You are on page 1of 11

Tercümeye Dair-Nurullah Ataç

• «Tercümeden beklediğimiz sadece birtakım yeni bilgiler edinmek,


başka memleketler insanlarının düşüncelerinden, duygularından
haber almak mıdır? Unutmamalı ki yazmak, her şeyden önce, dile
hizmet etmek, bir dil eseri vücuda getirmek demektir; dilin
kaidelerine uymak istemeyen, o dille fikirlerini söyleyebileceğine
inanmayan insanın yazmaya hakkı yoktur.

• Nurulllah Ataç

Tercüme için de böyledir: Herhangi bir dilden Türkçeye kitap tercüme


eden bir insanın, her şeyden önce, üzerinde çalıştığı metindeki fikirlerden
de önce, Türkçenin icaplarını düşünmesi, onlara uyması lazımdır. Dili
zorladığı takdirde söylediği anlaşılmaz; bu suretle metne sadakatsizlik
etmiş olur. Bunun için «Ne yapalım? Biz metinden ayrılamayız» diye
Türkçeye pek benzemez veya tatsız cümleler yazmaya kalkanlara
gülüyorum; o kadar sadakatin bir sadakatsizlik olduğunu, metne böyle
körü körüne bağlanmakla ona ihanet ettiklerini anlamıyorlar. Tercüme
etmek, bir dilde düşünülmüş bir şeyi bir dilde tekrar düşünmek demektir.
Fransızca bir kitap Fransızca düşünülmüştür; onu yeniden Türkçe
düşünmek lazımdır; Türkçesini yazarken gene Fransızca düşünmekte
devam ederseniz ancak kelimeleri Türkçeye çevirmiş olursunuz, tercüme
etmiş olmazsınız.

• Nurullah Ataç

• Tercümeden asıl beklediğimiz Türkçenin, mahiyetini bozmaksızın,


değiştirmeksizin, başka dillerde de düşünülmüş olan şeyleri de ifade
edebileceğini ispat etmektir, onu bu kabiliyete erdirmektir. Şairin,
yazarın gayesi daima kendi dilinde zor olan veya öyle sanılan şeyleri
kolaylaştırmaktır. Mütercim de bir şairdir, yazardır, onun da gayesi
başka olamaz.

• Nurullah Ataç
‫على الترجمة نور هللا أتاك‬
‫• "هل هو مجرد الحصول على بعض المعلومات الجديدة ‪ ،‬واالستماع إلى أفكار‬
‫ومشاعر شعوب البلدان األخرى؟ ال ينبغي أن ننسى أن الكتابة تعني ‪ ،‬قبل كل‬
‫شيء ‪ ،‬خدمة اللغة ‪ ،‬وخلق عمل لغوي ؛ األشخاص الذين ال يريدون االلتزام‬
‫بقواعد اللغة والذين ال يعتقدون أنه يمكنهم التعبير عن أفكارهم بهذه اللغة ليس‬
‫لديهم الحق في الكتابة‪.‬‬
‫• نور هللا أتاك‬
‫نفس الشيء بالنسبة للترجمة‪ :‬يجب على الشخص الذي يترجم كتابًا إلى التركية‬
‫من أي لغة مراعاة متطلبات اللغة التركية واالمتثال لها أوالً وقبل كل شيء قبل‬
‫األفكار الواردة في النص الذي يعمل عليه‪ .‬إذا أجهد اللغة ‪ ،‬ال يمكن فهم كلماته ؛‬
‫بهذه الطريقة ‪ ،‬سيكون غير مخلص للنص‪ .‬لهذا «ماذا نفعل؟ ال يمكننا ترك‬
‫النص ‪" ،‬أضحك على أولئك الذين ال يشبهون األتراك أو يحاولون كتابة جمل‬
‫غير سارة ؛ إنهم ال يفهمون أن هذا القدر من الوالء هو كفر ‪ ،‬لدرجة أنهم خانوه‬
‫بالتعلق األعمى بالنص‪ .‬الترجمة تعني إعادة التفكير في شيء تم تصوره بلغة ما‪.‬‬
‫كتاب بالفرنسية مؤلف بالفرنسية‪ .‬من الضروري إعادة التفكير في ذلك باللغة‬
‫التركية ؛ إذا واصلت التفكير باللغة الفرنسية أثناء الكتابة باللغة التركية ‪ ،‬فستكون‬
‫قد ترجمت الكلمات‪ I‬إلى التركية فقط ‪ ،‬ولن تكون قد ترجمتها‪.‬‬
‫• نور هللا أتاك‬
‫• ما نتوقعه من الترجمة هو إثبات قدرة اللغة التركية على التعبير عن األشياء‬
‫التي تم التفكير فيها بلغات أخرى ‪ ،‬دون تغيير طبيعتها ‪ ،‬وجعلها تصل إلى هذه‬
‫القدرة‪ .‬هدف الشاعر والكاتب دائمًا هو جعل األشياء الصعبة أو التي يُعتقد أنها‬
‫أسهل في لغته‪ .‬المترجم هو أيضا شاعر وكاتب وليس له غرض آخر‪.‬‬
‫• نور هللا أتاك‬
• Bazılarının iddiasını göre asıl metindeki bir cümleyi ikiye bölmek
hiçbir zaman caiz değildir. «Mademki yazar bunu bir cümle olarak
düşünmüştür, biz de bir cümle olarak tercümeye mecburuz. Bir
cümlede esas olarak bir fikir vardır; ötekiler onu aydınlatmak için
etrafına toplanılmış ikinci derecede fikirlerdir; herhangi birini
ayırdığımız zaman ona daha fazla bir ehemmiyet vermiş ve bu
suretle yazarın maksadını, fikrini bozmuş oluruz» diyorlar. Bu, kafası
mantıki tahlile saplanmış bir gramerci sözüdür. Hakikatte bir yazarı
uzun veya kısa cümlelerle yazmaya sevk eden birtakım ahenk şekil
endişeleridir. En titiz yazarlarda bile tamamıyla lüzumsuz, ancak
cümlenin ahengini temin için konulmuş kelimeler göstermek
mümkündür. Mütercim kendi cümlesi ağırlaşacaksa onları
çıkarmakta, yahut bir cümleyi ikiye üçe bölmekte ; bazen de bilakis
iki cümleyi birleştirmekte serbesttir.

• Nurullah Ataç

• Bittabi bu da daima bir ölçü meselesidir; esasen uzun cümlelerle


düşünen bir yazarın kitabını kısa kısa cümlelerle tercümeye kalkmak
o adamın üslubunu, eserine verdiği şekli bozmak demektir; buna da
elbette mütercimin hakkı yoktur.

• Türkçe yazılarda fazla Frenkçe kelime görmek hoşa gitmiyor; belki


Avrupa dillerinden bazı kelimeleri almamız lazım; fakat kendilerini
göstermek isteyen züppelerin konuşmasını andıran bir dille yazar,
Türkçeleri pekala bunulan Frenkçe kelimeleri de kullanmaktan
çekinmez yazarlarımız var. Bunlar kullandıkları o yabancı kelimelerin
daha zengin olduğunu, bizim hatırımıza daha çok şeyler getirdiğini
iddia ediyorlar. İlk bakışta haklı gibi gözüküyorlar; fakat değiller,
çünkü o yabancı kelime de kullanıla kullanıla o zenginliği edinmiştir.
Andre Maurois’nın «climat» kelimesine verdiği manayı düşünün; o
yazardan önce Fransızcada da o kelime ruh haleti, ruh iklimi
manasına gelmezdi. Türkçe kelimeye de o zenginliği verebiliriz.
‫• وفقا لبعض االدعاءات ‪ ،‬ال يجوز أبدا تقسيم الجملة في النص األصلي‬ ‫•‬
‫إلى قسمين‪" .‬بما أن المؤلف اعتبرها جملة ‪ ،‬علينا ترجمتها على أنها‬
‫جملة‪ .‬هناك فكرة أساسية في الجملة ؛ واألخرى أفكار ثانوية تتجمع حوله‬
‫لتنويره‪ .‬يقولون أنه عندما نفصل أيًا منهم ‪ ،‬فإننا نعطيها أهمية أكبر‬
‫وبالتالي نفسد نية المؤلف ورأي "‪ .‬هذه عبارة نحوية عالقة في التحليل‬
‫المنطقي‪ .‬في الواقع ‪ ،‬فإن بعض مخاوف التناغم والشكل تدفع المؤلف إلى‬
‫الكتابة بجمل طويلة أو قصيرة‪ .‬حتى في الكتاب األكثر دقة ‪ ،‬من الممكن‬
‫إظهار الكلمات غير الضرورية تمامًا التي يتم وضعها من أجل ضمان‬
‫انسجام الجملة‪ .‬إذا كانت جملة المترجم ستزداد ثقالً ‪ ،‬فإنه يزيلها أو يقسم‬
‫جملة إلى اثنتين وثالث ؛ أحيا ًنا يكون الجمع بين جملتين مجانيًا‪.‬‬
‫• نور هللا أتاك‬ ‫•‬
‫• بالطبع هذه مسألة قياس دائمًا‪ .‬محاولة ترجمة كتاب كاتب يفكر بشكل‬ ‫•‬
‫أساسي بجمل طويلة ‪ ،‬مع جمل قصيرة قصيرة يعني تشويه أسلوب ذلك‬
‫الرجل والشكل الذي أعطاه لعمله ؛ بالطبع ‪ ،‬ليس للمترجم الحق في ذلك‪.‬‬
‫• ليس من الجيد رؤية الكثير من الكلمات الفرنجية في المقاالت التركية ؛‬ ‫•‬
‫ربما يجب أن نأخذ بعض الكلمات‪ I‬من اللغات‪ I‬األوروبية‪ .‬لكن لدينا ك ّتاب‬
‫يكتبون بلغة تشبه كالم المتغطرسين الذين يريدون إظهار أنفسهم ‪ ،‬والذين‬
‫ال يترددون في استخدام الكلمات‪ I‬الفرنجة ‪ ،‬الذين لغتهم التركية جيدة‪.‬‬
‫يزعمون أن تلك الكلمات األجنبية التي يستخدمونها أغنى وتجلب المزيد‬
‫من األشياء إلى أذهاننا‪ .‬للوهلة األولى يبدو أنهم على حق ؛ لكنها ليست‬
‫كذلك ‪ ،‬ألنها اكتسبت الثراء الذي يمكن استخدامه ككلمة أجنبية‪ .‬تأمل في‬
‫معنى أندريه موروا لكلمة "‪ "climat‬؛ قبل ذلك المؤلف ‪ ،‬لم تكن هذه‬
‫الكلمة بالفرنسية تعني المزاج والمناخ‪ .‬يمكننا أن نعطي هذا الثراء للكلمة‬
‫التركية‪.‬‬

• Tercümeye Dair Düşünceler-


Yunus Kazım Köni

• «Nurullah Ataç, Ulus’ta çıkan bir yazısında tercüme hakkında


düşüncelerinden bahsediyor. Onu bu düşüncelerini yazmaya Reşat
Nuri Güntekin’in aynı gazetede çıkan iki makalesi sebep olmuş.
Ataç’ın nakline göre, Güntekin bazı diğer düşüncelerinin yanı sıra
dilden dile tercüme edilemeyen bazı fikirler olduğuna işaret ederek
tercümenin zorluğundan bahsetmiş ve buna misaller vermiş.
Nurullah Ataç’a fikirlerini söylemek için bu kadarı yetiyor. Ona göre
tercüme bir müellifin düşüncesini başka bir dilde söyleyebilmek
sanatıdır.

• Yunus Kazım Köni

• Bu bir sanattır, çünkü ilgiden başka bir maharet ve hüner ister. Bu


sanatın zorluğu, tercüme edilecek bir metnin içerdiği fikirlerin,
tercüme edilmek istenen dildeki karşılıklarını arayıp bulmaktır.
Bulmak niyetiyle aranırsa bu karşılıkları bulmamak mümkün
değildir.

• Oysa dilden dile ilk çevirmeler aslında başarılı olmasa bile


tercümecinin kendisine büyük bir başarı şerefi çok görülmez.
Sonraları çok kusurlu oldukları anlaşılan ilk tercümelerdir ki dilleri
birbirine alıştırır, yaklaştırır, aralarında bir değişim yapar. Yalnız bu
bile ölçüsüz bir hizmettir. Bu acemice sayılan tercümelerdir ki adeta
dili genişletir. Dillere kendilerinde olmayanı kazandırırlar. Bugün
değil edebi dilimizde, hatta konuşma dilimizde bile Avrupa
dillerinden ve daha önce şark dillerinden alınmış ne tabirler, ne
ifadeler vardır.
‫•‬

‫‪-‬أفكار حول الترجمة •‬

‫يونس كاظم كوني‬


‫• "نور هللا أتاك يتحدث عن أفكاره حول الترجمة في مقال نشر في أولوس‪.‬‬
‫تسببت مقالتان بقلم رشاد نوري غونتكين في نفس الصحيفة في كتابة هذه‬
‫األفكار‪ .‬وبحسب تقرير أتاك ‪ ،‬أشار جونتكين إلى أن هناك بعض األفكار التي ال‬
‫يمكن ترجمتها من لغة إلى لغة ‪ ،‬وكذلك بعض األفكار األخرى ‪ ،‬وذكر صعوبة‬
‫الترجمة وأعطى أمثلة‪ .‬هذا يكفي إلخبار نور هللا أتاك بأفكاره‪ .‬بالنسبة له ‪ ،‬فإن‬
‫الترجمة هي فن القدرة على التعبير عن رأي المؤلف بلغة أخرى‪.‬‬
‫• يونس كاظم كوني‬
‫• هذا فن ألنه يتطلب مهارة ومهارة غير االهتمام‪ .‬تكمن صعوبة هذا الفن في‬
‫البحث عن األفكار المكافئة الموجودة في النص المراد ترجمته وإيجادها ‪ ،‬باللغة‬
‫المراد ترجمتها‪ .‬ال يمكن عدم العثور على هذه الردود إذا تم البحث‪ I‬عنها بنية‬
‫العثور عليها‪.‬‬
‫• ومع ذلك ‪ ،‬حتى لو لم تكن الترجمات األولى من لغة إلى لغة ناجحة في‬
‫الواقع ‪ ،‬فإن شرف النجاح‪ I‬الكبير ال يرى للمترجم نفسه‪ .‬إنها الترجمات األولى‬
‫التي تبين الح ًقا أنها معيبة ج ًدا مما يجعل اللغات تعتاد على بعضها البعض‬
‫وتقربها وتجري تباداًل فيما بينها‪ .‬هذه وحدها خدمة شائنة‪ .‬تعتبر هذه الترجمات‬
‫عديمة الخبرة والتي تكاد توسع اللغة‪ .‬يعطون اللغات‪ I‬ما ليس لديهم‪ .‬ليس اليوم ‪،‬‬
‫ولكن في لغتنا األدبية ‪ ،‬حتى في لغتنا المنطوقة ‪ ،‬لم تكن هناك تعابير أو تعبيرات‬
‫مأخوذة من اللغات‪ I‬األوروبية واللغات الشرقية من قبل‪.‬‬
• Yunus Kazım Köni

• Bu suretle kazanılan şey sadece üç beş kelime değil yeni bir


düşünüş, anlatış hususiyetidir. Bunlar adeta bir ırmak üzerinde
kurulan tahta köprülere benzerler. Vakıa onların yerine ileride
taştan veya demirden köprüler kurulmuştur. Fakat o çürük çarık
köprüler olmaksızın sağlamları da kurulamazdı. Her dilin ancak
tercüme yoluyla genişlediğini bilmeyenimiz kalmamıştır. Şimdi,
garip gelecek ama, iddiadan çekinmeyeceğim ki dili genişleten
tercümeler başlangıçta tercüme kokusu taşan, ham lezzetli
tercümelerdir. Başka bir deyişle başlangıçta yadırganan ifadeler
yavaş yavaş, nesilller tarafından kullanıla kullanıla benimsenir. Onun
için kelimesi kelimesine yapılan tercümeler dile yeni ifade imkanları
kazandırır.

• Yunus Kazım Köni

• Tercüme, tercüme olmak bakımından daima eksik kalmaya


mahkumdur. Tabir caizse tercüme bir şaheserin bir yabancı
tarafından kopyası demektir. Bir Rembrandt’ı, bir Rubens’i kopya
ederken aslındaki mükemmelliğin kendisini değil, gölgesini
sağlamak mümkündür. Onun için en büyük tercümecilerin yaptıkları
tercümeleri bile bile, aynı metni birçok kereler tercüme etmek
hevesinden bıkılmamalıdır. Tercüme sanatı, klasik veya böyle
sanılan bir örneğe göre canlı bir dil üzerinde daima ifade yenilikleri
aramak ve bulmaktır. Her tercüme emeği dilde bir aşıdır. Bu
demektir ki, tercümede ideal, adeta tercüme edildiği dilde yazılmış
intiba uyandırmak suretiyle telifmiş gibi bir intiba uyandırmak
olmamalıdır.
‫• يونس كاظم كوني‬ ‫•‬
‫• ما يتم اكتسابه بهذه الطريقة ليس مجرد ثالث أو خمس كلمات ‪ ،‬بل سمة‬ ‫•‬
‫فكر وسرد جديد‪ .‬هذه تقريبا مثل الجسور الخشبية المبنية على نهر‪ .‬في‬
‫الواقع ‪ ،‬تم بناء جسور حجرية أو حديدية مكانها في المستقبل‪ .‬ولكن بدون‬
‫تلك الجسور الفاسدة ‪ ،‬ال يمكن بناؤها‪ .‬ال نعلم أن كل لغة يمكن أن تتوسع‬
‫فقط من خالل الترجمة‪ .‬اآلن ‪ ،‬قد يبدو األمر غريبًا ‪ ،‬لكنني لن أخاف من‬
‫االدعاء بأن الترجمات التي توسع اللغة هي ترجمات خام لذيذة تفوح منها‬
‫رائحة الترجمة في البداية‪ .‬بمعنى آخر ‪ ،‬التعابير التي كانت غريبة في‬
‫البداية يتم تبنيها تدريجيا ً من قبل األجيال‪ .‬لذلك ‪ ،‬توفر الترجمات الحرفية‬
‫فرص تعبير جديدة للغة‪.‬‬
‫• يونس كاظم كوني‬ ‫•‬
‫• • الترجمة محكوم عليها دائما بأن تكون غير مكتملة من حيث الترجمة‪.‬‬
‫الترجمة ‪ ،‬إذا جاز التعبير ‪ ،‬تعني نسخة أجنبية من تحفة فنية‪ .‬عند نسخ‬
‫رامبرانت ‪ ،‬روبنز ‪ ،‬من الممكن توفير الظل ‪ ،‬وليس الكمال األصلي‬
‫نفسه‪ .‬لذلك ‪ ،‬حتى الترجمات التي قام بها أعظم المترجمين ‪ ،‬يجب أال‬
‫يتعب المرء من حماسهم لترجمة نفس النص عدة مرات‪ .‬يبحث فن‬
‫الترجمة دائمًا عن ابتكارات في التعبير بلغة حية وإيجادها وف ًقا لمثال‬
‫كالسيكي أو ما يسمى‪ .‬كل جهد ترجمة هو لقاح في اللغة‪ .‬هذا يعني أن‬
‫المثل األعلى في الترجمة ال ينبغي أن يكون كما لو كان محميًا بحقوق النشر‬
‫من خالل جعل االنطباع مكتوبًا باللغة التي تمت ترجمتها بها‪.‬‬
• Nazım Hikmet

• Ben tercümeden şunu anlıyorum: Tercüme edilen eserin yüzde yüz


Türkçeleştirilmesi değil. Yani tercüme romanı okuduğun zaman,
sanki onu bir Türk yazarın yazdığını sanmayacaksın. Bilakis onu
hangi milletin, hangi devirdeki yazarı yazmışsa o milletin, o
devirdeki o yazarını okuduğunu anlayacaksın. Yani tercümede bir
Rus yazarı ile, bir Fransız tercümeyi yapan Türk yazarın diliyle, kendi
dilleriyle konuşacaklar. Yoksa, mesela, bana Nasuhi Baydar, Anatol
Frans’la Malroy’u tercüme ettiği zaman ben bu iki tercümede
Nasuhi Baydar’ın Türkçeleştirmek gayretini birinci planda görürsem,
okuduğum eser tek taraflı olur. Derler ki Bodler, Edgar Po’nun
hikayelerini o kadar güzel tercüme etmiş, öyle fransızlaştırmış ki
aslından güzel olmuş. Belki öyledir ama ne yapayım bu böyleyse
tercüme değildir. Edgar Po’nun tam değil, yarım tercümesidir. Bak
sana bir misal daha getireyim. Şimdi şu Tolstoy’un üstünde
çalışıyorum. Tolstoy’un şekliyle Gorki’nin şekli arasında müthiş bir
fark var. Ben birinci planda Türkçeleştirmeyi alırsam bu müthiş fark
yalnızca muhteva farkına iner, yarı yarıya kaybolur.

• Nazım Hikmet

• Tercümede muhteva adaptasyonu nasıl kepazelikse şekil


adaptasyonu da öyledir. Hem, benim kanaatime göre şu dediğim
prensip kabul edilirse, muhtelif lisanların birbirini zenginleştirmeleri,
ve kendi dar hudutları içinde kalmayıp kapılarını birbirlerine
açmaları mümkün olur. Son söz: Ben Nasuhi Baydar’ın, Nurullah
Ataç’ın, Reşat Nuri’nin, filanın Türkçesini değil, Türkçede Tolstoy’un
Rusçasını, Anatol Frans’ın Fransızcasını, tekrar ediyorum, Türk
dilinde, onların dilini okumak istiyorum.

Şu tercüme meselesi hakkında bir düşüncem daha var. Bunu bir •


misalle anlatayım. Mesela Ruslar, sevgi sözü olarak güvercinim
tabirini kullanırlar, biz gözümün nuru, gözbebeğim filan deriz. Bence
bunları tercüme ederken ille de bizde güvercinim denmez diye
‫‪yavrucuğum filan denmemeli, Ruslar da bizden tercüme ederken‬‬
‫‪gözümün nuru denmez diye güvercinim diye tercüme etmemeli, biz‬‬
‫‪bizim dile güvercinim tabirini, onlar kendi dillerine gözümün nuru‬‬
‫‪tabirini sokmalı. Bu suretle dillerin birbiri üzerinde tabir, sıfat mıfat‬‬
‫‪.alışverişiyle zenginleşmesi kabil olur‬‬

‫• ناظم حكمت‬
‫• أفهم هذا من الترجمة‪ :‬إنها ليست ترجمة تركية مائة بالمائة للعمل المترجم‪ .‬لذلك عندما‬ ‫•‬
‫تقرأ رواية مترجمة ‪ ،‬لن تعتقد أنها كتبها كاتب تركي‪ .‬على العكس من ذلك ‪ ،‬ستفهم أن‬
‫أي أمة كتبها مؤلف تلك الفترة ‪ ،‬قرأت مؤلف تلك الفترة‪ .‬بمعنى آخر ‪ ،‬سيتحدثون بلغتهم‬
‫الخاصة مع كاتب روسي مترجم بلغة كاتب تركي يقوم بترجمة فرنسية‪ .‬بخالف ذلك ‪،‬‬
‫على سبيل المثال ‪ ،‬إذا رأيت جهود نصوحي بايدر للترجمة إلى التركية في هاتين‬
‫الترجمتين عندما ترجم نصوحي بايدر إلى أنااتول فرانس ومالروي ‪ ،‬فإن العمل الذي‬
‫قرأته سيكون من جانب واحد‪ .‬يقولون إن بودلر ترجم قصص إدغار بو بشكل جيد ‪،‬‬
‫وجعلها فرنسية لدرجة أنها كانت أفضل من األصلية‪ .‬ربما تكون كذلك ‪ ،‬ولكن ماذا علي‬
‫أن أفعل ‪ ،‬إذا كان األمر كذلك ‪ ،‬فهي ليست ترجمة‪ .‬إنها ليست ترجمة كاملة ‪ ،‬ولكنها‬
‫ترجمة نصفية إلدغار بو‪ .‬انظر ‪ ،‬دعني أقدم لك مثاالً آخر‪ .‬اآلن أنا أعمل على ذلك‬
‫تولستوي‪ .‬هناك فرق هائل بين شكل تولستوي وشكل غوركي‪ .‬إذا تناولت اللغة التركية‬
‫في المقام األول ‪ ،‬فإن هذا االختالف الكبير ينحصر فقط في اختالف المحتوى ‪ ،‬ويختفي‬
‫بمقدار النصف‪.‬‬
‫• ناظم حكمت‬ ‫•‬
‫• في الترجمة ‪ ،‬كما أن تكييف المحتوى غير أمين ‪ ،‬كذلك هو تعديل التنسيق‪ .‬في رأيي ‪،‬‬ ‫•‬
‫إذا تم قبول المبدأ التالي ‪ ،‬فسيكون من الممكن للغات المختلفة إثراء بعضها البعض وفتح‬
‫أبوابها لبعضها البعض ‪ ،‬وليس البقاء ضمن حدودها الضيقة‪ .‬كلمة أخيرة‪ :‬ال أكرر‬
‫التركية نصوحي بايدر ‪ ،‬نور هللا أتاك ‪ ،‬رشاد نوري ‪ ،‬باله باله ‪ ،‬لكن أكرر الروسية‬
‫لتولستوي ‪ ،‬وأناتول فرانس الفرنسية باللغة التركية ‪ ،‬أريد أن أقرأ لغتهم بالتركية‪.‬‬
‫• لدي فكرة أخرى حول قضية الترجمة هذه‪ .‬اسمحوا لي أن أشرح هذا بمثال‪ .‬على سبيل‬ ‫•‬
‫المثال ‪ ،‬يستخدم الروس عبارة `` حمامتي '' ككلمة حب ‪ ،‬نسميها نور عيني ‪ ،‬تلميذي ‪،‬‬
‫إلخ‪ .‬أعتقد أنه عند ترجمتها ‪ ،‬ال ينبغي بالضرورة أن نطلق عليها اسم حمامة‪ I‬ألننا ال‬
‫ندعى حمامة ‪ ،‬وال يجب أن يترجمها الروس على أنها حمامة ألنها ال تسمى نور عيني‬
‫عند الترجمة منا ‪ ،‬يجب أن نضع عبارة `` حمامة‪ '' I‬في لغتنا ‪ ،‬ويجب أن يضعوا عبارة‬
‫`` نور عيني '' في لغتهم‪ .‬وبهذه الطريقة يمكن للغات أن تثري بتبادل الكلمات والصفات‬
‫فيما بينها‪.‬‬

You might also like