You are on page 1of 264

ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ

(2019 TEKRAR SUNUMU)

Murat CİVELEK
(Klinik Psikolog ve Psikolojik Danışman)
http://www.rehberlik.biz.tr

1
ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ - GENEL SORU DAĞILIMI
TEMEL KAVRAMLAR: 1 soru
KLASİK KOŞULLANMA: 1-2 soru
EDİMSEL KOŞULLANMA: 2-3 soru
BİTİŞİK KURAMLARI: 1-2 soru
GEŞTALT KURAMI: 1 soru
BİLİŞSEL KURAM: 2-3 soru
SOSYAL ÖĞRENME KURAMI: 2-3 soru
İŞARET-GESTALT VE BAĞ KURAMI: 1-2 soru
1. ÜNİTE
TEMEL KAVRAMLAR

3
ÖĞRENME

Öğrenme bireyin çevresiyle girdiği etkileşim veya yaşantı sonucu davranışlarda


meydana gelen nispeten kalıcı izli (sürekli) bir değişmedir.

Araba kullanma Filin dans etmeyi öğrenmesi


Bir davranışın öğrenme olup olmadığını anlayabilmek için şu 3
soruya evet cevabının verilmesi gerekmektedir:

1. Tekrar ve yaşantı sonucu mu?

2. Davranış değişmiş mi? EVET ise


ÖĞRENME
3. Değişiklik Kalıcı mı? Sürekli mi?
Öğrenme ürünü sayılmayan davranışlar
1. Doğuştan getirilen davranışlar
a) İçgüdü
b) İçdürtü (fizyolojik/birincil güdü)
c) Refleks
d) Homeostatik davranışlar (dengeleme)

2. Geçici Davranışlar
3. Büyüme
4. Olgunlaşma
Aşağıdakilerden hangisi öğrenmenin gözlenen sonucunu vurgulayan
özellikler arasında yer almaz?

A) Öğrenilenler “kalıcıdır”.
B) Öğrenme bir tür “alışkanlık kazanma”dır.
C) Öğrenme bir “kavrama” durumudur.
D) Öğrenme “davranış” değişikliğidir.
E) Öğrenme bir “yapma” durumudur.
Bebeklerin ilk birkaç ay içindeki tepkilerinin bir kısmının doğuştan geldiği, bir
kısmının da öğrenme yoluyla sonradan kazanıldığı bilinmektedir.
Bir bebeğin aşağıdaki tepkilerinden hangisinin öğrenme yoluyla kazanıldığı
sonucuna varılabilir?

A) Biberondan emdiği süt çok sıcak olduğunda ağzından püskürtmesi


B) Uzunca bir süre altı ıslak kalınca ağlamaya başlaması
C) Elini, ayağını ısırarak seven bir yetişkini görünce ağlamaya başlaması
D) Değiştirilmek için alt bezi açıldığında ellerini, ayaklarını oynatması
E) Hareket eden bir nesneyi gözleriyle takip etmesi
2. ÜNİTE
ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN TEMEL FAKTÖRLER

1- ÖĞRENEN İLE 2- ÖĞRENME YÖNTEMİ 3- ÖĞRENME MALZEMESİ


İLGİLİ FAKTÖRLER İLE İLGİLİ FAKTÖRLER İLE İLGİLİ FAKTÖRLER

Türe özgü hazır oluş Aralıklı veya toplu öğrenme Ayırt edilebilirlik
Olgunlaşma Bütün veya parça halinde Çağrışımsal anlam
öğrenme
Genel uyarılmışlık hali
Kavramsal basamaklar dizini
Geri bildirim/Dönüt
Motivasyon

Transfer Aktif katılım Çağrışımsal basamaklar


dizini
Ket vurma Tekrar

Dikkat
TRANSFER (AKTARIM)

1. Olumlu (Pozitif) transfer: Öğrenmelerin birbirini kolaylaştırmasıdır.

Örneğin;
• Bisiklet sürmesini bilen birisinin motosikleti kullanmayı daha kolay
öğrenmesi.

• Matematik dersi iyi olan birinin fizik dersini daha kolay başarması
İyi bir masa tenisi oyuncusu olan Aylin tenise başlamaya karar vermiştir.
Aylin masa tenisi raketini kullanma becerisi sayesinde tenis raketiyle yapması
gereken bazı vuruşları kolayca öğrenmiştir.
Aylin’in bazı vuruşları kolayca öğrenmesi aşağıdakilerden hangisinin
sonucudur?
A) Aralıklı öğrenme
B) İleriye ket vurma
C) Öğrenmenin aktarılması
D) Parçalara bölerek öğrenme
E) Alışma
2. Olumsuz (Negatif) transfer (alışkanlık çatışması): Eski öğrenmenin
yeni öğrenmeyi zorlaştırmasıdır.

Örneğin;
 Direksiyonu soldan olan arabaları uzun süre kullanan birisi, direksiyonu
sağdan olan arabayı kullanırken zorlanması
 Q klavye kullanan birisinin, F klavye kullanmakta zorlanması
 İki parmak klavye kullanan birinin 10 parmak klavye kullanmakta
zorlanması.
Eğitim amacıyla bir aylığına İngiltere’ye giden Orhan Bey ne zaman bir
taksiye binmek istese ön sağ koltuğa oturmak istemekte ancak orada oturan
şoförü fark ettiğinde de şaşkın bakışlarla diğer tarafa geçmektedir. Bunun
nedeni de İngiltere’de direksiyonun sağ tarafta yer almasıdır.
Orhan Bey’in yaşadığı bu durum aşağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir?

A) İleriye ket vurma B) Geriye ket vurma


C) Olumlu aktarma D) Olumsuz aktarma
E) Yer değiştirme
Günlük kullandığı çayı, kapağı çekilerek açılan bir kavanozda saklayan ancak bu
kavanoz kırıldığı için çayı kapağı çevrilerek açılan bir kavanoza koymak zorunda
kalan bir ev hanımı, ne zaman kavanozu eline alsa kapağı çekerek açmaya çalışmış,
yeni kavanozun kapağını çevirerek açmayı öğrenmesi uzun zaman almıştır.
Bu ev hanımının yeni kavanozun kapağını çevirerek açmayı öğrenmesinin uzun
zaman almasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sonralık etkisi
B) Olumsuz aktarım
C) Öncelik etkisi
D) Geriye ket vurma
E) Bozucu etkiler
KET VURMA (GÜDÜLENMİŞ UNUTMA)

Öğrenilen bilgilerin birbirini etkileyerek unutturması veya hatırlamasını


zorlaştırması olayıdır. Ket vurma iki türlüdür.
a) Geriye ket vurma: Yeni öğrenilen bilgilerin eskilerini unutturması ya da
hatırlamasını zorlaştırmasıdır. Örneğin; lokantada siparişleri alan garsonun
sonradan aldığı siparişlerden dolayı ilk siparişleri hatırlayamaması.

b) İleriye ket vurma: Eski bilgilerin yeni bilgileri unutturması veya hatırlamasını
zorlaştırmasıdır. Örneğin; Hasan yeni aldığı bir telefonun numarasını arkadaşına
verirken, eski telefon numarasını vermesi. Yeni evlenen Demet’in, yeni soyadını
yazacağına eski soyadını yazması ve evrakları bu şekilde imzalaması.
Yalçın Bey, sıklıkla İnternet bankacılığı kullanmaktadır ve bankanın isteği
üzerine her altı ayda bir şifre değiştirmektedir. Fakat her şifre
değişiminden sonraki ilk günlerde önce eski şifresini sisteme
girmektedir.
Yalçın Bey’in bu davranışı aşağıdakilerden hangisiyle açıklanır?

A) Karışma B) İleriye ket vurma


C) Bozulma D) Geriye ket vurma
E) Yanlış yerleştirme
Bir öğrenme deneyinde, katılımcılara bir kelime dizisi verilerek ezberlemeleri sağlanır.
Aradan birkaç gün geçtikten sonra kendilerinden bir başka kelime dizisini ezberlemeleri
istenir. Daha sonra katılımcılardan ilk öğrendikleri listedeki kelimeleri tekrarlamaları
istendiğinde, akıllarına sürekli ikinci listedeki kelimelerin gelmesi nedeniyle ilk listedeki
kelimeleri hatırlamada güçlük çektikleri görülür.
Katılımcıların ilk listedeki kelimeleri hatırlamada güçlük çekmeleri aşağıdaki
süreçlerden hangisiyle açıklanabilir?
A) Sönme
B) Algısal set oluşturma
C) Otomatik kodlama
D) Geriye doğru ket vurma
E) Engellenme
ALGISAL AYIRT EDİLEBİLİRLİK

Öğrenme malzemesinin (konusunun) etrafındaki diğer uyarıcılardan ayırt


edilebilmesidir.

Çevredeki malzemeden kolayca ayırt edilebilen şeyler daha kolay öğrenilir.

Öğrenilecek metindeki bazı cümlelerin diğerlerinden farklı olarak “altının


çizilmesi, renkli, koyu, BÜYÜK, başka yazı karakterinde” yazılması algısal
ayırt edilebilirliği artırır.
Ders kitaplarında bazı cümlelerin altının çizilmesi veya koyu ya da italik harflerle
yazılması bu cümlenin önemli olduğuna işaret etmenin yanı sıra öğrenilmesini de
kolaylaştırmaktadır.
Ders kitaplarında altı çizilen, koyu ya da italik harflerle yazılan cümlelerin daha
kolay öğrenilmeleri, öğrenilecek malzemeye ilişkin aşağıdaki özelliklerden
hangisiyle ilgilidir?

A) Kavramsal kategori
B) Çağrışımsal anlam
C) Kavramsal benzerlik
D) Örgütlülük
E) Algısal ayırt edilebilirlik
ANLAMSAL ÇAĞRIŞIM

Zihinde birtakım çağrışımlara yol açan öğrenme malzemesi öğrenmeleri


kolaylaştırır. Birbirleriyle ilişkili uyarıcıların öğrenilmesi daha kolaydır.

Birey uyarıcılar arasında ilişki kurarsa öğrenmesi daha kolay olur. Eğer yeni
bilgi eski bilgilerle ilişkili değilse, bireye herhangi bir şey çağrıştırmıyorsa o
bilgilerin öğrenilmesi daha zor olur.
Yemek masasının yemeği veya tren düdüğünün ayrılığı
hatırlatması, aşağıda verilen öğrenme durumlarından
hangisiyle en iyi açıklanır?

A) İçgörüsel
B) Çağrışımsal
C) Örtük
D) Sosyal
E) Dolaylı
ARALIKLI VEYA TOPLU ÖĞRENME

Öğrenmeyi zamana yayarak kısa çalışma süreleri ile öğrenmeyi yapmak


aralıklı öğrenmedir.
Örneğin; 50 dakika ders çalışıp 10 dakika dinlenerek yapılan çalışma aralıklı
öğrenmedir veya bir sınava hazırlanırken bu çalışmayı 4 güne yayma.

Çalışma süresince hiç ara vermeden, dinlenmeden yapılan çalışma ise toplu
öğrenmedir.
Örneğin; son gün sınava hazırlanma veya 3–4 saat aralıksız ders çalışma.
Bir hafta sonra gireceği sınava hazırlanan öğrencisine “Her gün yarım
saatini ayırıp çalışman sınavdan bir gün önce 15 saat çalışmandan daha
yararlı olur.” biçiminde öneride bulunan bir öğretmen, öğrenmeyle ilgili
aşağıdaki etkenlerden hangisine vurgu yapmaktadır?

A) Aralıklı ya da toplu öğrenme


B) Parçalara bölerek ya da bütün hâlinde öğrenme
C) Öncelik etkisi
D) Genel uyarılmışlık durumu
E) Tekrar
BÜTÜN HALİNDE VEYA PARÇALARA BÖLEREK ÖĞRENME

Öğrenilen konunun tümünün bütün olarak öğrenilmesine bütün öğrenme


denir. Öğrenilen konuyu bölümlere ayırarak, her bölümü tek tek öğrenmeye
de parçalara bölerek öğrenme denir.

Konuların yapısal düzenlenmesinde genel kural önce bütün-parça-bütün


olarak öğrenilmesidir.

Fakat öğrenilecek konu zor, uzun, anlamsız ve soyut ise parçalara bölerek
öğrenme, öğrenilecek konu kolay, kısa, anlamlı ise bütün halinde öğrenme
daha avantajlıdır.
Öğrencilerinden İstiklal Marşı’nın tüm kıtalarını ezberlemelerini
isteyen bir öğretmenin onlara tavsiye edebileceği en uygun
çalışma stratejisi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Aralıksız çalışma
B) Toplu çalışma
C) Bütün-parça-bütün
D) Parça-bütün-parça
E) Tümdengelim
Sınıf öğretmeni, ilkokul ikinci sınıfa devam eden Emel’in annesine yaptığı
açıklamada "(I) Kalemi geçen seneye göre artık çok daha düzgün tutuyor ve
yazarken zorlanmıyor. Fakat (II) derste genellikle başka şeylerle ilgileniyor ve (III)
çoğunlukla ev ödevlerini bitirmeden geliyor." demiştir.
Öğretmenin yaptığı bu açıklamaların ilişkili olduğu öğrenmeyi etkileyen
faktörler, aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla verilmiştir?

A) Olgunlaşma – Güdülenme – Transfer


B) Büyüme – Etkin katılım – Kaygı
C) Olgunlaşma – Dikkat – Öğrenmeye ayrılan zaman
D) Büyüme – Kaygı – Etkin katılım
E) Güdülenme – Etkin katılım – Dikkat
3.ÜNİTE
KLASİK (TEPKİSEL) KOŞULLANMA
TEPKİSEL KOŞULLANMA OLUŞMA SÜRECİ

İşlem
1. Uyarıcı 2. Uyarıcı Tepki
Sırası
Salya
1 --------- Et (koşulsuz/doğal)
Koşullanma (koşulsuz/doğal)
Öncesi Zil
2 --------- Tepki yok
(nötr)
Koşullanma Zil Salya
3 Et (koşulsuz/doğal)
Sırası (nötr) (koşulsuz/doğal)
Koşullanma Zil Salya
4 ---------
Sonrası (koşullu/yapay) (koşullu/yapay)
Mehmet ilkokul birinci sınıf öğrencisidir. Okulun ilk günlerinde matematik
dersinde karnı ağrımaya başlar ve ağrının şiddeti giderek artar. Öğretmen,
Mehmet’in ailesine haber verir ve ailesi onu hastaneye götürür. O günden
sonra Mehmet matematik dersinde tedirgin olmaya ve dersi sevmemeye
başlar.
Mehmet’in matematik dersini sevmemesi, klasik koşullanma kuramının
aşağıdaki kavramlarından hangisiyle açıklanır?

A) Koşullu tepki B) Koşulsuz tepki


C) Nötr uyarıcı D) Koşullu uyarıcı
E Koşulsuz uyarıcı
Birçok sosyal davranışımızın devamını sağlayan sosyal pekiştireçler pekiştirici
değerlerini öğrenme yoluyla kazanırlar.
Buna göre, sosyal pekiştireçler ile tepkisel koşullanma sürecinde yer alan
aşağıdaki öge ya da süreçlerden hangisi arasında bir paralellik kurulabilir?

A) Koşullu uyarıcı
B) Uyarıcı genellemesi
C) Alışma
D) Koşulsuz uyarıcı
E) Koşullu tepki
Göze üflenen hava, otomatik olarak, göz kırpma tepkisini ortaya çıkarır. Yanıp
sönen bir ışık ise, böyle bir tepkiyi ortaya çıkarmaz. Ancak, hava üflenmeden
hemen önce bir ışık yanıp söner, ardından da göze hava üflenir ve bu olay birkaç
kez tekrarlanırsa yanıp sönen ışık tek başına göz kırpma tepkisini ortaya
çıkarmaya başlar.
Yukarıda anlatılan tepkisel (klasik) koşullanma sürecinde, yanıp sönen ışık, göz
kırpma tepkisini ortaya çıkarmaya başlamadan önce ne tür bir uyarıcıdır?

A) Pekiştirici B) Koşullu
C) Ayırt edici D) Koşulsuz
E) Nötr
Şiddetli gürültüden korkan bir çocuk birkaç kez gök gürlemesinden önce şimşek çıktığına
tanık olur. Daha sonra şimşek çakar çakmaz henüz gök gürlemeden korku tepkisi vermeye
başlar.
Bir tepkisel koşullama olayını anımsatan bu örnekte (I) gök gürültüsü, (II) şimşekten
korkma, (III) gök gürültüsünden korkma ve (IV) şimşek çakmasına işaret eden
kavramlar aşağıdakilerin hangisinde doğru sırada verilmiştir?

I II III IV
A) Koşulsuz uyarıcı, Koşullu tepki, Koşulsuz tepki, Koşullu uyarıcı
B) Koşulsuz uyarıcı, Koşulsuz tepki, Koşullu tepki, Koşullu uyarıcı
C) Koşullu uyarıcı, Koşullu tepki, Koşulsuz tepki, Koşulsuz uyarıcı
D) Koşulsuz tepki, Koşulsuz uyarıcı, Koşullu tepki, Koşullu uyarıcı
E) Koşulsuz uyarıcı, Koşullu uyarıcı, Koşulsuz tepki, Koşullu tepki
Günlük Hayattan Klasik Koşullanmaya Örnekler

 Yemek kokusunun açlık hissini uyarması,


 Limonu gören birinin ağzının sulanması,
 Sık sık tekrarlanan reklâmlar ile insanların koşullandırılması,
 İnsanlarda ortaya çıkan fobi, hobi, tutum, önyargı, batıl inançlar,
öğrenilmiş çaresizlik, kaçma gibi duygu, düşünce ve
davranışların temelinde klasik koşullanma vardır.
Tepkisel Koşullanma İlkeleri
BİTİŞİKLİK (BAĞ KURMA)

Koşullanma sürecinde koşullu (başlangıçta nötr) (zil) ve koşulsuz uyarıcının (et)


peş peşe verilmesi durumudur.

Koşullu uyarıcı (zil), koşulsuz uyarıcıdan (et) önce verilmelidir. Koşullu


(başlangıçta nötr) ve koşulsuz uyarıcıların verilme zamanı birbirine yakın
olmalıdır.

Pavlov’a göre en etkili koşullanma için ideal süre yarım saniyedir. Araya uzun
zaman giriyorsa (30 saniyeden fazla) koşullanma olmaz.
Ali, araba kullanan babasını izlerken acı bir fren sesi duymuş ardından arabaları öndeki
araca çarpmıştır. Bu olaydan sonra Ali ne zaman bir fren sesi duysa korku tepkisi vermeye
başlamıştır.
Ali’nin fren sesi duyunca korku tepkisi vermeye başlaması aşağıdakilerden hangisinin
sonucudur?

A) Fren sesi ve kaza bitişikliği nedeniyle tepkisel koşullama


B) Sonraki tekrarlarda fren sesini duyması nedeniyle edimsel koşullama
C) Babasını o anda gözlediği için model alma yoluyla öğrenme
D) Babasını izlemekle meşgul olsa da, kaza yapıldığı anda arabanın içinde olduğu için gizil
öğrenme
E) Kaza olayına tanık olduğu için gözlem yoluyla öğrenme
HABERCİLİK
Koşullu uyarıcının (zil), koşulsuz uyarıcı (et) hakkında bilgi vermesidir.

Bu bilgi verme iki türlü gerçekleşir:


a) Olumlu habercilik (ileriye koşullanma): Koşullu uyarıcı koşulsuz uyarıcıdan
önce gelir ve koşullu uyarıcı koşulsuz uyarıcının geleceğini haber verir.

Örnekler;
 Pavlov’un deneyindeki zil sesi (koşullu uyarıcı), etin (koşulsuz uyarıcı)
geleceğinin habercisidir.
 Derste çalan zil, teneffüs geldiğini haberdar eder.
 Maçın başlama düdüğü ise maçın başladığını bildirir.
İki yaşındaki Duru’yu babası ne zaman dışarı çıkaracak olsa önce, onun
şapkasını takmaktadır. Bir süre sonra babası Duru’nun şapkasını her eline
aldığında, Duru el çırparak kapıya doğru yönelir.
Babasının elinde şapkayı gören Duru’nun, dışarı çıkacağını düşünmesi
aşağıdakilerden hangisiyle açıklanır?

A) Kendiliğinden geri gelme B) Koşullu uyarıcı


C) Olumlu habercilik D) Uyarıcı genellemesi
E) Üst düzey koşullanma
b) Olumsuz habercilik (geriye koşullanma): Koşullu uyarıcı koşulsuz
uyarıcıdan sonra gelir ve koşullu uyarıcı, koşulsuz uyarıcının
verilmeyeceğini, ortadan kalkacağını, geri kaldığını, bittiğini haber verir.

Örnekler;
 Teneffüs sırasında çalan zil teneffüsün,
 Maçın bitiş düdüğü maçın geride kaldığını haber verir.
GENELLEME
Klasik koşullanmada genelleme, uyarıcı genellemesi şeklindedir.

Uyarıcı genellemesi: Koşullu uyarıcıya (zil) karşı gösterilen tepkinin (salya


tepkisi), koşullu uyarıcıya benzeyen diğer uyarıcılara da gösterilmesidir.

Benzer birçok uyarıcıya karşı aynı (benzer) tepkinin gösterilmesidir (tepki


tektir, uyarıcı çoktur).
Uyarıcı Genellemesi
Uyarıcı 1
Tepki Uyarıcı 2
Uyarıcı 3
Örnekler;
 Pavlov deneyinde köpek, zil sesine benzeyen çan sesine karşı da salya
salgılama tepkisi göstermiştir.
 Bir çocuğun her sakallıya dede demesi
 Beyaz önlüklü bir doktordan korkan bir çocuğun, beyaz giyinmiş (eczacı,
kasap, öğretmen vb.) herkesten korkması
 Köpek tarafından ısırılan bireyin tüm köpeklerden korkması
 Duyduğu süren sesinin itfaiye aracına ait olduğunu öğrenen çocuğun bu
sese benzer sesler duyduğunda da (polis aracı, ambulansın siren sesi gibi)
bu seslerin itfaiye aracına ait olduğunu söylemesi
Babası tarafından sık sık cezalandırılan bir çocuğun bir süre sonra
sadece babasından değil, yanına yaklaşan tüm erkeklerden
korkması öğrenmeyle ilgili aşağıdaki kavramlardan hangisiyle
açıklanabilir?

A) Olumsuz aktarma B) İkinci derece koşullama


C) İleriye doğru ket vurma D) Genelleme
E) İtici uyarıcı
Evlerindeki köpeğe “kuçu kuçu” demeyi öğrenen Can, bir gün
bahçelerine giren kuzuya da “kuçu kuçu” demiştir.
Can’ın bu davranışı aşağıdakilerden hangisine örnektir?

A) Algısal değişmezlik B) Uyarıcı genellemesi


C) Ayırt etme D) Algı çarpıtması
E) Öğrenmenin aktarılması
AYIRT ETME
Klasik koşullamada uyarıcı genellemesinin tam tersidir. Organizmanın koşullu
uyarıcıya benzeyen uyarıcılar içerisinde koşullu uyarıcıyı seçerek sadece
koşullu uyarıcıya tepkide bulunması ve diğerlerine aynı tepkiyi vermemesidir.

Örnekler;
 Bireyin kendisini ısıran sokak köpeği ile komşusunun evinde beslediği köpeği
ayırt etmesi.
 Bir çocuğun itfaiye aracının siren sesini, polis ve ambulans seslerinden ayırt
etmeyi öğrenmesi.
 Bebeğin birkaç bayan arasından sadece annesini gördüğünde sevinme
tepkisini göstermesi.
SÖNME (DENEYSEL ÇÖZÜLME)

Klasik koşullanmada, koşullanma yoluyla oluşmuş koşullu davranışın, pekiştireç


(doğal uyarıcı: et) verilmemesi sonucu zaman içerisinde kaybolmasıdır. Örneğin;
Otomobiliyle kaza yapan kişi önce otomobil sürmek istemez, tekrar kaza
geçirmediğinde zamanla bu korku ortadan kalkar.
İyi sonuçlar alan takımının maçlarına düzenli olarak giden bir
taraftarın, takımının üst üste birkaç kez yenilmesinin ardından maça
gitmekten vazgeçmesi aşağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir?

A) Kaçma
B) Kaçınma
C) Olumsuz pekiştirme
D) Sönme
E) Ketlenme
ÜST DÜZEY KOŞULLANMA (İKİNCİ DERECE KOŞULLANMA)

Başlangıçta nötr uyarıcı (zil) olan bir koşullu uyarıcıya (zile) karşı
geliştirilen koşullu tepkinin (salya), koşullanma gerçekleştikten sonra bu
koşullu uyarıcı (zil) yeni bir nötr uyarıcı (ışık) eşleştirildikten sonra nötr
uyarıcıya (ışık) karşı da sergilenmesine denir.

Yeni nötr uyarıcı (ışık) koşullu uyarıcının (zil) yerine geçerek koşullu
tepkiyi ortaya çıkarır. Bu nedenle birinci koşullu uyarıcı (zil) sürecin 2.
aşamasında koşulsuz uyarıcıya dönüşür.
Örneğin; bir öğretmenden azar işiten çocuğun öğretmenden korkmaya
başladıktan sonra öğretmeni arabasında görüp daha sonra öğretmenin
arabasını görünce de korkmaya başlaması da üst düzey koşullanmadır.

Çünkü çocuk önce öğretmene koşullanmış, daha sonra öğretmeni araba ile
eşleşince çocuk arabaya karşı da korku tepkisi vermeye başlamıştır.
Üst düzey koşullanma, reklam sektöründe sıkça kullanılmaktadır. Reklamda
bir firmanın adı, logosu veya ürünü tüketicilerde olumlu duygusal tepkileri
ortaya çıkaracak obje, olay veya kişilerle eşleştirilerek bu sağlanır.
Örneğin; bir kot reklamında çok sevilen pop müzik sanatçısının
kullanılması gibi.
Merve sınıf arkadaşı Ahmet’le tartışmış ve araları açılmış, daha
sonraları Ahmet’in yakın arkadaşı Ozan’dan da rahatsız olmaya
başlamıştır.
Merve’nin Ozan’dan da rahatsız olması aşağıdaki kavramlardan
hangisiyle açıklanır?

A) Üst düzey koşullanma B) Edimsel koşullanma


C) Kendiliğinden geri gelme D) Zıt tepki koşullanması
E) Garcia etkisi
Kendisini ısıran bir köpekle her karşılaştığında korku tepkisi veren bir çocuk,
birkaç kez bu köpeği sahibiyle birlikte gördükten sonra köpek yanında
olmasa bile sahibini görünce korku tepkisi vermeye başlar.
Çocuğun, köpeğin sahibinden de korkmaya başlaması aşağıdaki
süreçlerden hangisiyle açıklanabilir?
A) Uyarıcı genellemesi
B) İkinci dereceden koşullanma
C) Tepki genellemesi
D) Etki yayılması
E) Psikolojik tepkisellik
DUYUSAL ÖN KOŞULLANMA

İki nötr uyarıcının önce birlikte sunulması (eşleştirilmesi), sonra bu nötr


uyarıcılardan birinin koşulsuz uyarıcıyla eşleştirilerek koşullanma sağlanması,
daha sonra diğer nötr uyarıcının da genelleme yapılarak (yaşantı geçirmediği
halde) organizmada koşullu tepki yaratmasıdır.

Örneğin; Sevgi ve annesi her zaman akşam yemeklerini birlikte


hazırlamaktadır. Sevgi, evde annesinin olmadığı bir gün akşam yemeğini
kendisi hazırlamaya çalışırken elini tencerede yakmış ve canı çok yanmıştır. Bu
olay esnasında annesi yanında olmadığı halde; Sevgi annesini görünce de
canının yandığını hissetmiştir.
BİRLEŞİK KOŞULLANMA

Koşullanma sürecinde iki nötr uyarıcının (zil, ışık) aynı anda sunulması ve
ardından koşulsuz uyarıcının (et) verilmesi sonucu organizmanın her iki nötr
uyarıcıya birden koşullanarak koşullu tepkiyi vermesi (salya tepkisi)
birleşik koşullanmadır.
Örneğin; Pavlov deneyinde birinci nötr uyarıcıdan (zil sesinden) hemen sonra,
ikinci nötr uyarıcı (ışık) verilir. Sonra hemen arkasından koşulsuz (doğal)
uyarıcı (et) verilerek, her iki uyarıcı birden koşullandırılır. Yani köpek hem zile
hem de ışığa karşı koşullanarak salya tepkisi gösterecektir.
OLUMSUZ TAT KOŞULLANMASI
Garcia, klasik koşullanmadaki “Bitişiklik” ilkesine karşı çıkmıştır. Yani koşullu uyarıcı ile
koşulsuz uyarıcı arasındaki sürenin kısa olması gerektiğine karşı çıkmıştır.
Garcia’ya göre koşullu uyarıcı ile koşulsuz uyarıcı arasında bitişiklik olmadan da
koşullanma gerçekleşebilir.

Örneğin;
 Öğle yemeğinde pizza yiyen birey, akşam midesi bulandığı zaman, pizza ile mide
bulantısı arasında ilişki kurarak, mide bulantısını yediği pizzaya bağlaması Garcia
etkisidir.
 Çikolatayı çok seven Arda bir gün çok fazla çikolata yediği için hastalanmış ve
kusmuştur. Bu olaydan sonra ne zaman çikolata görse Arda’nın midesi bulanmaya
başlaması Garcia etkisidir.
Akşama doğru midesi bulanan Esra, öğle yemeğindeki mayonezden
zehirlendiğini düşünmüş ve bu olaydan sonra uzun süre mayonez yememiştir.
Esra’nın uzun süre mayonez yememesi aşağıdakilerden hangisiyle
açıklanabilir?

A) İkinci derece koşullama (üst düzey)


B) Batıl davranış
C) Ayırt etme
D) Koşulsuz tepki
E) Olumsuz tat koşullaması (Garcia etkisi)
Çikolatayı çok seven Arda bir gün çok fazla çikolata yediği için hastalanmış ve
kusmuştur. Bu olaydan sonra ne zaman çikolata görse Arda’nın midesi
bulanmaya başlamaktadır.
Çikolata gördüğünde Arda’nın midesinin bulanmaya başlaması
aşağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir?

A) Olumsuz tat koşullanması (Garcia etkisi)


B) Aşırı uyarılma
C) II. tip ceza
D) Dolaylı öğrenme
E) Olumsuz pekiştirme
GÖLGELEME

Koşullanma sürecinde, koşulsuz bir uyarıcı (et) ile aynı anda eşleşen iki nötr
uyarıcı (zil ve ışık) birlikte sunulduğunda yalnızca birinin koşullu uyarıcıya
dönüşerek koşullu tepkiyi ortaya çıkarmasıdır. Koşullanma dikkati çeken ve
baskın olan uyarıcıya karşı oluşmakta, diğeri etkisiz kalmaktadır.

Mesela; hem köpekten hem de yüksekten korkan bir kişinin köpekten kaçıp
yüksek bir yere tırmanması gölgelemedir (Köpek korkusu yükseklik
korkusunu gölgelemiştir yani bastırmıştır). Bir erkeğin karşıdan gelen iki
kızdan daha güzel olanı beğenmesi (güzel olan güzel olmayanı
gölgelemiştir).
Ayşegül Öğretmen dersindeki bazı konuları bilgisayarda hazırladığı sunular
yardımıyla öğrencilere öğretmeye çalışır. Konunun öğrencilerin dikkatini çekmesi için
sunu sayfalarına renkli ve hareketli resimler koyar. Ancak bir süre sonra, öğrettiği
konularla ilgili öğrencilerin neler hatırladığını test ettiğinde, öğrencilerin sunularda
verilen bilgilerden çok, renkli ve hareketleri resimleri hatırladıklarını görür.
Öğrencilerin, asıl öğretilmek istenen konuları hatırlamak yerine, daha çok dikkat
çekici resimleri hatırlamaları öğrenmede aşağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir?
A) Sönme B) Gölgeleme
C) Yetersiz koşullanma D) Yanlış kodlama
E) Yakınlık ilkesi
ENGELLEME

Organizmanın bir uyarıcıya (zile) koşullanmasının ardından koşullandığı


uyarıcıyla birlikte, aynı anda farklı bir nötr uyarıcı (ışık) koşulsuz
uyarıcıyla (et) eşleştirildiğinde, eski koşullu uyarıcının (zil) bu
koşullanmaya (ışık ile et arasındaki) engel olması durumudur.

Mesela; annesi ile parka giden ve sevinen bir çocuğun, babası ile parka
gidince sevinmemesi. Anne, babayı engellemiştir.
Gölgeleme ile Engelleme arasındaki farklar;

 Gölgelemede iki uyarıcı aynı anda verilir, engellemede


ise iki uyarıcı art arda verilir.

 Gölgelemede daha çok dikkat çeken uyarıcının


baskınlığı vardır, engellemede ilk uyarıcı ikinci verilen
uyarıcıya engel olduğundan öncelik etkisi vardır.

63
Klasik Koşullanmayı Ortadan Kaldırma Yöntemleri
SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA

Klasik koşullanma yoluyla öğrenilen korku, fobi, kaygı gibi duyuşsal


tepkilerin ortadan kaldırılmasında kullanılır.

Organizmanın korku duyduğu, istemediği uyarıcının zaman içinde


yavaş yavaş ve aşamalı olarak (en az korktuğu durumdan en çok
korktuğu duruma doğru) organizmaya yaklaştırılması sonucu
korkunun ya da istenmeyen davranışın ortadan kaldırılması yöntemidir.
Köpeklerden korkan bir çocuğa, bu korkusunu yenmesi için, önce köpek
resimleri, daha sonra oyuncak köpekler gösterilmiştir. Bunların ardından,
çocuğun canlı bir köpeği önce uzaktan, daha sonra yakınlaşarak izlemesi
sağlanmıştır. Son aşamada ise çocuk köpeğe dokunarak onu sevmiştir.
Bu uygulamada aşağıdaki tekniklerden hangisi kullanılmıştır?

A) Aralıklı pekiştirme
B) Kaçınma koşullaması
C) Sistematik duyarsızlaştırma
D) Bilişsel terapi
E) Model alma
Ayşe anaokuluna gitmeyi çok istediği hâlde gittiği ilk gün annesinden ayrılmak istememiş ve
yoğun bir ayrılık kaygısı yaşamıştır. Öğretmeni ilk gün Ayşe’nin annesiyle birlikte sınıfa
girmesine izin vermiştir. İkinci gün annesinin sınıfın hemen dışında beklemesi sağlanmıştır.
Takip eden iki üç gün anne okulun veli bekleme salonunda bekletilmiştir. Daha sonra Ayşe’ye
“Annen sen okulda iken eve gidip senin için yemek yapmak istiyor. İzin verir misin?”
denilmiştir. Ayşe o günden sonra annesinden ayrılmaktan korkmadan okula devam
edebilmiştir.
Bu örnekte Ayşe’nin korkusunu yenebilmesi için hangi teknik uygulanmıştır?
A) Üst düzey koşullama
B) Sistematik duyarsızlaştırma
C) Karşı karşıya getirme
D) Korku koşullaması
E) Gölgeleme
KARŞIT (KARŞI) KOŞULLAMA
Belli bir tepkiye neden olan koşullu uyarıcının, karşıt bir tepkiye neden olan bir uyarıcıyla
eşleştirerek istenmeyen (olumsuz) tepkinin tersine çevrilmesini sağlamaktır. Bu teknikte
olumsuz tepkilerin olumluya çevrilmesi söz konusudur.
Karşıt koşullamada olumsuz (istenmeyen) tepkiler olumlu uyarıcılarla yok edilir.

Örneğin;
 Asık suratlı öğretmenlerden dolayı okuldan nefret eden bir öğrencinin, güler yüzlü başka
bir öğretmen sayesinde okulunu sevmeye başlaması
 Dişçiden korkan bir çocuk duvarları rengarenk boyanmış, içi oyuncaklarla dolu bir
odada dişçiyle oyun oynadıktan sonra dişçiyi sevmeye başlayabilir.
Melek, ilköğretimin ilk yıllarında matematik derslerinde başarılı olamamış ve
matematiğe karşı olumsuz bir tutum geliştirmiştir. Altıncı sınıfa başladığında
matematik öğretmenini çok seven ve onun yakın ilgisinden mutlu olan
Melek, matematik çalışmaktan hoşlanmaya başlamıştır.
Melek’in matematikten hoşlanmaya başlaması aşağıdakilerden hangisiyle
en iyi açıklanabilir?

A) Sosyal öğrenme B) İşaret öğrenme


C) Kendiliğinden geri gelme D) Karşıt koşullanma
E) Kavrama yoluyla öğrenme
İTİCİ UYARICIYLA DAVRANIŞ KONTROLÜ

Bu teknikte organizma için istenen uyarıcı (durum) itici bir uyarıcı ile
ilişkilendirilip istenen uyarıcıya duyulan çekicilik azaltılarak istenen
uyarıcıya verilen istenmeyen tepki ortadan kaldırılmaya çalışılır.

Yani bu teknikte, olumlu bir bağın olumsuza çevrilmesi söz konusudur.


Olumsuz tepkiler, olumsuz uyarıcılarla yok edilir.

Örneğin; emziği bıraktırmak için bebeğin emziğine acı biber sürmek. Sigara
içen bir kişiye sigara içmeden bir süre önce tiksindirici, mide bulandırıcı ilaç
içirmek.
Aşırı kilolu olan Ayşen Hanım, bir diyetisyenin tavsiyesine uyarak kek, kurabiye ve
benzeri kilo yapan yiyecekleri düşük miktarda elektrik şoku veren metal bir tabağa
koyar. Tabağa her uzandığında elektrik çarpar ve elini çekmek zorunda kalır. Ayşen
Hanım, tabağa verdiği elektrik akımının şiddetini birkaç günde artırır ve sonuçta
tabaktan yiyecek alma girişiminde bulunmaktan vazgeçerek kilo vermeye başlar.
Ayşen Hanım’ın kilo vermek için uyguladığı teknik aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kademeli yaklaşma
B) Karşıt koşullama
C) İtici uyarıcıyla davranış kontrolü
D) Pekiştirme yoluyla davranış kontrolü
E) Ayırt etme eğitimi
4. ÜNİTE
GUTHRİE BİTİŞİK KURAMI
Guthrie’de Alışkanlıkların Değiştirilmesine Kullanılabilecek
Yöntemler
EŞİK (ALIŞTIRMA) YÖNTEMİ
Organizmada her uyarıcıya ilişkin bir tepki eşiği vardır. Eğer uyarıcılar o eşiğin
altında kalırlarsa organizma onlara tepki göstermez. Eşik yönteminde uyarıcı tepki
eşiğini aşmayacak şekilde (düşük dozlarda, azar azar) verilir. Uyarıcının dozu,
zamanla yavaş yavaş artırılır. Bu sürecin sonunda uyarıcı istenen miktarda verilse
de artık organizma tepki göstermez.

Yani eşik yöntemi, istenmeyen tepkinin ortadan kaldırılmasında, bireyin istemediği


uyarıcı en azdan en çoğa doğru belirli düzeylerde verilir ve böylece birey bu
uyarıcıya bir süre sonra alıştırılır.
Emel Hanım’ın dört yaşındaki kızı, hastalandığı zamanlarda öksürük şurubu içtiğinde
midesi bulanmakta ve şurubu tükürmektedir. Bunun üzerine Emel Hanım, kızının
içmesi gereken şurup miktarını çay kaşığıyla azar azar vererek şurubu içmesini
sağlamıştır. Emel Hanım’ın kızı bir süre sonra öksürük şurubunu tek seferde ve midesi
bulanmadan içmeye alışmıştır.
Emel Hanım’ın, kızına öksürük şurubu içme alışkanlığı kazandırmada kullandığı
yöntem aşağıdakilerden hangisidir?

A) Eşik B) Bıktırma
C) Zıt tepki D) Alışkanlığı bastırma
E) Olumlu pekiştirme
Öğrencilerin dikkat sürelerinin kısa olmasından dolayı eğitimde birçok etkinlik 30-
40 dakikayı geçmeyecek şekilde düzenlenir. Buna rağmen, ilköğretime yeni
başlayan öğrencilerin ilk haftalarda dikkat süreleri daha kısadır ve hızlı bir şekilde
düşer. Bu durumu bilen Aylin Öğretmen, yılın başında yapılan etkinliklerin
sürelerini 15-20 dakika ile sınırlarken, daha sonraki haftalarda çalışma sürelerini
kademeli olarak artırmıştır.
Aylin Öğretmen’in öğrencilerin dikkat sürelerini artırmak için uyguladığı bu
yöntem aşağıdakilerden hangisiyle en iyi açıklanabilir?
A) Kendini ayarlama B) Eşik yöntemi
C) Isındırma yöntemi D) Zihinsel disiplin
E) Zaman yönetimi
BIKTIRMA YÖNTEMİ
İstenmeyen tepki, organizmaya yapmaktan bıktırıncaya ve sıkılıncaya kadar
yaptırılır.

Böylece organizma bu tepkiyi göstermekten bıkacağı için aynı uyarıcıya karşı


mevcut tepkisi sönecek ve bu uyarıcıya karşı farklı tepkiler verecektir.

Örneğin; Atı eyere alıştırmak için, atın üstüne eyer yerleştirilir, üstüne de atı
terbiye eden kişi biner ve at eyeri atmaktan vazgeçinceye kadar koşturulur.
Yorulunca eyeri atmaktan vazgeçip normal olarak yürümeye başlar.
Küçük Şule pudingi çok sever. Annesinden sık sık puding yapmasını ister.
Şule’nin puding isteği ile baş edemez hâle gelen annesi, bir gün koca bir
tencere puding yapıp kızının önüne koyar. Bundan sonra Şule annesinden
bir daha puding istemez.
Şule’nin annesi, aşağıdaki davranış biçimlendirme yöntemlerinden
hangisini kullanmıştır?

A) Zıt tepki B) Alıştırma


C) Bıktırma D) Karşı karşıya getirme
E) Duyarsızlaştırma
ZIT TEPKİ YÖNTEMİ
İstenmeyen davranışa yol açan uyarıcı ile ona zıt olan onunla rekabet edebilecek
istenen davranışı meydana getiren uyarıcı birlikte (aynı anda) verilir. Yani itici ve
çekici uyarıcılar birlikte verilir.

Örneğin; süt içmeyi sevmeyen fakat kakaoyu seven bir çocuğa sütü kakao ile
karıştırıp vermek.

Örneğin; Arda matematik dersinden hoşlanmamaktadır. Bir gün matematik


öğretmeni okulda yapılan etkinlikte Arda’yı piyano çalarken izler ve onun müziğe
olan ilgisini fark eder. Bunun üzerine Arda’ya matematik çalışırken müzik
dinlemesini önerir. Arda bu öneriyi uyguladıktan sonra matematiği sevmeye başlar.
Arda matematik dersinden hoşlanmamaktadır. Bir gün matematik
öğretmeni okulda yapılan etkinlikte Arda’yı piyano çalarken izler ve onun
müziğe olan ilgisini fark eder. Bunun üzerine Arda’ya matematik çalışırken
müzik dinlemesini önerir. Arda bu öneriyi uyguladıktan sonra matematiği
sevmeye başlar.
Öğretmenin Arda’ya bu yöntem aşağıdakilerden hangisidir?

A) Eşik B) Zıt tepki


C) Alışma D) Sonralık etkisi
E) Pekiştirme
Karşıt koşullama ile zıt tepki arasındaki farklar
1) Karşıt koşullama klasik koşullamanın bir ilkesidir. Karşıt koşullamada iki uyarıcı ortamda
aynı anda yoktur (yani birlikte verilmezler); uyarıcılardan biri ortamdan çekilir, tam tersi tepki
oluşturacak diğer uyarıcı ortama sokulur. Yani uyarıcılar rekabet ettirilmez. Ayrıca karşıt
koşullama uzun bir süreçte gerçekleşir.
2) Zıt tepki yöntemi Guthrie’nin bitişiklik kuramının bir ilkesidir. Zıt tepki yönteminde iki uyarıcı
ortamda aynı anda vardır (yani birlikte verilir) ve uyarıcıların rekabet ettirilmesi (uyarıcılardan
birinin baskınlığı) söz konusudur. Zıt tepki, uzun bir süreçte değil tek seferde gerçekleşir.
3) İkisinde de olumsuz duyguları olumlu hale getirme ortak özelliği var. Eğer olumsuz nesne
güvenilir bir şeyle ortama dâhil ediliyorsa zıt tepkidir. Eğer olumsuz nesnelerin kendisi
değişip olumlu duygulara neden oluyorsa karşıt koşullamadır.
Örneğin; yabancı birisinden korkuyorsunuz. Eğer o yabancının yanında tanıdığınız ve
güvendiğiniz birini görürseniz ona karşı korku tepkisi göstermezsiniz zıt tepki olur. Eğer o
yabancı, başka birisi arada olmadan size karşı yakınlık ve sıcaklık gösterirse ve ona karşı
korkularınız azalırsa bu da karşıt koşullama olur.
5. ÜNİTE
BAĞLAŞIMCI (BAĞ, ÇAĞRIŞIM) KURAMI
SEÇME VE BAĞLAMA (DENEME-YANILMA ÖĞRENMESİ)
Organizma bir problemle karşılaştığı zaman problemi düşünüp, zihinden çözüm
aramaz. Bunun yerine pek çok deneme-yanılma davranışlarıyla çözüm aramaya çalışır.

Ancak bu davranışlarından bazıları amacına ulaşmasına yardım ederken bazıları ise onu
amacına götürmez. Kendisini amaca ulaştıran tepkileri seçer, amaca götürmeyen
başarısız tepkileri ise eler. Başarıya götüren, haz ile sonuçlanan tepkiler kalıcı hale gelir.

Yani, uyarıcı ile tepki arasındaki sinirsel bağ, amaca ulaştıran tepkilerle kurulur.
Amaca ulaştırmayanlar ise elenir.
Altı yaşındaki bir çocuk, bozulan oyuncağını parçaları gelişigüzel söküp
takarken onarıyor. Burada çocuğun yaptığı şey, parçaları, aralarındaki ilişkileri
dikkate alarak birleştirmek değil; çeşitli durumları, doğrusunu buluncaya
kadar birçok kez tekrarlamaktır.
Çocuğun oyuncağı bu şekilde onarması, aşağıdakilerden hangisine bir
örnektir?

A) Örtük öğrenme B) Deneme-yanılma öğrenme


C) Kavrama yoluyla öğrenme D) Gözleyerek öğrenme
E) Öğrenmeyi öğrenme
THORNDİKE’IN ÜÇ TEMEL KANUNU
1) Hazırbulunuşluk yasası: Thorndike’a göre organizmanın fiziksel ve psikolojik olarak
hazırbulunuşluk durumu, öğrenmenin etkililiğini etkiler. Bu durum 3 farklı şekilde açıklanır:
 Organizma bir davranışı yapmaya istekli ve hazır ise ve bu davranışın yapılmasına izin
verilmişse bu organizmaya mutluluk ve haz verir. Bu durum hazırbulunuşluk yasasına
uygundur.
 Organizma bir davranışı yapmaya istekli ve hazır ise fakat bu davranışı yapmasına izin
verilmezse organizma elem ve kızgınlık duyar. Bu durum hazırbulunuşluk yasasına uygun
değildir.
 Organizma bir davranışı yapmaya istekli ve hazır değilse fakat davranışı yapmaya
zorlanıyorsa organizma kızgınlık duyar. Bu durum hazırbulunuşluk yasasına uygun değildir.
Bir ilköğretim okuluna bu yıl atanan Stajyer Öğretmen Mehmet Bey, müdür
tarafından 2A şubesinin sınıf öğretmeni olarak görevlendirilir. Mehmet Öğretmen,
öğrencilerin ileriki yıllarda girecekleri önemli sınavları düşünerek sadece öğretim
programındaki konuların yeterli olmayacağına inanmaktadır. Bu nedenle
öğrencilerinden her hafta en az 50 sayfalık bir hikâye kitabı okumalarını ve bu
kitabın özetini çıkarmalarını istemektedir.
Öğretmenin bu davranışı, Thorndike’ın öğrenme ve eğitimle ilgili görüşlerinden
hangisine uygun değildir?

A) Tekrar yasası B) Etki yasası


C) Tepki analojisi D) Ait olma yasası
E) Hazırbulunuşluk yasası
2) Etki yasası:
 1930 öncesi etki yasasına göre; tepkinin doğurduğu sonuç, uyarıcı-tepki
arasındaki bağın güçlenmesine ya da zayıflamasına neden olmaktadır.

Bir uyarıcıya karşı yapılan bir tepki tatmin edici, haz verici bir sonuç yaratırsa ödül
olarak algılandığı için uyarıcı-tepki bağı güçlenir, tepki tatmin yaratıcı bir sonuç
yaratmazsa ceza olarak algılandığı için, uyarıcı-tepki bağı zayıflar.

 1930 sonrası etki yasasına göre; Tepki, tatmin edici bir sonuç yaratmazsa ceza
olarak algılanır fakat bu durum uyarıcı-tepki bağının gücüne hiçbir etkisi olmaz
(1930 öncesi eski görüşünde bağın gücünü azaltır demekteydi).
Sonuç olarak; pekiştirilen tepkinin gücü artmakta, cezalandırılan tepkinin gücü ise
azalmamaktadır. Çünkü ceza davranışı söndürmez, sadece bastırır. Pekiştirmeyle
davranış biçimlendirilebilirken, cezayla istenmeyen davranış ortadan kaldırılamaz.
Öğle yemeği için ilk kez gittiği restoranın yemeklerinin tadını beğenmeyen
Hüseyin bir daha o restorana gitmemiştir. Daha önce gittiği ve lezzetli
yemekler yediği bir başka restorana ise gitmeye devam etmektedir.
Hüseyin’in bu davranışı aşağıdaki öğrenme kavramlarından hangisiyle
açıklanır?

A) Etki yasası B) Tekrar yasası


C) Tepki çeşitliliği D) Hazırbulunuşluk yasası
E) Ögelerin gücü
3) Tekrar yasası:
 1930 öncesi tekrar yasasına göre; uyarıcı-tepki arasındaki bağ kullanıldıkça
(tekrarla) güçlenir (kullanma yasası). Tekrar devam etmediğinde uyarıcı-tepki
arasındaki bağ zayıflar ve unutulur (kullanılmama yasası).
Kısacası, tekrar yasasına göre yaparak öğrenir, yapmayarak unuturuz.

 1930 sonrası tekrar yasasına göre; sadece tekrar etme bağı güçlendirmediği gibi,
tekrar etmeme de bağın gücünü azaltmaz. Tekrar etme, sadece bağın gücünde
az bir gelişme sağlayabilir, kullanmama da biraz unutmaya yol açabilir.

Dönüt ve düzeltme yapılmadan gerçekleştirilen tekrarların uyarıcı-tepki bağının


güçlenmesinde çok etkisi olmaz. Dönüt ve düzeltmelerle birlikte yapılan tekrarlar
ancak uyarıcı-tepki bağının güçlenmesini sağlayabilir.
ETKİNİN (PEKİŞTİRECİN) YAYILMASI
Bazen bir pekiştireç sadece verilmesine neden olan istendik davranışı değil, aynı
zamanda pekiştirilen davranışı çağrıştıran veya pekiştirilen davranışla bitişik
davranışları da etkilemesine etkinin yayılması denir. Yani pekiştireç bir davranışı
pekiştirirken, o davranışla birlikte bulunan, ilgili olan diğer davranışları (yanlış
davranışları) da dolaylı olarak pekiştirmektedir.

Örneğin; öğrencilerinin hızlı yazmalarını isteyen bir öğretmen, öğrencileri hızlı


yazdıkça öğrencilerinin bu davranışını pekiştirmiştir. Fakat bir süre sonra,
öğrencilerinin hızlı yazı yazmalarını pekiştirirken kötü veya yanlış yazmalarını da
pekiştirmiştir.
TEPKİ ANALOJİSİ (BENZETEREK TEPKİDE BULUNMA)

Yeni bir durumla karşılaşan organizmanın, bu duruma benzer diğer durumlarda


yaptığı tepkileri aynen tekrarlamasına denir.

Birey ilk defa karşılaştığı uyarıcıya nasıl tepki vereceğini bilemez. Bu durumda, daha
önce tepki verdiği benzeri durumlarda verdiği tepkilerden, deneyimlerden yararlanır.

Karşılaşılan iki durum arasındaki benzerlik arttıkça, tepkideki benzerlik de artacaktır.

Örneğin; anahtarını bir tel yardımıyla düştüğü yerden kurtaran biri, kalemini
düşürdüğünde de bu tepkiyi verir.
Tepkisel koşullanmadaki uyarıcı
genellemesine

Thorndike, tepki analojisi

adını verir.

91
ÇAĞRIŞIMSAL GEÇİŞ
Bir uyarıcıya verilen tepkinin, ortama yeni uyarıcıların eklenmesiyle ve eski
uyarıcıların derece derece çıkarılmasıyla, tamamen yeni uyarıcılara da
gösterilmesidir. Geçiş sırasında ilk uyarıcı yavaş yavaş ortamdan çıkarılır; ilk
uyarıcıya gösterilen tepki, eklenmiş ikinci uyarıcıya da gösterilir.

Çağrışımsal geçiş ilkesi, özellikle reklamcılık sektöründe kullanılır.


Saygı duyulan, sevilen ve olumlu duygular oluşturan uyarıcı objeler (ünlü
kişiler özellikle) ile otomobil, şampuan, ev gibi reklam ürünleri
eşleştirilerek tanıtılır. Bu uyarıcılar sıkça birlikte verildikten sonra, ilk
uyarıcının oluşturduğu olumlu duyguları, daha sonra reklam ürünün de tek
başına oluşturduğu gözlemlenir.
Tepkisel koşullanmadaki üst düzey
koşullanmaya

Thorndike, çağrışımsal geçiş ilkesi

adını verir.

93
Tanınmış bir öykü yazarı olan Melike Derin’in soyadı, evlendikten sonra Tunç olur.
Melike Hanım, okurlarının Melike Derin ile Melike Tunç’un aynı kişi olduğunu
öğrenmeleri için yeni kitaplarında adını bir süre Melike Derin Tunç, sonra sadece
Melike Tunç olarak kullanır. Okurlar, Melike Derin ile Melike Tunç’un aynı kişi
olduğunu öğrenir.
Buna göre okurların, Derin ve Tunç soyadlarının aynı kişiye ait olduğunu
öğrenmeleri için Melike Hanım’ın kullandığı yöntem aşağıdakilerden hangisidir?
A) Benzeterek tepkide bulunma
B) Çağrışımsal geçiş
C) Tepki çeşitliliği
D) Dolaylı öğrenme
E) Etkinin yayılması
6. ÜNİTE
EDİMSEL KOŞULLANMA
PEKİŞTİREÇ

Davranışın hemen arkasından verilerek, istenen davranışın ortaya çıkma


olasılığını artıran uyarıcılara pekiştireç denir.

Edimsel koşullanmada iki türlü pekiştireç kullanılır:

 Olumlu pekiştireçler
 Olumsuz pekiştireçler
PEKİŞTİREÇ
TÜRLERİ

BİRİNCİL İKİNCİL OLUMLU OLUMSUZ


PEKİŞTİREÇ PEKİŞTİREÇ PEKİŞTİREÇ PEKİŞTİREÇ

Klasik Koşullanma Edimsel Koşullanma


PEKİŞTİREÇ TÜRLERİ

a) Birincil (koşulsuz) Pekiştireçler b) İkincil (koşullu) Pekiştireçler


Öğrenilmemiş olan, her türlü Doğuştan getirilmeyen, başlangıçta
organizmada doğuştan etkili olan, pekiştireç değeri taşımayan (nötr uyarıcı
organizmanın temel biyolojik olan), etkisini öğrenme yoluyla (birincil
ihtiyaçlarını gideren uyarıcılardır. pekiştireç ile ilişkilendirilerek)
kazandığımız pekiştireçlerdir.
Örneğin; su, yiyecek, içecek, uyku,
Örneğin; yüksek not, para, statü,
cinsellik gibi.
madalya, diploma, gülümseme,
takdirname gibi.
Bir deneyde şempanzeye tavanda bulunan kırımızı ışık yandığında
bir düğmeye bastığı takdirde bir kart elde edebileceği ve bu kartı
muzla değiştirebileceği öğretilmiştir.
Bu deneyde kart şempanze için aşağıdakilerden hangisinin işlevini
görmektedir?

A) Ayırt edici uyarıcı B) İkincil pekiştireç


C) İçsel pekiştireç D) Pekiştirici uyarıcı
E) Nötr uyarıcı
PEKİŞTİREÇ TÜRLERİ

c) Olumlu Pekiştireçler d) Olumsuz Pekiştireçler


Bir davranıştan sonra organizmaya Organizmanın hoşuna gitmeyen, ortamdan
verildiğinde (ortama konulduğunda) çıkarıldığı zaman davranışın yapılma olasılığını
davranışın yapılma olasılığını artıran artıran uyarıcılardır.
uyarıcılardır.
Yani belli bir davranış yapıldıktan sonra,
Olumlu pekiştireçler organizma için istenilen organizmayı rahatsız edici bir durum (olumsuz
uyarıcılardır. Bunlar ödül olarak uyarıcı) ortadan kalkarsa o zaman aynı davranışın
nitelendirilebilir. tekrar yapılma olasılığı artar.

Örneğin; takdir edilmek, statü kazanmak, Örneğin; çok soğuk olduğu için ders çalışamayan
plaket almak, takdirname almak birer olumlu bir öğrenci, soğukluk ortadan kalkınca ders
pekiştireçtir. çalışma davranışı ortaya çıkabilecektir. Buradaki
çok soğuk durumu olumsuz pekiştireçtir.
Bireyin, üyesi olduğu sosyal gruplar tarafından onaylanan davranışlarının
tekrarlanma olasılığı artar.
Buna göre, sosyal onay aşağıdakilerden hangisinin işlevini yerine
getirmektedir?

A) Olumlu pekiştireç B) Ayırt edici uyarıcı


C) Birincil pekiştireç D) Kısmi pekiştireç
E) Koşulsuz uyarıcı
PEKİŞTİRME TÜRLERİ

a) Olumlu Pekiştirme b) Olumsuz Pekiştirme


Bir davranıştan sonra organizmanın Yapılan bir davranışın ardından olumsuz
hoşuna giden bir uyarıcı (olumlu pekiştireçleri ortamdan çıkartarak
pekiştireç) verilerek davranışın davranışın yapılma olasılığını artırma
tekrarlanma olasılığının artırılması işlemidir. Organizma olumsuz durumdan
işlemidir. kurtulmak için davranışta bulunur.

Örneğin; matematik dersinden 5 alan Örneğin; iyileşmek isteyen bireyin ilaç


bir öğrenciye ailesinin bir hediye alması. alması. Soğuk odada çalışan bir
öğrencinin odasına soba kurulması.
Bir teknik direktörün başarıyı artırmak amacıyla, en iyi
performans gösteren sporcusuna her ayın sonunda bir spor
malzemesi hediye etmesi aşağıdakilerden hangisine örnek
olabilir?

A) Dolaylı pekiştirme B) Koşullu anlaşma


C) Premack ilkesi D) Birincil pekiştireç
E) Olumlu pekiştirme
Çok kısa boylu olduğunu düşünen ve bundan son derece rahatsız olan Ayşe’ye, işe
yüksek topuklu ayakkabı giyerek geldiği bir gün arkadaşları çok hoş ve uzun boylu
göründüğünü söylemişlerdir. Bu olaydan sonra Ayşe sürekli olarak yüksek topuklu
ayakkabılar giymeye başlamıştır.
Ayşe’nin yüksek topuklu ayakkabılar giymeye başlaması aşağıdakilerden
hangisinin onucudur?
A) Batıl davranış
B) Kavrama yoluyla öğrenme
C) Olumsuz pekiştirme
D) İçgörü kazanma
E) Biçimlendirme
PEKİŞTİRME TÜRLERİ

c) Birincil Pekiştirme d) İkincil Pekiştirme


Birincil pekiştireç kullanılarak İkincil pekiştireç kullanılarak pekiştirme
pekiştirme işlemi yapılıyorsa buna işlemi yapılıyorsa buna ikincil pekiştirme
birincil pekiştirme denir. denir.

Örneğin; Bir annenin çocuğu uslu durdu Örneğin; Bir öğretmeninin, sınıftaki bir
diye ona çikolata alması öğrencisi uslu durdu diye ona
gülümsemesi
DİĞER PEKİŞTİRME TÜRLERİ
e) Sembolik Pekiştirme: Sosyal kabulü veya onayı gösteren ve maddi değeri
olmayan tek bir nesnenin (not, yıldız, marka, plaket, madalya, kupa, sertifika,
takdirname) pekiştireç olarak kullanılmasıyla gerçekleştirilen pekiştirme işlemidir.
Örneğin; öğrencilere takdir belgesi vermek.

Simgesel Ödülle Pekiştirme: Bireyin simgesel ödülleri (yıldız, puan, fiş, marka)
toplayarak/biriktirerek daha sonra gerçek ödüle dönüştürdüğü pekiştirme işlemine
denir.

Simgesel ödülle pekiştirme sembolik pekiştirmenin alt koludur.

Örneğin; bir kola firmasının “yıldızlı beş kapak” getirene 2 litre kola hediye vermesi.
Simgesel ödülle pekiştirme Sembolik pekiştirmenin özel bir
uygulamasıdır. Yani simgesel ödülle pekiştirme sembolik
pekiştirmedir.

Sorularda şıklarda aynı anda hem simgesel ödülle pekiştirme


hem sembolik pekiştirme şu ana kadar hiç gelmemiştir.

Nitekim 2015 yılında ÖSYM, simgesel ödülle pekiştirmeyi


«sembolik pekiştirme» genel başlığı altında sorarak simgesel
ödülle pekiştirme sembolik pekiştirme olarak kabul etmiştir.
Gazetelerin satışlarını artırmak için belirli sayıda kupon
biriktirene kitap, oyuncak gibi hediyeler vermeleri
aşağıdakilerden hangisiyle açıklanır?

A) Zincirleme
B) Premack ilkesi
C) Sembolik pekiştirme
D) Değişken oranlı pekiştirme
E) Sürekli pekiştirme
Öğrencilerine ödev yapma alışkanlığı kazandırmak amacıyla yaptıkları her
ödeve bir yıldız veren ve toplam on yıldız kazananlara bir kitap hediye
eden bir öğretmen, aşağıdaki davranış kontrol tekniklerinden hangisini
kullanmaktadır?

A) Davranış şekillendirme
B) Simgesel ödülle pekiştirme
C) Kademeli yaklaşma
D) Dolaylı pekiştirme
E) Sistematik duyarsızlaştırma
Pekiştirme
Tarifeleri

Sürekli Aralıklı
Pekiştirme Pekiştirme

Zaman Oran
Aralıklı Aralıklı

Sabit Değişken Sabit Değişken


zamanlı zamanlı oranlı oranlı

Artan Artan
zamanlı oranlı
PEKİŞTİRME TARİFELERİ

1) Sürekli Pekiştirme 2) Aralıklı Pekiştirme


Yapılan her istendik davranış sonrasında Yapılan her istendik davranıştan sonra
pekiştirecin verilmesidir. pekiştirme verilmez.
Örneğin; çocuk yatağını her düzelttiğinde ödüllendirilir Oran ve zaman aralıklı diye iki türlüdür.
(çikolata alınır, şeker alınır, aferin denir vb.)

Uyarı: Yeni, zor ve karmaşık bir davranışın


kazandırılmasında etkilidir. Davranış öğrenildikten
sonra kalıcı olması açısından aralıklı tarifeye geçilmesi
gerekir. Çünkü pekiştireç sürekli verilirse bir süre sonra
alışma nedeniyle pekiştireç değerini kaybeder.

Bu nedenle sürekli pekiştirme, sönmeye karşı en az


direnç gösteren tarifedir.
Çocuğuna okuldan geldiğinde çantasını çalışma odasına götürerek masasına
koyma alışkanlığı kazandırmak isteyen bir annenin, çocuğu dışardan gelip
çantasını odasına götürüp masasına her koyduğunda onun bu davranışını
pekiştirmektedir.
Annenin kullandığı pekiştirme tarifesi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sabit oranlı
B) Değişken aralıklı
C) Değişken oranlı
D) Sürekli pekiştirme
E) Sabit aralıklı
1) Oran aralıklı pekiştirme: Pekiştireç gösterilen davranışın sayısına göre verilir.

a) Sabit oranlı pekiştirme: Pekiştireç organizma belli sayıdaki davranışı yaptığında verilir.
Yani kaç davranıştan sonra pekiştirecin verileceği bellidir. Örneğin; bir giyim
mağazasının her üç ürün alana bir ürün hediye vermesi. Bir gazetenin 30 kupon biriktiren
bireylere kitap vermesi.

b) Değişken oranlı pekiştirme: Pekiştirecin kaç davranış sonrasında verileceği belli


değildir. Pekiştireç her defasında farklı sayıda davranış konulduktan sonra verilir.

Sönmeye karşı en dirençli ve davranışa süreklilik kazandırmada en etkili tarifedir.


Örneğin; Dersi soru cevap yöntemiyle işleyen bir öğretmenin, sorulara doğru cevap veren
öğrencilerine bazen beş soruda, bazen de üç soruda bir puan vermesi.
Dersini kısa cevaplı sorularla işleyen bir öğretmen,
öğrencilerine verdikleri her üç doğru cevaptan sonra bir artı
(puan) veriyor.
Bu öğretmen hangi pekiştirme tarifesini kullanmaktadır?

A) Sürekli B) Sabit oranlı


C) Sabit aralıklı D) Değişken oranlı
E) Değişken aralıklı
Dersi soru cevap yöntemiyle işleyen bir öğretmen, sorulara doğru cevap
veren öğrencilerine bazen beş soruda, bazen de üç soruda bir puan
vermektedir.
Öğretmenin kullandığı pekiştirme tarifesi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sabit oranlı B) Sürekli


C) Sabit aralıklı D) Değişken aralıklı
E) Değişken oranlı
c) Artan oranlı pekiştirme: Pekiştireç belli bir sayıda
davranıştan sonra verilir, bunun ardından organizmanın
pekiştireci alması için sergilemesi gereken davranış sayısı her
defasında sistematik olarak artırılır.
Seviye Belirleme Sınavı’na hazırlanan oğlunun ne kadar çok örnek test
çözerse o kadar başarılı olacağını düşünen bir baba, başlangıçta ona çözdüğü
her on test için bir bilgisayar oyunu alarak test çözme davranışını pekiştirir.
Baba, daha sonra, çocuğun aynı pekiştireci elde edebilmesi için çözmesi
gereken test sayısını her pekiştirme sonrasında sabit bir miktar artırır.
Bu durumda baba artık çocuğunu aşağıdaki pekiştirme tarifelerinden
hangisine uygun olarak pekiştirmektedir?

A) Sabit oranlı B) Sabit aralıklı


C) Değişken oranlı D) Artan oranlı
E) Artan aralıklı
2) Zaman aralıklı pekiştirme: Pekiştireç verildiği zamana bağlı olarak değişir.
Kimi zaman sabit bir zaman, kimi zaman belli olmayan zamanlarda pekiştireç
verilir.

a) Sabit aralıklı (zamanlı) pekiştirme: Pekiştirecin belli bir zaman aralıklarıyla


verilmesidir. Organizma pekiştirecin ne zaman verileceğini bilir. Örneğin;
memurların her ayın 15’inde maaşlarını almaları, her hafta başında çocuğa harçlık
verme.

b) Değişken aralıklı (zamanlı) pekiştirme: Pekiştirecin ne zaman verileceği


belli değildir. Pekiştireç bazen erken, bazen geç verilebilir. Örneğin;
öğretmenlerin bazen haftada bir, bazen iki haftada bir ödev kontrolünü yapması.
Salih Öğretmen eski bir öğrencisinden mesaj alır. Mesajda “Sevgili öğretmenim
bizleri her karne aldığımız gün sınıfça pastaneye götürüp bize pasta yedirdiğiniz
günleri unutmadık. Bize verdiğiniz değer karşısında bizler de çok çalıştık ve sizin
istediğiniz gibi ülkesine yararlı birer yurttaş olduk. Ellerinizden öpüyorum. Sizi
daima seven ve unutmayacak öğrenciniz, Havva.” yazmaktadır.
Salih Öğretmen’in yaptığı uygulama aşağıdaki pekiştirme tarifelerinden
hangisiyle açıklanır?

A) Birleştirilmiş B) Sabit oranlı


C) Sabit aralıklı D) Değişken oranlı
E) Değişken aralıklı
Gürültü yapmadan ders dinlemeyi öğrenmelerini sağlamak amacıyla
öğrencilerine sessiz bir biçimde oturdukları her on dakika sonrasında
ödül veren bir ilköğretim 1. sınıf öğretmeni aşağıdaki pekiştirme
tarifelerinden hangisini kullanmaktadır?

A) Sabit oranlı B) Sürekli


C) Sabit zamanlı D) Değişken aralıklı
E) Değişken oranlı
Bir öğretmen, bir eğitim dönemi içinde bazen iki hafta, bazen de
bir hafta arayla kısa sınav yaparak öğrencilerinin öğrenme
çabalarında süreklilik sağlamaya çalışmaktadır.
Öğretmenin bu uygulamasının, pekiştirme tarifelerindeki karşılığı
aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sabit oranlı B) Sabit aralıklı


C) Değişken oranlı D) Sürekli
E) Değişken aralıklı
c) Artan aralıklı (zamanlı) pekiştirme: Pekiştireç belli bir zaman
aralığından sonra verilir ve bundan sonra pekiştirecin verilmesi için geçmesi
gereken zaman organizma her pekiştirildiğinde sistematik olarak arttırılır.

Örneğin; bir baba SBS’ye hazırlanan oğluna ilk olarak 2 günde bir futbol
oynamasına izin verdi, sonrasında 4, 8, 16 günde bir izin vererek oğlunun
ders çalışmasını pekiştirmesi.

3) Katışık (Birleşik) Pekiştirme: Birden fazla pekiştirme tarifesinin bir


arada uygulanmasıdır. Yani organizma ardı ardına birden fazla tarifeyi
tamamladıktan sonra pekiştireç alır.
Ahmet Bey, bir sigorta şirketinde aylık 600 TL ücretle işe başlamıştır. Ücretini
alabilmek için ayda en az 30 kişiye sigorta satmak zorunda olan Ahmet Bey, 30
kişiden sonra sigorta sattığı her kişi için belirli bir miktar prim alacaktır. Ahmet Bey,
bir hafta içinde 30 kişiye sigorta satmış ve aylık ücretini almak için yöneticisine
başvurmuştur. Ancak yönetici, kotasını doldursa bile aylık süre tamamlanmadan
ücretinin ödenemeyeceğini söylemiştir.
Ahmet Bey’in iş yerinde uygulanan ödeme sistemi aşağıdaki pekiştirme
tarifelerinden hangisini çağrıştırmaktadır?

A) Sabit zamanlı B) Değişken oranlı


C) Artan oranlı D) Katışık (birleşik)
E) Değişken zaman aralıklı
Sönmeye Karşı En Dirençsiz’den En Dirençliye Doğru Pekiştirme
Tarifeleri
• Sürekli pekiştirme (davranış öğrenilmeden önce)

• Sabit Aralıklı Pekiştirme (davranış öğrenildikten sonra)

• Sabit Oranlı Pekiştirme

• Değişken Aralıklı Pekiştirme

• Değişken Oranlı Pekiştirme (En dirençli tarife)


Nermin Hanım, köpeğine her sabah kapıya bırakılan gazeteyi alıp eve getirmesini öğretmek istemektedir.
Bu davranışı köpeğine öğretmek için onu çok sevdiği kemik şeklindeki küçük krakerlerle ödüllendirmeye
karar vermiştir. İlk birkaç hafta köpeğinin gazeteyi kapıdan alıp eve her getirdiğinde bu krakerden köpeğine
vererek onu ödüllendirmiştir, köpeği de bu davranışı kazanmış görünmektedir. Ancak, sonraki günlerde eve
kraker almayı unuttuğu için köpeği gazeteyi kapıdan alıp eve getirse de ona kraker verememiştir. Sonuç
olarak Nermin Hanım, köpeğinin kazandığı bu davranışın devamlılığını sağlayamamıştır.
Nermin Hanım bu uygulamasında koşullamayla ilgili aşağıdakilerden hangisini göz ardı etmiştir?

A) Bir tepkinin sürekli pekiştirilmesi, aralıklı pekiştirilmesine oranla o tepkinin daha hızlı kazanılmasını
sağlar.
B) Koşulsuz uyarıcı ortamda yokken koşullu uyarıcı tekrar tekrar verilirse koşullu tepki azalır ve zamanla
yok alabilir.
C) Birincil ve ikincil pekiştireçlerden hangisinin etkili olacağı koşullara göre değişir.
D) Davranışın kazanılmasında pekiştirme tarifesi kadar pekiştirecin türü de önemlidir.
E) İstenilen davranış değişikliği sağlandıktan sonra sönmemesi için aralıklı pekiştirilmenin sürdürülmesi
gerekir.
Meryem Hanım ilkokula giden kızının, kendi kirli giysilerini çamaşır sepetine
kendisinin atmasını ister. Bu amaçla kirli giysilerini sepete koyduğu her beş
davranışından sonra kızına bir yıldız verir. Meryem Hanım, kızı on yıldız biriktirir ve
ona uzun süredir istediği mikroskobu almaya söz verir.
Buna göre, Meryem Hanım aşağıdaki pekiştirme tarifelerinden hangisini
kullanmaktadır?

A) Sürekli
B) Değişken aralıklı
C) Sabit aralıklı
D) Değişken oranlı
E) Sabit oranlı
CEZA
Organizmada istenmeyen bir davranışı ortadan kaldırmak veya tekrarlanma olasılığını
azaltmaya yönelik yapılan uygulamadır.
CEZA TÜRLERİ

a) Birinci Tip Ceza b) İkinci Tip Ceza


Organizma için olumsuz sayılan uyarıcıların Organizma için olumlu sayılan ortamdaki
ortama katılarak istenmeyen davranışın uyarıcıların ortamdan çıkarılarak
ortadan kaldırılması amacıyla uygulanan istenmeyen davranışın ortadan kaldırılması
cezadır. amacıyla uygulanan cezadır.

Örneğin; eve geç gelen gence kızılması, Örneğin; trafik suçu işleyen sürücünün
yaramazlık yapan çocuğun ağzına biber ehliyetine el konulması, işlediği suç yüzünden
sürülmesi bir askerin rütbesinin elinden alınması.
Beril, yeni sahiplendiği yavru kedisini yemek masasına çıkmaması için eğitmek istemektedir. Kedinin
limon kokusundan hiç hoşlanmadığını ve bu kokuyu duyduğunda ortamdan hızla uzaklaştığını fark
etmiştir. Bunun üzerine içine bir miktar limon sıktığı suyu, şişeye koyarak bir sprey hazırlamıştır. Kedi,
yemek masasına çıkmak için girişimde bulunduğunda kimi zaman bu spreyden havaya su sıkarak
ortamdan uzaklaşmasını sağlamış, kimi zamansa kedinin bu girişimini görmezden gelmiştir. Aradan iki ay
geçmesine rağmen kedi masaya çıkma davranışını sürdürmüştür.
Beril’in bu denemesiyle ilgili;
I. Kedisinin yemek masasına çıkma davranışını ortadan kaldırmak için I.tip ceza uygulamıştır.
II. Uyguladığı yöntem konusunda tutarsız davrandığı için, kedisinin yemek masasına çıkma davranışını
ortadan kaldırmada başarılı olamamıştır.
III. Spreyden havaya su sıkması olumsuz pekiştirmedir.
İfadelerinden hangileri doğrudur?
A) Yalnız I B) Yalnız II
C) I ve II D) I ve III
E) II ve III
Onuncu sınıf öğrencisi Ömer, İngilizce sınavında kopya çekme girişiminde
bulunmuştur. Bu girişimi fark eden öğretmen, dönem başında Ömer’e
verdiği ve Ömer’in de sahip olmaktan gurur duyduğu ders asistanı unvanını
ondan geri aldığını söylemiştir.
Ömer’in kopya çekme girişimine yönelik, öğretmenin bu uygulaması
aşağıdaki kavramlardan hangisiyle açıklanır?

A) I. tip ceza B) Dolaylı ceza


C) Olumsuz pekiştireç D) II. tip ceza
E) Premack ilkesi
İlk kez gittiği lokantada yediği yemeğin tadından hoşlanmayan bir
bireyin bir daha bu lokantaya gitmemesi aşağıdakilerden
hangisiyle açıklanabilir?

A) Sönme B) Kaçma
C) Sınama-yanılma D) Olumsuz tat kaçınması
E) Ceza
PREMACK İLKESİ (Büyükanne Kuralı)
Birey tarafından istenmeyen fakat istendik bir davranışı bireye yaptırmak için bireyin
severek yaptığı bir davranış ön şart koşularak gerçekleştirilen tekniktir. Yani Premack
ilkesinde davranışın davranışla pekiştirilmesi söz konusudur.

Premack ilkesinde, birey tarafından çok tercih edilen ve istenilen bir etkinlik, birey
tarafından daha az tercih edilen (istenilen) ya da hiç tercih edilmeyen (istenmeyen) bir
etkinliği pekiştirir. Yani Premack ilkesinde ilk davranış istenmeyen bir davranış
olmalıdır. İkinci davranış ise istenen bir davranış olmalıdır.

Örneğin; bir annenin, ödevini yapmak yerine arkadaşlarıyla oyun oynamayı tercih eden
oğluna ödevini bitirdiği takdirde arkadaşlarıyla oynamasına izin vereceğini söylemesi
Bir fen ve teknoloji öğretmeni laboratuvar dersi bitiminde öğrencilerin laboratuvarı temiz
bırakmalarını istemiş ancak öğrenciler temizlik yapmaktan hoşlanmadıkları için
temizlikten kaçmışlardır. Bunun üzerine öğretmen de temizliği yaptırmak için masasını
temizleyen öğrencilerin bir sonraki teneffüse çıkabileceğini söylemiştir.
Bu öğretmen öğrencilerin masaları temizlemelerini sağlamak için aşağıdakilerden
hangisini kullanmaktadır?

A) Tepkisel davranış
B) Olumsuz pekiştirme
C) Sistematik uzaklaşma
D) Kademeli yaklaşma
E) Premack ilkesi
Matematik ödevini yapmamak için bahaneler öne süren kızına; “Ödevini
bitir de birlikte gezmeye çıkalım.” diyen bir annenin bu yaklaşımı
aşağıdakilerden hangisine örnek olabilir?

A) Premack ilkesi
B) Tepki analojisi
C) Kademeli yaklaşma
D) Dolaylı pekiştirme
E) Olumlu pekiştirme
SÖNME (EDİMİN SÖNMESİ)
Edimsel koşullama ortamından pekiştirici uyarıcının kaldırılmasıyla davranışın
sıklığında bir azalma ve en sonunda edim düzeyine inme görülmesine edimin
sönmesi denir. Yani, pekiştirecin verilmemesiyle davranış, pekiştirilmeden
önceki düzeyine düşer.

Sönme sürecinde, davranışın sıklığında hemen azalma görülmez. Sönmenin


başlamasıyla davranışın sıklığında önce kısa süreli bir ciddi artma (sönme
patlaması) ve mevcut davranışın yanında farklı davranışlarda gözlenir (davranışın
topografyasındaki değişim) Ancak daha sonra pekiştirilmeyen davranışın sıklığı
giderek azalır ve doğal ortamdaki gözlenme düzeyine düşer.
Bir bebeği annesi, ayağında sallayarak uyutmaya alıştırmıştır. Bir psikoloğun
tavsiyesi üzerine anne bebeğini ayağında sallayarak uyutmaktan vazgeçmiş ve
onun ağlamasına aldırmadan, yatağında kendi kendine uyumasını beklemeye
başlamıştır. İlk günlerde bebeğin ağlama davranışında bir artma olmuş; ama daha
sonra, ağlama davranışı azalarak ortadan kalkmıştır.
Bebeğin ağlama davranışının ortadan kalkması aşağıdakilerden hangisine
örnektir?

A) Olumsuz pekiştirme B) Kademeli yaklaşma


C) Sönme D) Kaçınma
E) Bastırma
Edimsel koşullanmada klasik koşullanmadan farklı olarak
organizma aktif olduğu için pekiştirilmemesi halinde önce
davranışta ani bir ciddi artış (sönme patlaması) ve farklı
davranışlar (davranışın topografyasında değişim) gözlenir.

Örneğin; her markete gidişince ağlayarak annesine istediğini


aldıran Mehmet’e annesi bu sefer istediğini almamıştır,
Mehmette bunun üzerine ağlama davranışında artış olmuş
hatta ağlamanın yanı sıra annesinin eteğini çekiştirmeye,
bağırmaya ve kendini yerlere atmaya başlamıştır.

136
Bir köyde görev yapan bir öğretmen evinin altında tavuk beslemektedir. Alışveriş için gittiği ilçeden geç
döndüğü bir gün tavukların evin içine kadar girdiğini görür ve tavukların davranışlarını sistematik olarak
incelemeye karar verir. Tavuklara akşamüstü gün batarken yem vermeye başlar ve bir süre sonra gün batımı
yaklaştığında merdivenin önünde toplanmaya başladıklarını fark eder. Gün batımında, birkaç gün üst üste
yem vermezse tavukların yavaş yavaş merdivenden çıkarak evin içine doğru ilerlediklerini görür.
Birkaç gün üst üste yem verilmeyen tavukların yavaş yavaş merdivenden çıkarak evin içine doğru
ilerlemelerinin nedenini en iyi açıklayan ifade aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bir davranışın olumlu pekiştirilmemesi sadece bu davranışın topoğrafyasını değiştirmez, pek çok
davranışın sıklığında artışa yol açar.
B) Pekiştirmenin ilk kesilişinde davranışın sıklığı, azalmaya başlamadan önce geçici bir artış gösterir.
C) Pekiştirmeme, davranışın topografyasında da değişikliğe neden olur, sönmenin başlangıcında davranış
daha değişken hâle gelir.
D) Pekiştirilmeyen davranış söner, ancak ara sıra da olsa pekiştirilen bir davranış sönmeye karşı dirençlidir.
E) Pekiştirecin kesilmesi davranışın sıklığında bir azalmaya neden olur.
KENDİLİĞİNDEN GERİ GELME

Pekiştirilmediği için sönen bir davranışın, bir süre sonra pekiştirme yapılmamasına
rağmen kendiliğinden yapılmasına kendiliğinden geri gelme denir.

Yani sönen davranışın pekiştirilmemesine rağmen tekrar kendiliğinden ortaya


çıkmasıdır.

Örneğin; sınıfta dikkat çekmek için sürekli olarak espri yapan Serkan’ın bu
davranışının sıklığı öğretmen ve arkadaşlarının esprileri duymazdan gelmeleri
nedeniyle giderek azalmış ve sonuçta ortadan kalkmıştır. Ancak, bir süre sonra
Serkan sınıfta tekrar espri yapmaya başlamıştır.
Bir teknik direktör maçlarda sürekli olarak hakeme itiraz ettiği için oyundan atılarak takımı
güç durumda bırakan bir oyuncusunun bu davranışını her seferinde onu cezalandırarak
engellemeye çalışmış ve oyuncu artık hakeme itiraz etmez olmuştur. Ancak, sezon sona
erip oyuncuların tamamen dinlenerek geçirdikleri tatil dönemi bittikten sonraki ilk maçta
bu oyuncu tekrar hakeme itiraz ettiği için oyundan atılmıştır.
Oyuncunun tatil dönüşü ilk maçta hakeme itiraz etmesi, aşağıdaki kavramlardan
hangisiyle en iyi açıklanabilir?

A) Kendiliğinden geri gelme B) Tepki genellemesi


C) Karşıt tepki oluşturma D) Duyarsızlaştırma
E) Unutma
GENELLEME
Edimsel koşullamada uyarıcı genellemesine ek olarak tepki genellemesi ve öğrenme
genellemesi de vardır.
a) Uyarıcı genellemesi: Koşullu uyarıcıya (zil) karşı gösterilen tepkinin (salya tepkisi),
koşullu uyarıcıya benzeyen diğer uyarıcılara da gösterilmesidir. Benzer birçok uyarıcıya
karşı aynı (benzer) tepkinin gösterilmesidir (tepki tektir, uyarıcı çoktur).

Örneğin; evlerindeki köpeğe “kuçu kuçu” demeyi öğrenen Can, bir gün
bahçelerine giren kuzuya da “kuçu kuçu” demiştir.
Uyarıcı Genellemesi
Uyarıcı 1
Tepki Uyarıcı 2
Uyarıcı 3
b) Tepki genellemesi: Aynı uyarıcıya benzer tepkilerin verilmesidir
(Uyarıcı tek, tepki çoktur).

Örneğin; notaları sırasıyla eksiksiz okuyabildiği için müzik öğretmeninden


övgü alan bir ilköğretim okulu öğrencisinin daha sonra girdiği derste
öğretmenine alfabedeki harfleri sırasıyla söyleyebileceğini göstermeye
çalışması
Tepki Genellemesi
Tepki 1
Uyarıcı Tepki 2
Tepki 3
Lise öğrencisi Özgür, felsefe sınavında soruları yanıtlarken öğretmenin derste anlattığı
bilgilere kendi yorumunu da ekler ve sınavdan yüksek bir puan alır. (I) Sonrasında girdiği her
açık uçlu sınavda soruları yanıtlarken kendi yorumunu da yazarak yüksek puan almayı bekler.
Ancak biyoloji sınavında soruları kendi yorumunu katarak yanıtladığı için sınavdan beklediği
gibi yüksek bir not alamaz. (II) Bu deneyiminden sonra Özgür sadece felsefe sınavında kendi
yorumunu yazar.
Özgür’ün numaralandırılarak verilmiş iki yaşantısı, sırasıyla aşağıdaki kavramlardan
hangisine örnektir?

A) Uyarıcı genelleme – Biçimlendirme


B) Uyarıcı genelleme – Uyarıcı ayırt etme
C) Uyarıcı ayırt etme – Biçimlendirme
D) Biçimlendirme – Uyarıcı ayırt etme
E) Uyarıcı ayırt etme – Uyarıcı genelleme
Çalışma saatinden önce dükkâna gelip temizlik yaptığı için
ustasından övgü alan bir çırağın, ertesi gün erkenden gelip çay
demleyerek ustasının gelmesini beklemeye başlaması
aşağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir?

A) Olumlu aktarım B) Ayırt etmeyi öğrenme


C) Tepki genellemesi D) İçgörü kazanma
E) Tepkisel koşullama
Uyarıcı Genellemesi Tepki Genellemesi
Uyarıcı 1 Tepki 1
Tepki Uyarıcı 2 Uyarıcı Tepki 2
Uyarıcı 3 Tepki 3
AYIRT ETME

Bir davranış, pekiştirilen bir uyarıcı karşısında ortaya çıkarken, pekiştirilmeyen


uyarıcılar karşısında ortaya çıkmamasıdır. Buna ayırt etmeyi öğrenme denir.

Ayırt etme yalnızca belirli bir uyarıcıya belirli bir davranışı yapmayı
öğrenmedir.

Klasik koşullanma ile edimsel koşullanmadaki ayırt etme aynı olmakla


beraber, sadece bir fark vardır; edimsel koşullanmada ayırt etmeye sebep
olan uyarıcı ayırt etme davranışını kontrol eden bir uyarıcı rolünü üstlenir.
Ayırt etme öğrenmesi ayırt edici uyarıcılar tarafından kontrol edilir. Ayırt
etmeyi sağlayan (ya da ayırt etmede davranışı kontrol eden) uyarıcıya ayırt
edici uyarıcı denir. Ayırt edici uyarıcı organizmada ayırt edici edimi
ortaya çıkarma gücüne sahip uyarıcıdır.

Örneğin; bir öğrenci matematik dersinde konuşmuyor, diğer derslerde


konuşuyorsa matematik dersi konuşmama davranışını kontrol eden ayırt
edici uyarıcıdır.

Ayırt edici uyarıcıya verilen tepkiye de ayırt edici tepki denir.


Bir sürücü trafikte kendi aracını sıkıştıran başka bir araç sürücüsüne korna
çalarak küfür etmiştir. Bu sırada araçta bulunan üç yaşındaki kızı bu olaya
tanık olmuştur. Daha sonra babasının her korna çalışında kız küfür etmiştir.
Bu örnekte korna sesi küçük kızın küfür etme davranışını kontrol eden ne
tür bir uyarıcıdır?

A) Pekiştirici B) İtici
C) Koşulsuz D) Ayırt edici
E) Özendirici
Çocuklarına zarar vermemek için sadece mutfakta sigara içmeye başlayan Ali
Bey, bir süre sonra su içmek için bile mutfağa gitse bir sigara yaktığını fark
etmiştir.
Bu örnekte mutfak Ali Bey için aşağıdakilerden hangisinin işlevini
görmektedir?

A) Ayırt edici uyarıcı B) İtici uyarıcı


C) Olumlu pekiştireç D) Koşulsuz uyarıcı
E) Dolaylı pekiştireç
DAVRANIŞTA KONTRAST (ZITLIK)

Bir davranışın farklı ortamlarda sergilenmesine karşın bu ortamlardan birinde


pekiştirilip diğerinde pekiştirilmemesine bağlı olarak bu davranışın;

 pekiştirilmeyen ortamda gösterme sıklığının azalması,

 pekiştirilen ortamda ise gösterilme sıklığının artmasıdır.

Örneğin; evde oldukça saldırgan olan okulda ise cezalandırıldığı için aynı
davranışları yapamayan bir çocuğun evde bu davranışları yapma sıklık ve
süresinin artması
Evde istediklerini ağlayarak yaptırabilen bir çocuk, okula başladıktan sonra
kısa bir süre içinde aynı davranışın işe yaramadığını öğrenir ve okulda
istediklerini ağlayarak yaptırmaktan vazgeçer. Buna karşın evde ağlayarak
istediklerini yaptırmaya çalışma sıklığında bir artma görülür.
Çocuğun evde isteklerini ağlayarak yaptırmaya çalışmasının sıklığındaki
artış aşağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir?

A) Davranışta kontrast B) Sınama-yanılma


C) İkinci derece koşullama D) Sezgisel öğrenme
E) Psikolojik tepkisellik
Aşağıdakilerden hangisi davranışta kontrasta örnek olabilir?

A) Okulda arkadaşlarıyla birlikteyken şikâyet etmeden sebze yemeklerini yiyen bir


çocuğun evde sebze yemeyi reddetmesi
B) Patronu yanındayken müşterilere oldukça nazik davranan bir tezgâhtarın yalnızken
müşterilere kaba davranması
C) Evde oldukça saldırgan olan okulda ise cezalandırıldığı için aynı davranışları
yapamayan bir çocuğun evde bu davranışları yapma sıklık ve süresinin artması
D) İngilizce dersini sorun çıkarmadan dinleyen bir öğrencinin matematik dersinde
yaramazlık yapması
E) Evde oldukça küfürlü konuşmasına izin verilen ancak okula başladıktan sonra küfürlü
konuştuğunda öğretmeni tarafından cezalandırılan bir çocuğun hem evde hem de
okulda küfürlü konuşma davranışının sıklığının artması
KADEMELİ YAKLAŞIM
Kademeli yaklaşımda; organizmaya kazandırılmak istenen davranış, en alt
basamağından başlayarak küçük alt davranışlara bölünür.

Organizmanın hedef olarak belirlenen davranışa her seferinde biraz daha benzer
davranışlar, en sonunda da sadece hedef davranış pekiştirilir.

Örneğin; beş yaşındaki çocuğuna gömleğini kendi başına giymeyi öğretmeye


çalışan bir anne, ona sırasıyla önce gömleğin bir kolunu daha sonra da iki kolunu
birden giymeyi başardığında bir ödül verir. Çocuk gömleği üzerine geçirmeyi
öğrendikten sonra anne onu iliklemeyi başardığı her düğme için ödüllendirmeye
devam eder.
Kademeli yaklaşma tekniğiyle öğrencisine yeni bir davranış kazandırmak isteyen bir
öğretmen aşağıdaki yollardan hangisini izleyecektir?

A) Hedef olarak belirlediği davranışa her seferinde biraz daha benzer davranışları, en
sonunda da sadece hedef davranışı pekiştirecektir.
B) Hedef davranışı uygun durumlarda sergilediğinde öğrenciyi ödüllendirecek,
sergilemediğinde cezalandıracaktır.
C) Başlangıçta öğrenciyi hedef davranışı her yapışında pekiştirecek, daha sonra aynı
pekiştireci elde edebilmesi için yapması gereken davranış sayısını kademeli olarak
artıracaktır.
D) Hedef davranışı kazanıncaya kadar öğrenciyi sürekli, kazandıktan sonra aralıklı olarak
pekiştirecektir.
E) Hedef davranışı sergilemesini öğrencinin sevdiği bir faaliyeti yapmasına izin verilmesinin
ön koşulu olarak kullanacaktır.
Öğrencilerinin sınıf tartışmalarına katılmalarını ancak tartışmaların derste işlenen
konuyla sınırlı kalmasını isteyen bir öğretmen, bu amaçla önce öğrencilerini
konuyla ilgili konuşup konuşmadıklarına bakmaksızın her söz alışlarında, sınıfın
çoğunluğunun tartışmalara katıldığını gördükten sonra da sadece işlenen konuyla
ilgili bir şeyler söylediklerinde ödüllendirir.
Öğretmenin öğrencilerin sınıf tartışmalarına katılmalarını sağlamak için
kullandığı teknik aşağıdakilerden hangisidir?

A) Projektif B) Model oluşturma


C) Tepkisel koşullanma D) Alıştırma
E) Kademeli yaklaşma
ZİNCİRLEME
Biçimlendirmeye benzeyen yöntemdir. Fakat biçimlendirme yönteminden farklı olarak
zincirlemede sonuca ulaşmak için belli bir sıranın takip edilmesi şarttır. Yani
zincirleme alt davranışların atlanmadan sırası ile yapılmasını öngörmektedir. Adımlar
atlanır veya sırası değiştirilirse sonuca ulaşılamaz.

Zincirleme yapı olarak sıralı, ardışık aşamalardan oluşan davranışların kazandırılmasında


kullanılır. Her aşama bir sonraki aşamanın ayırt edici uyarıcısı (ipucu) olur. Yani her aşama
bir sonraki aşamanın habercisidir. Sonraki aşamalar da önceki aşama için pekiştireç
(koşullu pekiştireç) görevi görür.

Yani zincirleme aşamalarında verilen pekiştireç, bir önceki aşamayı pekiştiren


(destekleyen) bir sonraki aşamanın ta kendisidir.
Zincirlemede, davranışı oluşturan her basamak diğerinin
yapılmış olmasına bağlıdır. Zincirlemede birbirinin ön
koşulu olan davranışlar dizini vardır.

Biri olmadan diğer olmaz. Burada sıralama, kolaydan


zora veya zordan kolaya doğru değildir.

Örneğin; bankamatikten para çekmenin belli işlem


adımları vardır ve bu adımlar sıra ile yapılmalıdır. Yoksa
istenilen sonuca ulaşamayız.
156
Bir sirk gösterisinde; kedi yiyeceğe ulaşmak için bir merdivenden çıkıp diğer
bir merdivene tırmanmakta, bir platformu aşağıya çekerek üzerinden
geçmekte daha sonra da tünelin içinden geçip pedala basarak asansöre
binmektedir.
Kedinin bu aşamaları geçerek sonunda yiyeceğe ulaşmasında aşağıdaki
koşullama yöntemlerinden hangisi kullanılmıştır?

A) Zincirleme B) Eşik yöntemi


C) Olumsuz pekiştirme D) Değişken aralıklı pekiştirme
E) Dolaylı pekiştirme
7.ÜNİTE
GESTALT KURAMI
ALGIDA DEĞİŞMEZLİK

Daha önce çeşitli özellikleriyle (renk, büyüklük, şekil) algılanan ve bilinen


nesnelerin, değişik koşullar altında farklı gözükmesine rağmen, söz
konusu nesnelerin ilk halleriyle algılanmasına algıda değişmezlik denir.

Üç türlü algıda değişmezlik vardır.


a) Parlaklık (renk) değişmezliği
b) Büyüklük (hacim) değişmezliği
c) Şekil (biçim, ebat) değişmezliği
a) Parlaklık ve Renk Değişmezliği: Daha önce algılanan
nesnelerin, renkleri değişik koşullarda bize farklı renkte görünmesine
karşın nesneyi hep aynı renkte algılamamız parlaklık ve renk
değişmezliğidir. Örneğin; sarı olduğunu bildiğimiz civcivleri
pazarlarda farklı renklere boyanmış halde gördüğümüzde onu sarı
olarak algılamaya devam ederiz.
b) Büyüklük Değişmezliği: Daha önce algılanan nesnelerin, bize
görünen büyüklükleri değişse de hep aynı büyüklükte algılanması
durumudur. Örneğin; uçaktayken evler, stadyum, gökdelenler vb. çok
küçük görülür, fakat biz onları gerçek büyüklükleriyle algılamaya
devam ederiz.
c) Şekil Değişmezliği: Daha önce algılanan nesnelerin, değişik
açılardan bize farklı biçimlerde görünmesine karşın nesneyi hep
aynı biçimde algılamamız şekil değişmezliğidir. Örneğin; bir kapı
kapalı veya açıkken farklı açılardan dolayı farklı şekillerde gözükür,
fakat biz kapıyı hep aynı algılarız.
ALGIDA ORGANİZASYON
Uyarıcıların tek tek değil de organizeli, anlamlı ilişkiler bütünü halinde
algılanması olayına algıda organizasyon denir. Algının bu özelliği
sayesinde çevremizi düzenli ve anlamlı olarak algılarız.
Örneğin; bir müzik parçası dinlediğimiz zaman tek tek notalar değil,
bütünlüğü olan bir melodi işitiriz.

Algıda organizasyon ise iki şekilde gerçekleşir.


a) Şekil-Zemin Algısı
b) Algıda Gruplama
a) Şekil (figür) - Zemin (fon) Algısı: Bütün algılamalarda bir şekil bir de
zemin vardır. Her şekil bir zemin üzerinde yer alarak (örgütlenerek) algılanır.

Şekil zeminin üstünde olan, zeminin üstünde göze çarpan, o an dikkatimizi çeken
şeydir. Şeklin arka planında kalan kısmı ise zemindir. Örneğin; bu okumakta
olduğunuz yazılar şekil, yazının arkasındaki beyaz alan ise zemindir.

Örneğin; sokakta yürürken kuş sesini (şekil) dinlerken


şehrin trafiğinin sesi arkada zemin oluşturur (işitme).
Oturduğumuz odanın alışageldiği kokusu zemin,
mutfaktan gelen balık kokusu şekildir (koku).
Okuduğunuz kitabın sayfaları zemin, kelimeler ise
şekildir (görme).
Şekil ve zemin yer değişebilir. Bir biçimi önce şekil, sonra zemin olarak
algılayabiliriz. Ama bir biçimi aynı anda hem şekil hem de zemin olarak
algılayamayız. Ayrıca şekil-zemin ilişkisi bütün duyu organları için geçerlidir.
b) Algıda Gruplama Yasaları: Ortamdaki çeşitli ipuçlarından (benzerlik, yakınlık,
devamlılık, tamamlama, basitlik) yararlanarak birçok uyarıcının gruplanarak tek bir
uyarıcı olarak algılanmasıdır.

- Benzerlik ilişkisi: Şekil, renk, doku, cinsiyet vb. pek çok özellik bakımından birbirine
benzer olan uyarıcılar birlikte gruplanarak bir bütün olarak algılanır. Örneğin; insanı
kadın ve erkek diye iki gruba ayırırız.
- Yakınlık İlişkisi: Birbirine yakın olan uyarıcılar algısal alanımızda birlikte
gruplandırılır. Zamanda ve mekânda yakınlık olarak iki türlü gruplandırılır. Örneğin;
müzikteki ritim algılaması, zaman içinde birbirine değişik yakınlıklarda bulunan
vuruşlara dayalıdır (zamansal yakınlık).
- Devamlılık (Süreklilik) İlişkisi: Aynı yönde giden noktalar, çizgiler ve
benzerler birlikte gruplanarak algılanma eğilimindedir. İnsan algısı, uzanan bir
şekli (süreklilik arz eden), yönelimine göre bitiş noktasından devam ettirme
eğilimindedir (Tamamlama etkisi ile de ilgilidir.).

Örneğin; reklâm panolarında yanıp sönen ampuller bireye süreklilik algısı


vermektedir.
- Tamamlama (Kapalılık) İlişkisi: Eksik olan uyarıcıları zihnimizde
tamamlayarak algıma olayıdır. Tamamlama için o nesnenin daha önce
biliniyor yani algılanmış olması şarttır.

Bir ignliiz üvnsertsinede ypalın arşaıtramya gröe,


kleimleirn hrfalreiinn hnagi srıdaa yzalıdkılraı ömneli dğeliimş.

Öenlmi oaln brinci ve snonucnu hrfain yrenide omlsaımyış.

Ardakai hfraliren srısaı krıaışk oslada ouknyuorumş.


Çnükü kleimlrei hraf hraf dğeil bri btüün oalark oykuorumuşz.
TAMAMLAMA İLKESİ
Zeigarnik etkisi: İnsanlar tamamlanmamış
yaşantılarını tamamlanmış yaşantılarından daha önce
ve net bir şekilde hatırlama eğiliminde olmasına denir.
Örneğin; bir öğrenci sınavda en çok yanlış yaptığı
soruları hatırlar.

171
- Basitlik: Diğer unsurlar eşit olduğu takdirde, birey basit, düzenli bir
şekilde organize edilmiş şeyleri algılama eğilimindedir. Yani birey,
karmaşık, zor olaylar yerine daha basit ve düzenli olanı algılama
eğilimindedir.

Şekil–1 Şekil–2
Şekil-2’yi Şekil-1’den daha çabuk ve kolay algılarız. Çünkü basit ve
düzenli şeyler daha kolay algılanır.
Öğretmen dönem başında, öğrencilerine dersin genel çerçevesi ve hedeflerinden bahsetmiş ve
işlenecek konular hakkında bilgi vermiştir.
I. Dönem içinde işlenecek konuları birbiriyle olan ilişkilerine göre gruplandırmıştır.
II. Her hafta, işlenecek konuya geçmeden önceki haftanın konusunu tekrar edip yeni konuyla
ilişkilendirerek konuyu işlemiştir.
III. Ders anlatımında somuttan soyuta bir anlatım yaklaşımı benimsemiştir.
IV. Derste kullandığı sunumlarda vurgulamak istediği konuları büyük puntolarla ve renkli yazmıştır.
Öğretmenin bu uygulamaları sırasıyla, Gestalt kuramının aşağıdaki algı yasalarından hangileriyle
ilişkilendirilebilir?
A) Devamlılık, Benzerlik, Basitlik, Tamamlama
B) Benzerlik, Tamamlama, Yakınlık, Şekil-zemin
C) Devamlılık, Benzerlik, Tamamlama, Yakınlık
D) Benzerlik, Devamlılık, Basitlik, Şekil-zemin
E) Devamlılık, Benzerlik, Tamamlama, Şekil-zemin
Şükran Öğretmen, öğrencilerine yaptıkları sunumlarla ilgili dönüt verirken
"Sunumunuz sırasında bilgisayardaki ses ve görüntüler çok dikkat çekiciydi,
bu da sizin anlatımınızın geri kalmasına neden oldu. Oysa ders anlatırken
bilgisayarı yalnızca bir araç olarak kullanmalısınız, sunumda ön planda olan
sizin anlattıklarınız olmalı." demiştir.
Şükran Öğretmen verdiği bu dönütle, Gestalt kuramının aşağıdaki algı
yasalarından hangisini vurgulamıştır?

A) Devamlılık B) Yakınlık
C) Tamamlama D) Şekil-zemin
E) Benzerlik
İÇGÖRÜSEL (SEZGİSEL, KAVRAYIŞ) ÖĞRENME
Çözülmesi gereken problemin kavramları, elemanları arasındaki
ilişkinin farkına birden bire (aniden) varılarak öğrenmenin
gerçekleşmesidir. Örneğin; bir öğrencinin matematik probleminin
çözümünü birden buluvermesi. Başına elma düşen, Newton’un
yerçekimi kanunu bulması.

Bu öğrenmede birey daha önce çalışmış, zihnini yormuş, zihinsel


olarak çeşitli yollar denemiş ancak bir türlü başarılı olamamıştır ve
bunun için belli bir zaman çalışmalarını askıya almışken, zihinsel
olarak birden çözüm yolunu bulmuştur.
Örneğin;

 Öğrencisinin sorduğu matematik problemini o anda çözemeyen bir


öğretmenin, evine giderken çözümü birden bire bulması

 Başarısız birkaç sınama-yanılmayı takiben bir problemin tüm


bileşenlerinin ya da bileşenleri arasındaki ilişkilerin anlaşılması
sonucunda aniden gerçekleşmesi
Öğrencisinin sorduğu matematik problemini o anda çözemeyen bir
öğretmenin, evine giderken çözümü birden bire bulması aşağıdakilerden
hangisine örnektir?

A) Kural öğrenme
B) Örtük öğrenme
C) Kademeli yaklaşma
D) Kavrayarak öğrenme
E) Deneme - yanılma yoluyla öğrenme
Başarısız birkaç sınama-yanılmayı takiben bir problemin tüm bileşenlerinin
ya da bileşenleri arasındaki ilişkilerin anlaşılması sonucunda aniden
gerçekleşen öğrenme türü aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bilişsel harita oluşturma


B) Kavram öğrenme
C) Örtük (gizil) öğrenme
D) Kavrayarak öğrenme
E) Sınama-yanılma yoluyla öğrenme
İçgörüsel Öğrenmenin Temel Özellikleri
1) İçgörüde, probleme seçici bir şekilde dikkat edilir.
2) Daha önceki deneyimler, çözüm için alt yapı oluşturur. Yani kişi deneme-
yanılmalar yaptıkça içgörüleri artacak, dolayısıyla kavrama yoluyla öğrenme
daha kolay olacaktır.
3) Öğrenme; hazırlık, kuluçka (bekleme), kavrayış (aydınlanma) ve sonuç
(değerlendirme) olmak üzere dört aşamada gerçekleşir.
4) Zekiler, içgörüsel çözüme daha kısa sürede ulaşır.
5) Çözüm öncesinde çözüme geçiş, ani ve tamdır.
6) Kazanılan ilkeler/çözümler uzun süre hatırlanır.
7) Kazanılan bir ilke, diğer problemlerin çözümüne kolayca uygulanır.
179
Aşağıdakilerden hangisi Gestalt kuramında ele alınan içgörüye dayalı
öğrenmeyi niteleyen özelliklerden biri değildir?

A) Çözüm aniden kavranır.


B) Çözüm rahat ve hatasız bir biçimde uygulanır.
C) Çözüm uzun süre unutulmaz.
D) Çözüm kolaylıkla benzer problemlere uygulanabilir.
E) Çözüm için problemin bir bölümünün görülmesi yeterlidir.
• Çözüm öncesinde çözüme geçiş ani ve tamdır.
• Kazanılan problem çözümü uzun süre hatırlanır.
• Kazanılan bir ilke, diğer problemlerin çözümüne kolayca uygulanır.
Hangi öğrenme türünde yukarıda verilen öğrenme özelliklerinin tümü
görülür?

A) Gizil
B) Tam
C) Kodlayarak
D) İçgörüsel
E) Sosyal
ALAN KURAMI

Lewin’e göre; davranışın üzerinde o davranışı gerektiren birçok unsur (bireyin


psikolojik durumu, fizyolojik durumu, fizik ve sosyal çevresel faktörler)
kişinin “yaşam alanını” oluşturur. Dolayısıyla bu unsurlar bütünsel olarak
incelenmeden davranışları anlamlandırmak mümkün değildir.

Yaşam alanı kişinin bilinçli olarak farkında olduklarından oluşabileceği gibi,


bilincinde olmadığı faktörlerden de etkilenebilir. Lewin’e göre “yaşam alanı”
belli bir bireyin, belli bir zamandaki davranışını etkileyen gerçeklerin
toplamıdır.
Bireyi ve onun içinde bulunduğu durumu anlayabilmek için bütün
durumu yani öğrencinin ailesini, okulunu ve doğal çevresini de göz
önünde bulundurmak gerekir.
Bu görüş, aşağıda verilen kuramlardan hangisiyle en iyi örtüşmektedir?

A) Sosyal öğrenme B) Davranışçı


C) Alan D) Psikoanalitik
E) İnsancıl
8.ÜNİTE
BİLGİYİ İŞLEME KURAMI
185 8
Bilgiyi İşleme Kuramında Bellek Türleri
ile Aktarılma Süreçleri

186
1) DUYUSAL BELLEK

Bilgi edinmenin ilk aşaması duyusal kayıttır.

Bu aşamada çevredeki uyarıcılar, uyarıcının özelliğine göre, beş


duyu organımızdan biri tarafından alınarak, uyarıcının izi yaklaşık 1
(görsel bilgi) ile 4 (işitsel bilgi) saniye duyusal belleğe kayıt olur.

Duyusal kayıtın içerdiği bilgi, özgün uyarıcının tam bir kopyasıdır.

Duyusal belleğin kapasitesi sınırsızdır ve her duyu için ayrı bir


depo olduğu düşünülmektedir.
2) KISA SÜRELİ (İŞLEYEN) BELLEK

Dikkat edilen ve algılanan bilgi, duyusal kayıttan kısa süreli belleğe geçirilir.
Kısa süreli bellek dikkatin, dolayısıyla farkındalık ve bilincin olduğu yerdir.

Depolanan şey, uyarıcının tam bir kopyası değildir.

Kısa süreli belleğin depolama kapasitesi oldukça sınırlıdır; ancak 7  2


birimlik bilgi miktarını depolayabilmektedir (Gruplama ile bu sınırlılık belli
oranda aşılabilir).

Zihinsel tekrar yapılmadıkça bilgiler en fazla 20 saniye


depolanabilmektedir.
Zihinsel işlemler büyük ölçüde kısa süreli bellekte
yapılır:

 Öğrenmeyi gerçekleştirir.
 Uzun süreli belleğe bilgiyi aktarmak için bilgi
üzerinde kodlama yapar
 Bilgileri 20-30 saniye kadar geçici süre depolar.
 Uzun süreli bellekten bilgileri geri çağırır.

189
3) UZUN SÜRELİ BELLEK
Bilgilerin sürekli olarak depolandığı bellek türüdür.

Bu belleğin kapasitesi belli değildir bu nedenle sınırsız olarak kabul edilmektedir.

Uzun süreli bellekteki bilgiler bireye mal edilmiş, özümsenmiş ve


anlamlandırılmış bilgilerdir. Bu nedenle uzun süreli bellekteki (USB) bilgiler
unutulmaz.
Uzun süreli bellek

Açık bellek (bildirilen bellek) Örtük (bildirilemeyen) bellek


a) Açık (bildirilen) bellek: Kişinin bilincinde olduğu ve başkalarına da
bildirebildiği bilgileri içerir. İkiye ayrılır.

 Anısal (Epizodik) bellek: Yaşamımız boyunca yaşadığımız olayların yani


anıların depolandığı yerdir. Örneğin; üniversite yıllarımızla ilgili
anılarımız, bir konserle ilgili anılarımız.

 Anlamsal (Semantik) bellek: Bilginin anlamlı hale gelmesini sağlar.


Genel kavramlar, ilkeler, okulda öğrendiğimiz bilgilerin çoğu, jest ve
mimiklerin anlamları, beden dili gibi şeyler bu bellekte yer alır. Örneğin;
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş tarihi, Karadeniz bölgesinde hangi
dağların olduğu bilgisi.
b) Örtük (bildirilemeyen) bellek: Kişinin bilincinde olmadığı bellektir. Örtük
bellek kişinin farkında olmadan öğrendiği bilgileri içerir.

Örtük bellekte kişi öğrenmiş olduğunu bilmez. Kişi farkında olmadan bu


öğrendiklerini ihtiyacı olduğu anda öğrenmiş olduğunun farkına varır.

Bu bellekte ise örtük (gizli) öğrenme, beceriler-alışkanlıklar (işlemsel bellek) ve


klasik koşullanma türü öğrenmesi yer alır.

İşlemsel (prosüdel) bellek: Herhangi bir şeyin nasıl yapılacağı ile ilgili bilgilerin,
işlemlerin depolandığı yerdir. Bu nedenle belli işlem basamaklarıyla yapılan
etkinlikler olan yüzme, araba kullanma, problem çözme, matematik, fizik problemi
çözme gibi bilgiler bu bellekte yer alır.
Emine’nin anneannesi, eski günlerden bahsederken bazen Emine’nin
doğduğu günü de anlatmaktadır. Saat kaçta doğduğunu, o gün havanın
nasıl olduğunu, ona hangi renk kıyafetler giydirdiğini en ince ayrıntısına
kadar hatırlamaktadır.
Bilgiyi işleme modeline göre, Emine’nin anneannesinin kullandığı bellek
türü aşağıdakilerden hangisidir?

A) Anlamsal B) Anısal
C) Kısa süreli D) Duyusal
E) İşlemsel
Beşinci sınıf öğrencisi Umut, yelken sporuna ilgi duyduğu için yaz tatilinde
bir yelken kursuna başlar. Kursta öğretmeni, rüzgarın geliş yönüne göre
yelkenin dümenini hangi tarafa çevirmesi gerektiğini uygulamalı olarak
gösterir ve Umut’a öğrendiklerini pekiştirmesi için bol bol egzersiz yaptırır.
Umut bu kursta aşağıdaki bellek türlerinden hangisini en fazla
kullanmıştır?

A) Semantik bellek B) İşlemsel bellek


C) Duyusal bellek D) Kısa süreli bellek
E) Anısal bellek
Ahmet Bey, hastalığı nedeniyle yakın geçmişte olup bitenleri
hatırlayamamaktadır. Ancak satranç oynamakta ve bu oyunun kurallarını
hatırlamada hiçbir güçlük çekmemektedir.
Buna göre, Ahmet Bey’in hangi belleğinde bozulma olduğu
söylenebilir?

A) Yalnızca anlamsal B) Yalnızca anısal


C) Anlamsal ve anısal D) Anısal ve işlemsel
E) İşlemsel ve anlamsal
II. BİLİŞSEL SÜREÇLER
1) Duyusal bellekten kısa süreli belleğe geçiş
a) Dikkat
b) Algı
2) Kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe geçiş
a) Tekrar
b) Kodlama (Anlamlandırma)
 Anlamlılık
 Etkinlik
 Örgütleme (Gruplama, kümeleme)
 Eklemleme (Genişleme)
 Görsel canlandırma kodlaması
 Otomatikleştirme
 Bellek destekleyici ipuçları
3) Bilgiyi Uzun Süreli Bellekten Geri Getirme
 Geri Getirme (Hatırlama) ve Unutma
4) Yürütücü Kontrol ve Metabiliş 196
1) Bilginin duyusal bellekten kısa süreli belleğe aktarılmasını sağlayan
bilişsel süreçler

A) DİKKAT
Dikkat, duyu organlarının bir uyarıcı üzerine yoğunlaşması veya odaklanmasıdır.

Öğrenme faaliyeti dikkat ile başlar. Sadece dikkat ettiğimiz bilgileri öğreniriz.

Dikkatimizi belirleyen bireysel özelliklerden kaynaklanan özellikler (ihtiyaç, ilgi,


beklenti, tutum, geçmiş yaşantılar) olduğu gibi uyarıcıdan kaynaklanan özellikler
de (uyarıcının şiddeti, büyüklüğü, garipliği, hareketi ve tekrarı) vardır.
B) ALGI
• Beyne ulaşan duyumların organize edilerek tanıma, anlama ve anlamlandırma
işlemidir. Yani duyumların yorumlanması işlemidir. Algının gerçekleşmesi bireyde
var olan daha önceki bilgilere (şemalara) göredir. Birey algıyı önceden sahip
olduğu bu bilgilere göre gerçekleştirir.

• Algı olayını belirleyen en önemli etken dikkattir. İnsan aynı anda birden çok
uyarıcının etkisi altındadır. İnsanın, bunlar arasında seçim yapıp algılama işlemi
yapması dikkat süreciyle alakalıdır.

• Algılama, en yaygın biçimde Gestalt algı ilkeleriyle açıklanmaktadır. Bu ilkelerin


her biri algılamayı belirli bir yönüyle açıklamaktadır.
2) Kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe geçiş (Uzun süreli bellekte
bilgiyi tutan bilişsel süreçler)

A) TEKRAR
• Kısa süreli belleğe gelen bir bilgi, bu bellekte çok kısa süreliğine kalmaktadır.
Bireyin herhangi bir işlem yapmaması durumunda bilgi, en çok 20-30 saniye
sonra silinmekte, unutulmaktadır.

• Bilginin tekrar yoluyla işleyen bellekte bir süre daha kalmasının


sağlanmasından sonra birey, bu bilgiyi kendi isteğine ya da gereksinmesine
bağlı olarak ya – bir kezlik- kullanma ya da uzun süreli belleğe aktarma
girişiminde bulunur.
Bilginin depolanması için, bilginin kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe aktarılması
önemli bir süreçtir. Bu amaçla, bilginin kısa süreli bellekteki kalış süresini uzatmakta
yararlanılan koruma (rota) tekrarı ve genişletici tekrar işlemleri kullanılabilir.

 Koruma (rota) tekrarı: Birey, bilgiyi koruyucu tekrar yoluyla yeterince tekrar
edebilirse, bilgiyi uzun süreli belleğe aktarma olanağı elde edebilir ve fakat bunda
çok da etkili değildir. Koruyucu tekrarının temel amacı bilgiyi kısa dönem bellekte
hemen kullanmak amacıyla tutmak için zihinsel ve sözel tekrar yapmaktır. Bu tekrar
biçimi, malzemenin defalarca basit bir biçimde tekrarlanmasına dayalıdır.

Örneğin; birçok öğrenci okul hayatında çarpım tablosunu bu şekilde tekrarlayarak


öğrenmiştir.
 Genişletici (özümleyici) tekrar: Bireyin yeni bilgiyi uzun süreli belleğindeki
bilgilerle ilişkilendirerek anlamlı duruma getirmesidir. Genişletme, uzun süreli
bellekte depolanmış bilgilerimizin, yeni bilgiyi detaylandırmak, anlamlandırmak,
görsel görüntüler oluşturmak ve benzetmeler yapmak için kullanılmasıdır. Bilgi
genişletildikçe, daha çok bilgi depolanır. Daha çok bilgi depolandıkça bu bilgiyi
diğerlerinden ayırt etmek kolaylaşır ve bilgi daha kolay geri çağrılır. Ayrıca bir
bilgiyi genişletmenin iyi yollarından birisi de ona uygun örnekler bulmaktır.

Örneğin; tiyatro oyunundaki rolünüzün bir öğrenciyi canlandırmak olduğunu


düşündüğümüzde, rolünüzü kendi öğrencilik yaşantınızla ilişkilendirirseniz rolünüzle
ilgili bir şeyi daha kolay öğrenir ve hatırlarsınız.
• Ayrıca bilgiler zihinsel (örtük) veya sesli (açık) tekrar edilerek,
uzun süreli bellekte saklanabilmektedir.

Aralıklı tekrar, sürekli tekrardan daha etkilidir. Mesela; yeni alınan bir
cep telefonu numarasını ezberleyene kadar sesli tekrar etmek bu
süreçle ilgilidir.
B) KODLAMA (ANLAMLANDIRMA)

• Kısa süreli bellekteki bilginin, uzun süreli bellekte bulunan eski


bilgilerle ilişkilendirilerek uzun süreli belleğe transfer edilmesi
sürecidir.

• Kodlama, bilginin zihinsel simgelerinin oluşturulmasıdır.

• Kodlama işlemiyle, bilgiler uzun süreli belleğe depolanabilecek ve


kimi işlemler yapılabilecek biçimlere dönüştürülür. Bunun sonunda
bilgiler uzun süreli belleğe kaydedilir.
1) ANLAMLILIK
 Kodlama, en iyi biçimde, bireyin yeni bilgiyi düzenlemesi ve uzun süreli
belleğinde var olan bilgilerle ilişkilendirmesiyle yapılabilir. Kimi bilgilerin
yalnız tekrar yoluyla uzun süreli belleğe aktarılması olanaklıdır. Ancak,
bilgilerin uzun süreli bellekte saklanabilmesi için, kodlamanın anlamlı bir
biçimde yapılmasına gerek vardır.

Kodlamada anlamlılık, yeni bilgiyle uzun süreli bellekteki önceden


öğrenilmiş bilgiler arasında kurulan bağ ya da ilişki sayısıyla belirlenir.
Kurulan ilişki sayısı ne kadar çok olursa, kodlamanın anlamlılık düzeyi de o
ölçüde yüksek olur. Bu da bilgilerin daha kolay hatırlanmasını sağlar.
2) ETKİNLİK
 Bireyin öğrenme sürecine etkin olarak katılması gerekir. Birey kendine gelen
bilgiyi olduğu gibi almaz, uzun süreli belleğinde depolamak üzere kendine özgür
bir şekilde, bilgiyi yeniden yapılandırır, organize eder. Bu nedenle bireyin bilgiyi
alması ve işlemesinde kendi yaptığı ekinlikler (ödev, proje) önem taşır. Mesela;
bir öğrencinin öğrenme psikolojisine ait bellek konusuyla ilgili özet çıkarması.

3) ÖRGÜTLEME (GRUPLANDIRMA)
 Herhangi bir biçimde, birbiriyle ilgili olan bilgileri sınıflandırarak ya da
gruplandırarak bir araya getirme stratejisidir. Öğrenmek istediğimiz bilgiler
çoğunlukla karmaşıktır ve birbiriyle ilişkilidir. Bu karmaşık bilgiler, örgütleme
yoluyla mantıklı bir ilişki ağına dönüştürülür ve böylece bu örgütleme ile
öğrenme kolaylaşır. Bilgilerin örgütlenmesinde çizelge, şekil, grafik, harita,
plan, akış şeması, kümeleme ve ana çizgilerden yararlanılabilir.
4) EKLEMLEME (GENİŞLETME)
• Genişletme; bilginin ilişki sayısını artırma işlemidir. Bu, ya var olan
bilgilerde ek bağlantılar oluşturarak ya da var olan şemaya yeni bilgi
ekleyerek gerçekleştirilir.
• Genişletme yeni bilginin uzun süreli bellekte var olan eski bilgiyle
ilişkilendirilmesi yoluyla yeni bilgiye anlam verme veya anlamı genişletme
sürecidir.
Örneğin; köpeklerin havladığını, koku duyusunun çok iyi olduğunu bilen ve
bununla ilgili şeması oluşturan birisinin köpeklerin dünyayı siyah beyaz
gördüğünü öğrenince bu bilgiyi köpeklerle ilgili şemayla ilişkilendirecek ve
köpek şemasını daha da genişletecektir.
5) GÖRSEL CANLANDIRMA KODLAMASI
 Objelerin, fikirlerin ve hareketlerin zihinsel imgelerini oluşturma
stratejisidir. Resimler gibi görsel öğelerin kalıcılık değerleri yüksektir.
Çünkü görsel öğeler bilgiyi derli-toplu ve anlamlı bir şekilde sunarlar.
Bir şeyin görselini oluşturdukça o bilgiyi genişletmiş oluruz. Bu nedenle
görsel canlandırma kodlaması genişletici kodlama çeşididir.

Örneğin; Doğup büyüdüğünüz evde kaç pencere vardı? Çok az kişi bu


bilgiyi hatırlar, fakat her odanın zihinsel resmini oluşturdukça cevapları
bulabiliriz.
6) OTOMATİKLEŞTİRME
 Otomatik bilgi veya işlemlerin çok fazla tekrar edilerek eksiksiz
öğrenilmesini kapsar. Otomatikleşen işlemlerde, işlemi çok hızlı ve
çok az zihinsel çaba harcayarak yapma, dikkat gerektirmeme,
kendini bilinçli kontrol etmeye gereksinim duymama, işlemi bağımsız
olarak kendiliğinden yapma gibi özellikler görülür.

Örneğin; araba kullanmayı öğrenirken tüm dikkatimiz bu işe yöneliktir.


Aynı anda başka bir şeyle ilgilenmeyiz. Fakat araba kullanmaya
devam ettikçe bu işlem otomatikleşir. Araba sürerken aynı anda CD
değiştirebilir, yanımızdakiyle sohbet edebilir duruma geliriz.
Üniversite öğrencisi Nalan, gelişim psikolojisi sınavına çalışırken Erikson’un
psikososyal gelişim kuramında açıkladığı evrelerin özelliklerini hatırlamakta zorlanır
ve evrelerin özelliklerini, tanıdıklarının özellikleriyle ilişkilendirerek öğrenmeyi dener.
Örneğin; babasının kanun çalmayı öğrenmek için kursa gitmesi, görme engelli
bireyler için sesli kitap projesinde gönüllü olarak çalışmaya başlaması gibi
etkinliklerini, Erikson’un "üretkenliğe karşı durgunluk" evresiyle ilişkilendirir.
Buna göre Nalan, bilginin kısa süreli bellekten uzan süreli belleğe geçişi için
aşağıdaki süreçlerin hangisinden yararlanmıştır?

A) Koruma tekrarı B) Gruplama


C) Otomatikleşme D) Genişletici tekrar
E) Görsel canlandırma kodlaması
3) GERİ GETİRMEYE ENGELLEYEN (UNUTMAYA SEBEP OLAN) FAKTÖRLER

1) Ket vurma (unutma): Öğrenilen bilgilerin birbirini etkileyerek


unutturması veya hatırlanmasını zorlaştırması olayıdır. Ket vurma iki
türlüdür.

a) Geriye ket vurma: Yeni öğrenilen bilgilerin eskilerini unutturması


veya hatırlanmasını zorlaştırmasıdır.

b) İleriye ket vurma: Eski bilgilerin yeni bilgileri unutturması veya


hatırlanmasını zorlaştırmasıdır.
2) Karışma: Öğrenilen bir bilgi biriminden önce veya sonra
öğrenilen benzer bilgiler bu bilgi birimiyle karışır ve geri
getirmede zorluk yaşanır.

Örneğin; İsim öğrenmelerinde Ender’e Önder, Murat’a Burak


dememiz gibi.
3) Bilgilerin kullanılmaması (Bozulma): Bilgi uzun süreli bellekte şemalar içinde
depolanır. Şemalar içerisinde ki bilgi birimleri birbiriyle ve şemayla bağlantılar kurularak
depolanır. Geri getirmede bu bağlantılar önemli rol oynar. Ancak bilgiler uzun süre
kullanılmadığı zaman bu sinaptik bağlar zayıflar yani bellekteki izleri bozulur ve bilgilere
ulaşmak zorlaşır (unutulur). Uzun süre kullanılmayan bilgilerin hatırlanamaması
bozulmadır.
4) Bastırma (Güdülenmiş unutma): Bireyin benliğini rahatsız
eden şeylerin bilinç dışına itilerek unutulmasıdır. Bu ayrıca
savunma mekanizmasıdır.

5) Yanlış Yerleştirme: Bilginin yanlış bir şemaya yerleştirilmesi


nedeniyle hatırlanamamasıdır.
Arkadaşları Selim’e, hafta sonu grup olarak sinemaya gitmeyi teklif eder.
Selim yorgun olduğunu, hafta sonu evde kalıp dinlenmek istediğini söyler
ama arkadaşları ısrar ettiği için teklifi kabul eder. Ancak bir süre sonra
Selim arkadaşlarına verdiği sözü unutur.
Selim’in arkadaşları ile buluşmayı unutması, aşağıda verilen unutma
türlerinden hangisine örnektir?

A) Bastırma B) Bozulma
C) Karışma D) Yanlış yerleştirme
E) Bilgiyi değiştirme
Ayla Öğretmen okullarında yeni göreve başlayan Esma Öğretmen’e ilk tanışmadan
sonraki her karşılaşmasında “Sema” diyerek hitap etmiştir. Ayla Öğretmen’i
kırmamak adına durumu çok fazla önemsemeyen Esma Öğretmen bir gün
dayanamayarak “Ayla Öğretmen’im bana sürekli Sema diyorsunuz ama benim adım
Esma” diyerek hatırlatmada bulunur. Kendisinden özür dileyen Ayla Öğretmen o
günden sonra Esma Öğretmen’e hitap ederken daha dikkatli olmaya çalışmıştır.
Ayla Öğretmen’in Esma Öğretmen’in ismini yanlış söylemesi aşağıdaki
kavramlardan hangisiyle açıklanır?

A) Bozulma B) Ket vurma


C) Yanlış yerleştirme D) Bilgiyi değiştirme
E) Olumsuz transfer
6) Bilgiyi Değiştirme: Uzun süreli bellekteki bir bilginin yeni bilgiyle
değiştirilmesine bağlı olarak hatırlanamaması durumudur.

Bilginin yeni bir bilgiyle değiştirilmesi sürecinin başlarında her iki bilgi de
bellekte korunur (hatırlanır). Fakat yeni bilginin sıklıkla kullanılması eski
bağların (bilgilerin) zayıflamasına neden olur ve yeni bilgi eskinin yerine geçer
ve eskinin hatırlanmasını zorlaştırır.

Örneğin; yeni bir telefon numarası alıp kullanmaya başladığımızda bir süre
sonra eski telefon numaramızı hatırlamakta zorlanmamız.
7) Öncelik ve Sonralık etkisi: Biliş psikolojisinde, öncelik etkisi ilk
öğrenilen bilgilerin sonra öğrenilenlere göre daha iyi hatırlanmasıdır.
Sonralık etkisi, son öğrenilenlerin ilk öğrenilenlere göre daha iyi
hatırlanmasıdır.

Örneğin; bir öğretmenin sınıftaki öğrencilerin adlarını sorup öğrendiğinde,


adını ilk söyleyenleri daha çok hatırlarsa öncelik etkisi, adını en son
söyleyenleri hatırlasa sonralık etkisidir.
Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni öğrenmiş bir kişi, yıllar sonra Hitabe’yi
tekrar hatırlamaya çalıştığında sadece ilk birkaç cümlesini hatırlamakta,
geri kalanını hatırlayamamaktadır.
Bu durum, öğrenmede aşağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir?

A) İleriye ket vurma


B) Yakınlık etkisi
C) Olumsuz transfer
D) Geriye ket vurma
E) Öncelik etkisi
9. ÜNİTE
SOSYAL ÖĞRENME
A) Sosyal Öğrenme’nin Temel Kavramları
PEKİŞTİRME
1) İçsel Pekiştirme: Pekiştirme bireyin kendisi tarafından, kendisine yönelik
yapılıyorsa buna içten pekiştirme denir. Örneğin; bir kişinin sağlığını düşündüğü
için her gün dişlerini fırçalaması.

2) Dolaylı Pekiştirme: Modelin davranışlarının pekiştirilmesi, gözlem yapan bireyin,


modelin o davranışını tekrarlama olasılığını artırır. Örneğin; bir futbol takımında iyi
oynayan bir oyuncuya prim verilmesi sonucu, takımdaki diğer oyuncuların da daha
iyi oynamaya çalışması.

3) Doğrudan pekiştirme: Birey bir kişiyi model aldıktan sonra onun yaptığı
davranışı bizzat kendisi de yapar ve hemen arkasından model aldığı davranış için
pekiştireç alırsa bu doğrudan pekiştirme olur.
Yalçın yeni aldığı kırmızı beresiyle okula gelince, tüm dikkatleri üzerine
toplamıştır. Birçok arkadaşı, Yalçın’a beresinin çok güzel olduğunu
söylemiştir. Bu durumu izleyen Altan da, kendisine kırmızı bir bere almaya
karar vermiştir.
Altan’ın kırmızı bere almaya karar vermesi aşağıdakilerden hangisiyle en iyi
açıklanabilir?

A) Olumlu pekiştirme B) Etki yasası


C) Dolaylı pekiştirme D) Genelleme
E) Ayırt etme
DOLAYLI CEZA

Modelin yapmış olduğu davranış sonunda almış olduğu


cezanın gözlemlenmesi, gözleyenin o davranışı yapma
eğilimini azaltması veya ortadan kaldırmasına dolaylı ceza
denir.
Cemil, otomobiliyle yol alırken kısa bir süre önce kendisini sollayarak
geçen araç sürücüsünün bir polis ekibi tarafından durdurulduğunu ve
sürücüye ceza yazılmakta olduğunu görür. Bu durum, Cemil’in yolun
kalan kısmında otomobilini sürerken hız sınırını aşmamaya özel bir gayret
göstermesine neden olur.
Sosyal öğrenme kuramı açısından değerlendirildiğinde, Cemil’in bu
davranışını en iyi açıklayan kavram aşağıdakilerden hangisidir?

A) Öz düzenleme B) Dolaylı ceza


C) Olumsuz pekiştirme D) Doğrudan ceza
E) Dolaylı duygu
DOLAYLI DUYGUSALLIK

İnsanların başkalarını gözlemleyerek bazı duyguları öğrenmesi dolaylı


duygusallıktır. Birçok insan kendileri doğrudan bir yaşantı geçirmediği veya
zarar görmediği halde başkalarını gözlemleyerek bazı şeylerden (köpek,
kanser) korkmaya başlar.

Örneğin; arkadaşının köpek tarafından ısırılması sonucu arkadaşının çığlık


atmasını ve ağlamasını gözlemleyen birey köpekten korkmaya
başlayabilir.
Üniversiteye yeni başlayan Mine, üst sınıfta okuyan arkadaşlarından duydukları
üzerine eğitim psikolojisi dersinde başarılı olamayacağını düşünmeye başlar. Bu
düşüncenin yarattığı endişe ve korkuyla ikinci dönem almaya başlayacağı derse
karşı olumsuz bir tutum geliştirir. Ancak dersi alıp konuları anlamaya başladığında
endişe ve korkusunun yersiz olduğunu fark eder.
Sosyal öğrenme kuramına göre, Mine’nin dersi almaya başlamadan derse karşı
geliştirdiği tutumu açıklayan kavram aşağıdakilerden hangisidir?

A) Dolaylı pekiştirme B) Dolaylı ceza


C) Dolaylı ödül D) Dolaylı duygu
E) Dolaylı güdülenme
Çetin ve Mehmet evlerinin bahçesinde birlikte oynarlarken duvarda büyük
bir örümcek görmüşlerdir. Önceleri örümcekten korkmayan Çetin,
Mehmet’in çığlık atarak eve doğru koştuğunu görünce bir süre duraklamış
ve ardından o da çığlık atarak eve koşmuştur. O günden sonra Çetin ne
zaman örümcek görse ortamdan koşarak uzaklaşmıştır.
Çetin’in örümceklerden korkmaya başlaması, sosyal öğrenme kuramının
aşağıdaki kavramlarından hangisiyle açıklanır?

A) Dolaylı pekiştirme B) Kendini düzenleme


C) Dolaylı duygu D) Dolaylı ceza
E) Kendini yargılama
DOLAYLI GÜDÜLENME

Modelin davranışlarının olumlu sonuçlanmasının gözlemcide o


davranışı yapmak için istek uyandırması dolaylı güdülenmedir.

Örneğin; öğretmen adayı arkadaşının, çok çalışıp KPSS sonucu


atandığını gören Ahmet’in, ders çalışmaya daha çok istekli olması.
B) Sosyal Öğrenmeyi Etkileyen Faktörler

a) Gözlemcinin c) Davranışın
b) Modelin Özellikleri
Özellikleri Özellikleri
Öngörü kapasitesi
Olumlu sonuç
Sembolleştirme kapasitesi Modelin benzerliği
İlgi çekmesi
Karşılıklı belirleyicilik Modelin sosyal statüsü
İhtiyacı karşılaması
Dolaylı öğrenme Modelin davranışının sonucu
Amaca ulaştırması
Öz düzenleme kapasitesi Modelin saygınlığı
Anlamlı ve basit olması
Öz yargılama kapasitesi Modelin uzmanlığı
Sık tekrarlanması
Öz yeterlik kapasitesi
a) Gözlemcinin Özellikleri
a1) Öngörü (Geleceği düşünme) kapasitesi: Bireyin geçmiş yaşantılarından
elde ettiği semboller yardımıyla geleceğe yönelik çıkarımlar yapabilmesi ve
geleceği planlayabilme kapasitesidir.
Öngörü kapasitesi ile birey, gelecekte başkalarının
kendisine nasıl davranacaklarını tahmin edebilir,
hedef belirleyebilir ve geleceği planlayabilir.

Örneğin; bir meslek tercih etmeyen bir öğrencinin,


hangi mesleği seçerse ileride rahat iş bulabileceğini
tahmin eder ve buna göre tercih yapması.
a2) Sembolleştirme kapasitesi: Bireyin, gözlemlediği davranışları zihninde
canlandırma ve saklama becerisidir. İnsanlar bilişsel temsilciler (bellek,
algılama, düşünme gibi) yoluyla dünyayı sembolik olarak görmektedirler.
Semboller insanların zihninde dünyadaki gördüklerinin temsilcileridir.
Bu sayede insanlar, geçmişi zihinlerinde
tutabilmekte, geleceği zihinlerinde
tasarlayabilmekte ve test edebilmektedir.

Sembolleştirme kapasitesi yüksek olan bireyler,


sosyal öğrenme konusunda daha başarılıdırlar.
a3) Karşılıklı belirleyicilik:
Mesut Öğretmen sınıfa girer girmez kapının yanında telefonuyla oynayan öğrenciyi sert
bir dille uyarmıştır. Sınıftaki diğer öğrenciler önce ne olduğunu anlamamış daha sonra
bunun bir şaka olmadığını fark ettiklerinde aceleyle yerlerine oturmuşlar ve ortam
gerilmiştir. Konuyu anlatmaya başlayan Mesut Öğretmen sorular sormuş ancak kimse
cevaplamamıştır. Ders boyunca bütün öğrenciler yerlerinde sessizce oturmuşlardır. Bir
süre sonra Mesut Öğretmen "Bu şekilde ders işleyemem, derse katılmıyorsunuz."
diyerek öğrencilere sitem etmiştir.
Bu durum sosyal öğrenme kuramının aşağıdaki temellerinden hangisine örnektir?

A) Karşılıklı belirleyicilik B) Dolaylı ceza


C) Öz yargılama kapasitesi D) Öngörü kapasitesi
E) Öz düzenleme kapasitesi
a4) Dolaylı öğrenme kapasitesi: İnsanların başkalarının davranışlarını ve o
davranışların sonuçlarını gözlemleyerek öğrenmeyi gerçekleştirmesine
dolaylı öğrenme denir.
Dolaylı öğrenme bireye ciddi bir avantaj
sağlar. Çünkü maliyeti düşüktür.

Başkalarının hatalarını görmek yoluyla aynı


hataları yapmadan doğrulara daha az zararla
ve daha hızlı ulaşabilir.
İlkokul öğrencisi Derya, ödevlerini zamanında ve doğru yapan
arkadaşlarına öğretmeninin kalem hediye ettiğini ve onlara “aferin”
dediğini gördükten sonra kendisi de her gün ödevlerini yapmak için
daha fazla çaba göstermeye başlamıştır.
Sosyal öğrenme kuramına göre, Derya’nın ödevlerini yapmaya
başlaması aşağıdaki kavramlardan hangisiyle açıklanır?

A) Sembolleştirme B) Dolaylı öğrenme


C) Dolaylı duygu D) Öz yargılama
E) Öz yeterlik
a5) Öz düzenleme kapasitesi: İnsanların içsel standartlar
oluşturma, kendi davranışlarını kontrol etme ve düzenleme
kapasiteleridir.
İnsanların davranışlarını kendi koyduğu kurallara uygun biçime
getirip uygulayabilme potansiyelleridir.

İnsanlar ne kadar uyku uyuyacaklarına, neler yiyeceklerine,


içeceklerine, ne kadar konuşacaklarına kendileri karar verir.
Tahsin Bey arkadaşı Muhsin Bey ile sohbet etmektedir. Tahsin Bey “Azizim;
benim oğlan okuldan geldikten sonra üzerini değiştirir, elini yüzünü yıkadıktan
sonra bir süre dinlenir. Ardından yemeğini yer ve derslerini bitirir. Eğer saat
9’dan önce zamanı kalmışsa televizyon izler ve uyur. Biz onu takip etmeyiz, o ne
yapacağına kendi karar verir.” der. Muhsin Bey iç geçirir ve “Nerde! Bizim
oğlanda bunların hiçbiri yok.” diyerek sitem eder.
Sosyal öğrenme kuramına göre Tahsin Bey’in oğlunda aşağıdakilerden hangisi
gelişmiştir?

A) Sembolleştirme kapasitesi B) Öngörü kapasitesi


C) Öz düzenleme kapasitesi D) Dolaylı öğrenme kapasitesi
E) Öz yeterlik kapasitesi
a6) Öz yargılama (Yansıtma) kapasitesi: İnsanların kendileri
hakkında düşünme, yargıda bulunma ve kendilerini
değerlendirme kapasitesidir.

Yani insanların kendi davranışlarını yargılayıp çeşitli sonuçlar


(ders alma gibi) çıkarabilme kapasitesidir.
a7) Öz yeterlik kapasitesi: İnsanın kendinin farkında olması, kapasitesi ile
yapacağı iş arasında değerlendirme yapması, bireylerin bir davranışı yapıp
yapamayacakları ile ilgili olarak kendilerini yargılayarak ulaştıkları sonuç “öz
yeterlik” kavramıyla açıklanır.

Kısacası bireyin kendi yeteneklerini nasıl algıladığıdır.

Öz yeterlik inancı yüksek olan bireyler, kendilerine güven duyarlar.

Örneğin; ben buz pateni kaymayı becerebiliyorum.


Aşağıdakilerden hangisi öz yeterlik düzeyi düşük olan bir öğrenci yaklaşımıdır?

A) Barış, kimya sınavından yüksek puan alamayınca üniversitede kimya bölümü dışında
tercih yapmayı düşünmektedir.
B) Pınar, coğrafya dersinde zorlandığı halde düzenli çalışarak başarılı olabileceğine
inanmaktadır.
C) Sinem, fizik sınavında daha fazla sayıda soru çözebilmek için fizik dersinden bireysel
ders almak istemektedir.
D) Müge, tarih sınavından düşük puan aldığı için bir sonraki sınava daha uzun süre
çalışmayı planlamaktadır.
E) Kemal, geometri sınavından düşük puan aldığı için öğretmeninden etkili çalışma
yöntemleriyle ilgili bilgi almayı hedeflemektedir.
“Ben kendi başıma ödevimi yapamıyorum. Yaptıklarım da istediğim gibi
olmuyor.” diyen bir öğrencinin yaşadığı bu sorun sosyal öğrenme
kuramına göre aşağıdakilerden hangisinin eksikliğiyle açıklanır?

A) Öz yeterlik kapasitesi
B) Öz yargılama kapasitesi
C) Öngörü kapasitesi
D) Sembolleştirme kapasitesi
E) Dolaylı öğrenme kapasitesi
TOPLU ÖZET BAKIŞI
 Bireyin çevreyi, çevrenin de bireyi etkileme gücüne sahip olması karşılıklı
belirleyicilik,
 Bireyin gelecek hakkında tahminler ve plan yapabilmesi öngörü kapasitesi,
 Bireyin gözlemlediklerini zihinsel temsillere dönüştürmesi ve zihninde
saklayabilmesi sembolleştirme kapasitesi,
 Bireyin kendi davranışlarını kontrol etmesi ve düzenleme yapabilmesi öz
düzenleme kapasitesi,
 Bireyin kendi davranışlarını yargılayıp çeşitli sonuçlar (ders alma gibi)
çıkarabilmesi öz yargılama kapasitesi,
 Bireyin bir davranışı veya işi yapıp yapamayacağına ilişkin değerlendirmeleri öz
yeterliktir.
C) Sosyal Öğrenme Süreci
a) Dikkat etme: Gözlem yoluyla öğrenmenin olabilmesi için, bireyin
modelin davranışlarını dikkatli bir biçimde inceleyip doğru olarak algılaması
gerekir. Örneğin; Atakan TV’deki bir karate müsabakasını dikkatlice
izlemektedir.
b) Hatırda tutma: Bu süreç bireyin, gözlediği davranışları göz önünde
canlandırması ve hatırlaması sürecidir.
Örneğin; Atakan okulda bir arkadaşıyla tartıştığında TV’deki karate
hareketleri aklına gelir.
c) Davranışı ortaya koyma (Davranışa dönüştürme, uygulama): Model
alınan davranışın uygulanması (tekrarlanması) yani davranışa dönüştürülmesi
sürecidir.

Fakat birey öz yeterlilik kapasitesine sahip değilse bu davranış ortaya


çıkmayabilir.

Örneğin; Atakan TV’deki karate hareketlerini aklına getirip tartıştığı


arkadaşı üzerinde bu hareketleri denemesi.
Can, ablası oyun hamuruyla arabalar yaparken onu izler. Ablası gibi, önce
arabanın tekerleklerini ve gövdesini yapmaya, sonra da bunları dikkatlice
birleştirmeye çalışır. Ablasının oyun hamurundan yaptığı renk renk
arabaları kendisi de yapmak ister ancak hamurlara sadece kabaca şekiller
verebilir.
Buna göre Can, gözlem yoluyla öğrenmenin hangi aşamasında zorluk
yaşamaktadır?

A) Dikkat B) Akılda tutma


C) Zihinsel deneme D) Uygulama
E) Güdülenme
d) Güdülenme süreci: Öğrenilen bir davranış hemen performansa
dönüştürülmeyebilir. Güdülenme süreci öğrenilenleri performansa dönüştürmeyi
sağlayan süreçtir.

İnsanlar; yeni davranışları gözlem yoluyla öğrenebilirler. Fakat onları yapmaya


güdüleninceye veya ihtiyaç duyuncaya kadar performans olarak göstermezler;
belleğinde saklar, gerektiğinde davranış olarak sergiler.

Güdülenme süreci, olumlu sonuç veren davranışların sürdürülmesine yönelik istek


duymayı ifade eder.

Örneğin; televizyonda bilgi yarışmalarında para kazanan insanları görenlerin bu


yarışmalara katılmayı istemeleri gibi.
Aşağıdakilerden hangisi Bandura’ya göre, gözlem yoluyla öğrenmeyi
açıklayan süreçlerden biri değildir?

A) Dikkat
B) Hatırlama
C) Davranışa dönüştürme
D) Güdüleme
E) Kendini izleme
10. ÜNİTE
İŞARET-GESTALT KURAMI
(AMAÇLI DAVRANIŞÇILIK)
ÖRTÜK (GİZİL) ÖĞRENME
Bilinçsizce, farkında olmadan ve istemeden edinilen öğrenmelerdir. Buna göre,
bazı öğrenmeler öğrenme amacı olmadan, hatta kişi farkında olmadan
gerçekleşir.

Gizil öğrenme, zihinsel imge veya bilişsel harita olarak depolanır. Organizma
ilgili bir problemle karşılaştığı zaman bu haritalara başvurur.

Örneğin; bir şarkı radyoda, televizyonda çok fazla çalındığı için bilinçli olarak
dinlemesek de o şarkıları öğreniriz.
Ev işi yaparken bir yandan yüksek sesle ders çalışan psikoloji öğrencisi kızının
söylediklerini işiten bir ev hanımı, birkaç gün sonra izlediği bir yarışma
programında sorulan “Tepkisel koşullanma ile şu isimlerden hangisini
eşleştirirsiniz?” sorusuna doğru yanıt verdiğini fark ederek şaşırmıştır.
Ev hanımının yarışma sorusuna doğru yanıt vermesi aşağıdakilerden hangisiyle
açıklanabilir?

A) Duyarlılaşma
B) Kendini gerçekleştiren kehanet
C) Algıda seçicilik
D) Kavrama yoluyla öğrenme
E) Gizil öğrenme
11. ÜNİTE
HÜMANİST KURAM
Önemli temsilcileri; Rogers, Maslow ve Combs’tur.

Rogers’e göre benlik bilinci, kişinin kendisiyle


ilgili algılarını ve düşüncelerini içerir.

Rogers, görüşlerini eğitime uyarlayarak Teröpatik


Carl ROGERS (1902-1987) öğrenme kuramını geliştirmiştir.
HÜMANİST YAKLAŞIMIN TEMEL İLKELERİ
1) Hümanist yaklaşıma göre her insanda doğal bir öğrenme isteği vardır.
Bu nedenle öğrenene çevresini keşfetme olanağı sunulmalıdır.

2) Hümanist yaklaşım bireysel farklılıklara önem verir ve bundan dolayı


öğrenilecek konunun öğrenenin ilgi, beklenti ve ihtiyaçlarına uygun
olması gerekir.

3) Hümanist yaklaşıma göre öğrenme, bireyin kendisi tarafından


başlatıldığında ve onun ilgilerine, ihtiyaçlarına yönelik olduğunda
anlamlıdır.
4) Hümanist yaklaşım öğrenme ortamlarının demokratik olması gerektiğini savunur. Yani
öğrenme sürecinde bireyin kendini gerçekleştirmesine yönelik özgürce seçimler
yapabileceği, baskı ve tehdit içermeyen demokratik ortamlar oluşturulmalıdır.

5) Hümanist yaklaşıma göre eğitimde ve öğrenmede “öğrenmeyi öğretmek” temel


alınmalıdır. Yani bir davranışın veya bilginin öğrenilmesinden çok öğrenme sürecinin
öğrenilmesi esas olmalıdır.

6) Hümanist yaklaşıma göre insanın davranışları kendi öznel gerçeği tarafından


belirlenmektedir. Yani birey uyarıcıları kendine özgü bir biçimde algılayıp yorumlar ve
bu çerçevede tepkide bulunur. Dolayısıyla bireyin davranışlarını anlayıp
açıklayabilmek için o bireyin iç dünyasını (öznel yaşantı alanını: Fenomenal alan)
bilmek gerekir.
7) Hümanist yaklaşım bireysel özgürlüğe önem verir.

8) Hümanist yaklaşım öğrenci merkezli eğitimi savunur.

9) Hümanist yaklaşıma göre birey çevrenin isteklerine göre değil, kendilerini


gerçekleştirme eğilimlerine göre eğitim görmelidir.

10)Hümanist yaklaşımın temelini benlik kavramı oluşturur. Benlik gelişimi bireyin


kendisini, farklılıklarını algılaması ve değerlerini hissetmesi sürecidir. Kişinin
kendisini değerlendirme sürecidir.
TERAPÖTİK ÖĞRENME KURAMI
 İnsan gelişme ve kendini geliştirme gizil gücüne sahiptir. Bireyler çevrenin isteklerine ve
beklentilerine göre değil, kendilerini gerçekleştirme eğilimlerine göre eğitim almalıdır.
Yani her birey ilgi, yetenek ve özelliklerine göre ve özgür bir ortamda eğitim almalıdır.
 Eğitimde “öğrenmeyi öğretmek” temel alınmalıdır.
 Her insanın doğuştan getirdiği bir özbeni vardır. Bu özben iyiye yönelik ve güzeldir.
 Her insanın amacı mutlu olmaktır. Mutlu olan insan topluma faydalı olur.
 Bireyin mutlu olması, dünyayı kendi algılayış biçimine göre (fenomen alan), ilgi ve
becerilerine göre yetiştirilmesine bağlıdır.
 Bireyi yalnızca dıştan değil içten de anlamak gerekir. Böylece bireyin iç dünyasını
çözümlemeyi de ön planda tutmaktadır (Fenomenoloji).
Rogers’e göre sağlıklı bir öğrenme ortamı demek;
 koşulsuz saygı,
 empatik anlayış,
 güven,
 saydamlık/içtenlik,
 dürüstlük,
 ödüllendirme ve
 demokratik
bir sınıf ortamı demektir.
Bir ilkokulda sınıf öğretmeni olarak görev yapan Okan Öğretmen, konuları
işlerken öğrencilerinin ilgi, yetenek ve gelişim özelliklerini göz önünde
bulundurmaktadır. Okan Öğretmen gerçekleştirdiği etkinliklerle öğrencilerinin
potansiyellerini ortaya çıkarmayı ve kendi özelliklerinin farkına varmalarını
amaçlamaktadır. Öğrenme ortamını öğrencilerinin en yüksek düzeyde
faydalanabilecekleri şekilde düzenlemeye çalışmaktadır.
Okan Öğretmen’in benimsediği bu yaklaşım, aşağıdaki öğrenme
kuramlarından hangisine daha uygundur?
A) Gestalt B) Davranışçı
C) Sosyal öğrenme D) Bilgiyi işleme
E) İnsancıl
Aşağıdakilerden hangisi insancıl kurama göre, sınıfta içe kapanık,
derslere katılmayan ve arkadaşlarıyla etkileşimde bulunmakta zorluk
yaşayan bir öğrenciye, öğretmenin göstermesi uygun olan bir
davranıştır?

A) Söz aldığında ona ilgisini çeken bir kitap hediye etmek


B) Kendi hâline bırakmak
C) İletişim becerileri konusunda bilgi vermek
D) Derse katılan öğrencileri övmek
E) Öğrencinin gereksinimlerini ve beklentilerini belirlemek
İlköğretim öğrencisi Fatma, babasına sınıf öğretmeninin, arkadaşlarının ve
kendisinin istek, ilgi ve ihtiyaçlarına dikkat ettiğini ve yardımcı olmaya çalıştığını
söyler.
Buna göre, Fatma’nın sınıf öğretmeni aşağıdaki yaklaşımlardan hangisine daha
uygun davranmaktadır?

A) Öğrenme temelli
B) Bilişsel
C) Davranışçı
D) İnsancıl
E) Öğretmen merkezli
İsmet Öğretmen derste su içen bir öğrenciyi gördüğünde onu uyarmış ve bu
davranışı doğru bulmadığını belirtmiştir. Kemal Öğretmen ise aynı durumda
öğrencinin su içmesinin sorun olmadığını düşünerek hiç tepki vermemiştir.
Bu iki öğretmenin aynı uyarıcıya farklı tepkiler vermesi, insancıl eğitim
ilkelerinden hangisiyle en iyi açıklanabilir?
A) İnsan davranışlarını, kendi öznel gerçeği tayin etmektedir.
B) İnsan hem aktif hem de reaktif bir varlıktır.
C) Anlamlı öğrenme, öğrenilen konu öğrencilerin amaç ve ihtiyaçlarına uygun
olarak algılandığında gerçekleşir.
D) İnsanın tek ve temel güdüsü, kendisini gerçekleştirme ihtiyacından
kaynaklanır.
E) Davranış bozuklukları, güvensizlik sonucunda ortaya çıkmaktadır.
ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ - ÇIKMASI MUHTEMEL KAVRAMLAR
Not: Konu başlıklarındaki kavramlar önem sırasına göre sıralanmıştır. İlk sıralarda yer
alan ve mavi olan kavramlar kesin çıkan veya çıkması en yüksek ihtimal kavramlardır.

 Öğrenmenin tanımı ve öğrenmeyi etkileyen faktörler: Transfer, ket vurma, aralıklı veya
toplu öğrenme, bütün veya parçalara bölerek öğrenme, algısal ayırt edilebilirlik,
çağrışımsal anlam, geri bildirim
 Öğrenme kuramları hakkında genel bilgiler
 Tepkisel koşullanma deneyi bilgileri: Koşulsuz (doğal) uyarıcı, koşullu uyarıcı, koşulsuz
(doğal) tepki, koşullu tepki, nötr uyarıcı
 Tepkisel koşullanma: Üst düzey koşullanma, sönme, kendiliğinden geri gelme, habercilik,
sistematik duyarsızlaştırma, uyarıcı genellemesi, gölgeleme, Garcia etkisi, öğrenilmiş
çaresizlik, karşıt koşullanma

262
 Guthrie’nin bitişiklik kuramı: Eşik, zıt tepki ve bıktırma yöntemi
 Thorndike’ın bağ kuramı: Deneme-yanılma yoluyla öğrenme, hazırbulunuşluk yasası, etki
yasası, çağrışımsal geçiş, küçük adımlar ilkesi
 Edimsel koşullanma kavramları: Olumlu ve olumsuz pekiştireç, olumlu ve olumsuz
pekiştirme, sembolik pekiştirme, ceza (birinci ve ikinci tip ceza), pekiştirme tarifeleri
(değişken oranlı ve değişken aralıklı tarife), batıl davranış, tepki genellemesi, ayırt etme ve
ayırt edici uyarıcı, kaçınma öğrenmesi, davranışta kontrast, Premack ilkesi, kademeli yaklaşım
 Gestalt kuramı: İçgörüsel (kavrayış, sezgisel) öğrenme, algıda organizasyon (şekil zemin
ilişkisi ve algıda gruplama), alan kuramı, işleve takılma
 Bilişsel öğrenme kuramı: Uzun süreli bellek (anısal, anlamsal, işlemsel), kısa süreli bellek,
bellek destekleyici ipuçları (yerleşim, akronim ve akrostiş), geri getirmeyi zorlaştıran faktörler
(ket vurma, bastırma, yanlış yerleştirme)
 Sosyal öğrenme kuramı: Öz düzenleme kapasitesi, öz yeterlilik kapasitesi, dolaylı ceza,
dolaylı öğrenme, dolaylı duygu, karşılıklı belirleyicilik, sosyal öğrenmenin basamakları
 İşaret-Gestalt Kuramı: Örtük (gizil) öğrenme, işaret (yer) öğrenme
DİNLEDİĞİNİZ İÇİN
TEŞEKKÜR EDERİZ.
MURAT CİVELEK
KLİNİK PSİKOLOG VE PSİKOLOJİK DANIŞMAN

http://www.rehberlik.biz.tr

You might also like