You are on page 1of 25

ANLATIM BİÇİMLERİ

ve
DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI
TARTIŞMACI ANLATIM

 Birbirine zıt görüşlerin sergilendiği ve yazarın kendi görüşünün doğruluğunu karşı tarafa
benimsetmeye çalıştığı anlatım biçimine tartışmacı anlatım denir. 

 Tartışmacı anlatımda yazar önce kendisine göre yanlış olan veya katılmadığı düşünceyi
belirtir. Bu görüşe katılmadığını belirttikten sonra kendi görüşünü okuyucuya sunar ve
görüşünü düşünceyi geliştirme tekniklerini kullanarak savunur. 
Tartışmacı anlatımın başlıca özellikleri şunlardır:
 Tartışmacı anlatımda önce yanlış düşünce belirtilir. Sonra bu düşüncenin neden doğru
olmadığı dile getirilir. Yazar bu düşünceye katılmadığını açıklayıp devamında da bunu
kanıtlamaya, hedef kitlesini buna inandırmaya gayret eder. Bu tekniği kullanan yazarın
amacı, okuyucunun herhangi bir konudaki fikrini değiştirmektir.

 Tartışma, bir sohbet havası içinde gerçekleşebilir. Okuyucuyla karşılıklı konuşma


havasının hâkim olduğu tartışmada rahat ve samimi bir üslup dikkat çeker, bu yüzden
"bence, bana göre, kanımca, bana öyle geliyor ki" gibi öznel yargı bildiren sözler
karşımıza çıkabilir.

 Tartışmacı anlatımda iki düşünce veya bir düşüncenin iki ayrı yönü vardır. Birincisi
yazarın karşı çıktığı görüş diğeri de yazarın kendi görüşüdür. Tartışmacı anlatımda karşıt
görüşü çürütmek amaçlanır. Bu anlatımda yazar görüşlerini desteklemek için
örneklemelere, sayısal verilere, tanık göstermeye, kanıtlamaya başvurur. Savunulan ve
karşı çıkılan görüşlere yer verilir.
 Bu anlatım tekniğinde dilin sade ve anlaşılır olmasına dikkat edilir. Karmaşık ve
anlaşılması güç cümleler, anlatımda gereksiz tekrarlar kullanılmaz. Düşünce ve duygular
kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.

 Daha çok deneme, makale, eleştiri, röportaj zaman zaman fıkra vb. düşünce anlatma amacı
olan türlerde daha çok kullanılır.

 Yazar inandırıcılığını yitirmemek için nesnel olmaya dikkat etmelidir. Bu yüzden dil daha
çok göndergesel işlevde (nesnel anlatım) kullanılır. Yani ihtimal bildirmeyen, kesin ve
kanıtlanmış bilgilerin kullanılması gerekir.  

 Yazar, sayfalarca yazıyı yazmış, sonuna kadar bir antitez üretmemiş olabilir. Ancak bu
sayfalarca yazının sonunda katılmadığı durumu tek cümle ile ifade etmiş olabilir. İşte bu
tek cümle bile, o metinde tartışmacı anlatım olduğunu gösterir.
 TYT, AYT ve KPSS gibi 5 şıklı sınavlarda bir metin verilip de o metinde ağır
basan anlatım biçimi sorulduğu zaman bir şık otomatik olarak elenir.
Toplamda 5 şık vardır fakat anlatım biçimlerinin sayısı 4’tür. Yani 5. şıkka
anlatım biçimi sayılmayan bir ifade koyulmuştur.

 Bir metinde birden fazla anlatım biçimi bulunabilir. Bu nedenle bu konu ile
ilgili sorular genellikle ”Bu metinde ağır basan anlatım biçimi hangisidir?”
şeklinde gelir. Yapılması gereken şey, göze en çok çarpan anlatım biçimini
seçmektir.
 Tartışmacı anlatımda yer alan görüşler "tez" ve "antitez" olarak tanımlanır.

 Doğayı sevmek; güzel bir nisan sabahı kırlarda dolaşmak, bir tek çiçeği koparmamak, bir
tek karıncayı incitmemek değil, onu korumanın ve sevmenin bilincine ulaşmaktır.

Kırmızı renkli bölüm antitezdir.

 Kimi sanatçılar, sanatın amacını içerik olarak görür. Onlara göre iletecek bir şeyi olmayan,
tek satır bile yazmamalı. Kimileri ise sanatı biçim olarak algılar. Onlara göre güzel
olmayan hiçbir şey sanatsal değildir. Oysa sanatta içerikle biçim etle tırnak gibidir. 

Kırmızı renkli cümle tezdir.


 Hayır, kültür bir birikim ve sentezdir. Kim görmüş tümüyle özgün ve bir dönemde
yaratılmış kültürü? Bir ulusun ya da bir toplumun kültüründe onlarca toplumun ve binlerce
yılın katkısı vardır.

Kırmızı renkli cümle tezin son cümlesi yani ana düşünce cümlesidir. Bu ana düşüncenin
karşıtı burada verilmemiştir. Ama biz onun ne olduğunu tezin karşıtını alarak
çıkarabiliriz.

 Her gece iki üç film seyreden televizyon tutsakları neyse, bir günde bir roman bitiren
otobüste, trene, yolda, yatakta okuyanlar da odur. Yığınla kitap okumak övgüye değer değil
bence. Okuyup düşünmek, o yapıtı yeniden yaratmak önemli. Bu da bir emek, sabır ve
planlı çalışma işi. Diyeceğim on beş günde ya da ayda bir roman bitirip tam bitirmek. Bu
nedenle "Çok okuyun." diyenlere karşıyım.

Kırmızı renkli bölümler antitez, diğerleri tezdir.


 Yazarlar okudukları bir metinden yararlandıklarında yazın dünyasında bir kızılca kıyamet kopuyor. Efendim
bu özgünlükle bağdaşmazmış. O zaman bu yazarın kendi eseri olmuyormuş, gibi. Bana göre yazar, kibarca
esinlenme denilen bu işte son derece haklıdır. Hatta ileri gidip adapte yapmada da özgür olmalıdır. Bu
vaveylayı koparanlar, eserlerini o ana dek okudukları eserlerin katkılarını dışarıda bırakarak mı yazıyorlar
sanki?

Yazarın görüşü, yazarların eserlerini yazarken başkalarından yararlanmalarının oldukça normal


karşılanması gerektiği şeklindedir. Yazarın çürüttüğü görüş ise yazarların eserlerini yazarken, önce
yazılmış hiçbir eserden etkilenmemeleri gerektiğidir. Yazar tartışma yöntemini kullanarak başkalarının
görüşünü çürütüp kendi görüşünü öne çıkarıyor. Yani yanlış görüşte olanların görüşünü değiştirmek
istiyor.

 Romantik ozanlardan biri olan Nerval'in sanat dünyasında adının anılmasını gereksiz görenler var. Bunlara
göre sanatsal yönü pek güçlü değil onun. Oysa Romantik ozanlar arasında sembolistleri doğrudan etkileyen
biri varsa o da Nerval'dir. Onun sembolizme katkısı en az Baudelaire kadar önemli, özellikle anılmaya değer.
Tüm kitapları gerçek yaşamla düşler evreni arasındaki ilişkiyi çok güzel bir biçimde anlatan kitaplar.

Parça tartışma tekniği kullanılarak yazılmıştır. Söz konusu ozan hakkında bazılarının olumsuz bir görüşü
vardır. Yazar bunu kabul etmemektedir. Yazarın üste çıkardığı görüşe ve çürüttüğü görüşe özellikle dikkat
edelim. Bu parçada yazarın çürüttüğü görüş. Nerval'in değerli bir ozan olmadığı görüşüdür. Yazarın
görüşü ise bunun tersi Nerval'in çok değerli bir ozan olduğudur. Parçada bir görüş kötülenip bir diğer
görüş yani yazarın görüşü haklı görülüyor, demek kullanılan teknik tartışma tekniğidir.
Tartışma tekniğinde mutlaka farklı iki insanın olması ve parçada bunların isimlerinin
geçmesi gerekmez. Önemli olan iki farklı görüşün varlığıdır ve bunların hangisinin doğru
olduğu hakkında fikirler öne sürmektir. Hatta bu iki görüşün ikisi de yazarın görüşü
olabilir. Dikkat edilmesi gereken, fikirlerin tartılması ve doğru olanın belirtilmiş
olmasıdır.

 Atilla İlhan’ı önceleri, hakkı olmayan bir şöhretle yaşamaya alışmış bir ozan olarak
görürdüm. Buna, az şiir yazmasını da delil gösterirdim kendimce. Son zamanlarda birçok
yönüyle inceledim onu. Hemen söylemeliyim ki ozanımız bu dünyaya Allah vergisi büyük
bir şairlik yeteneğiyle gelmiş. Kendine özgü bir seziş, duyuş anlatış gücü var. Şimdi bana
onun imzası olmaksızın bir şiirini verseler belki kısa süren bir tereddütten sonra bu şiir
onundur diyebilirim. Başka ozanlara benzemiyor onun duyuşları, hele hakkı olmayan bir
şöhretle yaşayan bir şairin duyuşları hiç değil.

Parçada yazar kendine ait iki fikirden birini seçip üste çıkarıyor. Okuduğumuz parçada
tartışma var ama tartışma yazara ait iki görüş üzerinde yapılmış, ortada iki farklı insan
yok. Parça, bu haliyle de tartışma tekniğine örnektir.
Örnek parçalarda tartışma tekniği kullanılmıştır.
Tartılan görüşleri ve ağır gelen görüşü çıkarmaya çalışalım.

 Değer verip baş tacı ettiğim bir yazar gözlem ile deneyimin aynı şey olduğunu savunuyor.
Üstüne üstlük deliller getirmeye çalışıyor bu konuda. Şimdiye dek büyük yazar diye
bildiğim bu kişi bilmiyor ki gözlem farklı, deneyim farklı, Gözlem, herhangi bir şeyi iyi
anlamak için, onun kendi kendine meydana çıkan türlü belirtilerini gözden geçirme
eylemidir. Deneyimle karıştırmamak gerektir. Kimya ve fizik bilgileri deneyimle,
astronomi bilgileri ise gözlemle elde edilir. Şu durumda deneyimle gözlem ayrı ayrı
şeylerdir.
 Değer verip baş tacı ettiğim bir yazar gözlem ile deneyimin aynı şey olduğunu savunuyor.
Üstüne üstlük deliller getirmeye çalışıyor bu konuda. Şimdiye dek büyük yazar diye
bildiğim bu kişi bilmiyor ki gözlem farklı, deneyim farklı, Gözlem, herhangi bir şeyi iyi
anlamak için, onun kendi kendine meydana çıkan türlü belirtilerini gözden geçirme
eylemidir. Deneyimle karıştırmamak gerektir. Kimya ve fizik bilgileri deneyimle,
astronomi bilgileri ise gözlemle elde edilir. Şu durumda deneyimle gözlem ayrı ayrı
şeylerdir.

Bu parçada yazarın çürüttüğü görüş gözlem ve deneyimin aynı olduğu görüşüdür. Yazar
bu görüşle kendi görüşü olan gözlem ve deneyimin tamamen farklı olduğu görüşünü
tartıyor ve kendi görüşünün ağır geldiğini gösteriyor. Böylelikle tartışma tekniğini
uygulamış oluyor.
 Tiyatro mu, yoksa orta oyunu mu üstün? Bence tiyatro orta oyunundan üstün bir sanattır.
Orta oyununda sadece güldürü vardır. Amaç seyirciyi sadece güldürmektir. Bu da söz
oyunları ile yer yer kaba sözlerle gerçekleştirilir. Seyirci kulağa hoş gelen sözlerle sadece
güler, eğlenir. Tiyatro öyle değildir. Çünkü tiyatro çok boyutlu bir sanattır. O kimi zaman
güldürür, kimi zaman ağlatır. Güldürürken de ağlatırken de seyirciyi eğitir, ona bir şeyler
verir. Çünkü amacı insana bir şeyler katmaktır. Bu da onun orta oyunundan üstün olduğunu
göstermektedir.
 Tiyatro mu, yoksa orta oyunu mu üstün? Bence tiyatro orta oyunundan üstün bir sanattır.
Orta oyununda sadece güldürü vardır. Amaç seyirciyi sadece güldürmektir. Bu da söz
oyunları ile yer yer kaba sözlerle gerçekleştirilir. Seyirci kulağa hoş gelen sözlerle sadece
güler, eğlenir. Tiyatro öyle değildir. Çünkü tiyatro çok boyutlu bir sanattır. O kimi zaman
güldürür, kimi zaman ağlatır. Güldürürken de ağlatırken de seyirciyi eğitir, ona bir şeyler
verir. Çünkü amacı insana bir şeyler katmaktır. Bu da onun orta oyunundan üstün olduğunu
göstermektedir.

Bu parçada yazar, tiyatronun ortaoyunundan daha üstün olduğunu anlatırken tartışmacı


anlatımdan yararlanmıştır. Yazar, önce kendi görüşünü vermiş, daha sonra da bu görüşü
kanıtlayıp düşüncelerini sıralamıştır.
 Bir kitabı okumaya, kitap üzerine yazılmış eleştirileri okuduktan sonra başlamak gerekir
gibi yaygın bir görüş var. Bu görüşün savunucuları son dönemde hiç de az değil. Bu doğru
bir görüş olabilir mi? Bence olamaz. Her eleştirmenin nesnel davranabileceğini
düşünmüyorum. Ön yargıyla yapılmış bir eleştiri o eserin okunmamasına neden olabilir.
Bir eserin ancak sayfaları karıştırıldığı zaman özelliği ortaya çıkar. Öyleyse okurun eseri
okuması eserle ilgili eleştiri metnini okumasından önemlidir.
 Bir kitabı okumaya, kitap üzerine yazılmış eleştirileri okuduktan sonra başlamak gerekir
gibi yaygın bir kanaat var. Bu görüşün savunucuları son dönemde hiç de az değil. Bu doğru
bir görüş olabilir mi? Bence olamaz. Her eleştirmenin nesnel davranabileceğini
düşünmüyorum. Ön yargıyla yapılmış bir eleştiri o eserin okunmamasına neden olabilir.
Bir eserin ancak sayfaları karıştırıldığı zaman özelliği ortaya çıkar. Öyleyse okurun eseri
okuması eserle ilgili eleştiri metnini okumasından önemlidir.

Paragrafta tartışmacı anlatımın bütün özellikleri yer almaktadır. Tartışmanın bir sohbet


havası içinde geçmesi, iki ayrı düşüncenin tartışılıyor olması, açık ve anlaşılır bir dilin
anlatımda hâkim olması, yazarın düşüncesini soru-cevap şeklinde işlemesi hep tartışmacı
anlatım tekniğinin özellikleridir. Yine tartışmacı anlatımın o klasik düşünceyi işleme şekli
bu paragrafta da yer almıştır. Önce bir durum tespiti yapılmış daha sonra yanlış olan
düşünce dile getirilmiştir. Devamında da yazar, bunlara katılmadığını söyleyip bu
düşüncesini ispat etmeye çalışmıştır.
 Şiir yazılırken şair etkileyiciliği amaçlamamalıymış! Peki neyi esas amaç kabul
etmeliymiş. Estetik duygulardan uzak bir anlam ve etkileyicilikten uzak bir üslupla şiir
yazılabileceğini düşünebilir miyiz? Bence düşünemeyiz. Şiirde kafiye, redif ve diğer
şekilsel özellikler bir nebze önemli olsa da günümüz okuru artık bunları aramamaktadır.
Bu özellikler olsa olsa eski halk edebiyatı zevkini arayanları mutlu eder. Bu şiirlere
günümüzde çok az rastlanmaktadır. En çok satılan şiir kitaplarına baktığımızda çoğunun
serbest ölçüyle yazılmış olması bize yeter sanırım.
 Şiir yazılırken şair etkileyiciliği amaçlamamalıymış! Peki neyi esas amaç kabul
etmeliymiş. Estetik duygulardan uzak bir anlam ve etkileyicilikten uzak bir üslupla şiir
yazılabileceğini düşünebilir miyiz? Bence düşünemeyiz. Şiirde kafiye, redif ve diğer
şekilsel özellikler bir nebze önemli olsa da günümüz okuru artık bunları aramamaktadır.
Bu özellikler olsa olsa eski halk edebiyatı zevkini arayanları mutlu eder. Bu şiirlere
günümüzde çok az rastlanmaktadır. En çok satılan şiir kitaplarına baktığımızda çoğunun
serbest ölçüyle yazılmış olması bize yeter sanırım.

Paragrafta iki düşünce yer almaktadır. "Günümüzde şiirde biçim mi öz mü ön


plandadır?" düşünceleri. Yazar, soru-cevap şeklinde düşüncesini işlemiştir. Yine bir
sohbet havasıyla konuyu dile getirmiştir. Önce bir durum tespitinin yapılması,
sonrasında katılmadığı düşünceyi dile getirmesi ve devamında da kendi düşüncesini
beyan edip inandırıcı bir duruma getirmeye çalışması hep tartışmacı anlatımın
özellikleridir.
 Edebi metinler dersinin lise müfredatından tamamen kaldırılması gerektiği
düşünülmektedir. Bunun olumlu bir tarafı olabilir mi? Ben olmayacağını düşünenlerdenim.
Edebiyat, asla sanattan uzak düşünülemez. Edebiyat dersinde bir iki noktalama işareti, bir
iki yazım kuralı ezberleyen öğrenciyi mi başarılı sayacağız veya sadece sınavlarda başarılı
olan kişileri mi önemseyeceğiz? Elbette ikisi de olmalı ama ikisi de asıl amaç olmamalı.
Amaç "sanat ve estetik" kavramlarına ulaşmak olmalıdır. Yani edebiyat demek, sanat
demek olmalı, başka da bir şey değil.
 Edebi metinler dersinin lise müfredatından tamamen kaldırılması gerektiği
düşünülmektedir. Bunun olumlu bir tarafı olabilir mi? Ben olmayacağını düşünenlerdenim.
Edebiyat, asla sanattan uzak düşünülemez. Edebiyat dersinde bir iki noktalama işareti, bir
iki yazım kuralı ezberleyen öğrenciyi mi başarılı sayacağız veya sadece sınavlarda başarılı
olan kişileri mi önemseyeceğiz? Elbette ikisi de olmalı ama ikisi de asıl amaç olmamalı.
Amaç "sanat ve estetik" kavramlarına ulaşmak olmalıdır. Yani edebiyat demek, sanat
demek olmalı, başka da bir şey değil.

Paragrafta edebiyat dersinin içeriği ile ilgili bir tartışma söz konusudur. Yazar soru-
cevap şeklinde ve senli-benli bir anlatımla düşüncesini işlemiştir. Yine bir durum
tespitiyle paragrafa başlanması, devamında kendisine göre yanlış olan düşünceyi dile
getirmesi ve nihayetinde kendisince doğru olan düşünceyi söylemesi ve bunu kanıtlamaya
çalışması metnin tartışmacı anlatım tekniğiyle oluşturulduğunu göstermektedir.
 Çok gezen mi çok bilir yoksa çok okuyan mı? Bu konuda çoğu kişi çok okuyanın çok şey
bildiğini düşünür. Bence kesinlikle çok gezen daha çok bilir. Öğrenmede en etkili duyumuz
görmedir. Yani "görsellik" öğrenmede çok önemli ve kalıcı sonuçlar doğurur. Gezen kişi
gözleme başvurduğu ve her şeyi bizzat gördüğü için öğrendikleri kalıcı olacaktır. Çok
okuyan da çok şey öğrenebilir. Onun öğrendikleri kalıcı olamaz çünkü okuma sadece bir
duyu alanımızla ilgilidir. Öyleyse kalıcı bilgi sahibi olmak için durmak neden?
 Çok gezen mi çok bilir yoksa çok okuyan mı? Bu konuda çoğu kişi çok okuyanın çok şey bildiğini
düşünür. Bence kesinlikle çok gezen daha çok bilir. Öğrenmede en etkili duyumuz görmedir. Yani
"görsellik" öğrenmede çok önemli ve kalıcı sonuçlar doğurur. Gezen kişi gözleme başvurduğu ve
her şeyi bizzat gördüğü için öğrendikleri kalıcı olacaktır. Çok okuyan da çok şey öğrenebilir.
Onun öğrendikleri kalıcı olamaz çünkü okuma sadece bir duyu alanımızla ilgilidir. Öyleyse
kalıcı bilgi sahibi olmak için durmak neden?

Paragrafta tartışmacı anlatım tekniğinin tüm özellikleri yer almaktadır. Paragrafta bir sohbet
havasının olması, düşüncelerin soru-cevap şeklinde işlenmesi, bir tez ve karşısında antitezin
olması, süsten ve bayağılıktan uzak bir anlatımın yeğlenmesi gibi. Yine bir durum tespitinin
öncelikle yapılması akabinde yanlış olan düşüncenin belirtilmesi, sonrasında da yazarın kendi
düşüncesini söylemesi ve bunu kanıtlama yoluna gitmesi hep tartışmacı anlatımın özellikleridir.
 Paragraf sorularının sınav sorularının en zor soruları olduğu söylenir. Bu kanıya biraz
erken varılmış olabilir mi birileri? Elbette! Ben oldum olası bu düşünceye katılmadım.
Bence paragraf soruları en kolay sorulardır çünkü paragraf soruları özel bir alan bilgisi
gerektirmez. Soruları doğru yapmanın yolu iyi bir okuyucu olmak ve çok fazla soru
çözmektir. Diğer konularda çıkan sorular bilinir ya da bilinmez. Paragraf sorularında böyle
bir durum söz konusu değildir. Örneğin yardımcı düşüncelerle ilgili sorularda cevaplar
yine metnin içindedir. Kısacası ön yargılarımız bazen bizi yanıltabilir. 
 Paragraf sorularının sınav sorularının en zor soruları olduğu söylenir. Bu kanıya biraz
erken varılmış olabilir mi birileri? Elbette! Ben oldum olası bu düşünceye katılmadım.
Bence paragraf soruları en kolay sorulardır çünkü paragraf soruları özel bir alan bilgisi
gerektirmez. Soruları doğru yapmanın yolu iyi bir okuyucu olmak ve çok fazla soru
çözmektir. Diğer konularda çıkan sorular bilinir ya da bilinmez. Paragraf sorularında böyle
bir durum söz konusu değildir. Örneğin yardımcı düşüncelerle ilgili sorularda cevaplar
yine metnin içindedir. Kısacası ön yargılarımız bazen bizi yanıltabilir. 

Paragraf, bir durum tespiti ile başlamış. Paragrafta bir düşüncenin iki yönü
tartışılmaktadır. "Paragraf soruları zor mu kolay mı?" düşüncesi. Yazar devamında bir
soruyla bu sorunun cevabını öğrenmeye çalışmaktadır. Yine kendi düşüncesini dile
getirip ispat etme yoluna gitmektedir. Ayrıca metinde hakim olan sohbet havası da
parçanın tartışmacı anlatımla oluşturulduğunun ipuçlarıdır.
 1. Çoğu edebiyatçı, serbest şiiri büyük bir meziyet olarak görür hatta serbest şiire verdikleri değer, kafiyeli

redifli şiire verdikleri değerden daha üstündür. Halbuki şiir dediğin kafiye ile yazılır. Vezinsiz, kafiyesiz

yazılan şiirin tadı tuzu olmaz.

 2. Özellikle son yıllarda, eğitim ile ilgili radikal değişikliklere gidildi. Okul müfredatı kökten değiştirildi. Bunun

için ders kitapları yeniden yazıldı. Sınav sistemleri hatta sınavlarda sorulan sorularda değişikliğe gidildi. Ancak

tüm bunlar yapılırken öğretmenlerin fikri yabana atıldı ve öğrencilerin hazır bulunuşluk seviyesi göz ardı edildi.

 3. Bazı insanlar okumayı sadece eline bir roman veya hikaye alıp okumaktan ibaret sanıyorlar; oysa bir

duvar yazısını okuyup yorumlamak, sosyal medyada karşılaştığımız bir haberi veya paylaşımı okumak da

okumak değil midir?

 4. Günümüz şarkıcıları, yaptıkları işi sanattan sayıyorlar. Elbette ki gerçekten sanat yapan müzisyenlerimiz de var,

sözüm bu meclisten dışarıdır. ”Lambada titreyen alev üşüyor.” gibi derin anlamlı sözlerden ta nerelere geldik.

Şimdiki şarkı sözlerine söz demek bile fazla.


 5. Türk Dil Kurumu, ayrı ve bitişik yazılan sözcükler üzerine sayısız kurallar oluşturmuştur. Bir sözcüğün

ayrı mı yoksa bitişik mi yazılması gerektiğine bu kurallara bakarak karar verebiliyoruz. Gelin görün ki bu

kurum kendi içinde bile ihtilafa düşmüş. Örneğin ”yeşilzeytin” bitişik yazılırken, ”siyah zeytin” burada

yazdığımız gibi ayrı yazılıyor. Bence gereksiz kurallarla işi çıkılmaz hale getirmek çok da mantıklı değil. Biz

cümleden neyin ifade edildiğini anlayabiliyorsak, ayrı mı bitişik mi yazıldığının pek de önemi olmamalı.

 6. Futbol mu basketbol mu daha zevklidir? Bana göre basketbol futbola göre çok daha zevkli bir spordur. Futbolda

bir oyuncu uzun süre topa dokunmadan, kendini oyundan çekerek pasif hale gelebilir ama basketbolda böyle bir

durum öz konusu olamaz. Her oyuncu sürekli oyunun içindedir ve aktif görev almak zorundadır. Ayrıca futbol 90

dakika denir ama topun oyunda kaldığı bu sürenin ancak yarısı kadardır. Basketbolda ise böyle bir durum söz

konusu değildir, sürenin her saniyesinde oyun oynanmaktadır.

 7. Öğrencinin başarılı olmasında azim ve çalışmanın en etkili faktör olduğunu düşünenlerdenim. Bazıları

zeka daha etkilidir dese de durum bence böyle değildir. Zeka kullanılmadıktan sonra ne kadar önemli

olabilir ki? Son model bir arabanız olduğunu düşünün, her şeyi dört dörtlük olsun. Siz bu arabaya yakıt

koymadıktan sonra bir adım ileri gitmesi mümkün değildir. İşte çalışmak ve azim de yakıt gibidir. Olmadığı

zaman zeka ne kadar olursa olsun hiçbir faydası olmaz.

You might also like