Professional Documents
Culture Documents
Aytaç
“DENEME” TÜRÜNÜN ALMAN EDEBİYATINDA İLK
ÖRNEKLERİ
ABSTRACT
Although Germany is renown for her being the home of authors and thinkers, the genre
of “essay” in German literary history emerged by the beginning of the Nineteenth Century.
There had been, however, some subjective pieces of work produced by some writers of the
Age of Enlightenment. These works which had not been considered to be essays should be
taken as the first examples of the genre. Lessing, Lichtenberg and Herder were, therefor, the
earliest representatives of essays in German Literature. “Die Erziehung des
Menschengeschlechts” by Lessing is an essay, in which the author didactically interprets the
history of 9religion with a rationalist point of view. Lichtenberg’s fragments bearing the
quality of enigmatic sayings and Herder’s epistolary writings of thought can also be
considered to be the important early examples of the genre.
Key Words: Essay, Enlightenment, Lessing, Herder, Lichtenberg
ÖZET
Alman Edebiyat Tarihinde İlk Deneme Örnekleri
Yazarlar ve düşünürler ülkesi olarak ünlenmiş Almanya’nın edebiyat tarihinde “essay”
nitelemesini başlığında taşıyan yazılar ancak 19.y.y. başında görülse de adı böyle olmayıp
“essay” özelliği taşıyan öznel fikir yazıları Aydınlanma döneminde ilk örneklerini vermiştir.
Lessing, Lichtenberg, Herder bunların ilk temsilcileridir. Lessing’in “Die Erziehung des
Menschengeschlechts”i bir rasyonalist gözüyle dinler tarihini eğitim amaçlı yorumlayan
uzunca bir denemedir. Lichtenberg’in özdeyiş değerinde fragmanları, Herder’in mektup
tarzında kaleme alınmış fikir yazıları da önemli ilk örnekler arasındadır.
Anahtar Kelimeler: Deneme, Aydınlanma, Lessing, Herder, Lichtenberg
Roman türü Türk edebiyatı için nasıl Batı’dan alınmış bir türse,
“deneme” türü de Alman edebiyatı için dışardan, önce Fransa daha
sonra İngiltere’den alınmış, deyim yerindeyse “kökü dışarıda” bir
edebî türdür. Son 2030 yıldan bu yana Alman edebiyatı tarihinde ve
bugününde “deneme”nin nereden nereye geldiği konusunda bilimsel
araştırmalar fark edilir bir yoğunlaşma göstermektedir. Türün
2
gerekliydi. Musa’nın dininde henüz öbür dünyadan söz edilmemesini
Lessing böyle açıklar.
Gençlik çağında yine ahlâkî davranışlar için dışardan bir motif
gereklidir, ama bu, çocukluktakinden farklıdır: uzun vadeli mükâfat ve
cezalar, yani ruhun ölümsüzlüğü ve öbür dünya, bu çağın eğitim
araçları olur.
Olgunluk çağı, aklın ve vicdanın erginleştiği devirdir ki ahlâkî
davranışlar için artık dışardan bir motife ihtiyaç kalmaz. İnsan iyiyi,
getireceği mükâfatı düşünerek değil, sadece iyi olduğu için yaptığı
zaman ahlâkî mükemmelliğe erişmiş demektir.
Bu seviyeye ulaşmak, insanlığın bütün basamaklarından geçmiş
olmayı gerektirir. Bu ise Lessing’e göre “ruh göçümü”
(Seelenwanderung) sayesinde gerçekleşir. İnsanlık, çok eski çağlardan
beri ruhun dünyaya yalnız bir kere gelmediğini, her seferinde başka
bir vücuda girerek tabiatın gelişim zincirini bizzat kendi hayatlarında
gerçekleştirdiği fikrine karşı esrarengiz bir ilgi duymuştur. Bazı
çağlarda bir inanç şeklinde beliren bu duygu, bazen boş inanç sayılmış
ama hep söz konusu olmuştur. Lessing, ebedi gelişime inandığı için,
gelişimin bir ömür içinde tamamlanamayacağını ileri sürer. Tabiatın
ve Tanrının gayesi olan ahlâkî mükemmellik, bireyde ancak çok
kareler dünyaya gelmek ve her seferinde bir basamak daha üstün ahlâk
zihniyetini yaşamakla mümkündü.
Lessing’in, son eseri olan “İnsan Neslinin Eğitimi”nde böyle bir
ölümsüzlük ümidini dile getirmesi yalnız ihtiyarlık psikolojisiyle
7
Benjamin Franklin’in hayatını “en soylu bir halk yazarı ve eğiticisi”
olarak niteler ve sağlıklı bir aklın ürünü sayar, Rousseau ile
karşılaştırır. Rousseau’nun yanıltıcı hayal gücü karşısında Franklin
yorulmak bilmez çabasıyla eğitici olmuştur. Seçkin şahsiyetlerin hayat
hikâyelerini öğütlerken bir de Alman Akademisinin kurulmasını
tavsiye eder. Prusya Kralı II. Friedrich’in Voltaire’le mektuplaşmış
olması, Herder’i ona karşı sempati beslemeye götürür, çünkü onda
hümanizmin bir temsilcisini görür.
İkinci derlemede giriş sorusu: Çağın Ruhu Ne?’dir. Bu
mektupların merkez figürü ise Luther’dir. Onu “büyük vatansever”
diye adlandırır ve yeniden Alman milletinin eğiticisi, yol göstericisi
olmasını ister.
Üçüncü grup mektupta hümanizm düşüncesini eski ve yeni
zamanların yazar ve filozoflarında izler. Dördüncü grup mektupta
Alman ulusal zihniyetiyle hümanizmi karşılaştırır. Beşinci grubun
merkezinde “Bizde eskilerin halk ve vatanı hâlâ var mı?” başlıklı yazı
yer alır. Ardından Petrarca, Comenius, Machiavell, Grotıus ve Leibniz
üzerine görüşler dile gelir. Altıncı grupta Grek sanatı ele alınır ve
Grek sanatı, “Hümanizmin suskun okulu” olarak nitelenir. Edebiyat
konuları ise bir sonraki mektuplarda ele alınır. Antik yazarlarla yeni
yazarların kültür ve hümanizm açısından karşılaştırılmasını yapan
Herder, “orta dönem”in edebiyatını ele alırken İngiliz edebiyatına
yönelir. Örnek alma, taklit etme konusunda Alman edebiyatını
sorgular, ama sonunda sanatın aslında bu yolla geliştiği fikrine ulaşır:
Roma’yı yeniler örnek alırken Romada antik Yunan’ı örnek almıştır.
13
Fragman, “çeşitli halkların edebiyatlarının karşılaştırma sonucu”
ile biter. Buna göre edebiyat, dile, geleneklere, alışkanlıklara, mizaca
ve iklime göre biçimlenmektedir ama her devirde insan, insan olarak
kaldığı için ve edebiyatçıların eserlerinde “akıllı ve insancıl ‘niyet’
egemen olduğundan” bütün halkların yolu “ sadelik, hakikat ve ahlâk
ülkesine gider.” Demek oluyor ki edebiyatın en yüce görevi
hümanizmi yaymaktır. Bu yazılar öbeğini izleyen 9. derlemede
Almanların Fransız düşmanlığı (Galikomanie), cevabî mektuplar
halinde söz konusu edilir ve Fransızların Alman dilini (“ ruhsal
güçlerin organı” nı) bozduğu dile getirilir. Böylece Herder Hümanite
mektuplarını, yazılarının ayrıntılı bir bölümüyle sonlandırır. En son
bölüm olan 10. mektup öbeği ise Herder’in artık zorlandığının
ifadeleriyle doludur. Hümanite konusunun kendisini tükettiğinden
bahisle “ çok fazla yazıyor gibiyim: Yankı bulmadan şarkı
söylüyorum.” der.
Fikir mektupları niteliğindeki bu yazılar, Aydınlanma, Leibniz,
Shaftesburg felsefelerinden izler taşır ve her şeyden önce insanı
insancıllığa eğitmek gibi bir görev üstlenir. Sanatı ve bilimi bu amaca
götüren araçlar olarak görür.
Düşünce ağırlıklı, öznel anlatım tutumuyla yazılmış kurmaca
dışı yazılarını “Aufsätze” ya da “Aufsätze zur Literatur” yani edebiyat
yazıları ve “Versuch” başlığı altında yayınlayan Alman yazarları
arasında tabiî ki Goethe’nin yeri vardır. Onun “Winckelmann” üzerine
“Shakespeare” üzerine yazıları, “Granit” başlıklı iddialı yazısı bu
türün örnekleri arasında doruk kabul edilenlerdendir. Herder’in
14
Fichte’yi öğrenciliği sırasında bizzat dinlemiş, onun “benfelsefesi” ile
hesaplaşmayı sürdürmüştür. Ansiklopedist terimi, Aydınlanma
döneminde Fransız akılcı filozoflardan D’Allambert (17171783) ve
Diderot (17131784)’nun temsil ettiği felsefeden (bilgi sistemi) biraz
farklı haliyle çıkar karşımıza Romantizm’de. Rasyonalist
ansiklopedicilerde bilimin zanaata, günlük hayatın somut ihtiyaçlarına
alfabetik bir düzen içinde uygulanması gözetilmiştir. Kişinin kendini
bilgilendirmesine, aydınlanmasına hizmettir amaç. Romantizm’de ve
Novalis’de ise ansiklopedide dışlanan, dışarıda bırakılan ne bir bilim
ne bir sanat ne de politika vardır, ve en önemlisi: Bu alanlar birbiriyle
ilişki içinde görülen bir bütün olarak ele alınır olmuştur. Rasyonalist
ansiklopedistlerde alfabetik düzen esasken Novalis’te âdetâ kasıtlı bir
düzensizlik, bilimleri, sanatları iç içe görmenin sonucu bir karmaşıklık
vardır ve bu, fragmanların çok kolay anlaşılır olmamasına,
açımlamaya, yorumlamaya davetiye çıkarmasına neden olur ki
“deneme” türünün akıcı ifadesi, kolay anlaşılırlığı bunlarda yoktur.
Novalis, deneme türünü “mektupla makale arasında” bir tür
sayar ve gözlemlenenle gözlemleyen arasında gidip gelen bir metin
olarak niteler. “Das Allgemeine Brouillon” başlığını uygun gördüğü
ansiklopedisi, deneme özelliğini bu ben ile nesne arasındaki “gidip
gelme”de,, öznellikle ortaya çıkarır. Fransızca bir kelime olan
“Broullon”, Almanca’daki (Lichtenberg’in kullandığı) “Sudelbuch”,
yani karalama defteri, müsvette demektir. “Düzensizlik” bu başlıkta
Lichtenberg gibi Novalis’de de örtük biçimde dile gelmiştir. Öte
16
yandan Novalis’in fragmanları Lichtenberg’in aforizmalarına biçim ve
öz bakımından benzerlik gösterir.
Ansiklopedi, Novalis’in çalışma projesindeki üç etkinlikten biri
olarak yer alır. 218. Fragmanında yapmak istediklerini şöyle sıralar:
“ 1. Ansiklopedi, 2. bir roman, 3. Schlegel’e bir mektup.
Sonuncusunda 1.’nin bir parçasını elden geldiğince romantik tarzda
sunacağım.” Bu projelerin üçünde de Novalis’in amacı, “insanı bir
bütün olarak işlemek” şeklinde gerçekleşmiştir. Ansiklopedinin ve
Schlegel’e mektubun tarzı hakkında tam bir karara varamadığını şu
sözlerle dile getirir:
“ Bu, bir araştırma mı (ya da deneme) olsun, bir fragmanlar
destesi, bir Lichtenberg’imsi yorum, bir rapor, bir tavsiye
mektubu, bir hikâye, bir makale, bir tanıtma, bir söylev, bir
monolog ya da bir diyalog parçaları mı olsun?”
Novalis, “evrensel şiir” anlayışının yanı sıra “ben”, “orjinallik”,
“yabancılaştırma” konularında da denememsi fragmanlar kaleme
almıştır. “ Her yabancı düşünceyi kendisininkiymiş gibi, ve kendi
düşüncesini yabancı bir düşünce gibi ele almayan kişi, hakiki bir
bilgin değildir” der (716 Fragman).
Aynı şekilde bilimlerin, sanatım ve felsefenin aralarında
etkileşimini, “synkritisch” (ortak eleştirel) oluşu, ansiklopedisinin
ulaşmak istediği ideal sayar:
“ Ansiklopedi, ancak tek tek bilimlerin birbiri üzerine karşılıklı
etkisiyle ortak eleştirel olur. Bir bilimin felsefesi, bilimin öz
eleştirisi ve öz sistemi yoluyla oluşur. Bir bilimin uygulanışı, bir
başka bilimin özel öz gelişimine yardım etmesiyle olur. Her
bilim, salt potansielleştirme sayesinde daha yükseğine, bir felsefî
olana, bir dizinin halkası ve işlevi olarak geçebilir.” (487
Fragman)
Konuyu toparlayacak olursak: Alman edebiyat tarihi içinde 18. ve 19.
yüz yıllarda “deneme” türünün Fransız ve İngiliz örneğinde, o adla
olmasa bile düşünce ağırlıklı, öznel, orijinal, kurmaca dışı yazılara
sıkça rastlıyoruz. Bunlar açık mektup, fragman, edebiyat yazıları,
karalamalar v.b. başlıklarla sürdürülüyor. “Essay” sözünün tam
karşılığı olabilecek “Versuch” kelimesine itibar edilmemiş, bu türün
bir şeyler düşünmeyi denemeden çok daha ciddî, çok daha iddialı
olması gerektiği göz önüne alınarak bu yabancı tür terimi, yani
“essay” (Fransızca olan assai’den ziyade İngilizceyi) özellikle 20.
yüzyıl edebiyatında kullanılır olmuştur.
19