada keyif çatsın.
YAVER – Saraylar cariyeler... Saltanat kayıkları...
BALTACI – Teeeeey !
YAVER – Biz meydanlarda ....
BALTACI – Ne yeriz, ne içeriz...
YAVER – Af edersiniz kimle sevişiriz?..
BALTACI – Hiiiç!
Baltacı çark eder…

22
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BALTACI – Sen padişaha ne dediğinin farkındamısın? Seni böyle


konuşmaktan men ederim. Gelmiyorum görüşmeye . aklıma girmeye
çalışma...
YAVER – Fakat paşam. Kendinizi düşünmüyorsanız. Şu askeri düşünün.
Oradan oraya perişan oluyorlar.
BALTACI – Görevleri bu.
YAVER – Sonra ordunun yiyeceği bitiyor.
BALTACI – Fethettiğimiz yerden alırız.
YAVER – Bizimkilere göre değildir paşam. Rus mutfağı.
BALTACI – Oldu. Lazanya yaptırayım istersen . Yaver yaver bunlar asker
tamam mı? Bulduklarını yiyecekler.
YAVER – İyi de paşam...
BALTACI – Sus!
YAVER – Bari gidişat hakkında görüşmek için gelseydiniz. Şimdi davet
ettiler. Sonra ayıp olacak. Ne de olsa kadın.
Baltacı düşünceli kalırken karşı
tarafta katarina’nın ışığı yanar.
Yanında saçını tarayan paulina...
KATARİNA – Ne dersin paulina Balta paşa davetimizi kabul edecek mi ?
PAULİNA – Balta değil imparatoriçem. Baltacı.
KATARİNA – Hadi kabul etti diyelim. Onu ikna edebilecek miyiz?
PAULİNA – Ah Katarinam. Siz kendinizin farkında değilsiniz galiba.
KATARİNA – Benim güzelliğim ne çare ki Paulina? Burada koskoca
topraklar var. Kıyaslarsan?
PAULİNA – Ah keşke katarinam. Size bunu kıyaslamanın bir yolu
olsaydı.
KATARİNA – Nasıl?
PAULİNA – Örneğin. Toprak mı katarina mı diye sorunca karşımda cevap
veren birileri olsaydı.
Sahnenin önüne seyirciye doğru gider. Seyirciye
doğru ilerde bir noktaya bakarak...

23
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

PAULİNA – Bunu size kanıtlardım. Keşke burası bir savaş alanı değil de.
Mesela. Mesela. Osmanlıda bir topluluğun önü olsaydı da ben de oradaki
erkeklere sorsaydım. Kaçı toprağı kaçı katarinayı tercih ederdi diye.
Sorsam, erkekler de el kaldırsaydı örneğin. Toprak mı katarina mı? İlk
olarak sorsaydım. Acaba kaçınız toprak yerine katarinayı tercih ederdi
diye.
Seyirciden el bekler...
PAULİNA – Ya da Toprağı katarinaya tercih ederiz diyenler.
Yine el bekler...
PAULİNA – Son olarak, yanımda karım, sevgilim var korkuyorum
diyenler.
Seyircinin tepkisi bittikten sonra katarinaya döner...
PAULİNA – Ah katarinam. Siz içinizi rahat tutun.

Baltacı tarafındayız...
BALTACI – Tamam ama sadece bir görüşme...
YAVER – Tamam paşam.
BALTACI – Bir şey yapamayacağımızı söyleyip döneriz.
YAVER – Döneriz paşam.

Diğer yanın ışığı yanar. Baltacı hareketlenir... Karşıda


çadırın perdesini açar...
YAVER – İmparatoriçe katarina... Osmanlı veziri Baltacı Mehmet paşa
geldi.
Baltacı girer içeri...
BALTACI – Kalkmayın bayanlar... Ben sadece şey söylemek için geldim.
Yapabileceğimiz bir şey yo!
Bu sırada Katarine döner...
KATARİNA – Evet Balta paşa!!! Ne söyleyecek sen bana...
Baltacı çık yapar Yaver’e.
Yaver çıkar. Baltacı kalır öyle...
Vurulmuş hatuna belli ki.

24
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Duygularını ifade etmekte zorlanır.


Müzik başlar... Baltacı çadırın
dışına çıkar müzik altı...
YAVER – Ne oldu paşam?
Baltacı sesini toparlamaya
çalışarak...
BALTACI - Şey ! Yaver ! Ben şeyi düşündüm. Düşündüm de... Bu
çocuklara yazık ya !
YAVER – Kim çocuklara ?
BALTACI – Askerler, şimdi burayı alsak başka yere gideceğiz. Orayı
almaya çalışacağız.
YAVER – Ama paşam onların görevi.
BALTACI – Görev de böyle görev mi olur ? Hem yiyecekleri de bitti.
YAVER – Fethettiğimiz yerden alırız paşam.
BALTACI – Haaaa ! Kolaydı. O yemekler yenir mi paşa ? Var mı bizim
Osmanlı mutfağı gibisi. Hem elleri pis pis yapıyormuş o yemekleri gavur !
Tırnakları da uzun. Yok ben askerime o yemeği yedirmem tamam mı ?
Yazık. Onlar da insan evladı.
Askerin birini çeker yanına...
BALTACI – Bak şuna... Yavruuuum !
Sonra iterek gönderir askeri...
YAVER – Ama padişah, kale, büyük Osmanlı imparatorluğu.
BALTACI – Küçük olsun kontrol etmesi kolay olur Yaver.
YAVER – Siz sanırım kararınızı vermişsiniz paşam.
BALTACI – Verdim Yaver... İçerikli bir görüşme yapacağım katarina
hanımla. Sen sağı solu kolla...
Yaver tamam yapar...
Baltacı içeri girer.
BALTACI – Katarina. Yalnız kalalım mı ?
KATARİNA – Kalalım paşa...
Kız gider... Bu sırada sahne
ışığı önce kırmızıya düşer.

25
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Sonra tamamen kararır... Mehter marşı başlar.

Müzik ve müzik bittiğinde


baltacı çadırın kapısından
çıkar... Üstünü başını toparlar.
Tükürükleyip saçına sürer...

YAVER – Paşam ne oldu ?


BALTACI – Çabuk orduyu topla...
YAVER – Ama paşam anlaşamadınız mı ?
BALTACI – Orduyu topla Yaver.
YAVER – Kötü bir şey mi oldu paşam ? Rusyaya giriyor muyuz ?
BALTACI – Ne Rusyası Yaver ? Rusyadan alacağımızı aldık. İtalyaya
gidiyoruz. Orada da bir benedika vardı ona hiç bu gözle bakmamıştım. Şu
olayı yaşamak için kale kapısına dayanmamız gerekiyorsa dayanırız. Bekle
beni İtalya... Geliyorum.
Sahnenin dışına yürürken müzik
başlar...(Hücum marşı) Çok gürültülü bir şekilde...

Leyla Boradayız.
BORA – Şey diyeceğim sana. Bu gün araştırmadan sonra yemek yesek !!!
LEYLA – Almıyım. İşimize bakalım biz.
BORA – Ilk türk, Osmanlı derken. Başka konulara geliyoruz.
LEYLA – Günümüze...
BORA – Daha değil. Kadın erkek, flört, cinsellik. Başka ne olabilir
sence ?
LEYLA – Senin konulara mı geldik ?
BORA – Masumiyet mi o da değil. (Leyla tövbe tövbe yapar) Artık
cinsellik, yani çocuk yapma güdüsü tek başına yetmez oluyor insanlara...
LEYLA – Fantaziler...
BORA – Değil. Daha işin a’sı...

26
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

LEYLA – Ve daha bulunması gereken çok şey var.

Diğer yanda ışık. Fransız 1800’üne uygun bir ses efekti.


Bir ev içi... Adam girer yorgun
argın... Kadın surat asmış... Adam
geçer oturur…
KADIN – Hiiii! Kalk! Kak kalk kalk!
Adam kalkıp koltuğun üstüne çıkar…
KADIN Bu gün bütün gün oraları temizledim biliyor musun sen?
ADAM – Temizlemeseydin de kirli kirli oturaydık ne güzel.
KADIN – Susst! Mikrop oldu her taraf… Çabuk kalk ayağa… Hiç bir yere
değme… Mikroplar etrafa bulaşmadan…
ADAM – Hanım ne mikrobu?
KADIN – Dışarıdan getirdiğin mikroplar…
ADAM – Hanım bak yorgun argınım zaten. Şimdi mikropların da yanında
tartışmayalım istersen ha!
KADIN – Olmaz.
ADAM – Yeri gelmişken… Hoş bulduk.
KADIN – Hoş geldin mi ki hoş bulduktan bahsediyorsun?
ADAM – Yine boş boş temizlikten başka saracak bir şeyler bulmuşsun
tebrik ederim yani…
KADIN – Boş ha? Sen dolusun da bir işe yarıyor sanki.
ADAM – Ne demek istiyorsun?
KADIN – Eve getirdiklerinle övünmeyeceksin herhalde...
ADAM – Hanım ne demek istiyorsun sen?
KADIN – Demek istemiyorum diyorum. Gençliğimi çaldın gençliğimi
gençliliğimiiii, ama verdiğin ne, hiç bir şey…
ADAM - Hanım aşkımı verdim ya!
KADIN – Aşk mı? Kaça gidiyor o dediğin? Böyle aşk düşman başına…
ADAM – Hanım ne diyorsun sen…
KADIN – Çocuk yaptım diyorum. Sana, Tam üç tane, İki beden büyüdüm.
Sayende mavna gibi oldum. Ağır vasıta oldum diyorum. Bunlar kimin

27
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

yüzünden, senin yüzünden diyorum anlıyor musun? Ama sen ne


yapıyorsun benim için? Hiç bir şey yapmıyorsun diyorum.
Yapmıyorsuuuun yapmıyorsun.
ADAM – Hanım o nasıl söz çalışmıyor muyum?
KADIN – Çalışıyormuş. Şunun söylediğine bak. Söylediğine baaaak,
söylediğine bak.
ADAM – Hanım sanki ortamda bir üçüncü kişi varmış gibi şunun
söylediğine bak deme. Birbirimizle sen ve ben diye konuşalım. Bu kadar
yakınız madem samimi olalım.
KADIN – Seninle… Seninle mi sami olacağım. Oldum. Olduuuuum.
Yıllar önce oldum ben seninle samimi. Ama ne oldu? Zararını ben
gördüm. Yıllarım hebaaaa oldu. Yazıklar olsun sana. Yazıklar olsun sana
verdiğim yıllarıma. Bir de yüzüme bakıp şikayet ediyorsun.
ADAM – Ben mi?
KADIN – Bi de ben mi diyorsun? Yazıklar olsun senin o ben mi diyen
haline... Yazıklar olsun sana verdiğim her şeye çocuklarıma. Yazıklar
olsuuuun, yazıklar olsun.
ADAM – Hanım yeter dır dır etme...
KADIN – Dır dır ha! Tüüüüüh! Tüh! Yazıklar olsun sana verdiğim tüm
emeklere... Emek düşmanı seni. Evlilik kapitalisti seni. İnsan mı sın sen
be? İnsan mısıııııın, insan mısın?
ADAM – Hanım şimdi de insanlığıma...
KADIN – Evet insanlığına... Seninle insan kelimesini aynı anda kullanmak
abuk ama kullandım. Kullandıııım kullandım. Yazıklar olsun bana.
Yazıklar olsun bana ki seninle insan kelimesini aynı cümle içinde
kullandım. Sen nesin be! Nesin... Yıllarımı yedin. Beni yedin.
ADAM – Hanım yeter işten geldim başım şişti...
KADIN – Şişsin... Şişsiiiiiin şişsin. İnik hali bir işe yaramıyor bari şişsin.
Yazıklar olsun kafanın şişliğinden şikayet edersen sana da!
ADAM – Hanım sus!
KADIN – Susmayacağım. Bunca yıl sustum da ne oldu? Sustum da kıymet
mi bildin?

28
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Bu sırada sahne kararırken dışarıdan Boranın sesi duyulur...


BORASES – Ve kadın dırdıra devam etti.
Sahne aydinlanir ortada bir yatak...
KADIN – Bunca yıl. Bunca verilen emek. Hepsi ne için? Hiç bir şey. Hiç
bir şey içiiiin. Hiç bir şey için. Niye çünkü sen hiç bir şeysin.
ADAM – Hanım yeter uyuyacağım.
KADIN – Uyuyacaksın. Uyuyacaksın öyle mi? Hem de yatar yatmaz...
Uyumaaaaa uyuma. Bunca yıl beni uyutmadın, rahat uyutmadın, bir rahat
yüzü göstermedin sen de uyuma.
Adam eli ile kadının ağzını
kapatmaya çalışır.
ADAM – Hanim sus!
Kadın kurtulur...
KADIN – Susmayacağım. Susmayacağııııım susmayacağım.
Sahne kararırken...
BORASES – Sabah oldu ve kadın hala susmadı.
Adam yatakta örtü ile kulaklarını
kapatmış. Kadın üstünden örtüyü çeker.
KADIN – Ne uyuyorsun? Ne uyuyorsuuuuun, ne uyuyorsun?
Adam ağlamaklı...
ADAM – Allah aşkına peygamber aşkına sus!
KADIN – Susmayacağım. Kimin aşkına olursa olsun susmayacağııııım!
Susmayacağım.
ADAM – Benim günahım ne be kadın? Sus!
Ağzını kapatmaya çalışır…
KADIN – Çek elini. Çek eliniiii çek elini. Bundan sonra susmayacağım.
Hiç bir şey beni susturamaz… Susturamaaaaz susturamaz.
Sahne kararırken…
BORASES – Günler geçti kadın susmadı. Adam buna bir sürü çözüm
aradı bulamadı. Günler günleri kovaladı.
KADIN – Yazıklar olsuuuuun yazıklar olsun.
Adam artik ağliyor…

29
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

ADAM – Ne olur sus ya!


KADIN – Hayır hayııııır hayır. Yıllarımı yedin. Beni yedin. Bitirdin. Kül
ettin. Geriye bir şey bırakmadın. Bırakmadıııın, bırakmadın.
Karşı karşıyalar. Yine elini
koymaya çalışırken....
KADIN – Çek elini. Beni öyle susturamayacaksın. Benim hayatımı
bitirdin ben de senin hayatını bitireceğim. Konuşarak öldüreceğim.
Yüzleri yan yanayken...
BORASES – Adam öyle yaptı kapatamadı böyle yaptı kapatamadı
çenesini kadının.Sonunda kendisini kurtaracak çözümü buldu.
ADAM – Yeteeeeer!
Ve adam dudaklarını kadının
dudaklarına yapıştırır. Kadın
orada konuşmaya devam eder
bir süre. Sonra olayın keyfini
almış gibi sesi git gide düşer.
Öpüşürler. Öpüşürler. Kadin sakinleşmiş...
KADIN – Bu neydi şimdi?
ADAM – Bilmiyorum ama seni böyle yaptığına göre ...
Tekrar öperken sahne döner...

Işık Leyla Bora tarafında... Leyla gergin durmuş...


LEYLA – İlk öpüşme kadın dırdırı yüzünden bulundu diyorsun yani.
Çok yakınlar...
BORA- Bir tez. Ama bu günkü bence daha önemli...geldiği son nokta.
Hatta bu noktada.
Leyla’yı öpmeye başlar...
Leyla ağzının içinde konuşarak.
LEYLA – Ama dur. Dur!
Öpüştükten sonra kendini kurtarır...
BORA – Nasıldı?

30
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

LEYLA – Bir tez de benden o zaman... İlk tokat da böyle bulundu.


Şaaaaak diye vurur ve sahne
kararır... Antrakt.

31
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

2.PERDE

Perde açılır. Bora’nin eli


yanağında. Öylece duruyor...
BORA – Bana vurdun.
LEYLA – Aynen öyle...
Sen şimdi görürsün gibi bir
hareket yapar...
BORA – Ve erkek çok eşliliği keşfetti.
LEYLA – Hiiiii!
Gördün mü gibi bir hareket...
Belki „koydum“ gibi bir elinin
avuç içine diğer elini vurarak...
Diğer yanda sahne aydınlanır.
70’li yıllardan bir şarkı girişi...
Bir ev adam çıkacak... 70’li
yıllar dekoru... Kadin’ın adı
Sevgi, Erkek Metin.
SEVGİ – Metin yine mi toplantı?
METİN – Evet hayatım. Çok iş var Canan çok. İnan belediyenin yapılan
kaldırımları tekrar yapılmak üzere bozan ekipleri bile bizim kadar
çalışmıyor.

Sevgi düşer…
METİN – Ama bu kadar çalışmamın sırf ikimizin geleceği için olduğunu
biliyorsun değil mi?
SEVGİ – Biliyorum bilmez miyim?
Bu sırada Metin’in ceketinin
üzerinden bir kadın saç teli.
Uzun çektikçe gelir.
SEVGİ – Metin fazla mesainde kuaförlük mü yapıyorsun?
METİN – Anlamadım.

32
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

SEVGİ – Ceketinde kadın saçı…


METİN – Saçın sen cinsiyetini nasıl anladın ? Ne belli kadın saçı olduğu ?
Sevgi elinde saçı uzatarak....
SEVGİ – Bunun kadın saçı olduğu ne mi belli?
Net bir tonla...
SEVGİ – Kadın saçı.
METİN – Kadın saçı. Kadın saçı… Ha kadın saçı. Kadın saçı şey kadın
saçı. Ya bizim orada şimdi bir gün kalorifer yanmadı tamam mı? Bizim
sekreter de üşüyordu. Verdim ceketi. Demek ki onun saçı. Bak
temizlememiş ceketi verirken...
Telefona sarılır... Çevirir.
METİN – Dur kızacağım şimdi. Ama iyi niyet gösteriyorum. İnsan yani
biraz şey olur. Karşılığını verir di mi…
METİN – Ha kızım. Kızım bu ceketi temizlemeden bana vermişsin sen…
saçının şeysi, insanda erotik şüpheler çağrıştırıyor. Bir daha yapma tamam
mı?
Telefonu kapatır.
METİN - Tamamdır karım. Hem bir saç teli bak… Hemen insanın aklına
neler geliyor? Sembol gibi bir şey di mi saç teli? Sanki saç sevişmenin en
önemli öğesi. Aslında çapkınlık yaparsan ki benim işim olmaz ne
yapacaksın biliyor musun? Metresin saçını sıfıra vurduracaksın. Ne
olacak? Şüphe diye bir şey olmayacak. Karın yan yana yakalasa bile
diyeceksin ki.
Omzunu gösterip…
METİN – Ama saç yok ki…
SEVGİ – Metin. O yakalasa dediğin karın ben oluyorum farkındasın değil
mi?
METİN – Iyi de güzelim. Ben o adam değilim ki. O zaman yakalasa kadını
da sen değilsin. Ben onu misal olaraktan gösterdiydim.
Sevgi saçı süzerek...
SEVGİ – Ayrıcaaaaa. Sizin sekreter sarışın değil ki...

33
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

METİN – Tamam işte. Tamam işte ne… İştre. Sekreter sarışın değil ama.
Ortalık buz kesince ben de ceketi sekretere verince. O da daha çok üşüyen
birine vermiş.
SEVGİ – Senin ceket öyle ortada dolaşıyor.
METİN – Evet. Garibim kendi üşümesini düşünmüyor. Başkalarına
yardım eli uzatıyor. Dur tebrik edeceğim.
Telefonu çevirir…
METİN – Kızım. Afferim valla.
Kapatır telefonu…
METİN - (içlenerek) İş yerine getirdiğimiz dayanışma ruhunu görüyorsun
değil mi Sevgi? İşte bunu görünce insan bütün bu fazla mesailere değer
diyor.
SEVGİ – Metin! Benden sakladığın bir şey yok di mi?
METİN – Toplantıda alınan kararlarlarla ilgili mi? Yok hayatım.
SEVGİ – Ya da herhangi başka bir şey. Alınan kararları sen teorik olarak
düşünürsen daha pratik konularda...
Eliyle komik bir hareket yapar...
METİN – Paratiiiik! Yok pratikte bir şey. Pratikte yok. Yok ne olsun ki...
SEVGI – Geçen gün gittiğin iş seyahati vardı ya!
METİN – Evet vardı.
SEVGİ – geldiğinde valizini toplayıp dolaba yerleştirirken içinden bu
çıktı.
Sütyen gösterir...
METİN – Hiiiiiiii!
SEVGİ – Metin bu nereden?
METİN – Bu nereden? Nereden?
Eline alır sütyeni...
METİN – Made in France. Fransadan...France çünkü şey demek fransızlar
kendi aralarında fransaya france diyor o bakımdan.
SEVGİ – Onu sormuyorum. Bunun burada ne işi var Metin?
METİN – Ne işi var ? Şey işi var. Ne işi var ? Doğru söylüyorsun hayatım
ya ! Valla çok haklısın.

34
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Sütyeni küçük görüp eline alıp sallayarak...


METİN – Bunun burada ne işi var ? France. Ayıp ayıp ki ayıp. Biz var ya
bunun kralını üretiriz Türkiyede... Bunun burada ne işi var ? Aslında,
aslında bak söylüyorum bunun hammaddesi burada üretiliyor. Şeyde.
Çorluda. Oradan fransaya gidiyor kumaşlar. Sengit elin fransızına para
kazandır durduk yerde.
Kadın durduracak gibi olur...
SEVGİ – Metin konu...
METİN – Hayır dur. Ben bu konuya fransız kalamam. Marka olamadık biz
Sevgi markaaaa ! Ondan sonra alırız fransadan. Ayip bize. Aynen seninle
benzer fikirdeyim. (SERT SÖYLER) Bunun burada ne işi var ? Kendi
malımızı kullanalım kardeşim. Bunun bu tekstil ülkesinde kullanılması
ayıbın kralıdır.
SEVGİ – Metin ! Onu demiyorum. Bunun senin çantanda ne işi var ?
Sesi gider. Bitmiştir Metin.
METİN – Senin olmasın.
SEVGİ – Değil.
METN – Bak Sevgi fransız malı kulanıyorsun diye kızmayacağım. Sen
benim karımsın, fransız malı da kullansan ben sana sahip çıkarım.
SEVGİ – Metin. Benim değil. Bu senin çantanda ne arıyor ?
Sesi yine bitik...
METİN – Bu ne arıyor biliyor musun hayatım ? Aslında sen lafa bir
başlasan ben gitireceğim ama devamını ? Bir ipucu versen ne aradığına
dair…
SEVGİ – Burada soruyu cevaplayacak olan sensin Metin.
METİN – O zaman şöyle diyim. (Bütün tartışmayı bitirir gibi)
Bilmiyorum.
SEVGİ – Öyle kolay değil. Bu senin çantana nasıl girdi?
METİN – Hayatım. Ben nereden bileyim? İnsan böyle bir şeyi otelden
hatıra olarak almaz ki. Havlu alır atıyorum, o küçük sabunlardan alır. Bir
keresinde arkadaş telefonu götürmüştü. Otelin çıkışında yakaladılar. O gün
bu gün adı ankesör Osman. Rezillik yani.

35
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

SEVGİ – Metin bu zaten otelde tek başına bulunmaz. (Sen anladın gibi bir
hareketle) Genelde bunlar otele girerken bunların içinde bir çift göğüs
olur. O göğüsler kesinlikle bir kadına aittir. Sen bunu takamayacağına göre
bu kimin?
Metin önüne tutar...
METİN – Zorlasak.
SEVGİ - Olmaz.
METİN – Hayatım yani sen de ne söylesem inanmıyorsun ya... Bana da bu
kadar eziyet şeyedilmez ki. Hem diyelim. Sen, ben senin kafandan geçeni
biliyorum. Hadi olmaz ya. Benim gibi bir adam yapmaz ya... Bir kadın
olsa. Yanıma ondan sütyenini mi alırım? Çantayı iyi araştır. Orkid de çıkar
belki. (kızar, gaza getirir kendini, haklı çıkmak için) İşime yaramayan ne
varsa alıyorum ya ben. (sanki sevgilisi ile olan anı taklid eder) Oh seviştik
ama bu bana yetmez. Bir zahmet sütyenini alıyım. Ben de sana traş
takımlarımı veririm. O da senin işine yaramz ya. Olacak iş mi hayatım?
Olmuştur bir karışıklık. Çantalar karışmıştır.
SEVGİ – Çantanın kalan tamamında senin kıyafetlerin var.
METİN – Belki başka birinin içinde bir tek sütyen olan çantasına
yanlışlıkla benim kıyafetler girmiştir. Yazık arıyordur şimdi bunu garip.
SEVGİ – İlgim yok diyorsun.
METİN – Yok hayatım.
SEVGİ – Tamam. Hadi sana iyi mesailer.
Sevgi içeri gider… Metin
karnını tutarak ölecekmiş gibi…
METİN – Ohhhhh! Atlattık!
Telefona gider.
METİN – Güzelim. Geliyorum.

Sahnenin Diğer Tarafındayız….


LEYLA – Valla saman altından su yürütmek diye buna denir yani.
BORA – Sonuçta yırttı mı yırttı. Skor tabelasında ne yazıyor.

36
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

LEYLA – Heh. İlişkiyi futbola benzetmek. Skor tabelası. Hep skor


tabelasına bakarsınız di mi? Oysa biz (iç geçirerek) golün sayısından çok
güzelliğinin peşindeyizdir.
BORA – Skor her zaman daha önemli. Yani karşımıza Hatice diye b,r
hatunu aldığımızı düşünürsek buna Haticeye değil neticeye bak deriz.
Kızar Leyla..
LEYLA – Ayrıca yırttı mı yırtmadı mı? Göreceğiz.
BORA – Neyi?
LEYLA – Devamını. Bittiğini mi sanıyorsun?
BORA – Bitmedi mi?
LEYLA – Tabii ki bitmedi. Aslında sana bir şey söyliyim mi? Bir kadın
inanmaya şartlı olmadıktan sonra hiç bir zaman erkek yalan söyleyemez.
BORA – Nedenmiş o?
LEYLA – Yalan konusunda çok tecrübesizsiniz de ondan.
BORA Siz yalancı mısınız yani…
LEYLA – Yalan söylemeye mecbur bırakıldığımız için antrenmanlıyız.
İstersen bir erkek çocukla bir kız çocuğun yalanla doğru konusunda
deneyimlerini görelim… Yalanları sayalım bu arada.

Sahnede iki liseli çocuk…


Lokal duş ışık ışık altında yürüyorlar…
Delikanlının eli kızın omzunda…

KIZ – Buradan nereye gideceğiz?


DELİKANLI – Sinemaya gidelim mi?
KIZ – Oluuuur! (kıkırdayarak) Orada ne yapacağız?
DELİKANLI – Film seyretmeyeceğimiz kesin…
Bu sırada delikanlı karşısında birini görür…
DELİKANLI – Tekin abi.
SES – Osman!
DELİKANLI – Efendim abi.
SES - Napıyon lan?

37
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Osman kendisi ile gayet


övünür bir şekilde… Bu
konuşma sırasında büyür sanki…
Sahnedeki karanlık noktaya bakar…
DELİKANLI – Ne olsun abi. İşte kız arkadaş.
Bu arada kızın boynundan
aşağı almış, neredeyse boğacak…
DELİKANLI – Geziyoruz öyle biliyor musun?
SES – Hadi size iyi gezmeler.
Delikanlı kendisi ile övünür
hareketler yapar…
LEYLASSES – Hiç yalan yok.
Bu sırada kız da bir şey görür…
Yine karanlığa doğru…
KIZ – Eyvah, Emel teyze.
Aynı anda da delikanlıyı abartılı
bir şekilde kendisinden iterek
uzaklaştırır. Delikanlı neredeyse
düşecektir. Kız kendini toparlar.
En çeki düzenli haliyle… Kadın
sesi ile kızı yerlere yapıştırır şekilde…
KADINSES(İmalı) – Münire!
KIZ – Efendim Emel teyze.
KADINSES – Ne yapıyorsun buralarda ?
KIZ – Sey Emel teyze. Okuldan geliyorum da...
LEYLASES – Biiir!
KADINSES – Bu çocuk kim?
KIZ – Hangi çocuk. Ben etrafta çocuk filan göremiyorum.
LEYLASES – İkiiii!
KADINSES – Bu, bu yanındaki. Demin yanındaydı.
KIZ – Gördün ha! Şey. O çocuk. O çocuk! Arkadaaaaaş!
LEYLASES – Üüüç!

38
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

KADINSES – Arkadaş ha? Nasıl bir arkadaşmış bakayım?


KIZ – Bayağı arkadaş Emel teyze.
LEYLASES – Dööört!
KADINSES – Nereden? Mahallede görmedim hiç.
KIZ – Mahalleden değil zaten. Okuldan.
KADINSES – Bu saatte okuldan arkadaşla dışarıda ne yapıyorsunuz
bakayım?
KIZ – Şey yapıyoruz. Okulda işler uzadı da. Kol toplantısı vardı.
LEYLASES – Beeş!
KIZ – Kitaplık kolu. Biz de o kolda olduğumuz için.
LEYLASES – Altıı!
KIZ – Kitap bakmaya çıkmıştık. Kol için yani.
LEYLASES – Yedi...
KADINSES – Öyle miii?
KIZ – Evet. Kitaplık kolu.
Delikanlının boşluğuna vurarak...
KIZ- Sen de bir şey söyle.
DELİKANLI – Ne söyleyeceğim.
KIZ – Dosteyevski de.
DELİKANLI – Dostoyevski.
SES – Neyyyse! Sonra konuşuruz.
Işık kararırken...
LEYLASES – Ve akşam olur.
Lokal ışıkta iki çocuk yan
yana sorguda gibi ışık alırlar.
Yüzler yarım.
BABASES – Bu gün bir kızla görmüşler ha seni!
DELİKANLI – Evet baba.
BABASES – Aslan oğlum benim. Tıpkı baban gibi olacaksın sen de...
Seninle gurur duyuyorum.
Diğer tarafta kızın sorgusunda…

39
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

ANNESES – Bu gün emel teyzen bir çocukla görmüş seni. O kimdi kız
kaltak?
KIZ – Anne okuldan arkadaşım.
LEYLASES – Sekiiiz!
ANNESES – Yalan söyleme.
KIZ – Vallahi billahi doğru anne.
LEYLASES – Yalan yemin. İkisayılır. Dokuz ve on.
ANNESES – Ortalık yerde, elalemin içinde milletle gezmek ne? Noter
huzurunda rezil mi edeceksin kız bizi?
KIZ – Vallahi gezmek değil anne.

Bu sırada Leyla ve Bora aydınlanır…

LEYLA – Sonunculari saymadım farkındaysan. Son yeminle birlikte on


iki.
BORA – Niye saydık ki bunları şimdi?
LEYLA – Ortalama bir kız ayakta kalabilmek için defalarca yalan
söylüyor. Ama çocuğun yalan söylemesine hiç gerek kalmadı. Tersine
onunla övünüldü çünkü. Veee bu toy erkekler söyleyecek, bu kadar
antrenman yapan biz kadınlar bu amatör yalanları yiyeceğiz öyle mi?
BORA – Ben uygulamaya bakarım. Deminki adam karısını kandırdı mı
kandırdı.
LEYLA – Sen öyle san. Ne demiştin? Ve erkek çok eşliliği keşfetti
demiştin değil mi?
BORA – Evet.

Sahnenin diğer tarafında bir kapıdan


içeri girerler. Işık onların üzerinde…

METİN – Aşkım sonunda yalnız kaldık. Ne zor şey şu çapkınlık. Yok seni
evinden al. Yok sonra yazlığa getir.
Bu arada ışığın tamamı

40
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

yanar. Kanepenin üstünde


başka bir çift vardır.
KADIN – Metin!
Onları gösterir.
METİN – Bunlar!
Çift birden dönerken…
SEVGİ – Siz kimsiniz burada ne işiniz?
Görür ve şokla…
SEVGİ – Metin!
METIN – Sevgi!
KEMAL – Songül!
SONGÜL – Kemal.
METİN – Karım.
SEVGI – Kocam.
SONGÜL – Kocam.
KEMAL – Karım.
Donarlar…

Leyla –Bora tarafımız yanar…

Leyla- Bora tarafındayız...


LEYLA – Erkek çok eşliliği keşfederken yanında kadın da vardı demek
ki...
Boranın canı sıkılmış...
BORA – Neyse işimize bakalım.
LEYLA – Canın sıkıldı bakıyorum.
BORA – Bak Leyla. Bana böyle bir şey.
LEYLA – Birlikteyken. Yapmadım. Hem de sen yaptığın halde...
BORA – Leyla! Biz erkekler, yaradılışımız tamam mı bu bizim. Hem ben
senin kızacağını bilseydim.
Leyla kızgın... Pervesızlığına...
LEYLA – Bora!

41
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BORA – Aslında kızacağını bilirdim de, esas ben, eşşek kafam,


yakalayacağını tahmin edemedim.
Leyla Bora’nın o zamanını taklid eder gibi.
Orada olan bir hırkayı filan hızla üstüne alır...
LEYLA – Aaaaa leyla! Biz burada şey yapıyoduk. Şey yapıyoduk.
Gülerek anlatmakta...
LEYLA – Aklına da bir yalan gelmiyor.
Bora da aynı şekilde katılır...
BORA – Di mi ya! Hay ahmak kafa... Hakketen erkek yalan söyleyemiyor
ya. Ne komikti ha ha ha ha!
Bu sırada Leyla gayet ciddileşir... Bora gülmesinin
absürd olduğunu fark edip yavaş yavaş susar...
LEYLA – Değildi. Hiç komik değildi.
Bora ezik...
BORA – Ben... Sen şey yapınca?
LEYLA – Peki neden? Ne eksikti? Ya da onunla ne fazlaydı?
Bora yutkunarak...
BORA – Şey!
LEYLA – Yasakti değil mi? Çekici olan. Evet günümüze yaklaşıyoruz.
80’lere doğru gelebiliriz ha. Her şeyin yasaklı olduğu yıllar...

Bir karakol dekoru aydınlanır...


Altında Kenan Evren’in „silahlı
kuvvetler yönetime el koymuştur“ konuşması.
Komser makamında oturmakta.
Bir adam getiriyorlar dirençli.
Getirilirken miting tadında slogan
Atıyor. İki kolundan tutmuşlar. Sıkı sıkı...
YAZAR – Kardeşlerim. Siz de aslında bizdensiniz. Ama yönetenler
beyninizi yıkamıştır. Proleter sınıf.
Komser dikilir karşısına...
KOMSER – Ne oluyo?

42
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Sorar gibi bir işaret yanındakilere...


KOMSER – Sıkıntın ne sıkıntııın?
YAZAR – Bayramımız yakında. Hiç merak etmeyin. Proleterya gelecek.
KOMSER – Pro(komik anlamaz uydurur) O ne lan?
POLİS- Fenere sağ açık geliyormuş komserim. Belki ondan bahsediyor.
YAZAR – Proleterya biziz kardeşlerim.
KOMSER – Fenerin sağ açığını mı getirdiniz ulan? Ali Şenle beni papaz
mı edeceksiniz?
YAZAR – Proleterya devrimimizin adıdır.
KOMSER – Devrim.
Korkar ellerini geri çeker...
KOMSER - Allah celle celalü. Götürün bunu götürün.
Kendi kendine dua eder... (Herhangi şekilde, buradaki gibi olması şart değil)
KOMSER – Yarabbbbim sen bizi beladan uzak tut e mi?
Arkasından bağırarak söylenir...
KOMSER – Ne işiniz var oğlum solcu oluyonuz lan? Sizin yüzünüzden
ödediğimiz elektrik faturasından haberiniz var mı?
Kendikendine...
KOMSER – Dikkatli olmak lazım. Bu günler fena valla.
Bu sırada pezeveng girer kadra...
Yanında polisle...
PEZEVENK – Ya dursana bir dakka memur aaaaaabicim. Bana bak. Bana
kötü davranma. Bak düşmez kalkmaz bir allah. Memur adamsın, üç otuz
para kazanıyorsun yarın öbür gün yenge terk etse af edersin ihtiyaç hasıl
olsa ne yapacaksın? Bana geleceksin. Kerim diyeceksin, kem diyeceksin,
küm diyeceksin. Ama sen kem de desen küm de desen derdini ben
anlayacağım. Neden? Bana gelip dantel ipliği isteyecek halin yok ya…
POLİS – Sus geç şöyle.
Pezevenk üstünü toparlayarak
komisere...
PEZEVENK – İyi günler amirim.
KOMSER – Ne bunun derdi ?

43
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

POLİS – Anlat.
PEZEVENK – Amirim saygılar sunarım önce. Ben Kerim.
Kartını uzatır... Komser okur...
KOMSER – Mutluluk satıcısı...
PEZEVENG – Aslen pezevengim efendim. Oraya yazamıyoruz. Bir suç
bir, bir şey etmedik ama bu arkadaş, polis insan bizi aldı karakola getirdi.
Komser Polis’e döner...
POLİS – Bu sokakta... karılar arkasında iş kovalıyordu komserim.
KOMSER – Bu gün sokağa çıkmanın yasak olduğundan haberin yok mu ?
PEZEVENK – Var komserim. Biz bizim fakir hanenin önüne çıkmıştık.
Esasen sizinle aynı şeyi yapıyorduk.
Komser sinirlenir...
KOMSER – Efendim ?
PEZEVENK – Sokaktakileri içeri sokmaya çalışıyorduk amirim o
bakımdan. Biri geldiği zaman biz de içeri sokuyoruz. Sokak ortasında
olmuyor biliyorsun bu işler.
KOMSER – Atın bunu içeri.
PEZEVENK – Durun komserim bir hata yapıyorsunuz vallahi. Bak ben bu
milletin saygın bir evladıyım. Soyum taaa Osmanlıya dayanır. Babam,
dedem 42 göbek pezevengiz biz af edersin. 43. göbek Sefer efendi büyük
büyük dedem. O da sarayda harem ağalığı yapmış bunca sene… Saray
şeyindeniz yani.
KOMSER – Nerede buldunuz bunu?
POLİS – Taksim.
KOMSER – Taksim değil komserim. Tarlabaşı.
POLİS – Ne fark eder?
PEZEVENK Oraya başkası bakıyor da komserim.
KOMSER Nasıl? Bir de saf geçiniyor. Antremanlıyız oğlum biz. Fenerin
sağ açığı diye geldi demin ki de, birazdan floresan lamba olacak. Başkası
bakıyor. Taksime başkası Tarlabaşına başkası. Biri sağcıların öbürü
solcuların elinde di mi?

44
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

PEZEVENK – Yok komserim. Ben sağ sol bilmem. Aksi gibi ortası ile
ilgilenirim sadece. Taksime bizim Kadir bakıyor. Pezevenk Kadri. Onun
elindeki karılar benimki kadar iyi değil. Benimkiler sade bu kadar değil
komserim. Sen yabancı değilsin bir uzun var bende, ayaklarından bir başla,
yukarı çıkana kadar memlekette iki başbakan değişir allahıma.
Komser döner, işaret eder. Uyandım gibi bir havayla...
KOMSER – Bu da tutanağa geçecek. Yaz kızım Başbakanı değiştiririz
diyor.
PEZEVENK – Dur kızım. Yok komserim. Ben... İhtiyacın olursa diyorum.
KOMSER – Başbakanın değişmesi ihtiyaç diyor.
PEZEVENK – Yok komserim ya benim başbakanla falan işim olmaz.
KOMSER – Başbakanla işim olmaz, başbakan adam mı ki benim onla
işim olsun diyor.
PEZEVENK – Ya ben karılar diyorum sen başbakan diyorsun başbakanla
karıların ne işi olur?
Komser durur idrak eder söylediklerini...
KOMSER – Oooouuo! Başbakanın karılarla işi olmaz. Peki kimlerle işi
olur? Üstü örtülü bir biçimde başbakana şöyle böyle diyor.
PEZEVENK – Sümme haşa. Yok komserim. Başbakanı tanıyoruz.
Başbakanın erkek olduğunu kabinede bilmeyen mi var?
Komser „anladım ben senin dediğini“ tavrıyla...
KOMSER – Başbakan hükümeti kabineyi....
Durur oturur daha ciddi bir tonla...
KOMSER – Başbakanın nezlinde bütün kabineye hükümete cinsi sapık
deme münasebetiyle...
Pezevenk ağlamaklı...
PEZEVENK – Ya komserim ben konuşamıyorum ki ama. Bir cümle daha
edersem iş cumhurbaşkanına varacak...
KOMSER – Konuşursam cumhurbaşkanının da ne haltlar yediği ortaya
çıkar diyor.
PEZEVENK – Amirim ben başbakandan cumhurbaşkanından değil sizden
bahsediyorum.

45
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Komser durur. Pezevengin şimdiye kadar söyledikleri gayri ahlaki


olduğu için polis de ona manalı bakar... Bağırır...
KOMSER – Ne varmış lan benle ilgili ?
PEZEVENK – sizin ihtiyacınız diyorum.
KOMSER – Ne ihtiyacı ?
PEZEVENK – Benle ne ihtiyacı olacak ? Karı ihtiyacı diyorum.
KOMSER – Kimin karısının ihtiyacı?
PEZEVENK – Sizin.
Komser ayağa kalkar...
KOMSER – Benim karım mı?
PEZEVENK – Hayır bu karılar.
KOMSER – O karılar le benim karının ne ilgisi var ulan?
PEZEVENK – Yok ilgisi. Bu karılar başka karı. Sizin karıya ihtiyac olursa
diyorum.
KOMSER – Benim karıya kimin ihtiyacı olacakmış.
Silahını çıkartır... Korkar...
PEZEVENK – Yok komserim sizi karı değil.
KOMSER – Kimin karısı o zaman? Ne ihtiyacı?
PEZEVENK – Sizin karıya benim ihtiyacım.
KOMSER – Neeee!!!
PEZEVENK – Ay aman ben de karıştırdım.
KOMSER – Karıştırma ulan benim karıyı.
PEZEVENK – Tamam komserim karıştırmıyorum. Sizin karı ihtiyaci.
KOMSER – Bak hala...
PEZEVENK –Bakın şimdi ben size böyle anlatamadım tamam mı
konuşarak? Sessiz film oynadınız mı siz? Öyle anlatacağım.
Kadın yapar havada...
KOMSER – Kadın. Yine karıştıracak benim karıyı.
Ayağa kalkar sessiz sinema gibi...
PEZEVENK – Şimdi onu anlatmıyorum. Onu boş verin. Sizin karı cepte.
KOMSER – Kimin cebinde?
PEZEVENK – Sizin.

46
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

KOMSER - Benim karı. Cepte? Isırır ulan çenesinden durulmaz.


PEZEVENK – Ben de o çeneden bıkarsanız diyorum işte. Bakın
anlatıyorum. Karı cepte. O sizin. Onu unutun.
Komserin bu durum hoşuna gider...
KOMSER – Unutayım mı? İyiymiş be.
Birden hiddetlenerek ayağa kalkar...
KOMSER - Niye unutturuyorsun lan karıyı bana? Ulan sen ne yapacaksın
benim karıyla?
PEZEVENK – Tamam unutmayın o cepte.
KOMSER – Benim cebimde.
PEZEVENK – Evet.
Onu gösterir...
KOMSER – Ben.
Kendisine gösterir...
KOMSER – Sana... O ho ho!
PEZEVENK – Hayır.
Karıları gösterir…
KOMSER – Ben … karı...
Artı işareti yapar...
KOMSER – Ne o?
POLİS –Karıya ek var.
KOMSER – Ek mi var? Benim karıya? O karıya ek var.
Evet yapar pezevenk... Ohoooo gibi çoğul bir hareket yapar. Bir sürü gibi.
KOMSER – Ben karılara...
Şaaaaaak yapar...
KOMSER – Atın ulan bunu içeri.
PEZEVENK - Ama komserim.
Işık kararır müzikle birlikte...

Yeniden yandığında parmaklık.


Biri vardır içeride. Kitap okumakta...
PEZEVENK – Adam mı öldürdük karrrrdeşim.

47
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Girer içeri…
PEZEVENK – Geçin şuraya kızlar. Selamın aleyküm.
Yazar kafasını kitaptan kaldırarak…
Tek elini kaldırır havaya…
YAZAR – Selam…
PEZEVENK – Siz hangi bölgenin adamı…
YAZAR – Bölge. Adamı olmak. Kimsenin adamı olmadığım için
buradayım.
PEZEVENK – Ne peki abi ? Neden buradasın ?
YAZAR – İnsanların mutlu olmasını istediğim için ?
PEZEVENK – Aynen ben de o sebepten buradayım.
YAZAR – Sen de mi yazarsın ?
PEZEVENK – Cık !
YAZAR – Bildiri işinde filan mısın ?
PEZEVENK – Cık !
YAZAR – Partide...
PEZEVENK – Cık !
YAZAR – Anladıııım! Sen işin mutfağındasın.
Anlamaz...
YAZAR – Beyin takımı yani?
Pezevenk
PEZEVENK – Sayılır.
YAZAR – Bu ilk yakalanışın mı?
PEZEVENK – Yok değil. Bir kaç kere alındık içeri.
YAZAR – Geçmiş olsun yoldaş. Bu halkın mutluluğu için bütün bunlara
değer.
PEZEVENK – Doğrusun.
YAZAR – Sonunda nasılsa ışığı göreceğiz di mi hep birlikte.
PEZEVENK – Sonunda... ne zaman sonunda?
YAZAR – Bütün bu zulüm bittikten sonra.
PEZEVENK – Yok ben o kadar beklemiyorum. Peyderpey gösteriyorum
mutluluğu.

48
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

YAZAR – O zaman Ne mutlu sana da kardeşim. İyi bir yerdesin sen. Peki
içeride yattın mı hiç?
PEZEVENK – Ben yatmadım da yatırıyorum daha ziyade.
YAZAR – Tabii. Arka plandaysan. Ama seni de yakalamışlar işte. Yazık.
Devrim gerçekleşince bunların hiç biri kalmayacak.
PEZEVENK – Devrim?
YAZAR - Herkes eşit olacak o zaman.
Pezevenk eşitliği çözmeye çalışır kafasında...
PEZEVENK – Eşit yani yan yana...
YAZAR – Evet yan yana...
PEZEVENK – Her zaman öyle olmuyor tabi ama. Bizim meslekte tabi o
işle ben ilgilenmiyorum ama bazen üstte istiyorlar bazen altta.
YAZAR – Nasıl ya? Bir şey demiyor musun buna?
PEZEVENK – Ne diyeceğim adam parasını veriyor.
YAZAR – Neeee! Emek mi satıyorsun sen?
PEZEVENK – Bir yerde...
YAZAR – Ha sen sendikacısıııın!
PEZEVENK – Sayılır. Yalnız bizim üyeler tornacı, remayözcü değil
orospu.
YAZAR – Neeeee! Nesin sen yav?
Kartını uzatır...
PEZEVENK- Ben kendim pezevengim.
YAZAR – Neeee!
PEZEVENK – Sen nesin?
YAZAR – Yazarım ben. Devrimci hareket. 4 tane kitap.
Yazar iter onu iğrenir gibi sorarak...
YAZAR - O zaman ne insanların mutluluğu filan bahsediyorsun be adam?
PEZEVENK – Tamam işte insanların mutluluğu.
YAZAR – Pezevenklik yaparak.
PEZEVENK – Beğenemedin mi? Sen kitap yazarak insanların
mutluluğunu sağladığını düşünüyorsun ya!
YAZAR – Ama doğru.

49
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

PEZEVENK – O doğruysa bu daha doğru. Sen kitap yazıyorsun insanlar


yazdıklarını okuyorlar mutlu oluyorlar öyle mi?
YAZAR – Eh!
PEZEVENK – Ulan ben yekten milleti seviştiriyorum be. Sen kitap
okurken mi daha mutlu olursun? Yoksa sevişirken mi? Hiiiiiiç! Hiç bana
vır vır yapma. Benim bu konuda tek rakibim tuvaletçilerdir. Bir de çok
sıkışırsan o da orada benzer mutluluk yakalarsın, başka yok abicim. Kitap
yazıyormuş...
YAZAR – Allahın pezevengi mesleğimizi beğenmiyor.
PEZEVENK – Bak öyle hor görme tamam mı? Bu gün benim mesleğim
çok önemli bir meslek. Biz piyasadan bir çekilsek millet birbirinin üstüne
atlar ulan. Sen çekilsen piyasadaki hipermetrop sayısı azalır en fazla.
YAZAR – Hadi git seninle tartışmayacağım.
PEZEVENK – Tartışamazsın ki zaten. Bak sen de boş kalrısan filan gel.
Adam lazım bizim mesleğe.
Yazar ayağa kalkar...
YAZAR – Ne diyorsun sen be?
PEZEVENK – Çok ciddiyim. Pezevenklik deyip geçme. Çok iyi meslek
bizimkisi.
YAZAR – İyi meslekmiş.
PEZEVENK – Neymiş pezevenkliğin kötü yanı.
YAZAR – Mesela kız istemeye gittin. Mesleğin ne diye sordular.
Pezevengim diyebilir misin?
PEZEVENK – Hor görüyor.
Kızlara döner...
PEZEVENK – Şuna bak şuna. Hor görüyor. Pezevenk diye... Dur sana bir
şey göstereyim.
Cebinden bir tebeşir çıkartır...
PEZEVENK - Yaz bakalim şuraya... Pezevenk yaz.
YAZAR – Niye?
PEZEVENK – Yaz yaz!
Yazar yere... Pezevenk

50
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

cebinden para çıkartır.


PEZEVENK – Yazdın mı?
YAZAR-Yazdım.
PEZEVENK – Ne görüyorsun orada?
YAZAR-Pezevenk.
PEZEVENK – Bak şimdi…
Paraları tek tek pezevenk
yazısının üstüne örter…
PEZEVENK – Şimdi ne görüyorsun?
YAZAR-Para!
PEZEVENK – Yani?
YAZAR-Yani.
PEZEVENK – Paranın örtemeyeceği şey var mıymış?
Yazar düşünürken…
PEZEVENK – Gel işte... Bırak bu boş işleri. Ekmek var diyorum sana.
Mutluluk satıyoruz oğlum biz. Zaman olsa kimseyi çağırmayıp parayı
bölmeyeceğim ama zaman yok. İnan benim zamansızlığımdan dışarıda bir
sürü kadın boşu boşuna namuslu geziyor.
Bana bak. Sana diyorum...
Polis gelir...
POLİS – Siz!
Pezevengi işaret eder...
POLİS – Sizi yanlışlıkla atmışız içeri...
Geriye döner...
PEZEVENK – Baaaak! Hangimiz mutlu ediyormuşuz. Toplum da benimle
aynı fikirde.

Diğer episode
Leyla- Bora tarafındayız...
LEYLA – Sence kim ikna etti yani.

51
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BORA – Kim ikna ederse etsin. İkisi de iyi adam. İnsanların mutluluğunu
istiyorlar ha! Bir şey diyeceğim. Demin sen erkek kadına yalan
söyleyemez demiştin ya.
LEYLA – Evet.
BORA – Ben seni. Hani Melekle. Sen?
Yememiş miydin gibi yapar...
LEYLA – Ben tahmin etmiş miydim diye mi soruyorsun? Hayır. Bazen
insanlar yalanlara inanmak ister.
BORA – İyiymiş.
LEYLA – Yalnız bunun sonunda hayal kırıklığının boyutu daha da artar.
BORA – Ama Leyla. Valla sana ben bir türlü yaranamıyorum ya. Bence
sorun ne biliyor musun?
LEYLA – Neymiş?
BORA – Sen çok mükemmeliyetçisin.
LEYLA – Aa! Seninle çıktım.
BORA – Aynı zamanda kırıcı.
LEYLA – Kırmak konusunda rakibinin olmadığını düşünüyorum nedense.
Gelelim işimize... Ne diyorduk...80’leri geçtik. 90’lar. Kadın-erkek
ilişkisinde genç kuşağın yükselişi. Flörtün mesela daha bir kabul görüşü...
Leyla kafa sallayarak...
LEYLA – Flört... Hepsinin masumu...
BORA – Flörtle birlikte. Yanlış anlamalar. Karışıklıklar.
LEYLA – Hiç öyle bakma. Yemem. Seninkisi yanlış anlama değildi. Hala
açıklayamıyorsun.

Bir kafe masası ortada…


Yine bir dönem müziği. Belki tavernadan bir örnek.
Özge kafeye girer. Tedirgin, sandalyeyi
kontrol ederek oturur… Garson gelir…
GARSON- Hoş geldiniz.
ÖZGE – Hoş bulduk.
GARSON – Ne alırsınız?

52
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

ÖZGE – Şimdi almasam.


Garson bozulur gibi olur…
ÖZGE – Şey yani biriyle buluşacağım da…
GARSON – Arkadaş?
Özge evet yapar ama sonra düzelterek…
ÖZGE – Tam olarak arkadaş sayılmaz.
GARSON – Ne peki?
ÖZGE – Ya aslında tanımıyorum da.
GARSON – Nasıl yani?
ÖZGE – Şeyyyy! Ben söyleyeceğim ama çok utanıyorum…
GARSON – Bir şey içmekten mi?
ÖZGE – Hayır yani burada bu durumda bulunmaktan.
GARSON – O ne demek?
ÖZGE – Nasıl söylesem… Ben gazete ilanı (….), yani şey gönül postasına
ilan vermiştim. Biri de cevap verdi. Onunla tanışacağız…
Garson “anladııım!” gibi bir hareket yapar…
ÖZGE – Aslında ben… böyle şeylere hayatım boyunca hep karşı
olmuşumdur. Ama kendim acilen birini bulamazsam ailem beni
evlendirecek… Yaşım geçiyormuş… Annem dedi… Neyse ben sizin
kafanızı şişirdim…
GARSON – Yani özetle bir şey içmeyeceğim diyorsunuz. Ben sonra
gelirim.
Garson gider.
Diğer taraftan cep telefonuyla
konuşarak Berk gelir.
Kafenin dışındadır.
BERK – Abi tamam iki saate kadar yanınızdayım… Şu işi bir
halledeyim… Benimkini çiftleştirecek birini buldum da… Benimkini işte
oğlum , köpeğim Kont yaa… Gazeteye ilan vermiştim ya , bir dişi kurt
sahibi aradı , onunla buluşacağım… Oradan size geçerim , hadi
görüşürüz…
Çocuk girer kafeye.

53
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Etrafa bakınır. Garson gelir.


GARSON – Gazete ilanı mı?
BERK – Evet… Nereden biliyorsunuz?
GARSON – Şu bayan.
Çocuk Özgenin yanına
gelir. Özge çekingen , Berk acar…
BERK – Merhaba… İlan için değil mi?
Özge heyecanla kafasıyla onaylar…
BERK – Adım Berk…
Çocuk oturur…
ÖZGE – Ben de Özge.
Garson gelir.
GARSON – İlana başka gelecek biri yoksa siparişleri alayım…
BERK – Kola alır mısın? İki kola…
Garson gider.
ÖZGE - Şey ben ilk defa böyle bir şey yapıyorum da , biraz
heyecanlıyım…
BERK – Heyecanlanacak bir şey yok canım…
Özge şaşırır…
ÖZGE – Siz heyecanlı değil misiniz yani?
BERK – Yoo… Benim bu yedinci…
ÖZGE – Aaa!
BERK – Tabii hanfendi, öyle kolay bulunmuyor. İnşallah sizinle anlaşırız ,
çünkü benim normalde vaktim yok… Daha önemli işlerim var , siz de
takdir edersiniz…
ÖZGE – Aslında benim için şu an en önemli şey bu…
Berk tuhaf karşılar…
BERK – Çok ciddiye alıyorsunuz ha?
ÖZGE – Evet , ne de olsa ilk tecrübe…
BERK – Haa… İlk ha? Yaş kaçtı?
ÖZGE – 23
BERK – Oha! Bu yaşa kadar ihtiyaç olmadı mı?

54
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

ÖZGE – Nasıl yani? 23 çok mu?


BERK – Az mı?
ÖZGE – Siz kaç bekliyordunuz?
BERK – Vallahi en fazla 14 – 15…
ÖZGE – 14 – 15 mi? Size göre çok küçük değil mi?
BERK – Yok normali o… Siz geç kalmışsınız…
Özge panikler…
ÖZGE – Annem de derdi de inanmazdım…
BERK – Üzülmeyin canım , ben de bu konularda uzman sayılmam… Özel
bir talebiniz var mı?
ÖZGE – Bilmem… Mesela kötü alışkanlıklardan bahsetsek? Var mı?
BERK – Yoo…
Düşünür biraz Berk…
BERK – Aslında bir tane var…
Özge hayal kırıklığıyla sorar…
ÖZGE – Yaa! Nedir?
BERK – Tuvalet alışkanlığımız bozuk biraz…
ÖZGE – Nasıl yani?
BERK – Heyecanlanınca falan ulu orta yapıveriyoruz… Gerçi sizi
ilgilendiren konular değil bunlar ama…
ÖZGE – Nasıl ilgilendirmez yaa… Nasıl ulu ortaya? Yani, neresi ulu orta?
BERK – İşte salondur , halıdır , efendime söyliim , sokak ortasıdır falan…
ÖZGE – Aa!
BERK – Korkmayın canım , sokak ortası dediysem , tedbirimi alıyorum
ben… Yanımdan faraşı eksik etmem…
Özge iğrenir…
ÖZGE – Faraş?
BERK – Yaa faraş… En pratik çözüm…
Özge hayal kırıklığıyla sorar….
ÖZGE – Allah Allah! Hiç öyle gibi gözükmüyor ama… Doktora gittiniz
mi?

55
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BERK – Doktorluk bir şey yok canım… Alıştım artık.


Heyecanlanmayınca olmuyor zaten…
ÖZGE – Hay Allah…
BERK – Bir an önce konuya girsek?
ÖZGE – Zaten konu hakkında konuşmuyor muyuz?
BERK – Ben asıl mevzuyu diyorum hanfendi… sadede gelelim…
Özge şaşırır… Ama
çekingen olduğundan üsteleyemez…
ÖZGE – Peki… Ama sizin de sormak istediğiniz bir şeyler vardır
herhalde…
BERK – Ya benim aklım şu 23’E takıldı…
ÖZGE – O kadar kötü mü 23?
BERK – Bilmiyorum ki işte… Doğurganlık bitmiş olmasın sakın?
Özge dehşetle bakar…
ÖZGE – Doğurganlık?
BERK – Evet… Doğurganlık önemli…
ÖZGE – Çocukları seviyorsunuz demek…
BERK – Siz çocuk mu diyorsunuz?
ÖZGE – Siz ne dersiniz?
BERK – Yavru…
ÖZGE – Yavru mu?
BERK – Enik de olur…
Özge safça onaylar…
ÖZGE – Olur… Kaç tane var kafanızda?
BERK – Ne kadar çok olsa o kadar iyi… 8 olur 9 olur…
ÖZGE – 9 mu! Nasıl bakacağız dokuzuna birden?
BERK – Hepsine biz bakmayacağız canım…
ÖZGE – Kim bakacak peki?
BERK – Ohhooo şimdiden bir sürü talip var zaten…
ÖZGE – Talip?
BERK – Tabii canım… Benimkini gören yavrusuna talip oluyor…
Özge şoka girer…

56
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

ÖZGE – Sizinki mi?


Özge kendi kendine mırıldanır…
ÖZGE – Allah’ım neden bahsediyor?
Gururla…
BERK – Tabii benimki…
ÖZGE – Yani siz öyle gösteriyor musunuz?
BERK – Saklayacak halim yok ya… Nerden baksan günde iki kere
havalandırmaya çıkarıyorum…
ÖZGE – Nereye!!!!
BERK – Dışarı…
ÖZGE – Ne!
BERK – En az iki…
ÖZGE – Ne!!!
BERK – Tabii canım… 4 – 5 kere çıkardığım oluyor…
ÖZGE – Aa! Peki , insanlar görüyor mu yani?
BERK – Niye görmesin? Vallahi övünmek gibi olmasın , çok da iyi
baktım… Kim görse imreniyor… Bir gören bir daha bakıyor…
Özge azarlar tonda…
ÖZGE – Siz gösterirseniz bakarlar tabii!
BERK – Ne yani? Siz dışarı çıkarmıyor musunuz?
ÖZGE – Ne münasebet canım! Tabii çıkarmıyorum!
BERK – Hiç güneş görmüyor mu yani?
ÖZGE – Tabii görmüyor!!! Laf!
Berk kendi
kendine mırıldanır…
BERK – Allah Allah… Belki o yüzden uzun yaşıyor…
Berk Özgeye döner…
BERK – Peki ihtiyaçları nasıl hallediyorsunuz?
ÖZGE – O da bana kalsın ama! İlk günden bunlar konuşulmaz ki canım!
BERK – Ben açıklıktan yanayım hanım efendi… Her şeyi bilelim de ona
göre karar verelim.
ÖZGE – Ben şu dışarı çıkarma konusuna takıldım yaa…

57
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BERK – Niye takıldınız?


ÖZGE – Ne bileyim , insanlar bir şey demiyor mu?
BERK – Yok canım… Aslında sevmek isteyenler oluyor ama korkudan
yaklaşamıyorlar…
ÖZGE – Sevmek mi istiyorlar?
BERK – Evet… Ama benimki heybetli olduğundan , gören korkuyor…
ÖZGE – Heybetli mi!
BERK – Tabii… Ayağa kalktığı zaman burama kadar geliyor…
Özge masaya kapanır…
ÖZGE – Aaaaaaaa!!!!
BERK – Niye şaşırdınız? İyi baktık diyoruz ya hanfendi… Benim
arkadaşımda var bi tane… Şu kadar… Elinde dolaştırıyor , kimsenin
dikkatini çekmiyor… Ben sokağa bir çıkarıyorum herkes kaçışıyor…
Geçen mahallede kavga çıktı , bi saldım , sokakta bi Allah’ın kulu
kalmadı… Herkes evlere dağıldı…
Özge iyice dehşette…
ÖZGE – Şikayet eden olmuyor mu?
BERK – Yok canım , böyle anlattığıma bakmayın... Herkes alıştı artık…
Birkaç gün görmeyince soranlar bile oluyor…
ÖZGE – Tövbe tövbeee…
BERK – Neyse , fazla böbürlenmeyi sevmem… Yavru konusunu
konuşuyorduk…
ÖZGE – 9 tane çok diyorum ben hala…
BERK – Yahu ben de satacağız diyorum , bakmayacağız ki…
ÖZGE – Ne! Ne satması ya?
BERK – Turşusunu mu kuralım?
ÖZGE – Ben yavrularımı satmam…
BERK – Hemen satılmaz zaten… Sütten kesilene kadar annenin yanından
ayırmamak lazım…
Özge dehşetle sorar…
ÖZGE – Sonra?

58
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BERK – Sonra üç aya gelince tanesi en az 1500 dolar… 9 taneden


hesaplarsak 13.500 dolar…
ÖZGE – E yuh…
BERK – Tabii canım , iyi para var bu işte… Ben neden gazeteye ilan
verdim sanıyorsunuz?
ÖZGE – Kusura bakmayın beyefendi ama siz manyak mısınız?
BERK – Allah Allah… Nedenmiş o?
ÖZGE – Kalpsizlik bu sizin yaptığınız…
BERK – Asıl sizinki pimpiriklilik hanım efendi… Alt tarafı bir çiftleşme
olayını amma büyüttünüz yaa! Neticede bir ihtiyaç bu canım!
Özge öfkeyle ayağa kalkar…
ÖZGE – Çiftleşme mi!
BERK – Evet! İstemiyorsan benim vaktimi burada boşa yeme kardeşim!
Şimdiye iki kişiyle görüşmüştüm yaa…
ÖZGE – Aaa! Sapık!
Özge tokat atar …Kalkar gider… Berk eli yüzünde kala kalır…
BERK – Acaba yavrular konusuna mı bozuldu?
Sahne kararır…Döner sayfa.

Diğer taraf aydınlanır. Leyla notları toplamaktadır…

BORA – Ne yapıyorsun?
LEYLA – Tamam.
BORA – Ama... Çalışıyorduk. Bitti mi yani? İyi de bu gün. Bu günün
ilişkisi.
Bu sırada İçeri hoca girer...
HOCA – O da sizsiniz işte.
BORA – Nasıl yani? Ama hocam.
Sevinir aklına bir şey gelmiş gibi...
BORA – Anladııım! O zaman neymiş?
LEYLA – Neymiş?
BORA – Bütün bu ilişkiler, baltacı, Ademle Havva...

59
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

İlişki anlamında iki parmağını yan yana getirir...


BORA – Finallendiğine göre. Eeee bizimkisi de.
HOCA – Cık!
BORA – Nası cık ya? Ama
HOCA – Onların hepsi bitmiş. Siz yaşadığınıza göre, buradan dışarı
çıkacaksınız ve kendi finalinizi kendiniz bulacaksınız.
HOCA – Peki kitap.
Leyla masaya koyar kitabı...
LEYLA – Hazır.
BORA – Ama hocam.
HOCA – Ne oldu?
BORA – Leyla ile biz.
HOCA- O zaten senin değil miydi?
BORA – Evet.
LEYLA – Ben gittim hocam.
Leyla çıkar Bora da peşinden....
HOCA – Eveeeeet! Kitabın ilk sayfası. Adem ile havva.
Adem Havvanın peşinden geçer. Kovalamaktadır. Doğaçlama bir şeyler...
HOCA – Ve son sayfası. Leyla ile Bora.
Bora Leylanın peşinde doğaçlama yine. Leyla yüz vermiyor.
HOCA – Kaçanla kovalayanın hikayesi bu.

Oyun şarkısı başlar...


Selamlama şarkı boyunca
devam eder. Oyuncularımızın tamamı sahneye
geldiğinde barko kararır. Oyun şarkısı başlar...

60

You might also like